Avusturya Viyana Ring içi bölge

20160803_150108
Avusturya Viyana Ring içi bölge

Viyana şehrindeki gezimize: bulunduğumuz yerden, herhangi bir şekilde: Innere Stadt bölgesine gelerek başlıyoruz. Bu bölgede ise, ilk durağımız: St. Stephanos Katedrali. Katedral: Roterturn Str. üzerindedir.

20160803_145713
Avusturya Viyana Ring içi bölge Stephansdom Katedrali

STEPHANSDOM KATEDRALİ (AZİZ STEPHANOS KATEDRALİ)

Viyana şehrine gittiğinizde ilk görülmesi gereken ve şehirle özdeşmiş yapı burasıdır. Pazar günleri ve tatillerde, saat: 10.00 civarında, burada ayin yapılıyor. Bunun dışında gezmek mümkün. Viyana şehrinin sembolüdür. Tüm ihtişamına karşı: bir Ayasofya veya Süleymaniye Camisine benzemiyor.

İçeriye ücretsiz girilir, belli bir bölüme kadar ücretsiz gezilir ve belli bir bölümden sonra ücret ödemek gerekir. Ama para verip girmeye gerek yoktur, önermiyorum. Akşam konserler düzenleniyor, Konser saatinden önce girişleri kapatıyorlar, içeri girip bakın, özellikle güneş olan zamanı seçin, çünkü pencerelerdeki vitraylar, içeriye girdiğinizde güneş vurduğunda ışık haleleri şeklinde gayet güzel bir görüntü oluşturuyorlar ve bu yüzden güneşin olduğu saatlerde içeriye girmenizi öneriyorum.

Katedral hakkında bir söylenti var: kızıl elma. Meşhur kızıl elmanın bir ucunun, bu katedralde bulunan bir top olduğu söyleniyor. Hatta, bu top üzerinde “ay-yıldız” işareti var. Mutlaka nedir bu kızıl elma diye aklınıza takıldı. Kızıl elma: özellikle Oğuz Türkleri için, ülküler veya düşlerdir.

İstanbul’un fethinden sonra, Kızılelma’nın, Roma’da bulunan St. Pierre Kilisesinin mihrabındaki “altın top” olduğu ileri sürülmüştür. Yani: bazen zaferin işareti, bazen hakimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yerin sembolü. Yani: bu katedralde bulunan bir topta, Kızılelma olarak değerlendiriliyor.

Katedrale baktığınızda sol taraftaki cephe siyah, ama diğer ve yan cephenin krem renkli olduğunu göreceksiniz.

Bunlar kum taşından yapılmıştır. Kum taşı zaman içinde su ve hava ile temas edince kararır. Yaklaşık 80-100 yıllık dönemlerde temizlik yapılır. Belli yerlerde iskeleler kurulur ve temizlik yaparlar.

Avusturyalı ve Macarlar bu tür yapıları pırıl pırıl tutarken, Çekler orijinal tutmayı tercih ederler ve siyah bırakırlar, temizlemezler.

Katoliklerde her ülkenin bir piskoposluk yapılanması ve o piskoposluğa ait bir katedral olması gerekir.

Katedralin yapımına 1240 yılında başlanmış ve ancak, 1365 yılında tamamlanabilmiştir. II. Dünya Savaşında ise, çatısı yıkılmış ve 1952 yılında onarılarak, yapı, yeniden ziyarete açılmıştır.

Evet, yaklaşık 800 yıl boyunca: şehir yangınlarını, Osmanlı toplarını, Nazi savaş uçaklarının bombalarını görmüş yapı, birçok tehlikeyi atlatarak, günümüze ulaşmayı başarabilmiştir.

19’ncu yüzyılın son dönemlerindeki restorasyon sırasında, yeni gotik denen tarz ile yapı son halini almıştır. Bu gotik mimaride, özellikle kule çok önemlidir. Çünkü gotik mimari 3 kule üzerine kurulur. Bunlardan 2 kule simetrik, diğeri simetri dışında ayrı kalır.

Ana girişin, iç duvarında: “05” rakamı göreceksiniz. Bu sayı: Nazilere karşı, 1944 yılında başlayan Avusturya direniş hareketinin kod numarasıdır. 5 rakamı, alfabenin beşinci harfini temsil ediyor, yani “E” harfini temsil ediyor. “OE” ise, “Österreich” yani “Avusturya” sözcüğünün ilk harfidir.

Girişin üstünde

Bir gurup heykel var. Bunlar: ejderhalar, aslanlar, sürüngenler ve kuşlar. İsa, Havariler ve kilisenin kutsallığını temsil ediyorlar.

Biraz önce, her ne kadar yapının 1240 yılında yapılmış olduğunu söylesem de, günümüzde göreceğiniz yapı: 14. ve 15. yüzyıllarda yapılmış. İmparatorluk, şehrin piskoposluk merkezi olarak ilan edilmesini sağlamak için, papayı etkilemesi açısından, katedrale, ikinci bir kule yapılmasını düşünmüşlerdir.

Ancak, Viyanalılar tarafından, toplanan para, katedrale ikinci bir kule eklenmesinden öte, Osmanlılara ve Protestanlara karşı, şehri korumak için, şehir duvarlarının güçlendirilmesinde kullanılmış.

Bu nedenle: ikinci kule, kuzey kulesi hiçbir zaman tamamlanamamış, ancak 1578 yılında, üstü küçük bir kubbe ile örtülmüştür. Kuzey kulesinin tepesinde: nefis bir görüntü sizi karşılayacak. Buraya asansörle çıkmak mümkün.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Kilisenin içinde

Ana koridorda: ünlü heykeltıraş Anton Pilgram’ın “Vaaz Kürsüsü” var. Ayrıca: sarmal merdivenlerin başında: Augustinus, Gregorius, Hieronymus ve Ambrosius’un figürleri var. Bunlar: kilise babaları olarak biliniyorlar. Merdivenlerin altına ise, ünlü heykeltıraş, pencereden bakar gibi, kendi heykelini koymuş. Bir portresi ise, kuzey koridorunda bulunuyor.

Yüksek altarın yanında; oyma ahşaptan yapılmış “Wiener Neustadter Atları” bulunuyor. Altar dedim de, merak edenler olabilir? Altar, kilisede sunak kısmına verilen isim.

Evet, gezimize devam ediyoruz.

Sağ yani diğer kısımda ise: İmparator III. Friedrich’in mezarını göreceksiniz. Niye bu şahsın mezarı burada? Çünkü: şehri piskoposluk merkezi yaptırmış ve her yemekte yenen küçük ekmeği (Semmel) yaratmış. Buranın altında normal mezarlar vardır ve vebadan ölen insanların kafatasları ve kemikleri gömülüdür.

Çünkü yapının hemen yanındaki büyük alışveriş ve yürüyüş caddesi eskiden bir mezarlıkmış ve oraya binalar yapılıp yeni düzenleme olunca, oradaki mezarlıkta bulunan ve vebadan ölen insanların kafatasları ve kemikleri getirilip buraya gömülmüştür.

Öte yandan: buradaki mezarlığın imparatorluk ailesi açısından da önemi vardır. İmparatorluk ailesinin iki mezar yeri vardır. Birincisi, bedenlerinin gömüldüğü yer ki burası ara sokaklarda küçük bir kilisedir. İkincisi ise, kalplerinin sıvı içinde tutulduğu yerdir ki kalpleri özel bir sıvı içinde burada muhafaza edilmektedir.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Katedralin en büyük cazibesi, asimetrik çan kulesidir.

Çan kulesi: 136 m. yüksekliğinde. Çan kulesinin ismi ise “Steffl”. Tepesinde gözlem platformu var. Muhteşem manzarayı seyretmek isterseniz, 4 Euro giriş ücreti ödemeli ve 344 basamak merdiven çıkmanız gerekiyor ki, bence çıkın.

Çıktığınızda: kuzeydoğuda, Çek Cumhuriyetine, güneybatıda ise: Alpleri görebiliyorsunuz. Tabii, açık ve sisli olmayan bir hava olması şart. Bu kulede, ayrıca, 20 ton ağırlığında bir çan var.

Çanın ismi: Pummerin çanı. Çan: 1683 yılında: Osmanlı kuşatması sonucunda bölgede bırakılan Osmanlı toplarının eritilmesiyle yapılmış. Böylece Osmanlının bozgunla sonuçlanan II. Viyana kuşatmasına bir gönderme yapılmıştır.

Çünkü: Osmanlı-Avusturya savaşlarında hedef alınan noktalar: camilerin minareleri ve kiliselerin kuleleridir. Çünkü bu durum tamamen moral bozmaya yöneliktir ve o yüzden savaşı kazanınca bu tür göndermeler yaparlar. Ancak, bu çan, 1945 yılında hasar görmüş. Yalnızca: özel günlerde kullanılıyor.

Büyük ana kapının ismi: Riesentor. Yani: Dev geçit olarak isimlendirilmiş. Niye bu isim verilmiş? 13.yüzyılda, yapı inşa edilirken, burada büyük bir kemik bulunmuş. Bu kemik: Nuh tufanında boğulan, bir devin baldır kemiği olduğuna inanılmış.

Ancak, daha sonraki yıllarda, büyük bir mamutun kaval kemiği olduğu ortaya çıkmış. Ancak, bu gerçek ortaya çıkana kadar, bu kemik, bu kapıda asılı kalmış.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Katedralden çıktığınızda

Hemen kapı önünde, ünlü müzisyenler “Mozart” ve “Haydın” kıyafeti giymiş gençleri göreceksiniz. Bunlar: konser biletleri satmaya çalışan Viyanalı gençler.

Bunlardan başka: burada: peruğu, dantelli gömleği ve ipek ceketiyle, 18.yüzyıl asilzadelerine benzeyen, heykel adamlar var. Kıpırdamadan, heykel şeklinde, saatlerce durabiliyorlar. Önlerindeki para kutusu da o ölçüde doluyor.

Yine katedralin hemen önündeki meydanda, yerde bir temel kalıntısı göreceksiniz. Burada bir  zamanlar “Maria Magdalena Şapeli” varmış. Maria Magdalena, günahkar bir kadındır ve bu kadını alırlar, taşlamak üzere bir meydanda toplanırlar, taşlar ellerinde, tam atacakları sırada İsa gelir ve kalabalığa hitaben “en günahsız hanginiz ise, ilk taşı o atsın” der.

Bunun üzerine kimse taş atamaz. Kadın tövbe eder, İsa kadını çıkarır. Kimileri İsa’nın kadınla evlendiğini ve soyunu devam ettirdiğini iddia eder. Ama gerçek olan şudur ki, İsa’nın “Son Yemek” tablosundaki  tek kadın karakter, Maria Magdalena’dır.

O zamanlar Avrupa’da Maria Magdalena adına birçok kilise ve şapel yapılmıştır. Bu görülen yer de o zamanlar yani 1781 yılında yapılmıştır. Ama 1850 sonrasında kaldırılmıştır, günümüzde sadece temelleri görülmektedir.

20160803_173147
Avusturya Viyana Stephans Dom Katedrali önündeki heykel, Papa’nın ayakları altında Türk askeri ve Türk bayrağı var

 

Avusturya Viyana Stephans Dom Katedrali önündeki heykel, Papa’nın ayakları altında Türk askeri ve Türk bayrağı var

 

20160803_173114
Avusturya Viyana Stephans Dom Katedrali önündeki heykel, Papa’nın ayakları altında Türk askeri ve Türk bayrağı var

 

Yine katedralin hemen yan cephesinde

Osmanlıya bir gönderme yapılmaktadır. Bir heykel gurubunda, elinde haçlı bayrağı tutan bir din adamı (papa) ve ayakları altında yatan bir asker figürü görülmektedir.

Asker her ne kadar Tatar askeri olarak nitelendirilse de (çünkü kafası kazınmış, bir tutam saç görülmektedir) askerin hemen yanında küçük ve kırık bir Osmanlı sancağı görülmektedir.

Bir din kurumunda, bir din adamı aracılığı ile yapılan ırkçılığın boyutunu anlatmak için yukarıdaki resimlere bakmanız yeterlidir. Duyduğuma göre, bir zamanlar bu heykelin kaldırılması için, Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından bazı girişimlerde bulunulmuş ancak kaldırılmamıştır.

Çapraz karşıda ise

Stephan Platz bulunuyor. Bu meydana doğru yürüyoruz. Burası: İstanbul-Beyoğlu-İstiklal caddesini andırıyor. Sokak satıcıları ve sokak göstericileri yoğun. Ayrıca: lüks mağazalar ve Mozart çikolatası da satan hediyelik eşya dükkanları bulunuyor. (Küçük bir not, Viyana şehrine gelip te en meşhur hediyelik Mozart çikolatasını elbette alacaksınız, ama buradan değil, çünkü fiyatları pahalı, 275 gramlık bir Mozart çikolatasını, muhtemelen 5 Euro civarında almanız uygundur.)

Bu cadde sizi sarayın arka tarafına götürecektir. Caddenin üstünde, Viyana şehrinin pastaneleri meşhurdur. Bu pastanelerde “zahter” yenir. Hatta, zahterin kendisine ait bir pastanesi vardır. Hemen yolun sonunda, Operanın arkasında ve “Zahter Torte” diye geçer. Aslında hangi pastaneye giderseniz gidin, bütün menülerde vardır.

Bu meydanda görebileceklerimiz şunlar

Avusturya Viyana Ring içi bölge Stock-im Eisen-Platz

Stock-im-Eisen-Platz

Burası: Stock-im-Eisen-Platz’ın birleştirilmiş bir halidir. Bunun sözcük anlamı ise: “demire sokulmuş sopa” demektir. Bu isim, çok eskilere dayanıyor. Ortaçağ döneminde, Viyana şehrine varan yolcular, şans getirmesi için, eski bir ağaca çivi çakarlarmış. Bu çiviler, günümüzde koruma altına alınmış. Burada, bunları görebilirsiniz.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Haas-Haus

Haas-Haus

Burası: pencerelerinden katedralin yansıdığı, büyük ve silindirik bir yapı. Yapı: 1990 yılında, Hans Hollein tarafından tasarlanmış. St. Stephansdom Katedraline çok yakın yapılması nedeniyle, antipati çekiyor. Bu yapının en büyük özelliği, sahibinin Türk olmasıdır.

