Yunanistan Kios adası-Sakız adası;
Çeşme’nin hemen karşısında, Anadolu topraklarının hemen dibinde bulunuyor. Konum olarak Türkiye’ye çok yakın olması, buranın en büyük özelliği. Diğer yönden; sakız ve Türk düşmanlığını gösteren kilisesi ile ön plana çıkıyor.
ULAŞIM
Çeşme-Sakız arasındaki ulaşım, botlarla 45 dakika civarında sürüyor. Çeşme’den binilen feribotta: her türlü içecek servisi yapılan bar bulunduğundan, kahvenizi yudumlayarak ve Ege denizinin güzelliklerini seyrederek, keyifli bir yolculuk yapılıyor.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Yüzölçümü: 904 km. karedir. Ada ekonomik bakımdan kendine yetecek durumdadır. En çok gelir kaynakları ise: tahıl, zeytinyağı, tütün, turunçgiller ve direklik kerestelerdir. Ayrıca: süngercilikte oldukça gelişmiştir.
İskelede ve çarşıda, çok sayıda seyahat acentası bulunmaktadır. Yunanlıların, beşinci büyüklükteki adası. Nüfusu: 54.000 civarında. Kuzeyden güneye 45 km. uzunluğunda ve doğudan batıya ise 22 km. genişliğindedir.
Yunan mitolojisinde: adadan Homeros’un vatanı diye söz edilir.
Khios kasabasının limanına vardığınızda: bir an önce buradan uzaklaşmak isteyeceksiniz. Çünkü: gözünüze ilk çarpan şey; kasvetli bir hoş geldin manzarası. Yunan dilindeki adı: Chios. Yabancılar buna: Kios ve ada yerlileri ise, Hiros diyorlar. Bizde bilinen ismi ise: sakız.
Evet:
Kios adası (Hiros olarak da bilinir) daha ileriye gitmeye cesaret edenler için, benzersiz gizemler sunuyor. Ancak: diğer Yunan adalarına göre, turizmi en az gelişmiş bir ada. Bunun sebebi: turizmden kazanacağını, adada bulunan sakız ağaçlarından fazlasıyla kazanıyor olmaları.
Sakız, yoğun olarak Ege’nin bu bölgesinde yetiştiğinden: kıymetli ve ticareti iyi para getiriyormuş. Durum böyle olunca, diğer adalar içinde en zengin olanı da yine Sakız Adası.
Khios: 14’ncü yüzyıl boyunca, Ceneviz egemenliği altında zenginlik ve istikrar yaşamış. Osmanlılar, 1566 yılında; kontrolü ele geçirince, ada nüfusuna, diğer adalarda görülmeyen imtiyazlar sağlamaya devam ettiler.
Çünkü: burada bulunan yani adada üretilen ve tıpta kullanılan ve nadir bulunan: sakız. Yine de; ada halkı, tarihi geçmişinde, Osmanlılar tarafından yapıldığı iddia edilen büyük katliamları ileri sürerek, geçmişe karşı büyük kin ve nefret duyguları ile dolu.
Halbuki: Yunanlı asilerin kışkırtması ile adada çıkan isyan sırasında; isyancılar çok sayıda Müslüman ahaliyi ve askeri öldürdüler. Bunun üzerine, Adaya sevk edilen birlikler, ancak uzun bir süre sonra isyanı bastırabildiler.
NE SATIN ALINIR
Dileyenler, buradan: sakız, sakız kremleri, sakız reçeli, sakız içki çeşitleri satın alabilirler.
NEREDE VE NE YENİR
Sakız adasında, dışarıda yemek yemek ve tipik Yunan yemeklerinin tadını çıkarmak için, birçok seçenek var. Yani: birçok restoran, taverna ve dönerci bulabilirsiniz. Tüm bu yerlerde, bahşiş, hesabın içine dahil edilir. Yine de, hesabın yüzde 5 kadarını, masaya bırakırsan iyi olur.
