Afyonkarahisar

afyon.zafer anıtı.1
Afyonkarahisar


Memleketimi anlatmak, başka bir güzellik. Evet, Öncelikle, lütfen şuna hep birlikte dikkat edelim ve özen gösterelim, buranın ismi Afyon değil, Afyonkarahisar.

Afyonkarahisar, belki yalnızca gezmek için buraya gitmeyeceksiniz ama burası konumu itibarıyla, ülkemizin metropol illerinin Antalya bağlantı noktasında bulunması nedeniyle, çoğu kez, yalnızca durmadan ve bazen de meşhur konaklama tesislerinde bir süre durularak geçilen bir yer olarak öne çıkıyor.

Belki ilginizi çeker, işte Afyonkarahisar’ın gerçek kimliği aşağıda.

Afyonkarahisar

ULAŞIM

Afyonkarahisar’a diğer belli başlı İllerin uzaklıkları şöyle: Ankara: 256 km. İstanbul: 460 km. İzmir: 327 km. Antalya: 292 km. Bursa: 273 Konya: 223 km. Evet: gördüğünüz gibi, Afyonkarahisar; sanki ülkemizin tam ortasında bir yer. Bu kadar merkezi konumda olmasına rağmen; yine de son yıllara kadar yeterli kalkınmayı gösterdiğine inanmıyorum, ama son yıllarda: sanırım büyük yatırımlar yapılıyor ve şehir daha güzel ve ekonomik olarak daha güçlü bir hale gelecektir.

Özellikle: yakın bir zaman öncesine kadar, şehrin içinden geçen şehirlerarası karayolu; şehir dışına taşınmış ve şehrin içindeki trafik yoğunluğu azaltılmış. Ayrıca: birçok yeni turistik tesis yapılmış ve halen yapılmakta. Ülkemizin tam merkezinde, birçok yolun kesişim noktasındaki bir mahallin, çok daha ileri ekonomik düzeyde olması gerekir diyorum ve zamanla ekonomik ve sosyal durumun daha da ileri düzeye ulaşacağına inanıyorum.

Bu arada: Afyonkarahisar, konumu ve geçmişte yapılan yatırımlar sonucu, bugün, demiryolu açısından da son derece şanslı bir durumdadır. Afyonkarahisar il merkezi, dört ayrı demiryolu hattının birleştiği noktada bulunan tek il merkezidir. Afyonkarahisar’a, ülkemizin pek çok ilinden demiryolu ile ulaşmak mümkündür.

genel.1
Afyonkarahisar

GENEL

Ege bölgesinin İç Batı Anadolu bölümünde bulunan Afyon ili, coğrafi konumu itibarıyla Marmara ve İç Anadolu bölgelerini, Ege ve Akdeniz bölgelerine bağlayan bir geçit olmuştur. Bu özelliği nedeniyle, tarih boyunca doğu ile batı, kuzey ile güney arasında bir köprü, bir intikal bölgesi olmuştur.

MÖ.3000 yıllardan başlayarak, bilinen 5000 yıllık bir tarihe sahip olan sırasıyla: Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar burada hüküm sürmüşlerdir.

Anadolu’nun üstünlüğünü ele geçirmek isteyen yada korumak için yapılan büyük savaşlardan: İpsos (MÖ.301), Miryakefalon (1176) ve Büyük Taarruz (1922) savaşları, Afyon topraklarında cereyan etmiştir. Geçiş ve kavşak bölgesi olması nedeniyle, Hititler Arzava seferine giderken, Afyon’dan geçmişlerdir. Frigler, gelip Afyon’a yerleşmişlerdir.

Persler, Apameia (Dinar)ı merkez edinmişlerdir. Roma ticaret yolları, Afyon’da düğümlenmiştir. Bizanslılar, Amarium (Emirdağ) u askeri üs yapmışlardır. Araplar ve Türkler, Anadolu’nun kilidinin Afyon’un alınmasıyla açılacağını düşünerek, Afyon’a saldırmışlardır. Haçlı seferleri buradan geçirilmek istenmiştir.

Selçuklular, Afyon’u üs olarak kullanmışlardır. Anadolu’da egemenlik kurmak isteyen Yunanlılar da, yine stratejik öncelik verdikleri Afyon’da üstlenmişlerdir.

genel.2
Afyonkarahisar

Afyonkarahisar’da karasal iklim hüküm sürer. Yazlar sıcak ve kurak, baharlar ılık ve yağışlı, kışlar soğuk ve kar yağışlı geçer. Ama, tek kelime etmek gerekirse, Afyonkarahisar, soğuk bir şehir, kar yağışı pek eksik olmuyor.

kocatepe üni.1
Afyonkarahisar

KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ

Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi, şehirde: üç kampüste eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdürüyor. Bunlar: Ahmet Necdet Sezer, Ali Çetinkaya ve Ahmet Karahisari kampüsü. Bu arada: eski Cumhurbaşkanlarımızdan Sayın Sezer’in Afyonlu olması nedeniyle, kampüslerden birine adı verilmiş.

Bu kampüslerde: Tıp Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Güzel Sanatlar Fakültesi gibi eğitim üniteleri var. Bu ünitelerde: öğrenciler için her türlü sosyal tesis bulunuyor.

zafer yürüyüşü.1
Afyonkarahisar Zafer Yürüyüşü

ZAFER YÜRÜYÜŞÜ

Afyonkarahisar Kocatepe Üniversitesi tarafından her yıl; 23-26 Ağustos tarihleri arasında düzenleniyor. Etkinlik: önce Ankara’da Anıtkabir ziyaretiyle başlıyor. Daha sonra şehir içinde çeşitli yerlerin gezilmesi sağlanıyor. Sonra: 26 Ağustos günü, saat: 01.00’de, Çakırözü Köyünden Kocatepe’ye yürüyüş başlatılıyor.

Onur ve gururun bir arada yaşandığı “Kocatepe Zafer Yürüyüşü” günün ilk ışıklarında sona eriyor. Etkinliğe; ülkemizin yaklaşık 50 üniversitesinden, 400 civarında öğrenci ve öğretim elemanı katılıyor. Ayrıca: sivil toplum örgütleri ve Afyonkarahisar ile ülkemizin diğer birçok ilinden gelen vatandaşlar da katılabiliyorlar.

Bakın, bu bana bir şey hatırlatıyor. Avustralya ve Yeni Zelanda devletlerinin; her yıl Nisan ayında gerçekleştirdikleri “Anzak günü” törenlerini. Belki biliyorsunuz dur; “ Her yıl, Nisan ayında, Avustralya ve Yeni Zelanda devletleri, düzenlenen büyük organizasyonlar ile, onbinlerce genci, uçaklarla, ücretsiz olarak, 20 saat uçak yolculuğuna gönderiyorlar.

Bunlar: Gelibolu’da, Anzak koyu olarak isimlendirilen yerde: geceden yerleşiyorlar ve sabaha karşı, dedelerinin yaptığı gibi, yarı bellerine kadar Çanakkale boğazının serin sularına girip, karaya doğru ilerliyorlar, ataları için dini ayin düzenliyorlar.”

Evet: eminim ki, bu gerçeği çoğumuz bilmiyoruz, ama nesillerin geçmişine sahip çıkması açısından, muhteşem bir uygulama. Evet, zafer yürüyüşü denilince, benim aklıma gelen bu. Bu gençlerimiz; yıllar önce Büyük Taarruz sırasında atalarının yaşadıklarını yaşamak istercesine, bu yürüyüşü organize ediyorlar, ne denir, tebrikler, umarım bu yürüyüşler, yüzlerce yıl sürer, devam eder.

Afyonkarahisar Özdilek Tesisleri

ÖZDİLEK TESİSLERİ

Afyonkarahisar denilince, sanırım buradan geçen herkes, bu tesislerde, kısacık ta olsa bir mola vermiştir. Çünkü: gerçekten her türlü ihtiyaca cevap verebilen bir tesis. 1996 yılında açılan ve 350 personelin çalıştığı büyük bir tesis. Gerek alışveriş, gerekse yiyecek ve gerekse tuvalet olarak, temiz, düzenli ve yeterli bir tesis.

Özellikle: çevredeki diğer tesisler açılmadan önce, tüm yolculuklarda, mola noktası kesin olarak burası idi. Hatta: insanlar burada birbirleriyle randevulaşıyorlar ve bazen de büyük rastlantılar burada gerçekleşiyordu.

Evet, Özdilek Tesisleri, merkeze 10 km. uzaklıkta. Burada: lokum üretim tesisi bulunduğundan, özellikle, yolculuk edenler, buradan taze lokum alıyorlar.

İKBAL TESİSLERİ

Evet, bilmediğiniz ilginç bir nokta, İkmal ismi, bizzat Atatürk tarafından konulmuş. Afyon’un en büyük şirketi İkbal, 1922 tarihinde küçük bir lokanta olarak kurulduğunda, ismi “Zümrüt” imiş. 1934 yılında, Atatürk, Afyon’u ziyaret ettiğinde, Zümrüt’ün sahibi Salim Usta’nın yemeklerini tadar ve çok beğenip ustayı yanına çağırtır.

Salim Usta, Zümrüt adında küçük bir lokantası olduğunu söyler. Atatürk; zümrüt ismini beğenmez ve lokantanın ismini, bahtı ve önü açık anlamına gelen “İkbal” koymasını ister. İkbal, şimdi: pastırma ve sucuk da üretiyor.

Evet, tesis: Afyonkarahisar-İzmir karayolu üzerinde. Ama: tam köşede bulunması nedeniyle, bütün yollardan ilerleyenlerin ulaşabileceği, Özdilek tesislerinin hemen karşısındaki bir mekan. Geniş otoparkı ve her türden markanın satıldığı mağazaları ile ön plana çıkmış. Ayrıca: güzel bir restoranı var.

Küçük bir de market. Alışveriş mekanlarında gezerek, yorgunluk atabilirsiniz. Yoksa; büyük metropollerde yaşayanların kendi yaşadıkları yerlerde rahatça bulabilecekleri ürünler satılıyor, fiyatlar da pek düşük değil. En güzel yanı, sanırım burada üniversite öğrencileri çalışıyor, bu çok güzel bir uygulama, ekonomik durumları açısından bu öğrencilere buralarda çalışma olanakları yaratılması gerçekten güzel.

Zaten bu durum gelen müşteri açısından da önemli, çünkü satıcı ile müşteri arasında, olumlu kontak kurulabiliyor. Evet: sucuk-ekmek ve ekmek kadayıfı burada da var. Yemekleri lezzetli ve fiyatları nispeten uygun. Self servis uygulaması var. Siz yine de, burada sucuk ekmek değil, diğer yemeklerden yemelisiniz, özellikle rosto ve tandır. Üstüne de kaymaklı ekmek kadayıfı. Çünkü: özellikle yoğun kalabalık olan günlerde, gelen sucuklar çoğu kez çiğ.

CUMHURİYET TESİSLERİ

Afyonkarahisar-Antalya kavşağı üzerinde, 60 dönüm arazide kurulmuş. Merkez içinde: market, kafe, restoran, self servis, alakart ve Özsüt dondurma ve pasta çeşitleri bulunuyor. Markette ise: Cumhuriyet sucukları ve Afyon’un meşhur lokum çeşitleri, satışı yapılıyor.

Ama: bu marketin fiyatları çok uçuk yani yüksek. Kafe restoranda: sucuk ızgara, sucuk döner, et döner, hamburger ve tost var. Ama, biraz önce söylediğim gibi, buradaki fiyatlar da yüksek. Tek cazip tarafı: 600 araçlık yani büyük otoparkı ve tertemiz, gayet büyük tuvaletleri.

afyon.sucuk yapımı.1
Afyonkarahisar Sucuk

SUCUK

Afyonkarahisar’dan geçip de, sucuk almamak olmaz. Sucuk, ülkemizde severek tüketilen ve üretimi çok eskilere dayanan, geleneksel et ürünü. Üretiminde: sığır, koyun ve manda etleri veya bu etlerin belirli orandaki karışımları kullanılıyor. Etler, önce toz şeker ve nitrit gibi kürleme maddeleri, çeşitli baharatlar ve sarımsak ile kıyılıyor.

Daha sonra, kılıflara doldurulan bu karışımın fermantasyon ve kuruma aşamaları geçirmesiyle, sucuk elde ediliyor. Sucukculuk: Afyonkarahisar’da, uzun yıllardan beri yapılmakta. Sucuk imalinde, kaliteli et kullanıldığından, buranın sucukları özellikle tercih ediliyor.

afyon.haşhaş.1
Afyonkarahisar Haşhaş

HAŞHAŞ

Haşhaş bitkisinin üretimi, çok eski zamanlardan bu yana yapılıyor. MÖ.5’nci bin yıllarda, Sümerlerin yazıtlarında, haşhaşın mevcudiyeti görülüyor.

Asuri kabartmalarında da, haşhaş resimleri görülmüş. Bazı iddialara göre: haşhaşın anavatanı:; Orta Asya yani Türkistan. Ancak:; Anadolu’da ve özellikle Afyon dolaylarında bulunan Etiler döneminden kaldığı iddia edilen taş kabartma ve hatta paralarda, haşhaş resimleri görülüyor.

Bu eserler: Afyon Müzesinde bulunmakta. Zaten, şehrin ismi de, bu bitkiden geliyor. Türkiye’de haşhaş ekimi ve alımı devlet kontrolünde ve izni altında yapılır. Yıllık 12.000 ton kadar haşhaş ekimi yapılır. Bunun büyük bölümü ise, Afyon sınırları içindedir. Osmanlı döneminde, Sultan II. Selim tarafından: Afyonun hası burada yetişiyor denilerek şehrin ismi verilmiş.

afyon.lokum.1
Afyonkarahisar Lokum

LOKUM

Evet, Afyon yöresinde bulunduğunuzda mutlaka gözünüze çarpacaktır, bir çok çeşidi bulunan lokumlar burada üretiliyor. Mutlaka tadına bakmalısınız. Hatta, çoğu insan, yakınlarına yolculuk anısı olarak Afyon lokumu alıp götürmektedir. O kadar çok çeşidi var ki, şaşacaksınız ve de çok taze olması büyük avantaj.

KAYMAK

Kaymak, eskimeyen lezzetlerdendir. Manda sütünden yapılan makbuldür. Ekmek kadayıfının üstüne konularak yenilir. Mutlaka deneyin. Tadına doyamayacaksınız.

afyon.ekmek kadayıfı.1
Afyonkarahisar Ekmek Kadayıfı

EKMEK KADAYIFI

Afyon bölgesinde yapılan bir tatlı türü. Üzerine kaymak konulduğunda, tadına doyum olmaz. Mutlaka denemelisiniz.

NE YENİR

Afyonkarahisar mutfağı; geleneksel lezzetleriyle zengin çeşitliliğe sahiptir. Özellikle: hamur işlerinde haşhaş ve haşhaş yağı kullanımı yaygındır. Yemeklerde ise, etin özel bir yeri vardır. Nohut ve buğdaydan elde edilen, göce ve düğü (ince çekilmiş bulgur) yemeklerde çokça kullanılır.

Özel günlerde kurulan meydan sofralarında, toplu yemek yenir ve bu yemeğe “sıra yemeği” denir. Sıra yemeğinde, 10-15 çeşit yemek bulunur. Yemek sonunda, sindirimi kolaylaştırması için, “bamya çorbası” verilir.
Buranın en meşhur yiyeceği: Patlıcan böreği. Evet; bunun dışında: ekşili bamya, tadılması gereken lezzetlerden. Ayrıca, buraya özgü kaymak ve kaymaklı ekmek kadayıfı.

GEZİLECEK YERLER

arkeoloji müzesi.1
Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesi

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Konya yolu üzerinde, Kurtuluş Caddesindedir. Oldukça zengin bir koleksiyona sahiptir. Bölgedeki 40 kadar höyük, 20 kadar antik şehirden derlenen eserler ile, kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans devrine ait kazı çalışmaları sonucu bulunan eserler sergileniyor.

Müzenin bahçesinde: Herakles, İmparator Hadrian tipi büyük heykeller, İon-Korint tipi sütun başlıkları, üzeri yazıtlı veya kabartmalı ve bölgenin tipik eserleri arasında olan “Kapı Tipi Mezar Stelleri”, pişmiş toprak lahitleri ve çeşitli mimari eserler sergileniyor. Müzede mevcut arkeolojik eser sayısı: 13.276’dır. Ayrıca: 26.564 sikke, 33 el yazması kitap bulunmaktadır.

Yıllık ziyaretçi sayısı: 12 bin civarında. Müzenin en önemli yanı: Türkiye’de eser bakımından, beşinci sırada bulunması. Evet, yani eser sayısı ve kalitesi gerçekten yüksek. Müzede: Hitit dönemine ait, dünyada benzeri bulunmayan bir eserde sergileniyor, gittiğinizde göreceksiniz.

Bu eser: Afyonkarahisar’a bağlı Çavdarlı Köyü yakınlarındaki Kovalık Höyüğünde yapılan çalışmalar sonrasında ortaya çıkartılan ve dünyada benzeri olmayan, Hitit dönemine ait erkeklerin kutsal sayıldığını gösteren “Libasyon” adı verilen bir kap.

Ayrıca: müzede sergilenen, Hitit dönemine ait mermer üzerine resim yazısı da büyük ilgi çekiyormuş.
Müzede sergilenen eserlerden: Afyonkarahisar mermerinin geçmiş dönemlerde heykeltıraşlıkta kullanıldığı görülüyor. Afyon mermeri, bu özelliği nedeniyle, dünyanın değişik mekanlarını süslemiş. İnsan figürlerinde, tapınaklarda, kiliselerde, ünlü kişilerin mekanlarında Afyonkarahisar mermeri görmek mümkün.

zafermüzesi.1
Afyonkarahisar Zafer Müzesi

ZAFER MÜZESİ

Anıt park karşısında, Hükümet konağı yanındadır. 1913-1914 yılları arasında yapılmıştır. Bina 1985 yılında Zafer Müzesi olmak üzere, tahsis edilmiş ve 1992 yılında; Başkomutan Tarihi Milli Park Müdürlüğü buraya taşınmıştır. Dekorasyon ve düzenleme çalışmaları devam eden bu binanın önemi, tüm ulusun ölüm-kalım mücadelesi verdiği bir döneme (1919-1922) ait olmasındandır.

Evet: zemin katta 10 oda, 1 toplantı salonu, üst katta 9 oda ve sergi salonu var. Başkomutan Meydan Muharebesinin planlandığı ve taarruz emrinin verildiği yerdir. Müzede: Başkomutan savaşı ile ilgili bilgiler verilmesinin yanında, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa ve Batı Cephesi Harekat Şube Müdürü Tevfik Bıyıkoğlu anısına, kaldıkları odalar düzenlenmiş ve ziyarete açıktır.

Afyonkarahisar Zafer Anıtı

ZAFER ANITI

Şehir merkezindeki Anıt park içinde, kübik bir kaide üzerinde, Türk ve Yunan güçlerinin sembolü, iki insanın bulunduğu ve Türk’ün zaferini anlatan, 1936 yılında açılan bir anıttır. Devrin önemli heykeltıraşlarından Krippel tarafından; 1934-1945 yılları arasında yapılmıştır. 27 Ağustos 1922 tarihinde Kurtuluş Savaşında, Afyon’un Yunan saldırılarından kurtarılışını sembolize eden, tunçtan bir anıttır.

Anıt: yeşil porfır bir platform üzerindedir. Yine porfirden dikdörtgen bir kaidenin taşıdığı, iki çıplak insan figüründen meydana gelen bir kompozisyondur. Kaidenin uzun kenarında çerçeveler içinde, rölyef halinde işlenmiş Kurtuluş Savaşını simgeleyen figürler var.

Kaidenin ön yüzünde: Atatürk’ün portresi, sol yönünde de Atatürk, İnönü ve Fevzi Çakmak’ın, harita üzerinde Başkumandanlık Savaşını planlarken yapmış oldukları hazırlıkları, arka yüzünde de, askerin taşıdığı sancağı, işgalden kurtulan halkın öpmesi, sağında da Mehmetçik’in süngü taarruzu kabartmalar halinde tasvir edilmiştir.

Kaidenin üzerindeki heykeller: normal insan boyutlarından daha büyük ve hareketler son derece canlıdır. İşgalcileri sembolize eden ve yerde yatan figürün; büyük bir çaresizlikle aşağıya sarkmış olan başındaki ızdıraplı yüz ifadesi ve bitkin vücudu, yenilgiyi göstermektedir.

Ayaktaki figürün yüzünde ise, büyük bir hiddet ifadesi vardır. Gerilmiş adaleleri, şişmiş boyun damarları, yukarı kalkmış kolları, biri yumruk şeklinde sıkılmış, diğeri bir şeyi parçalayacakmış gibi açılmış elleri ile, ayakları altında yatan figüre, yukarıdan bakarak adeta ezmektedir.

Atatürk: 1937 yılında, Afyon ziyaretinde, anıt hakkında: “ Büyük Zaferi en iyi anlatan anıt” diyerek, beğenisini dile getirmiştir. Zaman içinde, heykelin üzerinde meydana gelen oksitlenme ve deformasyon, 2008 yılında yapılan çalışmalarla temizlenmiştir.

Evet: bakın tüm ülkeyi gezdim, ama gerçekten bu derece anlamlı, canlı bir anıt gördüğümü söyleyemem. Afyonkarahisar yöresine yolunuz düşerse, mutlaka gidin ve bu muhteşem anıtı görün. Kesinlikle çok beğeneceğiniz, muhteşem bir anıt.

kocatepe anıtı.1
Afyonkarahisar Kocatepe Anıtı

KOCATEPE ANITI

Şehir merkezinde, Örnekevler Mahallesinde bulunan park içinde, basamaklarla çıkılan, yüksek bir teras ortasında, kaide üzerinde Atatürk’ün Kocatepe’ye çıkış anını gösteren heykel anıtı, 1970 yılında açılmış olup, heykeltıraş Namık Denizhan tarafından yapılmıştır.

Afyonkarahisar Ulucami
Afyonkarahisar Ulucami

ULUCAMİ

Camikebir mahallesindedir. Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahrettin Ali’nin oğlu Sancak Beyi Nasredüddin Hasan tarafından, 1273 yılında yaptırılmıştır. Mihberi: Emirhaç Bey, süslemeleriyse Nakkaş Mahmut Oğlu Hacı Murat tarafından yapılmıştır. Minaresi tuğladandır. 40 ahşap sütun ve başlık üzerine oturtulmuştur. Düz toprak damlıdır. 1341 yılında onarılmıştır.

afyon.kale.2
Afyonkarahisar Kalesi

AFYON KALESİ

Her ne kadar bu kaleye çıkmasanız da, uzaktan geçerken, ana yol üzerinde ilerlerken; bu kalenin bulunduğu kaya blokunun uzaktan muhteşem görüntüsün mutlaka göreceksiniz. Evet, her gelip geçtiğinizde, belki bir-iki saniye bakıp geçtiğiniz kale, gerçekten ilginç bir yer. Buyurun kale ile ilgili ayrıntılı bilgi. Umarım bir gün, buralardan geçerken, 3-4 saatlik bir zamanınız olur ve bu kaleye çıkarsınız.

Kaleye çıkış zamanı, ortalama: 30 dakikadır. Volkanik özellikle, doğal bir kaya kütlesinin üzerinde kurulmuştur. Yüksekliği: 226 metredir. Arzava ülkesine sefer düzenleyen Hitit İmparatoru II. Murşili tarafından, MÖ.1350 yılında, askerlerinin kışı geçirmeleri amacıyla yapıldığı sanılmaktadır. Kalenin o zamanki ismi Hapanuva (yüksek tepe şehri) dır. Sonraki dönemlerde, eklerle daha da genişleyen kale, çevrenin kontrolü için önemli bir stratejik konumdadır.

afyon.atatürk afyonda.1
Afyonkarahisar

Kale zirvesinde: Ana Tanrıça Kybele’ye adanmış bir çok tapınma yerleri ve 4 adet büyük sarnıç (su çukuru) var.

Malazgirt savaşından sonra, 11’nci yüzyılda, Selçuklular buraya yerleşirler. Burada yaşayan Türk boyları, kayalar üzerindeki bu kaleye “Karahisar” adını verirler. Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat, bu kalede hazinelerini saklar.

Bu yüzden de, “Hisar-ı Devle” ismiyle tanınır. Selçuklu Vezirlerinden Sahip Ata Fahrettin Ali ve oğullarına, kale muhafızlığı verilir ve bu nedenle de ismi “Karahisar-ı Sahip” olur.

Osmanlı döneminde, Sultan II. Selim, kaleyi onarır ve en iyi Afyon’un bu çevrede yetişmesinden ötürü de, kaleye “Afyonkarahisar” ismi verilir.

afyon.kale.3
Afyonkarahisar

Dik bir tepe üzerindeki kaleye: kayaların üstüne oyulmuş merdivenlerle çıkılır. Bunlar: iç ve dış olmak üzere, iki bölümden oluşur. Kız kalesi veya kız kulesi denilen kalenin iç bölümü, muhafızlara ayrılmıştır. Sultan Alaeddin Keykubat burada: cami, saray, erzak ambarı, cephanelikler, 8 su sarnıcı ve değerli eşyaların saklandığı bir de mahzenler yaptırmıştır.

Burası; askeri amaçlı olduğundan halkın oturacağı yerler bulunmaz. Buradaki caminin süslü bezemeleri olan minaresi yıkılmıştır. Ayrıca, kalenin batı kapısı üzerindeki iki yazıttan biri: Alaaddin Keykubat’ın ve diğeri ise Sultan II. Selim’in yaptırdığı onarımları belirtir.

Afyonkarahisar

EFSANELER

Hazreti Ali ya da Düldül’ün ayak izleri efsanesine göre: İslam halifelerinden Hazreti Ali, atı Düldül’ün üzerinde, dağdan dağa uçarak sefer yapmaktadır. İşte böyle seferlerin birinde, Afyonkarahisar’a gelen Hz. Ali, Hıdırlık Dağında konaklamak için sertçe yere basınca, buradaki bir kaya üzerinde ayağının izi kalır.

Daha sonra, Hıdırlıktan kaleye atlayan Düldül, burada da dizginlenince bu kez ön ayağının izi, bir kayanın üzerinde kalır. Hz. Ali, Düldül’ü sulamak için, su yalağına vardığında, atı bağlayacak bir yer bulamaz ve dört parmağı ile yalağın yanındaki bir taşa vurarak taşı deler ve atı buraya bağlar.

Yukarıda belirttiğim gibi : Afyonkarahisar kalesinde, bugün Düldül’ün ayak izi ile atın bağlandığına inanılan kaya üzerinde delik, hala varlığını korumaktadır.

Başka bir efsaneye göre: Afyonkarahisar’da, 740 yılında öldüğü konusunda, tarihçilerin birleştiği Battal Gazi ile yakın arkadaşı Ahmet Tarhan; kaleyi ele geçirmek için sıkı bir kuşatma yaparlar. İçeridekilerin dışarısı ile bütün bağları kesilir. Kale komutanı, bunun üzerine Bizans imparatoruna haber salar ve 100 bin kişilik bir ordu yardım için yola çıkar.

Kalenin burçlarından Battal Gaziyi görerek aşık olan komutanın güzel kızı: o’na bir kötülük gelmemesi için, çimler üzerinde uyumakta olan Battal Gazi’ye bağırır, ancak duyuramaz. Sonra bir kağıt yazar, taşa sarar atar. Battal Gazi, bir iki kıpırdandıktan sonra, hareketsiz kalır. Battal’ın uyunmadığını gören kız telaşlanır.

Babasına, Türklerin komutanının çayırda uyuduğunu söyler ve güya o’nu öldürmek için zehirli bir hançer ister. Battal Gazi’nin yanına gelen kız, onu ölmüş olarak bulur. Çünkü attığı taş, Battal’ın kulağına gelmiş ve ölümüne neden olmuştur. Kız üzülür ve hançeri kendi kalbine saplayarak hayatına son verir.

Bizans ordusu kalenin eteklerine geldiğinde, amansız savaş başlar. Ahmet Tarhan, askerleriyle birlikte şehit olur. Ahmet Tarhan, Karahisar Kalesinin eteklerinde, şu anda Ulu Cami’nin karşısındaki mezarına gömülür. Yenilgiden sonra çok şiddetli bir fırtına başlar ve Battal’ın cesedini Eskişehir dolaylarına atar. Böylece, Bizanslılar, Battal Gazi’nin öldüğünü anlayamazlar ve daha uzun süre onun korkusuyla yaşarlar.

Afyonkarahisar Kalesi Dilek Yeri

DİLEK YERİ

Karahisar Kalesi: tarih boyunca, evlenmek isteyen kızların iyi bir kısmet diledikleri, kısmeti bağlı olanların kısmetlerinin açıldıkları yer olmuştur. İnanışa göre: taliplisi çıkmayan ya da evlenme zamanı gelmiş kızlar, yanlarında yaşlı bir kadınla birlikte, Cuma günü, Karahisar kalesinin yolunu tutarlar.

Ancak, yanlarında birde asma kilit alırlar, kilit kaleye çıkılmadan önce kilitlenir. Kaleye çıkıldıktan sonra, yaşlı kadın kaleye çıkılmadan önce kilitlenmiş olan kilidi kızların başlarında açarak, inanışa göre bahtlarını açar. Daha sonra kızlar Kız Kulesinden :” Bahtım bahtım, Altın bahtım, Evlenecek vaktım.” diyerek bağırırlar.

İnanılan odur ki, tahminen bir hafta sonra, bu kızlara hayırlı birer nasip çıkar ve nişanlanırlar. Bu gelenek, Hıdırelmez’de daha çok ilgi görmekte ve Hıdırellez sabahı erken saatlerde kaleye çıkan kızlar, Kız Kulesinden dileklerini bağırmaktadırlar. Kimi zaman kadınların ya da erkeklerin de Kız Kulesinden: çeşitli dileklerde bulundukları gözlenmektedir.

Kalede: Kız Kulesinin yanında, bir şarapnel oyuğu gibi, insan boyunda olan taşın içinde yatan kadınlar, çeşitli dileklerde bulunurlar. Kalenin kapısının kemerinde bulunan bir oyuğa, bir dilek tutup, 3 taş atılmaktadır. Eğer taşların üçü de oyuğa girerse, dileğin yerine geleceğine inanılır.

Yine, kalenin kapısının önündeki uçmak ağacına insanlar üzerlerinden bir bez ya da ip parçası kopararak bağlamak suretiyle dilekte bulunurlar.

TERMAL TESİSLER

afyon.gazlıgöl kaplıcası.1
Afyonkarahisar Gazlıgöl Termal Turizm Merkezi

GAZLIGÖL TERMAL TURİZM MERKEZİ

İl merkezine, 21 km. uzaklıkta, Eskişehir karayolu üzerinde İhsaniye ilçesine bağlı, Gazlıgöl kasabası içindedir. Kaplıcada, halen 5 adet umumi havuzlu hamam, 4 adet havuzlu dubleks villa, 16 adet de çift odalı küvet tipi banyolu üniteler bulunmaktadır. İşletmedeki toplam yatak kapasitesi: 404 dür.

Kaplıcanın suyunun sıcaklığı: 45-68 derece ve debisi saniyede 9 litredir. Kimyasal özellikleri: hiperterm, hipotenik, alketihir karbonatlı ve hafif radyoaktif bileşiminden oluşmaktadır. İçme ve banyo tedavisinde kullanılmaktadır.

İçme suyu olarak: ağrılı ve spazmalı böbrek hastalıklarına, mide rahatsızlıklarına, karaciğer ve safra yolları ve bağırsağın spastik ağrılarına iyi geldiği söyleniyor.

Banyo tedavisi ise: romatizmal, nevralji, nevrit, artroz, kadın hastalıkları ve saboreik deri hastalıklarına tavsiye edilmektedir.

afyon.ömer kaplıcası.f1
Afyonkarahisar Ömer Kaplıcası

ÖMER KAPLICASI

Afyonkarahisar-Kütahya karayolu üzerinde, Afyonkarahisar merkezine 15 km. uzaklıktadır. Ömer kaplıcası: adını Ömer Dede yatırından almıştır. Suyunun sıcaklığı: 46-71 derece arasındadır. Litrede 1 gr.dan fazla karbondioksit ihtiva etmesi nedeniyle, gazlı sular gurubuna girer.

Kaplıca suyu: romatizmal hastalıklar, solunum yolu hastalıkları, kadın hastalıkları, kemik ve kireçlenme hastalıkları, beslenme bozuklukları ile sinir-kas yorgunluklarının tedavisinde kullanılır. Kaplıcada; konaklama sorunu bulunmamaktadır. Ayrıca: 1 adet kapalı yarı olimpik yüzme havuzu, 2 adet Türk Hamamı, 1 adet büyük kapalı yüzme havuzu bulunmaktadır.

afyon.gecek kaplıcası.1
Afyonkarahisar Gecek Kaplıcası

GECEK KAPLICASI

Afyonkarahisar merkezine 18 km. uzaklıkta, Afyonkarahisar-Kütahya yolu üzerindedir. Kaplıca şifalı sularının yanı sıra mesire yeri olarak da ünlenmiştir. Suyunun sıcaklığı: 46-71 derece arasındadır.

Kaplıca suyu: romatizmal hastalıklar, solunum yolu hastalıkları, kadın hastalıkları, kemik ve kireçlenme rahatsızlıkları, sinir ve kas yorgunluklarına iyi gelmektedir. Konaklama sorunu yoktur. Ayrıca: 1 bayanlara ve 1 erkeklere olmak üzere, iki tane kapalı yüzme havuzu vardır.

afyon.mermer ve el ürünleri teşhirsatış.1
Afyonkarahisar Mermer ve El Ürünleri Teşhir-Satış Merkezi

AFYONKARAHİSAR, MERMER VE EL ÜRÜNLERİ TEŞHİR-SATIŞ MERKEZİ

Türkiye mermerinin, % 28’ini üreten İscehisar, aynı zamanda ülkemizin dört bir yanında üretilen mermerlerin pazarlandığı bir yerdir. Burada: öncelikli olarak, mermer mozaik ürünleriyle gravürle işlenmiş çeşitli mermer ürünler sergileniyor.

Ayrıca: çeşitli ilçelerde üretilen el sanatları ve dokuma ürünleri de burada tanıtılıyor ve satışa sunuluyor. Ayrıca, mermercilikle uğraşan esnafın atölyelerinde işlenen çeşitli mermer ürünlerinin sergilenmesi ve tanıtımı için de kampus içinde, açık alanda 26 adet açık hava sergisi oluşturulmuş.

Snowroom;20 bin metrekarelik bir alanda. Bunun 1200 metrekaresi kapalı alan. Tesis alanı içinde: ayrıca, açık-kapalı sergi alanları, kafe, restoran vs. sosyal donatı mevcut. Sivrihisar istikametinden, Afyonkarahisar’a gelmeden önce; burayı göreceksiniz.

Biraz önce sözünü ettiğim mermer ürünlere merakınız varsa veya merakınız olmasa da kısa bir zamanınız varsa, buraya uğrayıp, gerçekten el emeği muhteşem güzellikteki ürünleri görebilirsiniz.

başkomutanlıkmilliparkı.2
Afyonkarahisar Başkomutanlık Milli Parkı

BAŞKOMUTANLIK MİLLİ PARKI

Ankara-İzmir karayolu, Antalya-Afyon karayolu ve İstanbul-Bursa-Eskişehir karayolu ile buraya ulaşım sağlanmaktadır. 26 Ağustos tarihinde, Kocatepe’den başlayan Türk Kurtuluş Taarruzu, 27-28 Ağustos tarihlerindeki kanlı muharebelerde, Kocatepe bölgesindeki düşman kuvvetlerini önüne katarak sürmüş ve 29 Ağustos’ta, Afyon’a ulaşmıştır.

Beş gün; geceli-gündüzlü aralıksız süren meydan savaşını, Ulu Önder Atatürk’ün; 26-30 Ağustos 1922 tarihinde, bütün dünyayı şaşırtan bir başarı ile sonuçlandırdığı Kurtuluş Savaşının geçtiği yörelerdeki tarihi olgular, Başkomutan Tarihi Milli Parkının ana kaynak değerini oluşturmaktadır.

başkomutanlıkmilliparkı.3
Afyonkarahisar Başkomutanlık Milli Parkı

Kocatepe ve Dumlupınar bölümlerinde ormanlık alanlar içinde, bütün yıl, su bulunan vadi boyları, pek çok endemik türleri kapsayan bitki örtüsü ve yaban hayatı zenginlikleri, Milli Parkın diğer değerlerini oluşturur.

Milli Park içinde: ana iki bölüm içinde yer alan, Kocatepe ve Dumlupınar savaş alanları, Şehitlikler ve anıtlar görülmesi gereken yerlerin başında gelir. Ayrıca, ormanlık alanlardaki vadi boylarında, bitki zenginliği, ziyaretçileri etkiler.

Akören mevkiindeki günübirlik kullanım alanı, ziyaretçilere piknik yapma imkanı sağlamaktadır. Çalköy göleti ve çevresi rekreaktif amaçlı kullanıma uygun olup, çadırla konaklama imkanı sağlanmaktadır.

KOCATEPE ŞEHİTLİĞİ

Kocatepe: Afyon’un 20 km. güneyinde, Büyük kalecik Kasabasındaki bir tepedir. Başkomutan Tarihi Milli Parkı içindedir. Anıt; Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Türk Ordusunun karargah kurduğu ve Kocatepe’de verilen Milli Mücadelede şehit düşen kahramanlarımız adına, 1972 yılında yaptırılmıştır.

kocatepe.atatürk.1
Afyonkarahisar Kocatepe Atatürk Anıtı

KOCATEPE ATATÜRK ANITI

Atatürk; Büyük Taarruzu, günümüzde de varlığını sürdüren siperden bizzat sevk ve idare etmiştir. Kocatepe’ye: Milli Savunma Bakanlığı tarafından, 1953 yılında bir anıt yaptırılmış ve üzerine yazıt konulmuştur. Kültür Bakanlığı da, 1993 yılında: Atatürk Anıtı ve çevre düzenlemesi yapmış ve Kocatepe ziyarete açılmıştır.

Bronzdan yapılan Atatürk Anıtı; 4 ton ağırlığında ve 7.5 metre yüksekliğindedir. Atatürk; elinde sigarası, dalgın, yürüyor. Yoldan geçerken, uzaktan bu görüntüsü seçebilirsiniz. Hemen önünden geçeceksiniz, dinlenmek için ayıracağınız kısa bir zaman parçasını, burada değerlendirebilirsiniz.

YÜZBAŞI AĞAH EFENDİ ŞEHİTLİĞİ

Büyük Kalecik Kasabasında, Kurtkaya Mevkiinde, Kurtuluş Savaşımız sırasında, 27 Ağustos 1922 günü şehit olan Bayburtlu Yüzbaşı Agah Efendi ile Sinoplu Üsteğmen Feyzullah Efendi ve 101 silah arkadaşının bulunduğu şehitliktir. Şehitlik; 1972 yılında onarılmış, 1993 yılında Kültür Bakanlığı tarafından yenilenmiştir.