Babası Viyana şehrine gelip buraya ilk restoranı açan Türk’tür ve havayolu şirketleri ve catering konusunda bir numara olan bu kişi, bu binanın sahibidir. Binanın özelliği, biraz önce söylediğim gibi, dış cephesinin cam olması ve buna, hemen yakındaki katedralin görüntüsünün yansımasıdır. Yani binaya bakıldığında katedral görülür.

Gezimize devam etmek için: katedral yönünde dönüş yapıp, ROTENTURM STRASSE caddesi boyunca yürümeye devam ediyoruz.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Bu sırada, karşımıza: yaklaşık 300 yıl önce, hırsızların asılarak idam edildikleri, boş bir meydan çıkıyor. Burası: LUGECK bölgesi. Burada, açık hava kafeleri var. Dinlenmek için ideal.

Tuna kanalına doğru yürümeye devam ediyoruz. Karşımıza: FLEİSCHMARKT sokağı çıkıyor. Sağ bölüme dönüyoruz ve biraz ilerlediğimizde, karşımıza bir meyhane çıkıyor.

Griechenbeis Meyhanesi

Buranın önemi: Mozart, Beethoven, Schubert ve Strauss’un yaşadıkları dönemde, buranın müdavimi olmaları. Buraya ait ilk kayıt: 1447 tarihlidir. Ama yine de, buranın tam olarak ne zaman açıldığı bilinmemektedir. Küçük odaları, o zamandan beri halka açıktır. Grillparzer ve Johann Straus: tavanı imzalamışlar.

Meyhaneden çıkıp, yürümeye devam ettiğinizde, karşınıza, hemen sağ bölümde, bir manastır çıkıyor.

Heiligen-Kreuzerhof Manastırı

Burası, 17.yüzyıldan kalma bir yapı. Bu manastırın avlusundan geçerek, Basiliskenhaus denilen yere ilerlediğinizde, ilginç heykeller görebilirsiniz.

Şöyle ki: yarı horoz, yarı kertenkele bir canlının, nefesiyle içme suyunu zehirlediği söylenir. Ama, efsaneye göre, fırıncının çırağı: canavara ayna tutup, onu, korkudan öldürmüş.

Evet, gezimize devam ediyoruz. Tuna kanalı aksi istikamette biraz yürüyoruz ve WOLLZEİLE caddesinde, karşımıza eski üniversite çıkıyor.

Alte Üniversitat

Franz Schubert, Viyana çocuk korosu üyesi olarak burada bir dönem yaşamıştır. Eski üniversite: 1848 yılında, öğrencilerin yaptıkları gösteriler nedeniyle kapatılmıştır.

Buradan sonra, aynı cadde üzerinde katedral müzesi istikametinde geri dönerek ilerlemeye devam ediyoruz. Sol yanımızdaki bir ara sokaktan, Domgasse bölgesine geçiyoruz. Burada, ünlü bir müzisyene ait ev bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Mozarthaus Vienna

Mozarthaus Vienna

Buranın diğer adı: Figaro House. Wolfgang Amadeus Mozart: 1784-1787 yılları arasında, 3 yıl boyunca burada yaşamış. Mozart, günümüzde müzeye dönüştürülen bu evde: birçok piyano ve korno konçertosu ve çeşitli sonatlar bestelemiştir. Ama en ünlü bestesi: “Figaro’nun Düğünü” operasıdır.

Müze: 2006 yılı başlarında, Mozart’ın doğumunun 250. yılı kutlamaları nedeniyle, tamamen yenilenmiştir. Yapıda: 4 oda, 2 özel ofis ve mutfak var.

Buradan çıkınca: BLUTGASSE caddesini takip edin ve bu cadde ve SİNGER STRAASSE caddelerinin köşesindeki : Fahnrichshof bölgesinde gezinmenizi öneririm. Çünkü, burada dolaşmak çok keyifli. Burada: ressamlar, galeriler, butikler, apartmanlar ve bahçelerden oluşan göz alıcı yerler var.

Evet, gezimize devam ediyoruz. Buradan sonra: yine Tuna kanalının aksi istikametinde, STEPHANS-PLATZ meydanına doğru bir süre yürüyorsunuz ve KARNTNER STRASSE geliyorsunuz.

Bu ana yol: Viyana şehrinin sosyal hayatında, her zaman önemli rol oynamıştır. Viyana şehrinin en şık mağazalarının çoğu buradadır. Zaten, cadde trafiğe kapatılmıştır. Bu modern mağazalar yanında, burada, günümüzde, bir cam ürünleri müzesi de bulunuyor.

Cam ürünleri müzesi

Lobmery mağazasında bulunmaktadır. 1823 yılından bu yana müze işlevini sürdürmektedir.

Karntner Straasse üzerinden ilerliyoruz. Caddenin biraz ilerisinde: KAPUNİZER KİRCHE denilen bir yer var. Bunun altında ise, Kaisergruft denilen bir mezarlık bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Imperıal Burial Vault-Kaisergruft

IMPERIAL BURİAL VAULT-KAİSERGRUFT (MEZARLIK) 

Burası, bir imparatorluk mezarlığı. 1622-1632 yılları arasında yapılmıştır. Yapının cephesi: 1935-1936 yılları arasında restore edilmiştir. Habsburg hanedanlığı: 1633 yılından bu yana, buraya gömülmektedirler.

Yani, burada, Habsburg hanedanlığına ait, 150 civarında mezar ve lahit bulunuyor. Buraya giderseniz, Maria Theresa ile kocası François de Lorraine’ye ait, ikili tabuta dikkatinizi çekerim.

Burada yapılan son cenaze töreni: 1989 yılında, son Habsburg imparatoru I. Karl’ın eşi Zita’ya aittir. Burada, diğer dikkatinizi çekecek görüntü ise, hala çok sevilen, İmparator Franz Joseph ile İmparatoriçe Elisabeth (Sissi) mozoleleridir.

Bu mozoleler, günümüzde bile, çiçeklerle doludur. Katedrali yazarken hatırlanacağı üzere, imparatorluk ailesinin öldüklerinde bedenleri buraya, kalpleri ise özel bir sıvı içinde katedrale yerleştirilmektedir.

Aynı cadde üzerinde yürümeye devam ediyoruz ve karşımıza bir otel çıkıyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge  Hotel Sacher

HOTEL SACHER

Bina, Neo-klasik üsluptadır. Bina, tarih boyunca, pek çok olaya tanık olmuştur. Bu yapının ilk inşa edildiğinde, burada Anna Sacher isimli biri yaşarmış. Bu şahıs, büyük purolar içmesiyle tanınır, kraliyet ailesinden, aristokratlardan, diplomat ve zenginlerden konuklarının bütün ihtiyaçlarını karşılaşmış.

Ama, bu konuklarının imzalarını: bir masa örtüsüne işlermiş. Avrupa’nın geleceğini belirleyen toplantılar da, bu otelde yapılmıştır.

Otel: ünlü “Sacher” pastasıyla tanınıyor, deneyebilirsiniz. Boş masa bulmak çok zor. Bir süre beklemeniz gerekebilir, küçücük bir masa ve bar taburesi gibi yüksek sandalyelerde oturuluyor. Garsonlar ise, tamamen ilgisiz.

Aynı cadde üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Caddenin kıyısında, caddenin OPERNRİNG caddesiyle kesiştiği yerde, Opera binası bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Staatsoper
Avusturya Viyana Ring içi bölge Staatsoper
Avusturya Viyana Ring içi bölge Staatsoper

STAATSOPER (VİYANA DEVLET OPERASI) 

Kartner bölgesinin başındadır. Dünya operasının merkezidir. Giriş ücretli. 1869 yılında açılan, ilk opera binası, çok fazla kişi tarafından eleştirilince, binanın mimarı Edward Van der Nüll, intihar etmiş.

Evet, orijinal bina, 1945 yılındaki bombardımanda, tamamen yerle-bir olmuş. Bombardımanda: çatısı yanarken, içindeki 150 bin farklı dekor ve 1500’den fazla kostüm yanmıştır. Ardından, burayı tekrar açmışlar ve açılışı çok ünlü bir besteci Mozart tarafından “Don Ciovanni” eseri icra edilmiştir.

Burada herhangi bir opera gösterisine gitmeseniz bile, ücret ödeyerek, bu binayı gezme şansınız var. Ancak, konser anındaki akustiği hissedemezsiniz. Konsere katılmak ise biraz problemli. Öncelikle, bilet bulmak ve bilet bulduğunuz takdirde de, kıyafet zorunluluğu, konsere katılmayı güçleştiriyor.

Çünkü: konserlere girerken, koyu renk takım elbise ve gece elbisesi giyilmesi zorunlu. Opera binasının yan tarafında bulunan, ALBERTİNA PLATZ meydanına geçiyoruz. Burada bir anıt var. Ayrıca bir saray bulunuyor.

Savaş ve Faşizm karşıtı anıt

Alfred Hrclicka tarafından tasarlanmıştır. 1991 yılında yapılmış. Diz çökmüş vaziyette, bronz bir heykel var. Bu heykel: Naziler tarafından, kaldırım taşlarını, diş fırçaları ile temizlemek zorunda bırakılan Yahudilerin nasıl aşağılandığı betimlenmiş. Heykel, taş kapının hemen dibinde. Yalnız, bu anıt, yapıldığında: hem Yahudilerin ve hem de Yahudi karşıtlarının protestolarıyla karşılanmış.

Albertina Graphic Arts Collection

1776 yılında inşa edilmiştir. Maria Theresa’nın oğlu Saksonya Dükü Albert’in adını taşımaktadır. Burada: dünyanın en önemli grafik koleksiyonu bulunmaktadır. Bu koleksiyonda: 60 binden fazla orijinal çizim ve bir milyondan fazla baskı bulunmaktadır.

Koleksiyonun dönemi ise, 15.yüzyıldan günümüze kadar uzanan dönemi kapsar. Koleksiyonda eseri bulunan sanatçılar şunlar: Dürer, da Vinci, Michelangelo, Raffaello, Tiziano, Rembrandt, Rubens, Van Gogh, Beardsley.

Sarayda: imparatorluk daireleri yakın zamanda yenilenmiştir. Ayrıca, bir sergi alanı açılmış, depolama sistemi kurulmuştur.

Evet, şimdi şehrin en güzel bölümlerinden birinde, Şehir gezimize devam edeceğiz

Bu bölümdeki gezimizde: GRABEN bölgesini gezeceğiz. Bölgedeki gezinin başlangıç noktası: daha önce den hatırlayacağınız bir yer: STEPHANS PLATZ meydanı.

Meydandan, GRABEN caddesine giriyoruz.

GRABEN VE YAHUDİ MAHALLESİ

Burası: şehrin, en modern mağazaları ve kafelerinin bulunduğu bir bölgedir.

Ama, buranın en büyük özelliği: Habsburg hanedanının son dönemlerine kadar: “Graben Nymphaları” olarak bilinen hayat kadınlarının bulunmasıdır. Caddenin bir diğer önemli özelliği ise, buranın uzunca süre bir mezarlık olarak kullanılmış olmasıdır.

1800’lü yıllarda toparlanma başlayınca mezarlık boşaltılmış ve büyük bölümü katedralin altına yerleştirilmiştir.

Buradaki binaların birçoğu ekonomik nedenler ve alışveriş amaçlı açılmıştır. Kartner caddesinde klasik marka mağazaları varken, burada çok lüks marka mağazaları bulunmaktadır.

Geniş cadde: günümüzde, trafiğe kapatılmış ve sadece yayalar tarafından kullanılmaktadır. Caddede: şehrin, 1679 yılında vebadan kurtulmasına adanmış bir anıt var.

20160803_151531
Avusturya Viyana Ring içi bölge Veba Anıtı
Burada önemli bir anıt görülüyor.

Pek çok şehirde görüldüğü üzere, burada da “Veba Anıtı” vardır. Bu anıtın ilk yapıldığı tarih 14’ncü yüzyıldır ve ahşap yapılmıştır. Avrupa’nın veba yaşadığı en kötü dönem olan 14’ncü yüzyıl, sonrasında ise 16, 17, 18 yüzyıllar, sonrasında 19’ncu yüzyılda bu hale getiriliyor, ama sadece vebayı simgeleyen bir anıt olmaktan çıkıyor.

İçerik olarak ilaveler yapılıyor. İçerik: üç tarafında 3 amblem var, bunlar 19’ncu yüzyıl sonunda Avusturya imparatorlarının taktıkları 3 kraliyet amblemi, bunlar Avusturya, Macaristan ve Bohemya Krallık amblemleridir.

O yüzden, 3 amblemi de bu anıtın çevresine yerleştirmişlerdir. Önemli olarak, en temel detay, neden biz bu anıtlarda dini figürler görüyoruz. Yukarıda: Hıristiyanlıkta büyük üçleme olan; baba, oğul ve kutsal ruh üçlemesi görülür.

Bunun sebebi: 14’ncü yüzyıl, hastalık yayılmaya başlıyor, insanlar etkileniyor ve bir anda ölmeye başlıyorlar.

En sonunda “biz günahkar hayatlar yaşıyoruz, Allah bizi cezalandırıyor, kurtulmanın tek yolu dine sığınmak, dindar yaşamak” diyorlar. Kilise, bunu alıyor ve kendine göre kullanıyor ve her şehirde anıtlar yapılmaya başlanıyor, anıtlarda tepe de üçleme görülüyor, aşağı tarafta vebanın insan vücudunda yarattığı etkiler ve din adamları görülüyor.

Graben caddesinde bir süre ilerledikten sonra, sağ yanımızdaki bir sokaktan girdiğimizde bir kilise göreceğiz.

20160803_151640
Avusturya Viyana Ring içi bölge Pterkirche
20160803_162938
Avusturya Viyana Ring içi bölge Pterkirche

Pterskirche-Aziz Peter Kilisesi

Gabriele Montani tarafından 1702 yılında tasarlanmış ve yapılmıştır. Dış cephe, her biri üçer oyma melek başıyla süslenmiş, dışa eğimli oturma sıraları vardır. Yapı, Viyana barok sanatının en güzel örneklerinden biridir. Hemen veba anıtının yakınındadır. Dışarıdan bakıldığında çok sade görünür.

Ama bunun içine girdiğinizde muhteşem güzel detaylarla karşılaşırsınız. Barok bir yapı, daha sadedir, ama mutlaka içine girin. Burada genellikle konserler düzenleniyor, konsere denk gelip ücretsiz müzik dinleyebilirsiniz. Ama dediğim gibi içeride göreceğiniz heykeller, mezar bölümleri ve özellikle apsis denen ortadaki bölümü mutlaka görün.

