Şimdiki gezi bölgemiz: Müzelerin ve kentin yeşil alanlarının bulunduğu bu bölgenin kuzeyi. Yani: Recoletos bölgesi.
RECOLETOS VE CASTELLANA
Bu bölgedeki geziye: Plaza de la Cibeles meydanından başlıyoruz ve kuzeye doğru ilerleyen Paseo de Recoletos caddesini takip ediyoruz ve Plaza de Colon meydanına ulaşıyoruz. Zaten bu üzerinde bulunduğunuz cadde, aynı zamanda Paseo del Prado caddesinin devamıdır.
Burası, yani Paseo de Recoletos caddesi, şehrin en işlek caddelerinden biridir. Bu ağaçlıklı caddede gezebilirsiniz. Colon meydanından sonra, yine doğruca devam ettiğinizde ise, yine şehrin işlek caddelerinden biri olan Paseo de la Castellana caddesiyle karşılaşıyorsunuz. Bu bölge, yani Colon meydanının kuzeyinde kalan bölge, lüks ve modern apartman bloklarının bulunduğu bir yer olarak göze çarpıyor. Bu bölgede de, çok güzel müzeler var. Altın üçgen müzeleri olarak bilinen, üç ünlü müze, bu cadde üzerindedir. Ayrıca: bankaların merkezleri ve çeşitli ulusal şirketlerin merkezleri, sanat galerileri de burada bulunuyor. İspanyol hükümet merkezi, İçişleri ve Savunma Bakanlıkları da burada yer almış.
Colon meydanına çok yakın bir müze var ve ilgilenenlerin mutlaka gezmesi gerek.
MUSEO ARQUEOLOGİCO NACİONAL
Burası, Ulusal Arkeoloji Müzesi. Milli Kütüphane binası ile aynı yerdedir.
Müzede sergilenen eserler arasında, MÖ.2.yüzyıl yapımı küçük heykel ve mücevherler, MS.2.yüzyıldan kalma, mozaikler ve 1897 yılında, Alicante bölgesinde bulunan ve 2500 yıllık olduğu tahmin edilen bir “İber kadını” büstü var. Bu büstte görülen elbise ve saç tarama yöntemi, özellikle geleneksel İspanyol elbise ve saç tarama biçimi için öncü olmuştur.
Daha çok dini bir sanat zenginliği içeriyor. Çoğu kilise ve manastırlarda bulunan kutsal eserler burada toplanarak sergilenmiş.
PLAZA DE COLON
Burası, şehrin en hareketli meydanlarından biri. Özellikle son yıllarda, burada birçok yeni oluşumlar yapılmış. Bunlar: Şehrin havaalanı otobüs terminali var. Bu terminal, yer altında ve üzerinde, 1885 yılında yapılmış Kristof Kolomb heykeli ve Amerika’nın keşfini betimleyen bir anıt bulunuyor. Meydanda, ayrıca bir kent kültür merkezi var. Bu merkezde: konser, sinema, tiyatro, sergi salonları ve kafe bulunuyor.
Buradan kuzeye doğru yürüdüğünüzde, yine bir müze var.
MUSEO DE CİENCİAS NATURALES (DOĞA BİLİMLERİ MÜZESİ)
Burada: hayvanlar alemi canlılarının dev iskeletleri ve Dinazor taklitleri var. Ayrıca, maden koleksiyonları sergileniyor.
Evet, kuzey bölümde gezimizi sürdürüyoruz. Şimdi sırada, Recoletos bölgesinin hemen kuzeyinde, yeni bir bölge var.
SALAMANCA
Madrid şehrinin ana mahallesidir ve şehrin en seçkin bölgelerinden biridir.
Marquez de Salamanca, 1806-1883 yılları arasında yaşamış bir sermayedar, politikacı, avukat ve sanat destekçisidir. Kariyeri, inişli-çıkışlı, kaybedilen ve kazanılan servetlerle doludur. En son olarak, 1867 yılında, bu hareketli yaşam, iflas ile sonuçlanmıştır. Ancak, iflas öncesinde, bu bölgedeki caddeleri geliştirerek, aristokrasiye, şehir merkezinden uzak, güzel bir yer yaratmıştır. Bunun sonucunda, bölgenin doğusunda, Calle de Principle de Vergara caddesi ve Calle de Jose Ortega Gasset caddelerinin kesişim yerindeki Plaza Marquez de Salamanca meydanında, bir heykeli bulunmaktadır.
Salamanca bölgesi, geçmişte uzun yıllar boyunca, zengin Madridli ailelerin yaşadığı bir bölge olmuştur. Ancak, bu aileler, zamanla burayı terk etmişler ve burada, birkaç aile kalmıştır. Ama, bu bölgede ve özellikle: Calle de Serrano caddesinde: şehirdeki en ünlü markaların satıldığı mağaza ve dükkanlar bulunuyor. Bu cadde üzerinde: İspanya’nın en ünlü markaları yanında, Armani, Prada, Gucci gibi yabancı markaların da satıldığı yerler var. Ama burada özellikle ayakkabılar çok ünlü. Yalnız, her ne kadar kaliteli olsa da, fiyatların çok yüksek olduğunu unutmamak gerek. Serrano caddesine paralel ve onu kesen tüm cadde ve sokaklarda, güzel mağazalar var. Ayrıca: mahallede, iki de büyük plaza bulunuyor. Bunlar: Plaza Cibeles ve Plaza Colon.
Alışveriş yapmasanız da, gezinti için bile gayet güzel. Ama alışveriş düşünenlerin buraya mutlaka uğramasını öneririm.
Şehrin kuzey bölgesinde gezmeye devam ediyoruz. Bu bölgede, büyük bir cadde var: Gran Via caddesi. Bu cadde: kuzeydeki Malasana ve Chueca semtlerinin sınırını oluşturuyor.
