Ankara Altınpark

Ankara Altınpark

 

Günümüzde, Ankara ilinin, en büyük rekreasyon alanıdır. Hatta: peyzaj konusunda, ülkemizin en muhteşem yeri de denilebilir.

Park içinde: değişik sanat akımlarından etkilenen bahçeler oluşturulmuştur. Bunların en büyük örneği ise, Çin lokantası ve bahçesinde oluşturulan Yakın doğu sanatı görselleridir.

Başlangıç olarak son bir not: her ne kadar bu park hakkında güzel bir çok şey söylense de, ben burada yeşillik yani ağaç miktarı konusunda eksiklikler gördüm, yani daha çok yeşil alan olması, parkı daha çekici hale getirebilir.

Ankara Altınpark

ULAŞIM

Altınpark: Ankara’da Aydınlıkevler semtindedir. Buraya ulaşmanın en kolay yolu: Hava alanı protokol yolunu takip etmektir. Parkın hemen girişinde, büyük bir otopark bulunuyor. Burası: Altınpark bölgesinin en çok kullanılan kapısıdır.

Bunun yanında, diğer kapılar da var: 23 Nisan kapısı, 19 Mayıs kapısı, Doğu kapı, Lunapark kapısı, Güney kapısı.

Ankara Altınpark

TARİHİ

Park alanı: 1977 yılında, golf kulübü olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ama, elbette o yıllarda, özellikle Amerikalılar tarafından golf alanı olarak kullanılmıştır.

Daha sonra: 1985 yılında bir proje yarışması açılmış ve Öner Akcan, Hulusi Gönül ve İlder Tokcan’a ait proje kabul edilmiş ve projenin uygulanması sonucu, park, 1987 yılında ziyarete açılmıştır. Park içinde bulunan tesisler: takip eden süreçte, sürekli olarak geliştirilerek sürdürülmüş ve günümüzdeki Altınpark ortaya çıkmıştır.

Altınpark’ın ismi nerden gelmektedir? Parkın ismi: projenin öncülüğünü yapan, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Altınsoy’dan gelmektedir.

Ankara Altınpark

GENEL

Altınpark: 640 bin m. karelik alan üzerinde kurulmuştur. Bu alanın: yüzde 85’lik bölümü, yeşil alan ve gölet olarak düzenlenmiştir. Kalan bölüm ise: yapılar ve meydanlar bulunmaktadır. Park içindeki ağaçların toplamı: 18 bin civarındadır.

Park: genellikle çevresindeki yörelerde oturan insanlar için: gerek yürüyüş ve gerekse bir nefes alma yeri olarak önem kazanıyor. Yani: Ankara’nın uzak semtlerinden gelenlerden ziyade, yakın çevrenin insanı, bu parkı etkin olarak kullanıyor.

Parkın: protokol yolu üzerindeki kapısından aracınız ile girdiğinizde, otopark için 5 TL. ödeme yapıyorsunuz ve daha sonra: fuar alanında herhangi bir etkinlik varsa, öncelikle burayı gezmenizi öneririm. Bu alan, Atatürk Kültür Merkezinde kurulan fuar alanlarından daha küçük ve derli toplu.

Ankara Altınpark
Ankara Altınpark

FUAR MERKEZİ

1991 yılında hizmete açılmıştır.
Burası, modern fuarcılığın gerektirdiği bütün donanıma sahiptir. Her yıl, 15 civarında fuar düzenlenmektedir.

Parkın ana giriş kapısının hemen yanındadır. Burada, ziyaretçiler için büyük bir otopark bulunuyor. Fuar alanında, kapalı alan olarak: 7500 metre kare, açık alan olarak 25 bin metre karelik bölümler bulunmaktadır. Bina üzerinde, uzay çatı sistemi kullanılmıştır. Merkez: birbirine bağlı, iki kapalı alandan oluşmaktadır.

Bu alanlardan “B” alanı: 1500 kişilik salonu ile; kongre, konferans ve konserler için de kullanılmaktadır. Ben buraya birçok kez gittim, ama bu “B” alanını hiç göremedim, bu yüzden yorum yapmak istemiyorum.

Ama: fuar düzenlenen “A” alanı nispeten derli toplu, ama ikinci katının yalnızca restoran olarak ayrılması, sanırım pek doğru değil, çünkü atıl kalmış büyük bir alan var.

Fuar alanını gezdikten sonra: hemen ön bölümde bulunan boşlukta, meydanda: bir minyatür Ankara evi görülüyor, hemen arkada ise, güzel havuzlar var. Bunlardan sonra ise, geniş bir meydandan ilerlediğinizde, sol yönde yürüyoruz ve karşımıza: hemen sağ bölümde uzanan gölet çıkıyor.

Hemen sağ yanda, ilk çay bahçeleri, kafeteryalar karşımıza çıkıyor. Sonra, sol yanda: üstündeki çadır örtüsü ile dikkati çeken, Göl Tiyatrosu.

Ankara Altınpark
Ankara Altınpark

GÖLET

Park içindeki gölet büyüklüğü: 32 bin m. karedir. Derinliği ise, 1.5 metredir. Gölet ortasında, büyük bir ada bulunmakta olup, adaya ulaşım 4 köprü ile sağlanmaktadır. Ayrıca: gölet içinde: danslı ve müzikli su gösterilerinin yapıldığı bir havuz ve model gemilerin yüzdürülebildiği bir koy bulunmaktadır.

Ankara Altınpark

GÖL TİYATROSUHemen gölün yanındadır. 1500 seyirci kapasiteli, açık hava tiyatrosudur. En önemli özelliği, yapının üstündeki çadır sistemidir.

Yürümeye devam ettiğimizde, önce İtalyan Restoranı ve sonra Çin bahçesi ve Çin restoranı görülüyor.

Ankara Altınpark

İTALYAN RESTORANT

Yapı: ana meydanın hemen karşısında, havuz kıyısındadır. Burada: İtalyan mutfağına ait yemekler tatmak mümkündür. Göl kıyısında, güzel bir ortam yaratılmıştır.

WANGCHO ÇİN LOKANTASI

Özellikle: buradaki egzotik Çin bahçesini gezmelisiniz.
Buraya en yakın kapı: yüzme havuzunun bulunduğu kapıdır. Lokanta, göl kıyısındadır. Pekin şehri, Ankara’nın kardeş şehri olduktan sonra, burası Çinliler tarafından yapılmıştır. Hatta: yapımında kullanılan çivilerin bile Çin’den geldiği söyleniyor.

Burada: bir çok Türk ve Çin kültürü yemekleri bulmak mümkündür. Lokanta: tamamen ahşap kullanılarak yapılmıştır. Yüksek tavanlıdır. Çevresi ise camla çevrilidir. Sessiz ve sakin bir yer. Dekorasyon olarak: pek fazla bir şey kullanılmamıştır. Buranın Çin lokantası olduğunu, Çin yemeklerini tattığınızda anlayabilirsiniz.

Buraya yolunuz düşerse, özellikle “Çin böreği” tatmanızı öneririm.

Park içinde gezimize devam ettiğimizde, hemen ileride “seralar” var. Buradan: seralara varmadan, sağa doğru dönerek, park içinde bir daire çizerek fuar alanı kapısına doğru ulaşmayı hedefliyoruz.

Ankara Altınpark

SERALAR

Bunlar: Hollanda tarzında yapılmışlardır. Burada: özel ısıtma sistemi, su filtrasyon sistemi, tam otomatik soğutma ve nem ayarlama sistemi, havalandırma ve gölgelendirme sistemleri bulunmaktadır. Bunlar değerlendirildiğinde, seraların, ülkemizdeki en modern seralar olduğu anlaşılmaktadır. Toplam, 6 adet sera bulunmaktadır. Cam olan seraların çevresinde, 520 kişilik havuzlu kafeterya bulunmaktadır.

Bu sırada, karşımıza yüzme havuzu çıkıyor. Ancak: net olarak göremedim, söylenenlere göre yüzme havuzunun çatısının geçen yıl, kışın kar yağışı sırasında çöktüğü söyleniyor. Son durumu hakkında net bilgim yok.

OLİMPİK YÜZME HAVUZU

Burası: 50 metre uzunluğunda, 9 kulvarı bulunan bir havuzdur. Ayrıca: skor bordu, atlama platformu, soyunma odaları, duşlar, kafeterya bulunmaktadır. Derinlik: 1.90 metredir. Tramplen alt kısmının derinliği ise, 5 metredir. Havuzun seyirci kapasitesi: 2750 kişidir.

Sonra: özellikle kubbesi ile dikkati çeken bir yapı var.

PATEN SARAYI

Park içinde: paten kayma imkanı da var. Tesiste, pateni olmayanlara, paten de verilmektedir. Paten kullanmayı bilmeyenlere ise, kurs verilmektedir. Peki, paten kayanlar, işte onları izlerseniz, mutlaka gülümseyeceksiniz, çünkü zor bir uğraşı, insanlar bunu becermek için bir hayli gayret gösteriyorlar.

Yürümeye devam ettiğimizde: sol yanda, özellikle “Gül bahçesi” ilginç ve onun hemen önünde, yine büyük çim alanlar var. Bu çim alanlar içinde, sanırım yaz döneminde çiçek ekilen, özel çiçeklikler oluşturulmuştur. Bu bölümde, yine ilginç ve güzel çay yerleri var. Özellikle: birçoğu gerek yazlık ve gerekse kışlık kapalı alanları ile hizmet veriyorlar. Buralarda: lezzetli çaylar içebilirsiniz.

Evet, yaklaşık yarım saatlik bu yürüyüş sonunda, protokol yolu kapısına ulaşmanız mümkün. Bu arada görebileceğiniz veya göremeseniz de, park içinde bulunan başkaca yerler de var. Bunlar:

Ankara Altınpark

ALTINPARK DÜĞÜN SALONU

Park içindedir. 1200 kişi oturma kapasitelidir. Düğün salonunda: yemekli ve yemeksiz hizmet verilmektedir. Düğün salonuna ulaşmanın en kısa yolu: Türk-İs Bloklarının bulunduğu yerdeki, 27 Aralık kapısıdır.

MİNİ TREN

Mini tren ile park içinde gezi yapılmaktadır. 75 yolcu kapasitelidir.
Tren: Parkın ana meydanından hareket ediyor ve daha sonra: Altın kafe, Aşiyan çay bahçesi, Çin lokantası, Olimpik yüzme havuzu, İkizler çay bahçesi, İtalyan lokantası, Altın havuz çay bahçesi, Feza Gürses Bilim merkezi ve Göl tiyatrosu önünden geçerek, ilk hareket noktasına geri dönüyor.

RIHTIM RESTORANT

Burası: parkın en yüksek yerinde, Kültür Merkezi yanındadır. Yani: burada yemek yerken, Ankara manzarası seyredebilirsiniz.

23 NİSAN ANA OKULU

Park içinde bulunan ana okulu: gerçekten bu konuda muhteşemdir. 3-6 yaş arasındaki çocuklara hizmet verilen okulda, 90 öğrenci kapasitesi var.

BELEDİYE EVİ

Park içinde, ANFA tarafından işletilen bir restorandır. Restoranın hemen önünde, otoparkı var.

DEDE EFENDİ RESTAURANT

Park içinde, Olimpik yüzme havuzu üstünde, parkın birçok bölümünün görüldüğü bir yerdedir. 200 kişi kapasiteli bu mekanda, kebap türü yiyecekler bulabilirsiniz.

AT TAVLASI

Burada: binicilik ve fayton işletmeciliği yapılmaktadır. Mevcut atlar: midilli ve Hollanda cinsidir. Park içinde: at gezintisi, fayton gezintisi hizmetleri sunulmaktadır. Ayrıca: eğitimciler eşliğinde binicilik eğitimi verilmektedir.

GO CART

Burası: 14 yaş üstü ziyaretçilerin kullanımına açıktır. Araçlar: 5.5 beygir gücündedir ve saatte: 70 km. hıza kadar ulaşmaktadır. Pist ise, tamamen asfalttır ve yol kenarlarında, güvenlik bariyerleri bulunmaktadır.

Ankara Altınpark

Sonuç olarak: Altınpark; belki Ankara’nın geneli ve Ankaralıların hepsi için pek çok şey ifade etmiyor. Genellikle: park çevresindeki yörenin insanı, burayı etkin olarak kullanıyor. Çünkü: park gezimizde, birlikte olduğumuz ekipte bulunan 11 kişiden, bu parkı daha önce gören sayısı, yalnızca 3 kişi idi ve bunlar da, park civarındaki yörelerde oturanlar idi.

Yani: Ankara’nın başkaca semtlerinden gelip te bu güzelliği gören veya görmeyi düşünen yok. Ancak: gerçekten güzel bir park diyebilirim. Özellikle: güzel bir ortamda, göl manzarası eşliğinde yürüyüş yapmak, banklarda oturarak göl manzarasını izlemek isteyenler için ilginç olabilir.

Bence, Ankaralıların burayı bir şekilde ziyaret etmesi gerekir diye düşünüyorum, çünkü: özellikle göl alanının birkaç parça halinde ve bir hayli büyük olması çok çekici. Ama: elbette, hava karardıktan sonra, buraya gitmek sanırım pek akıllıca olmaz.

Çünkü: ben gittiğimde, hava karardı ve park içinde, maalesef, hiçbir güvenlik elemanı göremedim.

Bu şaşırtıcı elbette, çünkü bu tür parklarda, genellikle güvenlik elemanları dolaşırdı, bilmiyorum, yaklaşık 2 saatlik tur sırasında, hiçbir güvenlik elemanı görmedik ve bu arada, köpeğini gezdiren ve köpeği ile, çevreye ve özellikle çocuklara küçük te olsa korku yaratan insanlar gördüm, ayrıca: birkaç kişilik erkek topluluklarının yarattıkları, yüksek sesli ve küfürlü bağırışlar da cabası.

Anfa merkezinin, hemen park girişinde bulunmasına rağmen, park içinde güvenlik elemanı bulunmaması, şaşırtıcı.

Hani, gidelim, gidelim çünkü bu tür yapılar, yoktan var edilmiyor, Ankaralılardan çeşitli şekillerde toplanan vergiler ile yapılıyor ve yörede yaşayanlar tarafından kullanılmaları en büyük hak.

Ama: güvenlik tedbirlerinin yoğunlaştırılması şart diye düşünüyorum, bu durumda: park kesinlikle etkin olarak kullanılacaktır.

Ankara Kurtboğazı Barajı

 

Ankara Kurtboğazı Barajı

Kurtboğazı barajı; Ankara-İstanbul kara yolu üzerinde, 56’ncı km.de. Yani: Ankara’dan çıkarken; Kazan-İstanbul istikametinde gittiğinizde, yaklaşık yarım saat sonra orada olabilirsiniz.

GENEL

Baraj; kurtboğazı çayı üzerinde; 1963-1967 yılları arasında yapılarak, 1967 yılında işletmeye alınmış. Sulama ve içme suyu temin ediliyor. Buradan alınan su; Ankara’da İvedik arıtma tesisine, yani 47 km. öteye götürülüyor ve daha sonra şehre veriliyor. Yani; musluklarımızdan akan su.

Barajda; iki türlü etkinlik söz konusu. Birincisi; piknik, Ankara-İstanbul kara yolunda giderken, 56’ncı km. de, tabela ile belirlenmiş, sağa ayrılan yoldan baraj bölgesine girip, günübirlik piknik yapmak mümkün.

Bunun yanında; bu baraj bölgesinin Ankaralılar ve yakın çevredekiler tarafından tercih edilmesinin en büyük nedenlerinden biri, amatör balıkçılık. Yani: burada, insanlar balık avlıyorlar. Özellikle; turna, sazan gibi balıkları tutabilmek mümkün.

Hatta, bir kısım bölgede; çadırla gelen ve burada geceleyen insanlar var. Ancak; baraj gölü çevresinde pek ağaçlık alan yok. Yani; bölge baraj gölünün yakın çevresinde nispeten ağaçsız. Daha yukarı çıkıldıkça, çam ağaçları yoğunlaşıyor.

Bu arada; hani balıkçılık dedik ve insanlar balık tutmak için buraya gidiyorlar demiştik ya, Ankara Valiliğinin aldığı bir karar var. Ankara’nın içme suyu olarak kullanılması nedeniyle, burada balık tutmak yasak.

Yani: Ankara Valiliğinin, burada balık tutmayı yasaklayan bir kararı var. Bunun yanında; gittiğinizde göreceğiniz gibi, bir sürü balık tutan insan var. Yani; bir karar var mı yok mu belli değil sanırım.

Öte yandan; karar, sorumlular tarafından, ara sıra uygulanıyor, yani akıllarına geliyor, gelip balık tutanları bölgeden uzaklaştırıyorlar, oltalarına el koyuyorlar, çoğu zaman da, ne karışan var, ne görüşen. Ayrıca; sonuçta, bu karar piknik yapana bile uygulanabilir.

Sonuç olarak;

Kurtboğazı barajı, bu yıl çok güzel. Eski yıllarda, kuraklık nedeniyle, burada çok küçük bir gölet var iken, bu yıl yağışlar nedeniyle, gölet çok büyük.

Her ne kadar mavi olmasa da, büyük bir su kütlesi görmek isterseniz, güzel bir manzara eşliğinde piknik yapmak isterseniz veya amatör balıkçılığı, balık tutmaya meraklı iseniz, kurtboğazı barajı bölgesine gidin.

Gerek baraj içine girebilir ve gerekse yolun kıyısında uygun bir yere aracınızı park edip, gölet kıyısına inebilirsiniz.

Veya, özel aracınız dışında, Kızılcahamam minibüsleri ile gidip, yol kıyısında inip, gölet bölgesine inme ve geri dönüşte de, yine bu minibüsleri kullanma şansınız var.

