Yunanistan Santorini adası

genel.1
Yunanistan Santorini adası

Yunanistan Santorini adası; Atina’nın Pire limanından, 6-7 saatlik bir feribot yolculuğu ile gidiliyor. Ama feribot nispeten daha rahat ve ucuz. Ancak: biletleri erken ayırtın ve feribota erken gidin. Özellikle yaz aylarında, bazen biletler hemen tükeniyor ve bazen aynı koltuğa iki bilet kesiyorlar. Daha hızlı feribot seferberi de var ama fiyatı iki kat yükseliyor. Bunlar 3 saatte gidiyormuş.

Bir de hava ulaşımı var. Atina ile ada arasındaki uçuş sağlanıyor. Eğer bol paranız varsa, bu adada, aşık olduğunuz insan ile rahat rahat ve bol romantik anlar yaşayabilirsiniz. Bol paranız varsa; kesinlikle, manzaralı bir otelde, sevgiliniz veya karınız ile birlikte, romantik, sessiz ama pahalı bir tatil geçirebilirsiniz.

genel.2.gün batımı
Yunanistan Santorini adası Yeri

YERİ

Asıl adı: Thera iken, Venediklilerin buraya santa-irini adını vermesinden sonra, bu isme kavuşmuş. Yunan adaları içinde en güzel manzaraya sahip ve bu yüzden dünyanın en çok fotoğrafı çekilen adası.

Güney Ege Denizinde, Yunanistan ana karasına yaklaşık 200 km. uzaklıkta. Yaklaşık: 73 km. karelik bir alana sahip. Merkezde, bir lagün var ve bunun çevresi, yüksek sarp kayalıklarla çevrili. Lagün merkezinde, su yaklaşık 400-1300 metre derinlikte. Böylece: her türlü nakliye için güvenli bir liman olabiliyor.

Adanın tarihi kayıtlarında görülen en büyük volkanik patlama: 3600 yıl önce, Minos uygarlığı sırasında olmuş. Bu patlama sırasında ortala çıkan volkanik küller ve dev tusunami dalgaları; 110 km. ötede, Girit’te kurulu bulunan büyük Minos uygarlığını ortadan kaldırmış. Hatta: bu patlama ile, denizlerin içinde yok olup, ortadan kalkan Atlantis ile bağlantı kuranlar da az değil.

genel.en başa gibi
Yunanistan Santorini adası Genel Özellikleri

GENEL ÖZELLİKLERİ

Santorini (Thira) adası: volkanik bir ada, yalnızca, dünyanın en büyük volkanik çöküntüsünü çevrelemesi nedeniyle bile olsa; dünyanın mutlaka görülmesi gereken, ilgi çekici yerlerinden biridir.

santorini.volkanik krater.1
Yunanistan Santorini adası

Santorini

büyük bir yanardağ patlamasının, adanın ortasını atmosfere gönderip, dünyanın gelecek yıllardaki iklimini değiştirdiği, MÖ. 1500 yılına kadar, Kykladlar’daki diğer adalardan pek farklı değildi. Akdeniz’deki büyük gel-git dalgalarıyla gelen su; toprakta kalan 11 km. uzunluğundaki boşluğu doldurdu.

Adadan, günümüze kalanlar: asıl yuvarlak adanın dış kenarlarıdır. 300 metre yükseklikteki dimdik uçurumlar, ortadaki bu yanardağ kraterini kuşatıyor. Beyaz badanalı evlerden oluşan yerleşim yerleri: bu kraterlerin doruklarına yerleşmiş durumda. Bu görüntüsü ile, Santorini adası: uzaktan, kenarlarındaki kreması erimeye başlamış bir pastaya benzetilebilir.

Burada evlenmek moda. Ancak: bu moda nedeniyle, evlilik tarihi almak isteyenler 2 yıl sonrasına ancak alabiliyorlarmış. Evlendirme dairesi her an dolu imiş.

Adada ulaşım kiralık arabalar ile sağlanıyor. Yollarında araba ile gezerken ki bu pek uzun sürmez, çünkü ada ufaktır, yolun yanındaki toprağın ve kumsalın rengi sürekli değişmektedir. Ufak bir ada olmasına rağmen: havalimanı ve büyük bir limanı var. Limandan; yerleşim merkezine giden yol, koca bir dağı tırmanıyor, çok dik ve yılan gibi kıvrılıyor.

santorini.havaalanı.1
Yunanistan Santorini adası
Ada hilal biçiminde olduğundan, her noktasından iç deniz görülüyor.

Volkanın orta kısmından buharlar çıkıyor, bu esnada batan güneş sanki bu dünyanın güneşi değil, muhteşem bir görüntü. Oia denen yerdeki güneşin denize batışı, bunu görmek isteyen turistlerin yamaçlardaki evlerin önünde birikmelerine sebep oluyor. Her yer, gün batımı levhaları ile donatılmış. Burada, insanlar sanki güneş batışını ilk defa izliyorlarmış gibi.

Merkezden, iç denize teleferik var. Ama; eşeklerle inmek, turistlerin daha tercih ettikleri bir yol. Ancak: sizde, böyle bir yolu seçerseniz adrenaline hazır olun.

Volkanik kayaların içine oyulmuş otellerde kalmak, muhteşem bir duygu.

Evet, gezmek üzere bu adaya gittiğinizde, oraya varınca: doğuda, dik kraterin ilerisinde, güzel asma bahçeleriyle kaplanmış düzlükleri görecek ve şaşıracaksınız.

Aslında, burada her yıl 100.000 şişeden fazla şarap üretilip, dünyanın dört bir yanına dağıtılıyormuş. Asma bahçelerindeki sarmaşıklar son derece yaşlı ve dayanıklı. Winsanto diye adlandırılan şarabı meşhur.

Aslında, bu adanın iklimi üzüm yetiştirmek için uygun değil. Ama, halk asma dallarını bükmek suretiyle, varolan suyun minimum kayıp ile kullanılmasını sağlayan bir yöntem geliştirmiş. Bazı dükkanlarda, bükülmüş asma dallarının kurutulmuşları, dekoratif eşya olarak satılıyor.

Bu adada; öyle çok muhteşem güzellikte plaj yok.

Hem adayı gezmek ve tanımak hem de denize girmek için yapabileceğiniz en iyi şey: tekne ile volkanik ada turuna çıkmaktır. Ancak: bu tekne turuna çıkmadan önce, sakın 50 Euro’luk bir tura çıkmayın, perişan olursunuz.

Çünkü: ufacık bir takada, Avrupa ve Amerikan işçi sınıfından, 100 kişi ile omuz omuza dayanışma duygularınız güçlenir. Sizin iyi bir tekne turu için ödemeniz gereken para: 100 Euro civarında olması gerek.

Bu tekne turunda; hala tüten volkanı gezebilirsiniz. Yalnız, bu gezinizde, dönüşte çöpe atabileceğiniz bir şeyler giymenizde yarar var. Çünkü, her yer kül olduğundan ayaklarınız ve ayağınıza giydiğiniz giysi kapkara ve bir daha kullanılmaz hale geliyor. Bu volkan, 1953 yılında son patlamasında, sesinin İspanya’dan duyulduğunu söylüyorlar.

Evet, bu tür bir gezide çamur banyosu yapabilir, doyasıya denizde yüzebilirsiniz. Harika bir kıyı restoranında, nefis balık yersiniz ve gezinin sonunda, eğer isterseniz adanın diğer tarafında bulunan Oia bölgesinde inersiniz.

Adaya gitmeden önce, mutlaka otel ayırtın. İndirim ve daha çok olanaklar sunan interneti tercih etmenizi öneririm. Santorini pahalı bir ada. Her şey, Türkiye’de olduğundan en az 2 ve hatta 4 kat pahalıdır.

Yeme, içme, otel ulaşım, turlar buna dahil. Gecesi, şahıs başı 30 Euro olan bir otel bulunca sevinmeyin, muhtemelen o yer ya her yere uzaktır, ya da banyo küvetinde perdesi bile bulunmayın, musluğundan tuzlu su akan bir yerdir.

Doğru dürüst bir yerde kalmak istiyorsanız, şahıs başı, gecelik 100 Euro gözden çıkarmanız şart. Ama: öyle mavi-beyaz kilise ve deniz manzarası istiyor, üstüne üstelik bunu Fira’da (en büyük koy) istiyorsanız, zaten gecelik 250 Euro, gözden çıkarmanız şart.

Peki, adada neler yapabilirsiniz? Bu adanın siyah kumlu plajı, volkanik kayaların tepesindeki köyleri, bir de ortada volkanik adası var.

Tercihinize göre:

Deniz-kum olayından haz etmiyorsanız, köylerde dolaşabilirsiniz. Ama, unutmayın ki, deniz güzel. Ama amacınız yüzmek ise, manzaradan vazgeçin ve gençlerin mekanı olan PERİSSA bölgesinde bir yerde konaklayın.

Çünkü: güzel manzaralı şirin köyler, hep tepelerde bulunuyor. Buralarda konaklarsanız, otobüse binip sahile inmeniz gerekir. Sahilde: üstünüzü değiştirecek, duş yapacak bir yer bulamasınız. Sahilde yalnızca şezlong ve şemsiyeler var. Bu yüzden amaç yüzmek ise, dediğim gibi, sahile yakın bir yerde konaklamanızda yarar var.

Büyük olan, ana adanın dışına çıkmayın. Eğer jeoloji meraklısı ve sülfür buharının kokusunu merak ediyorsanız, aktif volkanın bulunduğu Caldera adasına gidin. Onun dışında, diğerleri pek cazip değil. Kalitesiz ve kazık yerler.

santorini.plaj.2
Yunanistan Santorini adası Plajları

Yüzmenin dışında: binin eşeklere, için şarapları, daracık sokaklarda dolaşın. Yalnızca, şunu unutmayın, bunanın fiyat standartları, ülkemizden yüksek.

Santorini plajları

Güneşin altında yakıcı bir ısıya ulaşan, ince, siyah ve kırmızı volkan kumundan oluşmuşlar. “Kamari” ve “Perissa”:otelleri, barları ve restoranlarıyla giderek büyüyen bir sayfiye yeri. Fira ve Akrotiri’ye yapılacak bir geziden sonra, dinlenmek için güzel bir fırsat bulabilirsiniz.

santorini.plaj.1
Yunanistan Santorini adası Plajları

Bu arada: buranın plajlarındaki kum ve çakıl renkleri; koyudur. Bu nedenle, su önemli ölçüde sıcaktır çünkü lav ısı emici işlevi görür. Ayrıca: bilmelisiniz ki, adada denize girmek biraz zordur. Çünkü deniz kenarındaki taşlar inanılmaz kaygan. Bir denize girme teşebbüsünde aman dikkat, düşebilirsiniz.

Restoranlar

Fiks menülere aldanıp, gördüğünüzün iki katı hesap ödeyebilirsiniz. Ekmek, su, peçete, çatal-bıçak, servis fiks menü hesabına dahil olmayabilir. Fiyatları çaktırmadan iyice gözden geçirin. Yoksa ben bunu 5.50 Cent gördüm, 55 Euro nereden çıktı demeyin, faydası yok.

Fira’da, ucuz yemek için :goody’si tercih edebilirsiniz. Sakın ama sakın chicken burger yemeyin. Paranıza ve ağız tadınıza yazık olur. Ama kalamar ve karides gibi, fast-food tarzı deniz ürünlerine dair menüleri tercih edebilirsiniz. Fiyatlar fazla anormal değil.

Nerelisiniz sorusu: Adada yüzde yüz sorulur. Bana çıkmaz demeyin, hazırlıklı olun.

santorini.fira nea adası.1
Yunanistan Santorini adası Adada gezinti planı

ADADA GEZİNTİ PLANI

Evet: Atina’dan bindiğiniz feribot; Santorini’ye göz kamaştıran volkan ve deniz manzaraları eşliğinde varıyor. Liman olmadığından, büyük feribotlar, açıkta demirliyorlar ve başka teknelerle karaya çıkılıyor. Ticari feribotların çoğu, kıyının daha ilerisindeki yeni “Atnios” limanına geliyorlar.

