Bulgaristan Burgaz

Bulgaristan Burgaz

Bulgaristan Burgaz;

Bulgaristan ülkesinin Karadeniz kıyısında sahil şeridindeki bu şehir: ülkemize çok yakın, bir anlamda Kırklareli şehrimizin komşusudur. Burgaz limanı, ülkenin en büyük kargo limanıdır.

Şehir: ülkenin dördüncü büyük şehridir. Ülkenin diğer bazı şehirlerine olan uzaklığı ise: Sofya: 385 km. Plovdin: 268 km. ve Varna: 134 km. dir. Şehir nüfusu, 230 bin kişiden oluşmaktadır, ancak yaz aylarında bu nüfus ikiye katlanmaktadır.

6 Aralık günü burayı ziyaret ederseniz. Aziz Nikolay Miracleworker günü ve Burgaz Günü kutlamalarına katılabilirsiniz. Bu kutlamalarda: Bulgaristan’ın birçok şehrinden, buraya ziyaretçiler gelir ve büyük kutlamalar yapılır.

Kutlamalarda: denize çelenk atma, rahipler tarafından yapılan geçit töreni, balık çorbası etkinlikleri, şarkılar ve havai fişek gösterileri, konserler düzenlenmektedir. Bunun dışında: yine bu şehirde, her yıl Ağustos ayında düzenlenen bir festival ve etkinlik bayağı meşhurdur.

“Spirit of Burgas” olarak isimlendirilen bu müzik festivalinde: rock, reggae-caz, blues, tekno gibi müziğin birçok türünden guruplar, izleyenlere müzik ziyafeti çekiyorlar.

Evet: şehrin son yıllarda aldığı birkaç ödülden söz ederek, giriş kısmını bitireceğim: 2012 yılı için, Bulgaristan’da yaşamak için en iyi şehir, 2011 yılı için Bulgaristan’da en yeşil şehir, 2012 yılı için Bulgaristan’da turizmin gelişmesine katkı ödülü.

TARİHİ

Bulgaristan Burgaz;

Burgaz: 1367 yılında Türk hakimiyetine geçmiş ve 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına kadar Türk hakimiyetinde kalmıştır. 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması ile, şehir, özerk hale gelmiş ve 1885 yılında ise Bulgaristan Prensliği tarafından ilhak edilmiştir. 1908 yılında Bulgaristan bağımsızlığını ilan edince, şehir de, Türk egemenliğinden tamamen çıkmıştır.

Şehrin yakın tarihi geçmişinde bir olay var. 18 Temmuz 2012 tarihinde, İsrailli turistlerin bulunduğu bir otobüste, intihar bombacısı eylem düzenledi ve eylem 7 ölü, 30 yaralı ile sonuçlandı.

ULAŞIM

Bulgaristan Burgaz;

Şehirde uluslar arası bir havaalanı ve tren istasyonu bulunmaktadır. Sofya ile arasında ise, bir otoyol bağlantısı bulunmaktadır. Havayolu ile buraya ulaşmak isterseniz, havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım için, toplu taşım aracı otobüsü kullanabilirsiniz.

0.90 leva karşılığı ücretle kullanılan bu otobüs yaklaşık 30 dakikalık yolculuk sonrasında, sizi şehir merkezine ulaştırıyor. Havaalanı şehir merkezine 10 km. uzaklıktadır.

Karayolu ile gitmek en uygun yoldur. İstanbul’dan bir otobüsle hareket ettiğinizde: Kırklareli üzerinden, Dereköy sınır kapısından çıkarak, yaklaşık 4 saatlik bir yolculuk sonrasında şehre ulaşabilirsiniz.

Dereköy’den sonra, yaklaşık 8 km ilerliyorsunuz ve sınır kapısına ulaşıyorsunuz. Bu yol virajlı, dikkatli gitmek gerekir. Sonra, kısa bir bekleyişten sonra: sınır kapısından çıkıp, 80 km. sonra Burgaz şehrine ulaşmak mümkündür.

Ulaşım için: kendi özel aracınızı kullanacaksanız: Bulgaristan gümrük yetkilileri, aracınız için “Yeşil Sigorta” denilen bir tür sigorta istiyorlar. Sigortanın 15 günlük ücreti, 60 Euro’dur. Bu sigortayı gümrük kapısında yaptırmak mümkün ama bence, yola çıkmadan önce bir sigorta şirketine yaptırmalısınız.

Ayrıca: ruhsat sahibinin sürücü ile aynı kişi olmasını istiyorlar. Ayrıca, yine gümrükten araç pulu (10 leva) almanızı öneririm, çünkü Bulgaristan içindeki kontrollerde bu yoksa, büyük cezalar ödemeniz söz konusu olabiliyor.

VİZE

Bulgaristan Burgaz;

Yeşil pasaport sahipleri ve Shengen vizesi olanlar, Bulgaristan’a ilaveten bir vize almadan girebiliyorlar.

NÜFUSU

Bulgaristan Burgaz;

Şehirde yaşayanların büyük bölümü Müslümandır ve Türkçe konuşmayı bilmektedirler. Bunun dışında: bağıra çağıra konuşan, saçlarını kazıtmış, Bulgar milliyetçiliği konusundaki aşırı tutumları hemen hissedilen gençler de görülüyor. Hatta: bazı yapıların duvarlarına “gamalı haç” işaretlemişler. Yine de, bunların ziyaretçilere pek sıkıntı yarattıkları söylenemez.

İKLİM

Bulgaristan Burgaz;

Burgaz bölgesinde: deniz ve karasal etkilerin egemen olduğu ıslak subtropikal iklim hakimdir. Yaz aylarında ortalama sıcaklık, Temmuz ayında 22.7 derece ve bu sıcaklıklar, Kasım ayına kadar 20 derece civarında gitmektedir.

Kış mevsiminde ise, sıcaklıklar ülkenin diğer bölgelerine kıyasla oldukça yumuşaktır ve hemen hemen hiç kar yağmaz. Kış ortalama sıcaklıkları, Ocak ayında 2.1 civarındadır. Yıllık ortalama sıcaklık ise, 12.3 derecedir.

PARA

Şehirde “leva” kullanılıyor ama birçok yerde dolar ve Euro da geçiyor.

GECE HAYATI

Bulgaristan Burgaz;

Şehirde, özellikle Türkler tarafından tercih edilen gece hayatı ve eğlence mekanı “Hotel Bulgaria” denilebilir. Burada: kumarhane dışında erotik showlar düzenleniyor ve bu konudaki meraklılar tarafından yoğun olarak tercih ediliyor. Ancak, yine de, bu şehirde gece hayatı için en çok tercih edilen yer “Slınçev Brag” yani “Sunny Beach” denilen yerdir.

NE YENİR

Bulgaristan Burgaz;

Şehir merkezinde birçok restoran var. Buraya has bir yemek türü göremedim. Ancak: örneğin, şehir merkezinde “Amstel” denilen bir restoran var, oraya uğrarsanız: yöresel lezzetlerden bir kısmını görebilirsiniz. Ayrıca, yine şehirde Happys Restoranları zinciri var, bunları da tercih edebilirsiniz.

Veya, yine şehir merkezinde, zengin menüsü ile dikkati çeken “Happy Bar and Gril” düşünülebilir.
Yöresel lezzetlerden “şopska” salata denemelisiniz.
Bir de: Seaside park alanına gittiğinizde, buraya has menekşeli dondurmayı tatmalısınız.
İçki olarak ise “limon aromalı kamenitza birası” düşünülebilir.

NE SATIN ALINIR

Bulgaristan Burgaz;

Burgaz şehri: süt ürünleriyle ünlüdür. Buradan, dönüşünüze yakın tarihlerde: Emmanter, Danish, Camembert peynirlerinden satın alırsanız, bu lezzetleri dönüşte de tatmak imkanına sahip olursunuz.

GEZİLECEK YERLER

ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Bulgaristan Burgaz;

Müze, Dmitri Brakolovym Todorov tarafından, 1873 yılında, Brakolova denilen yerde inşa edilen yapıda bulunmaktadır. Slavyanska bölgesindedir.
Müzede bulunan objeler, iki bölüme ayrılmıştır. Zemin katta: 19.yüzyıl sonuna kadar süren dokuma işçiliği ürünleri sergilenmektedir.

Bunlar arasında, özellikle köylü giysilerini süslemek için kullanılan objeler ilgi çekmektedir. Müzenin birinci ve ikinci katında ise: çeşitli ve doğal renklerde: ev eşyaları, kumaşlar, giysiler ve benzeri objeler sergilenmektedir.

Burada, ayrıca vitrinler içinde geleneksel halk kostümleri de sergileniyor ki. Müzenin en itibarlı koleksiyonu buradadır. Bunlar: 19. yüzyıldan itibaren, Burgaz bölgesindeki tipik ayinler ve kutlamalarda kullanılan festival giysilerinden oluşmaktadırlar.

ST CYRİLL VE AZİZ METODLY KATEDRAL KİLİSE

İtalyan mimar Rikardo Toskani tarafından, 1897-1907 yılları arasında yapılmıştır. Duvar resimlerinde, aziz Cyrill ve Methodius’un resimleri tasvir edilmiştir. Kilise, 1979 yılında, Bulgar Devleti tarafından, Ulusal öneme sahip kültür, mimari ve yapısal anıt olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Aleko Bogoridi Bulvarındadır. Burada: Burgaz bölgesinde bulunan, 14. yüzyıl ve öncesindeki döneme ait arkeolojik buluntular sergilenmektedir. Bunlar arasında: Karadeniz denizcilik tarihini yansıtan objeler, altın takılar, sanat nesneleri ve çömlekler bulunmaktadır.

LARGO

Burası, şehrin en ünlü caddesidir ve aynı zamanda şehirde en çok ziyaret edilen ve işlek yerdir. Burada: sokak müzisyenleri, dondurma-mısır satanlar, köşelerde küçük publar bulunuyor. Burgaz ruhunu keşfetmek için burayı ziyaret etmek gerekir.

Burada, ayrıca: Troykata Meydanı bulunuyor. Bu meydan: şehirdeki birçok konser, gösteri, kültürel ve sportif etkinliklerin düzenlendiği yer olarak bilinir. Aynı zamanda: Sovyet ordusu da, görkemli geçit törenlerini burada yapıyormuş.

Alexander caddesi boyunca: iki güzel havuz da bulunuyor ve bunların renkli fıskiyeleri, şehir ziyaretçileri tarafından en çok fotoğraflanan yerler olarak önem kazanıyor.

SAAT

Şehrin tartışmasız en gözde sembollerinden olan bu saat: 20. yüzyılın başlarında, Bogoridi ve Alexandrovska caddeleri köşesinde yapılmıştır. Saat: yıllardır Burgazlılar için buluşma ve toplantı yeri olarak tercih edilmiştir. Saat yakınlarında: birçok insanı, sürekli olarak birilerini bekliyor gibi görmek mümkündür.

PUSULA

Burgaz şehrindeki gezide, başlangıç noktası olarak tercih edilen “Hub” olarak bilinen, şehrin mimari merkezidir. Buraya, aynı zamanda “pusula” da denilir. Alexandrovska caddesi üzerinde bulunan ve bronzdan yapılmış pusula: Burgaz bölgesinde “sıfır” noktası olarak kabul edilmektedir.

Sanatsal bir güzellik arz etmektedir ki, kabartma görüntüleri olan, şık bir dekoratif tabak gibidir. Evet, bu ilginç eser: heykeltıraş Radostin Damaskov tarafından yapılmıştır.

AZİZ NİKOLAY MİRACLEWORKER ARCH

Burası: şehir merkezinde, yine şehrin sembollerinden olan bir sanat objesidir. Pusulanın yakınlarındadır. Sanatçı İvan Bahchevanov tarafından tasarlanmıştır. Metal ve taştan yapılmış bu eserde: Burgaz bölgesinin kutsal azizi Nikolay’ın: ikonografik görüntüsü, bir alçak kabartma ile sembolize edilmiştir.

Azizin kabartma yüze: doğu tarafına bakmaktadır. Bu yüzden, günün ilk güneş ışıkları, Azizin yüzünde parıldamaktadır.

Evet: bu eserin altındaki bölümden geçerseniz: hastalıklardan korunacağınız ve yeni enerji alacağınız, vücudunuzun yenileneceği rivayet edilmektedir. Sağlık ve refah için, objenin altındaki bölümden geçmek, ziyaretçiler için bir gelenek haline gelmiştir.

GRAMOPHONE

Largo bölgesindeki bu mimari anıt: şehrin sembollerinden birisidir. Eser, sanatçı Rusi Stoyanov tarafından tasarlanmıştır. Anıtın boyu, yaklaşık 2 metredir ve oldukça heybetlidir. Gramafonun çevresinde: kolunu çevirmek için çabalayan çocuklar görebilirsiniz.

Burgaz şehrinin yaşlıları: dikkatle gramafon kolu çevrildiğinde, gramafonun içinden sizi seven kişinin ismini duyabileceğinizi söylüyorlar.

DENİZ FENERİ

Deniz feneri, Burgaz Limanında bulunmaktadır. Merkez plajı ve iskeleden görülebilmektedir. İlk olarak, 19. yüzyılda faaliyete başlamıştır. Sabi Denev tarafından tasarlanmıştır.

CENTRAL BEACH

Burgaz şehri Karadeniz kıyısında olunca, elbette bu şehirde plajlar bulunuyor. Bu plaj: neredeyse 2 km. lik kumsalı ile, şehrin merkez plajıdır ve gerek Burgazlılar ve gerekse ziyaretçiler tarafından tercih edilmektedir. Plaj: seaside park alanındadır ve bu yüzden şehrin en yeşil ve keyifli yerlerinden birisidir.

Hemen yakınında Burgaz Feneri bulunur. Ziyaretçilerin rahatı ve konforu için duş ve soyunma odaları bulunur. Şemsiye ve şezlonglar ücretsiz sunuluyor. Ayrıca: yine plaj bölgesinde futbol, voleybol, plaj tenisi için spor tesisleri buluyor.

Bulgaristan’ın en büyük müzik festivali: burada düzenlenir. Ayrıca, yine burada, birçok ulusal ve uluslar arası nitelikte prestijli spor yarışmaları düzenlenir.

NORTH BEACH

Burası da, Seaside park boyunca uzanan, dinlenme, spor ve eğlence merkezidir. Plajın uzunluğu yaklaşık 1700 metredir ve genişliği ortalama 38 metredir. Sahilde bulunan kumluk alan: her gün temizlenmektedir. Plaj alanında: gündüz ve akşamları faaliyet gösteren: iki restoran, bar ve pub bulunmaktadır. Ayrıca, yine plaj alanında: iki futbol ve dört voleybol sahası bulunmaktadır.

SEA SİDE PARK

Burası, deniz kıyısında bir park alanı değil, aynı zamanda şehrin kalbi gibidir ve şehirdeki birçok sanatçı, romantik bir yer olarak burayı tercih etmektedirler.

Park alanı: Bulgaristan ülkesinin en güzel parklarından birisi olarak, 1910 yılında, peysajcı Georgi Duhtev tarafından inşa edilmiştir. Bu inşası sırasında: dünyanın birçok yerinden getirilen egzotik bitkiler kullanılmıştır ki, bu bitkiler, bugün bile parka egzotik bir hava vermektedirler. Park alanının uzunluğu 5 km. dir.

Tamamen gezmek istediğinizde, birkaç saat ayırmanız gerekir.

Evet: güzel bir yürüyüş yapmak, çok sayıdaki dinlenme alanlarını görmek ve birçok restoranda yöresel lezzetleri tatmak istiyorsanız, bu park alanının mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Yaz döneminde, bu park alanında: şarkı yarışması, foklör festivali, müzik festivali ve çağdaş sanat festivali düzenleniyor.

Deniz Casino

Sea Side Park merkezinde bulunan: Sea Casino: Burgaz şehrinin en sembolik yapılarından birisidir. Yapı: 1936 yılında yapılan, kumarhane projesi yarışmasını kazanan projedir. Tabii ismini düşününce, burasının bir kumarhane olmadığını belirtmem gerekir.

Burgaz Belediye Başkanı Atanas Sirekov tarafından yapılan yarışmada: 17 proje yarışmış ve Mimar Viktoria Angelova’nın bu projesi yarışmayı kazanmıştır. Proje tamamlanmasını müteakip 7 Ağustos 1938 tarihinde açılmıştır.

Yapı: bütün körfez manzarasına sahiptir ve ayrıca: denizden geçen gemilerden ve yakındaki iskeleden görülebilmektedir.

Günümüzde, bir kültür merkezi olarak kullanılmaktadır. Festivaller, film gösterimleri, sergiler ve düğün törenlerine ev sahipliği yapmaktadır. Hatta: 2011 yılında, yenilendikten sonra “Yılın Binası” ödülüne layık görülmüştür.

Pantheon

Seaside Park alanında bulunan anıt: Burgaz şehrinin sembollerinden birisidir. 1981 yılında dikilen anıt, anti faşizm anısına dikilmiştir. Heykeltıraş Valentin Starchev tarafından tasarlanmıştır.

1989 yılındaki siyasi değişikliklere kadar: anıtın orta kısmında “ebedi ateş” yanmakta ve askerler tarafından nöbet tutulmaktaymış. Günümüzde, anıt: bir buluşma yeri olarak kullanılmaktadır.

PETRO ZADGORSKİ GALERİSİ

Burası: ülkenin en eski sanat galerilerinden biridir. Yapı: Sinegog’u andırır. İtalyan mimar Ricardo Toscani tarafından, 1960 yılında yapılmıştır.

Galerinin koleksiyonunda: 2000 civarında, heykel ve sanat grafik eserlerinden oluşan bir topluluk bulunmaktadır. Ancak, bu eserlerin sanatçılarının tümü: Burgaz şehri sanatçılarıdır. Ayrıca: yine bölgeden toplanan dini ikon eserleri de ilgi çekiyor.

AKVE KHALIDE-THERMOPOLİS

Burası: antik ve ortaçağ dönemlerinde iskan edilmiş bir bölge olarak dikkat çekmektedir. Buraya ulaşmak için, şehir merkezinden şehir içi otobüsleri kullanabilirsiniz.

Aqua Calidae

Burası, BAlneoloji kompleksi üzerinde bulunan ve kuzeyden güneye 85 metre uzunluğunda bulunan, dünyanın en büyük şifalı maden suyu alanı olarak bilinir. Alan: Thermopolis şehrinin ucunda, yüzyıllardır var olmuştur. Şehir ziyaretçileri, yüzyıllar boyunca burayı ziyaret etmişlerdir.

Mineral Bölümler

MÖ.1000 yıllarında: Thermopolis şehri: burada bulunan sıcak mineral kaynakları çevresinde inşa edilmiştir.

Hatta: bölgede yaygın bulunan “üç periler” efsanesi: insanları buraya özellikle çekmiştir. 16. yüzyılda, Kanuni Sultan Süleyman: suyun iyileştirici niteliklerini öğrenince, buraya o dönemin en modern Türk hamamını inşa ettirmiştir.

Zaten, şehrin ismi de: “Calidea” da “sıcak şehir” anlamında “Therma” veya “Thermopolis” olarak kullanılmıştır. 6. yüzyılda, eski köy banyoları genişletilmiş ve kale duvarları inşa edilmiştir. Roma döneminde ise, İmparator Trayan: hamama kadar ulaşan yol inşa ettirmiştir.