BÜYÜK TAARRUZ ŞEHİTLİĞİ VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ANITI

Afyonkarahisar’a 16 km. uzaklıkta bulunan Afyon-Antalya-İzmir yol kavşağında, Işıktepe üzerinde yapılmıştır. 26-27-28-29 Ağustos 1922 tarihlerinde şehit düşen 275 subay ve 2150 Mehmetçik anısına, 1993 yılında yapılmış olan şehitliğin alanı: 3 bin metre karedir. Yolun hemen sağında, geçerken uzaktan görebiliyorsunuz.

ALBAY REŞAT ÇİĞİLTEPE ŞEHİTLİĞİ

Sincanlı İlçesinin güneyinde, Başkomutan Tarihi Milli Parkı içinde, Çiğiltepe mevkiindedir. 57’nci Tümen Komutanı Miralay Reşat Bey, Büyük Taarruzun ikinci günü olan 27 Ağustos 1922 tarihinde, Atatürk’e verdiği sözü yerine getiremeyerek, hedefini ele geçirememenin verdiği üzüntü ile intihar eder. Ancak, yarım saat sonra, Çiğiltepe alınır. Şehitlik, Reşat Bey ve o bölgede şehit düşen askerlerimiz adına, 1995 yılında yaptırılmıştır.

ANITKAYA ŞEHİTLİĞİ

Afyon-Kütahya karayolu üzerinde, Anıtkaya kasabasındaki bir höyük üzerinde, üst terasta, Kurtuluş Savaşımız sırasında, 28 Ağustos 1922 günü, 13 ve 20’nci Alaydan şehit olanlar anısına, 1924 yılında, piramidal bir anıt dikilmiştir. 1972 yılında çevre düzenlemesi yapılmıştır.

Burdur şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Afyonkarahisar Dinar

dinar.genel.1
Afyonkarahisar Dinar

Dinar, memleketim, orada uzun süre yaşamasam da memleketim, sık sık görme şansım olmasa da halen orada yaşayan akrabalarım var. Buraya zaman ayırın gezin, Eldere’yi görün, hiç zamanınız yok ise, Suçıkan denen yerde, bir mola verin, göldeki balıkları, ördekleri görün, gölün hemen kıyısındaki restoranda saç tava yiyin, çay için, yorgunluğunuzu atın ve yolunuza devam edin.

Evet Dinar, memleketim maalesef tüm bu merkezi konumuna rağmen, yıllar içinde sürekli depremlerle sarsılmış ve bu depremler ilçeye büyük hasarlar vermiş, can kayıpları olmuştur, elbette bunlar acı birer hatıra olarak tarihte yerini alıyor ama Dinar’da hayat devam ediyor, mutlaka uğrayın.

Ancak, aşağıdaki tanıtım yazısını okuduktan sonra bana bir konuda hak vereceksiniz, Dinar gerçekten tarih boyunca önemli bir şehir olarak kurulu bulunmuş ve yerleşim yeri olmuş, antik döneme ait burada bulunması muhtemel ve kesin birçok kalıntı olmasına rağmen, hala resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmamış, yapılmamakta ve de daha da ilginci, burada tesadüfen bulunan buluntular, Afyonkarahisar Müzesine götürülerek orada sergilenmektedir, ancak niye burada bir müze yapılmaz, bu kalıntıların bulunduğu veya çıktığı yerde sergilenmesi esas değil mi?

ULAŞIM

İlçe hem kara yolu hem de demir yolu bakımından bir kavşak noktasındadır. Antalya, Burdur, Denizli ve Afyonkarahisar karayolları Dinar’dan geçer. Dinar Süleyman Demirel havaalanı arası: 47 km. Dinar Afyonkarahisar 116 km. Dinar Ankara 357 km Dinar Isparta 63 km. Dinar Denizli 130 km. Dinar İzmir 346 km. Dina-Uşak arası 110 km dir.

TARİHİ

Dinar, Truva savaşlarında yenilerek Anadolu içlerine çekilen Ahiya (Aka-İyon) prenslerinden Gleinos tarafından MÖ 1200’lerde “Celaenae” adı ile kurulmuştur. Gleinos, Poseidon’un Danae’den olma oğludur.

MÖ 281 yılında Suriye kralı Selefkos, Çanakkale’den Trakya’ya geçerken ölür ve yerine oğlu Antiochus Soter (I. Antiyohos) geçer ve Gelene şehri yanı başında ovada Marsiyas (Suçıkan) ile Menderes’in birleştiği yerde ve Marsiyas’ın iki yanında bir şehir kurarak şehrin genel yapılarını yaptırır.

Bunlar: bir Artemis tapınağı (Anaitis), bir stadyum (koşu ve spor yeri), bir agora (Pazar yeri) dır. Kurduğu şehre Pers kökenli annesinin ismini “Apameia” verir.

Apameia, şimdiki Dinar ilçesinin bulunduğu yerde kurulmuştur.

Stadyum, şimdiki Tekke mahallesinin aşağı eteklerinde, otobüs garajında, Suçıkan yatağına kadar uzanan yamaçtadır. Etekteki evlerin bahçelerinde stadyumun seyirci basamaklarından bazıları hala görülmektedir. Agora yani Pazar yeri ise, aynı yere yakın, şose köprüsü yanlarındadır.

Burada bulunan bir yazılı taş bunun kanıtıdır. Bu taş, halen Belediye İtfaiye Garajı önündedir. Artemis Anaitis (Duvarlı Artemis) tapınağı ise, Çarşıdan İncirli Pınar’a giden yolda, özel bir şahsa ait bağ içindedir. Burası ve çevresi, ilçe imar planında arkeolojik alan olarak ayrılmıştır, yeni yapılaşmaya izin verilmez.

Gelene Panteonu yani ilahların toplandığı tapınak ise, Tekke mahallesi ile Suçıkan yönünde uzanan ve aynı zamanda hem Suçıkan ve hem de Meandr kaynağı Arap ışık su başını gören tepecik üzerindedir. Bu nokta, halen özel bir kişiye ait un fabrikasının tam üstüne gelmektedir. Bu tepeden aşağıya yuvarlanmış ilah heykellerinden ikisi, fabrika bahçesinde bulunmuş ve Afyon Müzesine götürülmüştür.

Şehir o dönemde Seleukos İmparatorluğunun büyük doğu-batı ticaret yolunda önemli bir merkez haline gelmiştir.

MÖ 2’nci yüzyılda, Apameia şehri Roma yönetimine geçti ve Venedik, Ceneviz ve Yahudi tüccarları için bir ticaret merkezi oldu. MS 3’ncü yüzyılda şehirde basılmış bazı sikkeler üstünde “Nuh’un gemisinin” resimleri bulunduğundan, bölgede nüfuzlu bir Yahudi topluluğunun da bulunduğu sanılmaktadır.

Belki bu yüzden şehre sandık anlamına gelen “Kibotos” ismi verilmiştir. Şöyle ki 1885 yılında Whittal isimli bir arkeolog tarafından Dinar’da buluna ve halen İngiltere’de sergilenen bir paranın ön yüzünde “Senior” resmi vardır. Paranın arka yüzünde ise kapağı açık bir sandık, dalgalar üzerinde yüzmektedir.

Sandık içinde, belden yukarısı gözüken, giyimli bir erkek ve bir bayan, başları sola dönük, ağzında zeytin dala olan uçan bir güvercine bakıyorlar. Sandığın açık kapağında oturan başka bir güvercin görülüyor. Sandığın üzerinde “Nuh” yazılıdır. Yine sandığın önünde uzun giysili bir kadın ile kısa giysili bir erkek karaya çıkmışlar ve sağ elleri havada görülüyor.

Romalıların Anadolu’da katıldıkları ilk savaşın (MÖ 190 yılı Magnesia savaşı) geçtiği yer burasıdır. Ayrıca, savaş sonrasında MÖ 188 yılında yapılan barış anlaşması da yine burada düzenlenmiş ve Apameia Barışı olarak tarihe geçmiştir. Buna göre Selefkoslar, Frigyayı bırakmışlar, Roma ordusunun Galatya cumhuriyeti üzerine yapacağı sefere yardım etmeyi de yüklenirler.

Çünkü bu sırada, Afyon ilinin kuzeydoğu bölümü, (bugünkü Emirdağ) Galatyalıların elinde idi.

Bu şehrin kalıntıları günümüzde Gelene ilçesinin yanı başında, ovada Marsiyas (Suçıkan) ile Menderes nehrinin birleştiği yerde ve Marsiyas’ın iki yanında, görülebilir.

Aniyohos’un kurduğu diğer Apameia şehirlerinden ayırt edebilmek için bu şehre Apameia Kibotos ismi verilmiştir.

Ünlü coğrafyacı yazar Strabon’a göre: Roma döneminde Apameia, Efes’ten sonra Asya eyaletinin en önemli alışveriş ve idari merkeziydi.

MS 3’ncü yüzyılda ise, düzensizlik ve ticaretin Konstantinopolis’e sapması şehirde düşüşe yol açtı.

1070 yılında Malazgirt zaferinden sonra şehir Türkler tarafından ele geçirildi.

Selçuklu ve Beylikler dönemindeki kayıtlarda “Dinar” ismi yoktur. Ancak “Apemeia” ismi de kullanılmamıştır. Çünkü Türkler buraya geldiklerinde, burada yerli halktan kimse yoktu ve şehrin eski ismini bilmeleri mümkün değildi. Eğer burada oturanlar olsaydı; Anadolu’nun diğer birçok yerinde olduğu gibi şehrin eski ismini öğrenip ona göre burayı isimlendirirlerdi. Bu yüzden yöreye “Geyikler/Keyikler” ismini vermişlerdir.

Osmanlı döneminde ise, burası Kütahya Sancağına bağlı bir yer olarak belirtilmiş, çoğu zaman Homa’nın bir nahiyesi denilmiştir. Ancak 16’ncı yüzyılda, Osmanlı Tahrir Defterlerinde, buradan söz edilirken “Geyikler” ismi kullanılır. Ancak Arap alfabesindeki harflerin okunuş özellikleri nedeniyle, Dinar kelimesi çoğu kez “Ginler” veya “Gingler” olarak da okunmuş ve kullanılmıştır. Hatta “Dinler” ve “Dingler” diye telaffuz edenler de olmuştur.

Yörenin isminin Dinar’a dönüşmesi, 28 Mart 1912 tarihinde resmen kabul edilmiştir.

Dinar kelime anlamı zenginlik ve varlıkdır. Çünkü, Dinar ismi, antik ve yeni dönemde, paralara verilen bir isimdi. Böylelikle Dinar ismi kabul görmüş ve kolayca yaygınlaşmıştır.

Ancak, önceleri, yaygın olarak kullanılan “Geyikler” ismi kullanılmaya devam edilmiştir.

Resmi kayıtlarda yörenin ismi Dinar (Geyikler) olarak kullanılmıştır.

Tüm bunlar tamam da, buraya verilen bir zaman kullanılan “Geyikler” isminin kaynağı nedir, yani burada geyikler mi varmış, bunu öğrenemedim. Ancak, Dinar’da kullanılan “Maral” soyadının buradan geldiği yani Maral’ın kelime anlamının “Dişi Geyik” olduğunu, neden böyle bir soyadı alındığını şimdi daha iyi anlamlandırdım.

dinar.genel.2
Afyonkarahisar Dinar

GENEL

Dinar ilçesinde mevcut sanayi toplanma alanı olarak Suçıkan caddesi bulunur. Bir zamanlar, Suçıkan kaynağından gelen sularla çalışan ve caddenin iki yanına sıralanmış 20 civarında su değirmeninin bulunduğu söyleniyor.

Suyla çalışan bu eski un değirmenleri zamanla kapanarak yerlerini un fabrikaları almıştır. Daha sonra Suçıkan caddesinin genişletilmesiyle bu un fabrikaları da kapanmaya başlamış ve bir kısmı 1995 depreminden sonra eski Sanayi alanına taşınmıştır.

DİNAR VE DEPREM

Bölge sismik yönden oldukça aktiftir. Türkiye Deprem Bölgeleri haritasında, 1’nci derece deprem bölgesi içinde yer almaktadır. Dinar ve çevresindeki ana tektonik hatları dikine kesen fay hatları bulunmaktadır ve tarihi süreçte (MÖ 4’ncü yüzyıl, MS 53, 1875, 1901, 1914, 1925, 1995 ) olan depremler bu hatlarla ilgilidir. Bütün bu depremlerde, yörede ağır can ve mal kaybı yaşanmıştır.

Roma çağı ve öncesinde yörede büyük depremler olmuştur. İmparator Alexander zamanında, 222 ile 235 yıllarındaki depremlerde çok sayıda bina yıkılmış, yarıklar açılmış yeni yeni göller ve sular ortaya çıkmıştır.

7 Ağustos 1925 tarihinde meydana gelen 6.9 şiddetindeki depremde, ilçe merkezi ve çevresinde 2045 bina hasar görmüştür. 1995 yılındaki depremden sonra, şehrin yeni yerleşimi, şehir merkezinin doğusundaki sağlam zeminler üzerinde yoğunlaşmıştır. Çünkü 1995 yılındaki depremde hasar gören binalar, mahallelere göre farklılık göstermektedir.