Ama, manzara sarhoşluğunu üzerinizden attıktan sonra; dikkatinizi çekecek ilk şey; size el-kol sallayan, sizi bir taksiye veya arabaya atıp, istediğiniz yere götürmeye çalışan insanlar olacak. Evet, bunların topundan uzak durun.

Çünkü: kimisi kazıkçı ve dolandırıcıdır. Eğer yanınıza sinsice yaklaşıp gel seni götüreyim, nereye istersen gibi konuşursa “beni alacak birileri var” deyin, çünkü bunların amacı, sizi normal otobüslerle, şahıs başı 1.50 Euro’ya gidilen yere 6 Euro’ya götürmek.

Siz feribottan çıkınca, bavulunuzu alın ve nereye gidecekseniz, üzerinde tabelası olan otobüsü bulun ve şoför ile fiyatı konuştuktan sonra ki (bu asla 2 Euro’yu aşmamalı) binin. Bu otobüsler, genelde uzun mersedesler.

santorini.beyaz kubbe caved
Yunanistan Santorini adası

Eğer

Fira bölgesinde kalacaksanız: otobüsler yerine eşekler veya teleferik tercih edebilirsiniz. Çünkü: burada, 587 basamaktan oluşan, taşlık dar bir patika, Fira kasabasını, küçük rıhtıma bağlıyor. Günümüzde: burada, gemilerle gelen turistleri kasabaya taşımak için bekleyen bir eşek filosu var.

Bu adada: eşekten düşme veya eşek tarafından ezilme olasılıklar çok fazla. O yüzden eşeklere dikkat etmelisiniz. Daha hızlı bir yöntemi tercih edenler ise; deniz seviyesinden, kayalıklara doğru, birkaç dakikada, döne döne çıkan teleferiği kullanıyorlar. Ama teleferik için muhteşem uzun kuyruklar oluşuyor.

Evet, genellikle yeni evlilerin balayı için tercih ettikleri romantik ada, iki ana merkezden oluşuyor. Fira ve Oia.

Adanın asıl kasabası: “Fira”. Fira, en büyük kasabadır. İçinde pek çok şey bulunur, pahalıdır, kalabalıktır ve günbatımında manzarası çok güzeldir.

Adanın merkezi. Burada görülmese gereken yerler; çarşı bölgesinden yürüyerek, panoramik tepeye ulaşın. Buradan, adanın karşısındaki Thirassia, kameni volkan adası ve Oia köyünün muhteşem manzarasını seyredin.

Manzaralı kafe, restoranlardan birini seçip, güneşin batışını seyretmek bir adet haline gelmiş. İçerisindeki uzun kıvrımın, merkezinde bulunan yüksek uçurumun tepesinde kurulmuş. Çarpıcı manzaralara sahip binalar, suya doğru iniyor.

Trafik gürültüsü olmadan; serbest bir şekilde dolaşabileceğiniz dar geçitleriyle; Fira; alışveriş sevenler için tam bir cennet. Alışverişte: ikonlardan, faberge yumurtalarına, en iyi kalite mücevherden en beğenilen tasarımcıların giysilerine kadar her şeyi burada bulabilirsiniz.

Burada: sadece demir ve camdan muhteşem böcekler, balıklar ve balık kılçıkları heykelleri sergileyen ve yapan dükkanları gezebilirsiniz. Hediyelik eşya için, Fira’daki çarşıyı öneriyorum, binlerce alternatif var ve ucuz.

ŞARAP MÜZESİ

Koutsoyannopoulos şarap müzesi. Altındaki mahzenlerinde, hareketli kukla sistemleriyle küçük odacıklarda şarap üretiminin nasıl yapıldığı canlandırılıyor. Sonrasında şarap tadımı yapabiliyorsunuz. Buradan hediyelik şaraplar ve eşyalar almanız mümkün.

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Butiklerin ve barların arasında, kültürel açıdan ilgi çekebilecek iki yer var. Meydanda, teleferik istasyonunun hemen yanında bulunan: Arkeoloji Müzesi. Burada: adada bulunan çömlekler ve sanat eserleri sergileniyor.

MEGARON GYZİ MÜZESİ

Teleferik istasyonunun kuzeyindeki “Megaron Gyzi Müzesi” ise, 17’nci yüzyıldan kalma, restore edilmiş güzel bir evde bulunuyor. İçinde: sergilenen eserler arasında, en güzel olanlardan biri, 1956 depreminden önce, ada manzaralarını gösteren fotoğraf sergisi.

Evet, Fira, güzel bir yer. Ama ziyaretçiler dar sokakları doldurunca sıkıcı oluyor. Kuzeye doğru, biraz ileride, hayatın daha sakin olduğu küçük bir köy var.

santorini.yel değirmenleri
Yunanistan Santorini adası Oia bölgesi

OİA BÖLGESİ

Adanın öbür tarafındadır. Adanın kuzey ucunda ve en güzel yeri. Fira’ya kıyasla, çok daha şirin, çok daha sakin ve çok daha şık mekanları barındıran bir yer.

En önemli özelliği ise, bir ayin şeklinde güneşin batışını izlemek. Yüzlerce kişi, Oia’nın batışın en iyi izlenir yerinde toplanıp, sessizce (evet burası çok önemli çünkü konuşmaya kalkarsanız, yanınızdakiler susmanız için uyarıyorlar) güneşi uğurluyorlar.

Güneşin ufuk çizgisinden tam kaybolduğu anda ise, çiftler birbirleriyle gayet romantik bir şekilde öpüşüyorlar. Bu arada, bir kısım seyirci tarafından yaratılan bir bir alkış seramoninin tüm tılsımını bozuyor ve ve ayin bitiyor.

santorini.oia gündüz
Yunanistan Santorini adası Oia köyü

OIA KÖYÜ

Ia (oya diye okunur) köyü, kuzey kayalıklarına yerleşmiş. Kendine has, bizim Bodrum evlerine benzeyen, beyaz evleri, mavi kubbeli kiliseleriyle, daracık, pırıl pırıl sokaklarıyla, yel değirmeni mahallesiyle rüya gibi bir yer.

Köyü: bir baştan başa dolaşıp, fotoğraflar çekiyorsunuz ve bir sürü sevimli kafeler, restoranlar görüyorsunuz. Manzaralı olanlara geçin ve bir şeyler yeme içmenin keyfini yaşayın. Olağanüstü manzara ile birleşince, büyük bir haz yaşayacaksınız. Tüm Ege ve volkan adası, ayaklarınızın altında.

santorini.oia gece
Yunanistan Santorini adası Oia Köyü

Geçmiş zamandan bu yana, birçok sanatçının evi olan Ia, Fira’ya nazaran bohem bir atmosfere sahip. Yamaçlara inşa edilen evler ilgi çekici.

Bazıları, sanat galerilerine ve koleksiyonu yapılabilecek çeşitli ürünlerin satıldığı mağazalara dönüştürülmüş. Mimari: Kyklad tarzının güzel örneği ve bu köy, çok renkli cepheleriyle, dünyada en çok fotoğrafı çekilen köylerden biri imiş.

PERİSSA

Perissa denen yerde, uzun, siyah bir plaj ve birkaç restoran var. Perissa ile Antalya-Beldibi birbirine benziyor. Redbeach denilen yerde kiremit rengi kumlar ve gene kiremit rengi bir dağ oyuğu önünde, muhteşem bir denize girebiliyorsunuz. Ancak: plaj kalabalık ve insanlar dip dibe.
Evet, genel olarak, burası: ucuzdur. Ancak otelleri kötü, ama sahil şeridi burada bulunuyor.

Geceleyin restoran ve barlara gidilir. Buradaki restoran ve barlar fena değil. Önereceğim yerlerin başında, The Volcano isimli bir taverna/restoran var. Yemekleri güzel ve ekonomiktir. Ayrıca:200 metre ileride bir de Yunan tavernası önerebilirim. Turizm rantı tarafından bozulmamış, yemeklerinin mutfağa gidilip seçildiği, buzuki çalınan ve arada yaşlı bir-iki adamın çıkıp sirtaki oynadıkları bir mekan.

Bu mekanın yemekleri çok güzel. Yine de söylediğim gibi; diğer adalardan uzak durun, çünkü özellikle yemeklerde, arzu etmediğiniz kötü yiyeceklere büyük paralar ödemek zorunda kalabilirsiniz.

Konaklamak için, buradaki “Youth Hostel Anna” yı seçerseniz: kalacak yere çok para ödememiş olursunuz. Ayrıca: çok sayıda, Kanadalı ve Avustralyalı ile tanışırsınız. Yalnız, ada genelde romantik bir ortam olduğu için: kesinlikle çift gitmeniz şart. Yoksa: 2-3 gün orada kalıp: İos ya da Mykonos’a gitmeniz daha eğlenceli olur.

PİRGOS KÖYÜ

Devam ediyoruz. Adanın tam kalbinde: Pirgos köyü var. Burada bulunan Venedik kalesi görülmeye değer. Köyün ilerisindeki kayalık uçurumda: 17’nci yüzyıldan kalma: “Profitis İlias Manastırı” var. Yol: girişe doğru tırmanırken, Santorini’nin dik bayırlarda yetişen ünlü domatesleriyle dolu tarlalarından geçeceksiniz. Domatesler volkan kayasında yetişmesi nedeniyle çok farklı, ama çok çok lezzetli.

Manastır; yalnızca rahipler içeride ayin yaparken açık olmasına rağmen ziyaret edilmeye değer. İlyas Peygamberin 15’nci yüzyıldan kalma ikonu, manastırın gururu. Manastırın, aynı zamanda, ikonlar ve el yazmalarıyla birlikte, keşişlerin hayatına dair ipuçlarının sergilendiği, bir de müzesi var.

Ne yazık ki, dağın zirvesi, aynı zamanda, uydu ve dijital teknoloji ile Yunan Silahlı Kuvvetleri tarafından paylaşılmış. Bu güzel manzaranın fotoğrafını çekmek, ne yazık ki, yasak.

santorini.thira gece
Yunanistan Santorini adası Thira antik başkent

THİRA ANTİK BAŞKENT

Bu kayalık çıkıntının kuzey yamacında: MÖ.3’ncü yüzyıla tarihlenen ve “Thira”da denen, adanın antik başkenti bulunuyor. Site: geniş bir bölgeye yayılmış. Ancak, bazı kalıntıların kötü durumda olması ve heyelan tehlikesi, sitenin zaman zaman kapanmasına yol açıyor. Yola çıkmadan önce, Fira’daki turizm bürosundan, sitenin açık olup olmadığı hakkında bilgi almanızda yarar var.

AKROTİRİ KÖYÜ

Adanın güneyinde: Akdeniz’in en önemli antik sitelerinden biri var. Modern köy “Akrotiri”nin yanında: MÖ.2000 yılları civarına tarihlenen tam bir kent bulunmuş. MÖ. 1500 yılındaki patlamanın ardından, birkaç metrelik bölümü, külle kaplanan sitede, İtalya’daki Pompei’nin aksine: hiçbir insan kalıntısına rastlanmamış. Bu durum: bilim adamlarını, felaket gerçekleşmeden önce, insanların kaçtığını düşünmeye yöneltmiş.

Site; 1967 yılından sonra, günümüze kadar, büyük patlamadan önceki günlük hayatın izini bulabilmek için özenle kazılmış ve kazılıyor. Bir zamanlar: Minos yerleşimi olan bölgede, Minos çömlekleri ve fresklerle süslenmiş evler gün ışığına çıkarılmış. Kentin kanalizasyon sisteminden, uygarlığın ne kadar gelişmiş olduğunu söylemek mümkündür.

