Ankara Panora Alışveriş Merkezi

Ankara Panora Alışveriş Merkezi

Yazıya başlamadan öncelikle belirtmek istediğim bir konu var. Ben Panora’ya gittiğim zaman korkuyorum. Neden? Çünkü: herhangi bir yangın çıkarsa veya acil olarak bina terk edilmesi gerekirse, mümkün değil, çıkamazsınız. Çünkü: yalnızca bir bölümden iniş-çıkış vermişler.

Bir de asansör, bekle-bekle dur. Düşünün: herhangi bir sıkıntı anında, binayı binlerce, yüzlerce insan aynı anda terk etmek isteyecekler. Nasıl? İki asansör, bir de tek bir yönden yapılan yürüyen merdivenler bölümü. Mümkün değil. Bu kadar büyük bir mimari handikap nasıl yaratılır, anlamıyorum.

Evet, hadi buyurun şimdi size Panora alışveriş merkezini anlatayım. Panora hakkında birçok yazı yazılmış, birçok da tenkit yapılmış.

Ama: tüm bunların yanında, nasıl olduğunu anlayamadığım bir gerçek var, Panora Alışveriş Merkezi, Dünyanın En İyi Alışveriş Merkezleri Yarışmasında “Merit Ödülü” nü kazanarak Ankara ve Türkiye’yi onurlandırmış bir yer.

Dünyanın en prestijli yarışması kabul edilen ve bu yıl İspanya’da 33’ncü yapılan Uluslar arası Alışveriş Merkezleri Konseyinin ödüllerinde, finale kalarak büyük başarı kazanan Panora, 19 ülkeden, 41 proje arasında, Merit Ödülüne layık görülmüş.

Ankara Panora Alışveriş Merkezi

OTOPARK

2500 araçlık otopark var. Açık alanda da araç park etmek mümkün. Kapalı park alanının en güzel yanı: park yerlerinin üzerindeki yeşil-kırmızı ışıklar, yani çok uzaktan, boş park yeri olup olmadığını anlamak mümkün.

Evet, son yıllarda bir uygulama var, açık alana yani alışveriş merkezinin önü, yanı ve arkasına park ettiğinizde, Ankara Büyükşehir Belediyesi elemanları, park ücreti almak için yanınıza koşuyorlar. İnanılmaz, buradan park ücreti almak, anlamak mümkün değil, alınmaması gerekir diye düşünüyorum.

Evet, açık alanda park yeri bulamazsanız: kapalı otopark bölümüne girebilirsiniz. Kapalı otopark bölümü 4 katlı. Hemen kapıda: hangi katların boş-dolu olduğunun yazılı olması, büyük avantaj. Ancak: bu kapalı otopark bölümünde aracınızı hangi yeri bıraktığınızı (harf ve rakamı ile) hatırınızda tutmanız şart. Yoksa, dönüşte uzun süre aracınızı aramak zorunda kalıyorsunuz, yani çok büyük bir otopark.

Bir de: otoparktan çıkış biraz problemli, çıkış tabelalarını takip ettiğiniz de ki, mecburen, uzun süre otoparktan çıkmak için uğraşıyorsunuz. Çıktığınızda ise, iki alternatif var. Alışveriş merkezinden yukarı doğru gitmenizi öneririm.

Çünkü: yukarı doğru gittiğinizde, yolunuz 200 metre sonra, bir yolla kesişiyor. Orada, sola döndüğünüzde, yine 200 metre sonra trafik ışıklarının bulunduğu yere geliyorsunuz. Konya yolu istikametine gidecekseniz ışıklardan sağa dönmelisiniz.

Hayır, Çankaya ve devamında Kızılay istikametine gidecekseniz, ışıkları geçip, ikinci ışıklarda, havuzu dolanıp, sola dönüp, doğruca gitmeniz gerekiyor.

Bu arada: alışveriş merkezinin önünden, yukarı değil de, aşağı doğru giderseniz, ana yola çıktığınızda, karşı yola geçiş şansınız yok, sağa dönüp, ilk ışıklara kadar gidip, biraz önce sözünü ettiğim havuza ve ışıklara varacaksınız. Işıklarda, havuzun çevresinden “u” dönüş yaptığınızda: Çankaya-Kızılay ve istikametine gidebilirsiniz.

Alt bölümden, Armadaya girecekseniz, zaten burada çok büyük bir “Armada” yazısı var. Kaçırmanız mümkün değil. Ayrıca: bu yoldan: Park Oran Konutlarına ve TBMM Milletvekilleri Eski Lojmanlar bölgesine giriliyor. Yolun hemen başlangıcına konular “Atatürk” anıtı harika. Düşünenleri tebrik etmek gerek.

Konya yolu üstünden, alışveriş merkezine gelecek olanlar: bu fıskiyeli havuzu bulmaya gayret etsinler. Bu havuza geldiklerinde (tam ortada, göbekte) ışıklardan sola dönerek, alışveriş merkezine girebilirler.

Ankara Panora Alışveriş Merkezi Kubbe
Ankara Panora Alışveriş Merkezi Kubbe

İNŞAAT

İnşaat alanı: 180 bin metre karedir. Mimarı, daha önce Armadayı da yapan Ali Osman Öztürk. Yani bir anlamda, burası Armada 2 gibi. Tepesinde: metal iskeletli kubbesi var.

Kubbe: görüntüsü muhteşem. Bu kubbe: tam bir teknoloji harikası. Başınızı kaldırıp bakın, gerçekten muhteşem. Tabanında ise: Piri Reis’in “Dünya Haritası” mozaik şeklinde işlenmiş.

Bu: dünyanın en büyük, tek parçalı, mozaik uygulaması. Yapımında: 320 bin mozaik kullanılmış. İnşaat maliyetinin: 90 milyon dolar olduğu söyleniyor. Son olarak: inşaat: 150 milyon dolara bitirilmiş.

Yani: müteahhit Ankaralı, sermaye yerli. Bunlar: öne çıkan özellikler. 35-40 ortak bir araya gelerek, Panora yapılmış. Burada: 2500 kişi çalışıyor. İnsanlara iş olanaklarının yaratılması açısından da, bu tür alışveriş merkezleri, gerçekten etkin.

Ankara Panora Alışveriş Merkezi Piri Reis Haritası
Ankara Panora Alışveriş Merkezi Mozaik Piri Reis Haritası

BİNA

Bina: 4 kat. Hipermarket katı, hizmet katı, birinci kat ve food court katı. Alışveriş merkezinde, toplam 174 mağaza var. Zemin katta: girişin iki yanında, doğayla bütünleşen ve alışveriş merkezinden bağımsız saatlerde hizmet verebilen restoranlar var.

En üst katta: fast food avlusu, eğlence alanları, Müjdat Gezen Sanat Merkezi ve yine bir miktar alışveriş mağazası var. Ziyaretçilere, gün ışığında alışveriş yapma imkanı sağlanıyor.

Gerçekten; karanlık veya loş veya ışıklarla aydınlatılmış değil, doğrudan güneş ışığı ile aydınlanan bir ortamda geziyorsunuz. Binaya girmeden önce: sağlı-sollu iki yürüyen merdiven var. Bu gayet güzel olmuş. Yürüyen merdivenlerin ortasında, normal merdivenler var. Bu merdivenler çok kalabalık. Evet, bütün sigara tiryakileri, bu merdivenlere oturup, sigara içiyorlar.