1 Ekim 1995 günü meydana gelen 6.1 şiddetindeki deprem sonucunda, Dinar ve çevresindeki yerleşimlerde büyük hasarlar olmuştur. Deprem sonucu 90 kişi ölmüş, 243 kişi yaralanmıştır. 14 binden fazla bina hasar görmüştür. Can kayıpları ve bina hasarlarının büyük çoğunluğu Dinar merkezinde olmuştur. Depremin ardından, yaklaşık 15 bin kişi, bölgeyi terk ederek başka yerlere göç etmiştir.

2008 yılında ise, Dinar merkezinde, TOKİ tarafından, 4 katlı ve depreme dayanıklı binaların inşa edildiği yeni mahalleler oluşturulmuştur.

ATATÜRK VE DİNAR

Büyük Önderimiz Atatürk, 16 Mart 1936 tarihinde Dinar’a gelmiş ve şimdiki Ulu Caminin bahçesinde bulunan Türk Ocağında karşılanıp konuk edilmiştir.

Afyonkarahisar Dinar Fadiş bebek

NE SATIN ALINIR

Dinar tarafına yolunuz düşerse, el örgüsü çorap satın alabilirsiniz. Ayrıca yine buraya özgü “Fadiş Bebek” satın alabilirsiniz. İlçe merkezine bağlı Çöl Ovası bölgesindeki köylerde düğün ve bayram gibi özel günlerde kadınların giydiği yöresel kıyafetler “Fadiş Bebek” ile tanıtılıyor. Dinar yöresine daha önce çok gittim, ama bu bebeklerden haberim yoktu, ilk gittiğimde mutlaka alacağım, ilginç olsa gerek.

Afyonkarahisar Dinar

NE YENİR

Eldere’ de kiremitte alabalık yemenizi öneririm. Dinar merkezde ise, Suçıkan ’da havuz kıyısında saç tava ve süzme yoğurt öneriyorum.

Afyonkarahisar Dinar

DİNAR UYGULAMALI BİLİMLER YÜKSEKOKULU

Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlıdır. Okul, 2016 yılında kurulmuş olup, okul bünyesinde Sigortacılık ve Aktüer ya Bilimleri ve Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümleri bulunmaktadır. Hürriyet Mahallesinde, Kredi Yurtlar Kurumuna ait yurt bulunmaktadır.

ULUSLARARASI MARSİYAS MÜZİK, SANAT VE KÜLTÜR FESTİVALİ

Dinar Belediyesi ve Afyon Kocatepe Üniversitesi iş birliğiyle Suçıkan’da düzenlenen bu festivalde, her yıl değişik programlar düzenleniyor. Müzik, dans ve sahne gösterileri, şiir ve türkü dinletileri yapılıyor.

DİNAR YAZARLAR, ŞAİRLER KÜLTÜR DERNEĞİ SUÇIKAN ŞİİR GÜNLERİ

Dinar’da Dinar Belediyesi tarafından düzenlenen bu şenliğe: gerek Dinar ve gerekse çevre il ve ilçelerden gelen ozanlar ve şairler katılıyorlar. Halkın yoğun katılımı ile, Ağustos ayında düzenlenen bu etkinlikte tam bir türkü ve şiir şenliği yapılıyor.

GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar Dinar Suçıkan
Afyonkarahisar Dinar Suçıkan
Afyonkarahisar Dinar Suçıkan

 

SU ÇIKAN

İlçe merkezindedir. Parka gelmeden Atatürk’ün Kocatepe’ye çıkışını simgeleyen heykeli görebilirsiniz.

Afyonkarahisar Dinar Suçıkan Marsyas Heykeli

Park alanı girişinde, Suçıkan efsanesine hayat veren Efsanevi Kahraman Marsyas heykeli görülüyor. Daha sonra ise, sizi şu anda müze olarak kullanılan Taş bina karşılar. (Müze hakkında bilgi aşağıdadır.)

Afyonkarahisar Dinar Suçıkan
Afyonkarahisar Dinar Suçıkan
Afyonkarahisar Dinar Suçıkan

    

Suçıkan kaynağına, güneyden gelen Düden kaynağının suları da karışmaktadır. Yüksek debilere sahip bu kaynaklar, Dinar ovasına uzanarak Büyük Menderes nehrini yaratırlar. Özellikle suçıkan kaynağı, yüksek verimi ile şelale şeklinde akmaktadır. Burada bulunan şelale, yaklaşık 85-90 metre yükseklikten aşağıdaki havuza dökülüyor.

Yani, Menderes nehri buradan başlıyor, geçtiği yerlerde katılan irili ufaklı akarsularla birlikte 585 km yol aldıktan sonra Ege denizine dökülüyor.

Afyonkarahisar Dinar Suçıkan

Akşam olduğunda havuzun içindeki fıskiyeler ve bazı yerlere konulmuş neon lambaları yandığında, görüntü daha da muhteşem oluyor.

Afyonkarahisar Dinar Suçıkan

Burada havuzun üstünde bir de köprü var. Hatta, yeni evlenen çiftlerin buraya gelerek köprüde ve muhtelif yerlerde fotoğraf çektirmeleri gelenektir.

Suçıkan havuzu, eski Dinar Hidroelektrik Santralinin suyunu toplamak için yapılmıştır. Daha sonraları ise çevresi düzenlenerek ve ağaçlandırılarak park yapılmıştır.

suçıkan.1
Afyonkarahisar Dinar Suçıkan

Kral Midas efsanesinin, tarihte ilk müzik yarışmasının geçtiği burada çok güzel bir şelale (kışın donar, güzel bir görüntü verir), gölet, restoranlar ve genel tuvalet bulunuyor. Genel tuvalet paralı olmasına rağmen, temiz değildi. Öte yandan, her ne kadar buraya mutlaka uğrayın, bu güzelliği yaşayın, saç kavurma yiyin (kaç kişi iseniz ona göre yani kişi adedine göre ısmarlanır) veya çay için ve hatta varsa kızarmış dondurma yiyin ve de son bir not, ama önemli bir not burada yoğurt yiyin hatta yoğurdun markasının “Dinar Süt” olmasını ve süzme yoğurt olmasını söyleyin diyorum, ama Dinar Belediyesine ait bu restoran, bildiğim kadarı ile Belediye tarafından özel işletmeye kiralanıyor, aldığım duyumlara göre, insanlar buranın son zamanlarda aşırı pis olduğunu ve bir daha asla gelmeyeceklerini söylüyorlar, umarım Dinar Belediyesi bu konuda önlem alır, buranın temiz, tertipli ve düzenli olması için tedbir alınır.

Afyonkarahisar Dinar Suçıkan Dinar Etnografya ve Sosyal Yaşam Müzesi ve Suçıkan Oteli
Afyonkarahisar Dinar Suçıkan Dinar Etnografya ve Sosyal Yaşam Müzesi ve Suçıkan Oteli

 

Dinar Etnografya ve Sosyal Yaşam Müzesi ve Su çıkan Oteli

Park alanında, havuzun hemen kenarındaki bu orijinal taş bina “Dinar Etnoğrafya Müzesi” olarak düzenlenmiştir. Burada aynı zamanda otel bulunuyor. 5 katlı otelin katlarında ve odalarda eşyalarla birlikte, Dinar’ın tarihini belgeleyen fotoğraflar sergileniyor.

Müzede, Dinar ve yöresinde, eskiden zanaatkar esnafın kullandığı el aletleri sergileniyor. Bunlar arasında, yeni neslin hiç görmediği çiftçi aletleri ve edevatları, zanaatkarların kullandığı aletler, fenerler, pompalı gaz ocakları, memurların kullandığı daktilolar, döven, tarım aletleri ve başkaca objeler sergileniyor. Bence ziyaret edin, özellikle yanınızda çocuklarınızla ziyaret edin, çünkü burada sergilenen objeler ilgilerini çekecektir. Bu arada, müzedeki eşyaların tamamı Dinar Halkı tarafından bağışlanmıştır.

Afyonkarahisar Dinar Suçıkan Efsanesi

Suçıkan Efsanesi

Öncelikle şunu bilmekte yarar var, Suçıkan efsanesi birçok farklı şekilde anlatılıyor, ben burada sizlere en yaygın şeklini anlatacağım ama farklılıklar da olabiliyor.

Tanrıça Athena, Eldere gölünde yetişen sazlardan tarihteki ilk flütü yapar. Ancak bu flütü çalarken yanaklarının şiştiğini görür ve göldeki yansımasını beğenmez, flütü oraya atar.

Kelenia Prensi Stryr Marsyas isimli bir genç, burada gezerken flütü bulur ve alır. Çalmayı öğrenir ve zamanla, yörede büyük bir müzik üstadı olur. Öyle ki, lir üstadı Tanrı Apollon, onunla yarışmak ister. Frig kralı Midas’ın başkanlığında 2 su perisi ve 3 kişilik hakem heyeti ve halkın önünde yarışmaya başlarlar. Apollo arpını çalar.

Ancak yarışmayı flüt çalan Marsyas kazanır. Apollo, aletlerimizi tersten çalalım önerisinde bulunarak yarışmayı yeniler. Kendisi, arpı ters tutar ve çalar, ancak flüt tersten çalınmadığı için ses vermez.

Tanrı Apollo’ ya karşı oy vermek hakemleri korkutur. Kral Midas haksızlık yapıldığını düşünerek oyunu Maryyas’a verir. Diğer iki hakem Tanrı Apollon lehine oy kullanırlar. Başkanın oyu, iki oy sayıldığından, yarışmanın sonucu berabere ilan edilir.

Apollo, kendisinin üstün sayılmamasına çok kızar ve Marsyas’ı tutturup diri diri bir meşe ağacına astırır, derisini yüzdürür.

Ölüsünü şehrin içindeki nehre attırır, derisini de tulum yaptırıp suyun başındaki mağaraya astırır. Ünlü tarihçi Heredot, Marsiyas’ın tulum halinde şişirilmiş derisini, Marsiyas (günümüzdeki Suçıkan) kaynağında bulunan mağarada asılı olarak gördüğünü yazar.

Bundan sonra nehre Marsiyas ismi verilir. Marsyas’ın ölümüne üzülen kayalar ağlayarak Suçıkan’ı oluşturur. Apollo flütü Suçıkan’a atar. Flüt yeşerir ve Menderes nehrinin kamışlarını oluşturur.

Lanbşa’ın acılı bedeni ve feryadına dayanamayan su perileri, ona secde ederler. Midas’ta Apollo’nun gazabından kurtulamaz. Apollo, Midas’a “Sen benim lirimin namelerini değerlendirmekten acizsin, o kulakların eşek kulağı gibi uzasın, kıllarla dolsun” diye bağırır. Midas’ın kulakları uzar ve kıllarla kaplanır. Kral durumu bir süre gizlese de, tıraş olması gerektiğinde, berberi kulaklarını görür.

Bu sırrı, uzun bir süre saklayan berber, sonunda dayanamayıp bir çukur açar ve içine “Midas’ın kulakları eşek kulakları” diye seslenir ve çukuru kapatır. Apollon ve Marsyas arasında olan bu yarışma, tarihin ilk müzik yarışması ve Dinar Suçıkan’da müzik yarışmalarının yapıldığı yer olarak tarihe geçer.

Gelene halkı, Marsyas’ı ilah olarak kabul eder, adına sunaklar yaparlar. Dinar halkı tarafından ilçenin içinden geçen Suçıkan ırmağı, kutlu sayılır. Marsyas, Gelene ve daha sonraki Apameai şehrinin tanrısı olur. Zaten Marsyas ismi hece incelendiğinde: “Mar” deniz ve su demektir. “Siya, Seha” Yunancada isim ekidir ve “Marsiyas” kelimesi “Seha ırmağının (bugünkü Menderes nehri) beyi” demektir.

Gelelim günümüze, şimdi burayı ziyaret edenler, rüzgâr estiğinde efsaneyi hatırlar ve rüzgârın sesini sihirli flüt namelerine benzetirler.

Tabii konu bununla bitmiyor yani sadece Dinar yöresinde kalmıyor. Efsanelere devam edelim, yine Geleneli yani Dinar’dan yetişen Marsiyas’ın oğlu Olimpos, Yunanistan’a gider. Flütü ile Yunanlılara flüt çalmasını ve ölü törenlerinde çalınan ağıtların bestelenmesini öğretir.

Bu besteler, Pazar yerlerindeki kör şarkıcılar tarafından halka yayılır. Olimpos, Hermatios adından birisi adına yazıp söylediği bir matem nağmeleri (ağıt-mersiye) pek çok kere, birçok yerde söylenmiş ve ün salmıştır.

Ancak elbette bu bölgede sadece flüt yapıldığını söylemek olmaz, ney ve onun küçüğü nısfiyeden de söz etmek gerekir. Frigya’da cenaze törenlerinde flüt, ney, çalpara yani zil ve dümbelekten oluşmuş müzik ekipleri, ağıtlar çalıp söylüyorlardı.

tanrıapollon.1
Afyonkarahisar Dinar Suçıkan Mağarası

Su çıkan Mağarası

İlçe merkezindeki mağaranın girişi, Suçıkan Park Otelinin arkasındadır. Ancak mağarada günümüze kadar herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Mağaranın oldukça büyük olduğu ve içinde gölcükler bulunabileceği tahmin edilmektedir. Efsanede, Tanrı Apollon tarafından Marsyas’ın diri diri derisinin yüzülüp asıldığı söylenen mağaranın burası olduğu söyleniyor.