Yine imparator Septimius Severus döneminde, hamam bölgesinde, özel kutlamalar ve spor oyunları düzenlenmiştir. İmparator Tiberius II nin eşi Anastasia: burada iyileşmiş ve yerel kiliseye, minnettarlığını ifade etmek için yardımda bulunmuştur. 13. yüzyılda, haçlı seferleri sırasında, Latin şövalyeleri burada ağırlanmıştır.

Üç Periler Efsanesi

Bölgede anlatılan bir efsaneye göre: üç bakire kız: antik şehri ve Aqua Calidae arasındaki şifalı suların bulunduğu bölgeyi korumak için hayatlarını adamışlardır. Ancak: kızlar, verdikleri sözü tutamazlar ve günah işlerler. Bunun üzerine: tanrılar tarafından cezalandırılırlar ve taşa çevrilirler.

Bölgenin bugünkü durumu

Evet, bu antik kent alanına ziyarete giderseniz: kent duvarı, kuzey kapısı ve dükkan ve mutfaklar ve hamam kompleksinin bulunduğu yerde, doğu kanadında ortaya çıkarılan 8 odayı görebilirsiniz.

Hamam kompleksinin, özellikle ısıtma sisteminin benzersiz olduğu söyleniyor. Mevcut kil borular ile: sıcak su ve sıcak hava dolaştırılarak taş zemin döşemesi ısıtılıyormuş. Mermer kaideler ile iki katmanlı havuz da, ilgi çekiyor.

Bölgede yapılan arkeolojik araştırmalarda: 200 civarında sikke, mücevher ve kült nesne bulunmuştur. Bunlar arasında en değerli olanlar: Trakya kült gümüş balta, üzerinde oyulmuş bir imparatorluk kartalı bulunan toprak minyatür obje, gümüş madalyon, özerk bronz sikkelerdir.

AZİZ ANASTASİA ISLAND

Ada, Karadeniz kıyısında, Burgaz körfezinde bulunmaktadır. 1959-1990 yılları arasında “Bolşevik” adası olarak bilinmektedir. Buraya ulaşmak için, Seaside Park alanındaki teknelere binmeniz gerekiyor.

Volkanik adanın deniz seviyesinden yüksekliği, 12 ile 17 metre arasında değişmektedir.
Ada hakkındaki efsanelere göre: adanın bir manastır gurubunu barındırdığı ve zaman zaman korsan baskınlarının olduğu hakkındadır.

Bu korsan baskınlarında, adada bulunan rahiplerin kiliseye saklandıkları ve kendilerine yardım etmesi için Aziz Anastasia’ya dua ettikleri söylenir. Aziz Anastisia, rahiplerin bu dualarını duyar ve korkunç bir fırtına göndererek iki korsan gemisini yok eder.

Hatta: bugün, bu yok olan korsan gemilerinin fosilleşmiş kalıntılarının bir kaya üzerinde bulunduğu ve dikkatlice bakılırsa görülebileceği söylenir. Günümüzde de, adayı basan bu korsanların, hazinelerini adada toprağa gömdükleri ve bu hazinenin ölü korsan hayaletleri tarafından korunduğu söylenir.

Manastır

Adadaki manastır: üzerinde kilise bulunan tek Bulgar adası olarak buraya ayrı bir önem vermektedir. Manastırın 15. yüzyıldan kaldığı ve yıllar boyunca birkaç kez korsan baskınları sonucunda yakılarak yok olduğu ve sonrasında yeniden yapıldığı biliniyor.

Daha sonraki süreçte ise: manastır bir hapishane olarak kullanılmış ve 1923 yılında ise terk edilmiştir. 1925 yılına gelindiğinde, burası yeniden hapishane olarak kullanılmaya başlanmış, ancak aynı yılın Temmuz ayında, 43 mahkum, iki kürekli tekneyle buradan kaçmış ve manastır: onların anısına bir süre, müze olarak kullanılmış, günümüzde ise, otel olarak kullanılmaktadır.

Deniz Feneri

Adada bulunan deniz feneri: 1889 yılında bir Fransız şirketi tarafından yapılmıştır. Deniz seviyesinden 40 metre yükseklikteki fenerin ışığı, yaklaşık 10 km. lik mesafeden görülmektedir. Günümüzde görülen deniz feneri ise: 1912 yılında, adanın kuzey kesiminde yapılmış ve 1914 yılından bugüne, hizmetini sürdürmektedir.

Evet, günümüzde burayı ziyaret ederseniz: daha önce söz ettiğim gibi manastır otelde konaklayabilirsiniz. Otelin restoranında ise, tüm Burgaz körfezinin muhteşem manzarasını izleyerek, yörenin otantik yemeklerini tadabilirsiniz.

PHOROS/POROS ANTİK KENTİ

Foros Peninsula: şehir merkezinde, Poda bölgesindedir. Burada: 2008 yılında ilk arkeolojik çalışmalar yapılmış ve kayıp şehrin kalıntıları bulunmuştur. Bu kalıntılar: antik ve ortaçağ kalesi ve liman şeklindedir. Arkeologlar: Burgaz tepe üzerinde ise, efsanevi eski kulenin kalıntılarını bulmuşlardır. Bu buluntular sonucunda, yörenin, en az 20 yüzyıllık bir geçmişi olduğuna inanılmaktadır.

Buradaki kale: Roma imparatoru Antoninus Pius tarafından, 2. yüzyılın ortalarında, Mandrensko gölünün boğazını korumak için inşa edilmiştir. Hatta: günümüzdeki “Burgaz” isminin, burada bulunan muhtemel “Burgi” yani “kuleler” den geldiği düşünülmektedir.

Bu bölge, Bulgar tarihi açısından da büyük önem taşımaktadır. 14 yüzyıl başlarında, Bulgar Çarı Teodor Svetoslav: Karadeniz bölgesinde, hakimiyet alanını arttırmak için mücadeleye başladı.

Bunun üzerine, Bizans imparatoru, Bulgarları durdurmak için acele bir ordu hazırladı ve 1304 yılında, Mandrensko gölü yakınlarında Bizanslılar ile Bulgarlar arasında yapılan büyük savaşı: Bulgarlar kazandı.

SUNNY BEACH-SLINCEV BRYAG

Burası, Bulgaristan ülkesinin tatil merkezidir. Burada: çok sayıda oteller, barlar, clupler ve güzel plajlar bulunuyor.

Şehir merkezinden otobüse bindiğinizde, 20-30 dakikalık bir yolculuk sonrasında buraya ulaşmak mümkündür. Gerek deniz ve gerekse eğlence için burası tercih edilebilir. Eğlence hayatı sabaha kadar sürüyor. 4-5 tane mekan var, hepsi ayrı tarzlardadır. Tek benzerlikleri: bu mekanlarda görülen kızlar. Bunlar en şık elbiselerini giymiş, saçlarını yaptırmış olarak burayı mekan ediniyorlar.

Ayrıca: yine burada kumarhaneler ve erotik showlar ilgi çekiyor. Yalnız deniz girmeyi düşünenlerin, Karadeniz’in hırçın ve dalgalı yapısını unutmamaları gerekir. Hatta: kıyıdan itibaren deniz içinde ilerledikçe, büyük bir bölümün tamamen yosun kaplı olduğu da denizin tadını kaçırıyor.

Özellikle şehir ziyaretçilerinin büyük bölümü: burayı tatil için tercih ediyorlar. Burgaz yerlileri ise, daha çok şehir merkezindeki plajları tercih ediyorlar, buraya pek gelen olmuyor. Ancak: şehrin ünlüleri ve futbolcularının burayı tercih ettikleri söyleniyor.

DEULTUM ANTİK ŞEHRİ

Burgaz şehir merkezinin güney batı kısmında, şehir merkezine 18 km uzaklıktadır. Mandrensko gölü kıyısındadır.

Roma dönemine ait şehir: MS 69 yılında, İmparator Flavius Vespasianus tarafından, emektar Romalı askerler için kurulmuştur. Bu Romalı askerler: Legio Octava Augusta denilen “Sekizinci Augustus Legion” olarak bilinmektedirler.

Savaş bittiğinde, Roma hukukuna göre, emektar askerler, kendilerine savaş hizmetinin karşılığı ödül olarak, yeşil topraklar verilmesini isterler ve bunun üzerine, burası kurulur ve kendilerine tahsis edilir. Zamanla şehrin sınırlarını genişletmek için, küçük küçük ve “burgu” denilen kuleler kurulur. Burgas şehri, ismini bu kulelerden almaktadır.

Evet, zamanla genişletilen şehir, eyaletteki en zengin şehirlerden birisi haline gelmiştir. Şehir, 2. yüzyılda, büyük surlarla korunuyordu. Çok iyi bir su temin ve kanalizasyon sistemi vardı. Hatta: dünyada, yöne göre yönlendirilmiş ilk dikdörtgen sokak ağı sistemi (Hippodamos sistemi) burada kurulmuştur. Ayrıca: yerden ısıtmalı hamam sistemi, şehrin zenginliğinin en büyük kanıtlarından birisidir.

5 bin metre karelik bir alana sahip, ilk dikdörtgen sur: 4. yüzyılın ortalarında inşa edilmiştir. Ortaçağ başlarında ise, kasaba: Bulgaristan ve Bizans arasında önemli bir sınır noktası olmuştur.

Evet, takip eden dönemde; 1988 yılında burada başlayan arkeolojik kazılarda: birçok heykel, yazıtlar, seramik ve küçük buluntular bulunmuştur ve bunlar günümüzde Burgaz Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Burada bulunan kale kalıntıları ise: Bulgar Devleti tarafından mimari anıt olarak kayıt edilerek koruma altına alınmıştır. Burayı ziyaret ederseniz görebilecekleriniz: Roma dönemine ait asker banyosu, 3-4 yüzyıllardan kalma kamu binaları, nehrin güney kıyısında 5-14. yüzyıllardan kalma küçük bir ortaçağ kalesi, 9.yüzyılda Çar Boris I. Döneminde inşa edilmiş bir kilise.