Evet, zemin kata çıktınız. Girişin her iki yanında, uzunlamasına, iki büyük restoran-kafe var. Muhteşem güzel. Mutlaka zaman ayırın, yorgunluk atmak için birebir. Evet: döner kapıdan içeri giriyorsunuz. Hemen karşınıza, bir güvenlik kapısı çıkıyor.

Hiç itiraz yok, güvenlik bizler için alınan tedbirlerin bir bütünü. Evet, üstümüzdeki metal objeleri çıkarıyoruz, çantalarımızı x-ray cihazına koyuyoruz ve mekana giriyoruz.

Ankara Panora Alışveriş Merkezi
Ankara Panora Alışveriş Merkezi
Ankara Panora Alışveriş Merkezi

HİPERMARKET

10 bin m. karelik. bölümde daha önce, ilk açıldığında Kipa vardı ama şimdi Migros bulunmaktadır. Zeminin alt katına kurulmuş. Yani: zeminden girerseniz, yürüyen merdivenlerle, alt kata inmeniz gerekiyor. Arabanızı kapalı otoparka koyarsanız, yine Migros’a girmek için dikkatli olmanız gerek.

Ankara Panora Alışveriş Merkezi
Ankara Panora Alışveriş Merkezi
Ankara Panora Alışveriş Merkezi

MAĞAZALAR

Dünyaca ünlü markaların bazıları, Türkiye’de ilk mağazalarını burada açmışlar. 180 mağazaya ev sahipliği yapıyor. Hoş, son aylarda bir kısım mağaza, malum ekonomik kriz nedeniyle, kapanmışlar ve büyük bir perde ile bu durumları teyit edilmiş, ama yine de, mağazaların büyük çoğunluğu halen işlevlerini sürdürüyorlar. Bir kısım markalar, her ne kadar zarar etseler de, marka prestiji açısından, buradaki halkalarını kapatmamak için direniyorlarmış.

Ankara’nın en büyük konsept mağazasıyla: Mudo, dünyanın önemli kozmetik zincirlerinden Fransız Sephora, tasarım ve dekorasyon meraklılarının uğrak yeri Nuxx ve birçok marka da Ankara’daki ilk mağazasını Panora’da açmış.

Marka karması oluşturulurken: Gap, Oysho, Zara Home, Sephora gibi Ankara’da olmayan, Ankaralıların ihtiyaç duyabileceği ve isteyebileceği markalar da, marka karmasına dahil edilmiş. Böylece, alışveriş merkezi ulusal ve uluslar arası markalarla donanmış.

Yani

Her marka ve her çeşit ürünü bulabileceğiniz bir mekan oluşturulmuş. Yalnız, mağazaların kapıları ve vitrinleri çok yüksek. Kapıların üstünde, mağazanın ismini görebilmek için, başınızı bir hayli yukarı kaldırmanız gerekiyor.

Bunu takdirle karşılıyorum, çünkü özellikle birbirlerini beklemek durumunda kalan insanlar, eskiden  tahta/ahşap oturma yerlerinde beklemek zorunda kalırken, yeni yapılan dairesel koltuklar çok rahat, düşünenlere teşekkürler.

Ankara Panora Alışveriş Merkezi Akvaryum
Ankara Panora Alışveriş Merkezi Akvaryum
Ankara Panora Alışveriş Merkezi Akvaryum

AKVARYUM

Evet, bu alışveriş merkezinin en büyük özelliği: içinde köpek balıklarının da dolaştığı, iki büyük akvaryumu olması. 75 tonluk su kapasitesi olan iki büyük akvaryum. Zaten: alışveriş merkezi içindeki insanları değerlendirseniz; en az üçte biri, bu akvaryumların başında bulunuyor ve balıkları seyrediyor, fotoğraf çekiyorlar. Özellikle, çocukların çok ilgisini çekiyor.

Son gittiğimde akvaryumun içinde balıklar yoktu. Sebebini bilmiyorum, sanırım bakımı pahalı geldi.

Ankara Panora Alışveriş Merkezi Akvaryum

Bazen: akvaryumum içine, balık adam giysileriyle, dalgıçlar da temizlik için havuzun içine giriyor. İnsanlar hemen daha büyük bir merakla havuz başında toplanıyorlar. Sanırım, köpek balıklarının, dalgıca ne yapacağını izlemek, bütün telaş.

Yani: bir vahşete tanık olmak duygusu. Meraklı bakışlar, ellerde fotoğraf makineleri, bir bakıyorsunuz, dalgıç, seyredenlere el sallıyor ve ortamın büyüsü bitiyor.

Buraya gelirseniz, bu akvaryumları mutlaka görün. Gerçekten, ilginç. Ankara’da bu boy büyük akvaryum başka bir yerde görmedim. Belki de, yok. Son bir cümle daha. Bu akvaryumların benzerleri, halen Dubai’de bulunan 7 yıldızlı muhteşem otelde bulunuyormuş.

Ankara Panora Alışveriş Merkezi Akvaryum

İçindeki renk renk balıklar, güzel bir görüntü oluşturuyor. Yalnız, bu akvaryum önünde flaşlı resimler çekiliyor. Bunun yani flaşın balıklara zararı olur mu bilmiyorum, ilgililerin bu konuda bir önlem almaları gerekir diye düşünüyorum, belki de zararı yok. Bu arada, aldığım bilgiye göre Türkiye’nin en büyük ve Avrupa’nın ise beşinci büyüklükteki resif köpek balığı akvaryumu imiş.

Evet: koca alışveriş merkezinde, belki de akvaryum başında gördüğünüz kalabalığı, hiçbir mağaza veya mekanda göremezsiniz. Hep kalabalık. Banklar var, isterseniz sizde birkaç dakika oturup, balıkları izleyebilirsiniz. Temiz, pırıl pırıl bir akvaryum olması güzel.

Evet, akvaryum artık boş.

EĞLENCE MERKEZİ

Play Plain isimli bir yer. En üst katta, yemek bölümünün koridor sonunda (sinemanın tam ters istikametinde) büyük bir eğlence merkezi var. Burada: bowling, cafe ve çocuk oyun alanları ve her türlü elektronik oyuncak bulunuyor. Çocuklar ve hatta gençler için çekici ve güzel. Girip dolaşabilirsiniz, hoşunuza gidebilir.

Ankara Panora Alışveriş Merkezi Yemek Bölümü
Ankara Panora Alışveriş Merkezi Yemek Bölümü
Ankara Panora Alışveriş Merkezi Yemek Bölümü

YEMEK BÖLÜMÜ

Yemek bölümü en üst katta. Gayet büyük, her türlü damak tadına hitap edebilecek yiyecek bulmak mümkün. Gerek ev yemekleri, gerek klasik damak tadı olan döner, lahmacun, gerekse pizza ve hamburger türleri gibi fast food tarzı bulabilirsiniz.

Ankara Panora Alışveriş Merkezi Yemek Bölümü
Ankara Panora Alışveriş Merkezi Yemek Bölümü

Bunların yanında: tatlı, dondurma gibi aperatiflerde var. Yani: ne ararsanız bulabilirsiniz. İşin güzelliği, yemek veya içmek istediğiniz de, muhteşem bir manzara sizi bekliyor. Camlı bölümün yanına gittiğinizde; karşıda, çok güzel açık bir alan ve manzara, yemekte size eşlik edecek. Bu ortam çok hoş. Burada: canlı bitkiler yerleştirilmiş. Doğa ile alışveriş.

