Dublin şehrindeki mağazalar: genellikle Pazartesi-Cumartesi günleri arasındaki süreçte: saat: 09.00-18.00 arasında açıktır. Dükkanların birçoğu ise, akşam saat 20.00 kadar açık kalırlar.
ALIŞVERİŞ MEKANLARI
Dublin şehrinde alışveriş yapılabilecek başlıca mekanlar: Grafton Street ve Nassau Street boyunda, Temple Bar ve O’Connell Street ve Henry Street üzerindedir.
Grafton Street
Burası, İrlanda’nın önde gelen alışveriş yerlerindendir. Bir yaya bölgesidir ve cadde boyunca: Body Shop, HMV records, Mark&Spencer ve Laura Ashley gibi tanınmış mağazaların şubelerini bulabilirsiniz. Ayrıca, yine bu cadde üzerinde yüksek gelir gurubuna hitap eden “Brown Thomas” mağazası da görülür.
Bu mağaza özellikle güzel art nouveau cephesiyle de ilgi çeker.
Caddenin yukarı kısmında, 3 katlı “St Stephen’s Green Shopping Centre” bulunur. Bu alışveriş merkezinin camla çevrili çatı katında alışveriş yapılabilir ve bahçe manzaralı kubbesinin altındaki restoranda akşam yemeği yenebilir.
Grafton Street’in Dawson Street’e açılan bölümünde ise, küçük bir alışveriş merkezi olan “Royal Hibernian Way” bulunur.
Dawson Street
Cadde boyunca: birçok butik ve kitapevi bulunur.
Henry Street
Cadde üzerindeki “Jerwis Centre” denilen alışveriş merkezinde: birkaç İngiliz mağazalar zincirinin de bulunduğu birçok mağaza bulunmaktadır. Burada: doğrudan ilaç alışveriş merkezi, kitaplar, çocuk oyuncakları ve el sanatları ile bayan ve erkek moda mağazalarının geniş bir yelpazesi bulunmaktadır.
Yine bu cadde üzerinde bulunan “II.AC Centre”: birçok giysi mağazasının yanı sıra İrlanda giysileri satan “Dunnes Stores’s” ait büyük bir mağaza ve yemek yerleri bulunmaktadır.
Caddenin, Mary Street ile kesiştiği ve Dublin Northside bölgesi olarak belirlenen yer: popüler bir alışveriş merkezidir. Burada: Asya, Afrika ve Ortadoğu yiyecek ve baharat ticareti ve birçok etnik dükkan bulabilirsiniz.
O’Connell Street
Bu cadde daha çok alt gelir guruplarına dahil insanların tercih ettikleri mağazaların bulunduğu bir yer olarak tanınır. Yine de burada önemli marka: kitap ve sanat malzemeleri satan “Eason’s” ve Dublin şehrindeki en büyük alışveriş mağazası olan ve çalar saati ile ünlü “Clerys” bulunur.
Clarendon Street
Cadde üzerinde bulunan “Powerscourt Townhouse” denilen yer: daha çok yüksek gelir guruplarına hitap etmektedir. Burada: özellikle güzel restoran ve kafeler ile, antika mücevherler ve özel tasarım giyseler satılmaktadır.
Yine buradaki “Westbury Mall” ise: kafeleri ve şık mücevher dükkanları ile tanınır.
Moore Street
Dublin şehrinin en eski açık hava çarşısı bu cadde üzerindedir. Burası: herkesçe bilinen “Molly Malone” şarkısına ilham kaynağı olmuş satıcıların bağırışlarıyla ünlüdür. Burada: elektronik eşyaların yanı sıra, sebze-meyve ve aklınıza gelebilecek her şeyi bulup satın alabilirsiniz.
George’s Street Arcade
Burada sokaklar arasında “George Street Market” denilen şirin bir kapalı çarşı bulunmaktadır. Süslü kırmızı tuğla cephe ve cam çatı ile kaplı bu Victoria dönemi tarzı çarşı boyunca bulunan dükkan ve tezgahlarda: müzik, giysiler, etnik eşyalar ve ikinci el kitaplar bulup satın alabilirsiniz. Burada ayrıca sokak gıda satıcıları, şarküteri ve şarap dükkanları da bulunmaktadır.
