İtalya Venedik Genel

venedik.maskeler.1
İtalya Venedik Genel

İtalya Venedik Genel: Kendinizi, bu şehirde kesinlikle bir rüya aleminde yaşıyor sanacaksınız.

Çünkü: gerçekten mimari ve yerleşim açısından: geçmişi bütünüyle yaşayan ve yaşatan bir şehir.

Bunun yanında: pahalı, turist o kadar çok ki, artık turistik reklamları kesmişler, turizmin şehri öldürdüğünü düşünüyorlar, bir anlamda da, doğa ve iklim şartları zaten pek fazla uzun olmayan bir süre sonra bu şehri ortadan kaldırabilir, bu yüzden, mutlaka gidin ve görün.

Doyumsuz bir güzellik, mutlaka gidin ve bu güzelliği yaşayın.

Yalnız: gerek aşırı yüksek fiyatlar ve gerekse bol bulunan yankesicilere dikkat.

Kaldığınız yerin mutlaka kartını alın, kaybolmak çok kolay, harita ile uğraşmayın, çünkü harita sizin kaybolmanızı önlemiyor, şehir karışık.

ULAŞIM

İtalya Venedik Genel: Bu şehirde: araç kullanmak yasak. Hatta: bisiklet kullanmak bile yasak. Ulaşım yalnızca: kanallar üzerinde hareket eden, su araçları ile yapılıyor.

HAVAALANI

İtalya Venedik Genel: Venedik’e tarifeli bir seferle uçuyorsanız: Venice Marco Polo Havaalanına inersiniz. Marco Polo Havaalanı: şehir merkezine, yaklaşık 13 km. ve 25 dakika uzaklıktadır. Hava alanından; yarım saatte bir kalkan otobüsler ( 5 numaralı otobüs) şehre ulaşmanın en kolay ve ucuz yoludur.

Ayrıca: tren veya taksi de kullanabilirsiniz. Bazı charter seferi yapan şirketler ve ucuz fiyatlı şirketler: Treviso havaalanını kullanırlar. Treviso, Venedik’in 30 km. kuzeyindedir. Venedik’e gitmeden önce, seyahat şirketinizle görüşüp, hangi havaalanına inileceğini sormanızda yarar var.

 

BELEDİYE OTOBÜSLERİ

Bunlar “ACTV” olarak işaretlenirler. Yazın: yarım saatte bir ve kışın ise, saatte bir havaalanından kalkıp: Piazzale Roma’ya kadar giderler. Havaalanı otobüsleri: “ATVO” hemen hemen aynı tarifeyle işler. İkisi de, pahalı değildir.

ACTV daha ucuzdur, ancak bagajınız varsa, biraz zorlanabilirsiniz. Piazzale Roma’ya varmak, yaklaşık 30 dakika sürer. Biletinizi varış terminalindeki ATVO bürosundan satın alabilirsiniz.

İtalya Venedik Genel Tekneler

TEKNELER

Cooperativa San Marco motorları, bütün yıl boyunca havaalanı ile Venedik merkezi arasında sefer yapıyor. Fiyat: 40 Euro’dur ve vaporetto bağlantılı ATVO seferlerinin iki katıdır. Gene de pahalı sayılmaz. Eğer vaporetto kalabalık ve bagajınız çoksa ekstra ücret ödemeye değer.

Havaalanı binasının hemen önünden: 04.45’ten gece yarısına kadar, saatte bir motor kalkar. Ticari kanal taksileri (matoscafi) çok pahalıdır.

Bitişik olarak inşa edilmiş olan Ponte Della Ferrova demiryolu köprüsü ve Ponte Della Liberta karayolu köprüsü: anakaradan, Venedik’e bağlantı sağlar.

Eğer, şehre otomobil ile geldiyseniz: arabanızı: Pıazalle Roma Meydanındaki otoparka bırakmak zorundasınız. Otobüsle geldiyseniz de aynı meydanda inip, otelinize, Büyük Kanal üzerinden ulaşabilirsiniz.

Demiryolu ile Venedik’e geldiyseniz: Pıazzale Roma’nın karşı kıyısında bulunan istasyonda inip, yolunuza yine Büyük Kanal üzerinden devam edebilirsiniz.

1801-1846 yılları arasında inşa edilen demiryolu köprüsü: 3601 metre iken, 1931-1932 yılları arasında yapılan onarımlar ile, uzunluğu: 4070 metreye çıkarılmıştır.

Büyük Kanal’a ulaşımınızı, önce bir bilet alarak “Vaporetto”larla (1.Nolu) sağlayabilirsiniz. Ayrıca: aceleniz varsa, “motoscafi”leri tercih edebilirsiniz. Motoscafiler, küçük kanallarda da ulaşımı sağlar.

Gondollar; daha çok çevre gezileri için tercih edilir.

Gondollara binmeden önce, güzergah, fiyat, süre konusunda gondolcu ile anlaşma yapmalısınız. Şehirde ise, yürüyerek dolaşmak çok kolay ve Venedik’i tanımanın en iyi yoludur.

Evet, şehir içinde, ulaşım konusunda mümkün olduğunca yürümeye çalışın.

Hem ara sokakların tadına varmak hem de vaporetto fiyatlarının el yakması bunun için yeterli sebeplerdir. Tabii, yorucu bir günün ardından, San Marco Meydanından, tren garına kadar yürümek, haritada göründüğü kadar kolay değil.

Motorlar için ve 72 saatlik abonman kartlar mevcut. Bu kartlar: aldığınız andan itibaren, bahsedilen saate kadar tüm motorlarda geçerli. (Havaalanı motoru hariç)

Bu kartın fiyatı 10 Euro. Bununla: sürekli olarak her motora ücretsiz binebiliyorsunuz.

 

KONAKLAMA:

Venedik’te: Lido Bölgesinde konaklamak mümkün. Burada göreceğiniz 4 yıldızlı oteller inanın bizim ülkemizdeki

2 yıldızlı otellere eşdeğer personel ve işletmeciliğe sahip. Kahvaltıda: genellikle: bal ve bol bol domuz jambon bulacaksınız. Üstelik: çay niyetine verdikleri de, berbat. Yani: sakın beklentileriniz çok olmasın.

Eski Venedik merkezinde ise, oteller çok pahalı imiş. Buradaki tüm binalarda, hala yaşam devam ediyor. Yaşayanlar da, evlerin aile içinde, kuşaktan kuşağa geçmesiyle sahip olmuşlar. Yoksa, bu evlere, binalara para yetmeyeceği, metre karesinin 1 milyon Euro olduğu söyleniyor.

Dolayısı ile, eskiden kont, dük ve soylu olarak yaşayanların torunları buralarda şimdi oturuyorlar. Aslında: çok bunaltıcı bir atmosfer var.

Muhteşem nem bir yandan. Üstelik: yazın kanalların kokusu rezalet. Dolayısı ile merkezde kalmamak bir kayıp değil gibi.

Şehir çok pahalı. Eğer gece konaklayacaksanız, yarım saat uzaklıktaki: Trivignano’da yarı fiyatına kalınması tavsiye edilir.

 

 

NEREDE YENİR

San Marco çevresinde: hiçbir Venediklinin denemeyi bile düşünemeyeceği kadar pahalı turist restoranları dolu. Şehrin en pahalı ve gözde restoranları: Dorsoduro, San Polo, Santa Croce bölgelerinde ve San Marco’nun karşı yakasında bulunur.

Kabaca ristorante kelimesi yüksek kalite ve pahalı bir servis demektir.

Trattoria; küçük ve sıcak aile işletmelerini, osteria ise basit bir atmosferde sunulan sade yiyecekleri ifade eder.

Ama her sınıf, kendi içinde çeşitlilik gösterebilir. O yüzden, en doğrusu: mönüye ve fiyatlara göre karar vermenizdir. Fiyatlar, kalitenin göstergesi değildir. Pahalı bir restoran, güzel yemekler sunabilir ama daha çok mekan için para ödemiş olursunuz.

San Marco civarındaki restoranların çoğunda, sabit bir ücret karşılığında, sınırlı bir listeden üç veya dört çeşit yiyecek seçebileceğiniz mönü turistico sunulur.

A la carte fiyatları ile kıyasladığınızda, daha ucuz bir seçenek olarak görünse de, turistik mönüde porsiyonlar çok küçüktür ve yemek seçenekleri sınırlıdır.

Eğer bütçeniz kısıtlı ise, en iyisi pizzanın yanı sıra geleneksel balık ve et yemeklerinin de sunulduğu bir pizzeria bulmanızdır.

İtalyan restoranları: yemek mönülerini ve fiyatlarını cama asmak ya da kapı önünde sergilemek zorundadırlar. Bu da, içeriye girmeden önce, fikir sahibi olmanızı sağlar.

Kanunen bütün restoran ve barlar: KDV’nin de dahil olduğunu gösteren yazar kasa fişi vermek zorundadırlar. Restoranların büyük bir bölümü: % 10 veya % 15 servis ücreti alır.

Bu yüzden: bahşiş vermenize gerek kalmaz. Ancak emin değilseniz yine de sorun.

Öğün saatleri: öğlenden 14.30 veya 15.00’e kadar ve akşam 19.30’dan 22.00’ye kadardır.

NE YENİR

Venedikliler, güne piccola colazione ile başlarlar. Bu genellikle: bir kahve ve yanında hamur işi veya kuruvasandan oluşur.

Bu tip bir kahvaltı için: en iyi yer, bir caffedir. Herhangi bir barda, masaya oturarak yiyeceğiniz şeylerin fiyatının, barda ayakta durarak yemekten iki kat daha fazla olacağını unutmayın.

Kahvaltınızı bir otelde yapıyorsanız, İngiliz ya da Amerikan tarzı açık büfeler bulabilirsiniz. Öğlenleri atıştırmak için: yanınıza alıp götürebileceğiniz sıcak ve soğuk yiyecekler sunan, ayaküstü barları tercih edin.

Uzun yemekler için, öğle ve akşam yemeklerinde, genellikle dört çeşit yemek seçeneği vardır.

APERATİFLER

Tranttoriaların zeytinyağı ile süsleyip sundukları vejateryan aperatifler: balıklı ya da etli aperatifler denemeye değerdir. Yerel aperatifler arasında en popüler olanlar şunlardır: vejateryanlar için: carciofi (enginar), sarde in saor (kuşüzümü ve kuru üzümle birlikte terbiye edilmiş sardalye ve soğan); üzerine limon ve zeytinyağı gezdirilmiş jumbo karides, ahtapot, midye ve kalamardan oluşan frutti di mare (karışık deniz ürünleri), bazen makarnanın yanında ikram edilerek primi piatti adını alan, ama genellikle beyaz şarap sosuyla sunulan vongole veya caparozzoli veya cozze (midye).

Etli aperatifler arasında: mayonezle servis edilen ince dilimlenmiş biftek (carpaccio), incirle (fichi) birlikte çok lezzetli olan prosciutto crudo con melone (kavunlu jambon), affetteri veya baharatlı salsicce (şarküteri ve salam tarzı sucuk) bulunur.

GİRİŞ YEMEĞİ:

Primo piatto makarna, risotto veya çorbadır. Kuzeye doğru, makarnanın yerini pirinç alır ve risotto Venedik’in klasik yemeği olarak görülür.

Pirinç, genellikle taze sebze veya deniz ürünleriyle pişirilir. Venedik’in en meşhur makarna yemeği: bigoli in salsa’dır.

Bu yemek: hamsi veya sardalya sosunda pişirilen eriştedir. Bunun yanında: zuppa di pesce denilen balık çorbası da güzeldir.

ANA YEMEK

En popüler et yemeği: fegato alla venezianadır. Yani: soğanlı dana ciğeri. Salatalarda ise, ana malzeme olarak: rucola (roka) ve radicchio (hindiba) kullanılır.

TATLILAR

Tatlı seçenekleri oldukça azdır. Gelato (dondurma) ile çikolata, kahve, krema veya tatlı mascarpone peyniri ve kaynakla yapılan tiramisu en bilinenlerdir. Bir kadeh tatlı şarap yanında tatlı bisküvi veya bademli kek ikram edilir. Bu bir Venedik geleneği.

Evet, sonuç olarak, bu deniz kentinde, doğal olarak önerilecek en iyi yemek balık olacaktır. Ama fiyatlar da, özellikle turistlerin yoğun olduğu meydanlarda (St. Marco civarında) bulunan lokantalarda, turistiktir.

Ancak, ara sokaklardaki restoranlarda daha ucuz yerler bulmak mümkündür. Balığınızı sipariş vermeden önce, sizin için hazırlanacak balığı görmenizde fayda var. Hesabı ödemeden önce de, mutlaka kontrol edin.

Grand Kanal kenarında oturup, bol zeytinyağlı pizza margarita yiyebilirsiniz.