Sonra, Graben caddesinden geri dönüyoruz ve sol yanımızdaki: DOROTHOER GASSE sokağına giriyoruz. Burada, bir müze bulunuyor.

JÜDİSCHES MUSEUM (YAHUDİ MÜZESİ)

Giriş ücretlidir. 1993 yılında kurulmuştur. Müzenin bulunduğu; 18.yüzyıldan kalma, Palais Eskeles isimli yapı, eskiden, önce gelen bir Yahudi tüccara aitmiş.

Müzede: modern teknikler kullanılarak: şehirdeki Yahudi topluluğunun tarihi süreç içindeki yerleşimi ve başlarına gelenler anlatılıyor.

Viyana kültürüne yaptıkları katkılar da, açıklanmış. Müzede: bir kafe ve alt katta bir kitapçı bulunuyor.

Graben bölgesinin güneyinde geziyoruz.

YAHUDİ MAHALLESİ

Burada, genellikle giyecek mağazaları var. Meydanda ise, bir anıt bulunuyor.

Soykırım Kurbanları Anıtı

Rachel Whiteread tarafından yapılmıştır. 1938-1945 yılları arasında, Naziler tarafından öldürülen, 65 000 Avusturya Yahudi’sinin anısına dikilmiştir. Ters çevrilmiş bir kütüphaneyi andıracak şekilde tasarlanmıştır.

Yani, kitaplar, içeriye doğru bakıyor. Anıtın temelinin çevresine: Avusturya Yahudilerinin gönderildikleri kampların isimleri yazılı.

Hemen yakınlarda, bir kilise bulunuyor.

Kornhauseltum

Şehirdeki en eski kilisedir. Sarmaşıklarla kaplıdır ve 1161 yılında yapılmıştır. Bir zamanlar çok önemli bir ticaret malı olarak kabul edilen: tuzun azizi olarak tanınan “Rupert” e adanmıştır.

Buradan: Hoher Markt’a gidin.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Hoher Markt

HOHER MARKT

Burası, eski dönemlerde Roma yerleşimi olan “Vindobona”nın formu olarak kullanılıyordu. Buradaki küçük bir müzede: Roma döneminden kalma, iki evin kalıntıları görülüyor.

Honer Markt meydanının güney ucunda: Ankeruhr bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Ankeruhr

ANKERUHR

1911 yılında, bir sigorta şirketi tarafından yaptırılmıştır. Bu hareketli saatte: Charlemagne, Prens Eugene, Maria Theresa ve Joseph Haydn figürleri bulunuyor. Saat: 12.00’de, bu figürlerin gösterilerini izleyebilmek mümkün.

Meydanın tam ters istikametinde, batı ucunda: MARC-AUREL STRASSE caddesine doğru yürüyün. Hemen solda: günümüzdeki Avusturya Arşivlerini barındıran, ALTES RATHAUS (Eski Belediye Sarayı) bulunuyor. Bu sarayın hemen karşısında ise, yine bir kilise bulunuyor.

Tuna kanalının aksi istikametinde yürümeye devam edin ve PLATZ AM HOF meydanına gelin.

PLATZ AM HOF

Şehrin eski bölümündeki en büyük meydan burasıdır. Babenbergerler hanedanı: kalelerini, 1150 yılında, burada kurmuşlar. Kale, uzun süre bir askeri sığınak olarak kullanılmış.

Meydandaki diğer bir eser: MARİENSAULE, yani “Meryem Ana Sütunu”.1667 yılında yapılmış. 30 yıl savaşlarında, İsviçre ordularına karşı kazanılan zaferin simgesi olarak dikilmiş. Bu meydanın kıyısında, Am Hof kilisesi var. Kilisenin barok ön cephesi görülmeye değer.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Platz Am Hof

Evet, gezimize devam ediyoruz. Meydanın hemen yanındaki, BOGNERGASSE sokağına girin. Bu sokakta görmeniz gereken: Engel Apotheke. Sokağın sonunda: İskoç kilisesi var.

SCHOTTEN KİRCHE (İSKOÇ KİLİSESİ)

Burası, İskoç ve İrlandalı rahipler tarafından, 12.yüzyılda kurulmuştur. Buranın resim galerisi görülmeye değer. İlginizi çekebilir.

Geziye devam ediyoruz. Hemen yanda, HERRENGASSE sokağını bulun. Bu sokakta, etkileyici saray ve binalar sıralanıyor. Bu sokak üzerinde diğer görmeniz gereken yerler:

Avusturya Viyana Ring içi bölge Cafe Central

CAFE CENTRAL

I. Dünya Savaşından önce, şehrin önde gelen kafelerinden birisidir. (Yiyecek-İçecek bölümünde, ayrıntılı olarak anlatıyorum, güzel bir kafe. Rahatlıkla saatlerce oturulabilecek güzelliktedir)

Herrengasse sokağı: MİCHAELER PLATZ ve HOFBURG bölgelerine çıkıyor. Meydanda görülmesi gereken yerler şunlar:

Avusturya Viyana Ring içi bölge Hofburg-Imperial Place

HOFBURG (IMPERİAL PLACE) 

Burası, 13.yüzyıldan bu yana, Avusturya Hükümdarlarına ev sahipliği yapan, en etkileyici saraylardan biridir. Eski şehrin, güneybatı bölümünü, yani bu bölgeyi, imparatorluğu hatırlatan etkileyici eserler kaplıyor.

Burada bir küçük not vermek istiyorum, bazı internet sitelerinde burası için Topkapı Sarayını gölgede bırakıyor gibi deyimler kullanılmış, ama burayı gördüğünüzde böyle bir yorumun tamamen saçma olduğunu göreceksiniz.

Boyutları devasa. İnce işçiliği, uçsuz-bucaksız bahçesi ve görkemli heykelleriyle gerçekten büyüleyici. Saray: 1918 yılına kadar, İmparatorluk ailesi tarafından, ikametgah olarak kullanılmıştır. Habsburg hanedanlığı: büyük Avusturya-Macaristan imparatorluğunu buradan yönetmiştir.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Büyük Saray: 600 yıl süresince, 5 kez restore edilmiş ve sonunda, yine büyük kısmı tamamlanamadan kalmıştır. Günümüzde, burada, müzelerde, Habsburg hanedanının servetleri sergileniyor. Bunun dışında: Avusturya Başkanlık ofisi, kongre merkezi ve çok sayıda sanat koleksiyonu bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Buradaki gezi için

Öncelikle, rehberler eşliğinde, yaklaşık bir saat süren bir tura katılmanız gerekiyor. Bu turda: KAİSERAPPARTEMENTS yani imparatorluk daireleri geziliyor.

Bu gezide: goblenler, subayların sigara salonları, harika sobalar, kristal avizeler, demirden askeri bir kamp yatağı bulunan Franz Joseph’in yatak odası, Elisabeth (Sissi) in daireleri ve duvara monte edilmiş barlar ve tırmanma ipleriyle egzersiz yaptığı salonu görebiliyorsunuz.

Tüm bunların yanında: porselenden yapılmış seramik sobalar ve 19.yüzyılda, İmparator 16.Louise tarafından yaptırılan muhteşem mobilyalar görülüyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Bu gezide

ilk 6 oda: SİSSİ MUSEUM olarak düzenlenmiş. Burada: imparatoriçenin hayatından sahneler bulunuyor. Özellikle, Elizabeth’in özel hayatı vurgulanmış, egzersizleri, rejimleri ve güzellik ile ilgili saplantılarına ayrılan bölümler ilginizi çekebilir. İmparatoriçe, hayatta iken bir efsaneydi.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Sisi Museum

Ölümünün üzerinden, yüz yıldan fazla zaman geçmesine rağmen, hala efsane olarak kalmıştır. Saç bakımı saatler alırmış. Yaşı ilerledikçe, sık sık yolculuğa çıkar olmuş. İmparatorluk trenini kullanırmış. 1898 yılında, 60 yaşındayken, Cenevre’de, İtalyan bir şahıs tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür.

Evet, bu bölgedeki gezimize devam ediyoruz.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

IMPERİAL SİLVER COLLECTİON-HOFSİLBER UND TAFELKAMMER (KRALİYET GÜMÜŞ DEPOSU VE SOFRA TAKIMI KOLEKSİYONU):

Burada, Habsburg hanedanının yemek servis takımları sergileniyor. 600 yıldan fazla süre, düğünlerde ve doğum günlerinde kullanılan, Çin, Japon, Fransız Sevres ve Alman Maissen servis takımları sergileniyor. En önemli eser: 140 parçalık, parlak kırmızı Yakutlu çay takımı ve 1851 yılında Kraliçe Victoria tarafından İmparator Franz Joseph’e hediye edilen: orta süsüdür.

140 kişilik masa üzerinde, servis takımları tamamen yerleştirilmiş olarak sergileniyor. Masa: 30 metre uzunluğundadır. Çini tabaklar, altın ve gümüş servis takımları muhteşem.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Stallburg

STALLBURG (HARALAR)

1565 yılında, bu yapı: Arşidük konutu olarak yaptırılır. Hofburg kompleksinin dışındadır. Bina, daha sonra “İspanyol Binicilik Okulu” haralarına dönüştürülmüştür. Yapı: 3 katlı, kemerli avlusu ile, şehirdeki en önemli Rönesans yapılarının başında gelmektedir. Haralar, halka açık değil.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Spanische Reitschule

SPANİSCHE REİTSCHULE (İSPANYOL BİNİCİLİK OKULU)

Burası: Habsburg sarayına yürüme mesafesi uzaklıktadır. Muhteşem mimarisi var, mutlaka zaman ayırın ve ziyaret edin. 1729-1735 yılları arasında inşa edilmiştir. Mimarı: Josef Emanuel Fischer von Erlach.

Burada bulunan: Lipizzaner atları: yıl (temmuz ve ağustos ayları hariç) süresince, arenada gösteri yapıyorlar. Bu gösterilerde: atlar, müzik eşliğinde, çok uyumlu ve hassas hareketler yapıyorlar.

Gösteriler için bilet bulamasanız, sabah saatlerinde atların eğitimleri var, bu eğitimleri izleyebilirsiniz. Bence: zaten gösterilere bilet bulmak zor, biletler pahalı ve çok kısa sürüyor. Siz: hafta içinde yapılan antremanları izleyin.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Bu arada, belki merak edenleriniz olabilir

Lipizzaner atlarının ne özellikleri var? Bu tür atlar: İspanyol ırkı ve Slovenya’da, Lipica bölgesinde yetiştiriliyor. Ancak, bu gelenek, 1920 yılından bu yana, Styria bölgesinde, Piber kasabasında sürdürülüyor.

Atlara: 17.yüzyıldan bu yana değişmeyen sistemlerle: zarif bir şekilde yürüme ve dans etme öğretiliyor. Atlar, müzik eşliğinde, klasik figürler sergiliyorlar. Gösterilerde, kendinizi bambaşka bir dünyada hissedeceksiniz. Bembeyaz atlar ve siyah giysili binicileri.

İspanyol Binicilik Okulunun hemen karşısında: JOSEFS PLATZ meydanı bulunuyor. Meydanda bulunanlar şunlar;

Avusturya Viyana Ring içi bölge

HEYKEL

Meydanın ortasında bulunan bu heykel, Franz Anton Zauner tarafından yaptırılmış ve II. Joseph’in at üzerinde betimlendiği bir heykel.

ÖSTERREİCHİSCHE NATİONAL BİBLİOTHEK (ULUSAL KÜTÜPHANE)

Meydanın hemen yanındadır. Eskiden imparatorluk kütüphanesi olarak kullanılmıştır. İmparatorluk mimarı: Johann Bernhard Fischer tarafından; 1723-1735 yılları arasında yapılmıştır.

En dikkat çekici bölümü: büyük salon kısmıdır. Buranın tavan freskleri, Daniel Gran tarafından yapılmıştır. Bu fresklerde, kütüphanenin kurucusu olan İmparator VI. Karl’ın yüceltilmesi tasvir edilmektedir.

Burada, milyonlarca el yazması ve basılı kitap bulunmaktadır. Bunların yanında: portreler, haritalar, notalar, papirüse yazılmış dokümanlar ve bir müzenin  de bulunduğu ana bina var.

AUGUSTİNER KİRCHE

Burası bir kilise. Habsburg hanedanlığının evlilik kilisesi olarak kullanılmıştır. Habsburg hanedanının önemli kişilerinin kalpleri, buranın kıriptasına gömülüdür.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Schatzkammer
Avusturya Viyana Ring içi bölge Schatzkammer

SCHATZKAMMER (HAZİNE)

Kaiser-appartements yapısının hemen yanında bulunuyor. Eski kutsal Roma imparatorluğunun göz kamaştırıcı eserleri, burada sergileniyor. En önemli eserler: İnciller, cilalanmış zümrütler, yakut ve safirlerle bezeli, som altından yapılmış imparatorluk tacı.

Evet, dünyanın en ünlü hazinelerini burada görmek mümkün. Burada göreceğiniz: İmparator Rudolf II’nin tacı; ilk olarak: 962 yılında: Roma’da, Büyük Otto’nun taç giyme töreninde kullanılmıştır.

Daha ; sonra ise: Aachen ve Frankfurt’taki taht varislerine geçer. Burada: bir kutsal kılıç ve Charlemagne’nin kılıcı da sergileniyor. Bunların dışında ilginizi çekebileceğini düşündüğüm eserler: Hz. İsa’nın son yemekte kullandığı kutsal kase olduğunu düşünülen akik bir kap, zehirli yiyecekleri gösteren engerek dili credenza gibi.

Ayrıca: sergilenen hazineler arasında: İmparatorluk ailesine gelen hediye bir at da sergileniyor. Büyüleyici, tek boynuzlu bir at. Boy uzunluğu:  2.5 metre.

20160803_152505
Avusturya Viyana Ring içi bölge

Sarayın hemen ortasındaki meydanda: Roma  dönemine ait kalıntıların bulunduğu küçük bir bölüm görülüyor. Burası, Roma döneminde burada kurulan şehrin, temel kalıntıları imiş. Buranın bulunduğu meydanda, gayet güzel kafeler var, bunlardan birine oturup hoş zaman geçirmenizi öneririm.