Temple Bar-Meeting House Square
Temple Bar merkezindeki meydanda bulunan “Temple Bar Food Market” ağzının tadını bilenlerin çeşitli spesiyalleri bulup satın alabileceği bir yer olarak bilinir.
Temple Bar-Funky Streetwear
Burada: 1950’lerden bu yana kurulu bulunan “vintage” butikler yanında, özel tasarımlı küçük tişört mağazaları da yaygındır. Ayrıca: el yapımı takılar, dövme ve piercing salonları bulunur.
Nassau Street
Dublin şehrindeki ünlü Trinity College kampüsüne paralel uzanan bu cadde: el örgü yün kazaklar ve İrlanda el sanatları, geleneksel İrlanda müzik ve müzik aletleri gibi tipik İrlandalı hediyeleri bulup satın alabileceğiniz büyük bir alışveriş mekanıdır. Bu cadde üzerinde yaklaşık bir kilometrelik bir yürüyüş yaparsanız, birçok yerel hediyelik eşya bulabilirsiniz.
Kilkenny Design Centre
Bu tasarım merkezi: İrlandalı tasarımcıların merkezidir. Trinity College karşısında: aydınlık ve havadar bir binada bulabileceğiniz: seramik, kristal, cam, gümüş, ahşap el işleri, el yapımı takılar, bayan giysileri, çantalar ve aksesuarlar ilgi çekmektedir. Üst katta: Trinity College bakan, çok popüler bir restoran bulunmaktadır.
Wickllow Street
Burası, Dublin şehrinin en güzel butikleri ve bazı dükkanlarına ev sahipliği yapmaktadır. Caddede aşağıya doğru yürürseniz, daha şık butikler görebilirsiniz.
NELER SATIN ALINIR
Genellikle: İrlanda’yı hatırlatacak hediyelik nesneler düşünürseniz: Trinity College yanındaki Nassau Street’e gitmeniz gerekir. Burada: İrlanda’ya özgü: yün, triko ve İrlanda el sanatı ürünleri bulup satın alabilirsiniz.
Avoca
Avoca kurucuları: Wicklow dağlarındaki küçük bir köyde, parlak, şık tasarımları ile geleneksel İrlanda yün dokumalarını birleştirirler. Avoca marka bayan giyim eşyaları ve ev aksesuarları yaygındır.
Şehir merkezindeki 4 katlı “Emprium” mağazası, İrlanda tarzı bir mağaza olarak Avoca türü ürünlerin yoğun satıldığı bir yerdir. Bu mağazaya yolunuz düşerse, üst kattaki restorana uğramayı sakın ihmal etmeyin.
Antikalar
St Stephen’s Green South üzerindeki “Newman House”ta: her ayın ikinci Pazar günü “Antika Fuarı” açılır. Eğer antikalarla ilgileniyorsanız, Dublin şehrinin antikacılar caddesi olarak bilinen ve birçok antikacı ve sanat mağazasını bulabileceğiniz “Francis Street” tam size göredir.
Resim
İrlandalı sanatçıların eserlerinin bulunduğu bir çağdaş sanat merkezi arıyorsanız: Kerlin Gallery, Taylor Gallery veya Solomon Gallery denilen yerlere gitmeniz gerekir.
Temple Bar Gallery: 40 kadar yerel ressamın eserlerini sergilediği bir yerdir.
Dawson Street üzerinde bulunan “Apollo Art Gallery” de: etkileyici ve satışa sunular koleksiyon barındırır.
Kitap
O’Connel Street üzerinde bulunan “Eason’s”: popüler kitaplar ve gazeteler, dergiler ve sanat malzemelerinin satıldığı bir yerdir. Dawson Street üzerinde: karşılıklı bulunan “Waterstones” ve “Ulyses” yine ünlü kitap satış mağazaları olarak tanınırlar.