Ne var ki; burada bulunan sanat eserlerinin büyük kısmı: günümüzde, Atina’daki ulusal arkeoloji müzesinde korunuyormuş. Bölgede yapılan kazılar günümüzde de sürdürülüyor. Evler, meydanlar ve caddelerin bulunduğu kalıntılar, sıcak ve hayli kalabalık olabilen bir koruyucu çatının altında sergileniyor. Bu nedenle: buraya, mümkün olduğunca günün erken bir saatinde gitmeye çalışmanızı öneririm.

KAMARİ BÖLGESİ

Görülmese gereken bir yer. Çakıl ve volkanik kumlarından dolayı, beyaz, siyah ve kırmızı diye adlandırılan plajları var. Volkanik patlamadan dolayı, denizde koca koca kayalar mevcut. Denizi temiz, fakat bence bizim Ege kıyılarından sonra, öyle çok fazla beğenilecek bir yanı yok.

Tatil yeri olduğu için, sahilde bir sürü, bar, kafe, restoran ve dükkanlar var. Eğer bu bölgede konaklamak isterseniz: Tercih etmenizi önereceğim otel: Epevlis oteli.

Yunan adaları genel özellikleri hakkındaki yazım.

Yunan adaları gezi planı hakkındaki yazım.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

 

Selanik: gündüz ve gece görünümleri birbirinden ayrı ve güzel, İzmir benzeri bir şehir olmasına rağmen, asla gecekondusu bulunmayan ve Yunanistan tarafından önem verilen bir şehirdir.

Selanik ziyaretinizde: güzel deniz manzarası, ağaçlıklı sokaklar, çok sayıda müze, özellikle bizim kültürümüzden etkilenmiş mutfak, gelişen modern kültür ve eski Bizans kiliseleri görebilirsiniz.

Ama, Selanik denilince, elbette ilk akla gelen: bu şehirde bulunan, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün evidir.

ULAŞIM

Selanik şehrine havayolu ile ulaşmak isterseniz: Atina, Yanya, Hanya, Heraklion, Limni, Midilli, Rodos ve Skiathos havaalanlarını bağlantı olarak kullanabilirsiniz. Havaalanı, şehir merkezinin16 km. dışındadır.

Şehre, demiryolu hattı ile de ulaşabilmek mümkündür. İstanbul-Selanik arasındaki ulaşımı, demiryolu ile sağlayabilirsiniz.

Selanik şehrine, karayolu ile ulaşım da mümkün. Atina-Selanik arasındaki yolculuk: 6 saat sürüyor ve 320 km. dir.  Bilet fiyatları: 35 Euro. Gidiş-dönüş bileti almak isterseniz: 55 Euro.

Selanik-İstanbul arasındaki karayolu yolculuğu ise, yaklaşık 8-10 saat sürüyor. Fiyatları ise, normal 45 Euro, öğrenci 35 Euro. Gidiş dönüş alırsanız, normal 80 Euro, öğrenci 64 Euro’dur.

Bunların yanında: Selanik-Üsküp arası: 3 saat, Selanik-Belgrad arası: 7 saat, Selanik-Tiran: 6 saat, Selanik-Sofya arası: 4 saat, Selanik-Köstence arası: 8 saat sürüyor. Selanik-Kavala arasındaki yolculuk yaklaşık 1.5 saat sürüyor.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

TARİH

Şehir: tarih sahnesinde, ilk olarak: MÖ.310 yıllarında, Makedonya kralı Cassander tarafından kurulmuştur. Kendisi Makedonya imparatorluğunda tahtı ele geçirebilmek için Büyük İskender’in kız kardeşiyle evlenmiştir ve şehri kurduktan sonra şehre İskender’in kız kardeşi ve karısının ismini vermiştir.

Şehrin Yunanca ismi olan “Thesaloniki” ismi yani şehrin ismi antik döneme kadar gider. Bu isim “Teselya” ve “niki” olarak iki kelimeden oluşur.

Niki: zafer demektir ve ismin anlamı Teselya zaferidir. Şehir takip eden  dönemlerde birçok kere el değiştirmesine rağmen bu isim çok değişmemiştir. Evet, tarihi sürece devam edelim.

İlk kuruluş yeri ise: günümüzde “Thermi” olarak bilinen yerdedir. MÖ. 168 yılında, yörede, Romalıların hakimiyeti görülür. Bu dönemde: Asya-Avrupa arasında, önemli bir ticaret yolu üzerinde bulunması, şehrin ticarette önemli bir merkez haline gelmesine sebep olur.

Bu ekonomik öne çıkış; 12’nci yüzyıla kadar devam eder. Dini yönden de önemli geçmişi bulunmaktadır. Havari Pavlus: 1’nci yüzyılda, burada vaaz vermiş ve Bizans döneminde, birçok kilise inşa edilmiştir.

Roma döneminde imparatorluk bir dönem, 4 merkezden yönetilirdi ve bu merkezlerden birisi de Selanik olmuştur ve bu durum, şehre verilen önemin işaretidir. Bu sebeple, şehirde büyük bir imparatorluk sarayı yaptırılmıştır. Günümüzde saray yoktur sadece kalıntıları görülmektedir.

Roma döneminde Selanik şehrini tamamen surlar içine alan kale yapılır ve bu kale 7 kulelidir. Bu yüzden kalenin ismi “Eptapirmos” olarak geçer. Epta: 7 ve pirmos: kule demektir. Roma döneminde yani 4 ve 5 yüzyıllarda, İstanbul surlarıyla birlikte aynı dönemde yapılan Selanik kalesi surlarının büyük kısmı yıkılmış ve günümüzde yoktur.

1204 yılına gelindiğinde

Selanik ve çevresinde, haçlılar tarafından, Latin İmparatorluğu kurulur. 1430 yılına gelindiğinde ise: bu kez, yörede Osmanlı hakimiyeti etkin olur. Sultan II. Murat, tarafından yöre, Osmanlı topraklarına katılır. 15’nci yüzyıl boyunca, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden getirilen Türkler, bölgeye yerleştirilirler.

Ayrıca: 1492 yılında, İspanya’dan kovulan Yahudiler de, bölgeye yerleştirilirler. Sonuçta: Osmanlı egemenliğinin sürdüğü 500 yıllık süreç boyunca: Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan toplumları,  burada, birlikte ve huzur içinde yaşarlar. Bölge: önemli bir kültür ve ekonomi merkezi haline gelir.

1881 yılına gelindiğinde, Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, bu şehirde dünyaya gelir. Jön Türk hareketi, yine Selanik şehrinde gelişir ve Sultan II. Abdülhamit, tahttan indirildikten sonra, 1909 yılında, yine bu şehre, yani Selanik’e sürgün gelir.

Ancak: bundan 3 yıl sonra, Balkan Savaşları başlayınca, Selanik Yunanlılar tarafından işgal edilir ve işgalden hemen önce, II. Abdülhamit, yine İstanbul’a geri gönderilir.

Osmanlı imparatorluğu döneminde: en büyük şehir olarak bilinen İstanbul’dan sonra, ikinci büyük şehir olarak Selanik görülüyor. 1890’larda Osmanlının son dönemlerinde tercih edilen Neo klasik mimari tarz yani daha Avrupai tarz, buradaki birçok Osmanlı yapısında da görülmektedir.

Burada aynı dönemde yapılan Neo klasik bir bina: günümüzde Makedonya Genel Sekreterlik binası olarak kullanılıyor. Evet, Selanik, Osmanlı döneminde çok önemli bir merkez, ticaret yeri, her zaman önem verilmiş ve bazen İstanbul’dan bile çok daha önem verilmiş bir yerdir.

İlk elektrikli tramvay İstanbul’dan önce buraya gelmiştir. Ancak: yine tarihi geçmişimizdeki acı bir olay: Selanik, 9 Kasım 1912 tarihinde, tek bir kurşun atılmadan yani hiçbir direniş gösterilmeden, Yunan ordusuna teslim edilir.

Şehirde bulunan yaklaşık 25 bin kişilik Osmanlı ordusu, hiçbir direniş göstermeden, şehri Yunan ordusuna teslim eder ve geri çekilerek, İstanbul’a  döner. Rivayetlere göre, ordunun başındaki Tahsin Paşa’nın Yunanlılardan rüşvet aldığı söylenmektedir.

1917 yılına gelindiğinde

Şehrin Türk bölgesi, büyük bir yangın sonucu, tamamen yok olur. Bu yangından sonra: Fransız mimar Thomas Mawson tarafından, şehir merkezi için yeniden tasarımlar yapılır. Yeni bir şehir planı hazırlanır ve buna göre şehir tanzim edilir.

1924 yılındaki nüfus mübadelesinde ise; geriye kalan Türkler, Türkiye’ye göç etmek zorunda kalırlar. Böylece: Selanik şehrinde, Osmanlı-Türk kültürü biter. Kısa süre içinde, camilerin minareleri yıkılır. Bazı cami ve Sinegoglar, kiliseye çevrilir. Eski Osmanlı evleri, bakımsızlıktan yok olur. Kentin geçmişiyle tüm bağlantısı kesilir.

II. Dünya Savaşı yıllarında da: Yahudi cemaati, Alman Naziler tarafından şehirden toplanarak, Nazi toplama kamplarına gönderilip öldürülürler. Böylece: Osmanlıdan sonra, Yahudi cemaati de şehirden temizlenir.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik
Yunanistan Thesaloniki-Selanik

GENEL

Yunanistan ülkesinin, Atina’dan sonraki ikinci büyük şehridir. Yunanistan’ın kültür başkenti olarak kabul edilir. Selanik Film Festivali ve pek çok kültürel etkinlikler düzenlenmektedir. Yunanistan’ın kuzeyindeki en iyi oteller, en iyi restoranlar ve plajlar, buradadır.

Balkanlar bölgesinin ise, beşinci büyük şehridir. 2300 yıllık geçmişiyle, Avrupa’nın en eski şehirlerindendir.

Nüfusu: 365 bin kişidir.

Şehirde: Akdeniz iklimi egemendir. Ancak: kuzey bölümlerde nispeten karasal iklim görülür. Kışlar daha soğuk ve kar yağışlı geçer. Yunanistan ülkesinin birçok yerinde olduğu gibi burada da balkon kültürü yaygındır. Balkonlar, büyük çiçekli ve yeşilliklidir.

1997 yılında, Selanik, Avrupa Kültür Başkenti seçilir. 2014 yılında ise, Avrupa Gençlik Başkenti olarak seçilmiştir. Çünkü: Selanik, Güneydoğu Avrupa’nın en büyük öğrenci merkezlerinden biridir. Yunanistan ülkesinin ise, en büyük öğrenci topluluğu, şehirde barınmaktadır.

Selanik şehrinde doğan ünlü Türkler ise: Mustafa Kemal Atatürk, Salih Omurtak, Nazım Hikmet, Refet Bele, Afet İnan, Ahmet Emin Yalman’dır.

Şehirde gezerken bolca inşaat göreceksiniz. Yaklaşık 15 yıldır burada metro kazı çalışmaları sürdürülüyormuş. Metro kazı çalışmalarının bitmemesinin sebebi, her kazılan yerden tarihi eser çıkması ve kazının yarım kalmasıymış, o yüzden burada hiç bitmeyen inşaat çalışmaları görülüyor.

İzmir-Selanik şehirleri arasındaki benzerlik

Selanik şehri: İzmir’e benzerliğiyle meşhurdur. Çünkü İzmir ve Selanik şehirlerinin şehir planlayıcısı aynı kişidir. İzmir’de yukarıda Kadife kale vardır. Burada da Selanik kalesi bulunur. Kordon da İzmir kordon boyuna çok benzer.

