Afyonkarahisar Bolvadin

Afyonkarahisar Bolvadin

Bolvadin, camileri, hayatı kaynağı olan suların aktığı çeşmeleri, Kanuni Sultan Süleyman ve Mimar Sinan’ın izlerini taşıyan Kırkgöz köprüsü, Kurtuluş savaşı yıllarındaki acı ve keder günlerini gözler önüne seren Yanık Kışlası ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı planlarını hazırladığı Çakmaklı Konağı, burası gerçekten zengin bir tarihe sahiptir. Ayrıca elbette Eber gölü.

ULAŞIM

Ulaşım açısından İç Anadolu, Ege ve Akdeniz bölgelerini birbirine bağlayan kilit noktadadır. İlçe E-28 karayolu Konya-Ankara ve İstanbul güzergahı üzerindedir. Bu konum, kentin gelişimini olumlu etkileyen faktörlerdendir. İl merkezine 60 km uzaklıktadır. Eskişehir’e 150 km ve Konya’ya 190 km uzaklıktadır. İlçe merkezine 7 km uzaklıkta, Çay’da demiryolu istasyonu bulunmaktadır.

GENEL

Derin ve uzun bir alüvyon ova üzerinde kurulmuştur. Ege bölgesinin iç Batı Anadolu kesimindedir. Deniz seviyesinden yükseklik 1016 metredir. İklim bakımından İç Anadolu Bölgesi ile Ege bölgesi arasında yer aldığından zaman zaman karasal, zaman zaman da ılıman iklim görülür. Genel olarak yazlar kurak ve sıcak, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer. Bisiklet kullanımı açısından, Amsterdam ile yarışan bir ilçedir. Sokaklarında, caddelerinde arabadan çok bisiklet vardır.

Afyonkarahisar Bolvadin

TARİHİ

İlçe Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Aynı zamanda kral yolu ve Hicaz-Sultan yolu üzerindedir.

Antik Paroreos Phrygia (Yanık Frigya) vadisinde kurulmuştur. Bu vadide, MÖ 8000’lerde yerleşim olduğu biliniyor. İlk haşhaş ekimi, MÖ 2’nci yüzyılda yapılmış ve ismi “Afion” imiş.

MÖ 295 yılında bölgede meydana gelen deprem sonunda, yer kabuğu kırılmış ve sıcak sular fışkırmıştır. Heybeli kaplıcası bu dönemde meydana gelir.

Yöre, Romalılar zamanında Polybotum isminde il merkezidir. Polybotos/polybotion kelime anlamı bereketli, çok bitki örtüsü yani geniş otlaklı ova demektir. Çünkü, bir zamanlar burası Anadolu’nun en yeşil yerlerindenmiş.

Hatta Evliya Çelebi “Seyahatnamesinde”; birçok yer gezdiğini, ancak bu denli yeşili görmediğini yazar. Ancak Cumhuriyetin ilk yıllarında kerestecilik sektörü, Bolvadin isminin kökünü oluşturan bitki örtüsünü tamamen yok etmiş, günümüzde “kel Bolvadin” deyimi kullanılmaktadır.

Evet, Polybotum şehri geniş otlaklara sahip olduğu için, Romalılar burada haralar kurarak ordunun ihtiyacı olan atları yetiştirmişlerdir. Böylece Roma döneminde hızla gelişen Polybotos şehri, 133 yılında Roma imparatoru Hadrianus’un ziyaretiyle hızla imar edilmeye başlanır. İmparatorun ziyareti hatırına şehirde 3 çeşit para bastırılmıştır. Ayrıca İmparator Hadrian kendi adına heykel diktirmiştir. Paraların bir yüzünde şehrin koruyucusu Zeus Alsanos, diğer yüzünde İmparator Hadrianus portresi bulunur.

222 ve 235 yıllarında burası yine depremlerle sarsılır. Polybotum şehri yıkılır, tüm ova sıcak sularla kaplanır. Bu sıcak sular uzun yıllar kullanılır ve hamamlar yapılır. Bu yüzden, antik devirde termal tesislerin sıralandığı bu vadiye “Phrygia Salutaris” yani “Şifalı Frigya” denir.

Üç höyükler mevkiinde kalabalık bir şehir, Kayster Pedion şehri vardır.

Ancak bu şehir, MÖ 401 yılında Persler tarafından yakılıp yok edilince, Polybotum şehri önem kazanır. Şehir Bizans döneminde, Polybotos isminye anılmıştır. Bizans döneminde Bolvadin çok gelişmiştir. Tarihçi yazarların anlattıklarına göre, Bizans döneminde Kudüs’e giden Bizans hacıları burayı uğrak yeri olarak kullanırlar ve doğuya yapılan seferlerde burası yine önemli bir uğrak yeridir. Ayrıca İznik ve Efes konsüllerine, buradan temsilci gönderilir.

Bizans imparatorları, burayı askeri bir merkez olarak kullanırlar. Şehre saraylar ve büyük yapılar yapılır. Ayrıca Polybotum şehri Roma döneminde büyük surlarla çevriliyken bu surlar büyük bir depremle yıkılır. Bizans imparatoru Alexi Comneus, Hisar mahallesinin bulunduğu yere bir kale yaptırarak burayı bir askeri üs haline getirir. Yıkık şehir halkının bir kısmı ise Sivrihisar ve diğer kısmı Seyitgazi’ye taşınır.

Bizans’ın son zamanlarında ise, Türk ve Arap akınlarının etkisiyle nüfusu dağılmış ve küçülmüştür. Malazgirt zaferinin ardından, 1107 yılında Bolvadin savaşı olur, Emir Mengüç Bey Bizanslı komutan Aleksios’u ve ordusunu yenerek bölgeyi ele geçirir. Ardından Orta Asya’dan gelen Kargın Avşar, Yazır Türkmenleri ve daha sonra Honamlı, Tekeli ve Karakeçili Yörük aşiretleri yerleştirilerek Bolvadin kurulmuştur.

İlçe Selçuklular zamanında “Karahisar-ı Devle” ismiyle bilinir. Sultan I. Murat zamanında yöre, Osmanlı hakimiyetine girer. Kurtuluş savaşında, stratejik yönden önemli bir merkez olmuştur. Birinci ve İkinci Ordu burada konuşlanmıştır. Ancak burada ilginç bir durum var, Bolvadin merkezi Yunan işgaline uğramamıştır. Anadolu’yu istila eden Yunanlılar, 27 Mart 1921 tarihinde Afyon’u işgal ederler. 14 Nisan 1921 tarihinde ise burada Üç höyükler mevkiine kadar ilerlerler.

Bir süvari birliği Bolvadin-Büyükkarabağ yolunu kontrol altına alır. Başka bir Yunan birliği ise, Bolvadin-Çay arasındaki demiryolu istasyonunu ele geçirir. Yani Bolvadin sınırına gelmişlerdir. 26 Temmuz 1921 günü, Yunan uçakları Bolvadin merkezini bombalar, bu saldırıda şehit düşenler olur. Bolvadin sınırında fazla kalamayan Yunanlılar, işçe merkezine giremeden geri çekilirler ve Türk Ordusuna bağlı birlikte, Bolvadin’e gelirler.

Ancak Yunan birlikleri, 19 Ağustos 1921 günü tekrar Bolvadin’e gelir ve Üç höyükler mevkiine karargah kurarlar. Ancak ilçe merkezi yine fiili işgalden kurtulur. Yunanlılar 23/24 Eylül 1921 gecesi Bolvadin’i terk ederler. Terk ederken 1894 yılında yapılan devrin en güzel ve en teşkilatlı Askeri Kışlası (5 binadan oluşur) ve Postaneyi yakarlar. Türk ordusu birliklerinin Bolvadin’e girdikleri caddeye “Zafer caddesi” ismi verilir.

4 Ekim 1914 tarihinde 7 şiddetinde bir deprem olur, depremde 300 kişi hayatını kaybeder. Yani, Bolvadin sık deprem olan bir yer olarak bilinmektedir. 1944 ve 2000 yıllarında yine depremler olur. 3.2.2002 tarihinde meydana gelen Çay depreminde, burada kent merkezinde 333 konut, 330 bina ve 12 işyeri ağır hasar görmüştür.

18 Kasım 1921 tarihinde, Bolvadin’de 2’ci Ordu kurulmuştur. Ordu karargahı, 1923 yılında Konya ve 1987 yılında Malatya’ya taşınmıştır.

Harf inkılabından sonra, ülkemizde yeni harflerle öğrenim gören ilk bayan, Bolvadinli Naime Göker’dir.

Afyonkarahisar Bolvadin

SANAYİ

Bolvadin’de Türkiye’nin tek Alkoloid fabrikası vardır. Toprak Mahsulleri Ofisi bünyesinde hizmet veren fabrika 1981 yılında açılmıştır. Yıllık 20 bin ton haşhaş kapsülü işleme kapasitesi vardır ve ürünlerinin yüzde 95’i yurt dışına ihraç edilmektedir. Çizilmemiş haşhaş kapsülünden morfin ve türevlerini üretmek amacıyla yapılmıştır.

Fabrika, yılda yaklaşık 80 ton baz morfin hidrat üreterek, ilaç sektöründe kullanılmak üzere uluslararası piyasa ihtiyacının % 30’luk bölümünü karşılamaktadır. Fabrika, Birleşmiş Milletler tarafından, çok sıkı gözetim altında tutulmakta ve büyük güvenlik ekibi tarafından elektronik sistemlerle korunmaktadır.

Bolvadin’de kurulu bulunan bir diğer fabrika Avşar Emaye Fabrikasıdır. 1983 yılında kurulan fabrikada, yaklaşık 60 çeşit ürün üretilmektedir. Bunlar arasında: elektrikli fırın gövdesi, çamaşır makinası kazanı, termosifon gövdesi ve her çeşit mutfak malzemesi vardır. Yurt içi yanında başta Amerika olmak üzere bazı Avrupa ülkelerine ihracat yapılmaktadır.

Afyonkarahisar Bolvadin

KAYMAK

Afyon kaymağının aslında Bolvadin kaymağı olduğu söyleniyor. Yani, yörenin en güzel kaymağı Bolvadin’de üretiliyormuş. Çünkü Bolvadin kaymağı, Afyon ilinde üretilen kaymaklara göre daha fazla kaynatılarak elde ediliyormuş ve daha kalınmış. 1 tabak kaymak, ortalama 5 kilo sütten elde ediliyor.

Gıda beyazlatıcısı kullanılmadığından, kaymağın rengi hafif sarıya kaçar. Ayrıca Bolvadin kaymağı, Bolvadin dilinde “Camız” denen manda sütünden yapılıyor ve manda sütünün kendine has kıvamı, kokusu, yağ oranı varmış. Yani kaymağın ham maddesi çok önemlidir. Ancak son yıllarda yörede camız sayısındaki azalmaya bağlı olarak, kaymağın kalitesinin de düştüğü söyleniyor, gerçek kaymak bulmak zor.

GURBETÇİLİK

Bolvadin denilince, diğer akla gelen özellik: halkının yüzde 45’nin, yani yarısının gurbetçi olmasıdır. Başta: Belçika olmak üzere, Hollanda, Fransa ve Almanya da ve son olarak İsviçre’de bir hayli çok Bolvadin topluluğu yaşamaktadır.

NE YENİR

Bolvadin yöresine yolunuz düşerse: özellikle Bolvadin Fırın Kebabı öneririm. Dana ve kuzu etlerinden, toprak tavada yapılır. Fırında kısık ateşte 5 saat pişirilir. Bir diğer seçenek, bamya çorbası olabilir. Kaygana ve manda kaymağı da meşhurdur. Bir Bolvadin atasözü var “Kaymağı  seven, mandayı yanında taşır” Ayaküstü bir şeyler atıştırmak isterseniz bükme ve ayran olabilir.

NE SATIN ALINIR

Bolvadin’den sucuk, kaymak, patatesli ekmek, haşhaş ve ezmesi satın alabilirsiniz.

BOLVADİN MESLEK YÜKSEK OKULU

Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlı olarak 1977-1978 öğretim yılında açılmıştır. 1992 yılında ise Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlanmıştır. Kampüs binası, Konya yolu üzerindedir. Burada 4 eğitim binası, 3 atölye, 1 idari bina ve ayrıca olimpik spor salonu, futbol sahası, basketbol ve hentbol sahaları, parklar ve yeşil alanlar vardır. Okulda 16 program ile eğitim verilmektedir. Öğrenciler, Bolvadin ekonomik ve sosyal yaşamında önemli katkı sağlarlar. Okulda 1800 öğrenci ve 33 öğretim görevlisi vardır.

BOLVADİN KAYMAK VE EBER GÖLÜ FESTİVALİ

1984 yılından bu yana, her yıl Ağustos ayının son haftasında 3 gün süreli yapılır. Festivalde: çarşı meydanında sergiler, mehteran gösterileri ve kaymak yarışması yapılır. Geceleri Horan parkında konser ve çeşitli etkinlikler düzenlenir.

KAFKAS KÜLTÜR FESTİVALİ

1980 yılından bu yana, Gökçeyayla Mahallesinde Karaçay Çerkezlerinin Anadolu’ya göç etmelerinin anısına, Haziran ayının ikinci haftasının Pazar günü kutlama yapılır. Festivalde, geleneksel kıyafetlerle Kafkas ve Çerkez oyunları, yemekleri ve yarışmaları düzenlenir.

KARABAĞ TÜRKMEN KÜLTÜR FESTİVALİ

Müslümana mahallesinde yapılır. 2010 yılından bu yana, her yıl Temmuz ayının üçüncü haftasında yapılır. Osmanlı-Rus savaşında ordu geri çekilince, Bolvadin alayı, Rus ve Ermeni mezaliminden korumak için Karabağ Türkmenlerini, 1691 yılında Bolvadin’e getirerek 35 köye yerleştirir. Bu olayın anısına; Türkmen kültürünün genç kuşaklara aktarılması için bu festival düzenlenir.

GEZİLECEK YERLER

ANIT ÇINARLAR

İlçe merkezinde İmaret camisi bahçesinde 260 ve Çarşı camii bahçesinde 290 yaşlarında olduğu tahmin edilen çınar ağaçları bulunmaktadır.

Afyonkarahisar Bolvadin Hamidiye Kışlası-Yanık Kışla (Kent Müzesi)
Afyonkarahisar Bolvadin Hamidiye Kışlası-Yanık Kışla (Kent Müzesi)
Afyonkarahisar Bolvadin Hamidiye Kışlası-Yanık Kışla (Kent Müzesi)

 

HAMİDİYE KIŞLASI-YANIK KIŞLA (KENT MÜZESİ)

Sultan II. Mahmut tarafından, 1875 yılında Bolvadin’de 4’ncü Bolvadin Taburu kurulmuş ve Taburun kışlası olarak; Bolvadin’in kuzeyinde, 100 dönüm araziye 5 bina yapılmıştır. 1882 yılında burada Hamidiye 25’nci Redif Alayı kurulmuştur. Ancak, Yunan işgali döneminde, 23 Eylül 1921 tarihinde bu binalar yakılmış sadece iki tanesi günümüze ulaşmıştır.

Büyük bina: koğuş olarak kullanılmıştır. İki katlıdır, üstü balkonludur. Küçük bina: kiler ve mutfak olarak kullanılmıştır. Tek katlı, iki bölümlüdür. Karargah olarak kullanılan hasarlı bina ise, 1951 yılında yıkılmış, yerine Askerlik Şubesi binası yapılmıştır. Bolvadin Hamidiye Kışlası, Yanık Kışla binası restore edildikten sonra 1987 yılında Belediye tarafından burada “Kent Müzesi” kurulmuştur.

Afyonkarahisar Müzesi denetiminde, Bolvadin Lise Müdürü Muharrem Bayer tarafından lise bahçesinde toplanan arkeolojik eserler, yeni müzeye taşınmıştır. Ayrıca, Afyonkarahisar Müzesinden de bir kısım obje buraya gönderilmiştir. Müzede, bahçe ve bina teşhirinde bulunan eserler: Eski Tunç çağı, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait Etnoğrafik malzemeler sergilenmektedir. Ayrıca: Bolvadin ilçesine özgün haşhaş üretimi ve kullanımı, Eber gölü yöresinde kamıştan yapılan hasır işçiliği, fotoğraf malzemeleriyle birlikte müzede sergileniyor.

Afyonkarahisar Bolvadin Horan Parkı
Afyonkarahisar Bolvadin Horan Parkı
Afyonkarahisar Bolvadin Horan Parkı

 

HORAN PARKI

Park, 1955 yılında Horan pınarı mesireliği üzerine yapılmıştır. Parkın yapılmasında emeği geçenler: Belediye Başkanı Süleyman Kabadayı, Ziraat Yüksek Mühendisi Alaattin Gümüş ve Ziraatçı Abdurrahim Gümüş’tür. Park, ilçe dışında “Horansuyu” adıyla anılan kaynağın bulunduğu yerde yapıldığı için, bu ismi almıştır.

Park alanında: Kaymak Şenliği ve tiyatro alanı, restoran ve Otağ tipi mescit, kır düğün alanı, Lunapark, spor ve yürüyüş yolları ve Masal ile Çizgi kahramanları ile şelale ve kafeterya bulunmaktadır. Amfi tiyatro Mimar Selim Karasekreter, restoren ve Kore tipi mescit Ahmet Helvacıoğlu tarafından yapılmıştır. Lunapark, yürüyüş yolları ve Masal ve Çizgi kahramanlar, Fatih Kayacan tarafından yapılmıştır.

Afyonkarahisar Bolvadin Alaca (Hacı Halife) Camii
Afyonkarahisar Bolvadin Alaca (Hacı Halife) Camii

 

ALACA (HACI HALİFE) CAMİİ

Burada ilk olarak bulunan mescidin yerine yaptırılan bu cami: 1275 yılında, Selçuklu Sultanı III. Gıyasettin Keykubat tarafından Konyalı Mimar Emiriddin Mikail’e yaptırılmıştır. Camiden önce burada bulunan mescidin kitabesi, bugün bir çeşme üzerindedir. Kitabede 1262 yılı yazılıdır.

Mahalleye Alaca Aşireti yerleşmesiyle cami bu ismi almıştır. Tavan işçiliği Selçuklu motifleriyle süslenmiştir. Minaresi: tek şerefelidir. Gövde tuğladır, ceviz minare kapısı görülmelidir, çünkü üzerine namaz vakitleri çizelgesi çizilmiş, Selçuklu kartalı ve çiçek motifleriyle süslenmiştir. Cami: 1553 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Ridaniye seferinde Mimar Sinan ve kalfası Bolvadinli Mimar Hacı Halife tarafından yenilenmiş ve camiye dönüştürülmüştür.  

Caminin yanındaki medresesi (Hılmiye veya Yörükzade Medresesi olarak bilinir) : 1911 yılında Yörük Zade tarafından yapılmıştır. Medrese günümüzde özel müze olarak kullanılmaktadır. Yapı: 2 katlı, 3 odalıdır. Girişte sağ odada, misafir ağırlanır. Üst katta istirahat odasında kişisel elbiseler, kitaplar, asa, şemsiye, rahle, levhalar ve mutfak eşyaları, ocak ve kahve takımları sergileniyor.

LALA SİNAN PAŞA (İMARET) CAMİİ

Cami: Lala Sinan Paşa caddesinde, şehir halinin doğusundadır.

Sinan Paşa camisi, cümle kapısı üstündeki kitabesinden ve vakfiyesinden anlaşıldığına göre, 1524-1525 yılları arasında yapılmıştır. Caminin bulunduğu küçük yerleşim yerinin ismi, önceleri Sıçanlı iken sonra Sincanlı olmuş ve son olarak Sinanpaşa’ya çevrilmiştir.

Mimar Bahaddin usta tarafından yapılmıştır. 15’nci yüzyıl Osmanlı mimarisi özelliklerini gösterir. Camiyi yaptıran Lala Sinan Paşa, 1440 yılında doğmuş, Lala olarak saraya atanmış ve 1470 yılında Fatih Sultan Mehmet’in veziri olmuştur. 1480 yılında Bolvadin kadılığına atanmış, 1486 yılında vefat etmiştir. Burada, mevcut caminin bir külliyenin parçası olduğu düşünülmektedir.

Bazı eski yayınlarda, caminin yanında bir kütüphane veya medrese ile imaret bulunduğu ancak bunların daha sonra yıkıldığı yazılıdır. Ancak bugün caminin yanında bir kütüphane veya imaret binaları bulunduğunu ispatlayacak bir kalıntı yoktur. Ancak bu külliyeye ait olduğu iddia edilen İmaret Hamamı, 1970’li yıllarda yıktırılmıştır.

İmaret camii, dıştan sade ve düz bir yüzey işçiliğine sahiptir. Ancak harimde ve önceleri son cemaat yerinde, kalem işi süslemeler, mihrap, minber ve portalde taş işçiliği dikkati çeker. Cami: yığma taş, kalın duvarlı inşa edilmiştir. Cami, Akpınar çayı sahanlığına yapılmıştır. Çay kuruduğunda, dolgu yapılarak ana pencereler yol seviyesi hizasına çıkarılmıştır. Cami, tek kubbeli, kare planlıdır. Tek girişli, kırma ahşap ana taç kapı üstünde “Besmele” yazılıdır.

Caminin minber ve mihrabının siyah kesme taş işçiliği görülmelidir. Minare: kuzeybatı köşededir. Yığma taş temel üzerine, tuğla gövdeli, tek şerefelidir. Cami, kubbesi 1884 yılındaki depremde hasar görmüş ve Hasan Ağa tarafından yenilenmiştir. Caminin kuzeyinde bulunan şadırvanı: üzerindeki kitabeye göre 1874 yılında yapılmıştır. Sekiz köşeli, mermer havuzludur. Şadırvanın doğu köşesinde, kuş sebili ve altında “ters lale” motifi görülür.

Afyonkarahisar Bolvadin Abdülkadir Geylani Sani Türbesi

ABDÜLKADİR GEYLANİ SANİ TÜRBESİ

İlçe merkezinde Ağılönü semti, Şıhlar Mahallesi, 1642 yılı yapımı Şıhlar camisinin bitişiğindedir.

Türbede: Abdülkadir Geylani Sani ve toplam 17 sanduka vardır. Bu sandukalarda: eşi, oğulları ve torunları bulunmaktadır. Abdülkadir Geylani kimdir? Sultan IV. Murat döneminde Bolvadin kadısı ve Alaca camii yanındaki Gıyasettin Medresesi hocası olarak 1610-1651 yılları arasında görev yapmıştır.

Aynı zamanda, Abdülkadir Geylani’nin 12’nci kuşaktan torunudur. Türbe 1651 yılında yapılmıştır. 1930 yılında türbe ve ağaç sanduka onarılır. 1989 yılında sandukalar kaldırılıp mezarlar mermer ile kaplanmıştır. Türbe karşısındaki çeşme, Lale devrine aittir ve 1747 yılında Kıbrıs Valisi Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Afyonkarahisar Bolvadin Çarşı (Rüstem Paşa) Camisi-Ulu Cami
Afyonkarahisar Bolvadin Çarşı (Rüstem Paşa) Camisi-Ulu Cami

 

ÇARŞI (RÜSTEM PAŞA) CAMİSİ-ULU CAMİ

Caminin bulunduğu yerde 1107 yılında Emir Mengüç Bey tarafından “Kutlu Mescidi” yapılmıştır. Mescit 1116 yılında yeniden inşa edilmiş ve daha sonra yıkılmıştır. Cami kitabesinden anlaşıldığına göre, Eşrefoğlu Beyliği döneminde, Mehmet Bay tarafından 1320 yılında burada “Eşrefoğlu Cami ve Külliyesi” adı ile bir külliye yapılmıştır.

Ancak cami 1553 yılında yıkılır ve yerine yine aynı yıl Mimar Sinan tarafından kubbeli bir cami yapılır. Camiyi yaptıran: Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı Diyarbakır Beylerbeyi Rüstem Paşa’dır. Külliyeyi (cami, medrese, hamam, bedesten, han) eşi Mihrimah Sultan’ın isteği üzerine yaptırmıştır. Bu yeni cami, kayıtlarda “Kubbeli cami” olarak isimlendirilir. Bu camide 1893 yılındaki depremde hasar görünce, yıktırılır. 1904 yılında aynı yere Çarşı camisi yapılmıştır. Hatta oldukça büyük olması nedeniyle “Ulu Cami” diye de isimlendirilir.

Mihrabındaki duvar terazileri nedeniyle, buraya “Döner Taşlı cami” de denilmiştir. Camiyi Afyonlu Mimar Parmakyan yapmıştır. Cami mimarisinde, Osmanlı ve Ermeni mimari tarzı görülür. Cami, kaba beyaz kesme taştan yapılmıştır. Camiye sonraki yıllarda son cemaat yeri eklenmiştir. Minare: yığma kiremit gövdeli, tek şerefeli ve 99 basamaklı, kesme taştan yapılmıştır. Kırma ahşap kapı üzerinde “Ey açan bu kapıyı Hayırla aç” yazılıdır. Mermer mihrap: lale, başak ve su molekülü motiflerle süslenmiştir.

Külliyenin bir parçası olan çeşmenin kitabesinde, yapının 1553 yılında Mimar Sinan tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Çarşı camisinin süslemelerini yapan Hamza Turan, dünyanın en uzun yaşayan ikinci kişisi olarak tanınır. (146 yaşında ölmüştür.) Cami 2002 yılındaki depremde büyük hasar görür, minaresi şerefeye kadar yıkılır, daha sonra yine 2002 yılında bilinmeyen bir sebeple yangın çıkan cami, büyük zarar görür. Cami, 2005 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilerek ibadete açılmıştır.

