Yunanistan Skopelos adası; Yunan ana karasına çok yakındır. Volos kentinin doğusundadır.
Skopelos halkı: misafirperverlikleri ve cana yakınlıkları ile ünlüdür. Adanın, doğal güzellikleri de aynı derecede davetkardır. Adanın genişliği: 5 mildir. Yüzölçümü ise: 96 km. karedir. Ada nüfusu: 1696’dır.
Ada halkı, Skopelos’u olduğu gibi seviyor. Her yere büyük tesisler inşa etmekten kaçınmışlar ve adada küçük villa oteller türetmişler. Villaların büyük çoğunluğu, adanın tepelerinde denizi seyrediyor. Eğer biraz huzur, sessizlik, temiz hava ve kusursuz hizmet arıyorsanız, burayı tercih edip ekonomik bir tatil yapabilirsiniz.
DALIŞ:
Sualtı dalışı için, mutlaka yerel makamlara başvurup izin alın. Yetkilendirme olmaksızın sualtı dalışı, kesinlikle başınızı derde sokar.
EĞLENCE:
Adada eğlence olanakları fazla. Gece kulüpleri ve diskolarda, en son şarkıları dinleyebilirsiniz. Ayrıca: ünlü şarkıcı ve oyuncular, Yunan buzikisi eşliğinde, gösteri yapıyorlar. Bazı geleneksel açık hava meyhaneleri ise; canlı müzik, dans ve eğlence geceleri, Yunan geceleri organize ediyorlar. Sabaha kadar dans edebilirsiniz.
SKOPELOS KOYUNU:
Evet, belki turizm ile, yani konumuz ile pek ilgili değil, ama buraya giderseniz mutlaka görecek ve duyacaksınız. Adanın ismi; yalnızca burada yetişen bir koyundan gelmektedir. Ege Denizinde, Skopelos adasında, yalnızca belli bir bölgede yetiştirilen, değerli sütçü bir koyun tipi. Adanın Glassa köyünde ve bu köyün çevresindeki ılık iklimli küçük bir bölgede yetiştirilmektedir.
GEZİLECEK YERLERİ:
SKOPELOS KASABASI:
Kasaba: limanı çevrelemektedir. Muhteşem manzarası vardır. Skopelos Kasabası: Ege’de bulunan kendi boyutundakiler arasında, en etkileyicilerden biridir. Bunun nedeni: biraz da eski halini korumuş olmasıdır. Savaş ve depremlerden çok az zarar görmüştür. Gri kiremitli çatıları, küçük rıhtıma doğru bir amfiteatr şeklinde çağlayarak iner. Küçük haçların oturtulduğu yuvarlak kilise kuleleri, gökyüzünü işaret eder.
Yukarı kısımların tersine, liman hareketlidir. Tüm sahil boyunca: kafe, bar ve meyhaneler bulunmaktadır. Ayrıca;büyük dut ağaçlarının arkasındaki gölgeliklerde, dükkanlar bulunur. Kuyumcu ve hediyelik eşya satan dükkanlar yanında, ayrıca butiklerde bulunur.
Limandaki Hz. İsa Kilisesinin çatısı, açık denizden hemen göze çarpar. Küçük bir tepenin üzerindeki Venedik Kalesinin kalıntıları, bütün kasabanın panoromik bir görüntüsünü sunar.
AGHİOS LOANNİS ŞAPELİ:
Şapel: deniz üzerinde, bir kayada, 100 metre yükseklikte yapılmış. Orada ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı hakkında bir kayıt yok. Evet; şapele çıkmak için 105 adımlık bir kayaya oyulmuş merdiven var. Bu küçük şapel, dünyada çok biliniyor. Çünkü: burada bir film çekilmiş. “Mamma Mia” 2007 yılında çekilen ünlü oyuncu Merrly Streep’in rol aldığı film, bu şapelde çekilmiş.
İÇ KESİMLER:
Adanın iç kesimleri: kara çam ormanlarıyla çiftliklerin mükemmel bir karışımıdır. Burası: Sporadlar’daki diğer adalara nazaran, daha az plaja sahiptir. Ama tekneyle, şnolkerle dalmanın ve yüzmenin mükemmel bir zevk haline geldiği, berrak kıyıları çevreleyen kayalık koylara gidebilirsiniz.
STAFİLOS KASABASI-PLAJI:
Ormanlık tepeler ve düzlüklerdeki zeytinlikler içinde, dağınık konaklama yerleri var. Bunların arasında ise: birkaç meyhane, süpermarket ve benzin istasyonu bulunuyor. Burada: iki plaj var. Bunlar: Stafilos ve Velanio.
STAFİLOS PLAJI:
Şehir dışında, sessiz bir yerde olmak istiyorum diyenler için uygun. Yerel otobüs veya taksi ile ulaşabilirsiniz. Karışık kumlu ve çakıllı sahil var, şemsiye ve şezlong bulabiliyorsunuz. Ayrıca: iki bar ve park tesisleri bulunuyor. Bu plajın isminin bir özelliği var. Antik çağlarda, MÖ.1600 yıllarında, bir gurup Giritli buraya gelir ve şehir kurarlar. Başlarında: Prens Stafilos bulunmaktadır. O efsanevi prens’in; Miken krallarınınkine benzeyen ve 1927 yılında keşfedilen mezarı, plaj bölgesinin sağ tarafında.
VELANIO PLAJI:
Stafilos plajının bulunduğu burnun diğer tarafındadır. Daha büyük ve daha geniştir. Şemsiye ve şezlong bulunabiliyor. İnce kum ve su kaynakları var. Burası: adanın çıplaklar plajı olarak da biliniyor. İki plaj arasında tercih yaparken, dikkat.
Yunanistan Rodos adası; Adanın ana havaalanı var. İsmi: “Diagoras İnternational Aiprot”.
Paradisi şehrinin 14 km. güney batısındadır.
Adaya giderken, günü birlik bile gitseniz, vize isteniyor.
Yeşil pasaportu olanlardan dahi vize isteniyormuş.
Bu yüzden: yeşil pasaportu olanların bu konuyu konsolosluk ile konuşmalarında yarar var.
Bu arada: adada, Türk konsolosluğu var. Marmaris üzerinden gitmek isterseniz: özel bir şirkete ait ve yalnızca yaz aylarında çalışan katamaran ile yolculuk 50 dakika, feribot ile 2 saat sürüyor.
Yaz sezonunda, Marmaris’ten her gün hareket eden katamaran ve feribot bulmak mümkün. Kış aylarında ise; seferler haftada bir yapılıyormuş.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Rodos: On iki adaların başkenti. İsminin anlamı: antik Yunancada “gül”. Sikkeleri üzerinde de, bu çiçek kullanılmış.
Adını bir “su perisinden” alan Rodos antik çağların en zengin şehirlerinden biriymiş. Bunun da nedeni gelen gemilerden vergi almayıp, sadece kumanya alma mecburiyeti getirmeleri olmuş. Roma ve Bizans döneminde çok önemli olmayan ada, 1309’da gelen St. John şövalyeleri zamanında altın çağını yaşamış.
Şövalyeler: surlarla çevirdikleri şehirde: saray ve hastane binaları yapmışlar. Bunlar: günümüze kadar sağlam gelebilen ve çok etkileyici yapılar. Takip eden tarihi süreçte: Venedik ve Osmanlılar dönemlerinde de ada mimari eserlerle donatılmış. Fatih Sultan Mehmet’in tahta geçen oğlu II. Beyazıt’tan kaçan Şehzade Cem Sultan; bu adada 12 yıl sürgün hayatı yaşadı.
Evet: tarihi şehre dışarıdan baktığınızda cami minareleri göğe doğru yükseliyor. Ancak: Adada bulunan Osmanlı eserleri; Avrupa Birliği baskısı ile yavaş da olsa restore ediliyor. Ancak, tamirat o kadar yavaş gidiyor ki, özellikle Yunanistan tarafından engelleniyor denilebilir.
Dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen: Rodos Heykeli (Kolossos): MÖ. 280 yılında, Dorlar tarafından, Rodos liman girişinde inşa edilmiş. Rodos şehrinin: Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa edilmiş kalesi ve Orta Çağdan kalma mahallesi, UNESCO Dünya Mirası Listesindedir.
Adada:
ayrıca: Havaalanı ile Rodos şehri arasında kalan kesimde toplanmış, 4000 nüfusluk bir Türk azınlık bulunmaktadır. Lozan antlaşmasında: on iki ada, İtalyan toprakları olarak kabul edildiğinden; Rodos’tan mübadele yapılmamış ve Türk nüfus burada bırakılmıştır.
Evet: bu güzelim ada, Anadolu’nun hemen kıyısı dibindeki bu güzelim toprak parçası; 1947 yılında Türk diploması tarihine geçebilecek bir başarısızlık örneği sonucunda, 380 yıl Osmanlı da kalan ada, Yunanistan’a bırakıldı.
Neyse, devam edelim, evet, söylenenlere göre, bunların büyük çoğunluğu asimile edilmiş. Adada bu kadar yoğun Türk nüfusu bulunmasına rağmen, Rumlar, ancak bir camide namaz kılmalarına izin veriyorlar. Yani, tam bir asimilasyon politikası.
Bu arada: adada bulunduğunuz sürede, bence en dikkat etmeniz gereken konuların başında: hani paldır-kültür, yabancı bir diyarda olmanın verdiği rahatlıkla Türkçe konuşurken dikkat edin. Çünkü: adalıların büyük çoğunluğu (Türk olsun, Yunanlı olsun) Türkçe biliyor, anlıyor. O yüzden, konuşmalara dikkat.