Burada sadece İzmir’den farklı olarak Karşıyaka benzeri bir yer yoktur. Hatta: Yunanistan’da bizim İstanbul-İzmir arasındaki güzellik çekişmesi gibi, Atina-Selanik arasında da güzellik çekişmesi vardır. Atinalılar Selanik’e bayılır, ama Selanikliler sadece Selanik’e bayılırlar.

Güvenlik

Selanik, Atina şehrine nazaran bir tık daha güvenlidir. Ama yine de tam güvenli sayılmaz yani bu şehirde gezerken çanta ve cüzdanlarınıza ve özellikle pasaportlarınıza dikkat etmeniz önemle önerilir. Pasaport yanınızda taşımanız gerekmez, ancak bir fotokopisini bulundurunuz.

Çünkü: Yunanistan’ın birçok şehrinde olduğu gibi, burada da günümüzde karışık bir nüfus yani yoğun göçmenler yaşamaktadır. Şehrin merkezinde, Venizelos meydanında, kenarlarda, kıyı-köşelerde yerlerde oturan, çimlere yatmış, kötü giysili insanlar gördüğünüzde bilmelisiniz ki, bunlar uyuşturucusu satıcısı ve kullanıcısıdır.

Yunanistan’da uyuşturucunun bayağı yaygın olduğu söyleniyor, polis çok yakın olmasına rağmen, bu uyuşturucu satıcılarını Venizelos meydanı gibi merkezi bir yerde gördüğümüzde mutlaka şaşıracaksınız.

Gecelere gelince, geceleri tenha olmayan yerler ayrı, cadde ve sokaklarda rahatlıkla gezebilirsiniz, zaten ana cadde ve sokaklar, meydanlar gecenin geç saatlerine kadar kalabalıktır, yani tenha, merkezden uzak cadde ve sokaklar  dışında, geceleri rahatlıkla gezebilirsiniz.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

Yunanlılar

Evet, nesillerimiz uzun süre Türk-Yunan düşmanlığı ile yetiştirilmiş olmasına rağmen, Yunanistan’da kaldığım süre içinde, birçok yerde Türk olduğum anlaşılmasına rağmen, asla bir düşmanlık emaresi görmedim.

Kendileri aşırı dindardır. Ancak, zaten Ortodoks olan bu ülkede her şey dine dayalıdır, yani burası laik bir ülke değildir.

Din ve devlet işleri birlikte yürür, Yunanlılar çalıştıkları ortamda genellikle aziz resimleri, ikonları bulundururlar, hatta bir kilisenin önünden geçerken mutlaka istavroz işareti yaparlar. Çok inançlı ve dindar bir halk, yaşam tarzında bu durum hissedilmese bile, içten içe aşırı dindardırlar.

Yunanlılar, bağımsızlıklarından sonra antik Yunan’a özlemleriyle tanınırlar. Bu yüzden, birçok yerin ismi Yunan filozoflarının isimlerinden gelir, bu tarz isimleri sıkça görebilirsiniz. Hıristiyanlık ön plana alınmakla birlikte, pagan kültüründe, büyük 12 tanrının mitolojinin de arkasındadırlar, kültürlerine çok sahip çıkmaktadırlar.

Yunanlıların, sanırım tek kötü huyları siesta alışkanlıkları. Yunanistan gezginlerine önemle hatırlatırım ki: Yunanlılar Pazartesi ve Çarşamba günleri saat 14.00’de dükkanlarını kapatır, siestaya giderler ve bir daha açmazlar. Diğer günler dükkanlar saat 21.00’e kadar açıktır.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

NE YENİR-NE İÇİLİR

Yunanistan ülkesinde en iyi yemekler bu bölgededir, yani kuzeydedir. Yunan yemek kültürü içinde, Selanik yemekleri biraz daha baharatlı olma özelliğine sahip. Ama özellikle, Selanik şehrinde bulunursanız: meşhur içecekleri “Ouzo” yu tadın. Ayrıca: Sirtaki ve Bouzuki keyfini yaşayın.

Yöreye has yemeklerden tatmak isterseniz, size önerebileceğim  restoranlar: Zythos ve Faul Tou Meze olabilir.

Bunun dışında önerebileceğim restoranlar:

Seven Seas

Kalapothaki caddesindedir. Menüsü balık üzerine yoğunlaşmıştır. Lezzetli yemekler, şaraplar ve tatlılar bulunabilen bu restoran, daha çok şehrin üst sınıfına hitap ediyor. Yani: şehrin en iyilerinden biridir.

Miami

Hemen denizin önünde, Thetidos caddesindedir. Balık ve deniz ürünü ağırlıklı menüsü bulunmaktadır. Burası: şehri ziyaret eden turistler tarafından sık ziyaret edilmektedir.

Palati

Morihovou caddesindedir. Et yemekleri ağırlıklıdır. Lezzetli yemekler, saat 21.00’den sonra canlı Yunan müziği eşliğinde sunuluyor.

Krikelas

Salaminos caddesinde, merkezi liman bölgesindedir. Menüsü: et ve balık yemekleri üzerine yoğunlaşmaktadır. En iyi kalite ve mükemmel yemekleri burada bulabilirsiniz.

Otellerde kahvaltı denildiğinde: kahvaltıda

Ekspresso, capuçino veya kahve türleri bulabilirsiniz. Bunların yanında ise: ekmek, kek, meyve suyu, her türlü yumurta, beyaz peynir, zeytin, domates, biber, soğan ile karıştırılmış yumurta yiyebilirsiniz. Yani, kahvaltı kültürleri nispeten bize benziyor.

Restoranların yüzde doksanında iyi yemek yersiniz, kazıklanırım, yemek kötü çıkar gibi düşünmeyin, menü de  ne yazıyorsa o dur.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Şehir içindeki otobüs işletmesinin ismi: OASTH. Bu otobüsler, toplam 80 farklı hatta hizmet vermektedirler. Otobüslerdeki bir yolculuk biletler; 0.80 Euro’dur. 90 dakika boyunca geçerli, iki yolculuk otobüs bileti: 0.90 Euro’dur. 24 saat geçerli ve sınırsız otobüs bileti ise: 4 Euro’dur. Biletler: OASTH bilgi noktalarında satılmaktadır.

Bunların dışında, şehir içinde, turistik yerleri gezen 50 otobüs bulunuyor Bunlar: birbirinden farklı, 8 rota izliyorlar ve İngilizce konuşan rehberleri var. Tüm yolculuk, yaklaşık 50 dakika sürüyor ve her saat Beyaz kule bölgesinden hareket ediliyor. Bilet ücreti: 2 Euro’dur.

Ancak genellikle bizim gibi turistler, bu otobüslerden çok kısa mesafelerde yürüme veya taksiye binmeyi tercih ediyorlar. Yunan taksilerinin hepsinde (Selanik şehrinde lacivert, Atina şehrinde ise sarı renkliler) taksimetre var ve şoförler hemen taksimetreyi açıyorlar ve gitmek istediğiniz yere en kısa yani genel yoldan götürüyorlar yani kazıklama yok, güvenerek taksilere binebilirsiniz.

Sadece şunu hatırlatmak istiyorum, katıldığım turdan bir kişi, taksiye bindiğinde para üstü olarak kendisine taksicinin verdiği 5 Euro’nun sahte olduğunu söyledi, gösterdi, gerçekten renkli fotokopi, sahte 5 Euro, yani özellikle taksiden aldığınız para üstü kağıt paralara özel dikkat gösteriniz.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

GECE HAYATI-EĞLENCE

Şehir ve banliyölerinde, güzel restoranlar dışında, çok sayıda: taverna bulunuyor. Buralarda: ızgara et ve tavuk yemekleri bulabilirsiniz.

Palati Vyzantino II isimli gece kulübünde, canlı Yunan müziği bulabilirsiniz. Lido isimli gece kulübünde ise: uluslararası müzik ve danslar eşliğinde eğlenebilirsiniz.

Buzuki müziği dinlemek isterseniz: Havaalanı yakınlarındaki alanda bulunan özel tavernaları tercih etmelisiniz.

Şehirdeki: gece kulüpleri, diskotekler ve müzik salonları, gece geç saatlere kadar açıktır.
Özellikle: Beyaz kuleye yakın bar ve kulüpleri de önerebilirim.

Şehirdeki en iyi barlar:

Paparouna

Vilara bölgesindedir. 2004 yılında kurulmuştur. Mekanın içinde, birbirine galerilerle bağlı, 4 farklı destinasyon var. Buralarda: caz müziği dinleyebilir, yiyecek ve içecek keyfini çıkarabilirsiniz. Menü ise çok zengin. Özellikle, şarap mahzeni, çok büyük çeşitlilik gösteriyor.

Gambrinus

Syggrou bölgesindedir. 2006 yılında kurulmuştur. Şehrin en iyi bira evlerinden biridir. Genellikle: bira sunulmaktadır. Fiyatları, yakınlardaki diğer barlara göre daha ucuz olduğundan, sürekli bir yoğunluk yaşanmaktadır. Müzik olarak, klasik rock müziği yayını var. Atmosfer çok sıcak ve rahat.

Şehirdeki tavernalar

Kreonidis: Yunan müziğini, et yemeklerinin tadına bakarak  dinleyebilirsiniz. Old Town denilen bölgededir.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

NE SATIN ALINIR

Selanik: her bütçeye ve zevke uygun, dükkanlar, marketler, barlar ve kahve evleriyle dolu bir şehirdir. Bir anlamda, alışveriş cenneti de denilebilir. Ama, Selanik bölgesinden, özellikle “zeytinyağı” satın alabilirsiniz. Çünkü: gerek lezzet ve gerekse fiyat olarak, çok üstündür.

Selanik şehrinde uygun fiyatla alışveriş yapmak isterseniz: Venizelos meydanının hemen karşısında sağ tarafta kalan ara sokaklara girin, burada İzmir Kemeraltı benzeri, açık tezgahlarda özellikle giysilerin satıldığı yerler var ve fiyatlar gayet uygundur. Ayrıca, yine burada antika eşyaların satıldığı yerler var. Buraya girer ve sağ tarafa doğru ilerlerseniz, ana yola ulaştığınızda, yol üzerinde, çok güzel bir restoran önerebilirim.

Özellikle, kebap türü ama gerçekten muhteşem lezzetli kebap türü ürünlerin satıldığı bu restoranda aynı zamanda fiyatlar da çok uygun, ama özellikle bir kişilik porsiyonların çok büyük olduğunu hatırlatmak istiyorum, yani porsiyonlar o kadar büyük ki, bitirmek gerçekten çok zor oluyor.

Bir de restoranda, hemen su ikramı yapıyorlar, tuvalet imkanı var, içerisi klimalı ve gayet güzel bir ortam, servis güzel, yemekler lezzetli ve fiyatlar uygun. Eğer, Selanik şehrinde daha kaliteli ürünlerin ve markaların satıldığı yerleri görmek isterseniz, o zaman Venizelos meydanından aşağıya yani denize doğru yönelin ve deniz kıyısındaki caddenin bir iç tarafındaki caddeye gidin, burası uzunca cadde, boydan boya önemli markaların satıldığı mağazalarla doludur.

Alışveriş severlere duyurulur. Selanik şehrinde bir de peynir pazarı varmış, ama ben gitmedim, giden okurlarımız peynir pazarı ile ilgili yorum yazarlarsa sevinirim. Son bir not: magnet meraklıları için, şehirdeki magnetler genellikle tanesi 3 Euro ve 4 tanesi 10 Euro’dan satılıyor. İçki almayı düşünenler için: Uzo denen Yunan içkisi malum ismi bayağı duyulmuştur ama Uzo’nun rakı olmadığını düşünürler.

Gerçek Yunan rakısı, Rodos’ta üretilip içiliyormuş, ancak içinde anason olmadığından su ile karıştırılmadan sek olarak içiliyormuş. Uzo ise, içinde anason olması nedeniyle damak tadına daha uygun olduğu söyleniyor. Bunun dışında, burada en ünlü içki olarak “Sakız likörü” düşünülebilir. Ayrıca: Mastika da bir seçenektir.

