Sırbistan Belgrat

Sırbistan Belgrat

Diğer ismi: Belgrade-Beograd.
Sırbistan ülkesinin başkenti ve en büyük şehridir. Bir zamanlar: yani eski Yugoslavya devletinin başkenti olduğu yıllarda: izinlerini geçirmek için ülkemize gelen yurtdışında çalışan işçilerimiz; arabaları ile, burada mola verdiklerinde, sabah, arabalarının lastiklerinin olmadığını görüyorlarmış ve bunun yanında, birçok gasp olayı da oluyormuş.

Yani: burada yaşayan insanların ekonomik yönünün ifadesi açısından bunları yazdım.

Ama unutmamak gereken bir şey daha var, aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen, günümüzde de, buranın insanı, ekonomik yönden yine de çok rahat değil. Yani: Belgrat şehri, İstanbul şehrimizin, 30-40 yıl gerisinden geliyor denilebilir.

Hatta: duyduklarıma göre, havaalanında bagaja verdiğiniz bavullarınızın içinden, değerli eşyalarınızın çalınması da sık olmasa da rastlanır bir olay olarak söyleniyor.

Günümüzde, şehirde yaşayan Sırplar, bu şehri Balkanların Amsterdam’ı olarak tanımlıyorlar. Sanırım, şehir merkezindeki Tuna ve Sava nehirleri, nedeniyle, böyle düşünüyorlar.

Sırbistan Belgrat

Belgrat şehrinde: birçok spor etkinliğinin düzenlendiği “Belgrat Arena” spor merkezi ülkemizde tanınan bir yerdir. 2018 yılında ülkemizden Fenerbahçe basketbol takımının katıldığı “Final Four” şampiyonası burada yapıldı ve yüzlerce taraftarımız, bu maçları izledi.

Salon: 20 bin kişilik koltuk kapasitesi olan, 37.500 m. karelik yüzey alanına sahip, son teknolojiyle donatılmış bir salon olarak öne çıkıyor.

Sırbistan Belgrat

ULAŞIM

Şehirdeki havaalanı: Nikola Tesla Havaalanıdır. (BEG) Havaalanı şehir merkezine 12 km. uzaklıkta, batıdadır. 2004-2005 yılları arasında yenilenen havaalanı, günümüzde yaklaşık 2 milyon kişiye hizmet etmektedir.
Belgrad havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım için: taksi kullanabilirsiniz. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki taksi ücreti: yaklaşık 1000 dn civarındadır. Bu yaklaşık: 13-14 Euro yapıyor. Ancak, taksi seçerken: üzerinde Belgrat Belediyesinin amblemi olan, 2 tabelalı taksileri seçmeniz şart. Hatta: mutlaka taksimetre açtırın, açmıyorsa kesinlikle binmeyin.

Havaalanı ile şehir merkezi arasında otobüs kullanmak isterseniz: özel otobüs şirketinin otobüsleri: 160 dinar karşılığında, 30 dakikada sizi şehir merkezine ulaştırıyor. 72 numaralı, şehir toplu taşıma hattını kullanmak isterseniz, bu kez: 40 dinar vermeniz gerekiyor ve yolculuk 40 dakika sürüyor. Çalışma saatleri: her yarım saatte bir ve saat: 05.00 ile, 23.40 arasındadır.

Belgrat şehrinin diğer bazı şehirlere olan karayolu uzaklığı: Amsterdam: 1760 km. Atina: 1090 km. Viyana: 621 km. Berlin: 1498 km. Budapeşte: 393 km. İstanbul: 928 km. Saraybosna: 325 km. Üsküp: 440 km. Sofya: 380 km. Zagrep: 390 km.

Sırbistan Belgrat

DİL

Şehirde, ülkenin resmi dili: Sırpça konuşuluyor. Ayrıca, birçok Belgrat’lı şehir sakini: İngilizce, Almanca, Fransızca ve Rusça konuşabiliyor. Özellikle gençlerin büyük çoğunluğu İngilizce biliyor ve konuşuyorlar.

Sırbistan Belgrat

PARA BİRİMİ

Resmi para birimleri: Dinar. Yugoslavya dönemindeki “Dinar” burada hala kullanılıyor. Öte yandan, “Euro” da rahatlıkla kullanılabiliyor.

1 Euro; yaklaşık 125 dinar yapıyor.

Bu değerlendirmeyi paramız üzerinden yapmak istemiyorum, çünkü bu satırları yazdığımda, ülkemizde de Euro sürekli değişen bir parametre izliyordu. Sizler, değerlendirmenizi Euro üzerinden yapın.

Yine de havaalanı veya şehre girdiğiniz zaman tedbir amaçlı olarak bir miktar para bozdurmakta yarar var. Ancak, para bozdurduğunuzda size verilen yüksek rakamlı dinarlara pek güvenmeyin. Çünkü: bu büyük rakamlı dinarlar, bir anda bitebiliyor.

Bu arada: dinar, uluslararası geçerliliği olan bir para birimi değil. Bu yüzden: ülkeden çıkarken, elinizdeki-cebinizdeki dinarları bitirmeniz şart, ülke dışında bunları değiştiremezsiniz, bu yüzden para bozdururken, az az bozdurmaya ve sonuçta elinizde dinar kalmamasına dikkat etmeniz şart.

Sırbistan Belgrat

VERGİ İADESİ

Ülkede; katma değer vergisi olarak: % 8-18 gibi vergi, fiyatlara ekleniyor. Ancak: ülkeyi terk ederken; KDV dahil, 10.000 dinar üzerindeki bir mal satın alırsanız bunun vergi iadesini geri alabiliyorsunuz. Vergi iadesi alabilmek için: 3 ay içinde ülkeyi terk etmek gerekiyor. Ayrıca: satıcıdan; REF4 isimli bir form (İstek Formu) almanız gerekiyor. Bu form: ülkeyi terk ederken, gümrükte gösteriliyor.

Sırbistan Belgrat

TARİHİ

Antik dönemde: MÖ.6’ncı yüzyılda, burada: Avrupa’nın en büyük kültürel topluluklarından biri olan “Vinca” kültürü oluşmuştur.
Bölgede: önce Singiler, daha sonra Keltler yerleşmişlerdir. Daha sonra ise, Romalılar görülür. Ancak: 520 yıllarına gelindiğinde, yoğun Slav saldırıları görülür. Hatta: şehirde: stratejik konumu nedeniyle: antik dönemde, doğu ve batı medeniyetleri arasında, 115 savaş olmuş ve 45 kez, tamamen tahrip edilmiştir.

Bu arada, şehrin ismi hakkında bir söylentiden söz etmek istiyorum. Güney Slavlar, buraya geldiğinde, burada küçük bir kale görürler, kale beyaz taşlıdır ve bu yüzden şehre “Beyaz Şehir” anlamında “Beolgrad” ismini verirler.

Ortaçağ dönemine gelindiğinde ise: sırası ile Bizanslılar, Franklar, Bulgarlar, Macarlar, Sırp krallıkları yörede egemenlik kurmuşlardır. 1521 yılında ise, Osmanlılar egemenliği ele geçirirler.

Aslında: 350 yıl Türk hakimiyetinde kalan şehir, üç kere kuşatılmış, ancak Kanuni Sultan Süleyman döneminde; 7 yıllık bir kuşatmanın ardından ele geçirilebilmiştir. Hatta, o dönemde, İstanbul’dan sonra, Osmanlı imparatorluğunun en büyük ikinci şehri olarak önem kazanmıştır.

1841 yılına gelindiğinde ise, bu kez: Sırp isyanları sonucu, şehir, yeniden Sırbistan ülkesinin başkenti olur. Ancak: yine aynı dönemde, şehrin kuzeyi, Avusturya-Macaristan imparatorluğunun egemenliğinde kalır. 1918 yılına gelindiğinde ise, bu kez, şehir: birleşik Yugoslavya ülkesinin başkenti olarak ilan edilir ve 2003 yılına kadar böyle kalır.

Sırbistan Belgrat

 

GENEL

Sırbistan sınırından girdikten sonra, Belgrad şehri yaklaşık 160-170 km uzaklıktadır. Bu arada özellikle belirtmek istediğim bir durum var. Bu yolculuk sırasında, bazı tur görevlileri tarafından, bu yol üstünde bulunan “B……” olarak adlandırılan bir Türk yol üstü restoranında öğlen yemeği molası veriliyor. Kötü bir yer, yemekler kötü ve pahalı, kesinlikle önermiyorum.

Evet, Sırbistan ülkesinin nüfuzu 8.5 milyon ve bu nüfusun yaklaşık beşte biri, başkent olan Belgrad şehrinde yaşıyor. Sırbistan NATO ve Avrupa Birliği üyesi değildir. Çünkü: savaş suçlularının iadesinde uzun süre ayak diretmişler ve bu yüzden kötü bir sicilleri vardır. Onun dışında, son derece çalışkan bir millettir, kendi otobüslerini üretiyorlar, çok gelişmiş bir mühendislik düzeyi vardır.

Belgrad Üniversitesi, dünya çapında mühendisler yetiştiriyor. Aşırı derecede milliyetçiler, Aziz Sava önderliğinde ulusal Balkanlardaki en büyük kilise olan kendi kiliselerini kurmuşlardır. Tarıma dayalı bir ekonomileri vardır. Ancak tarımda yüksek teknoloji kullanırlar ve tarım son derece verimlidir.

Hayvancılık ta çok ilerlemiş vaziyettedir.

Ülkemiz son olarak canlı et alımını bu ülkeden yapmıştır. Sırbistan ülkesinde, Müslüman nüfusun yoğun olarak bulunduğu yer: eski milletvekili ve futbolcu Saffet Sancaklı’nın da memleketi olan Sancak bölgesi, yani Pazar, Novi Pazar bölgesidir.

Normalde, ülkemizdeki basketbol altyapısı da buradan çıkmadır. (Hidayet Türkoğlu, Mirsat Türkcan, Semih Erden gibi) Silah ve bilim konusunda inanılmaz yetenekliler.

1930’larda Nikola Tesla, bilimsel bir deha olarak tanınmaktadır. Günümüzde de kullanılan 500 civarında patenti vardır. 1961 yılında ise Nobel Edebiyat ödülü, Sırp bir yazara verilmiştir.

Kişi başına milli gelirlerinin, ülkemizin yarısı olduğu söyleniyor. Şehir: Sırbistan Parlamentosuna ve Sırbistan hükümetine ve yabancı elçiliklere ev sahipliği yapıyor.

Şehir

Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuş olup, deniz seviyesinden 117 metre yüksekliktedir. Bu iki nehir, şehirde birleşiyor ve Tuna nehri olarak Karadeniz’e dökülene kadar uzanıyor. Yani: şehir, Sava nehri üzerindeki birçok köprüsüyle bir anlamda İstanbul boğazına benzetiliyor.

Bölgede, ılıman iklim hüküm sürmektedir. Buna bağlı olarak: ilkbahar döneminde yoğun yağışlar görülür. Güneşli gün sayısı fazladır. Ancak, bu şehre, kesinlikle “Şubat” ayında gitmemelisiniz, çünkü aşırı soğuk.

Belgratlılar

Sıcak kanlı insanlar. Özellikle: şehrin birçok yerinde bulunan Türk tarihi eserleri; bu insanların, Türklere karşı inanılmaz iyi davranmalarına neden oluyor. Zaten: genel olarak sıcakkanlı ve yardımseverler. İnsanlarının diğer en öne çıkan özelliği ise: son derece güzel İngilizce bilmeleri ve konuşmalarıdır.

Hatta: birçok şehirli, İngilizcenin yanında Fransızca ve Almanca da biliyor. Yani: inanın, özellikle turistlere büyük ilgi gösteriyorlar ve çok yardımseverler. İç savaş sırasında, birkaç Sırp katilinin yaptıklarını, bu ülkenin güzel vatandaşları ile aynı düzeyde tanımlamak bence uygun değil. Günümüz, Sırp insanı, gerçekten çok farklıdır. Ben burada kaldığım iki gün içinde, Sırp insanlarının cana yakınlığını gördüm.

Kosova Priştine

 

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Belgrad şehrinde şehir içi ulaşımını anlatmadan önce: muhteşem rezil trafikten söz etmek istiyorum. Avrupa yolunun şehir içinden geçmesi nedeniyle, şehir merkezindeki trafik sıkça tıkanıyor ve metre metre ilerlemek zorunda kalınıyor. Bu yüzden: bu şehirdeki trafiğin aşırı kalabalık ve karmaşık olduğunu bilerek araba kiralamayı düşünün.

Belgrat şehrindeki otobüslerin 118 hattı bulunuyor. Ayrıca: 12 tramvay hattı da bunlara ilave olarak çalışmaktadır. Şehir merkezinde, Tuna ve Sava nehri üzerinde, 7 tane köprü var. Bu köprülerin en öne çıkanları: Branko ve Gazela köprüleridir.

Sırbistan Belgrat

Şehir içi ulaşımında kullanılan toplu taşım araçları: yeni değil. Zaten: şehirde kullanılan özel otomobillerin çoğu da eski. Yani: bir döküntülük akıyor. Büyük olasılıkla: Avrupa Birliğine girerlerse, sanırım bu kötü görüntüler yok olur. Şehirde yoğun troleybüs hattı var. (Bir zamanlar, Ankara’da da troleybüsler vardı.) Otobüs hatları: çok geniş ve zengindir.

Günün geç saatlerine kadar otobüsler çalışıyor. Ama, taksi kullanmaktan da çekinmeyin, çünkü taksi ücretleri düşük, en uzak yer: 400 dinar civarında tutuyor, yani: 15 TL. Ama, özellikle taksiye bindiğinizde, taksimetre açtırmayı unutmayın, pazarlık mümkün değil. Bu arada: taksiler değişik renklerde, ancak: çatısı üzerinde, mavi bir şehir taksi işareti takmak zorundadırlar.

Ancak: toplu ulaşımın en güzel yanı: bütün otobüs duraklarında, şehir haritası ve o anda bulunduğunuz yerin işaretlendiğini görebiliyorsunuz ve böylece, bu şehirde kaybolmanız mümkün değil.

Şehir içi ulaşımdan söz etmişken, elbette bu şehri gezmek için aranızdan araç kiralamak isteyenler olacaktır.

Araç kiralamanın en kötü yanı: şehirde otopark sıkıntısının olmasıdır. Eğer aracınızı otopark bölgesine bırakır ve otopark ücretini ödemeseniz, dönüşte, muhteşem yüksek bir ceza ile (sanırım 90 Euro idi) ödemek zorunda kalabilirsiniz, aman dikkat. Yoksa, bu şehirde: 10-15 Euro ücretle, bir gece konaklamak mümkün iken, ekmek arası tavuk yemeğini 1 Euro’ya satın alırken, bu ceza gerçekten çok yüksek. Bir yandan da, genellikle yabancı plakalı araçlara, bu tür cezaların kesilmesinin, Belgratlıların bir genel uygulaması mı değil mi anlamak mümkün değil.

Son bir not: otobüs ücretleri, bir kullanımlık bilet: 32 dinardır. Otobüs biletini, büfelerden veya araç içinde, şoförden satın alabiliyorsunuz. Aldığınız bileti, otobüse bindiğinizde, mutlaka araç içindeki alete sokup, deldirin. Yoksa: kontrol olduğunda, bu durum ortaya çıkarsa, muhteşem bir ceza ödemek zorunda kalabilirsiniz.

Sırbistan Belgrat

GECE HAYATI

Belgrat şehrinde, gece hayatı: özellikle Sava ve Tuna nehirlerinin kıyılarına yayılmış “mavna” bölgesindedir.
Şehir merkezinde, gece hayatının kalbi “Stefan Brown” denilen gece kulübünde atmaktadır. Kafeteryaların en yoğun olarak bulunduğu yer ise: Strahinjica bana sokağıdır.
Kneza Milosa caddesindeki “Three Carrots” da tercih edilebilir. Diğer ünlü bir kulüp: “Akademija ve bodrum katında bulunan KST” (Klub Studenata Tehnike) dir.
“The Times” dergisi: Avrupa’nın en iyi gece hayatının, Belgrat şehrinde bulunduğunu yazmıştır. Ayrıca: Lonely Planet: 2009 yılında, dünyanın en iyi 10 parti şehrinden birinci sıraya, Belgrat şehrini yerleştirmiştir.

KONAKLAMA

Belgrat şehrinde: yaklaşık 50 otel, motel ve kamp yanında, yaklaşık 60 pansiyon bulunuyor. Şehir merkezindeki “Moskva Hotel” tercih edilebilir. Ancak, unutmayın ki, bu şehirde taksiler çok ucuz ve bu nedenle, konaklama yerinizin şehir merkezi olması şart değil. Novi Beograt bölgesinde de konaklayabilirsiniz.

Otellerde: genellikle mobilyalar eski. Hatta: verilen hizmete göre, oteller pahalı, çünkü hizmet yok gibi.

Bunun yanında, şehir merkezindeki diğer birkaç lüks konaklama tesisi:
Hyatt Regency Belgrade: Milentija Popovica bölgesindedir. Bütün büyük kongre merkezleri yakınındadır. Havaalanına ise, 17 km. uzaklıktadır. Şehir merkezi: 3 km. uzaklıktadır.
Aleksandar Palas: Otel, şehir merkezinde, iş merkezleri, kültürel kurumlar, alışveriş merkezlerine yakın konumdadır. Havaalanına ise 20 km. uzaklıktadır.

Sırbistan Belgrat
Sırbistan Belgrat

 

NE SATIN ALINIR

Şehirde, hediyelik bir şeyler satın almak isterseniz: Knez Mihailova bölgesine gitmeniz gerekir. Cumhuriyet meydanı ile Kalemegdan arasında, şehrin merkezindedir. Alışveriş yanında, başka yönleriyle de ilginizi çekebilir. Burada: Passage Alışveriş merkezi ve New Millenium Alışveriş merkezi var.

Kralja Aleksandra Bulevar

Şehir merkezinde, 8.2 km. uzunluğunda bir caddedir. Caddede, her kalite düzeyinde, her türlü mal bulup satın alabilirsiniz.

Novi Beograd

Şehrin merkezi sayılabilir. Burada: sayısız oteller ve butikler var. Bu dükkanlarda, her türlü seçkin marka mal bulup satın alabilirsiniz. Buranın en önemli alışveriş mekanı: Pramida Alışveriş merkezidir. Ayrıca: bir açık hava alışveriş merkezi, yani bir anlamda “bit pazarı” var.