GRAN VİA
Buranın diğer bir ismi de “Büyük Yol”. 1910 yıllarında yapımına başlanmış ve 1940’lı yıllarda tamamlanmış. Şehir merkezindeki pek çok bina, proje kapsamında yıkılmış. Üç bölüm halinde yapılmış. Şehrin kalabalık ve fakir semtleri arasında ilerliyor. Bulvar üzerinde, birkaç güzel otel var ve hala hareketli ve canlı.
Gran Via caddesinde, Puerta del Sol meydanına inen, sokaklardan bir tanesi: Calle de la Montera. Burası, günümüzde, şehrin hayat kadınlarının mekanı.
Gran Via caddesi üzerinde ilerlediğinizde: birinci bölümde (toplamı üç bölüm) hemen solda karşınıza bir yapı çıkıyor. Burası: Edificio Telefonica. İspanya’nın telekomünikasyon şirketinin merkezi. Bu bina, 1929 yılında ilk inşa edildiğinde, 80 metre yüksekliğiyle, şehrin en yüksek binasıymış.
Bu noktadan sonra, caddenin ikinci bölümü başlıyor ve Plaza del Callo meydanına kadar uzanıyor. Burası, şehrin gece hayatının merkezi. Burada: sinemalar, kitap ve müzik albümlerinin satıldığı büyük mağazalar var. Özellikle: FNAC (Fransız kökenli bir mağaza zincirinin şubesi) mağazasına mutlaka uğrayın. Çünkü: elektronik eşya, müzik ürünleri, kitap gibi birçok şey bulabilirsiniz.
Plaza del Callodan sonra, Plaza del Espana meydanına kadar uzanan bölüm ise, üçüncü bölüm olarak biliniyor. Burada da, modern sinemalar ve oteller var.
MALASANA
Plaza del Callao meydanının kuzeyinde, Malasana bölgesi var. Bu bölge: Calle de Fuencarral ve Calle de San Bernardo caddeleri arasında bulunuyor. Bölgenin merkezi, Plaza del Dos de Mayo. Mahallenin ismi: Fransız işgali sırasında, Fransızlar tarafından öldürülen, 17 yaşındaki Manuela Malasana’dan geliyor.
Bu semt: günümüzde: özellikle geceleri: uyuşturucu ve seks ticaretinin yapıldığı bir merkez. Gezinizde, bu özellikleri göz önünde bulundurmanızı öneririm. Yani, özellikle geceleri burada dolaşmak pek tekin değil. Zaten, bölge kalabalık ve dar sokaklar, loş ve karanlık. Bölgede, çok sayıda bar ve kulüp var. Bu hareketli bar ve kulüpler, gençlerle dolup taşıyor. Bölgenin en ünlü gece hayatı mekanı: La Via (Milky Way). Bunun yanında, diğer klasik kulüpler: Penta, Nueva, Vizyon, La Vaca, Austera ve El Barco.
Malasana bölgesinin merkezi, Palaza dos de Mayo meydanı. Bu meydan, çok canlı, kalabalık ve hareketli. Burası: çok eski tarihlerde, saraya bağlı bir topçu birliğinin sahası imiş. 2 Mayıs Meydanı olarak da biliniyor. Fransız işgali zamanında, yöre halkı, 2 Mayıs 1808 tarihinde, silah ele geçirmek için saraya saldırır. Bu saldırıyı duyan bir Fransız birliği, bölgeye gelerek birçok Madridliyi öldürür ve geri kalanlar ise, daha sonra idam edilirler. Bu kurbanların en ünlüsü ise, 17 yaşındaki bir terzi olan Manuela Malasana. Söylentilere göre, olay günü, Masana evine giderken, Fransız askerleri kendisini durdurur ve üstünü ararlar. Üzerinden, sadece bir makas bulunur. Fransızlar, silah tanımına uyacak herhangi bir şeyi taşımayı yasakladıklarından, genç Malasana, hemen orada kurşuna dizilerek öldürülür. Sarayın kemerli girişinin altındaki meydan merkezinde, o günün diğer kahramanları Pedro Velarde ve Luis Daoiz’in heykelleri bulunmaktadır. 2 Mayıs tarihinde, bu meydanda hüzünlü törenler düzenleniyor.
CHUECA
Burası bir mahalle. Ama, genellikle “Gay” ların yaşadığı bir mahalle olarak biliniyor.
Güneyde: Grand Via, doğuda: calle de Fuencarral, batıda Paseo de Recoletos ve kuzeyde: Plaza de Alonso Martinez meydanı ve Calle de Genova caddesiyle sınırlandırılan alan içinde bulunuyor.
Bölgenin merkezindeki dar sokaklarda, sanat dükkanları, kitapçılar, bar ve restoranlar var. Her yıl Haziran ayında, Madrid şehrinin en canlı açık hava etkinlikleri, burada kutlanır. Özellikle, Calle de Fuencarral ve hemen yanındaki Calle de Hortaleza caddeleri üzerinde: ilginizi çekecek ürünler bulabileceğiniz birçok dükkan bulunuyor. Calle de Hortaleza caddesi üzerinde, San Anton kilisesi dikkatinizi çekebilir. Kilise içinde, Aziz Valentine ait kemikler var. Ayrıca, güzel bir Goya tablosu bulunuyor. Evet, burada uyuşturucu da yaygın. Şehrin uyuşturucu ve fahişe ticareti, bu mahallenin Plaza de Chueca meydanında yaygın.
Bölgenin kuzeyinde, güzel bir bina var. Sociedad General de Autores isimli bu bina: şehrin, Gaudi tarzı, modernist tek binası. Bina, 1902 yılında, Jose Grases Riera tarafından, özel bir konak yapısı olarak tasarlanmış. Günümüzde ise, bu yapı, İspanyol Yazar Hakları Derneği olarak kullanılıyor.