Afyonkarahisar Bolvadin Şehitliği

BOLVADİN ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezinde Bolvadin Anadolu İmam Hatip Lisesi yanındadır.

Şehitlik 1980 yılında kurulmuştur. Terörle mücadelede şehit olan asker ve polisler yatmaktadır. İstiklal şehitleri abidesinde: 3 duvar kaide önünde, 6 mermer tablette şehit olan askerlerin isimleri yazılıdır. Mermerden yapılmış dikili taş şeklindeki abide 10 metre yüksekliktedir.

Abidenin ön kaidesinde: Kurtuluş savaşında şehit düşenler için yaptırıldığını belirten bir plaket ve üst kısmında ay-yıldız arması vardır. Şehitliğin sağ girişinde: ziyaret evi ve Ahi Evran Mehmet Efendi türbesi vardır.

Afyonkarahisar Bolvadin Çakmaklı Konağı-2’nci Ordu Karargahı
Afyonkarahisar Bolvadin Çakmaklı Konağı-2’nci Ordu Karargahı

  

ÇAKMAKLI KONAĞI-2’NCİ ORDU KARARGAHI

Çakmaklı konağı Kestemet Mahallesindedir. Konak, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından eski eser olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

1903 yılında, Bolvadinli mimar Hamza Usta, Koca Abdullah ve Karaca Ağa tarafından üç katlı olarak inşa edilmiştir. Bolvadin evlerinin genelinde olduğu gibi haremlik ve selamlık ayrı ayrı girişlere sahiptir. Bina girişlerine taş merdivenle ulaşılır. Bodrumda taş malzeme, üst katlarda ahşap ve kerpiç kullanılmıştır. Bodrum katta: mutfak, mahzen, kiler ve çamaşırlık gibi mekanlar bulunur.

Birinci kat, burada iki oda ve bir salon vardır. Esas yaşam alanı burasıdır. Üst kat, misafirler için ayrılmıştır. Burada iki oda ve bir salon bulunur. Konak: 18 Eylül 1921-5 Ağustos 1922 tarihleri arasında, 2’nci Ordu Karargahı olarak kullanılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Bolvadin’e geldiğinde, 9-10 Aralık 1921 tarihinde bu konakta kalmış, Kurtuluş savaşının taarruz planlarını burada hazırlamıştır. Atatürk, daha sonra 22 Şubat 1922 günü, tekrar Bolvadin’e gelmiştir. Son bir not: ünlü sinema yönetmeni Yücel Çakmaklı, bir zamanlar burada yaşamıştır ve bu yüzden, buranın “Yücel Çakmaklı Müzesi” şeklinde düzenlenmesi için girişimlerde bulunulduğu söyleniyor.

Afyonkarahisar Bolvadin Gemiciler Evi

GEMİCİLER EVİ

Emrullah mahallesi, Emrullah Kantaroğlu sokaktadır. Bina 20’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Zemin kat üstünde bir kat olmak üzere iki katlıdır. İç sofalı planda geleneksel Türk evidir. Bina girişindeki çift kanatlı kapıya iki adet taş basamaklı ulaşılır.

Afyonkarahisar Bolvadin Bedesteni ve Rüstem Paşa Hamamı

BOLVADİN BEDESTENİ VE RÜSTEM PAŞA HAMAMI

1553 yılında Kanuni Sultan Süleyman: doğu seferi sırasında, Bolvadin’de 17 gün kalmıştır. Bu nedenle, Mimar Sinan’a, Bolvadin’e cami, imaret, hamam, han ve bedestenden oluşan bir külliye yapılmasını emretmiştir.

Bedesten: Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Bedestende: 40 dükkan, Arasta, Borsa bölümleri vardır. Localar: tiftik yapağı, afyon sakızı, haşhaş, arpa ve buğday borsasıdır. Bedesten girişinin sol tarafında ve hasır pazarı sağ tarafında olmak üzere, iki girişli 1554 yılı yapımı hamam vardır. Hamam, bedesten içindeki yapılar arasına sıkışmış durumdadır. Sokakta dar bir girişi vardır.

Batı tarafından erkekler, doğu tarafından kadınlar girer. Kubbenin üzerinde cam ışıklar vardır. Hamamın suyu dağdan borularla gelirken, son zamanlarda terkos suyu kullanılmaya başlanmıştır. Kullanılan sıcak su, bir kanal vasıtasıyla dükkanların altından geçerek Sellikbaşı’da dökülmekte, kışlık kalorifer vazifesi görmektedir. Hamama, zamanında merdivenle çıkılıp girilirken, zamanla yolun doldurulmasından dolayı 4 metre aşağıda kalmıştır.

Hamama girildiğinde soğukluk kısmında, sekizgen bir havuz vardır. Kışın havuzun yanına, büyük varilden bozma bir soba kurulurmuş. Soba soyunma odalarının bulunduğu bölgeyi ısıtırken, etrafına da havlular, peştemaller konularak kurutulurmuş. Girişte ortada mermer havuz, çevresinde beş soyunma odası vardır. Yıkanma mahfilleri ortası tek kubbelidir, bir adet özel yıkanma halveti ve külhanı vardır. Hamam halen kullanımdadır.

BOLVADİN İLÇE MERKEZİ YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar Bolvadin Abdülvahab Gazi Türbesi
Afyonkarahisar Bolvadin Abdülvahab Gazi Türbesi

 

ABDÜLVAHAB GAZİ TÜRBESİ

İlçe merkezinin 3 km güneydoğusunda Ağılönüne 1 km uzaklıkta Yeni Tekke denen mevkide Eber gölü yolu üzerindedir.

Abdülvahap Gazi adına yaptırılmış pek çok türbe ve makam vardır. Ancak sadece Akşehir’deki türbede kitabe vardır. Diyanet parkının uç kısmında, küçük tepe üstünde, üstü açık, 4 metre uzunluğunda, mermer bir lahit türbedir. Abdülvahab bin Süheyl: Peygamberimizin sancaktarıdır.

610 yılında Mekke’de doğmuştur. Anadolu’nun değişik bölgelerinde bulunmuş ve Bizanslılarla çatışmıştır. Seyyit Battal Gazi ile birlikte İstanbul kuşatmasına katılmıştır. Karahisar kalesi kuşatması sırasında yaralanır ardından Bolvadin’e gelir, 729 yılında yine burada Eber gölü yolunda şehit olduğu tümseğe yani buraya defnedilir.

Afyonkarahisar Bolvadin  Kırık Minare
Afyonkarahisar Bolvadin Kırık Minare
Afyonkarahisar Bolvadin Kırık Minare

 

KIRIK MİNARE

İlçe merkezinin 4 km kuzeyinde Erkmen köyündedir.

Bu köy, 1321 yılında Hazar Türkmenleri tarafından kurulmuştur. Selçuklu ve Osmanlı kayıtlarında köy, Türkmen köyü olarak geçer. Kırık minare, Akmescit camisinin minaresidir. Tarihi minare, Selçuklu mimarisi özelliklerini taşır. Kesme siyah taş ve mermer kesme taşlı, silindirik gövdeli, tek şerefeli, 70 basamaklıdır. Depremde şerefe üstü yıkıldığından, kırık minare olarak adlandırılır.

Minarenin dikdörtgen bölümünde, Polybotum antik kentinden getirilen yazılı taşlar kullanılmıştır. Bu yazılı taşlarda, Polybotum antik kentinin büyük bir şehir olduğu yazmaktadır. Silindir kısmında ise ayrı güzellik görülür. Köy, 1740 yılında depremde ağır hasar görür, sonra yeniden inşa edilir. Arkasından büyük bir yangın çıkar, üst üste gelen felaketler nedeniyle 1801 yılında köy boşaltılır. Boşaltılan köyden günümüze gelen tek eser, kırık minaredir. Minarenin ait olduğu mescit te yok olmuştur. Tarlaların ortasında ilginç bir görüntü veriyor.

Afyonkarahisar Bolvadin Kırkgöz Köprüsü
Afyonkarahisar Bolvadin Kırkgöz Köprüsü
Afyonkarahisar Bolvadin Kırkgöz Köprüsü

 

KIRKGÖZ KÖPRÜSÜ

İlçe merkezinin 5 km güneyinde, Afyon dolaylarından gelip Eber gölüne akan Akarçay üzerindedir.

Daha sonraki dönemlerde, Bolvadin-Çay arasındaki yolun yapılmasıyla zaman içinde Akarçay’ın yönü değişmiştir. Karayollarının daha aktif olması için, köprünün baş kısmına doğru yaklaşık 15-20 metrelik bir kanal açılmış ve su o tarafa yönlendirilmiştir. Köprünün altı kuru kalmıştır. Evet, burası Anadolu’nun en eski ve en uzun köprüsüdür. Hatta “40 göze hakim olan Anadolu’ya hakim olur” diye bir söz de bulunmaktadır.

Çünkü köprü; Anadolu ana kervan yolunun bir bölümü olan Eskişehir-Seyitgazi-Hüsrevpaşa hanı-Bayat-Bolvadin-Akşehir-Ilgın-Konya güzergahındadır. Köprü üç bölümden oluşur. Ortada yuvarlak kemerli Roma ya da Bizans dönemi köprülerine benzeyen ilk bölüm: köprünün en eski tarihli kısmıdır. Köprünün batısındaki sivri kemerli bölüm, Selçuklu devri köprülerinin genel özelliklerini taşır. Bu yüzden burasının Osmanlı öncesi bir dönemde yaptırıldığı düşünülür.

Sivri kemerli bölümde, taşların üzerindeki taşçı işaretleri de bu durumu doğrular. Bu bölümün doğu tarafındaki Bolvadin’e yakın olan bölümü siyah ve beyaz taşların sıralı örülmesiyle oluşturulmuş olup Osmanlı dönemine aittir ve Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1550 yılında Bağdat seferi hazırlıkları sırasında, köprü Mimar Sinan tarafından onarılıp yenilenmiş ve bazı bölümler ilave edilmiştir. Köprünün bu dönemle ilgili bir kitabesi vardır ve kitabe Afyonkarahisar Müzesindedir.

Köprünün orta kısmının doğu yanında bir de namazgah bulunuyordu. Köprünün tabliye kısmında da bir merdivenle bu namazgaha iniliyordu. Köprünün Akarçay üzerinde bulunan bu orta kısmındaki birkaç gözü ile namazgah, Kurtuluş Savaşı sırasında bölgeyi işgal eden Yunanlılar tarafından geri çekilme esnasında tahrip edilmiştir. Bu sırada, köprünün halen Afyon Müzesinde bulunan kitabesi, Akarçaya düşmüş ve kitabe daha sonra bulunarak müzeye götürülmüştür. Köprünün bu bölümünün Yunan işgali sonrasında Türk ordusu tarafından onarıldığına dair mermer üzerine Osmanlıca yazılmış bir kitabe daha bulunmaktadır.

Roma dönemi

Bu bölüm, kuzeyden itibaren 23’ncü kemer aralığından başlar, toplam 15 yuvarlak kemere sahip olup, 37’nci kemer açıklığında biter. Bu bölümün kemer açıklığı ile duvar tekniği değişir. Kemerler büyük bazalt taşlardan ve yuvarlak formludur. Bu form kemerli köprülere, özellikle Roma imparatorluğu döneminde erken safhada rastlanır. Bu köprülerdeki genel özellik, yuvarlak ve köprü alın duvarlarında hafif çıkıntıyla ayrılan kemer uygulamasıdır.

Köprüde tarihi sürece göre değişik yapı malzemesi ve teknikleri kullanılmıştır. Ortada, iki farklı renkte, düzgün tüf taşı kullanılmıştır. Genellikle siyah renkli tüf taşının arasında kısmen bazalt ve beyaz renkli mermer bulunur.

Selçuklu dönemi

Köprünün batısındaki bölümdür. 38’nci kemer açıklığından itibaren başlar ve toplam 19 adet kemer gözü bulunur. Buradaki kemer gözlerinin büyüklükleri farklıdır. Genellikle iki merkezli sivri teğet kesmeler kullanılmıştır ve köprünün orta kesimine doğru yaklaştıkça kemer açıklığı büyür ve yükselir. Kuzeyden itibaren 41’nci sıradaki kemer, bu bölümün en yüksek ve geniş kemer açıklığına sahiptir. Bu bölümde genelde siyah ve beyaz renkli malzeme kullanılmıştır. Kemer ayaklarında suya karşı daha dayanıklı olan mermer spolien malzemeler vardır.