Banovo Brdo

Pozeska sokağında, şehir merkezine 5 km. uzaklıktadır. Burada: her şeyi satın alabilirsiniz.

Belgrad Fuarı

Burada: çok sayıda küçük dükkan bulunuyor. Pazar günleri açıktır. Sık sık fuarlar düzenleniyor.

YEMEKLER

Otellerde, özellikle sabah kahvaltısında, mutlaka dikkatinizi çekecektir: yüzyıllar süresince Osmanlı ile birlikte yaşamanın etkisi olsa gerek: yağ, reçel, omlet görebileceksiniz.

Bunun dışında: Tomas denilen yerde “burek” yemelisiniz. Aslında, bildiğiniz börek ama değişik bir lezzet. Yine, yöresel bir lezzet olarak: plaskavica denilen köftelerini tadabilirsiniz. Ayrıca: şehir merkezinde, ünlü fast-foot restoranlarının şubelerini rahatlıkla bulabilirsiniz.

Yaz aylarında, bu şehri ziyaret ederseniz, bol miktarda bulunan dondurmacıların ürünlerini de tatmanızı öneririm. Dondurmalı bisküvileri, muhteşem lezzetlidir. Bir de, sokaklarda bolca satılan ve soğuk olarak sunulan “haşlanmış mısır” ve “patlamış mısır” bulabilirsiniz.

İçki derseniz: bu şehirde, Sırp birası ve şarabı bulabilirsiniz. Ancak: bir aralar duyduğuma göre, bu şehirde, alkolizmi önlemek için, devlet düzeyinde bazı tedbirler alınıyormuş ve belli saatlerde alkol yasaklanıyormuş, bu sadece bir duyum.

Bu arada: şehirdeki fiyatları bilmek isterseniz: küçük şişe su: 50 dinar, 1 hamburger menü: 350 dinar, 1 Partizan spor kulübü forması: 4500 dinar’dır.

Sırbistan Belgrat Belgrad Üniversitesi

BELGRAT ÜNİVERSİTESİ

Şehirde: iki devlet ve birçok özel üniversite bulunuyor.
Belgrat Üniversitesi: 1808 yılında kurulmuştur. Kurulduğu tarihte: Sırbistan ve Balkanlar bölgesinin ilk üniversitesidir. Günümüzde ise, 90 bin kayıtlı öğrencisiyle, yine, Avrupa’nın en büyük üniversitelerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Özellikle mühendislik bölümleri dünya çapında ün kazanmıştır.

Sırbistan Belgrat Turizm

TURİZM

Şehrin: tarihi çekirdeğini oluşturan bölümü olan “Kalemegdan” (Kale Meydan); Tuna ve Sava nehirlerinin doğu kıyısında kurulmuştur. Özellikle: Sava nehrinin sol kıyısında, yeni Belgrat şehri kurulmuştur.
Şehri yürüyerek gezmek mümkündür. Daha doğrusu, şehrin büyük bölümünü, yürüyerek gezebilirsiniz. Genellikle: ucuz bir şehir olarak öne çıkıyor.
Şehirdeki gezi yani kalış sürenizi ise: azami 2-3 gün olarak belirleyebilirsiniz. Yani: 3 günden fazla kalırsanız, sıkılırsınız.

Kineza Milosa caddesinde yürürseniz (burası trafiğe kapalıdır) : yolun her iki yanında, iç savaş sırasında bombardıman sonucu yıkılmış binaları görebiliyorsunuz. Bu caddeyi dik olarak kesen: Bouevard kraija aleksandra caddesi de yine üzücü görüntülerle dolu. Bu iki caddenin kesiştiği yerde, Postane binası var.

Ayrıca: cadde üzerindeki binalar, gerçekten kabartmaları ve heybetleriyle insanların hayretini çekiyor. Ama, öte yandan düşünmemek elde değil, insanlar bir elleriyle bu güzellikleri yaratmışlar, diğer elleriyle iç savaş sırasında yarattıkları bu güzellikleri yok etmişler. Bu yörede, bir zamanlar Yugoslavya devletinin parlamentosuna ev sahipliği yapmış, günümüz Sırp Parlamento binası da görülüyor.

Sırbistan Belgrat

ŞEHİRDE GEZİ

Şehri tanıyabilmeniz için, girişten itibaren görülenleri anlatacağım. Ayrıntılı bilgi ise, aşağıda maddeler halinde verilecektir. Şehre girişte, karşınıza “Belgrad Radyosu” çıkıyor. Bu bina, şehrin en karakteristik yapılarındandır.

Günümüzde ise, bir markaya aittir. Markanın adı “Zepter” Bu firma, Avrupa’nın en çok sevilen ev gereçlerini üretiyor. Hati: Teflon, Tefal gibi, ancak Zepter bunlardan 3 kat daha fazla kaliteliymiş.

Avrupa’da birçok seçkin insanın evlerinde, mutfaklarında Zepter marka firitöz, ütü, tava, tencere bulunuyormuş. Bu bina, Belgrad Radyosu olarak kullanıldığında ise, dünyanın en güçlü frekansla yayın yapan binası olma özelliğini taşıyor. II. Dünya Savaşında, Almanlar burayı ele geçirince, bu radyo vasıtasıyla yaptıkları yayınları, Afrika’nın ortalarına kadar ulaştırıyorlarmış.

Özellikle ünlü şarkıcı Lili Marlen’in şarkıları, Afrika’nın birçok yerinde (Senegal dahil) dinleniyor ve propaganda yapılıyormuş. Lili Marlen, bu radyoda şarkıları çalındıktan sonra dünyaca ünlü bir sanatçı olarak önem kazanmıştır. Ancak, daha sonra anlaşılmış ki, bu vericinin olağanüstü gücü, şarkıcının tanınmasında etkili olmuştur. Evet, Zepter firmasının günümüzdeki amacı, şehirle özdeşen bu binayı otel yapmakmış.

Şehre girişte

Yugoslavya dönemi konutları görülüyor. Bazı yerlerde yeni binalar da yapılıyor. Hatta, sol yanda, uzakta büyük vinçler göreceksiniz. Bunlar: piyasayı canlandırmak için Sava nehri kıyısında yapılan büyük konut projesidir. Uluslararası ortaklıklı bu projeler, şehir ekonomisini canlandırmak için yapılıyormuş.

Az sonra, hemen solunuzda “Stark Arena” yani şehrin en büyük kapalı spor salonu görülüyor, önünde bayraklardan anlaşılıyor.

Yine, ilerlerken salonun biraz ötesinde, ünlü Sırp tenis şampiyonu Novak Jakoviç’in evi görülüyor. Evin üstünde, tenisçinin büyükçe bir resmi bulunuyor.

Şehrin Sava nehri üstünde, ondan fazla köprü vardır.

Bunlar arasında tarihi olanlar (Alman köprüsü) da bulunuyor.

Tam karşıda

Yeşil kubbeli, Sırp Ortodoks ulusal kilisesinin merkezi, büyük Sava Katedrali görülüyor. Bu katedral, henüz tam olarak bitirilmemiştir. Dıştan bitmiş görülse de için de mozaik işlemeleri sürüyormuş ve hatta, Rusya’dan bu iç işlerinin bitirilmesi için 30 milyon Euro kredi aldıkları söyleniyor. Yeşil devasa kubbe çok uzaklardan görülüyor.

Sava nehrinin üzerindeki köprüden geçerken, sol yanda, uzakta karşıda Osmanlı kalesi ve saat kulesi görülüyor. Biraz sonra ise, Halk Bankası şubesi göreceksiniz. Devamında sağ yanda, Amerika tarafından bombalanan Başbakanlık Basın Merkezi binası var. Burası, bombalandığı gibi bırakılmış, aslında burada 18 kişi ölmüş ve bu durumu protesto etmek için böylece bıraktıkları söylense de, öte yandan parasızlık nedeniyle burayı onarmadıkları da söyleniyor.

Yolun devamında, Sırp Parlamentosu ve az sonra ise Kale Meydanı ve Ulusal Müze vardır. Ulusal Müze’nin tabloları bulunduran bölümünün ziyarete kapalı olduğu söyleniyor. Ardından Osmanlı kalesi bölümüne geçiliyor.

SIRBİSTAN PARLEMENTOSU

Şehirde, şu andaki Parlamento binasının yerinde, eskiden “Battal cami” isimli bir cami varmış. Battal camisi ve çevresindeki mezarlıklar tahrip edilerek, günümüzdeki bina yapılmıştır. Nasıl ki, şehirde bulunan 240 cami, 270 medrese, 10 hamam, 26 çeşmede olduğu gibi. Günümüzde, şehirde yalnızca bir cami ayaktadır.

Biz yine: Kineza Milosa caddesinden söz edelim. Burası: İstanbul’da, İstiklal caddesine benziyor. Yolun ucu: Kalemegdan denilen bir yere çıkıyor. Burada bir kale ve park var.

Sırbistan Belgrat Kalemegdan Parkı

KALEMEGDAN PARKI

Burası: şehrin kale bölgesidir. Osmanlı dönemi kalesi: 1979 yılında, Sırbistan devleti tarafından kültür anıtı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Bulunduğu yer, bir tepe üzerindedir ve 126 metrelik bir yüksekliktedir. Şehrin en güzel doğa gözlemi yapılabilen yeridir.

Sırbistan Belgrat

Hemen girişinde, hediyelik eşyaların satıldığı yerler yoğunluktadır. Bunlarda, şehrin en önemli hediyeliklerinden olan “Gelincik Kürkü” bulup satın alabilirsiniz. Satın almasanız da gelincik kürkü görmek ilginç olabilir.

Kale: antik dönemde, Romalılar tarafından yapılmış surlarla çevrili bir yerdir. Buraya giriş için 30 denar ücret ödemek gerekiyor.

Sırbistan Belgrat

Hemen girişte, sağ yanda bir kaya parçası üzerine işlenmiş kabartma dikkat çekiyor.

Bu kabartmada: başı fesli Osmanlı paşası, kalenin anahtarını Sırplılara teslim ediyor. Bu görüntüde, dikkat çeken diğer bir husus, arka planda görülen saat kulesi ve camidir. (Cami günümüzde yoktur.)

Sırbistan Belgrat

Yine girişte sol yanda Fransa Büyükelçilik binası bulunuyor. Binanın hemen önünde ise, bir Şükran Anıtı vardır. Ancak, anıt günümüzde bulunduğu yerden alınmış ve bulunduğu yer siyah kurdelalar ve perdelerle kapatılmıştır.

2’nci Balkan Savaşından sonra, Bulgar-Sırp-Yunanlılar, Osmanlılara karşı anlaşırlar. Ancak bir süre sonra Bulgarlar bu anlaşmayı tanımazlar ve Sırbistan’a hücum ederler. 20 binden fazla Sırp, Adriyatik kıyılarına kadar kaçar ve buradan Fransız gemileriyle Fransa’ya götürülürler.

Sırplar, bu durumu, Fransa’ya şükran anıtı yaparak anımsarlar. Ancak, sonraki yıllarda, yakın geçmişte, Fransa, Sırplara karşı, Kosova’nın bağımsızlığı için savaşan gerillalara ev sahipliği yapınca ve Sırpların bu gerillaları kendilerine verilmesi isteklerine karşı gelince, Sırplar Fransızların kendilerine hainlik yaptığını söyleyerek Şükran Anıtını, siyah protesto bantlarıyla protesto ederler.

Ancak diploması galip gelir, daha sonra anıtı bakıma aldık derler ve Fransa tarafından ödenen para ile anıt bakıma alınır. Anıt, günümüzde arkadaki Fransa bayraklı korunağın arkasında durmaktadır, yani bir yere gitmemiştir, sorun çözülünce tekrar yerine konulacaktır.

Sırbistan Belgrat

Dış kalede gezimize devam ettiğimizde,

Sol yanda, bir dinozor parkı görülüyor. Çocuklar bu ses çıkaran ve hareket eden dinozorların üstüne biniyorlar. Sağ yanda ise, tenis kortları ve uzakta basketbol sahaları var. Bunlar eski Yugoslavya devlet başkanı Tito zamanında yapılmıştır.

Basketbol sahalarının bir özelliği var, dünyanın birçok yerinde ve özellikle Amerika NBA da oynayan Sırp oyuncular, her yıl burada gençlere iki hafta süreyle basketbol eğitimi veriyorlarmış.

Sırbistan Belgrat

Dış kaleden iç kaleye geçmek için: çeşitli kapılar var.

Bunlardan biri: Kara Georgeviç, Osmanlı isyanını yürüttüğü kapıdır. Biz: İstanbul kapısından iç kaleye gireceğiz. 1521 yılında şehir Osmanlı tarafından fetih edilince, İstanbul şehrine açılan yolun başladığı yere bu kapı yapılmıştır.

Tam karşıda, başka bir kapı daha var, ama bu kapının biraz daha sağına düşüyor. Bunun sebebi: o kapının Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde yapılmış olması, zaten baktığınızda farklı malzeme kullanıldığı hemen göze çarpıyor.

Sırbistan Belgrat

İç kaleye girmeden hemen önce, sağ ve sol yanda, çeşitli silahlar göreceksiniz.

Bu silahlar: söylenenlere göre, son Balkan çatışmalarında Sırplar tarafından kullanılan silahlardır. Bu ölümcül silahlar, oyuncak gibi görülüyor.

Özellikle: üzerinde dört füze bulunan bir batarya ilgi çekiyor. Söylenenlere göre, bu batarya. Balkan savaşında Amerikan uçakları burayı bombalarken, bu bataryadan atılan bir füze ile, Amerikan hayalet yani radara yakalanmayan bir uçak düşürülmüştür.

Yine, burada çeşitli toplar var. Şehir Avusturya-Macaristan imparatorluğu döneminde, Macar topçuların yaptığı toplar buraya yerleştirilmiştir. İç kaleye girildiğinde, sağ tarafta, eski caminin (günümüzde yok) bulunduğu yerde, bir kule bulunuyor.

Bu kule, zindan olarak kullanılmıştır. Ayrıca: Osmanlı döneminden kalma bir köşk ve Sokullu çeşmesi ilgi çekiyor. (bu köşkün hemen sol yanında güzel bir tuvalet var)

Sırbistan Belgrat

Sol yanda ise, bir türbe görülüyor. Bu türbe, 2’nci Viyana Kuşatmasından başarısızlıkla dönen, Damat Ali Paşa’nın burada idamı üzerine yapılmış türbesidir.

Sırbistan Belgrat

Bu alan

Osmanlılar döneminde de kullanılmıştır. Surların üzerinde oturup: Tuna ve Sava nehirlerinin muhteşem manzaralarını ve nehirler üzerinde salına salına ilerleyen tekneleri izleyebilirsiniz. Sava nehrinin ortasında bir ada görülüyor, Savaş adası denen bu adada imara izin verilmiyor.

Bu ada ve kale ve çevresi, 2’nci dünya savaşında yapılan halı bombardımanı sonucunda tamamen yok edilmiştir. Daha sonra burası imara açılmıyor ve park yapılıyor.

Sırbistan Belgrat

Biraz önce sözünü ettiğim Osmanlı konağının önünde ise, Roma yapılarına benzer yapılar bulunuyor. Bunlar Osmanlı değil, Avusturya-Macaristan imparatorluğunun hakimiyeti döneminde kalenin su ihtiyacının temini için yapılmıştır. Osmanlı  dönemindeki sarnıçları biraz düzeltmişlerdir.

Pobednik anıtı:

Son olarak, yine iç kalede, büyük ve uzunca bir sütun üzerinde, kocaman çıplak adam heykelini görülüyor. Anıt, 1’nci Dünya Savaşından sonra, savaş anısına Sırbistan krallığı tarafından dikilmiştir. İvan Mestroviç’in en önemli eserlerinden birisidir. Aynı zamanda şehrin en popüler sembollerinin başında gelmektedir.

Evet, önü nehre dönük bu çıplak heykelin adı: “Zafer” yani Latince “Victor” dur. Elinde bulunan kılıç “biz dövüşkeniz” anlamında, kılıcın ucu yere dayanıyor, ama gerekirse dövüşürüz; omuzunda bir kuş var, “benim alıcı kuşum döner dolaşır, seni görür, bana haber verir” anlamına gelmektedir. Bu heykelin altında, 2’nci Dünya Savaşı öncesinde yapılmış bazı sığınaklar vardır.

TUNA NEHRİ KIYISI

Tuna nehri kıyısındaki demir atmış tekneler ve barakalar: akşam saatlerinde, restoran ve kafeteryalara dönüştürülüyor. Bu yüzen botlara “Splav” deniliyor.
Burada özellikle, “Keops” isimli bir kafeterya var ve orada, yolunuz düşerse, bulabilirseniz, mutlaka “krep” yemenizi öneririm.

Ayrıca: bu splav denilen botların bulunduğu yerde, şehrin “Grand Casino” su var. Meraklısına duyurulur.
Bu arada: Sava nehri üzerindeki mekanlara da gidebilirsiniz. Özellikle: yaz aylarında bunlar caziptir. Burada: yerel içkilerden “rakija” deneyebilirsiniz. “Jelen” isimli bira da tercih edilebilir.

Tekne gezisi

Sava nehri kıyısında, gezinti tekneleri bulunuyor. Bu tekneler: 30-40 dakikalık Sava ve Tuna nehirleri ve nehirlerin birleştiği yerdeki yolculuk için 8-10 euro ücret alıyorlar. Hatta, Türk turistlere çok alışmışlar, yolculuk sırasında Türkçe şarkılar, türküler çalınıyor. Keyifli, bence bu tekne turuna katılın. Oldukça güzel ve ilginç.

Sırbistan Belgrat

ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

Sırbistan Belgrat Sırbistan Ulusal Müzesi

SIRBİSTAN ULUSAL MÜZESİ

1844 yılında kurulmuştur. Müzede: birçok yabancı eser de dahil olmak üzere, yaklaşık 40 bin obje barındıran bir koleksiyon sergilenmektedir. Bunlar arasında: 5600 yağlıboya tablo, 8400 çizim ve baskı bulunmaktadır.