Evet, şimdi de, büyük bir bahçe ye geçiyoruz.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Burggarten

BURGGARTEN

Burası, Hofburg’un bahçesi. 19.yüzyılda, imparatorluk ailesi için düzenlenmiştir. Bahçede, iki anıt var. Bunlar: I. Franz Joseph ve Mozart’a ait. Özellikle Mozart’a ait olan anıt: 1896 yılında, Victor Tilgner tarafından yapılmıştır. Burada, bir de limonluk bölümü var. 20.yüzyılın başında yapılmış. Limonluk bölümünde, çok güzel bir kafe ve kelebek bahçesi de bulunuyor.

Burayı gezdikten sonra, Operring Strasse caddesinde gezebilirsiniz.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Ring Boulevard-Strasse

RİNG BOULEVARD-STRASSE

Ring, aslında şehri saran surları temsil ediyor. 1850’li yıllarda, artık Türk ordusunun gelmeyeceğini düşünen zihniyet, surları yıktırıp, şehrin gelişmesini sağlamıştır. 1940’larda ise: St. Stefan kilisesinin gözetleme kulesini ve 1952 yılında da, banliyölerdeki kuleleri yıkmışlardır. Yıkılan surların yerine: 70 metre genişliğinde, bir bulvar yapılmıştır. Bu bulvarda: hükümet binaları, özel köşkler, geniş meydanlar, parklar, anıtlar ve zarif kafeler bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge

Evet, bu bulvarın uzunluğu: 4 km. dir. Eski şehrin merkezini, bir çember gibi sarıyor.

Evet, Ring Strasse caddesi boyunca yürümeye devam ediyoruz. Burgring caddesi bölümüne geçince, sağ taraf: Hofburg ve Sol taraf ise, Kunsthistorisches Museum ve Naturhistorisches Museum ile arasında kalan Maria-Theresien-Platz bulunuyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Votic Kirche

VOTİC KİRCHE

Ring caddesinde, Viyana Üniversitesinin yanındadır. Ünlü Stephan Katedralin den daha önemlidir. Çünkü: Macar Libenyi tarafından yapılan saldırıdan kurtulan, imparator I. Franz Joseph tarafından, Tanrıya şükran amacıyla; 1854 yılında yaptırılmıştır. Mimarı: Heinrich Fersste. Kilisenin yapımı için, halktan para toplanmıştır. Para toplanan insan sayısı: 300 bin kişidir.

Mimari bakımdan ise: dünyadaki sayılı gotik tarzdaki nadir kiliselerden biri olarak öne çıkmaktadır.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Kunst Historichhes Museum

KUNST HİSTORİCHHES MUSEUM (GÜZEL SANATLAR MÜZESİ)

Giriş ücretli ama özellikle giriş ana merdiveninden itibaren, muhteşem sanat eserleri ziyaretçilerini bekliyor. Müzenin koleksiyonu, tek kelimeyle muhteşem ve çok geniş.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Kunst Historichhes Museum

Birinci Kat: Burada resim galerisi var. Galerinin ismi: Gemaldegalerie. Burada: 16.ve 18.yüzyıl, Avrupa sanatından örnekler sergileniyor.

Ana girişin solundaki, doğu kanadında: Flemenk, Flaman, Alman ve İngiliz sanatçıların eserleri sergileniyor.

Girişin sağındaki batı kanadında ise: İtalyan, İspanyol ve Fransız sanatçıların eserleri sergileniyor. Bu sanat eserlerini yapan sanatçıların bazılarının isimleri ise: Caravaggio, Raffaello, Rembrandt, Rubens, Tiziano.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Kunst Historichhes Museum

Alt Kat

Burada, antik Mısır, Yunan ve Roma eserleri sergileniyor. Ayrıca: Heykel ve Uygulamalı Sanatlar Koleksiyonu bulunuyor. Cellini’nin, Fransa kralı I. François için yaptığı: mine ve altın kaplı, ünlü tuzluk, bu koleksiyonda, mutlaka görün.

Klasik Antika Koleksiyonundaki en önemli eser ise: I. yüzyıl’dan kalma, Gemma Augustea kamayösü. Mısır Koleksiyonunda, Prens Kaninisut’un gömütü, yani mumyası da görülebilir.

Avusturya Viyana Ring içi bölge  Natur Historisches Museum

NATUR HİSTORİSCHES MUSEUM (DOĞA TARİHİ MÜZESİ)

Giriş ücretlidir. Mimari olarak: Kunst Historichhes Museum binasının bir ikizidir. Bu müzede görebileceklerinizden bazıları şunlar: göktaşı koleksiyonu, böceklerden-Dinozorlara kadar uzanan pek çok hayvan fosili. Ayrıca: “Willendorf Venüsü” heykelciği var ki, tam 25 bin yıllık olması en büyük özelliği.

Bunun dışında, Maria Theressa’nın: büyük sarı yakut ve değerli taşlardan yapılmış, 117 kg. ağırlığında, mücevher buketini mutlaka görmelisiniz.

Müzede, birde çocuk salonu (Kindersall) var, özellikle küçük ziyaretçilerin yoğun ilgisini çekiyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Museim Quartier

MUSEUM QUARTİER

Neubau bölgesindedir. Viyana şehrindeki en geniş alana sahip kültür merkezidir. Kapsadığı alan toplamı: 60 bin metrekaredir.

Burası, modern bir müze kompleksi. Yapı: 18.yüzyılda, Fischer von Earlach tarafından yapılmış. 1998 yılında ise, daha önce kraliyet atlarının yetiştirilip bakımlarının yapıldığı komplekste, tadilat yapılarak, bugünkü müze oluşturulmuştur.

Ancak, yapılan tadilatın maliyeti muhteşem, tam 2 milyar Euro. Gerçekten harcanan paranın oranı, sanat ve kültüre verilen değerin en büyük ifadesidir.

Burada sergilenen koleksiyonlar: Kandinsky, Magritte ve Warholl gibi, 20.yüzyıl sanatçılarına ait. Bunlar: MUMOK denilen “Modern Sanat Müzesi” bölümünde sergileniyor. Ayrıca: LEOPOLD MUSEUM ve ARCHİTEKTURZENTRUM WİEN (Viyana Mimari Merkezi) bölümleri de, bu kompleks içinde bulunuyor.

Museum strasse caddesinden ilerleyerek, Getredemarkt caddesine geldiğinizde, yine bir yapı var.

AKADEMİE DER BİLDENDEN KÜNSTE (GÜZEL SANATLAR AKADEMİSİ)

Bu galerinin koleksiyonunda: 14.yüzyıldan, günümüze kadar uzanan döneme ait Avrupa resim sanatının muhteşem örneklerini görebilirsiniz. Özellikle: Hieronymus Boch’un “Son Yargı” resmi, Rubens, Rembrant, Van Dyck, Pieter de Hooch ve Tiepolo’nun çalışmaları var. Binanın mimarı şekli ise, 1870 yılında, Theophil Hansen tarafından tasarlanmıştır.

Bu Akademinin tarihinde ilginç bir olay vardır. Adolf Hitler, bu Akademinin sınavlarına iki kere girmiştir. Çünkü kendisinin genç iken en büyük hayali ressam olabilmektir. Ancak iki kere girdiği sınavlarda başarısız olmuş ve “resim yeteneğin yok” denilerek Akademiye kabul edilmemiştir. Böylece, bunu hakaret olarak algılayan Hitler, kafasındaki sert düşünceleri oluşturmaya başlamıştır.

SECESSİONS GEBAUDE

Akademi binasının hemen karşısında bulunuyor. Burası, 1897 yılında, gerici buldukları, Viyana sanat kurumlarından kopan, 19 sanatçı tarafından harekete geçirilen bir galeri. Bu sanatçıların en ünlülerinin başında: Gustav Klimt geliyor.

Binanın yapısı, Josef Maria Olbrich tarafından tasarlanmıştır. Kapıda yazan bir yazı var. Bu yazı ilginç.

Şöyle ki: “ Der Zeit ihre Kunst, der Kunst ihre Freibeit” yani “Çağa kendi sanatı, sanata ise özgürlük”

Günümüzde, çağdaş sanatçıların eserleri, burada sergileniyor.

Evet, KARL PLATZ meydanına doğru yürüyün.

KARL PLATZ

Bu meydan üzerinde ve çevresinde görülecek pek çok yer var.

KUNSTHALLE PROJECT SPACE (CAM KÜP)

Meydanın hemen bir alt sokağında. Treitlstrasse sokağında bulunuyor. Burada, güncel akımlara konu olan temalı sergiler yapılıyor. Çok büyük bir kafesi var ki, şehirde bir buluşma yeri gibi biliniyor.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Karlskirche

KARLSKİRCHE

Meydana hakim bir konumda bulunuyor. Şehrin en önemli barok kilisesidir. 1576-1578 yılları arasında, şehirde, veba hastalığına yakalananların umudu olan “Kardinal Karl Borromaeus” adına, 1713 yılında, VI. Karl adına, Fisher von Erlach tarafından yapımına başlanılmış ve 1737 yılında tamamlanarak, hizmete açılmıştır.

Veba salgını sırasında, imparatorun verdiği sözün yerine getirilmesi amaçlanmıştır. İç mekanı, serin ve ağırbaşlıdır.

Hafif mermer dekorasyonu ve geniş, oval bir planı vardır. Oval kubbenin görkemli tavan freskleri John Michael Rottmary tarafından yapılmıştır ve mutlaka görmenizi öneririm. Sağdaki ana şapelde bulunan, Daniel Gran’ın “Azize Elisabeth” tablosun da kaçırmayın, mutlaka görün.

Kilisenin önünde, Henry Moore heykeli var. Burası: adeta minareleri olan bir kilise gibi. Ama, yapının içinde, özellikle dikkatinizi çekmek istediğim bir şey var. 100 Amerikan dolarının üzerinde bir resim var. Her şeyi gören göz resmi. Bu kilisede, mihrabın üzerinde de bu resimden var. Bunu kaçırmayın.

WİEN MUSEUM KARLSPLATZ (ESKİ VİYANA TARİH MÜZESİ)

Meydanın doğu tarafında bulunuyor. Burada: 1529 tarihindeki kuşatmadan, modern sanat akımlarına kadar, şehrin tarihindeki tüm önemli olaylara ait sergiler burada yapılıyor.

MUSİKVEREİN (MÜZİK AKADEMİSİ) 

Hemen eski Viyana tarih müzesinin karşısındadır. Yapı, 1867 yılında inşa edilmiş olup, Theophil Hansen tasarımıdır. Viyana Filarmoni Orkestrasına ev sahipliği yapar. Taban resimleri, 1911 yılında yapılmış olup, August Eisenmenger’in özellikle “Apollon ve Dokuz Musa” eseri ilginçtir.

KÜNSTLERHAUS

Hemen Müzik Akademisinin yanındadır. Burada, sanat sergileri düzenlenir. Bu yapının hemen önünde: güne bakan ve lale motifleriyle süslenmiş, Otto Wagner tarafından yapılmış, “Stadtbahn Pavillion” yani “Devlet Demiryolları Pavyonu” bulunuyor.

Evet, bu bölgeden uzaklaşıyoruz. Yürüyerek, Karntner Ring üzerinden, PARKİNG RİNG caddesine geliyoruz. Hemen sağ yanda: bir park var.

Avusturya Viyana Ring içi bölge Stadt Park

STADT PARK (ŞEHİR PARKI)

İnere Stadt ile Landstrasse ilçeleri arasındadır. Buraya “Kraliyet Bahçeleri” deniyor. Çünkü zamanında burası kraliyet sarayının içinde kalmış yani surlar varken, burası saray içindeymiş.

Güzel bir park, gitmenizi öneririm. Rudolph Siebeck tarafından planlanarak, 1862 yılında halk için hizmete açılmıştır. Viyanalılar, burada buluşmakta ve şehrin ortasında, yeşillikler içinde  sohbet ederek zaman geçirmektedirler.

Parkın içinden; şifalı olduğu söylenen, içme suları çıkmaktadır. Bunların daha iyi kullanılması için, 1865-1867 yılları arasında: Johann Garben tarafından, burada bir “Kür Binası” yaptırılmış.

Burada, günümüzde eğlenceler düzenleniyor. Ayrıca, bu binanın büyük bir de kafeteryası bulunuyor. Parkın içinde ise, çeşitli heykeller var. Bunlar: Strauss, Schubert, Makart gibi sanatçılara ait.

Evet, Parktan sonra, yürümeye devam ediyoruz ve STUBEN-RİNG caddesine geliyoruz.

MUSEUM FÜR ANGEWANDTE KUNST (UYGULAMALI SANATLAR MÜZESİ)

Bu müzenin yerel ismi: MAK. Şehirdeki en güzel ve ilgi çekici müzelerden biridir. Sergi salonlarında: gündelik hayatta kullanılan bir kısım obje, çeşitli sanatçılar tarafından farklı şekilde düzenlenmiş olarak görülüyor. Örneğin: bir sanatçının yaptığı, sandalyelerle gölge oyunu.

Müzenin hediyelik eşyalar satılan bölümüne mutlaka uğrayın, hoşunuza gidecek bir şeyler bulabilirsiniz.

Müzenin hemen karşısında: Karl Luegen Platz meydanı bulunuyor.

KARL LUEGER PLATZ MEYDANI

Dr. Karl Lueger, 1897-1910 yılları arasında, Viyana Belediye Başkanlığı yapmış. Meydanın hemen ortasında heykeli bulunuyor.

Bu meydan: Viyanalılar tarafından çok sevilen ve tercih edilen bir yer. Meydanın hemen yanında bulunan kafelerde oturup, yorgunluk giderebilirsiniz.

Belarus Minsk

Beyaz Rusya Belarus Minsk

Ukrayna’nın kuzeyinde, Litvanya’nın güneyinde: Beyaz Rusya ve Belarus olarak isimlendirilen ülkenin başkenti. Polonya ve Rusya arasında; tam bir geçiş noktası.

Bu konumu ile; stratejik önemi var. Ama, Minsk şehrinde: ne tarih, ne doğallık. Buraya giden ziyaretçilerin büyük çoğunluğunun ana amacı : sessiz ve sakin bir ortam bulmak ve gerçekten bu derece güzel bir ırk olarak yaratılan, Beyaz Rus kadınlarını görmek.

Çünkü: burada sizi bekleyen tarihi kalıntılar yok. Büyük alışveriş merkezleri de yok.