Evet, özellikle Sakız Adası merkezinde, neredeyse her sokağın köşesinde, dönerciler var. Buralar, günün her saatinde Yunanlılar tarafından ziyaret ediliyor. Döner servisleri çeşitlendirilmiş olup, yanında salata, diğer Yunan atıştırmalıkları ve souylaki spits yani çöp şiş de olabiliyor.
Bu adanın en ünlü spesiyali ise: elbette sakızla yapılıyor. Şöyle ki: buranın sakız tatlıları ünlüdür. Ayrıca: chian ismindeki kaşık tatlısını denemelisiniz. Kaşık tatlıları: üzüm, elma, kiraz ve narenciyeden yapılmakta olup, meyvelere tatlı bir tat katan bir şurup ile servis ediliyor.
Buranın en büyük spesiyallerinden biri de, adanın her köşesinde karşınıza çıkan ve sonunda tatmaktan kaçamayacağınız tek likörü: sumo var. Ayrıca: elbette zeytin ve kekik.
GEZİLECEK YERLER
Feribotla yaklaşırken, karşıdan gördüğünüz adanın merkez şehri: Khios. Daha önce söylediğim gibi: otantik ve orijinal bir görüntü yok. Genelde: 3-4 katlı apartmanlardan oluşan bir silüet çıkacak karşınıza.
Yani: kesinlikle, ilk karşılaştığınız görüntü, moralinizi bozmasın. Çünkü: adanın şehir merkezinde, özel olarak ilgi çekecek otantik ya da farklı bir şey yok. Ama: asıl ilginç yerler; adada dağınık halde bulunuyor.
Evet: feribottan iner inmez, hemen araba kiralamanızı öneririm. Daha sonra ise: zamanınız kısıtlı ise, derhal Emporios Köyü ve Mesta Kasabasını görmeye gidin. Araba kiralama acentasından alacağınız harita üzerinde rotanızı çizin ve yola koyulun.
Yollarda yönlendirici levhalar bol. Yunan harflerinin altında İngilizce yazılar da var, bu yüzden gideceğiniz yeri bulmakta zorlanmayacaksınız.
Araba kullanmak istemiyorsanız, 80 euro’ya bir taksi kiralayın, taksi sizi bir günde bütün turistik yerleri gezdirsin. Bakın bu da mantıklı bir öneri.
Zamanınız varsa, buyurun adayı ayrıntılı olarak gezelim.
KHİOS KASABASI
Evet: biz gezimize devam edelim. Geçmişin acı veya tatlı anılarıyla yaşamak, kimseye bir şey kazandırmaz. Evet, burada sayısız deprem olmuş. Geçmişte yaşanan depremlerden sonra, yeniden inşa edilen, beton ön cephelerin arkasındaki Khios kasabası; geçmişin ipuçlarını hala koruyor.
Şehir merkezi: epeyce hareketli. Ancak: saat 14.00 den sonra, sokaklarda kediler ve güvercinlerle baş başa kalabilirsiniz.
Malum, siesta zamanı. İlk dikkatinizi çekecek şey: kıyı şeridinde, çok fazla kafe ve bar var. Görüntü, beklide size İzmir’in kordon boyunu hatırlatacak. Bunlar: hemen her yerde görebileceğiniz, otantik özellikler taşımadığı için Yunanistan’da olduğunuz hissini vermeyen, genelde Ada sakinlerinin alışkını oldukları mekanlar.
Hatta: kafelerde oturan erkeklerin hemen hemen hepsinin ellerinde birer tespih bulunduğunu fark edeceksiniz.
Ara sokaklarda ise: tipik bir Ege şehrinde görebileceğiniz günlük hayat yaşanıyor. Yollar dar, ciddi bir gürültü kirliliği var. Yayalara her koşulda yol verilen ve araçlar birbirine yol verirken de saygıda kusur edilmeyen bir trafik düzeni var.
Dükkanlarda ise: bir turiste cazip gelecek herhangi bir özel şey satılmıyor. Günlük çarşı-Pazar alışverişini; siesta saati gelmeden tamamlamak amacıyla, oraya buraya koşuşturan insanlar var.
Ortaçağ kalesinin kalıntıları ve “Arkeoloji Müzesi” ilgi çekici yerlerden. Museiou caddesinde, rıhtımdan yaklaşık 100 metre güneyde.