Kullanılan spolien malzemeler arasında Orta Bizans dönemine ait parçaların bulunması nedeniyle, bu bölümün Orta Bizans sonrası bir dönemde yani 13’ncü yüzyıl başlarında inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir. Bu bölünde köprünün suyla birleştiği yerde, birkaç ayakta mahmuz izi görülür. Ancak zeminin dolması nedeniyle mahmuzların büyük kısmı toprak altında kalmıştır. Taşların üzerinde bazı taşçı işaretleri vardır. Bunlar genelde Selçuklu yapılarında karşılaşılan taşçı işaretleriyle aynıdır. Bu işaretlere bakılarak, köprünün bu bölümünün Selçuklu dönemine ait olduğu anlaşılır.

Selçuklu dönemine ait bu bölümde: düzensiz olarak siyah ve beyaz renkli tüf taşları kullanılmıştır. Bu bölünde, Roma dönemi köprüsünden farklı olarak bolca spolien malzeme bulunur. Özellikle köprünün su ile temas ettiği ayakların yakın kısımlarda mermerden spolien malzeme kullanılmıştır. Ayrıca köprü korkuluklarıyla köprü tabliyesinde de bu tarzda taşlar görülür. Selçuklu dönemi harç ve yapı malzemeleri, Roma döneminden farklılık gösterir. Bu döneme ait bölümlerde kullanılan farklı renklerdeki malzemenin sıralı kullanıldığı ve kireci bol olan bir harcın birleştirici olarak kullanıldığı görülür.

Osmanlı dönemi

Köprünün kuzeyinde Bolvadin tarafına yakın kısımda bulunan bölümdür. Burası Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat seferi sırasında, Mimar Sinan’a inşa ettirilmiştir. Çünkü Akarçay’ın suları yükselmiş, mevcut köprü sular altında kalmıştır.

Osmanlı döneminde köprüye 22 kemer gözü ilave edilmiştir. Ancak bunu tam olarak doğrulayacak belge yoktur. Kuzeydeki bu bölümün Osmanlı döneminde inşa edilmiş olduğu kesindir. Bu 22 göz gerek teknik ve gerekse form bakımında köprünün diğer bölümlerinden ayrılır. Kemerler, iki merkezli sivri teğet kemer tarzındadır. İnşa malzemesi olarak düzgün yontu taş kullanılmış olmakla birlikte, yer yer spolien malzeme de görülür.

Bu bölümde, köprü tabliyesinin hemen kenarından başlayan korkuluklar bulunur. Korkuluk taşları, yaklaşık olarak köprü döşemesinden 30 cm yüksekliktedir. Bu taş sırası köprünün dış tarafına doğru 3 cm, kadar taşmıştır. Böylece korkuluk sırası, köprünün cephesindeki diğer taş sıralardan belirgin olarak ayrılmıştır.

Köprünün Akarçay’ın eski yatağına yakın bölümde dışarı doğru yönlenen ve izlenen merdiven olduğu anlaşılan bölüm bulunmaktadır. Burası daha önceki yıllarda olduğu bilinen ve sonraları tahrip olan namazgaha inen merdiven yeridir. Bu merdiven yeri köprüye doksan derece olacak şekilde, ırmağın köprü ile birleştiği noktada düzgün bir duvar örgüsü olarak görülür. Burada içerisi moloz taş ile doldurulmuş ve dıştan kaplama halindeki merdivenlik bulunur. Bu merdiven sıraları kaybolmuştur.

Osmanlı dönemine ait bölümün Akarçay’ın eski dere yatağı üzerine gelen 7, 8 ve 9 numaralı kemer gözlerinin bulunduğu kısım Yunan işgali sırasında tahrip edilmiş olan bölümdür. Burası daha sonra 1920’li yılarda onarılmış ve bu onarım sırasında köprünün kemer formlarından farklı olarak yuvarlak kemerli tarzda inşa edilmiştir. 10’ncu kemer gözünden sonraki bölüm yine sivri kemerlidir. 11 ve 12 kemer gözlerinin arasında beton sıva ile yapılmış basit onarım izleri görülür. Osmanlı döneminde Mimar Sinan’ın ilave ettiği bölüm, 22 kemer gözünden itibaren biter, buradan sonra ise köprü Roma-Bizans dönemi köprüsü ile birleştirilmiştir.

Osmanlı dönemine ait olan kuzeydeki bölümde ise, daha itinalı bir işçilik görülür. Bu bölümde zemine yani suya yakın yerlerde, aşınmaya karşı dayanıklı bazalt mermer malzeme kullanılmıştır. Üst kesimlerde gözenekli tüf taşına yer verilmiştir. Yunanlıların tahrip ettiği ve 1920 yılında onarılan bölüm de ise daha niteliksiz taş malzeme vardır. Burada kullanılan taş malzeme çevreden toplanarak getirilmiş, genellikle daha küçük boyutlu tüf taşıdır.

Afyonkarahisar Bolvadin Kırkgöz Köprüsü
Afyonkarahisar Bolvadin Kırkgöz Köprüsü

 

Günümüzdeki durum

Günümüzde 57 gözü olan köprü, daha öncesinde 64 adet gözü bulunduğu bilinmektedir. Köprü gözlerinin 8 tanesi, Cumhuriyet döneminde Devlet Su İşleri tarafından Akarçay’ın yatağının değiştirilerek kuzeye yeni dere yatağının oluşturulması sırasında yıkılarak ortadan kaldırılmıştır.

Gözlerin bir kısmı bugün toprak altındadır. Ayrıca köprünün bazı yerlerinde defineciler tarafından yapılmış kaçak kazılar görülür. Bu kazılarda köprünün bazı yerlerinde taşların çıkarıldığı veya spolien malzemenin tahrip edildiği görülür. Ayrıca civardaki yerleşmeler tarafından köprü üzerinden yapı malzemesi alındığı da anlaşılmıştır.

Köprünün uzunluğu 400 metre, eni 4 metredir. Bu uzunluğun 175 metresi Mimar Sinan tarafından eklenmiştir. Köprünün kitabesi, Afyonkarahisar Müzesindedir.

2010 yılında köprünün günümüze kadar ulaşan 57 gözü yeniden restore edilmiştir. Köprü ayaklarında kesme taşlarla birlikte, Roma ve Bizans dönemlerine ait mimari parçalar, hatta mezar taşları gibi devşirme malzemelere de rastlanılır. Bence buralara yakın geçerseniz, mutlaka bu köprüyü görün.

KIZLAR EVCİĞİ MAĞARASI

İlçe merkezinin 5 km batısındadır. Kurtbaba tepesine çıkılan yamaç üzerinde, yoldan 60 metre yüksektedir.

Mağara: Polybotum şehrinin kuzeyindeki tepededir. Kayaya oyulmuş Frigya mezarıdır. Mezarın tabanına oyulmuş üç tane sanduka kalıntısı vardır. Burası hakkında anlatılan bir efsane var. Bir köy düğünü dönüşünde, bir fırtına çıkar. Erkekler kağnı altına, kırk kız mağaraya sığınır, Frigya kaya mezarına girerler. Ancak fırtına bittiğinde, kızların mağarada kayboldukları anlaşılır.

Günümüzde, akşam hava karardıktan sonra, oyuğa girildiğinde gözle görünmeyen ama seslerin geldiği düşün kızlarının def çalarak oynadıklarının duyulduğu söylenir. Kızların, düğünü saklandıkları dehlizde yaptıklarına inanılır. Bu efsane, Dede Korkut’un “40 Kız Efsanesi” dir.

Buraya şifa arayanlar da gelirler, bu oyuğa: bunalım geçiren, sinir nöbetine tutulan, uzun süre hastalığı geçmeyen yetişkin hastalar ile havale geçiren, bayılan, ateşli hastalığı tutulan küçük çocuklar getirilir.

EBER GÖLÜ

İlçenin güneydoğusunda 6 km uzaklıktadır.

Bolvadin, Çay ve Sultandağı ilçelerine kıyısı vardır. Ancak gölün büyük kısmı Bolvadin’dedir. Türkiye’nin en büyük 12’nci gölüdür. Göl alanının hemen hemen dörtte biri su yüzeyi, geri kalanı ise sazlık ve kamışlıktır. Eber gölünde yetişen kamış ve hasır otunun işlenmesi ile çevresindeki köylüler geçimlerini sağlamaktadır. Denizden yüksekliği 967 km dir.

Derinliği 2 ile 18 metre arasında değişir. Akarçay ve Sultandağlarından gelen sel suları ile beslenir. Ancak bir zamanlar bol balık barındıran ve avlanan Akarçay, günümüzde yerleşim merkezleri ve başta Alkaloit fabrikası olmak üzere sanayi atıkları ile kirlenmiştir ve tabii bu kirlilik Eber gölüne de ulaşıyor. Özellikle Alkoloit fabrikasının zifte benzer ağır kokulu atıkları tam bir felaket.

Göl kıyısındaki köylülerin geçim kaynağı, gölde yetişen kamış, hasırotu ile gölde bulunan sazan ve turna balıklarıdır. Eber gölüne has, endemik bir bitki olan “Eber Sarısı çiçeği” yani “Piyan” yetişir. Göl içinde “Adaköy adası” dinlenme ve konak yeridir. Ayrıca “Kopak” denen yer değiştiren adacıklar vardır. Eber gölünün suları, Devlet Su İşlerinin yaptığı bir kanalla, Taşköprü köyü yakınlarında, Akşehir gölüne boşaltılmaktadır.

YEDİ KAPI MANASTIRI VE YERALTI ŞEHRİ

İlçeye 25 km uzaklıkta, Kemerkaya’nın kuzeyinde, Kral yolunu İpek yoluna bağlayan kavşaktadır.

Burası dağın yamacında Frigler tarafından oyulmuş bir manastırdır. Manastıra 7 kapıdan girilir. Roma döneminde: garnizon olarak kullanılmıştır. Sağ tarafında cenaze işleri, ortada din görevlilerinin inziva odaları, sol tarafta şapel ve ibadet yapılan alanlar vardır.

Yeraltı şehri

Manastırın sağ alt bölümünde, 300 metre aşağıda, bölgenin en büyük yeraltı şehri vardır. Burası: Frig ve Roma halkının saklanarak yaşadığı bir yerdir. Yeraltı şehri, iki bölümlü ve üç katlıdır. Nöbetçi bölümü ve giriş ana dehlizdendir. Yapıda: 7 adet havalandırma bacası, su kuyuları, mahzenler ve odalar vardır. Orta bölüm 1 km uzunluğundadır. Karşı dağda: Mahmurlu Mazı ve Derbent kaleleri ve kaya mezarları vardır.

Afyonkarahisar Bolvadin Heybeli (Kızılkirse) Kaplıcası

HEYBELİ (KIZILKİRSE) KAPLICASI

İlçe merkezinin 37 km uzaklıkta, Afyon-Konya karayolunun 25’nci kilometresindedir.

Bizans döneminden beri kullanılan bir kaplıca olup, o dönemde “Kızılkilise” veya “Kızılkirse” adıyla bilinmektedir. Selçuklu ve Osmanlı kaynaklarında da burası “Kızıl kilise” diye geçer. Ancak günümüzde kilise kaybolmuş, höyüğün çevresindeki kayalara oyulmuş haç işaretleri kalmıştır. 1944 yılında kaplıca tesisi, Bolvadin Belediyesi tarafından satın alınarak yeniden inşa edilmiştir.

Heybeli kaplıcaları, Turizm Bakanlığı tarafından “Termal Turizm Merkezi” ilan edilmiştir. 46-52 derece arasında değişen sıcaklıktaki kaplıca suyu, bölgenin maden yönünden zengin sudur. Sindirim, safra, idrar yolu, kas, romatizmal, siyatik, cilt ve kadın hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Soğuk suyu maden suyu özelliği taşır ve gerek yurt içinden ve gerekse yurt dışından gelen turistler tarafından yoğun tercih edilir.

Tesiste: 6 tane yüzme havuzu vardır. Ayrıca: cami, park, market ve spor sahaları bulunur. Kaplıcada 90 tane banyolu oda ve 150 yatak vardır. Ayrıca bir de turistik otel vardır, otelin 25 odası ve 50 yatak kapasitesi vardır.

Son bir not, Kızıl kilise efsanesi “burası antik dönemde Kral yolu üzerinde kurulmuş bir yerleşim merkezidir. Hamamın batısındaki höyükte bulunur. Roma devri kaynaklarında bu yerleşimin ismi “Leontes Come” dir. Antik dönemde Anadolu’nun tanrıçası Kybele, Frigyalılar zamanında Angdissis ismi ile tanınır. Frigyalıların dini merkezi olan Pessinus’e büyük bir mabet yaptırmıştır. Tanrıça Angdissi, çok güzel ve yakışıklı bir çobana aşık olur. Onu Pessinüs’deki büyük mabede bekçi yapar ve hiçbir kadınla evlenmesine izin vermez.