Türkiye kıyılarına en yakın noktası (Bozburun Yarımadasından) :
18 km. uzaklıkta. Adanın şekli: mızrak ucuna benziyor. 80 km. uzunluk ve 38 km. genişlik ve toplam 1398 km. karelik bir alanı kapsar. Deniz sahili: 220 km. Attaviros dağı; 1215 metre yükseklikle, adanın en yüksek noktasıdır.
Sahiller: taş gibi katı. Ama: ada ekilebilir topraklara sahip. Burada: turunçgiller, şaraplık üzüm, sebzeler, zeytin ağaçları ve diğer mahsuller yetiştiriyormuş. Yine de: günümüzde, turizm, adanın birinci gelir kaynağıdır. Adanın iç kısımları ormanlık ve Türk çamı da denilen “Pinus brutia” ağaçları “Kızılçamlar” ile kaplı.
Rodos’a su gemilerle taşınıyor.
Yılda, 1.4 milyon turist alan Rodos’ta, suya, ton başına 3.5 Euro ödeniyormuş. Ancak, zeytincilik tarımını destekleyen Avrupa Birliği, adaya zeytinin kilosu başına 3.5 Euro ödüyormuş. Yunanistan’da, işsizlik % 9.8 iken, Rodos’ta işsizlik oranı sıfır.
Yerleşim: kuzey ucundaki Rodos dışında, en önemli yerleşim, güneydoğu sahilindeki Lindos’tur. Adada: 60 bini merkezde olmak üzere 120 bin kişi yaşıyor ama adaya senede iki milyona yakın turist geliyor.
NEREDE YEMEK YENİR
PALİA İSTARİA
Şehirde: güzel bir restoran önermem gerekirse: Palia İstaria (eski hikaye) olabilir. 1933 yılından bu yana: Mavrikos Lindos Meydanında hizmet veriyormuş. Son yıllarda: Adadaki en iyi restoran ödüllerinin çoğunun sahibi olmuşlar.
Şehrin kesinlikle en iyi restoranı. Et ve deniz ürünlerini bir arada bulabilirsiniz ve daha önce tatmadığınız muhteşem lezzetleri burada bulabilirsiniz. Sahibi Mihalis : Mesut Yılmaz’dan Mehmet Ali Birand’a çok sayıda konuğu ağırladıklarını anlatıyor.
NETELİ
Sahilde bulunan iyi bir taverna.
AFANTOU
Lindos yolunda. Geleneksel Yunan mutfağından, örnekler sunuluyor.
FOTİS
Tarihi surların içinde bulunuyor. Balık konusunda çok iyi.
ALEXİS
Sahibinin adını taşıyan bu restoren, tarihi şehrin merkezinde bulunuyor. Menüsünde: Yunan mutfağının sıra dışı yemeklerinden örnekler bulabilirsiniz.
DİNORİS
Arkeoloji müzesinin hemen karşısında. Adanın yine en iyi restoranlarından biri. Balıkları gerçekten çok güzel yapıyorlar. Restoranın müdürü: adada yaşayan Türklerden biri.
KONTİKİ
Mandraki Limanında bulunuyor. Yüzer restoran. Misafirlerini değişik bir ortamda ağırlıyor.
NE YENİR
Rodos mutfağı: Türk mutfağı ile büyük benzerlik taşıyor. “Musakka” en popüler yemek. Ama bizim musakka ile alakası yok. Mezeleri tavsiye edebilirim.
NEREDE KALINIR
Eğer gece kalmayı düşünürseniz, yeni şehrin Marmaris’e bakan doğu kesiminde çok sayıda otel bulabilirsiniz.
Rodos merkezin en iyisi: Grande Albergo delle Rose. İçinde casino da olan otel 1927 yılında açılmış. Churchill’den Onassis’e çok sayıda ünlünün kaldığı tesisin restoranı da çok başarılı. Mediterrenean, Grand Hotel, yeni restore edilen; Vasili Grand ve Amaryllis ise kalabileceğiniz otellerden.
PLAJLAR
KALİTHAİ
Çok sayıda güzel plajın bulunduğu bir bölge. Bu plajlardaki: Jordan, Nicholas ve Tassos gibi sahil tavernaları sahiplerinin adlarını taşıyor.
TSAMBİKA
En güzel kumlu plajlar burada.
ELLİ
Rodos merkezde. Toplu taşım araçları ile ulaşmak mümkün. Gıda maddeleri, şemsiye ve şezlong bulunuyor. Oteller var. Adada: en çok ziyaret edilen plajlardan biri. Turistler ve yerliler tarafından tercih ediliyor.
İngiliz yaşar Lawrance Durrell, tarafından, Akdeniz’in en güzel plajı olarak nitelendirilmiş. Bu adam, kesin bizim plajlarınızı görmemiştir. Neyse, devam edelim: plajın arka planında oteller yükseliyor. Bu bölgede: Gazino ve Akvaryum var.
IXIA
Rodos merkezine 4 km. uzaklıktadır. Toplu taşım aracı ile gitmek mümkün. Gıda maddeleri, şemsiye ve şezlong bulabilirsiniz. Burada: rüzgar sörfü de yapmak mümkün. Burada: denizde dalga yok. Plaj: kum ve çakıl karışımı. Jet ski kiralamak mümkün. Plaj arkasındaki düzlük alanda: süpermarketler, büfeler, pastaneler ve lokantalar var.
FALİRAKİ PLAJI
Şehir merkezinden 12 km. uzakta. Burada çok sayıda bar var. Ama: buranın plajları da çok güzel. Faliraki plajı bölgesinde: “Anthony Queen plajı”na gelmeden önceki son kısım: çıplaklar plajı olarak kullanılıyor.
Rodos’un en ünlü sayfiye ve eğlence yeri “Faliraki”. Deniz kirli. Burada: kum yerine, siyah renkli volkanik çakıl taşlarından oluşan sahil var.
Güneş ışınlarıyla, ateş gibi olan volkanik çakıllar, vücudun çeşitli yerlerine konularak SPA tedavisi rolünü üstlenebiliyor. Kendinize bir taş masajı yapabilirsiniz. Daha sonra kafeler, lokantalar ve mağazaların bulunduğu Faliraki çarşısını gezin.
RODOS ADASI GEZİ PLANI-ROTASI
Evet: Marmaris’ten katamaran veya feribota binip, buraya doğru hareket ettiniz ve adaya yaklaştığınızda: uzaktan adanın silüetini göreceksiniz. Bu görüntünün en ilginç yanı ise: gökyüzüne doğru uzanmış cami minareleri.
Evet: diğer adalarda asla göremeyeceğiniz görüntü, burada karşınıza çıkınca şaşırmayın. Bu minareler: şehre, Osmanlının vurduğu mührün belgeleri. Bunlar: kale surları yanındaki Osmanlılardan kalan, iki caminin minaresi. Bunlarla birlikte: yel değirmenlerini göreceksiniz.
Limana girdiğinizde: Mandraki bölgesine geliyorsunuz.
Yunanistan Rodos adası Mandraki bölgesi
MANDRAKİ BÖLGESİ
Burası: antik limanın hemen girişidir. Yat limanında yani burada: kentin sembolü olmuş: iki sütun üzerinde; biri dişi ve diğeri erkek olmak üzere, iki bronz geyik heykeli var. Belki ilginizi çeker, niye geyik, başka bir obje değil?
Rodos adasında; yalnızca burada yaşayan ve buraya özel bir geyik türü var. Bunlara: “Rodos geyiği” deniyor. Özelliklerini sorarsanız, hayır özelliklerini bilmiyorum. Ama: bu sütunların üzerine adanın sembolü olarak konulacak kadar önemliler.
Yalnız: burada büyük bir özellik daha var. Bu geyik heykellerinin bulunduğu yerde: daha önce, dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen, Rodos Heykeli bulunuyormuş.
KOLOSSOS HEYKELİ
Evet, Rodos’un ilk sahipleri: Dorlar. Bunlar: Argos bölgesinden gelen denizci bir kavim. Güneş ilahı olan “Helios” tapıyorlar. MÖ.3’ncü yüzyılda: Makedonya kralı Demetrios ile yaptıkları bir savaşı kazanınca, ilahları “Hellios”a şükran borçlarını ödemek için, zafer anıtı olarak: Rodos Limanı girişine, Lindos’lu heykeltıraş “Khares” tarafından büyük bir heykel yaptırdılar.
MÖ.281-280 yılları arasında yapılan bu heykel: 33 metre yüksekliğinde ve tunç’tan idi. Elinde ise, bir meşale tutuyordu. Yani: günümüzde, Amerika-New York’da bulunan heykeli andırıyor.
Rodoslular yıllarca, bu heykelin kendilerini ve adayı koruduğuna inandılar. Bu nedenle, her yıl “Helicia” denilen şölenler düzenleyip: bu heykelin dibinde, dört atlı bir arabayı denize atarlardı. İnanışlarına göre: Hellios, böylece bir arabayla dünyayı dolaşarak insanları gözetirdi.
Rodos heykeli: yalnızca 50 yıl ayakta kalabildi. MÖ.223 yılındaki bir depremde yıkıldı. Bronz heykelin, 400 tonluk kalıntıları, Araplara satıldı. 9 bin deve yükü heykelden, Musevi bir işadamının para yaptırdığı söyleniyor.