PLAZA DE ESPANA
Burada, eski ve modern Madrid şehirleri, bir arada bulunuyor.
Gran Via bölgesindeki kule blokları: 1930-1950 yılları arasında inşa edilmiştir.
Meydanın ortasında: ünlü İspanyol romancı, şair ve oyun yazarı Miguel de Cervantes’in bir anıtı var. Anıt: 1925-1930 yılları arasında yapılmıştır. Anıt: bronz Don Kişot ve Sanço heykellerinden oluşuyor. Ayrıca, Cervantes’in taş bir heykeli var. Ayrıca: iki taş heykel daha var. Bunlar: köylü kadın Aldonza Lorenzo ve Dulcinea del Toboso.
Burada, ünlü İspanyol yazar Cervantes’in Don Kişot romanındaki karakterlerinin canlandırıldığı heykeller var.
Ayrıca, büyük, üzerinde heykel ve fıskiyeleri bulunan havuz var.
Calle de la Princesa caddesinin kuzey ucunda, Moncloa bölgesi bulunuyor. Bu bölgenin en büyük özelliği, Madrid Üniversitesinin burada olması. Ayrıca: Hava Kuvvetleri karargahı ve General Franco döneminde, 1939 yılında yapılan şehrin en büyük zafer takı da bulunuyor. Yani, burası şehrin en zengin banliyösüdür. İspanya Başbakanı da burada oturuyor.
İspanyol sanatına ilgi duyanlar ve özellikle Goya eserlerini sevenler: bu bölgedeki, La Ermita de San Antonio de la Florida’ya mutlaka uğramalılar. Çünkü: burada, 18.yüzyılda yapılmış bir şapelin kubbesinde, Goya’nın en iyi şekilde korunmuş freskleri görülüyor. Sanatçının mezarı da, burada. Bu şapelin aynısı, sanatçının mezarını oluşturmak üzere, hemen yanına, yeniden inşa edilmiş.
Şapelin hemen yanında ise, şehrin en sevilen ve gözde restoranlarından biri olan “Casa Mingo” bulunuyor. Şehrin en güzel ve yoğun “tapas barları” da bu bölgededir.
Bölgedeki diğer gezmenizi önerebileceğim yerler:
FARO DE MANCLOA PLAZA DE MONCLOA
Burası bir kule. Yani: 100 metre yüksekliğinde, bir iletişim kulesi.
Mimar Salvador Perez Arroyo tarafından 1992 yılında yapılmıştır. Kuleye, cam asansörle çıkılıyor. Gözlem güvertesinden, şehrin manzarası, görüntüsü muhteşem.
MUSEO DE AMERİCA
Burası bir müze ve burada, Orta ve Güney Amerika sanat eserleri sergileniyor. Hatta, Maya uygarlığından, günümüze kalan 4 yazılı örnekten biri olan ve 56 ağaç kabuğu sayfadan ibaret “Madrid Kodeksi” var. Mutlaka ve mutlaka görülmesini öneririm, benzeri yok.
TEMPLO DE DEBOH
Burası, bir park. Ama, en büyük özelliği: park içinde, bir Mısır tapınağı bulunması. Bu tapınak: MÖ.4’ncü yüzyılda yapılmış ve Mısır’da Nil vadisinde, Asuwan şehrinin 31 km. yakınında bulunuyormuş. Tanrı Amon ve Tanrıça İsis adına yaptırılmış. Aradan binlerce yıl geçmiş ve bölgede, Assuwan barajı yapılmasına karar verildiğinde, bu tapınağın baraj gölü suları altında kalması tehdidi gündeme gelmiş. Bunun üzerine: Mısır hükümeti, Assuwan barajının yapımındaki katkıları nedeniyle, bu tapınağı, İspanyol hükümetine hediye etmiş.
Tapınak: 1969-1970 yılları arasında, taş taş sökülmüş ve gemilere yüklenerek, önce Valencia şehrine ve sonra da trenlerle Madrid şehrine getirilmiş ve burada, söküldüğü şekilde, taş taş monte edilmiş. Ortaya çıkan tapınak, 1972 yılından sonra, halkın ziyaretine açılmıştır.
Tapınağın bulunduğu park, muhteşem güzel. Çevrede bulunan havuz üzerine düşen tapınak silüeti harika. Ayrıca, Madrid şehrinde, güneşin batışının en güzel, buradan izlendiği söyleniyor.
CASA DE CAMPO
Burası bir park. Manzaneras nehrinin sağ kıyısındadır. 4000 dönümlük bir alanda kurulmuştur.
Ancak, özellikle geceleri pek güvenli değil. Yani, hava karardığında, burada bulunmamayı tercih etmelisiniz.
Yapılış tarihi, 1559 ve yapıldığı tarihte, krallar için av sahası olarak yapılmış. Buraya, birçok ulaşım aracı var ama özellikle teleferikle ulaşmanızı öneririm. Çok büyük bir ormanlık alan içindeki binalar, ormanlık alanı bozmayacak şekilde yerleştirilmiş. Bunu görünce, Ankara’da, binaların çatıları üzerinde süzülen teleferik aklıma geldi ve üzüldüm.
Buradaki teleferik, binenleri: Paseo bölgesinden alıp: çam ağaçları, fundalıklar, dereler ve çimlerle kaplı bölgenin üzerinden geçirerek, Jabali denilen yere kadar götürüyor.
Bunun dışında, parkta bir göl var. Bu göl de, tekne kiralayıp gezebilirsiniz. Gölde, ayrıca, bir de dev fıskiye görülüyor. Parkta, bunların dışında bulunanlar: Parque de Atracciones (Lunapark), Zoo-Aquarium (Hayvanat Bahçesi).
