Yunanistan Skopelos adası; Yunan ana karasına çok yakındır. Volos kentinin doğusundadır.
Skopelos halkı: misafirperverlikleri ve cana yakınlıkları ile ünlüdür. Adanın, doğal güzellikleri de aynı derecede davetkardır. Adanın genişliği: 5 mildir. Yüzölçümü ise: 96 km. karedir. Ada nüfusu: 1696’dır.
Ada halkı, Skopelos’u olduğu gibi seviyor. Her yere büyük tesisler inşa etmekten kaçınmışlar ve adada küçük villa oteller türetmişler. Villaların büyük çoğunluğu, adanın tepelerinde denizi seyrediyor. Eğer biraz huzur, sessizlik, temiz hava ve kusursuz hizmet arıyorsanız, burayı tercih edip ekonomik bir tatil yapabilirsiniz.
DALIŞ:
Sualtı dalışı için, mutlaka yerel makamlara başvurup izin alın. Yetkilendirme olmaksızın sualtı dalışı, kesinlikle başınızı derde sokar.
EĞLENCE:
Adada eğlence olanakları fazla. Gece kulüpleri ve diskolarda, en son şarkıları dinleyebilirsiniz. Ayrıca: ünlü şarkıcı ve oyuncular, Yunan buzikisi eşliğinde, gösteri yapıyorlar. Bazı geleneksel açık hava meyhaneleri ise; canlı müzik, dans ve eğlence geceleri, Yunan geceleri organize ediyorlar. Sabaha kadar dans edebilirsiniz.
SKOPELOS KOYUNU:
Evet, belki turizm ile, yani konumuz ile pek ilgili değil, ama buraya giderseniz mutlaka görecek ve duyacaksınız. Adanın ismi; yalnızca burada yetişen bir koyundan gelmektedir. Ege Denizinde, Skopelos adasında, yalnızca belli bir bölgede yetiştirilen, değerli sütçü bir koyun tipi. Adanın Glassa köyünde ve bu köyün çevresindeki ılık iklimli küçük bir bölgede yetiştirilmektedir.
GEZİLECEK YERLERİ:
SKOPELOS KASABASI:
Kasaba: limanı çevrelemektedir. Muhteşem manzarası vardır. Skopelos Kasabası: Ege’de bulunan kendi boyutundakiler arasında, en etkileyicilerden biridir. Bunun nedeni: biraz da eski halini korumuş olmasıdır. Savaş ve depremlerden çok az zarar görmüştür. Gri kiremitli çatıları, küçük rıhtıma doğru bir amfiteatr şeklinde çağlayarak iner. Küçük haçların oturtulduğu yuvarlak kilise kuleleri, gökyüzünü işaret eder.
Yukarı kısımların tersine, liman hareketlidir. Tüm sahil boyunca: kafe, bar ve meyhaneler bulunmaktadır. Ayrıca;büyük dut ağaçlarının arkasındaki gölgeliklerde, dükkanlar bulunur. Kuyumcu ve hediyelik eşya satan dükkanlar yanında, ayrıca butiklerde bulunur.
Limandaki Hz. İsa Kilisesinin çatısı, açık denizden hemen göze çarpar. Küçük bir tepenin üzerindeki Venedik Kalesinin kalıntıları, bütün kasabanın panoromik bir görüntüsünü sunar.
AGHİOS LOANNİS ŞAPELİ:
Şapel: deniz üzerinde, bir kayada, 100 metre yükseklikte yapılmış. Orada ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı hakkında bir kayıt yok. Evet; şapele çıkmak için 105 adımlık bir kayaya oyulmuş merdiven var. Bu küçük şapel, dünyada çok biliniyor. Çünkü: burada bir film çekilmiş. “Mamma Mia” 2007 yılında çekilen ünlü oyuncu Merrly Streep’in rol aldığı film, bu şapelde çekilmiş.
İÇ KESİMLER:
Adanın iç kesimleri: kara çam ormanlarıyla çiftliklerin mükemmel bir karışımıdır. Burası: Sporadlar’daki diğer adalara nazaran, daha az plaja sahiptir. Ama tekneyle, şnolkerle dalmanın ve yüzmenin mükemmel bir zevk haline geldiği, berrak kıyıları çevreleyen kayalık koylara gidebilirsiniz.
STAFİLOS KASABASI-PLAJI:
Ormanlık tepeler ve düzlüklerdeki zeytinlikler içinde, dağınık konaklama yerleri var. Bunların arasında ise: birkaç meyhane, süpermarket ve benzin istasyonu bulunuyor. Burada: iki plaj var. Bunlar: Stafilos ve Velanio.
STAFİLOS PLAJI:
Şehir dışında, sessiz bir yerde olmak istiyorum diyenler için uygun. Yerel otobüs veya taksi ile ulaşabilirsiniz. Karışık kumlu ve çakıllı sahil var, şemsiye ve şezlong bulabiliyorsunuz. Ayrıca: iki bar ve park tesisleri bulunuyor. Bu plajın isminin bir özelliği var. Antik çağlarda, MÖ.1600 yıllarında, bir gurup Giritli buraya gelir ve şehir kurarlar. Başlarında: Prens Stafilos bulunmaktadır. O efsanevi prens’in; Miken krallarınınkine benzeyen ve 1927 yılında keşfedilen mezarı, plaj bölgesinin sağ tarafında.
VELANIO PLAJI:
Stafilos plajının bulunduğu burnun diğer tarafındadır. Daha büyük ve daha geniştir. Şemsiye ve şezlong bulunabiliyor. İnce kum ve su kaynakları var. Burası: adanın çıplaklar plajı olarak da biliniyor. İki plaj arasında tercih yaparken, dikkat.
Klasik tanrılar, bu adalarda savaşmış, aşklarını burada yaşamış ve çocuklarıyla birlikte buralarda barınmışlar. Persler; 7000 yıl önce, onlara imreniyorlardı. Günümüzde: sıcak yaz günleri, ılık suları, geniş kumsalları ve farklı yaşam tarzlarıyla, Ege’nin Yunan adaları, turistler için en önemli uğrak yerlerinden biridir.
EGE DENİZİ
Küçük bir deniz olan Ege Denizi: Doğu Akdeniz’de: Türkiye ve Yunanistan arasında uzanan 640 km. uzunluğunda ve 320 km. genişliğinde, sudan oluşan bir parmağa benzer. 1400 ada, dağınık olmasına rağmen, her biri kendisine has özellikler taşıyan guruplar oluştururlar.
KYKLADLAR
Atina’dan en çabuk ulaşılan adalar: denize atılmış bir avuç çakıl taşı görünümündeki: Kykladlar’dır. Eskiden, kutsal Delos adasının çevresinde bir halka (kyklos) oluşturan bu adaların adı, günümüze kadar gelmeyi başarmış. Adaların kıraç manzarası ve sardunyalarla donanmış mavi kepenkli, beyaz evler; pek çok kişi için, tam olarak Yunan adaları deyince ilk akla gelenlerdir. En tanınmışları: hareketli Mikonos adası ve huşu veren volkanik oluşum: Santorini’dir.