Ankara Panora Alışveriş Merkezi Sinema

SİNEMA

12 salon var. Koltuklar yatıyor. Ama öyle tam anlamı ile yatma yok. Yalnızca: 30 derece geriye doğru yatabiliyor. Sinema rezervasyon telefon numarası: 4916465. Yalnız, bir özelliğe dikkatinizi çekmek istiyorum, buradaki sinema bilet fiyatları diğer birçok AVM sineması bilet fiyatlarından yüksek.

Nedenini bilmiyorum. Sanırım daha fazla kira ödüyorlar, fiyatlar yüksek. Bir de: bu sinema salonlarına girişte bence bir yazı asmaları gerek: “Lütfen ayaklarınızı ön koltuğun baş koyma yerine uzatmayın, çünkü bir sonraki gelişinizde, belki de o koltuğa siz oturacaksınız. Ayrıca, ayak kokunuzu çekmek kimsenin hakkı değil” Evet: maalesef ne kadar kaliteli görüntü verse de, bir kısım sinema izleyicisi, bu kötü görüntüyü yaratıyor.

DOĞA TEMASI KULLANILMIŞ

Evet, Panora açılırken doğa ile iç içe alışveriş teması kullanılmış. Panora alışveriş merkezinin ön cephesinin hemen karşısında: büyük bir alan var. Bu alan: bir havuz, küçük bir amfi tiyatro ve yeşil bir alan olarak hazırlanmış. Bu alanın hemen arkasında ise: haşmetli birkaç elçilik binası göreceksiniz. Bu görüntüler özellikle: Panora’nın yemek katında bulunduğunuzda, size eşlik ediyor ve gerçekten ufkunuz açılıyor. Güzel bir manzara yaratılmış.

Cepa aklıma geldi. Ankamoll, bir alışveriş merkezi olarak çok övülüyor. Ama: Ankamol alışveriş merkezinin yemek yerinde veya herhangi bir alanında: böyle bir manzara seyretme şansınız yok. Yalnızca: özel kafeler ve restoranların yerlerinde oturanların böyle bir şansı var. Ama: Panora’da en üst bölümde yemek katında, alın bir çay, oturun herhangi bir masaya ve sanki bütün Ankara karşınızda, oturun çayınızı yudumlarken, yorgunluk atabilirsiniz.

ÖN TARAF

Biraz önce de söz ettiğim gibi ön tarafta büyük bir yeşil alan ve arkasında, sol da Büyükelçiliklere tahsis edilmiş yeni bir arazı ve sağ yanda ise, Ankara manzarası var. Büyükelçiliklerin yeni arazisi dedim ya, burada henüz 4 yapı var. Ama, sanırım yakında bunlar burada artacak. Bunun dışında: yakın çevrede, birçok yerleşim yeri olması ve gelir düzeyi yüksek insanlar yaşaması, buranın potansiyel müşteri sayısını arttıracak özellikler.

SONUÇ

Yeri, konumu nedeniyle, diğer birçok alışveriş merkezine fark atan bir yer. Gerek konumunun şehrin merkezine yakın olması ve gerekse gelen ziyaretçilerin, gerçekten belli bir kültür seviyesinin üzerinde olması, içeride, sizi rahatsız edecek tip sayısının çok az bulunduğu bir alışveriş merkezi. Konumu da olumlu. Tek olumsuz yönü: bir üst kata çıkabilmek uğruna, yürüyen merdivenlere uzunca yol yürümeniz. Yani, bir kata çıkıyorsunuz, bir üst kata çıkmak için, koridoru geçmeniz gerekiyor. Sanırım ticari düşünceler ile böyle bir uygulama yapmışlar. Sonuçta, bir üst kata çıkan yürüyen merdivenlere gitmek için, bir çok mağazanın önünden geçmeniz gerekiyor.

Yan gözle bile baksanız, belki hoşunuza giden bir şey olacak ve alışveriş yapacaksınız. Tabii, bu arada, hemen girişteki iki asansörün varlığını unutmamak gerek.

Ben yürüyen merdivenler hakkında bu tenkidi yapınca, belki de ilgililer diyecek ki, yürüyen merdiveni kullanmayın gerekiyorsa, asansör kullanın. ( inanın kimsenin umurunda değil, hani tenkit dedim ya, kimsenin umurunda değil, ama biz yine de sıkıntıları yazalım)

Ama: kalabalık bir günde, o iki asansörün ne kadar yeterli olduğunu, gidin bir görün. Yani: sonuçta yürüyen merdiven kullanımı şart oluyor.

Bu arada: hani iki asansör dedim ya, bu iki merkezi asansör dışında, köşelerde, yemek katının her iki köşesinde, iki küçük asansör daha var. Bunları da kullanabilirsiniz, özellikle sinemadan çıktığınızda, hemen çıkış kapısı karşısında, restoranın yanındaki asansör kullanılabilir.

Evet, en son söz. Panora güzel, hoşça vakit geçirebilirsiniz. Ama: hafta sonları ve tatil günleri gitmenizi önermiyorum.

Çok kalabalık. Zamanınız varsa, hafta içi bir gün gidip, rahat rahat gezebilirsiniz. Aksi halde, hafta sonu da olsa, mutlaka bir kez de olsa, buraya gidin ve görün. Nezih insanlar var, her türlü insanı, güzel kıyafetler içinde görmeniz mümkün.

Ankara’yı gezmek için şehir dışından gelecek olan misafirlere de, burayı gezmeleri önerilir. Güzel bir yer. Otopark problemi yok. Ulaşım için, yolu bilmeyenler Ankara-Konya yolunu kullanabilirler. Aşti önünden geçen caddeyi, Konya istikametinde takip ettiğinizde, yaklaşık on civarında km. sonra, Oran tabelasını görünce, sağa dönün, döndükten yaklaşık 1 km. den az gidince, Panora, solunuzda kalacak.

Ankara Karum Alışveriş Merkezi

Ankara Karum Alışveriş Merkezi

Ankara’nın en eski alışveriş merkezlerinden biridir.

KELİME ANLAMI

Asur dilinde, liman ve rıhtım anlamına gelen, asıl anlamıyla kentin yanında kurulan ticaret merkezidir. Asur ticaret kolonileri, zamanında Anadolu’da, Karumlar kurmuşlardı.

Anadolu’daki Karumlar, Mezopotamya’dakilerden daha küçük yerleşimlerdi. En önemlileri: Kültepe’de Kadeş Karumu, Hattuşa Karumu ve Alışar Karumu’dur.

Ankara Karum Alışveriş Merkezi

YERİ

Atatürk Bulvarından Çankaya istikametin çıkıldığında, Kuğulu Park yönüne dönülünce veya Tunalı Hilmi Caddesinin Çankaya istikametindeki uzantısındadır.

Her iki yanında: Hilton Oteli ve Sheraton Oteli bulunuyor. İran Caddesi üzerinde. Tunalı Hilmi Caddesinin bitiminde. Yani: ulaşım gayet kolay.

OTOPARK

Evet, Karum’da 700 araçlık kapalı otopark bulunuyor. Ama otopark ücreti o kadar yüksek ki, bir giren bir daha girmez.

Halbuki, Alışveriş Merkezindeki seyrekliğin en büyük nedeni bu, ama sanırım mağaza sahipleri bundan haberdar değil.

Veya ne bilim, az insan gelsin, biz bundan memnunuz diyor olabilirler.

Bu alışveriş merkezi açıldığından bu yana, otopark sıkıntısına çere bulunmuş değil, açıldığında da çok yüksekti, şimdi de çok yüksek.

