Afyonkarahisar Sandıklı

Afyonkarahisar Sandıklı

Afyonkarahisar Sandıklı: Ankara-Antalya karayolu üzerinde, özellikle Hüdai kaplıcaları ile öne çıkan, tanınan bir yerdir.

 

ULAŞIM

İl merkezine uzaklığı 60 km dir. Antalya-Denizli karayolu ve İzmir-Ankara-İstanbul demiryolu hattı üzerindedir. Sandıklı-Antalya arası 228 km, Sandıklı-Ankara arası 332 km. Sandıklı-İzmir arası 322 km., Sandıklı-İstanbul arası 515 km, Sandıklı-Konya arası 287 km, Sandıklı-Bursa arası 320 km. dir.

Afyonkarahisar Sandıklı

 

GENEL

Ege bölgesinin İç Batı Anadolu bölümünde, Antalya-Ankara kara yolu üzerindedir. İlçenin dört bir tarafı dağlarla çevrilidir. İlçe merkezinde rakım 1070 metredir, ama güneybatıya gidildikçe rakım düşer. Sandıklı ekonomisinde “haşhaş” üretiminin önemli bir yeri vardır. Haşhaş kültürü, Sandıklı insanının günlük yaşamında çok yoğun yerini alır, hamur işlerinden başka kullanılan sıvı yağa kadar, haşhaş yaşamın değişmez bir parçası olmuştur. Sandıklı’nın ortasından geçen ve halen üstü kapalı olan çayın kenarında, bir zamanlar 7 tane tabakhane bulunuyormuş. Çevre illerden toplanan deriler bu tabakhanelerde işlenip, ihtiyaç fazlası yurt dışına ihraç ediliyormuş.

 

TARİHİ

Sandıklı ismi nereden gelir? İlçe düz bir ovada, çevresi dağlarla çevrili ve kısmen çukur bir yerde kurulmuş olduğundan, bu durum sandık manzarası gösterir ve bu yüzden ilçeye “Sandıklı” ismi verilmiştir. Ancak bir diğer bilgiye göre, Hititler bu yöreye “Samuka” adını verirler ve kelime anlamı “Sanduk” dur. Sonradan bölge İyonların saldırısına uğrar ve Samuka şehri “Kutsal Sandık” anlamında “Apamiyakivatos” ismini alır. Son bir rivayet: Selçuklu komutanlarından Emir Sanduk Bey tarafından, bölge 1072 yılında fetih edilmiştir ve buraya Emir Sanduk ismine atfen “Sandıklı” ismi verilmiştir.

Evet gelelim ilçenin tarihi geçmişine. Yörenin ilk kuruluş tarihi ve kimler tarafından kurulduğu bilinmez. Ancak ilçe merkezine 13 km uzaklıktaki Kusura Kasabasında: Hitit imparatorluğu zamanında Kussar (Kursora) krallığının hüküm sürdüğü bilinir. Daha sonra Frig hakimiyeti görülür. Frigya arazisinde bölgenin ismi “Pentapolis” dir ve bölgenin 5 büyük şehrinden biri olduğu, şehir adına sikke basıldığı bilinir.

1071 Malazgirt zaferi sonrasında, Emir Sanduk adındaki bir bey, Afyon ve civarını fetih eder. Yörenin tarihi geçmişi hakkında ilginç bir hikaye var. Germiyanoğullarından Sabibataoğulları, Sandıklının Bizanslıların elinde bulunduğu sırada, muhtemelen 1115 yılında, Bizans beylerinden birinin oğlunun düğününe katılır ve düğüne giderken, beraberinde hediye süsü verilmiş, 80 sandık yüklü 40 deve götürür. Ancak develerde bulunan sandıklarda askerler gizlidir ve bu askerler bir ara sandıklardan çıkar, ufak bir çatışma ile Sandıklı’yı ele geçirirler. Bu nedenle, buraya Sandıklı ismi verilir.

Sandıklı Kurtuluş savaşında önemli bir merkezdir. Kurtuluş savaşı esnasında, ilçe Yunanlılar tarafından birkaç defa işgal edilir, sonra geri alınır. Son yani kesin kurtuluş tarihi, 12 Eylül 1921 günüdür.

Büyük Taarruzun ünlü komutanlarından Miralay Reşat Bey, vefatının ardından Sandıklı Şehir Mezarlığına defnedilmiş ve adına bir anıt mezar yaptırılmıştır. Ancak takip eden süreçte, naaşı Ankara Devlet Mezarlığına nakledilmiş, ancak anıt mezar yerinde muhafaza edilmiştir.

Atatürk, 13 Mart 1930 tarihinde, Antalya’dan Ankara’ya dönerken Sandıklı’ya uğramış ve bir müddet kalmıştır.

1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin ardından, 1935 yılında yapılan ilk belediye başkanlığı seçiminde, Sandıklı’da Cemile Yaman isimli bir bayan Belediye Meclis Azası olarak seçilerek belediye meclisine girer.

1924 yılında ilçe olur.

Afyonkarahisar Sandıklı

 

NE SATIN ALINIR

Sandıklının nesi meşhur denildiğinde ilk akla gelen “leblebi” dir. Evliya Çelebi, Sandıklı’dan söz ederken “Sandıklı’da 40 leblebici dükkanı bulunduğunu yazar” Ancak bu dükkanlardan günümüze sadece birkaç tanesi gelmiş olsa da, modern imalathanelerde üretim yapan leblebiciler, Sandıklı’da oldukça meşhurdur. Evet Sandıklı’dan leblebi satın alabilirsiniz.

Afyonkarahisar Sandıklı Meslek Yüksek Okulu

 

SANDIKLI MESLEK YÜKSEK OKULU

Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlıdır. 1993-1994 öğretim yılında, Turizm ve Otel İşletmeciliği ve İşletme programları ile öğretime başlamıştır. 1994-1995 yıllarında, kendi binasına taşınmıştır. Son olarak, 7 normal öğretim programı ve 5 ikinci öğretim programı olmak üzere 12 programda öğretim yapılmaktadır.

 

SANJET

Sandıklı Hüdai kaplıcalarında ve diğer açılmış kuyulardan sıcak su rezervleri, İlçe merkezinde bulunan iki ana eşanjör sistemine su basılır ve normal şebeke suyu ısıtılır. Isıtılan su, sıcak su hattına sevk edilir ve böylece binaların ısıtılması sağlanır.

 

NE YENİR-NE İÇİLİR

Yöreye özgü yemeklerde genellikle haşhaş ve patates bolca kullanılır. Buraya yolunuz düşerse “ekşili kabak yemeği” tatmalısınız. Ayrıca “toyga çorbası” denemelisiniz. Kaymak, Sandıklı mutfağının vazgeçilmezleri arasındadır. Tatlı olarak kaymaklı ekmek kadayıfı önerilir.

Afyonkarahisar Sandıklı

 

GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

 

ULU CAMİ

İlçe merkezinde Cuma mahallesi, Yukarı Pazar Meydanındadır.

Cami, 1379 yılında Germiyanoğulları döneminde ünlü beylerden Alaeddin oğlu Bahauddin Ömer tarafından yaptırılmıştır. Caminin mimarı hakkında bilgi yoktur. Muhtemelen Sandıklı Kadısı Abdullah oğlu Aydemir olduğu düşünülmektedir.  

Bir belgede, burada mezarlık içinde bulunan bir kilise yıkılarak üstüne bu caminin yapıldığı yazılıdır. İç kapı sağında dokuz satırlık Arapça kitabe vardır.

Önceleri tek kubbeli bir mescit olarak yapılmıştır. 16’ncı yüzyılda onarım sırasında pencereler seviyesinden yeniden inşa edilmiş, 20’nci yüzyılda kapalı bir son cemaat yeri ve avlusuna bir şadırvan ilave edilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

Cami, günümüzde kubbe ile örtülmüştür. Kare planlı bir harim, harimin kuzeyinin bütünü ve batı cephesini içine alan bir son cemaat yeri, son cemaat yerinin bittiği noktada, batı cephesinin ortasında yer alan bir minareden oluşur.

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

Yapının pencerelerinin üst kesimlerinden itibaren, 19’ncu yüzyılda yapılan onarımla yenilenmiştir. Çünkü malzeme ve inşa tekniği değişmektedir. Belli bir seviyeye kadar duvar kaba yontu ve moloz taşla, aralarına yer yer tuğla kullanılarak, yığma duvar tekniğiyle inşa edilmiştir. Belirtilen seviyenin yukarısında ise tek sıra kesme taş, beş sıra tuğla almaşık düzendedir.

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

Kubbe, dışarıdan altıgen bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Süslemenin en yoğun ve en dikkat çekici yüzeyi olan kubbe, Arapça yazılar, cami tasvirleri ve bitkisel süslemelerle göze çarpar. Kubbenin göbeğinde dev bir madalyon ve dışını çevreleyen çelenk motifi ile gırland motifli şeritler vardır. Madalyonun merkezinde “Mührü Süleyman” olarak bilinen altı kollu yıldız ve bu yıldızı çevreleyen sülüs yazısı görülür. Siyah zemin üzerine yerleştirilen motifin çevresinde ince dört şerit sıralanır. İçten dışa doğru olarak sırasıyla, ilk şeritte kıvrım dallar ve bu dallardan çıkan tohumlar, ikinci şeritte yan yana dizilmiş bir kompozisyonda yaprak ve çiçek motifleri, üçüncü ve dördüncü şeritte ise alçı kabartma girland motifleri bulunur.