Kale kalıntılarını gezebilirsiniz.
Ancak, ada, 1881 yılında çok büyük bir deprem geçirdiği için, fazla bir şey kalmamış. Kalede, ufacık bir Bizans müzesi var. Hemen girişte. Küçücük bir bina. Diğer adı: Justiniani Sarayı. Burası: ortaçağın uzun döneminde, adayı elinde bulunduran Justiniani’nin Genoan Ailesinin evidir.
Toplam 5 m. Kare civarında, altlı-üstlü iki odada sergilenen birkaç fresk ve ikona var. Şimdilerde, küçük bir ortaçağ müzesi olarak hizmet veriyor. Kale içinde görebileceğiniz diğer yerler: Türk mahallesi ve mezarlık. Hoş, buralardan da geriye bir şey kalmamış. Ama evler çok bakımlı olmasa da duruyorlar. Cumbalarından ayırt etmek mümkün.
Bizans Müzesi.
Adanın ana meydanında olup adı Vounki’dir. Bir caminin, müze haline dönüştürülmüş hali, bence pek hoş bir uygulama olmamış gibi.
Neyse, devam edelim. Odos Korai caddesinde: 2000 yıl öncesinden kalma kostüm ve halk sanatı koleksiyonuyla, mükemmel “Argenti Müzesi ve Koral Kütüphanesi” de ilgi çekiyor. Koraes caddesinde, şehir merkezinde, Katedralin yanında, Aplotaria caddesi yakınında, aynı binada konumlandırılmıştır. Aplotaria caddesi adanın yüksek semt pazarıdır.
Koraes Kütüphanesi, Yunanistan’daki en eski ve en büyük kütüphanelerden biri olup, şüphesiz görülmeye en değer abidevi bir yerdir. Adamantios Koraes’in bazı kitaplarını görebilirsiniz. Bunlardan bazıları, Fransız İmparatoru Napolyon tarafından kendisine hediye edilmiştir.
Bu arada: olurda hani, denize girmeyi düşünürseniz: Aya Fotini Plajını önerebilirim. Ada merkezinden kalkan Belediye Otobüsleriyle, 1.15 avroluk bir bilet karşılığında, buraya ulaşabilirsiniz.
Yol üzerinde giderken, evlerin duvarlarının çok yüksek olduğu dikkatinizi çeker ve sebebini düşünürseniz: bahçe içlerindeki sakız ağaçlarına karşı yapılan hırsızlık nedeniyle, bahçe duvarlarının yüksek yapıldığını bilmelisiniz.
Evet:
Aya Fotini Plajına geliyorsunuz. Küçük, sessiz ve sakin bir kasaba bölgesi. Her yerde yazlıkçılar, denize girmeye gidenler ve denizden dönenler göreceksiniz. Hava eğer açık ve güneşli ise, Çeşme’yi görebilirsiniz. Bu durum size inanılmaz gibi gelecek. Çünkü, bu yakın mesafede, iki ayrı dünya, iki farklı ülke.
Bu arada: Sakız adasının hiçbir yerinde kum plaj yok. Taş plaj ve zemini taşlardan meydana gelen deniz, oldukça kötü. Plajın etrafında: dışı beyaz, pencere, kapı ve doğramaları ege mavisi olan evler var. Özellikle, kartpostallarda görmeye alışkın olduğunuz manzara, karşınızda.
Plaja inin. Sıcaktan yanan taşlar üzerinden, karşı kıyıyı düşünebilirsiniz. Çünkü hemen karşınızda; Çeşme ve muhtemelen Altınkum. Aslına bakarsanız, Sakız adasında çok meşhur olan bir söylenti var: “Tanrı en güzel kum plajları Çeşme’ye bağışlarken; adanın dört bir yanına çakıl dolu sahiller vermiş.” Evet, bir bakıma söylenti doğru, çünkü gözünüz çakıldan başka bir şey göremiyecek.
