Lavanta Festivali

Lavanta Festivali

 

Son yıllarda, ülkemizde turizm alanında yaratılan destinasyonlardan birisi de Lavanta Festivalidir. (diğer örnekler: Kakava şenlikleri, Portakal çiçeği festivali vs.)

Lavanta Festivali adı altında düzenlenen turlar: Isparta yöresinde yine son yıllarda bazı köylerde ekilen lavantaların bulunduğu tarlaların gezilmesine yöneliktir. Bu lavanta tarlaları gerek görüntülerinin güzelliği ve gerekse lavantanın eşsiz kokusu ile ilgi çekiyor.

Ama önce “Lavanta” hakkında sizlere kısa bilgi vermek istiyorum. Lavanta ismi, Latincede “yıkamak” anlamına gelen “Lavare” kelimesinden türemiştir. Dünya üzerinde, Fransa’nın güneyinde Provence bölgesinde ilk olarak üretilmiştir.

Bitki: gövdesi dört köşe kesitli, yeşil renkli ve hoş kokuludur. Boyu en çok 1 metreye kadar uzanır. İnce uzun ve hoş kokulu yaprakları vardır. Uzun saplarının ucunda: başaklar oluşur ve yaz aylarında açan çok kokulu, lavanta mavisi çiçekleri vardır.

Çiçekler: Temmuz- Ağustos aylarında henüz tomurcuk iken toplanmalıdır. Saplarıyla birlikte toplanan çiçekler, demetler halinde bağlanıp gölge bir yere asılarak kurutulur. İyice kuruduktan sonra, çiçekler saptan ufalanıp ayrılır.

Lavanta Festivali

Lavantalar yetişirken su istemez. Susuz-kurak tarlalarda bile, verimli ve görsel açıdan nefis bir ürün elde edilir. Bir kökten, 15 ve hatta 20 yıl boyunca üretim yapılabilir. Lavanta fidanları, 10 yaşına gelince, boyları 1 metreye ulaşır.

Lavantalar, Haziran sonu tomurcuklanıp, morarmaya başlar. Temmuz ayında ise çiçekler patlayınca mosmor olur. Ağustos ayından itibaren ise hasat yapılmaya başlanır.

Lavanta Festivali

Evet, en özel durum budur. Yani, “Lavanta Festivali” Temmuz ayı içinde ve hatta Temmuz ayının sonlarına doğru yapılır, Ağustos ayına bırakılmaz. Çünkü, Ağustos ayında hasat yapılır ve tarlaların cazibesi biter. Nasıl bir cazibe?

Lavanta renginin hakim olduğu büyük bir alan, mis gibi bir koku ve muhteşem güzel bir görüntü ve tüm bunlar, Temmuz ayı içinde oluyor ve dolayısıyla ülkemizin birçok yerinden “Lavanta Festivali” olarak düzenlenen turlar, Temmuz ayı içinde lavanta tarlalarını ziyarete gelen turistlerle dolup taşıyor.

Lavanta Festivali

Biz: Isparta’nın Kuyucak köyüne gittik. Isparta il merkezine 50 km uzaklıkta olan bu köyde: ülkemizin lavanta üretiminin yaklaşık yüzde 90’ı sağlanıyor. 1975 yılından sonra, özel eğitimlerden geçen köy halkı, lavanta tarımında uzman olmuştur.

Köyde birçok lavanta tarlası var. Turlar daha önce anlaştıkları şahısların tarlasına gidiyor. Bu tarlalarda: insanlar lavanta tarlaları arasında dağılıyor, fotoğraf çekiliyor, tarlalara sahibi tarafından hazırlanan küçük değişik mekanlarda fotoğraflar çektiriliyor.

Elbise değiştirme kabinleri var, burada değişik elbiseler giyerek, değişik resimler çekiliyor, tuvaletler ve çay içme yerleri var. Elbette: lavanta ürünlerinin satıldığı çadırlar da bulunuyor. Lavanta ürünleri arasında en ilgi çekenleri: paketler içinde lavanta tohumları, lavanta sabunları, lavanta balları, lavanta yağı, lavanta çayı, lavanta losyon ve kolonyaları ve lavanta dondurması……

Lavanta Festivali

Tüm bunlar: insanların ilgisini çekiyor ve aşırı pahalı değil, ziyaretçiler burada geçirilen yaklaşık 2 saatlik sürede, hem tarlaları geziyorlar, hem fotoğraf çektiriyorlar, hem de lavanta ürünleri satın alıyorlar.

İşte “Lavanta Festivali” bundan ibaret, tabii turlar, Kuyucak köyü lavanta tarlaları ziyareti yanında, Eğirdir gölü, İnsuyu mağarası, Sagalassos antik kenti, Salda gölü gibi ilgi çeken, yakın yerleri de geziye ekleyerek programı zenginleştiriyorlar, yoksa lavanta tarlalarında kalınan süre 2 saat ki, bence bu bile fazla.

Son bir not: lavanta tarlalarını ziyaret ettiğinizde, lavantalar arasında yüzlerce arı var, hoş bu arılar pek saldırgan değil, ama yine de arı sokmasına karşı alerjisi olanların tarlalara girmemesini öneririm.

Antik Yapılara ait Deyimler

Antik Yapılara ait Deyimler

Antik Yapılara ait Deyimler: Evet; özellikle antik yapıları gezen ziyaretçilerin; gerek bu konu ile ilgili tanıtım yazılarında ve gerekse yapıların bulunduğu mekanlarda Antik Yapılara ait deyimlerden bir kısmı, kelimelerle karşılaşmaları mümkün.

Bu kelimeler; çoğu kez, arkeoloji bilgisi olmayan ziyaretçilerin anlamasının güç olduğu kelimeler.

Bu nedenle: burada, Antik yapılara ait deyimler ve kelimelerin bir kısmını açıklama gereği duydum. Buyurun, basit bir sözlük. Bu sözlük; zamanla iyice gelişecek ve umarım sizlere yardımcı olacaktır.

ALTAR: Apsiste bulunan ve dikdörtgen biçiminde yontulmuş sunak taşıdır. Yani; adak, kurban edilme törenlerinin yapıldığı yer. Altar’da yapılan ayin; göklerde yapılan ayini temsil eder.

AMBON: Kiliselerde, 4,6 ve 8 nolu, sütünlu platformdur.

APSİS: Sunağın bulunduğu tarafta, genellikle, yarım daire planlı büyük niş.

BALDAKEN: Sütunlu ve üstü küçük kubbeyle kapalı yapı elamanı.

BEMA: Kilise sunağının bulunduğu ve halkın girmesinin yasak olduğu bölüm.

BOĞA: Selçuklu sanatında, boğa kabartmasının özel bir yeri vardır. Boğa: tek başına betimlenmeyip, hep ikili mücadeleler içinde betimlenir. Kaynağı ise; Orta Asya Şaman gelenekleridir. Kayseri Karatay Han’ın dış cephesinin giriş kapısının sol tarafındaki çörtende görülebilir. Çörtenin iki yüzünde de boğa başı, yüksek kabartma olarak cepheden verilmiştir.

EYVAN: Bir yüzü açık, kemerli, dikdörtgen girinti.

HAYVANLI TAKVİM

Uzakdoğu kökenlidir. Yıllara göre şöyle sıralanır: 1.Fare-2.Sığır, öküz-3. Kaplan-4.Tavşan-5.Ejder,kertenkele,zürafa,kuş-6.Yılan-7.At-8.Koyun,oğlak yada koç-9.Maymun yada insan-10.Tavuk yada horoz-11.Köpek yada balıkçıl-12.Domuz yada keçi.

Bu hayvanlar; yapının hangi burçta ve hangi yıl yapıldığını temsil eder. Ayrıca, bir tür, koruyucu tılsım şeklinde de düşünülmüştür.

Karatay Han’ı içinde, on iki hayvan betimlemeleri görülebilir. Kapıdan girişte, solda 2.5 m. uzunluğundaki bir friz üzerinde hayvan kabartmaları vardır ki, bunlar burç hayvanlarını temsil eder.

İKONOSTATİS: Yalnızca din adamlarının girebileceği bölümü, halkın ibadet ettiği bölümden ayıran panel.

MUKARNAS: İslam sanatının en belirleyici geometrik bezemelerinden biridir. Üç boyutlu prizmaların uzaysal biçimlemeleriyle oluşur. İslam mimarisine özgüdür ve Selçuklular tarafından özellikle taç kapılarda kullanılan bir bezeme türüdür. Yalnızca kapılarda değil, sütun başlıklarında, mihraplarda veya köşelerde de göze çarpar.

MONOLİT: Tek ve büyük kaya kütlesi.

NİŞ: Duvar içine oyulmuş, dikdörtgen ya da daire planlı girinti. Pencere oyuğu şeklindeki girintilere de niş denir.

NAOS: Kiliselerde, halkın ibadetine ayrılan bölüm.

NARTEKS

Antik yapılara ait deyimler den Narteks: Naos’dan önce gelen, giriş mekanı.

NEF: Kiliselerde, sütunla birbirinden ayrılan bölümlerin her biri.

NEKROPOL: Arkeolojik şehirlerde, mezarlıkların ve toplu mezar yerlerinin bulunduğu bölgeye verilen isim.

NYMPHAEUM: Yunun mitolojisinde: su, orman ve dağ perileri olan nymphlere adanmış anıtsal çeşme yapıları. Kayaya oyulup, sütun ve heykellerle bezenirler. Genellikle, ev görünümündedirler.

PALAESTRA: Eski Yunancada, spor salonu.

REVAK: Arkalarında geçit bulunan, kemerli sütun dizisi.

SİNTROMON: Apsis yarım dairesinde, din adamlarının oturmaları için ayrılmış olan oturma yeri.

ŞAPEL: Küçük kilise. Büyük kiliselerde, bir ek bina veya bölüm olarak da kullanılır.

TAÇKAPI: Camilerde, medreselerde veya kervansaraylarda, süslemeli ana giriş kapısıdır.

TONOZ: Yarım silindir biçimindeki örtü sistemidir. Tavan örtüsüdür.

TORSO: Başı, kolları ve bacakları olmayan, insan gövdesi heykelidir.

8 milyon okur

Değerli okurlar, sitede, kuruluştan itibaren yaklaşık 10 yılı doldurduğumuz bu günlerde, gerek güzel ülkemde ve gerekse yurt dışında yazdığım gezi ve tanıtım yazılarının okur sayısı, 17 Ekim 2020 tarihinde 8 milyon okur olmuştur.

Unutmamak gerekir ki, bu 8 milyon okur sayısı tekil okuyucu yani siteye ilk defa girenlerin sayısıdır. Siteye birkaç kez girenler ki elbette okurlar birçok kez girmektedirler, bunlarda sayıya ilave edilse, ortaya 20 milyon civarında bir rakam çıkacaktır.

Hepinize bütün okurlara sonsuz teşekkürler.