South Street üzerindeki “İnternational Book” denilen yer, özellikle dil yayınları üzerinedir. Temple Bar bölgesindeki “Gallery of Photography” denilen kitapevi: fotoğraf hakkında birçok kaynağın satıldığı yer olarak bilinir.
Dublin şehrinde, bu bölümdeki gezimize “Grafton Street” çevresindeki bölgelerden başlıyoruz.
Liffley ırmağının güneyinde bulunan cadde: Dublin şehir merkezindeki iki ana alışveriş caddesinden birisidir. Kuzeyde College Gren ve güneyde St Stephen Green arasında uzanır.
1980’lerden bu yana: cadde genellikle yayalara, müzisyenlere, şairlere ve mim sanatçılarına tahsis edilmiştir. Cadde boyunca: ünlü Brown Thomas alışveriş merkezi, Laura Ashley ve Mark&Spencer mağazaları bulunur.
Bewley’s Oriental Cafe
Yüzyıldan fazla zamandır Dublin şehrinin simgelerinden olan “Bewley’s Oriental Cafe”, şehirde ayak üstü içilen kahve kültürünün hakim olmasıyla, 2004 yılında kapılarını kapatmıştır.
İlk olarak 1927 yılında açılmıştır. Bewley ailesi, Fransa kökenlidir ve 18. yüzyılda İrlanda’ya taşınmışlardır. Bewley şirketi 1840 yılında kurulmuştur.
Cafenin en ünlü özelliklerinden biri: kahve ve çay salonlarında bulunan ve 1931 yılında ölen sanatçı Harry Clarke tarafından yapılan 6 paha biçilmez vitray pencere dizisidir. Harry Clarke odası: yüksek tavan, avizeler, tablolar ve heykeller ile binanın en büyük odasıdır. Cafenin “Oryantal Room” denilen bölümünde: bir tiyatro bulunur ve burada öğle saatlerinde tiyatro, akşam kabare, caz ve komedi gösterileri düzenlenir.
St Teressa’s Church
Cafe’nin hemen yanındaki ara sokaktadır. Burada: Phyllis Burke tarafından yapılmış vitray camları ve John Hogan tarafından yapılan heykel ilgi çekmektedir.
Kilise, Dublin şehrindeki en eski Katolik kilisesidir ve ilk olarak 1626 yılında İrlanda’ya gelen “Discalced Carmelitler” tarafından sipariş edilmiş ve 1793 yılında inşa edilmiştir. Ön cephe: granit ve Porland taş kullanılarak yapılmıştır. Bugünkü şekline, sürekli genişlemeler nedeniyle, 1876 yılında ulaşmıştır.
Evet, yeni açılan birçok alışveriş merkezi kompleksi “Graffon Street” çevresindedir. Bunla arasında: Powerscourt Townhouse Centre” en ilgi çekendir.
Powerscourt Townhouse Centre
1770’lerden kalma bu yapıda: daha önceleri Robert Mack tarafından tasarlanmış ve Viscount Powerscourt ikamet etmekteydi. Bu eski yapı: takip eden süreçte, balkonlarla çevrili ve cam çatılı avlusu ile birlikte zevkli bir şekilde yenilenmiştir.
Günümüzde: arka girişteki görkemli alçı işlerini görmek hala mümkündür.
Cuma ve Cumartesi günleri saat: 15.00 civarında binanın gezilmesine izin verilmektedir.
Öte yandan: burada, değişik fiyatlarla antika, el yapımı ürünler ve tasarımcıların elinden çıkma giysiler bulabilirsiniz. Ayrıca: birçok kafe ve restoran bulunur. En üst katta ise, bir sanat galerisi bulunur.
Evet, bu büyük alışveriş merkezinin açılış saatlerini de verelim: Pazartesi-Cuma günleri arasında saat 10.00-18.00 arasında ve Perşembe günü saat: 10.00-20.00 arasında ve Pazar günü saat 12.00-18.00 arasında açıktır.
Buradan ayrıldıktan sonra “South William No.58” de bulunan Dublin Civic Museum görülüyor.