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

Kubbenin alt kısmında, kuşatma kemerinin üstünde ve mihrap ile aynı eksene denk gelen, caminin en dikkat çeken süslemelerinden olan iki cami tasviri görülür. Sağ taraftaki tasvirin hemen yanında “Resmi Sultan Ahmet Camii Şerifi”, sol taraftakinin altında “Resmi Tophanei Amire Camii Şerifi” yazmaktadır. Yazıların altında ise, 1870 tarihi bulunur. Mimari tasvirler, dönemin diğer cami tasvirlerinden farklı olarak bir çerçeve içine alınmadan ya da bir doğa ile iç içe tasvir edilmemiş, bundan ziyade bağımsız, havada uçarmış gibi tasvir edilmiştir. Renk olarak gri ve mavi tonları kullanan sanatçı, iki boyutlu perspektif algısı yaratmıştır. İki camide de iki cephe tasvir edilirken yine iki caminin ön ce sağ cepheleri gösterilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

Pencere alınlıklarında ise genel olarak geometrik ve bitkisel süslemeler yer alır. Alt seviyede bulunan mazgal pencere alınlıklarında iç içe geçmiş palmetlerin, rumilerle sonlandığı kıvrım dalların ve merkezinden kübik bir form hissi veren vazodan çıkan çiçek motifinin bulunduğu kompozisyonlar tasvir edilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Tarihi Hisar Kalesi-Sandıklı Kalesi

 

TARİHİ HİSAR KALESİ-SANDIKLI KALESİ

1325 yılında, Germiyan sultanı Çelebi Hüsamettin Yakup Bin Umur Bey tarafından, Mimar Çoban’a yaptırılmıştır. Kale, yığma topraktan oluşan bir höyük üstündedir. 3 kat surla çevrilmiştir. Güneye bakan dış kale kapısı üzerindeki, iki büyük parça mermerden oluşan kitabe, önemli bir tarihi belgedir. Bu kitabe, kale zamanla yıkılınca, bulunduğu yerden alınmış Çavuş Camii yanına getirilerek, buradaki cami çeşmesinin yan dikmelerine konulmuştur. Kale kitabesinde bir sıfat “Büyük Çelebi” sözü dikkat çeker. Çelebi, Mevlana Celaleddin Rumi’nin evlatlarına verilen bir sıfattır. Mevlana’nın torunu Mutahhare hanımın oğlu olduğu kesin olarak bilinen Hüsameddin Çelebi I, Yakup Bey’in bu kitabede Çelebi Azam sıfatını kullanmasının anlamı budur. Büyük Çelebi Hüsameddin Yakup bin Umur’un ismi Sandıklı kale yazıtında geçmesine rağmen, türbesi Şuhut ilçesi Seydisultan (Ulupınar) dadır. Ancak günümüzde, kalenin sadece 10 metrelik bir bölümü ayakta kalmıştır.

Afyonkarahisar Sandıklı Ali Çavuş Çeşmesi

 

ALİ ÇAVUŞ ÇEŞMESİ

Hisar mahallesinde, Çavuş camisine bitişik bir Osmanlı dönemi çeşmesidir. Kesme taş kaplama olup, her iki kemer ayağındaki mermer yazıtlar, Sandıklı kalesinin Germiyanoğlu Yakup tarafından günümüzde Hisar denilen höyük üzerine kale yapıldığını gösteren kale yapım yazıtlarıdır. Çeşme, 19’ncu yüzyılda yapılmıştır ve yapım kitabesi, kemer iç yüzeyine yerleştirilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Miralay Reşat Bey Mezarı Anıtı

 

MİRALAY REŞAT BEY MEZARI ANITI

27 Ağustos 1922 günü Çiğiltepe’yi ele geçirmekle görevlendirilen 57’nci Tümen Komutanı Miralay Reşat Bey, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’e tepeyi yarım saat içinde ele geçirmek için söz vermiştir. Ancak sözünü yerine getiremez ve tabancası ile intihar eder. Ne var ki, bu kahramanın intiharının ardından kısa bir süre sonra Çiğiltepe, Türk askerleri tarafından ele geçirilir.

Afyonkarahisar Sandıklı Miralay Reşat Bey Mezarı Anıtı

Büyük Taarruzun ünlü komutanlarından Miralay Reşat Bey, vefatının ardından Sandıklı Şehir Mezarlığına defnedilmiş ve adına bir anıt mezar yaptırılmıştır. Ancak takip eden süreçte, naaşı Ankara Devlet Mezarlığına nakledilmiş, ancak anıt mezar yerinde muhafaza edilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Yunus Emre Mezarı

 

YUNUS EMRE MEZARI

1985 yılında İlçeye bağlı Yeniçay köyünün ismi “Yunus Emre Mahallesi” olarak değiştirilmiştir. Bu mahallede Çanlı ve Sel isimli iki çay bulunmakta ve bu çayların birleştiği noktada bir mezarlık vardır.

Afyonkarahisar Sandıklı Yunus Emre Mezarı

Bu mezarlığın içinde “Yunus Emre” nin mezarının bulunduğu iddia edilir. Önceleri bir taş yığını olan mezar, sonradan yaptırılmıştır. Daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum, malüm Anadolu’da bir çok yerde Yunus Emre’nin mezarı olduğu iddia edilen yerler var, ama unutmamak gerekir ki, hepsi iddia, burası da iddia.

Afyonkarahisar Sandıklı Tabtuk Emre Türbesi

 

TABTUK EMRE TÜRBESİ

Türbe, bir çıkmaz sokağın arasında kalmıştır. Yunus Emre ve Tabtuk Emre Türbelerinin arası 100 metredir.

Afyonkarahisar Sandıklı Tabtuk Emre Türbesi

Yunus Emre’nin hocasıdır. Daha doğrusu Yunus Emre, Tapduk Baba’nın dervişidir. Horasan erlerinden olan Taptuk Emre, Cengiz Han’ın baskıları nedeniyle Anadolu’ya göç etmiştir. Türbe, önceleri kesme taştan yapılmış bir mezar iken, sonra üstü betonarme bir çatı ile örülerek türbe haline getirilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Kültür ve Sanat Evi

 

SANDIKLI KÜLTÜR VE SANAT EVİ

Bu bina; 1932 yılında inşa edilmiştir. Erken Cumhuriyet dönemi mimari özelliklerini taşır. Ahşap ve kerpiç malzeme kullanılarak yapılmıştır. Bina 2006 yılında Karagözler sülalesinden satın alınmıştır. Her türlü kültürel ve sanatsal faaliyetlerde kullanılmak üzere, üst katta ayrıntılı tadilat yapıldı. Binanın giriş ve orta katı, kıraathane olarak kullanılıyor. Ayrıca halk oyunları ve Türk halk müziği ve benzeri kurslar açılıyor.

Afyonkarahisar Sandıklı Hıristiyanlık Devri Yazıtı

 

HIRİSTİYANLIK DEVRİ YAZITI

Sandıklı’da Hüdai Kaplıcaları bölgesinde, 1892 yılında bulunan Aziz Abercius’a ait bir kitabe, o zamanın padişahı Sultan II. Abdülhamit tarafından Vatikan’a hediye edilmiştir. Vatikan’a hediyel edilen bu kitabe, Aziz Abercius’un mezarının Sandıklı’da bulunduğunu gösterir ve Hıristiyanlık tarihi açısından son derece önemlidir. Hatta, Hıristiyanlık Devri Yazıtlarının Kraliçesi” olarak değerlendirilir.

Afyonkarahisar Sandıklı Vita Abercil Kitabı

 

Vita Abercil Kitabı

Aziz Abercius, Hüdai kaplıcalarının yakınında bulunan Hieropolis (günümüzdeki Koçhisar) şehrinde yaşamış ve 1600 yıl önce yazdığı kitabında hayatını anlatmıştır.

Bu kitabın Türkçeye çevrilmesi ve kaplıca tarihine ışık tutması bekleniyor.

Kitaptan anlaşıldığı üzere: kaplıca sıcak sularının doğal yollarla çıktığı yerler Dümbültek tepe mevkiidir. Buradan çıkan suların biriktiği, dağıtımlarında kullanılan taşlar ve oyulmuş havuzlar bulunmuştur. Bu mevkide, kuyu benzeri bir yerden köpürerek, fokurdayarak çıkan sular kaynadığı için “Dümbüldek” ismi verilmiştir.

Yine bu kitapta yazan bir olay var. Roma İmparatoru Marcus Aurellius’un 16 yaşındaki kızı hasta olur. Kızının tedavisi için, iki adamını Sandıklı’ya gönderi. Aziz Abercius’u Roma’ya davet eder. Bu davet üzerine Roma’ya giden Aziz Abercius, imparatorun kızı Lucilla’yı tedavi eder. Roma imparatorunun annesi Faustina, Abercius’un bu iyiliğine karşılık, Hüdai kaplıcalarına bir mimar gönderip hamam yaptırır. Bu hamam günümüzde yoktur.

Afyonkarahisar Sandıklı Hüdai Kaplıcaları

 

HÜDAİ KAPLICALARI

Kaplıcalar ilçe merkezine yaklaşık 8 km uzaklıktadır. İl merkezine ise 70 km uzaklıktadır. Afyonkarahisar-Antalya karayolunun 65’nci kilometresinde, güney batı yönündedir. Kaplıcaların 20 km ilerisinde Akdağ Tabiat Parkı vardır.