Ama; Kutboğazı barajına ayıracak zamanınız yoksa, yoldan geçerken, özellikle Ankara’dan çıktıktan 56 km. sonra, yol kıyısında, çok güzel seyir terasları var, bunlarda bir süre durup, baraj göletinin güzelliğini lütfen seyredin.

Ankaralı olarak, bu göletin büyüklüğünü görmek, beni mutlu ediyor, çünkü, bu göletin büyüklüğü, çeşmelerimizden akan suyun, kesilmeyeceğinin kanıtı.

Ankara Kızılcahamam

 

Ankara Kızılcahamam

Kızılcahamam ulaşım. Ankara-Kızılcahamam arası, yaklaşık 80 km. Özel aracınız ile, muhtemelen 40 dakikada ulaşabilirsiniz.

Ankara’dan çıkıp, İstanbul yolunda ilerlerken; Sincan kavşağını ve Hipodromu geçtikten sonra; Kazan-İstanbul yoluna devam edeceksiniz.

Kazan İlçesi içinden geçerek yola devam ediyorsunuz. ( 55’nci kilometre de, Kurtboğazı baraj göletinin muhteşem manzarasını izlemek için, yolun kıyısında, birkaç dakika mola vermeyi sakın unutmayın.)

Kızılcahamam’a varmadan önce; E-5 kara yolunun, en önemli ve sıkıntılı yerlerinden birini geçmeniz gerekecek.

Evet; burası, “karga sekmez” Kışın sürekli kar ve buz olan bir yer. Gerçekten, bu yol yapıldığından bu yana; dar, inişli-çıkışlı, virajlı ve yağışlı havalardaki kaygan yapısı ile, birçok insanın hayatında kötü bir anı olarak geçer. Aman dikkat.

Günümüzde; Ankara-İstanbul arasındaki ulaşım, çoğunlukla otobandan sürmekte. Ama, bir zamanlar, buradaki yoğun trafiği düşünün, evet gerçekten sıkıntılı bir bölüm idi.

Şimdi, buraya kullananlar için yine sıkıntılı, bu bölgede dikkatli ve yavaş araba kullanmak gerekiyor. Neyse ki eskiden aynı yolda gidiş-geliş verilirken, şimdi iki farklı yol yapılmış olması, burada olan birçok kazayı günümüzde engellemiş.

Evet; kargasekmez bölümünü geçtikten sonra, tepeden aşağıya inince, sağa döneceksiniz. Tabela var. ” Kaplıcalar 1 km. Soğuksu 2 km.” Bu dönüşten sonra, İlçe merkezine giriyorsunuz. İlçe merkezinde, kötü bir yol (sanırım ilerde asfalt dökülebilir) sizi bekliyor.

Hemen sağda; bir tabela ” kasaplar çarşısı”. Bu tabela, sizi şaşırtabilir. Ama; Kızılcahamam’ın eti meşhur. Burada; günlük kesim yapılır ve kasaplar işlerinin ehli, gayet güzel et hazırlarlar. Gerek piknikte kullanmak için ve gerekse evinizde kullanmak için, buradan et hazırlatabilirsiniz. Kesinlikle tadını beğeneceksiniz. Kasaplar çarşısına uğramayı ihmal etmeyin.

Yola devam ediyoruz. Hemen solda, küçük kaplıcaya ayrılan yol var. Yine; tabela ile gösterilmiş. Küçük kaplıca, hemen caminin arkasında kalıyor. Adı üstünde, küçük. Aynı yoldan devam ettiğimizde; cadde üstünde, solda, büyük kaplıcayı göreceksiniz. Yanında; pansiyon tipi odalar bulunan, büyükçe bir bina var.

Hemen arkasında ise, çam ormanları başlamış. Büyük kaplıcaya gelmek isteyenler, gelmeden önce, kalma düşüncesinde iseler, bu pansiyon tipi odalardan yer ayırtmaları uygun olabilir.

Büyük kaplıcanın en büyük özelliği ise, önünde, tüm duvarı kaplayacak boyuttaki, suyun kimyasal özelliklerinin yazılı bulunduğu tabela.

Erkek ve bayanlar için, iki ayrı giriş verilmiş. Kaplıcanın hemen karşısı ise, park. Güzel dizayn edilmiş.

Yola devam ediyoruz, biraz sonra Soğuksu Milli Parkı.

 

GENEL

Bölgede bulunan Hitit devri kalıntıları değerlendirildiğinde; yerleşim yeri olarak, çok eskilere dayandığı anlaşılıyor. Ancak, İlçe, bugünkü yerine, 1915 yılında taşınmış.