Venedik’te yemek ne çok özel ne de ucuz. Ana yemekler: 7 Euro’dan başlıyor. Pizza: bir kişi için biraz büyükçe gelebilir. Ama salata alacaksanız, menüdeki ya da vitrindeki resimlere aldanmayın. 7.5 Euro ödediğiniz: marul, domates ve mozarella için gelen mamul: 7 parça mozarella peyniri, 7-8 dilim domates ve 3 küçük marul yaprağı

oluyor. O yüzden, verdiğiniz siparişin ne büyüklükte geleceğini sormanızda yarar var.

Ülkemizde de tanınan: tiramisu isimli tatlı, Venedik’e özgü bir tatlı. Ama; bunu burada yiyip yememek konusunda size bir şey söylemek istemiyorum, çünkü: sanırım biz tadına baktığımızda, asıl yerini mi bulamadık bilmiyorum, pek hoş değildi tat.

 

İÇECEKLER

Birçok restoranda, ev yapımı açık şarap bulabilirsiniz. Bunlar: çeyrek, yarım veya 1 litrelik sürahilerde servis edilir ve seçkin şaraplar kadar iyidir. Şehrin kafelerinde en çok içilen iki içki: Veneto dışında nadir bulunabilen ve köpüklü bir beyaz şarap olan prosecco ve campari, şarap ile maden suyunun karışımından yapılan karışımdır. 

Campari ve Punt e Mes gibi serinleticiler: soda ve limonla sunulur. Bira sevenler: Nastro Azzuro içebilirler. Bu bira: Kuzey Avrupa biraları kadar sert değildir ve buzul servis edilir.

Alkolsüz içecekler ise: köpüklü sıcak çikolata ve buzlu çay. Venedik’in musluk suyu içilebilir. Şehrin çeşitli yerlerindeki çeşmelerden çekinmeden su içebilirsiniz. Musluk suyunun içilemez olduğu yerlerde, yazı bulunur.

İtalya Venedik Genel

GENEL

Venedik genel; Venedik’in diğer adı da: Serrennissima (huzurlu)’dur. Bunun sebebi: tüm sosyal ve politik yaşamın kanunlarla belirlenmiş olmasıdır. Adalet: en önemsenen kuraldır. Örneğin: hakimler, hiçbir kulübe, partiye ve benzeri kuruluşa üye olamaz, hatta yakınlık bile kuramazlar. Venedik: bir şehir devleti iken, sembolü: kılıç ve kanunların yer aldığı bir kitaptır.

Kanunların, bu kadar önemsenmesinin sebebi: kentin, Ortaçağ sonlarında başlayan ve tamamen ticaret üzerine kurulu olan yaşamıdır. Kent: güvenli bir liman olarak kurulmuştur. Özellikle: Doğu’dan gelen mallar (kumaş, değerli taş ve madenler, halılar, baharatlar vs.) buradan; burjuva ve aristokrat ailelere dağıtılmıştır.

Dolayısı ile, uluslar arası ticaretin yapıldığı bir şehir devletinin kanunlarının çok sıkı uygulanıyor alması, tüccarların bu güvenli ortamı tercih etmesini sağlamıştır.

Venedik: Adriyatik’in mücevheridir. Bu bölgede: kesintisiz 1100 yıl boyunca, bağımsız bir imparatorluk ve cumhuriyet olarak, idari yapısıyla günümüze kadar gelmiş ve bu özellikleri nedeniyle, araştırmacıların ilgisini çekmiştir.

9’ncu yüzyılda, çoğu Avrupa şehri, surların arkasına gizlenirken, Venedik, kendi lagununun korumasından çıkmış ve dünyaya açılmayı başarmıştır. Doğu ile batının bu sentezi: ne tamamıyla Avrupalı ve ne de tamamıyla İtalyan olabilmiştir. Kentin dört bir yanında: Bizans izleri ve egzotik Asya etkisi görülür.

Belli bir uzaklıktan bakıldığında, şehir:

Adriyatik Denizinin üzerinde yüzüyormuş gibi görünen, zarif ve gösterişli evleriyle, bir masal diyarını andırır. Şehrin dar sokaklarında (cali) yürüyüp, kanalları boyunca dolaşmaya başladığınızda, asırlar boyu sanatçıları ve gezginleri kendisine hayran bırakan zarif ve egzotik, bir o kadar da romantik mimariden gözünüzü alamazsınız.

Dünya üzerindeki büyük şehirler, otoyolları ve yüksek bina bloklarını bir yara izi gibi taşırken, Venedik, modernite tarafından lekelenmeden, bundan 300 yıl önceki parlak devirlerindeki halini, günümüze kadar taşımış ve hala korumaktadır.

AZİZ MARCOS:

Aziz Marcos’un naşı, MS.829 yılında, Venedik’e getirildiğinde: Dükler Sarayının yanına, bir şapel inşa edildi. Bu ilk: San Marco Bazilikası idi. Azizin simgesi: kanatlı aslan, şehrin sembolü oldu.

MARCO POLO:

Venedik’in en ünlü vatandaşı: Marco Polo. 13’ncü yüzyılda: Avrupa’nın gözlerini, egzotik Asya gizemine çevirmişti.

Zamanımızın bazı bilim adamları: hikayesinin gerçekçiliği konusunda şüpheler dile getirse de; Marco Polo:20 yıl süresince, Moğol İmparatoru Kubilay Han’a hizmet etmişti. Ayrıca: Çin’de özgürce gezmesine izin verilen ilk Batılıdır.

Çin’den döndüğünde: efsaneye göre, hikayelerine kimse inanmamış, kıyafetinin dikiş yerlerine sakladığı mücevherleri ortaya çıkarınca, haklı olduğu anlaşılmıştı.

MÜZELERE GİRİŞ:

Müzelere giriş için tek tek para vermek yerine: “Musei Civici Veneziani” müzelerinden herhangi birinden, “Museum Pass” alın. Çünkü: her müzenin girişi 3-5 euro iken, bu kartı kullanarak, 13 müzeye, 10 Euro karşılığında girebiliyorsunuz.

KUMARHANE:

Venedik’in resmi kumarhanesi, bahar ve yaz aylarında Lido’da açılır ve yılın geri kalan bölümlerinde, Büyük Kanal’daki Palazzo Vendramin Calergi’ye taşınır.

Sabahın ilk ışıklarına kadar: rulet, bakara ve 21 oynamak mümkün. Kumar oynanan odalara giriş yapabilmek için pasaportunuzu yanınızda bulundurmanız şart. Erkeklerin ceket giymesi ve kravat takması şarttır.

DÜNYANIN EN ÇOK İNTİHAR EDİLEN YERİ ;

Evet: bunun sebebini, şehri görünce hemen anlıyorsunuz. Ömrünüzde göreceğiniz en hüzünlü, en tekinsiz atmosfere sahip yer. Güzel olmasına güzel de, geçmişte çok görkemli olan, şimdiyse, çoktan ölmüş ve ağır ağır yürüyen bir güzelliğin kalıntısı. İnsana: gerçek dışı bir his veriyor, masallardan çıkmış gibi.

Her köşesi: son derece estetik, koca bir açık hava müzesi ve inanılmayacak kadar çok görülecek şeyi var. Ama: nemli. Çürümüşlüğün hakim olduğu, tuhaf, tekinsiz bir yer aynı zamanda. Normal yaşam da göremiyorsunuz.

Şehir, yalnızca turistler için ayakta gibi. Onlar da günden güne, kemirip kirletiyorlar şehri. Sakın yalnız başınıza gitmeyin, şehir, iki katı hüzün veriyor insana o zaman.

 

COĞRAFYA:

İtalya Venedik Genel: Venedik, Kuzey İtalya’nın doğusunda ve Adriyatik Denizinin kuzey batı ucunda bulunuyor. Karaya: 4 km. uzunluğunda: kara ve demiryolu köprüsü ile bağlanıyor. Şehir: 50 km. uzunluğunda, bir hilal şeklindeki lagünde bulunan takımada gurubu üzerinde uzanıyor.

Büyük Venedik: deniz seviyesinin 1 metre üzerindeki, 118 adacıkta kurulmuş. Binaları; sıkışmış kil tabakasına çakılan, milyonlarca karaçam kazığı ile desteklenmiştir.

Kent: 170 kanal ve yaklaşık 600’den fazla köprü ile, bir labirenti andırır. Kanallar: lagünü çevreleyen kumluk bölgelerden (lido) geçerek, iç taraflara ilerleyen üç derin suyolundan gelen Adriyatik denizi sularıyla dolar.

 

ADRİYATİK DENİZİ

Deniz her zaman Venedik’in varlığı ile birlikte anılır. Çamurlu, sığ lagün gibi denizin kendisi de, şehrin bir parçası olarak kabul edilir.

Deniz seviyesinin yükselmesiyle; yer altı su seviyesinin düşmesi sonucunda oluşan çökme yüzünden, Venedik, her kış giderek daha çok su baskınına maruz kalmaktadır.

Uzmanlar: önlem alınmadığı takdirde, Venedik’in 22’nci yüzyılda, sular altında kalacağı uyarısında bulunmaktadırlar.

Ne var ki, kent sakinleri; Venedik’in, varlığını borçlu olduğu lagünün, ekolojik dengesinin bozulacağı gerekçesiyle, Londra’daki Thimes Nehri’nde olduğu gibi, su bentleri yapılması projesine karşı gelmektedirler.

 

ŞEHİRLE ANLAŞMAK

Venedik’in ziyaretçileri: şehrin özel koşullarına hazırlıklı olmalıdırlar. Şehir hakkını vererek gezebilmek için; sokakların zorluğuna katlanmak (trafik gürültüsünden uzak yürümek keyifli olsa da) ve kanallar üzerindeki pek çok köprüyü tırmanmak gerekir.

Burası: aşırı yükle gezilebilecek bir yer değildir. Bagajlarınızı, kalabalık sokaklardan ve köprülerden geçirerek otelinize taşımak zorunda kalabilirsiniz.

Yürümekten yorgun düştüğünüzde: vaporetto’ya (deniz otobüsü) binebilirsiniz. Ana vaporetto güzergahları: Büyük Kanal üzerinde sefer yapar.

Fakat: bu sistemle; Venedik lagününün en uzak köşelerine kadar gidebilirsiniz. Lido Sahilleri ve rengarenk boyalı evleri bulunan: Barano Adasından, duvardan duvara cam ürünlerinin sergilendiği ve cam üretim alanlarının bulunduğu: Murano Adasına ve Torcello Adasındaki tuz ovalarının üzerinde kurulu sevimli katedrale kadar.

 

TURİZM

Venedik’te her yıl, yaklaşık 12 milyon turist, en az bir gününü geçiriyormuş. Bu güne kadar tespit edilen, bir günlük turist rakamı: 150.000 dir.

Turist sayısının bu kadar çok olması ve her şeyin deniz yolu ile taşınması nedeniyle, buradaki fiyatlar, İtalya’ya nazaran yüzde 10 daha pahalıdır. Venedik’te turizm: hem en önemli gelir kaynağı ve hem de en büyük düşman olarak görülüyor. Bu yeni bir şey değil. “Venedik’te Ölüm” romanında, Thomas Mann, şehri “yarı peri masalı, yarı turist tuzağı” diye tarif etmektedir.

Venedik’te turiste doygunluk artık yüzlerinden okunuyor. Nitelik, turizm reklamları da yapmıyorlar artık. Turizm ile birlikte: sanayi ve tarım geliri de yüksekmiş. Gerçekten de, her yer yemyeşil ve ekili. Çok verimli bir toprağı var. Mussolini burada, toprakların büyük bir kısmını bataklıkları kurutarak verimli tarlalar haline getirmiş. Hala, bu olaydan Mussolini’nin yaptığı en iyi şeyler diye anlatıyorlarmış.

Turistler, kendilerini kazıklanmış hissederler. Benzerleriyle karşılaştırıldığında, otel fiyatları burada hayli yüksektir. Vaporettolarda ve Piazza San Marco çevresindeki restoranlarda; Venediklilerin ödediklerinden daha fazla hesap ödeyeceksiniz. Yiyecek ve içeceklere, hayli şişirilmiş fiyatlar ödemek zorunda kalacaksınız.

Bu: yalnızca turistlerin sıkıntısı değil. Yazın şehir o kadar kalabalık oluyor ki; Piazza San Morco civarındaki dar sokaklarda yürümek imkansız hale geliyor. Tek yönlü yaya trafiği, bir zorunluluk haline geliyor.

Venedikliler: turist akını karşısında: o kadar mağdur olmuşlar ki: şehrin alt yapısı yetersiz kalınca: ziyaretçilerin şehre girişine günlük kota uygulamak veya otel rezervasyonu olmayan ziyaretçilerin girişinden ücret alınması gibi kenti korumaya yönelik önlemler tartışılmaya başlanmış.

 

KALABALIKTAN UZAK DURMAK

Ek masraflar ve harcayabileceğiniz çaba, bu göz alıcı hazinenin keşfi için ödeyeceğiniz küçük bir bedeldir. Eğer: San Marco Meydanının dışına çıkarsanız, sakin ve büyüleyici civar semtlerde; Venediklilerin Venedik’ini bulabilirsiniz.  İlgi çekici dükkanlar, uygun fiyatlı güzel restoranlar, kafeler ve şarap barları var.

Ama, elbette dünyanın en güzel meydanı olan San Marco’nun muhteşem Bazilikası ve görkemli Palazzo Ducale’nin (Dükler Sarayı) güzelliği tartışılmaz. Sezonun en yoğun olduğu dönemlerde bile: günün erken ya da geç saatlerinde, izdihamla karşılaşmadan buraları gezebilirsiniz.

 

VENEDİKLİLER

Venedik şehri: en parlak dönemlerinde: 200.000 nüfusa sahipti. Cumhuriyetin sonlarında: 90.000’e düşen bu rakam, halen 65.000 civarındadır. Yaşlı nüfusun yoğunlukta olduğu Venedik, artık anakarada bulunan “Mestre” adı verilen yeni şehre doğru kaymaktadır.

Bu göç: şehirde kiralık evlerin çok az ve satın alınamayacak kadar pahalı olmasından kaynaklanır. Venedikte’ki binaların restorasyon masrafları: ana karada bulunan: Mestre Banliyösündeki evlerin değerinden, neredeyse iki katı daha fazladır. Özellikle: genç kuşak Venedikliler, Mestre’de oturup; Venedik’e çalışmaya gelip gitmektedirler.

Venedikliler, ziyaretçilere karşı misafirperverdirler. Şehirlerinin kıymeti konusunda da duyarlıdırlar. Hem İtalyanca ve hem de Venedik diyalektiyle yazılmış tabelalar yüzünden; kanal ve bölge isimleri konusunda karışıklık yaşamak mümkündür.

Bu yüzden: Venedik’te kaybolabilirsiniz. Adres soracak olursanız: “Kısa yolu mu, güzel yolu mu tercih edersiniz?” karşılığını alabilirsiniz. Ama, aslında: Venedik’te, güzel olmayan bir yola rastlamak da mümkün değildir.

İKLİM

Venedik’te, ısı sonbahar ve ilkbahar aylarında 15 derece civarındadır. Kış mevsimi ise oldukça soğuk geçer. Venedik’te yaz mevsimi çok sıcak değildir. Kasım ve Mart ayları arasında, seller ve Adriyatik’ten esen rüzgarlar nedeniyle: Venedik serin ve nemli olur. Mayıs ayında, Adriyatik’ten esen kuvvetli rüzgarlar (bora) sırasında, deniz seviyesi yarım metre kadar yükselir.

Yani: St. Marco Meydanına gondol ile girmeniz mümkündür. Bu iklim hareketi, önemli ölçüde erozyona sebep olduğu gibi binalara da zarar verir. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında hava boğucu olabilir. Rahat bir uyku uyuyabilmek için, yılın bu aylarında klima şarttır.

Evet, bu güzel şehre: özellikle, Şubat ayında gidilmeli. Çünkü: Şubat ayında, karnaval düzenleniyor. İlk başta: karşınıza çıkan, maskeli gençlerden korkabilirsiniz. Ama, caddeye doğru yürüdüğünüzde, herkesin maskeli olduğunu göreceksiniz.

Hemen bir koşu gidin ve maske alın ve sizde eğlenceye ortak olun. Çünkü, maskeli gezdiğinizde, hiçbir yabancılık çekmesiniz. Zaten, amaç da budur. Sınıf ve ırk ayrımını kaldırmak. Ama, inanın çok eğlenirsiniz. Bunun dışında: Eylül ayında film festivali var.

Venedik’te Mayıs ayı, Türkiye’ye göre daha sıcak olur diye bekleyebilirsiniz. Ancak: yanınızda mutlaka kalın üst giysileri bulunması şart.

Bu arada: kıyafet çok önemli. Özellikle: yağmur yağdığında su geçirmeyen bir ayakkabınız olması şart. Çünkü: bol yağmur yağan bir yer. Ayrıca: sakın iklime aldanmayın, yanınızda mutlaka biraz kalınca üst giysileri götürün. 

 

VENEDİKLİ SANATÇILAR

Jacopo Bellini: (1400-1470);

Bellini ve oğulları Giovanni ve Gentile, 15’nci yüzyılda Serenissima’da yeni bir dönem başlatmışlardır. Venedik’in Yüksek Rönesansı, genç yaşta ölmesine rağmen, Accademia’da sergilenen “Fırtına” adlı eserinde büyük dehası görülen Giorgione ile başlamıştır.

Vittore Carpaccio: (1445-1526);

Ardında şehri detaylı şekilde betimlediği resimler ve Azize Ursula’nın hayatına dair anlaşılmadık bir dizi anlatımcı resim bırakmıştır.

Tiziano: (1490-1576);

Döneminin en büyük ressamı kabul edilir. Resimleri: Avrupa’nın büyük müzelerinde sergilenmesine rağmen, Venedik’te çok az eseri bulunur.

İlk başyapıtlarından biri olan “Meryem’in Göğe Çıkışı”, Frari kilisesindeki altarın üzerindedir.

Jacopo Tintoretto (1518-1594):

Sessiz ve dindar olan bu sanatçı, Venedik’in dışına bir kez çıkmıştır. Birçok çalışması:Venedik’te kalmıştır. Scuola di San Rocco ve mensup olduğu Madonna dell’Orto Kilisesindeki resimleri dehasını yansıtır.

Paolo Veronese (1528-1588):

Resimleriyle süslenmiş bir kilise vardır. San Sebastiano. Birçok çalışması, Accademia’dadır.

Antonio Canaletto: (1697-1768);

Venedik konulu resimleriyle ünlüdür. İngiliz sanat hamisi Josef Smith’in eserlerini, yurt dışına satması nedeniyle, Venedik’te sadece 3 resmi kalmıştır.

Giovanni Battista Tiepolo (1696-1770);

Venedik’in en iyi dekoratif ressamlarından biridir. Scuola Grande dei Camini’nin üst salon tavanını; 9 muhteşem resim ile bezemiştir.

 

VENEDİK ASLANLARI

Barışçı, oyunca ya da savaşçı olsun, aslan motifi Venedik’te birçok resim, heykel ve resimli el yazmasında hakim unsurdur.

San Marco ve Castello bölgelerinde daha yoğun olmak üzere aslanlar, birçok binayı, köprüyü ve balkonu süsler. Oturan aslan, devletin azametini, yürüyen aslan ise Venedik’in sömürgeleri üzerindeki hakimiyetini temsil eder.

Aziz Marcos Aslanı; barışın simgesidir ve savaş zamanlarında defteri kapalı bir şekilde tasvir edilir. (Örneğin: Arsenal’in giriş kapısındaki takta). Az sayıda aslan ise, pençesinde kılıç taşır.

Napolyon’un kuvvetleri: aslanların bu sembolik değerleri nedeniyle birçoğunu tahrip etmişlerdir. Bu nedenle: Dükler Sarayının Gotik Kapısındaki gibi bazı aslanlar: röpradüksiyondur.

venedik.alışveriş.vitrin.1
Venedik alışveriş

ALIŞVERİŞ

Venedik, hediyelik eşya almak için en uygun şehirlerden biri. San Marco Meydanına ulaşan ara sokaklar: cam eşya ve maske satan rengarenk dükkanlarla dolu. Murano ve Brano’da, dünyanın en kaliteli camlarının yapıldığı bir gerçek. Ancak: seramik maskeleri de es geçmeyin. Oralara kadar gitmişken, bir maske alın ve salonunuzun duvarına asın.

Venedik’te tatmin edici bir alışverişin sırrı: gerçek hazinelerin saklı olduğu dükkanlar ile, turist tuzaklarını birbirinden ayırmaktır.

Pahalı mağazalar (mücevher, cam işi, deri vb.) Piazza San Marco ve çevresindeki sokaklarda yoğunlaşıyor. Bu bölge, aynı zamanda yapışkan satıcıların turistlere pahalı hediyelikler satmaya çalıştığı dükkanlarla doludur.

Turist yoğunluğundan uzak alışveriş için: Ca’ d’Oro’nun arkasında, tren istasyonundan çıkan Strada Nuova boyunca uzanan mağazalara bakmanızı öneririm.

Giudecca’da, Zathare arkasındaki Dorsudora’da ve Frezzeria’da zanaatkarların atölyelerinden pazarlıkla alışveriş yapabilirsiniz. Moda dünyasına göz atmak için, kaliteli butikleriyle ünlü Mercerie alışveriş merkezine gidebilirsiniz. John Evelyn 1645 yılında burası için: “Dünyanın en nefis caddesi” demiştir.

CAM ÜRÜNLERİ:

Venedik cam ürünleri kaliteli ve son derece pahalıdır. Bir o kadar da kırılgandır. Dikkatli olun. Murano’daki atölyelerdeki fiyatlar, Venedik’teki dükkanlara göre, daha pahalıdır. Ancak, ücretsiz tanıtım gösterileri ve adaya taşıma hizmeti sunarlar. Nakliye gerektiren hediyelikler seçerseniz, kırılgan olanları tercih etmeyin. Ayrıca, nakliye ücretini ve sigorta bedelini mutlaka sorun.

DANTEL İŞLERİ:

Geleneksel usullerle dokunan girift dantel işlerini görmek için en güzel yer: Burano’daki küçük müzedir. Gerçek danteller muhteşemdir, ancak fiyatları yüksektir. Daha az kaliteli ve makine işleri, yerel el yapımı dantellerin yerine geçmiştir. Burano’yu ziyaret etmeye zamanınız yoksa, San Marco civarında, modern röprodüksiyonları ve geleneksel modellerin taklitlerini bulabilirsiniz.

EBRULU KAĞIT ÜRÜNLER:

İtalya Venedik Genel: Venedik, legotaria olarak bilinen, ebrulu kağıtları ve ciltciliğiyle de ünlüdür. Bu kağıtlarla ciltlenmiş kitaplar çok popülerdir. Ayrıca evrak sahteciliğine karşı bir önlem olarak, çeşitli dökümanların arka planı olarak da kullanılmıştır. Günümüzde daha çok resim albümü, defter, kutlama kartları yapımında kullanılmaktadır.

VERGİLER:

İtalya Venedik Genel: Yüzde 19’lara kadar çıkabilen katma değer vergisi fiyatlara dahildir. Avrupa Birliği dışındaki ülkelerden gelenler: tek bir alışverişte 180 Euro ve daha fazlasını ödedikleri takdirde, katma değer vergisini geri alabiliyorlar.

Bu nedenle, yaptığınız tüm alışverişlerde fatura isteyin ve Avrupa Birliği ülkelerine başka gezi yapacaksanız, son ülkeye kadar bu faturaları saklayın. Turistlere vergisiz satış teklif eden dükkanlara bakın. Çünkü genellikle vergiyi fiyattan düşerler.

 

MASKELER

İtalya Venedik Genel: Maskelerin çıkış noktası veba hastalığı olmuş. 1348 yılında yaşanan veba salgını, nüfusun neredeyse yarısının ölmesine neden olmuş. İşte o dönemlerdeki giyim tarzı da bu salgından etkilenmiş.

İnsanların birçoğu hastalıklı görüntülerini ve yara-berelerini gizlemek için pelerinler, uzun eldivenler ve maskelerle, hiçbir yerlerini göstermeyecek şekilde giyinmeye başlamışlar. İşte hüzünlü bir ifadeye sahip olan maskeler, bu veba salgını dönemini sembolize ediyormuş.

Bundan yaklaşık 200 yıl sonra ise Venedik Cumhuriyetinin en şaşalı ve sefaya düşkün dönemlerinde de maske kullanımı yeniden yaygınlaşmış.

Ancak, bu kez amaç farklı. Bu sefahat dönemi, devleti çöküntüye götürürken, bu gidişi tersine çevirecek hiçbir şey yapılmadığı gibi, kumarhaneler, genelevler ve insanların bolca zaman ve para harcadıkları, bu tür merkezler, gayet iyi iş yapıyorlarmış.

Genel gidişat bu kadar kötüyken, aynı safahatı sürdürmek yüz gerektireceğinden; yine maskeler devreye girmiş. Yani, bu kez, insanların zevk-ü sefa merkezlerine gittiklerini gizlemek için. Pis pis sırıtanlar, mutlu maskeler, bu sefa dönemini simgeliyormuş.

 

GONDOL

İtalya Venedik Genel: Gondol kelimesi, muhtemelen “Cymbulo (küçük kayık)” kelimesinden gelmektedir. Bu küçük. Asimetrik, alt kısmı düzce olan kayık, bir kişi tarafından, o da ayakta olarak kullanılır. Gondolculuk: babadan oğula geçen bir meslektir.

Genellikle: boyu 4 veya 5 metre, genişliği ise 1 metre civarındadır. İlk gondollar: 13’ncü yüzyıl sonlarında ortaya çıkmıştır. Ama; kimin fikridir bilinmez.

1562 yılında çıkan yasa ile, tüm gondolların siyah renge boyanması zorunlu hale getirilmiştir.

Veba gelip te ölümler başladığında, cesetleri gondollarla taşımışlar ve o günden beri, matemin rengi olan siyaha boyanmış tüm gondollar.

Evet: San Marco Meydanının bittiği yerde, Belediyenin işlettiği gondollar var. Normalde: bu gondolların 45 dakikalık turu, 120 Euro ve 6 kişi biniyor.

Tanıdığınız veya tanımadığınız kişilerle, bu gondollara kişi başı 20 Euro vererek binebilirsiniz. Ayrıca: gondolcular, şarkı da söylüyorlar. Yani: tam bir romantizm yaşanıyor.

 

EĞLENCE HAYATI

İtalya Venedik Genel; Kültürel etkinlik arayan ziyaretçiler: Venedik’te hayal kırıklığı yaşamazlar. Yıl boyunca, kentte klasik müzik konserleri, operalar, tiyatrolar, sergiler ve festivaller eksik olmaz.

Venedik’te yaş ortalaması 45 olduğu için gece kulüpleri ve barlar daha azdır. Gecenin geç saatlerinde eğlence hayatı piyano barlarında, San Marco civarındaki tarihi kafelerde ve şık otel barlarında yoğunlaşır. Bacari denilen Venedik’e özgü geleneksel barlar, özellikle görülmeye değerdir.

 

KARNAVAL VE FESTİVALLER

İtalya Venedik Genel: Venedik’in daha çok maskeleri ile ünlü bir karnavalı var. Bu aslında: dini bir kutlama imiş. Şubat ayında: “Karem” yani büyük perhiz öncesi (paskalyadan 40 gün önce): pazar, pazartesi, salı (perhiz öncesi üç etli gün) eğlenceler düzenleniyor. Eğlenceler: Çarşamba günü doruğa ulaşarak sonlanıyor.

Katolik dünyasında: önem verilen bu kutlamalar, karnaval geleneğinin devamıdır.

Venedik karnavalı ile özdeşmiş olan siyah pelerinler, üç boynuzlu şapkalar, beyaz masklar ve diğer kıyafetler; 18’nci yüzyılda ortaya çıkan cammedia dell’arte’ye dayanır. Cumhuriyetin sürüklediği yıkılış döneminin son yüzyılında, karnaval altı aya uzatılmıştı.

Venedikliler, Aralık’tan Haziran’a kadar, bu kostümleri giyerlerdi. Tanınmayı imkansız kılan kıyafetler sayesinde halk ile aristokratlar karışıyor, evliler rahatlıkla aşk maceraları peşinden koşuyor ve her türden hafif suç, rahatlıkla işleniyordu.

Bu dönemde: günlük yaşam kuralları kalkar, eğlence hat safhaya çıkar. Bu karnavallarda sosyal statülere bağlı kalmamak ve sınıf farklarını ortadan kaldırmak için maske takma geleneği, Venedik’te hala sürüyor.

Ayrıca: tarihi kıyafetler giyiyorlar, dükler, düşesler gibi oluyorlar. Kutlama her yerde yapılıyor ama, yalnızca Venedik’te maske takılıyormuş. Sokak tiyatrocuları: utandıklarından maske ile dolaşırlarmış.

Ancak, işler o kadar çığırından çıkmıştı ki, sonunda Karnaval yasaklandı. 1979 yılından itibaren Şubat/Mart aylarında tekrar kutlanmaya başlanan Karnaval, artık daha kontrollüdür. Sokak partileri, maskeli balolar, gösteriler ve Avrupa’nın her yerinden buraya akın eden turistlerle şehir canlılık kazanır.

Bu tip bir çekim merkezi olmasının dışında, iki yılda bir çağdaş sanatçıların bir araya geldiği “bienal” ile, bir de film festivali var.

 

VENEDİK TEHLİKEDE

1966 yılında yaşanan sel felaketinin ardından; şehirde bulunan sanat eserlerinin ve yapıların restorasyonu amacıyla yerel ve uluslar arası organizasyonlar kurulur.

O tarihlerde: Porto Marghera sanayi kompleksinin, lagün sularından milyonlarca varil su çekmesi nedeniyle; şehir batma tehlikesi geçirir. Bu problem çözülür, ancak şehirde giderek büyüyen diğer sorunlar günümüzde hala çözüm beklemektedir.

Kış aylarında oluşan: acqua alta (su yükselmesi): tehlikenin belirtilerinden yalnızca biridir.

MOSES (Musa) sistemi su taşkın duvarları inşa edilmeye başlanmış. 2011 yılında bitirilmesi planlanan sistem; çevresel etkilerinin göz ardı edildiği kısa dönemli bir çözüm olarak düşünülüyor.

Yani: özetle ve sonuç olarak; en kısa zamanda Venedik şehrini görün, yoksa gelecekte Venedik kalmayacak galiba.

 

İtalya Venedik Gezi Planı

büyük kanal.çok güzel bir resim.1
İtalya Venedik Gezi Planı

İtalya Venedik Gezi Planı; 

Venedik en kalabalık sezonunda bile: palazzoları, kanalları ve lagünleriyle, hayal dünyasından size bir şeyler sunar. Kışın su baskınlarında, Karnaval zamanı yapılan muzipliklerde ya da yazın, turistler kalabalıklar halinde geldiklerinde, Venedik rüyası, tam bir kabusa dönüşebilir.

Böyle anlarda: soluk alacak zaman bulamasınız. Ancak: bir zamanlar: ünlü Casanova’nın sık uğradığı bir kafeye veya 400 yıl önceki halinden farksız, sessiz bir sokağa rastlayabilirsiniz. Venedik’te en büyük ödül; otomobillerin yokluğu. Şehirde: trafik keşmekeşinden uzak, egzos dumanı solumadan dolaşmak, gerçekten az bulunur bir keyif.

Büyük kanaldan uzakta: kemerli bir köprüde duvarları yalayan suların sesini ya da uzaktan beliren bir gondolun hışırtısını duyacaksınız. Bunlar harincinde: herhangi bir gürültü duyamassınız.

Venedik’i görmeyi: sakın bir güne sığdırmayı düşünmeyin ve planlamayın, Avare avare dolaşmaya ve şehrin gizli köşelerini keşfetmeye zamanınız yoksa; yalnızca Piazza San Marco’dan (San Markro Meydanı): biraz daha fazlasını görebilir ve Venedik’in kendisine özgü cazibesini anlayamazsınız.

Yönünüzü tayin ederken: Büyük Kanal’ı referans alın. Bu şekilde: şehri bölerek gezmelisiniz.
1. Güneydoğu (San Marco ve Castello)
2. Güneybatı (Dorsoduro)
3. Kuzeydoğu (Cannaregio)
4. Kuzeybatı (San Polo ve Santa Croce)
5. Büyük Kanal.
6. Adalar

Şehri gezmenizi kolaylaştırmak için: işlek caddelerdeki binaların duvarlarında: Rialto, Piazza Roma, Piazza San Marco, Accademia, ACTV (vaporetto) ve traghetto (feribot) iskelesi gibi: turistlerin özellikle ilgisini çeken yerler, tabelalarla gösterilmiş.

GÜNEYDOĞU (SAN MARCO VE CASTELLO)


Burada gezilecek yerler


1. Piazza San Marco (San Marco Meydanı),
2. Campanile di San Marco (Çan Kulesi),
3. Torre Dell’Orologio (Saat Kulesi),
4. Procuratie Vecchie ve Procuratie Nuove binaları (buralardaki: Caffe Quadri, San Geminiamo Kilisesi, Filorian Cafe),
5. Piazzetta Dei Leoncini (Piazzetta Meydanı),
6. Basilica di San Marco (San Marco Bazilikası),
7. Musoe Marciano (Quadriga Atları, Pala D’oro Altar Panaso),
8. Palazzo Ducale (Dükler Sarayı),
9. Ponte dei Sospiri (Ahlar Köprüsü),
10. Biblioteca Nazionale Marciana ve Giardinetti Reali (Ulusal Kütüphane Binası), Arkeoloji Müzesi, Sanat Tarihi Müzesi.

Çevrede Gezilecek yerler


1. San Zaccaria,
2. Santo Stefano
3. Santa Maria Formosa,
4. Scuola di San Giorgio delgi Schiavoni.

 

GÜNEYBATI (Dorsoduro)

San Marco’dan başlayarak, Büyük Kanal’ın her iki cephesini de kapsayan bölgedir.
Doğu kıyısı: Punta della Doganı.
Batı kıyısı: Rio Nuovo-Rio Forcari.


Doğu Bölgesi


Sessiz bir bölge. Pek çok restoran ve mağaza var. 3 önemli sanat koleksiyonu var. Üniversite bu bölgede.
1. Academia.
a. Galleria dell’Accademia (Accademia galerisi)
2. Palazzo Venier dei Leoni.
a. Collezione Peggy Guggenhaim.

3. La Salute (Santa Marie dele Salute) kilisesi.
4. Dogana di Mare(Gümrük Binası)
5. Zattere(kayıkhane)
6. Squero di San Trovaso(tekne tamir edilen yer)
7. Üniversite bölgesi.
a. San Barnaba Kilisesi.
b. Campo Santa Margherita Meydanı.
c. Santa Margherita kilisesi.
d. Chiesa dei Carmini kilisesi.

 

KUZEYDOĞU (Canneregio)

1. Ghetto (Yahudi Gettosu)
2. Campo di Ghetto. (Rehinci Pazarı)
3. Museo Ebraico (Yahudi Müzesi)

 

KUZEYBATI (San Polo ve Santa Croce)

Büyük Kanal’ın: sol yakasının kuzey yarısı.
1. Frai
a. Santa Maria Gloriosa dei Frai kilisesi.
2. Scuola Grande di San Rocco (resim sergisi)
3. Casa di Carlo Goldoni(ev)
4. Rialto pazarları.
5. Ponte di Railto (Rialto köprüsü)
6. Campo San Polo.(meydanı)
a. San Polo Kilisesi.

venedik.kanal.gondol.1
İtalya Venedik Gezi Planı Büyük Kanal

BÜYÜK KANAL

1. Fondaco dei Turchi’ye doğru olan yakada gezinti.
a. Palazzo Vendramin-Calergi.

Kanalın sağ yakasında:
b. Fondaco dei Turchi (Türk Hanı) Venedik Doğa Tarihi Müzesi.
c. Ca’Pesaro. (Modern Sanatlar Müzesi.)
d. Museo d’Arte Oriental (Doğu Sanatları Müzesi)
e. Ca’ d’Oro (Altın ev)

2. Rialto Civarında gezinti.
a. Ca’ da Mosto evi.
b. Ponte di Rialto köprüsü.
c. Loredan ve Farsetti Plazzoları. (Belediye Sarayı)
d. Bernardo Plazzo.
e. Balbi Plazzo
f. Ca’Forcari Plazzo
g. Giustinian Plazzo
h. Ca’ Rezzonico. (Museo del Settecento) Venedik Müzesi.

3. Ponte dell’Accademia’ya doğru gezinti.
a. Palazzo Grassi. (Kültür Merkezi)
b. Ponte dell’Accademia (Accademia köprüsü)
c. Palazzo Cavalli Franchetti.
d. Plazzi Barbaro

4. Ca’ Dario’ya doğru gezinti.
a. Plaza Barbarigo.
b. Plaza Venier dei Leoni.
c. Ca’ Dario plaza.

 
ADALAR

1. San Giorgio Maggiore adası.
a. Palladio kilisesi.

2. San Michele adası. (mezarlık)
3. Murano adası.
Cam üretim atölyeleri ve fabrikaları.
Museo del Vetro (Cam Müzesi)
Museo Vetrario Moderno (Modern ve Çağdaş Cam Müzesi)
Campo San Donato: Santi Maria e Donato kilisesi.

4. Burano adası.
a. Piazza Gallupi: Scuola dei Merletti (Dantel okulu)
b. San Martino kilisesi.

5. San Francesco del Deserto adası.
Manastır.

6. Torcello:
a. Santa Maria dell’Assunta Katedrali.
b. Ponte del Diavolo köprüsü.
c. Museo dell’Estuario (Haliç Müzesi)
d. Santa Forca kilisesi.