ULAŞIM

İstanbul’dan uçağa bindiğinizde: muhtemelen 2 saatlik bir yolculuktan sonra: Minsk şehrine ulaşıyorsunuz. Ülkeye girebilmek için: 15 günlük turist vizesi almanız yeterliyken 1 Haziran 2014 tarihinden itibaren vize sistemi değiştirildi.  Daha uzun süreli kalmak için, uzun süreli vize almanız gerekiyor ve uzun süreli vize alabilmek için, bu ülkeden gönderilmiş ticari bir davetiyeniz olması gerekiyor.

Uçaktan inmeden önce, pasaport kontrolünden önce: bir form doldurmanız gerekiyor. Bu formda: nereden geldiğiniz, nerede kalacağınız gibi, bir takım basit sorular soruluyor. Form: Rusça ve İngilizce olarak hazırlanmış. Bu formu doldurup, pasaport kontrolünden önce, ilgililere teslim etmeniz gerekiyor.

Bunun dışında: yine pasaport kontrolüne girmeden önce; sizi, sigorta görevlileri karşılıyorlar. Bu görevliler: sigortanızı yapıyorlar. Bu, asgari 15 günlük sigortanın bedeli: 8-10 dolar.

Ülkeye girişiniz için: gerek sigorta, gerek giriş formu ve gerekse vizeniz bulunan pasaport bulundurmanız şart.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

İKLİM

Evet, Minsk; karasal iklimin hakim olduğu bir yerde bulunuyor. Bu şehre: kışın ve özellikle, Şubat ayında giderseniz, her yanın donmuş olduğunu göreceksiniz. Şehrin ortasından geçen nehir bile, donuyor. Ama: bu soğuklara rağmen, şehrin insanları, yine de sokaklara çıkıyorlar.

Şehrin orta yerinde bulunan paten alanında, gençler buz pateni yapıyorlar. Özellikle: hafta sonları ve akşamları, buralar dolup taşıyor. Bir yandan içki içiyorlar, bir yandan da buz pateni yapıyorlar. Ama, öylesine çok içiyorlar ki, ortalıkta, bir sürü, sarhoş kız-erkek görmek mümkün.

Sonuç olarak: Minsk şehrine; yaz aylarında, yani kış dışında gitmenizde yarar var.

Bunun dışında, genel iklim özellikleri olarak: Şehir, nemli karasal iklime sahiptir. Hava genellikle nemlidir.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

HAVAALANI-ŞEHİR ULAŞIM

Biraz önce anlattığım gibi: gerekli belgeleri hazırladıktan sonra; pasaport kontrolünden geçiyorsunuz. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki uzaklık: 42 km. Havaalanı terminali; 1982 yılında hizmete açılmış. Terminalden, şehir merkezine ulaşım için: taksiler var. Bu taksiler ile, şehir merkezine: 30-35 dolar arasında bir bedel ile ulaşabilirsiniz.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

GENEL

Minsk şehri: 1067 yılında kurulmuş, yani eski bir kent. Başlangıçta: tepeler üzerine kurulmuş. Ancak: 20. yüzyılda, güneydoğudaki düz ovalar üzerine doğru gelişme göstermiş.

Varşova ve Kiev şehirlerinden daha az kalabalık. Moskova şehrinden daha temizdir. Vilnus şehrine uzaklık: 215 km. Varşova 550 km. Riga 470 km. Kiev 580 km. Moskova 700 km.

Şehrin ekonomisi incelendiğinde: buranın, Belarus ülkesinin en büyük sanayi merkezi konumunda. Kentte: 250 civarında fabrika ve sanayi tesisi var. Başlıca sanayi tesisleri: Minsk Traktör Fabrikası, Otomobil Fabrikası, Buzdolabı Fabrikası.

Tarihi süreç içinde, kent açısından öne çıkan olay; II. Dünya Savaşı sırasında yaşanmış. 22 Haziran 1941 tarihinde, Rus Kızıl ordusu, Minsk şehrine giriyor ve şehri, 3 yıl süren Alman işgalinden kurtarıyor. Dolayısı ile; Kızıl ordunun şehre girdiği bu caddeye: Kazananlar (Pabediteli) caddesi ismi verilmiş. Günümüzde ise, bu cadde, şehrin en önemli ve işlek caddelerinden biridir. Şehrin merkezinden; kışın tamamen donan, Svislac nehri geçiyor.

Evet: Minsk şehri

Beyaz Rusya ve diğer adı ile Belarus ülkesinin başkenti. Ama, hassas bir nokta var. Burası: Rusya değil. Yani: Rusya’nın belirgin özelliklerini burada görmek mümkün değil. Buranın coğrafi konumunun en büyük özelliği: Doğu-batı ve Kuzey-güney doğrultusunda, stratejik bir merkez konumunda olması.

Bu yüzden: bu ülke, Rusya için çok önemli. Rusya’nın gözü, hep bu ülkenin üzerinde. Öyle olunca da, birçok Avrupa ülkesinin, hem dikkat ve hem de cazibe merkezi.

Bu ülkede; düzen, insanlarının mutluluğu ve güvenliği üzerine kurulmuş. Buraya: dünyanın en güvenli ülkesi demek mümkün. Güvenlik üst düzeyde. Gecenin bir yarısı, sokaklarda, yalnız başınıza, güvenle dolaşabilirsiniz. Şehirde, asla darp-gasp olaylarına rastlanılmıyor.

Çünkü: şehirde yaşayan insanlar, resmi giysili polisten çok, sivil giysili polis bulunduğunu biliyorlar. Bunun yanında, polise saygı da var. Ama, tüm bunların yanında: sizler, asla herhangi bir suça karışmayın. Çünkü: turist olmanız nedeniyle, bütün suçun size kalabileceğini unutmamalısınız.

Şehir merkezi: gayet modern ve planlı. Özellikle: bu şehirde, trafik konusunda: herhangi bir yoğunluk yok. Yollar: 4-4 şeritli ve gayet geniş. Asla araç korna sesi duyamazsınız. Asla; trafik kazası olmuyor. İçkili olarak, asla araba kullanmıyorlar. Yollarda: trafik hiç aksamadan akıp gidiyor.

Yer altı geçitleri ve çarşılarda

Seyyar satıcı ve dilenci yok. Sokaklarda: başıboş dolaşan hayvan göremezsiniz. Rüşvetle iş yaptırmak, asla mümkün değil.

Binalar ise: otantik görünümlü. Tüm bunların yanında: tertemiz bir şehir. Şehirdeki: caddelerin, yolların, alt geçitlerin temizliğini gördüğünüzde şaşıracaksınız. Bu kadar temiz bir şehri; başka bir yerde görmek, gerçekten zor. Singapur şehrinin çok temiz olduğunu hatırlıyorum.

Ama o şehirde: çok sıkı tedbirler alınmış olduğunu görmüştüm. Örneğin: Singapur şehrinde o temizliği sağlamak uğruna, yere bir sakız atana verilecek cezanın, 500 dolar olduğunu hatırlatmak istiyorum. Burada: böyle cezai bir uygulama yok, yalnızca insanlar bilinçlendirilmiş.

Minsk şehrinin diğer özelliklerinden söz etmek istiyorum. Şehir: fuarlar bakımından oldukça hareketli. Hemen hemen her hafta, burada fuar düzenleniyor. Bunun dışında: şehir, tam bir kültür mabedi gibi. 16 müze, 11 tiyatro, 20 sinema, 139 kütüphane var. Özellikle, hafta sonlarında: parklar, kiliseler, Sinegog’lar dolup taşıyor. Pazar günleri ise, bir bakıyorsunuz; her yer gelin-damat dolu. Çünkü: düğün törenleri, sokaklarda kutlanıyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

KONAKLAMA

Şehirdeki oteller devlete ait. Gelmeden önce, mutlaka rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Dolayısı ile, konaklama için pek fazla çok seçenek yok. Otellerin çoğu:  3 ve 4 yıldızlı.

4 yıldızlı, yalnızca iki otel var. Bunlar: biraz önce söylediğim gibi, Minsk Otel ve Victoria Hotel. 3 Yıldızlı oteller ise: Belarus Otel. Oteller dışında: ülkede yaygın olarak kullanılan, mobilyalı evler de var. Bu evlerde: iki kişi rahatlıkla kalabilir. Şehir merkezindeki bu evlerin kiraları: yaklaşık olarak 60-80 dolar arasındadır.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Şehirde, toplu taşıma çok yaygın. Otobüsler ve metro var. Bunun dışında: taksilerde çok uygun. Çünkü: benzin çok ucuz.

TAKSİ

Taksiler, ucuz. Zaten, gideceğiniz en uzak mesafe, şehrin konumu nedeniyle : 5-8 km. arasındadır. 1 km. için taksiye ödemeniz gereken ücret: 0.5 cent. Geceleri, eğlence yerleri önünde bekleyen taksilere binmek durumunda kalırsanız, binmeden önce mutlaka pazarlık yapın. Gündüzleri: yoldan geçen taksiler sizi asla almaz, boşuna el sallamayın.

Taksiler: telefon ile çağrıldıklarında gelirler. Şehre gittiğinizde, otel resepsiyonundan, taksi çağırma numaralarını öğrenebilirsiniz. Bu numaralara telefon açtığınızda: adresi verirseniz, taksi geliyor. Size gelecek olan taksinin: markası, size ulaşacağı dakika ve rengi: tüm bu bilgileri, telefon açtığınız merkez, size telefonda iletiyor.

Geceleri ise: yoldan geçen bir taksiye, el salladığınızda, taksi durur ve sizi, yine makul bir ücret karşılığında, gitmek istediğiniz yere götürür. Tüm bunların yanında, son olarak bir uyarı: Resmi taksilere binmeye özen gösterin, bunlara vereceğiniz para, en fazla: 3-5 dolar civarında. Bunun yanında: kaçak taksilere sakın binmeyin.

Bunların yanında: taksilere bindiğinizde: klasik bir alışkanlık var. Taksi şoförlerinin büyük çoğunluğu, hemen kadın muhabbeti açıyorlar. Hemen, “diayvuskalar”ı, nasıl bulduğunuzu soruyorlar.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

METRO

Şehirde, metro sistemi, 1977 yılında yapılmış. Başlangıçta, 8 olan istasyon sayısı, daha sonra 14 olmuş. 2007 yılı itibarı ile: 25 istasyon ve 33 km. lik hat var. Normal bir günde, metroda, 800 bin yolcu taşınıyormuş. Yoğun saatlerde: 2-2.5 dakikada bir tren çalışıyor.

OTOBÜSLER

Şehir içinde, yeşil otobüsler var. Bunlar: 600 ruble (30 cent) yani çok cüzi bir ücret karşılığı kullanılabiliyor. Ancak: otobüse binerken, ücret ödemeyen insanlardan, bu şehrin nazik insanları ücret istemiyorlar. Yani: bu yeşil otobüsler aslında ücretsiz değil. Lütfen, bunlara bindiğinizde, ücret ödemeyi ihmal etmeyin.

Çünkü: ücretsiz binmeyi kafaya koyarsanız, aniden kontrolör karşınıza çıkabilir. Bu arada; mutlaka dikkatinizi çekecektir, bu otobüs sürücülerinin çoğu bayan. Zaten; Minsk şehrinde, bayanları, her türlü hizmet dalında görmek mümkün.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

İNSANLAR

Şehirde yaşayan insanlar: spor ve müziğe, çok önem veriyorlar. Aynı zamanda: eğitimi de büyük önem veriliyor. Zaten: insanların eğitim seviyesi; yüzde yüze çok yakın. Şehirde yaşayan insanlar: kültürlü ve aklı başında.

Bu şehirde: en çok dikkatinizi çekecek husus: 2 milyon nüfusu olan şehirde yaşayanların, üçte ikisinin bayan olması.

Tüm işyerlerinde çalışanların yoğunluğu bayan ve inanın, daima bakımlılar. Her yerde, her çeşit hizmet alanında, bayanlara rastlamak mümkün. Bir ırkın kadınının, bu kadar mı güzel ve çekici olabileceğini, sürekli sorgulayacaksınız. Ama: bu sorgulama sırasında: bazı duyumların etkisinde kalarak, bu ülkede göreceğiniz her bayanı; asla ve asla yanlış algılamamanız gerek. Bu şekilde değişik yaklaşımlar veya değişik teklifler sonucu ; ters durumlar ile karşılaşabilirsiniz.

Peki, şehirde Türk var mı? Evet, şehirde yaşayan pek çok Türk var. Türkler: inşaat ve yiyecek sektörüne girmişler. Bir de, öğrenci olarak buraya gelmiş olanlar var. Özellikle: Minsk State Linguistik Ünivercity.

Burada: Türk öğrenciler, yoğunlukta.

DİL

1980’li yıllara kadar, bu ülkede yaşayan herkes “Rusça” konuşuyormuş. 1990’lı yıllardan sonra ise, dil eğitimi tersine dönmüş. Şehir sakinlerinin çoğu: Rusçayı, sadece günlük yaşantılarında; evlerinde ve işyerlerinde kullanıyorlar. Genç kuşak arasında ise: özellikle İngilizce yaygın.

Bu ülkede yaşayan insanlar, en az 2-3 yabancı dil biliyorlar. İkinci en yaygın konuşulan diller: Almanca, Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca. Bu insanlarla anlaşabilmek için, mutlaka iyi bir yabancı diliniz olması gerekiyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

GECE HAYATI

Minsk’de: 30 civarında gece kulübü var. Bunlar: 23.00-05.00 saatleri arasında açık. Şehirde, her gece: tüm disko ve gece kulüpleri; insanlarla doluyor. Dolayısıyla, özellikle hafta sonlarında gece kulüplerinin kapısında, uzun sıralar oluyor.

Buralara giriş ücreti: 10-15 dolar civarında. Sabah saatlerine kadar, aralıksız eğlence mümkün. Her türlü müziklerin olduğu, her yaşa hitap eden diskolar var. Gece eğlenceleri, gerçekten görülmeye değer.

PRİNCESS OTEL

Kumar oynamak isterseniz, çeşitli seçenekler olmasına rağmen, en güzeli burada.

JURAVİNKA

Şehir merkezinde ve Türkler tarafından işletilen, büyük bir eğlence kompleksidir. İçinde: casino, restoran, gece kulübü, bowling salonu var. Restoran kısmı: gecenin geç saatlerinde, kulüp haline dönüşüyor.