Kral Midas’ın güzeller güzeli kızı varmış, kızın güzelliği dillere destanmış. Güzel kız, tanrıçaya dua için gittiği Pessinüs mabedinde, çoban kızı görünce aşık olur. Zamanla bu aşk kara sevdaya dönüşür, ancak çoban bir türlü kıza aşkını açıklayamaz. Çünkü Tanrıça Angdissis’in hışmından korkar. Sonunda aşk her şeyden üstün gelir, çoban güzel prensese aşkını açıklar. İki sevgilinin aşkları dilden dile dolaşır. Bunu duyan Tanrıça ise çok kızar ve Pessinüs şehrine gelir. Bir bakışta çobanın aklını başından alır. Çıldıran çoban dağlara kaçar, çılgınca dağlarda dolaşır. Nihayet eline geçirdiği bir çakmak taşı ile vücudunu keser ve ölür.

Bu olaya üzülen Tanrıça Angdissis, çobanı bir çam ağacına dönüştürerek sürekli yeşil kalan ölümsüz kutlu bir ağaç yapar. Bu olay üzerine, bütün Angdissi mabetlerindeki kahinler, mabetlerin çevresine Fallus adı verilen, küçük mantarımsı mermer sütuncuklar dikerler. Kral Midas, bütün yalvarmalarına rağmen dünya güzeli kızını Tanrıça Angdissis’in gazabından kurtaramaz ve kız çaresiz bir derde yakalanır.

Bütün vücudunu siyah irinli, ağrılı, sızılı çıbanlar kaplar, herkes ondan kaçar, bütün Anadolu seferber olur, hekimler, büyücüler, kahinler kızı iyileştiremez. Günlerden bir gün Kral Midas, rüyasında bir ihtiyar görür ve bu ihtiyar kendisine “Ey Midas, kızının şifası yazılı kayadaki büyük Kybele Mabedindedir, oraya git, orada bir süre kal, sonra bir gün boyu güneye yürü, kutlu sıcak sularla karşılaşacaksın, kızını o sular iyileştirecektir”.

Kral Midas, uyanır, hazırlanır, kızını da yanına alarak Yazılıkaya’daki Kybele Mabedine gelir, burayı tamir ettirir. Ancak zavallı kız acıları dinmeyince bir gece mabetten kaçar. Olimpus dağlarındaki (Paşa dağı) ormanda koşmaya başlar, devamlı koşar, nihayet kaynayan suların bulunduğu bataklığa gelir, kendini sulara atar, çığlıkları Phiriqia (Bolvadin) ovasında yankılanır.

Sıcak şifalı sular, kızın vücuduna değdiğinde, ağrıları azalır, yorgunluğu gider, kız ölümü beklerden hayata yeniden dönmenin sevinci ile saatlerce sıcak sulara dalar, sıcak sulardan içer. Aylarca sonra rahatlar, sudan çıkar, kenardaki çimenlere uzanır, uykuya dalar. Uyandığında bütün sıkıntıları bitmiştir, bir zaman buralardan ayrılmaz, bu şifalı sularda her gün yıkanır ve ağrıları tamamen diner. Midas kızına şifalar veren bu suların bulunduğu yere hamamlar yaptırır.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Afyonkarahisar Şuhut

şuhut.genel.2
Afyonkarahisar Şuhut


Buranın en büyük özelliği: Synnada denilen antik kentin bulunması, ancak bu antik kent ile ilgili hiçbir araştırma yok, tanıtım yok, hatta bu kentin varlığını bilen bile yok. Bu kent, bir zamanlar, Frigyalılara başkentlik yapmıştır. Tabii bir de daha yakın geçmiş var, Kocatepe ve Zafer Yolu. İlçe Merkezindeki Atatürk Evi.

ULAŞIM

İl merkezine 30 km uzaklıktadır.

Afyonkarahisar Şuhut

GENEL

Batı Anadolu’yu İç Anadolu’ya bağlayan eşik arazi üzerindedir. Rakımı 1200 metredir, Afyonkarahisar il merkezinden daha yüksektedir. Kaynağını Kumalar dağından alan Kali çayı üzerinde, ilçe merkezinden 15 km uzaklıkta Selevir barajı kurulmuştur. İlçe merkezi ve çevresi Ege bölgesine dahil olmakla birlikte, burada İç Anadolu’nun karasal iklimi görülür. Şuhut; 1862 yılında, büyük bir deprem geçirir ve sonucunda, birçok bina ve tarihi anıt yok olur. Şuhut’un isminin kelime anlamı; tanıklar/şehitler demektir.

TARİHİ

Hitit döneminde, Afyonkarahisar ve Kütahya illerinde hüküm süren Mira krallığına bağlı bir prenslik olan Kuvalya’nın başkenti Şuhut olmuştur. Bu bölgedeki ilk yerleşim: Akamos, Truva savaşına katılmış, yenilince birliklerini buraya kadar çekmiş ve MÖ 1180 yılında, bölgede “Synnada” şehrini kurmuştur. Şehir takip eden dönemde, Lidya, Pers, Roma ve Bizans egemenliğine girer. Bizans döneminde şehrin ismi değişmiş ve “Cfut” ve sonrasında “Çıfut” olmuştur. 1219 yılında ise yörede Türk hakimiyeti görülür. Bu dönemde, İslam askerleri arasında bulunan Şeyh Şuhudi Ömer Efendiye izafeten şehrin ismi “Şuhut” olmuştur. Şuhut, Kurtuluş Savaşı sırasında, kısa süre Atatürk ve Başkomutanlık karargahına ev sahipliği yapmıştır. 1946 yılında ilçe olur.

PATATES

Şuhut ilçesinin Atlıhisar beldesinde yetişen patates, Türkiye’nin en iyi patatesi olarak ün kazanmıştır. Patatesin rengi oldukça sarıdır ve normal patates ile karşılaştırıldığında lezzeti de farklıdır.

NE YENİR

Buraya yolunuz düşerse kesinlikle “keşkek” yemelisiniz.

Afyonkarahisar Şuhut Meslek Yüksek Okulu

ŞUHUT MESLEK YÜKSEK OKULU

Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlıdır. 1993 yılında kurulmuş ve İşletmecilik ile Dericilik programları ile eğitime başlanmıştır. 2017 yılında ise, ilçe merkezinde kendi binası tamamlanarak yeni binasına taşınmıştır. Okul bünyesinde 4 ayrı bölüm vardır.

Bunlar: Muhasebe ve Vergi uygulamaları, Gıda Teknolojisi, Laborant ve Veteriner Sağlık bölümleridir. İlçe merkezinde Kredi Yurtlar Kurumunun 350 öğrenci kapasiteli 2 ayrı bloktan oluşan yurdu vardır.

Afyonkarahisar Şuhut

GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar Şuhut Ulu Cami
Afyonkarahisar Şuhut Ulu Cami
Afyonkarahisar Şuhut Ulu Cami

 

ULU CAMİ

İlçe merkezindeki bu cami, Cami-i Kebir ve Büyük Cami isimleriyle de tanınır.

Caminin günümüze ulaşan kitabesi yoktur. 1415 tarihli bir vakfiye örneğine göre, yapı Sarı Demirtaş Paşa oğlu Hamza Bey tarafından yaptırılmıştır. Cami, önünde şadırvanı ve ahşap medrese odaları ile bir külliye halinde idi. Caminin yanına yapılan ve tarihi bilinmeyen Şuhudi Medresesi günümüze ulaşmamıştır. Şuhut Ulu Camii, 1885 yılı salnamesine göre, o dönem kasaba durumundaki ilçede bulunan iki önemli camiden biridir. 

Caminin güney cephesinde bir kitabe bulunmaktadır. Batı cephesine yakın yerde saçak altında bulunan bir niş içine yerleştirilmiş olan kitabede şunlar yazılıdır “^Maşallah Tarih-i zelzele. Sene 1279” Buna göre Şuhut Ulu Camii, 1862 yılında meydana gelen depremden sonra onarılmıştır. Şuhut Ulu Camii doğusunda yer alan geniş bir avlu tarafından çevrelenmiştir. Avlunun orta kısmında bir şadırvan, kuzeydoğu köşesinde ise abdestlik yer alır.

Sütunlu ve ahşap tavanlı camiler t ipindeki yapı, kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Caminin batı duvarı doğu duvarına göre daha uzundur. Bu durum yapıda özgün olmayan bir planı meydana getirir. Cami üstünü örten kırma çatı kiremit kaplı olup tepe noktasında alemi bulunmaktadır. Caminin içindeki kıbleye dikey, her sırada dörder tane olmak üzere dört sıra sütun bulunmaktadır. Yapı beden duvarlarında moloz taş kullanılmıştır.

Afyonkarahisar Şuhut Ulu Cami
Afyonkarahisar Şuhut Ulu Cami
Afyonkarahisar Şuhut Ulu Cami

 

Caminin güneydoğu köşesinde tek şerefeli minaresi yer almaktadır. Kürsü ve papuç kısmı tamamen mermer bloklardan oluşmaktadır. Gövde, şerefe ve petek kısmı tuğla örgülüdür. Gövdenin bitiş ve başlangıç kısımlarında birer taş bilezik bulunmaktadır. Gövdeye göre ince olan petek kısmının üzerinde külah ve alem yer almaktadır. Yapını çeşitli kısımlarında görülmekle birlikte devşirme malzemenin en yoğun kullanıldığı yer minaredir. Bu devşirme malzemeler Bizans dönemine ait mermer bloklardır.

Avlu ortasında yer alan şadırvan sekizgen bir alanın ortasına inşa edilmiştir ve üstü kapalıdır. Her bir köşede bulunan ahşap sütunlar tarafından taşınan ahşap çatının üzeri metal kaplamadır. Ahşap sütunların oturduğu kaideler birbirinden farklı işlenmiştir.

Afyonkarahisar İli Şuhut İlçesi İplik Mahallesinde kayıtlı bulunan Ulu Cami, Konya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 1993 tarihli kararı ile 1’nci Gurup Korunması gerekli kültür varlığı olarak tescillenmiştir. Caminin son olarak restorasyonu 2013 yılında yapılmış ve 2015 yılında ibadete açılmıştır.

Afyonkarahisar Şuhut Tarihi Hamam

 

TARİHİ HAMAM

İlçe merkezinde yaklaşık 600 yıllık olduğu öne sürülen tarihi Şuhut hamamı; 2012 yılı başlarında kapanmış ve yapılan restorasyon ardından tekrar açılmıştır.

3 kısımdan oluşan Şuhut Hamamı, benzerlerine nazaran son derece kullanışlıdır. Hamamın girişinde, soyunma odalarının da bulunduğu selamlık bölümü bulunur. Selamlık kısmında, 9 tane ahşap soyunma kabini vardır.

Yine bu bölümde, ortada mermer bir süs havuzu ve havuzun tam üstünde ise havalandırma kubbesi bulunur. Buradan sonra, ılıklık denen bölüme geçilir. Sonra dar bir koridordan sıcaklık denen hamamın iç kısmına geçilir. Bu bölümde, kurna bulunan genel yıkanma salonu bulunur. Ortada ise 4 metre karelik sedir vardır.

Afyonkarahisar Şuhut Atatürk Evi

ATATÜRK EVİ

İlçe merkezinde; Yalı Mahallesi İsmail Bey Sokakta bulunan Hacıvelioğlu Konağı, Atatürk’ün Büyük Taarruz öncesinde Şuhut’ta kaldığı konaktır. Konak 1897 yılında Şuhutlu Hacı Veli tarafından Taşçı Yahni ustaya yaptırılmıştır.

25 Ağustos 1922 sabahı Afyon-Şuhat doğrultusunda Akşehir’den hareket eden Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Başyaver Salih ve ikinci yaver Muzaffer ile birlikte, Sultandağı-Çay üstünden Şuhut’a gelen Gazi Mustafa Kemal, Hacı Velioğlu Evinde, İsmet ve Fevzi Paşalar ise bu evin karşısındaki evde, karargahın bir kısmı da Mollazade Hacı Hüseyin Ev’inde misafir edildiler.

Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın 26 Ağustos 1922 sabahı düşmana genel taarruz icra olunacaktır emrini verdiği 93 nolu cephe emri, 25 Ağustos 1922 günü, Şuhut’daki karargahtan verilmiştir. Gazi Mustafa Kemal, konakladığı Hacı Velioğlu Ev’inde silah arkadaşlarıyla önemli bir toplantı yapmış ve Anadolu ile dış dünya arasındaki bütün haberleşmelerin kesilmesi emrini verdikten sonra, 26 Ağustos’un ilk saatlerinde saat 00.30’da Kocatepe’de olmayı düşündüğünden, at arabası, kağnı gibi ilkel araçlarla Kocatepe’ye hareket etmiş, burada yatmamıştır. (Bazı kaynaklar, burada birkaç saat yattığını yazarlar.)

Evet, bu 2 katlı ev: 24 Aralık 1999 tarihinde Kültür Bakanlığı adına Hazine tarafından kamulaştırılmış ve 2003 yılında restore edilerek 2005 yılında ziyarete açılmıştır. 20’nci yüzyıl sivil mimari özellikleri taşır. Ancak asıl önemli tarafı, Büyük Taarruzdan önce, Mustafa Kemal Paşa tarafından karargah olarak kullanılmasıdır.