ONİKİ ADALAR
Yunanistan Yunan adaları genel özellikleri; Ege denizinin güneydoğu ucunda toplanmışlardır. Bunlar: ülkemiz kıyılarının güneybatı köşesinde bulunuyorlar. Guruptaki en önemli ada: Rodos’tur. Ama diğerleri arasında yer alan: Kos ve Patmos adaları da önemlidir. Batı Ege’deki büyük adalardan 3 tanesi: ülkemiz kıyı çizgisine çok yakındır. Lesbos, Khios ve Samos. Yıllar öncesinde: zengin ve imrenilen mekanlar olan bu adalar: geleneksel kırsal yaşam tarzından, günümüze kadar ulaşan izlere hala sahiptirler.
Kuzey Ege’de, tamamen farklı olan: Thasos, Limnos ve Samothraki var. Bunların: güneydoğusunda; Atina’ya daha yakın yerde, son zamanlara kadar Yunan jet sosyetesinin eğlence merkezi olan: Skiathos, Skopelos, Alonnisos ve Skyros’tan oluşan: Sporadlar bulunuyor.
Aralarında ortak noktalar olmasına rağmen, hiçbir ada, diğerinin aynısı değildir. Bu da bölgenin büyüleyiciliğinin başlıca sebebidir. 5000 yıllık tarihi boyunca, başa geçen sayısız değişik yöneticiye rağmen, sıradan insanların yaşamının temel unsurları, pek az değişmiş. Deniz, eski yerleşimciler için bol gıda sağlıyordu. MÖ. 5’nci yüzyıldan bu yana süren, ılık yaz ayları, insan yaşamını sürdürmek için tahıl, keçi sürülerini beslemek için de otlak anlamına gelmişti.
Bronz çağından bu yana: eşekler ve katırlarla, yük ve insan taşınmıştır.
Aynı dönemlerde, ilk zeytin ağaçları ve asmalar da ekilmişti. Yaşam döngüsü: toprağın ekilmesi ve hasatla belirleniyordu. Bugün, Yunan adalarına baktığınızda, pek çok şeyin, hala aynı kaldığını görmek mümkündür.
Gelenekler, ada hayatında, önemli bir rol oynar. Kadınlar ve erkekler, hala birbirlerinden ayrı bir yaşam sürüyorlar. Kadınlar evde, çamaşırların asıldığı balkonlarda ya da gölgeli sokak köşelerinde oturup sohbet ederler. Genç erkekler, tarlalarda veya kayıklarında çalışır, yaşlılar ise afeneion, yani kahvelerde oturup sert bir kafe ellenikos içerken dünyayı kurtarırlar.
Aile, günlük hayatın merkezindedir. Çocuklar, özellikle erkek çocuklar, birer nimet olarak görülürler. Onlara, her zaman hoşgörülü davranılır. Anneler ve büyükanneler, onları şımartmaktan zevk duyarlar. Büyükanne, büyükbaba ve babalar; akşam voltalarında, yani akşam yürüyüşlerinde, aileye yeni katılan bebeğin arabasını iterlerken, komşu ve arkadaşların tebriklerinin verdiği gururla ışıldarlar. Babalar ve amcalar, aile işine, yabancı birini almadan önce kendi oğullarını ve yeğenlerini alırlar.
Siesta: günün en önemli bir parçasıdır.
En gencinden en yaşlısına kadar, herkes öğlen sıcağında dinlenir ve serin akşamların tadı, gece yarılarına kadar oturularak çıkarılır.
Tarihsel olarak, hayatın dokusu din ile ayakta kalmıştır. Aslında: kilise ve Ortodoks dini, 1832 yılında, modern devlet kurulmadan çok önce, Yunan olan her şeyle özdeştirilmiştir. Kiliseler; doğal afetler, savaşlar ve hastalıklarda, hem fiziksel ve hem de ruhsal açıdan bir sığınak ve teselli yeri olarak hep var olmuştu.
Günümüzde de, rahipler cemaat içinde hala güçlü bir etkiye sahiptir. Geleneksel olarak kilise cemaatinin çoğunluğunu oluşturan kadınlar, ticaret filolarıyla denize açılan sünger için dalan veya uzak diyarlarda çalışan babaların, eşlerin ve oğulların korunması için dua ederler. En küçük, beyaz badanalı kiliselerde bile, basit bir haç, ikon ve yanan mumlar bulunur. Ama, büyük kiliselerin daha şatafatlı olduğunu göreceksiniz.
Yunanistan, bir zamanlar, dünyadaki en büyük ticaret filosuna sahipti. Deniz, hala Ege’deki yaşamda, önemli bir rol oynar. Küçük ve uzak adalarda, dış dünya ile tek bağlantıyı sağlayan feribotlar, tarih boyunca olduğu gibi, gerekli malzemeleri de taşımaktadır. Her adanın küçük teknelerden oluşan ve her gün denize açılarak masalara taze balık getiren küçük bir filosu bulunur.
Ancak, turizm bu uzun süreli senaryoyu değiştirmeye başlamıştır.
Şu anda, adalardaki en önemli gelir kaynağı turizmdir. Yüksek sezonda, Yunanistan gezinizi, Avrupa’nın ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ziyaretçilerle paylaşacaksınız. Turizm, pek çok adayı yoksulluktan ve nüfus azalmasından korumuştur. Ama, hiç kuşkusuz, daha tanınmış adaların pek çoğunun da karakterini etkilemiştir. Ada topluluğu son 20 yılda, önceki binyıla oranla çok daha büyük bir dönüşüm geçirmiştir.
Günümüzde; küçük motosikletler, oyun oynayan çocukların seslerini bastırıyor. Mobil telefonların sesleri, buzuki’nin akıldan çıkmayan ritminin çok daha sık duyuluyor. Pek çok kez, sokakta yürürken, telefona cevap verdiğini gördüğünüz (çoğunlukla elini kolunu neşeli bir şekilde sallayan meşgul insanlar) insanlar, bir restoranlar zinciri, araba kiralama acentası, bilet ofisi ya da stüdyo konutlara sahip iş adamlarıdır.
Kısa süren turizm mevsiminde, başarılı olabilmek için her şeyden, vaktinde haberdar olmak gerekir.
Gelir düzeyi arttıkça, genç çiftçi babasının güvenilir eşeği yerine bir traktör alır. Bir bar veya kiralık araba acentasi açmak için, çiftçiliği tamamen bırakır. Balıkçı teknesiyle balığa çıkmak yerine, bölgedeki plajlara turist taşımaya başlar.