1402 yılında, Ankara Savaşı sırasında, Timur, aksayan bacağına şifa olsun diye, bölgeye, kaplıcalara gelir. Öyle ki; sıcaklığı 80 dereceye kadar varan kaplıcada, önce bacağını suya sokar ve birden yanmayı hissedip ” Aman bire kızılca hamam ” diye bağırır. Kızılcahamam isminin, buradan geldiği rivayet edilmekte.

Kızılcahamam; özellikle şifalı kaplıcaları ile ön planda. 1992 yılında, günde ortalama 2500-3000 kişi tarafından kullanılan kaplıcalar, 1996 yılında, günde ortalama 4000 kişi tarafından kullanılır olmuş.

Bu kaplıcalarda; bölgesel misafirler dışında, yurdun her yanından gelen insanları görmek mümkün. Tedavi için gelenler: romatizma, siyatik, cilt hastalıkları, kadın hastalıkları, bel ağrıları, egzama gibi hastalıkların tedavisi için geliyorlarmış. İki kaplıca var.

Büyük kaplıca: 1985 yılından sonra, iç ve dış düzenlemeler yapılarak, daha kullanışlı hale getirilmiş. Mevcut soyunma kabinleri ve aileye mahsus küvetli özel kabin sayıları arttırılmış. Günlük kapasite: kışın 250 ve yazın ise 5000 kişiye çıkarılmış. Suyun sıcaklığı: 50 derece.

Küçük kaplıca: Ana caddeden sapılarak gidilen, küçük bir binada hizmet veriyor. Öğleye kadar erkeklere, öğleden sonra ise bayanlara açık. Kapasitesi: kışın 250 ve yazın ise 400 kişi. Suyun sıcaklığı: 50 derece.

Kızılcahamam denince, akla gelen bir başka obje: maden suyu. Evet, Kızılcahamam maden suyunu ülkemizin çoğu yerinde görmeniz, bulmanız mümkün. İlçe merkezine 4 km. uzaklıkta ve 1050 m. yükseklikteki bir kaynaktan çıkarılıyor.

Günde yaklaşık 15 bin şişe kapasiteli tesis var. Bu su; mide, karaciğer ve safra yolları rahatsızlıklarının tedavisinde ve dolaşım sistemi, bronşit ve kalp rahatsızlıklarının tedavisinde yararlı imiş.

Kızılcahamam’da, tüm bunların yanında; Soğuksu bölgesi de, 1959 yılında “Milli Park” ilan edilmiş. Milli park içinde; 1999 ve 2000 yıllarında restorasyonlar yapılmış. Piknik masaları konulmuş ve çeşmeler yenilenmiş.

Dere üzerine, 6 adet tahta köprü yapılmış. Ayrıca; yürüyüş için, 16 km. lik stabilize yol hazırlanmış. Özellikle; yaz aylarında, yoğun ziyaretçi akımı var. Yılda ortalama 500 bin kişi, buraya geliyormuş.

Dağ turizmi meraklıları için: kamp, tırmanma ve yürüyüş yolları var. Parkın kapsadığı saha: 1370 hektar. Bunun yüzde 83’ü orman, geri kalan bölümü ise: açık alan, yani çayır, kayalık ve tesis. Muhteşem çam ağaçları var. Uzun boylu, hani derler ya ” asırlık çam ağaçları ” gibi.

Ayrıca; bu parkın, karakteristik özelliklerinden birisi de; dünyada nesli tükenmekte olan ” kara akbaba ” türünün, burada yaşıyor olması. 1995 yılında, burada yaşayan kara akbabalar, koruma altına alınmış.

Aktif ve potansiyel yuvalarının bulunduğu ağaçlar kesilmeyerek, koruma faaliyetleri sürdürülmekte. Parka gelen ziyaretçilerinde, kara akbabaların üreme noktalarına dikkat etmeleri, aşırı gürültü, ses ve ateş dumanı ile, onları ürkütmemeleri gerekiyor.

Özellikle; burada, mangal ve diğer her türlü ateşin (özellikle, sigara izmariti gibi) kontrol altında bulundurulması gerekli. Lütfen, yakılan mangalların ateşlerinin kontrollü olmasını ve diğer çevrenizdeki insanların da, bu konularda hassas olmasını kontrol ediniz.

MİLLİ PARK GEZİ PLANI

Evet; Kızılcahamam’da nereyi gezelim, nereyi görelim, ne yapalım. Kaplıcalar var demiştik, sonra Soğuksu Milli Parkı var. Bu park; günübirlik gezileriniz için, piknik yapmak için, günlük şehrin kalabalık ve stresinden kaçmak için, günlük kaçamaklar için, ideal bir yer.