ARİSTOTALES ÜNİVERSİTESİ

Yunanistan ülkesinin en büyük ve en eski üniversitesidir. Toplamda: 43 fakültesi bulunmaktadır. Bu fakültelerde: 95 bin öğrenci ve 2500 öğretim görevlisi bulunmaktadır. Bu üniversite; 100-150 civarında Erasmus öğrencisi bulunuyor. Selanik: tam bir öğrenci ve de Erasmus kentidir.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

VENİZELOS

Yunan ülkesini gezerken Venizelos hakkında da kısa bilgi gerekir. Selanik şehrinin merkezinde, Venizelos heykeli bulunan büyük bir meydan bulunur.

Venizelos, Atatürk’ten yaklaşık 20 yaş daha büyüktür. Girit’i Yunanistan’a bağlayan lider olarak tanınır. İlk ortaya çıkışı, bir Türk düşmanıdır ve Türklere karşı bayağı mücadele veren birisi olarak tanınır.

Ama bir süre sonra anlar ki: İngilizler ve Fransızlar, onu ve Yunanlıları kullanmaktadır. Bu durumu fark edince: Atatürk ile sıkı bir dostluk bağı kurar ve hatta Atatürk’ü Nobel Barış Ödülüne aday gösterir.

Meydanda, Venizelos’un beyaz bir heykeli bulunur. Lenin’e benzemektedir. Atatürk döneminde yaşamış bu lider, Yunanlıların Atatürk’üdür denilebilir.

GEZİLECEK YERLER

GEZİ PLANI

Şehirde, en büyük ilginizi çekecek husus: bütün evlerin, büyük balkonlarıdır. Bu balkonların çoğu: çeşitli çiçekler ve özellikle sardunyalar ile süslenmiştir. Hatta: birçok ziyaretçi, Selanik şehrini gördüğünde, İzmir şehrine benzetirler. Özellikle: kordon boyunun kesinlikle benzediğini düşünmemek elde değil.

Şehirde: Atatürk’ün evi ve tarihi kilise ve manastırlar bölgesine gidilebilir.

Burada: ilk sırada, Yunanistan ülkesinin en büyük dini yapısı olan: Agios Dimitros Katedrali (Aya Dimitros) görülüyor.

Daha sonra: Atatürk’ün doğduğu ev ziyaret edilebilir.

Sonra: şehirdeki Türk mahallesi, Ano Polis ve Yedi Kule ve ardından Zincirli kuleye gidiyoruz. Buradan: Selanik şehrinin muhteşem manzarasını izlemek mümkün. Buradan, çeşitli hediyelik eşyalar da satın alabilirsiniz.

Bu bölgedeki gezi bittikten sonra: deniz kıyısına doğru iniliyor. Egnatia yolu üzerinde: Galeriyos’un “Zafer Takı (Kamara)” , Rotanta (Hortan Efendi ya da Eski Metropol Camisi), Pazar Hamamı, Hamza Bey Camisi, Kazancılar Camisi, Bedesten görülebilir.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik
Yunanistan Thesaloniki-Selanik

Deniz kıyısında: Beyaz kuleyi görüyoruz. Zaten: tur otobüslerinin çoğunluğu bunun yanında park ediyorlar.

Beyaz kulenin hemen arka tarafında: Büyük İskender’in heykeli var. Bir mermer kaidenin üzerinde, şaha kalkmış atı ve elinde kılıcı ile, İskender görülüyor.

Sonra: şehrin en gözde meydanlarından olan

Aristoteles Meydanında, kısa bir gezinti yapıyoruz. Oldukça geniş ve ferah bir meydan. Meydanın bir köşesinde, ünlü filozof Aristo, mermer bir kaide üzerinde, oturur vaziyette heykeli ile meydanı gözlüyor.

Şehrin, geniş bulvarlarında gezintinize devam edebilirsiniz. Çünkü: şehirde, gerçekten birçok geniş cadde var ve hepsinde de, ünlü markaların ürünlerinin satıldığı dükkanlar görülüyor.

Ardından: sahilde, kordon boyunda yürüyüş. Sahil boyunca, kafeteryalar ve barlar sıralanıyor. Özellikle: gençler, buraların müdavimleri. Tabi, sonuçta cıvıl cıvıl ve hareketli ortamlar ortaya çıkıyor. Buradaki kafelerden birine oturun: önce masanıza kocaman silindir bir kap geliyor, bu
kap 1 litrelik içme suyunu barındırıyor.

Daha sonra, yanında içi çikolata bulunan kuruvasanlar ikram ediyorlar. Hemen sonra ise, özellikle “Frappe” yani buraya has bir tür kahve içmelisiniz.

Sahilde gezerken: İskender heykelinin hemen yakınından gezinti tekneleri kalkıyor, bence bunlara mutlaka binin ve Selanik şehrini denizden görün.

Teknelere biniş ücretsiz, sadece tekne içinde bir şey içmeniz zorunlu, menüye bakın ve seçin, içecekler genellikle 4-5 Euro civarındadır. (Bira 5 Euro)

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

KORDON BOYU

İzmir’deki kordon boyuna benzemektedir. Deniz kıyısında, uzunca bir sahil şeridi, sahil şeridinde genişçe bir yürüyüş yolu (ancak bu yürüyüş yolunda, genişçe bir bisiklet yolu ayırmışlar ve özellikle akşam saatlerinde kalabalık olduğunda yürüyen insanlar, bisiklet yolunun geniş olması nedeniyle kendilerine ayrılan yol yetmiyor) arada bir araba yolu ve hemen kıyısında, deniz manzaralı birçok kafe bulunuyor.

Hatta, burada bir de “Mado” bulunuyor. Bu kafelerde: oturup bir şeyler içebilir, deniz ve yürüyüş yapan insanları izleyebilirsiniz. Gerçekten güzel bir ortam yaratılmış.

Bu yürüyüş yolu, Beyaz kule ve hatta arkasına kadar uzanıyor. Bu arada gezerken denize baktığınızda, kirlilik göreceksiniz, denizin üstünde birçok çöp kalıntısı var, hayret ettim.

ŞEHİRDEKİ OSMANLI YAPILARI

Şehirde, Osmanlı döneminde yapılan Osmanlı yapıları ve özellikle Osmanlı dönemi evleri uzun süre kullanılarak günümüze ulaşmıştır. (Atatürk evi gibi)

Bunlar arasında günümüze ulaşanlar: Bey hamamı, diğer ismiyle Cennet hamamı bir Osmanlı yapısıdır. Osmanlı yapıları maalesef biraz bakımsızdır, çünkü mülkiyet sorunu vardır.

Bunlar Türkiye’ye mi yoksa Yunanistan’a mı aittir, bu konuda belirsizlik vardır ve bu yüzden restorasyonları yapılmamaktadır.

Hamza bey camisi de bunlara örnektir. Hamza Bey: İstanbul’un fethinde, gemileri karadan geçirerek Haliç’e indiren Osmanlı Paşasının ismidir. Hamza bey camisinin minaresi yoktur. Cami 15’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Selanik şehrinde günümüzde ibadete açık ve aktif bir cami yoktur.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik Atatürk’ün doğduğu ev
Yunanistan Thesaloniki-Selanik Selanik Atatürk’ün doğduğu ev
Yunanistan Thesaloniki-Selanik Selanik Atatürk’ün doğduğu ev
Yunanistan Thesaloniki-Selanik Selanik Atatürk’ün doğduğu ev

 

Yunanistan Thesaloniki-Selanik Selanik Atatürk’ün doğduğu ev

ATATÜRK’ÜN DOĞDUĞU EV

Atatürk’ün annesi: Selanik-Langa bölgesindendir. Orada, geniş üzüm bağları varmış. Babası ise: Makedonya-Kocacık köyündendir.

Atatürk’ün doğduğu ev: günümüzde, Selanik şehrinin Aya Dimitriya mahallesinde, Apostolu Pavlu caddesindedir. Hemen bitişiğinde, Türk Konsolosluğu bulunmaktadır.

Ev: 1870 yılından önce, Rodoslu Müderris Hacı Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Burası, önce İbrahim Zühdü isimli bir şahıs ve ailesi ve daha sonra yine Selanikli Abdullah Ağa ve eşi Ümmü Gülsüm’e satılmıştır.

O zamanki adresi: Koca Kasım Paşa Mahallesi Islahhane Caddesidir. Selanik şehrinde Osmanlı mimari dokusunun hakim olduğu o dönemde, bu ev, Türk evlerinin iç içe olduğu bir çevrede, diğer evlerden farkı olmayan bir yapıydı.

Bütün katlarında ahşap karkasın üzerine bağlandığı teknik uygulanarak inşa edilmişti. Dikdörtgen planlı ev 13.50 x 6.80 metre boyutlarındadır. Evin asıl girişi Apostolou Pavlu Caddesinde olup, günümüzde bu giriş kullanılmamaktadır.

2012 yılına kadar giriş, Agiou Dimitriou Caddesinden, Başkonsolosluğun bahçesinden geçilerek sağlanmaktaydı. 2012 yılındaki restorasyon sonrasında, İsaias Sokak üzerinden, arka bahçe kapısından giriş ve çıkış yapılmaya başlanmıştır.

Ev hakkında bu genel bilgileri verdikten sonra, tarihi süreci anlatmaya devam edelim. Ev: Yani: ev, Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi tarafından yaptırılmamış, sahiplerinden kiralanmıştır. Atatürk: 1881 yılında, bu evin, ikinci katındaki, sol tarafa düşen, ocaklı odada doğmuştur.

Ali Rıza Efendi, 1888 yılında ölünce, genç yaşında dul kalan Zübeyde Hanım: küçük oğlu Mustafa (Atatürk) ,kızları Naciye ve Makbule ile birlikte, geçim masraflarını hafifletmek için, bu pembe evden taşınmışlar ve daha küçük bir eve geçmişlerdir.

Ali Rıza bey tarafından bahçeye dikilmiş nar ağacı, günümüzde de görülmektedir.

Ev: bodrumu ile birlikte, üç katlı ve bir avlu içindedir. Güzel bir bahçesi vardır.

Cumhuriyetin 10’ncu yıldönümünde (29 Ekim 1933 tarihinde); Selanik Belediyesi, Türk-Yunan dostluğu ve Balkan Konferansının bir hatırası olarak: Atatürk’ün doğduğu evin çift kanatlı kapısının sağ  köşesine, mermer bir plaka yerleştirmiştir.

Plakanın üzerine, Türkçe, Yunanca ve Fransızca olarak: Atatürk’ün burada doğduğu yazılmıştır. Selanik Belediyesi: daha sonra, evi, Yunanlı sahiplerinden satın almış ve Atatürk’e hediye edilmesini kararlaştırmıştır.

Ev; ancak, 19 Şubat 1937 tarihinde boşaltılmış ve anahtarları Selanik Başkonsolosluğumuza teslim edilmiştir. 1950 yılına gelindiğinde ise, ev büyük onarım görmüş ve Atatürk Müzesi olarak tanzim edilmiştir. Müze: 10 Kasım 1953 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Yakın zaman önce, burası yeniden restore edilmiştir. Uzun süre kapalı kalan mekandan eşyalar taşınmış, bazıları geri gelmiş, bazıları gelmemiştir.

Ancak saçma-sapan restorasyon alışkanlığı burada da sürdürülmüş ve yerlerin yeni karolarına bakınca, sanki Atatürk’ün daha yeni burada doğduğu düşünülecek bir intiba yaratılmıştır, yani aslına uygun olarak restore edilmesi gerekirdi diye düşünüyorum.

Atatürk evi: ziyareti, Pazartesi günleri hariç her gün saat: 10.00-17.00 arasındadır. Yani saat: 10.00’dan önce buraya gitmemenizi öneririm.

Aslında bütün turlar, gece boyunca yolculuk yapıp sabahın erken saatlerinde buraya ulaşıyorlar ve binlerce insan, saat: 10.00 olmasını bekliyor, beklerken çevreye dağılıyor yani tam bir rezillik.

Özellikle Atatürk evinin hemen karşısındaki kafeterya (İzmirli olan değil) kesinlikle çalışanlarıyla tam bir rezillik, o kadar insan oralarda bekliyor, kafeye girip bir şeyler içiyorlar, magnet satıyorlar, ama es kaza bir kişi tuvalete girmek isterse, asla izin vermiyorlar, bir karış surat, bence bu kafeteryayı KULLANMAYINIZ.

Öte yandan, Sayın Konsolosluk yetkililerinden bir ricada bulunmak istiyorum, LÜTFEN SEVGİLİ ATAMIZIN EVİNİ, her gün saat: 08.00 veya en geç 09.00 da açınız, insanlar büyük bir özlem ve sevgiyle geliyorlar ve dakikalarca oralarda rezil-perişan bekliyorlar.

Evet, saat 10.00’da Atatürk’ün evi kapıları açılıyor, tur görevlileri tarafından ZİYARETÇİLERİN İSİM LİSTELERİ alınıyor ve yüzlerce kişi, sıraya girip, tam bir curcuna içeriye giriliyor, bu güzel insanın hatırına kimse bu rezilliği çekmeyi kafaya takmıyor, ama lütfen biraz düzen alınız.

Atatürk evinin bahçesi: Türk Konsolosluğu olarak kullanılıyor. Fanatik Yunanlılar tarafından yapılabilecek saldırılara karşı: eve girerken, görevliler gerektiğinde pasaport soruyorlar. Yani: ev, büyük bir koruma altında muhafaza ediliyor.

Eve girmeden önce evin hemen önündeki yazıdan söz etmek istiyorum.

Bu yazıda: “Türk milletinin büyük müceddidi ve balkan ittihadının müzahiri Gazi Mustafa Kemal burada dünyaya gelmiştir”. Bu yazı 6 dilde (önce Türkçe olmak üzere ama bozuk bir Türkçe, sebebini anlayamadım) yazılıdır.

Evin gezisi: bir konsolosluk görevlisinin eşliğinde, guruplar halinde yapılıyor. Zira: ev ahşap, ve büyük kalabalık guruplar girdiğinde, aşırı yüklenme nedeniyle zarar görebilme riski var. Evin içine girdiğinizde bir hol ve sonra sağ da Zübeyde hanımın balmumu heykelinin bulunduğu bir oda ve solda Atatürk’ün balmumu heykelinin bulunduğu bir oda görülüyor.

Üst katta ise, Atatürk’ün doğduğu odada: kürsüler ve üzerinde burada Atatürk’ün doğduğunu belirten yazılar görülüyor. Diğer odalarda ise Atatürk’ün bir takım kişisel eşyaları sergileniyor. Evet: evi gezin, Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün burada doğduğunu düşünün, her ne kadar ortam gayet yeni olmasına rağmen, bu duyguyu hissederek mutlaka burayı gezmekten mutlu olacaksınız.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

AGİA SOPHİA KİLİSESİ

Hemen yan tarafında Rotondo ve sol tarafta sokak arasında bir kilise bulunmaktadır. Kilisenin ismi “Aya Sofya” dır. Bu kilise, aslında İstanbul’da bulunan Aya Sofya kilisesiyle aynı dönemde yapılmıştır. İçindeki mozaikler İstanbul’dan getirilen sanatçılara yaptırılmıştır.

Bizans dönemindeki kiliselerde, Aya Dimitri de de görüldüğü gibi, ikonalardan ziyade duvarlarda mozaikler ve freskler olurdu, daha çok mozaikler kullanılırdı, özellikle imparator emriyle yapılmış kiliselerde altın mozaik süslemeler olurdu.

Bunlar: zenginlik işareti, güç işaretidir ve genelde bu tarz kiliseler dışarıdan biraz basıktır, daha doğrusu sadedir, içeri girilince altın mozaikler göz kamaştırır. Şöyle derler “İnsan da böyle olmalıdır, dıştan sade olmalı, içten zengin olmalıdır” Kiliseler bu deyimi anımsatacak şekilde yapılmıştır.

Evet, Aya Sofya kilisesinin tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Ancak: 6’ncı yüzyılda inşa edildiği düşünülmektedir. Aynı yerde, daha önce: erken Hıristiyanlık dönemine ait bir bazilika kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

1585 yılında, Türkler bölgeyi ele geçirince, cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1890 yılında ise, büyük bir yangın felaketi geçirir. 1907-1910 yılları arasında ise yeniden inşa edilir. 1912 yılında, ibadete açılır. 1978 yılındaki depremde, yine hasar görür.

Yapısal özellikleri: dış bölümü, özellikle çekici değildir. Batı cephesi: düz ve kare şeklindedir. İç kubbesi:10 metre çapındadır. Kilisenin kuzeybatısındaki meydan: şehrin en önemli meydanıdır. Meydan: 2 Kasım 1944 tarihinde, Almanlardan kurtuluş anısına yapılmıştır.

Buradaki pastane ve kafeteryalar, kilise ziyaretinden sonraki mola için iyi bir yerdir. Kiliseyi ziyaret etmek isterseniz: kolsuz gömlek veya şort giymemeniz gerekir.

ROMA İMPARATORLUK SARAYI KALINTILARI

Daha önce belirttiğim gibi Selanik şehri, Roma döneminde İmparatorluğun yönetildiği 4 merkezden birisi olarak seçilmiş ve buraya bir imparatorluk sarayı yapılmıştır. Bu saray günümüzde görülmemekte, sadece kalıntıları görülmektedir. Şehir merkezindeki zafer takı aslında imparatorluk sarayının girişi olarak kullanılmıştır.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

GALERİUS’UN ZAFER TAKI-KAMARA

Şehrin merkezi meydanındadır. Fakat: yıkık bir halde görülüyor. Yalnızca, küçük bir kısmı günümüze kadar sağlam gelebilmiştir. Anıtın, Roma döneminde, 303 yılında, Pers zaferi anısına yapıldığı bilinmektedir. Üzerinde: savaş sahneleri görülmektedir.

ROTUNDA – AGİOS YORGOS

Bu yuvarlık yapı: bir anıt olarak gündeme gelmiştir. Yapıldığında Roma imparator sarayının içinde bulunduğu tahmin ediliyor. Yine söylenenlere göre, tarihi süreç içinde: Roma anıt mezarı, bir Hıristiyanlık kilisesi, cami olarak kullanılmıştır. İçi: erken Hıristiyanlık dönemine ait mozaiklerle dekore edilmiştir.

Şehirdeki, tek minaresi olan yapıdır. Yapı: ilk olarak, bir saray kompleksinin parçası olarak,

Roma İmparatoru Galerius zamanında inşa edilmiştir. Bu dönem: 305-11 yılları arasını kapsamaktadır. Muhtemelen, İmparatorun mezarı olarak yapıldığı düşünülüyor.

Rotunda: 4’ncü yüzyıl sonu ve 5’nci yüzyıl başlarında, bir Hıristiyan kilisesine dönüştürülmüştür. Çünkü: içindeki mozaikler, İmparator I. Theodosius dönemini ifade etmektedir. Osmanlılar, 1430 yılında, Selanik şehrini ele geçirince; 1591 yılında, Agios Georgios, camiye dönüştürülür ve mozaiklerin üzeri boyanır.

Evet: Rotunda: üç dine görev yaptıktan sonra, günümüzde müze olarak kullanılıyor. 1978 yılındaki depremde zarar görür ve restorasyon geçirir, 1999 yılında yeniden ziyarete açılır. Ancak: kubbenin çevresindeki mozaiklerin restorasyonu için yapılan çalışmalar, 2009 yılına kadar sürdürülmüştür.

Yapının özellikleri: yapının 20 metre kalınlığında duvarları bulunmaktadır. İç bölüm: yalnızca birkaç parçası hayatta kalan Bizans mozaikleriyle süslüdür. Ancak, bu mozaikler, yüzyıllar boyunca depremler sonucu olumsuz etkilenmişlerdir. Müzeye giriş ücretsizdir.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

ANO POLİ – ESKİ ŞEHİR 

Burası: eski şehir olarak da isimlendirilir. Atatürk evinden, birkaç sokak yukarıdadır. Şehir merkezinin kuzeyindedir. Selanik şehrinin en yüksek noktasında ve kentin Akropol’u durumundadır.

1917 yılında, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilerek, koruma altına alınmıştır. Küçük taş döşeli sokaklarda, eski meydanlar ve Yunan ve Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan eski evlerin arasında yürüyüş yapabilirsiniz.

EGNETİA CADDESİ

Burası çok önemli bir caddedir. Çünkü: Edirne’den tutun, Arnavutluk’a kadar uzanmaktadır. Roma döneminde kullanılmış ana caddedir ve bu çok uzun cadde, o dönemde bile Egnetia ismiyle bilinmektedir, bugünde aynı isim kullanılmaktadır.

AGİOS DİMİTRİOS – AYA DİMİTROS-AYA DİMİTRİ KİLİSESİ 

Burası bir kilisedir. Daha doğrusu, Yunanistan’ın en büyük kilisesidir. UNESCO tarafından, 1988 yılında Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Aziz Demetrios (veya Hagios Demetrios) kilisesi, şehrin koruyucu azizi olan: Aziz Demetrios adına adanmıştır. Buradaki ilk yapı: 4’ncü yüzyılda yapılmıştır. 629-634 yılları arasında ise, beş nefli bir bazilika olarak, yeniden inşa edilmiştir. 1493-1913 yılları arasında, Osmanlı döneminde yapı cami olarak kullanılmış ve aynı dönemde mozaikler zarar görmüştür.

Hatta: 1917 yılındaki büyük yangında: kilisenin çatı ve üst duvarları tamamen tahrip olmuştur. Aynı döneme ait siyah-beyaz fotoğraflar, yangın sırasında kaybedilen erken Bizans dönemi işçilikleri hakkında bilgi vermektedir. 1930-1940 yılları arasında, kilise bölgesinde, arkeolojik araştırma kazıları yapılmıştır.

Kazılarda ortaya çıkarılan kilisenin altında bulunan Roma hamamında: Aziz Demetrius’un esir tutulduğu ve idam edildiği söylenir. Yani “Dimitri” denilen aziz bir din şehididir. Roma döneminde Hıristiyanlık devlet dini olarak kabul edilmeden önce yani pagan döneminde, Hıristiyanlığı kabul eden kişiler işkence yapılarak öldürülüyordu.

Dimitri de, kilisenin bulunduğu yerdeki Roma hamamında şehit edilen bir ilk Hıristiyan’dır. O yüzden, Hıristiyanlık Roma tarafından kabul edildikten sonra onun öldürüldüğü bu noktaya, bir kilise inşa edilmiştir.

Yangınlar sonucu tahrip olan kilise, 1948 yılında, tamamen aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. Zaten: kilisenin giriş bölümü değil, arka bölümündeki bir duvar, Roma döneminden kalma kilisenin duvarıdır. Yani, tam bir Bizans duvarı görülür, ama ön tarafta daha yeni bir yapı görülür.

Kiliseyi gezmek isterseniz: başınızı örtmek gerekmiyor. Sadece manastırlara girerken baş örtülüyor, omuz açık ya da şort giyen ve pantolon giyen bayanların, uzunca bir şal bağlamasını istiyorlar, yanınızda yoksa manastır girişinde şal veriyorlar. İçeride sessiz olmak gerekiyor, daha doğrusu sessiz olmanız isteniyor.