Ancak: buradaki yağlıboya tabloların bir bölümü yani çok değerli olan bazı tabloların, savaş zamanı sahiplerinden zorla alınarak buraya getirildiği söyleniyor. Sırplar, bu tabloların sahip veya varislerinin hak iddia etmelerini önlemek için, tabloların büyük bölümünün bulunduğu yeri, ziyarete açmıyorlarmış.

Sırbistan Belgrat Çağdaş Sanat Müzesi

ÇAĞDAŞ SANAT MÜZESİ

Burası: 1958 yılında kurulmuştur. Bina: 1960 yılında İvan Antic tarafından dizayn edilmiştir. Burada: 150 bin civarında, eski Yugoslavya kültürüne ait sanat eserleri sergileniyor.

DOĞA TARİHİ MÜZESİ

Njegoseva bölgesindedir. Müze: 1895 yılında açılmıştır. Müzede: kayalar, paleontoloji, zooloji ve botanik koleksiyonları, mineraller de dahil olmak üzere, yaklaşık 1.500.000 parça eser sergilenmektedir.

Sırbistan Belgrat Nikola Tesla Müzesi

NİKOLA TESLA MÜZESİ

Şehir merkezindedir. Müzenin bulunduğu bina: 1927 yılında inşa edilmiştir. 1952 yılında ise, hükümet tarafından, Müze olarak düzenlenmiştir.
Nikola Tesla’nın kişisel eşyaları sergileniyor. Bu müzede: belki izleyenleriniz hatırlayabilirler “Prestije” filmindeki, elektrik akımını ileten aleti görebilirsiniz. Özellikle: bazen bu aleti çalıştırıyorlar ve havada, mavi renkli elektrik akımını alenen görebiliyorsunuz.

Sırbistan Belgrat Havacılık Müzesi

HAVACILIK MÜZESİ

1957 yılında kurulmuştur. Nikola Tesla Havaalanının hemen bitişiğindedir. 1989 yılında halkın ziyaretine açılmıştır. Müzede: 200 den fazla uçak sergileniyor.

Sırbistan Belgrat Ulusl Tiyatrosu

BELGRAD ULUSAL TİYATROSU

Hemen, Sırbistan ulusal müzesinin yanında: Cumhuriyet meydanındadır. 19’ncu yüzyılın ikinci yarısında: 1869 yılında kurulmuştur. 1983 yılında, Sırbistan hükümeti tarafından koruma altına alınmıştır.
Yapı içindeki salonda, 3 seviye var. Zemin seviyesinde ve en önde, 220 koltuk bulunuyor. Ayrıca: 3 balkon bölümü var.

Sırbistan Belgrat Nikola Pasic Meydanı

NİKOLA PASİC MEYDANI

Nikola Pasic: Belgrat Belediye Başkanı ve eski Yugoslavya ve Sırbistan Başbakanı olarak görev yapmıştır. Meydan, 1950 yılında yapılmış ve önceleri “Marx-Engels” meydanı olarak biliniyormuş. 1990 yıllarının başında, Nikola Pasic’in anıtı dikildi. Yugoslavya Tarih Müzesi de, bu meydanda bulunuyor. Ayrıca, çeşitli kamu binaları, çiçek, bal ve kitap satışı yapılan dükkanlar var. Kışın burada: yapay buz pisti oluşturuluyor ve Belgratlılar, buz pateni yapıyorlar.

SLAVİJA MEYDANI

1880’li yıllarda, Belgratlılar, buraya avlanmak için giderlermiş. Çünkü buradaki büyük gölette: yaban ördekleri varmış ve gölette, tekne ile geziniliyormuş. 1910 yıllarına gelindiğinde ise, Sosyalist Halk Merkezi haline gelmiştir. 1962 yılına gelindiğinde, buraya bir otel inşa edilir. 1988 yılında ise, ülkenin ilk fast-foot restoranı burada açılır.
Evet, hareketli bir meydandır. Özellikle: tüm toplu ulaşım araçları, buradan geçiyor ve durakları var. Ancak, bu nedenle, trafik muhteşem sıkışık oluyor.

Sırbistan Belgrat Öğrenciler meydanı

ÖĞRENCİLER MEYDANI

Stari Grad bölgesindedir. Yani: Cumhuriyet meydanı ile Kalemegdan arasında, Akademski parkına bitişiktir. Meydanda: Belgrat Üniversitesi Rektörlüğü ve yine bu üniversiteye bağlı birkaç fakülte, konser salonu, Etnografya Müzesi, kitapevleri bulunuyor.

Sırbistan Belgrat Cumhuriyet Meydanı
Sırbistan Belgrat Cumhuriyet Meydanı

 

CUMHURİYET MEYDANI

Stari Grad belediyesine ait bölgededir. Burada: şehrin kamu binaları yoğunluktadır. Ayrıca: Ulusal Müze, Ulusal Tiyatro ve “Prince Michael” heykeli görülüyor.
Meydan: şehrin merkezi iş alanlarından biridir ve aynı azmanda en işlek yeridir. Trafik yolları da burada kesişiyor. 1989 yılında yapılan, Staklenac, şehrin ilk modern cam ve çelikten inşa edilmiş alışveriş merkezidir. Sırp Başbakanı Zoran Cinciç; 2003 yılında, bir suikastte, burada öldürülmüştür.

Burada bir anıt bulunduğundan söz etmiştim. Anıt: Prens Michael’in at üzerinde betimlenen bronz bir anıtıdır. İtalyan heykeltıraş Enrico Pazzi tarafından, 1882 yılında yapılmıştır. Prensin eli: İstanbul’u gösteriyor. Çünkü: Prens, Osmanlının son dönemlerinde, 7 Sırp şehrinden, Osmanlıyı kovması ile tanınıyor.
Meydanda: bir de saat bulunuyor. Krom çelik ve cam kullanılarak yapılan saat kulesinde, iki küçük analog saat bulunuyor.

PRİNCE MİCHAEL STREET

Burası: şehrin en eski ve en önemli yerlerinden biridir. 1870 yılında inşa edilmiştir. Günümüzde ise, Sırbistan devleti tarafından koruma altına alınmış bir yaya ve alışveriş bölgesidir.

Burada bulunanlar şunlar

Makro Stojanoviç evi:

1889 yılında, Avukat Makro Stojanoviç için yapılmıştır. 1937 yılından itibaren ise, Güzel Sanatlar Akademisi olarak kullanılmaktadır.

Hristina Kumandudi:

1870 yılında yapılmıştır. Bir süre, Fransız-Sırp Bankası olarak kullanılmış, daha sonra konsolosluklara tahsis edilmiştir. Günümüzde, İngiltere ve Belçika konsoloslukları olarak kullanılmaktadır.

Sırp Kruna Hotel:

1869 yılında yapılmıştır. 1945-1970 yılları arasında “Ulusal Kütüphane” olarak kullanılmıştır. Günümüzde de, şehir kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
Knez Mihailova: bu sokak, Belgratlılar için buluşma yeri olarak kullanılmaktadır. Bu yüzden, sürekli kalabalık ve canlıdır. Binlerce insan, burada gün boyu gezintiler yapmaktadırlar. Hemen ilerisinde: kalemegdan parkı bulunmaktadır.
Bu sokakta, aynı zamanda, birçok ünlü markanın satıldığı dükkan ve mağazalar var. Ayrıca: büyük alışveriş merkezleri de görülüyor. Yani, bu sokağa mutlaka uğramalısınız.

Sırbistan Belgrat Knez Mihailova Caddesi

KNEZ MİHAİLOVA CADDESİ

Cumhuriyet meydanına 100 metre uzaklıktadır. Şehrin merkezi konumundadır.

AVALA

Şehir merkezine 15 km. uzaklıktadır. Kelime anlamı: ”manzara” anlamına gelmektedir.
Burası: Sava ve Tuna nehir bölgelerine egemen, doğaseverler için tam bir piknik yeri olarak önem kazanmaktadır. Tepenin deniz seviyesinden yüksekliği: 511 metredir. Ormanlık konik bir tepe üzerindedir.

Burada: 10 km. lik işaretlenerek ayrılmış yürüyüş yolları bulunmaktadır. Antik Roma döneminde ise, dağın üst kısımlarında: bir askeri kamp ve maden kolonisi bulunduğuna dair kalıntılar görülmektedir. Ortaçağ döneminde ise, aynı yerde, Sırp kasabası: Zrnov bulunuyormuş. Bunun kalıntıları da: 1934 yılında kaldırılmıştır.

Sırbistan Belgrat Avala Tower

AVALA TOWER

Burası, bir telekominikasyon kulesidir ve yüksekliği: 205 metredir. Buradaki kule: 1999 yılında, bombardıman sırasında yıkılmış ve 2006 yılında yeniden planlanarak, 2010 yılında tamamlanmıştır. Günümüzde, ülkenin ve balkanlar bölgesinin en yüksek kulesidir.

Kule: ilk olarak, 1965 yılında tamamlanmıştır. 102 metre yüksekliktedir. Biraz önce sözünü ettiğim gibi, 1999 yılında bombardıman sırasında yıkılan kule: uzun süre, radyo ve televizyon yayınlarının durmasına neden olmuştur. Günümüzde görülen kule: 2009 yılında tamamlanmıştır.

ZEMUN BÖLGESİ

Burası: Tuna nehrinin sağ kıyısındadır. 20’nci yüzyılın sonlarında, şehir merkezinin gelişimi burada olmuştur. Zemun üzerinde yürüyebilir ve şehrin değişik mimarisi, ruhu ve atmosferini yaşayabilirsiniz.
Buradaki tesisler ise:
Madlenianum Opera ve Tiyatro, Zlatnik Kej Restoran, Stara Kapetanija Restoran,

BEOGRADANKA

Burası, bir binadır. Ama, ülkenin en yüksek binasıdır ve yüksekliği: 101 metredir.
Bina: 1969-1974 yılları arasında yapılmıştır. Eski şehir merkezinin tam kalbindedir. Binanın en üstünde bir restoran bulunuyor. Ancak, güvenlik nedeniyle, bu restoran, uzun süredir kapalı tutuluyor. Binada: ofisler ve televizyon ve radyo istasyonları bulunuyor.

BAJRAKLI CAMİSİ

1575 yılında yapılmıştır. Aynı dönemde, şehirde bulunan 273 camiden, günümüze kadar ayakta gelebilen tek camidir. Şehrin, Avusturyalılar tarafından işgali sırasında, 1717-1739 yılları arasında kilise olarak kullanılmıştır. 18 Mart 2004 tarihinde, bu cami, Sırp milliyetçileri tarafından yakılarak yok edilmek istenmiştir. Ancak, daha sonra yeniden tamir edilerek restore edilmiştir.

Sırbistan Belgrat Despot Stefan Kulesi

DESPOT STEFAN KULESİ

1405 yılında yaptırılmıştır. 1404 yılında, Sırp Despotate Stefan, Belgrad şehrini başkent olarak ilan eder ve şehir-devlet olarak egemenliğini sürdürür. Bu dönemde, şehir nüfusu: 50 bin kişiye kadar ulaşır ve şehirde: kamu binaları, kraliyet mahkemeleri, kiliseler ve surlar yaptırılır. Şehir: balkanlar bölgesinde yaşayan Hıristiyanlar için kutsal bir yer haline gelir. Yani: kültürel ve ruhani bir başkent olur. Ancak: Osmanlılar şehri aldıktan sonra, bu yapıların birçoğu yıkılarak yok olur.

Sırbistan Belgrat Saint Sava Katedrali
Sırbistan Belgrat Saint Sava Katedrali

 

SAİNT SAVA KATEDRALİ

1594 yılında burada çıkan Sırp isyanı, Sinan Paşa tarafından bastırılır ve Vracar platosundaki Saint Sava’daki kutsal emanetler, bu isyan sırasında siteye getirilir ve yakılarak yok edilir. Bunun üzerine, bu kilise, 20’nci yüzyılda, bu olayı anmak için yeniden inşa edilmiştir. 1894 yılında, dünyanın en büyük bu Ortodoks kilisesi inşa edilmesi düşünülür. 1926 yılında: mimarlar Bogdan Nestorovic ve Aleksandar Derok tarafından proje üretilir ve inşaata başlanır.

Ancak: II. Dünya Savaşı sırasındaki bombardımanlar nedeniyle inşaat yarım kalır ve 1985 yılında yeniden inşaata başlanır.
Günümüzde, dünyanın ve balkanların en büyük Ortodoks katedralidir. Aziz Sava: Sırp Ortodoks kilisesinin kurucusudur. Yapının kubbesinin yüksekliği: 82 metredir.

Yapıldığı yer ise, 134 metrelik bir tepe üzerindedir ve bu nedenle: kilise, Belgrat şehrinin silüetine hakim bir konumdadır. Şehirdeki, birçok yerden görünür. Ancak, her ne kadar yapının dış cephesi tamamlanmış olsa da, günümüzde iç dekorasyon çalışmaları sürdürülmektedir. Hatta, duyduğuma göre, iç dekorasyon için Ruslardan 30 milyon Euro kredi almışlar.

KNEZA SİME MARKOVİCA KATEDRALİ

Kutsal Baş Melek Michael kilisesi sitesinde: 1728 yılından kalan eski bir kilise üzerine inşa edilmiştir. Yapıda, barok ve klasik tarz birlikte kullanılmıştır. Yapı: 1837-1840 yılları arasında Prince Milos Obrenoviç tarafından yaptırılmıştır. Kilisenin hazinesinde: 17-20’nci yüzyıllar arasında toplanan: eski simgeler, altın eserler ve özellikle Sırp kültürünün iki önemli ismi olan; Milos ve Mihailo Obrenoviç’in mezarları bulunmaktadır.

Sırbistan Belgrat Kraliyet Sarayı
Sırbistan Belgrat Kraliyet Sarayı

          

KRALİYET SARAYI

Burası: Dedinje Karageorgevich hanedanı tarafından kullanılan saray kompleksi ve Beyaz Kraliyet sarayından oluşmaktadır. Yapı: ilk olarak: 1882 yılında, Sırp hükümdarlarının konutu olarak kullanılmak üzere, Alexander Bugarski tarafından yaptırılmıştır. Ancak: iki kere hasar görmüştür. Özellikle: I. Dünya Savaşı sırasında, 1941 yılında şehrin bombalanması sırasında, büyük hasar görür.
Kraliyet sarayı: 1924-1929 yılları arasında, yeniden inşa edilmiştir. Yapı tarzı: Sırp-Bizans stili, beyaz taştandır. Saray: Kral I. Alexander ve Kral Peter ve yakınları tarafından kullanılmıştır. Yapı: 1961 yılından bu yana, günümüzde, şehir meclis binası olarak kullanılıyor. Ama, aynı zamanda ziyarete açıktır.

Beli Dvor – Beyaz Saray

Kraliyet sarayı ile aynı kompleks içindedir. Kral I. Alexander tarafından: 3 oğlunun ikameti için yaptırılmıştır. Yapı:1934-1936 yılları arasında tamamlanmıştır. Klasik tarzdaki saray yapısı: zeminde büyük bir salon ve büyük Venedik avizeleriyle döşenmiştir. Yemek odasında: 35 bin kitaptan oluşan bir kütüphane bulunmaktadır. Ayrıca: sarayda, birçok önemli sanat eseri bulunuyor. Bu eserlerin sanatçıları: Rembrant, Poussin, Winterhalter.

Saint Andrew Kraliyet Şapeli

Kraliyet sarayının güney bölümünde, sütunlu bir bina ile, saraya bağlı olarak inşa edilmiştir. Sırp Ortaçağ kralı Vukasin oğlu Andrew tarafından yaptırılmıştır. Kilisenin içi: Belgrat ressamlar derneği sanatçıları tarafından, fresklerle süslenmiştir.

Sırbistan Belgrat İsimsiz Kahramanlar-Hero Anıtı

İSİMSİZ KAHRAMANLAR-HERO ANITI

Şehrin, panaromik manzarasının görülebileceği en güzel yerdir. Anıt: Yugoslav heykeltıraş Ivan Mestrovic tarafından yapılmıştır.
Anıtın yapılış amacı: I. Dünya Savaşında ölen askerlik içindir. Yugoslavya kralı Alexander tarafından, 1912-1918 yılları arasında yaptırılmıştır. Anıt, 1987 yılından sonra, Sırbistan hükümeti tarafından koruma altına alınmıştır.

Sırbistan Belgrat Kuca Cveca-Çiçeklerin evi

KUCA CVECA-ÇİÇEKLERİN EVİ

Burada: Josip Broz Tito’nun mozolesi bulunuyor. Ancak: 1980 yılında, Yugoslavya Federal Cumhuriyetinin dağılmasından sonra, halkın ziyaretine kapatılıncaya kadar, buraya pek çok çiçek bırakılırmış ve bu çiçekler için, beyaz kayalar kullanılırmış.

Bu yüzden: yani çiçeklerin bolluğu nedeniyle, buraya “Çiçeklerin evi” ismi verilmiştir. Yugoslavya Federal Cumhuriyetinin dağılmasından sonra, 10 yıl boyunca, burası halkın ziyaretine kapatılmıştır. Ancak, günümüzde yine ziyarete açıktır. Özellikle: 25 Mayıs günü yoğun ziyaretçi akını olmaktadır. (Tito’nun doğum günü)

TOPCİDER PARKI

Burası, bir orman parkıdır. 112 bin m. karelik bir alanda: Topcider nehri vadisi üzerinde kurulmuştur.
Ancak, şehir merkezine yakın olması nedeniyle, Belgratlılar tarafından, dinlenme ve piknik amaçlı olarak yoğun olarak kullanılmaktadır. 1831 yılında, Sırbistan Prensi Milos Obrenoviç tarafından, bölgedeki bataklık alan kurutularak yaptırılmıştır.
Osmanlı döneminde, şehrin korunması için, buraya topçu birlikleri yerleştirilmiştir.

Bu yüzden: kelime anlamı: topcider. Topçu erkeklerin vadisi anlamına geliyor.
Park içinde bulunanlar: bir taş kilise (Topcider kilisesi), han (Guard House) ve askeri komplekstir. Park içinde, ayrıca muhteşem büyük çınar ağaçları görebilirsiniz. Hatta: bunlardan biri, 34 metre yüksekliğinde ve devlet koruması altındadır.