Ancak tablo görüldüğü kadar sıkıcı değildir. Turizm sektörü de, ada hayatının geleneksel çerçevesine uyan mevsimlik bir sanayidir. Bahar aylarında, turistler gelmeden önce, keçi ve koyunlar yavrular, otlaklara yollanır. Kısa bir süre sonra hasat vakti gelir. Sonbahar yaklaşırken, başka bir hasat başlar. Zeytin, ceviz, badem ve geç olgunlaşan meyvelerin hepsi toplanmalı ve kış başlamadan saklanmalıdır.
Aslına bakarsanız, bir anlamda, adada hayat her zaman olduğu gibi devam eder.
İSİMLERDE NE VAR
Haritalarda ve yol işaretlerinde yer alan Yunan isimlerinin Latin harflerine çevrimlerinde, değişmez bir kural yok. Bu nedenle: çoğu zaman, aynı kasabanın adının, ardı ardına gelen iki tabelada, farklı yazıldığını görebilirsiniz.
Khios ve Hios gibi; birbirine yakın bazı isimler, kolayca fark edilebilir ama bazıları hayli kafa karıştırıcıdır.
Adalarda da, bazı isim sorunları yaşanmaktadır. Santorini, İtalyanca Aziz İrene demektir. Bu isim, Azizin burada öldüğüne inanıldığı için, Bizanslılar zamanında adaya verilmiştir. Adanın eski (ve resmi) adı ise: Thira’dır. Havayolları ve feribot biletleri ile tarifelerde, bu isim kullanılmaktadır.
MİS KOKULU HAVA
Dağ yamaçlarında (ya da kapı önlerindeki saksılarda) yetiştirilen bitkilerin kokusu: Yunan hayatının en belirleyici çehrelerinden birisidir. Fesleğen, Yunan mutfağının eski bir dostudur. Kokusunun böcekleri uzak tuttuğu söylenir. Elinizle yapraklarını şöyle bir sallayın ve güzel kokusunu içinize çekin. Sıcak bir günde, sizi hemen canlandıracaktır.
NE ZAMAN GİDİLİR
Yunan Adalarına: ne zaman gidileceğine karar vermek de; önemli bir sorun. Ege kıyılarında: kısa ve hafif yağmurlu geçen ilkbahar; yürüyüş, arazi yürüyüşü ve dağ bisikleti gibi eğlenceli aktiviteler için elverişlidir. Çünkü: hava çok sıcak değildir. Ilık hava: açık ve temizdir. Bu koşullar: fotoğrafçılık için de idealdir. Ama sezon öncesinde seyahat düzenlemelerini yapmak pek kolay olmayabilir.
Bazıları Nisan sonuna kadar açılmasa da, pek çok otelin geleneksel açılış zamanı: Ortodoks Paskalya Yortusudur. Feribot seferlerinde de, genellikle Mayıs ayının ilk haftasına kadar kış tarifesi devam eder.
Yaz mevsimi: uzun ve sıcak geçer. Ama Ege boyunca, Asya’nın kalbinden güneye doğru esen, hatta bazen fırtınaya dönüşebilen Meltem rüzgarı ile yumuşar. Yaz sezonuna, bütün Avrupa’dan gelen sırt çantalı ziyaretçiler ve paket tur müşterileri damgasını vurur. Adalar kalabalıktır ama otel ve restoran gibi tesisler açık ve yeterlidir. Seferlerini arttıran feribotlar ve küçük tekneler adalar arasında seyahat etmek için daha fazla seçenek anlamına gelir.
Sonbaharda: hava ılık ve daha az çılgındır. Zeytin hasadı gibi etkinlikleri izlemek için mükemmel bir fırsat. Ekim ayının ortalarında sezon biter. Otel ve restoranların çoğu kış nedeniyle kapanır. Yazın: bar ve otellerde çalışan pek çok personel, bir sonraki yıla kadar Yunanistan ana karasındaki evlerine dönerler.
KİLİSE VE MANASTIRLARA GİRERKEN
Kıyafetlerinize dikkat edin. Erkeklerin uzun pantolon giymeleri, kadınların ise omuzlarını ve bacaklarını kapatmalarında fayda var.
BAHŞİŞ
Servis ücreti: genellikle restoran ve bar faturalarına dahil edilir. Ama; masaya biraz bozukluk bırakmak adettir. Taksi şöförleri: % 10 bahşiş beklerler. Oteldeki oda görevlilerine, günlük yaklaşık 1 Euro bırakılmalıdır. Hizmetlilere ve kapı görevlilerine, sağlanan hizmete bağlı olarak 2 Euro’ya kadar bahşiş bırakılabilir. Tuvaletlerdeki görevlilere yarım Euro civarında verilir.
BİSİKLET VE MOTOSİKLET KİRALAMA
BİSİKLET
Adaların ve tatil beldelerinin çoğu, bisiklet kiralamak için idealdir. Ama bazı adalar çok tepelik olduğu için, çevrede turlamak açısından pek uygun olmayabilir. Ama, yine de kasaba çevresinde ya da plaja giderken ideal bir ulaşım tarzıdır. Sıradan bisikletler, pek çok tatil beldesinde, günlük 6 Euro civarında kiralanabilir.
MOTOSİKLET
Motosikletler veya mopetler, çok popüler ve büyük adalar hariç, çevreyi dolaşmanın en iyi yollarından biridir. Kiraları nispeten pahalıdır. (günlük 12 Euro civarında) Bunun yanında, motosiklet kiralamanın tehlikeleri de vardır. Her yıl çeşitli kazalarda ciddi yaralanmalar ve ölümler gerçekleşmektedir. Yakın zamanda motosiklet ehliyeti olmayanlara motosiklet kiralanmasını engelleyen bir kanun yürürlüğe girmiş. Pek çok kiralama acentası, bu bilgiyi araç kiralamak isteyenlere vermiyor. Eğer ehliyetiniz olmadan motosiklet kiralarsanız, sahip olduğunuz sigorta geçerli olmayacak ve bir kazaya karışır ya da yaralanırsanız, büyük zorluklar yaşayabilirsiniz. Bence kiralamayın, tehlikeli.
GİYİM
Yazın, Yunan adalarında pek fazla giysiye ihtiyacınız olmaz. Gündüz için mayo, sizi güneşten koruyacak ince bir üstlük ve sandalet düşünün. Çevreyi dolaşmak isterseniz, şort veya ince ve hafif pantolon ile bir tişört hem erkek hem de kadınlar için uygun bir kıyafettir.
Arkeolojik sit alanlarında dolaşmak için; rahat yürüyüş ayakkabılarınızı yanınıza almayı unutmayın.
Kilise ve manastırları ziyaret etmek isteyenlerin kıyafetlerine dikkat etmeleri gerekir. Erkeklerin de, kadınların da omuzlarını kapatmaları gerekir. Erkekler hafif bir pantolon, kadınlar da dizlerinin altına kadar uzanan bir etek giyebilirler.
Bir şapka ve iyi güneş gözlüklerinizi, yanınıza almayı unutmayın. Beyaz badanalı binalar, güneşi yansıtarak gözleri kolayca yoran bir ışık yaratıyor.
Adalarda genel olarak, akşamları, rahatlık ön plandadır. Pek az yerde, kıyafet zorunluluğuna rastlarsınız. Ama yine de ziyaretçiler, akşamları kıyafet değiştirmeyi severler. Hafif bir süveter, serin akşamlar için kullanışlı olabilir. Özellikle: sezonun erken yada geç döneminde, adalarda bulunuyorsanız, ilkbahar ve sonbaharda güneş battıktan sonra hava serinleyebilir. Ayrıca, karanlık bastıktan sonra feribot güverteleri, çok serin olur. Bu nedenle, günlük bir tura çıkıp, geç gelmek niyetinde iseniz, yanınıza mutlaka bir ilave giysi almanız şart.
GÜMRÜK VE GİRİŞ ŞARTLARI
Eğer, doktor tavsiyesinde bir ilaç kullanıyorsanız, her zaman resmi bir kutu içerisinde, ihtiyaç duyduğunuz kadarını taşıyın. Kişisel kullanım için ilaç taşımaya izin var. Bütün AB ülkelerinde, gümrüksüz girişlerin kaldırılmasının ardından Yunanistan’a Avrupa Birliğine üye olmayan ülkelerden getirilen her şey, gümrüğe tabidir. AB üyesi olmayan ülkelerin vatandaşları için Yunanistan veya adalara getirilecek gümrüksüz eşya müsaadelerinin sınırları var.
HAVAALANLARI
Uluslar arası, tarifeli uçakların çoğu, 2001 yılında inşaatı tamamlanan, yeni Eleftherinos Venizelos Havaalanına iniyorlar. Eski Atina Hellenikon Uluslar arası Havaalanının bulunduğu bölge: halk parkı ve 2004 Olimpiyat Oyunları tesisleri olarak düzenlenmiş. Yeni havaalanı: adalara seyahat için bir merkez işlevi görüyor.
Eğer Atina’ya gidiyorsanız, havaalanının şehirden biraz uzakta, Spata’da olduğunu unutmayın. Merkeze gitmenin en uygun yolu: Syntagma Meydanına sefer yapan E95 otobüsüdür. Bu meydandan, şehrin istediğiniz yerine, metro ile gidebilirsiniz.
Eğer havaalanından, seyahatinize feribot ile devam edebileceğiniz, Pire Limanına doğrudan gitmek isterseniz, bunu ya şehirden geçerek ya da E96 sayılı otobüs ile yapabilirsiniz. Havaalanından kalkan taksiler pahalı. Bu nedenle: genellikle, en iyi seçenek otobüstür. Eğer taksiye binecekseniz, şöforün hareket etmeden önce, taksimetreyi çalıştırıp çalıştırmadığına dikkat edin.
Kuzey Ege Adalarına (Thasos, Limnos ve Kamothraki) gitmek için feribot bağlantısı veya devam uçuşları için Yunan ana karasının kuzeyindeki Selanik’e doğrudan uçuş olanağı da var.
Aşağıda verilen adaların iç hatlar için havaalanları bulunuyor. Bunlar: Astypalea, Karpathos, Kastellorizo, Kos, Limnos, Santorini (Thira), Skiathos, Sykros ve Syros.
Evet tüm bunların yanında: Anadolu karasının yakınında bulunan adalara; feribotlar veya büyük tekneler ile ulaşmakta mümkün. Veya, büyük tur gezinti gemileriyle yapılan yolculuklarda, bazı adalara uğrayan turlar da var.
İKLİM
Yunan Adalarının; kısa, ılık ama yağmurlu bir ilkbaharı, uzun, sıcak bir yazı, ılık bir sonbaharı ve serin bir kışı vardır. Kuzey adaları: her zaman güneydekilerden birkaç derece daha serindir. Adalarda, Rusya’nın Kafkas Dağlarından Karadeniz’i geçip Ege’ye doğru sürekli esen bir “Meltem” rüzgarı vardır.
Meltem, yazın sıcak eser ama kışın bazen buz gibi bir hava getirir. Rüzgarların her gün değişebileceği Kykladlar, en çok etkilenen adalar arasında sayılabilirler.
PARA BİRİMİ
Yunanistan’ın para birimi: Euro’dur. Bankaların çoğu: yabancı para cinsi ve seyahat çekini, hizmetin cinsine göre alınan komisyon karşılığında bozmaktadır. Ama, genellikle bu komisyon: % 1 ile 3 arasında değişir. Döviz kurları, bankanın içinde bir panoda ya da pencerede asılı olmalıdır ve çoğunlukla bütün bankalarda aynıdır. Ayrıca, dövizinizi büyük adalarda bulunan döviz bürolarında da bozdurabilirsiniz. Bu büroların çalışma saatleri, bankalardan daha uzundur. Bazıları komisyonsuz işlem yaptıklarına dair ilan vermektedirler. Ama, değişim kurları farklı olabilir. Bu nedenle, hangi işletmenin daha iyi rakamı uyguladığını araştırmanızda yarar var.
Para bozdururken, her zaman kimliğinizi kanıtlamanız gerekebilir. Bu yüzden pasaportunuzu yanınızda götürmelisiniz.
TUVALETLER
Genel tuvaletler, genellikle önemli kasabaların pazar meydanlarının yanında bulunur. Bir kadın ve erkek figürlerinin bulunduğu uluslar arası işaretlere bakmalısınız. Tuvaletlerin temizlik dereceleri değişebilir ve alaturka tuvaletler daha yaygındır.
Kafe ve barlarda, basit ama temiz tuvaletler bulunur. Tuvaleti kullanmak istiyorsanız, işletmede bir şeyler içmeniz gerekir. Plajlardaki kafe ve barlarda tuvaletler bulunur. Eğer bir görevli varsa, bahşiş vermek adettir.
PLAJLAR
Evet; adalardaki plajların bazılarında bolca gölgelik bulunurken, diğerleri yakıp kavuran güneşe hizmet edecek şekilde ağaçsızdır. Pek çok insan: yumuşak kumu tercih ederek, çakıllı plajları kötüler, ama yaz aylarında, Meltem (kuzey rüzgarı) eserken, küçük çakıllar, kum gibi çevrede uçuşarak, her yerinize yapışmaz.
Santorini sahillerinde: siyah ya da kırmızı renkli, volkanik bir kum var. Bu kumlar: ısıyı, sarı kuma oranla daha çok emer, bu nedenle gün ortasında hava sıcaklığı artar. Bu durumda: çevrede koşuşturup oynamak isteyen küçük çocuklara pek uygun olmuyor. Güzel kumlu plajları: Skiathos’taki Koukounaries’te, Paros’taki Altın kumda ve Mykonos’taki: Paradise’de bulabilirsiniz. Ayrıca: İos’ta Milopotamos ve Thasos’ta Makriamos’da güzeldir.
Yunan adaları; 1960’larda, Avrupa’da ziyaretçilere karşı teklifsiz tavırlarıyla ünlüydü. Çıplaklar, bölgeye akın akın geliyorlardı. Bazı şeyler, bugün biraz değişmiş olmasına rağmen, özellikle Mykonos’taki Paradise ve Super-Paradise Plajları ile, Skiathos’taki Banana Plajında, hala çıplaklar plajı var. Ama, çoğu adada: çıplaklık, resmi bir politika değil. Yunan aile plajları da kesinlikle çok serbest değil. Eğer riske girmek istemiyorsanız, ada sakinlerinin tutumlarını izleyerek, davranışlarınızı ayarlayabilirsiniz.
Yani; ailecek adaları ziyaret etmek istediğinizde, plaj seçiminde, dikkatli olmanızda kesinlikle yarar var. Yoksa, hoş olmayan görüntülerin içinde kalmanız mümkün.
Ege’nin ılık ve temiz suları:
dalış için neredeyse mükemmel bir çevre sunsa da, yakın zamana kadar Yunan hükümeti dalgıçların, antik batıklara verebilecekleri olası zarar nedeniyle, endişeliydi ve dalış yasaktı. Ama artık bu tutum değişmiş ve günümüzde sualtı dalış, onaylı ve kayıtlı merkezlerle yapılıyor. Yasal ve hoş karşılanan bir etkinlik olmuş.
Konuyla ilgili firmalar: Ege çevresinde çalışmaya başlamışlar. Dalışları denetleyen bu firmalar, genellikle yüksek sezonda, günde iki kez dalış alanlarına ulaşım olanağı sağlıyorlar.
Her dalış merkezi, Yunan hükümeti tarafından kayıt altında. Amatör dalgıçlara eğitim vermeye ve ehliyetli dalgıçları da denetlemeye yetkililer. Bütün merkezler, önemli onaylama kurumlarından birine, en çok Profesyonel Dalgıç Eğitmenleri Birliğine (PADI) üyedir. Dalış için, asıl yeterlilik ise, beş günde alınabilen Derin su sertifikasıdır. Bunun ardından, bir eğitmen eşliğinde, 18 metreye kadar dalabilirsiniz. Bu şekilde, Ege Denizindeki pek çok dalış alanını görme olanağı bulabilirsiniz.
Pek çok merkezde: Tüpü Keşfet programı olarak bilinen bir tanıtım programı düzenleniyor. Bu programda: tam zamanlı kurslara başlamadan önce, temel teknikleri deneme fırsatı bulabilir, sabah ve akşamüstü dalış teorisinin verilip sığ dalışların yapıldığı etkinliklere katılabilirsiniz.
Tüplü dalış söz konusu olduğunda:
Mykonos, her zaman bir avantaja sahip olmuştur. Çünkü, adada hiç antik sit alanı bulunmadığı için, dalış yapmak, burada yasak değildir. Paradise Plajındaki “Dive Adventures” yerleşik bir merkezdir.
Santorini’de, ilgi çekici dalış alanlarına sahiptir. Volkanik kraterin sualtı duvarlarını keşfedebilir ya da doğu kıyısındaki resiflerde dalabilirsiniz. Perissa Plajındaki Mediterranean Dive Club ile bağlantı kurabilirsiniz.
Paros kıyılarında: mağara, resif ve gemi enkazı dalışları yapılabilir. Bu dalışlarda, keşfedecek ilgi çekici yerler bulabilirsiniz. Adada, çeşitli dalış merkezleri bulunuyor. Bunlara, kuzey kıyıda Noussa’da bulunan “Maria Diving Club” da dahildir. Kos’un tatil beldelerinde, iyi organize olmuş, dalış operatörleri bulunuyor. Tigaki’de, anayolda, plaja 300 metre uzaklıktaki “Theokritos Travel” ile bağlantı kurulabilir.
Yunanistan Santorini adası; Atina’nın Pire limanından, 6-7 saatlik bir feribot yolculuğu ile gidiliyor. Ama feribot nispeten daha rahat ve ucuz. Ancak: biletleri erken ayırtın ve feribota erken gidin. Özellikle yaz aylarında, bazen biletler hemen tükeniyor ve bazen aynı koltuğa iki bilet kesiyorlar. Daha hızlı feribot seferberi de var ama fiyatı iki kat yükseliyor. Bunlar 3 saatte gidiyormuş.
Bir de hava ulaşımı var. Atina ile ada arasındaki uçuş sağlanıyor. Eğer bol paranız varsa, bu adada, aşık olduğunuz insan ile rahat rahat ve bol romantik anlar yaşayabilirsiniz. Bol paranız varsa; kesinlikle, manzaralı bir otelde, sevgiliniz veya karınız ile birlikte, romantik, sessiz ama pahalı bir tatil geçirebilirsiniz.
YERİ
Asıl adı: Thera iken, Venediklilerin buraya santa-irini adını vermesinden sonra, bu isme kavuşmuş. Yunan adaları içinde en güzel manzaraya sahip ve bu yüzden dünyanın en çok fotoğrafı çekilen adası.
Güney Ege Denizinde, Yunanistan ana karasına yaklaşık 200 km. uzaklıkta. Yaklaşık: 73 km. karelik bir alana sahip. Merkezde, bir lagün var ve bunun çevresi, yüksek sarp kayalıklarla çevrili. Lagün merkezinde, su yaklaşık 400-1300 metre derinlikte. Böylece: her türlü nakliye için güvenli bir liman olabiliyor.
Adanın tarihi kayıtlarında görülen en büyük volkanik patlama: 3600 yıl önce, Minos uygarlığı sırasında olmuş. Bu patlama sırasında ortala çıkan volkanik küller ve dev tusunami dalgaları; 110 km. ötede, Girit’te kurulu bulunan büyük Minos uygarlığını ortadan kaldırmış. Hatta: bu patlama ile, denizlerin içinde yok olup, ortadan kalkan Atlantis ile bağlantı kuranlar da az değil.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Santorini (Thira) adası: volkanik bir ada, yalnızca, dünyanın en büyük volkanik çöküntüsünü çevrelemesi nedeniyle bile olsa; dünyanın mutlaka görülmesi gereken, ilgi çekici yerlerinden biridir.
Santorini
büyük bir yanardağ patlamasının, adanın ortasını atmosfere gönderip, dünyanın gelecek yıllardaki iklimini değiştirdiği, MÖ. 1500 yılına kadar, Kykladlar’daki diğer adalardan pek farklı değildi. Akdeniz’deki büyük gel-git dalgalarıyla gelen su; toprakta kalan 11 km. uzunluğundaki boşluğu doldurdu.
Adadan, günümüze kalanlar: asıl yuvarlak adanın dış kenarlarıdır. 300 metre yükseklikteki dimdik uçurumlar, ortadaki bu yanardağ kraterini kuşatıyor. Beyaz badanalı evlerden oluşan yerleşim yerleri: bu kraterlerin doruklarına yerleşmiş durumda. Bu görüntüsü ile, Santorini adası: uzaktan, kenarlarındaki kreması erimeye başlamış bir pastaya benzetilebilir.
Burada evlenmek moda. Ancak: bu moda nedeniyle, evlilik tarihi almak isteyenler 2 yıl sonrasına ancak alabiliyorlarmış. Evlendirme dairesi her an dolu imiş.
Adada ulaşım kiralık arabalar ile sağlanıyor. Yollarında araba ile gezerken ki bu pek uzun sürmez, çünkü ada ufaktır, yolun yanındaki toprağın ve kumsalın rengi sürekli değişmektedir. Ufak bir ada olmasına rağmen: havalimanı ve büyük bir limanı var. Limandan; yerleşim merkezine giden yol, koca bir dağı tırmanıyor, çok dik ve yılan gibi kıvrılıyor.
Ada hilal biçiminde olduğundan, her noktasından iç deniz görülüyor.
Volkanın orta kısmından buharlar çıkıyor, bu esnada batan güneş sanki bu dünyanın güneşi değil, muhteşem bir görüntü. Oia denen yerdeki güneşin denize batışı, bunu görmek isteyen turistlerin yamaçlardaki evlerin önünde birikmelerine sebep oluyor. Her yer, gün batımı levhaları ile donatılmış. Burada, insanlar sanki güneş batışını ilk defa izliyorlarmış gibi.
Merkezden, iç denize teleferik var. Ama; eşeklerle inmek, turistlerin daha tercih ettikleri bir yol. Ancak: sizde, böyle bir yolu seçerseniz adrenaline hazır olun.
Volkanik kayaların içine oyulmuş otellerde kalmak, muhteşem bir duygu.
Evet, gezmek üzere bu adaya gittiğinizde, oraya varınca: doğuda, dik kraterin ilerisinde, güzel asma bahçeleriyle kaplanmış düzlükleri görecek ve şaşıracaksınız.
Aslında, burada her yıl 100.000 şişeden fazla şarap üretilip, dünyanın dört bir yanına dağıtılıyormuş. Asma bahçelerindeki sarmaşıklar son derece yaşlı ve dayanıklı. Winsanto diye adlandırılan şarabı meşhur.
Aslında, bu adanın iklimi üzüm yetiştirmek için uygun değil. Ama, halk asma dallarını bükmek suretiyle, varolan suyun minimum kayıp ile kullanılmasını sağlayan bir yöntem geliştirmiş. Bazı dükkanlarda, bükülmüş asma dallarının kurutulmuşları, dekoratif eşya olarak satılıyor.
Bu adada; öyle çok muhteşem güzellikte plaj yok.
Hem adayı gezmek ve tanımak hem de denize girmek için yapabileceğiniz en iyi şey: tekne ile volkanik ada turuna çıkmaktır. Ancak: bu tekne turuna çıkmadan önce, sakın 50 Euro’luk bir tura çıkmayın, perişan olursunuz.
Çünkü: ufacık bir takada, Avrupa ve Amerikan işçi sınıfından, 100 kişi ile omuz omuza dayanışma duygularınız güçlenir. Sizin iyi bir tekne turu için ödemeniz gereken para: 100 Euro civarında olması gerek.
Bu tekne turunda; hala tüten volkanı gezebilirsiniz. Yalnız, bu gezinizde, dönüşte çöpe atabileceğiniz bir şeyler giymenizde yarar var. Çünkü, her yer kül olduğundan ayaklarınız ve ayağınıza giydiğiniz giysi kapkara ve bir daha kullanılmaz hale geliyor. Bu volkan, 1953 yılında son patlamasında, sesinin İspanya’dan duyulduğunu söylüyorlar.
Evet, bu tür bir gezide çamur banyosu yapabilir, doyasıya denizde yüzebilirsiniz. Harika bir kıyı restoranında, nefis balık yersiniz ve gezinin sonunda, eğer isterseniz adanın diğer tarafında bulunan Oia bölgesinde inersiniz.
Adaya gitmeden önce, mutlaka otel ayırtın. İndirim ve daha çok olanaklar sunan interneti tercih etmenizi öneririm. Santorini pahalı bir ada. Her şey, Türkiye’de olduğundan en az 2 ve hatta 4 kat pahalıdır.
Yeme, içme, otel ulaşım, turlar buna dahil. Gecesi, şahıs başı 30 Euro olan bir otel bulunca sevinmeyin, muhtemelen o yer ya her yere uzaktır, ya da banyo küvetinde perdesi bile bulunmayın, musluğundan tuzlu su akan bir yerdir.
Doğru dürüst bir yerde kalmak istiyorsanız, şahıs başı, gecelik 100 Euro gözden çıkarmanız şart. Ama: öyle mavi-beyaz kilise ve deniz manzarası istiyor, üstüne üstelik bunu Fira’da (en büyük koy) istiyorsanız, zaten gecelik 250 Euro, gözden çıkarmanız şart.
Peki, adada neler yapabilirsiniz? Bu adanın siyah kumlu plajı, volkanik kayaların tepesindeki köyleri, bir de ortada volkanik adası var.
Tercihinize göre:
Deniz-kum olayından haz etmiyorsanız, köylerde dolaşabilirsiniz. Ama, unutmayın ki, deniz güzel. Ama amacınız yüzmek ise, manzaradan vazgeçin ve gençlerin mekanı olan PERİSSA bölgesinde bir yerde konaklayın.
Çünkü: güzel manzaralı şirin köyler, hep tepelerde bulunuyor. Buralarda konaklarsanız, otobüse binip sahile inmeniz gerekir. Sahilde: üstünüzü değiştirecek, duş yapacak bir yer bulamasınız. Sahilde yalnızca şezlong ve şemsiyeler var. Bu yüzden amaç yüzmek ise, dediğim gibi, sahile yakın bir yerde konaklamanızda yarar var.
Büyük olan, ana adanın dışına çıkmayın. Eğer jeoloji meraklısı ve sülfür buharının kokusunu merak ediyorsanız, aktif volkanın bulunduğu Caldera adasına gidin. Onun dışında, diğerleri pek cazip değil. Kalitesiz ve kazık yerler.
Güneşin altında yakıcı bir ısıya ulaşan, ince, siyah ve kırmızı volkan kumundan oluşmuşlar. “Kamari” ve “Perissa”:otelleri, barları ve restoranlarıyla giderek büyüyen bir sayfiye yeri. Fira ve Akrotiri’ye yapılacak bir geziden sonra, dinlenmek için güzel bir fırsat bulabilirsiniz.
Bu arada: buranın plajlarındaki kum ve çakıl renkleri; koyudur. Bu nedenle, su önemli ölçüde sıcaktır çünkü lav ısı emici işlevi görür. Ayrıca: bilmelisiniz ki, adada denize girmek biraz zordur. Çünkü deniz kenarındaki taşlar inanılmaz kaygan. Bir denize girme teşebbüsünde aman dikkat, düşebilirsiniz.
Restoranlar
Fiks menülere aldanıp, gördüğünüzün iki katı hesap ödeyebilirsiniz. Ekmek, su, peçete, çatal-bıçak, servis fiks menü hesabına dahil olmayabilir. Fiyatları çaktırmadan iyice gözden geçirin. Yoksa ben bunu 5.50 Cent gördüm, 55 Euro nereden çıktı demeyin, faydası yok.
Fira’da, ucuz yemek için :goody’si tercih edebilirsiniz. Sakın ama sakın chicken burger yemeyin. Paranıza ve ağız tadınıza yazık olur. Ama kalamar ve karides gibi, fast-food tarzı deniz ürünlerine dair menüleri tercih edebilirsiniz. Fiyatlar fazla anormal değil.
Nerelisiniz sorusu: Adada yüzde yüz sorulur. Bana çıkmaz demeyin, hazırlıklı olun.
ADADA GEZİNTİ PLANI
Evet: Atina’dan bindiğiniz feribot; Santorini’ye göz kamaştıran volkan ve deniz manzaraları eşliğinde varıyor. Liman olmadığından, büyük feribotlar, açıkta demirliyorlar ve başka teknelerle karaya çıkılıyor. Ticari feribotların çoğu, kıyının daha ilerisindeki yeni “Atnios” limanına geliyorlar.
Ama, manzara sarhoşluğunu üzerinizden attıktan sonra; dikkatinizi çekecek ilk şey; size el-kol sallayan, sizi bir taksiye veya arabaya atıp, istediğiniz yere götürmeye çalışan insanlar olacak. Evet, bunların topundan uzak durun.
Çünkü: kimisi kazıkçı ve dolandırıcıdır. Eğer yanınıza sinsice yaklaşıp gel seni götüreyim, nereye istersen gibi konuşursa “beni alacak birileri var” deyin, çünkü bunların amacı, sizi normal otobüslerle, şahıs başı 1.50 Euro’ya gidilen yere 6 Euro’ya götürmek.
Siz feribottan çıkınca, bavulunuzu alın ve nereye gidecekseniz, üzerinde tabelası olan otobüsü bulun ve şoför ile fiyatı konuştuktan sonra ki (bu asla 2 Euro’yu aşmamalı) binin. Bu otobüsler, genelde uzun mersedesler.
Eğer
Fira bölgesinde kalacaksanız: otobüsler yerine eşekler veya teleferik tercih edebilirsiniz. Çünkü: burada, 587 basamaktan oluşan, taşlık dar bir patika, Fira kasabasını, küçük rıhtıma bağlıyor. Günümüzde: burada, gemilerle gelen turistleri kasabaya taşımak için bekleyen bir eşek filosu var.
Bu adada: eşekten düşme veya eşek tarafından ezilme olasılıklar çok fazla. O yüzden eşeklere dikkat etmelisiniz. Daha hızlı bir yöntemi tercih edenler ise; deniz seviyesinden, kayalıklara doğru, birkaç dakikada, döne döne çıkan teleferiği kullanıyorlar. Ama teleferik için muhteşem uzun kuyruklar oluşuyor.
Evet, genellikle yeni evlilerin balayı için tercih ettikleri romantik ada, iki ana merkezden oluşuyor. Fira ve Oia.
Adanın asıl kasabası: “Fira”. Fira, en büyük kasabadır. İçinde pek çok şey bulunur, pahalıdır, kalabalıktır ve günbatımında manzarası çok güzeldir.
Adanın merkezi. Burada görülmese gereken yerler; çarşı bölgesinden yürüyerek, panoramik tepeye ulaşın. Buradan, adanın karşısındaki Thirassia, kameni volkan adası ve Oia köyünün muhteşem manzarasını seyredin.
Manzaralı kafe, restoranlardan birini seçip, güneşin batışını seyretmek bir adet haline gelmiş. İçerisindeki uzun kıvrımın, merkezinde bulunan yüksek uçurumun tepesinde kurulmuş. Çarpıcı manzaralara sahip binalar, suya doğru iniyor.
Trafik gürültüsü olmadan; serbest bir şekilde dolaşabileceğiniz dar geçitleriyle; Fira; alışveriş sevenler için tam bir cennet. Alışverişte: ikonlardan, faberge yumurtalarına, en iyi kalite mücevherden en beğenilen tasarımcıların giysilerine kadar her şeyi burada bulabilirsiniz.
Burada: sadece demir ve camdan muhteşem böcekler, balıklar ve balık kılçıkları heykelleri sergileyen ve yapan dükkanları gezebilirsiniz. Hediyelik eşya için, Fira’daki çarşıyı öneriyorum, binlerce alternatif var ve ucuz.
ŞARAP MÜZESİ
Koutsoyannopoulos şarap müzesi. Altındaki mahzenlerinde, hareketli kukla sistemleriyle küçük odacıklarda şarap üretiminin nasıl yapıldığı canlandırılıyor. Sonrasında şarap tadımı yapabiliyorsunuz. Buradan hediyelik şaraplar ve eşyalar almanız mümkün.
ARKEOLOJİ MÜZESİ
Butiklerin ve barların arasında, kültürel açıdan ilgi çekebilecek iki yer var. Meydanda, teleferik istasyonunun hemen yanında bulunan: Arkeoloji Müzesi. Burada: adada bulunan çömlekler ve sanat eserleri sergileniyor.
MEGARON GYZİ MÜZESİ
Teleferik istasyonunun kuzeyindeki “Megaron Gyzi Müzesi” ise, 17’nci yüzyıldan kalma, restore edilmiş güzel bir evde bulunuyor. İçinde: sergilenen eserler arasında, en güzel olanlardan biri, 1956 depreminden önce, ada manzaralarını gösteren fotoğraf sergisi.
Evet, Fira, güzel bir yer. Ama ziyaretçiler dar sokakları doldurunca sıkıcı oluyor. Kuzeye doğru, biraz ileride, hayatın daha sakin olduğu küçük bir köy var.
OİA BÖLGESİ
Adanın öbür tarafındadır. Adanın kuzey ucunda ve en güzel yeri. Fira’ya kıyasla, çok daha şirin, çok daha sakin ve çok daha şık mekanları barındıran bir yer.
En önemli özelliği ise, bir ayin şeklinde güneşin batışını izlemek. Yüzlerce kişi, Oia’nın batışın en iyi izlenir yerinde toplanıp, sessizce (evet burası çok önemli çünkü konuşmaya kalkarsanız, yanınızdakiler susmanız için uyarıyorlar) güneşi uğurluyorlar.
Güneşin ufuk çizgisinden tam kaybolduğu anda ise, çiftler birbirleriyle gayet romantik bir şekilde öpüşüyorlar. Bu arada, bir kısım seyirci tarafından yaratılan bir bir alkış seramoninin tüm tılsımını bozuyor ve ve ayin bitiyor.
OIA KÖYÜ
Ia (oya diye okunur) köyü, kuzey kayalıklarına yerleşmiş. Kendine has, bizim Bodrum evlerine benzeyen, beyaz evleri, mavi kubbeli kiliseleriyle, daracık, pırıl pırıl sokaklarıyla, yel değirmeni mahallesiyle rüya gibi bir yer.
Köyü: bir baştan başa dolaşıp, fotoğraflar çekiyorsunuz ve bir sürü sevimli kafeler, restoranlar görüyorsunuz. Manzaralı olanlara geçin ve bir şeyler yeme içmenin keyfini yaşayın. Olağanüstü manzara ile birleşince, büyük bir haz yaşayacaksınız. Tüm Ege ve volkan adası, ayaklarınızın altında.
Geçmiş zamandan bu yana, birçok sanatçının evi olan Ia, Fira’ya nazaran bohem bir atmosfere sahip. Yamaçlara inşa edilen evler ilgi çekici.
Bazıları, sanat galerilerine ve koleksiyonu yapılabilecek çeşitli ürünlerin satıldığı mağazalara dönüştürülmüş. Mimari: Kyklad tarzının güzel örneği ve bu köy, çok renkli cepheleriyle, dünyada en çok fotoğrafı çekilen köylerden biri imiş.
PERİSSA
Perissa denen yerde, uzun, siyah bir plaj ve birkaç restoran var. Perissa ile Antalya-Beldibi birbirine benziyor. Redbeach denilen yerde kiremit rengi kumlar ve gene kiremit rengi bir dağ oyuğu önünde, muhteşem bir denize girebiliyorsunuz. Ancak: plaj kalabalık ve insanlar dip dibe.
Evet, genel olarak, burası: ucuzdur. Ancak otelleri kötü, ama sahil şeridi burada bulunuyor.
Geceleyin restoran ve barlara gidilir. Buradaki restoran ve barlar fena değil. Önereceğim yerlerin başında, The Volcano isimli bir taverna/restoran var. Yemekleri güzel ve ekonomiktir. Ayrıca:200 metre ileride bir de Yunan tavernası önerebilirim. Turizm rantı tarafından bozulmamış, yemeklerinin mutfağa gidilip seçildiği, buzuki çalınan ve arada yaşlı bir-iki adamın çıkıp sirtaki oynadıkları bir mekan.
Bu mekanın yemekleri çok güzel. Yine de söylediğim gibi; diğer adalardan uzak durun, çünkü özellikle yemeklerde, arzu etmediğiniz kötü yiyeceklere büyük paralar ödemek zorunda kalabilirsiniz.
Konaklamak için, buradaki “Youth Hostel Anna” yı seçerseniz: kalacak yere çok para ödememiş olursunuz. Ayrıca: çok sayıda, Kanadalı ve Avustralyalı ile tanışırsınız. Yalnız, ada genelde romantik bir ortam olduğu için: kesinlikle çift gitmeniz şart. Yoksa: 2-3 gün orada kalıp: İos ya da Mykonos’a gitmeniz daha eğlenceli olur.
PİRGOS KÖYÜ
Devam ediyoruz. Adanın tam kalbinde: Pirgos köyü var. Burada bulunan Venedik kalesi görülmeye değer. Köyün ilerisindeki kayalık uçurumda: 17’nci yüzyıldan kalma: “Profitis İlias Manastırı” var. Yol: girişe doğru tırmanırken, Santorini’nin dik bayırlarda yetişen ünlü domatesleriyle dolu tarlalarından geçeceksiniz. Domatesler volkan kayasında yetişmesi nedeniyle çok farklı, ama çok çok lezzetli.
Manastır; yalnızca rahipler içeride ayin yaparken açık olmasına rağmen ziyaret edilmeye değer. İlyas Peygamberin 15’nci yüzyıldan kalma ikonu, manastırın gururu. Manastırın, aynı zamanda, ikonlar ve el yazmalarıyla birlikte, keşişlerin hayatına dair ipuçlarının sergilendiği, bir de müzesi var.
Ne yazık ki, dağın zirvesi, aynı zamanda, uydu ve dijital teknoloji ile Yunan Silahlı Kuvvetleri tarafından paylaşılmış. Bu güzel manzaranın fotoğrafını çekmek, ne yazık ki, yasak.
THİRA ANTİK BAŞKENT
Bu kayalık çıkıntının kuzey yamacında: MÖ.3’ncü yüzyıla tarihlenen ve “Thira”da denen, adanın antik başkenti bulunuyor. Site: geniş bir bölgeye yayılmış. Ancak, bazı kalıntıların kötü durumda olması ve heyelan tehlikesi, sitenin zaman zaman kapanmasına yol açıyor. Yola çıkmadan önce, Fira’daki turizm bürosundan, sitenin açık olup olmadığı hakkında bilgi almanızda yarar var.
AKROTİRİ KÖYÜ
Adanın güneyinde: Akdeniz’in en önemli antik sitelerinden biri var. Modern köy “Akrotiri”nin yanında: MÖ.2000 yılları civarına tarihlenen tam bir kent bulunmuş. MÖ. 1500 yılındaki patlamanın ardından, birkaç metrelik bölümü, külle kaplanan sitede, İtalya’daki Pompei’nin aksine: hiçbir insan kalıntısına rastlanmamış. Bu durum: bilim adamlarını, felaket gerçekleşmeden önce, insanların kaçtığını düşünmeye yöneltmiş.
Site; 1967 yılından sonra, günümüze kadar, büyük patlamadan önceki günlük hayatın izini bulabilmek için özenle kazılmış ve kazılıyor. Bir zamanlar: Minos yerleşimi olan bölgede, Minos çömlekleri ve fresklerle süslenmiş evler gün ışığına çıkarılmış. Kentin kanalizasyon sisteminden, uygarlığın ne kadar gelişmiş olduğunu söylemek mümkündür.
Ne var ki; burada bulunan sanat eserlerinin büyük kısmı: günümüzde, Atina’daki ulusal arkeoloji müzesinde korunuyormuş. Bölgede yapılan kazılar günümüzde de sürdürülüyor. Evler, meydanlar ve caddelerin bulunduğu kalıntılar, sıcak ve hayli kalabalık olabilen bir koruyucu çatının altında sergileniyor. Bu nedenle: buraya, mümkün olduğunca günün erken bir saatinde gitmeye çalışmanızı öneririm.
KAMARİ BÖLGESİ
Görülmese gereken bir yer. Çakıl ve volkanik kumlarından dolayı, beyaz, siyah ve kırmızı diye adlandırılan plajları var. Volkanik patlamadan dolayı, denizde koca koca kayalar mevcut. Denizi temiz, fakat bence bizim Ege kıyılarından sonra, öyle çok fazla beğenilecek bir yanı yok.
Tatil yeri olduğu için, sahilde bir sürü, bar, kafe, restoran ve dükkanlar var. Eğer bu bölgede konaklamak isterseniz: Tercih etmenizi önereceğim otel: Epevlis oteli.