Soğuksu milli parkına geldiğinizde, hemen kapıda, bilet gişeleri olduğunu sandığımız yere yaklaşıyoruz, bütün camlar kırık, çatlamış, bilet gişelerinin hali harabe. Yola devam ediyoruz, yani ücret yok. Arabamız ile içeri giriyoruz.

Girişte: burasının Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırıldığı yazılı. Evet, içeri girince, genişçe bir alan, sol yanda; tahta piknik masaları, çocuk oyun alanları, çeşmeler var. Derenin üzerindeki köprülerden geçerek öbür yana ulaşmak mümkün.

Orada da, yine tahta piknik masaları, tuvaletler var. Çam ağaçları gölgeliyor. Çam kokusu, bölgeye yayılmış. Ya kuş sesleri, evet, kuşlar cıvıl cıvıl.

Devam ediyoruz. Burası; milli parkın giriş bölümü. Yani; Aşağı (küçük) Soğuksu bölümü. Burada: Parkın idare binası, kır gazinosu, büfe, otopark, çocuk parkı gibi bölümler var. Tabii, tahta masalar ve çam ağaçları, ama çok uzun ve büyük çam ağaçları.

Biraz ilerleyince; yol ikiye ayrılıyor. Sağ yana çıkan yol, pek araba girebilecek gibi değil. Tabela konmuş. Milli Park Çevre Yolu 16 km. Burası: 16 km. lik, bir yürüyüş yolu. Evet; sapağı hemen geçince, sağ yanda, küçük bir şelale yapılmış. Hemen yanındaki tahta masalara oturup, su sesini dinlemek mümkün.

Evet, devam ediyoruz, aynı yol üzerinde ilerlemeye devam ediyoruz. Yol ikiye ayrılıyor. Herhangi bir tabela yok. Burada; malum bir otel var, otelin tabelası var. O istikamete gidiyoruz. Hemen solunuzda, Altınsu İşletmesi binası var.

Bu bölge: Yukarı (Büyük) Soğuksu bölgesi. Burada da, bol miktarda piknik masası ve elbette muhteşem çağ ağaçları. Burada; ayrıca, restoranlar var. Piknik malzemesi olmayanlar, buradan yararlanabilir.

Ancak, fiyatlar elbette yüksek. Yolun çatal yaptığı bölümden, sola yani buraya değil de, sağa dönerseniz, yaklaşık 200 m. sonra bir meydan ve teras karşınıza çıkacak. Burada: araba yolu bitiyor. Terasta; yani düzleştirilmiş alanda; Büyük önder Atatürk, 1934 yılında, Kızılcahamam’a geldiğinde, burada dinlenmiş, onun hatırasına, buraya “Atatürk Çam’ı” mevki deniliyor.

Atatürk’ün Kızılcahamam ile ilgili söylediği güzel bir söz de, tahta üzerine yazılmış. Gerek tarihi özelliği ve gerekse güzelliği nedeniyle, milli parkın en önemli yerlerinden biri burası.

Evet; çatal bölümden, otel istikametine çıkalım. Yol hem dar, hem yukarıya doğru çıkış ve viraj. Yani: kalabalık sezonda, burada ilerlemek sanırım zor olur. Otelinde içinde bulunduğu bu bölüme: Bahçe Yeri deniliyor.

Tabii, herhangi bir tabela aramayın, bulamazsınız. Bir süre sonra, otelin bulunduğu yere varıyorsunuz. Yemyeşil bir orman içinde, bu otelin, bu beton binanın ne işi var? Mutlaka yap-işlet-devret ile yapılmış ve yaptırana en az 49 yıllığına verilmiştir. Ama yine de, böyle bir taş yapının, bu güzel orman içinde, ağaçlar arasında bulunması çok anlamsız, zaten yapımı içinde, sanırım çok miktarda ağaç kesilmiş olsa gerek.

Berbat bir görüntü. Bir de çevre duvarlarının yeşil renge boyanmış duvarların garipliği, görünce bana hak vereceğinizi düşünüyorum. Neyse; devam edelim. Otelin yanındaki yoldan, tırmanmaya devam ediyoruz. Yine; sağlı-sollu tahta piknik masaları var. Sanırım, bu piknik masalarından gerçekten çok miktarda yaptırmışlar, nereye baksanız, orada mutlaka tahta piknik masası görmeniz mümkün.

Yamaçlara bile, tahta piknik masaları koymuşlar ki, eğimli yüzey, masa zor duruyor, ona oturan insanlar nasıl durur bilemiyorum?

Yine de; buraya gelen insan sayısının çokluğu değerlendirildiğinde, piknik masalarının da çok olması güzel. Sonuçta; insanların sere serpe yerlere oturup piknik yapmasından daha iyi.