Bu ağacın 1834 yılında Prens Milos tarafından dikildiği söyleniyor. Parkın: kuzey bölümünde “Topcider mezarlığı” ve Banknot Basımevi ve Sırbistan Ulusal Bankası var. Ayrıca: şehir Hipodromu (giriş ücretsizdir) ve çok sayıda restoran bulunuyor. Özellikle: Milosev konak restoranı önerebilirim.

Sırbistan Belgrat Ciiganlija Adası

CİGANLİJA ADASI

Sava nehri üzerinde bulunan, eski bir adadır. Şehir merkezine 4 km. uzaklıktadır.
Şehrin en büyük spor ve rekreasyon yani park alanıdır. Günümüzde, bu ada: iki geçitle, Sava ırmağının sağ yakasına birleştirilmiş ve yapay bir göl oluşturulmuştur. Özellikle, sıcak yaz günlerinde, şehirlilerin en çok tercih ettikleri yerlerin başında gelmektedir.

Yaz aylarında, burada günlük 200-300 arasında insan bulunuyor. Adadaki kulüpler, günün 24 saati açık ve canlı müzik sunuyorlar.
Adada: 7 km. lik sahil şeridinde: spor alanları, plajlar ve başkaca birçok tesis bulunuyor. Hatta: kablolar yardımı ile, su kayağı yapılabilen bir tesis bulunuyor.
Şehri ziyaret ederseniz, bu adaya mutlaka gitmenizi öneririm. Özellikle: bisiklete binmek ve yürüyüş yapmak için ideal bir yer.
Adada: Opusteno restoranı önerebilirim.

Danimarka Kopenhag

Danimarka Kopenhag

Kopenhag isminin kelime anlamı “Tüccarlar Limanı” dır. Söylenenlere göre: tarihi süreç içinde, krallardan biri “Amsterdam’a benzetin burayı” demiş ve sonuçta kanallarla dolu, bu şehir ortaya çıkmıştır. Yine, şehirle ilgili başlıca not: bu şehrin çok pahalı bir yer olduğudur.

Gerek konaklama ve gerekse yiyecek konusunda, Avrupa’nın birçok şehrinden çok daha pahalı bir yapılaşma olduğunu sakın unutmayın. Ama, özellikle 2000 yılında, Kopenhag-Malmö arasındaki köprünün yapılması, şehrin önemini daha da arttırmıştır.
Evet: Kopenhag denilince ilk akla gelenler: deniz kızı, bisiklet ve pahalılıktır.

Danimarka Kopenhag

HAVAALANI

Havaalanının ismi “Kasptrup” havaalanıdır. Havaalanına indiğiniz anda, farklı bir yere geldiğinizi hemen hissedersiniz. İskandinav bölgesinin en güzel havaalanıdır ve şehir merkezine yalnızca 15 dakika uzaklıktadır.

Danimarka Kopenhag

TARİH

Şehir, 1167 yılında, Piskopos Absalon tarafından kurulmuştur. O dönemde kurulan “Christiansborg Sarayı” günümüzde, hala durmaktadır. Yani: 11’nci yüzyılda, şehrin çok geniş bir alana yayıldığı, saraylar, kiliseler ile zenginleştirildiği anlaşılmaktadır.

Danimarkalı krallar, yaklaşık 1000 yıldır, bu şehirde izlerini bırakmışlardır.

Şehirdeki en büyük imar hareketi: 1600’lü yıllarda IV. Christian zamanında yaşanmıştır. Üzerinde “C-4” amblemi görülen tüm binalar, onun tarafından yaptırılmıştır.

15’nci yüzyılda: şehir hem kraliyet merkezi, hem Norveç ve hem de İsveç ülkesinin başkentliğini yapmıştır. 17’nci yüzyılda ise, kral IV Christian döneminde, bölgenin en önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir.

1658-1659 yılları arasında, İsveç kuşatması görülür ve bu saldırı püskürtülür. 1711yılında ise, büyük bir veba salgını ve 70 bin Kopenhaglı ölür.

1940 yılında, şehir, Alman birlikleri tarafından işgal edilir. Şehrin tarihi geçmişindeki en önemli etkinlik: 2000 yılında yapılan ve şehir ile İsveç ülkesinin Malmö şehirlerini birbirine bağlayan otoyol-köprüdür.

Danimarka Kopenhag

GENEL

Şehir, her yıl, 215 şehir arasından, dünyanın yaşanacak şehirleri arasındaki sıralamada ilk 5 içine girmektedir.

Diğer şehirler: Zürih, Viyana, Vancouver, Sidney’dir. Bunda, şehrin en düşük suç oranına sahip olmasının etkisi büyüktür. Şehirde yaşayan insanlar: gayet kibarlar. Hepsi, İngilizce konuşmayı biliyorlar.

Şehrin diğer öne çıkan bir özelliği de, Osla şehrinden sonra, en pahalı ikinci şehir olmasıdır.

Şehir: Danimarka’nın en büyük adası “Zealand” adasındadır. Yani, düz bir alanda kurulmuştur ve bu yüzden, manzara görmek isterseniz, ya bir kilisenin kulesine çıkmanız gerekmektedir ya da yüksek bir binanın tepesine çıkmanız gerekir.

Şehrin nüfusu 1.5 milyon kişidir. Sokaklarda tek bir çöp görmeniz mümkün değildir. İnsanlar o kadar bilinçlidirki, yaya kaldırımında, hiçbir araba olmamasına rağmen “yeşil” yanmadan, asla karşıdan karşıya geçmezler.

Burada kullanılan dil, çok zor bir dil olarak önem kazanmaktadır. Ama, şehirlilerin çoğu, gayet iyi İngilizce konuşurlar. Bu yüzden, bu şehirde, dil problemi yaşanmamaktadır. Gerçekten, Kopenhag, güzel insanların diyarıdır.

İnsanlar, yolda yürürken, birbirini tanımasa da, gülümserler. Gerek fiziksel güzellikleri ve gerekse üst-baş, giyim-kuşam konusunda çok dikkatlidirler.

Ancak, her ne kadar ülkelerinde yaşayan birçok göçmen içinde, Türk göçmenler “çalışkanlıkları ve kişilikleriyle” saygı görse de, yine de Türklere bakış açılarının pek olumlu olduğu söylenemez.

Şehrin iklimine gelince

Burası tam anlamıyla soğuk bir şehirdir. Yani: Okyanus iklimi hakimdir. Ayrıca, nemli karasal iklim etkileri de görülür. Kar yağışı: Aralık ayı sonuna doğru başlar ve Mart ayı başına kadar devam eder. Bu yüzden, özellikle “Ocak” ve “Şubat” aylarında donma görülür.

Yaz aylarında, fırtınalar nadir görülür. Ortalama sıcaklıklara gelince: en sıcak aylar, 19-20 derece ile, Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında görülür. En soğuk dereceler ise: -2 ve 3 olarak, Aralık-Ocak-Şubat aylarında görülebilir. En yoğun yağış ise, Temmuz ve takip eden aylarda görülür.

Yazın: havalar 15-16 derece olunca, Kopenhaglılar kendilerini havuzlara atıyorlar. Bu arada, yazın bu şehri ziyaret ederseniz ve denize girmek isterseniz: şehir yakınlarında 3 plaj olduğunu bilmenizde yarar var. Bu plajlara, yaklaşık 30 dakikada ulaşabilirsiniz.

Aradaki mesafe, 8 km. dir. Plajlar arasında öne çıkanı: 2005 yılında açılan, 2 km. uzunluğundaki, yapay bir ada üzerine inşa edilen “Amager Strandpark” plajlarıdır. Burası, şehir merkezine 4.6 km. uzaklıktadır ve şehir merkezinden 15 dakikada ulaşılmaktadır.

Şehir, öte yandan: dünyanın en çevre dostu şehirlerinden biri olarak kabul edilir ve ilginçtir ki, iç liman bölgesinde denize girilebilmektedir, yani deniz o derece temizdir.

Danimarka Kopenhag Öresund Köprüsü

1 Temmuz 2000 yılında yapılan ve İsveç ülkesinin Malmö şehri ile Kopenhag şehirlerini birbirine bağlayan “Öresund Köprüsü” şehrin hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Bu köprü: demiryolu, bölünmüş yol ve tünel şeklindedir.

Avrupa’nın en uzun karayolu-demiryolu köprüsüdür. İskandinavya’yı, Orta ve Batı Avrupa’ya bağlamaktadır. Tasarımcısı: George Rotne’dir.

Toplam uzunluk: 7850 metredir. Genişlik: 24 metredir. Deniz seviyesinden yükseklik: 57 metredir. Beton kulelerin yüksekliği ise, 140 metredir. Köprüden geçiş ücretlidir, 40 Euro.

HANS CHRİSTİAN ANDERSEN

Yapıtları, İncil den sonra en fazla dile çevrilen yazardır. Eserleri arasında: Kurşun Asker, Kibritçi Kız, Kırmızı Ayakkabılar, İmparatorun Yeni Elbisesi, Çirkin Ördek Yavrusu gibi toplamda, 174 hikaye bulunmaktadır. Yaşamı boyunca, çocukların dünyası için beğenilen hikayeler üretmiştir. Onun şiir ve hikayeleri, 150’den fazla dile tercüme edilmiştir.

ULAŞIM

Bir, iki veya üç günlük kartlardan aldığınız zaman, hem toplu taşıma araçlarından sınırsızca yararlanabilir, hem de altmışın üzerindeki müze ve turistik yere girme hakkını elde ediyorsunuz. 3 günlük kart ………., metroya bir biniş 18.5 DKK.

Amsterdam gibi kanalları çok olan bu şehrin likit tarihiyle ilgili ipuçları verirken, değişik bir açıdan şehri görmenizi sağlıyor.

18 yüzyılda veba salgını, 19 yüzyılda Napolyon savaşları, 20’nci yüzyılda Nazi işgali gibi badireleri atlatan şehir i en iyi keşfetme yolu ise, bycyklerne dedikleri ve şehrin çeşitli noktalarından 20 DDK karşılığında kiralayabileceğiniz bisikletlerden geçiyor. Taksileri es geçin. İnanılmaz pahalı.

Kopenhag dan her gün saat 17 de kalkıp ertesi sabah 09 da Oslo ya ulaşan gemi, Danimarka dan Norveç e gitmenin en keyifli yollarından biri. Eğer İsveç e gitmek niyetindeyseniz, İskandinavya’nın en önemli projelerinden biri kabul edilen 16 km. uzunluğundaki Oresund köprüsü, Kopenhag ı İsveç in üçüncü büyük şehri olan Malmö’ye bağlıyor.

Komşu İsveç’e, 20 Euro ödeyerek, ve 35 dakikalık bir tren yolculuğu ile gitmek mümkündür. Bu şehir, yani Kopenhag çok pahalı olduğunda, komşu şehir Malmö’de yaşayın, günü birlik buraya gelip çalışan birçok insan olduğu söyleniyor.

Danimarka Kopenhag Alışveriş

ALIŞVERİŞ

Danimarka’nın dünyaca ünlü dizayn Bang&Olufsen, royal copenhagen porselenleri, georg jensen ve lego gibi markaları satan dükkanları stroget’te bulabilirsiniz.
İllums Bolighus bunların en iyisidir.

Amagertorv 29 daki Sostrene Grenes (grene kız kardeşler) isimli dükkanda çok ucuza komik hediyelik eşyalar bulabilirsiniz. Ülkenin ulusal taşı amberi satan dükkanlar ise ayrı bir zenginlik katıyor.

İyi oyna anlamına gelen Lego firması, saatte 1.8 milyon parça üretiyor, yılda ise 16 milyar. Bu şehri ziyaret ederseniz, kendiniz veya yakınlarınız için alabileceğiniz en iyi hediyelikler legolardan oluşur. Çünkü, burası legonun anayurdudur.

Ayrıca: bu şehirden erkek ayakkabısı satın almalısınız. “Ecco” markalı ayakkabılar, dünyanın en rahat ve en dayanıklı ayakkabılarıdır. Özellikle: Nyhavn limanına yakın yerlerde bunları bulabilirsiniz.

Danimarka Kopenhag Nerede Yenir

NEREDE YENİR

Danimarka, kaliteli yiyecek ihracatında önemli ülkelerden biri. Diyeti gezi dönüşüne erteleyip yemeklerin tadını çıkarın. Açık sandviç dedikleri Smorrebrod u , carlsberg ve Tuborg gibi dünyaca ünlü biralarından biriyle ya da Aquavit isimli içkiyle deneyin.
Kopenhag şehrinde, mutfak kültürünün temelinde “smorrebroddan” bulunmaktadır. Bu, bir tür tereyağlı ekmektir.

Şehirde, 1 şişe kola, 1 şişe biradan daha pahalıdır.

Smorrebrod u tadabileceğiniz en iyi adreslerden biri İda Davidsen (Store Kongensgade 70). Ana yemek olarak Ringa (Herring) balığını veya somonu, patates eşliğinde yiyin,
Danimarka çörekleriyle de keyfinizi tamamlayın.

Danimarka da servis ücreti faturaya ilave edildiği için bahşiş vermenize gerek yok. Kopenhag da gece için seçenekler çok fazla.

Perlen ve Faergekroen bunlardan ikisidir.

Her ne kadar yeni liman olarak adlandırılsa da, 1600 lerde suni bir kanal olarak tasarlanan Nyhavn şehrin gece hayatının en önemli noktalarından birisidir

Deniz ürünlerini seviyorsanız doğru yerdesiniz.

Nyhavn daki Den Sorte Ravn ve Skipperkroen sizi memnun edecek restoranlardan.x
Şehirde çok sayıda Michelin yıldızlı restoran var.

Noma, Formel B, Era Ora, The Paul, Kiin Klin, Geranium, Paustian bunlardan bazılarıdır.

Danimarka Kopenhag Turizm

TURİZM

Şehirde rahatça gezebilirsiniz, yani nispeten derli-toplu bir şehirdir. Elinize bir şehir haritası alırsanız, yürüyerek, 5-6 saatte şehrin tümünü gezebilirsiniz. Çünkü: metro ağı, şehir içinde, asıl gezilecek yerlere ulaşmıyor, yani bu şehri ziyaret etmek isteyen konukların, uzun yürüyüşlere hazır olması gerekiyor.

Ancak, şehir düz bir yere kurulu olduğundan, isterseniz, bisiklet ile de gezebilirsiniz. Hatta, Kopenhag şehri, bisiklet bolluğu konusunda, Amsterdam şehrini bile geçmiş denilebilir. Bisikletler, Kopenhaglılar tarafından, birincil ulaşım aracı olarak kullanılıyorlar.

Hatta: birçok bisikletin ön veya arkasında bebek pusetleri, yani bebek koyma yerleri bulunuyor ve Kopenhaglılar, bebeklerini buralara yerleştirerek, şehirde geziniyorlar. Gördüğünüzde şaşıracaksınız ki, bazıları paten ile gezmeyi bile tercih ediyorlar.

Dünyanın en eski krallığının başkenti olan Kopenhag şehrinde, Danimarka kraliyet ailesinin ikametgahı için, merkezde, 4 kraliyet sarayı bulunmaktadır.

Danimarka Kopenhag Kanal Tekne Turu

KANAL TEKNE TURU

Şehirde, kanal turu yapmak için, iki alternatif söyleyebilirim. Bunlar: biri yakın yerler için daha uygun fiyatlı, diğeri ise daha uzun süreli ve daha çok fiyatlıdır.

TOPLU TAŞIMA

Şehirdeki toplu taşıma pek başarılı değil ve pahalıdır. Taksiler kredi kartı kabul ediyorlar.
Toplu ulaşım için, tek tek bilet almayın, söylediğim gibi, pahalıya gelir. “Ten Trip Kart” denilen, onlu biniş kartlarından satın almalısınız. Bu arada, sakın biletsiz “metro” ya binmeyin. Çünkü, bilet kontrolleri, burada, diğer Avrupa şehirlerine nazaran çok daha yoğun yapılıyor.

EĞLENCE-GECE HAYATI

Stroget bölgesindeki “The Dubliner” isimli gece kulübüne gitmelisiniz. Burada: özellikle hafta sonlarında, canlı müzik ile gayet güzel bir eğlence ortamı yaratılıyor.
Diğer bir eğlence mekanı: “Ruby Coctail” barıdır.

Danimarka Kopenhag Gezisi

KOPENHAG GEZİSİ

Bulunduğunuz yerden, bir şekilde: şehirdeki gezimizin ilk durağı ve aynı zamanda şehrin sembolü olan bir heykeli görerek başlayacağız.

Osterport tren istasyonuna geliyoruz. Oslo Plads caddesinde  yürüyoruz. İlk dört yola ulaştığımızda, sola dönüyoruz. Folke Bennadottes Alle caddesinde ilerliyoruz. Bir süre sonra, yeşillikler arasına, yani sağa dönüyor ve Ved Norgesporten de yürümeye devam ediyoruz.

Hemen sağ tarafımızda, ağaçların ardında, kanalların içinde bir adada “Kastellents” denilen bölüm bulunuyor.

Danimarka Kopenhag
Danimarka Kopenhag

 

Kastellents  denilen yere ulaşan köprüye varınca, sola kıvrılıp, yolumuza “Langelinie” üzerinde yürüyerek devam ediyoruz. Bir süre sonra deniz kıyısına ulaşıyoruz.

Deniz kıyısında hemen parkın yanında, kıyıya çok yakın bir kayalık üzerinde, bu minicik heykeli görüyor ve tam bir hayal kırıklığı yaşıyorsunuz.

Ama, beğenmeseniz de, şehrin simgesi ve Kopenhag şehrine gelip te bu heykeli görmemek olmaz, her yıl bu minicik heykel, yüzbinlerce ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir.

Evet, burada parkta, banklara oturup, bu heykeli ve denizi bir süre izleyin.

Danimarka Kopenhag Little Mermaid

LİTTLE MERMAİD-KÜÇÜK DENİZ KIZI HEYKELİ

İşte, dünyaca meşhur, şehre gelen turistlerin yanında fotoğraf çektirebilmek için kuyruğa girdiği bir heykel. Şehre gelen gemiler, mahzun deniz kızının önünden geçerek, limana giriyorlar. Ve böylece, şehir, sıradan bir heykelle özdeşleştiriliyor.