Afyonkarahisar Sandıklı Hüdai Kaplıcaları

Önce biraz bölgenin tarihinden söz edelim. Çünkü Sandıklı’nın şifalı sularının tarihi çok eski dönemlere kadar gider. Hatta şifa dağıtan çamur banyolarının ünü Frigyalılara kadar uzanır. Frigya arazisinde bulunan Sandıklı, o dönemde “Pentapolis” olarak biliniyordu. Hz İsa’ın oniki havarisinden biri olan Paulus, bu yörede piskoposluk yapmıştır. Yahudiliğin tarihçesini anlatan Talmud’un 315’nci sayfasında, Frigler döneminde, bu yörenin şarap ve hamamlarının meşhur olduğu yazılıdır. Frigler ve sonraki dönemde buraya Frigya Salutaris (Şifalı Frigya) denilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Hüdai Kaplıcaları

Latincede “dertlerden kurtulma” anlamına gelen “salut” sözcüğü yerine günümüzde “Allah korusun, şifa versin” anlamına gelen “Hudai” kelimesi kullanılmaktadır.

Afyonkarahisar Sandıklı Hüdai Kaplıcaları

Kaplıcaların bulunduğu alan, bir termal tatil köyüdür. Burada: doğal saunalar, kardelen çamur banyoları, umumi ve saatlik havuzlar, apart ve kür merkezleri vardır.

Kaplıcalarda bulunan termal su, yer altından 72 derece sıcaklıkta çıkar.

Çamur banyoları

Hüdai kaplıcalarını, diğer kaplıcalardan ayıran en önemli özellik, ünü tüm dünyaya yayılmış olan çamur banyolarıdır. Bu mucizevi çamur banyoları 500 metre devam eden jeolojik bir çatlağın, farklı yerlerinde kaynayıp 68 derecelik sıcaklığa ulaşan şifalı su ile özel şekilde hazırlanan toprağın karışımından oluşur.

Afyonkarahisar Sandıklı Hüdai Kaplıcaları

Toprak, 68 derece sıcaklıktaki şifalı su ile karıştırılınca 40-45 derece sıcaklıkta bir çamur oluşur. Bu toprak, kaplıca yakınlarından sağlanan, çok az kumlu kızıl bir kildir. Çamur banyosu küvetini 30 cm kalınlığında dolduran kil, üzerinden geçirilen sıcak kaplıca suyu ile çamur haline getirilir. Sıcak kaplıca suyu, çamurun üzerinde 3-5 cm kalınlığında bir süre bekletildikten sonra kesilerek küvetten tamamen akıtılır. Sonra kürekle açılan çamurun içine, hasta başı dışarıda kalacak şekilde uzanır, üstü çamur ile örtülür. Belirli bir süre çamurun içinde kalan hasta için günde bir defa bu işlem uygulanmalıdır. Bu çamur banyosunun: nevrit, nevralji, kırık-çıkık tedavileri, her türlü romatizmal hastalıklar, çocuk felci ve kadın hastalıklarında yararlı olduğu onaylanmıştır.

Afyonkarahisar Sandıklı Akdağ Tabiat Parkı

 

AKDAĞ TABİAT PARKI

İlçe merkezine bağlı Sorkun köyünden 10 km sonra, köy meydanında yönlendirme tabelaları bulunuyor. Milli parka ulaşım yolu oldukça zorlu, virajlı ve dar parke bir yolla buraya ulaşılıyor.

Afyonkarahisar Sandıklı Akdağ Tabiat Parkı

Buraya giriş ücretli, otomobil girişi 10 TL dir. Göl kenarında oldukça fazla piknik yeri ve içme suyu vardır. Ayrıca, küçük stantlarda gözleme, katmer, ayran, ızgara köfte ve çay satılıyor.

Afyonkarahisar Sandıklı Akdağ Tabiat Parkı

Burada: patika yollar, atlı gezi yolları, bisiklet parkurları, yaban hayatı izleme noktaları, gölet, gölcükler ile günübirlikçiler ve kampçılar için yapılmış sosyal tesisler ve bungalovlar bulunuyor.

Afyonkarahisar Sandıklı Akdağ Tabiat Parkı

Yürüyüş yapmak isteyenler, yaklaşık 20 km uzunluğundaki kanyona girebilirler ve özellikle kanyonda Çivril gölüne dökülen Akçay görülmelidir. Kanyon boyunca trekking yapılıyor.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Afyonkarahisar Çay

Afyonkarahisar Çay


Çay ilçesi; bulunduğu konum itibarıyla, Konya ilimiz ile, Afyonkarahisar ve batıdaki birçok ilin bağlandığı karayolu üzerinde bulunması nedeniyle, önem kazanıyor. Yani, gerçekten merkezi bir konumdadır. Buranın bir diğer özelliği ise, Eber gölüdür.

ULAŞIM

Çay ilçesi, bağlı bulunduğu Afyonkarahisar il merkezine, 48 km. uzaklıktadır. Çay-Sultandağı arasındaki uzaklık: 22 km. Çay-Bolvadin arasındaki uzaklık: 16 km. Çay-Akşehir arasındaki uzaklık: 47 km. Buradan geçen yol oldukça işlek ve yoğundur.

TARİHİ

Yörenin tarihi incelendiğinde, en önemli olay olarak görülen bir savaş söz konusudur. Bu savaş: Trakya-Mısır-Suriye askeri güçlerinden oluşan birleşik bir ordunun, Gelene kralı Antigon’un askeri güçleri arasında, MÖ. 301 yılında yapılan “İpsos” savaşıdır.

Haçlı seferleri sırasında Haçlı ordularının tahrip ettiği şehir, 1155 yılında Selçuklular tarafından alınır ve şehre Oğuz Türkleri yerleştirilir, şehrin ismi “Çay Değirmeni” olur. Daha sonra bölgede Germiyanoğulları Beyliğinin egemenliği görülür ve takip eden süreçte ise, bu kez, vasiyet yolu ile, Osmanlılara verildiği anlaşılıyor.

İlçe 2 Nisan 1921 tarihinde Yunanlılar tarafından işgal edilmiş ve 3 Nisan 1921 tarihinde ordumuz tarafından geri alınmıştır. Daha sonra 21 Ağustos 1921 günü yine işgal edilmiş ve 35 gün sonra 24 Eylül 1921 günü geri alınmıştır. Ardından Kurtuluş Savaşında önemli bir karargah olarak gündeme gelmiştir.

Çay, Bolvadin ilçesine bağlı bir nahiye iken 1958 yılında ilçe olmuştur.

Afyonkarahisar Çay

GENEL

Çay ilçesi, Afyon-Konya karayolunun 48’nci kilometresinde, Eber gölü Karamık sazlığı arasında, Sultan dağına yaslanmış, yeşillikler içinde bir yerdir. Sultan dağının kuzey eteklerinde kurulmuştur. Sultan dağının en yüksek yeri 2610 metre rakımlı Gelincik Ana tepesidir. Bölge: geniş ve düz alanlar ile, bir ova görünümündedir. Denizden yükseklik: 1010 metredir.

Arazinin, yüzde 20’lik bölümü: göl ve bataklıklardan oluşmaktadır. Yörenin kuzey bölümündeki “Eber gölü” ise, bölgenin en önemli doğal göletidir.

İklim değerlendirilirse, yörede, kara iklimi hüküm sürdüğü görülür ve buna bağlı olarak, yazları sıcak ve kışları sert ve soğuk geçmektedir. Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında, tarım gelmektedir. Özellikle: şeker pancarı, haşhaş, fasulye, ayçiçeği, vişne, kiraz ve elma yetiştirilmektedir.

Afyonkarahisar Çay

ATATÜRK VE ÇAY

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, 20 Mart 1922 günü, Kurtuluş Savaşı hazırlıklarını gözden geçirmek için burada Rusya Elçisi Aralof ve Azarbeycan Elçisi İbrahim Abilof ile bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Çünkü 1’nci Ordunun karargahı buradadır ve ayrıca burası 2’nci Ordu 4’ncü Kolordu bölgesidir.

Atatürk burada askeri törenle karşılanmıştır. Teftiş sonrası askerin durumundan memnun olan Atatürk, yanındakilerle birlikte Akşehir’e geri dönmüştür.

NE YENİR

Buralara yolunuz düşerse ve yöresel bir şeyler tatmak isterseniz, katmer ve haşkeşli yani haşhaşlı lokum denemelisiniz. Ama mutlaka “tepsi bükmesi” tatmalısınız. Son bir not, seyyar satıcılarda simit gibi satılan “mercimekli börek”

Afyonkarahisar Çay

NE SATIN ALINIR

Çay’dan katmer, haşhaş ezmesi (beyaz ve sarı haşhaş) , vişne ve kiraz satın alınabilir. Bir de unutmadan bayatlamayan patatesli ekmek alınız.

Afyonkarahisar Çay
Afyonkarahisar Çay

 

ÇAY MESLEK YÜKSEK OKULU

Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlıdır. 1994-1995 yılında İnşaat ve Makine Resim programı ile başlamış ve daha sonraki yıllarda Elektrik ve Otomotiv programı açılmıştır. 2002 yılında Elbiz mevkiindeki hizmet binasına taşınmıştır. Halen okulda 6 program vardır. Elbiz mevkiindeki hizmet binası 3 katlıdır ve ayrıca bir de atölye binası vardır.

Afyonkarahisar Çay

VİŞNE FESTİVALİ

Çay ilçesinde her yıl Temmuz ayının 2’nci haftasında “(13-15 Temmuz tarihlerinde) Vişne Festivali” düzenleniyor. Festivalde, özellikle vişne üreticileri ödüllendirilmektedir.

Başlıca amaç ise, yörede yetiştirilen vişnenin, yurt içi ve yurt dışı pazarlarında tanıtılmasıdır. Festival süresinde: spor yarışmaları, halk müziği konserleri, nikah ve sünnet şölenleri, konserler ve sergiler düzenlenmektedir.

Afyonkarahisar Çay
Afyonkarahisar Çay
Afyonkarahisar Çay

   

GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar Çay
Afyonkarahisar Çay

 

TAŞ MEDRESE-CAMİ

Mayıs 1277 tarihinde Bolvadin’den Çay Değirmeni’ne gelen Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev (1264-1283) ve dönemin önemli devlet adamlarından Ebül-Mücahid Yusuf bin Yakub tarafından, mimar Oğulbeğ bin Mehmet’e yaptırılmıştır. Külliyenin inşa tarihi 1278-1279 yılları arasıdır.

Bu külliye, Anadolu Selçuklularının son külliyelerinden biridir ve Ebül-Mücahid Yusuf Külliyesi olarak isimlendirilir. Külliyede: medrese, türbe, çeşme, han ve bugün izi kalmayan hamam yapılmıştır.

Külliye, plan ve süslemeler açısından Anadolu Selçuklularının klasik eserlerinden olup, Selçuklu sanatının birçok özelliğini tek örnek olarak barındırmaktadır. Yapı topluluğu: Anadolu Selçuklularının önemli kervan yollarından biri olan Afyon-Konya güzergahında bulunmaktadır. Medrese binası bugün cami olarak kullanılmaktadır ve yöre insanı, burayı Taş Cami olarak isimlendirir.

Afyon-Konya karayolu üzerinde, ön yüzü tamamen kesme mermer kaplıdır. Yapıda: büyük bir kubbe çevresinde bulunan tonoz kemerli odalar, sofalar, küçük kubbeli bir müderris odası, simetriğinde çeşme, mescit ve dershane kubbeleri bulunur. Kubbe kuşaklarındaki süslemeler, Selçuklu sanatını yansıtır güzelliktedir. Mozaik ve çok ince çini süslemeler görülür.

Cümle kapısı üstünde, Selçuk sülüsü ile yazılmış kitabesi bulunur. Kapı kemerlerinin üzerinde, sarkıtların altında ise bir para arması ve iki tarafında yazı vardır. Medresenin taç kapısı, beyaz ve iyi cins taştan örülmüştür. Kapının üstünde kitabe vardır. Ayrıca mukarnas altında, mimarın adı yazılı bir kartuş bulunur.

Binanın doğu köşesinde çeşmesi ve batı köşesinde müderris odası vardır. Müderris odasının pencereleri kesme mermerden ve nakışlıdır. Tepede de bir “pars” kabartması vardır ve bu kabartmanın mimarın işareti olduğuna inanılır.

Medresenin yanında, cepheye bitişik bir çeşme vardır. Batıda, çeşmeyle simetrik kare planlı bölümün alt katı, yıldız tonozludur. Buranın türbe olma ihtimali yüksek olsa da içinde herhangi bir mezar veya lahit izi yoktur.

Medresenin karşısında bulunan hamam, uzun zaman bakımsız kalmış ve yıkılmıştır. Ancak bu yıkılan hamamda: iki adet halvet odası ve üç yanda sofa ve ortada büyük göbek sofası ve dışında soyunmalık yeri ve külhan olarak kullanılan bölümleri bulunduğu bilinmektedir. Son zamanlarda yapılan düzenlemeler ile, hamamın bulunduğu yer geniş bir cadde haline getirilerek hamam hepten yok edilmiştir.

Afyonkarahisar Çay
Afyonkarahisar Çay
Afyonkarahisar Çay

 

SULTAN ALAADDİN KERVANSARAYI-TAŞHAN-ÇAY KERVANSARAY

Aşağı Mahallede, İnönü caddesi üzerinde, Medresenin doğusundadır.

Selçuklu dönemine ait yapılmış külliyenin bir parçasıdır. Avlulu ve kapalı kervansaray tipindedir. Yapının avlusu ve yazlık kısmı yıkılmış, kışlık kısmı ise restore edilerek günümüze ulaşmıştır. Kare planlı kagir bir yapıdır. Merkezde üzeri ışıklı, dört fil ayağı üzerine oturmuş, tonoz örtülü, dıştan destek çıkıntılı, kale görünümlü bir yapıdır.

Taş cami ve Han’da bulunan “Pars arması”, her iki yapının mimarının da Oğulbey olduğunu ifade eder. Ancak Osmanlı döneminde uzun yıllar bakımsız kaldığı için yıkılmaya yüz tutan bu hanın tamir ve bakımı için 1844 yılında keşif yapılmış ve ardından tamir işine başlanılmıştır.

Kervansarayın taç kapısı Anadolu Selçuklu sanatında özel bir yere sahiptir. İki renkli taş bezeme ile yapılan herhangi bir bezemeye ve sultan hanlarındaki zengin süslemelere yer verilmemiştir. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2000 yılında başlatılan büyük onarımlar sayesinde 2016 yılında Kervansarayın restorasyonu bitirildi.

Afyonkarahisar Çay
Afyonkarahisar Çay
Afyonkarahisar Çay

 

Kervansaray bugün kervansaray olarak değil, ziyaretçilerin dinlenebileceği ve çay içebilecekleri bir mekan olarak kullanılıyor. Yani, burada Külliye çay evi var. Çay evi olarak düzenlenen mekan, İmaret camii manzaralı, özellikle akşamları ışıklar yakıldığında güzel bir ortam oluyor. Yalnız buranın Belediye tarafından özel bir firmaya kiralandığı ve bu firmanın işletme şartlarının pek iyi olmadığı söyleniyor. Belediyenin burayı ara sıra denetlediğini umuyorum.

Afyonkarahisar Çay

ESİRÜDDİN EBHERİ TÜRBESİ

İlçe merkezine bağlı Eber (eski ismi Doğanlı) köyünde mezarlık içinde bulunan bir anıt mezardır. Bolvadin-İshaklı karayolu üzerindedir. Eber Dede künbeti olarak da bilinir.

Esirüddin Ebheri, 13’ncü yüzyılda yaşamış ve Taş Medrese müderrislerindendir. Semerkant’lı bir aileye mensup ve Türk’tür. Ebheri, ilk öğrenimini Musul’da yaptı, sonrasında ise Horasan ve Bağdat’a giderek öğrenimini tamamladı. O dönemin ünlü bilginlerinden ders aldı. Bir süre Musul sarayında kaldı. 1228 yılında Musul’dan Erbil’e geçti ve oraya yerleşti. Ancak Anadolu’ya sürekli seyahatler yaptı, felsefe ve müsbet bilimler alanında dersler verdi.

Türk Astroloğu ve filozofdur. Eserleri felsefe ve mantık üzerinedir. Felsefede Farabi ve İbn Sina geleneğinin 13’ncü yüzyıldaki en başarılı temsilcisidir. Özellikle Hidayetül hikme ve İsagüci isimli eserleriyle, İslam dünyasında büyük bir üne kavuştu. Bu iki eserin ortak özelliği, uzun yıllar boyunca yani medreseler yasaklanıp kapatılıncaya kadar, ders kitabı olarak okutulması ve üzerlerine birçok şerh yazılmış olmasıdır.

İsagüci, mantığın bütün konularını kapsamakla birlikte son derece muhtasar bir eser olup, medreselerde mantık alanında okutulan ilk kitap olması bakımından önemlidir. Esere Batı dünyasında da ilgi duyulmuş, Latince başta olmak üzere bazı Batı dillerine çevrilmiştir. Evet, Ebheri, Astronomi konusunda da Astronominin temel problemlerini ihtiva eden ve 22 bölümden oluşan bir eser yazmıştır.

Yapı kare biçimli taş duvar üstüne, 8 köşeli kümbet tipindedir. Sekizgen piramidal külahın tepesi yıkılmış durumdadır. Halen görülen sıva parçalarından külahın tamamen sıvalı olduğu anlaşılır. Ancak gövde üzerinde sıva izlerine rastlanmamıştır. Çünkü külahta, küçük boyutlu moloz taşlarla yapılmış onarım izleri görülür. Sekizgen piramidal gövdenin kenarları arasında, önemli sayılabilecek uzunluk farkları vardır.

Dıştan kenar uzunlukları 280 cm ile 298 cm arasında değişmektedir. Gövdenin alt kesiminde, giriş kapısı dışında hiçbir açıklık yoktur. Girişi doğudandır. Kapı söve taşları Bizans dönemi yapı taşlarıdır ve devşirme olarak kullanılmıştır. Bu devşirme parçalar üzerindeki bir iki basit süsleme dışında yapıda herhangi bir süsleme yoktur. Kapı boşluğu altında, ölü gömme yeri vardır. Buradan kaideye geçişi sağlayan küçük bir kapı bulunur. Kaide içinde 2 sanduka vardır. Türbenin 1264-1265 yıllarında yapıldığı düşünülmektedir.

TUR ALİ TÜRBESİ

Yöre insanı, burayı “Ali Baba” diye bilir.

Türbe, Afyon’dan gelen şosenin ikiye ayırdığı yerde, aralık sokak içinde, ahşap ve toprak damlı bir odadadır. Yani, herhangi bir mimari değeri yoktur. Ortasında, Selçuklu tarzı mermer sanduka üzerinde iki satırlık Arapça kitabe vardır.