Dublin Civic Museum
Bu küçük müzenin bulunduğu yapı: eski Şehir Meclis Binasıdır. Burada: eski resim, fotoğraf, gazete küpürleri sergilenmektedir ve böylece: Dublin şehrinin geçmişi canlandırılmaktadır.
Müzede: eski sokak işaretleri, haritalar ve baskılara ek olarak, Viking eserleri, ahşap su şebekesi ve kömür kapakları görebilirsiniz.
Özellikle: müzenin baş eseri olan ve 1966 yılında IRA tarafından bombalanana kadar “O’Connel Street” de duran “Nelson’s Pillar”ın (yani Nelson Sütununun) tepesi, günümüzde burada sergilenmektedir.
Powerscourt Centre’in ön cephesinin tam karşısındaki yoldan devam ederseniz, bu kez başka bir alışveriş merkezine ulaşacaksınız.
George’s Street Arcade
Burası, Avrupa’nın ve İrlanda’nın en eski alışveriş merkezidir ve şehrin merkezindedir. Bu kapalı Victoria tarzı alışveriş mekanında: sizi butik dükkanlar ve moda giyim, takı, koleksiyon öğeleri, hediyelik eşyalar ve harika yemek ve gıda seçenekleri ile birlikte çok daha fazla değişen tezgahlar beklemektedir.
Öte yandan, burada geleneksel ve modern karışımı kafeler de bulabilirsiniz. Tüm bunlar, 18. yüzyıla ait kemerler altında hizmet verirler.
Graffon caddesi ve Temle Bar bölgesinde yürüyün ve 1881 yılından beri Dublin şehrinde hizmet veren bu harika çarşıyı mutlaka gezin.
Evet, ilk olarak 1881 yılında yapılan bu çarşı: Ağustos 1892 tarihindeki yangından etkilenmiş ve Eylül 1894 tarihinde yeniden yapılmıştır.
Grafton Street’in yukarı bölümünde: Nassau Street ile kesiştiği yerde, bir heykel göreceksiniz.
Molly Malone Heykeli
Grafton Streettedir.
Heykel: 1988 Dublin Millenium kutlamaları öncesinde Jeanne Rynhart tarafından yapılmış ve kutlamalar sırasında Dublin Belediye Başkanı Alderman Ben Briscoe tarafından açılmıştır.
Heykelde: 17.yüzyıl kostümlü bir genç kadın olarak Molly İllustates canlandırılmaktadır.
Molly: meşhur 18. yüzyıl şarkısını anlatan, el arabası ve derin dekoltesiyle dikkati çekmektedir.
Molly: sokaklarda tarak ve midye satarak geçimini sağlayan biridir. Ancak, bu satıcı genç kadın genç yaşta ölmüştür ve onun hayaletinin Dublin sokaklarında dolaştığı söylenir.
Öte yandan: heykeli tasvip etmeyen yöre halkından bazıları: bunu “Tart with the Cart” yani “el arabalı fahişe” olarak isimlendirmişler, tepki göstermişlerdir.
Molly heykelinden aşağı doğru giden caddede ilerlerken bir bina görülür.
Bank of Ireland
College Green adresindedir.
İnanılmaz bir bina ve mimari. Neredeyse anıtsal ve güzel formu ve duvarları ile Dublin şehrinin merkezindeki bu bina, bence şehirdeki en güzel binalardan birisidir.
1729 yılında İrlanda Parlamentosuna ev sahipliği yapması için inşa edilen ve Dublin şehrindeki birçok binanın mimarı olan James Gadon tarafından tasarlanan bu çarpıcı yapı: 18. yüzyıl duvar halıları ve panelli tavanıyla birlikte etkileyici bir salonu barındırır.
Bina yapıldıktan sonra orijinal hali üzerine birçok eklemeler yapılmasına rağmen, ortaya çıkan günümüzdeki görüntü mükemmel bir uyum içindedir.