Ancak, bu mahzun heykelin elbette bir dayanağı var. Ünlü Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen’in “Küçük Deniz Kızı” isimli romanındaki kahraman, 1913 yılında, bu heykele dönüşerek, liman girişinde yerini almıştır. Yani, şehrin bu simge heykeli, 1913 yılından bu yana, bir kaya üzerinde durmaktadır.

Heykel: 1909 yılında, Carlsberg bira tarafından, sanatçı Carl Jacobsen’e yaptırılmıştır. Bronzdur. Heykel yapılırken, sanatçı tarafından, heykelin vücuduna ve başına; model olarak: eşi Eline kullanılmıştır. Heykelin boyu, yalnızca, 1.25 metredir. Andersen’in romanındaki küçük deniz kızı: denizlerin dibinde, babasına ait krallıkta yaşamaktadır.

En büyük arzusu ise, 15 yaşına geldiğinde, denizler üzerindeki yaşamı görmekmiş. O gün gelip te, su üzerine çıktığında, deniz kızı, bir prense aşık olur. Ancak, sevgilisi prensle birlikte olmak uğruna, sesinden feragat edip, ayaklarına kavuşur, ama sesini duyuramadığından, sevdiğine bir türlü kavuşamamıştır. En sonunda ise, bir köpüğe dönüşür.

Sonra, deniz kıyısından yürümeye devam ediyoruz.

Bu deniz kıyısı, birçok ahşap bank bulunan, muhteşem güzel bir yer. Bir süre sonra:
hemen sağımızda büyük bir yapı görülüyor. Langelinie Pavillonen. Burası hakkında ayrıntılı bilgiye gerek olduğunu sanmıyorum.

Kısaca: burası, büyük resepsiyonlar, yemekler ve eğlenceler için kiralanabilen bir yerdir. Parti vermek isteyenler, burayı kiralıyorlar.

Nordre Toldbot caddesinde yürümeye devam ediyoruz. Bu kez hemen solumuzda, bir sütun ve üzerinde bir heykel ve hemen arkasında bir yapı görülüyor. Bu yapı: Bygning Kobenhavn. Burayı geçip Nordre Todbod caddesinde ilerlediğimizde, hemen sağda, önünde heykeller bulunan bir müze binası görülüyor. Burası: Resistance Müzesidir.

RESİSTANCE MUSEUM

Giriş ücretsizdir. Burası: Nazi işgali sırasında, yani 1940-1945 yılları  arasında, Danimarka direniş öyküsünün anlatıldığı bir müzedir. Müze binası, 1957 yılında açılmıştır. 1995 yılında ise, günümüzde görülen “Mücadele” isimli sergi, ziyarete açılmıştır. Müzede sergilenenler: çeşitli Nazi toplama kamplarından toplanan: giysiler, üniformalar, bir yasadışı telgraf ekipman odası vb. gibi objelerdir.

Müzenin hemen karşısında, St. Albans Anglikan kilisesi görülüyor. Müzenin hemen arkasındaki büyük yapı topluluğu ise: Maersk Esplanaden binasıdır.

Buradan, yani müze ile kilise yapısı arasındaki yoldan yürümeye devam ediyoruz. Hemen solda, bir cafe var. Kafe Sommerhuset. Burada, güzel bir kahve molası verebilirsiniz.

Sonra: Amaliegade caddesi üzerinde yürümeye devam ediyoruz. Hemen solumuzda: gayet büyük bir bina var. Toldbodens. İstikametimiz şehirdeki saraylardan birisidir.

Danimarka Kopenhag
Danimarka Kopenhag
Danimarka Kopenhag

Bir süre sonra: Amalienborg Slotsplads meydanına ulaşıyoruz. Burada: meydanda, hemen bir heykel karşımıza çıkıyor. Bu heykel: Fransız sanatçı Saly tarafından yapılmıştır. Parke taşlarıyla döşeli ve çevresinde binaların bulunduğu meydan ilginç.

Meydanın hemen arkasında: deniz kıyısında “The Amalie Garden on the Waterfront” parkı bulunuyor. Parkın ortasında: güzel bir havuz görülüyor. Bu park bölgesine gidin, çünkü: bu park bölgesinden, hemen karşıdaki, Opera binasını göreceksiniz.

Danimarka Kopenhag Opera Binası

OPERA BİNASI

Holmen merkezinde, adadadır. Çağdaş mimarinin güzel örneklerinden birisidir. Aynı zamanda, dünya üzerinde, bugüne kadar yapılmış en pahalı opera binasıdır. Yapı: 2001-2005 yılları arasında inşa edilmiştir.

Evet, saray meydanında, her gün öğle saatlerinde: sarayın bahçesinde, muhafız nöbet değişim törenini izleyebilirsiniz. Başlarındaki kürklü ve uzun başlıkları ve ilginç kıyafetleriyle, muhafızlar ilgi çekiyor.

AMALİENBORG SARAYI

Ameliengade bölgesindedir. Christiansborg sarayı yanındadır. Bu sarayda: Kraliçe Margrethe, Fransız kocası Hendrick ve oğlu veliaht Frederic ikamet etmektedirler. Yapı: mimari olarak Rokoko tarzındadır. 4 binadan oluşmaktadır.

Önünde: Nyhavn Limanı bulunmaktadır. Limanda, küçük deniz kızı heykeline doğru yürürseniz, karşınıza “Gefion” çeşmesi çıkar.

Sarayın arkasında ise, Mermer Kilise (Marmarkirken) var.

Roma’daki St. Piyer Kilisesi örnek alınarak yapılmış binanın tepesinden hoş bir manzara seyredebilirsiniz.

Danimarka Kopenhag Nyhavn Limanı
Danimarka Kopenhag Nyhavn Limanı

NYHAVN LİMANI

Burası, son derece sevimli bir yerdir ve şehir ziyaretinizde, buraya mutlaka uğramalısınız. Evet, söylediğim gibi, şehrin en popüler yeridir. Burası, Danimarkalı askerler tarafından 1671-1673 tarihleri arasında, 300 metre uzunluğunda kazılarak oluşturulmuş bir kanaldır.

Ama, yıllarca şehrin ticaretinin temel noktası olmuş bu liman, günümüzde, birbirinden renkli ve canlı  restoranlar ve kafeteryalarla doludur. Limanın hemen  kıyısında, muhteşem büyük bir otel bulunuyor. Son derece sevimli bir yer, burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Danimarka Kopenhag Gefion Spring Vander-Fountain

GEFİON SPRİNG VANDER- FOUNTAİN

Çeşme: Kastellet yakınlarında, Amaliegade sonundadır. Yani: “Little Mermaid” heykeline yakındır. Çok ihtişamlı bir çeşme anıtıdır. Tekne turu ile buraya ulaştığınızda, anıtı, arkadan da olsa görebilirsiniz. Çeşme: Carlsberg bira firması tarafından, 50’nci yıldönümü anısına, şehre bağışlanmıştır. 1897-1899 yılları arasında, sanatçı Anders Bundgard tarafından yapılmış ve 1908 yılında açılmıştır.

Anıttaki esas figür: tanrıça Gefion’dur. Mitolojiye göre: Gefion: bir gece, öküze çevirdiği 4 oğlu ile birlikte, İsveç ülkesinden arazi koparır ve Kopenhag yarımadasını yaratır.

Evet, biz yine saray meydanı ortasından, kuzeye yönelerek, şehrin en ünlü kilise yapılarından birini göreceğiz. Frederiksgade caddesinden ilerlediğimizde, caddenin bitişinde, karşımıza “Marmorkirkens” kilise yapısı çıkıyor.

FREDERİKSKİRKEN-MARMORKİRKEN-MERMER KİLİSE

Buraya, halk tarafından “Mermer kilise” denilmektedir. Amalienborg Palace bölgesinin hemen kuzeyindedir. 1749 yılında, Kral V Frederic döneminde, mimar Nicolai Eigtved tarafından yaptırılmıştır. Ancak, bu kilise yapısının inşaatı, parasızlık yüzünden birkaç kez durdurulmuştur.

1770 yılında, yapı durdurulmuş ve çalışanlar evlerine gönderilmiştir. 150 yıl harabe halinde bırakılan yapı, daha sonra, 1874 yılında ise, finansör bulunması ile, inşaat yeniden başlar ve tamamlanır. Ancak, orijinal plandan uzaklaşılır ve inşaat, büyük ölçüde kireçtaşı kullanılarak tamamlanır.

Yapıda kullanılan mermerler Norveç’ten gelmiştir ve yapının mimari stili, Roma şehrindeki “Panteon kilisesi” ne benzemektedir. Kubbe büyüklüğü ile, İskandinavya’nın en büyük kilisesidir. Kubbe: 31 metre genişliktedir ve 12 sütun üzerine oturtulmuştur.

Yapının hemen girişindeki, mermer sütunlar ilgi çekmektedir. Kilisenin çevresinde, aziz heykelleri var. Önündeki merdivenlerde ise, oturup kısa bir mola verebilirsiniz. Bu arada, çevreyi izleyebilirsiniz.

Mermer kilisenin hemen yanında “Frederiksgade” denilen, güzel bir bina görülüyor. Bir arka cadde üzerinde ise, yine altın sarısı renkli kubbeleriyle “Alexander Nevsky Church” kilisesi görülüyor.

Gezimizin bu bölümünde, ilk durak

Yine şehirdeki ortaçağ dönemine ait bir yapıya gitmektir. İlk olarak, bulunduğumuz yerden, bir şekilde: Oster Voldgade bölgesine gidiyoruz. Burada: “Building in Copenhagen” denilen büyük bir yapı var. Buranın hemen karşısında ise: “Geological Museum” bulunuyor. Arzu ederseniz, burayı gezebilirsiniz, ben girmedim.

Burada: Oster Voldgade caddesinden ilerlerseniz, biraz sonra, solunuzda, yemyeşil ağaçların arkasında ve hafifçe yüksek bir rampada: kubbesiyle dikkati çeken “Gözlem evi-Rasathane” görülüyor.

Bunun hemen karşısında ise, bizim buraya geliş amacımız olan “Rosenborg kalesi” var. Kale yapısının giriş kapısı “Kongens Haves” denilen bir yer ve zaten önündeki turist otobüslerini ve kalabalığı görünce hemen anlıyacaksınız. Kapıdan içeri girince: hemen solda “Building in Copenhagen” isimli büyükçe bir yapı var. Hemen karşıda ise, bir yapının altındaki kapıdan geçildikten sonra “Rosenborg castle” karşınıza çıkıyor.

Danimarka Kopenhag Kongens-Rosenborg Castle Gardens
Danimarka Kopenhag Kongens-Rosenborg Castle Gardens
Danimarka Kopenhag Kongens-Rosenborg Castle Gardens

KONGENS-ROSENBORG CASTLE GARDENS

Şehir merkezinde, en çok ziyaret edilen ve kullanılan parktır. Her yıl, burası yaklaşık 2.5 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir.

Park içinde: 17’nci yüzyıl başından kalma Rosenborg castle, Rosenborg kışlası, kraliyet muhafızları evi, heykel ve anıtlar bulunmaktadır.

Ayrıca: havaların güzel olması durumunda, park içinde, konserler ve çeşitli sanat sergileri düzenlenir.

1. ROSENBORG CASTLE

İlk olarak, 1605 yılında, yazlık saray olarak yapılmıştır. 1710 yılına kadar, kraliyet yazlık sarayı olarak kullanılmıştır. Burada,
kraliyet mücevherleri sergilenmektedir.

2. ROSENBORG KIŞLASI

1743 yılında inşa edilmiştir. 1985 yılından bu yana: şehirde, koruma görevi yapanlar tarafından kullanılmaktadır.

3. HERCULES PAVİLİON

Bu park içindeki bir heykeldir. Toplam 3 heykelden oluşan kompleks: ünlü İtalyan heykeltıraş Giovanni Barata tarafından yapılmıştır.

Evet, “Kongens Haves” isimli, bu büyük park alanı içinde, bir süre dolaşıyoruz.

Sonra, yine girdiğiniz kapıda dışarı çıkıyoruz ve “Oster Voldgade” caddesi üzerinden, güneye doğru yürümeye devam ediyoruz. Solumuzda “Royal Guard Museum” binası uzanıyor. Frederiksborggades bölgesindeyiz.

Solumuzdaki müze binalarının bitiminde, dört yol ağzına geliyoruz ve Avrupa Parlamentosu binası önünden, sola dönüyoruz. 100 Göthersgade caddesi üzerinde yürüyoruz.

Solumuzda, hala “Kongens Haves” bahçesi görülüyor. Sağda ise, bir kilise yapısı göreceksiniz, ilginç bir yapıdır.

Bir süre sonra, sağa dönmeniz gerekiyor. 57 Landemarket denilen sokağa döneceksiniz.

Bir süre yürüdükten sonra, bu kez karşımıza, yine tarihi bir yapı çıkıyor. “Runde Taarn/The Round of Copenhag” yapısı çıkıyor.

THE ROUND TOWER

Burası, 17’nci yüzyılda yapılmış bir gözlemevidir. Yani, gökyüzü, 1642 yılından bu yana, buradan izlenmektedir. Kule: kral IV. Christian zamanında inşa edilmiştir.

Yüksekliği: 36 metredir. Spiral bir merdivenle kulenin üstüne çıkılmaktadır. Giriş ücretlidir, yetişkinler 25 DKK, çocuklar 5 DKK dır.

Özellikle: ünlü astronom Tycho Brahe  tarafından kullanılmıştır. Kule: günümüzde de, amatör astronomlar tarafından kullanılmaktadır. Ayrıca, şehrin eski kısmının muhteşem bir manzarasına sahip olması nedeniyle, turistler tarafından da ziyaret edilmektedir.

Buradan sonra: 10 SBtore Kannikestrede denilen sokağa girin ve ilerleyin. Bu sokak üzerinde, güzel kafeler ve restoranlar var ki, güzel havalarda masa ve sandalyelerini sokağa çıkarıyorlar, kısa bir mola verebilirsiniz.

Sokağın sonunda ise, bir kilise yapısı var. Tarihi özellikleri
olan bir kilise yapısıdır. “Vor Frue Kirke”

VOR FRUE KİRKE

Ülkenin ulusal bir katedrali olarak kabul edilen bu yapı: 1810-1829 yılları arasında: Danimarkalı mimar Hansen tarafından inşa edilmiştir. Mimari stil: Neo-klasik tarzdadır.

Ancak, günümüzde görülen bina dışında, burada ilk dini yapının, 13’ncü yüzyılda yapıldığı, ancak takip eden tarihi süreçte, 4 kez yangın geçirdiği ve her seferinde yenilendiği bilinmektedir.

En son olarak: 1728 yılında, kilise bir kez daha yangın ile tahrip olur ve ardından, kırmızı tuğla ile yeniden inşa edilir ve 10 yıl sonra ibadete açılır. Son yenileme ise: 1970’li yıllarda yapılır.

Günümüzde bu kiliseye yolunuz düşerse: ünlü heykeltıraş Bertel Thorvaldsen tarafından yapılan Mesih ve Havari heykellerini görmenizi öneririm.

Veliaht Frederick ve Mary Donaldsen, 2004 yılında, burada gerçekleşen düğün ile evlenmişlerdir.

Burayı gördükten sonra: 6 Norregade sokağından ilerleyerek, Radhusets denilen bölgeye geçiyoruz. Burada, büyük bir meydan var, meydanın hemen ortasında, yüzlerce bisiklet görünce şaşırmayın. Meydanın hemen ortasındaki havuzun yanına oturarak, kısa bir mola verebilirsiniz.

Yine bu meydanda birkaç görülmesi gereken yer  daha var. “Caritas Fountain on Old Square” ve yine orijinal bir yapı “Nytorv” denilen bir yer var. Yine, meydanın bir kenarında: “Radhusets” binası var. Önündeki, 6 sütunlu kapısı dikkatinizi çekecektir.

Buradan sonra: ara sokaklardan devam ederek: Frederiksberggade/Radhuspladsen denilen meydana doğru ilerliyoruz. Meydanın hemen ortasında, büyük bir küre görülüyor. Solda ise “Radhuset” denilen “özgürlük heykeli” var. Onun hemen arkasında; yüksek kulesiyle dikkati çeken “Town Hall-Raadhuset” var.

Danimarka Kopenhag City Hall-Radhuspladsen
Danimarka Kopenhag City Hall-Radhuspladsen

CİTY HALL-RADHUSPLADSEN

Şehrin tam ortasında Belediye Sarayı Meydanı (Radhuspladsen) var. Diğer ismi “Halk meydanı” dır. Meydan: merkezi konumu, büyük boyutu ve Belediye’ye yakınlığı  nedeniyle, şehirde yapılan etkinliklerin merkezi olarak kullanılmakta, çeşitli gösteriler burada düzenlenmektedir.

Buradaki “Belediye Binası”: 1889 yılında yapılan bir yarışma sonucu kazanan projenin uygulanması şeklinde, 1894 yılında yapılmış ve 1905 yılında hizmete açılmıştır.

Belediye binasının kulesi üzerinde ilginç bir ayrıntıya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bunun ismi “Weather Girl”. 1936 yılında, Einar Utzon Frank tarafından tasarlanmıştır.

Aslında, hava tahminiyle ilgili bir heykel gurubudur. Bu heykel gurubunda: havanın güzel olacağı tahmin edilmiş ise: bisiklete binmiş bir kız, dönerken görülüyor.

Havanın yağmurlu olacağı tahmin edildiğinde ise: bu kez, başka bir heykel gurubu çıkıyor. Bu heykel gurubunda: bir şemsiye ile, köpeğini gezdiren bir kız dönüyor.

Meydanda, ayrıca, ünlü yazar “Hans Christian Andersen” in bir heykeli görülüyor.

Bu meydandan: Kraliyet Tiyatrosu, ünlü “D’Anglettere Oteli, Nyhavn Limanı ve alışveriş merkezi Magasin du Nord un bulunduğu “Kongen Nytorv” meydanına yürürseniz şehrin can damarı olan ve yayaların tekeline sunulmuş bulunan “Stroget”den geçersiniz. Bu cadde: 1962 yılından bu yana varlığını sürdürmektedir.

Danimarka Kopenhag Stroget Caddesi
Danimarka Kopenhag Stroget Caddesi
Danimarka Kopenhag Stroget Caddesi
Yani: “Stroget” caddesi: şehrin en popüler turistik merkezidir ve aynı zamanda Avrupa’nın en uzun yaya alışveriş caddesidir.