Bu kitabeden anlaşıldığı kadarıyla, Mart 1275 tarihinde Yusuf oğlu Tur Ali, bu türbeye gömülmüştür. Yusuf Bey, buradaki külliyeyi yaptıran kişidir. Yusuf Bey oğlu Tur Ali Bey: yine bu bölgede Alaybeyi seviyesinde bir subaşı olduğu düşünülmektedir.

KARAMIK GÖLÜ-BATAKLIĞI

Çay-İsparta karayoluna yakındır.

Karamık gölü, Sultandağları ve Kükürt dağı arasında, kuzey güney doğrultulu olarak uzanan tektonik temelli bir havzadır. Bu havza, faylanma sonucu meydana gelmiştir. Gölün yüzölçümü 40 km karedir. Rakımı ise 1000 metredir. En derin yeri 3 metredir. Kamık bataklığı olarak da bilinir. Gölün yüzeyi kamışlarla kaplıdır. Ayrıca gölün güneyi nilüfer çiçekleriyle kaplıdır.

Karamık gölü, Konya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından 1993 yılında 1’nci Derece Doğal Sit Alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Zaten, bu gölde yaşanan çevre kirliliğinin en büyük sebebi olan Çay Seka Fabrikası, 2004 yılında kapatılmış ve atık bırakılmayan göldeki balık miktarı ve çeşitliliğinde önemli artış olmuştur. Seka kağıt fabrikası, 1979 yılından 2003 yılına kadar hammadde olarak sazlıkları kullanmıştır.

Bu durum, Karamık gölü çevresinde yaşamlarını sürdüren insanlara hammadde satış imkanı sağlamış ve Karamık gölünde sazcılık faaliyetleri artmıştır. Ancak gölün taşıma kapasitesi düşünülmeden yapılan bu uygulamalar, göldeki eko sistemi bozmuş, özellikle de yerli ve göçmen kuşlar olumsuz etkilenmiştir. Saz kesim zamanları, alandaki kuşların ve balıkların üreme dönemlerine rastladığında, türler zarar görmüştür. Ayrıca yine fabrika tarafından gölden su çekimi ve kirli atıkların göle bırakılması da gölü olumsuz etkileyen en büyük faktörlerdendir.

Çünkü su dengesi bozulmuş, göldeki su miktarı önemli ölçüde azalmıştır. Hatta Karamık gölünün Eğirdir gölü ile mevcut bağlantısı, Seka kağıt fabrikası faal olduğu zamanlar, Karamık gölünün kirli sularının Eğirdir gölünü de kirlettiği bahisle aradaki bağlantı kapatılmıştır. Daha sonraki yıllarda Karamık gölü nispeten temizlenince, Eğirdir gölüne bağlantı tekrar açılmıştır. Kirlilikle ilgili bir not daha, fabrikanın kapanması sonucu kesilmeyen sazlıklar, bu sefer gölde tabana yığılmış, gölün doğal kirlilik unsuru olmuşlar ve kirlilik düzeyi artmıştır.

Aynı zamanda Seka kağıt fabrikası varken sazlar sürekli kesildiği için sürekli yenilenmişler ve bu taze sazlar, yöre halkı için hayvan yemi olarak da kullanılmıştır. Daha ötesi, sazlıklar kesilmeyince, sulak alanda yangınlar çıkmaya başlamıştır. Sonuç olarak, keşke doğanın dengesini bozucu yatırımlar olmasa, doğanın dengesi asla bozulmamalı. Doğanın olduğu kadar bu yörede yaşayan insanların da dengesi bozulmuş, fabrikada çalışan 1200 kişi, bir anda işsiz kalmış ve hatta yöreden başka yerlere göçler olmuş. Evet, her olumsuzluğa rağmen, günümüzde burada 20-30 kilo ağırlığında sazan balıklarının avlandığını söylüyorlar.

Bu gölde tutulan dişli Turna balığı, göl çevresindeki lokantalarda ve pazarlarda müşterilere sunulur. Yine bu göl kıyısında kuş avı yapılmaktadır. Çünkü karabatak, çulluk, yaban ördeği gibi kuş türleri bulunur. Göl çevresinde kamp yapmak mümkündür. Ayrıca gölün göçmen kuşların rotası üzerinde bulunduğu ve göle 150’nin üzerinde kuş türünün geldiği belirtiliyor.

Ayrıca yine gölde çevre köylüleri tarafından sülük ve kurbağa toplanıyor. Toplanan sülükler genel olarak tedavi amaçlı kullanılmakta ve Çay ilçe merkezinde pazarlarda satılmaktadır. Kurbağalar ise, gölün kuzey kısmında bulunan sazlık kıyı alanlarından toplanmakta ve yurt dışına, gıda sanayiinde kullanılmak üzere gönderilmektedir.

Afyonkarahisar Çay

ÇAĞLAYAN PARKI

İl merkezinde, Sultan dağlarının eteğinde, Çay deresinin vasisinin başlangıcındaki bu park, Afyon yöresinin en eski parklarındandır. Ancak eskiden bu parkta, parkın sembolü olan bir havuz varken, sonra yıkılmış. Parkın sembolü olan havuz yıkılınca yerine siyah kayalardan oluşan ve kapalı devre su ile işletilen bir platform oluşturularak şelale görüntüsü verilmiştir.

İlçe halkı, özellikle yaz döneminde bu park alanına gidiyor. Park “Çağlayan Parkı” ismini, park içinde bulunan ve 28 metreden düşen yapay düzenlenmiş çağlayandan alır.

KANLIYER KAVAKLIĞI

1982 yılında Belediye tarafından yapılan düzenleme ile, burada çocuk parkı, spor sahası ve gölgelikler oluşturulmuştur. Piknik yeridir. Ancak buraya niye “Kanlıyer” gibi ilginç bir isim verildiğinin sebebine dair bir ayrıntı bulamadım, bilen varsa yorum yazarsa sevinirim.

Afyonkarahisar Çay
Afyonkarahisar Çay
Afyonkarahisar Çay

      

EBER GÖLÜ

İlçe merkezinin kuzeydoğusundadır.

Akarçay ve Sultandağlarından gelen kaynak suları ile beslenir. Ülkemizin 12’nci büyük tatlı su kaynağıdır. Denizden yüksekliği 967 metredir. Gölün derinliği 21 metreye kadar gider. Ancak günümüzdeki derinliği 4 metreye kadar düşüyor. Hatta gölün kuruma tehlikesinden söz ediliyor.

Eber gölü, bir zamanlar tertemiz suyu ile kuş cenneti ve su çiçekleri olan bir yer iken, zaman içinde kirlenmiştir. Çünkü Afyonkarahisar şehrinin atık suları buraya veriliyor. Ayrıca, Şeker ve Alkoloid fabrikalarının atıkları da buraya veriliyor.  Gölde, günümüzde kamış üretimi ve balık avcılığı (turna ve sazan balığı vardır) yapılmaktadır. Bir de “Beyşehir kurbağası” denen bir endemik kurbağa türü yaşıyor.

Afyonkarahisar Çay
Afyonkarahisar Çay

  

Ayrıca, dünya genelinde sadece Eber gölü havzasında yetişen ve baklagillerin kraliçesi olarak bilinen “Eber Sarısı” bitkisi de bu bölgeye ayrı bir renk ve güzellik katıyor. Göl, 1992 yılında 1’nci Derece Doğal Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Özellikle Mayıs ayında yani göçmen kuşların geldiğinde burayı ziyaret etmenizi öneririm. Gölde nilüfer tarlaları, bu tarihte açılıyor.

Afyonkarahisar Çay

Kuş gözlem evine çıkıp, hem çevrenin güzel manzarasını, hem de göçmen kuşları izleyip fotoğraflayabilirsiniz. Gölde sandal kiralayıp gezmeyi unutmayın. Ancak yoğun sazlıkların arasında kaybolma riski var, gurup halinde ve rehber alarak sandal kiralamanızı öneririm. Gurup ziyaretlerinde, önde motorlu bir tekne, arkada ziyaretçilerin oturdukları bir veya birden fazla sandal, bu şekilde geziliyor.

Çünkü köylüler, kamışla kaplı göl yüzeyinde, kamışları keserek bir su yolu açmışlar ve bu su yolu üzerinde gezinti yapılıyor. Çünkü göl çok büyük olmasına rağmen, üzerinde bulunan kamışlar nedeniyle büyük kısmı göl değil, çayırlık gibi görünüyor.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Afyonkarahisar İscehisar

iscehisar.mermer.1
Afyonkarahisar İscehisar


Evet, Frig Vadisi kuşağında, MÖ. 3’ncü yüzyıldan beri yerleşim yeri olmuş bir yer. Aynı zamanda: mermerin kalbi olarak da anılıyor. Hayatını: tarım ve hayvancılığın yanında mermerden, meşhur tabiri ile taştan çıkaran insanlar, burada yaşıyorlar. Yörede: 2300 yıllık geçmişe sahip ocaklardan çıkarılan mermer; modern teçhizatlar ile donanımlı fabrikalarda işlenip yurt içi ve yurt dışına gönderiliyor.