Devam ettiğimizde: yol yakınlarında: “St. Nikolaos Fener Kulesi” ve üç eski “Yel Değirmeni” göreceksiniz. Ortaçağ bölümü: etkileyici duvarları ve çok sayıda anıtsal yapısı olan Mandraki’ye görkemli bir hava veriyor.
Bu bölgede, İtalyan işgalinde yapılan kamu binaları yoğun olarak yer alıyor. Bunlar: New Market, Başpiskopos Sarayı, Annunciation kilisesi, Merkezi Posta Ofisi, Çarşı, Tiyatro ve Hükümet Konağı.
Şehrin kuzey ucunda ve adanın en kuzey noktasında: Akvaryum (Deniz Biyoloji Enstitisü) var.
DENİZ AKVARYUMU
Adanın kuzeyindedir. 1934-1936 yılları arasında inşa edilmiş. 1937 yılında faaliyete başlamış. Bir akvaryum olarak faaliyet sürdürüyor. Bu müzede: bilimsel aletler, deniz canlı organizmaları, büyük balıklar ve deniz canavarları; post doldurma tekniğiyle hazırlanmış ve sergileniyor.
Tesisin bodrum katında ise: 75 tonluk açık su dolaşım sistemi ile: canlı olarak: resifler, deniz çiçekleri, ahtapotlar, istiridyeler, kaplumbağalar ve sayısız Akdeniz canlısı, doğal yaşam koşullarında barınıyorlar.
Evet gezinize devam ediyorsunuz.
Rodos şehri:
Eski ve yeni şehir olmak üzere iki bölüme ayrılıyor. Biz de gezimizi bu şekilde yapacağız. Yani: önce eski şehir ve sonra yeni şehri gezeceğiz. Birbiriyle alakası olmayan ama iç içe geçmiş iki şehir.
Limandan, şehir merkezine doğru ilerliyorsunuz. Yol üzerinde: sol yanınızda “Türk Mahallesi” kalacak. Buraya: Giritli Mahallesi de deniliyor. Küçük bir cami var. İsmi: Hamidiye Camisi. Bu: minareli ve güzel bir camidir. Bu mahalle: Girit’teki Rum katliamından kaçarak buraya yerleşen Türklerin oluşturduğu bir yerleşim birimidir.
Evet: limandan yürüyerek, yaklaşık 200 metre ilerliyorsunuz ve karşınızda, tarih meraklıları için tam bir cennet olarak sayılabilecek eski şehir çıkıyor. Burada: muhtemelen 3-4 saat kalabilirsiniz.
Tur programı yaparken, buna göre ayarlamanızda yarar var. Eski şehir: surlar içinde ve mükemmel bir tarihi dokuya sahip, masal gibi bir yer.
Her sokağına girip çıkmak, muhteşem bir keyif. Ama: buraya bir ortaçağ şehri deyince, sakın harap ve terk edilmiş bir yer göreceğinizi ummayın. Burası: Avrupa’nın en eski yerleşim mekanlarından biridir. Günümüzde: halen burada 5000-6000 kişi yaşıyormuş. Ayrıca: çalışma binaları var. 200 civarında sokak var. Bu sokaklarda: büyük üstatlar tarafından yapılan saraylar var.
Buyurun: eski şehri gezelim. Evet, Rodos şehrindeki bu kale: UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunuyor. Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa edilmiş olan bu kale, surlarla çevrilmiş.
Birbirine köprülerle bağlı, iç içe sıralanmış surların aralarındaki hendekler: tarih boyunca kalenin korunmasını sağlamış.
Ancak; 1522 yılında, Osmanlı kuşatması sonucu: Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedilen kaleye; Büyük Üstat Kapısından giriliyor. Şövalyeler yolu ve sarayın bulunduğu eski şehrin kuzeyi: Kale ya da Castello olarak isimlendirilmiş. Güneyi ise: Chora olarak biliniyor.
Özgürlük kapısı yanında eski şehre girerseniz: Symni Meydanının yanında: MÖ.3’ncü yüzyıldan kalma: Afrodit Tapınağı kalıntılarını görebilirsiniz.
ESKİ ŞEHİR GEZİSİ
Tarihi şehre girdiğinizde: görmenizi önereceğim yerler: Arkeoloji Müzesi, Grand Masters Sarayı. Bunun dışında: tarihi şehirde, Türk dönemlerinden kalan eserler de var. Bunlar : Süleyman Camisi, Ağa Camisi ve İbrahim Paşa camisi.
Tarihi yerin, her bir yanı alışveriş merkezi. Büyüklü küçüklü her türlü hediyelik eşya satın alabilirsiniz. Yorulduğunuzda veya sıcaktan bunaldığınızda ise, nefes alabilecek adım başı; bahçe ve kafeler var. Buralarda içebileceğiniz: orijinal “Frappe” (soğuk nescafe) var.
Yürüyerek; Murat Reis Külliyesine geliyorsunuz. Bu külliyede: Cami, Kabristan, Murat Reis ve dört Kırım Hanının türbesi, bir İran Şah’ının türbesi ve pek çok Osmanlı paşasının kabirleri var. Burası: son Rodos Müftüsünün harabe halindeki evi ve çeşmesiyle birlikte, tam bir kültür hazinesidir.
MURAT REİS KÜLLİYESİ
Barbaros Hayrettin Paşa ve Preveze Deniz Zaferinde, Andre Dorya’yı yenen filonun amirallerinden, 1609 yılında, 103 yaşında ölen, Murat Reis’in türbesine varacaksınız.
Türbenin çevresinde: Osmanlı denizcilerinin mezarları bulunuyor. Murat Reis: o zamanlar, Hint Okyanusu Filolar Komutanı imiş. Türbenin bekçiliğini; bir Türk karı-koca yapıyor.
Kent içindeki: ilk Osmanlı eserlerinden olan Murat Reis Camisi, restore edilmiş ama Yunanlılar tarafından ibadete açılmasına izin verilmemiş, bunun sonucunda kullanılmayınca elbette yine bozulmalar oluyor.
Murat Reis külliyesinin çeşmesi ve dış duvarları: görüntü kirliliğine neden olmamak için boyanmış. Bu tamamen; Rumların bir göz boyama olayı. Külliyenin içi, yürekler parçalayıcı görüntüde. Mutlaka girin ve bu felaketi görün.
Yürümeye devam ediyorsunuz. Kuzeye doğru yürüdüğünüzde: Kollaka denilen bir bölgeye geleceksiniz. Bu bölgede: Şövalyeler sokağı var.
Ayrıca: şu an bir müze olarak hizmet veren; Şövalyeler zamanında hastane olarak kullanılan bir bina ve Auvergne Şövalyeleri sarayı görülmeye değer.
KOLLAKA BÖLGESİ
ŞÖVALYELER SOKAĞI
Rodos’ta Tapınak Şövalyelerinin (St. John Şövalyelerinin) yaşadığı sokak. Sokağın adı “Chevaliers”. Adada eski ne varsa restore edilmiş. Bu sokaktaki binalar da restore edilmiş ve bazıları günümüzde kullanılıyor.
Rodos yıllar boyu, üç kültürün etkisinde kalmış. Aziz John Şövalyeleri, Osmanlılar ve İtalyanlar. Osmanlılardan kalma camiler de var. Bunlardan biri: “Süleyman Camisi”.
Sözde bakım için kapalı tutuluyor. Ama; buna inanmak elbette mümkün değil, bakım adı altında camileri kapalı tutuyorlarmış. Adadaki 4000 Türk nüfus için, tek bir cami ibadete açıkmış.
Üstte belirttiğim gibi: burada bir saray var. İsmi: Auvergne Sarayı. Şövalyelerden kalma: Büyük Efendi’nin yeri (bir nevi saray) İtalyanlar tarafından restore edilmiş. Babalarının hayrına değil tabii. İkinci Dünya Savaşı yıllarında: “Mussolini”ye yazlık saray olarak düşünmüşler. Gelip keyif çatsın diye. Ama “Mussolini”ye kısmet olmamış bu sarayda dinlenmek. Adaya adımını bile atamamış.
ARKEOLOJİ MÜZESİ
Merkezde bulunuyor. Bir zamanlar katedral olarak kullanılmış. 2.Dünya Savaşında ise Alman işgalinde eşyaları yağmalanan bir yer. Şimdiki haliyle müzeye dönüştürülmüş. Daha önceki tarihi süreçte ise: Rodos Şövalyelerinin hastanesi olarak kullanılmış. Yani: 1489 yıllarında yapıldığı düşünülüyor. Avluda: kuşatmalarda kente atılan, düzinelerce mancınık mermisinden bir kısmı sergileniyor. Ayrıca: sayısız yazıtlar, mezar stelleri ve dairesel sunak göreceksiniz.
Müze galerileri: birinci katta bulunuyor. İç avluya bakan küçük odalarda: vazolar, heykelcikler, mücevherler ve metal nesneler var. En ilginç galeri: Helenistik ve Roma dönemlerindeki klasik heykel koleksiyonunu içeren bölümdedir.
Burada özellikle: Helios mermer başı (MÖ.250-160) ve muhteşem bir örnek olarak; MÖ.100 yılı yapımı Afrodit heykeli görülmeye değer. İkinci avluda: yine heykeller sıralanmış
Şövalyeler sokağında, dar bir sokakta büyükçe bahçeli Cem sultanın kaldığı evi göreceksiniz
CEM SULTANIN EVİ
Fatih Sultan Mehmet, 1481 Mayısında öldüğünde, iki şehzadesi vardı. Büyüğü Amasya Valisi Beyazıt, küçüğü Konya valisi Cem. Padişahın beklenmedik ölümü karşısında paniğe kapılan sadrazam Karamani Mehmet Paşa, her iki şehzadeye de ulak gönderir.
İstanbul’a önce kim ulaşırsa, tahta o çıkacak, Fatihin koyduğu yasa uyarınca devletin bekası için, kardeşini katledecekti. Çünkü; en büyük şehzade Mustafa, yıllar önce, hamamda fenalaşıp ölmüş ya da öldürülmüştü.
Anadolu Beylerbeyi Sinan paşa, cem sultana gönderilen ulağı yakalatıp öldürttü. Böylece daha uzakta olmasına rağmen, Beyazıt, İstanbul’a gelerek tahta çıktı. Ne var ki, Cem ağabeyinin padişahlığını tanımadı. Onun, babaları Fatih şehzade iken, kendisini ise padişah olduktan sonra doğduğunu, dolayısıyla tahtın kendi hakkı olduğunu iddia ediyordu.
Cem, bir ordu toplayıp Bursa’ya geldi, adına hutbe okuttu. Beyazıt, kardeşinin üzerine yürüyüp, onun ordusunu Bursa yakınlarında Yenişehir’de bozguna uğratınca, Cem, kaçmak zorunda kaldı.
Önce, Memluk Sultanı Kayıtbaya sığındı, ondan yeterince güvence alamayınca, babası zamanında barış müzakerelerini sürdürdüğü için, yakından tanıdığı Sen-Jan şövalyeleri ile ilişkiye geçti ve onlardan sığınma isteğinde bulundu. Böylece 13 yıl sürecek ve 35 yaşında ölümle sonuçlanacak sürgün hayatı başlamış oldu.
HORA BÖLGESİ
Evet, eski şehir içinde: güneyde kalan bölgeye ise: Hora bölgesi deniliyor. Burada: “Socrates” caddesi, Türk çarşısı, Süleyman camisi görülmesi gereken yerler arasındadır. Hora bölgesi: aynı zamanda: eskiden bu yana, Yunan, Musevi ve Türk topluluklarının birlikte yaşadığı bir yer.
Osmanlının Musevilerle birlikte yaşadığı eski evlerin yer aldığı bölgede, Süleyman camisi, Mustafa paşa camisi ve Osmanlı kütüphanesi gibi önemli yapılar bulunuyor.
Çok değerli kitapların bulunduğu kütüphanenin kapalı olduğunu görecek ve üzüleceksiniz. Ahmet Hafız Kütüphanesi, 1793 yılında yaptırılmış. Namık Kemal; sürgün edildiğinde bir süre burada bulunmuş.
Osmanlı çarşısında ise “Osmanlı kahvesi” denen yerde; kahve içerek yorgunluk atabilirsiniz. Burası bir karı koca Türk tarafından işletiliyor. Çarşıdaki bu 150 yıllık kahveye mutlaka uğrayın.
Daha sonra: “Hipokrates”in; çevresinde hastalarını tedavi ettiği: Çinili Çeşme’yi ve bunun çevresinde sıcaktan bunalan güvercinleri göreceksiniz. Musevi mahallesinde: bir “Sinegog” var. 2’nci Dünya Savaşında: Almanların işgalinde; Rodoslu Museviler, Türk olduklarını söyleyerek, katliamdan kurtulmuşlar. Meydanda Musevilerin katliam anıtını göreceksiniz.
Daha sonra, Rodos çarşısında dolaşın. Çarşıda: turistik mağazalar, eğlence mekanları, kafeler, okullar ve evler var.
Mağazalarda: sıra sıra kuyumcular, deri dükkanları bulunuyor. Turistlere hitap eden bir yer. Kışın, burada ölüm sessizliği hakim oluyormuş. İç içe küçücük dükkanlar ile dolu olan şirin bir yer. Buraya arabalar giremiyor.
Çünkü: yollar çok dar. Ulaşım yaya ve turistler için eşeklerle sağlanıyor. Bir anlamda, kurulduğu ilk günlerdeki gibi. Sokakların tabanı; çakıl taşları ile döşenmiş. Arada: kendi ürettiği ürünleri satan köylüleri de görebilirsiniz.
YENİ ŞEHİR
Evet. Eski Şehirdeki gezi bitti. Şimdi: Yeni Şehir bölgesini gezeceksiniz. Adanın Türk hakimiyetine geçtiği, 1522 yılından sonra, eski surların dışına taşmaya başlayan yerleşim: Mandrasi adı verilen yeni şehri oluşturdu.
Yeni şehir: Antalya kıvamında, modern eğlence yerleriyle dolu bir yer. Gece eğlencesinin odak noktası olan tavernalar da yeni şehirdedir
Taksiler çok ucuz. Neredeyse Marmaris’e göre yarı yarıya. Taksiciler birkaç yolcuyu aynı güzergaha gitmekte olan da alabiliyor. Bir nevi taksi dolmuş. Taksiye binmek için durağa kadar gitmeye gerek yok. Yoldan yolcu alınıyor.
Yeni şehirde, yeni pazar kenarına sıralanmış kafeler, hemen karşısında Mandraki Limanı ve limanın mendireği üzerindeki üç rüzgar değirmeni, Eski şehir içindeki Grand Master Sarayının yeni şehir tarafındaki bahçesi, ilginizi çekecektir. Ayrıca: adanın bu bölgesinde: Oniki Adalar İdare Binası, Kutlu Haber Kilisesi, Ag. Stefanos’daki Akropolis, Rodini Parkı ve Deniz Müzesi, mutlaka görülmesi gereken yerlerden.
RODİNİ PARK
Muhtemelen dünyanın ilk çevre düzenlemesi yapılan parkı. İlk düzenleme, Romalılar zamanında yapılmış ve bu döneme ait bir su kemeri bulunuyor. Burada: özellikle serbestçe dolaşan tavus kuşları, ilginizi çekecektir.
Günün en sıcak saatlerinde, güzel bir hava almak isterseniz, burayı tercih edebilirsiniz. Çünkü, burası serin. Yaklaşık 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde: kayaya kazılmış bir mezar bloku var. Helenistik döneme ait mezar blokları bulunuyor.
ÇARŞI
Yeni çarşı: yerli halka hitap eder. Yerli halk: hep burada takılır, alışverişlerini buradan yapar, burada yer, gezer. Kışın: en hareketli yer yeni çarşıdır. Yeni şehirde: lüks markalar bulmanız mümkün. Örneğin: Türkiye’de Zara’da 300 TL. etiketi olan bir kabanı, burada 30 Euro’ya bulabilirsiniz. Ayrıca: çok ucuz parfümlerde satılıyor.
Sahilde: karton külah içinde zeytin satanları göreceksiniz. Ayrıca: midyedolmacı ve mısırcılar da var.
DOĞU SAHİLİ
LİNDOS
Rodos şehir merkezine: 47 km. uzaklıktadır. Yol: muhtemelen 40 dakika sürüyor. Rodos liman merkezinden kalkan otobüsler ile, yarım saat içinde buraya ulaşılıyor. Yol boyunca: önce İtalyan Mahallesinden geçiyorsunuz. Daha sonra: sıralanmış, pek çok küçük sahil beldelerindeki yolcuların iniş-binişleri ile otobüste zevkli bir yolculuk geçiriliyor. Bu yolda: evler, tavernalar, lokantalar, dükkanlar, kalenin yamaçlarına kadar yan yana dizili.
Sonunda: Rodos’un inci gibi kumsallarıyla ünlü “Lindos” şehrine varacaksınız. Burası: “Dor” lar tarafından kurulan antik şehrin kalıntıları üzerine kurulmuş bir yer. Adanın ikinci büyük ve önemli merkezi.
Dünyadaki cennet olarak tanımlanabilir bir yer. Şirin pansiyonları var. Şehrin içinde kalıp, gündüz muhteşem turkuaz denizin tadını çıkarabilirsiniz. Beyaz evlerin yaşattığı görsel şölenin tadını çıkarabilirsiniz. Köy evleri:15-18’nci yüzyıllar arasında, zengin kaptanlar için inşa edilmiş. Balkon ve pencere demirleri: kahverengi boyanmış.
Eşeklerle kaleye tırmanabilirsiniz. İtalyan turistlerin yoğunluğu nedeniyle, buraya küçük İtalya deniliyor. St. Paul adlı bir kilisenin bulunduğu ve minicik cennetim si koyunu sakın geçmeyin.
Evet: merkezde bir çarşı var. Çarşı dışında: merkezde görebileceğiniz yerler: Meryemana (Panagion) kilisesi ve Agios Pavlos Şapeli.
ÇARŞI
Daracık, birbirine bitişik, bembeyaz ve yerleri mozaiklerle süslü, bir sürü dükkan var. Restoran ve kefeleriyle turistlerden en çok ilgi gören yerlerin başında geliyor. Yalnız: size burada bir şey hatırlatmak istiyorum, Lindos merkezden aldığınız her şeyi, Rodos merkezinde daha ucuza görüp bulabilirsiniz. Burası daha çok turistlere yönelik bir yer olduğundan, fiyatlar yüksek.
Lindos merkezinde: bir Türk mezarlığı var. Ancak: gözleriniz bir kitabe ya da levha aramasın, çünkü yok. Bence, yakın gelecekte, çaktırmadan burayı ortadan kaldırırlar. Umarım konsolosluk yetkilileri bunu takip ederler.
Çarşı merkezinde:
Diğer adalardaki gibi, yüksekte bir kale var. Akropol Tepesinin sarp uçurumunun altında: Lindos kurulmuş. İsa’nın havarilerinden, St. Paul: Rodos adasına geldiğinde: buraya gelmiş ve şehrin diğer tarafındaki küçük limanın bulunduğu yerde, bir süre yaşamış. Buraya: bugün: Agios Pavlos deniliyor.
Çarşı ve merkezi gezdikten sonra, bu kaleye: eşeklere binerek çıkabilirsiniz. Yürümeyi tercih edenlere, tırmanılan bu geniş merdivenlerde köylü kadınlarının el dokuma sergileri eşlik ediyor. Buralara bakarak soluklanabilirsiniz.
Evet: tepeye yani kaleye mutlaka çıkın. Kalenin bulunduğu tepeye: Akropol tepesi deniliyor. Burada: muhteşem bir manzara ve Athena Tapınağı, Akropol (mezarlık) ve Rodos şövalyeleri tarafından yapılan binalar göreceksiniz.
ATHENA TAPINAĞI
Kalıntıları gezebilirsiniz.
AKROPOL
Antik akropol: kale içinde yapılmış. Ana kapının yanında: Knights Lodge kalıntıları ve St.John Bizans Kilisesi var. Dor Stoası: Bir kaya oyularak MÖ.5’nci yüzyılda yapılmış. Antik Akrepolün yamacında, bir tiyatro kalıntıları var. Orada, antik eserlerin yanında, adanın bu bölümünün tüm güzellikleri görülüyor.
LİNDOS KOYU VE PLAJI
Denize girmek için ideal bir yer. Bizim: Fethiye-Ölüdeniz’i andıran bir koy. Deniz çok temiz. Fakat: sığ.
Buranın plajında denize girebilirsiniz. Yokuş aşağı, yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşle, plaja varırsınız.
Lindos plajı denizi, bir havuz gibi. Ateş gibi yanan kumların üzerinden kendinizi denize atabilirsiniz.
Ayaklarınızın altında balıkların yüzdüğünü göreceksiniz.
Tek olumsuz yanı, bu plajın çok kalabalık olması. Turistlerin en çok tercih ettikleri plajların başında geliyor.
Evet, son olarak Lindos bölgesinde, bu şehre yakın uzaklıktaki köylerden söz etmek istiyorum.
KALİTHEA
Buraya 11 km. uzaklıkta. Renkli bir çam ormanı çevresinde yerleşmiş bir köy.
AFONDOU
Rodos merkezine 26 km. uzaklıkta. Lindos merkeze ise 21 km. uzaklıkta. Eski bir Rodos köyü. İlginç kilisesi ve golf alanı ile öne çıkıyor. Burası: korsanlardan korunmak için kurulmuş bir yer. Bu yüzden: kıyıdan içerdedir. Çünkü: bu köyün denizden görülmesi mümkün değil. Zaten köyün isminin Yunanca anlamı: görünmez demek. Rodos adası üzerindeki eski köylerin en büyüğü.
Meyve ve zeytin ağaçları bolca var. Bu köyün: aynı zamanda: halıları ünlüdür. Yaklaşık 7500 kişilik nüfus var. Köydeki: mağaza ve dükkanlarda her şeyi bulabilmek mümkün. Köyün plajı var. Yaklaşık 3 km. uzaklıkta. Su muhteşem, kristal berraklığındadır. Merkezde, bir kilise var. Bu Katolik kilisesinin duvar resimleri:17’nci yüzyıldan kalma. Ağustos ayında, bu kilisede büyük bir kutlama/bayram yapılıyor. Son özellik: golf yeri olan “Afandou Golf’ köye çok yakın.
ARHANGELOS
Buraya 29 km. uzaklıkta. Güzel geleneksel evleri, seramik ve halı atölyeleri ile dikkati çekiyor.
HERAKİ
Şirin bir balıkçı köyü. Muhteşem sahillerinin başında: Vlicha Bay geliyor.
Rodos Adasında, gezip görebileceğiniz diğer yerler:
FALİRAKİ
Rodos’ta denize girmek için iyi bir seçenek. Lindos’a 14 km. uzaklıkta. Nefis bir plajı var. Burası: Rodos’un en ünlü sayfiye ve eğlence bölgesidir. Burası: Avrupa’nın en büyük su parklarından olan “Water Park” ı barındırıyor. Burada: oldukça eğlenceli zaman geçirebilirsiniz.
ARÇANGELOS
Burası: birçok Yunan köy geleneklerine sadık bir yerdir. Aracınızı bırakın ve yan dar sokaklarda yürüyüş yapın. Ekmeğin hala eski ahşap fırınlarda pişirildiğini göreceksiniz. Geleneksel törenlere rastlayabilirsiniz. Nüfus:6000 civarında. Köyün merkezinde: 1845 yılından kalma bir kilise var.
Geleneksel evler, canlı renklerde boyanmış ve kemerler ve duvarları ise; Lindos seramik plakaları ile kaplanmış. Meydandaki kilisenin çevresindeki dar sokaklar, çok güzel. Burada zamanınız varsa: plaja inen yolda, 3 km. uzaklıkta bir mağara var. Kaumellos mağarası. Burada: olağanüstü sarkıt ve dikitler varmış. Görülemeye değer olsa da, zamanınız varsa, gitmeyi tercih edebilirsiniz.
KOSKİNU
Rodos merkezine 7 km. uzaklıkta. Lindos’a ise: 10 km. uzaklıkta. Bu köyün evlerinin kapıları ünlüdür. Bu kapılar: canlı renklerle boyanmış (kırmızı, turkuaz, mavi ve sarı) ahşap veya ahşap oyma. Bu köye giderseniz, park alanında aracınızı bırakın ve dar sokaklarda yürüyün. Bu köyün güzel kapılarını görmek isterseniz: yürümeye devam edin ve köyün Geleneksel Evini bulun.
Burası: seramik tabaklar ve dokuma kumaşlar ile dekore edilmiş. Evet, köyün en yakın plajı: Reni. Köye: 2.5 km. uzaklıkta. Burada: oteller ve kiralık odalar var. Bu köyde: geleneksel bir tatlı olan “melekouni” çok meşhur. Bu köyün ev kadınları tarafından yapılıyor. Mary pastanesinde; bu tatlıdan bulabilirsiniz, mutlaka deneyin.
EMBONA
Rodos merkezine, 52 km. uzaklıktadır. Göze hoş gelen bir mimari özellik yok. Ancak: canlı atmosfer ve iyi yemekler söz konusu burada. Bu köyün her yerinde: lezzetli et yemekleri bulabileceğiniz tavernalar var.
Ayrıca: Rodos adasının en güzel üzümü, burada üretiliyor. Hasat zamanı: sokaklarda, sepet ve avlularda, üzümler, nemlendirilmek üzere yerlere yayılıyor. Ayrıca: burada geleneksel şarap üretilen, üç şarap imalathanesi de var. Köyde: bir de Halk Müzesi var. Yüksek sezonda: geleneksel kıyafetler giymiş bir dans gurubuna rastlayabilirsiniz.
PARADİSİ
Rodos merkeze 14 km. uzaklıktadır. Adanın batı kıyısında. Uluslar arası hava alanının hemen dışında. Evler; modern olanlar kadar, geleneksel ağırlıklı. Canlı köy meydanında: kafeterya, barlar ve restoranlar var. Köyün adı olan “Paradise” nereden geliyor?
Araplar tarafından adaya getirilen egzotik çiçeklerden oluşan mükemmel bir cennet bahçesi var. Bu bahçe: İtalyan işgali sırasında da, güzelliğini korumuş ve günümüze kadar gelmiş.
Rodos merkezden çıkan ana yolda, güneye doğru ilerlerseniz, köye varırsınız. Ancak: yol çok dar ve dikkatli olmanız gerek. Bu köyün fırın ve fırıncıları ünlüdür.
Yol üzerinde: cadde ve sokaklarda yürürken, bunlara veya bunların ürünlerine rastlayabilirsiniz. Köyün plajı: çakıllıdır. Su sporları tesisleri ve büfeler var.
TİRANTA
Körfezin kenarındadır. “İalyssos” antik Dor kasabasının üzerine inşa edilmiş bir köy. Bu nedenle: köyün ismine aynı zamanda: “Ialyssos” da deniliyor. Bölgede bulunan çok sayıdaki plaj ve otelden: bu köye ulaşmak mümkündür. Bu plajlarda, aynı zamanda Caretta Kulubü var.
İASSOS ANTİK KENTİ
Adanın kuzeyindedir. Burada: Minos uygarlığı yerleşim kalıntıları var. Ayrıca: tepelerde, MÖ.1700-1400 yıllarından kalma mezarlarda var. Arkeolojik olarak mevcut yapılar şunlar: Athena Tapınağı: Dorlar zamanından kalma. Cellası içinde, kült heykelin temeli duruyor. Kayanın batı tarafında: adak veya kült amaçlı olarak kullanılan deposituarlar var.
Dor Çeşmesi/Evi: Üst kayadan su getirilmesi için, iki tünel yapılmış. Sarnıcın çevresinde, aslan kafalı taş paneller var. İçinde ise: Dor sütunu olan çeşme bulunuyor.