Ayrıca: yine burada eski Bulgar sınırını oluşturan “Erkesia” nın en iyi korunmuş bölgelerini de görebilirsiniz.

Burada yol boyunca: antik ve Hıristiyanlık dönemine ait tapınaklar, yazıtlar ve diğer mimari bulgular görülebilir.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü

20160807_170234
Macaristan Budapeşte Buda bölümü

Budapeşte şehrinin “Buda” olarak bilinen bölümü, Tuna nehrinin bir kıyısında ve şehrin tarihi özellikleri ve güzellikleri öne çıkan bölümüdür.

Burası, Peşte bölümünden ayrı olarak tamamen tarihin öne çıktığı bir yerdir. Tarihi yerleri sevenler, burada bol miktarda tarihi güzellik bulacaklardır.

ZİNCİRLİ KÖPRÜ-LANC HİD

Orijinal ismi “İsnat Lansit” dir. Burası, çok büyük bir Macar olarak kabul edilen Macar Bilimler Akademisi Başkanı olan Kont İsvan Seçeni tarafından yaptırılmıştır. İsvan Seçeni babasını bir kış döneminde babasını kaybeder, ancak Tuna nehri buz tutmuştur ve karşıya geçemez.

Bunun üzerine “buraya bir köprü yaptırmamız lazım” diyerek çalışmaları başlatır. Önce maddi anlamda çalışmalar tamamlanır ve arkasından İngiltere’den demir malzemeler satın alınır.

İskoç inşaat mühendisiyle anlaşılır ve 1842 yılında bu köprünün yapımına başlanır. Yapılış 7 yıl sürer ve köprü 1849 yılında tamamlanır. Ancak 1945 yılında, Naziler, müttefik kuvvetlerin kullanımını önlemek için köprüyü havaya uçururlar.

Tam 100 sene sonra, 1949 yılında, köprü tekrar ayağa kaldırılır. Şehrin ilk köprüsü ismini, birer gerdanlığı andıran asma zincirlerden almaktadır.

Uzunluğu 380 metre, genişliği 16 metredir. Her iki ayak başında da aslan heykelleri vardır. Söylentiye göre: köprüyü yapan mimar, eğer köprü bittiğinde hata olursa, kendini öldüreceğini söyler ve köprüyü hatasız yapar.

Halk, köprüde hiçbir statik ve mimari hata bulamaz. Ama, bir çocuk hata bulur.

Aslan heykellerini yapan heykeltıraş, aslanların dillerini yapmayı unutmuştur. Çocuk, aslanların dillerini yutup yutmadıklarını sorar. Bunun üzerine, aslanların dillerinin olmadığı anlaşılır ve köprüyü yapan mimar, Tuna nehrine atlayarak intihar eder ve ölür. Köprü üzerinde, her zaman, hediyelik eşya satıcılarını görebilirsiniz.

20160807_164253
Macaristan Budapeşte Buda bölümü

Şehrin bu bölümünde, en büyük özellik taşıyan yer “kale” bölümüdür. Zincirli köprüden geçerek ulaşacağınız bölümde, “coğ-wheel tran” isimli feniküler kullanarak kaleye çıkabilirsiniz. Tabii yorulmayı göze alanlar için, hemen fenikülerin yanında yaya yolu da var.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü Kale Tepesi
20160807_163541
Macaristan Budapeşte Buda bölümü Kale Tepesi
20160807_163459
Macaristan Budapeşte Buda bölümü Kale Tepesi

KALE TEPESİ

13.yüzyılda, Buda şehri, burada gelişmeye başlamış. Moğol saldırılarından sonra, 1255 yılında, Kral Bela, kalesini buraya kurarak, Buda’yı başkent yapmış. (Daha önceki başkent, Moğol saldırıları sonucu yıkılan Estergon) Osmanlı saldırıları sonucu kale yıkılmış, ancak daha sonra yeniden yapılmış. Surlar, orijinaline uygun olarak yeniden inşa edilmiş.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü

Burası

UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mirası Listesine konularak, koruma altına alınmış. Zamanında, kaleyi kuşatan Türkler, hiçbir direnişle karşılaşmadan kaleyi ele geçirmişlerdir. Ancak: Türklerin, buradaki sarayı harabeye çevirdiğini söylüyorlar.

Daha sonra: Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun sarayı olacağı zaman, saray yeniden inşa edilmiş. Sonra, II. Dünya Savaşında tekrar hasar görmüş. Şu an göreceğiniz saray: geçmişi size hatırlatacak seviyede değildir.

Kale yakınlarında bulunan “Terör Müzesini” gezdiğinizde, bu sarayın eski halini ve geçirdiği evreleri anlamak mümkündür.

Bu gezintiyi akşam saatlerine bırakırsanız: Tuna nehrinin gün batımında ne kadar güzelleştiğini görebilirsiniz. Zaten, Budapeşte şehri dünyanın en iyi ışıklandırılan 3’ncü şehri olarak seçilmiştir.

Kalenin ortasında, hemen kilisenin yanında bulunan avluda bir kuyu göreceksiniz. Bu kuyu, söylenenlere göre “zina” yapanların canlı canlı atıldıkları bir kuyu imiş.

Bu arada, unutmadan, Kale tepesinde, Lovas sokağında, Son Buda valisi Abdurrahman Avni Arnavut Paşa’ya ait bir mezar taşı var. Son vali Paşa; şehri kuşatan Avusturya ordusuna karşı, 2.5 ay direnmiş.

Ancak, Avusturyalılar, 1666 yılında, Budin şehrine girerek, 145 yıllık Türk hakimiyetine son verirler. Paşa, çarpışmalar sırasında şehit düşer.

Ancak, Macarlar Paşayı unutmazlar ve şehit düştüğü yere, çok daha sonraları dikilen bir anıt üzerine, son derece centilmence bir yazı yazarlar.

145 yıllık Türk egemenliğinin son Buda valisi Abdurrahman Arnavut Paşa, bu yerin yakınında 1686 Eylül ayının 2.günü, yaşamının 70 yılında, maktul düştü, kahraman düşmandı, rahat uyusun.” Bir tepede: yolun ortasında, minik bir anıt, daha doğrusu üzeri yazılı bir taş görülüyor.

20160807_163821
Macaristan Budapeşte Buda bölümü SZENT MATTHİAS KİLİSESİ
20160807_164652
Macaristan Budapeşte Buda bölümü SZENT MATTHİAS KİLİSESİ

 

20160807_164253
Macaristan Budapeşte Buda bölümü SZENT MATTHİAS KİLİSESİ
20160807_165130
Macaristan Budapeşte Buda bölümü SZENT MATTHİAS KİLİSESİ

 

SZENT MATTHİAS KİLİSESİ

1015 yılında yapılmış. Meryem Ana adına inşa edilmiş. Çatısı: renkli Macar çinileriyle kaplı. Ülkenin ikinci büyük kilisesidir. Burası var olan bir kiliseye Kral Matthias tarafından ilave edilerek yaptırıldığı için ve Matthias’ın evlilik töreni burada yapıldığı için onun adı ile anılmaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman, şehri ele geçirdiğinde: burası yaklaşık 150 yıl boyunca cami olarak kullanılmış ve kendisi, ilk cuma namazını, burada kılmıştır. Günümüzdeki kulelerden biri, o dönemde cami minaresi olarak kullanılmıştır.

150 yıl boyunca cami olarak kullanılan yapı, daha sonra kiliseye çevrilmesine rağmen: kıbleyi gösteren Osmanlı Mihrabı yerinde bırakılmış. Vaiz kürsüsü, Fresk ve Gotik şapel, ayrıca görülmeye değer diğer unsurlardır.

Takip eden tarihi süreçte: 1896 yılında: büyük bir restorasyon yapılmış ve bugünkü görünümünü o zaman almıştır. Yani, 19’ncu yüzyıl sonlarında, Milenyum döneminde yeni Gotik mimari tarzı ile ortaya çıkmıştır.

Kilisenin dış cephesindeki muhteşem mozaikler mutlaka ilginizi çekecektir, bu mozaiklerde İncil’den alıntı birçok olay tasvir edilmiştir. Kilisenin içine girmedim. Günümüzde: kilisenin önündeki meydan: turistlerin uğrak yerlerinden biridir ve her zaman kalabalıktır.

Zaten, turla gelenler, doğruca buraya getiriliyorlar. Biraz ileride, Tuna nehrinin ve şehrin muhteşem manzarasını görmek mümkündür. Macarlar; burada turistlere sanatlarını sergiliyorlar, özellikle: keman çalanları görebilirsiniz.

Zaten: keman, Çigan müziğinin etkileşimi sonucu, Macaristan’ın çoğu yerinde, etkin olarak çalınıyor. Kilisenin önünden: aşağıya doğru yürüyoruz. Bu yol sizi, doğruca bir saraya götürüyor. Kilisenin yanındaki düz bina Hilton Otelidir.

Dünyanın en pahalı “Hilton” u, hemen bu tarihi kilise ve burcun yanında, tüm modernliği ile sırıtıyor. Macarlar bundan hoşlanmıyorlar ve buraya “kalenin çıbanı” diyorlarmış. Hani: en başta söylemiştim ya, eski ve yeni yan yana. Nasıl becermişler, buna nasıl izin verilmiş bilmiyorum, muhteşem bir tarihi eser, hemen yanı başında, muhteşem bir modern yapı, ama elbette sırıtıyor.