Evet, Atatürk evi hakkında sizleri gezerken aydınlatacak notlarım

Atatürk evinde, dışarıdan 3 büyük ve arka bahçeden 2 küçük kapı vardır. Binanın ana kapısından, sadece hane sahibi girer çıkarmış. Batı tarafındaki iki kapının birinden hayvanlar girip çıkarmış, diğerinden ise hizmetkarlar girip çıkarmış. Arka bahçede bulunan iki kapıdan ise, konağa gelen misafirler girip çıkarmış.

Evde bulunan yüklük kısımlarına eski yer yatakları, yorgan ve benzeri eşyalar konulduğunda, bir odadan diğerine ses geçmez.

Konakta hane halkı ve hizmetkarlar ayrı ayrı yaşarmış. Hane halkı ile hizmetkarları ayıran bölüm, güney tarafta bulunan iki kapılı bir geçittir. Hane halkından birisi, hizmetkarları çağıracak olduğunda, kendi kapılarını tıktıklar, hizmetkarlar da kendi kapılarından gelirlerdi.

Afyonkarahisar Şuhut Atatürk Evi
Afyonkarahisar Şuhut Atatürk Evi
Afyonkarahisar Şuhut Atatürk Evi

 

Evin içi
Alt katta

Burada: hole açılan 4 oda vardır.

Evin içinde, alt katta, bugün yağlı boya tabloların bulunduğu bölüm, eskiden ahır olarak kullanılmış. Buranın tavanı, kamış ve kerestedir. Çünkü kamışlar, hayvanların kokusunu alır ve çevreye koku salgılamazmış. Diğer odalarda, tavan alçı ve ahşap kaplamadır.

Mutfak olarak kullanılan bölümde, şömine yakıldığında ve ocakta herhangi bir şey pişirildiğinde: şömine üstünde bulunan su deposundaki suyu ısıtır ve hamamda kullanılacak sıcak su elde edilirmiş. Zaten, konağın hamamı da, şöminenin hemen arkasındadır. Dar bir koridordan geçilerek 2 metre karelik hamama geçilir.

Alt katın bir bölümü: kültürel amaçlı kurslar için ayrılmış, 50 m. Karelik bölümde ise, bağımsızlığın panoraması, yağlı boya 11 tablo ile canlandırılmış. Tablolarda: “Kuvay-ı Milliye Destanı” anlatılıyor.

Afyonkarahisar Şuhut Atatürk Evi
Üst kat

Bu katta: 1 salon, 4 oda ve 1 selamlık vardır.

Buradaki ilk oda: haremliktir. Eve gelen misafir ya da hane halkı, ayrı ayrı oturur, kadınların oturduğu bölüme haremlik denirdi.

Soldaki ilk oda: Selamlık bölümüdür. Hane sahibi, oğlu ile birlikte bu odada hem oturur, hem de gelenleri ağırlardı. Haremliğe erkekler, selamlığa kadınlar girmezdi. Hizmetkarlar içinde bu geçerliydi. Haremliğe kadın hizmetkarlar, selamlığa erkek hizmetkarlar girerdi.

Atatürk burada bulunan cumbalı odada çalışmış ve dinlenmiştir. Atatürk’ün kaldığı odada ilginç bir detay var. Tavan işlemesinde 2 adet tabutu hatırlatan figür bulunuyor. Osmanlı döneminde, akşam yatmaya çekilen ev ahalisinin, ölümü düşünerek, kendi hayat muhasebesini yapması için tabut biçiminde figürler yapılmıştır. Yine bu tabut figürlerinin ayrı ayrı olmasının sebebi, o dönemde aile eşrafının ayrı yatmasından ve herkesin ayrı ayrı hesaba çekileceğinin göstergesi olarak ayrı yapılmıştır.

Bahçe bölümü

Atatürk evinin arka bahçesinde yan yana 2 kapı bulunur. Bunlardan birisinden bayanlar, diğerinden erkekler girer. Solda bulunan kapı açıksa, eve erkek geldiği, sağdaki kapı açıksa, bir bayan geldiği bilinir. Onu karşılayacak hizmetkarında erkek erkeğe, bayan bayana karşılayıcı çıktığı bilinmektedir.

Evin bahçesinde iki tane birbirinden farklı tuvalet taşı vardır. Bunlardan mermer olan taş hane sahiplerine aittir. Diğer yani taştan yapılmış taş ise, hizmetkarların kullandıkları tuvaletin taşıdır.

Evin bahçesinde hamam yapısı vardır. Bu yapı, ev yapısından farklı olarak: kiremit ve dayanaklı tuğladan yapılmıştır. Evin yapısında ise, taş ya da balçık kullanılmıştır. Çünkü, ocak sürekli yandığı için sıcağa dayanması için farklı bir taş ve tuğla kullanılarak yapılmıştır.

Bahçede, bodrum kapısı gibi bir kapı vardır. Bu kapı evin aşağısına iner ve aslında burası gizli bir geçit kapısıdır. Bu kapıdan, dışarıdaki 2 eve gizli bir geçiş yolu vardır. Atatürk, bu evde gizli toplantıyı yapmak için, bu gizli geçidi kullanarak gelmiştir. Günümüzde, o geçitten sadece 5-6 metre uzunlukta bölümü kalmıştır.

Evet, günümüzde burası “Şuhut Atatürk Kültür ve Sanat Evi” olarak kullanılıyor.

Mustafa Kemal Paşa’nın konakta kaldığı çalışma odası, özgün haliyle düzenlenmiştir. Ayrıca konağın birinci katında, Kurtuluş savaşını konu alan yağlı boya tablolardan oluşan sergi vardır.

Afyonkarahisar Şuhut Bininler ve Yeraltı Şehri
Afyonkarahisar Şuhut Bininler ve Yeraltı Şehri
Afyonkarahisar Şuhut Bininler ve Yeraltı Şehri

 

BİNİNLER VE YERALTI ŞEHRİ

İlçe merkezine bağlı Senir köyünün 4 km batısında, oldukça yüksek, yayla özellikli bir alandadır.

Burada insanların konaklamak için kayalara oyarak yapmış oldukları yerlerin sayısının çokluğuna atfen “Bininler” olarak isimlendirilmektedir. Anadolu’da nadir derli toplu kaya yerleşim alanı olarak önem kazanır. Burada kayalıklarda bir yerleşim kurulmuştur. İlk yerleşimin tarihi ise, MS 800’lü yıllara uzanıyor. Yani burada Geç Roma döneminden itibaren yerleşim olduğu düşünülmektedir. Ören yerinin sokakları belirgin ve yapılaşma temelleri görülür.

Yer yer 5-6 metre yüksekliklerdeki andezit türü kayalar: tek, iki ve üç katlı evler biçiminde, yan yana uzanır. Ayrıca, kiliseler, küçük şapeller de bulunuyor. Evlerin alt katı hayvanlar için, üst katlar ise insan barınması için düzenlenmiştir. Çünkü yörede hem bir yerleşme görülür hem de bölgede daha çok hayvancılıkla geçim sağlanır. Bazı kayalar ise mezar teknesi veya mezar odası şeklinde düzenlenmiştir. Arazinin sarp olması nedeniyle, bölgedeki kaya evlerinin hepsine ulaşılamıyor.

Sonuç, maalesef burada gerekli ve yeterli arkeolojik araştırmalar yapılmadığı için ayrıntılı bilgi yok, bu yüzden burayı ziyaret ederseniz, sadece buranın muhteşem yapısını görüp etkilenebilirsiniz, ama ayrıntılı bilgi yok. Günümüzde, burası yayla barınağı olarak kullanılıyor.

Afyonkarahisar Şuhut Kocatepe

KOCATEPE

Kocatepe; Afyon ovasına hakim, 1874 metre yükseklikte bir hakim tepedir. Burası ilçe merkezine 11 km, Çakırözü köyüne 6 km uzaklıktadır.

Başkomutan Tarihi Milli Parkının, Afyonkarahisar tarafında kalan kısmı “Kocatepe” bölümüdür. Kocatepe bölümünde: Kocatepe anıtı ve kitabesi, Yüzbaşı Agah Efendi şehitliği, Zafer Müzesi, Büyük Taarruz şehitliği ve Başkomutan Mustafa Kemal Anıtı, Albay Reşat Çiğiltepe şehitliği bulunmaktadır. Büyük Taarruzun ilk karargahı Kocatepe’de kurulmuştur. 26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan Büyük Taarruz, Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından buradan yönetilmiştir.

Bu tepeye iki yoldan ulaşılır.

Yollardan birincisi: Şuhut ilçe merkezinden geçer derenin hemen yanından ayrılır ve “Zafer Yolu” olarak adlandırılır.

İkinci yol: Afyon şehir merkezinden, Konya yolu üzerinden ayrılan yoldur.

Her iki yolda Kocatepe’de birleşir.

Büyük önder Atatürk, 25 Ağustos 1922 günü gecesi, Kurtuluş savaşı planlarının son şeklini, Atatürk evinde vermiş ve Çakırözü köyünden geçen Zafer Yolundan orduları nakletmiştir.

Bugün Kocatepe üzerinde: boy çukuru, Atatürk Anıtı, Kitabe ve Seyir Terası vardır.

Afyonkarahisar Şuhut Kocatepe Anıt

Kocatepe Anıt

25 Ağustos 1922 ünü akşamı Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal; Kalecik sivrisi dağı arka sırtlarından şu anda anıtın bulunduğu noktaya geldi. Taşlarla örülmüş siperlere yerleşti. 26 Ağustos 1922 tan yeri ağarırken, hazırlıklar tamamlandı. Görülen tepeler aydınlanırken bütün cephelerde büyük taarruz başladı. Büyük Taarruz, Türk tarihinde bir dönüm noktası ve Türk milletinin ebediyen hür, bağımsız yaşama azminin muhteşem bir sembolüdür.

Evet, anıtın kaidesinde yazan bu cümleye son harfine kadar katılmamak mümkün mü “Eşsiz Kahraman Atatürk, Vatan sana minnettardır.”

Anıt 1953 yılında Milli Savunma Bakanlığı tarafından, kesme taştan yaptırılmıştır. Üzerine çiçek kabartmalı mermer yazıt konulmuştur. 1993 yılında ise Kültür Bakanlığı tarafından Atatürk Anıtı ve çevre düzenlemesi yapılarak, ziyarete açılmıştır. Kocatepe anıtı 4 ton ağırlığında, bronzdan yapılmıştır. Kaidesiyle birlikte yüksekliği 7.5 metredir.

Anıtın mermer kaidesinde: Büyük Taarruza katılan bütün komutanların ve birliklerin isimleri, diğer yüzündeki mermer bloğa ise, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın emri ve direktifleri yazılıdır. Anıtın her iki yanında, savaş sahnelerini canlandıran 45 metre karelik iki büyük rölyef vardır.

Alandaki haritalar, ziyaretçilere savaşla ilgili bilgi veriyor. Toplar ise, savaştan çok sonraki dönemlere aittir. Süs olarak konulmuştur. Taarruz hedefleri olan tepelere hücum eden tümenlerin numarası, büyük olarak Kocatepe’den görülecek şekilde yazılmıştır. Bu sayede alanın önemi de vurgulanıyor.

Gazi Paşa Çeşmesi

İlçe merkezine 6 km uzaklıkta, Çakırözü köyündedir. 25 Ağustos 1922 günü gecesi, Büyük Taarruzu sevk ve idare etmek üzere, Şuhut’tan Kocatepe’ye giden Atatürk, gece saat 02.30 civarında bu çeşmede durur, bir süre dinlenir ve su içer. Atatürk’ün bu suyu çok sevdiği söylenir.

Afyonkarahisar Şuhut Zafer Yolu

Zafer Yolu

Her yıl Belediye tarafından “Zaferyolu Kültür ve Sanat Etkinlikleri” adı altında Şuhut’tan hareketle başlatılan Büyük Taarruz anılmaktadır.

Afyonkarahisar Şuhut Zafer Yolu

Etkinlikler: İlçe merkezinde Büyük Taarruz Karargahı olarak kullanılan Atatürk Ev’inde başlayıp, Şehir Stadyumunda halk konseri ve askeri gösterilerle devam eder. Stadyumdaki programın ardından Çarkıözü köyüne intikal edilir ve buradan Kocatepe’ye hareket edilir.

İlçeye bağlı Çakırözü köyünde, her yıl geleneksel olarak 25 Ağustos tarihini 26 Ağustos tarihine bağlayan gece, Zafer yolu yürüyüşü yapılır. Gece saat 24.00 de başlayan yürüyüşte 16 km lik yol geçilir ve saat 05.30 sıralarında Kocatepe’ye ulaşılır.

Yürüyüşün en güzel tarafı: gece zifiri karanlıkta, meşaleler eşliğinde yürüyüp, sabaha karşı güneş doğarken Kocatepe’ye varmaktır.