7. Lido:
a. Santa Maria Elisabetta kilisesi.
b. Hotel des Bains.

venedik.kanallar.gondollor.1
İtalya Venedik Gezi Planı

Evet: bu liste içinden, gezmek istediklerinizi seçerek, kendinize uygun bir gezi planı hazırlayabilirsiniz. Venedik: elinizde harita olsa bile, rahatlıkla kaybolabileceğiniz bir şehir. Bunu unutmamak gerek.

Çünkü: pek düzenli bir şehir değil. Yapmanız gereken tek şey: gittiğimiz her bölgede, özellikle uzaktan görülebilen bazı yapıları, nirengi noktası olarak belirlemek ve ona göre dolaşmak veya hiç olmadı: gideceğiniz yeri sormak ve özellikle yanınızda mutlaka otel yani kaldığınız yerin kartvizitini bulundurmayı sakın ihmal etmeyin.

Son bir uyarı: bol yürümeniz gerekecek rahat ayakkabılar alın ama aldığınız ayakkabı sakın su geçirmesin, çünkü bu şehirde bol yağmur yağıyor ve yağmur yağdığında ayakkabılarınızın su geçirmiyor olması çok önemli.

Venedik şehri genel özellikleriyle ilgili yazım için.

 

İtalya Venedik San Marco ve Castello

venedik.piazza san marco.3. saat kulesi.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello

 

Evet, burası turistlerin çoğunun ilk uğrak yeridir. Burada: San Marco Bazilikası dikkat çekiyor. Kente gelen günübirlik turistlerin, neredeyse tek gördükleri yer. Buraya kaldığınız yerden: vaporette denilen küçük gemiler ile ulaşmanız mümkün.

Bizde; Venedik kent gezimize, buradan başlayacağız. Yani: önce San Marco Meydanı ve yakın çevresini gezeceğiz.
Burası: avuç içi kadar bir yer. Yürüyerek rahatlıkla gezebileceksiniz. San Marco Meydanı ve Meydanın çevresi. Bugünkü gezi planımız burası.

venedik.piazza san marco.4.meydan üstten
İtalya Venedik San Marco Piazza San Marco

PİAZZA SAN MARCO (SAN MARKO MEYDANI) 


Evet: Venedik’in ana meydanı. Yani: Venedik’in merkezidir. Tüm önemli ofisler burada ve 19’ncu yüzyıldan bu yana “başpiskoposluk” da burada bulunuyor. Ayrıca: Venedik Festivalleri burada düzenleniyor.

Buraya: bol miktarda güvercin var. Yani: St. Marco meydanına varır varmaz, sizi bir güvercin ordusu karşılayacak. Turist gurupları geldiğinde, bu güvercinlere yem atıyorlar ve güvercinler bu yemlere üşüşünce, ortaya değişik görüntüler çıkıyor.

Söylendiğine göre: Venedik’e ilk güvercinler: Kıbrıslı tüccarlar tarafından, Venedik Dükü’nün karısına hediye edilmek üzere getirilmiş. Bu tarihten sonra da, giderek çoğalarak bu meydanın bir parçası olmuşlar.

Belki dikkatinizi çekecektir, buradaki güvercinler asla uçmuyorlar, yürüyerek dolaşıyorlar. Avrupa’da güvercinlerin yürüyerek dolaştıkları tek yer.

Meydanın uzunluğu: 175 metre ve genişliği ise 82 metredir. Meydanın geçmişi: 9’ncu yüzyıla dayanmaktadır. O zamanlar meydan, düklerin aldıkları kararları açıkladıkları: Markus Kilisesinin önündeki küçük bir alandı. Yani, aslında içinde kanallar geçen bir kilise bahçesiymiş. Ancak: 12 ve 13’ncü yüzyıllarda yapılan değişiklikler sonrası: şehrin dini ve siyasi merkezi haline gelmiş.

Meydanda:

Venedik Cumhuriyetinin gücünün zirvesindeyken, görülmeye değer taklar kurulurmuş. Bunlardan: bir tanesi, “Gentile Bellini”nin “Accademia”da sergilenen ünlü resmine de konu olmuş.

Orayı ziyaret ettiğinizde, özellikle bu muhteşem resmi mutlaka görmelisiniz. Cenevizlilere veya Osmanlılara karşı zafer kazanmış komutanlar: savaştan döndüklerinde, Bazilikanın önünde, onların şerefine törenler düzenlenir ve ziyaretler verilirmiş.

Seyyar satıcılar, o zamanda, bugünkü gibi: şekerleme ve yiyecek satarlarmış. Arkadların altındaki şık dükkanlar: asırlardır Venediklileri ve yabancıları, kendine çekmektedir.

Bütün tantanasına, itiş kakışına rağmen Meydan: günümüzde de bir uygarlık merkezi olmayı sürdürmektedir. Napoleon’un, Piazza San Marco için: “Avrupa’nın Salonu” dediği söylenir. Dünyada: bu kadar zarif orantılara sahip, üç tarafı revaklı, muhteşem heykellerle çevrelenmiş ( bu heykellerin çoğu: 16 ve 17’nci yüzyıllardan kalmadır), trafiğe tamamen kapalı başka bir meydan yok.

Evet:

Meydan, aslında: trapezoid (yamuk) şeklindedir. Düzensiz döşenmiş, meydanı zemini, Bazilikaya doğru hafif eğimlidir. Meydana: 250 yıldan daha uzun süre önce döşenen trakit (volkanik kaya) taşlar, en eskisi 13’ncü yüzyıla ait olan beş-altı kat döşemenin üstünde bulunuyor.

Girişte: iki granit sütun var. Bunlar: 1125 yılında, Doğu’dan çalınıp kaçırılarak getirilmiş ve 1172 yılında, buraya yerleştirilmiş. Bunların buraya dikilmesinde mimar: Rialto Köprüsünün de ilk mimarı olan Niccola Starantonia’dır.

O zamandan, günümüze kadar, yerlerinden hiç oynatılmamışlar. Burada: üçüncü bir sütün daha varmış, ama o sütun geçmişte sulara gömülmüş ve yerine yenisi konmamış.

venedik,san marco.sütun üstü aslanı.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello

Sütunlardan birinin üstünde: Venedik’in koruyucu azizi: Aziz Theodoros bulunuyor. St.Theodora; yeni kurulmuş Doğu Roma İmparatorluğuna bağlı bir kraliçedir. Yalnız: bu eski, daha sonra Aziz Marcos’un naaşı çalınarak buraya getirilince, kendin koruyucu azizi Aziz Marcos olmuş.

Dikkat ediyor musunuz; çalınma kelimesini ne kadar çok kullanmak zorunda kalıyorum. Yalnız: burada unutulmaması gereken bir husus daha var, Osmanlı Padişahları, bir dönem, “ taş parçaları” olarak tabir ettikleri birçok antik kalıntıyı, bizzat Avrupalılara hediye etmişler. Bunu da unutmamak gerek.

 

Evet: gezimize devam ediyoruz.

Diğer sütunların üzerinde: şehirde bulunan pek çok taş aslanın, en tuhaf görünüşlüsü olan, dört ayaklı melez bir “khimaira” (Yunan mitolojisinde; aslan başı) bulunuyor. Bu aslanı, en net görebileceğiniz yer ise: Dükler Sarayının Balkonudur. Aslında: bu aslanın, orijinal hali bilinmiyormuş. Ama: Doğu kökenli ve 2200 yıllık olduğu tahmin ediliyormuş.

venedik.meydandaki iki sütun.1
İtalya Venedik Piazza San Marco Günümüzde

Günümüzde:

Turist kalabalıklarıyla dolup taşan sütunların arasındaki alan: 15’nci yüzyıldan 18’nci yüzyılın ortalarına kadar: suçluların idam edildiği bir meydan olarak kullanılmış. Suçlular işkence görüp, sal üzerinde yakılır ve sonra ise ata bağlanarak, sokaklarda sürüklenip, daha sonra bu sütunların arasında ölüme terk edilirmiş.

Ne medeniyet ama? Ayrıca buraya dair anlatılan bazı hikayeler var. Bunlardan bir tanesi: bir fırıncının oğlu olan Pietro Faziol (Il Pietro)’dur.

Bir asili öldürdüğü için ölüm cezasına çarptırılır. Cezanın infazından sonra, Pietro Faziol’un suçsuz olduğu anlaşılınca, anısına iki adet gaz lambası yakılmıştır.

Diğer hikaye ise: Carmagnola Kontudur. O’da hainlikle suçlanmış, suçsuzluğu ise daha sonra yani cezalandırıldıktan sonra anlaşılmıştır.

venedik.çan kulesi.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Campanile di san Marco

CAMPANİLE Dİ SAN MARCO (Çan Kulesi) 

venedik.çan kulesi.2
İtalya Venedik San Marco ve Castello Campanile di san Marco


Hemen meydanın köşesinde bulunuyor. Venedik’e gidip de bu kuleye çıkmadan, Venedik’i tepeden görmeden sakın şehri terk etmeyin. Evet, burası: Venedik’in en yüksek yapısıdır. San Marko Çan Kulesi. Her gün açıktır.

Asansöre binerek, 100 metre boyundaki bu yapıya çıkın ve Piazza ile şehrin nefes kesen manzarasını izleyin. Bazilikanın egzotik kubbeleri, Büyük Kanalın ağzındaki Dorsoduro’nun kama biçimli burnu ve adadaki San Giorgio Maggiore Kilisesinin muhteşem manzarası, ayaklarınızın altında uzanacak.

Aynı zamanda: tarihi şehrin pişmiş topraktan yapılmış çatı kiremitlerini de göreceksiniz.

Evet: bu kule, zamanında: deniz feneri, atış kulesi ve çan kulesi olarak kullanılmış. Ünlü Alman Goethe: günümüzden 200 yıl önce, denizi ilk kez görmek üzere buraya geldiğinde de, manzara, bugünkü manzaranın aynısı idi.

Hatta: söylenenlere göre: 400 yıl önce; Galileo’nun yeni teleskopunu göstermek üzere, dükü buraya çıkardığında dahi manzara aynıymış. Ancak: burada baktığınızda, yine de, tek bir kanal bile göremeyeceksiniz.

venedik.çan kulesi.5
İtalya Venedik San Marco ve Castello

Şehrin, en iyi bilinen sembolü olan kulenin orijinali: günümüzde ayakta değil. Orijinal kule: 14 Temmuz 1902 tarihinde: Piazza’nın üzerine yıkılmış. Ancak: kule, o zamanlar, o kadar çok sallanıyormuş ki, herkes yıkılacağının farkında imiş.

Venedik’te, tarih boyunca pek çok çan kulesi yıkılmış. Bu yüzden: çan kulelerinin çevresine yaklaşmak yasak hale getirilmiş.

Alınan önlemler sayesinde, kule yıkılınca, kimse zarar görmemiş. Kulenin yıkılış anı görüntülenememiş olsa da: şehirde, bu anı gösteren sahte kartpostallar satılıyor, dikkatinizi çekecektir.

venedik.çan kulesi.4
İtalya Venedik San Marco ve Castello Şehir Konseyi

Şehir konseyi

Vakit kaybetmeden çan kulesini “olduğu yere olduğu şekilde” yeniden inşa etmeye karar verir. Orijinal kulenin yapılışından tam 1000 yıl sonra; 25 Nisan 1912 tarihinde, daha hafif bir forma sahip olan yeni kule, dünyanın pek çok yerinden Venedik hayranlarının bu projeye sağladığı maddi kaynaklar sayesinde: yeniden, törenle açılmış.

Venedik’te ki pek çok kule gibi: bu kulede, yana yatmaya başlamış.

venedik.san marko meydanı. saat kulesi.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Torre Dell’Orologio

TORRE DELL’OROLOGİO (Saat Kulesi)

Meydanın köşesinde bulunuyor. Çan kulesinin hemen karşısındadır. Çan ve saat kuleleri, karşılıklı köşelerdedir.

Biraz önce söz ettiğim Campanile: Piazza’nın tek çan kulesi değil. Torre Dell’Orologio: bir saat kulesidir. Muhteşem bir “Zodyak” saati var. Arap ve Romen rakamları ile, saati gösteriyor. Ve de, evet, bu saat: tam 500 yıldır çalışıyormuş.

Ocak ayında kutlanan: Epifanya ve Mayıs ayında kutlanan İsa’nın Göğe Çıkışı haftası boyunca, üç Müneccim Kral figürü ile borazan çalan bir melek; her saat başında ortaya çıkarak, yaldızlı Madonna’yı selamladıktan sonra: törensel bir şekilde, onun çevresinde dönerek gözden kaybolurlar.

Saat kulesinin üzerinde bulunan: 2 bronz insan (Mağribi) figürü, ellerindeki büyük çekici: çan’a vurur. Efsaneye göre: bu figürleri okşamak, kişilere yıl boyunca cinsel güç verirmiş. Ayrıca: Venedikliler, 19’ncu yüzyılda, bu çekiçlerden birinin, bir ustaya vurarak kulenin tepesinden fırlattığına inanıyorlar.

Kim bilir, belki de bu heykeller; söylentinin doğruluğunu sınamak isteyen binlerce ziyaretçinin sergilediği küstah davranışın öcünü almışlardır.

 

PROCURATİE VECCHİE VE PROCURATİE NUOVE

PROCURATİE VECCHİE


Saat kulesinin hemen yanındadır. Meydanın bir yanı boyunca uzanıyor. Burası: bir konuttur. Sestierelerin idaresinden sorumlu resmi görevliler olan: San Marco Vekilleri için, 16’ncı yüzyılda inşa edilmiş.

Buranın altında: Venedik’in en ünlü iki kafesinden biri var. Bir tanesi: Caffe Quadri.

venedik. piazza san marco.kafeler.
İtalya Venedik San Marco ve Castello Caffe Quadri

CAFFE QUADRİ

19’ncu yüzyılda: Avusturya işgali sırasında, Avusturyalıların uğrak yeri olan bir kafe.

SAN GEMİNİAMO KİLİSESİ

Eskiden, Meydanın, Bazilikasının karşısına düşen, en uzak köşede bulunurdu. Napoleon; 1807 yılında; meydanın iki yanını birbirine bağlayan “Ala Napoleonica “ (Napolyonun kanadı) olarak bilinen kanala, yer açılması için, kiliseyi yıktırmış.

Kanadın ön cephesinde: Roma İmparatorlarının heykelleri var. Napolyon’un heykeli için düşünülmüş olan merkez niş: günümüzde, nedense boş bırakılmış.

PROCURATİE NUOVE

Procurative Vecchie’nin karşısındadır. Yani: meydanın öbür yanı boyunca uzanıyor. Çan kulesinin yanında.

Bu konutlar: 1582 ve 1640 yılları arasında inşa edilmişler. Napolyon tarafından, kraliyet sarayı olarak kullanılmışlar. Günümüzde: bu binanın büyük bölümü ile yakınındaki: Ala Napoleonica: Mouse Correr’e tahsis edilmiş.

Procuratie Nuove’nin alt katında: meydanın, “Cafe Quadri”ye bakan tarafında: “Piazza”nın diğer ünlü kafesi olan: “Florian” bulunuyor
venedik.piazza san marco.5.kafeler

FLORİAN CAFE

1720 yılında açılmış. 19’ncu yüzyılın ortalarından kalma, etkileyici bir iç mekana sahip. Dünyada, aralıksız işleyen, en eski kafe olduğu söyleniyor. Meydanın ve İtalya’nın en eski kahvehanesi olan burası; pek çok yazar, şair ve müzisyenin buluşma yeriydi.

Goothe, Thomas Mann, Marcel Proust, Hemingway ve Twain gibi pek çok ünlü kişi, kahve içmeye buraya gelirlermiş. Hatta: Richard Wagmer, Guiseppe Verdi ile karşılaşmamak için, meydanın diğer yanındaki “Cafe Lavena”na gidermiş.

venedik.piazza san morco.güzel bir resim.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Piazzetta Dei Leoncini

PİAZZETTA DEİ LEONCİNİ (Piazzetta Meydanı) 

Bazilikaya yüzünüzü dönün, sağ yanınızda kalıyor. Çan kulesinin arkasında, Dükler Sarayının önünde kalan meydan.

Heykeller ve sütunlar: günümüzdeki Lübnan bölgesinden, o yıllarda çalınarak getirilmiş. Sütunlar arasındaki boşluk: kamu infazları (idam) için kullanılmış. Heykeller ise: iki küçük mermer aslan heykelinin ve bunların arkasında kalan meydan; Piazzetta Dei Leoncini.

venedik.piazzeta meydanı.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Piazzetta Dei Leoncini

Bazilikanın; Piazzetti’ye bakan yanında:Venedik Cumhuriyetinin, 1848-1849 yılları arasında hüküm süren lideri Daniele Manin’in mezarı var.

Manin: Avusturya işgaline son verilmesinin ardından; ailesiyle birlikte onurlandırılmış. Venedik tarihinde, hiçbir düke, bu kadar görkemli bir yer ayrılmamış olması dikkat çekici.

venedik.san marko bazilikası.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco

BASİLİCA Dİ SAN MARCO (San Marco Bazilikası) 

Meydanın ön bölümünde, Dükler Sarayının hemen yanında, saat kulesinin bitişiğinde. Muhteşem görünümü olan bir sanat eseri yapı. Cumhuriyetin devlet kilisesidir.

Evet, burası Doğu ile Batının muhteşem bir sentezi. Aziz Marcos Bazilikası. Her gün açıktır. Ancak: diğer Venedik Kiliselerine olduğu gibi, buraya da, kısa şortla girilmesine izin verilmiyorlar. Omuzlar ve sırtın örtülü olmasını istiyorlar.

Diz hizasında şort giymek serbest. Evet, buraya girmeyi düşünürseniz ki, mutlaka girin, kıyafetiniz uygun olmalı. Kıyafet yanında: yanınızda çanta bulunmasına da izin vermiyorlar. Çantalarınızı: Calle San Basso’da bulunan “Ateneo San Basso”ya bırakabilirsiniz. Burası: zarif bir kutsal mabettir.

Evet: gezimize devam ediyoruz. Bazilika hakkında bilgi vermek istiyorum. Zemini: eğimli ve düzensizdir. İç mekanda ve dış cephede kullanılan tarzların bileşimi, birbirinden tamamen farklı boyutlara sahip, beş alçak kubbesi var. Bu kubbelerin her biri, diğerinden farklıdır. Yapının: 500 sütunu ve bir mücevheri andıran zarafeti gerçekten göz alıcı.

Evet, bu kilisenin yapım hikayesi ne geçelim.

828 yılında, Mısır’ın İskenderiye kentinden, Venedikli iki tüccarın getirdiği: İsa’nın 12 havarisinden biri olan St.Marco’ya ait naaş (vücut parçaları): kente bir onur kazandırır. Naaş: efsaneye göre, Müslüman gümrük görevlilerinin dokunmamak için sıkı kontrol etmedikleri, domuz eti sevkiyatı sırasında, domuz etlerinin arasına saklanarak, Venedik’e getirilir.

Naaş: önce, St.Thedora Kilisesinde muhafaza edilir. Dük Giustiniano Partecipazio; Venedik’e ve St.Marco’ya yakışır bir kilise yapılmasına karar verirse de, onun bu isteği kardeşi Giovanni Partecipazio tarafından projelendirilir ve 832 yılında binanın inşaatı, 883 yılında ise dekorasyonu tamamlanır.

Ancak: 976 yılında çıkan bir ayaklanmada, Dükler Sarayı yanar ve alevler bitişiğindeki kiliseye de oldukça zarar verir. Kilisenin restorasyonu ise, 1000 yılına doğru Pitro Orseola tarafından yapılır. Daha sonra Dük Domenico Contarini, mevcut kilisenin güzel olmadığına karar verir ve yıktırır. 1063 yılında, yetenekli öğrencilere bir proje yaptırır ve yapılan bu projeyi hayata geçirtir.

Kilise: 1073 yılında tamamlanır. Yapı; plan olarak Bizans mimarisinde, bir dönem sıkça uygulanan Yunan Haçı (yani artı işareti şeklinde) planındadır. Dört eşit kolun, her biri bir koridor ve kolların kesişiminde oluşmuş bir orta açıklık; planın esasını oluşturur. Her kol ve orta açıklık, birer kubbe ile örtülüdür.

Kubbeler: pandantifler yardımıyla ayaklara ve sütunlara otururlar. Yapının içinde: kubbe içleri, pandantifler, kemer ve tonozlar, dışta ise ön cephede yer alan kemer alınlıkları mozaikler tekniği ile resimlenmiştir.

Resimlerde: İncil’de yer alan özellikle Hz. İsa’nın hayatı ve mucizeleri ile, St. Marco’nun hayatıyla ilgili konular işlenmiştir. Ayrıca: dekoratif amaçlı olarak bitki motifleri de, özellikle kemerlerde görülür. St. Marco Kilisesi: Bizans Mimarisine öykülenerek planlanmış olmasına rağmen, her dönemde getirilen birçok parça ile Gotik, İslam ve Rönesans üsluplarının özelliklerini de taşır.

1204 yılında, Osmanlı’ya karşı güç oluşturmak üzere İstanbul’a gelen haçlı ordusu, şehri yağmalar.
venedik.piazza san marco. bazilika içi.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco

Bizans devletinin, bir dönem yıkılmasına da sebep olurlar. Bu orduyu oluşturanlardan bir gurubu da Venediklilerdir. Yağmaladıkları sayısız eser arasında: bronz 4 at heykeli ve Doğu Roma ve Batı Roma İmparatorluklarının birliklerini sembolize eden “Tetrark” adlı; 4 figürden oluşan heykeller en bilinenleridir.

Bugün: St. Marco kilisesinin cephesinde bulunan bu heykellerden “Tetrark” heykelinin kırık bölümü, yakın zamanda kazılarda İstanbul’da ortaya çıkarılmış ve Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Oysa Venedik’te, bu heykelin ve daha birçoğunun nereden geldiği belli değil veya Suriye kökenli olduğu söylenir. Hem 4 at heykelinin ve hem de Tetrark heykelinin orjinalleri: St.Marco Kilisesi Müzesindedir.

Burası zamanla: düklerin taç giyme törenlerinin yapıldığı bir kutsal yer haline gelmiş. San Marco’nun: bir kılıçla silahlandırılmış kanatlı aslanı şehrin amblemi oldu. Basit bir sembol: sivil erdemleri, gücü ve cesareti temsil ediyordu.

Günümüzde gördüğünüz, bu Bazilika ise: 1063-1094 yılları arasında inşa edilmiş. Naaş; şimdi beyaz bir mermer mezarda bulunuyor.

venedik.piazza san marco.bazilika giriş kapısı.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco

Bunu takip eden;

300 yıl süresince: yapının dış cephesi, mermer kaplamalar ve süslemeler ile bezenmiş. Süslemeler olağanüstü derecede bol ve harikuladedir.

Bazilika: Yunan haçı şeklinde inşa edilmiş, soğan şeklindeki kubbesi, haçın kolları üzerine inşa edilen, farklı yükseklikteki küçük kubbeler tarafından desteklenmektedir. Zengin süslemeler: bazilikaya “altın kilise” unvanını kazandırmıştır.

Kilise yapısı: çok büyüktür. Yapıyı: beş büyük kemerli, beş devasa kubbe desteklemektedir. Ancak, bütün bu mimari özelliklerin yanında sıra dışı olarak; altın parıltılı mozaikler görülüyor. Her açıdan ışık yansıtan, bu görkemli efekti elde etmek için: bütün küçük kareler farklı yönlere bakıyor. Evet, bazilikanın üzerinde:8000 metre kare kaplama bulunuyor.

venedik.piazza san marco.bazilika. içi.1
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco

Yurt dışına yapılan seferlerden dönüldüğü zaman: elde edilen hazineler (altın, gümüş, cam ve diğer kıymetli malzeme parçaları) , San Marco’da, sanat eserlerine dönüştürülmüş, bu nedenle: duvarlar mermer ve değerli heykellerle, kalın bir tabaka ile kaplanmıştır.

Ön cephe: rengarenk mermer ve heykellerle donatılmış, beş adet büyük giriş kapısı ile delinmiştir. Bazilikanın: 12’nci yüzyıl taş döşemeleri oldukça süslüdür.

NARTEKS

Burası: katedralin girişindeki küçük sundurmadır. Kiliseyi gezmeye: buradan başlayın. Burada: muhteşem mozaikler sergileniyor. Sergilenen bu mozaikler: W.B. Yeats’ın şiirinde: “Tanrı’nın Kutsal Ateşi” olarak tarif edilmiş.

Bunlar bir araya getirildiği takdirde, 1 dönümlük bir alanı kaplayacakları söyleniyor. 13’ncü yüzyıldan kalma bu mozaikler de: Yaradılış, Nuh’un Efsanesi, Tufan gibi, Eski Ahit’ten sahneler betimlenmiş.

Yalnız bu mozaikleri: gün içinde belli saatlerde görmeniz mümkün. Bu saatleri, takip etmelisiniz. Çünkü: bunları görmeniz için, katedralin aydınlatılması gerekiyor. Bu da: günün belli saatlerinde yapılmakta. (ben gördüğümde: 11.30-12.30 arasında idi)

 

MUSOE MARCİANO

Evet, ana girişin hemen sağındaki orta giriş kapısı üzerinde; merdivenlerden yukarı çıktığınızda; burada bir müze var. Museo Marciano. Müze: Bazilika ile aynı saatlerde ziyarete açık.