20160807_164622-1
Macaristan Budapeşte Buda bölümü Sandor Sarayı
20160807_164338-1
Macaristan Budapeşte Buda bölümü Sandor Sarayı
20160807_163137-1
Macaristan Budapeşte Buda bölümü Sandor Sarayı

KRALİYET SARAYI-SANDOR SARAYI

Kalenin alt bölümünde kurulmuştur. Kraliyet Sarayı deniliyor ama burada kraliyet ailesi yaşamamıştır. Osmanlı şehri terk ettikten sonraki gelişme sürecinde 1700’lü yılların ortalarında, Maria Teressa’nın başlattığı bir çalışma, sonrasında 19’ncu yüzyıl sonlarında özellikle Milenyum dönemini içine alan süreçte, Kayzer Joseph’in tamamlattığı bir yerdir.

O yüzden, kraliyet sarayı unvanını almıştır. Burası: ülkenin ulusal sembollerinden biri. Çünkü: yapıldığı 13.yüzyıldan bugüne kadar, birçok savaşlara ve işgallere şahitlik etmiş. 3 kez tahrip edilmiş ve o dönemlerin mimari usullerine göre, yeniden yapılmış.

Günümüzdeki Neo-klasik yapısına: II. Dünya Savaşından sonra kavuşmuş. Peşte bölümündeki Parlamento Sarayı gibi, Buda bölümünde de, Kraliyet Sarayı, bölgelerin simgesi olmuş durumdalar. Günümüzde müze olarak kullanılıyor. İçinde ulusal galeri, ulusal kütüphane ve müze bölümleri vardır.

Hemen arkasında, muhteşem bir müze var. Kraliyet Sarayı içinde: Macar Ulusal Galerisi var. Bu bölgede: bunlar dışında: Macar Milli Galerisi (Nemzeti Galeria: giriş ücreti, 300 Macar Florinti) ve Milli Szechenyi Kütüphanesi de bulunuyor. Burada: tarihi değerlere sahip, Macar sanatı örnekleri sergileniyor.

Ortaçağdan kalan dini motifler, ahşap ikonlar, Altar panoları ve çeşitli dönemlere ait yağlı boya tablolar var. Evet, gerçekten çok zengin bir koleksiyon var.

Bu koleksiyonun yelpazesi ise, çok geniştir. Kraliyet Sarayı bahçesinden: Tuna nehrinin görüntüsü muhteşem. Evet, burayı da gezdikten sonra, kiliseye doğru geri yürümeye devam ediyoruz.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü Fısherman’s Bastion

FISHERMAN’S BASTİON. (BALIKÇILAR BURCU)

Burada: 7 tane kule/burç var. Bu burçlar, buraya gelen 7 Macar boyunu temsil ediyor. Yapının başlangıç tarihi: 1895 yılı olmasına rağmen, bitirilişi 1902 yılı civarıdır. Yani “Milenyum” düzenlemeleri sırasında yapılmıştır. Burçlar: oldukça estetik ve akşam güneşi, üstlerine vurduğu zaman, oldukça fotojenik oluyorlar.

Ortaçağdan kalma bir balık pazarı olarak yapıldığı için, bu ismi almış. Burç: Tuna nehri ve Peşte bölümüne: tepeden bakıyor. Merdivenleri ve terasları ile, etkileyici bir manzarası var. Kilise ile arasında: Hıristiyanlığın Macaristan’ın resmi dini olarak benimsenmesini sağlayan Aziz İstvanın, at üzerinde bir heykeli var. Kilisenin biraz daha batısında: 18.yüzyılda veba salgınından kurtulmanın anısına bir heykel dikilmiş.

Burcun bulunduğu meydanın arkasında ünlü bir kafe var.

MİRO KAFE

Burası: Ressam Miro’nun yeri gibi bir yer. Dekorasyonu ilginç. Sandalyeleri: eğri-büğrü ve demirden yapılmış. Turuncu, lacivert duvarları ve hoş atmosferi ilginizi çekebilir. Burada: dinlenme molası vermenizi öneriyorum. Akşamları: canlı müzik eşliğinde yemek servisi de yapılıyor.

Özellikle: Macarların ünlü çorbası olan: gulyaş tadabilirsiniz. Gulyaş: yemek bölümünde açıkladığım gibi: ülkemizde yapılan tas kebaba benziyor. Bunun daha sulu hali. İçinde bulunan ana malzemeler ise: patates ve sığır eti. Bu çorba: küçük bir bakraç içinde servis ediliyor. Suyu: kıvamlı ve baharatlı, kırmızı.

Buda kalesine çok yakın bir yerde: bir müze var.

TÖRTENETİ MUSEUM (BUDAPEŞTE TARİH MÜZESİ)

Budapeşte’de bulunan arkeolojik nesneler sergileniyor. Budapeşte’nin Roma döneminden, Ortaçağ’a, Ortaçağ’dan günümüze uzanan yolculuğuna ilişkin, her türlü nesne sergileniyor.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü Buda Yakasının diğer Bölümü

BUDA YAKASININ DİĞER BÖLÜMÜ

Buda yakasının, diğer bir önemli bölümü: Geller Tepesi. Buraya: hem yürüyerek, hem de araba ile çıkabilirsiniz. İsmini: zamanın başpiskoposu Gellert’den almış.

GELLERT TEPESİ

Burası, şehrin diğer bir yüksek noktası. Bu tepede: 14 metre yükseklikte, barışı simgeleyen ve elinde defne dalı tutan bir kadın heykeli var. Bu heykelin adı: Özgürlük Anıtı. Bu anıt: 1945 yılında, Rus ordusu tarafından, Budapeşte şehrinin kurtarılışı anısına dikilmiş. Tuna boyunca, hemen her yerden görülüyor. İhtişamlı ve devasa bir anıt.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü Gallert Tepesi

Tepenin eteklerinde, Gellert’in bir anıtı var. Anıtın kaidesinden aşağıya kat kat yapılmış şelale de huzur dolu bir etki yaratıyor. Bu tepede: ünlü Kazanova’nın evi de bulunuyor, zaman bulursanız bu evi de görün. Buradan yani tepeden şehri seyredip, aşağı inince, bu bölgedeki son görülecek yer olan: Gülbaba Türbesi var.

GELLERT TEPESİNİN HİKAYESİ

Bu tepede: Bishop Gellert’in bir heykeli bulunuyor. Gellert: Macarların Hıristiyanlığa geçmesinde önemli rol oynamış bir isim. Başlangıçta pagan olan Macarlar, kendilerine sorulmadan Hıristiyanlığı zorla kabul etmek zorunda kalmışlar.

1000 yılında, Macar kralı St. Stephen: bir misyoner olan St. Gellert’i; Macaristan’a davet eder. Gellert: krala, Macarların Hıristiyanlığı kabul ettiğine dair bir kağıt imzalatır ve Macarlar istemeden, Hıristiyanlığı seçmiş olurlar.

Ama, bu duruma kızan Paganistler: St. Gellert’i bir fıçının içine koyarak, bu tepeden aşağıya yuvarlarlar ve o günden sonra, bu tepenin adı: Gellert tepesi olarak anılmaya başlanır.

RUDAS KAPLICASI

Gellert tepesinde. Bu kaplıca: Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılmış. Yalnızca, belli gün ve saatlerde, erkek ve bayanlar, aynı anda kaplıcayı kullanabiliyorlar. O yüzden, buraya gitmeden önce açık olup olmadığını öğrenmenizde yarar var.

GELLERT OTELİ

Görsellik açısından, muhteşem bir otel. Daha önce söylediğim gibi: Macarlar, bu şehirde, eski yapılar ile yeni ve son derece lüks, modern yapıları, aynı bölgede tasarlayarak, eski ve yeni arasında muhteşem bir görsellik yaratmışlar.

Hoş bu durum, bazılarınca garipseniyor. Ama: sonuçta, bu onların tercihi. Evet, bu lüks ve muhteşem görüntülü otelin, kaplıcası da var.

Gellert tepesine çıkarken veya inişte: bir mağara var. Bu mağaranın içine oyularak yapılmış bir kilise var. Bunu da gezebilirsiniz. Burası halen faaliyetle olan bir kilise.

Gellert Tepesinden, Tuna nehrinin kıyısına inerken, karşınıza: Edıms Meydanı ve sıfır taşı çıkıyor. Bu nokta: şehirden, bütün mesafelerin hesaplandığı bir başlangıç noktası. Hatta, şehir ile İstanbul arasındaki uzaklığın: 1335 km. olduğu sıfır şeklindeki bu büyük taşa yazılı. Sıfır taşının hemen karşısında: zincirli, diğer adı ile aslanlı köprü bulunuyor.

Macaristan Budapeşte Buda bölümü Gülbaba Türbesi

GÜLBABA TÜRBESİ

Tuna nehrinin sağ tarafında yükselen tepenin doğuya bakan yamacında bulunuyor. Türbenin bulunduğu semt; şehrin en pahalı semtlerinden birisidir. Osmanlıların Macaristan’ı ele geçirmesi sırasında: Gülbaba, Buda şehrinin kuşatmasına katılmış. Söylenenlere göre: Buda şehrine, gülü ilk tanıtan, gül baba olmuş.

Kendisini, Türkler kadar Macarlar da sevmişler. 1548 yılında öldüğünde: cenaze namazına, Kanuni Sultan Süleyman ile birlikte, 200 bin kişi katılmıştır. Aslen Ispartalı olan Gül baba; başında taşıdığı güllerden dolayı, bu adla anılmış.

Ancak, aksi bir görüş daha vardır. Yine güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgilere göre: Gül baba olarak tanınan bu kişi: İstanbul, Taksim’de şu anda Galatarasay Lisesinin bulunduğu yerde yaşayan ve aynı yerde muhteşem gül bahçelerinin olmasıyla tanınan bir kişidir, bu kişi güllere karşı meraklıdır ve Buda şehrine geldiğinde, burada da gül kültürünü geliştirmiştir. Evet, hangisi doğru, yorum yapmıyorum.