Bağımsızlıktan sonra parlamentonun burada olması için yapılan planlar gerçekleşmemiştir. Parlamento için: Kildare Street’deki “Leinster House” tercih edilmiştir. Yapı inşa edildikten sonra, 1797 yılında İngiliz Başbakanı William Pitt: İrlanda’da dini şiddete bir son getirmek için tek yol olarak İrlanda Parlamentosunu kapattı ve İngilizler ile birleşmeleri konusunda kendilerini ikna etti.
Bunun sonucunda 1801 yılında “Birlik Yasası” geçti. Ancak İngiltere Kralı George III: anti-Katolik yasaları nedeniyle, Pitt’in istifasını istedi ve bunun üzerine, İrlandalılar: kendi bağımsız hükümetini kaybetme karşılığında hiçbir şey elde edemediler.
Ardından 2 yıl boş duran bu bina: 1803 yılında satıldı. Günümüzde burası bir banka olarak kullanılmaktadır.
“Irish House of Lords” salonu: Burası binanın Parlamento olarak kullanıldığı dönemde Lordlar Kamarasının çalışma yeridir. Highlights Meclisi; oturumda iken dışarıdan dikkat dağılımının önlenmesi için: ön revak penceresiz olarak inşa edilmiştir.
Ayrıca: yine burayı ziyaret ederseniz, 18.yüzyıl duvar halıları, parlak kristal avize ve altın topuz ilginizi çekecektir.
Binanın: Amerika-Washington şehrinde bulunan “Amerika Birleşik Devletleri Capitol Binasının tasarımı üzerinde etkisi olduğu söyleniyor.
Bankanın arka tarafında: Foster Place girişinde: İrlanda Bankası Sanat Merkezi (Bank of Ireland Arts Centre) bulunuyor. Burada: sanat sergileri, konserler ve edebiyat okumaları yapılıyor.
Okumalar, öğle zamanı resitalleri ve sergilere giriş ücretsizdir. Yapının üst katında: bankacılığın tarihi ve kısa ömürlü İrlanda Parlamentosu hakkında bir sergi bulunuyor.
TRİNİTY COLLAGE (DUBLİN ÜNİVERSİTESİ)
Üniversite: görkemli binalar, geniş meydanlar ve yeşilliklerden oluşan ve dışarıdaki yoğun trafik tarafından çevrelenen “College Green” bölgesindedir.
İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth tarafından 1592 yılında: Anglo İrlanda Hanedanlığının üyelerini eğitmek için kurulan üniversite: College Street caddesindedir ve 1700 yılından bu yana: günümüzdeki konumunda olmuştur. Batı kanadı 1752 yılında Theodore Jacobsen tarafından tasarlanmıştır.
Ancak biraz önce de söylediğim gibi, başlangıçta, yalnızca Protestan erkek öğrencilere açıktır.
1793 yılında Katolik kilisesi, buraya katılan Katolikleri aforoz etmekle tehdit etti ve bir Katoliğin Protestan üniversitesine gitmesinin ölümcül günah olacağını ilan etti.
Bu durum ancak 1970 yılında değişti. Kadınlar ise, 1904 yılından itibaren buraya kabul edilmeye başlandılar.
Üniversitenin ünlü mezunları arasında: Oliver Goldsmith, Jonathan Swift, Oscar Wilde, Samuel Beckett, filozof Edmund Burke, yazarlar Dean Jonathan Swift (Gulliver’in Seyahatleri) ve Bram Stoker (Dracula) sayılabilir.
Ayrıca: İrlanda’nın ünlü direniş kahramanlarından Robert Emet ve Wolfe Tone de burada eğitim görenler arasındadırlar. İrlanda’nın eski cumhurbaşkanlarından Mary Robinson da buradan mezundur.
Trinity College
Ön batı girişinde iki heykel bulunur. Bunlardan: sağda olanı oyun yazarı Oliver Goldsmith’e aittir ve 1864 yılında John Foley tarafından yapılmıştır.
Diğer heykel: İngiliz Muhafazakarlarının babası olarak tanınan ve 1868 yılında John Foley tarafından yapılan filozof Edmund Burke heykelidir.
Günümüzde; üniversite, tüm inançlara, cinsiyet ve milliyetten öğrencilere açıktır. