Malta Valetta güneyi; Valetta şehrinden-Mdina şehrine giderken: Wignacourt Su Kemerleri’ni görebilirsiniz. Bu su kemerleri: 1610 yılında, Valetta şehrine su sağlamak üzere yapılmış.
Balzan yoluna dönün: burada, karşınıza “San Anton Sarayı ve Bahçeleri” çıkacak.
SAN ANTON SARAYI VE BAHÇELERİ
Büyük Üstat Antoine de Paule’in yazlık sarayıdır. 1620 yıllarında yapılmıştır. Sarayı çevreleyen bahçelerin tasarımını: San Anton bizzat kendisi denetlemiş. Daha sonra gelen Üstatlar: saraya eklemeler yapmışlar. Ufak kulenin altındaki veranda: İngilizlerin eseridir.
Saray: resimler ve sanat eserleriyle dolu. Günümüzde: Malta Başkanlık Sarayı olarak kullanılıyor. Bu yüzden: ziyarete kapalı. Yalnızca: dışından görebiliyorsunuz. Ancak: bahçeler halka açık. Bahçelerin düzenlemeleri de çok güzel, zaman ayırıp, gezebilirseniz, mutlaka hoşunuza gidecektir.
Bahçede: 300 yaşından büyük palmiyeler, servi, jakaranda ve arokarya ağaçları ve farklı türden, egzotik bitkiler var. Ayrıca: güzel çeşmeler, havuzlar, heykeller ve rengarenk çiçek düzenlemeleri bulunuyor. İç mekan bitkileri ve kocaman bir kuş kafesinin bulunduğu seralar var. Bu bahçelerde: her yıl, çeşitli hayvan ve bitkiler sergileniyor.
MDİNA ŞEHRİ
Araplar: 8.yüzyılda düşman akınlarına karşı duvarlar inşa etmişler. Bu duvarlar: şehri tam bir hisar havasına sokmuş.
Burası: 1530 yılında, St. Jean Şövalyeleri adaya geldiklerinde, uzun bir süre başkentlik yapmış. Şövalyelerden sonra ise: burası, eski şehir olarak anılmaya başlanmış. Malta şövalyeleri, adanın başkentini, Valetta olarak belirlemeden önce, uzun yıllar, burası Malta’ya başkentlik yapmış.
İlginç bir durum daha var. Mdina isminin nasıl okunduğunu duyduğunuzda şaşıracaksınız. Medina yani Suudi Arabistan’daki Medina şehri gibi okunuyor. Ancak, bugün bu şehirde, yalnızca 400 kişi yaşıyor. Şehrin bir diğer ismi ise: Silence City.
1565 yılındaki büyük kuşatmada: bütün güçlerini Büyük Liman bölgesine yoğunlaştıran Osmanlı güçleri: buradaki süvari birliklerinin kendilerini yıpratmasına imkan vermiş oldular. Ayrıca: bu şehrin burçlarına, asker kıyafeti giymiş kadınlar yerleştirip, Osmanlı güçlerini oyalamışlar. Evet, şehir daha sonra başkentlik statüsünü yitirmiş ama yine de, asiller ve ruhban sınıfı üyelerinden oluşan hükümet danışma kurulu merkezi olarak kalmış.
Şehir: 1693 yılında, büyük depreme uğramış ve hasar almış.
Yeniden yapım çalışmaları ise, 1720 yılına kadar sürmüş. Günümüzde: güzel saraylar ve sokak planları, Ortaçağ özelliklerini korurken, kamu binalarının çoğu, deprem sonrasında yapılmış ve Barok özellikler taşıyor.
Valetta’dan sonra, en ilgi çekici şehirdir. Sessiz şehir olarak da isimlendirilir. Motorlu taşıtlar, alışveriş merkezleri ya da bir Pazar, bu şehirde bulamasınız. Tam bir sessizlik hakim. Malta adasının en yüksek noktalarından biri olduğu için; stratejik önemi çok büyük. Romalılar döneminde, Roma valisi, sarayını, bu şehirde yaptırmıştır.
Şehirdeki sarayların çoğu, günümüzde, özel mülk olarak kullanılıyor. Bu şehirde görebileceğiniz tek canlılık: şehir duvarlarının üzerinde bulunan ve muhteşem deniz manzarasına sahip, bir restoran ve çay bahçesi tarzındaki kafedir.
Şehrin ana kapısından girdiğinizde: tarih dokusunu hissedeceksiniz. Bu şehrin sokaklarında: fast-food dükkanları, neon ışıkları, kalabalık göremezsiniz. Dar sokaklar ve şehir duvarları arasında dolaşmak: tarih merakınız varsa, size büyük keyif verecektir. Ana cadde: 400 metre uzunluğunda, burayı birkaç dakika içinde gezebilirsiniz.
Şehrin ana giriş kapısına geldiğinizde: eski bir hendek ve üzerinde bir köprü. Tarih kokan bir giriş kapısı var. Şehre girdiğinizde: kapının sağındaki bina: Hükümet Sarayı.
HÜKÜMET SARAYI
Büyük Üstat Manoel de Vilhena tarafından yaptırılmıştır. Yapım yılı: 1720. Burası: yerel yönetim meclis binası olarak kullanılmış. Günümüzde ise: Ulusal Doğa Tarihi Müzesi olarak kullanılıyor. Müze içinde: fosil, bitki ve hayvan koleksiyonları bulunuyor. Müzeye: giriş ücretli ve her gün açık.
Sarayın yanındaki yapılar: bir zamanlar, mahkeme salonları olarak kullanılmış. Bunların altında: zindanlar var.
MDİNA DUNGEONS (Medina Zindanları)
Bu zindanlarda: sergiler açılıyor. Sergilerde: suçu itiraf ettirmek için kullanılan, işkence yöntemleri sergileniyor. Göreceğiniz küçücük hücrelerde: insanlar kalmak zorunda bırakılmışlar. Ayrıntılı işkence sahnelerini betimleyen sergi, insanın kanını donduran ve ses efektleriyle birleştiğinde; ortaya son derece etkileyici ortamlar çıkıyor. Bu nedenle: yanınızda çocuklarınız varsa, sergiyi gezmelerini önermiyorum.
TRİQ VİLLEGAİGNON
Burası: şehri ortadan ikiye ayıran “Triq Villegaignon “ (Villegaignon Caddesi). Caddenin solunda: Malta’nın en eski aristokratlarına ait “Casa İnguanez” malikanesini göreceksiniz.
Bunun hemen karşısında ise: Roma zulmünden kaçmak için: 3.yüzyılda, Malta’ya gelen bir Hıristiyan şehidine adanmış olan: Azize Agahta Şapeli var. Şapel: 1471 yılında yapılmış ve 1694 yılında yeniden tasarlanmış.
Evet: bu cadde üzerinde yürürken: değişik kostümler giymiş kadınlar göreceksiniz.
Sokağın ötesinde: Palazzo Gato Murina denen yerde: büyük bir hediye dükkanı ve bir kafe var.
AZİZ PAULUS KATEDRALİ
Hisarın ana meydanının batısındadır. Dönemin Malta lideri Publius: MS.60 yılında, Aziz Paulus aracılığı ile, tam burada, Hıristiyanlığı kabul etmiş. Kilise: 4.yüzyılda yapılmış ve 1090 yılında ve 1490 yılında genişletilmiş. 1693 yılındaki depremde hasar görmüş, arka kemeri ve kapısı bırakılarak tamamen yenilenmiş. Kapı orijinal: MS.900 yılında, İrlanda bataklık odunundan yapılmış.
Yeni yapı: Maltalı mimar Lorenzo Gafa’nın eseridir. Sütunları, ikiz çan kuleleri ve güzel kubbeleriyle, tam bir başyapıt. Ressam Mattia Pretti’nin: Aziz Paulus’u, beyaz bir at üzerinde betimleyen bir tablosu var.
Bu tabloda: 1494 yılındaki Müslüman saldırısına gönderme yapıyor. Söylenenlere göre: Aziz Paulus: işgalcileri korkutup kaçırmak için: at sırtında, Mdina şehri surlarında belirmiş.
Katedralin, güney kapısının dışındaki, küçük meydanın hemen karşısında: İlahiyat Fakültesi var.
İLAHİYAT FAKÜLTESİ
1729 yılında yapılmış. Bu heybetli yapının: ana girişinin iki yanında; iki devasa taş heykel var. Bina: günümüzde: Katedral Müzesi olarak hizmet veriyor.
Burada bulunan geniş koleksiyonda: dinsel nesneler, tablolar, el yazmaları, papalık emirleri bulunuyor. Ayrıca: Kartaca döneminden kalma, Malta sikkelerinden oluşan, etkileyici bir koleksiyon var.
Evet: Katedralden çıkın ve cadde boyunca yürümeye devam edin. Caddenin solunda: “Karmelit Kilisesi” var. Bu kilisenin köşesinde: “Bakire ve Çocuk Heykeli” görülüyor. Fransız Mason: 1798 yılında, kilisenin hazinesini talan etmek istediğinde, burada büyük bir halk ayaklanması çıkmış.
PALAZZO FALSON
Karmelit Kilisesinin hemen karşısındadır. Pencerelerin şekli nedeniyle: Normandiya Evi olarak anılır. Burası: 1283 yılında yapılmış. Günümüzde: bir dönem, burada yaşamış bir hayırseverin eşyalarının sergilendiği bir müze olarak kullanılıyor.
Günümüzdeki ev: 1495 yılında: son şeklini alacak şekilde yapılmış. Taş duvarlar ve iç avlu, o tarihten bu yana, pek değişmemiş. Evdeki tablolar, mobilya ve benzeri gündelik eşyalar, yüzyıllardır aynı şekilde kalıp, günümüze ulaşmış.
Palozza Falson evinin biraz ilerisinde: Bastion Square (Burç Meydanı) var.
BASTİON SQUARE
Burada bulunan surlarda gezinti yapabilir veya kafelerde oturabilirsiniz. Yürümeye devam ederseniz, şehrin ana kapısından daha az kullanılan, ama ondan daha eski olan Yunan kapısını görebilirsiniz.
RABAT ŞEHRİ
Mdina şehrinin kent duvarlarının ötesinde kalır. Mdina şehrine benzemez. Arapçada, kelime anlamı “Kasaba” demek. Araplar tarafından kurulmuş olmasına rağmen, günümüze Arapların döneminden hiç bir şey kalmamış.
Burası: geniş caddeleriyle, düzensiz bir şehir havasında.
Şehir merkezindeki, en önemli yapı: mucizevi güçleri olduğuna inanılan ve bu nedenle hacılar tarafından sık sık ziyaret edilen bir mağara bulunan Aziz Paulus Kilisesidir.
AZİZ PAULUS KİLİSESİ
1691 yılında yapılmıştır. Söylentilere göre: Aziz Paulus: burada, 3 ay boyunca, sade bir yaşam sürmüş. Mağaradaki aziz heykelini: 1748 yılında, Büyük Üstat Pinto bağışlamış. Mayıs 1990 tarihinde, Papa II. Johannes Paulus; mağarayı ziyaret ve dua etmiş.
YER ALTI MEZARLARI
Kilisenin biraz ilerisinde: Aziz Catuldus, Aziz Paulus ve Azize Agatha’nın yer altı mezarları var. Aziz Cataldus Yer altı Mezarları: 2.yüzyıl sonlarında açılmış. Aziz Paulus Yer altı Mezarları ise: MS.400 yılında kazılmış ve içinde, binden fazla mezar bulunuyormuş.
Azize Agatha Yer altı Mezarlarına ise: kemerli bir kapıdan geçilerek ulaşılıyor. Buradaki odalar ve küçük müze; 12. yüzyıl freskleriyle donatılmış.
MOSTA ŞEHRİ
Mdina şehrinin: 3 km. güneydoğusundadır. Buranın en dikkat çekici yapısı, bir kilisedir.
SANTA MARİJA ASSUNTA KİLİSESİ
1860 yılında yapılmıştır.
Kilisenin kubbesi: Avrupa’daki kiliseler içinde, en büyük dördüncü kubbe imiş. İç yapı iskelesi kurulmadan inşa edilmiş. Bu nedenle: bir tasarım ve yapı güzelliği olarak öne çıkıyor. Fransız asıllı Maltalı mühendis George Grognet de Vasse tarafından: Roma’daki Panteon örnek alınarak yapılmış.
Kubbenin yüksekliği: 51 metre. Çapı ise: 45 metre. Duvar kalınlığı ise: 6 metre. Burada, ilginç bir olay daha var.
II. Dünya Savaşında, 200 kg. lık bir Alman bombası, kubbeyi delip kiliseye düşmüş, ancak patlamamış. Bombanın bir kopyası: kiliseye ait eşyaların korunduğu, odada sergileniyor.
Malta Genel; Malta tarihi: MÖ.5200 yıllarında başlar. Bu tarihlerde inşa edilen şaşırtıcı doğallıktaki limanlar: kimilerine güvenli sığınaklar olmuş, kimilerinin ise, felaketine yol açmıştır.
MÖ.5300 yılları gibi erken bir tarihte: burada, Sicilyalı göçmenler tarafından: tarımla uğraşan, bağımsız ve kendi kendine yetebilen bir toplum oluşturmuşlar. Niye, Sicilyalılar? Çünkü: buzul çağında, Malta ve Sicilya adalarının birbirine bağlı olduğu düşünülüyor.
MÖ.4100 yılında, Mısır’daki piramitlerin inşasından binlerce yıl önce: burada, Gozo adasında: Ggantija ve Malta adasında: Hagar gibi devasa tapınaklar yapılmıştı. Bu yapıların: ahşap çatıları vardı.
Paula’da ki Hypogeum’un defin odalarında: 7.000’den fazla kişiye ait kemik kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Yapıldığı dönemlerde, buradaki kehanet odasında, sürekli olarak bulunan rahibeler varmış.
Evet: tapınaklar dönemi: MÖ.2500 yılına kadar sürer. Günümüzde: bu tapınaklar, UNESCO’nun dünya kültür mirası listesine alınarak korunmaktadırlar.
Daha sonra: MÖ.8.yüzyılın sonlarında deniz yolculuğu, insanların hareket kabiliyetini geliştirince: Malta, deniz ticaret yolları üzerindeki önemli limanlardan biri haline geliyor. Böylece: zaman içinde, Fenikeliler, Antik Yunanlılar, Romalılar ve Araplar tarafından: bölge sık sık ziyaret edilmiş ve mesken tutulmuş.
Özellikle: iyi birer tüccar oldukları kadar, büyük savaşçılar da olan Fenikeliler: Kuzey Afrika’da Kartaca da büyük bir koloni kurarlar. Bu dönemde: Fenikelilerin, MÖ.700-500 yılları arasında: Malta’da da hüküm sürerler. Çünkü: bu döneden kalma yazıtlar, madeni paralar ve gömütler, bu durumu kanıtlamaktadır.
Daha sonra: güneye doğru genişleyen Romalılar: MÖ.146 yılında yapılan savaşta, Kartaca’lıları yenerler ve bunun sonucunda, MÖ.218 yılında, Malta’da ilk Roma etkileri görülmeye başlanır. Romalılar: Mdina’yı alarak, çevresindeki yüksek araziye evler yaparlar. Mdina’nın dışındaki Rabat’ta: Domus Romana adıyla anılan bir Roma evinin kalıntıları bulunmuştur.
Roma imparatorluğunun ikiye bölünmesi sonucu,
Malta’ya Bizanslılar egemen olur. Ancak: MS.870 yılında, Araplar adayı işgal ederler. Mdina’ya, bir kale kurarlar. Bu dönemde: adada bulunan Hıristiyanların çoğu adadan ayrılır, kalanlar ise, İslamiyet’i seçerler.
200 yıllık Arap hakimiyeti: adanın dili ve kültürü üzerinde büyük etkiler bırakır. Pamuk ve Turunçgil üretimi yapılmaya başlanır. Ticaret sahası genişler.
Daha sonra: 1282 yılında: adada, Aragon’lular görülüyor. Almanya, Fransa egemenliği derken, ada, haçlı seferleri sırasında, kilit noktalardan biri haline gelir. Bu dönemde: Malta’da soylu sınıfı da gelişmeye başlar.
16.yüzyıla geliyoruz. Bu dönemde: Akdeniz, Kanuni Sultan Süleyman yönetimindeki Osmanlıların egemenliğindedir. Bu dönemde: St. Jean Tarikatına bağlı haçlı şövalyeleri: Kudüs’ten sürülürler. Bunlar önce Rodos adasına ve orası da Osmanlılar tarafından ele geçirilince, daha sonra Sicilya ve İtalya’ya yerleşirler.
Ancak, en sonunda: Kutsal Roma İmparatoru V. Karl: şövalyelere, Malta adasını bağışlar. Böylece: 4000 şövalye, 1530 yılında, Malta adasına taşınırlar. Birgu şehrinde ve Senglea adlı komşu yarımadada, surlar ve yaşam alanları yaparlar. Büyük liman ve çevresi her türlü etkinliğin merkezi olur. Eski başkent Mdina, gözden düşmeye başlar.
19 Mayıs 1565 tarihinde:
Osmanlı donanması, Marsaxlokk koyunda karaya çıkar. 1565 yaz ayları boyunca: gerek Osmanlı ordusu ve gerekse şövalyeler arasında büyük çatışmalar yaşanır. Bu çatışmalarda: Büyük Üstat ( Sn. Jean Şövalyelerinin başı) La Valetta: 72 yaşında olmasına rağmen, kendini ortaya atar ve takipçilerine ilham kaynağı olur.
Osmanlılara büyük kayıplar verdirirler. Sonunda: Sicilya valiliğine bağlı destek kuvvetleri, Maltalıların yardımına koşar. Bunun üzerine: Osmanlılar kuşatmayı kaldırırlar.
Kuşatmanın ardından:
Birgu şehrini cepheden gören limanın karşı yakasına bir şehir kurulması düşünülür. Bu yeni şehir: ileride olabilecek çatışmalarda, mevcut başkenti koruyacaktır. Daha sonra, bu yeni şehir başkent olur ve La Valetta’nın ardından: Valetta olarak isimlendirilir.
Yeni şehrin: Birgu şehrinin ortaçağ tasarımından farklı olarak, ızgara modelinde yapılması: hem ulaşımı kolaylaştırır ve hem de esintinin, rüzgarın şehrin içine girmesini sağlar.
1789 yılında: Fransız devrimi ve ardından Fransa aristokrasinin ve kilisenin çöküşü: tarikatı derinden sarsar ve şövalyelerin buradan sağladığı destek biter.
Şövalyeler
1789 yılında, Napolyon Bonapart tarafından adadan kovulmuşlar. Böylece, dünyanın en ünlü askeri tarikatı: 268 yıllık ikametin ardından, toprağını savunamadan adadan ayrılırlar.
Ancak: 1791 yılında, Malta adası, Fransızlar tarafından, İngilizlere teslim edilmiş.
İngilizler, Malta bağımsızlığını kazanana kadar, yani 1964 yılına kadar, Malta adasında egemenliklerini sürdürürler. Aslında: 1964 yılında, İngiltere, adalara, sınırlı bir bağımsızlık tanımış. 1974 yılında ise, adalarda, Cumhuriyet ilan edilmiş. 1979 yılında İngiliz kuvvetleri adadan ayrılırlar.
Yeni devlet: 1 Mayıs 2004 tarihinde de, Avrupa Birliğine alınmış.
Başken Valetta: geç dönem Ortaçağ ve Barok mimarisinin başyapıtı olarak kabul ediliyor.
ST.JEAN TARİKATI
Malta tarihini tam olarak bilebilmek için, buraya yerleşen St. Jean Şövalyelerini tanımak gerekir, bu yüzden kısa bilgi vereceğim.
Bunlar: 11.yüzyılda: Kudüs şehrindeki St. Jean Kilisesinin yakınlarında, bir dinsel dayanışma örgütü olarak ortaya çıkarlar. Ancak: buradan kovulurlar ve takip eden dönemde: Akka, Kıbrıs ve Rodos’ta, farklı Müslüman liderlerle çatışarak, birkaç yüzyıl süresince yaşarlar.
Yoksulluk, namus ve itaat yemini eden şövalyeler: konuştukları dillere göre, 8 guruba ayrılırlar. Bu dillerin, üç tanesi Fransızca lehçeleridir. Diğer diller ise: Aragon dili, Kastilya dili, İtalyanca, Almanca ve İngilizcedir.
Her dil gurubu, belli bir görevi olan pililer tarafından idare edilir. İtalya’nın başı: Büyük Amiral, Fransa’nın ki ise, tarikat başıdır. Tümünün yöneticisi olan: Büyük Üstat ise: seçildiğinde ömür boyu görev yapar ve yalnızca Papa’dan emir alır.
Zaman içinde: çürüme ve iç çekişmeler nedeniyle: tarikatın etkinliği azalır. Ancak: tarihteki yeri ve şövalyelerin çatışmalarda gösterdikleri cesaretleri unutulmaz. 1834 yılında, tarikatın merkezi: Roma’ya yerleşir.
AZİZ PAULUS’UN DENİZ KAZASI
MS.60 yılında: Malta tarihindeki en büyük olay yaşanır. Aziz Paulus: Ceasar’dan merhamet dilemek üzere, mahkemeye çıkarılacağı Roma’ya götürülmektedir. Ancak: Aziz Paulus ve Aziz Luka: günümüzdeki ismiyle Aziz Paulus koyunun açıklarında, deniz kazası geçirirler ve karaya çıkarlar.
Aziz Paulus: kış aylarını, Madina-Rabat’ta, bir mağarada geçirir ve burada Hıristiyanlık dinini yaymaya çalışır. Din değiştirenlerin başında ise: daha sonra, adanın ilk piskoposu olan: Publius gelir.
GENEL
Akdeniz’in tam kalbinde, küçücük bir ada. Sicilya ve Kuzey Afrika kıyılarına, eşit uzaklıkta. Malta-Sicilya arasındaki uzaklık: 93 km. Malta ile güneydeki Afrika arasındaki uzaklık ise, 288 km. dir.
Akdeniz’in doğu ve batı uçlarının tam ortasındadır. Avrupa’nın en güneyindeki ülkedir. Buzul çağında: Malda adasının, Sicilya adası ile birleşik olduğu sanılıyor. Diğer coğrafi özellik ise, Malta’da, hiç akarsu ve dağ bulunmaması.
Yüzölçümü: yalnızca: 316 km. kare. Ancak: bu kadar küçük olmasına rağmen: tarihin yüksek antik kültürlerine ve Avrupa tarihinin dönüm noktalarına tanıklık etmesiyle öne çıkıyor.
Günümüzde: Malta, kendisine gereken suyu sağlamak için: kış yağışları ve son derece gelişmiş bir deniz suyunu tuzdan arındırma sistemi teknolojisi kullanıyor.
İlkbaharda: tepeler ve kırsal bölgeler ve yol kıyıları, yabani çiçeklerle doluyor. Kurak yaz aylarında ise: yamaçlar kuruyor, renkler sararıyor, hava esintisiz ve sıcak.
Malta: 6 adadan oluşan takımadalar zinciridir. Ama, bu 6 adadan, yalnızca 3 adada, iskan yani yerleşim var. Adalar: kefeki ve kireç taşı katmanlarından meydana geliyor. Binyıllar boyunca, rüzgar ve suyun aşındırıcı etkisi sonucu oluşmuş.
Bu adaların en büyüğü: Malta adası.
MALTA ADASI
Malta adasında: yaklaşık 400.000 kişi yaşıyor.
GOZO (GHAWDEX) ADASI
Adanın yerel dildeki ismi: Ghawdex. Büyüklük olarak: Malta adasının, dörtte biri kadar. Nüfusu ise, yaklaşık 75.000 kişi.
Adada mevcut evlerin sayısı çok az. Ayrıca: bu adada, motorlu taşıt yok.
İKİ KÜÇÜK ADA
Bu adalar: Aziz Paulus Koyunda. Buralar: yalnızca günübirlik ziyaretçileri ağırlıyor.
FİLFLA ADASI
Yalnızca: kuşlar ve kertenkeleler barınıyor. Burada: doğal yaşam korunma altına alınmış. Bu yüzden: ada ziyarete açık değil.
COMINO ADASI
Malta’nın üçüncü büyük adasıdır. 2 km. karelik bir alana sahiptir. Adada, yalnızca bir otel bulunuyor. Burada: şınolkerle dalmak, scuba dalışları yapmak gibi su sporları çok yaygın. Bölgedeki; Blue Lagoogle; masmavi sularıyla ünlü. Malta’yı ziyaret edenler, Comina’ya uğramadan buradan ayrılmazlar. Mutlaka zaman ayırın.
MALTA ADASININ İSİM KAYNAĞI
Bir söylentiye göre: Fenikelilerin kullandığı “malat” (güvenli liman) sözcüğünün bozulmuş halidir.
Gozo (yerel dilde “Ovdeş” olarak söylenen “Ghawdex ) kelimesinin ise: Yunanca “Gaudos” tan türediği sanılıyor. Bu da: Fenike dilinde, “sandal” anlamına gelen sözcükten devşirildiği sanılıyor.
VİZE
Malta vize başvuruları: İstanbul’da bulunan Malta Konsolosluğuna yapılmaktadır. İlginç olan şu ki: 2003 yılından önce Türklere vize uygulamayan ülke, bu tarihten sonra vize uygulamaya başlamıştır.
1 Kasım 2008 tarihinden itibaren ise, Avrupa Birliğine tam üye olmasıyla, Schengen Vizesi uygulanmaya başlamıştır.
Bu arada: yeşil pasaportu olanlar için, ülkeye girişte vize istenmiyor. Ancak, yeşil pasaportu olanlar, ülkede en fazla 90 gün kalma hakkına sahipler.
ULAŞIM
Malta’nın ulusal havayolu şirketi: Air Malta. Gozo adasında, havaalanı yok.
İstanbul Malta arası uçak yolculuğu, 3 saat 20 dakika sürüyor. Saat farkı nedeniyle: İstanbul’dan hareket ile Malta’ya varışınız, saat olarak: 4 saat 20 dakika yapıyor.
HAVAALANI
Malta uluslar arası havaalanı: Gudja’dadır. Burası: 1992 yılında açılmıştır. Valetta şehrinin, 10 km. güneydoğusundadır. Havaalanından, şehir merkezine ulaşım için: gelen yolcu terminalinin hemen dışında taksiler bekliyor. Terminalin içindeki gişeden, gideceğiniz yeri belirten bir fiş satın alıp, şoföre vermeyi unutmayın.
İKLİM
Malta’da yazlar: sıcak ve kuru geçer. Kışlar ise, ılık geçer. Tipik bir Akdeniz iklimi hakim. Kış günlerinde bile, güneş uzun süre gökyüzünde kalıyor. Mayısa gelindiğinde, yağmurlar durur ve sıcaklık hızla yükselmeye başlar. Yazın, sıcaklık, Kuzey Afrika’dan esen rüzgarlarla, daha da artar. Fakat, sahil bölgelerinde, denizden esen meltemler, ortamı serinletir.
Soğuk, kar, don ve sis; bura insanı tarafından bilinen meteorolojik olgular değil. Sıcak yaz günleri ve gecelerinde, biraz önce de söylediğim gibi, denizden serin meltem rüzgarı alır. Bunun sonucunda; sıcaklığın en yüksek olduğu dönemlerde bile, aşırı ve bunaltıcı sıcaklar görülmez. Nem oranı pek yükselmiyor.
KONAKLAMA
OTELLER
Oteller, kalitelerine göre, birden, beşe kadar sınıflandırılırlar. Kahvaltıda: tereyağlı-reçelli ekmek ve kahve bulabilirsiniz. Temmuz sonundan, Eylül ortalarına kadar olan dönem: konaklama fiyatlarının en yüksek olduğu dönemdir. Ölü sezon ise: Kasım-Mart arasıdır. Ancak: Noel ve Paskalya da fiyatlar yükselir.
PARA
1 Ocak 2008 tarihinden sonra, Malta’da geçerli para birimi olarak: Euro kullanılmaya başlanmıştır. Uluslar arası banka kartları, kabul ediliyor.
BAHŞİŞ
Malta’da, iyi bir servis sonunda sizden bahşiş beklenir. Çoğunlukla, bazı restoranlarda, servis bedeli hesaba eklenir. Herhangi bir miktar belirtilmemiş ise, hesabınızın % 10’luk kısmını, bahşiş olarak bırakabilirsiniz. Ayrıca: taşıyıcıya, her bagaj için: 15 Cent vermek uygundur. Taksi şoförlerine, bahşiş vermek gerekmez.
EKONOMİ
Malta, ekonomik sıkıntı çekilmeyen bir ülke. Ülkede, evsiz vatandaş bulunmuyor. Nüfusun pek yoğun olmaması nedeniyle, halkın refah düzeyi yüksek.
Ülkenin gelirlerinin büyük bölümünü (% 97) turizm oluşturuyor. Özellikle, yabancı dil okullarının büyük ekonomik getirisi var. Ülkede: 50 den fazla yabancı dil okulu bulunuyor. Çin, Libya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle, ekonomik anlamda yoğun ilişki içindeler.
POLİS
Polisler: yazın mavi, kışın siyah üniforma giyerler ve şapka takarlar. Bazıları, küçük motosiklet ile dolaşır ve resmi işaret taşımazlar. Polis arabaları ise: mavi-beyaz renktedir.
Büyük şehirlerin tümünde polis merkezleri bulunur. Fakat, hepsi tam gün çalışmaz. Suça tanık olursanız, telefon ile 199 çevirmeniz yeterlidir.
ULAŞIM-TOPLU TAŞIMA
OTOBÜS
Yerel otobüsler: kapsamlı, güvenilir ve ucuzdur. En uzun güzergah ücreti: 0.5 euro. Yani: ülkemizdeki metropol şehirlerdeki ulaşım ücretlerinden daha ucuz.
Ancak otobüslerin çoğu: 1950-1960’lı yıllardan kalmadır. Yani: nostaljik ve problemsiz çalışan otobüsler var. Bu eski modellerin önünde: bir flamada “Super Rocky” yazılı.
Otobüslerin rengi: Malta’da sarı, Gozo’da ise gri. Otobüslerin tek kapısı ver ve önce inişler, sonra binişler, bu aynı kapıdan yapılıyor. Bilet de, otobüs dışında bir yerden alınmıyor.
Yani, şoföre parayı veriyorsunuz, o da bir cihazdan size biletinizi veriyor. Bu işlemler, biraz zaman alabiliyor. Ama pek problem yaratmıyor. Zaten: Malta’da, kimsenin acelesi yok.
Duraklarda: otobüs güzergahlarını gösteren haritalar satılır. Biletler ise, en fazla 7 günlük satılır. Otobüs biletlerini; Valetta Bankasının, adadaki şubelerinden satın alabilirsiniz.
TAKSİLER
Taksiler, beyaz renklidir ve devlet tarafından belirlenen ve kontrol edilen tarifeye göre çalışırlar. Taksimetreleri var. Ücretin taksimetre ekranında görünüyor olmasına dikkat edin, binmeden önce. Sürücü taksimetreyi çalıştırmak istemese: sürücü ile binmeden önce pazarlık edin.
DİN
Malta’da, toplam nüfusun büyük çoğunluğu: Koyu Katolik. Adada: toplam 365 kilise var. Ada halkı bu durumu değerlendirirken: “yılın her günü farklı kiliseye gidecek sayıda çok kilisemiz var “ diyerek değerlendiriyor.
FESTA TÖRENLERİ
Malta adasında bulunduğunuz sürede, mutlaka rastlayabileceğiniz ve ilginizi çekeceğine inandığım bir tören var. Adadaki her yerleşim biriminde; genellikle hafta sonları yapılıyor.
Bir cumartesi günü, bir aziz resmi; bir müzik gurubu eşliğinde , sokak sokak dolaştırılarak, dinsel geçit töreni yapılıyor. Topluluk daha sonra, cemaat kilisesinde yapılan ayine katılıyor.
Bu törenlerde: büyük havai fişek gösterileri yapılır. Sokaklar süslenir ve bu sokaklardaki tezgahlarda: yiyecek ve içecekler satılır. Bu cümbüşe, sizlerde katılabilirsiniz.
HALK-İNSANLAR
MS.60 yılında, Aziz Paulus: günümüzdeki Aziz Paulus koyu açıklarında geçirdiği gemi kazası sonucu, adaya çıktığında: yerel halk tarafından, büyük bir misafirperverlik ile karşılaşır. Evet, Malta insanı gerçekten, özellikle turistlere çok yardımsever yaklaşıyor.
Maltalılar ve Gozolular: sevdiklerine aşırı bağlılık duyarlar. Dini inançlarına (Katoliktirler) aşırı bağlıdırlar. Aile bağları kuvvetlidir ve toplumun yaşlı üyelerine büyük saygı duyarlar. Üzerinde yaşadıkları adaya büyük sevgi duyarlar.
Zaten: II. Dünya Savaşı boyunca, bu adayı büyük bir cesaretle savunmuşlardır. Bu savaşta sergiledikleri aşırı cesaret nedeniyle: 1942 yılında, Büyük Biritanya’nın en yüksek cesaret madalyası olan “George Haçı” ile ödüllendirilmişlerdir. Bu haçın temsili resmi: Malta Bayrağında yer almaktadır.
Kendilerini yöneteceklere karşı hassastırlar. Dünyada, seçimlere katılım oranının en yüksek olduğu ülkelerin başında gelir. Seçmen durumunda olan Maltalıların, yaklaşık % 95’i mutlaka seçimlerde oy kullanır.
Burada herkes birbirini tanır. Yardımlaşmayı severler.
Evet, Malta insanı adanın stresten uzak yaşam biçiminin tadını çıkarmaya çalışıyor. İnsanlarda, telaşsız bir hava hakim. Vakit geçirmeye yönelik en büyük alışkanlıkları: akşam saatlerinde, sahilde veya başka bir yerde, özellikle başkent Valletta’daki Triqlr-Repubblike boyunca yapılan gezintilerdir. Pazar günleri ise: piknik veya uzun bir öğle yemeği için bir araya gelirler.
TURİZM
Malta’nın en güzel yanı: muhteşem bir tarih hazinesi olmasıdır. Burada rastlayabileceğiniz tarihi ve arkeolojik kalıntıları, dünyanın çok az yerinde görmek mümkün. Ada, tam bir Açıkhava müzesi gibi. Başkent: Valetta: kendi türünün tek örneğidir. Tam bir mimarlık harikasıdır.
Turizm: adanın temel geçim kaynağıdır. Yeni yapılar: göz zevkine hitap etmiyor. Ancak: Gozo’daki binalar; geleneksel yöntemlerle, kireç taşından yapılmış.
Adalar: tarihle iç içedir. Malta’da bulunan her yapıda: tarihin izlerine rastlanır. Adanın zengin mirası: geçmişteki görkemli günlerini hatırlatır.
Malta: popüler bir tatil merkezidir. Yüzme, şinolker ve dalış için: ideal, ılık ve temiz suları var.
Adanın her yıl gelen: müdavimleri var.
Malta: egzotik bir havaya sahip olmasına rağmen: güvenlik, tanıdıklık ve rahatlık hissi veren, pek çok ayrıntı barındırıyor. Evet, Malta insanı, ziyaretçileri büyük bir konukseverlikle karşılıyor.
Malta’nın güneyinde bulunan Ghar Dalam mağarasında, yüzlerce fosilleşmiş iskelete rastlanmış.
ŞNOLKER VE TÜPLE DALMA
Malta adaları, kayalık koylar bakımından zengin. Şnolkerle dalmak isteyenler için, deniz altında muhteşem görüntüler oluşturuyor. Berrak sularda, sayısız balık çeşitleri, deniz kestanesi ve ahtapot gibi canlıları izlemek mümkün.
Adaları çevreleyen sular: 40-50 metrelik görüş mesafesi sunuyor. Akdeniz’in en temiz bölgeleri burada. Deniz altında, savaş döneminden kalma gemi enkazları, bolca bulunuyor.
Malta yasalarına göre: dalış yapmak isteyenlerin, 14 yaşından büyük olmaları gerekiyor. Ayrıca: sağlık raporu alınması şart. PADI (Profesyonel Dalış Eğitmenleri Birliği) ileri düzeyde dalış sertifikasına sahip, veya eşdeğerine sahip olmayanlar: yalnızca, dalış eğitmeni eşliğinde dalış yapabiliyorlar.
Bağımsız dalmak isteyenlerin, Malta veya Gozo’daki, yerel dalış merkezleri aracılığıyla, Malta Sağlık Bakanlığından izin almaları gerekiyor.
Dalmayı öğrenmek isteyenler, profesyonel düzeye kadar eğitim veren, dalış merkezlerinden yararlanabiliyorlar. Bu merkezler: sertifika veren ana merkezleri bağlılar.
DİL
Ada halkı: geleneklerine bağlı insanlar. Kendilerine özgü: dil ve kültürü korumuşlar. Yerel halkın büyük bölümü: Arapça ile yakın akrabalığı olan: Malta dilini konuşuyorlar. Buna karşın: İngilizce, ikinci resmi dil olarak biliniyor ve kullanılıyor. İtalyanca ve Fransızca da, geniş ada halkı tarafından biliniyor. Böylelikle: bu adada, herhangi bir dil sorunu yaşamak mümkün değil.
Malta’nın 2 resmi dili var. Maltaca (Arapça ile akraba olan ve Latin alfabesiyle yazılan antik bir dil) ve İngilizce. İngilizce, nüfusun çoğu tarafından kullanılıyor. Büyük şehirlerde: sokak isimleri ve işaret levhalarında: Maltaca ve İngilizce yazılı. Malta insanı, yol soranlara aşırı ölçüde yardımsever yaklaşıyor. Hatta, sizinle, belli bir kesime kadar yürüyor.
ÇALIŞMA SAATLERİ
Yılın hangi döneminde olursanız olun, ticari işletmelerin tümü: öğle yemeği saatlerinde kapanır. Yeniden açılış saati: 16.30 civarıdır. Dükkanlar, genellikle: Pazartesi-Cuma günleri arasında: saat: 09.00-13.00 ve 16.30-19.00 arasında açılıyor.
Cumartesi günleri ise: 09.00-13.00 arasında açılıyor. Ancak, turistik bölgelerde, birçok dükkan, öğlen yemek arası vermiyor. Pazar günleri ise, yalnızca gazete büfeleri açık, diğer tüm yerler kapalı bulunduruluyor.
ELEKTRİK
Malta’da elektrikli aletlerinizi çalıştırmak için: yanınızda mutlaka bir çevirici bulundurmanız gerek. Çünkü, prizler, 3 uçlu. Yanınızda götürmeseniz: Malta Havaalanından: travel converter (dönüştürücü) satın almanız gerekir. Şebeke elektriği: 240 Volt.
MALTA DİL OKULLARI
Malta Genel; Malta’da ekonomi bölümünde söz ettiğim gibi birçok dil okulu bulunuyor. Bu dil okulları: gerek dil eğitimi ve gerekse turistik anlamda değerlendirilmek üzere: ülkenin en güzel turizm bölgelerinde bulunuyorlar.
Dil eğitimi ve özellikle öğrencilere sundukları olanaklar ile, büyük ün kazanmışlar. Öğrenciler için konaklama olanakları: aile yanı konaklama, yurtlarda konaklama, apart daireler ve otellerde konaklama olmak üzere, çeşitli seçenekler sunuluyor. Yani, birçok farklı konaklama tercihi söz konusu.
Bu dil okulları içinde, benim dikkatimi çeken ve özellikleri uygun okul: Sprachcaffe. Bu okul: St. Julians’da bulunan taş bir binada eğitim veriyor. Bu bina içinde: derslikler, restoranlar, bar, kafe, internet kafe, kütüphane ve bahçesinde büyük bir havuz bulunuyor.
Ayrıca: okul konum olarak da tam gençlere uygun bir bölgede. Malta’da gece hayatının en yoğun yaşandığı, Paceville, okula yürüyerek çok yakın.
Bu arada: İngilizce öğrenmek için Malta’nın avantajlarından söz etmek istiyorum. Malta: 19.yüzyılın başlarından, 1934 yılına kadar, İngilizceyi, tek resmi dil olarak kabul etmiştir.
İngilizce, günümüzde Malta da, televizyonlardan gazetelere kadar, her alanda ağırlığını hissettirmektedir. Adada, İngiliz eğitim sistemi uygulanmakta, günümüzde İngilizlerin en önemli tatil merkezi olma konumunu korumaktadır.
Ders dışında, İngilizce pratik yapılabilen ideal bir ülkedir.
Tüm bunların yanında, İngilizce öğreniminin maliyeti, Malta’da, diğer İngilizce konuşulan ülkelerle kıyaslandığında daha ekonomiktir.
Ülkenin ikliminin ılıman olması: sis, kar, don ve soğuk olmaması, Malta adasında eğitim için olumlu avantajlar sunmaktadır. Yani, eğitim sürdürülmesi yanında, tatil olanaklarının da bulunması, eğitim için burayı avantajlı hale getirmektedir.
EĞLENCE HAYATI
Malta Genel; Malta adasında: eğlencenin merkezi: San Giljan, Paceville ve Bugibba tatil yöreleridir. Buralarda: büyük oteller ve apartlar var. Akşamın ilerleyen saatlerinde, bir kulübe gitmek isterseniz: kapının önünde, uzun bir kuyruğa girmeniz gerekecektir. Çünkü: Malta sosyetesi, özellikle hafta sonlarında, geç saatlerde, dışarıya çıkmayı tercih ediyorlar.
Malta’da gece hayatı, daha çok St.Julians’ın Paceville bölgesinde yoğunlaşıyor. Burada, birçok bar ve club var. Özellikle, cumartesi geceleri, burada adım atmak mümkün değil.
Malta’da içki sudan ucuz. En lüks kulüplerde bile, bira 1.80 Euro civarında satılıyor.
KUMARHANELER
Malta Genel: Malta adasında, başlıca 3 kumarhane var.
Bunlar: San Giljan’da: Westin Dragona otelinin yanındaki: Dragona Casino. Bu yapı: 20.yüzyılda, bir markizin konutu olarak yapılmış.
Qawara’da: New Dolmen Oteli: Oracle Casino ve son olarak: Vittoriosia’da: yat limanına bakan, Casino de Venezia.
Kumarhaneler: öğle saatlerinde açılıyor ve geç saatlere kadar açıktır. 18 yaşından küçük, yabancı uyruklular, içeriye alınmıyorlar. Günlük ve şık kıyafetler ile girmek mümkün.
Malta Valetta yakın çevresi; Buranın ismi: 16.yüzyıl ortalarında: Valetta şehrinin savunma hatlarını genişletmekle görevlendirilen, asker mühendis Pietro Floriani’den geliyor. Burası günümüzde: önde gelen bir yönetim merkezi konumundadır. Bakanlıkların büyük bölümü burada bulunuyor.
Floriana’nın girişindeki ana kapı: şehri ikiye bölen, ana cadde üzerinde bir kemer oluşturuyor. Bu kapı: Portes des Bombes olarak anılıyor. 1721 yılında, Valetta şehrinin dış savunma halkasının bir parçası olarak inşa edilmiş. Ancak, daha sonraki dönemlerde, pek çok değişiklik geçirmiş.
Burada özellikle görmenizi önereceğim yer: Aziz Publius Kilisesi. İsmini: MS.60 yılında, Roma’ya götürülen havari Paulus’un adada geçirdiği deniz kazası sırasında: Malta’nın lideri olan Publius’tan almış. Söylenenlere göre: lider Publius: Aziz Paulus’u evine davet etmiş ve azizde, minnettarlığını göstermek için Publius’un babasını iyileştirmiş.
Publius: bunun dışında, Paulus aracılığı ile, Hıristiyanlığı ilk benimseyenlerden biri olmuş ve daha sonra ise, Malta Piskoposu görevine getirilmiş.
Kilisenin önündeki meydanın altında: 1600 yılında inşa edilmiş ve 1960 yıllarına kadar kullanılmış: tahıl ambarları var. Bunun dışında, bu şehirde gezebileceğiniz yerler şunlar: Mesih kral anıtı, biraz önce söylediğim Floriana tahıl ambarları, Montgomery Evi, Wignacourt Water Tower, Lion anıtı, Portes des Bombes, Triton çeşmesi.
Burada: alışveriş yapma şansı yok. Alışveriş için, Valetta daha uygun. Burada: plaj da yok. En yakın plaj: Sliema.
RİNELLA
1878-1886 yılları arasında, İngilizler tarafından, Kraliçe Victoria döneminde yapılmıştır.
Burada: öncelikle karşınıza çıkacak olan yapı: 1698 yılı yapımlı: Ricasoli Kalesi. Bu kalede: asker üniforması giymiş görevliler tarafından turlar düzenleniyor.
Burası, film yapımcıları açısından ilginç. Film şirketleri, burada büyük açık hava setleri kurmuşlar. Özellikle, sizlerin rahatça hatırlayacağı: Gladyatör ve Truva filmleri burada çekilmiş. Gladyatör filmindeki Colleseum: burada, kalenin ortasında bulunan geniş alana yapılmış.
Daha doğuda ise: Rinella Kalesi var. Kale: 19.yüzyılda yapılmış. Kalenin yapılış amacı: o güne kadar ki en büyük topu barındırması. 100 ton ağırlığında bir top var. Başka bir kaleye sığmayacak kadar büyük, 100 ton ağırlığındaki top.
Öyle büyük ki, ancak 22 kişiyle hareket ettirilebiliyor. 8 km. öteye, 38.cm.lik gülleler atabiliyor.
Kalenin hemen yanında: 1963 yılında açılan: Akdeniz Film Stüdyoları var. Su üzerinde çekim gerektiren bir çok film: Avrupa’nın en büyük su tesislerine sahip bu stüdyoda çekilmiş ve çekilmekte.
ÜÇ ŞEHİRLER
St. Jean şövalyeleri: Büyük Limana geldiklerinde, Birgu ve Bormla denilen yerlere yerleşmişler. Birgu: Büyük kuşatmada yaşanılan zaferin anısına: Vittoriosa (muzaffer anlamında) anılmaya başlanmış. Bormla: Büyük Üstat Claude de la Sengle anısına, Senglea olarak anılmaya başlanmış. Bunun dışında: L’Isla denilen bir bölgede ise, küçük bir gurup yerleşmiş.
Evet, bu üç yerleşim yerinden, üç şehirler olarak söz ediliyor. Büyük Üstat Nicola Cottener: yeni bir saldırı ihtimaline karşı, 1680 yılında büyük bir duvar inşa ettirerek, bu üç şehri birleştirmiş. Duvar: 3 km. uzunluğunda.
Beş giriş kapısı var. Merkezdeki kapıda: Cottoner’in bir büstü ve taş işlemeler var. Bölgedeki gezinizde, bu duvarı rahatlıkla görebileceksiniz. Özellikle; bu duvarı, 17.yüzyılda, yani yapıldığında düşünün, bir Osmanlı yeniçerisi, bu duvarı gördüğünde neler hisseder?
VİTTORİOSA ŞEHRİ
Bu şehir, hemen kalenin arkasına kurulmuş. Bir dizi burç ve ince duvardan oluşan, duvarlarla korunuyor. Şehrin üç giriş kapısından: 1727 tarihli Couvre Port kapısı, günümüzde de kullanılıyor. Ancak, araç girişi yasak.
Şehrin sokakları: Ortaçağdaki durumları ile bırakılmış. Sokaklar eğri ve kıvrımlarla dolu. Şehrin gelişmesi: şövalyelerin ihtiyaçları doğrultusunda olmuş. O zamanlar, bu şehirde, 7 han ve 1 hastane kurulmuş.
Ancak, bunlar, daha sonra Valetta şehrine taşınmışlar. Hastanenin yanında bir manastır inşa edilmiş. Bu manastırda, hala bir kısım rahibe bulunuyor ve burası okul olarak hizmet veriyor. Burada, ayrıca 1540 yılı yapımlı bir de piskoposluk sarayı bulunuyor.
Burada: Engizitörlük Sarayı isimli bir yapı göreceksiniz.
ENGİZİTÖRLER SARAYI
Engizitörler yani Papa’nın elçileri : Şövalyeler, Büyük Üstat ve Piskopos arasındaki anlaşmazlıkların çözümü için gönderilmiş, Kilisenin en düzey hizmetkarlarından idiler. Saray: 3 küçük avlu çevresinde inşa edilmiştir.
Engizitörlük sarayında kalıyorlardı. Sarayda; alt katlarda, hapishane ve zindanlar, üst katlarda ise, Engizitörlere ait dekore edilmiş özel daireler ve sanıklar hakkında hüküm verilen Mahkeme Odası bulunuyor.
AZİZ LAURENTİUS KİLİSESİ
Kilise, liman bölgesinde bulunuyor. Orijinal yapısı: 1530 yılından kalma. Kilisenin dışında: 1979 yılında, buradaki rıhtımdan gemiye binerek adayı terk eden, son İngiliz valisini gösteren, bronz figürleri bulunan Özgürlük Anıtı var.
ULUSAL DENİZCİLİK MÜZESİ
İskele bölgesinde bulunuyor. 1841 yılında, İngilizler, burada gemilere erzak yüklemek ve askerleri doyurmak üzere yiyecek deposu ve fırın inşa etmişler. Ancak, 1979 yılında adayı terk edince, bu yapılardan fırının bir bölümü onarılarak: Müze haline getirilmiş.
Müze: 1992 yılında hizmete açılmış. Müzede, neler görebilirsiniz? Denizcilik üniformaları, tablolar, Malta karasularında olan kazalardan kurtarılan eşyalar.
Ayrıca: el kitapları ve gemi modelleri de sergileniyor. Bir başka bölüm ise, Malta el sanatlarına ayrılmış. Özellikle: 2 nadir Fransız topu ve Roma döneminden kalma bir “çapa” var.
POSTE DE KASTİLYA
7Ağustos 1565 tarihinde, 4000 Osmanlı askeri, buraya saldırıp, savunmayı delmişler.
ST JOSEPHS CHAPEL
Burası bir müze. 18. yüzyılda bir kilise olarak yapılan yapı: günümüzde, müze olarak kullanılıyor. Müze: sosyal, dini ve askeri gereçlerle dolu. En değerli eşyalar: Büyük Üstat Valletta’nın şapka ve kılıçlarıdır. Bunun dışında: 1598 tarihli, Venedik’te basılan sekiz flama-bayrak ve 16.yüzyıla tarihlenen, Venedik atlası.
SENGLEA ŞEHRİ
Şehir ismini: inşa ustası De La Sengle’den almıştır. 1551 yılında, kuşatmadan önce, tahkimat olarak yapılmıştır. Şehrin eski ismi “Isla”
Limana doğru uzanıyor, Vittoriosa şehrinin hemen karşısında bulunuyor. Günümüzde, burası bir işçi şehridir. Burada yaşayan halkın büyük çoğunluğu: Fransız koyundaki Malta Tersanesinde çalışıyorlar.
En uçta bir bahçe var. Safe Haven Garden. Bu bahçede, burçlardan birinin üzerinde antik taş gözetleme kulesi var. Kulenin üzerinde; buradan her şeyin görülüp- duyulduğunu anlatan bir göz ve kulak var.
COSPİCUA ŞEHRİ
Neolitik çağlardan bu yana, son derece güçlendirilmiş olarak ikamet edilmiştir. Görkemli burçları vardır. 1722 yılında, Büyük Üstat Marc Antonio Zondadari: şehri, güçlü bir burç ile çevirir. Aslında, kent: MÖ.600 yıllarında, Fenikeliler zamanından sonra, tersane kenti olarak öne çıkmıştır.
Bu tersaneler: Kırım, I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı sırasında, yoğun olarak kullanılmıştır. Yalnızca, son yıllarda tersane küçültülmüş ve bölge daha çok bir turizm merkezi olarak öne çıkmaya başlamıştır. Ama: bu şehirde, daha çok Maltalı işçi sınıfının oturduğunu belirtmek isterim.
Evet, şehir, Senglea ve Vittoriosa arasında kalan alanda kurulmuş. 16. yüzyılda, yani ilk kurulduklarında üç şehrin en büyüğü iken, II. Dünya Savaşında büyük hasar görmüş ve daha sonra ise, bir endüstri şehri olarak yeniden inşa edilmiş.
Burada bir kilise var. Bu kilise: adanın en zengin döşenmiş kilisesidir. Burada, her yıl 8 Aralık tarihinde dini bir etkinlik düzenleniyor.
Son olarak bu şehir ile ilgili, ama aynı zamanda bizi de ilgilendiren bir konudan söz etmek istiyorum. Şehirdeki gezinizde: bunu da bilerek gezmenizde yarar var.
Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen: “Halikarnas Mozolesi”: İngilizler tarafından; 1858 yılında, Bodrum’dan bir donanma gemisine yüklenerek, kaçırılmış ve Malta’da, Grand Harbour limanına getirilmiş.
Anlatılanlara göre: bu muhteşem mezar yapısına ait mermerler: Cospicua şehrinde inşa edilen “Dock 1” adlı liman inşaatı sırasında kullanılmış. Hem de temel inşaatında. Yani: halen, limanda dibi bile görünmeyen bulanık suların altında yatmaya devam ediyorlar.
Halikarnas Mozolesinden geriye kalan parçaların büyük kısmı: 1406-1523 yılları arasında inşa edilen, Bodrum kalesinde kullanılmış. İngiliz arkeolog Newton: 1856-1857 yılları arasında, Halikarnas Mozolesinde yaptığı kazılarda: bulduğu kabartmaları, Mausolos ve Artemisia’nın heykellerini, dört atlı arabanın parçalarını: British Museum’a götürmüş.
Bu dört parça: halen, Londra’daki Brisith Museum’da sergileniyor.
Onların iddialarına göre: Malta’da bırakılan parçalar; pek de işe yaramayan kötü parçalar. Ama, bunlar, bir gemiye yüklenip te, çalınacak kadar önemsenmiş se, niye işe yaramasın?
HYPOGEUM VE TARXİEN YERLEŞİMLERİ
Bu iki yerleşim yeri: Başkent Valetta şehrinden, araba ile yaklaşık 10 dakika uzaklıktadır. Bu iki şehrin sınırları içinde, 19.yüzyıl başlarında bulunmuş, çok önemli iki antik kalıntı bölgesi var.
Bu kalıntılar, tapınaklar: 1915 yılında, tarlasındaki büyük taşlardan şikayetçi olan bir çiftçinin, yerel yetkililere başvurması üzerine ortaya çıkarılmışlar. Maltalı arkeolog Dr. Themistocies Zammit: bölgede hemen araştırmalara başlamış ve üç tapınak ortaya çıkarılmış.
Bunlar, aynı zamanda, birer mezarlık UNESCO Dünya kültür mirası listesine alınmışlar. 1992-1996 yılları arasında ziyaretçilere kapatılarak, restorasyon çalışmaları yapılmış.
Günde, bu tapınaklara yalnızca 80 kişinin girmesine izin veriliyor. Gitmeye niyetlenirseniz, mutlaka önceden rezervasyon yaptırmanız şart.
Fenikeliler, adaya gelmeden önce: burada, dikkate değer bir kültür vardı. Bu insanlar: çok yetenekliydiler ve manevi bağları bulunuyordu. Kayaları yontarak, mezar odaları yaptılar.
Ancak: bu büyük kültürün insanları; zamanla, sebebi bilinmemekle birlikte (yangın, doğal afet, kıtlık, istila gibi) yok oldular. Ancak: geride, bu mezar odaları ile birkaç eser bıraktılar.
Özellikle: uyuyan lady. Enfes bir kil ve işçilik.
Bu muhteşem buluntu; halen, Ulusal Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Bu mezarlarda: ilk keşfedildiğinde 7000 iskelet bulunmuş, ancak bugün yalnızca 6 kafatası var.
Bu bölgeler:
HAL-SAFLİENİ HYPOGEUM
Bir sokakta, masum bir kapıdan buraya giriliyor. Burası: Neolitik Çağ yerleşimcilerinin, ölülerini gömdükleri basit bir mağara olarak kullanılmış.
MÖ.3800-2500 yılları arasında, burada yaşayan halk; mağarayı kazıp biçimlendirmiş ve yerin 12 metre altına inerek, ikinci ve daha sonra üçüncü katman odalarını oluşturmuşlar.
Evet, bu yer altı mağarasının boyutlarına hayret edeceksiniz. Ayrıca, o dönemdeki insanların, el taş işçiliğinin inceliğine de şaşıracaksınız. Bu tapınakta: 7000 den fazla cesede ait kalıntılar bulunmuş.
Kazılarda ortaya çıkan el yapımı eşyalar ise: Valettadaki Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Yer altı tapınağının korunması için, günde 80 kişiden fazla ziyaretçi içeriye sokulmuyor. Buraya gitmeden önce, mutlaka önceden yer ayırtmanızı öneririm, yoksa kapıdan dönebilirsiniz.
TARXİEN TEMPLES (TAPINAKLAR)
Hemen yer altı tapınağının yanında. Burada: MÖ.4000 yıllarındaki yaşama ait önemli kayıtlar bulunmuş. Tapınak ustaları: yalnızca balta ve çakmaktaşı kullanarak, buraları inşa etmişler.
Bunun yanında: büyük taş kütlelerini yerlerine oturtmak için, büyük ağaç kaldıraçlar kullanılmış.
Ortadaki tapınak: MÖ.3200 yılına tarihleniyor. Bu diğerlerine nazaran daha iyi durumdadır. Burada: yer altı tanrılarına ibadet etmek için, şarap dökülen delikler göreceksiniz.
Taş levhalar var, bunların üzerinde ise: boğa ve domuz figürleri işlenmiş. Tapınaklarda birçok kemik bulunmuş ve bu kemiklerin tören için düzenli hayvan kurban edildiğine işaret ediyor.
SİLİEMA, SAN GİLJAN VE PACEVİLLE
Siliema; Marsamxett limanı sahilindedir. 1855 yılında, günümüzde de görülen kilise (Stella Maris) çevresinde, şehir inşa edilmeye başlanmış.
Burası: 1970 yıllarına kadar, adanın tek tatil yöresi. Fakat, turizm geliştikçe: kıyı şeridindeki: San Giljan ve Paceville şehirleri de, birer tatil yöresi olarak ortaya çıkmaya başladılar.
Buralarda: çok miktarda otel, restoran, kafe ve barlar yapılmış. Bölgede gece canlılık başlar ve günün ilk ışıklarına kadar sürer.
Gündüzleri ise, buradan adalara ve diğer limanlara tekne turları düzenleniyor. Silieman şehri: önemli bir ticaret ve konut alanı. Malta’nın en modern otelleri burada.
San Giljan: günümüzde resimlere konu olabilecek güzellikteki koyunda restoranların sıralandığı bir yer. Mutlaka görmenizi öneririm.
Paceville; Burası, tam bir gece hayatı merkezi. Pek çok: bar, disko, sinema ve restoran bulunuyor.
MARSAXLOKK
Marsaxlokk: Malta’nın en büyük koyudur. Koyun sularında ve limanda: birçok balıkçı teknesi görebilirsiniz. Ayrıca: teknelerin başındaki balıkçılar da, ilginç bir görüntü oluşturuyor.
Burada: hemen su kenarında: balıkçı restoranları var. Hemen deniz kıyısında: güzel bir öğle veya akşam yemeği yiyebilirsiniz.
Burada: her gün Pazar kuruluyor. Bu pazarda: özellikle, masa örtüleri ve danteller satılıyor, ilginizi çekebilir.
Bölgenin güzelliği: sonradan yapılan, enerji santralı nedeniyle bozulmuş.
GHAR DALAM MAĞARASI
Ghar Dalam: bir mağara. Burada bir müze var. Müzede: yörede çıkarılan buluntular sergileniyor. Müze: her gün, saat: 09.00-17.00 arasında açık.
Mağara: kalker kaya kütlelerinden oluşmuş. Derinliği: 144 metre. Bu mağara: batıdaki mağaralara bağlanıyor. Bölgenin en büyük özelliği: Buzul Çağından kalan kalıntılar. Bunlar: yüzbinlerce yılda oluşan fosiller. Cüce filler, su aygırları, küçük memeliler, kuşlar.
Fosiller: Malta’nın bir zamanlar: su ve bitki örtüsü bakımından, ne kadar zengin olduğunu gösteriyor. Burada: adanın, zamanında Avrupa kıtasına bağlı olduğu da anlaşılıyor.
Çakıl taşı tabakasının üzerinde: 18.000 yıl öncesine kadar uzanan ve geyik tabakası olarak isimlendirilen, katman bulunuyor. Kültürel tabaka olarak bilinen en üst katman ise: 10.000 yıl öncesine uzanıyor. Bu tabaka: Adada yaşayan ilk insanların izlerini taşıyor.
Evet, buradaki müze muhteşem. Müzede: binlerce canlı türüne ait örnekler sergileniyor.
HAGAR QİM VE MNAJDRA
UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır.
Burada bulunan Mnajdra’da : Neolitik Çağ kalıntıları bulunuyor. Bu buluntuların bulunduğu yere: giriş ücretli, her gün açık. Buraya gitmek için: Hagar Qim’den başlayan: 500 metrelik dik bir patikadan inmek gerekiyor.
Burada: 2 tapınak var. Bunların yapım tarihleri: MÖ.3400 yıllarına kadar uzanıyor. Burası: Malta’nın en iyi korunmuş SİT alanıdır.
Bu tapınak yapılarının sütun ve kirişleri: gerçekten görülmeye değer güzellikte. Tapınakların arka tarafındaki yamaca tırmanıp, bölgenin ne kadar büyük ve karmaşık olduğunu görebilirsiniz.
Ada: tam bir kuş cennetidir. Antik bir kertenkele türünü barındırıyor. Hagar Qim: sarp kayalıklar üzerinde bulunuyor. 1839 yılında keşfedilmiş.
Yapımında, yumuşak bir taş kullanıldığından: hava şartlarından, ciddi ölçüde etkilenmiştir.
Burada bulunan “şişman kadın” heykelcikleri: bu yapıların bereket tapınağı olarak kullanıldığını gösterir. Bu şişman kadın heykelcikleri: Valetta şehrindeki, Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.