Beş caddeden (Frederiksberkgade, Nygade, Vimmelskaffet, Amagertorv ve Ostergade) oluşan Stroget şık mağazaları, restoranları, kafeleri, tiyatroları, tarihi eserleri ile her yaştan ve milletten insanın ilgisini çekiyor.

Şehrin en ünlü ve pahalı mağazaları ( örneğin: kraliyet porselen fabrikası gibi) bu caddeler üzerindedir. Yani, burada çok sayıda hediyelik eşya satan mağaza ve aynı zamanda, fast-food yemek yerleri bulabilirsiniz. Evet, yaz aylarında, bu caddeden, günlük 250 bin kişinin geçtiği söyleniyor.

Binanın hemen yanında: şehrin en büyük müzesi bulunuyor.

NATİONAL MUSEET-DANİMARKA ULUSAL MÜZESİ

Stroget bölgesinde yani şehrin merkezindedir. Son yenilemenin ardından, Mayıs 2008 tarihinde açılmıştır.

Ülkenin en büyük müzesidir. Grönlend araştırma merkezi, müzede bulunmaktadır.

Müzede: 14 bin civarında obje bulunmakta olup, bunlar; Danimarka tarihine, ren geyiği avcılarına, Vikinglere ve buzullarda yaşayanlara aittir. Ayrıca: Roma ve Yunan dönemine ait bir kısım sikke de sergileniyor. Yakın  doğu ve Mısır objeleri de var.

Müzede özellikle görmenizi önereceğim objeler şunlardır

Öncelikle ülkemizden yani Anadolu’dan kaçırılan ve burada sergilenen bir eserden söz etmek istiyorum.

Seikilos kitabesi:

Bu nota dahil olmak üzere, komple bir müzik kompozisyonunun, dünya üzerinde bulunan ve bilinen en eski örneğidir. Bir mezar taşının üzerine işlenen, şarkı sözleri ve melodiden oluşmaktadır. Efes bölgesinde bulunmuştur.

MÖ.200 ile, MS.100 yılları arasındaki döneme tarihlenmektedir. Müziklere, ancak Bizans döneminde ve erken Rönesans metinlerinde Notasyonlar eklendiği bilindiği için, bu obje, daha eskilere gitmesi nedeniyle ilgi çekmektedir.

Gundestrup:

Bu bir tür gümüş bileziktir. Erken Roma demir çağında, yani MÖ.200 ile MS.300 arasında yapıldığı düşünülmektedir. Çapı: 70 cm. yüksekliği: 40 cm. dir. 1890 yılında, Gundestrup bataklıklarında bulunmuştur.

Gallehus golden horns

Bunlar, yaprak altından yapılmış, iki boynuzdur. 5’nci yüzyıldan kaldıkları düşünülmektedir. 1640 ve 1735 yıllarında, aynı bölgede, 20-30 metre aralıklar ile bulunmuştur. Ancak, bu bulunan orijinal boynuzlar: 1801 yılında çalınır ve eritilir.

Bunun üzerine, çizimlerinden yararlanılarak, orijinal boynuzların kopyaları üretilmiştir ve burada sergilenen, kopyalardır. İşin ilginç yanı: bu kopyalar da, 1993 ve 2007 yıllarında iki kez çalınmış, sonra yeniden bulunmuştur.

Bu caddenin hemen arkasındaki cadde üzerinde, yine şehrin en ünlü ziyaret yerlerinden biri olan “Tivoli” denilen yeri göreceksiniz.

Danimarka Kopenhag Tivoli Bahçeleri
Danimarka Kopenhag Tivoli Bahçeleri
Danimarka Kopenhag Tivoli Bahçeleri

TİVOLİ BAHÇELERİ

Vesterbrogade bölgesindedir. Giriş ücretlidir ve içeri girmek ve gezmek için, 18 Euro ödemek gerekiyor. Park alanı, yıllık 4.5 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Avrupa’da, Paris-Disneyland parkından sonra, en çok ziyaret edilen parktır.

Belediye binası yakınında yer alan ve 1843 yılından beri hizmet veren Tivoli bahçeleri, 38 restoranı ile, her zevke hitap etmektedir. Tiyatrolar, birahaneler ve lunapark 160 bin çiçeğin süsleyip, 110 ampulün aydınlattığı bu parkı, daha da renkli hale getiriyor.

Buraya, eski lunapark da deniliyor. Çünkü, 1843 yılında açılmıştır. Lunapark alanında, dünyanın en eski ahşap lunapark treni bulunmaktadır.

Buna: “Roller Coaster” deniliyor ve 1914 yılında kurulmuştur. 2006 yılında, dünyanın en yüksek “atlıkarınca” sı burada hizmete girmiştir. 80 metre yüksekliğindedir ve Kopenhag şehrinin panoramik manzarası görülmektedir.

Kraliçe 60 yaşını burada kutlamıştır. Bir akşam yemeği için burayı tercih etmelisiniz.

Tivoli bahçelerinin hemen yanındaki bina, yine şehrin ünlü bir müzesidir.

Danimarka Kopenhag Glytotek
Danimarka Kopenhag Glytotek

GLYTOTEK

Dantes Plads bölgesindedir.

Burada, Türkiye den gelme eserler de bulunmaktadır. Ayrıca, ünlü heykeltıraş Thorvaldsen in heykellerinin bulunduğu müzedir. Burada: 35 Gauguin  tablosu, 30 Rodin heykeli, sergilenen eserler arasındadır.

Evet, Tivoli bahçelerinde uzun süre geçirmeniz mümkün, şehirdeki kalış sürenize göre, bu planlanabilir. Ama, biz gezimize devam ediyoruz, sizin gününüz varsa, gezinin bu bölümünü Tivoli bahçeleri bölümünde bitirebilir ve ertesi günü geziye devam edebilirsiniz.

Gezimizin bu bölümünde,  Tivoli bahçelerinden hareketle veya bulunduğunuz yerden, bir şekilde “Christiansborg” sarayı bölümüne ulaşıyoruz. Saray bölümü, bir ada üzerindedir.

Saraya, Holmens Kirke bölümünde bulunan mermer köprüden girin. Hemen solunuzda “Holmens kirke” denilen kilise yapısı görülüyor. Sonra,
köprüden geçin ve saray bölümüne girin. Burada, karşımıza önce, bir heykel çıkıyor.

SLOTSHOLMEN ADASI

Kopenhag limanının bulunduğu adadır. Adadaki ilk yerleşim: 1166-1167 yılları arasında inşa edilen kale ile görülür. Bu kale Christiansborg sarayıdır. Günümüzde ise, “Danimarka Parlamentosu” tarafından kullanılmaktadır.

Danimarka Kopenhag Christiansborg
Danimarka Kopenhag Christiansborg

CHRİSTİANSBORG

Burası, eski bir saraydır. Ülkenin Parlamentosu olarak kullanılmaktadır. Ayrıca: Danimarka Başbakanı ve Anayasa Mahkemesi buradadır. Yani: ülkenin yasama-yürütme-yargı gücü burada, bir arada bulunmaktadır.

Buradaki ilk yapı: 1167 yılında; Absalon kalesi adı ile yapılmıştır. Tarihçilere göre, bu kale: liman dışında, küçük bir ada üzerindedir.

Ayrıca: piskoposluk sarayı, bir şapel ve birkaç küçük bina görülür. Günümüzdeki sarayın emel kazısında, bu Absalon kalesinin kalıntıları görülmüştür. 1201 yılında, kale, Roskilde piskoposlarının eline geçer. 1249-1259 yılları arasında ise, korsan saldırıları görülür.

1369 yılında, Absalon kalesi, Hansa birliği tarafından yıkılır ve yeni kale, adadaki kalıntılar üzerine, inşa edilir. 1417 yılında ise, kale, kral tarafında işgal edilir. 1720 yılında, kale, kral Frederick tarafından, tamamen yeniden inşa edilir.

15’nci yüzyıl başında çeşitli eklentiler yapılan yapı: 1794 yılında, Danimarka kralları için ikametgah ve 1849 yılında ise, Parlamento binası olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Bu aradaki süreçte: 1794 yılında büyük bir yangın, 1884 yılında yine bir yangın ile ortaya çıkan tahribat: 1928 yılında onarılmıştır. Mimari tarz: Neo-barok’tur.

Günümüzde, yapı içinde: resepsiyon odaları, kraliçe kütüphanesi, izleyici odaları, şapel, Parlamento salonu, Yargıtay ve Başbakanlık ofisi bulunmaktadır.

1. Resepsiyon odaları

Bunlar: kraliyet ailesi tarafından çeşitli etkinlikler için kullanılır. Bu odalar: 20’nci yüzyılın başlarında, Danimarkalı sanatçılar tarafından süslenmiştir. Great Hall: en büyük ve görkemli resepsiyon odasıdır. Uzunluğu: 40 metre, yüksekliği 10 metredir.

2. The Palace Chapel

1733-1945 yılları arasında: Ellas David Hausser tarafından yaptırılmıştır. Mimari tarzı: Rokoko’dur. Şapel yapısında: 1803-1828 yılları arasında restorasyon yapılmıştır. 1992 yılında, kilisede bir yangın çıkıyor ve çatı, kubbe ve kat kısımlarının bir bölümü yanarak ciddi hasar olur.

Ancak: ülkenin en ünlü ustaları ve iç-dış dekorasyon elemanları bir araya gelir ve yapı, yeniden onarılır, sonuçta ise, 14 Ocak 1997 tarihinde, Kraliçe tarafından açılır. Hatta: yenilenmiş yapıya “Europa Nostra” ödülü verilir.

3. Mermer köprü

Rokoko tarzındaki köprü, saray ile yandaki açık alan arasında yapılmıştır. Yapıda, kumtaşı kullanılmış ve zarif madalyon süslemeler yapılmıştır. Kaldırımlar mermerdir ve bu mermerler Norveç ülkesinden getirilmiştir, yerlerde ise karo parke taşları döşelidir.

Köprü: 1744 yılında tamamlanmıştır. 1996 yılında ise, köprü, restorasyona tabii tutulmuştur.

4. Kral Christian Heykeli

Anıtın yapımına; kral Christian’ın, 1905 yılında, ölümünden hemen sonra karar verilmiş ve 27 yıl sonra, 1927 yılında tamamlanmıştır. Saray yapısının hemen arkasında, ortada büyük bir avlu bulunuyor. Bu avlunun ortasında ise “Christiansborg Slot Fountain” denilen güzel bir havuz bulunuyor.

Sol bölümde, kanal kıyısında “Black diamond building” binası görülüyor.

ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

Danimarka Kopenhag Christianian Havn

CHRİSTİANİAN HAVN

Prinsesseg ve Badsmandsst bölgesindedir. Yapay bir ada üzerine kurulmuş mahalledir.

Dünya üzerinde eşi-benzeri olmayan bir yer. Şehir ziyaretinizde, buraya mutlaka uğramalısınız. Çünkü: burası, dünyanın ilk ve tek “esrarkeş” özerk bölgesidir ve dünya üzerinde benzeri yoktur.

Evet: Christiana, şehrin ortasında bir hippi kasabasıdır. Burada: öğrenciler, sanatçılar, iş adamları, hippiler, çocuklar geleneksel aile olarak yan yana yaşıyorlar. Alternatif yaşam tarzıyla adeta bağımsız bir devlettir.

Yaklaşık bin kişi, komünal bir hayat sürüp, organik tarımla uğraşıyorlar. Kırmızı üzerine üç sarı noktalı bayrakları var. Esrar gündelik hayatın bir parçası. 1970’lerde, bir gurup anarşist ruhlu gencin kapatılan NATO üssüne yerleşmesiyle ilk tohumları atılmış.

Senede bir milyona yakın turist tarafından ziyaret edilmektedir. Şehir merkezinden yaklaşık 20 dakikada yürüyerek ulaşabilirsiniz.

Evet, bu mahallede bulunan yapılar şunlardır:

1. NORDATLANTENS BRYGGE-KUZEY AT LANTİK EVİ

Yapı: eski bir denizcilik deposudur. 1768 yılında, bu mahallede kurulmuştur. Avrupa pazarlarına satılmadan önce: ringa balığı, balina yağı, kuru balık, tuzlanmış balık ve derileri, bu depoda muhafaza ediliyormuş.

Günümüzde ise, burası: Danimarka, İzlanda, Grönland ve Faroe Adaları yani “Kuzey Atlantik” bölgesi ile Danimarka arasında, kültürel işbirliği yapılması için oluşturulmuş bir yapıdır. Burada: sergiler düzenlenir, çağdaş sanat, dans, müzik ve performans etkinlikleri yapılır.

2. VOR FRELSERS KİRKE-OUR SAVİOURS CHURCH

Kilise: Freetown Chirsiania bölgesine yakın bir yerdedir. Kilise yapısında en ilgi çeken bölüm: kilisenin sivri ve dolambaçlı kulesidir. Bu kulede bulunan çan: Kuzey Avrupa’nın en büyük çanıdır ve gün boyu, her saat başında melodiler çalar. Burada, toplamda 48 bronz çan bulunmaktadır.

Bunların en büyüğü 2 ton ve en küçüğü ise10 kg. ağırlıktadır. Bu kulenin dışında, altın bir merdiven görülüyor. Üst kısmında: altın bir küre var. Ayrıca, bir bayrak taşıyan heykel görülüyor.

Merdiven: 95 metre yüksekliğindeki, sivri üst kısma tırmanmayı sağlamaktadır. Oradan ise, şehrin muhteşem bir manzarası izlenebilir. Hatta: Danimarka-İsveç bağlantısını sağlayan “Öresund köprüsü” bile görülmektedir.

Ancak, gerek yükseklik ve gerekse merdivenin dışarıdan dolanması, yükseklik korkusu olanlar için pek uygun değildir. Zaten 400 basamak çıkmak ta büyük bir sıkıntı yaratıyor. Bu merdivenlerin, son 150 basamağı, açık alandadır.

Burası elbette, özellikle rüzgarlı havalarda pek tekin değil ve ziyaretçilere korkulu anlar yaşatıyor, ama şu kesin: çıktığınız takdirde, şehrin muhteşem bir manzarasını görebilir ve
fotoğraflar çekebilirsiniz.

3. HIRİSTİYAN KİRKE-KİLİSESİ

Yine, aynı mahallede, rokoko tarzı güzel bir kilise yapısıdır. 1755-1760 yılları arasında, Nicolai Eigtved tarafından inşa edilmiştir. Günümüzde, kilise bir “Tiyatro kilisesi” olarak da bilinmektedir. Çünkü: son yıllarda: yapıda, birçok konser ve diğer sanatsal etkinlik düzenlenmiştir.

Danimarka Kopenhag Louisiana Modern Sanat Müzesi

LOUİSİANA MODERN SANAT MÜZESİ

Şehir merkezinin 35 km. kuzeyindedir. Strandvej Humlebaek bölgesindedir. Şehrin en çok ziyaret edilen sanat müzesidir. Özellikle: 2010 yılında, Patricia Schultz tarafından yazılan Ölmeden önce, dünya üzerinde ziyaret edilmesi gereken 1000 yer listesinde bulunmakta olması, buraya olan ilgiyi arttırmıştır.

Müze: çağdaş sanat sergileri ve koleksiyonları ile ünlüdür. Bu koleksiyon içinde: seramik lambalar, mobilya ve mimari parçalar görülmektedir. Bunun dışında, müzenin kalıcı koleksiyonu içinde bulunanlar: grafikler, afişler, kartpostallar, tasarım ürünleri görülmektedir. Müze yapısında: konserler, filim gösterileri düzenlenmekte, ayrıca: bir kafeterya bulunmaktadır.

KRALİYET KÜTÜPHANESİ

Şehir limanında, deniz kıyısında, muhteşem bir binadır.

Siyah elmas olarak bilinmektedir. Aslında, Kraliyet Kütüphanesi, 4 binada yerleşmiştir. Ama, “The Black Diamond” isimli yeni bir bölüm bulunmaktadır. Kütüphanenin ilk kuruluşu: 1648 yılına kadar uzanmaktadır. Kral Frederick tarafından kurulmuştur. 1793 yılında ise, halkın kullanımına açılmıştır. Günümüzdeki ana bina ise, 1906 yılında açılmıştır.

Kütüphane kompleksinin, Black Diamond bölümü

Eylül 1999 tarihinde, Kraliçe Margrethe tarafından açılmıştır. Burası: kuzey İtalya’dan getirilen siyah ve cilalı granit kaplıdır. Kütüphane hizmeti yanında, binada, konserler, sergiler ve konferanslar düzenlenmektedir.

FRİLANDS MUSEET-AÇIK HAVA MÜZESİ

Şehrin kuzey bölümünde, Lyngby bölgesindedir. Otobüs veya tren ile ulaşabilirsiniz, giriş ücretsizdir. 1897 yılında açılan müze, dünyanın en eski ve büyük açık hava müzelerindendir. Müzede görebilecekleriniz: düşkünler evi, çiftlikler, malikane, değirmenler, atölyeler, binalar. Özellikle, değirmenler: 1662 yılından kalma olmaları nedeniyle, önem kazanmaktadırlar.

FROSLEV PRİSON KAMPI

Şehir yakınlarında, Froslev köyündedir. 1944 yılında yapılmış ve Alman işgali sırasında, Danimarkalılar için “toplama kampı” olarak kullanılmıştır.

Kampın kapasitesi, 12 bin kişiliktir. Bunlardan, 220 tanesi kampta ölmüştür. Kamp: 1949 yılında, Ordu kışlasına dönüştürülmüştür. 2001 yılında ise, boşaltılarak; ulusal bir
anıt park olarak koruma altına alınmıştır.

Danimarka Kopenhag Thorvaldsen

THORVALDSEN

Bertel Thorvaldsens bölgesindedir.

Bu müze: tek bir sanatçının eserlerine ayrılmıştır. Burada, Danimarkalı heykeltıraş Bertel Thorvaldsen tarafından yapılan eserler sergilenmektedir. Zaten, ünlü sanatçı, 1770-1844 yılları arasındaki yaşamının bir  kısmında burada yaşamıştır.

Müze binası: 1838-1850 yılları arasında inşa edilmiştir. Yapının dıştan görünüşü, Roma tarzını andırmaktadır. Sanatçının: günlük yaşamında kullandığı bir kısım
kişisel eşyaları da burada sergilenmektedir.