ROSALES VE PARQUE DEL OESTE
Şehrin batısında bulunması nedeniyle, Batı parkı olarak biliniyor. Şehrin, en güzel parklarından biridir.
Park: 20’nci yüzyıl başlarında, peyzaj mimarı Cecilio Rodriguez tarafından düzenlenmiştir. İspanyol iç savaşı sırasında: park, atış alanları içinde kalmış ve bu yüzden çok tahrip olmuş. Ancak, 1945 yılında, yeni çimler, ağaçlar ve anıtlar yapılmış.
Madridliler, bu park bölgesinde: güneşli havalarda, yerlerde çimlere uzanıyorlar, ağaçların gölgesinde ve kumlu yollarda gezinti yapıyorlar. Özellikle: çocuk bahçeleriyle birlikte, çocuklar için ideal bir park alanı.
Bahar aylarında ve yaz mevsiminde, buradaki gül bahçesinde, “gül” gösterileri düzenleniyor.
İspanya Madrid Genel; İspanya’nın hem başkenti, hem de en büyük şehridir. Şehrin bence en önemli özelliği, mutlaka sizin de dikkatinizi çekecektir, özellikle yaz aylarında, örneğin Ağustos ayında: gün bitimi, saat: 21.30-22.00 saatlerine kadar uzuyor, yani gündüzler uzun olarak yaşanıyor. Bizim ülkede alışkın olmadığımız bu durum, başta benim çok ilgimi çekmişti.
Avrupa’dan bakıldığında, yükseklik açısından en yüksek başkenttir. Çünkü: Madrid şehrinin denizden yüksekliği: Kastillana platosunda: 637 metredir.
Nüfus ise, banliyöleriyle birlikte, yaklaşık 9 milyon kişidir. Ancak, şehir merkezinde, 5 milyona yakın insan yaşamaktadır.
Şehrin tam ortasından olmasa da, bir kısım bölgesinden: Manzararaz nehri geçer. Bu: küçük bir nehirdir, ama şehrin yeşilliğinde etkisi vardır. Çünkü: Madrid, tam anlamıyla, yeşil bir şehir olarak öne çıkmaktadır. Yani, şehrin son derece keyifli bir peyzaj yapısı var.
Sonuç olarak:
Madrid, İspanyanın başkenti olmasına rağmen, ülkenin görünen yüzü: Barselona’dır. Aynı bizim ülkemizdeki, Ankara-İstanbul benzetmesiyle, Madrid-Barselona ikilemini anlatmak mümkündür.
Meydanlar: şehirde, yaklaşık 120 civarında meydan bulunduğu söyleniyor. Mahalleler arasında, turistik yerlerde, tren istasyonları bölgelerinde, çok çeşitli meydanlar var. Hepsi de, süslü, ağaçlandırılmış, güzel dizayn edilmiş bulvarlar, geniş caddelere açılıyor. Madrid, gerçekten nefes alan bir şehir.
Madrid şehrinin bence en beğendiğim yanı: şehir merkezindeki ana caddelerde ve meydanlarda, bol miktarda “bank” bulunması. Yorulduğunuzda, mutlaka yakınlarınızda bir bank bulup, kısa bir mola verebiliyorsunuz.
Ama, bu banklar, bizim ülkemizdeki benzerleri gibi, üzerine isim kazılmış veya yazılmış, kırık-dökük banklar değil. Umarım ileride bir zamanlar: turistik bölgelerimizde, biz de bu bank sistemini getirir ve uygulamaya koyarız. İnanın, yorgunluk anında, kafelere herhangi bir ücret ödemeden, kısa molalar vermenin en güzel yolu bu banklar.
Aslında,
İspanya Madrid Genel; İspanyanın ticareti, sanayisi, endüstrisi, ülkenin kuzeyinde yani Barselona’nın da içinde bulunduğu: Katalan, Bask ve Galisya bölgelerinde kurulmuştur. Buralar, endüstri ve sanayinin daha geliştiği, zengin bölgelerdir. Yani, kişi başına düşen milli gelirleri daha yüksektir. Doğal olarak, birçok ülkede olabilecek sorunlar, İspanyada da var. Özellikle, kuzey İspanyada bulunan birkaç bölge, diyorlar ki “biz daha çok para kazanıyoruz, sanayii biz yaptık, ticareti biz yönlendiriyoruz, endüstriyi biz kurduk, ama biz o kadar çok çalışırken, bizim verdiğimiz vergiler, başkaları tarafından kullanılıyor”.
Evet: bu yüzden, Barselona’nın da içinde bulunduğu Katalunya bölgesi, Bask bölgesi ve Galisya bölgesi, Madrid şehrine bağlı kalmak üzere, ayrı bölge kurmak istiyorlar. Özellikle: Katalanlar ve Basklar, bu konuda çok iddialılar. Ama, Katalanlar, daha siyasi olarak bu işi yapıyorlar. Bask bölgesi ise, bunun tersine, eline silah almış bir bölge. Eta terör örgütünü, içinde barındıran bir yer.
İspanya, genele baktığımızda, yaklaşık 47 milyon nüfusu olan bir ülke. Coğrafi olarak geniş bir ülke. 1986 yılında, Avrupa Birliğine girdiler. Aynı zamanda, NATO ve Birleşmiş Milletler üyesi bir ülke.
Son olarak:
Madridliler, kendi şehirlerinin İspanya içindeki diğer şehirlerden: renkler ve tonlar açısından daha zengin olduğuna inanırlar. Bir deyişe göre “Madrid, cennetin bir basamak altıdır” ve birçok Madridli, bu deyime yürekten inanırlar. Monocle Dergisi tarafından, 2010 yılında yapılan bir araştırmaya göre: “Madrid, dünyada yaşanabilir şehirler sıralamasında: 10’ncu sırayı almıştır.”
Ama, yine de, Madrid şehrinde, gürültücü ve boğucu trafik hiç eksik olmaz. Şehrin bir diğer öne çıkan özelliği: yeşil bir şehir olarak nitelendirilmesidir. Buradaki park, bahçe ve sokaklarda, yaklaşık 50 bin ağaç bulunduğu söyleniyor. Bu rakamı kıyaslamak isterseniz, Tokyo şehrinde, 30 bin ağaç var. Ancak, Tokyo nüfusu, Madrid şehri nüfusunun, yaklaşık 3 katıdır. Yani, muhteşem yeşilliklerle süslenen bir şehri ziyaret edeceksiniz. Ziyaret denilince, genel konularda sözlerimi bitirmeden önce, yine bir deyişten söz etmek istiyorum “Madrid entrary salir” yani “Herkes, Madrid’e gelir ve gider”
ULAŞIM
İstanbul-Madrid arası havayolu ulaşımı, yaklaşık 4 saat 20 dakika sürüyor. Elbette, bu sürenin hepsi havada geçmiyor ama bilmelisiniz ki, uçağa bindiğiniz andan itibaren, yaklaşık 4 saat 20 dakika sonra, Madrid havaalanına iniyorsunuz. Uçak yolculuğu sırasında: yolculara bir form dağıtılıyor. İnce uzun ve iki parçalı olan bu formu doldurmanız gerekiyor. Formdaki doldurulması gereken sorular: adınız, soyadınız, pasaport numaranız, Madrid şehrinde kalacağınız otel adı, uçuş numaranız, uçuş tarihi gibi hususları kapsıyor.
Unutmayın ki, bu formu:
İspanya Madrid Genel; Madrid havaalanına indiğinizde, pasaport kontrolünde, polise teslim etmek zorundasınız. Daha doğrusu, formun ilk parçası girişte teslim ediliyor, en alttaki ikinci parçası ise, çıkışta polise teslim ediliyor. Aslında; ben bu formun ciddi bir uygulama olduğunu düşünüp, ikinci parçayı günlerce pasaport içinde saklamıştım, ama İspanya dışına çıkarken, yani dönerken, pasaport polisi, formun ikinci parçasını istemedi, ben kendisine verdiğimde ise, öylesine kenara attı, yani, sanırım ciddi bir uygulama değil, yine de sizler doldurun, en azından uçakta doldurun ki, havaalanına indiğinizde, bavul, pasaport kontrolü gibi telaş içinde bir de bu form ile uğraşmayın.
HAVAALANI
Barajas uluslar arası havaalanı: Madrid şehir merkezine16 km. uzaklıkta, şehrin doğusundadır. Avrupa’nın dördüncü büyük havaalanıdır. Havaalanında, 4 büyük terminal var. En ilgimi çekeni, gittiğimiz uçak Türk Hava Yolları olunca, inişimiz için yanaşan körükte, ilk karşımıza çıkan: gayet sert ve ciddi görünümlü İspanyol polisleriydi. Uçaktan iner inmez, yani körük kapısında, pasaport gösterilmesini istediler ve pasaport gösterdiğimizde, elleri ve tavırlarıyla, gayet kötü bir şekilde, geçmemizi işaret ettiler. Ben şahsen bu tavırları beğenmedim, sanki suçlu insanlar kafilesi gibi muamele görmek hiç hoş değil. İspanyolların bu konuda daha hassas olması gerekir.
Evet, havaalanı muhteşem.
İspanya Madrid Genel; Hoş, pek fazla burada kalmayacak olmanıza rağmen, uçaktan indikten sonra, pek fazla dolanmadan ve kaybolmadan, havaalanında işlemlerimizi yapabiliyoruz. Yıllık yolcu kapasitesi 70 milyon kişi olan havaalanı gerçekten güzel.
Havaalanından şehir merkezine ulaşım için çeşitli alternatifleriniz var. Bunların başında metro geliyor. Bence metroyu tercih etmelisiniz. Metro ile şehir merkezine, 30 dakikada ulaşılıyor. Otobüs veya taksi de kullanabilirsiniz. Ancak otobüs ve taksi kullandığınızda, şehir içindeki yoğun trafiğe takılma riskini unutmamak gerek. Şehir merkezine olan yolculuğunuz, muhtemelen 1 saat sürebilir.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIM
Madrid şehrinde, şehir içi ulaşımın birçok alternatifi var. Ben kaldığım süre içinde, sürekli olarak metro kullandım. Otobüs ve taksiye hiç ihtiyaç hissetmedim. Metro haritası alın ve kısa bir inceleme ile, metro hatlarının renklerini ve istasyonları çözebilirsiniz. Metro, tüm ulaşım ihtiyaçlarınızı karşılayacaktır. Ancak, elbette açılış ve kapanış saatlerine dikkat etmek gerekir. Örneğin: gece, saat 01.30 dan sonra metro çalışmıyor.
Madrid şehrinin altında, bir çeşit otoyol ağı var. Yani: bir bakıyorsunuz, yol birden yerin altına giriyor ve yerin altında, muhteşem bir otoyol gibi ilerliyor. Yani: şehrin altına, metro yanında, birçok bölgede, otoyol gibi güzel ve kaliteli karayolu yapmışlar. Elbette, bu durum, trafik akışını hızlandırıyor.
Bir de: trafikte dikkati çeken en güzel uygulama: görme engellilerin duyması için, yayalara yeşil yandığında, kuş sesi şeklinde, sesli bir uyarının bulunmasıdır. Yani: dörtlü bir kavşakta, bu sesli uyarılar çalmaya başlayınca, ortaya muhteşem bir kuş sesi korosu gibi bir gürültü çıkıyor.