YAPILIŞ

1986 yılında projelendirilen yapı, beş yıllık inşaat safhası sonunda, 1991 yılında hizmete açılmıştır.

Tasarım: Von Gerkan, Marg and Partners isimli şirkete ait.

Von Gerkan isimli tasarımcı; çevresel etmen analizlerini yapmak için parselin karşısında kiraladığı evde, yaklaşık 6-7 ay kaldığı söyleniyor.

Yapımcı firma: Koray Yapı Ensdüstri A.Ş. dir.

Ankara Karum Alışveriş Merkezi

YERLEŞİM

Karum’da toplam: 9 kat var. 3 çarşı katı (zemin,1,2), 4 büro katı, 2 kat tesisat ve otopark katlarıdır.

Binaya giriş için: 4 ana kapı ve ayrıca otopark bağlantısı bulunuyor. Bu katlar için: 8 insan, 2 yük asansörü ve 4 yürüyen merdiven var.

Güvenlik özel bir şirket tarafından sağlanıyor olup, 35 personel görevli. 24 saat esasına göre güvenlik önlemleri alınmış durumda.

Zemin ve ilk iki katta: toplam 368 mağaza bulunuyor.

Bu mağazalarda, pek çok ürün ve bu ürünlerin farklı çeşitlerini bulmak mümkün.

Ayrıca: Şekerbank ve Yapı Kredi Bankası var. Mağazalar ise: Polo Giyim, Dörtel, Accessorize, Asortie, Convers, Catwalk, Deriden, Altınyıldız, Zara, Vakko, Oxxo, Polo, Garage, Azzaro, Lacoste, Penti, Adidas, Diesel, Galatarasay Store, BJK Store, Fenerium, Nurol Menkul Değerler, Marsh Sigorta gibi pek çok tanınmış firma var.

Alışveriş merkezinin santral telefon numarası: 312-468 4984.

ATRİUM

Ortada, eliptik bir atrium bulunması, mimarinin en önemli özelliğidir.

ATV

Atv televizyonunun merkez binası burada. Bu yüzden: sık sık, karşınıza koşuşturan insanlar  görebilirsiniz.

Ankara Karum Alışveriş Merkezi

GEZİ

Evet, Karum İş Merkezine gittiğinizde: kapıda büyük bir orijinallikle karşılaşıyorsunuz. Giriş: soldan verilmiş. Olur mu hiç diyorsunuz, alışmışız hep girişlerin sağdan, çıkışların soldan olmasına. Bu alışveriş merkezinde: giriş solda, çıkış sağda. Yani: TERS

Neyse: içeri giriyoruz, ama girişten önce, hemen sağda görülen muhteşem ışıklandırılmış havuz, seyretmeye doyamayacağınız (akşam ışıklandırıldığında) güzellikte.

İçeri girdiğinizde: orta alanda: çok güzel yerleşim sağlanmış. Bu bölümdeki masalara oturarak, çay veya kahvenizi yudumlayarak, tüm yorgunluğunuzu atma, yakınlarınızla hoş birkaç dakika geçirme şansınız var.

Gerçekten: bu bölüm çok güzel ve hoş. Mutlaka bir yorgunluk atma molası verin. Yan bölümlerde: 3 kat boyunca dükkanlar sıralanmış. Ama burada da ilginç bir özellik var. Ön cepheye bakan dükkanlar: orijinal ürünlerin satıldığı dükkanlar.

Arka cephede bulunan, koridordaki  dükkanlarda ise; triko ürünlerinin orijinale tamamen yakın sahteleri satılıyor. Örneğin: nefis bir “A.Corowni” giysiyi, orijinal fiyatının üçte bir fiyatına burada rahatlıkla bulabilirsiniz.

Fiyat mı: aman, pazarlık yapmayı unutmayın, giysi almak için, buralar gerçekten tam bir alışveriş cenneti.

Sonuçta, moda takip edenler için, alıp, bir süre kullanıp atmak ve değişik değişik giyinmek düşünenler, buradan rahatlıkla alışveriş yapabilirler.

Evet, alışveriş merkezi ferah. Bir yanda: yürüyen merdivenler, diğer yanda ise, bir asansör ve onun çevresinde, taş merdivenler var.

Tuvaletler temiz. Bilemiyorum; güzel bir alışveriş yeri, tekrar gitmeyi düşünüyorum. Özellikle: orta bölümdeki, rahat koltuklarda, minik havuz çevresinde, rahat bir koltukta bulunduğum 15 dakika ve içtiğim çayın hatırına, bu alışveriş merkezine yine gideceğim.

Burada: konsept yapı olarak öne çıkmıyor.

Yapıldığı dönemde, elbette bu yapı: ilk olması nedeniyle, öne çıkıyordu ama günümüzde, Ankara’da birçok alışveriş merkezinin yapılmış olması, buranın mimarisini biraz gerilere itiyor.

Burada: yapabileceğiniz şu. Öncelikle: Tunalı Hilmi Caddesindeki gezinize buradan başlayabilirsiniz. Burada: alışveriş yapabilir, uygun fiyatlar uygun giysiler bulabilirsiniz.

Daha sonra: orta bölümde oturup, kısa bir mola verebilir ve hoş vakit geçirebilirsiniz. Tek sıkıntı: otopark.

Kapalı otopark çok pahalı, açık otopark bulma şansınız yok, çünkü çevre gayet kalabalık.

SONUÇ

Migros Ankamoll ve diğer muhteşem alışveriş merkezleri açıldıktan sonra, tabiri yerinde olursa, pabucu dama atılan alışveriş merkezi. Özellikle: otoparkının ücretinin fazla olması, olumsuz.

Ankara Etnografya Müzesi

Ankara Etnografya Müzesi

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk: yeni Cumhuriyetin kuruluş aşamasında, devrimlerle, Türk toplumunu ileri düzeye taşırken, Anadolu insanının geleneksel yaşamının bir parçası olan ürünleri de: tamamen tarih sahnesinden silmek yerine, böyle bir müze kurarak, sergilenmesinden yana tavır koymuştur.

Özellikle: o dönemde, halkın: “fabrika yok, para yok, hastane yok, yol yok müze nemize gerek gibi” tenkitlerine aldırmadan, Atatürk, burayı yaptırmış ve günümüze intikal ettirmiştir.

Hatta: günümüzde, müzenin yeterli gelmediği, depolarda 30 bin civarında eser varken bunların çok az kısmının sergilenebildiği söyleniyor.

Yani: şapka devrimiyle, yeni tür şapkalar kullanılmaya başlanırken, geçmişe saygı gereği, şapka yerine uzun yıllar Anadolu’da kullanılan objeler toplanarak, burada sergilenmeye başlamıştır.

Müze içinde, o dönemdeki fotoğraflara iyi bakın ve özellikle kadınlarımızın, giydikleri kıyafetlerin ne kadar modern ve şık olduğunu hemen anlayacaksınız.

Özellikle: Ankara ve çevre illerden Ankara’yı gezmek için gelenler: Etnografya Müzesini ( bu aradan hemen yanındaki Resim-Heykel Müzesi de gezilebiliyor) mutlaka gezi programlarına dahil etmelidirler.

Çünkü: burada, gerçekten kültürümüzün geçmişindeki kalıplaşmış bazı uygulamalar, yüzlerce yıl kullanılmış objeler, giysiler, silahlar, mutfak gereçleri gibi birçok obje sergileniyor.

Bunların ziyaretinde: geçmişte bu topraklar üzerinde yaşayan büyüklerimizin, yaşam tarzlarını, adet, gelenek ve göreneklerini, sanatta ulaştıkları üst düzeyleri görüp, günümüzdeki değişimler ile birlikte yorumlayabiliriz.