Yürüyüşün sonunda Kocatepe, 1874 metrelik rakımı ile, tüm Afyonkarahisar ovasına hakimdir.

Afyonkarahisar Şuhut Synnada
Afyonkarahisar Şuhut Synnada

 

SYNNADA ANTİK KENTİ

Antik kent kalıntıları, ilçe merkezindedir.

Synnada, Hititler döneminde, Afyon ve Kütahya yörelerinde hüküm sürmüş olan Kuvala Prensliğinin başkentidir. Phrygia bölgesinin “Büyük Phrygia” denilen merkezi kısmında önemli kentleri arasında yer almıştır. Kentin içinde bulunduğu alan, Pisidia dağlarının sınırında bulunması nedeniyle “Phrygia Paroreia” olarak da adlandırılmıştır. 3’ncü yüzyıl sonlarında, kent ve çevresi, yapılan yeni eyalet reformu sonucunda oluşturulan “Phrygia Salutaris” bölgesine dahil edilmiştir.

İlk olarak 19’ncu yüzyılda bazı araştırmacılar, antik kaynaklara dayanarak, Synnada şehrinin, bugünkü Afyonkarahisar il merkezinde veya çok yakınında olabileceğini ileri sürerler. Ancak yine 19’ncu yüzyılda bu bölgede araştırma yanan Choisy, eski adı “Çıfut Kasabası” olarak tanınan bugünkü Şuhut ilçesinin bulunduğu yerde, Synnada kentinin adının geçtiği bir yazıt bulmuş ve antik Synnada şehrinin yerinin Şuhut ilçesinin bulunduğu yer olduğunu belirlemiş ve ilan etmiştir.

19’ncu yüzyıldan yani şehrin yerinin tespitinden sonra, Şuhut ilçesi ve çevresinde saptanan kalıntılar, çeşitli müzelere ve koleksiyonlara yayılmış muhtelif eserlerde haricinde, günümüze kadar olan süreçte resmi ve sistematik bir arkeolojik araştırma yapılmamıştır. Sadece, ilçe merkezinde bulunan ve “Hisar” olarak isimlendiren höyükte, Afyon Müze Müdürlüğü tarafından bir yüzey araştırması yapılmıştır. Bu araştırmada, MÖ 3’binli yıllara ait seramik örnekleri ele geçmiştir. Yani, Hisar höyüğündeki ilk yerleşimin Erken Tunç çağına kadar gittiği anlaşılmıştır.

Günümüzde, bu höyük üstünde “Şuhut Belediye Parkı” vardır.

İlçe merkezinde bugüne kadar bulunan çeşitli objeler, Afyon müzesi açılmadan önce İstanbul ve Ankara Müzelerine ve sonrasında Afyon Müzesine götürülmüştür. Ayrıca, yine ilçe merkezinde bulunan eski tarihli yapıların birçoğunda, antik döneme ait mimari parçaların devşirme malzeme olarak kullanıldığı görülür.

Synnada şehrindeki yerleşimin tarihini, MÖ 3’binli yıllara kadar götüren Şuhut (Hisar) höyüğüdür.

Bu höyüğün yüksekliği 20 metre ve çapı 200 metredir. İlçenin bulunduğu ovadaki en yüksek höyüktür. Bu höyük üzerinde: Erken Tunç çağı ve Hititlerin Anadolu’ya hakim oldukları MÖ 2’binli yıllara kadar giden döneme ait objeler bulunmuştur.

Hitit imparatorluğu döneminde yani MÖ 1500-1200 yılları arasında, bu bölgede Mira-Kuvalya prensliğinin bulunduğu düşünülmektedir.

Ardından bölgeye Frigler gelir. Bunun ispatı olarak: Şuhut yakınlarında bulunan, Sandıklı ilçesinin kazası Çepni köyü yakınlarında, MÖ 7-6’ncı yüzyıllara tarihlenen bir Phryce kaya yazıtı bulunmaktadır.

MÖ 545 yılında, Persler Lydia kralı Kroisos’u yenince, tüm Anadolu ile birlikte Phrygai bölgesi de Pers hakimiyetine girer. Pers kralı I. Kyros döneminde, Synnada’nın da içinde bulunduğu Büyük Phrygia Bölgesi, Satrap Artakames tarafından yönetilmiştir.

MÖ 334 yılında Büyük İskender, Perslerin Anadolu’daki hakimiyetini bitirir.

Antik dönem yazarlarından Stephanus Byzantius: Synnada şehrinin kuruluşu hakkında verdiği bilgiye göre, şehir Theseus’un oğlu Akamas tarafından kurulmuştur. Truva savaşından sonra Phrygia’ya gelen Akamas, burada yerel bir prensliğe yardım ederek ülkelerini geri vermiştir. Ayrıca Hellas’tan gelen Makedonyalıları toplayarak kent halkını oluşturmuştur. Bu yüzden, kent adı önce “Synnaia” dır, ancak zamanla “Synnada” ya dönüşmüştür.

Akamas’ın burada yerel bir prensliğe yardım ettiğini biraz önce belirtmiştim. Bu prenslik: Synnada şehrinin MS 3’ncü yüzyılda bastığı sikkelerde görülen, başı diademli ve sakallı olarak tasvir edilmiş kişi olmalıdır. Bu sikkelerle birlikte ilçe yakınlarında bulunmuş olan ve Roma imparatorluk dönemine ait “Thynnaros oğulları” ibareli yazıt da, kentin yerel kahramanı olarak “Thynnaros”u işaret eder. Yine Roma imparatorluğu dönemine ait sikkelerin bazılarının ön yüzünde “Akamac” ismi ve Akamas’ı temsil eden tasvir vardır. Böylece kentin kurucusunun Atinalı kahraman Akamas olduğu kesindir.

Roma dönemi

Kilikya (Çukurova) Valisi Proconsul Marcus Tullius Cicero, Efes’ten Kilikya’ya giderken Synnada şehrinden geçtiğini ve şehirde 3 gün kaldığını belirtiyor.

Bu geçişi sırasında, MÖ 51 yılında, şehirde yağ bitkisi olarak haşhaş ekildiğini gördüğünü yazar. Cicero’nun çok sayıda yazışma metni, Kilikya Eyaletinin politik, idari ve sosyo-ekonomik durumuna ışık tutar.

Augustus’un imparator olmasıyla, Synnada kenti gelişmeye başlamış ve önem kazanmıştır.

Şehir, Roma döneminde de yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Diocletian döneminde, iki büyük yolun kesiştiği noktada, şehir Asya eyaletinin metropol başkenti oldu.

Yazılı kaynaklara göre, Roma konsolosu Gnaeus Manlius Vulso, MÖ 189 yılında, Galatyalılara karşı yaptığı seferde, bu şehirden geçmiştir.

Şehir, Roma dönemi boyunca, yakındaki Dokimeion taş ocaklarından gelen ve genellikle “Synnadic mermeri” olarak adlandırılan güzel bir mermerin ticaretini yaparak, zenginleşti. Bu mermer, açık renkli, mor lekeler ve damarlarla bezeliydi. Bu mermerler, MS 1’nci yüzyıldan başlayarak eyaletin diğer şehirlerine ve asıl Pazar olarak Roma’ya kadar gönderilmiştir.

Dokimeion’daki (günümüzdeki İscehisar) mermer ocaklarını yöneten Romalı memurların yerleri, Synnada şehrindeydi. Mermerler Roma şehrine deniz yolu ile ve büyük olasılıkla Efes şehri üzerinden gönderiliyordu. Ephesos şehrinde basılan bir Homonia sikkesinde, mermer sevkiyatı ile ilişkili olarak Ephesos ve Synnada şehirleri arasında ticari bir ilişki bulunduğu görülmektedir.

Roma döneminde şehir kendi adına sikkeler bastırmıştır. Helenistik dönemden başlayarak İmparator Gallienus dönemi sonuna kadar sikke basımı devam etmiştir.

Bu sikkelerde, özellikle haşhaş resimlerinin kullanılmış olması, haşhaş kültürünün ne kadar eski olduğunun kanıtıdır.

Synnada şehrinde basılmış bir sikke: başı örtülü kadın figürünün (Tanrıça Demeter) sağ elinde buğday başakları ve haşhaş bulunduğu, sol elinde tuttuğu asa olarak yorumlanan nesnenin ise, yere dayalı uzun meşale olduğu anlaşılmaktadır. Buğday başakları ve haşhaş, toprak ve bereket tanrıçası Demeter’i simgeler. Aynı tanrıça resmi amorium (Emirdağ Hisarköy) sikkesinde de vardır. Bunlardan anlaşıldığına göre: MÖ yıllarda, Afyonkarahisar yöresinde haşhaş yani afyon bitkisi ekimi yapılıyordu.

Gallienus’un hükümdarlığından sonra kaybolan sikkelerinde, şehir sakinleri kendilerine “Dorian” ve “İyonyalı” diyorlardı.

Bizans dönemi

Synnada şehri, Erken Hıristiyanlık ve Bizans dönemlerinde de önemini korumuştur.

Hıristiyanlık, Synnada’ya erken tarihlerde geldi. Latin (Katolik) ve Yunan (Ortodoks) kiliseleri tarafından aziz olarak kabul edilen St Trophimus için, Schifout kasabasında, bu kişinin kemiklerinden bazılarını içeren bir lahit şeklinde rölyef bulunmuş ve Bursa şehrindeki müzeye taşınmıştır. 230-235 yıllarında, yeni bir konsey düzenlendi. Synnada piskoposu olarak Aziz Agapetus, konseye katıldı.

Şehir, MS 4’ncü yüzyıldan itibaren, yeni idari bölge Phrygia Salutaris’in baş şehri ve Piskoposluk merkezi olmuştur.

Şuhut’ta yapılan bir inşaat temel kazısı sırasında ortaya çıkan ve Bizans dönemine ait mermer parçası üzerindeki yazıtta, Aziz Trophimos adına yapılmış bir kilisenin varlığından söz edilmektedir.

Türk hakimiyeti dönemi

1277 yılında, sultan II. Kılıçaslan döneminde, bölge Türk hakimiyetine geçer.

Osmanlı yönetimi döneminde, şehir, Broussa (Bursa) vilayetinde bulunan Schifout kasabasına bağlandı.

Hisar Tepesi kalıntıları

Gelelim günümüze; Hisar tepesi eteklerindeki kalıntıların birçoğu sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Bu kalıntılar arasında: insan tasviri olan heykeller, çiçek motifli bezemeler, sütunlar ve geometrik şekilli taşlar, haç sembolleri olan mezar taşları görülür.

Ancak burada bulunan kalıntılar, çevresine bir dikenli tel hattı çekilerek koruma altına alınmış sayılmaktadır, hava şartlarına ve doğal etkilere açık olan bu kalıntıların ne kadar süre korunabileceği meçhuldür ve bir yandan da kaçak kazılar devam etmektedir. Umarım, en kısa sürede, burada resmi arkeolojik kazı çalışmaları başlar ve bir zamanların bu büyük kenti, Efes kenti ile birlikte dönemin en büyük kenti ortaya çıkarılır. Zaten höyüğün üstünde bugün bir park alanı var.  Burayı ziyaret ederseniz, inanın sağa sola saçılmış güzel kalıntılar görebilirsiniz.

TOPRAKKALE

Şuhut’un 6 km. batısındadır. Senir köyü yakınlarındadır. Burada bulunan 2000 metre yüksekliğindeki bir tepe üzerine yapılmıştır. Ne zaman ve kimler tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Günümüze yalnızca duvar kalıntılarını pek azı gelebilmiştir.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Afyonkarahisar Bayat

Afyonkarahisar Bayat

Afyonkarahisar Bayat: Kilimleriyle öne çıkıyor, tarihi ve turistik yer denince, bazı yerler var, görülebilir. Frig, Roma ve Bizans dönemlerine ait kaya yerleşimleri ve kaya mezarları var.

ULAŞIM

İlçe, Ankara’yı Ege ve Akdeniz illerine bağlayan transit karayolu üzerindedir. İl merkezine 47 km uzaklıktadır.

Afyonkarahisar Bayat

GENEL

İlçe Ege bölgesinin doğu bölümündedir. Deniz seviyesinden yüksekliği 1050 metredir. Bayat çayı, Sakarya nehrinin ilk kolu olarak Bayat yaylasından çıkıp, ilçenin içinden geçer ve doğuya doğru akar. Karların erimesiyle ilkbaharda iyice kabarır, Ağustos ayında ise kurumaya yakın olur.

Yörede genellikle karasal iklim hakimdir. Yazları kurak, kışları soğuk geçer. İlçe ekonomik bakımdan gelişmemiştir. Yer altı ve yer üstü zenginlikleri yoktur. Halkın belli başlı geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.

TARİHİ

Bayat ilçesi, Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri olan Bayat boyu tarafından, 1147 yılında bugünkü yerinde, Bayat çayının kenarında kurulmuştur. Barçınlı ve Barçın adıyla da anılan Bayat ilçesi, İstanbul-Bağdat kervan yolu üzerinde olduğundan Bizans ve Osmanlı dönemlerinde önemli bir konaklama yeri olmuştur.

Bayat 1907 yılında Belediye olur. 1987 yılında ise ilçe olur.

Bu arada “Bayat” kelimesinin anlamı hakkında bilgi vermek istiyorum. Bunu bilmek için Oğuz Kağan destanını bilmek gerekir. Oğuz Han’dan 24 Türk boyu türemiştir. İşte bu 24 Türk boyundan birinin adı “Bayat” dır. Asalet sırasına göre Osmanlıların mensup olduğu “Kayı” boyundan sonra ikinci sırada gelir. Bayat’ın anlamı “Devletlü ve nimeti bol” dur. Ancak günümüzde şimdiki anlamda kullanılmaya başlamıştır. Yani tazeliğini yitirmiş, eskimiş anlamındadır. Ancak tarihi anlamı, yukarıda belirttiğim gibi farklıdır.

Afyonkarahisar Bayat Kilimleri

 

BAYAT KİLİMLERİ

Bayat yöresinde kilimcilik çok eskilere dayanır. Ancak 1987 yılında Bayat merkezinde ve köylerinde, kilimcilik kursları açılarak seri üretim yapılmaya başlanmıştır. Daha sonraki yıllarda kilimcilik gelişmiş, Afyon-Ankara karayolunun kenarında Bayat Kilim Atölyesi kurulmuştur. Günümüzde, Bayat ilçesindeki tek kilim üreticisi ve satıcısı Bayat Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfıdır.

Afyonkarahisar Bayat Kilimleri

 

Bayat kilimleri, kök boya ile boyanarak dünyada ve ülkemizde tükenmekte olan bir geleneği canlı tutmaktadır. Kilimlerde kullanılan bütün renkler % 100 kök boyadır. Bu kilimler yıkandığı zaman asla renk vermez. Boyalar birbirine karışmaz, kullandıkça ve yıkandıkça parlaklık kazanır. Kök boyanın en önemli özelliği rahat yıkanmasıdır. Bayat kilimlerinde, % 100 kirman ipi kullanılır. Kirman ipi, kirman denilen aletle güzel ve kaliteli şekilde eğirilir. Yani, makine ipi ile yapılan kilimlerden daha kaliteli ve daha uzun ömürlüdür. Son olarak Bayat kilimlerinin en önemli özelliği, saf yünden yapılan kirman ipi ve tamamıyla doğal bitkilerden elde edilen kök boyası, desenlerinin sık ve küçük motifler kullanılarak oluşturulması, motif zenginliğinin yaratılması ve ebada göre desenlerin uygun yerleştirilmesidir. Söylenenlere göre, Bayat kilimlerinin boyası, 120 yıl solmadan rengini muhafaza etmiştir.

Afyonkarahisar Bayat Meslek Yüksek Okulu

 

BAYAT MESLEK YÜKSEK OKULU

Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlıdır. 2006-2007 yılı öğretim yılında kurulmuştur. Laborant ve Veteriner Sağlık bölümü, İnsan kaynakları, İşletme ve Dış ticaret olmak üzere iki bölümde eğitim sürmektedir. Öğrenci mevcudu 641 dir.

NE SATIN ALINIR

Bayat yöresinden kök boyalı Bayat kilimleri satın alabilirsiniz.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Buralara yolunuz düşerse, yöresel yemekler olarak bükme, katmer, haşhaşlı pilav ve arabaşı çorbası tadabilirsiniz.

Afyonkarahisar Bayat

GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar Bayat Kaymakamlık Binası

 

KAYMAKAMLIK BİNASI

Binanın kesin yapılış tarihi bilinmemekle birlikte, muhtemelen 1905-1912 yılları arasında Ermeni ustalara inşa ettirildiği biliniyor. Bina Kurtuluş Savaşı sırasında Afyonkarahisar ve havalisi Kuvayı Milliye Komutanı Yarbay Arif Bey tarafından karargah olarak kullanılmıştır. Kurtuluş savaşından sonra bina zaman zaman ilkokul binası, zaman zaman da mahkeme binası olarak kullanılmıştır. Bayat’ın 1987 yılında ilçe olması nedeniyle, mevcut bina Kaymakamlık hizmet binası olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bina 2 katlıdır. Birinci kat ve ikinci kat iç merdivenleri ve pencereleri ahşaptır. Çatısı düz bir zemin şeklinde inşa edilmiştir. Binanın 1948 yılında yandığı ve bunun sonucunda 1950 yılında yapılan tadilatla birinci ve ikinci kat taban ve merdivenlerinin betona dönüştürüldüğü, çatının orijinal halinden uzaklaştırılarak bugünkü haline getirildiği bilinmektedir. 2001yılında yapılan tadilatta, alt ve üst katın tabanı fayans kaplama ile döşenmiş, ahşap pencereler orjinaline uygun pvc pencerelerle değiştirilmiştir. Dış cephedeki beyaz taş duvarlar bakımı yapıldıktan sonra, dış cephe koruma sıvasıyla güçlendirilmiştir. Sıva üstü cephe boyası yapılmıştır. Bina 2005 yılında son dönem Osmanlı yapısı Hükümet Binası olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

Afyonkarahisar Bayat Merkez Camii

 

MERKEZ CAMİİ

Hükümet binasının 90 metre güneydoğusundadır.

Afyonkarahisar Bayat Merkez Camii

Kare planlı, camekanlı, tek şerefeli, tuğla minareli, kırma çatılı bir yapıdır. Orta camekan giriş kapısıdır. Girişten mihraba doğru, üç bölümlüdür. Mihrabı çinilidir. Giriş tarafı ahşap asma katlıdır. Minare gövdesi tuğla olup sıvalı ve taş derz desenlidir. 1957 yılında büyük onarım görmüştür.

Afyonkarahisar Bayat Kurt ini

 

KURT İNİ

İlçenin 3 km kuzeyinde Bökenin yurdu mevkiinde, doğal bir mağaradır. 1700 metre rakımda, orman içinde bulunan mağaranın tahminen uzunluğu 276 metre kadardır. İçinde dikitler vardır. Kaya yüzeylerinde oluşan siyah ve beyaz parlak yüzeyler, bu bölgede bulunan minerallerden kaynaklanmaktadır. Kış aylarında içinden su akmaktadır. Mağaranın tavanını çökmesi nedeniyle içinde 25-30 metreden daha ileri gidilememektedir.

Afyonkarahisar Bayat İnpazarcık

 

İNPAZARCIK

İlçe merkezinin yaklaşık 5.5 km güneybatısında, Asar Tepenin 2 km kuzeybatısında, İmpazarcık mevkiindedir.

Afyonkarahisar Bayat İnpazarcık

Burası arkeolojik kaya yerleşimidir. Yayla özelliğindeki alanın güney sınırına yakın bir yerde bulunan, büyük ölçekli bir kaya kütlesine oyulmuş kilise, işlik ve kaya mekanlarından oluşmaktadır. Bizans döneminden kalmadır. Kaya yerleşimin güneydoğusunda, yine Bizans dönemine ait iki tane kaya kilise vardır. Bu kiliseler “Hamamini” ve “Alacain” adıyla isimlendirilir. Ancak yoğun orman dokusu nedeniyle, bunlara ulaşmak oldukça zordur.

Afyonkarahisar Bayat İnpazarcık

Ayrıca kaya yerleşiminin güney yamaçlarında Frig dönemine tarihlenen açık hava kaya tapınağı kalıntıları bulunmaktadır ve buranın Friglerin Midaus adlı kutsal yeri olduğuna inanılır. Ancak bu mağaraların yavaş yavaş eridiği söyleniyor. Yaylanın güney sınırını oluşturan dere yatağı üzerindeki sarp bir kaya üzerindeki kaya mezarı da, Frig dönemine aittir.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı asar-kale.1.jpg
Afyonkarahisar Bayat Asar Kale-Kedrea-Sidre

 

ASAR KALE-KEDREA-SİDRE

İlçe merkezinin 4 km batısında, Köroğlu dağı eteklerinde, doğal yükseltili bir kaya kütlesidir. Üzeri surla çevrilmiştir. Kale, günümüzdeki Bizans döneminde, Ankara-Afyonkarahisar yolu olarak kullanılan doğu-batı yolunu koruyan bir kaledir.

Sur içinde tonozlu sarnıç, dinsel ve idari yapılara ait temel kalıntıları vardır. Bu kalıntıların Bizanslılardan kalma din merkezi ya da metropolitlik olduğu, bir manastır kalıntısı olduğu tahmin ediliyor. Doruktaki bir mağara ağzında Meryem ana tablosundan renkli izler kalmıştır.

ELİCEK MAĞARALARI

İlçe merkezine bağlı Derbent köyü Ericek mevkiindedir. Bayat-Derbent yolunun 250 metre kadar kuzeydoğusunda bulunan, alçak bir tepe yükseltisinin üstündeki kayalıkların güneybatı yamacına oyulmuş, çok sayıda kaya mekanı ve kaya mezarı vardır. Kaya mezarları, kaya mekanlarından çok daha fazladır. Mezar odaları, genellikle tek odalı, üçgen kırma çatılı ve tonozludur. Mezar odalarında, odanın iki yanına ve karşısına oyulu tekne mezarlar vardır. Yani çoklu gömüye rastlanır. Bu kaya mezarların, Roma dönemine ve kaya mekanların ise Bizans dönemine ait olduğu bilinmektedir. Kaya mezarları, Bizans döneminde de kullanılmıştır. Mağaraların içerisindeki kaya mezarları ve bazılarının kapılarındaki yazılar dikkat çeker.

KARACAOVA-KARAAĞAÇ MEVKİİ

İlçe merkezine bağlı Çukur köyü yolunun sağında bulunan Karacaova mevkiinde, özel bir kişiye ait tarlada yapılan temizleme çalışmalarında bir yerleşim yeri ve mezar odalarına ait temel ve yapı kalıntıları ortaya çıkmıştır.

Kalıntılar Roma dönemine aittir. Mimari bir yapıya ait işlenmiş büyük boyutlu mermer öğeler ve düzgün olmayan taşlar alana yayılmış durumdadır. Karacaova doğu bölümünde bulunan kayalıklarda, giriş kapıları güneye ve batıya bakan Roma dönemi mezar odaları vardır. Yanık in’de kaya zemine oyulmuş tekne mezarlarıyla birlikte 18 tane mezar odası vardır. Üzerinde üçgen alınlığı bulunan büyük mezar odası, Sarı Hasanın Ağılı olarak bilinmektedir. Bazı mezar odalarında, insan kemikleri ortada durmaktadır.

1 Nolu mezar odası: Ön kısmı tahrip olmuş ve toprak altında kalmıştır. Görülen kısımda tavan iki aşamalıdır. Mezarlar toprak altında kalmıştır.

2 Nolu mezar odası: Büyük çoğunluğu toprakla dolu halde bulunan mezar odasına ön bölümden dikdörtgen biçimli giriş kapısından girilir.

3 Nolu mezar odası: Sağ ve solda ikişer ve cephede bir olmak üzere 5 mezar vardır. Mezar odasının solunda bulunan ilk mezar tahrip olmuştur. Mezarın içi toprak doludur.

4 Nolu mezar odası: Mezar odasının iç kısmı tonoz tavanlıdır. Sağdan ön kısmı kırık olan ve diğer mezarlardakinden farklı olarak kemere dik iki mezar bulunur. Mezar odasının solunda, çocuk mezarı vardır.

5 Nolu mezar odası: Asil bir aileye ait olduğu düşünülmektedir. Çünkü diğer odalardan farklı yapılmıştır. Girişin iki yanı düzeltilmiş, solda bir tekne mezar vardır. Kapı önündeki alanın cephesi üzerinde, içinde tahrip olmuş Medusa kabartması olan üçgen alınlık ve girişin sağında ve solunda kabartma süslemeler vardır. Bu mezar odasının içinde çok sayıda insan kemiği, hala bulunmaktadır.

6 Nolu mezar odası: Mezar odasının cephesindeki mezar belirgin değildir, çünkü mezar odasının yarısından fazlası toprakla dolu durumdadır.

 

DERBENT ELİCEK KAYA MEZARLARI

İlçe merkezine bağlı Derbent köyünün Ceritli mahallesindedir.

Bayat-Derbent karayolunun kenarında bulunan mezarlar yoldan görülebilmektedir. Kayalıklarda, Roma ve Bizans dönemine ait anıtsal kaya mezar odaları ve kayalar üzerinde tekne tipi mezarlar vardır. Bu bölgenin tamamen mezarlık yani Nekropol alanı olduğu bilinmektedir. Bu bölgedeki mezar odalarının bazıları, dış mimari özellikleriyle dikkat çekmektedir.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.