Evet, otel aşağıda kalıyor. Şimdi bulunduğunuz yerin adı: Kuyubaşı. En geniş kullanım kapasitesine sahip bir bölge. Piknik yerleri çok miktarda var. Yola devam ettiğinizde, 2 km. sonra, muhteşem bir manzara sizi bekliyor.

Şöyle çevrenize bir bakıyorsunuz, kurtboğazı baraj göletine kadar görmek mümkün. Muhteşem bir panorama, manzara göreceksiniz. Burası: Bostanlar Tarlası mevki. Rakım: 1400 metre. Kızılcahamam’ın rakımının 975 m. olduğu düşünülürse, bayağı yükseğe çıkıyorsunuz. Çevrenize baktığınızda, zaten hissedeceksiniz, yazın sıcak havalarında, burası kesin çok serindir.

Burada; ayrıca, günübirlik piknik yanında, kamp kurmak da mümkün. Çadırlı kamp. Sanırım soğuk olur, tedbir almakta yarar var. Ama; kamp için, bekçi ve tuvalet, çeşme gibi yerler var. Ayrıca; ahşapla yapılmış bir bölümde, çocuk oyun alanları ve üstü ahşapla kapatılmış, kamelya benzeri, piknik masası olan yerler yapılmış.

Evet; buradan sonra da, çevre yolu devam ediyor. Ama, daha ileri gittiğinizde, aynı şeylerden başka görebileceğiniz bir değişiklik yok. Buradan, geldiğiniz yoldan, geri dönmenizi tavsiye ediyorum.

Soğuksu Milli Parkı ana girişi ve sonra, İlçe Merkezi ve E-5 kara yolundan, Ankara’ya dönüş.

SONUÇ

Kızılcahamam, Ankara’ya çok yakın bir yer değil. Buraya giden insanlar: gerek piknik ve gerekse kaplıcalar için gidiyorlar. Son yıllarda; İlçenin yakınında, büyük bir tatil köyü daha yapılmış. Ama, gerek burası ve gerekse parkın içindeki otelin fiyatları yüksek. Lüks ama yüksek fiyatları var.

Bunun yanında: özellikle büyük kaplıca, şifa arayanlar için sanırım yeterli hizmeti verecek düzeyde. Bunu değerlendirerek, kaplıca tedavisi düşünenler, Kızılcahamam’a gidebilirler. Buranın piknik yönü ise; çam ağaçlarının altında, çam kokusunu hissederek, kuş sesleri dinleyerek, güzel bir piknik yapabilirsiniz.

Bu sırada; çevrenizde manzara isterseniz, yukarı çıkın. Hayır; gerek yok derseniz de, aşağı bölümlerde, piknik yapabilirsiniz. Ama; her durumda, şunu unutmamak gerekiyor, yazın burası bayağı kalabalık, yani kuş sesleri altında piknik dedik ya, bu kuş sesleri, kalabalık insanların ve müzik sesleri karışınca, kuşların sesini duymama olasılığınız fazla.

Bir de, buranın güvenliği için, girişte solda, ANFA güvenlik merkezi göreceksiniz, ama inanın içeride, yani park içinde, kaldığınız sürede, giriş kapısındaki görevli haricinde, asla güvenlik görevlisi göremeyeceksiniz.

Nedendir bilmiyorum? Belki de, sezonda bu güvenlik görevlisi sayısını arttırırlar. Aksi halde; hani dedik ya, güzel bir günübirlik gezi, piknik, kaçamak istedik ya; alkol almış, sağa sola keskin bakışlar atarak dolaşan, belki de araba kullanan tiplerle karşılaşmak sanırım hiç hoş olmaz.

Ayrıca: milli park içinde, ellerinde bir tartı aleti, “tartayım mı ?” gibi masum bir ifadeyle yanınıza gelen ve para vermediğiniz takdirde asla yanınızdan ayrılmayan, çocuklar var. Israrla para istiyorlar. Neyse; işte Kızılcahamam bu.

Tercihlerinizi okuduklarınız ile karşılaştırın, güzel bir gün geçirmek elinizde. Ufuk tefek sıkıntılar elbet olacaktır, yeter ki, büyük sıkıntılar olmasın. Ailenizde veya birkaç yakın arkadaşınızla, Kızılcahamam’a gidip, günübirlik piknik yapabilir, kalabalık şehrin stresinden, kalabalığından birazcık kurtulabilir ve hoşça vakit geçirebilirsiniz. Tercih sizin.

İyi yolculuklar.