Yunanistan Naksos adası;
Kykladlar’ın en büyük adasıdır. Yunan ana karası ile Anadolu’nun tam ortasında, Ege denizinin geçiş orta noktasındadır. Efsanelerin birleştiği nokta, Naksos adasının, Anadolu’dan gelen göçmenler tarafından kurulduğu yönünde.
ULAŞIM
Havaalanı var. Uçakla gelmek mümkün. Gemiyle gelenlerin, limana yanaşırken, gözüne çarpan ilk şey “Büyük Kapı” anlamındaki “Portara” olur.
MÖ.6’ncı yüzyıldan kalma bu büyük kapı: mitolojide geleceği gören Güneş Tanrı Apollonun tapınağının günümüze kadar ulaşabilmiş tek kalıntısıdır.
GENEL ÖZELLİKLERİ
Yunanistan Naksos adası; Bölgenin: en sakin, en büyük ve en çekici adasıdır.
Tam bir karşıtlık cennetidir. Adada: hem kıraç tepe ve dağlar, hem de bolca üzüm ve zeytin sunan bereketli topraklar var. Yüzölçümü: 400 km. kare. Verimli topraklara sahip. Ada: zeytinlik ve badem ağaçları ile kaplı.
1010 metre yüksekliğindeki Zeus Dağı, yakınındaki tüm diğer adalara göre en yüksek tepedir.
Ada, uzun tarihi boyunca: mermer yataklarıyla, antik dünyanın büyük ilgisini çekmiş. Delos Aslanları da Naksos mermerlerinden yapılmış.
Adanın batı kıyısındaki göz alıcı kumsallar, son zamanlara kadar, gizli kalabilmişti. Ama; artık keşfedilmiş. Turizm burada, son on yılda büyük ölçüde gelişmiş.
Naksos: mitolojide: Ariadne ve Thesusus hikayesinde yer alır. Kahraman Thesus’a aşık olan Girit kralının kızı Ariadne; Thesus’un evlilik vaatlerine kanarak onu hapsedildiği labirentten kurtarır.
Fakat, Atina’ya kaçarlarken Thesus, Ariadne’yi Nassos’ta bir başına bırakarak terk eder.
Batı kıyılarında kilometrelerce uzanan kum plajları ile ünlü. Plajların arkasında “taverna” denilen lokantalar, bizim bildiğimiz tabak kırılan cinsten değil. Denizle ilgili aklınıza ne geliyorsa, onu pişiriyorlar veya çiğ olarak veriyorlar.
Örneğin: deniz kestanesi. Küçük kaşıklarla yiyorsunuz. Tadı bir tuhaf ama yeniliyor. Yemekten konu açıldı da. Örneğin: ıstakozlu makarna, hemen hemen her tavernada var. Ahtapot köftesi, yine aynı.
Evet: araba veya motor kiralayıp, adayı turlamak, sabahları vakit geçirmek için en iyi yöntem. Çünkü: ada doğal güzellik bakımından da ayrı bir çekiciliğe sahip.
Wind-surf ve yüzme için ayrı plajlar, tepelerdeki bazilikaları, adanın içlerindeki şirin köyleri, tarihi ve mitolojik hikayeleri, insanları, manzarası ve havasıyla çok çeşitli gezi olanaklarına sahip. Ada turuna çıkmayacaksanız, yalnızca liman bile, çok eğlenceli olabilir.
PLAJLAR
Naksos: Kıklad Adalarının en güzel ve en uzun plajlarına sahip adalardan biridir. Naksos kasabasının yakınındaki: Agios Georgios Plajı: adanın ana plajıdır. Çevresinde: birçok bar ve restoran bulunan plaj, uzun ve kumludur.
Suyu; uzun metreler boyunca oldukça sığdır. Dolayısı ile çocuklu aileler için mükemmel bir plajdır. Burada: sörf yapmayı öğrenebileceğiniz gibi katamaran kiralayarak su sporları da yapabilirsiniz.
Naksos kasabasındaki: Grotta Plajı; şınolkerli dalış için uygundur. Naksos kasabasından kalkan feribotlarla: 5 km. uzunluğundaki çıplaklar kampı: “Plaka” ve sörf yapılan: “Mirci Viagla”, 7 km. uzunlundaki: “Kastraki” gibi daha sakin plajlara da gidebilirsiniz.
Naksos’un en güzel plajları: Hora’nın güneyinde, korunaklı batı sahilinde bulunuyor. En ünlü iki plajı: Agia Anna ve kumluk Agios Prokopios’tur.