Hatta ve hatta: yazının hemen başında, Ankara’yı veya ülkemizi ziyaret eden yabancı devlet erkanı ve yabancı protokolün ziyaret planlarında dahi, lütfen “Etnografya Müzesi” ve hemen yanındaki Resim-Heykel Müzesini ekleyelim ve insanların, özellikle yabancı ziyaretçilerin, geçmişimizde ulaştığımız kültür ve sanat seviyesini görmelerini sağlayalım.

Etnografya Müzesi, gerçekten çok güzel ve her yaştan insanın ilgisini çekebilecek objelerle dolu bir yer.

Bu yüzden: buranın özellikle okul öğrencileri tarafından gezilmesini teşvik etmek, gerek öğrencilerin istekleri ve gerekse öğretmenlerin gerekli imkanları yaratarak, öğrencilerin bu müzeyi gezmelerini sağlamalıyız.

İyi de: sayın müze yetkilileri: hemen yandaki Devlet Resim ve Heykel Müzesine giriş ÜCRETSİZ iken, Etnografya Müzesine giriş niye ÜCRETLİ. Bunun izahı mümkün mü?

Ankara Etnografya Müzesi

YERİ

Müze: Ankara-Ulus ile Kızılay semtleri arasında, Opera bölgesinde, Talat Paşa bulvarı üzerindedir. Atatürk Bulvarından da, yani Kızılay veya Ulus merkezinden kısa bir (15-20 dakika) yürüyüş ile, müzeye ulaşabilirsiniz.

Zaten: gerek Etnografya Müzesi ve gerekse hemen yanındaki Resim-Heykel Müzesi, bulundukları yer itibarıyla nispeten yüksekte kalıyorlar ve hemen görülebiliyorlar.

Yani: müzeye özel aracınız veya bir toplu taşım aracı ile giderseniz, müzenin hemen arkasındaki otoparka aracınızı park edip, müzeye girebilirsiniz.

Yürüyerek gitmeyi düşünürseniz, müzenin arka cephesindeki giriş kapısından, her iki müzenin bulunduğu bölgeye girip, sonra Etnografya müzesine yönelmeniz gerekiyor.

Ankara Etnografya Müzesi

MÜZENİN TARİHÇESİ

Müze: Ankara’nın “Namazgah” semtindedir.

Namazgah isminin kaynağı: Kurtuluş savaşı sırasında “Cuma” namazları, burada topluca kılınıyor ve asker için, topluca dua ediliyormuş.

Buradaki tepede, ayrıca, yine o yıllarda, Müslüman mezarlığı bulunuyormuş.

Genç Türkiye Cumhuriyetinde, müzecilik fikirleri ortaya çıkıp benimsenince, 1925 yılında, bu alan, müze yapılmak üzere, Milli Eğitim Bakanlığına tahsis edilir.

Burada bir müze kurulmasına karar verilir ama ilk anda, arkeoloji müzesi kurulması düşünülür.

Daha sonra “resim-heykel” müzesi düşünülürken, son olarak “Etnografya Müzesi” nde karar kılınır.

Ankara Etnografya Müzesi Arif Hikmet Koyunoğlu Büstü

Buradaki müze binası: Cumhuriyetin ilk yıllarındaki en önemli mimarlarımızdan, Arif Hikmet tarafından yapılır.

Yapı: dikdörtgen planlıdır ve tek kubbelidir. Alınlık kısmı mermerdir ve üzeri oyma süslerle bezenmiştir.

İdare kısmı: müzeye bitişik, 2 katlı bir yapıdadır.

Yapı: betonarmedir.

Bodrum katı: koyu renk ve üst kısımlar açık renk, düzgün kesme taşlarla kaplanmıştır.

Kullanılan mermerler: Marmara Adasından, büyük zorluklarla getirilmiştir. Kubbe, dışarıdan kurşun kaplıdır. Sonuç olarak: yapı en ince ayrıntısına kadar planlanmış ve zor koşullar altında, büyük bir özveriyle çalışılmıştır.

Ankara Etnografya Müzesi Atatürk Heykeli

Müze binasının önünde: at üzerinde duran, bronz bir “Atatürk Heykeli” görülüyor. Heykel: 1927 yılına, İtalyan heykeltıraş Conanica tarafından yapılmıştır.

Atatürk, heykelin kendisine çok benzediğini söylemiştir. Yine, burada, bir başka söylentiden söz etmek istiyorum.

Fikriye Hanım’ın mezarının, bu heykelin altında bulunduğu söylenmektedir. Bu çok hassas ve özel bir bilgi, ama elbette gerçekliği kanıtlama şansı olan bir bilgi değil.

Fikriye Hanım, Atatürk’e yakın olmak için, burada gömülmeyi istemiş olabilir, yani gerçek olma şansı yüksek bir bilgi.

Bu sırada: Milli Eğitim Bakanlığı, ilk anda, bu konuda bilgi sahibi, dünyanın çeşitli yerlerindeki kişilerle görüşmeyi denemiş ve sonuçta, Macaristan’da, Etnografya Müzesini kuran, Meszaroş ile irtibata geçilmiştir.

Meszaroş’un : yeni müzenin kurulması ile ilgili verdiği rapor doğrultusunda: özel bir komisyon kurulmuş ve 1925-1927 yılları arasındaki 2 yıllık dönemde: bu komisyon tarafından, 1250 adet eser, satın alınarak, müzede sergilenmeye başlanmıştır.

15 Nisan 1928 tarihine gelindiğinde ise, bu kez: Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk; müzeyi ziyaret eder.

Resmi açılış ise: Afgan kralı Amanullah Han’ın, ülkemizi ziyaretinde yani 18 Temmuz 1930 tarihinde yapılır.

1938 yılına gelindiğinde, müze tarihindeki hüzünlü süreç başlar. Ülkemizin kurtarıcısı ve Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk: 10 Kasım tarihinde ölümünü takiben, tahnit (koruma önlemleri alınmış) naaşı; müzenin iç avlusunda, geçici kabir olarak ayrılan yerde muhafaza edilmeye başlanmıştır.

Naaş: 1953 yılında, Anıtkabir’e defnedilene kadar, 15 yıl boyunca, burada muhafaza edilmiştir.

Sanırım, bu tepenin daha önce Müslüman mezarlığı olması, naaşın burada muhafaza edilmesine sebep olmuş olabilir.

Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından, böyle bir karar verilmiştir. Ancak, bir yandan da, Atatürk’ün pek hoşlanmadığı bir yer olarak biliniyor.

Bu bölüm: günümüzde de, Atatürk’ün hatırasına: sembolik bir kabir şeklinde muhafaza edilmektedir ve üzerinde, beyaz mermere yazılmış bir kitabe görülmektedir.

Tabii: bu 15 yıllık süreçte, burası, müze işlevinden çok: Atatürk’ün mezarının bulunması nedeniyle; gerek yabancı devlet başkanları, elçiler ve heyetler ve gerekse halkın yoğun ziyaret yeri olmuştur. Hatta, devlet törenleri, burada yapılmıştır.

Atatürk’ün naaşı, Anıtkabir’e taşındıktan sonra ise, 14 Kasım 1956 tarihinde, müze, tekrar müze olarak halkın ziyaretine açılmıştır.

MÜZE GEZİSİ

Müze girişinde: 28 basamaklı bir merdiven bulunuyor.