Ayrıca: haftanın bazı günlerinde: geceleri, show programları düzenleniyor. Casino kısmında: kıyafete önem vermek gerekiyor ve ayrıca pasaport bulundurulması şart.

VERSUS

Şehir merkezinde, Minsk Otel içindedir. Lüks bir striptiz kulübüdür. Giriş ücretlidir.

MAXİ SHOW

Şehir merkezinden, taksi ile 5 dakika uzaklıktadır. Giriş ücretlidir. Haftanın her günü açık ve çok hareketli bir yerdir. İçeride: özel showlar sergileniyor. Buraya: saat: 01.00’e kadar, metro ile ulaşabilirsiniz.

MADİSON CLUB

Gece hayatının yoğun olduğu mekanlardan biridir. Burada: güzel müzik ve keyifli bir ortam bulabilirsiniz. Diskosu ve bowling salonu ile hoş bir mekan. Biraz pahalı ama, kentin en iyi mekanlarından biri. Bu arada: buraya girişte, zaman zaman “giyime göre, engelleme” yapabiliyorlar.

WEST WORLD

Hotel Minsk’in hemen yanında. İyi bir mekan, ama çok fazla hayat kadını var. Bir süre sonra: “Do you want sex” lafı, sıkıcı olabiliyor.

REAKTOR

Genç insanlarla bir arada olmak isterseniz, burayı tercih etmelisiniz. Tam bir öğrenci diskosu. Yaş ortalaması, 20-21 olan bir dolu insan. Kendini kasmalar, havalara girmeler yok.

RESTORANLAR-NE YENİR

Bu şehirde: yemekler çok kötü değil. Ama çok miktarda domuz eti kullanıyorlar. Bunun dışında: çorbaları gayet güzel. Kremalı mantar çorbası, özellikle tatmanızı önereceğim bir lezzet. Bu şehirde: yemeklerde bol miktarda et kullanılıyor. Bir de: mantar kullanılıyor.

Bu şehirde: her ülke mutfağını tadabileceğiniz restoranlar bulunuyor. Ama, özellikle hafta sonlarında bu restoranlara gitmeden önce, mutlaka rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Restoranlar, bayağı ekonomik. Özellikle: bazı barlardaki özel yapım, taze biraları mutlaka tatmalısınız. Zaten: şehir insanları: bira, votka ve martini içmeyi çok seviyorlar.

Yemekler genellikle lezzetli. Dünya mutfaklarını bulmak mümkün. Geleneksel yemeklerinde: mantar ve patates ağırlıklı olarak kullanılıyor. Ayrıca: her türlü et kullanılmaktadır.

Etler: çok lezzetli. Mantar çorbası, muhteşem bir tat. Mutlaka tadın. Yemeklerde: bazı restoranlarda, canlı müzik sunuluyor. Özellikle: Tarkan şarkılarını duyarsanız, şaşırmayın.

Restoranlar hakkında, birkaç bilgi vermek gerekirse: Astara restoran (Azerbaycan yemekleri sunuluyor), Salon restoran (yemekleri çok lezzetli, özellikle: salatası ve ızgara somon tercih etmelisiniz), Üzüm restoran (park içinde, şık bir restoran. Salata ve et yemekleri muhteşem).

Bunlar dışında

Goodwin, James, Il Patzio (güzel İtalyan yemekleri sunuluyor) , keyifli yemekler yiyebileceğiniz yerlerden birkaçı. Bir de, çok sevilen “0.5” denilen bir restoran var. Burada: canlı müzik eşliğinde, tavuk ve bira önerebilirim.

Restoran: hemen beyaz kilisenin yanında. Bir porsiyon yemek için: 10-15 dolar ödemeniz yeterli. Her ne kadar yurt dışında olsanız da, Türk yemekleri tercih etmek isterseniz, hemen Tren İstasyonu yanında, sahibi Türk olan ve Türk yemekleri yapan, bir lokanta var.

Bunların dışında: tanıdık tatlar isterseniz: Mc Donalts, Valilik caddesi üzerinde bulunuyor.

PARA BİRİMİ

Minsk şehrinde kullanılan para birimi adı: Ruble. 1 Amerikan doları, yaklaşık 2000 Ruble. Buna göre para değerlerini hesaplayabilirsiniz. Yani: 1000 Ruble; 0.5 cent ve bizim paramız ile, 1 TL, 1300 Rubleye karşılık geliyor.

 

ALIŞVERİŞ

Şehirde: 3 alışveriş merkezi var. Bunların isimleri: Gum, Sum, Nimiga. Buralarda: hediyelik eşyalar, elbise, kumaş, defter, halı gibi birçok hediyelik eşya bulup satın alabilirsiniz. Çünkü: biraz önce de söz ettiğim gibi: ülke çok ucuz. Benzin çok ucuz. Türkiye’de göremediğimiz araçları, burada görmek mümkün. Ama: alışverişte, çok öne çıkan ve mutlaka satın alın diyebileceğim bir şey yok.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

GEZİ PLANI

Minsk şehrine indiğinizde, ilk dikkatinizi çekecek olan, uçsuz-bucaksız bir düzlük. Geniş bir ova. Kocaman ve geniş yollar. Sosyal altyapı tamam. Sağlık, eğitim, ısınma ve ulaşım mükemmel. Mimari gayet güzel. Bol yeşillik var. Hemen her yerde. Bir de, her mahallede göletler, su kaynakları ve havuzlar oluşturulmuş. Yalnızca: bu şehirde, 50’den fazla: çeşme, havuz, gölet var. Bunların en eskisi ise: 130 yıllık.

Şehir: pırıl-pırıl. Büyük meydanlar, tarihi dokusu özenle korunmuş mimari-şirin evler, şirin parklar. Minsk nehri: kentte, ayrı bir hava veriyor.

KGB binasını geçtikten sonra: Bağımsızlık caddesi var. Caddenin sonunda ise: Bağımsızlık meydanı bulunuyor. Cafe ve restoranlar: genellikle, Bağımsızlık caddesi üzerinde bulunuyor.

Şehrin önemli otellerinden olan: Minsk Otel’de, bu cadde üzerinde. Ayrıca: Mc. Donalts restoranı ve hemen karşısında, Patzio Pizza, Fridays ve Pechki Lovechlei bulunuyor.

Şehirdeki: Yanki Kupalı Parkı: gezinti için güzel bir yer. Burada: yazın, tekneye binmek te mümkün. Parkın yanında: Zafer Anıtı ve Yıldızı bulunuyor. Ayrıca: sönmez bir ateş var.

Botanik Parkı: dünyanın her bölgesinden getirilen bitkilerden oluşturulmuş. Şehirli bayanlar: bu parkta gezmeyi oldukça romantik bulurlar.

Şehrin dışına çıkarken görülen büyük gölde: insanlar, her mevsim balık tutuyorlar.

GEZİLECEK YERLER

Beyaz Rusya Belarus Minsk Aleksandrovsky Meydanı

ALEKSANDROVSKY MEYDANI

Şehrin tam merkezindedir. Burası: zengin bir tarih dokusundan öte, küçük bir halk bahçesi olarak öne çıkıyor. 1972 yılında, vali tarafından yaptırılmış. Bahçenin ortasında: bir çeşme ve bir yüzme havuzu bulunuyor. Çeşmede, bir heykel var. Bu kuğu heykeli: İtalyan Bernini tarafından tasarlanmış ve bir çocuk ile süslenmiş. Çeşme ve heykel; şehrin bir sembolü olarak kullanılıyor.

Meydanın bir köşesinde: Ulusal Tiyatro var. 1888 yılında açılmış.

KİLİSELER

Beyaz Rusya Belarus Minsk Calvary Kilisesi

CALVARY

Eski bir mezarlık yanında yapılmış bir kilisedir. Bu alanda: 17.yüzyıldan kalma bir tapınak bulunduğu tespit edilmiştir. Bugünkü yapı ise, 19. yüzyılın başında yapılmıştır. Kilise çevresinde ortaya çıkan mezarlık: şehir halkı tarafından çok iyi biliniyor. Ancak, 1967 yılından sonra, bu mezarlık kapatılmış. 1990 yılından sonra ise, yeniden açılmış.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Kızıl Kilise

KIZIL KİLİSE

Kırmızı tuğlalardan yapıldığı için, bu ismi almıştır. Neo-Gotik tarz bir yapıdır. 1906-1910 yılları arasında inşa edilmiştir. Sovyetler Birliği döneminde, burada sinema varmış. Daha sonra, 1990 yılları başında, sinema, kilise olarak hizmet vermeye başlamış.

Kilisenin: geniş bir salonu, zarif süslemeleri var. Vitray pencereler, Belarus ulusal sanat geleneklerine göre yapılmış. Ana portalı: Vojnilovich ailesinin silahı süslüyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Kutsal Ruh Kilisesi

KUTSAL RUH KİLİSESİ

Kilise, Zolotaja Gorka (Altın Tepe ) bölgesinde bulunuyor. Kilisenin enteresan bir yapılış öyküsü var. O zamanlar: kentte kolera salgını olur. Polonyalı bir doktor, şehir halkından para toplar ve bu paralar ile, Katolik mezarlık topraklarının üzerine, bu kiliseyi inşa ettirir.

Buraya: Kutsal Ruh ahşap heykeli konulur. Bu heykelin: bulaşıcı hastalıklardan, insan ve hayvanları koruduğuna inanılır. Evet: daha sonraki yıllarda, buranın restorasyonu için, devlet tarafından büyük harcamalar yapılmış.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Parlamento Binası

PARLAMENTO BİNASI

Şehrin önemli yapılarından biri de: ana cadde üzerindeki “Parlamento Binası.” Belarus Devleti: geçmişlerine duyduğu saygı nedeniyle. Binanın önündeki, dev “Lenin” heykelini, muhafaza etmiş ve heykel tüm ihtişamı ile, görüntüye farklı bir hava katıyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Town Hall

TOWN HALL (BELEDİYE BİNASI)

Yapı, 16.yüzyılda: katedral meydanı üzerine yaptırılmış ve 2004 yılında restore edilmiştir. Mahkeme ve Belediye binası olarak kullanıldı. Zemin katta: Minsk Müzesi var.

Müzede: cam bir kubbeli sergi salonu var. Şehrin tarihi ve manzarası, showroom ve anlatım ile sergileniyor. Müzedeki sergiler: tarihi kazılar sırasında toplanan objelerden oluşuyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Vankocivh Evi

VANKOVİCH EVİ (KLASİK MÜZE)

Yapı: 19.yüzyılın mimari harikalarından biridir. Bu evin: bembeyaz sütunlu, mavi cephesi var. Bu cephe ile binanın uyumu, çok güzel. Sanatçı: Valentij Vankovich’in burada yaşamış olması nedeniyle, bu isim verilmiş.

Mükemmel, romantik portreler çizdi ve galeriye bıraktı. Bunların yalnızca, küçük bir bölümü: Müzede sergileniyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Pischalovskij Castle-Prison Hotel

PİSCHALOVSKİJ CASTLE – PRİSON HOTEL

Burası, yıllarca, şehir merkezinde bir hapishane olarak kullanılmıştır. Yapı: 1825 yılında, mimar Pischala tarafından, Gotik kale tarzında inşa edilmiştir. Köşelerinde: 4 yuvarlak kuleleri olan, 3 katlı, dikdörtgen bir yapıdır. Her bir kule: bir kademeli korniş üzerinde, dikdörtgen yapıdadır.

Kalenin çevresi: çitle çevrilidir. Ülkenin bir kısım şair ve yazarları: bu cezaevinde hapis yatmışlar. Devrimci Pulihov idam edilmiş. Uzun yıllar: bu kale, erişilemez bir yapı topluluğu olarak kalmış. Günümüzde ise, turistler için, egzotik bir otel konumunda.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Bearuz Opera ve Balesi

BELARUS OPERA VE BALESİ

Bunlar: Ulusal Akademik Opera Tiyatrosu ve Ulusal Akademik Bale Tiyatrodur. Tiyatro binasının kuleleri muhteşem ve şehrin çoğu yerinden görülüyor. Tiyatro: Fransız ve Rus klasik bale kurucusu Marius Petipa’nın görüşlerine göre restore edilmiştir.

Burada: daima, ünlü bestecilerin eserleri sergileniyor. Bu eserlerde: zengin süslemeler ve göz alıcı kostümler var.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Zafer Meydanı

ZAFER MEYDANI

Burası: II. Dünya savaşı kahramanlarının anısına yapılmıştır. Dikilitaş şeklinde, büyük bir anıt dikilmiş. 40 metre yüksekliğindedir. 1954 yılında açılmıştır. 1941-1945 yılları arasındaki vatanseverlik savaşında, hayatını kaybedenlere atfen dikilmiş bir anıt. Kaidesinde; sonsuz ateş yanıyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

Burada: bir anıt daha var. Gözyaşı adası anıtı. Afganistan Savaşında ölen, Belarus’lular için dikilen bir anıt. Afganistan savaşında, 771 Belarus’lu asker ölmüş. Anıt: Ağustos 1996 yılında açılmıştır.

Beyaz Rusya Belarus Minsk St Spirit Katedrali

ST. SPİRİT KATEDRALİ

1852 yılında, rahibeler manastırı olarak inşa edilmiştir. 1870 yılında ise, Ortodoks manastırı olarak ibadete açılmıştır.

NEZAVİSİMOSTY AVENUE

Şehirde: kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan bir caddedir. Cadde üzerinde: mağazalar, restoranlar, müzeler, ticaret merkezleri, milli kütüphane, bankalar ve çeşitli üniversiteler bulunuyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Milli Kütüphane

MİLLİ KÜTÜPHANE

Muazzam görünüşlü bir milli kütüphanesi vardır ki, insan dışını görünce içinden çıkası gelmez. Minsk Devlet Kütüphanesi: oldukça ihtişamlı bir bina. İçinde: 14 milyon kitap var.

ŞEHİR DIŞI GEZİLECEK YERLER

Beyaz Rusya Belarus Minsk Nazi Kampı Turu

NAZİ KAMPI TURU

Şehir merkezinden, yaklaşık 50 km. uzaklıktadır. Burası: II. Dünya Savaşında, Nazi subaylarının, Beyaz Rusya’da tamamen yaktıkları: 620 köyden biridir. Savaşta hayatını kaybeden askerlerin anısına yapılmış, Büyük Anıt var. Ayrıca: savaşta kullanılan tanklar görülebiliyor.