Önemli bir husus daha: kilisenin önünde iki bayrak görülüyor. Bunlardan birisi Yunan bayrağıdır. Yunan bayrağında zaten dini temsilen haç görülür. Hıristiyan olduğu zaten bayrağın üzerindeki haçtan anlaşılır. Yunan bayrağındaki mavi renk denizi, beyaz renk ise dalgaları veya bulutları temsil eder.

Üzerindeki çizgi sayısı ise, şu sloganın hece sayısıdır “ya bağımsızlık ya ölüm” Kilisenin önünde Yunan bayrağı ile birlikte, ülkenin laik olmadığının en büyük ifadesi olarak bir bayrak daha görülür, bu bayrak “patrikhane” bayrağıdır. Sarı-siyah renklerdedir. İstanbul’da bir futbol takımı, sarı-siyah renkleri kullanır. Aslında bu renkler, Fener Rum Patrikhanesinin renkleridir.

Adalar ve Trakya bölgesi, Yunanistan’daki kiliselerin hepsi, idari yönden aslında İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesine bağlıdır. O yüzden, Patrikhanenin simgesi bayrak bulunur.

Bayrak üzerinde, sarı-siyah renklerle çift başlı bir kartal resmi vardır. Bu da Roma imparatorluğunun ve günümüzde Fener Rum Patrikhanesinin resmidir.

Çift başlı kartal, iki başkentli imparatorluğu temsil eder, kartal başının biri Roma diğeri İstanbul’a bakar resmedilmiştir. Evet, kilisenin içine girildiğinde yine değişik bir durumla karşılaşılır.

Bu kiliseler yani Ortodoks kiliseleri, Katolik kiliseleri gibi şaşalı, heykellerle dolu değildir. Buranın kiliselerinde ikonalar vardır, ikonalar gümüşle kaplanır, bu bir Rus geleneğidir, burada bolca ikona göreceksiniz.

Kilisenin içinde, ilk yapılan kiliseden ve çevredeki diğer antik yapılardan kalma sütunlar göreceksiniz. Bunlar devşirme malzemelerdir, yani daha önceki antik yapılardan toplanıp burada kullanılan malzemelerdir. Ama uyumsuzluk hemen göze çarpar.

2017.07.26.Selanik.5.Beyaz kule.5b
Yunanistan Thesaloniki-Selanik Beyaz Kule
2017.07.26.Selanik.5.Beyaz kule.7c
Yunanistan Thesaloniki-Selanik Beyaz Kule
2017.07.26.Selanik.9.İskender heykeli.1
Yunanistan Thesaloniki-Selanik İskender Heykeli

LEFKOS PİRGOS – BEYAZ KULE

Şehrin simgesidir. Döneminde, padişahlığa muhalif tüm hareketler, başta İttihat ve Terakki olmak üzere, Beyaz Kulenin çevresinde şekillenmiştir. Kuleye giriş ücretlidir ve ücret: 3 Euro’dur.

Bizans surlarının üzerinde, deniz kıyısında kalan tek kuledir. Aslen Roma dönemi yapısı olmasına rağmen, Kanuni Sultan Süleyman döneminde büyük bir restorasyondan geçirilmiştir. Bazı kaynaklarda, 1430 yılında yapıldığı yazılıdır.

Hatta: mimarının, Mimar Sinan olduğu da söylenir. Osmanlılar döneminde: burası, kale, garnizon binası ve hapishane olarak kullanılmıştır. Bu yüzden: Yunanlılar tarafından, işkence yeri olarak görülmektedir.

Hatta: tüm duvarlarının bir zamanlar kan kırmızısı olduğu ve bu nedenle isminin “Kızıl kule” olarak kullanıldığı söylenir. 1878 yılında, yine söylentilere göre: bir mahkum, kendi özgürlüğünü kazanmak için, kuleyi boyamıştır.

Yunan işgali başladığında: kule, sembolik bir vaftiz işleminden geçirilerek arınma-temizlenme adına beyaza boyanır. O günden beri, Beyaz kule olarak anılan bu yapının beyaz boyaları, zamanla dökülmüş olup, günümüzde yine eski rengine kavuşmuştur.

Burada bir de müze var. Müzede: Bizans dönemine ait eserler sergileniyor. Kulenin üst kısmında ise küçük bir kafe bulunuyor.

Beyaz kulenin çevresindeki Osmanlı surları, 1911 yılında yıkılmıştır. Beyaz kuleyi: Pazartesi günleri dışında, saat: 08.30-15.00 arasında gezebilirsiniz.

Özellikle: merdivenlerle dolaşılarak çıkılan en tepesinden, çevreyi seyretmek mümkündür. Ağustos 2017 tarihinde burayı ziyaretimde kulenin içine giriş kapalıydı. Kuleyi dışarıdan görebilirsiniz.

Kulenin bulunduğu alanda: özellikle akşamüstü saatlerinde birçok insan yürüyüşe çıkıyor, mısır satıcıları var (burada kaynamış mısır yok, mısır ateşte pişirilerek satılıyor, 2 Euro) ayrıca yine bu yani kulenin bulunduğu açıklık alanın hemen arkasında, Büyük İskender’in at üzerindeki bir heykeli bulunuyor, tüm bu alanlar park yapılmış, banklar var, insanlar oturuyor, yürüyorlar, deniz kıyısında güzel bir ortam yaratılmıştır.

ALAATTİN KÖŞKÜ

Eski bir Osmanlı sarayıdır. Ordu köşkü olarak da bilinir. Buranın önemi: 31 Mart Vakasından sonra, tahttan indirilen II. Abdülhamit’in, 1909-1912 yılları arasında, burada sürgün hayatı yaşamış olmasıdır. 27 Nisan 1909 tarihinde, Sultan tahttan indirilince, aynı gün gecesi, bir adi suçlu muamelesi görerek, apar topar Selanik’e yollandı.

Ailesinin ve kendisinin bile, şahsi eşyalarını almalarına fırsat verilmeden Yıldız Sarayından çıkarıldılar. Üzerine kışlık giysilerini almadan yola çıkan hanımı, soğuk algınlığı nedeniyle hasta olarak kısa süre sonra vefat etti. Sultan: Selanik’te, yıllardır tamir görmemiş, kullanılmamış ve içi harabe gibi olan Alaaddin Köşkünde göz hapsine alındı.

ROMA FORUMU KAZILARI

Sahil şeridindeki gezinizde, bu kazıları görebilirsiniz.

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Beyaz kule civarındadır. Müzede: arkaik, klasik ve Roma dönemine ait heykeller görülebiliyor. Doğu Avrupa’nın ve Balkanların en büyük arkeoloji müzesidir. Müzeye giriş: 6 Euro.

Müze: Avrupa Birliğinden sağlanan fonlar ile, muhteşem bir girişe ve son derece teknolojik bir altyapıya kavuşmuştur. Sualtı araştırmaları, Ege denizinin tarihi geçmişi, Selanik ve Yunanistan’ın antik dönemlere kadar giden tarihi kalıntıları, burada sergileniyor.

Müzede: mitolojik kahramanlar, tanrılar ve bilimsel hayata yön verenlerin heykelleri görülüyor. Ayrıca: Büyük İskender zamanında, sağlık merkezi olarak bilinen Nicomedia ( yani İznik) birçok harita üzerinde işaretlenmiş olarak görülüyor.

Çünkü: Selanik şehrinde yetişen hekimlerin birçoğu, antik dönemde Nicomedia’da eğitim alırlarmış. Ayrıca: yine müzenin bölümlerinden birinde, Anadolu tarihinin, Yunan tarihi olarak yansıtıldığını görebiliyoruz. Müzenin en değerli eserleri ise, altın objeler. Bunlar: genellikle kral mezarlarından çıkarılan, altın işlemeli eşyalar olarak öne çıkıyor.

Özellikle: o dönemde, günlük yaşamdan kesitler vermesi nedeniyle, bu tür eşyalar önemseniyor. Ayrıca: müze içinde, birçok yerde “Makedonya” yazılarının bulunması, kendinizi, Yunanistan değil de, Makedonya ülkesinde olduğunuzu sanıyorsunuz.

Ancak, bu durum elbette özel, çünkü Yunanlılar ile Makedonyalılar arasında büyük çekişme ve sorunlar bulunuyor. Bu arada, siz müzeyi gezerken, sakın Makedonya farklı bir ülke gibi bir söz söylemeyin. Çünkü: Yunanlılar, utanmasalar, Büyük İskender’in Yunanlı olduğunu söyleyecek kadar, işi abartıyorlar.

PALEOCHRİSTİAN ANITLARI 

1988 yılında, bu bölgede bulunan 15 anıt, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek, koruma altına alınmıştır. Bunların bazıları: Saint Gegorge-Rotunda, Acheiropoietos kilisesi, Basilica of Hagios Demetrios, Ayasofya kilisesi, Panagia Chalkeon Kilisesi, Havariler kilisesi, Saint Nicholas Orphanos kilisesi, Saint Panteleimon kilisesi, Latomos Manastırı, Aya Aikaterini kilisesi.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik
Yunanistan Thesaloniki-Selanik

MUSEUM OF BYZANTINE CULTURE-BİZANS KÜLTÜR MÜZESİ

2005 yılında, Avrupa Konseyi Müze Ödülüne layık görülmüştür. Şehir merkezinde, 2 Stratou Avenue bölgesindedir. Giriş ücretli olup, 4 Euro’dur. Dünya üzerinde, Bizans sanat ve medeniyetine ayrılmış, dünyanın en iyi müzelerindendir.

Müze binası: mimar Kyriakos Krokos tarafından tasarlanmış ve 1989-1993 yılları arasında inşa edilmiştir. 1994 yılında ise, ziyarete açılmıştır.

Müze içinde: bir alışveriş merkezi ve kafe bulunmaktadır. Müzede, özellikle ikonalar sergileniyor. Bunlar, gayet iyi aydınlatılmış 11 odada sunuluyor.

Yaklaşık 2900 eser, Bizans kültürünün tüm özelliklerini ortaya koymaktadır. Bunlar arasında: mermer parçaları, freskler, mozaikler, simgeler, takı ve günlük yaşam araçları vardır.

Bunlar arasında öne çıkan eserler: 4’ncü yüzyıla ait, gümüş, kutsal emanetlerin saklandığı bir sandık, 5’nci yüzyıla ait Hıristiyan mezar freski, 6’ncı yüzyıla ait kilise zemin mozaiği, Bizans sikkeleri, Agia Sophia kilisesinden getirilen İsa’nın simgesi. Giriş: 4 Euro’dur.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik
Yunanistan Thesaloniki-Selanik

YAHUDİ TARİH MÜZESİ

Bu müzede, Selanik yöresinde yaşamış olan Yahudi cemaatinin yaşamlarını tasvir eden fotoğraflar ve eserler sergilenmektedir. 1900 yıllarında, Selanik şehrinde, 80 bin Yahudi yaşamakta iken, 1917 yılındaki büyük yangın sonucunda bu miktar: 60 bin kişiye inmiştir.

Bu 60 bin Yahudi, II. Dünya Savaşı çıkana kadar, Selanik şehrinde yaşamaya devam etmişlerdir.

1941-1943 yılları arasında ise, 49 bin Yahudi, Alman Naziler tarafından, Polonya toplama kamplarına gönderilmişler ve yok edilmişlerdir. Günümüzde, şehirde yalnızca 1000 Yahudi yaşamaktadır.

Müze: 1917 yılındaki yangında ayakta kalan Yahudi Mahallesindeki birkaç yapıdan birinin içinde yer almaktadır. Bu binada, bir zamanlar: Yahudi Gazetesi çıkarılıyormuş. Birinci katta: MÖ.3’ncü yüzyıldan, Dünya savaşına kadar olan süreçte: Yahudi varlığının geçmişi canlandırılıyor. Giriş ücretsizdir.

PANAGİA CHALKEON KİLİSESİ

Kilise: bir bahçe içindedir. Selanik şehrinde, 11’nci yüzyıldan kalma, freskleri ile ilgi çekmektedir.