Merdivenlerden çıkınca: dört sütun ve üçlü bir giriş var. Uzaktan bakıldığında, güzel bir görüntü ortaya çıkıyor. İlk yapıldığı yılları düşünmelisiniz. Bomboş bir arazi ve bu arazide muhteşem bir yapı.

Müzede: 10 salon bulunuyor.

Hemen girişte: Şeref Holü var. Burada: müzenin en seçkin eserleri sergileniyor ve ayrıca, Atatürk’ün naaşının konulduğu katafalk bulunuyor.

Dedektör kontrollü kapıdan girdiğinizde, hemen sağ tarafınızda, görevlilerin bulunduğu bir yer var. Burada: müze hakkında hazırlanan gayet güzel bir broşür alabiliyorsunuz.

Güzel bir uygulama. Sonra: gurup olarak geldiğinizi söylerseniz: gayet bilgili ve müze hakkında gerekli tüm bilgileri ziyaretçilere aktarmayı, büyük bir memnuniyetle yapan bir “görevli-rehber” size eşlik etmeye başlıyor.

Müze gezisi, elbette, bir bilenin anlattığı bilgiler ile, çok daha keyifli ve güzel bir hale geliyor.

Hayret etmemek elde değil, hemen yandaki Resim-Heykel Müzesinde yapılamayan bir uygulama, ama neyin eksik olduğu meçhul, yani niye yapılamaz, niye bir rehber veya broşür olmaz, Resim-Heykel müzesinin eksiği nedir, niye bunlar olmaz?

Önce, sağ yanda, galeriye girmeden önce, müze hakkında bilinmesi gereken bir kısım bilgi vermek istiyorum.

Burası yazının en başında da söz ettiğim gibi: aslında eskiden Namazgah Tepesidir.

Yağmur duasına çıkılan ve bayramlarda topluca namaz kılınan bir yerdir.

Ayrıca: burası şehitliktir.

Sakarya Meydan savaşında ölen şehitlerin bir kısmı buraya gömülür.

Daha sonra ise, şehitlerin mezarları buradan alınıp “Cebeci mezarlığına” götürülür.

Daha sonra Atatürk, yeni müzenin yapılması için burayı seçer. Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu’na; Türk kültürünü yansıtan bir bina yapılmasını ister.

O yüzden, binanın özelliği “açık avlulu Selçuklu Medresesi” tipidir.

Selçuklularda medreseler yüksek öğrenim kurumudur.

Hem bir eğitim kurumu olması hem de müzeye gönderme yapılması açısından böyle bir plan seçiliyor.

Normalde: orijinalinde: hemen girişin bulunduğu yerde, Atatürk’ün 15 yıl boyunca gömülü bulunduğu alanın üstü açık olarak yapılmıştır.

Hatta: yine aynı yerde, bir şadırvan bulunmaktadır.

Ama, Atatürk vefat edince, insanlar onun naaşını, burada saklarken, açık olan bölümün kapatılmasına karar vermişler, buradaki şadırvan ise, buradan alınarak, başka yere/arkaya konulmuştur.

Burası: Atatürk’ün geçici kabri olarak yapılıyor. Daha sonra, naaşı, Anıtkabir’e taşınıyor.

1927 yılında, Atatürk, Afgan kralı Amanullah Han onuruna müze açılıyor.

Çünkü, I. Dünya savaşında, Afganistan’daki insanlar, parmaklarındaki yüzükleri dahi çıkararak, bize gönderiyorlar.

Atatürk, bu yüzden, Amanullah Han’ı onore etmek için açılışı ona yaptırıyor. Ama esas halka açılışı, 1930 yılıdır.

Şimdi, müze aslında iki bölümdür. Bu tarafı daha çok: halk bilimi-etnoloji, diğer taraf ise, sanat tarihi konularıdır.

Müzenin en büyük özelliği: “Ulusal Müze” olmasıdır.

Bunun anlamı, Türkiye’nin her yerinden getirilmiş eserlerin burada sergileniyor olmasıdır.

Genellikle: Etnografya Müzeleri, yöresel özelliklidir ve bulundukları yörenin Etnoğrafik eserlerinin sergilenmesinde kullanılır.

Ama, burası, biraz önce de söylediğim gibi, Ulusal düzeyde yani tüm Türkiye’den getirilen Etnoğrafik objelerin sergilendiği bir müze olarak bir ilk ve tektir.

Sağ bölüme doğru ilerlediğimizde,

1. Bölüm: GİYİM SALONU

Karşımıza çıkan ilk vitrin: Ankara yöresinin kadın ve erkek giysileridir. Bunlar: genellikle: özel günlerde yani, düğün, bayram, nişan gibi günlerde giyilirdi.

Evet, bunlar sonradan yapılma değil, o dönemden kalma orijinal giysilerdir. İlk etapta toplanan objelerdir. Yine aynı vitrin içinde: ortada bir sedef kakma sehpa görüyoruz.

Üstünde, Türk cam sanatından (Beykoz Cam Fabrikasında yapılmış) bir örnek görüyoruz. Aynı vitrinde; sağda abdest almada kullanılan: gümüş işlemeli leğen-ibrik var. Abdest, ya bir ağaç altında yada leğen altında alınırdı. Abdest almak için leğen ve ibrik kullanıldı ise, abdest sonrası, leğende kalan suyun: yine bir canlı yani ağaç dibine dökülerek, israf edilmemesi sağlanıyor.

Ankara Etnografya Müzesi Giyim Salonu

Devamında: Ege yöresi erkek giysilerinin sergilendiği vitrin görülüyor. Burada: giysiler, silahlar, kamçılar, boyunlarına taktıkları nazarlıklar var. Genellikle: Efelerin başlıkları, fesleri, iğne oyalı oluyordu, bunlara dikkat ediniz.

Sonraki vitrin: genellikle şehirli hanımların kullandıkları mücevherler, küpeler, bilezikler, saatler, broşlar sergilenen bir yerdir.

Daha sonra: Ankara yöresi ve daha çok Beypazarı yöresine ait: bir kına töreninin canlandırıldığı vitrin var. Burada: kına yakılan gelin adayı ve iki kişi daha var. Ayrıca: kına odasında bulunan eşyalar (mangal, çeyiz sandığı, mücevher kutusu gibi) canlandırılmıştır.

Hemen karşıda: ilginç bir bölüm var. Burası, tüm malzemeleri orijinal, bir berber dükkanıdır. Burada ise: damat tıraşı canlandırılmıştır. Malum: düğün öncesinde, gerek kına gecesi, gerek gelin hamamı ve gerekse damat tıraşı gelenekleri, uzun yıllar, Anadolu’da olagelmiş ve günümüzde de süregelen adetlerdir.

Bu bölümün son vitrininde: Erzurum yöresine ait, erkek giysileri ve aksesuarları sergileniyor.

Devam ettiğimizde,

2.Bölüm: İŞLEMELER SALONU

Burada: Anadolu kadınlarının el sanatları görülüyor. Anadolu’nun çeşitli yerlerinden toparlanan işlemeler, yatak örtüleri, çeyizlik takımlar, mühür, para keseleri, saat keseleri sergileniyor. Burada: bir kadın “enstrüman” çalıyor olarak betimlenmiştir. Bunlar el işidir ve üzerleri işlemelidir.

Her genç kız, kendisi işler. Bu enstrüman, dikkatli bakarsanız “kanun” dur. Ayrıca, burada, yine hamamda kullanılan peştemaller ve diğer objeler sergileniyor. Bu sahne: gelin hamamı şeklinde betimlenmiştir. Sabunlar, gümüş taslar, hepsi orijinal.