ILICA KEMERİ

İlçe merkezinde Ilıca mahallesi Ilıca caddesindedir. 2 kemerden oluşmaktadır, ancak çevresi çevrilmiştir ve havuz halinde görülür. Efsaneye göre: Therme yani Su tanrısının yeridir.

Evet bu Ilıca kemerleri hakkında bir efsane var. Apemeia krallarından biri, o zamanın baş rahibi ve kahinleri görevlendirerek “Ilıca suyunun kaynağının nereden geldiğini” öğrenmelerini ister, öğrenemedikleri veya yanlış öğrendikleri takdirde gözlerinin oyulacağını söyler. Başrahip, suyun kaynağını araştırır ve suyun kaynağının “Sandıklı kaplıcaları” olduğunu söyler.

Bunun üzerine kral, rahibin gözlerini oydurur. Ancak bir süre sonra pişman olan kral vicdan azabı çekmeye başlar ve rahipten af diler, kendisine bir istekte bulunmasını söyler. Rahip, “gözlerinin oyulmasına sebep olan, bir gözyaşı gibi ılık akan bu kaynağa, iki kemer yaptırılmasını ve böylece gözlerinin bu pınarda ebediyen yaşamasını istediğini” söyler. Bunun üzerine kral hemen kemerleri yaptırır. Ilıca kemerleri günümüzde de durmaktadır.

Afyonkarahisar Dinar Apameia
Afyonkarahisar Dinar Apameia
Afyonkarahisar Dinar Apameia

      

APAMEİA ANTİK ŞEHRİ

Mercimek tepesi yamaçlarındadır.

Sonra karanlık bir dönem ve Şehir, Anadolu Frigya bölgesinde Moiandoros nehri çıkışında, İskender’in ardıllarından General Selavkos Nikator tarafından tekrar kurulmuştur.

Kendisi, Buhara hanedanlarından birinin kızı olan Apameia ile, MÖ 125 yılında evlenmiş ve burada kurduğu şehre, karısının ismini vermiştir.

Şehirde, Helenistik dönemde, üzerinde Macander (Menderes) nehri ve flüt çalan Marsyas resimleri olan sikkeler basılmıştır.

Şehir takip eden Roma döneminde “Kelainai” adıyla bilinir.

Antik dönemde, Efes’ten sonra en önemli şehir kabul edilir ve hatta, Efes ile birlikte bronz sikke bastırmışlardır.

Şehir antik dönemde birçok kez depremle sarsılmıştır.

Helenistik dönemde basılan sikkelerin üzerinde özellikle Maeander nehri veya kaval çalan ve harmaniyesini savura savura dolaşan Marsyas’ın resimleri bulunuyordu.

Fakat bu sikkeler kullanılmıyor, hemen toprağın altına gömülüyordu. (Bu sikkelerin örnekleri günümüzde Afyonkarahisar Müzesinde görülebilir.) Neden gömülüyor, insanlar Marsyas’ın anısına saygı olarak bu sikkeleri gömüyorlarmış. Hiç kullanılmayan bu madeni paraların binlercesinden oluşan bir hazine, Seyyid Ahmet Çelikbaş tarafından bulunmuş ve Afyon Müzesine teslim edilmiştir.

Yunanlılar ise, Marsyas’ı, kollarından ağaca asılmış bir ihtiyar olarak heykellerini yaparlar. Marsyas’ın bu tür heykelleri günümüzde İstanbul ve İzmir Müzelerinde görülebilir.

Günümüzde: antik kent alanında, yarım daire şeklinde bir yapı kalıntısı içinde tiyatro, stadyum ve Artemis Anaitis tapınağı temelleri bulunmaktadır. Bunlar yüzeye daha yakındır. Diğer yapılar ise toprak altındadır. Yani şehir büyük ölçüde toprak altındadır.

Evet, Apemeia kenti hakkında efsaneler var. Apemeia kralının kızına Homa kralının oğlu talip olur ve nişanlanırlar. Ancak düğün yapılması için Apemeia kralı bir şart koyar. Kızının güneş altında değil gölge altında gelin gitmesini ister.

Homa kralı bunu kabul eder ve Apemeia ile Homa arasındaki yolun, her iki tarafına da asma diktirir. Böylece gelini gölge altında götürürler. Gerçekten halen bu yolun geçtiği muhtelif yerler belli olup, üzüm asmalarına sık rastlanılmaktadır. Ancak geçen yıllarla birlikte çoğu asma yozlaşmıştır.

Antik Tiyatro

Ilıca köprüsü üstünden çıkan eski Roma yolu ve caddenin üstünde, Üçlerce tepesinin kuzey yamacındaydı. Çukurluk bugünde görülebilmektedir. 7000 seyirci kapasiteli olduğu tahmin edilen antik tiyatrosun kazısı çalışmaları devam etmektedir. Batı yönüne bakan tiyatronun sahne kısmı, toprak yığınlarıyla altında tamamen yok olmuştur.

Payandaları yerinde olan tiyatronun, diğer bölümlerindeki kazı çalışmaları sürdürülmekte ve açılmaya devam edilmektedir. Tiyatro kazılarında elde edilen, Arkaik döneme ait “idol” ve “kâse” Afyonkarahisar müzesinde sergilenmektedir.

Stadyum

İlçe merkezinde, Tekke mahallesine çıkan kaldırımlı yol ile, otobüs garajı arasında ve Top tepeye yaslanmış olarak yapılmıştır. Suçıkan deresine paralel olarak uzanmaktaydı. Buradaki evlerin arka bahçesinde, oturma basamaklarından bir kısmı açıktadır ve görülmektedir.

Apemia kilisesi

Suçıkan kaynağının üst tarafında, tren yoluna yakın yerdedir. Kale yıkığı da denen bu yapının bir adı da Kervansaraydır. Ancak herhangi bir araştırma yapılmadığından net olan bir şey yoktur.

Artemis Tapınağı

İlçe merkezinde otobüs garajından İncirli pınara giden yol üstünde, yol çalışması sırasında bir kişiye ait üzüm bağında ortaya çıkmış ve gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan üstü kapattırılmıştır. Tapınağın bir bölümü, taşları ve direkleri yerinde durmaktadır ve üstüne yapılaşma izni verilmemiştir ancak bölgenin çevresine birçok inşaat yapılmış ve korunmamıştır.

Panteon Tapınağı (Tanrılar Kurulu Tapınağı) 

Kelenia antik şehrinin bulunduğu Toptepe (Tekke) mahallesinde, Suçıkan yönüne uzanan sırtta, Menderes Un Fabrikasının üstündeki bir tepeciktedir.

Buradan yuvarlandığı düşünülen, normal boyda ve başsız Zeus Geleinos ve Demeter heykelleri, Menderes Un Fabrikası bahçesinde bulunmuştur. Bu heykeller günümüzde Afyon Müzesinde sergilenmektedir.

Bu tepe, günümüzde gecekondularla dolmak üzeredir ki, kesinlikle buna önlem alınmalıdır, burada yapılacak arkeolojik kazılarda birçok eserin çıkacağı kesindir. Öte yandan, kaçak define avcıları da yöreye hızla zarar vermektedirler.

Agora (Pazar yeri)

Stadyumun karşısında ve derenin öbür yakasındaydı. Burada, Agora ile ilgili bir yazıt bulunmuştur ve şimdi Dinar Belediyesi arkasında itfaiye garajındadır.

Bazilika

Ticaret sarayı ve borsa olarak kullanılan bu yapı, tünelden şehre inen şosenin sağındadır. Belediyenin şimdi asri mezarlık olarak yaptığı yerin yukarı başındaydı.

Belediye Sarayı

Dinar istasyonundan, Ilıca’ya çıkan geniş yolun solunda ve elektrik santralına giden yolun başındaydı. Burada, köşede bir ev yapılırken çıkan yazıtta, Belediye Başkanı Kefezedoros’a saygı ve şeref levhası bulunmuştur ve bunun bir zamanlar yani antik dönemde burada bulunan Belediye Sarayı duvarında asılı olduğu düşünülmektedir. Bu yazıt ta günümüzde Afyon Müzesinde sergilenmektedir.

Senato

Dinar ilçesinde, eski Halkevi, şimdiki Adliye binasının arka bahçesinde çok önemli bir binanın ki muhtemelen Senato binası olduğu düşünülmektedir, çatı alınlığı köşesine ait süslü bir mimari parça bulunmuştur. Ancak, binanın ne olduğu hakkında herhangi bir araştırma yapılmamıştır, bilgi bulunmamaktadır.

KELENİA ANTİK KENTİ

Apameia antik kentinin doğusunda Kale yıkığı tepe çevresinde kurulmuştur. Büyük oranda toprak altındadır.

Burası hakkında anlatılan bir efsaneden söz etmek istiyorum. Kelenia kralı Meandr, bütün Frigya’yı egemenliği altına almak için Frigyanın genel başkenti Pessinus şehrine savaş açar. Ancak savaş sırasında Tanrıça Kybele’ye yalvarır “Savaşı kazanırsam, beni bunun için kutlayacak ilk kimseyi kurban edeceğim” der.

Kral, savaş sonunda Pessinus şehrini ele geçirir ve Kelenia şehrine geri döndüğünde, kendisini karşılama töreninde ilk olarak oğlu Arhelaos, kızı ve annesi kutlamaya koşarlar. Bunun üzerine Kral Meandr şaşırır, sonunda delirir ve şehrin altında akmakta olan Anabenon ırmağına kendini atarak öldürür.

Bu olaydan sonra ırmağın ismi “Meandros” yani “Menderes” olur.

Kelenia halkı ve sonra onun yanı başına kurulan Apameia halkı, nehir ve su tanrısı olarak kutlar, adına kült ve tapınaklar kurarlar. Meandros tanrısı, havuz başlarında kolunun altına devrilmiş bir testiden su akan, uzanmış yaşlı bir ihtiyaç biçiminde yapılan heykelleri, bütün Menderes vadisi boylarında, şehirlerde su ve nehir tanrısı olarak kutsanır.

Meandros yani Menderes ırmağı, onun sudaki çırpınışları ile sağa sola yalpalayarak “S” çizer ve bu akışa da Karia ve Lydialılar “meandroslamak” derler. Akarken çıkan sesler, Meandros’un feryatlarıdır ve bu feryatlar yıllarca sürdüğünden, Meandros ölmemiş, su tanrısı olarak Anabenon’da yaşamaktadır diye söylenir.

Efsaneler biter mi bir tane daha: Kral Midas, Kelenia şehrine yerleştikten bir süre sonra şehirde büyük bir deprem olur. Depremde yarıklar açılarak sular fışkırmaya başlar ve şehri sular kaplar, evler sulara gömülür. Bu felaket üzerine, Kral Midas tanrılara danışmak için Babailah tapınağına gider, kahinler krala, en kıymetli şeyini açılan yarıklardan içeri atarsa, suların çekileceğini söylerler.

Çok zengin olan Kral Midas, hazinesindeki elmas ve altınlarını yarığa atar ama sular çekilmez. Bu töreni, atı üzerinde yöneten oğlu Anhoros kızar ve atını yarığa doğru sürünce, sular çekilmeye başlar. Böylece Kral Midas’ın en değerli varlığının oğlu Prens Ahhoros olduğu anlaşılır. Kral sular çekildikten sonra, yarık üzerine Baba (Zeus/Jüpiter) ilah tanrısı için altından bir mihrap yaptırır ve şehri yeniden iskân eder.

Afyonkarahisar Dinar Eldere
Afyonkarahisar Dinar Eldere
Afyonkarahisar Dinar Eldere

      

ELDERE

İlçe merkezine bağlı Eldere köyündedir. Eldere köyü, il merkezine 110 km ve ilçe merkezine 15 km uzaklıktadır.

Buradan çıkan Büyük Menderes nehri, Batı Anadolu’nun en büyük akarsuyudur. Eldere, aynı zamanda “Pınarbaşı” gölü olarak da bilinir. Eldere köyünün eski ismi “Baldere” dir. Antik dönemdeki ismi ise “Aulutrene” dir ve bu kelimenin dönüştürülerek günümüze “Eldere” olarak geldiği düşünülür.

Buradaki ilk yerleşim yani Aulutrene, göl kenarında Maender nehri kaynağında bir Roma garnizonu olarak kurulmuştur. Kaynaklardan alınan bilgiye göre, askerler burada Asya ve Galatia eyaletleri arasında sınır olan Paameia ve Apollonia şehirleri arasındaki sınırda güvenliği sağlıyorlarmış. Yukarıda da sözünü ettiğim Suçıkan efsanesinin ilk kısmında yazdığım gibi, Tanrıça Athena, buradaki sazlıklardan yaptığı flütü çalarken, yanaklarının şiştiğini gölde görünce tiksinir ve flütü yine bu göle atar.