Yapı: ilk olarak, 1028 yılında kurulmuştur. 1430-1912 yılları arasında ise, Osmanlı döneminde, cami olarak kullanılmıştır. 1934 yılında ise büyük bir restorasyon geçirmiştir.

Yapı: klasik bir Bizans çapraz kare planı ortaya koymaktadır. Derin kırmızı renkli tuğlalarla inşa edilmiştir ve bu renk nedeniyle “Kızıl kilise” olarak da bilinir. Ana cephesi: üç yüksek kemerleri ve üç kubbe ile simetri oluşturmaktadır. Merkezi kubbe: sekizgen kasnaklı ve çapraz kolları olan üçgen alınlıklarla desteklenmektedir.

Kiliseye giriş ücretsizdir. Ancak: kısa kollu gömlek ve şort giymemeniz gerekiyor.

Yunanistan Thesaloniki-Selanik

EPANOMİ BÖLGESİ 

Şehir, Selanik şehrinin hemen yakınında: turizm ve tarım ekonomisiyle önem kazanan bir yerdir. Kıyıları ve organize güzel plajları: Mavi bayraklıdır. Epanomi ile Selanik arasındaki uzaklık: 25 km. dir. Selanik ile arasında, sürekli toplu ulaşım araçları çalışmaktadır.

Yaz aylarında çok kalabalık olur. Çünkü: plajları, yoğun ziyaretçi çeker. Özellikle: güneydeki Halkidiki bölgesindeki plajlar muhteşem güzeldir. Ayrıca: burada birçok konaklama tesisi, tavernalar ve kafeteryalar bulunuyor.

Aynı zamanda: üzümleriyle ünlü ve ülkenin en önemli şarap üreticileri burada bulunmaktadır.

ŞARAP MÜZESİ

Burada; üreticilerin tesislerindeki, bu müzeyi gezebilirsiniz, üretim ve üzüm çeşitleri hakkında bilgi edinebilirsiniz. Tabii, alışveriş şansı da var.

Yunanistan gezi planı.

Yunanistan genel özellikleri.

 

Yunanistan Limnos adası

genel.mirina iskelesi.1
Yunanistan Limnos adası

Bu adaya, Ayvalık-Midilli üzerinden gidebilirsiniz. Ayvalık’tan Midilli adasına ulaşım mümkün. Midilli adası ile, Limnos arasında yine feribotlar ile ulaşım sağlanıyor.

genel.mirina plajı ve barlar sokağı.1
Yunanistan Limnos adası

GENEL

Limnos: Çanakkale boğazına en yakın ve bu nedenle de boğazdaki aktivitelere karşı tetikte olan Yunan ordusunun hakim olduğu bir adadır. Dönemlerinin hakim ulusları için, uzun zaman askeri bir karakol olmuş ve I. Dünya Savaşı’nın Gelibolu seferinde, İngiliz birliklerinin önemli menzil noktası rolü oynamıştır. Bu işgalci askerlerin 900’nun mezarı, kaderleri için yola çıktıkları yerde, limanın yanındaki “Moudros”ta bulunmaktadır. Buraya: Mondros limanı denilmektedir.

Mitolojiye göre: Limnos: ateş ve volkan tanrısı Hephaistos’un barınağı ve laboratuvarıdır. Zeus ile karısı Hera, bir gün kavga edince, Zeus karısı Hera’yı cezalandırmak için oğlu Hephaistos’u, Limnos’a sürgüne gönderir. Hephaistos sürgüne yollandıktan sonra, laboratuvarını Lemnos’a inşa ederek, adada yaşayanlara sanatını öğretir.

Homeros: Lemnosluların, Truva savaşı sırasında Anadolu’yu temsil eden Truvalılara karşı Akhalar ile birlikte hareket ettiklerini ifade eder. Savaşta vurulan Akha komutanı Philoctetes; Limnoslular tarafından tedavi edilip konuk edilmiş ve Philoctetes adaya yerleşip 12 yıl boyunca kalmıştır. İlginçtir ki, yüzyıllar sonra 1915 Çanakkale deniz savaşlarında, Limnos yine Anadolu’ya karşı müttefiklerle birlikte hareket etmiştir. Moundro (Mondros) limanı: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin üssü olmuş ve Çanakkale Boğazını geçmeye çalışıp batırılan tüm gemiler ikmallerini Limnos adasından yaparak hareket etmişlerdir.

GÜNÜMÜZDE LİMNOS ADASI

Bugün, adanın nüfusunun çoğunluğu: 1922-1923 yıllarında yapılan mübadele ile Anadolu’dan gelen ve özellikle Çeşme, Alaçatı, Reisdere, İzmir, Foça gibi yerlerden göç etmiş Rumlar oluşturuyor.

Kuvvetli rüzgarları, adayı bir su sporları severleri cennetine dönüştürüyor. Ürünleri ise, özelikle: Limnos’un moschato şarabı, balı ve kalathaki denen lezzetli peyniri.

genel.3
Yunanistan Limnos adası

Baş şehir: Mirina, güzel bir koyun arkasında uzanıyor.

Karakteristik mavi ahşap balkonlu kırmızı tuğladan yapılmış kaptan evleri, parke taşlardan döşenmiş yolları, Venedik kalesi ve önemli bir arkeolojik müzeye sahip Mirina, 6000 kişilik nüfusu ile, adanın en önemli şehridir. Küçük taş evler, kasaba merkezinde toplanmış, güzel Osmanlı evleri ise kasabanın kuzey ucunda sıralanmıştır.

genel.mirina müzesi.1
Yunanistan Limnos adası

Küçük arkeoloji müzesi var. Burada: tarihi 2500 yıl öncesine dayanan: Myrina, Hyphestia, Kaviriove Poliochni gibi önemli arkeolojik yerleşim yerlerinde yapılan kazılarda çıkan buluntular, iyi bir düzenleme ile sergilenmiş. Burada ayrıca: 2006 yılında kurulmuş, Denizcilik Geleneği ve Sünger Avcılığı Müzesi de bulunuyor.

Marmara denizinde bulunan küçük Ekinlik adasından göç edenlerin anıları ve denizcilik geleneklerini korumak üzere kurulmuş bir müze. Koutali (ekinlik) göçmenleri, 1926 yılında Limnos’ta Nea Koutali’yi kurup, sünger avcılığı ve balıkçılıkla uğraşmaya başlamışlar. 1980’lerde sünger avcılığı sektörünün gerilemesiyle, bu asırlarca sürmüş gelenek sonunda terk edilmiş.

Müzeden sonra: Mirina şehrini yürüyerek gezebilirsiniz. Çok hareketli bir şehir. Turizmden önemli derecede pay aldığı belli. Çarşısındaki alışveriş hareketliliğine baktığınızda, kendinizi bir an için İzmir-Kemeraltı çarşısında sanabilirsiniz. İnsanların; yüzleri, giysileri ve hatta ellerindeki tespihleri, bizlere çok benziyor.

genel.5.balık restoran
Yunanistan Limnos adası

Limnosluların “Limani” dedikleri Mirina iskele ve balıkçı barınağının bulunduğu yer, şehrin tam merkezi.

Tavernalar, balık restoranları burada. Adada, rakı ve şarap çok seviliyor. Yunanlılar, rakıyı öğle saatlerinde de içiyorlar. Mezeleri de, domates, peynir, piyaz, kalamar ya da ahtapot salatası gibi şeyler. To Limanaki, Mirina’nın en güzel balık restoranlarından biri.

Burada: Akdeniz ve Yunan mutfağının balık ve deniz ürünlerine dayalı yemekleri, mezeleri ve Limnos’un aroma kokulu üzümlerinden yapılmış ve içine çam reçinesi atılmış “Retsina Şarabı”nın tadına bakmanızı öneririm.

Bu arada: Mirina da denize girmek isterseniz, buranın güzel bir plajı var. Agias Georgios’ta. Bu arada: bu şehirde, diğer adalarda olduğu gibi, saat: 13.00-17.00 arasında sokaklarda kimsecik göremezsiniz, çünkü “Siesta” dedikleri dinlenme zamanında uyuyorlar.

Burada bir de kale var. Venediklilerden kalma ve şehrin simgesi olmuş Mirina kalesi. Sokak aralarından kaleye doğru çıkabilirsiniz. Sokaklarda yürürken, balkonda oturan insanlarla selamlaşabilirsiniz. Kaleye vardığınızda ise, yükseklik nedeniyle şehrin fotoğraflarını çekebilirsiniz.

Mirina’nın güney ve kuzeyindeki kıyı şeridi, güzel kumsallara sahip. Burada, bir de küçük “Akti Myrina” tatil beldesi var. Ne yazık ki, kötü yollar ve sınırlı toplu taşıma olanakları, adanın diğer bölümlerine ulaşımı engelliyor.

genel.2
Yunanistan Limnos adası

Evet: Mirina’dan gezmek için yola çıktığınızda (araç kiralayabilirsiniz) : ilk olarak eskiden Lera adında bir Türk köyü olan ve mübadeleden sonra İzmir-Reisdere köyünde yaşayan Rumların yerleştirildiği, günümüzdeki adıyla Agias Dimitrios köyü var.
genel.4.mitoloji resim.

Daha sonra: Manolis tarihi yerleşim yeri karşınıza çıkacak. Burada: Yunan Mitolojisinde, adından çift kapılı mağara olarak söz edilen ve dar bir geçitten geçerek girilen bir mağara var.

Yola devam ettiğinizde: adanın en önemli ve en eski arkeolojik yerleşim yeri olan Poliochni antik kentine ulaşıyorsunuz. Atina’dan 1500 yıl önce, ilk şehir meclisi Poliochni’de inşa edilmiş ve burada meclis toplantılarında alınan kararlar ile şehir yönetiliyormuş.

Ve, İkinci önemli şehir: Moundros.

Mirina’nın 25 km. doğusundadır. Ege’nin en güvenli gemi barınma yerlerinden biridir. Moudros’tan kuzeye doğru ilerlediğinizde ise Limnos’un ilk yerleşim yerlerinden olan Hephaistia var.

Moundros

1915 yılında, Osmanlı imparatorluğunun başşehri İstanbul’u fethetmek için Çanakkale Boğazını geçmek isteyen İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin ikmallerini ve sevkiyatlarını yaparak yola çıktıkları bir liman kentiydi.

Kentin girişinde, bir tepede kurulmuş, 1915 Çanakkale Savaşında ölenlerin anısına kurulan bir şehitlik var. İngiliz ve Fransızlar, savaşın çok kısa süreceğini sanıp, ilk ölülerini Limnos’a getirmişler. Ancak, şimdi bilinen o ki, 200.000 den fazla kayıpları, Çanakkale ve Gelibolu topraklarında yatıyor.

Moundros’da: güzel deniz restoranları var. Özellikle: To Kyma isimli restoranı öneririm. Yemekte balıklardan barbun ve şarap alabilirsiniz. Ayrıca her yemekte olduğu gibi: kalamar, karide, ahtapot, cacık ve salata.

Adanın güneybatı ucunda: her yıl 7 Eylül tarihinde büyük bir ayin ve toplantı düzenlenen: Aya Sostis Manastırı ve adanın sahrası olarak adlandırılan, büyük kum tepelerinin bulunduğu yerler var. Ayrıca: burada; Livadohori ve Atsiki gibi güzel manzaralı dağ köyleri, tavernaları ve balık restoranları bulunan Pournia körfezi ve bomboş plajlarıyla Nea Koutali köyü var.

genel.1
Yunanistan Limnos adası

Evet; Limnos adasında: muhteşem kumsallar, beachler, eğlence mekanları, antik kalıntılar yok. Burası; daha çok sakin bir tatil geçirmek için seçilebilecek bir yer.

Yunan adaları hakkında genel bilgiler yazısı.

Yunan adaları gezi planı hakkında yazı.