KAMBOS BÖLGESİ
Adanın güneyinde, 14’ncü yüzyıldan kalma ve Ceneviz ailelerinin de bulunduğu aristokrat kesimin yerleşme yeri. Khios’un kırsal kesiminde de, görülmeye değer güzellikler var. Sakız bahçelerine ulaşmak için: Khios kasabasından güneye doğru gitmeniz gerek.
Burada damla sakızına: mastic diyorlar. Sakız ağacı: bodur ve dikenimsi minicik yaprakları olan ve 4-5 metre boylarında bir ağaç. Çok güzel koku da salıyor. Dekoratif görünümlü ve hoş kokusu nedeniyle, bahçe düzenlemesinde de kullanılan bir bitki.
Sürekli yeşil olması ve toprağı örtmesi nedeniyle, toprak erozyonunu da önlüyor. Kökleri: 20-25 metre derinliklere kadar gidiyor. Bu nedenle: kuraklığı dayanıklı, incir ve zeytinden daha iyi. Arazi yangını gibi kötü koşullarda, kısa sürede kendini yeniliyor.
Kıyı bölgelerinde tuza dayanaklı. Yavaş gelişir ve 100 yıldan fazla yaşar. 5 yaşından itibaren sakız salgılamaya başlar. 15 yaşından itibaren, bitki başına 1-2 kilo sakız verir. Bir kilo sakızın fiyatı, kalitesine göre; 60-100 dolar arasındadır.
Burada, kendi ellerinizle ağaçlarından sakız toplayabilirsiniz. Buna izin veriyorlar, onların yani topladıklarınızın ücreti yok, tanıtıma hizmet. Ağzınıza attığınızda, bunların aynen sakız olduğunu göreceksiniz.
Evet, buranın en büyük özelliği olan sakız bitkisi hakkında, ayrıntılı bilgi verdikten sonra, gezimize devam ediyoruz.
Yol üzerinde: Kambos’un çevresinde yer alan güzel İtalyan malikanelerini görebilirsiniz. Bunların çoğu, hala özel mülk olarak kullanılıyor.
Toplu olarak “mastihohoria” olarak bilinen 20 sakız köyü:
14 ve 15’nci yüzyıllarda, Cenevizliler tarafından kurulmuş. Labirent gibi, dolambaçlı dar geçitleri, işgalcileri şaşırtmak için, özellikle inşa edilmiş. Hatta, bazen günümüz gezginlerinin kafasını da karıştırıyor.
Köylerin çoğu, kurulduğu günden bu yana, hemen hemen hiç değişmemiş. Yalnızca, çatılarında gereğinden fazla televizyon anteni göreceksiniz.
Pencerelerden sarkan domatesleri ve kapı önlerinde, günün olaylarını tartışan yaşlılarıyla, Yunan köy hayatının yaşıyorlar.
Evet daha sonra: dış duvar süslemeleri ile meşhur: Pyrgi köyüne gideceksiniz. Burada: evlerin dış duvarlarında, siyah ve beyaz oyma geometrik desenli duvarlar var.
Uzaktan bakınca, çiniyle kaplı gibi duruyor. Evleri boyama tarzına verilen isim olan “xysta” gerçekten büyüleyici.
Bu güzellikler nedeniyle, bu köy, adada en çok ziyaret edilen yerlerin başında geliyor. Burada: bir de antik kilise var. Ayioi Apostoli kilisesi.
Bizans yapısı ve iç duvarlarındaki freskler hala tüm canlılığını koruyor. Bu köye kadar gelmişseniz, mutlaka damla sakızı alın.
Daha sonra:
12’nci yüzyıldan kalma ve yine adını Cenevizlilerden alan Xista diye adlandırılan dekoratif kasaba sırada. Burada: günümüzde tamamen orijinal tüm yapısını koruyan Olimpi Köyü de var.
Son durak:
ünlü labirent şehir olarak da tanınan: Mesta. Labirent gibi tünel sokaklarında dolaşmanın keyfi bir başka. Şehrin merkezinde mola verebilir ve güzel bir öğle yemeği yiyebilirsiniz.
Örneğin: Despina restoranda. Buranın yemekleri gerçekten lezzetli, çalışanlar ise sıcakkanlı ve esprili. Hatta, size özel sumo bile ikram edebilirler.