Satyr Marsyas, flütü gölde bulur ve çalmaya başlar, ardından Tanrı Apollon ile yarışmaya çıkar, devamı suçıkan efsanesindedir. Yine bu efsaneye bağlı olarak, bu yerleşim yerinin ismi Aulutrene yani flüt çeşmesi olarak değiştirilmiştir. Köyün halkı Türkmen ve Yörük’tür. Ancak burada yani buraya atfedilmiş bir efsane daha var. Pan efsanesi. Dağların keçi ayaklı ve boynuzlu tanrısı Pan, bir gün gölde su perisi kızı çırılçıplak yıkanırken görür.

Ona sarılmak ister, kız kaçar, Pan kovalar, peri kızı gölden yardım ister. Göl, kızı kamışa dönüştürür, Pan kamışlardan değişik uzunluklarda parça kesip onları bal mumu ile yapıştırır, böylece flütü yapar ve onu her çaldığında, peri kızı ile dudak dudağa öpüştüğünü, flütün sesinin de kızın sesi olduğunu hayal eder ve bu sırada ağlar. Yine efsaneye göre, Pan bu flütü Efes’te bir mağaraya bırakır.

Mağaraya bir bakire girerse flütten hoş nameler gelir. Kız başında çiçeklerde mağaradan çıkar. Bakire olmayan mağaraya girerse, gürültüler olur ve kız yok olur. Efsanenin bu bölümü o dönemde Efes ve Apameia şehirleri arasındaki bağlantıyı belirtmektedir.

Göl, Gumalan dağından çıkan su ile beslenir. Gumalan dağı demişken ve efsanelerden söz açmışken, Gumalan dağı ile ilgili de bir efsane var. Frig Ay Tanrısı Men, çok hovarda imiş. Günlerden bir gün eşi üzerine başka bir kızla evlenir. Ancak bunlardan biri ölünce, diğeri de onun yanındaki mezara diri diri gömülür.

Bu mezarın, halen Gumalar dağı eteklerinde bulunan taş oyma mezarlardan biri olduğu söylenir. Zaten, bu yüzden dağa “Gumalar” dağı ismi verilmiştir. Bugün de, Gumalar dağı eteklerindeki köylerde, iki eşlilik bir gelenek olarak sürdürülmektedir. Burada yaşayan erkekler de kendilerinden söz ederken “ben” değil “men” derler. Göl kıyısında alabalık restoranları var, kiremitte alabalık deneyebilirsiniz.

Afyonkarahisar Dinar Eldere Karakuyu Gölü
Afyonkarahisar Dinar Eldere Karakuyu Gölü
Afyonkarahisar Dinar Eldere Karakuyu Gölü

 

Karakuyu Gölü

Eldere köyündedir. Ankara-Afyon-Antalya yol güzergahında, Dinar yol kavşağından 10 km sonra Antalya istikametine giderken, yolun sağ tarafındaki Alabalık Restoranlarının da bulunduğu sulak alandır.

Menderes suyunun ilk çıktığı yerdir. Karakuyu gölü ve sulak alanı, çok geniş bir araziye yayılmış durumda iken, 1979 yılında tarımsal alanlar ve yerleşim yerlerinin su baskınlarından korunması ve sulama suyu temini ve Dinar Hidroelektrik Santraline su sağlamak için Devlet Su İşleri tarafından 2-2,5 metre yükseklikte, 14 km uzunluğunda setler içine alınmış ve su depolama alanına yani yapay bir göle dönüştürülmüştür.

1990 yılında ise burada su tutulmaya başlanmıştır. Gölü besleyen ana kaynak: Eldere köyü içinden çıkan Ulupınar’dır. Güneydeki İncesu köyü ve kuzeydeki Kumalar dağından gelen mevsimsel dereler de gölü besler. Göl fazla derin değildir, su seviyesi 1 ile 3.5 metre arasında değişir. Kurak aylarda göl küçülür. Deniz seviyesinden yükseklik 950 metredir. Gölün bulunduğu mevki, İç Ege Karasal ikliminden Akdeniz iklimine geçiş yerinde olduğu için, göl ve çevresinde zengin bitki türü çeşitliliği vardır.

Gölün tamamı, hasırotu, kamış ve nilüfer çiçekleriyle kaplıdır. Ayrıca Karakuyu gölü kışın donmaz. Çünkü: göller bölgesinde bulunan Eğirdir, Burdur ve Işıklı göllerinin tam ortasındadır ve kaynak sularından beslenir. Gölün üzerinde irili ufaklı çok sayıda yüzen ada bulunmaktadır. Yüzen adalar üstünde “Sorkun Söğüdü” denen bir bitki türü vardır.

Bu söğüt dalları çok esnek olduğu için sepet, sele ve keklik kafesi yapımında kullanılır. Yüzen adalarda bol miktarda “Kındıra” ve “Kamış” denen bitkiler de bulunur. Yüzen adaların arasındaki derin su toplama çukurlarına “Göz” denir. Bu gözlerin üzerinde nilüfer yani zambak veya lotus bitkilerine çokça rastlanır. Bu gözlerin derinlikleri en az 3-4 metredir. Balıklar yumurtalarını buraya bırakırlar.

Bu yüzden: göl alanı yaz ve kış dönemlerinde, kuşların yuva yapmaları, saklanma ve üremeleri için doğal bir ortam sağlamaktadır. Kuş araştırmacıları, sulak alanda 31 familyaya ait 74 kuş türü tespit edilmiştir. Gölde görülen kuşlardan bazıları şunlardır: Dikkuyruk, ördek, turna, balıkçıl, leylek, sakameke, uzun bacak, angut, bülbül, söğüt, flamingo ’dur.

Ayrıca sazlıklar arasında çok sayıda domuz da vardır. Karakuyu gölünden, çevrede yaşayanların en başta gelen yararlanma şekilleri gölden elde edilen “sülük” lerdir. Gölden çıkarılan sülükler yöre halkı tarafından alternatif tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bunlar: varis, romatizma, siyatik gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılır. Bu sülükler, gölde yakalanır ve Salı günleri Dinar’da kurulan pazarda şişeler içinde satılır.

Afyonkarahisar Dinar Eldere Karakuyu Gölü

1994 yılında Orman Bakanlığı tarafından göl bölgesi “Yaban Hayatı Koruma Sahası” olarak ve Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından ise “1’nci derece doğal sit alanı” olarak tescillenmiş ve kuş gözlem evi yaptırılmıştır. Evet en hassas husus: göl sularının güneybatıdaki düdenle Dinar ilçesinin doğusundan çıktığı belirlenmiştir, yani Suçıkan’ın suya buradan gelmektedir.

Afyonkarahisar Dinar Homa (Gümüş Su) Şelalesi
Afyonkarahisar Dinar Homa (Gümüş Su) Şelalesi
Afyonkarahisar Dinar Homa (Gümüş Su) Şelalesi

 

HOMA (GÜMÜŞ SU) ŞELALESİ

İlçe merkezine 30 km uzaklıkta, kuzeydedir. Dinar-Çivril karayolu üzerindedir.

Şelalenin bulunduğu yere, suyun iyi özelliklerinden dolayı “Gümüş su” ismi verilmiştir. 1020 metre rakımda bulunan Pınarbaşı kaynağından çıkan sular, 150 metre aktıktan sonra 15 ile 30 metre yüksekliğindeki faya bağlı olarak, eğim kırıklığından düşüş yapmasıyla şelale oluşur. Sular, fayların oluşturduğu eğim kırıklığından düşüm yapar.

İlkbahar sonu, yaz başlangıcında suyun debini en yüksektir. Kaynak suları, bir ara şişelenerek piyasaya sürülmüştür. Suyu çok soğuk ve tatlıdır. Gümüşsuyu kasabasına, 10 km uzaklıkta bulunan “Düzbel” köyünde, II. Haçlı seferinin savaş alanı “Miryakefalon” savaşının yapıldığı alan vardır. Savaş II. Kılıçaslan ile Bizans imparatoru II. Manuel arasında olmuştur. Bu savaş, Türk tarihi açısından sonuçları açısından önemlidir. Bu savaş sonunda, Bizans imparatorluğunun Anadolu’daki direniş imkanları tamamen çökmüştür.

Afyonkarahisar Dinar

Muharebenin Düzbel köyünde yapıldığını savunan ilk kişi, W.M.Ramsay’dır. Hatta, Düzbel ’in hemen batısındaki Kufi çayının muharebe mevkiisin olduğu kabul edilmiştir.   Ancak savaşın burada olmadığı konusunda da bazı yazarların farklı görüşleri vardır, umarım bu bölgede arkeolojik araştırmalar yapılır ve savaşın yeri kesinlik kazanır.

Afyonkarahisar Dinar Norgaz Piknik Alanı
Afyonkarahisar Dinar Norgaz Piknik Alanı
Afyonkarahisar Dinar Norgaz Piknik Alanı

    

NORGAZ PİKNİK ALANI

İlçe merkezinin 7 km güneybatısında Pınarlı köyünün üst tarafındadır. Burada çam ağaçlarının arasında piknik yapmak mümkündür.

CERİT VE ZENDERİ YAYLASI

Cerit yaylası, Dinar ilçe merkezine 15 km ve il merkezine 125 km uzaklıktadır. Cerit yaylası denizden 1500 metre yükseklikte, dağlık bir arazide kurulmuştur. Köy arazisinin geneli dağlardan oluşur. Bu yaylada özellikle kıl çadır imalatı ve montajı yapılıyor, bu kıl çadırları görmenizi öneririm. Cerit yaylasında ayrıca yamaç paraşütü yapılıyor.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Afyonkarahisar İhsaniye

frig vadisi.1
Afyonkarahisar İhsaniye

Afyon-İhsaniye arası:35 km dir.

GENEL

İhsaniye, Afyonkarahisar’ın 35 km. kuzeyinde, tabiat ve tarihin en cömert davrandığı ilçelerden birisidir. 1959 yılında ilçe olmuştur. İlçede: Kızılay Maden suyu fabrikası bulunmaktadır. Meşe, çam, ardıç ormanları ve koruluklarla çevrilidir.

İlçenin köklü bir mazisi vardır. Eski uygarlıklara beşiklik etmesi, onun tarihi çehresini güzelleştirmiştir. Ayazini; Kayıhan yerleşim birimleri: Kapıkayalar, Aslantaş, Matlaş ve Yılantaş gibi; Göynüş Vadisindeki yerler, Frigler döneminde yapılmış mezarlardır.

Ayrıca: Frig bölgesi diye anılan saha, bu yörenin, Frigler zamanında önemli bir yerleşim bölgesi olduğunu gösterir.

Afyonkarahisar İhsaniye
Afyonkarahisar İhsaniye

FİRİGLER

Frigler: MÖ 1200’lerde, Trakya ve Boğazlar üzerinden Anadolu’ya gelirler. İlk yıllarda: Trakya ve Güney Marmara Bölgesinde, geçici yerleşim merkezleri kurduktan sonra, Batı Anadolu’nun iç kesimlerine yayılırlar.

Anadolu dışından gelmelerine rağmen, kısa zamanda yerel kültürlerle kaynaşarak, Anadolulaşmışlardır. Özgün bir Anadolu kültürü oluşturmuşlar ve siyasi egemenliklerini kaybettikten sonra dahi, 1000 yılı aşkın süre kültürel anlamda varlıklarını sürdürmüşlerdir. Özellikle: efsanevi kralları Midas zamanında, güçlü bir devlet konumuna gelmişlerdir

Frigler: ölülerini; yer altında, ardıç ağacından kalaslar üzerinde yaptıkları odalarda: sedir üzerine yatırarak gömerlerdi. Sonradan da bunların üzerine toprak yığarlardı.

Frigler: gerçekten büyük bir uygarlık kurmuşlar. İki şekilde bölgeye yerleşmişler. Dağlık Frig bölgesi (buralar) ve Vadi Frig Bölgesi. (Gordion-Sivrihisar tarafları). Dağlık Frig bölgesi: Midas’ın Yazılıkaya anıtı dışında pek tanınmıyor.

ihsaniye.frigvadisi.1
Afyonkarahisar İhsaniye

GEZİLECEK YERLER

Frig vadisi gezi rotası şöyle olabilir. Önce: Ayazindeki: Metropolis. Sonra: Göynüş vadisine girin: Yılantaş ve Aslantaş anıt mezarları. Sonra: Göynüş vadisinden, Döğere geçin: Emre Gölü çevresindeki Frig yerleşimlerini gezin. Bu bölgede: Friglere ait eserler bunlar.

ihsaniye.ayazini.1
Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis

AYAZİNİ KÖYÜ-METROPOLİS

Köy, tipik bir Anadolu köyü. Antik Metropolis kentinin üzerine kurulmuştur. Bu bölge: Frig döneminden Bizans’a değin, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Yeni yapılan evleri, bir-iki motorlu aracı, elektrikli ev aletlerini bir kenara bırakırsak, aslında 8000 yıldan bugüne kadar fazla bir şeylerin değişmediğini hemen görebilirsiniz.

Ayazini köyünün hemen dışında: Ayazini kayalıkları vardır. Buralar: bir zamanlar Friglerin yaşam alanıymış. O dönemde, iklim şartlarından ve düşmanlardan korunmak için; bu kayaları oyarak yaşam alanına dönüştürmüşler. Sarnıçlar, toplantı salonları, yer altı sığınakları, mezar odaları ve tahıl depoları yapmışlar.