Müzede, mutlaka görmenizi önereceğim eserler: ahşap San Marco Aslanı ve Pala d’Oro altar panosu (pano ile ilgili ayrıntılı bilgi aşağıda)

venedik.piazza san marco.7.atlar. 02
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco atları

SAN MARCO’NUN (QUADRİGA ATLARI) ATLARI

Burada sergilenen en büyük hazine ise; Cavalli di San Marco. Yani: San Marko’nun atları. MÖ.200 yılları civarında: Roma’da veya antik Yunanistan’da dökülmüş olan, bronz şaheserler: günümüze kadar kalmış. Yan yana dört at. Çok yer gezmişler, çok el değiştirmişler. Buyurun; atların elden ele gezintisine.

Bu dört atın: bir zamanlar: Roma’daki Traianus Kemeri’ni süslediğine inanılıyor. Heykel: daha sonra, İstanbul Hipodromuna dikilmiş. 1204 yılında ise, savaş ganimeti olarak: Dük Dandolo tarafından Venedik’e getirilmiş.

Yalnız: dikkat edin, birbirlerinden çalıyorlar, çünkü: Haçlı ordusunun, İstanbul’u yağmalaması sırasında çalınmış. Atlar: Venedik’e getirildiğinde, bir süre: Venedik Arsenali’ni (tersane) korumuşlar. Daha sonra: katedralin önüne yerleştirilmişler ve ünlü kanatlı aslan figürü gibi, uzun zaman şehrin simgesi olmuşlar.

venedik.piazza san marco.6.atlar
İtalya Venedik San Marco ve Castello Basilica Di San Marco Atları

Takip eden tarihi süreçte: 1797 yılında; atlar Napolyon tarafından Paris’e götürülmüş ve 13 yıl boyunca; Louvre Müzesinin yanındaki: Place du Carrousel’i süslemiş.

Daha sonra ise, Venedik şehrini kontrol altına alan Avusturyalılar tarafından, yeniden Venedik’e geri getirilmiş.

Atlar

I. Dünya Savaşında, İtalyan hükümeti tarafından Roma’ya götürülmeden önce: San Marco’da kalmışlar. II. Dünya Savaşında ise, tekrar yer değiştirmişler ve yakınlardaki bir kırsal alana konulmuşlar. Savaştan sonra ise, yine Bazilikaya getirilen atların; orijinali, hava kirliliğinin yarattığı korozyondan korunmak için; iç mekana taşınmış.

Bazilikanın içinde göreceğiniz, açık havada duran atlar: orijinal değil, kopya. Venedikliler, atların bir daha yer değiştirmesine izin vermeyeceklerine yemin etmişler.

Müzede: katedralin üst bölümünü çevreleyen galerinin muhteşem bir manzarası var. Ancak: bu bölüm, ziyaretçilere açık değil.

HAZİNELİK

Bazilikanın sağ kanadında, vaftizhanenin yanında: Tesoro di San Morca (hazinelik) bulunuyor. Burada: 4’ncü Haçlı Seferinde: İstanbul’dan yağmalanan şahaserler sergileniyor.

ALTAR

Hemen, Hazineliğin yakınında: 7 ve 8’nci yüzyıllara ait: İsa ve Meryem’in hayatlarından kesitlerin betimlendiği, kaymaktaşından, dört sütun üzerine yerleştirilmiş: Altar Magiore (yüksek altar) bulunuyor.

Burada: aydınlatılmış bir kafesin içinde: Aziz Markos’un, Mısır’dan çalınarak Venedik’e getirilen naşının kalıntılarının bulunduğu lahit var.

PALA D’ORO ALTAR PANOSU

Altar’ın hemen arkasında bulunuyor. Bu: Hıristiyanlık aleminin en değerli hazinelerinden biri. İncil’den, birçok sahnenin yer aldığı, altın ve mücevherlerle donatılmış: Pala d’Oro, yani Altın Pano.
12’nci yüzyılda: işlenmeye başlamış olan pano, zamanla dükler tarafından zenginleştirilerek ve daha da güzelleştirilerek, 14’ncü yüzyılın ortalarında, günümüzdeki görünümünü almış.

Muhteşem işlemelerle bezeli altın çatkısı; Venedik’in kraliyet mücevherlerine eşdeğer cevheri üzerinde taşıyor. Bunlar: 1300 inci, 400 lal taşı, 300 safir, 300 zümrüt, 90 ametist, 75 kırmızı yakut, 15 yakut, 4 topaz ve daha yüzlerce değerli taş.

Evet: bu muhteşem panoyu görmek için, uygun zaman seçmeniz gerek. Çünkü: yanı çok çok kalabalık oluyor. Kalabalıkta gezmek istemiyorsanız; sabah erkenden veya günlük tur gurupları dağıldıktan sonra, yani öğleden sonra, geç saatlerde, buraya gidin.

venedik dükler sarayı.1
PALAZZO DUCALE (DÜKLER SARAYI)

PALAZZO DUCALE (DÜKLER SARAYI)


Meydanın ön bölümünde, Bazilikanın hemen yanında, çan kulesinin bitişiğindedir. Burası, yani dükler sarayı: 900 yıl boyunca, Venedik İmparatorluğunun merkezi olmuş. Burada: çok büyük ve güzel odalar var. Ayrıca: buranın dekorasyonu: Tintoretto, Veronese gibi Venedikli ve diğer ünlü sanatçılar tarafından yapılmış.

Tarihi süreç içinde: burası: konsey ve mahkeme salonu, hapishane ve pek çok dükün ikameti olarak kullanılmış. Bazilika ile Kanal arasında kalıyor. Kanal yönünde.

Saray: 9’ncu yüzyılda: Bizans tarzında bir şato olarak inşa edilmiş. Yaklaşık: 500 yıl sonra, yapının büyük bölümü; Gotik tarzda yeniden inşa edilmiş. Cephesi: açık şeftali ve beyaz renklerde bezemelerle süslenmiş.

Evet: bu tuğla yapı: azametli ve büyüleyici bir görünüme sahiptir. Hatta: üç yangın geçirmiş ve bu yangınların verdiği ağır hasarlar nedeniyle; yüzyıllar içinde, neredeyse yeniden inşa edilmiş.

Sarayın: 15’nci yüzyıldan kalma ana kapısı: Porta della Carta (Kağıt Kapısı): geç dönem Gotik tarzda inşa edilmiş bir şaheserdir. Kapının: bu ismi (kağıt) almasının nedeni; dükün emirlerinin buraya asılması ve katiplerin, yakında bir yerde bulunmalarıdır.

Sol tarafa baktığınızda: kahverengi Tetrarchia figürlerini göreceksiniz. Bunlar: dört mağribi olarak da biliniyor. Figürlerin: Roma İmparatoru Diocletianus ve yanındaki yöneticileri olduğu sanılıyor. Ama; diğer yandan bunların: arkadaki duvardan girerek, Bazilika’nın hazinesini soymaya çalışan, dört Sarazen hırsızı temsil ettiği de söylenmekte.

Evet: gezimize devam ediyoruz.

Avluda: etkileyici tören merdivenleri var. Bu tören merdivenleri: Venedik’in deniz ve kara gücünü temsil eden, büyük Neptün ve Mars heykelleri buraya yerleştirildikten sonra: Scala dei Giganti adını almış. Yani: altın merdivendir. Merdiven: muhteşem altın sıva tonuz süslü ve adını bunlara borçludur. Eskiden: yalnızca hakimler ve önemli insanlar tarafından kullanılıyormuş.

Buradaki heykeller: Sansovino’nun eseri. Altın merdivenler ise: 16’ncı yüzyılda, Jacopo Sansovino tarafından yapılmış.

İÇ MEKAN


Düklerin özel odaları: sarayın diğer bölümlerinden ayrılıyor. Bu özel odalar: günümüzde, geçici sergilere ev sahipliği yapıyor. Odalarda; mobilya yok, ancak: hoş dekorasyonlar var. Tabanlar, dev şömineler ve resimler ilgi çekici.

SARAYDA GEZİ TURLARI


Evet: Sarayda gezi turları güzergahı şöyle. Önce: devlet işlerinin yürütüldüğü, zarif dekorasyonlara sahip odaların bulunduğu: Anti-Collegio geziliyor.

ANTİ-COLLEGİO

Sarayın bu bölümü: düklerin, resim koleksiyonlarına ev sahipliği yapıyor. Buraya girerken: çevrenizdeki duvarlarda: Tintoretto’ya ait; Venedik’in tüm zamanlar ve koşullar altında üstünlüğünü betimleyen dört alegori bulunuyor.

Eserde: dört mevsim ve pagan tanrıları betimlenmiş. Dünyanın en büyük yağlı boya tablosu olan ve Tintoretto tarafından yapılan “Paradiso” burada. Sanatçının en sevdiği resim olan, bir tavan çalışması “Loyalty”; erdem gösteren bir köpek kabartması şeklinde.

Pencerelerin karşısındaki duvarda: sağ tarafta: Jacobo Bassano’nun “Kenan’a Dönen Yakup” adlı eseri var. Sol taraftaki eser ise: Veronese’nin başyapıtı olan “Europa’nın Kaçırılışı”dır.

Buradan: düklerin, elçileri kabul ettiği bölüme yürüyün.

SALA DEL COLLEGİO

Yan tarafta: Venedik yönetim konseyinin, kararlarını aldığı: Sala del Senato var. Venedik yönetim konseyi: dük, danışman, yargıçlar ve senatörlerden oluşuyor.

Bir sonraki salon karşınıza çıkıyor.

SALA DEL COUSİGLİO DEİ DEİCİ

Venedik’te “On’lar Konseyi” denen bir oluşum vardı. Bunlar: devlet güvenliğiyle ilgili konularda toplanan, yüksek zümrelerden kişilerin oluşturduğu, yetki sahibi bir topluluktu. Gizli polis gibi yapılanmasıyla ünlüydü.

Yan salonda: On’lar Konseyine ihbarda bulunmak isteyen vatandaşların kullandığı: aslan ağzı biçimindeki, mektup kutusunu görebilirsiniz. Bu salonun köşesindeki kapıdan: hapishaneye iniliyor.

Evet; buradan inmeyip, koridorda yürümeye devam ettiğinizde: gezi/tur: Sarayın tehditkar atmosferi, nadide ve son derece estetik ölüm makinelerinin sergilendiği görkemli silah deposuyla tamamlanıyor.

Sonuç olarak: Saraydaki salonların en görkemlisi: Venedik Cumhuriyetinin ilk yıllarında, vatandaşların, dükü seçmek ve ülke kararlarını tartışmak üzere toplandıkları: Sala del Maggior Consiglio’dur. Yani: Büyük Konsey Salonudur.

Başta bu amaçla yapılan bu salondaki toplantılara, ileriki dönemlerde: yalnızca asiller katılmış. Salon: 1700 kişi alabilecek büyüklüktedir. 16’ncı yüzyılın ortalarında, salonda toplananların sayısı; 2500’ü buluyormuş.

Salonun duvarının tamamını:

Timoretto’nun 70’li yaşlarında, oğlunun da yardımıyla; “Dante”nin başyapıtından esinlenerek resmettiği “Cennet” kaplıyor. Yaklaşık; 350 insan figürünün yer aldığı; 7 x 22 metre boyutlarındaki eser; eski ustalara ait, en büyük yağlıboya çalışmasıdır. Bu tablo: dünyanın en büyük yağlı boya tablosudur.

Salonun tavanında ise: huzurlu ve güven dolu bir Venedik resmedilmiş. Resmin adı: Venedik’in Taçlandırılmasıdır. Tavanın altındaki firizde: bir kısmı sanatçıların hayal gücü ile yapılmış, 76 dükün portresi sıralanmıştır.

14’ncü yüzyılda, dük olarak görev yapmış olan: Marino Faliero’nun bulunmaması dikkat çekiyor. Kendisine ayrılan yer, siyah çerçeve ile kapatılmıştır. Bu durum, bir açıklamada: 1355 yılında, ülkesine ihanet ettiği için, başı kesilerek idam edildiği ifade edilmektedir.

PİAZZETTA SAN MARCO SALONU

Evet: Piazza San Marco, biraz önce sözünü ettiğim salon Venedik’in en büyük salonu, ama Piazzetta San Morco ise bu salonun antresidir.

venedik.ahlar köprüsü.2
AHLAR KÖPRÜSÜ (Ponte dei Sospiri)

AHLAR KÖPRÜSÜ (Ponte dei Sospiri) 

Dükler Sarayı’nın dar geçitleri boyunca yürüyün ve efsanevi “Ahlar Köprüsü”ne ulaşın. Dükler Sarayının hemen arkasındaki kanal üstünde.