Çeşmenin korunması için, sütun üzerine bir kutsal yazı oyularak yazılmış. Bizans Surları: Tepenin doğu tarafında bulunuyor. Şövalyeler tarafından yer yer tamir edilmiş.
Buradaki arkeolojik kazılar: İtalyan Okulu tarafından, 1914 yıllarındaki işgal sırasında yapılmış. Özellikle: Athena Tapınağı kazılmış. Dor çeşme ve evi ise restore edilmiş.
KELEBEKLER VADİSİ
Rodos merkeze 27 km. uzaklıktadır. Adada ziyaret edilecek en güzel yerlerden biridir. “Filerimos” tepesinin en üst bölgesindeki antik “Lalisso” bölgesinin yanındaki “Trianda” koyundadır. Buralara giderseniz: Filerimos tepesindeki: aynı isimli manastırı ve antik akropol içindeki Athena ve Zeus tapınaklarının kalıntılarını da görün, yan yanalar
Evet, kelebekler vadisi, bu adada en ilgi çekici yerlerden biridir. Ağustos aylarında: Panaxia cinsi binlerce kelebek buraya gelerek vadiyi doldurur. Yağmurlu dönemde: Akdeniz çalılığının içindeki yeşilliklerle beslenirler. Sürekli yüksek nem alanlarına doğru hareket ederler ve sonunda bu vadiye ulaşırlar.
Ancak: bu vadideki kelebekler, son yıllarda sürekli azalıyormuş. Çünkü: ziyaretçilerden olumsuz etkileniyorlarmış. Çünkü: ziyaretçilerden etkilendiklerinde sürekli uçmak zorunda kalıyorlarmış ve bu onların enerjilerini tüketiyormuş. Ziyaretçilerin onları herhangi bir şekilde rahatsız etmemeleri isteniyor.
SEVEN SPRİNGS (EPTA)
Burası bir tabiat parkı. “Kolymbia” kıyılarının sağ tarafındaki yoldan gidiliyor. Serin bir vaha, çam ve çınar ağaçları ve kristal berraklığında suları var.
Rodos merkezine 30 km. uzaklıkta. Yüksek yaz sıcaklığında bile, yeşillikler içinde gerçek bir vaha. Sular, tüm yıl boyunca, küçük bir göle dökülüyor. Bu göl: bir baraj gölü gibi inşa edilmiş. Burası: orman içinde yürüyüş için çok uygun bir yer.
Evet: Rodos adasında; kalma zamanınıza göre, yazıda belirtilen yerleri inceleyerek, kendinize güzel bir gezi planı yapabilirsiniz. Bu adada: gerek tarih ve gerekse doğa, deniz, güneş ve kumsalları ile güzel bir tatil yapmanıza imkan verecek düzeyde.
Klasik tanrılar, bu adalarda savaşmış, aşklarını burada yaşamış ve çocuklarıyla birlikte buralarda barınmışlar. Persler; 7000 yıl önce, onlara imreniyorlardı. Günümüzde: sıcak yaz günleri, ılık suları, geniş kumsalları ve farklı yaşam tarzlarıyla, Ege’nin Yunan adaları, turistler için en önemli uğrak yerlerinden biridir.
EGE DENİZİ
Küçük bir deniz olan Ege Denizi: Doğu Akdeniz’de: Türkiye ve Yunanistan arasında uzanan 640 km. uzunluğunda ve 320 km. genişliğinde, sudan oluşan bir parmağa benzer. 1400 ada, dağınık olmasına rağmen, her biri kendisine has özellikler taşıyan guruplar oluştururlar.
KYKLADLAR
Atina’dan en çabuk ulaşılan adalar: denize atılmış bir avuç çakıl taşı görünümündeki: Kykladlar’dır. Eskiden, kutsal Delos adasının çevresinde bir halka (kyklos) oluşturan bu adaların adı, günümüze kadar gelmeyi başarmış. Adaların kıraç manzarası ve sardunyalarla donanmış mavi kepenkli, beyaz evler; pek çok kişi için, tam olarak Yunan adaları deyince ilk akla gelenlerdir. En tanınmışları: hareketli Mikonos adası ve huşu veren volkanik oluşum: Santorini’dir.
ONİKİ ADALAR
Yunanistan Yunan adaları genel özellikleri; Ege denizinin güneydoğu ucunda toplanmışlardır. Bunlar: ülkemiz kıyılarının güneybatı köşesinde bulunuyorlar. Guruptaki en önemli ada: Rodos’tur. Ama diğerleri arasında yer alan: Kos ve Patmos adaları da önemlidir. Batı Ege’deki büyük adalardan 3 tanesi: ülkemiz kıyı çizgisine çok yakındır. Lesbos, Khios ve Samos. Yıllar öncesinde: zengin ve imrenilen mekanlar olan bu adalar: geleneksel kırsal yaşam tarzından, günümüze kadar ulaşan izlere hala sahiptirler.
Kuzey Ege’de, tamamen farklı olan: Thasos, Limnos ve Samothraki var. Bunların: güneydoğusunda; Atina’ya daha yakın yerde, son zamanlara kadar Yunan jet sosyetesinin eğlence merkezi olan: Skiathos, Skopelos, Alonnisos ve Skyros’tan oluşan: Sporadlar bulunuyor.
Aralarında ortak noktalar olmasına rağmen, hiçbir ada, diğerinin aynısı değildir. Bu da bölgenin büyüleyiciliğinin başlıca sebebidir. 5000 yıllık tarihi boyunca, başa geçen sayısız değişik yöneticiye rağmen, sıradan insanların yaşamının temel unsurları, pek az değişmiş. Deniz, eski yerleşimciler için bol gıda sağlıyordu. MÖ. 5’nci yüzyıldan bu yana süren, ılık yaz ayları, insan yaşamını sürdürmek için tahıl, keçi sürülerini beslemek için de otlak anlamına gelmişti.
Bronz çağından bu yana: eşekler ve katırlarla, yük ve insan taşınmıştır.
Aynı dönemlerde, ilk zeytin ağaçları ve asmalar da ekilmişti. Yaşam döngüsü: toprağın ekilmesi ve hasatla belirleniyordu. Bugün, Yunan adalarına baktığınızda, pek çok şeyin, hala aynı kaldığını görmek mümkündür.
Gelenekler, ada hayatında, önemli bir rol oynar. Kadınlar ve erkekler, hala birbirlerinden ayrı bir yaşam sürüyorlar. Kadınlar evde, çamaşırların asıldığı balkonlarda ya da gölgeli sokak köşelerinde oturup sohbet ederler. Genç erkekler, tarlalarda veya kayıklarında çalışır, yaşlılar ise afeneion, yani kahvelerde oturup sert bir kafe ellenikos içerken dünyayı kurtarırlar.
Aile, günlük hayatın merkezindedir. Çocuklar, özellikle erkek çocuklar, birer nimet olarak görülürler. Onlara, her zaman hoşgörülü davranılır. Anneler ve büyükanneler, onları şımartmaktan zevk duyarlar. Büyükanne, büyükbaba ve babalar; akşam voltalarında, yani akşam yürüyüşlerinde, aileye yeni katılan bebeğin arabasını iterlerken, komşu ve arkadaşların tebriklerinin verdiği gururla ışıldarlar. Babalar ve amcalar, aile işine, yabancı birini almadan önce kendi oğullarını ve yeğenlerini alırlar.
Siesta: günün en önemli bir parçasıdır.
En gencinden en yaşlısına kadar, herkes öğlen sıcağında dinlenir ve serin akşamların tadı, gece yarılarına kadar oturularak çıkarılır.
Tarihsel olarak, hayatın dokusu din ile ayakta kalmıştır. Aslında: kilise ve Ortodoks dini, 1832 yılında, modern devlet kurulmadan çok önce, Yunan olan her şeyle özdeştirilmiştir. Kiliseler; doğal afetler, savaşlar ve hastalıklarda, hem fiziksel ve hem de ruhsal açıdan bir sığınak ve teselli yeri olarak hep var olmuştu.
Günümüzde de, rahipler cemaat içinde hala güçlü bir etkiye sahiptir. Geleneksel olarak kilise cemaatinin çoğunluğunu oluşturan kadınlar, ticaret filolarıyla denize açılan sünger için dalan veya uzak diyarlarda çalışan babaların, eşlerin ve oğulların korunması için dua ederler. En küçük, beyaz badanalı kiliselerde bile, basit bir haç, ikon ve yanan mumlar bulunur. Ama, büyük kiliselerin daha şatafatlı olduğunu göreceksiniz.
Yunanistan, bir zamanlar, dünyadaki en büyük ticaret filosuna sahipti. Deniz, hala Ege’deki yaşamda, önemli bir rol oynar. Küçük ve uzak adalarda, dış dünya ile tek bağlantıyı sağlayan feribotlar, tarih boyunca olduğu gibi, gerekli malzemeleri de taşımaktadır. Her adanın küçük teknelerden oluşan ve her gün denize açılarak masalara taze balık getiren küçük bir filosu bulunur.
Ancak, turizm bu uzun süreli senaryoyu değiştirmeye başlamıştır.
Şu anda, adalardaki en önemli gelir kaynağı turizmdir. Yüksek sezonda, Yunanistan gezinizi, Avrupa’nın ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ziyaretçilerle paylaşacaksınız. Turizm, pek çok adayı yoksulluktan ve nüfus azalmasından korumuştur. Ama, hiç kuşkusuz, daha tanınmış adaların pek çoğunun da karakterini etkilemiştir. Ada topluluğu son 20 yılda, önceki binyıla oranla çok daha büyük bir dönüşüm geçirmiştir.
Günümüzde; küçük motosikletler, oyun oynayan çocukların seslerini bastırıyor. Mobil telefonların sesleri, buzuki’nin akıldan çıkmayan ritminin çok daha sık duyuluyor. Pek çok kez, sokakta yürürken, telefona cevap verdiğini gördüğünüz (çoğunlukla elini kolunu neşeli bir şekilde sallayan meşgul insanlar) insanlar, bir restoranlar zinciri, araba kiralama acentası, bilet ofisi ya da stüdyo konutlara sahip iş adamlarıdır.
Kısa süren turizm mevsiminde, başarılı olabilmek için her şeyden, vaktinde haberdar olmak gerekir.
Gelir düzeyi arttıkça, genç çiftçi babasının güvenilir eşeği yerine bir traktör alır. Bir bar veya kiralık araba acentasi açmak için, çiftçiliği tamamen bırakır. Balıkçı teknesiyle balığa çıkmak yerine, bölgedeki plajlara turist taşımaya başlar.
Ancak tablo görüldüğü kadar sıkıcı değildir. Turizm sektörü de, ada hayatının geleneksel çerçevesine uyan mevsimlik bir sanayidir. Bahar aylarında, turistler gelmeden önce, keçi ve koyunlar yavrular, otlaklara yollanır. Kısa bir süre sonra hasat vakti gelir. Sonbahar yaklaşırken, başka bir hasat başlar. Zeytin, ceviz, badem ve geç olgunlaşan meyvelerin hepsi toplanmalı ve kış başlamadan saklanmalıdır.
Aslına bakarsanız, bir anlamda, adada hayat her zaman olduğu gibi devam eder.
İSİMLERDE NE VAR
Haritalarda ve yol işaretlerinde yer alan Yunan isimlerinin Latin harflerine çevrimlerinde, değişmez bir kural yok. Bu nedenle: çoğu zaman, aynı kasabanın adının, ardı ardına gelen iki tabelada, farklı yazıldığını görebilirsiniz.
Khios ve Hios gibi; birbirine yakın bazı isimler, kolayca fark edilebilir ama bazıları hayli kafa karıştırıcıdır.
Adalarda da, bazı isim sorunları yaşanmaktadır. Santorini, İtalyanca Aziz İrene demektir. Bu isim, Azizin burada öldüğüne inanıldığı için, Bizanslılar zamanında adaya verilmiştir. Adanın eski (ve resmi) adı ise: Thira’dır. Havayolları ve feribot biletleri ile tarifelerde, bu isim kullanılmaktadır.
MİS KOKULU HAVA
Dağ yamaçlarında (ya da kapı önlerindeki saksılarda) yetiştirilen bitkilerin kokusu: Yunan hayatının en belirleyici çehrelerinden birisidir. Fesleğen, Yunan mutfağının eski bir dostudur. Kokusunun böcekleri uzak tuttuğu söylenir. Elinizle yapraklarını şöyle bir sallayın ve güzel kokusunu içinize çekin. Sıcak bir günde, sizi hemen canlandıracaktır.
NE ZAMAN GİDİLİR
Yunan Adalarına: ne zaman gidileceğine karar vermek de; önemli bir sorun. Ege kıyılarında: kısa ve hafif yağmurlu geçen ilkbahar; yürüyüş, arazi yürüyüşü ve dağ bisikleti gibi eğlenceli aktiviteler için elverişlidir. Çünkü: hava çok sıcak değildir. Ilık hava: açık ve temizdir. Bu koşullar: fotoğrafçılık için de idealdir. Ama sezon öncesinde seyahat düzenlemelerini yapmak pek kolay olmayabilir.
Bazıları Nisan sonuna kadar açılmasa da, pek çok otelin geleneksel açılış zamanı: Ortodoks Paskalya Yortusudur. Feribot seferlerinde de, genellikle Mayıs ayının ilk haftasına kadar kış tarifesi devam eder.
Yaz mevsimi: uzun ve sıcak geçer. Ama Ege boyunca, Asya’nın kalbinden güneye doğru esen, hatta bazen fırtınaya dönüşebilen Meltem rüzgarı ile yumuşar. Yaz sezonuna, bütün Avrupa’dan gelen sırt çantalı ziyaretçiler ve paket tur müşterileri damgasını vurur. Adalar kalabalıktır ama otel ve restoran gibi tesisler açık ve yeterlidir. Seferlerini arttıran feribotlar ve küçük tekneler adalar arasında seyahat etmek için daha fazla seçenek anlamına gelir.
Sonbaharda: hava ılık ve daha az çılgındır. Zeytin hasadı gibi etkinlikleri izlemek için mükemmel bir fırsat. Ekim ayının ortalarında sezon biter. Otel ve restoranların çoğu kış nedeniyle kapanır. Yazın: bar ve otellerde çalışan pek çok personel, bir sonraki yıla kadar Yunanistan ana karasındaki evlerine dönerler.
KİLİSE VE MANASTIRLARA GİRERKEN
Kıyafetlerinize dikkat edin. Erkeklerin uzun pantolon giymeleri, kadınların ise omuzlarını ve bacaklarını kapatmalarında fayda var.
BAHŞİŞ
Servis ücreti: genellikle restoran ve bar faturalarına dahil edilir. Ama; masaya biraz bozukluk bırakmak adettir. Taksi şöförleri: % 10 bahşiş beklerler. Oteldeki oda görevlilerine, günlük yaklaşık 1 Euro bırakılmalıdır. Hizmetlilere ve kapı görevlilerine, sağlanan hizmete bağlı olarak 2 Euro’ya kadar bahşiş bırakılabilir. Tuvaletlerdeki görevlilere yarım Euro civarında verilir.
BİSİKLET VE MOTOSİKLET KİRALAMA
BİSİKLET
Adaların ve tatil beldelerinin çoğu, bisiklet kiralamak için idealdir. Ama bazı adalar çok tepelik olduğu için, çevrede turlamak açısından pek uygun olmayabilir. Ama, yine de kasaba çevresinde ya da plaja giderken ideal bir ulaşım tarzıdır. Sıradan bisikletler, pek çok tatil beldesinde, günlük 6 Euro civarında kiralanabilir.
MOTOSİKLET
Motosikletler veya mopetler, çok popüler ve büyük adalar hariç, çevreyi dolaşmanın en iyi yollarından biridir. Kiraları nispeten pahalıdır. (günlük 12 Euro civarında) Bunun yanında, motosiklet kiralamanın tehlikeleri de vardır. Her yıl çeşitli kazalarda ciddi yaralanmalar ve ölümler gerçekleşmektedir. Yakın zamanda motosiklet ehliyeti olmayanlara motosiklet kiralanmasını engelleyen bir kanun yürürlüğe girmiş. Pek çok kiralama acentası, bu bilgiyi araç kiralamak isteyenlere vermiyor. Eğer ehliyetiniz olmadan motosiklet kiralarsanız, sahip olduğunuz sigorta geçerli olmayacak ve bir kazaya karışır ya da yaralanırsanız, büyük zorluklar yaşayabilirsiniz. Bence kiralamayın, tehlikeli.
GİYİM
Yazın, Yunan adalarında pek fazla giysiye ihtiyacınız olmaz. Gündüz için mayo, sizi güneşten koruyacak ince bir üstlük ve sandalet düşünün. Çevreyi dolaşmak isterseniz, şort veya ince ve hafif pantolon ile bir tişört hem erkek hem de kadınlar için uygun bir kıyafettir.
Arkeolojik sit alanlarında dolaşmak için; rahat yürüyüş ayakkabılarınızı yanınıza almayı unutmayın.
Kilise ve manastırları ziyaret etmek isteyenlerin kıyafetlerine dikkat etmeleri gerekir. Erkeklerin de, kadınların da omuzlarını kapatmaları gerekir. Erkekler hafif bir pantolon, kadınlar da dizlerinin altına kadar uzanan bir etek giyebilirler.
Bir şapka ve iyi güneş gözlüklerinizi, yanınıza almayı unutmayın. Beyaz badanalı binalar, güneşi yansıtarak gözleri kolayca yoran bir ışık yaratıyor.
Adalarda genel olarak, akşamları, rahatlık ön plandadır. Pek az yerde, kıyafet zorunluluğuna rastlarsınız. Ama yine de ziyaretçiler, akşamları kıyafet değiştirmeyi severler. Hafif bir süveter, serin akşamlar için kullanışlı olabilir. Özellikle: sezonun erken yada geç döneminde, adalarda bulunuyorsanız, ilkbahar ve sonbaharda güneş battıktan sonra hava serinleyebilir. Ayrıca, karanlık bastıktan sonra feribot güverteleri, çok serin olur. Bu nedenle, günlük bir tura çıkıp, geç gelmek niyetinde iseniz, yanınıza mutlaka bir ilave giysi almanız şart.
GÜMRÜK VE GİRİŞ ŞARTLARI
Eğer, doktor tavsiyesinde bir ilaç kullanıyorsanız, her zaman resmi bir kutu içerisinde, ihtiyaç duyduğunuz kadarını taşıyın. Kişisel kullanım için ilaç taşımaya izin var. Bütün AB ülkelerinde, gümrüksüz girişlerin kaldırılmasının ardından Yunanistan’a Avrupa Birliğine üye olmayan ülkelerden getirilen her şey, gümrüğe tabidir. AB üyesi olmayan ülkelerin vatandaşları için Yunanistan veya adalara getirilecek gümrüksüz eşya müsaadelerinin sınırları var.