Ankara Etnografya Müzesi Halı ve Kumaş Salonu

Bir sonraki bölüm,

3.Bölüm: HALI VE KUMAŞ SALONU

Burada: Osmanlı dönemine ait halı ve kilimler sergileniyor. Sergilenen halılar: Milas, Ladik, Hakkari ve Osmanlı sarayları için özel dokunan Hereke ipek halı örnekleridir.

Bunlar: ilginç şekilde sergileniyorlar. Bir raylı sistem üzerine yerleştirilmişler ve bu raylı sistem geri çekildiğinde, arkadan başka halıların bulunduğu pano görülüyor. Yani: aynı yerde, birçok halı örneği görme şansı var.

Aslında: bu durum, halıların ziyaretçiler tarafından tahrip edilmesine neden olabilir mi diye düşünmemek elde değil. Ancak: bu halıların kapalı ortamda muhafaza edilemediğini, halıların nefes alması için açık alanda muhafaza edildikleri söylendi.

Ancak, ben yine de önlerine bir cam pano yapılmasının yararı olacağını düşünüyorum, çünkü bir zarar verildiğinde, bunların bir benzeri yok ki, yerine yenisini koyabilesiniz?

Ankara Etnografya Müzesi Halı ve Kumaş Salonu

Hemen karşıda, çok büyük bir halı var. Bu halı: 17’nci yüzyıldan kalma, Uşak yöresine aittir ve Türkiye’de iki tanedir, dünya üzerinde başka benzeri bulunmamaktadır. Bu halı: büyük uğraşılar sonucu onarılmış, orijinal haline sadık kalınarak, restorasyondan geçirilmiştir.
Burada: bir de dokuma tezgahı var. Tezgah orijinal değil, sonradan yapılmıştır. Ayrıca, eğirme ve iplik haline getirme işlemleri de, tanıtılıyor.

Ankara Etnografya Müzesi Metal Eşyalar Salonu

Bir sonraki bölüm,

4.Bölüm: METAL EŞYALAR SALONU

Burada: Anadolu metal işçiliği sergileniyor. Anadolu bakır işçiliğinin örnekleri var. Mankenler ile, bir bakırcı ustasının çalışması canlandırılmıştır. Çünkü: o dönemlerde, bakır en modern kap olarak kullanılmıştır. Ayrıca: bronz ve demir kap ve kacaklar da sergileniyor.

Vitrinin: bir bölümü Osmanlı, ortada Memlük ve diğer bölümü, Selçuklu metal işlemeciliğine ayrılmıştır. Sergilenen eserler: 12’nci yüzyıl ile, 19’ncu yüzyıl arasındaki dönemi kapsamaktadır.

Sergilenen eserler arasında: Osmanlı şerbet kazanları, Memlük kazanları, sini, leğen, sahanlar, taslar, güğümler görülüyor. Ayrıca: yemek taşımada kullanılan sefer tasları, şifa tasları (bunlar, genellikle çocuklar doğumdan sonra kırkını doldurduğunda kullanılırdı, ayrıca içlerine okunmuş su konulup hastalara içirilirdi), nisan kazanları (bunlar tekkelerde bulunurdu, ilk nisan yağmurları yağdığında, bunların içinde toplanan yağmur suları, okunur ve şifa niyetine tekkelerde bulunanlara içirilirdi).
Ayrıca: yine aynı vitrinde, fenerler ve mum söndürmede kullanılan mum makasları sergileniyor.

Ankara Etnografya Müzesi Metal Eşyalar Salonu

Evet, hemen karşıda: tek bir vitrin içinde: Müzenin “prestij eseri” yani “yıldızı” sergileniyor.

Vitrinde, tek başına sergilenen bu eser: Selçuklu dönemine aittir. Yapılış yılı ve yapan bilinmemektedir. Ancak: Konya-Beyşehir-Eşrefoğlu camiinden getirilmiştir. Acun tekniğiyle yapılmıştır.

Yanlarında: boğa başları bulunmaktadır. Üzerinde, üst bölümde “Ayetel Kürsü” yazısı işlenmiştir. Bu obje, tavana asılıp, içinde mum yakıldığında, tavana “Ayetel Kürsü” yansımaktadır.

Gerçekten inanılması güç ve muhteşem bir işçilik örneğidir. Bu yönü ile, dünya çapında ünlü olduğu ve literatüre girdiği belirtiliyor. Dünya üzerinde eşi-benzeri yoktur.

Bir sonraki bölüm;

5. Bölüm: KÜLTÜR SALONU

İlk vitrinde: kaşıklar görülüyor. Mutfaklarda kullanılan kaşık örnekleri: sedef, fildişi, kaplumbağa kabuğu, ahşap kaşıklar.

Daha sonra: Anadolu’da kahve: hazırlanması ve sunulması ile özel şartlara tabidir ve mankenler, mangal, cezve ile bu kültür canlandırılmıştır. Bizim kültürümüzde, kahvenin çok önemli yeri vardır. Hatta “bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı olduğu” söylenir. Kahvenin özel bir sunum şekli vardır.

Japonların çay içme törenleri gibi. Önce mangalda pişirilir, lokum eşliğinde ikram edilir. Vitrinde: sunumla ilgili objeler görülüyor. Fincanların: porselen, tophane çamuru ve hatta kaplumbağa kabuğundan yapılmış örnekleri görülüyor. Ayrıca: kahve yapımı ile ilgili objeler var. Kahve ocağı var, kahve kavurmak için kahve tavaları, kahve değirmenleri sergileniyor.

Ankara Etnografya Müzesi Kültür Salonu

Bir başka vitrinde ise: sünnet odası, sünnet çocuğu yatağı ve hemen yanı başında bekleyen bir bayan görülüyor. 17’nci yüzyıla ait bu betimlemede: Ankara evine ait; tavan ve dolap kapakları orijinaldir. Sünnet yatağı üzerindeki işlemeli objeler ve hatta yerdeki halı üzerinde, çeyrek altın örnekleri görebilirsiniz.

Ankara Etnografya Müzesi İç Avlu

 

Buranın devamında karşımıza çıkan yer: İÇ AVLU

İç avlu bölümü: Selçuklu mimari tarzında yapılan yapının, açık avlulu ilk halini göstermektedir. Ancak: yapıldığında, buranın üstü açık ve ayrıca şadırvanlı bir havuz bulunuyormuş. Ama, Atatürk ölünce, ölmeden önce, sürekli olarak geldiği bu yerde, naaşının muhafaza edilmesine karar verilmiştir. Ancak: naaş burada muhafaza edilirken, avlunun üstü kapatılmış, havuz ise, buradan alınarak, arka bölümde bir yere yerleştirilmiştir.

Atatürk’ün naaşı

15 yıl süresince, burada, ilaçlanarak ve sarılarak muhafaza edilmiştir. Yani, bir anlamda mumyalanmıştır. Anıtkabir tamamlandığında ise, 1953 yılı mezunu Harbiyeliler tarafından törenle taşınarak, Anıtkabir’de, günümüzdeki yerine götürülmüştür.
Atatürk’ün naaşının 15 yıl boyunca bulunduğu bu yer: günümüzde de, Atatürk’e saygı adına, öylece muhafaza ediliyor.