Afyonkarahisar İscehisar

ULAŞIM

Afyon-Ankara karayolunun 23’ncü kilometresindedir. İscehisar-Sivrihisar arası 105 km, İscehisar-Ankara arası 240 km, İscehisar-Antalya arası 310 km, İscehisar Eskişehir arası 150 km. dir

Afyonkarahisar İscehisar

GENEL

Afyonkarahisar ilinin Ege bölgesinin en doğusunda bulunan ilçedir. Ortalama yükseklik 1050 metredir. İlçe merkezi 7 tepe üzerine kurulmuştur. İscehisar çayı ise, ilçeyi ikiye ayırır. Kuzey ve doğu kesimleri oldukça dağlık ve engebeli olmasına rağmen, güney ve patı kesimleri dalgalı ve düz bir yapıdadır. İlçede Akdeniz ve karasal iklim hakimdir. Ancak denizden uzaklığı nedeniyle, yüzey şekilleri ve yükselti gibi nedenlerden dolayı ilçede karasal iklim daha etkindir.

Afyonkarahisar İscehisar

TARİHİ

İscehisar “Dokimeion” ismiyle Büyük İskender döneminde yaşamış general Dokimos tarafından kurulmuştur. Burada şehrin kurulma sebebi, Bacakale denilen mevki civarındaki beyaz ve menekşe mermer yataklarıdır. Çünkü yazıt ve anıtlar için Hititler bazalt, Frigler tüf, Grekler ise mermer kullanmış ve bunlara ihtiyaç duymuşlardır. İscehisar’da çıkan mermerler, sadece Anadolu’daki önemli şehirler değil, Kuzey Afrika başta olmak üzere İtalya’nın da birçok şehrine gönderilmiştir.

Ancak günümüzdeki İscehisar ilçesinde mermer yoktur. Çünkü ilçe siyah bazalt tepeleri üzerine yerleşmiştir. Zaten İscehisar ismi de buradaki “is” kelimesinden gelir, anlamı “Karacakale” dir. Yörenin ismiyle ilgili diğer bir bilgi: Selçuklu döneminde Selçuklu hükümdarı I. Mesud, Afyon civarında 300 yerleşim bölgesi tespit eder ve Türk boyları buralarda iskan edilir. Bu bölgelerin adları ise, iskan edilen boyların isimleri olur. İscehisar adı, Karahan boyundan gelen Türkmenlerin ismidir.

1922 yılında İscehisar Yunan askeri tümeni tarafından işgal edilir. Yunan karargahı Güzelim mevkiinde kurulur. Sakarya Meydan savaşından sonra ise, Yunanlılar geri kaçarken İscehisar’ı talan edip yakmak istemişlerdir. Ancak Türk topçusunun erken müdahalesi sonucu, Yunan ordusu paniğe kapılarak dağılmıştır. İscehisar, 1987 tarihinde ilçe olmuştur.

Afyonkarahisar İscehisar

MERMERCİLİK

Mermer, kalkerlerin metamorfizmaya uğraması sonucu oluşan bir tür kayadır. Ülkemizde ve dünyada Afyon mermeri olarak bilinen ve tanınan mermer, İscehisar’da çıkarılır. İscehisar mermer sahaları: ilçe merkezinin 1 km güneydoğusunda başlar ve iki mercek şeklinde bulunur. Bu iki mercekten birincisi, Dangıçtepe, ikincisi ise Bacakale mevkiindedir.

Dangıçtepe mermer sahasında 500 metre genişliğinde 1300 metre uzunluğunda ve 100 metre kalınlığında: Bacakale alanında ise, 1000 metre genişliğinde, 4500 metre uzunluğunda ve 260 metre kalınlığında mermer yatakları bulunur. Mermer günümüzde inşaat sektörü ile birlikte, iç ve dış kaplamada, mutfak, banyo ve tuvalet dekorasyonunda, vazo, heykel gibi süslemelerde, mezar kaplamalarında ve mezar taşlarında kullanılır.

Yörede mermer 1983 yılına kadar hammadde olarak satılmakta iken, 1983 yılından sonra işletmeye yönelmiştir. Sonuç olarak, Hellenistik mermer ocaklarından günümüzde hiçbir iz bulunmamaktadır. Çünkü Bacakale civarında, Roma imparatorluğunun en büyük mermer ocakları vardı. Burada mermer bloklar ve sütunlar sadece Anadolu’da Smyra (İzmir) gibi önemli şehirlerle birlikte, bütün antik dünyaya ve özellikle İtalya’da Roma şehrine kadar gönderiliyordu.

Roma şehrine yakın Ostia limanının mermer depolarında ve Tiber nehri kıyılarında, Dokimeion’dan yani bu bölgeden, aynen ocaklardan çıktığı gibi istiflenen birçok mermer blok ve sütun, günümüze kadar ulaşmıştır. Hatta genel olarak Libya’dan çıkan Roma heykellerinin büyük çoğunluğu heykeltıraşlar tarafından Dokimeion mermerlerinden yapılmıştır. Ancak, Dokimeion heykel atölyelerinden antik şehir kalıntılarından çok az heykel çıkmıştır.

Çünkü Roma döneminde, İscehisar yakınlarındaki büyük mermer ocakları Dokimeion şehrine ait değildi. Bu ocaklar Roma imparatorlarının özel mülkleri olarak imparatorların memurları tarafından yönetiliyordu. Böylece Dokimeion şehri, mermerin getirdiği zenginlikten yararlanamadı. Çünkü kazançlar doğrudan Roma devlet hazinesine gidiyordu.

Netice olarak lüks mermer heykellerin yerel piyasası çok sınırlıydı ve üretilen binlerce heykel ile yüksek kabartma lahitin hepsi dışarıya ihraç edildi. Günümüzde, İscehisarda sergilenen Roma ocaklarından çıkmış yüzlerce ham madde, blok ve sütun üzerinde bulunan Latince yazılar, bu düzen hakkında bilgi verir.

NE YENİR

İscehisar yöresine yolunuz düşerse ve yerel tatlardan tatmak isterseniz, Mermer kebabı yemelisiniz. Mermer kebabının özelliği, İscehisar mermerinin üstünde, hiç yağ kullanmadan etin kendi yağı ile pişmesinden ileri gelir. İscehisar mermeri, ete ayrı bir aroma verir.

Afyonkarahisar İscehisar

NE SATIN ALINIR

Mermer süs eşyaları satın alabilirsiniz.

Afyonkarahisar İscehisar

İSCEHİSAR MESLEK YÜKSEK OKULU

Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlıdır. Okul 1994-1995 yılında, Mermer Teknolojisi, Taş işletmeciliği ve Makine programları ile eğitime başlamıştır. Takip eden yıllarda iş makinaları operatörlüğü, kuyumculuk ve takı tasarımı, makine programları açılmıştır. Okulda bütün branşlarda ilgili atölyeler ve makine ekipmanları bulunmaktadır.

Afyonkarahisar İscehisar

GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar

 

TARİHİ KOCA KÖPRÜ

İlçe merkezi Eskihamam Mahallesinde antik Dokimeion şehri içindeki Douios nehri (günümüzdeki İscehisar çayı) üzerinde kurulmuştur. Doğu-batı doğrultusunda, tek gözü geniş açıklıklı ve hafif sivri kemerli bir köprüdür. Bazalt ve andresit iri kesme taş kaplamalı ve kemer kaburgalıdır.

Kemer kaburgasının dış yüzleri dört dilimli profillidir. Köprünün üstü yassı taş ile kaplanmıştır. Her iki yanda taş korkulukları vardır. Andezit ve bazalt bloklar arasında çok sayıda Roma dönemine ait mermer parçaları; moloz veya kaplama taşı olarak kullanılmıştır. Halk arasında Koca köprü olarak bilinen eserin, Bizans dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir. 1993 yılında Kara Yolları Genel Müdürlüğü tarafından onarımı yapılmıştır.

BELEDİYE JEOTERMAL KAPLICALARI

İlçe merkezi Şirinevler Mahallesi Tekederesi Mevkiindedir. Tesis 1 yıllık çalışma süresi sonunda tamamlanarak Mart 2019 tarihinde hizmete girmiştir. Jeotermal sıcak su sondaj çalışmaları kapsamında 825 metre derinlikte 45 derece sıcak suya ulaşılmıştır.

Jeotermal tesisin: 1800 metre kare kapalı alanı, otopark ve çevre peyzajı ile birlikte yaklaşık 30 bin metre kare alanı kapsar. Tesiste ayrıca kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı sıcak su termal havuzu, çocuk havuzu, şok havuzu, çamur banyosu, saunalar, duş alanları bulunuyor. Özellikle termal havuz çok güzel, gitmenizi öneririm. Giriş ücretli, 10 TL.

Afyonkarahisar İscehisar

SEYDİLER KASABASI

Seydiler kasabası, Ankara-Afyon karayolu üzerinde, İscehisar ilçe merkezine 11 km ve Afyon il merkezine 34 km uzaklıktadır. Hisar kayasının batısına kurulmuştur. 1990 yılında burada Belediye teşkilatı kurulmuştur. Kasaba, Klasik çağlarda önemli bir yerleşim yeridir. Roma döneminin ünlü şehirlerinden Dokimeion’un banliyösüdür.

Günümüzde, Seydiler kasabasındaki evler, çeşmeler, cami ve türbelerin duvarlarında, bu dönemlere ait mimari parçalar, mezarlıktaki stel parçaları kullanılmıştır ve görülür. Kasabada iki cami vardır. Eski cami, türbeye eklenti olarak yapılmıştır. Kasaba ile ilgili ayrıntılı gezi yazısına başlamadan önce bir not: Türk sinemasının büyük yapıtlarından Kartal Tibet’in “Gümüş Eğer” ve Türkan Şoray’ın “Açlık” filimleri burada çekilmiştir.