VESTERBRO

Şehrin, gece hayatı ve eğlence hayatı için en çok tercih edilen yerlerinden biridir. Merkez istasyonunun hemen arkasındadır. Şehir merkezine, yürüme uzaklığındadır. Şehrin en gözde yerlerinden biri olan burada: yalnızca eğlence değil, aynı zamanda alışveriş, yemek, içmek ve harika bir gece geçirmek mümkündür.

Danimarka Kopenhag Carlsberg
Danimarka Kopenhag Carlsberg

CARLSBERG

Gamle Carlsberg Vej bölgesindedir. Burası: dünyaca ünlü “Carlsberg” biralarının yapım yeridir ve biranın nasıl yapıldığı hakkında bilgi verilmektedir. Bölge: 1847 yılında, 10 bin metre karelik bir alana kurulmuştur.

Burayı ziyaret ederseniz: bira tarihinin ve Carlsberg’in gelişimini, benzersiz görüntüler ve sergiler eşliğinde görebilirsiniz.

Bu turun sonunda: bir heykel bahçesi, ödüllü bir ahır ve hediyelik eşyaların satıldığı bir dükkanda bitiyor. Giriş ücretlidir:  yetişkinler 70 DKK, genç insanlar: 50 DKK.

Tur sonunda, barda, ücretsiz bira, giriş ücretine dahildir.

SLOTSHOLMEN ADASI

Kopenhag limanının bulunduğu adadır. Adadaki ilk yerleşim: 1166-1167 yılları arasında inşa edilen kale ile görülür. Bu kale “Christiansborg sarayı” dır. Günümüzde ise, “Danimarka Parlamentosu” tarafından kullanılmaktadır.

Danimarka Kopenhag Faelledparken

FAELLEDPARKEN

1905-1915 yılları arasında oluşturulmuştur.

Parkın en ilgi çeken yanı: her yıl burada klasik olarak düzenlenen “klasik motor sporları araba yarışı” dır. Buna, öte yandan Kopenhag Tarihi Grand Prixi de denir. 2001 yılından bu yana düzenlenmektedir. Ağustos ayının ilk hafta sonu yapılır.

Her yıl: 1 Mayıs tarihinde de, burada işçi bayramı kutlanır, konserler düzenlenir. Danimarka ülkesinin en ünlü ve milli stadyumu “Parken”, hemen parkın yanındadır.

Danimarka Kopenhag Zoo-Hayvanat Bahçesi

HAYVANAT BAHÇESİ

Frederiksberg-Sondermarken arasındadır.

1860 yılında: dünyaca ünlü İngiliz mimar Sir Norman Foster tarafından tasarlanmış ve kurulmuş olup, Avrupa’nın en eski hayvanat bahçelerinden birisidir.

Her yıl, 1 milyon k işi tarafından ziyaret edilmektedir. Burada: özellikle son yıllarda, hayvanların doğal ortamlarında yaşamaları için çeşitli önlemler alınmıştır.

Bunun yanında, tarihsel binalar da korunmuştur. En eski yapı: 1872 yılından kalmadır. Hayvanat bahçesinin simgesel kulesi ise: 1905 yılında  yapılmıştır ve günümüzde gözetleme kulesi olarak kullanılmaktadır.

44 metre yükseklikteki kule, ahşaptır ve kulenin üstüne çıktığınızda, çevrenin muhteşem güzel bir manzarasını görebilirsiniz.

Danimarka Kopenhag

KOPENHAG ÇEVRESİ

Şehirden kuzeye doğru giderken, Danimarka Rivierası denilen yerden geçeceksiniz. Şehirden 8  km. uzaklaştığınızda, ilk plaj karşınıza çıkacak, devamında ise kralların avlanma sahası olarak kullandıkları, geyiklerle dolu ormanlar var.

Oresund Denizi manzaralı evlerin hepsi birbirinden güzel, kimi malikane büyüklüğünde, kimisi ise sazlardan yapılma çatılarıyla eski balıkçı evlerinden bozma ama gözü rahatsız eden hiç bir şey yok. Yeşil ve mavi hoş bir mimariyle desteklenmiş.

Bu bölgede yaşamış olan Karen Blixen ülkenin en önemli yazarlarından biri. 1962 de ölmüş olan yazarın, Kenya yıllarını anlattığı Benim Afrika’m kitabı, 1985 yılında filme çekilmiştir. Merly Streep ve Robert Redford başarılı bir oyunculuk sergilemişlerdir.

Yazarın evi bugün müze olarak ziyarete açıktır.

Şehirden 35  km. sonra ise muhteşem bir sanat müzesi olan Louisiana var. Burada, sürekli değişen sergiler, insanın ufkunu açarken, sanatın her dalının temsil edilmesine de imkan tanıyor.

Andy Warhol, Joan Miro, Picasso ve heykeltıraş Alberto Giacometti gibi ustaların eserleri nefes kesiyor. Sabahları saat: 10.00’da açılan müzenin çocuklara sanat aşkı aşılayan özel bir birimi bulunuyor. 19’ncu yüzyıldan kalma, deniz kenarındaki bir malikanede yer alan müzede güzel manzaralı bir restoran var.

Danimarka’da sarayların neredeyse tamamı, kale olarak adlandırılıyor, bazıları gerçekten de kale gibi mimariye sahip. Shakespeare in Hamletiyle ölümsüzleşmiş olan Kronborg Kalesi İsveç ile Danimarka arasındaki Oresund denizinin en dar noktalarından birinde inşa edilmiştir.

Kaleyi önünden geçen gemiler para ödesin diye yapılmış, para ödemeyen de topa tutulmuştur. İşin ilginç yanı, 19’ncu yüzyılın ikinci yarısında ABD devreye girene kadar kalenin önünden ancak para verenler geçebilmiştir.

Ülkenin her köşesine imzasını atan IV Christian  döneminde kalede çok sayıda   değişiklik yapılmış günümüzde kalenin ana girişine gelmeden önce, koruma maksadıyla yapılmış köprüler, hendekler ve kapılardan geçilmektedir.

Güzel bir kilisenin olduğu avluya girmeden önce manzaranın tadını çıkarın, denizin öbür tarafında İsveç te bulunan Helsingborg a bakın.

Şövalyeler salonu ve kraliyet ailesine ait bölüm dışında, kalede denizcilik müzesi de var.

Kronborg dan kraliyet ailesinin yazlık saray olarak kullandığı Fredensborg a giderken, Danimarka’nın ikinci büyük gölü olan Esrum’un muhteşem manzarası size eşlik eder. Saat tam 12 de nöbetçi değişim töreni var, çok görkemli olmasa da ilginç

Danimarkalıların hayatı İsveçlilerle savaşmakla geçmiş. En sonunda, 1722 tarihinde barış imzalamışlardır.

Sarayın adı da bu yüzden barış anlamına geliyor. En son veliaht prens Frederick ile Avustralyalı eşi Mary in düğü törenleri bu sarayda gerçekleştirilmiştir.

Sarayın en güzel taraflarından biri de Fransız etkisi altında yapılmış olan ve içinde sıradan insanların heykellerinin bunduğu park.

Fredensborg un kurucusu IV Frederik parti vermeye meraklıymış, fakat saray çok sayıda misafirin kalması için yeterli büyüklükte olmadığından, sarayın yanına Store Kro Otelini yaptırmıştır. Döneminde önemli isimlerin kaldığı ot el, hoş bir mekan ve öğlen yemeği molası için ideal.

FREDERİKSBORG MÜZESİ

Frederiksborg Slot, Hillerod bölgesindedir. Danimarka’nın en muhteşem kalesi olarak geçen ve Rönesans stili bir yapıda yer alan Frederiksborg kalesi, 1602-1622 yılları arasında, her taşın altından çıkan IV. Christian tarafından, babası II. Frederik için yaptırılmıştır.

Bir gölde bulunan üç adanın üzerine inşa edilmiş kalenin girişinde ziyaretçileri Neptün Çeşmesi karşılıyor.

Krala ait bölümden kaleye girdiğinizde, önce alçı kabartmalarıyla dikkati çeken Şövalyeler salonu var.

Zamanında Lordlar ve Leydiler buradaki ziyaretçilerin konuğu olmuşlar. İçinde, Danimarka krallarının taç giyme törenlerinin yapıldığı görkemli bir şapel ve Merasim Salonu olan yapıda Danimarka Ulusal Tarih Müzesi bulunuyor.

Müzenin 20. yüzyıl sanatçılarına ayrılan bir bölümü de var. 1600’ler den kalma ve barok özellikler taşıyan bahçelerde dolaşmak ise, ayrı bir keyif.

Binlerce tabloyla dolu olan Frederiksborg kalesi, Hillerod isimli kasabada bulunuyor.

Etraf ağırlıkla Konya dan gelme Türklerle dolu. Kasabanın girişinde, Babylon restorandan tutun meydandaki Casa Nostra ya alışveriş merkezindeki dönerciye kadar herkes Türk, yemek yerken hiç dil problemi yaşamıyorsunuz.

Bizimkiler kebap kültürünü tüm İskandinavya da yaymışlar. Yemek yenebilecek en favori mekanlardan biri ise ana meydanın tam ortasında
bulunan kale manzaralı kafe.

Yunanistan Kavala

2017.07.29.Kavala.17a
Yunanistan Kavala

 

Buranın en büyük özelliği: Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın memleketi olmasıdır. Masmavi bir şehirdir.

2017.07.29.Kavala.16e
Yunanistan Kavala
2017.07.29.Kavala.2b
Yunanistan Kavala
2017.07.29.Kavala.12
Yunanistan Kavala

 

ULAŞIM

Selanik-Kavala arasındaki karayolu, yaklaşık 2 saat 15 dakika sürüyor. İskeçe’nin, 60
km. ilerisindedir. İstanbul-Kavala arasındaki uzaklık: 480 km. dir.

Kavala.Bizans kalesi.2
Yunanistan Kavala

 

GENEL

Şehir: Hilal şeklinde konumlandırılmış, küçük ve şirin bir sahil kentidir. En önemli geçim kaynakları: balıkçılıktır. Coğrafi yönden: doğal bir liman olma özelliği taşımaktadır.

Şehrin ekonomik hareketliliği: gübre üretimi, mermer pazarlama üzerine yoğunlaşmıştır. Tarım ürünlerinden öne çıkanlar: üzüm ve kuşkonmazdır. Buna bağlı olarak, bölgede 15 tane şarap üretim tesisi bulunmaktadır. Turizm açısından ise, bölgede, Selanik şehrinden sonra ikinci önemli turizm merkezidir.

2017.07.29.Kavala.20a
Yunanistan Kavala Ne Yenir
2017.07.29.Kavala.20b
Yunanistan Kavala Ne Yenir

 

 

NE YENİR

Kavala şehrine yolunuz düşerse, burada deniz ürünlerini tatmalısınız. Özellikle: balık ve yanında midyeli ve dere otlu pilav denemelisiniz. Elbette, bunların yanında, Yunan salatası almalısınız.
Özellikle, bu salatanın zeytinyağının tadına ve kokusuna doyamayacağınız kesin. Ayrıca: kabak kızartması ve kalamar ızgara da düşünebilirsiniz.
Bu veya benzeri bir menüyü, makul bir fiyatla alabiliyorsunuz. Bunun yanında: şehirde tam bir lezzet mekanı olan “Panos Zafira” ya uğrayabilirsiniz.

Burada, geleneksel yemeklerin tadına bakabilirsiniz. Bir de şehir merkezinde “Midillini” restoran bulunuyor. Rehberin önerisiyle gidilen bu restoranda: hesap fişi tamamen Yunan harfleriyle geldiğinde bir şey anlamak mümkün olmuyor ve (örnek: biz hesap fişinde yemediğimiz bir yemeğin de işlendiğini daha sonrasında, hesap fişini rehbere gösterdiğimizde gördük, ama o an anlamak elbette mümkün değil, zaten anlasanız da derdinizi anlatamıyorsunuz, dil sorunu var) anlamsız bir hesap ödemek zorunda kalabiliyorsunuz.

Fikir edinmeniz açısından hesap fişinin resmini yukarıda görebilirsiniz. Ama tek bir gerçek var, burada mutlaka deniz ürünleri yemelisiniz, alkol kullananlar için, buranın şaraplarını, şişeler değil, çanaklar içinde getiriyorlar.

2017.07.29.Kavala.13
Yunanistan Kavala
2017.07.29.Kavala.14
Yunanistan Kavala Ne Satın Alınır

 

NE SATIN ALINIR-KAVALA KURABİYESİ

Kavala yöresinden, buraya has ve çok meşhur “bademli kurabiye” satın alabilirsiniz. Kurabiye gerek Kavala merkezine yakın şehir dışında ve gerekse Kavala içinde, şehir merkezinde bolca satılıyor. Şehir merkezi yakınlarında “Neakarnavali” denen yerde kurabiye satılıyor ve tur gurupları, rehberler tarafından genellikle buraya yönlendiriliyor. Neakarnavali, Yunanca kelimelerden anlaşıldığı üzere, Karnavali denen yerin, yeniden kurulmuş, Yunanistan’da kurulmuş şeklidir. Karnavali yeri: günümüzde Kapadokya Güzelyurt olarak isimlendirilen yerin, eski adıdır.

Burada, mübadeleden önce yani 1924 yılı öncesinde çok sayıda Rum varmış ve bunlar mübadelede buraya göç edince, burada oranın ismine atfen “Neokarnavali” denen yeri kurarlar. Yani, aslında Kavala kurabiyesi, Kapadokya Güzelyurt bölgesinde eskiden yaşayan Rumlar tarafından yapılan bir tür kurabiyedir ve bu kurabiyeyi yapanlar buraya gelince, kurabiyenin ismi “Kavala kurabiyesi” olmuştur. Evet, birinci tercih Neokarnavali denen yerdeki, standart mağazadan kurabiye ve benzeri ürünler satın almaktır.

Burada satış yapanların 50-60 yıldır burada bulundukları söyleniyor, mağaza içinde Türk çayı ikramı ve tuvaletler var. Ancak ikinci tercih (bence bu daha uygundur) Kavala şehir merkezinde “Marmelato” denen yerlerde satılıyor. Burada satılan kurabiyeler, diğerlerinden farklı olarak tereyağı ile yapılmış ve tereyağı tadı hissediliyor.

Burada yapılan kurabiyenin içinde badem parçalı iken, Neokarnavali kurabiyesinin içindeki bademler bütün olarak konulmuştur. Fiyatlar ise aynıdır: 250 gramlık kutu 2.5 Euro, yarım kiloluk kutu 5 Euro ve kiloluk kutu 10 Euro’dur. Her iki yerde de kurabiyeyi satın almadan önce tatma şansınız vardır. Kurabiye: kavrulmuş un ve bademin mükemmel karışından yapılıyor. Pudra şekeri içinde bulunuyor.

Evet kurabiye dışında ne satın alınır. Özellikle, bilmelisiniz ki, Kavala şehrinde saat 19.00 dan sonra sadece hediyelik eşya satan birkaç yer açık kalıyor. Şehirde limana paralel iç bölgelerdeki caddelerin birinde, büyükçe bir market var, bu markette her türlü ürün bulunuyor ve fiyatları uygundur, marketin hemen yanında ise sadece içki satılan bir dükkan bulunuyor ve burada da fiyatlar uygundur.

2017.07.29.Kavala.17a
Yunanistan Kavala
2017.07.29.Kavala.6b
Yunanistan Kavala
2017.07.29.Kavala.16c
Yunanistan Kavala

 

GEZİLECEK YERLER

Kavala şehrine uzaktan baktığınızda: bir yarımada görüyorsunuz. Ancak, şehre yaklaştıkça: Osmanlı kalesi ve su kemerleri karşınıza çıkıyor. Su kemerlerinin altından geçerek: şehrin ana caddesinden, limana doğru ilerliyoruz. Su kemerleri: Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılmıştır.

Kavala şehrinin en merkezi meydanında: yukarıda resmini gördüğünüz, büyükçe bir tabela bulunuyor. Bu tabelanın önünden her gün yüzlerce turist ve Kavalalı geçiyor ve Türk düşmanlığı inanılmaz bir inatla sergilenmeye devam ediliyor. Çok anlamsız, umarım bir gün bunu kaldırmak akıllarına gelir. Bu konu hakkında bir husustan daha söz etmek istiyorum.

Deniz kıyısında uzanan caddede, bir parkın kenarında bir anıt daha var. Mermerden yapılmış bu anıt, sanırım İsrailliler tarafından yaptırılmış, çünkü bu anıtın üstünde “II. Dünya savaşında, burayı işgal eden Nazilere, burada yaşayan 1240 civarındaki Yahudi’nin Kavalalılar tarafından teslim edilmesinin unutulmaması” yazılıdır.

Bu yol üzerinde: hemen sağda, günümüzde kiliseye çevrilmiş olarak kullanılan, İbrahim Paşa camisi (sonradan kiliseye çevrilmiştir) görülüyor. Burayı gezmek mümkündür.

Burayı gezdikten sonra: karşısındaki caddeye doğru yürüyün ve eski Kavala Mahallesine girin. Buradaki evlerin mimari görüntüsü: kendisiniz, bir Anadolu kasabasında hissetmenize neden oluyor. Buradaki cumbalı ahşap evlerin bulunduğu sokaklar gerçekten ilginizi çekebilecektir. En önemli yanı, bütün bu evlerin hepsinin, güzel konumlandırılmaları nedeniyle, denizi
görebilmeleridir.

Dar sokaklardan yürüyerek, yokuş yukarı, kaleye doğru çıkıyoruz.

Kale yolu üzerinde, yine bir cami görüyoruz, ancak perişan hali içler acıtıyor.

Kaleye çıktığınızda ise, Kavala şehrini kuş bakışı görme şansı oluyor. Kalenin arka yolu üzerinde yürüyün ve buradan hem denizi ve hem de Taşoz adasını görebilirsiniz.

Taşoz adası, Kavala şehrine gelirken, yol kıyısından da görülüyor. Son zamanların en turistik bu adasında deniz muhteşem, dalma merakı olanlar içinde Taşoz adası öneriliyor.

Buradan yürüdüğünüzde, Mehmet Ali Paşa’nın konağının bulunduğu yere geliniyor. Konak, günümüzde müze olarak kullanılıyor ama içine girmek mümkün değil, zaten mülkiyeti Yunanlılar da değil Mısırlılardadır.

Buradan sonra: limana bakan, Kavala şehrinin en önemli Osmanlı eserlerinden olan “İmarethane” ye uğrayın. İmarethanenin bakımlı hali ve ayakta olması, güzel. Şehri ziyaretinizde, özellikle, bu imarethaneyi mutlaka görmenizi öneriyorum.

Ancak imarethane günümüzde otel olarak kullanılıyor, yani özel mülk, içine girip gezmek kişisel olarak mümkün ama büyük guruplar halinde içeri almıyorlar.

Daha sonra, limana iniyoruz.

Limandaki kafeteryalardan birinde, bir kahve molası veriyoruz. Özellikle akşam saatlerinde mutlaka limandaki kafelerde oturun ve bir şeyler için, fiyatlar çok uygun, özellikle yakın zaman önce bir Yunanlı genç tarafından icat edilen, bir tür soğuk nescafe olan Yunan nescafesini deneyin. (bardak ücreti 2 Euro)

2017.07.29.Kavala.18
Yunanistan Kavala Kamares-Su Kemeri

 

KAMARES-SU KEMERİ

Şehrin su ihtiyacını karşılamak için, Mehmet Ali Paşa tarafından 1550 yılında, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılmıştır. Kuzeydeki dağlardan, şehir merkezine su getirmekteymiş. 60 kemerden oluşan anıtsal yapı 52 metre yüksekliktedir. 20’nci yüzyılda 10 kemer onarılarak mülteciler tarafından barınmak için kullanılmıştır.

Kavala şehrinin doğu girişi, halen bu su kemerlerinin altından geçmektedir. Bu kemerler, İstanbul Unkapanı havası veriyor, kemerlerin altından geçiliyor.

2017.07.29.Kavala.9
Yunanistan Kavala İbrahim Paşa Camisi-Aya Nikola Kilisesi

İBRAHİM PAŞA CAMİSİ- AYA NİKOLA KİLİSESİ

Cami: su kemerine giden yolda ve kale kısmının hemen yakınındadır. Cami, son yıllarda televizyonda sıkça gündeme gelen bir dizinin kahramanlarından biri olan, Pargalı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Kavala şehrinin en büyük camisi olarak yaptırılmıştır. Nadir olarak yıkılmayıp kiliseye dönüştürülen camilerden biridir. Günümüzde kilise olarak kullanılmaktadır.

Dıştan görünüşü camiye benzemektedir. Adı ise: Saint Nikolas Kilisesi. Yanı başındaki minare yıkılmış ve yerine bir çan kulesi eklenmiştir. Arka tarafında da çirkin bir ek bina yapılmıştır. Ancak yine de günümüze kadar ulaşmış olması, büyük bir şans. Çünkü: kale içinde, minaresiz “Alaca camisi”  dışındaki tüm camileri yıkmışlar.

Kavala.su kemerleri.1
Yunanistan Kavala Kalesi
Kavala.Kale.1
Yunanistan Kavala Kalesi

 

KAVALA KALESİ

Eski şehir merkezinde, yukarıda bir tepenin altındadır. Limandan 15-20 dakikalık bir yürüyüşle ulaşılır ve giriş 2 Euro’dur. Kale: bir Bizans kalesi kalıntıları üzerine Osmanlılar tarafından 1425-1530 yılları arasında inşa edilmiştir.

1700’lü yıllarda hapis ve sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde yöneticiler yani Osmanlılar kalenin içinde, Yunanlı ve Yahudiler ise kalenin dışında yaşarlarmış. Bu yüzden kalenin içinde Osmanlı izleri çok görülür.

Denize doğru uzanan kale, muhteşem bir görüntü sunmaktadır. Günümüzde kalenin birçok duvarı ayaktadır. Ayrıca zindan kısmı da gezilebilmektedir. Kale içindeki cumbalı Türk evlerinin büyük kısmı günümüze kadar ulaşmıştır. Ancak kaleye çıkmak için yokuş yukarı tırmanmak gerekiyor, gezmeyi düşünenler günün sıcak olmayan saatlerinde kaleye çıkmayı düşünmelidirler.

ALACA CAMİSİ

Kale içindedir. Harabe şeklinde, günümüze ulaşmayı becermiştir. Minaresi yıkılmış, ancak kiliseye çevrilmemiştir. Kubbesinin üzerindeki hilal duruyor. Ancak, dediğim gibi, tadilat yapılmamış, kendi kaderine terk edilmiştir.

Kavala.İmaret.2
Yunanistan Kavala İmaret

 

İMARET

Kalenin içinde, büyük Medrese olarak da bilinmektedir. 1718 yılında inşa edilen imaret, Mehmet Ali Paşa tarafından inşa ettirilen etkileyici bir yapıdır. 18 kubbeli yapının görüntüsü, dışarıdan muhteşemdir. Ancak arka tarafta yol üstünde ilerlerken yapılın arka cephesi görülüyor ve burada Osmanlıca yazıların bulunduğu mermer levhalar bulunuyor.

İmaret yani külliye, 3500 metre karelik bir alanı kaplamaktadır. Burada: bir dini okul, sosyal ve eğitim hizmeti veren yerler vardır. Bunlar: iki medrese, iki mescit, imaret, mektep, ofis ve yatak haneler bulunur.

İlk yapılış amacı, yoksul Kavalalılara yardım içindir. Burada her gün yemek servisi yapılır ve haftanın iki günü yemeklerde et kullanılırmış.

1858 yılı sonrasında, buradaki vakıf zararlı kabul edilmiş ve eğitim ve hayır amaçlı statü değiştirilmiştir. 1923 yılına kadar burada mültecilerin yaşadığı bir dini okul olarak çalışma devam etmiştir. 1924 yılında ise, mübadele sonucu Türkiye’den gelen Rumların büyük bölümü buraya yerleştirilmiştir.

1967 yılından sonra ise çöküş dönemine girilmiş ve ardından burası, mülkiyeti Mısır hükümetinde olması nedeniyle bir Yunanlı bayan tarafından kiralanmış, 22 aylık bir restorasyonun ardından otel olarak hizmete açılmıştır.

Yani binanın mülkiyeti Mısır devletine aittir. Otel müşterisi olmadan içeriye girmek ve görmek mümkün değil. Ancak mutlaka görmek isteyenler izin almayı deneyebilirler.

2017.07.29.Kavala.35a
Yunanistan Kavala Mehmet Ali Paşa
2017.07.29.Kavala.35e
Yunanistan Kavala Mehmet Ali Paşa
2017.07.29.Kavala.40c
Yunanistan Kavala Mehmet Ali Paşa

 

MEHMET ALİ PAŞA

Kavala şehri denilince, hemen akla ilk gelen “Kavalalı Mehmet Ali Paşa” dır. Kendisi: Osmanlı döneminde, ikinci bir devlet, güç olarak iktidar ortağı olarak tanınır. Kavala şehrinde doğmuştur ve bir zaman sonra İstanbul’dan uzaklaştırmak adına, Mısır’a Hidiv yani vali olarak gönderilmiştir.

Bu dönemde Kavala şehrine çok fazla yatırım yapmıştır. Ancak tarih sahnesinde en bilinen icraatı: Yunan isyanı çıktığında, Padişah’ın isyanın bastırılmasını Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan istemesiyle gelişir.

Paşa, Yunan isyanını bastırır, ancak karşılığında 3 şehir ister ve Padişah bu isteği kabul etmeyince, bu kere kendisi isyan eder ve ordusuyla birlikte Kütahya şehrine kadar gelir.

Bunun üzerine Padişah. Ruslardan yardım ister ve Ruslar donanmalarıyla İstanbul’a gelerek Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın ilerlemesini engellerler ve Kütahya Barış Anlaşması yapılır. Bu sefer, Ruslar bunun karşılığında Osmanlıdan, burada yani İstanbul’da 8 yıl kalma hakkı isterler.

Bu 8 yıllık süreçte, sürekli olarak azınlık haklarını ileri sürerek çeşitli tavizler isteyen Ruslara karşı: Tanzimat ve İslahat Fermanları yayınlanır ve bu fermanlarda haklardan söz ederken, halk “herkez” olarak tanımlanır yani azınlıklar da halklara verilen haklardan yararlanacaktır. Daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum.

Sonuçta: Kavalalı Mehmet Ali Paşa, burada doğmuş olması nedeniyle, idarede bulunduğu sürede de buraya fazlaca yatırım yapmış, önem vermiş, bu yüzden Kavala halkı tarafından çok sevilmiş ve sevilmektedir. Tabii bu sevginin temelinde, Paşa’nın Osmanlıya başkaldırması yani isyan etmesinin de özel yeri olduğu kesindir.

Evet, Kavalalı Mehmet Ali Paşa: İmaret dışında, burada bir evi ve evinin hemen önünde duran at üstündeki heykeliyle de bilinir.

Ev: kalenin Taşoz adasına bakan ucundadır. Tur gurupları ile buraya kadar çıkılıp geziliyor ve özellikle evin yan bölümünün arkasından, çam ağaçlarının gölgesinde muhteşem güzel bir deniz manzarası izleniyor. Mehmet Ali Paşa’nın bu evde doğduğu söyleniyor. Evin önünde Yunan ve Mısır bayrakları asılıdır ve içine girilmiyor, yani ziyaret mümkün değildir. Evin 1720 yılında inşa edildiği biliniyor.

Yunanlılar Mehmet Ali Paşa’yı bir Osmanlı paşası olarak değil, Osmanlıya baş kaldıran birisi olarak tanıyorlar ve o yüzden bu eve sahip çıkıyorlar. Evin önünde Mehmet Ali Paşa’nın bir heykeli bulunuyor. 2 Aralık 1940 tarihinde açılan heykel, heykeltıraş Dimitriadis tarafından yapılmıştır.

Heykelde: Paşa at üzerinde, Ege denizine bakar şekilde betimlenmiştir. Heykelin Mısır hükümetinin teşvikiyle yaptırıldığı söyleniyor. Hemen yan tarafta da küçük bir kilise bulunuyor. Kilisenin içine girip gezebilirsiniz. Evin yani konağın bahçesinde ise, Mehmet Ali Paşa’nın annesinin mezarı bulunduğu söyleniyor.

Kavala.Lazarist manastırı.1
Yunanistan Kavala Lazarists Manastırı

LAZARİSTS MANASTIRI

1888-1892 yılları arasında yapılmıştır. Başlangıçta Fransız konsolosluğu olarak kullanılan bina, daha sonra Katolik kilisesi olarak kullanılmaya başlanmış ve günümüzde de Katolik kilisesi olarak kullanılmaktadır.

Kavala.Wix konağı.1
Yunanistan Kavala Wix Konağı

WİX KONAĞI

Alman Baron Adolf Wix tarafından yaptırılmıştır. Town Hall binasına pekçok benzerlik göstermektedir. Kavala Belediyesi mülkiyetindedir.

Kavala.Liman.2
Yunanistan Kavala Liman

LİMAN

Kavala limanı, günümüze kadar şehrin gelişiminde önemli rol oynamıştır. 7’nci yüzyılda yapılan liman özellikle Anadolu kıyılarıyla olan ulaşımda kullanılmış ve Havari Pavlus, bu limandan Kavala şehrine gelerek, Avrupa genelinde Hıristiyanlığı yaymaya çalışmıştır.

Limanda 1920 yılında başlayan yenileme çalışmaları 1950 yılında tamamlanmıştır. Günümüzde liman eğlence, ticaret, iş ve turistik aktivitelerin odak noktasıdır.

Kavala.Belediye Müzesi.2
Yunanistan Kavala Arkeoloji Müzesi
Kavala.Arkeoloji müzesi.0
Yunanistan Kavala Arkeoloji Müzesi

 

Kavala.Arkeoloji Müzesi.00
Yunanistan Kavala Arkeoloji Müzesi

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Kavala şehrinin ilk arkeoloji koleksiyonu, 1934 yılında oluşturulmaya başlanmıştır. Ancak Alman ve Bulgarların şehri işgali sırasında müze yağmalanmış ve birçok antik eser ya kaçırılmış ya da yakılmıştır. 1963 yılında inşa edilen günümüzdeki müze binası, Yunanistan’ın en önemlilerinden birisidir. Müzede özellikle antik Amfipolis’te ele geçen bulgular çok önemlidir. Birinci katta, Trakya bölgesinden gelen eserler sergileniyor.

Kavala.Belediye tütün deposu.1
Yunanistan Kavala Tütün Müzesi

 

TÜTÜN MÜZESİ

19’ncu yüzyılda başlayan tütün yetiştiriciliği, 150 yıldır şehrin tarihinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Aynı zamanda şehrin zenginliğinin sebebidir. Burada 160 tütün deposu kurulmuş ve 1918 yılından itibaren şehirde 50 tütün şirketi işletilmiştir.

Ancak 1929 yılında patlak veren dünya ekonomik krizi, tütün endüstrisinde büyük bir düşüş yaratmıştır. Tütün müzesi, Kavala tütün endüstrisinin tarihini anlatan ilginç müzedir ve sergilerde: tütünle ilgili araçlar, fotoğraflar ve nadir belgeler bulunmaktadır.

Kavala.Kıbrıs caddesi.1
Yunanistan Kavala Kıbrıs Caddesi

KIBRIS CADDESİ

Kavala şehrinin en güzel ve turistik caddesidir. Yürürken caddenin sağ tarafında: Lazarist Manastırı, Wix Mansion, Belediye Binası, Büyük Belediye Kütüphanesi, Tokou Konağı ve Belediye Folklor Müzesi görülür. Sol tarafta ise, Fallen Memorial, Belediye Bahçesi, II. Dünya savaşında ölen Yunanlı askerlerin anısına yapılan özgürlük anıtı görülür.

Kavala.Elçi Pavlus anıtı.1
Yunanistan Kavala Elçi Pavlus Anıtı

ELÇİ PAVLUS ANITI

A giou Nikolaou kilisesine yakındır. Havarının gelişini simgeleyen bir mozaiktir.

PHİLİPPİ ARKEOLOJİ MÜZESİ

Bu müzede bulunan koleksiyonda: Helenistik, Roma ve erken Hıristiyan dönemlerine ait, çevredeki şehirlerde bulunan buluntular sergileniyor.

DENİZ MÜZESİ

Deniz kültürünü ve geleneğini korumak için, 2005 yılında açılmıştır. Burada: çeşitli sergiler ve denizcilik faaliyetlerine ait etkinlikler, konferanslar düzenleniyor.

Yunanistan Kavala Plajları

 

KAVALA PLAJLARI

TOSCA: İl merkezine4 km. uzaklıktadır. Otobüs ile ulaşım mümkün.

BATİS: Şehir merkezinin batı ucundadır. Burada: kafeteryalar ve restoranlar var. Otobüs ile ulaşım mümkündür.

KALAMİTSA: Şehir merkezinin batısındadır. Yaz aylarında, yüzmek isteyenler buraya akın etmektedirler. Ziyaretçiler için, bölgede, tavernalar ve barlar bulunuyor.

PERİGİALİ: Şehir merkezinin 2 km. doğusundadır. 2009 yılından bu yana, burası, Mavi Bayraklı olması ile öne çıkıyor. Bölgede: tavernalar ve restoranlar bulunuyor.

TAŞÖZ ADASI

Ada, Kavala şehrinin bir parçasıdır. Yüzeyi: 393 km. karedir ve çevresi yaklaşık 100 km. dir.
Adaya ulaşım için: Kavala vapuru kullanılır ve yolculuk yaklaşık 1 saat sürer. Keramoti üzerinden ise, adaya ulaşım 30 dakika sürmektedir.

Adanın tarihi süreci incelendiğinde, ortaya çıkanlar, kısaca: İlk yerleşimciler Fenikelilerdir. Daha sonra, adaya Trakyalılar yerleşir ve adanın zengin mermer ocaklarını kullanarak güç kazanırlar. MÖ.7’nci yüzyılda ise, bu kez, ada: İyonlar tarafından ele geçirilir ve çevrede koloniler kuran İyonlar, hızla ilerlerler.

Arkaik dönemde, ada iyice güçlenir ve bütün Yunan dünyası ile ticari ilişkiler kurulur. Daha sonra: Persler, adayı ele geçirirler. Sonra: Romalılar görülür. 1204 yılında ise, bu kez Haçlılar adaya hakim olurlar.

Ada: doğal ve tarihi yönden zengindir. Genellikle: deniz kıyısında yoğunlaşan çam, meşe ve köknar ağaçlarıyla kaplıdır. Zeytinlikler ise; tüm kıyı boyunca yoğundur. Adanın diğer bir zenginliği de, mermer ocaklarıdır. Thassos beyaz mermeri olarak, dünya çapında ün kazanan mermerler: özellikle heykel yapımında hammadde olarak kullanılır.

Adanın en büyük zenginliği ise:

Tertemiz bir deniz ve berrak-turkuaz deniz sularıdır. Ada üzerinde, dağınık köyler ve küçük koylarda, güzel plajlardan denize girmek mümkündür.

Adanın 100 km. lik çevresindeki bu çakıllı plajlara ve dantel gibi işlenen koylara ulaşmak için araba kiralamanız veya tekne kiralamanız gerekmektedir. Bu plajların başlıcaları: adanın başkenti olan Port şehrinde: Glyfada, Makryammos, Neşter, Papalimanıdır.

Bunun haricinde: Skala Potamia bölgesinde berrak suların bulunduğu plajlar bulunuyor. Burada: denizde yüzmek ve sonra da tavernalarda güneşte kurutulmuş ahtapot yemeyi deneyebilirsiniz. Kinira, Alikes, Öfkeli ve Astrida bölgelerinde ise, yine yüzme keyfini tadabileceğiniz sonsuz güzellikteki koylarda, muhteşem güzel plajlar var.

Antik kalıntılar görmek isterseniz, Agora bölgesine gitmelisiniz. Burası: adanın antik dönemde, siyasi, idari ve dini merkezi olan anıtsal bir kompleksti. Buradaki yapılar, MÖ.6’ncı yüzyıla tarihlenmektedir.  

Adada, bir de Arkeoloji Müzesi bulunuyor. Müze binası: 1934 yılında yapılmıştır. Müzede, özellikle mimari heykel koleksiyonu ve seramikler sergileniyor.  

Yunanistan Gümülcine hakkındaki yazım için.