HAVAALANLARI
Uluslar arası, tarifeli uçakların çoğu, 2001 yılında inşaatı tamamlanan, yeni Eleftherinos Venizelos Havaalanına iniyorlar. Eski Atina Hellenikon Uluslar arası Havaalanının bulunduğu bölge: halk parkı ve 2004 Olimpiyat Oyunları tesisleri olarak düzenlenmiş. Yeni havaalanı: adalara seyahat için bir merkez işlevi görüyor.
Eğer Atina’ya gidiyorsanız, havaalanının şehirden biraz uzakta, Spata’da olduğunu unutmayın. Merkeze gitmenin en uygun yolu: Syntagma Meydanına sefer yapan E95 otobüsüdür. Bu meydandan, şehrin istediğiniz yerine, metro ile gidebilirsiniz.
Eğer havaalanından, seyahatinize feribot ile devam edebileceğiniz, Pire Limanına doğrudan gitmek isterseniz, bunu ya şehirden geçerek ya da E96 sayılı otobüs ile yapabilirsiniz. Havaalanından kalkan taksiler pahalı. Bu nedenle: genellikle, en iyi seçenek otobüstür. Eğer taksiye binecekseniz, şöforün hareket etmeden önce, taksimetreyi çalıştırıp çalıştırmadığına dikkat edin.
Kuzey Ege Adalarına (Thasos, Limnos ve Kamothraki) gitmek için feribot bağlantısı veya devam uçuşları için Yunan ana karasının kuzeyindeki Selanik’e doğrudan uçuş olanağı da var.
Aşağıda verilen adaların iç hatlar için havaalanları bulunuyor. Bunlar: Astypalea, Karpathos, Kastellorizo, Kos, Limnos, Santorini (Thira), Skiathos, Sykros ve Syros.
Evet tüm bunların yanında: Anadolu karasının yakınında bulunan adalara; feribotlar veya büyük tekneler ile ulaşmakta mümkün. Veya, büyük tur gezinti gemileriyle yapılan yolculuklarda, bazı adalara uğrayan turlar da var.
İKLİM
Yunan Adalarının; kısa, ılık ama yağmurlu bir ilkbaharı, uzun, sıcak bir yazı, ılık bir sonbaharı ve serin bir kışı vardır. Kuzey adaları: her zaman güneydekilerden birkaç derece daha serindir. Adalarda, Rusya’nın Kafkas Dağlarından Karadeniz’i geçip Ege’ye doğru sürekli esen bir “Meltem” rüzgarı vardır.
Meltem, yazın sıcak eser ama kışın bazen buz gibi bir hava getirir. Rüzgarların her gün değişebileceği Kykladlar, en çok etkilenen adalar arasında sayılabilirler.
PARA BİRİMİ
Yunanistan’ın para birimi: Euro’dur. Bankaların çoğu: yabancı para cinsi ve seyahat çekini, hizmetin cinsine göre alınan komisyon karşılığında bozmaktadır. Ama, genellikle bu komisyon: % 1 ile 3 arasında değişir. Döviz kurları, bankanın içinde bir panoda ya da pencerede asılı olmalıdır ve çoğunlukla bütün bankalarda aynıdır. Ayrıca, dövizinizi büyük adalarda bulunan döviz bürolarında da bozdurabilirsiniz. Bu büroların çalışma saatleri, bankalardan daha uzundur. Bazıları komisyonsuz işlem yaptıklarına dair ilan vermektedirler. Ama, değişim kurları farklı olabilir. Bu nedenle, hangi işletmenin daha iyi rakamı uyguladığını araştırmanızda yarar var.
Para bozdururken, her zaman kimliğinizi kanıtlamanız gerekebilir. Bu yüzden pasaportunuzu yanınızda götürmelisiniz.
TUVALETLER
Genel tuvaletler, genellikle önemli kasabaların pazar meydanlarının yanında bulunur. Bir kadın ve erkek figürlerinin bulunduğu uluslar arası işaretlere bakmalısınız. Tuvaletlerin temizlik dereceleri değişebilir ve alaturka tuvaletler daha yaygındır.
Kafe ve barlarda, basit ama temiz tuvaletler bulunur. Tuvaleti kullanmak istiyorsanız, işletmede bir şeyler içmeniz gerekir. Plajlardaki kafe ve barlarda tuvaletler bulunur. Eğer bir görevli varsa, bahşiş vermek adettir.
PLAJLAR
Evet; adalardaki plajların bazılarında bolca gölgelik bulunurken, diğerleri yakıp kavuran güneşe hizmet edecek şekilde ağaçsızdır. Pek çok insan: yumuşak kumu tercih ederek, çakıllı plajları kötüler, ama yaz aylarında, Meltem (kuzey rüzgarı) eserken, küçük çakıllar, kum gibi çevrede uçuşarak, her yerinize yapışmaz.
Santorini sahillerinde: siyah ya da kırmızı renkli, volkanik bir kum var. Bu kumlar: ısıyı, sarı kuma oranla daha çok emer, bu nedenle gün ortasında hava sıcaklığı artar. Bu durumda: çevrede koşuşturup oynamak isteyen küçük çocuklara pek uygun olmuyor. Güzel kumlu plajları: Skiathos’taki Koukounaries’te, Paros’taki Altın kumda ve Mykonos’taki: Paradise’de bulabilirsiniz. Ayrıca: İos’ta Milopotamos ve Thasos’ta Makriamos’da güzeldir.
Yunan adaları; 1960’larda, Avrupa’da ziyaretçilere karşı teklifsiz tavırlarıyla ünlüydü. Çıplaklar, bölgeye akın akın geliyorlardı. Bazı şeyler, bugün biraz değişmiş olmasına rağmen, özellikle Mykonos’taki Paradise ve Super-Paradise Plajları ile, Skiathos’taki Banana Plajında, hala çıplaklar plajı var. Ama, çoğu adada: çıplaklık, resmi bir politika değil. Yunan aile plajları da kesinlikle çok serbest değil. Eğer riske girmek istemiyorsanız, ada sakinlerinin tutumlarını izleyerek, davranışlarınızı ayarlayabilirsiniz.
Yani; ailecek adaları ziyaret etmek istediğinizde, plaj seçiminde, dikkatli olmanızda kesinlikle yarar var. Yoksa, hoş olmayan görüntülerin içinde kalmanız mümkün.
Ege’nin ılık ve temiz suları:
dalış için neredeyse mükemmel bir çevre sunsa da, yakın zamana kadar Yunan hükümeti dalgıçların, antik batıklara verebilecekleri olası zarar nedeniyle, endişeliydi ve dalış yasaktı. Ama artık bu tutum değişmiş ve günümüzde sualtı dalış, onaylı ve kayıtlı merkezlerle yapılıyor. Yasal ve hoş karşılanan bir etkinlik olmuş.
Konuyla ilgili firmalar: Ege çevresinde çalışmaya başlamışlar. Dalışları denetleyen bu firmalar, genellikle yüksek sezonda, günde iki kez dalış alanlarına ulaşım olanağı sağlıyorlar.
Her dalış merkezi, Yunan hükümeti tarafından kayıt altında. Amatör dalgıçlara eğitim vermeye ve ehliyetli dalgıçları da denetlemeye yetkililer. Bütün merkezler, önemli onaylama kurumlarından birine, en çok Profesyonel Dalgıç Eğitmenleri Birliğine (PADI) üyedir. Dalış için, asıl yeterlilik ise, beş günde alınabilen Derin su sertifikasıdır. Bunun ardından, bir eğitmen eşliğinde, 18 metreye kadar dalabilirsiniz. Bu şekilde, Ege Denizindeki pek çok dalış alanını görme olanağı bulabilirsiniz.
Pek çok merkezde: Tüpü Keşfet programı olarak bilinen bir tanıtım programı düzenleniyor. Bu programda: tam zamanlı kurslara başlamadan önce, temel teknikleri deneme fırsatı bulabilir, sabah ve akşamüstü dalış teorisinin verilip sığ dalışların yapıldığı etkinliklere katılabilirsiniz.
Tüplü dalış söz konusu olduğunda:
Mykonos, her zaman bir avantaja sahip olmuştur. Çünkü, adada hiç antik sit alanı bulunmadığı için, dalış yapmak, burada yasak değildir. Paradise Plajındaki “Dive Adventures” yerleşik bir merkezdir.
Santorini’de, ilgi çekici dalış alanlarına sahiptir. Volkanik kraterin sualtı duvarlarını keşfedebilir ya da doğu kıyısındaki resiflerde dalabilirsiniz. Perissa Plajındaki Mediterranean Dive Club ile bağlantı kurabilirsiniz.
Paros kıyılarında: mağara, resif ve gemi enkazı dalışları yapılabilir. Bu dalışlarda, keşfedecek ilgi çekici yerler bulabilirsiniz. Adada, çeşitli dalış merkezleri bulunuyor. Bunlara, kuzey kıyıda Noussa’da bulunan “Maria Diving Club” da dahildir. Kos’un tatil beldelerinde, iyi organize olmuş, dalış operatörleri bulunuyor. Tigaki’de, anayolda, plaja 300 metre uzaklıktaki “Theokritos Travel” ile bağlantı kurulabilir.