Yanarlar yerleşim merkezi

Yanarlar, Seydiler kasaba merkezine 1.5 km uzaklıkta bir mahalledir. Balkan savaşlarından sonra Anadolu’ya göçen Avşar Yörüklerinden bir kısmı buraya yerleşmiş ve uzun süre hayvancılık yapmışlardır. Zamanla yörenin ismi, Yörük Aşireti beyi “Yanar” ın ismiyle anılmaya başlanmıştır. Yanarlar mevkiinde ilk yerleşim 5000 yıl öncesine kadar gider. Buranın en parlak dönemi Hitit dönemidir.

Yanarlar mahallesinin kuzey sınırında, ortalama 6 hektar büyüklüğündeki yayvan sırtta: Küpyeri mevkiinde, tarlalarını süren çiftçiler, çeşitli küp mezarlar ortaya çıkarırlar. Köylüler çıkardıkları küpleri evlerine götürmüş ve çeşitli amaçlar için kullanmışlardır. Çıkan malzemelerin sadece bir kısmı Afyon Müzesine teslim edilmiştir. Bu eserlerin, MÖ 3000 ile 2000 yılları arası döneme ait olduğu anlaşılmıştır. (Asur Ticaret Kolonileri ve Eski Hitit dönemi)

Bu olaydan sonra burada bilimsel kazılar yapılmaya başlanmıştır. Yanarlarda yapılan kazılarda 36 ve kazı alanı dışında ise 10 adet küp mezar çıkarılmıştır. Küp mezarlara, ölüler henüz sıcak iken, ayağı küpün dibine, başı küpün ağzına gelecek şekilde çömeltilerek konur. Küpün içine ölü hediyeleri ve takıları konur. Yanarlardan çıkanlar ölü küplerinden, emzikli ve yonca ağızlı testiler, vazolar, antilop başlı tutamaklı emzikli testiler, insan başlı erkeklik organı biçiminde emzikli testiler çıkmıştır. Bu testilerden dinsel törenler de kutsal içkiler içiliyordu.

Türkmen Mezar Taşları

Burada bulunan İnlüce  köyünde ilk iskan olan Türkler, 11’nci yüzyılda Morcalı Türkmenleridir. Afyon Müzesinde ve Seyyid Hasan Basri türbesinin ihata duvarındaki Türkmen mezar taşları, Türklerin buraya ilk geldikleri dönemi belgeler. İslami dönemde, yeni baştan kurulan köy, civardaki inlerden dolayı “İnlüce” ismini alır. 19’ncu yüzyılın sonlarında ise İsce-Hisar nahiyesine bağlı Seydiler Sultan Köyü olarak görülür.

Afyonkarahisar İscehisar

Kırkinler

Ankara’dan Afyonkarahisar şehrine gelirken, Seydiler kasabası yakınlarında, Köroğlu belinden inerken, karayolunun sağında “Kırkinler” tabelası görülür. Özellikle Antalya istikametine giden binlerce insan, bu tabelayı görmesine rağmen, zaman ayırıp buraya girmez ve yoluna devam eder. Halbuki, bence mutlara 1-2 saat zaman ayırın ve buraya giren, gerçekten ilginç yerler göreceksiniz.

Burada; ağzı asfalt yola dönük, yarım ay formunda dizilmiş 6 kaya kütlesi vardır. Kuzeyden itibaren: Kırkinler kayası, Aşağı Çatalkaya, Yukarı Çatalkaya, Menevşeli kaya, Kızılkaya şeklinde sıralanıyor. Yarım ayın ortasında, bir sel yatağı var. Sel yatağının kuzeyinde, taş ocakları işletiliyor. Taş ocakları, toprak altında olup, üst toprağın temizlenmesiyle açılıyor.

Kırkinler kayası: Tüf kaya kütlesinin doğu yarısının içi tamamen oyularak çok sayıda oda ve kilise yapılmıştır. Bu kiliselerden büyük olanının duvarları ve tavanlarında kabartma haç ve geometrik şekiller bulunur.

Tabanda ise irili ufaklı oyulmuş mezar yerleri vardır. Ayrıca duvarlarda kırmızı boya ile yapılmış süslemeler görülür. Manastırın çevresine bitişik kaya odalarıyla birlikte MÖ 730-843 yılları arasında yapıldığı düşünülüyor.

Sonuç, evet burası yolun hemen kenarında olması nedeniyle ulaşım oldukça kolaydır. Ancak bu kolaylığın yarattığı sıkıntılar da var, doğal tahribatın yanı sıra insanlar tarafından burada anı olarak taşlar kırılarak anı diye alınıyor, elbette kaçak kazılar da tahribatı oldukça arttırmış durumdadır.

Ayrıca, Şubat 2002 tarihinde bu bölgede olan deprem, kilisenin bulunduğu kayalıklarda ve anıtın bulunduğu bölümlerde kopmalara sebep olmuştur.

Buradaki büyük bir kaya konisi: Frig döneminden başlayarak oyulmuştur. Kayalığı arka yüzünde, Ana Tanrıça Kybele kabartması ve Frig sunağı bulunur, onun yanında da bölgenin belki de en büyük Manastırının girişi vardır.

Manastır

Kaya manastırı Bizans dönemine tarihlenir. Çok sayıda ve birbiriyle bağlantılı birimlerin duvarları haç kabartmalarıyla süslüdür. Türklerin Anadolu’ya gelişinin ardından terk edilen kayalığa, yıllar sonra Yunan işgalinden kaçan İscehisar’lılar sığınmış ve yaklaşık 1 yıl kadar burada yaşamışlardır.

Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar

 

Seyyid Hasan bin Basri Türbesi ve Camisi

Kuduz hastalığını tedavi eden Hasan bin Basri ve 5 bilgin arkadaşı, Horasan’dan gelip Seydiler kasabasına yerleşmiş ve burada yaşamıştır. Kendisi Bektaşi Menakıplarında sık sık adı geçen ünlü hekim Karaca Ahmet Sultan ile çağdaştır. Karaca Ahmet Sultan, Beylikler döneminde yaşamış, bazı kayıtlara göre Orhan Gazi zamanını görmüştür.

Seyyid Hasan, Haleb’te medrese eğitimi aldıktan sonra, Kırşehir’e gider, Suluca Karaca Höyük (Hacı Bektaş) oturan Hacı Bektaş-ı Veli ‘den el alır. Burada otururken Karaca Ahmet Sultan, Yargeldi Sultan (Akşemsettin) ve Hayran Veli ile arkadaş olur. Tahsillerini tamamladıktan sonra Karahisar-ı Sahib’e dönerler. Bu 4 arkadaş şehri gezerken, susarlar, namaz vakti de gelmiştir. İçmek ve abdest almak için su ararlar.

O sırada Karaca Ahmet, elindeki asasını yere vurarak “su burada olacak der” ve vurduğu yerden su fışkırır. Kana kana içerler, abdestlerini alırlar. Zamanla bu suyun çıktığı yere çeşme yaparlar. Halen kullanılan “Olacak Çeşmesi” bu olayın hatırasıdır. Kerametleri ortaya çıkınca dağılmaya karar verirler. İşte bu dönemde, Seyyit Hasan-ı Basri “İnlüce” köyüne gelir, tekke kurar, kuduz hastalığını tedavi eder.

Burada kuduz tedavisinin nasıl yapıldığı hakkında biraz ayrıntı vermek istiyorum, çünkü ilginç bir yöntem. Tekkenişlerin anlattıklarına göre, her yıl Ağustos ayı başında Seydiler köyüne ve özellikle tekkenin çevresine 1 cm büyüklüğünde, kırmızı renkli kuduz böcekleri gelir, bu böcekler sadece 10 gün kalırmış.

Daha sonra ortadan kaybolan böcekleri sadece tekke sahipleri toplarmış. Toplanan böcekler, bir kutu içine konur, hayvan orada öldükten sonra güneşte iyice kurutulur, havanda iyice ezilerek toz haline getirilir ve yapılan bu kuduz ilacı, kapaklı toprak veya cam kaplarda saklanırmış.

Bunların türbesi Hasan bin Basri soyundan gelen “Tekkeşin” adı verilen kişilerce yaptırılmış ve bunlar nöbetleşe olarak türbenin bakım ve temizliğini yapmaktadırlar.

Ancak türbe ve caminin yapım tarihi tam olarak bilinmemektedir. 2011 yılında restorasyon yapılmıştır. Türbe, cami ve haziresi geniş bir avlu içindedir. İhata duvarlarında, antik döneme ait mimari parçalar kullanılmıştır. Avlu giriş kapısının sağ tarafındaki duvarda, 13’ncü yüzyıla ait Türkmen Mezar taşı vardır. Taşın üzerinde, büyük baş hayvan motifi işlenmiştir.

Ayrıca, halkın yararlanması için avlu girişinin sağ yanına, ihata duvarı dışına bir çeşme yaptırılmıştır. Ancak mevcut yapıların hiçbirinde kitabe yoktur. Eski cami: Türbeye eklenti olarak yapılmıştır. Ahşap kırma bina, çatı ile örtülmüştür. Minaresi tek şerefelidir.

Çoban Dede ve Koru Dede Yatırları

Hasan bin Basri’nin muhafızları olduğu sanılan Çoban Dede yatırları da bu kasabadadır.