Duvarlarda ise, sol yanda: Atatürk’ün naaşının, Dolmabahçe’den alınıp, trene bindirilinceye kadar olan fotoğraflar, diğer yanda ise, Ankara içindeki törenlere ait fotoğraflar, duvarları süslüyor. Bunlar arasında ilginç olan: ilk bölümde, Atatürk’ün ölümü üzerine, Anadolu Ajansı tarafından, dünya ajanslarına çekilen “Telgraf örneği” dir. Bu ilginç, görmeden geçmeyin.

Ankara Etnografya Müzesi Cam, Çini ve Seramik Salonu

 

Devam ettiğimizde, hemen karşıda: Cam, Çini ve Seramiklerin sergilendiği bir salon görülüyor.
Burada: Selçuklu dönemi seramik ve çinileri sergileniyor. Bunların bazıları, vitrinin en solundakiler, Osman Hamdi Bey tarafından, günümüzde Suriye sınırları içinde kalmış, eski Selçuklu toprağı olan “Rakka” bölgesinden getirilmiştir.

Ortada: 16’ncı yüzyıldan kalma, Selçuklu çinileri görülüyor. Ancak, bunlar genellikle halkın kullanımı için yapılmamıştır. Bunlar: Sarayın kullanımı için yapılmış kaplardır. Daha sonra, Kütahya çinileri görülüyor.

Burada: daha önceki ziyaretimde görmediğim, daha sonra buraya konulan bir objeden söz etmek istiyorum ki, bu obje: daha önce yurdunuzda, İstanbul’daki bir camiden çalınarak Fransa’ya kaçırılan ve resmi makamların uzun uğraşlar sonucu Fransa’dan geri aldıkları çini tablodur. Bunu mutlaka görmelisiniz, tam bir sanat eseri.
Devam ettiğinizde, bu kez: 17 ve 18’nci yüzyıllar arasındaki döneme ait: Osmanlı cam sanatı örneklerinin bulunduğu yere geliyoruz.

Ankara Etnografya Müzesi Osmanlı Cam Sanatı Örnekleri

 

Burada özellikle görmenizi önereceğim objeler: Tophanelerdir. Bunların üzerindeki sarı bölümler, altın kaplamadır. Bir zamanlar çok popüler olmalarına rağmen, porselen ile rekabet edemediği için, zamanla üretimi durdurulmuş ve ortadan kaybolmuştur.

Vitrinin devamında: Yıldız Porselen Fabrikasında üretilen, porselen objeler görülüyor. Vazoların üzerindeki resimler, tamamen el yapımı ve imzalıdır. Bunlar da, halk kullanımı için değil, saray için üretilmiş, çok değerli ve nadide eserlerdir.
Devamında: Beykoz Cam Fabrikasının ürettiği objeler, yani çeşitli cam örnekleri görülüyor. Çanakkale seramik fabrikası eserleri de var. Bu fabrika, 1915 yılında bombalanınca, yok olmuş.

Buranın devamında, tören kıyafetleri ve tören silahlarının sergilendiği bir vitrin var. Kurşun kalıpları, mataralar, miğferler, barutluk, üzerinde yarı değerli taşlar bulunan tüfekler görülüyor. Ayrıca, bir mankenin üzerinde zırh ve elinde kalkan görülüyor.

Ankara Etnografya Müzesi

Bu vitrinin hemen karşısında: yine müzenin prestij eserlerinden olan ve “Uygur” bölgesinden getirilen, iki adet obje var. Bunlar: ayrı vitrinlerde sergileniyorlar. Üzerlerindeki resimler muhteşem. Görmeden sakın geçmeyin. Günümüzden yüzlerce yıl önce yapılan bu resimler: özellikle yapıldıkları zemindeki saman parçaları ile dikkat çekiyor.

Sonra: BESİM ATALAY SALONU

Besim Atalay, bir dönem “Milli Eğitim Bakanlığı” ve “Türk Dil Kurumu Başkanlığı” yapmıştır. Burada da, Besim Atalay’ın, müzeye hediye ettiği koleksiyon sergileniyor. Bu vitrin onun anısına yapılmıştır.
Bu koleksiyon içinde: yazmalar ve hat sanatının nadir örneklerini görebilirsiniz. Burada: özellikle, kocaman el yazması “Kuran-ı Kerim” dikkat çekmektedir. Ayrıca: çeşitli fermanlar ve levha örnekleri görülüyor.

Ankara Etnografya Müzesi Besim Atalay Salonu

Duvardaki: bir tablo içinde: “kufi yazı tekniğiyle “Allah” yazısını görmelisiniz. Bu teknik: çok erken dönem, Selçuklu dönemine ait, köşeli bir yazı türüdür.

Devamında: Peygamberimizin kişisel özelliklerini anlatan (gül simgesi bulunan, huyunu, sevdiklerini, yani fiziksel ve ruhsal özelliklerini anlatan) bir tablo var. Bu çoğu evde asılı olurmuş.

Devamında: AHŞAP ESERLER SALONU

Burada: Selçukluların en etkileyici sanatları olan: “kündekari” tekniğiyle yapılmış ve çeşitli camilerden getirilmiş: minber, mihrap ve kapılar sergileniyor.

Bunlar: herhangi bir yapıştırıcı veya çivi kullanılmadan, ahşap malzemenin oyulup birbiri içine geçirilmesiyle yapılan bir sanat türünün örnekleridir.

Yani: Selçuklunun, sanatta ulaştığı boyutu sergilemektedirler. Ancak, Selçuklu bu muhteşem eserleri yaparken, çivi kullanmamış olmasına rağmen, bu eserler sergilenirken, çivi kullanılmıştır.

Burada: ayrıca: küçük türbe kapıları (küçük olmasının nedeni, insanların saygı belirtisi olarak, eğilerek içeri girmelerini sağlamak için) ve büyük cami kapıları örnekleri görülüyor.

Yine burada, müzenin prestij eserlerinden olan: 12’nci yüzyıl yapımı: Siirt Ulucami minberi, 13’ncü yüzyıl yapımı: Selçuklu Sultanı III. Keyhüsrev’in tahtı, 14’ncü yüzyıl yapımı: Ahi Şerafettin’in sandukası, 12’nci yüzyıl yapımı: Merzifonlu Çelebi Sultan Medresesi kapısını görebilirsiniz.

Ankara Etnografya Müzesi Ahşap Eserler Salonu

Sanduka: Ankara-Ahi Şerafettin camisinden getirilmiştir. Güzel restore edilmiştir.

Ankara Etnografya Müzesi Ahşap Eserler Salonu

Yine bir Selçuklu Sultanına ait, taht var. Ankara-Kızılbey camisinden (şu anda yıkılmış, yoktur) getirilmiştir. Camide, vaaz kürsüsü olarak kullanılmıştır. Taht olduğu, üzerinde, kenarında yazmaktadır. Yani, tam anlamıyla bir taht.

Ankara Etnografya Müzesi Ahşap Eserler Salonu

Nevşehir-Ürgüp-Taşhunpaşa camisinden getirilmiştir. Gül veya ardıç ağacı veya ıhlamur ağacı olduğu söyleniyor. Dünyada, eşi benzeri yoktur. Üstünde, Ayetel Kürsü yazılıdır. Yapan usta belli değil. Yapılış yılı belli değil. Yapan usta, üstüne ismini yazmamıştır.

Ayrıca: yine bu bölümde: çeşitli camilerden getirilen merdivenli kürsüler görülüyor ki, bence etnografya müzesinin bu bölümü tam bir sanat cennetidir. Kenardaki oturma yerlerine oturun ve yapımı birçok yıla dayanan bu muhteşem sanat eserlerini izleyin.