Bunun çarpıcı ve hatta muhteşem örnekleri, hemen karşınızdadır.
Friglerin yarattıkları bu yaşam alanı: Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanılmıştır. Bu yüzden çevrede; o döneme ait çok sayıda kilise var. İşte bunlardan birisi.

Bu mezar odasının girişinde, Friglerden kalma bir kabartma bulunuyor. İki aslan ve ortasında ana tanrıça Kybele. Kybele kabartması: parçalanmış. İçeriye girdiğinizde ise Helen etkileri görüyorsunuz.

Mezar içinde: bir Medusa kabartması var. Medusa; mezarı soymaya gelenleri, taşa çeviren tanrıça Athena tarafından lanetlenmiş bir kadın. Başının çevresindeki halelerde yılanı tasvir ediyor.

Bu yılanlar, aynı zamanda, mezarı koruyorlar. Biri mezardan içeriye girdiğinde, saldıracağına inanılıyor. Dışarıda, Friglerin koruyucu aslanı, içeride Medusa.

Sırada, Friglerden kalma, bir başka yerleşim birimi var. Bu kayalıkların içi oyularak bir şehre dönüştürülmüş. 6 yada 7 katlı olduğu düşünülüyor.

Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis
Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis
Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis

Ayazini bölgesinde bir de kilise var. Tüf sarp kayalık içinde kayaya oyulmuş bir kilisedir. Kilise yapısının özelliği dış cephe olarak kaya yüzeyine oyulmuş apsisi ve kubbeli olmasıdır. Apsisin yanlarında küçük apsis özelliğinde çukurlar vardır.

Ana bölüm haç tonozlu, orta kubbeli olup dört ayakla taşınmış olduğunu gösteren izler vardır. Çevresinde bitişik kaza odalarıyla birlikte MS 1000’li yıllarda yapılmış bir manastır yapısıdır.

Evet; Ayazin’ den çıkıyoruz ve Eskişehir’e doğru yürüyoruz. Anayoldan çıktıktan 4-5 km. sonra, sola saparak, Göynüş Vadisine yöneliyoruz. Elinizde iyi bir harita olması şart. Yoksa, buralarda kaybolmak içten bile değil. Zaman zaman durup köylülere sormakta yarar var. Çünkü, bazı haritalar yanıltıcı olabiliyor.

Anayol’dan ayrıldıktan 4-5 km. sonra; sizi Göynüş Kalesi karşılıyor. Göynüş kalesi: küçük bir tepenin üzerinde bulunuyor. Kale deyince, hani düşündüğünüz ölçüde büyük bir kale değil. İçi oyulmuş kaya kütleleri. O zamanlar kale olarak bu yapılar kullanılıyormuş.

aslantaş mezarı.1
Afyonkarahisar İhsaniye Ayazini Köyü-Metropolis

Ayazini kadar büyük olmamakla birlikte, içinde küçük odacıklar ve ambarlar bulunuyor. Ama en etkileyici manzara: Göynüş Kalesi’nin tam karşısında bulunuyor. Göynüş Kalesinin tam karşısında: Aslantaş var.

ASLANTAŞ

Bir anıt mezar. MÖ 7’nci yüzyılda yapıldığı sanılıyor. 10.5 metre yüksekliğinde. Özenle işlenmiş. Frig oyma sanatının en önemli göstergelerinden biri. Anıtın ön yüzünde: bir mezar kapısı var.

Bu kapının ardında da: mezar odası var. Kapının her iyi yanında: şaha kalkmış, iki adet kükreyen aslan kabartması ve aslanların ayaklarının dibinde de iki yavru aslan figürü var.

Ayrıca: bu aslanları içine alan bir hayat ağacı figürü var. Mezar odası: üçgen tavanlı, sol tarafta ölüyü yatırmak için sedir bulunan küçük bir odadır.

Aslantaş’ın, önemli bir kralın mezarı olduğu sanılıyor. Aslan; Frigler de, tanrıça Kybele’yi koruyan hayvanlardan biri olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda: güç sembolü.

Afyonkarahisar İhsaniye Aslantaş

Bu anıt mezarı; ülkemizde bilen insan sayısı çok az. Turizm gelişmediği için, bu bölge, yani dağlık Frigya pek bilinmiyor. Bu açık hava müzesini gezmek için, en ideal mevsim: Nisan-Mayıs ayları.

Çünkü: çevre yemyeşil. Konaklama imkanları yok ama karavan veya çadır kullanabilirsiniz. Afyon ve Eskişehir’e yakın olduğundan, günü birlik turlarla da buralara gelebilirsiniz.

YILANTAŞ

Evet, devam ediyorum. Aslantaş’ın 50 metre ilerisinde, hemen yol üstünde, bir kısmı yıkılmış, Yılantaş Mezar anıtı var. Dev aslan kabartması yıkılıp, yola kadar ulaşmış. Bu anıt mezar: Aslantaş ile aynı kayalık üzerinde bulunuyor.

Yılantaş; Aslantaşa benzer bir anıtmezarmış. Zamanla depremler sonucu yıkılmış. Yerdeki taş parçalarından, bunu anlamak mümkün.

Burada tek sorun; bu anıta, neden Yılantaş denildiği. Yerdeki aslan başının çevresinde, bir yılana benzeyen bir figür var. Anıt parçalandığı için, onun iç kirişleri görülmekte olup, anıtın dış tarafında bir aslan kabartmasının yalnızca başı ve bir ayak kabartması kalmıştır.

Yılan kabartması; anıtın ön yüzünde ve alt taraftadır. Kapıda: birbirine sarılmış iki yılan kabartması ile kapının iki yanında da mızraklarıyla yılana saldıran iki savaşçı görülüyor. Bugün ters dönen kayanın altında olduğundan, görülmemektedir.

Mezarın içinde: boydan boya yüksek bir sedir dikkati çekmektedir. Bunun yanı sıra: duvar kenarlarında, kapının yanında, dört köşe küçük sekilerde bulunmaktadır. Yere devrilmiş kalıntılar arasında aslan figürlerine rastlanılır.

Büyük olasılıkla: bu mezar, aslantaştan daha görkemli bir mezardı. MÖ.700 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır.

Afyonkarahisar İhsaniye Maltaş

MALTAŞ

Birbirine yakın: Aslantaş ve Yılantaş anıtlarından, yaklaşık 500 metre uzaklıkta olup, bugün zeminde toprağa gömülü durumdadır. Üçgen çatılı, geometrik motifli ve yazıtlı tapınak cephesi yapılmıştır. MÖ.7’nci yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Kayanın doğu yüzünde, geniş bir kapı boşluğu açılmış ve üzerinde üçgen çatı ile ahşap bir eve benzetilmiştir. İstanbul Fransız Arkeoloji Enstitüsünün, 1938 yılında burada yaptığı kazılarda, anıtın planı çıkarılmıştır. Anıtın arkasında kuyu ve kapakları, bir de sunak bulunmaktadır.

Afyonkarahisar ve çevresinde, bunun gibi birçok anıt mezar bulunuyor. Oyma işinde çok ustalaşan Frigler, kaya bloklarını şekillendirerek, görkemli kaleler yada anıtlar inşa etmişler.

Evet: Göynüş Vadisinden, Döğere doğru devam ediyorsunuz. Bozulmamış köylerden geçeceksiniz. Manzara muhteşem. Sessiz sakin bir ortam. Yol boyu, kaya şekilleri dikkat çekici. Kapadokya kadar olmasa da çevre doğanın yarattığı güzelliklerle dolu.

Frigler kadar, doğa da, bu bölgede iyi çıkarmış. Her kaya bir anıt gibi. Friglerin yaptıkları ile doğanın yarattığı güzellik, zaman zaman birbirine karışıyor. Frigler, belki de doğayı taklit ettiler, kim bilir?

Evet, Frig ve daha sonraki dönemlere ilişkin tarihi eserlerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerden biri olan Döğere geliyorsunuz. Döğer girişinde, sizi: Emre Gölü karşılıyor.

Harika bir yer. Göl manzarası muhteşem. Hemen karşıda: kırkmerdivenler kayalığı görülüyor. Ancak: bizim rotamız Aslankaya. Yani: Gölün diğer tarafına geçmek gerekiyor.

Emre gölünü dolaşıp, tam karşı tarafa geçeceksiniz. Tarlalar içinden ilerleyerek, Aslankaya’ya ulaşıyorsunuz. Heybetli bir kaya bloğu. İçi oyulmuş. Sağ tarafında: devasa bir aslan kabartması bulunuyor.

Etkileyici bir yapı. Yapının doğu yüzeyinde, anıt mezarın girişi var. Ama kapı dinamitle yok edilmiş. Anıtın içinde: Ana tanrıça Kybele’nin heykeli varmış. Ama defineciler, bu heykeli yok etmiş. Arkasında, bir şeyler aramışlar.

Evet: Kybele’nin bir zamanlar heykelinin bulunduğu anıtın ön yüzünde: üçgen alınlık ve alınlığın alt kısmında ise silinmiş Frig yazıları bulunuyor. Sağ tarafta ise, yaklaşık 5 metre yüksekliğinde bir aslan kabartması var. Dev kaya bloğu, büyük beceri ile işlenmiş.

Evet, tüm bunların yanında: Frig vadisinde; Kapıkaya I ve II anıtları ve Üçler kayası denilen bir bölge daha var. Bunlara ait kısa bilgiler veriyorum. Zamanınız olursa, bu anıtları da görebilirsiniz.

KAPIKAYA I. 

Liğen köyüne giden yolun üzerindedir. Buradaki kayanın doğu yüzüne, üçgen çatılı, ahşap bir eve benzer kabartma oyulmuştur. Kapısı üzerinde de, tanrıça Kybele ayakta tasvir edilmiştir. Bu kabartmanın da, MÖ.600 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır.

KAPIKAYA II

Emre gölü kıyısında, Bayramaliler köyünün doğusundaki kayalar üzerindedir. Kayalara oyularak ahşap bir ev şeklinde yapılmıştır. Burada da, tanrıça Kybele kabartma olarak işlenmiş, önünde de geniş bir sahanlık bırakılmıştır.

Büyük olasılıkla, burada Frig döneminde tanrıça Kybele onuruna törenler düzenleniyordu. Bu kabartmanın: MÖ.800-750 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Diğerine göre, daha kaba bir üslupla yapılmıştır.

üçlerkayası.1
Afyonkarahisar İhsaniye Üçler Kayası

ÜÇLER KAYASI

Üçlerkayası köyünün, 1000 metre güneybatısında, İhsaniye-Döğer yolu ile, Üçlerkayası köy yolu girişinin kuzey köşesindedir.
Burada: kayaya oyulmuş aile mezarları var. Üçlerkayası köyü yönünde ve kayalığın doğuya bakan cephesinde bulunan, beşik tonoz tavanlı mezar odası; tahrip olmuştur.

Kemerli tekne mezarlara sahiptir. Kemerler: kabartma kemer süsleme ile çevrilidir. Duvarlarda ve tavanda görülen nal benzeri kazıma motifler nedeniyle, yöre halkı tarafından, Nallı Kaya Mezar Odaları ismi verilmiştir.

Zemin kattaki mezar odasının büyük kısmı, yıkılarak tahrip olmuş ve mezar odası açık hale gelmiştir. Cephede görülen mezarın içe bakan kısmı kırılmıştır. Soldaki bölüm ise daha çok tahrip olmuş ve hayvan bağlama tokası bulunmaktadır.

İkinci katta bulunan beşik tonoz tavanlı mezar odası: daha az tahrip olmuş olup, üçü kemerli ve biri cephedeki mezarın önünde, zeminde olmak üzere, dört mezardan oluşmaktadır. Kayalığın üst kısmında: zeminde kazılmış mezarlar bulunmaktadır.

Ayrıca: zemine oyulmuş benzer mezarların; Nallı Kaya Mezar Odaları ile yakındaki Peynir Fabrikasının arasında yer aldıkları tespit edilmiştir. Bu alandaki mezarların; Üçlerkayası Köyü ile ilgisi yoktur.

Turizm kuşağı başlangıcında bulunan Nallı Kaya Mezar Odaları; yol kenarında olması, doğal ve insan tahribatına uygun olması nedeniyle, büyük ölçüde zarar görmüş olup, üst katta yer alan mezar odası diğerlerine göre daha iyi korunmuştur.

Afyonkarahisar İhsaniye Emre Gölü

EMRE GÖLÜ

İlçe merkezine bağlı Döğer kasabası ve Frig vadisi sınırları içinde olup, il merkezine 50 km uzaklıktadır.

Göletin büyüklüğü yaklaşık 5 km karedir ve derinliği bazı yerlerde 3 metreye kadar iner. Gölün kıyısında Frig kaya anıtlarının yanı sıra Yunus Emre Tekkesi de görülebilir.

Emre Göletinde piknik alanı ve sosyal tesis bulunuyor. Gölette gezmek için “Kral Midas” isimli Frig kayığına mutlaka binin, orijinal.

Ayrıca bisiklet, ATV ve motosiklet kiralayarak çevreyi gezebilirsiniz.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.