Afyonkarahisar İscehisar

Leylek Kayalığı

Seydiler kasabasında erken döneme tarihlenen bir kilise kalıntısıdır. Konik bir peri bacası oyularak, 3 katlı kilise yapılmıştır. Zemin kattaki şapelin içinde, kırmızı boya ile yapılmış geometrik süslemeleri görün.

Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar

 

Peri Bacaları ve Kaya yerleşimleri

Volkanik arazilerde görülen peri bacaları, sellenme sularının neden olduğu, farklı aşınma sürecinde oluşan sütun, piramidal sütun görünüşlü yer şekilleridir. Afyonkarahisar ilinin jeolojik yapısı gereği, volkanik arazi üzerinde bulunan İhsaniye, İscehisar, Bayat ve Bolvadin ilçelerinde değişik biçimlerde, şapkalı veya şapkasız çok sayıda peri bacaları vardır.

Ancak peri bacalarının en yoğun olduğu bölge: İscehisar ilçesinde Seydiler Kasabasından başlayarak İhsaniye İlçesinin Döğer kasabasına kadar uzanan ve Afyonkarahisar Valiliği tarafından yaptırılan Turizm kuşağı yolu ile birbirine bağlanan güzergahtadır. Seydiler kasabası içinde ve çevresindeki vadide çok sayıda irili ufaklı peri bacası bulunur.

Bunların boyu birkaç metreden 30 metreye kadar ulaşır. Grup halinde veya tek veya yamaçtan dışarı doğru çıkmış halde bulunurlar. Afyonkarahisar-Ankara karayolunun 20’nci kilometresinden bakıldığında bu peri bacalarının kimi genç bir kadın, kimi lale, kimi vezir gibi birbirinden bağımsız ve farklı görüntüler oluşturduğu görülür.

Beyaz ve krem renkli tabakalardan oluşan peri bacaları ve kaya tüflerine “Seydiler Tüf ve Aglonerası” denir. Bunlar günümüzden 25 milyon yıl önceki jeolojik devirde oluşan oluşumlar Seydiler bölgesinde yüzeye çıkmıştır. Kalınlığı 200 metreyi bulan tüf, Döğer bölgesine kadar uzanır.

Afyonkarahisar İscehisar

Frigya Vadisi

Frig vadisi, Afyonkarahisar, Eskişehir ve Kütahya illerini kapsar. Frig kültür yolunun üç rotası vardır.

Bunlardan biri: Afyonkarahisar girişi, Seydiler beldesi ve Karakaya köyü sınırından başlar ve toplam uzunluğu 45 km dir.

Seydiler bölgesi, Frig uygarlığından başlayarak Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve son dönem eserlerinin yanı sıra, yüzyıllar boyunca rüzgar, yağmur gibi etkilerle oluşmuş peri bacaları ile doğal bir müze gibidir. Güzergah üzerinde bulunan yerleşim birimleri, kültür varlıkları yönünden muhteşem güzeldir.

Bunlar arasında öne çıkanlar: Peri bacaları, kaya yerleşimleri, Kırkinler kaya yerleşimi, Çatağıl kaya yerleşimi, Alanyurt köyü, Selimiye kaya mezarları, Olukpınar köyü peri bacaları ve kaya yerleşimleri, Ağınönü inleri, Alanören-Alanyurt mezar odaları vardır. Frigya bölgesine yakın antik mermer ocakları, bölgenin önemini daha da arttırmaktadır. Güzergah üzerindeki yerleşim alanlarının yoğun olduğu bölgelerin başında İscehisar ve çevresi gelir.

Friglerin günümüze kadar ulaşan mimari eserleri ise, bölge geneline yayılmış olan ve işlenmesi kolay tüfler üzerindedir. Bu eserler: kaleler, mezar odaları, tapınaklar, evler ve ağıllardır. Demirden yapılmış araç gereçle tüfleri oyarak yapılan bu anıtlar günümüze kadar gelmiştir. Bu alandaki dev kaya anıtları ve kale tipi yerleşmeler, Friglerden kalma en önemli doğal anıtlardır.

Frig vadisi içinde bulunan önemli kaya yerleşmelerini: Seydiler’de, Ornaş’ta ve Selimiye’de görmek mümkündür. Bunlar tüflerin oyulmasıyla oluşturulan evlerdir. Bu dağlık alan, kale benzeri yerleşim yerleri de barındırır.

Frigler, Anadolu’da MÖ 6000 yılından beri tapılan Ana Tanrıçaya tapıyorlardı. Bu inançlarının gereği olarak, bereket getirmesi amacıyla özellikle Dağlık Frigya bölgesinin doğal giriş kapısı niteliğindeki Seydiler çevresinde yaptıkları Ana Tanrıça Matar Kubileya’nın kült anıtlarıyla zengin bir miras bırakmışlardır. Tüflerin içine oyulmuş, merdivenleri doğuya bakan, başka bir dinsel yapıt da oluşturmuşlardır.

Burada bir çeşit oturma yerine çıkan ve sunak olarak kullanılan merdivenler ve tanrıçanın oturması için hazırlanmış sembolik tahtlar vardır. Selimiye’nin İbrahim inlerindeki Manastırda, Seydilerin Kırkinler Kilisesinde, Ağın dağındaki Ağınönü kilisesinde ve İbrahim inlerinde kaya yerleşimi mezar odaları, kayalıkların en üst kısımlarında kaklıklar (su havuzcukları), kayaların ulaşılması güç yerlerinde ise mezar odaları vardır.

Tüfler üzerinde inşa edilen Frig kültürü, Roma dönemiyle birlikte farklı bir açılım kazanarak ününü günümüze kadar ulaştıracak bir faaliyet devam etti: Mermer.

Helenistik dönemde önemini kaybeden İscehisar yöresindeki yerleşim alanları, adlarını günümüze kadar ulaştıracak bir başlangıca sahne oldular. Bu dönemin ardından, İskender’in komutanlarından birinin adını alan Dokimeion şehri, günümüz İscehisar ilçesinin bulunduğu alanda kurulmuştu.

Daha sonra Romalıların Dokimeion şehrini almasıyla da mermer ocakları işletilmeye başlandı. Ancak Roma döneminden sonra mermer çıkarma işlemleri büyük ölçüde yavaşladı ve uzun bir durgunluk dönemine girildi. Ama aradan geçen yaklaşık 1500 yılın ardından, 1839 yılında Texier tarafından Dokimeion şehrine ait mermer ocakları tekrar keşfedildi.

Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar

 

KONARI KÖY KONAĞI

İlçe merkezine 15 km uzaklıktaki Konarı köyüne ilk yerleşim 1800’lü yıllarda görülür. Köy yörük soylarından Karakeçili olarak bilinen soydan gelmektedir. Köyde bulunan “Köy Konağı” Osmanlı döneminden kalmadır. Misafirhane olarak kullanılmıştır. Ancak günümüzde atıl durumdadır.

AĞIN DAĞI

Ağın dağı, ilçenin Karakaya ve Olukpınar köyleri arasındadır. Dağın güneydoğu yamaçları “Ağınönü” mevkiidir. Bu bölümde, 50-60 metre yükseklikteki yalçın kayalıklarda, geç Roma ve Bizans dönemine ait kaya yerleşimleri, mezar odaları, sarnıç, kilise, üst bölümlere çıkmak için merdivenler, dar ve uzun koridorlar bulunur. Ağın kayalıklarının çevresinde ise peri bacaları vardır.

Afyonkarahisar İscehisar

Ağın kaya kilisesi

Ağın dağı mevkiinde, tüf sarp kayalık yüzeyine oyulmuş kaya kilisesidir. Çevresine bitişik kaya odalarıyla birlikte 8-10’ncu yüzyıllar arasında yapılmış manastır yapısıdır.

Afyonkarahisar İscehisar
Afyonkarahisar İscehisar

 

BACAKALE ANTİK MERMER OCAĞI

Bacakale mermer ocağı, antik Persis dağında bulunmaktadır. Bacakale alanında 1000 metre genişliğinde, 4500 metre uzunluğunda ve 260 metre kalınlığında mermer yatakları bulunmaktadır. Bacakale mevkiinde önceki yıllarda ortaya çıkan Roma dönemine ait mermer ocağındaki bir bölümü işlenmiş mermer bloklar, daha iyi korunabilmesi ve açık hava müzesi çalışmaları için ilçe merkezine nakledilmiştir.

Bu bloklar, 1 kilometre uzaklıktaki İscehisar ilçe merkezinde bulunan tarihi Selçuklu köprüsünün yanına getirildi. Bu mermer bloklarda ilginç motifler ve desenler bulunmaktadır. Mermer açık hava parkı yapılıncaya kadar, bin civarında mermer taş, köprünün yanında korunacakmış. Bunun yanında, dokimeon kentinden ve ocaklardan çıkarılan 358 adet mermer eser, Belediye çabalarıyla merkezdeki meydan ve bulvarlara yerleştirilerek sergileniyor. Ayrıca, buradan götürülen çok sayıda mermer eser koleksiyonu da günümüzde Afyonkarahisar Müzesinde sergilenmektedir.

Afyonkarahisar İscehisar

DOĞLAT YAYLALARI

Doğlat köyü, il merkezine 48 km ve ilçe merkezine ise 26 km uzaklıktadır. Köyün iklimi karasal iklimdir. Köye ulaşım sağlayan yol asfalttır. Doğlat yaylasında Uluslararası Türk Dünyası Bilim ve Kültür Şöleni Şenlikleri yapılmaktadır. Yöre insanı buraya piknik yapmaya gidiyor.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.