DUDUKİ KÖYÜ

Şehir merkezine, 50 km. uzaklıktadır. Bu köyde: eski model araba ve motosiklet müzesi, el sanatları ve eski takılar sergisini gezebilirsiniz. Yöresel el yapımı peynir eşliğinde, yöresel şaraplardan tadabilirsiniz.

Bu alan: şehrin güneyinde bulunuyor. Buraya ulaşmak için: eski köyler, bostanlar ve ormanlar arasından, yaklaşık 1 saatlik bir yolculuk yapmak gerekiyor. Köy: yaklaşık 150 yıl önce, derebeylik zamanında, bir aile tarafından yönetiliyormuş.

Burada: votka üretimi yapılıyor. Kuas denilen ve buğdaydan elde edilen özel votkalar: 7 yıl bekletilip, dinlendiriliyor. 48-52 alkol derecesindeki bu votkalar: yine, köyde üretilen ballı-turşulu ekmek ile servis ediliyor.

10 Ekim 1998 tarihinde, burada, 2 katlı el sanatları galerisi yapılmış.

Köydeki geziniz sırasında: köyde üretilen peynir, tereyağı, otlu peynir tatma şansınız oluyor. Ayrıca: ekmek yapımını da izleyebiliyorsunuz. Demir dövülerek nal yapımı, kumaş yapımı izlenebilir, arzu ederseniz, ata binebilirsiniz. Ayrıca: köyün yakınlarında, değirmen var, burası da gezilebiliyor.

STALİN HATTI VE JANOST

Şehir merkezine, 15 km. uzaklıktadır. Burası: Moskova’nın düşmemesi için, Alman ordusuna karşı, Kızıl ordu tarafından yüksek yerlere konumlanmış bir savunma hattıdır. Stalin hattında, II. Dünya savaşında kullanılan, çok çeşitli silahlarla kurulan, savunma hattı gezilebiliyor.

Buradaki açık hava müzesinde : askeri ekipmanlar, tanklar, uçaklar, helikopterler ve toplar sergileniyor. Stalin Hattı: II. Dünya Savaşında, savunma hattı olarak biliniyor. Yemek için: özellikle, havanın sıcak olduğu dönemlerde, Junost Gölü kıyısında, ızgara balık önerebilirim.

Burada; deniz motoru ile, “Junost” eğlence kompleksine gidiliyor.

BELOVEZHSKAYA PUSCHA

Burada, ülkenin en büyük ormanı bulunuyor. Bu doğal dünya: UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. Buranın en büyük özelliği: tamamen doğallık, hayranlık uyandıran bir doğallık.

Macaristan Budapeşte

20160807_170234
Macaristan Budapeşte

Budapeşte’yi ziyaret ettiğinizde, çeşitli yüzyıllara ait mimari ve kültürel mirasın, günümüzün modern hayatının getirdiği yeniliklerle çok iyi bir karışımını göreceksiniz.

Tarihi binalar ve anıtlar: yenilenmiş ancak tarihsel dokuları hiç bozulmamış, bunun sonucunda ziyaretçiler için muhteşem görsel güzellikler oluşturulmuştur. Büyük bir şehirle karşılayacaksınız.

Özellikle şehrin tam ortasından geçen ve şehri ikiye ayıran Tuna nehri ilginizi çekecektir. Tarihe ve tarihi yerlere meraklılar doğruca Buda şehrini gezebilirler.

Tarihe ilgisi olmayanlar ve daha çok modern yerlerden hoşlananlar ise, Buda bölümüne geçmeden doğruca Peşte bölümüne geçip modern şehrin dükkan, mağaza ve evleri arasında dolaşıp zaman geçirebilirler.

Budapeşte, 1-2 günlük süreç için uygun, daha fazla kalırsanız büyük olasılıkla sıkılırsınız, ama kaldığımız süreçte güzel zaman geçireceğinize inanıyorum. Yani, Budapeşte gidilip görülesi bir yerdir.

TARİH

Buda kalesi: tarihi süreç içinde, defalarca muhtelif uygarlıklar tarafından ele geçirilmiş, yıkılıp baştan yapılmıştır. Kalenin tarihi: 12.yüzyıla kadar gidiyor. Burada: müzeye çevrilmiş binalar ve de özellikle bilhassa tarih müzesi görülmeye değerdir. Mattias Kilisesi de, burada bulunuyor. Bölge: Tuna nehrinin en güzel yerlerinden biri olduğu için, bölgedeki ilk yaşamın izleri, tarih öncesine kadar gitmektedir.

Macarlar: 12. yüzyılda bu bölgeye gelmişlerdir. Macarların; Türk oldukları savı kısmen doğru sayılmaktadır. Çünkü: kuzeyde bir yerlerde olan Macar kavimleri, Oğuz Türkleri ile birleşip kaynaşmış ve batıya birlikte göç etmişler ve 12’nci yüzyılda, burayı beğenip yerleşmişlerdir. .

Macar dilinde yani “Macarcada” ki birçok Türkçe terim de o zamanlardan kalmadır. Yani: Osmanlı etkisi değil. Budapeşte: 1542 yılından itibaren, 150 yıl boyunca Osmanlı yönetiminde kalmış. Osmanlılar: özellikle, hamamlar başta olmak üzere, bayağı yatırım yapmışlar.

Tabii kiliseleri camiye çevirerek verdiği tahribatı da göz önünde bulundurmak lazım. Fakat, Osmanlılardan şehri ele geçirince, hiçbir Osmanlı anısı kalmamak üzere, hepsini yıkmışlar ve yok etmişler sadece bir hamam ve Gül baba türbesi kalmış, 150 yıllık egemenliğin anıları böylece yok edilmiştir.

GENEL

Tuna nehrinin iki yanındaki: Buda ve Peşte bölümlerinin birleşmesiyle oluşmuş bir şehir. Buda kelimesinin yerel dilde anlamı “su” dur. Buda şehri, tarih sürecinde: Budin olarak geçiyor.

Buda tarafı: daha eski olup, Osmanlı döneminden de birkaç tarihi eser barındırıyor. Peşte tarafı ise, daha yeni ve modern. Buda tarafı dağlık-tepelik, peşte tarafı ise düzdür. Buda tarafı: İstanbul’u fazlasıyla hatırlatır.

Özellikle: İstenhegy (Tanrı Tepesi) ye çıkarken, arkada kalan manzara, tepeden gece bakıldığında Tuna nehri; İstanbul boğazına benziyor. Özellikle: Peşte tarafında kıyıda: Parlamento binası aydınlatıldığında, ışıklar nehrin üzerine düşüyor. Peşte tarafında, daha çok müzeler ve çeşitli kiliseler var.

Evet, Budapeşte: Almanya-Berlin’den sonra, Orta Avrupa’nın en büyük şehridir. Yine de, yürümeyi seven insanlar için, en güzel şehirlerden biridir. Ama bu büyük şehrin sokaklarında yürürken: aman köpek pisliğine basmayın çünkü çok sayıda köpek gezdiriyorlar.

2 milyon insanın yaşadığı şehirde, köpek sayısının 1.5 milyon olduğu söyleniyor. Her yerde, köpek seven çocuk heykeli görebilirsiniz. Evlilik kurumu çok iyi işlemediği için: köpek besleyenlerin sayısının oldukça yüksek olduğu söyleniyor. İnsanlar, yalnızlıklarını gidermek için, hayvan besliyorlarmış.

Macaristan: bir Avrupa ülkesi, ancak diğer Avrupa ülkeleri gibi çok gelişmiş olduğunu söylemek mümkün değil. Macarların, emekli olduklarında aldıkları maaşı duyduğunuzda, bizim ülkemizdeki emeklilerin daha iyi durumda olduğunu anlayacaksınız. Macar emeklileri, bir aylık süre için: yalnızca 300 dolar civarında maaş alıyorlarmış.

Ülkede: Sanayi yok, çalışan yalnızca 1 fabrika var. Yani, tek geçim kaynakları: turizm ve oldukça fazla turist çekiyorlar. Avrupa Topluluğuna girmiş olmaktan da çok mutlu değiller. Bu geçiş onlara pahalık ve işsizlik getirmiş gözüküyor.

Topluluğu girdiklerinde, ülkenin tek şeker fabrikasını, Avrupalı bir başka firma satın almış ancak bir süre sonra imalatın pahalıya mal olduğunu söyleyerek, fabrikayı kapatıp Macaristan’a şeker ithalatına başlamışlar. Böylece, birçok insan, işsizler ordusuna katılmış.

Macaristan Budapeşte

Budapeşte

Dünyanın en romantik şehri olarak tanımlanıyor. Ayrıca: Brezilya-Rio de Jenerio’dan sonra: dünyanın en güzel manzaralı şehri seçilmiş. İtalya’nın başkenti Roma ile, mimari yapı olarak çok benzerlikler gösteriyor. Tarihi süreçte: Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun bir parçası olarak yaşayan şehir: sürekli ikinci planda kalmanın yarattığı eziklik ile mimarisini bütünleştirmiş.

Macarlar: nerede güzel bir bina veya yapı görseler: aynısını, hemen kendi şehirlerinde yapmışlar. Yani: II. Dünya Savaşından sonra bütün binalar yenilenmiş. Tarihi diye gezdiğiniz bir binanın, kesinlikle yeni yapım olduğunu unutmayın.

Tuna nehrinin iki yakasını birleştiren köprüler: özellikle geceleri ışıklandırıldığında, çok güzel görünüyor.

Tuna nehrinin sularına bakıp ta, sakın “Mavi Tuna” aramayın. Çünkü: Tuna nehrinin suları mavi değil, alenen kahverengimsi. Neden Tuna nehrinin suları mavi değil diye, bir bilene de sormayın, çünkü: “Tuna nehrinin sularının, yalnızca aşık olanlara mavi göründüğünü söylerler.”

O anda yanınızda, eşiniz, kız arkadaşınız var ise, bu söz elbette çok büyük anlam kazanıyor. Bir de niye “Mavi Tuna” diye merak ederseniz, Tuna nehrinde tekne gezisine çıkarsanız, teknede sürekli “Mavi Tuna Valsi” ni dinleyerek gezdiğinizde bunu anlarsınız. Ünlü bir besteci “Mavi Tuna” diye vals bestelemiştir.

Budapeşte’ye eğer 20 Ağustos tarihinde giderseniz: deyim yerinde ise, Macaristan’ın doğum gününe rastlarsınız. Chain Brıdge üzerinde, akla hayale gelmeyen ve Tuna nehri manzarası eşliğinde, havai fişekler patlatılır. Muhteşem görüntülere şahit olursunuz.

Ancak: 15 Mart tarihinde de “Bağımsızlık günü” kutlamaları var. Ama, bu kutlamalar: eğer bu tarihte orada olursanız göreceğiniz üzere, biraz fazlaca polis eşliğinde yapılıyor. Yani: sağda solda birçok polis, tepede uçan helikopterler, böyle bağımsızlık günü kutlanır mı, bilmiyorum? Biraz garip.

HAVAALANI

İstanbul-Budapeşte arası uçuş süresi: yaklaşık: 2 saat. Yabancı havayollarının hepsi, Budapeşte’ye aktarmalı uçuşlar yapıyor. Malev (Macar) Hava yollarının, İstanbul’dan Budapeşte’ye direkt uçuşları bulunuyor. Bilet: 296 dolar civarında. Ancak: gerek servis ve gerekse uçak konforu bakımından pek de güzel bir havayolu şirketi sayılamaz.

Bunun dışında: THY’da: Salı, Perşembe ve Pazar günleri, Budapeşte’ye direkt uçuyor. Bilet fiyatları: 385 dolar civarında. Budapeşte’de: Ferihegy Hava alanı var. Gayet küçük bir alan. Buradan şehrin her tarafına: minibüs ile ulaşabilirsiniz. Havaalanından minibüs servislerini organize eden birimler bulunuyor.

Havaalanı otobüsleri, yarım saat aralıklarla hareket ediyor. Şehir merkezine ulaşım: 30 dakika sürüyor. Bunun dışında: hava alanından şehre ulaşım için: zone-taksi tercih edebilirsiniz. Yaklaşık 12 Euro’ya, hava alanından şehir merkezinde istediğiniz noktaya ulaşabilirsiniz.  Hava alanından şehir merkezine, metro yok.

DİL

Ülkede: Macarca dili kullanıyorlar. Türkçe ile, yaklaşık 450 benzer kelime, Macarca da bulunuyor. Daha önce de söylediğim gibi, bu kelimelerin, Osmanlılar döneminde değil, daha önceki tarihi süreçten, Macarcaya girdiği düşünülüyor. Ülkede: İngilizce bilen sayısı az.

Yoğun olarak Almanca biliyorlar. Yani: Macar insanlarıyla anlaşmakta problem yaşayabilirsiniz. Size önerim: kaldığınız otelin resepsiyonunda, birkaç tane adres kartı alın. Dönüşlerinizde taksi sürücüsüne bu kartı verin. Çünkü: konuşarak anlaşmak bayağı sıkıntılı oluyor.

Macaristan Budapeşte

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Şehir içi ulaşımı için: “Budapeşte Card” almanızı öneririm. Kart: 48 ve72 saat geçerli olarak satılıyor. Bu kart ile: tüm Transportasyon araçlarına “ücretsiz” binebiliyorsunuz. Ayrıca: bu kartı bulunanlar: bazı müzelere ücretsiz, bazılarına ise indirimli olarak girebiliyorlar. Yani: sonuçta çok müze gezecek iseniz, bu kartı almanızı mutlaka öneriyorum.

Evet, şehir içinde ulaşım çok rahat. Birçok ulaşım aracı: saat: 04.30-23.00 arasında hizmet veriyor. Ancak: bu ulaşım araçlarında mutlaka Card veya bilet bulundurun, çünkü kontroller çok sıkı. Bileti olmayan yolculardan, belirli bir miktarda para cezası alıyorlar.

Özellikle: metro istasyonlarında bilet kontrolleri yapılıyor. Bu arada, yalnızca bilet almanız yetmiyor, bu biletinizi girişte okutmanız gerekiyor. Biletinizi okutmasanız, 5000 forint yani yaklaşık 20 Euro para cezası ödemek zorunda kalıyorsunuz. Biletsiz yakalanırsanız, görevliye derdinizi anlatmanız çok zor.