Bu köyler: korsanların korkusuyla kale gibi inşa edilmiş olup ortaçağ mimarisini, çağlar boyunca taşımışlardır.
Ziyaretinizde, bu köylerde, kendinizi aynen o zamanlardaki gibi hissedeceksiniz.
Evet, geziye devam, kıyıya doğru ilerleyin ve siyah çakıl taşlı “Emborio” sahilinde serinlemek için güzel bir mola verin.
Ada turuna başlamanın başka bir alternatifi. Turun ilk durağı Avgonima köyü olabilir.
AVGONİMA KÖYÜ
Tipik bir ada köyü. Yaz aylarında ısının odalara girmesini engelleyen özel mimari tarzı ile inşa edilmiş köy evleriyle dolu. Pencereleri küçük ve sevgi dolu.
Köyün merkezinde: küçük bir meydan ve burada hoş restoranlar var. Bu mistik köyde yemek yemenin tadı bir başka oluyor. Mutlaka deneyin. Özellikle: Yunanca “Arni” ismiyle anılan kuzu çevirme muhteşem bir tat.
Avgonima’dan hemen sonra, yolunuz üzerinde, Anavatos köyü var. Dik bir yamaca kurulan köye, otobüs veya araç ile tırmanırken ve köyden yine aynı vasıta ile inerken, biraz ürkmemek elde değil.
ANAVATOS KÖYÜ
Burası dağ ile bütünleşmiş bir köy. Köyün üst bölümlerinde yerleşim yok. İnsanlar: daha çok aşağı bölümlerde yaşıyorlar. Köyün, bir de küçük kilisesi var.
Suyu da çok güzel. Hüzünlü bir öyküsü var. Khios kasabasının batısı: burada, 1822 yılında yapıldığı iddia edilen Osmanlı katliamına uğramış.
Hemen yakında: Keryes ve Aygonima köyleri arasında, adanın tam ortasında, 1049 yılında kurulan “Nea Moni Manastırı” var. Tüm Ege adaları içinde, ortaçağ manastır mimarisinin en ünlü örneği. Ege’de, Bizans dönemine ait en güzel dini mekanlardan biridir.
11’nci yüzyıldan günümüze uzanıyor. Manastır verimli bir vadi üzerinde yerleşmiş, çınar ve çam ağaçlarıyla çevrilmiş. Küçük bir şapeldeki, Hz.İsa’nın hayatından sahnelerin betimlendiği mozaikler görülmeye değer.
Tabii bu manastırın turistik yönlerinin yanında, şimdi sıra kindarlık yönlerini söylemekte. Kilisenin yanındaki şapelde: Osmanlının, 1822 yılı isyanın bastırmak için öldürdüklerinin bir kısmına (ki çoğu rahip, kadın ve çocuklar) ait kafatası ve kemiklerin sergilendiği bir dolap var.
Türk olarak mekanda bulunup, bu kemiklerle yüzleşmek elbette üzücü, utandırıcı ve ağır bir tecrübe diye düşünebilirsiniz. Ama, unutmayın; bu insanlar isyani çıkardıklarında, bölgede bulunan binlerce Müslüman ada halkı ve Osmanlı askerini öldürmüşler.
Düşünün kü o zavallı insanların mezarı bile belli değil.
Neyse, bu konunun daha fazla üzerinde durmak istemiyorum. Umarım, Yunanlı komşularımız da durmazlar ve bu dolabı, gelip geçene sergilemekten öte, başka ve görülmeyecek bir bölüme kaldırırlar. Bu manastırda; halen iki yaşlı rahibe bulunuyor.
Manastırın bahçesinde, büyük bir kafes var. Bu kafesin içinde, azizlerce beslenen iki adet de tavus kuşu bulunuyor. O renklerin güzelliğine şaşacaksınız.
VOLİSSOS KASABASI
Adada; güneşlenmek için sakin kumsallar isterseniz: kıyı kasabası olan “Volissos” un çevresinde bu tür yerler bulabilirsiniz.
Yunan adalarının genel özellikleri,