OTOBÜSLER
Şehirdeki otobüsler genellikle güvenilir ve temizdir. Ancak, otobüs güzergahları, metroya nazaran daha karışık ve trafik nedeniyle, ulaşım biraz daha sıkıntılı ve uzun sürüyor.
Otobüsler, her gün: 06.00-23.45 saatleri arasında çalışıyor. Saat: 23.45-05.30 arasında ise, “Bühos” denilen, bir tür gece otobüsü var. Bu otobüs, şehrin bütün bölgelerini dolaşıyor. Güzergah sayısı önünde “N” harfi görebilirsiniz.
Otobüsler, şehir içinde, özel şeritlerden gidiyorlar. Tüm otobüs duraklarında, oradan geçen otobüslerin hat numarasını gösteren işaretler var. Yani bir durakta beklerken, o durakta duran otobüslerin hat numaralarını görebilirsiniz.
Otobüs ücretlerine gelince, otobüslerde güzergahın mesafesi ve yolculuk süresine bakılmadan, tek tip ücret tarifesi uygulanıyor. Otobüse önden biniliyor ve ücret şoföre ödeniyor. Eğer daha önceden alınmış bilet kartınız varsa, şoförün hemen arkasındaki kutuya, bu bileti sokmanız gerekiyor. Metrolarda ve otobüslerde, bu bilet kartı geçerli. Tekli bilet kartı, yani tek binişlik kart: 1 Euro. 10 binişlik kart ise: 9.60 Euro.
TAKSİ
Şehirde, birçok taksi var. Hatta, fiyatları da pek aşırı değil. Yani, ihtiyacınız olduğunda, taksileri rahatlıkla kullanabilirsiniz. Taksiler, genellikle taksi duraklarında veya telefonla çağrıldıklarında geliyorlar. Ama, yolda giderken el işaretiyle taksi durdurabilirsiniz. Taksiler, genellikle beyaz renkli. Ön kapısının üzerinde, çapraz, kırmızı bir bant var. Ayrıca, yanlarda, Madrid şehir arması bulunuyor.
Boş taksi ararken, ön camında “Libre” yani “Serbest” yazısına bakmalısınız. Taksi üstünde, boş olduklarında “yeşil” bir ışık yanıyor.
Taksilerin hepsinde taksimetre var. Taksinin ön kısmındadır. Ancak, gece tarifesi, gündüz tarifesine göre daha yüksektir. Gece tarifesi, saat: 23.00-06.00 arasında geçerlidir.
METRO
Metroda: onluk bilet: 9.60 Euro. Bir binişlik bilet ise, 1 Eurodur. Biletleri, bilet makinalarından veya bilet gişelerinden, görevlilerden satın alabiliyorsunuz. Ancak, en ilgimi çeken şu oldu. Bilet satış elemanının yanındaki güvenlik görevlisi: “bel çantama sahip olmam konusunda” beni uyardı. Hatta: geç saatlere yakın metroya gittiğinizde, güvenlik görevlisi, sizin yabancı olduğunuzu anlayınca, sizinle birlikte, metro hattına iniyor. Çünkü: daha önce de söyledim, metro hattı çok katlı ve bazı yerleri, özellikle akşam saatlerinde ıssız oluyor. Bence, siz bu şekildeki ıssız metro hatlarına girmemeye, özellikle gece belli saatten sonra metroya inmemeye, yalnız başınıza inmemeye dikkat etmelisiniz. Kendileri uyardıklarına göre, demek ki sıkıntılı durumlarla sık karşılaşıyorlar.
Şehirdeki metro hattının uzunluğu:317 km. dir. Bu hatların yaklaşık % 93 lük bölümü, yer altında bulunuyor. Metro bu 13 hat üzerinde çalışıyor. Her hat, ayrı renklerle belirtiliyor. Bu hatlar üzerinde, 317 metro istasyonu bulunuyor.
Madrid şehrinin gezmenin en iyi yolu: metro kullanmaktır.
Metro kullanmadan önce, metro istasyonlarının birinden, metro hattı haritası almalısınız. Bu haritayı incelediğinizde: şehirde, çeşitli renklerle ifade edilen, metro hatlarının bulunduğunu göreceksiniz. Öncelikle: bulunduğunuz otele veya yere en yakın metro istasyonunu bulmak ve haritanız üzerinde işaretlemekle işe başlayın. Sonra: gitmek istediğiniz yeri, metro haritasından belirleyin ve bulunduğunuz yerin hattından yani renginden farklı bir hat veya renkte ise; aktarma istasyonu veya istasyonlarını belirleyerek, gitmek istediğiniz yere doğru bir plan yapın ve bunu uygulayın.
Metro hatları; kesinlikle çok kullanışlı. Yapmanız gereken tek şey; aktarma istasyonlarını ve gideceğiniz yönü iyi belirlemek. Yeşil hatlı metroya bindiğinizde: gitmek istediğiniz istasyonun: bu hattın, hangi ucuna doğru olduğunu (ALAMEDA DE OSASUNA veya CASA DE CAMPO) belirlemeniz gerekiyor. Buna göre metroya biniyorsunuz.
Metro istasyonlarında: bilet satılan gişeler var. Buralarda: bilet satış görevlisi ve güvenlik görevlisi var. Metrolarda aşırı güvenlik tedbiri var. Geç saatlerde ve genellikle yalnız olarak, metro istasyonuna inmeniz önerilmiyor. Çünkü: söylediklerine göre, şehir yerlileri değil de, şehre gelen göçmenler tarafından “gasp” olayları yani hırsızlık yapılıyormuş.