Metro Sistemi

4 ana hattan oluşuyor. Komünizmden kalma, harika bir ulaşım altyapısı var. İç içe geçen, 3 yuvarlak tramvay hattı, onları yıldız şeklinde kesen tramvay hatları, otobüs hatları ve metrolar. Karmaşık bir metro sistemi var. Bu dört hattan biri: dünyanın en eski yer altı raylı sistemi imiş.

Kendinizi ne kadar zorlarsanız ve ne kadar dikkat ederseniz edin: sonuçta, mutlaka bir yerlerde yanlış bir kapıdan giriyor ve Macar görevliler tarafından heyecanla ve büyük bir arzu ile kesilen cezayı ödüyorsunuz. Tartışmaya kalkarsanız, olay, pasaportunuzun alınacağı tehditlerine kadar gidiyor.

Taksi

Sokaktan çevirdiğiniz taksiler ve telefon taksileri diye, iki gurup taksi var. Telefon taksilerine telefon edip yerinizi söylediğinizde, en yakın taksiyi merkezden yönlendiriyorlar ve bu taksilerin tarifesi daha ucuz. Taksi ihtiyacınız bulunduğunda, bunu öneriyorum.

Bunun dışında: serbest çalışan yani sokaktan çevirdiğiniz taksilere binerseniz: büyük ihtimalle taksimetre açılmayacak ve sonuçta gideceğiniz yere vardığınızda, yüklüce bir miktar ödemek zorunda kalacaksınız.

Bu yüzden: yoldan çevirdiğiniz taksilere binmeden önce, bineceğiniz yeri söyleyin ve pazarlık yapıp, fiyatı sabitleyin. Bu arada taksilerin en güzel tarafı: tüm taksilerin sürücülerinin, söylediğiniz her türlü adresi kolayca buluyor olması. Sokak adını ve blok numarasını verince, kapının önüne kadar götürüyorlar.

PARA BİRİMİ

Macaristan; Avrupa Birliğine girmiş, ama henüz Euro’ya geçmemişler. Burada: para birimi: forint. Ancak: Euro da geçiyor. 1 Euro: 300 Forint’e karşılık geliyor. Döviz bozdururken: döviz ofislerinin ışıklı panolarında, döviz kurunun yazılı olmasına dikkat edin. Eğer döviz kuru yazılı değilse, beklediğiniz parayı alamayabilirsiniz. Paranızı vermeden önce, son defa yazılı olan rakamın komisyonsuz net fiyat olup olmadığını mutlaka sorun.

Ama bence en iyisi, paranızı kaldığınız otelin resepsiyonunda  bozdurun. Bir husus daha var, fazla para bozdurmayın, çünkü dönüşte forint elinizde kalır, Türkiye’de bozduracak yer bulamazsınız. Bu yüzden: paranızı günlük olarak bozdurun ve hatta, şehirdeki birçok yerde Euro geçiyor, bunu da değerlendirin.

İKLİM

Şehirde, yılın en sıcak ayları: Temmuz-Ağustos. Yılın en soğuk ayları ise: Ocak-Şubat. Macaristan gezinizi: bu tarih aralıklarına göre planlamanızda yarar var.

RESMİ TATİL GÜNLERİ

Macarların resmi tatil günlerinde: dükkanlar, müzeler ve bankalar kapalı. İşte resmi tatil günleri: 1 Ocak yılbaşı, 15 Mart Ulusal Tatil, 20 Ağustos St.Stephen’s Day, 23 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 1 Kasım All Saint’s Day, 26 Aralık Christmas.

Macaristan Budapeşte

NE YENİR

Macar yemeklerin, genelde aşırı baharatlı ve sıcak servis ediliyor. Yemekleri çok yağlı. Malum domuz yağı. Alışık olmayan bünyeye iyi gelmiyor. Tuz ve biber oldukça çok kullanılıyor. Yemeğin güzel kokulu olmasına önem veriyorlar. En sık rastlayabileceğiniz iki yemek türü var.

Kaposzta

Bir tür lahana yemeği.

Pörköl

Macar tas kebabı olarak biliniyor.

Bunun dışında: çorbalar önemli bir yer tutuyor. Özellikle: bol malzemeli ve zengin çorbalar öne çıkıyor. Belki de, soğuk kış günlerinin bir sonucu, bu çorba merakları. Yemek diye devamlı çorba sunuluyor. Her çeşit çorbayı deneme şansınız var. Gelen çorbaya bakıyorsunuz ki, domates çorbasına benziyor, seviniyorsunuz, ancak: soğuk olduğunu görüyorsunuz ve tüm hevesiniz gidiyor. Bardağa koyup, meyve suyu niyetine içesiniz geliyor.

Osmanlı mutfağı

Macar mutfağını büyük ölçüde etkilemiş. Özellikle: poğaca ve kahve. Tatlılar büyük porsiyonlar halinde tüketiliyor. Pankekler ve ekmekli tatlılar: değişik krema veya reçellerle birlikte servis ediliyor.

“Goulas” denilen bir yemek türü daha var. Bundan sipariş verirseniz: porsiyon çok büyük geliyor ve bir türlü bitiremiyorsunuz.

Raday caddesinde “soul” isimli cafe/restorana mutlaka uğramalısınız.

Evet, yemeklere alışamazsanız, her zaman olduğu gibi: Mcdonalts. Her caddesinde: mutlaka Burgerking veya McDonalt var. Lezzetler klasik ve her yerde aynı, fiyatlara gelince orta standart bir hamburger menüsü 6-7 Euro’dur. Ancak: ketçap, mayonez gibi soslar isterseniz, buna ilave para istiyorlar.

Otellerdeki kahvaltı kültürüne gelince: kaldığınız otelin durumuna göre elbette değişecektir ama benim kaldığım otelde, gayet zengin kahvaltı veriliyordu. Kahvaltıda: portakal ve elma suyu, çay, kahve var. Ayrıca: küçük ekmekler, kaşar türü bir peynir, reçel türleri, poğaça türleri, rafadan pişmiş yumurta, tavada pişirilmiş yumurta, sosis, her türlü salam gibi gıdalar bulunuyor, yani kahvaltı kültürü bayağı iyi, aç kalmıyorsunuz.

NE İÇİLİR

Öncelikle şundan söz etmek istiyorum. Budapeşte’de, içme suyu problemi var. Şehrin yerlileri: gazlı su içiyorlar. Ama bu su: tatsız-tuzsuz bir şey. Marketlerden su alacağınız zaman: mutlaka pembe kapaklı olanı seçmelisiniz, onlar nispeten içilebilir lezzette. Ama şunu da belirtmek isterim ki, şehri bilip tanıyanlar, yani şehrin yerlileri, çeşmeden akan  suyu rahatlıkla içtiklerini söylüyorlar, tercih sizin.

Şehirde: içkiler oldukça kaliteli. Özellikle: barackpalinka. Bu bir brendi, kayısıdan yapılıyor. Aslında: hangi meyvenin Palinka’sını içecekseniz, önce o meyvenin kurutulmuşunu ağzınıza atıyorsunuz, sonra da kocaman olan palinka shotu dikmeniz gerekiyor. Oldukça acı, ama içip kendinizi sokağa atınca asla üşümüyorsunuz. Eğer Estergon tarafına gideceksiniz, Palinka denen bu içkinin her çeşidini, orada gayet uygun fiyatla bulup satın alabilirsiniz. (14-15 Euro civarında)

Bunun yanında: şaraplar da oldukça iyi ve ucuz. Tokaj isimli şarap: güzel, deneyebilirsiniz. Mutlaka öneriyorum. Hatta: birçok turist, bu marka şarabı satın alarak, hediyelik olarak yanlarında götürüyorlar. Yine Estergon tarafına gitmeyi düşünenler, bu Tokaj şaraplarını oradan bulup uygun fiyatla satın alabilirler. Oradaki satış fiyatı: 6-7 Euro civarındadır.

Bira derseniz: Dreher ve obanyai denen iki marka önerebilirim. Bunlar: geleneksel Macar biraları arasından ,en iyileridir. Bira severler burada gayet uygun fiyatla birçok çeşit bira bulabilirler, en iyi bira fiyatı yaklaşık 0.80-0.90 cent civarındadır.

Macaristan Budapeşte

EĞLENCE

Şehirde, gece hayatı pek hareketli ve canlı değil. Yalnızca: birkaç bar ve eğlence merkezi var. Açık hava mekanları: saat 22.00 gibi kapanıyor. Bunun dışında: kapalı mekanlar, saatlerce açık.

Yani: sabaha kadar eğlence imkanı bulunan yerler de var. Tabii burada canlı müzik denilince: akla hemen Çigan müziği geliyor. Tüm bunların yanında: Budapeşte şehrinde, eğlencenin değişik bir stili bulunan barlar da var. Bunlar: striptiz barlar.

İNSANLAR

Budapeşte: Avrupa’da intihar konusunda, açık ara birinci olan bir şehir. Çalışmaktan zevk almayan, her daim asık suratla dolaşan insanlar göreceksiniz. Bir şehir bu kadar çok güzel olup ta, insanları niye bu kadar mutsuz olurlar, anlamak mümkün değildir. Bunun yanında: şehir halkı;  hırsızlığa ve turist kazıklamaya aşırı meyilli. Her hatayı yüzünüze vurmaktan aşırı zevk alırlar.

Ama, çevreyi düzeltmeyi amaç edinirken, kendilerine çeki düzen vermeyi akıllarına getirmezler. Yabancı sevmezler ve kendilerinden olmayanla iletişim kurmazlar. Trafikte, en fazla kornayı yabancılara ait olduğu belli olan arabalara çalarlar. Ama; bir Macar hata yaptığında, asla tepki vermezler. Özellikle: yaşlılar, komünizm dönemlerinden kalma soğukluklarını hala üzerlerinden atamamışlardır. Bu arada: şehirle ilgili bir anıyı anlatmak istiyorum.

Böyle bir hataya düşmemeniz açısından: şehirde; eğer yalnız veya bir-iki erkek olarak gitti iseniz, “Vörösmarty” veya diğer bir meydanda: bir süre aylak aylak dolaştığınızda, iki genç, bazen de orta yaşlı kadın, yol sorma bahanesiyle yanınıza gelir. Kurnazca tekniklerle: sizi, soyup-soğana çevirecekleri bir bara çekmeye çalışırlar. Bunlar öyle çoktur ki; bir tanesinden kurtulursanız, hemen yanınızda diğer bir gurup biter.

Bunlar: sizi, kendileri ile daha önce anlaşmış olan bir bara davet ettirirler ve o bar çıkışında: size çok yüklü bir hesap ödemek kalır. Bunlardan kurtulmak için: gidilecek bara gelindiğinde, para çekme bahanesiyle kaybolabilirsiniz. Ayrıca: göstermelik samimiyet bağı kurulduktan sonra, kızlara ne kadar açık fikirli olduğunuzu söyleyerek, abartılı cinsel içerikli bir sohbete girmek suretiyle, onları yanınızdan uzaklaştırabilirsiniz.

Veya, en kolay yol, onları anlamıyor rolüne bürünmektir. Aman dikkat, buraya has bir söz var: “Saatte Nacar, Bayanda Macar” Malum: “Nacar” marka saatler,  dünyanın en iyi saatleri olarak öne çıkıyor. Son olarak: bu ülkede yaşayan insanlar, cinsellik ve çıplaklık konusunda rahatlar. Yazın, kızlar fazlaca bir şey giymeden sokaklarda dolaşırlar. Özellikle, Tuna nehri üzerindeki adada, üstsüz güneşleniyorlar.

Macaristan Budapeşte Alışveriş Merkezleri

ALIŞVERİŞ VE ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ

Budapeşte’de alışveriş merkezi: “Vaci utca” olarak biliniyor. Burası ve çevresindeki birçok cadde ve sokak: turistlerin uğrak yerlerinin başında geliyor.

Macaristan Budapeşte Vaci Utca

Vaci Utca

Budapeşte’nin alışveriş sokağıdır. İstanbul’daki İstiklal Caddesine benzer bir yer. Modanın tüm nimetlerini gözler önüne seren bir caddedir. Bu caddede bulunan alışveriş merkezlerinin bol olması, alışveriş tutkunlarının buraya hücum etmesine neden olur. Özellikle, burada bulunan “Duna Plaza”:koni biçimindeki dış görüntüsü ile, bir alışveriş cennetini andırıyor.

Ancak: şunu unutmayın, eğer Estergon kalesi yani Szentendre denen yere geziye gitmeyi düşünüyorsanız, alışveriş için buraları tercih etmeyin, Szentendre gerçekten çok ucuz bir yer, kesinlikle oradan alışverişinizi yapın derim. Bu caddede: yemek yiyebilir, döviz bozdurabilir ve keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz.

Macaristan Budapeşte Duna Plaza

Duna Plaza

“Vaci üt” bölgesindedir. Pazartesi-Cuma günleri: saat: 09.00-21.00 arasında açık. Cumartesi-Pazar günleri ise: 10.00-19.00 arasında açık kalıyor. Merkeze uzak olması kötü. Ancak: buraya mavi metro ağları ile ulaşmanız mümkün. Burada: merkezin içinde; sinema ve bowling salonları bulunuyor.

Corvin AruHaz

“Blaha Lujza ter” bölgesindedir. Kumaş ve iç giyim malzemeleri satılan mağazalar var. Burada: daha çok nakit ödeme yapılması isteniyor. Kredi kartı kullanılması durumunda: bayağı bekletiyorlar. Bunu göze alarak: bu alışveriş merkezine gidebilirsiniz, yani fazla zamanınız yoksa, gitmeyin.

Flavius Center

Kıyafet ve ayakkabıların satıldığı bir yer. Fazla pahalı değil, bu durum bir avantaj. “Rakoczi üt” bölgesinde bulunuyor.

Great Hall

Ucuz alışveriş için seçilebilecek bir yer.

Lurrd Haz

Daha çok: krom ve cam eşyalar satılıyor. İçinde: bir de sinema ve butik var.

Macaristan’a özgü: bez, örtü, porselen: buda bölümündeki kale de daha ucuz.

NE SATIN ALINIR

Şehirde: bayanlar için, incik-boncuk sektörü fazlasıyla etkileyici. El yapımı takılar ve dokumalar satın alabilirsiniz. Ayrıca: bu şehre has, en güzel hediyelik: Macar Şarabı. Bunun yanında: genellikle kayısılı olan, Macar geleneksel içkisi: palinka da alınabilir. Süpermarketlerden birine gidip: Turo Rudi çikolatası da alabilirsiniz. Veya birer tane magnet olabilir.