Adanın kuzeyindeki limana girişinizde, sizi birkaç büyük balıkçı gemisiyle, ufacık teknelerin oluşturduğu bir koy karşılar. Her adada olduğu gibi, bu limanda da feribot iskelesi, en büyük yeri kaplıyor. Karaya doğru baktığınızda, dikkati çeken ilk bina: Venedik kalesi.
YERLEŞİM YERLERİ
HORA
Naksos’un merkezi: Hora. Burada: Bourgos adında bir kıyı yerleşimi ve Kastro (kale) adındaki bir tepe yerleşimi vardır. Güneş battığında, partileriyle meşhur adalarda olduğu kadar büyük bir hareket burada yok. Ancak, yine de bazı bar ve diskolar, Naksas kasabasında, kanı kaynayanlar için elverişli ortamlar yaratıyor.
Kıyı: alışveriş, postane, internet vs. gibi ihtiyaçlarınızı görebileceğiniz, kafeler, barlar, plajlar açısından tatminkar bir yer konumundadır. Burada: nispeten rüzgarlı ama işlek bir liman var. Kafe ve restoranların dizildiği deniz kenarında, geniş bir gezinti alanı var.
Ana caddede yürürken; çiftliklerde üretilen peynir (xinotyro ve Mizithra) satıcılarına rastlayabilirsiniz. Daracık sokaklarda: ağaçların altındaki lokantalarda, insanlar yiyip-içiyorlar.
Kişi başına ödenecek hesap ise, muhtemelen en fazla: 20-35 Euro. Sahil boyunca dükkanlar sıralanmış. Hepsi de birbirinden ilginç ve eğlenceli. Deniz ile dükkanlar arasında 5-10 metrelik bir yürüme yolu var. Başlangıcında ise, büyük şemsiyeli güzel kafeler var.
Dinlenmek ve kitap okumak için ideal olan bu kafeler, sohbet etmek ve yemek yemek için de hem fiyat bakımından hem zevk bakımından çok uygun.
Liman: yabancı bandıralı yatlarla dolu. Buradan: Paros, Anti-Paros, Mikanos adaları yakın. Gece: liman, pırıl pırıl aydınlatılıyor. En hareketli tavernalar: yalı caddesinde bulunuyor.
Kastro (kale) bölgesi ise: tarih severleri çağırır. Muhteşem eski kentin kalbi buradadır. Ortaçağ’da: Venedikliler in Dukalık kurduğu Nassos başşehri, o zamanlar tepedeki kale imiş.
Kale:
Adanın Venedik himayesi altında olduğu zaman yapılmış ve hala sapasağlam ayakta duruyor. Adayı sonradan ele geçiren medeniyetler de kalenin asıl sahiplerine herhangi bir zarar vermemişler, yalnızca adayı yönetme haklarını ellerinden almışlar.
Bu yüzden, şu anda koskoca kale bir ev halinde ve içinde Venedik soyundan bir aile yaşıyor.
Aile 13 kuleli kalenin tek bir kulesini kendilerine mekan seçmiş ve geri kalan bölümünü müze haline getirmiş. Ziyaret etmek isteyen herkes, son derece sıcak bir şekilde karşılanıyor.
Ev sahipleri, son derece hoşsohbet ve misafirperver, tıpkı adanın diğer sakinleri gibi.
Dönemeçli, dar sokaklarda gezerken, balkon ve bahçe kapılarından çiçekleri sarkan Venedik evlerinin çoğunda, ilk ev sahipleriyle ilgili armalar göreceksiniz. Eğer bu evlerin iç dekorunu merak ediyorsanız, Venedik Müzesine uğrayabilirsiniz.
Katedralin yanında, Naksos’un uzun tarihinin her döneminden kalma buluntuları barındıran; bir de eski bir okul binasında bulunan Arkeoloji Müzesi var. Erken Yunan ve eski Roma dönemlerinden kalan objeler görebileceğiniz bu müze, bir okul iken, öğrencilerinden biri de dünyaca ünlü Yunan edebiyatçısı Nikos Kazantzakis (Zorba the Grek’in yazarı) olmuş.
Eğer; 16’ncı yüzyıl katedralinin çevresinde bir Pazar sabahı gezinti yaparsanız, içeride ayin yapmakta olan koronun sesiyle çınlayan sokakta, bir an için ortaçağ’a gidip geldiğinizi sanabilirsiniz.
Küçük Bizans kiliseleri, sokak köşelerinde evlerle yan yana. “Panagia Theoskepastos” kilisesi: 14’ncü yüzyıldan kalma zarif bir ikonu barındırıyor. Katolik Katedralinde: 10’ncu yüzyıl tarihli Madonna ve Çocuk var.
KIYI KESİMİ YERLEŞİMLERİ
Amorgos ve Astipalya, bir gecelik hoş durak yerleri. Her ikisinin de , en yüksek yerinde eski şehirleri ve kaleleri var. Limanları ise çok hareketli. Mavi-beyaz örtülü tahta masalarda yemek yeniliyor.
APOLLONAS KASABASI
Bu kasabada: 10 metre yüksekliğinde, 2600 yıllık, dev-çıplak bir erkek heykeli var. Taş ocağında, bitmemiş durumda. Kasaba: plajları ve tavernalarıyla da aynı zamanda meşhur bir tatil beldesi konumunda.
Psaro (balıkçı taverna) tavernaları meşhur. Buralarda: khtapodi (ızgara edilmiş ahtapot) ile süslü zengin deniz ürünlerinden oluşan bir yemek yiyebilirsiniz.
APOLLON TAPINAĞI
Limana girişte, en çok dikkati çeken ve tarihi yapısını en derin vurgulayan eser, hemen şehrin girişindeki burnun tepesinde bulunuyor. 6’ncı yüzyılda yapımına başlanıp ta bitirilemeyen, hatta kullanılan taşların bir kısmı sökülüp kalenin yapımında kullanılan tapınak, günümüzde ziyarete açık.
Ve gün batımının en popüler mekanı. Bunun sebebi; tapınağın hemen üstüne çıkılınca, güneşin deniz ile birleştiği nokta, çok güzel ve romantik görülüyor. Güneşin batarken ne kadar yalnız ve gururlu olduğunu; bu anı izlerken anlayacaksınız.
Denizin ise, soğukkanlılığını ve masumiyetini, böyle heyecan verici bir durumda bile kaybetmediğini seyrederek ona bir kez daha saygı duyacaksınız.
Evet, bu tapınak: Ege’deki en büyük tapınak olarak planlanmıştı. Ama; hiçbir zaman bitirilememişti. Yalnızca: 5.5 metre yüksekliğindeki, dev taç kapısı yapılabilmişti.
Bugünün ziyaretçileri, kapıya bakarak, tapınağın tamamlanması halinde, ne kadar büyük ve gösterişli olabileceğini tasavvur edebiliyorlar.
Burada: ayrıca, kadın başlı, örgü saçlı kanatlı aslan var. Bu: Naksos sfenksi olarak isimlendiriliyor.
NAKSOS İÇ KESİMLERİ
Naksos’un iç kesimleri: Ege’nin diğer adalarında bulunmayan, bir dizi doğal güzelliklere sahip. Değerli su kaynakları ile verimli vadiler, kasabaların ve kumsalların sıcaklığından sonra serin ve mis kokulu bir kaçış olanağı sunuyor.
“Khalki” ve “Filoti” kasabaları arasında bulunan vadi: belki de benzerleri arasında en güzeli.
Buraya: Tragaia vadisi deniliyor. Khalkinin merkezinde, ilgi çekici bir Venedik Kulesi gizli (ismi Fragkopoulos kulesi) ve bütün vadi boyunca sevimli Bizans şapelleri dizilmiş. Khalki köyünde: şarap ve sipton üreticilerine uğramak, içki sevenler için ideal.
Çünkü: dilediğiniz içkinin tadına bakıp hakkında bilgi edinebiliyorsunuz. İçkiyi birinci kadehten almanın da tadı bir başka oluyor.
Daha sonra: altındaki yeşil vadiden yükselen kayalık “Zas Dağı”nın gölgesinde 1000 metre yükseklikte “Filoti” var. Zirveye tırmanmasanız bile, aşağı yamaçlarında gezilecek mağaralar ve zevk alınacak serinletici sularla yürüyüş ve bisiklet meraklılarının ilgisini çekebilecek güzel patikalar var.
Buraya:
Horadan binilen otobüsle, ulaşım çok kolay. Antik çağlardan kalan zeytinlikler, eşeklere ve keçi sürülerine ev sahipliği yapıyor. Uzun servi ağaçlarının altındaki asmalar, tipik bir ada manzarasını oluşturuyor.
Tragea Vadisinden, kuzeye doğru seyahat ederken, geçeceğiniz vadinin kenarlarına, tutunurmuş gibi duran “Keramoti, Kronos ve Korinada” kasabalarını görebilirsiniz. Her kasabada, geleneksel aile hayatından bir iz bulabilirsiniz.
Üzüm bağları olan, likörü ile ünlü dağ köyü: Komiaki, görülmeye değer.
Mermerlerle yapılmış sokakları olan: Apeirathos’u görmelisiniz.
Yunan adaları genel tanıtım yazısı.