Bilet derseniz: Madrid metrosunun bir binişlik bileti 1 Euro. Aktarma yaptığınızda, yeniden bilet almanıza gerek kalmıyor. 10 biletlik metro bilet kartı ise, 9.30 Euro. Yani: 0.5 Euroluk bir karlılık söz konusu olabiliyor. Metronun hizmette bulunduğu saatler ise: 06.00-01.30 saatleri arasındadır. Yani: gece saat: 01.30 dan, sabaha karşı, 06.00’ya kadar metro çalışmıyor.
Metro trenleri, genellikle ne çok yeni, ne de çok eski. Yani: lüks olmasa da, çok da kötü değil. İnsanlar, metro trenlerinde pek çevrelerini rahatsız etmiyor. Yani, rahatlıkla metroya binebilirsiniz, ancak geç saatler hariç.
TURİZM OTOBÜSLERİ
Şehirde, üç ayrı hat üzerinde, turistik seyahat yapan, üstü açık otobüsler var. Bunların bir turu: 17.5 Euro. Her otobüs: belli güzergahlarda, yolcularını gezdiriyor. Tercihinize göre, otobüsleri kullanabilirsiniz.
İKLİM
Madrid şehri, deniz seviyesinden bir hayli yüksekte bulunuyor. Bu yüksek konumu nedeniyle, ani sıcaklık değişiklikleri görülebiliyor.
Şehir, yazları ve özellikle Temmuz ve Ağustos aylarında, sıcaktan kavruluyor. Bu aylarda, sıcaklık sürekli olarak 30 derecelerin üzerindedir. Daha önceki bölümlerde söz ettiğim gibi, özellikle, bu iki ayda, şehir yerlileri, şehri terk edip deniz kıyısındaki sayfiye yerlerine gidiyorlar.
Gerçekten, Ağustos ayında bulunduğum şehirde, birçok dükkan ve mağazanın kapalı olduğunu gördüm ve şehir sanki terk edilmiş gibiydi. Şehir merkezinde, hadi bu durum yok ama merkezin biraz dışına çıktığınızda, kesinlikle terk edilmiş görüntüyü hissediyorsunuz. İspanyollar, keyiflerine düşkün, mağaza ve dükkan sahiplerinin, pek öyle fazla çalışayım, çok kazanayım gibi sanırım bir sıkıntıları yok. Çünkü, ya şehir dışına çıkıyorlar ya da malum siesta. Yani, pek açık bir yer bulmak mümkün değil. Evet, kışın ise, Madrid, buz gibi. Madridliler, kış aylarında kayak yapmak üzere “Sierra Nevada” bölgesine gidiyorlar. Kışın bu şehri ziyaret edecekseniz, yanımızda mutlaka sıkı giysiler bulundurmayı sakın ihmal etmeyin.
Sonuç olarak: Madrid geziniz için, aşırı sıcak ve şehrin nispeten boş olması nedeniyle Temmuz ve Ağustos aylarını önermek istemiyorum ama ben Ağustos ayında gittim. Yani: yaz ayları da, keyifli değil denemez. Ama yine de şehirde gezi için en uygun mevsim: ilkbahar ve sonbahar. Bu dönemlerde, gerek şehir ve gerekse çevre gezileri daha keyifli oluyor.
MADRİT İNSANLAR
Ama yaşam açısından baktığınızda, Madridliler, Barselonalılara göre, daha hızlı Avrupalılaşmışlardır. Daha yardımsever, daha sıcak, daha kültürlü, daha sevimlidirler. Bu çok önemli. Çünkü: Barselona, kuzeyde ve daha zengin bir bölge olabilir. Ama Katalanlar, kendi bölgelerinde, Katalanca konuşurlar. Katalanca aslında İspanyolcadan biraz daha değişik, bir karışık lisandır. Kendi aralarında Katalanca konuşurlar, ama İspanyolca konuşulduğunda, onlarda İspanyolca konuşurlar.
Şehrin en büyük özelliği, şehirde gezerken, bolca göçmen görecek olmanızdır. Şehirde, çok miktarda Çinli ve Latin Amerikalı göçmen var. Bunlar: gerek gözlerinin biraz çekik olması ve gerekse özellikle göçmenlerin tenlerinin daha esmer olmasıyla hemen göze batıyorlar. Sanırım ülkenin göçmen politikası var ve bu politika gereği, özellikle Latin Amerika ülkelerinden göçmen kabul ederek, ikinci sınıf işlerde işçi olarak kullanıyorlar.
DİL
Madrid şehrinde, insanlar İngilizce bilmiyor. Hatta, şehirdeki hiçbir tabela veya kamu hizmetinin ismi, İngilizce olarak yazılmamış. İnsanlar her ne kadar İngilizce bilmese de, turistlere karşı yardımseverler. Yani, iyi niyetliler.
PARA VE VERGİ MEVZUATI
İspanyada, Euro kullanılıyor.
Vergi uygulamasına gelince: ülkede, iki tür vergi var. Bunlardan özellikle, % 16’lık vergi, birçok alışverişte geçerli bir oran. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin vatandaşları için, bu vergiyi ödemek zorunlu. Ama, bizim gibi, Avrupa Birliği üyesi dışındakilerin alışverişlerinde, tek bir fatura halinde, aynı yerden alınmak ve 90 Euro ve üzerinde olmak koşuluyla: ödediğimiz vergiyi geri almak mümkün. Ama, söylediğim gibi, tek bir fatura, tek bir alışveriş yeri ve 90 Euro ve üzerinde olmalı. Yani: 5-10 Euroluk, birçok vergi makbuzunu saklamanız anlamsız.