Türbe: Avrupa’da, Türkiye Cumhuriyetinin restore etmesine izin verilmiş, ilk Türk mimari eseri olma özelliğini taşıyor. İçinde: yeşil sandukası var. Ayrıca: bahçesinde, gül babanın bir heykeli bulunuyor.

Başındaki güllere dikkat edin. Kendisi için burada yapılan türbe: günümüzde Macarlar tarafından, o günlerdeki sevgi ve saygının anısına: titizlikle ve saygıyla korunuyor. Mayıs-Ekim ayları arasında, burayı ziyaret etmeniz mümkündür.

Ancak, şehre tur ile gittiyseniz, büyük olasılıkla tur sizi buraya götürmeyecektir. Bence görmelisiniz.

ŞEHRİN BUDA BÖLÜMÜNDE ALIŞVERİŞ

Buda yakasında alışveriş düşünürseniz, burada önerebileceğim yer: Moskova Meydanındaki: Mamut isimli alışveriş merkezidir. Bu merkez: aynı zamanda uygun fiyatları ile tercih edilmelidir.

Ayrıca, yine bu alışveriş merkezinin hemen altında çok büyük bir süpermarket var, bütün ihtiyaçlarınızı en uygun fiyatla, buradan karşılayabilirsiniz.

Moskova Meydanı: gerek metro hattı, gerek otobüsler ve gerekse alışveriş merkezleri ve fast food yemek yerleri ve restoranları ile çok canlı bir yer, akşam geç saatlere kadar açık kalan bakkal türü küçük satıcılar var.

Macaristan Budapeşte şehrinin Peşte bölümü gezi yazısı için Budapeşte Peşte bölümü

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü

Peşte bölümü: şehrin “yeni şehir” bölümüdür. Yani, Tuna nehri şehri ikiye ayırıyor.

Buda bölümü tarihi ve peşte bölümü yeni şehir olarak geçiyor. Peşte bölümündeki yapılaşma yeni, bu bölümde tarihi bir yer göremezsiniz ama buranın en özel yeri Kahramanlar Meydanıdır.

Gezimize başlamak için, bulunduğumuz yerden, herhangi bir şekilde: Kahramanlar Meydanına geliyoruz. Örneğin: M1 metro hattına binip, “Hösök Tere” istasyonunda inebilirsiniz.

Hemen karşınıza, şehrin en muhteşem meydanı çıkıyor. Yürüyerek buraya ulaşmak isteyenler ise: Andrassy yolunu ve Oktogon meydanını geçerek, buraya ulaşabilirler.

20160809_152242
Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Hösök Tere
20160809_152028
Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Hösök Tere

 

20160809_152024(0)
Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Hösök Tere

 

HÖSÖK TERE (KAHRAMANLAR MEYDANI)

Burası, gerçekten görülmesi gereken yerlerden biri, Budapeşte şehrinin kalbidir. Resmi törenler ve kutlamalar, hep burada yapılır. Şehre gelen yabancı devlet adamları, burayı ziyaret ederler. Gündüz: turistleri taşıyan otobüsler, meydanı doldurur. Turist gurupları: bu meydanda, uzunca bir süre kalıyorlar. Ancak: meydandaki Macar krallarına ait heykeller gerçekten muhteşem ve görülmeye değerdir.

Şehrin bulunduğu yere, ilk önce Romalılar gelmiş. Ama günümüz Macarlarının ataları, Kral Arpat önderliğinde, Urallardan göç edip, 896 yılında buraya gelmişler. İşte bu Kahramanlar Meydanı da, 1896 yılında, Macarların bölgeye gelişlerinin 1000. yılı anısına yapılmış. 7 atlı heykel, şehri kuran 7 Macar Kabilesini temsil ediyor.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Hösök Tere

Meydanın orta yerinde: Macar ayaklanmasında ölenler için yapılmış, sembolik bir mezar bulunuyor.1956 yılında, Sovyetler Birliği yönetimine başkaldıran, Macarların, oldukça sert önlemler ile bastırıldığı ve binlerce insanın yok edildiği söyleniyor.

Meydanda

Yarım daire şeklinde yerleştirilmiş sütunların altında: Türklere ve diğer düşmanlara karşı savaşmış, Macar krallarının heykelleri var. Bu heykellerin altında ise: bu kralların kahramanlıklarını gösteren, kabartmalar bulunuyor. Yani: her bir heykelin kaidesindeki küçük rölyefte, o kişinin yaşamındaki en önemli olay anlatılmış.

Ortadaki sütunda: biraz önce söylediğim gibi: 7 Macar Kabilesini temsil eden heykeller bulunuyor. Onların üstünde: Cebrail meleğinin heykeli var. Elinde ise: kutsal Macar tacını tutuyor. Muhteşem bir meydan. Her yanı heykellerle dolu. Bu heykelleri görmek için mutlaka zaman ayırın.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü

Akşam saatlerinde, meydan, kay kay ve bisiklet kullananlar tarafından işgal ediliyor. Bunlar, yaz günleri, geç saatlere kadar, meydan ve çevresinde, akrobatik hareketler yapıyorlar.

Gece olunca, muhteşem bir ışıklandırma, meydana bambaşka bir hava veriyor. Yani: Roma’da Aşk Çeşmesi bölgesinde olduğu gibi, burayı da, gerek gündüz ve gerekse gece ışıklandırıldığında ayrı ayrı görmenizi öneriyorum.

Evet, bu meydandaki ve hemen arkasındaki parkta gezimiz bittikten sonra: meydanın iki yanında bulunan müzeleri gezeceğiz. Bunlar: Güzel Sanatlar Müzesi ve Sanat Sarayı. Ayrıca: biraz ilerideki bir bölümde, Ziraat Müzesi var.

SZEPMUVESZETI.(GÜZEL SANATLAR MÜZESİ)

Ön cephesi, kahramanlar meydanına bakıyor. Hemen karşısında ise, Sanat Sarayı var. Güzel Sanatlar Müzesi: antik Yunan, Mısır, Roma sanatı örneklerinden tutun, Alman, Hollanda, Flaman, İtalyan, İspanyol, Fransız, İngiliz ressamlarının türlü dönemlere ait eserlerden oluşan, çok büyük bir koleksiyona sahip.

19-20.yüzyıl sanatından da eserlerin sergilendiği müze, hakkını vermek isteyenler için, belki 2 veya 3 günde gezilebilecek bir yer.

MÜCSARNOK (SANAT SARAYI)

Çeşitli sergilere ev sahipliği yapıyor.

Evet: Kahramanlar Meydanının biraz ilerisindeki bölgeye: Varos Liget deniliyor.

VAROSLİGET (KENT KORUSU) 

Kahramanlar Meydanının hemen arkasında, yürüyerek birkaç dakikalık uzaklıkta bir gölet ve şehrin en güzel parklarından biri var. Gölette özellikle çocuklar ve insanlar, teknelere biniyorlar, gölün kıyısında, ağaçların gölgesinde, çimlerin üzerinde oturup yorgunluk atabilirsiniz ki, bence mutlaka bu park içinde zaman ayırın.

Bu şehrin en büyük ve güzel parkı, bir zamanlar: bataklık ve sarayın avlanma bölgesiymiş. Maria Theresa döneminde yeşillendirilip, park bölgesine  dönüştürülmüş.

Kent korusu gibi bir yer. Burada: Vajdahunyad Şatosu ve kışın buz pisti olarak kullanılan bir göl, hayvanat bahçesi, lunapark, birkaç müze ve hamam bulunuyor. Özellikle, buraya kışın gelirseniz, bu açık hava buz pistinde: 1-2 saatliğine, paten kiralayıp, müzik eşliğinde kayarak, buz pateni merakınız ve bilginiz varsa, bu muhteşem güzelliği yaşayabilirsiniz.

Burada: ayrıca: Franz Listz Müzesi, Vajdahunyad kalesi, Jak Şapeli ve en ünlü heykelleri: “Adsızlar” da buradadır.

BUDAPESTİ ALLATKERT NÖVENKERT (HAYVANAT BAHÇESİ)

Bu hayvanat bahçesi ve aynı zamanda botanik bahçesi: 1866 yılında kurulmuş. Avrupa’nın en büyük hayvanat bahçelerinden biri olarak öne çıkıyor. 2000’den fazla canlıyı barındırıyor.

Kentin gürültüsünden kaçıp, sığınılabilecek sakin bir mekan. Bütün yıl boyunca ziyaret etmek mümkün. Ancak, özellikle hafta sonlarında: kapısında uzun kuyruklar oluşuyor. İnanın, bir hayvanat bahçesinin nasıl olması gerektiğini düşünüyorsanız, bu sorunuzun cevabını burada görebilirsiniz. Özellikle: buradaki kelebek odası, mutlaka görülmesi gereken bir yer.

VİDAMPARK (LUNAPARK) 

Şehrin en büyük eğlence parkı. Eğlencenin kalbi burada atıyor. Avrupa’nın en eski lunaparklarından biri. Bütün bir yıl boyunca açık. Ancak: kış aylarında, yalnızca belli saatler arasında açık bulunuyor.

Buz pistini sağınıza alıp, Millenium köprüsünü geçerseniz: 50 metre kadar ileride, sağ yanınızda, kale gibi bir yapı göreceksiniz. Evet, burası aslında bir kale değil, bir müze.

ZİRAAT MÜZESİ

Girişi eski şatoları andırıyor. Zaten eski bir yapı. Yapının çevresinde bulunan gölde, ördekler ve su yılanları var. Gölün üzerinde inşa edilen küçük ahşap zeminli seyir terasları üzerinde oturup güneşlenebilirsiniz. Ya da bir şeyler yiyerek: ördeklerin yılanları nasıl kovaladıklarını izleyebilirsiniz.