1603 yılında yapılan köprü: Lord Byron’un satırlarında şöyle anlatılıyor: “ Venedik’te Ahlar köprüsünde duruyorum. Bir tarafımda: bir saray, diğer tarafımda ise bir hapishane. “

Bu: Barok taş köprüde: iki paralel geçit var. Muhtemelen: On’lar Konseyine giden mahkumların: sorguya çekilen diğer mahkumlarla karşılaşmamaları için iki tane yapılmış.

Köprünün adı: acı gerçeklikten öte, romantik bir kurgudan üretilmiş gibi görünüyor. Buradan: yalnızca, adi suçlular geçermiş.

Mahkumların tutuldukları karanlık ve küçük hücreleri görebilirsiniz. Ama: tüyler ürpertici işkence aletlerini görmeyi beklemeyin. Bir de şunu unutmayın, bu zindanlar, Ortaçağın standartlarına göre, daha medeni imiş. Eh artık gerisini düşünün.

Köprünün öte yanı: hapishane.

Deniz manzaralı, kocaman hapishanenin hikayesi ise şöyle. Buradaki mahkumların deniz manzaralı odalarda kalmalarının nedeni: idam cezasına çarptırılmış olmaları. Yani, kendilerine son bir iyilik yapılmış oluyor ve hapishaneye atıldıkları günden bir sonraki Pazar gününe kadar, o odalarda kalıyorlarmış.

Böylelikle, dünyanın güzelliklerini görerek geçirdikleri hapis günleri sırasında, işledikleri suçtan iyice pişman olup, ruhları affedilmiş bir şekilde idam ediliyorlarmış.

İdam günü: Pazar günüdür. İdamlar ise: Napolyon’un “Avrupa’nın Salonu” olarak adlandırdığı, muhteşem San Marco Meydanında gerçekleştiriliyormuş.

Hapishane ve Dükler Sarayı arasındaki bu minicik köprü (Son nefes köprüsü) ve mahkumlar buradan geçirilerek, darağacına götürülüyorlarmış. Meydandaki iki sütunun arasına darağacı kuruluyormuş.

Bu sütunların birinin üzerinde: bir ayağı denizde, bir ayağı ise karada olan bir kanatlı aslan heykeli var. Diğer sütun üzerinde: denizde ve karada hayatını sürdürebilen timsah ve yanında duran St. Teodora heykelleri bulunuyor.

Bu heykeller: Venedik Cumhuriyeti olarak, hem denizlere hem de karalara hakimiz mesajını veriyor. Halk meydanda toplanıyor. İdamlar gerçekleştikten sonra ise kafalar kesiliyor ve Dükler Sarayının iki sütununa asılıyormuş.

En soldaki iki sütunun renginin kırmızı olmasının nedeni budur. Kafalar bir sonraki pazar gününe kadar, ibret-i alem olsun diye, orada kalıyormuş.

 

ULUSAL KÜTÜPHANE BİNASI (Biblioteca Nazionale Marciana ve Giardinetti Reali);

Dükler Sarayının karşısında bulunuyor. 16’ncı yüzyıldan kalma. Kendi: kafesi ve orkestrası var. Azametli bir bina. Mimarı: Jacopo Sansovino. Bu nedenle: Sansovino Kütüphanesi olarak da isimlendiriliyor.

Evet: burada, sundurmasında iki dev heykel var. Buraya girip, bu dev heykelleri görebilirsiniz. Ayrıca: Arkeoloji Müzesi (Museo Archeologico) de bu yapıda bulunuyor.

ARKEOLOJİ MÜZESİ (Museo Archeologico)

Burada: klasik Yunan ve Roma dönemi heykelleri sergileniyor. Her gün açıktır. Kombine bilet aldığınız takdirde: bu müzeyi ve Museo Correr’i birlikte gezebilirsiniz.

Müzenin ana koleksiyonu: 1523 yılında, Kardinal Grimani tarafından, buradaki Venedikli sanatçılara, armağan olarak bırakılan “Eski Yunan ve Roma” heykelleridir. Müzede: Roma dönemine ait büstler, madalyalar, paralar, kamayöler ve aralarında 5’nci yüzyıldan kalma Eski Yunan Tanrıçası “Persephone”nin de bulunduğu, orijinal Yunan portreleriyle Roma kopyaları yer almaktadır.

SANAT TARİHİ MÜZESİ (MuseoCorrer)

Venedik tarihinin, hemen hemen her dönemine ait sanat eserlerine ev sahipliği yapıyor. Müzede: Jacapo Bellini ile oğulları Giovanni ve Gentile’ye ait; bir oda dolusu resmin de bulunduğu: 14-16’ncı yüzyıllar arasındaki dönemden kalma, Venedik resim sanatı örnekleri var. Vittirio Carpaccio’nun “Kortezanlar” olarak da bilinen “Venedik’li İki Kadın” adlı eseri burada bulunuyor.

Burada sergilenenler arasında: Cenova’nın heykelleri, eski yerkürelerin bulunduğu denizcilikle ilgili bölümler ve 15’nci yüzyılda Venedikli kortezanların giydiği cambaz sırığına benzer, inanılmaz ayakkabılar gibi günlük eşyalar var. Correr’in koleksiyonları arasında: 19’ncu yüzyıl Venedik sanat tarihinin gözler önüne serildiği “Museo del Risorgimento”da bulunuyor.

 
SU KENARI

Dünyada, San Marco’dan itibaren, hafifçe kıvrılan ve Castello sestieresine (mahalle) giren, Venedik’in muhteşem “rivası” (rıhtımı) kadar görkemli bir diğer su kenarı yoktur.

Riva delgi Schiavoni

İlk bölüm: burasıdır. Diğer adı: Slav rıhtımı olarak geçer. Dükler Sarayından başlar. Adını: bir zamanlar, Doğu’dan getirdikleri mallarla yüklü teknelerini buraya demirleyen Dalmaçyalı (Slav) tüccarlardan almıştır.

Eskisi kadar egzotik olmasa da, hala hediyelik eşya tezgahları, dondurmacılar ve yiyecek tezgahlarıyla dolu bir ticaret merkezidir. Tekneler: buraya demirler, San Zaccaria İskelesindeki “vaporetto (deniz otobüsü)” ve gondollar, turistleri bekler.

Dükler sarayından sonra: görebileceğiniz yer (rıhtımı arkanıza aldığınızda): Ahlar köprüsüdür.

Biraz ileride: bugün, ünlü “Daniel Hotel”e ev sahipliği yapan: kırmızı renkli “Palazzo Dandolo” var. Proust: burada kaldığında, “Venedik’e geldiğimde rüyalarımın inanılmaz bir şekilde gerçekleştiğini gördüm” demiştir.

Hotel Danieli; 1883 yılında: George Sand ile Alfred de Musei’nin hüzünlü aşklarına da sahne olmuştur.

Onun da ilerisinde: “La Pieta” kilisesi var.

La Pietra Kilisesi

Kiliseyi önemli kılan: Antonio Vivaldi’nin; 1705 yılından 1740 yılına kadar, orkestra şefi olarak pek çok eserini, burada yazmış olmasıdır. Ayrıca: kilisenin tavanı: Gaimbattista Tiepolo tarafından resmedilmiştir.

Vivaldi’nin kilisesi olarak da bilinen kilise, muhteşem akustiğinin yanı sıra, Vivaldi’nin de önermiş olması nedeniyle şehrin önde gelen klasik müzik konser salonlarından biri olarak hizmet vermektedir.

Ünlü bestecinin orkestrası tarafından bir süre kullanılmış olan enstrümanlar, kilisenin yan odalarından birinde sergileniyor.

Evet, geziye devam ediyoruz. Kral II. Vittorio Emanuelle’nin heykelini geçtikten sonra: kalabalığın yavaş yavaş azalmaya başladığını göreceksiniz. Dükler Sarayından kısa bir mesafe uzaklıkta bulunan “Arsenale” vaporetto durağına vardığınızda, kalabalık dağılmış olur. (Sezonun en kalabalık zamanında bile)

Arsenale

Burası, bir zamanlar dünyanın en büyük tersanesiymiş. Napolyon: 18’nci yüzyıl sonlarındaki işgalinden 700 yıl önce, Cumhuriyetin kadırga ve kalyonları, burada yapılırdı. Her ne kadar, içinden geçen iki feribot olmasına rağmen, halka kapalıdır.

Dante; burayı ziyaret etmiş ve sıcaktan yorgunluk nedir bilmeden çalışan işçilerin görüntüsünden esinlenerek “Cehennem”i yazmıştır. “Sanayi evi” anlamına gelen, Arapça bir kelimeden üretilmiş olan ve artık neredeyse bütün dünyada kullanılan “Arsenale” sözcüğü, ilk kez Venedikliler tarafından kullanılmıştır. Tersane, ayrıca, montaj hattının kullanıldığı ilk yer olmuştur.

Tersanenin en gurur verici eseri: 1574 yılında Fransa Kralı III. Henri’nin ziyareti sırasında yapılmıştır. Kral: Dükler Sarayında, onuruna düzenlenen resmi ziyareti sona erdirip Arsenale’ye gelene kadar geçen sürede, tam donanımlı bir kadırga inşa edilmiştir.

Artık o baş döndürücü günleri hatırlatacak pek bir şey kalmamıştır. Napolyon’un 1797 yılında yıktırılmasını istediği Arsenale, Avusturyalılarca yeniden inşa edilmiş olmasına rağmen, 1917 yılında kapatılmıştır.

Günümüzde, donanma tarafından kullanılmaktadır ve ziyaretçiler, yalnızca 15’nci yüzyıldan kalma, etkileyici giriş kemerini görebilmektedirler. Kemer: beyaz aslanlar tarafından korunur. Aslanların hepsi antik Yunan kalıntılarından çalınmıştır ve nehir tarafındaki iki aslanın, MÖ.6’ncı yüzyıla ait olduğu tahmin edilmektedir.

 

Museo Storico Navale

Çağın ruhuna tanık olabileceğiniz en yakın yer: “Museo Storico Navale”dir. Yani: Donanma Tarihi Müzesidir. Müzede: sergilenen birçok saltanat kayığı ve savaş gemileri arasında, turistlerin en çok ilgisini çeken, ana bina içinde sergilenen ve zamanında dük tarafından kullanılmış olan yaldızlı saltanata kayığı “bucintoro”dur.

Arsenale girişinin yakınında bulunan “Donanma Hangarları”ndaki atmosferik ek binaları, mutlaka görün.

 
ÇEVREDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

San Zaccaria

16’ncı yüzyıldan kalma, muhteşem bir kilise. San Marco Meydanına yürüyerek yakın mesafede. Son uykusuna burada yattığına inanılan: Zekeriya’nın (Vaftizci Yahya’nın babası) mezarı, kilisenin içinde, sağ koridorda bulunuyor.

Gotik-Rönesans tarzındaki yapıt; Giovanni Bellini’nin ünlü “Madonna ve Azizler” adlı eseriyle süslenmiş ki, bu eseri mutlaka görmelisiniz.

Burada, ayrıca: göz alıcı altar panoların yanı sıra; şehrin, en ilginç yerlerinden biri olan, 8’nci yüzyıldan kalma bir kripta (gizli mezar) var. Birkaç dükün mezarının bulunduğu alan ise; sular altında kalmış.

Santo Stefano ve Santa Maria Formosa

Bu kiliseler: bölgenin en işlek iki meydanındadır. Gotik Santo Stefano: Tittorento’nun resimleri gibi süslemelere sahiptir. Piazza San Marco’dan kuzeybatıya doğru olan Canpo Santa Maria Formosa Meydanı ve 15’nci yüzyıl tarihli kilise; Palma il Vecchio’nun yaptığı ilgi çekici altar panosu ile dikkati çekiyor.

Scuola di San Giorgio delgi Schiavoni

San Zaccaria’nın çevresinde bulunuyor. Büyüleyici detaylara sahiptir. Belli bir koruyucu azizin sancağı altındaki; 5 Venedik “scuolesi”nden (zanaatkar loncası) biri olan bu yapı; Dalmaçyalı tüccarların lonca binası olarak; 1451 tarihinde inşa edilmiştir.

Doğu ticaretiyle zenginleşen Slavlar (Schiavoni): 16’ncı yüzyıl başlarında: salonun dekorasyonu için “Vittorio Carpaccio’yu görevlendirmişler. Sanatçının: 1502 ve 1508 yılları arasında tamamladığı: dokuz resim, zemin kat şapelinin duvarlarını süslüyor.

Resimlerde: Dalmaçyalıların koruyucu azizleri: Hironymus, Tryphone ve George’un hayatlarından, sahneler betimlenmiş. Carpaccio’nun kanlı bir sahneyi betimleyen başyapıtı: “Aziz George” ve “Ejderha” özellikle görülmeye değer yapıtlar.

Venedik şehri hakkında genel bilgiler yazısı.

Venedik şehri gezi planı yazısı.