Biraz önce sözünü ettiğim, uygun faturanız varsa, bu faturaya alışveriş yaptığınız yerde, pasaport numaranızı yazdırın ve havaalanında, ülkeyi terk etmeden önce, gümrük memuruna faturanızı damgalatın. Yalnız, bu sırada, büyük bir ihtimalle, gümrük memuru, aldığınız malı görmek isteyebilir. Bu yüzden, aldığınız malı, yanınızda bulundurmanızda yarar var. Gümrük memuru, faturayı damgaladıktan sonra, havaalanındaki banka şubesinde, ödediğiniz vergiyi geri alabiliyorsunuz. Elbette, bu işlemler için, havaalanına, en az 1 saat öncesinden gitmeniz gerekiyor, yoksa uçağı kaçırmak mümkün.
Bahşiş derseniz: otellerde, zaten kimse bavul, çanta gibi eşyaları taşımıyor, yani bizdeki gibi komi sistemi yok. Restoran ve kafelerde ise, hesap pusulasına bakın, bahşiş kesilmedi ise, hesabın % 10’luk bölümü kadar bahşiş vermek uygun olabilir. Aslında, bu bir faraziye, garsonun tavırlarına göre, bence bahşişi siz belirleyip verebilirsiniz.
BOĞA GÜREŞLERİ
Madrid şehri: Corrida yani boğa güreşleri merkezidir. Boğa güreşleri, şehirde, Mart-Ekim ayları arasında yapılıyor. Bu gösterilerde öldürülen boğalar ise, özellikle 4 yaşında ve ağırlıkları, yaklaşık 500-800 kg. arasındadır. Ama, her ne kadar birçok yarışma boğanın öldürülmesiyle sonuçlansa da, bazen matador yaralanması ve ölümü de görülen bir sonuç olarak gündeme gelebiliyor. Ancak, tek bir gerçek var, bu kanlı gösteriyi, her yıl yaklaşık 1 milyon kişi büyük bir keyifle izliyor. Boğa güreşleri özellikle ülkenin bu bölümünde yaygın ve diğer bölümlerinde, bu tür gösterilerin, spordan öte, kanlı bir gösteri haline geldiği düşünülüyor ve pek fazla ilgi çekmiyor.
Boğa güreşlerinin türleri hakkında, kısaca bilgi vermek istiyorum.
Birinci tür: Bu gösteride boğa serbest bırakılıyor ve matador, pembe ve sarı peleriniyle, boğaya geçişler yaptırıyor. Belli bir süre sonra, Picador isimli, atlı adamlar, ellerinde taşıdıkları, ucu sivri metal tahta mızrakları, boğanın boyun kasının arkasına saplamaya, yani boğayı öldürmeye çalışıyorlar.
İkinci tür: Bu gösteride, Banderillo isimli şahıslar, ellerindeki renkli kağıtlarla süslenmiş mızrakları, yaya olarak, boğanın sırtına saplamaya ve bu şekilde boğayı öldürmeye çalışıyorlar.
Üçüncü tür: Bu gösteride, matador, muleta adı verilen kırmızı pelerin kullanıyor. Bu pelerini ile, kıvrak hareketler ile, boğaya geçişler yaptırıyor. Gösteri boyunca, orkestra, coşkulu müzikler çalıyor. Sadece, matadorun öldürücü son vuruşu öncesinde, müzik duruyor. Bu sırada, matador, elinde tuttuğu muleta yani pelerin ile, boğanın dikkatini başka yöne çekerken, diğer elinde tuttuğu kılıç ile, boğayı öldürmeye çalışıyor.
SAN İSİDRO FESTİVALİ
Madridliler, Madrid şehrinin koruyucu azizinin anıldığı, San İsidro gibi yerel fiestalara, büyük bir coşkuyla katılırlar. Bu festivalde, özellikle, şehir sokaklarında, başıboş bırakılan boğaların önünden kaçışan insan görüntülerini, mutlaka bir şekilde izlemişsinizdir.
Festival, her yıl 15 Mayıs tarihini takiben, Cuma günü başlar ve Pazar gününe kadar devam eder. Boğa güreşleri dışında, festival etkinlikleri kapsamında: müzik konserleri ve halk oyunları düzenlenir. Özellikle, şehir sokaklarında, yerel kıyafetleri giymiş insanların gösterilerini izlemek muhteşem bir keyiftir.
MADRİT ŞEHRİNDE, RESMİ TATİL-BAYRAM GÜNLERİ
Tatil günlerinde: tüm mağazalar ve bankalar kapanıyor. Taksiler ise, bu tatil günlerinde, biraz daha yüksek ücretle, hizmet veriyorlar.
1 Ocak: Yılbaşı tatili.
6 Ocak: Epiphny. Ulusal bir bayram.
Paskalya: Muhtemelen Mart sonu ve Nisan başında kutlanır. (2011 yılı için: 21-22 Nisan tarihlerinde kutlanacaktır) Kutlamalar: Perşembe günü başlar ve Cuma günü devam eder.
1 Mayıs: İşçi Bayramı.
2 Mayıs: Sadece Madrid şehrinde kutlanan, bir ulusal bayram.
15 Mayıs: San İsidro Festivali.
23 Haziran: Corpus Cristi isimli bir bayram.
15 Ağustos: Virgen de la Paloma denilen, Varsayım Bayramıdır.
9 Eylül: Aziz San Isıdro’nun eşi, Santa Maria de la Cabeza adına kutlanır.
12 Ekim: İspanya Ulusal Bayramıdır.
1 Kasım: Ulusal bir bayram olarak kutlanır. All Saints Day.
9 Kasım: Madrid şehrinin koruyucu kadın azizi, Almudena adına kutlama yapılır.
6 Aralık: Anayasa günü olarak kutlanır.
8 Aralık: İmmaculate Conception ulusal bayramıdır.