Ancak: ben, Ziraat Müzesi yönünde değil de, yolun sol tarafında, yaklaşık 100 metre uzaklıkta bulunan kaplıcaya gitmenizi öneririm. Burada: daha güzel zaman geçirebilirsiniz.

Çünkü: Budapeşte şehrinde, bu kaplıcalar, Avrupa’da sahip oldukları ün ile, öne çıkıyorlar. Hani Tayland’a gidip, Tayland Masajı yaptırmak gibi bir şey. Mutlaka denemelisiniz.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Szechenyi Gyogfürdo

SZECHENYİ GYOGFÜRDO (SZECHENYİ HAMAMI)

Budapeşte’nin kaplıcaları çok ünlü. Ne kadar doğru tam olarak bilemiyorum ama şehirde: ülkede, toplam: 1300 ve yalnızca Budapeşte şehrinde: 80’e yakın kaplıca bulunduğu söyleniyor. Burası da: şehrin, en sıcak doğal su kaynağının üzerinde bulunuyor.

riyorum. Nefis işlemeler ve heykellerle bezeli termal havuzları, buhar banyoları, şok havuzları ve açık havuzlarında gevşerken, Budapeşte de gördüğünüz güzellikleri gözünüzün önünden geçirin.

Evet, bu bölgede, görmenizi önereceğim diğer yer: Bazilika. Kahramanlar Meydanını, arkanıza alarak, dümdüz ilerlemeye devam edin. Karşınıza bir cadde çıkacak. Andrassy Caddesi. Bu cadde: Türk konsolosluğunun da bulunduğu, şehrin en önemli caddelerinden biridir. Bu bulvar, şehrin Şanzelisesi gibi.

Dünyaca ünlü butikler ve restoranlarla dolu. Dünyanın ikinci, Avrupa’nın ilk metrosu, bu caddenin altından geçiyor. Öyle ki; Macarlar ilk yer altı metrosunu yaparken, sanata olan aşırı düşkünlükleri etkin rol oynamış.

Kış günlerinde, aşırı soğuklarda operaya gidemiyorlarmış ve yer altı bu iletişim hattını kurmuşlar, yani temeldeki amaç; soğuk kış günlerinde, operaya giderken sıkıntı yaşamamak. Evet: güzel bir cadde.

Caddede ilerlediğinizde; çok hoş bir meydanı olan, bir bazilikanın karşısına çıkacaksınız.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Szent Stephen Bazilikası

SZENT STEPHEN BAZİLİKASI-KİLİSESİ 

Ana arterinde İsa heykeli olmayan tek kilise. Papa’dan özel izin alınmış ve İsa heykeli yerine, ülkenin kurucusu St. Stephan’ın heykeli bulunuyor. 1851 yılında yapılmış. Kilisenin içinde ise: Aziz Stephen’in mumyalanmış sağ elinin sergilendiği Şapeli görebilirsiniz. Ayrıca: Ana Altar, Gyula Benczur’un tablosu görülebilir.

Bazilikanın içi: etkileyici detaylarla süslü. Bunun yanında, bilet alarak, kubbesine çıkabilirsiniz. Buradan: şehre, farklı bir açıdan bakabilirsiniz.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü

Buradan, yürüme mesafesindeki Parlamento Binasına yöneliyorsunuz. Şehrin neresinden bakarsanız bakın, görebileceğiniz büyüklükte bir yapı.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Parlamento Binası
Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Parlamento Binası
Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Parlamento Binası

PARLEMENTO BİNASI

Macar krallığı: 1867 yılında, Habsburg imparatorluğunun bir parçasıdır. O yıl, Avusturya ile, aynı krala yani İmparator Franz Josep’e bağlı olmasına rağmen, özgür bir eyalet olarak tanınır.

Böylece 1880 yılında, Budapeşte şehrinde, Parlamento binası yapılması için izin alınır. Bunun üzerine, 19’ncü yüzyılın ikinci yarısında hatta son çeyreğinde “Parlamento Binası” yapılması için bir proje yarışması düzenlenir. Bu yarışmaya birçok eser katılır.

Ama birkaç eser öne çıkar. Bunlardan, ilk üç eser arasında seçimde tereddüt yaşarlar. Sonuçta, en görkemli ve detaylısı, Parlamento Binası olarak yapılır. Ama diğer iki proje de, bu binanın arkasındaki boş meydana yapılır ve bir tanesi dönemin Adalet Bakanlığı ve diğeri ise Tarım Bakanlığı olarak kullanılır. Parlamento binasının yapıldığı yer Tuna nehri üzerindedir.

Tuna nehrine dikilen kazıklar var. Bu kazıklar sertleştiğinde üzerine temel atılır ve o temelin üzerine asıl temel yükseltilir. Yapan mimar İmre Steindl, Orta Avrupa ve Macarların en önemli mimarlarından biridir.

Viyanalı mimarlardan eğitim almıştır. Özellikle yeni Gotik tarzında çok başarılıdır. Bu görülen bina, Londra şehrindeki Parlamento Binasından etkilenilerek yapılmıştır. Yapının inşaatına 1884 yılında başlanır.

Bu şekilde onun imzasını taşıyan binadır. Yalnız bir hastalığı vardır, daha doğrusu bir felç geçiriyor ve arkasından hayatını kaybediyor. 1902 yılında bina bitmeden 5 hafta önce ölüyor. Ama son gününe kadar, tekerlekli sandalye ile buraya gelip inşaatı takip etmiş, inşaatın bir şekilde ilerleyişini görmeye çalışmıştır.

Önemi

Evet, günümüzde yapının büyüklüğü, görkemini gözler önüne seriyor. Macaristan ülkesinin en büyük binasıdır. Aynı zamanda: 19.yüzyılın, dünyadaki en iyi örnek parlamento binalarından biri. O dönemde, Macaristan’da yaşanan endüstriyel gelişmenin sonucu olan zenginliği yansıtıyor.

Parlamento binası, 1956 yılında, Sovyetler Birliğine karşı yapılan ihtilalin de simgesi olmuştur. Binlerce Macar genci, Parlamento binası önünde toplanır ve Sovyet tanklarının ülkeden çekilmesini isterler. Reformcu olarak tanınan eski Başbakan İmre Nagi, göreve çağırılır.

Bu ayaklanma, bir devrim niteliği taşımaktadır. Nitekim ayaklanma, Kızıl Ordu tarafından bastırılır ve yakalanan binlerce ihtilalcinin öldürülmesi ve Sibirya’ya sürülmesiyle sonuçlanır. Nagi idam edilir, 2000 kişi ölür, 13.000 kişi yaralanır, 200 bin Macar ülkelerinden kaçmak zorunda kalırlar.

Günümüzde, İmre Nagi: Parlamento binasının hemen önündeki köprüden burayı seyretmeyi sürdürmektedir. (köprüde bir heykeli var) Her yıl Ekim ayında, bu olay anılmaktadır.

Yapının özellikleri

Uzunluk 268 metre, genişlik 116 metredir. Yapı 18 bin metre karelik alanı kaplamaktadır. Öyle büyük ki: fotoğrafını çekmek isterseniz, tek bir kareye sığması mümkün değil.

Ancak: şehrin tepe noktalarından, tek bir kareye sığdırarak fotoğrafını çekebilirsiniz. Tuna nehri kıyısına yakın olan bölüm, Parlamentonun toplandığı bölümlerdir.

Ortadaki yuvarlağın altında, tam ortada kraliyet tacı, yani kutsal taç bulunuyor. 2 tane asker de onun başında sürekli olarak nöbet tutuyorlar. Yapıda toplamda 365 tane kule var. Binaya giriş için 27 kapı var. Dünyanın en büyük 3’ncü ve Avrupa’nın en büyük 2’nci Parlamento binasıdır.

En büyük bina, Londra Parlamento Binası, İkincisi ise Arjantin Buenos Aires şehrindeki Parlamento binasıdır. Avrupa’da ise Londra’nın ardından Almanya Parlamento binası gelmektedir.

Dış cepheyi 300 heykel süsler.

Binanın süslemeleri için 40 kilo altın kullanıldığı söyleniyor. Ana tema: Macar kimliğidir. Dışarıda Macar yöneticilerinin, Transilvanya prenslerinin ve geçmişteki ünlü savaşçıların heykelleri, pencerelerin üstünde kral ve prenslerin silahlarının kaplamaları bulunuyor.

Binanın önünde: 18’nci yüzyıl başlarında, Habsburglara karşı isyana öncülük eden, Transilvanya Prensi II. Perene Rakoczi’nin atlı heykeli bulunuyor.

Kuzey kıyıda: 1848 yılında Habsburglara karşı devrimi yöneten ve Macaristan’ın kral naibi olan Lajos Kossuth’un heykeli ve çevresinde bir gurup figür görülüyor. Göz kamaştıran 2 gotik kulenin arasında, bir kubbe var. Kubbenin yüksekliği 96 metredir.

İçeride sıcaklık 20 derecedir. 365 gün aynı sıcaklığı koruyabilme özelliğine sahiptir. Bunu çok özel bir sistemle yapmışlardır. Baktığınızda, duvarlar arasında boşluklar bırakmışlar, yazları bu boşlukların bulunduğu kısımların başlangıcına buz kalıpları yerleştirip hava üfleyerek bir şekilde soğuk havanın içeride dolaşmasını, kışın da sıcak havanın dolaşmasını sağlıyorlarmış.

İçeride; 29 adet ve toplamda 22 kilometreye yaklaşan merdivenler var. Milletvekili odaları ve diğer salonlar olmak üzere 10 avlu, 691 tane küçük ya da büyük oda var. Binanın ortasında: kubbenin altında, 16 oda var.

Burası da iki ayrı bölümden oluşmaktadır. 1945 yılında yapılan kuzey yakadaki üst bölüm ve bugün ulusal toplantı salonu olan alt bölümdür. Ana giriş, bronz aslanlar arasında yükselen merdivenlerle çıkılan doğu cephenin bulunduğu yerdedir.

İçeride: tavan fresklerinin bulunduğu yerde, büyük bir merdiven bulunuyor.

İlk merdivenin bulunduğu sahanlığın çıkışında mimar İmre Steindl’ın büstü vardır. Orta holün çevresinde Macar tarihindeki önemli şahsiyetlerin heykellerinin bulunduğu dolambaçlı bir koridor bulunuyor.

Bunlar arasındakiler: 9’ncu yüzyılda Macaristan’ı istila edip, sonradan Transilvanya’yı fetheden Magyar atlı birliklerinin lideri Arpat ve Kral Stephan olarak Macar krallığını kuran ve Hıristiyanlığa geçişi yöneten Stephen ve ünlü asker Janos Hunyadi sayılabilir.

Koridorun sonundaki oda: idari toplantılar ve etkinliklerde kullanılmak niyetiyle düzenlenmiştir.

Parlamento binasının arkasında

Tuna nehri kıyısında çok anlamlı bir heykel gurubu var. “Tuna ayakkabıları” olarak adlandırılan bu heykel gurubu: II. Dünya savaşında Naziler burayı işgal ettiklerinde, şehirdeki Yahudileri, burada yani nehri kıyısında toplarlarmış ve “Sizin tek değerli varlığınız ayakkabılarınız, ayakkabılarınızı çıkarın” der ve ardından, kurşuna dizerek öldürüp Tuna nehrine atarlarmış.

Bu ayakkabı heykelleri, bu olayın anısına yapılmıştır. Gerçek boyutlarda ve demirden yapılan ayakkabıların bazıları tek, bazıları kadın, bazıları erkek ayakkabıları var. Hatta: bir çift çocuk ayakkabısı da bulunuyor. Ziyaretçiler, bunların içlerine çiçekler bırakıyorlar.

Parlamento binasının hemen karşısında bir müze var.

NEPRAJZİ MÜZESİ (ETNOĞRAFYA MÜZESİ)

Şehrin en ünlü: Etnografya müzesi. Giriş: 300 forinti. Macaristan kültürü ve yaşam biçimi hakkında bilgi edinmek isteyenler için önemli bir durak. Özellikle: “Antik Çağlar’dan Uygarlığa” sergisini, mutlaka gezmenizi öneririm.

Buradan sonra, tekrar, Andrassy Caddesine dönüyoruz ve cadde üzerinde ilerlemeye devam ettiğinizde, caddenin sonunda: duvarlarında büyük bestecilerin heykellerinin bulunduğu bir bina ile karşılaşacaksınız. Burası: Opera binası.

MAGYAR ALLAMİ OPERAHAZ (OPERA BİNASI)

Bu gösterişli yapı: 1884 yılında yapılmış. Bina: dünyaca ünlü Macar mimar Miklos Ybl tarafından inşa edilmiştir. Avrupa’nın en güzel opera binalarından biridir.

Binanın içindeki odalar: ünlü Macar ressamları tarafından dekore edilmiş. Seyirci kapasitesi: 1200 kişi. Yılbaşında burada balolar düzenleniyormuş. Her köşede: Beethoven, Mozart, Verdi gibi ünlü müzisyenlerin heykellerini görmek mümkün. Budapeşte şehrinin gözbebeğidir.

Operanın karşısındaki tarihi Muvezin kahvesinin şaraplarını deneyin.

Peşte yakasında: görmenizi önereceğim diğer yerler şunlardır: (şehirde zamanı olanlar için)

ULUSAL MÜZE

Buraya: Astoria veya Kalvin Meydanından yürüyerek ulaşabilirsiniz. Cumartesi günleri, giriş ücretsiz. Macaristan ülkesinin, kuruluşundan, 1900’lü yıllara gelinceye kadar olan tarihi süreç içindeki gelişimini yansıtan bir müze. Bu müzede, sık sık özel sergiler yapılıyor.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Sinagog

SİNAGOG

Dohany Sokağındadır. Dünyanın ikinci, Avrupa’nın en büyük sinegogu buradadır. 3000 kişilik salonu var. Şehirde, Yahudi toplumunun merkezi konumunda.

Bahçesinde: metalden bir defne ağacı var. Ağacın yaprakları üzerinde, II. Dünya Savaşından öldürülen Yahudilerin isimleri yazıyor. Ağacın altında ise, evlatları: ölen anne-babalarına soykırımı lanetleyen yazılar yazmışlar. Defne yaprağı barış anlamına geliyor.

KALLERT FURDO

Banyo, çamur banyoları ve fizik tedavileri yapılıyor. Osmanlılar döneminde: “Açık Ilıca” olarak biliniyor.

DUDOS FURDO

Osmanlılar döneminde, Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sekiz kemerli ve büyük kubbelidir. Büyük bir havuzu vardır.

SİMPLA GECE KULUBÜ

Gece hayatını keşfetmek için, buraya gitmeniz gerek. Üzeri kapatılmış, eski bir han tipi yer. Avlusuna: eski koltuklar atılmış.

NATİONAL THEATRE

Sağ ve sol kesimin ciddi kavgaları sonucunda, sağ kesimin isteği üzerine, beş yıl önce yapılmış. Çok güzel bir bina. Modern ama etkileyici. Onun önündeki kule kılıklı yere çıkıp, manzarayı mutlaka izleyin.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Aquincum Museum

AQUİNCUM MUSEUM

Pazartesi günleri kapalı. Diğer günlerde, saat: 17.00 kadar açık. Müzenin bulunduğu bina: yaklaşık 2000 yıl önce inşa edilmiş ve bu yönü ile mutlaka görülmesi gereken bir yer. Özellikle: büyüleyici mozaik ve taş oymaları, muhteşem.

PESTİ VİGADO

Yapı: 1865 yılında inşa edilmiştir. Budapeşte’nin ikinci önemli konser salonu olarak bilinmektedir. Haziran-Eylül ayları arasında: dünyanın birçok yerinden gelen sanatçıların verdikleri konserler, burada izlenebilmektedir.

VAROSLİGET

Şehrin tarihsel ve kültürel açıdan, ikinci önemli parkıdır. Buraya: 1 numaralı metro ile, kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Kapalı Çarşı

KAPALI ÇARŞI

Tramvayla buraya 10 dakikada ulaşabilirsiniz. Büyük ve oldukça yüksek tavanlı bir mekana kurulmuş çarşı: 2 katlı. Burada oldukça ucuz hediyelik eşya ve yiyecek bulmanız mümkün.

Çarşıdan çıktıktan sonra: hemen yakınındaki, şehrin en ünlü caddesine ulaşıyorsunuz.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Vaci Utca Meydanı ve Caddesi

VACİ UTCA MEYDANI VE CADDESİ 

Cadde: trafiğe kapalı. Lüks mağazalar ve cafe/restoranlarla dolu. 19.yüzyıldan beri gezintinin, alışverişin, buluşmanın merkezi bir yer. Yüksek gelirli Macar halkının buluşma yeri. Erzsebet (Elizabeth) köprüsünün Peşte ayağında başlayarak, cadde boyunca yürüyün.

Yürürken, hoş süslemeleriyle Klotil Sarayı, Peterffy Sarayı, Servit kilisesi, bir zamanlar Türk bankası olarak da kullanılan 1906 tarihinden kalma, zarif bir bina, Yeni Tiyatro, Üniversite kilisesi, Franz Liszt Müzik Akademisi gibi, pek çok ilginç yapı görebilirsiniz.

Caddenin bir ucunda, büyük bir hal binası var. Dışarıdan bakınca, hal gibi durmayan, çok güzel bir bina. İçinde ise: domatesler, biberler ve etler, birçok gıda maddesi satılıyor. Hareketli ve keyifli bir yer.

Burada: Macar halkının arasına karışıp, günlük yaşantılarını izleyebilirsiniz. Alışveriş için, özellikle Macar porselenlerini düşünmelisiniz.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Gerbeaud Kafe

Caddeyi ikiye bölen meydanda, güzel bir kafe var. Gerbaud Cafe.

GERBEAUD (JERBO) KAFE

Burası, 1858 yılından beri, burada hizmet veriyormuş. Avrupa’nın en eski ve en büyük pastanesi. İçi barok tarzında döşenmiş. Burada: Gerbeaud kurabiyesi ve çikolatalarını tadın. Burası: Budapeşte’nin önemli bir buluşma merkezi konumunda.

Burayı da gezdikten sonra, yürümeye devam ediyoruz. Caddedeki alt geçitten geçip caddenin karşı bölümüne geçiyoruz. Burada bir meydan var. Vörösmarty Meydanı.

VÖRÖSMARTY MEYDANI

Bu meydana ismini veren romantik şair, ünlü ozan Mihaly Vörösmarty (1800-1855). Meydanda, ünlü ozanın mermer heykeli var. Meydanda ayrıca: güzel bir kafe var.

NEW YORK KAFE

Bu şehre gelirseniz, burayı mutlaka görün. Bir zamanlar: entellektüellerin devam ettiği, mütevazi bir yer iken, şimdi gösterişli bir kafeye dönüşmüş. Burada: sıcak çikolatayı deneyin.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü West End

Alışveriş denilince, Peşte bölümünde: Nyugati tren istasyonunun hemen yanındaki: West End olabilir.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü Great Market Hull

GREAT MARKET HULL

Burası, oldukça büyük ve tarihi bir binada kurulmuş market. Burayı mutlaka görün, binanın gerek içi ve gerekse dışı çok ilginç. Genelde: alt katında gıda maddeleri ve özellikle de, kırmızı biber satılıyor. Üst katında ise: değişik hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz.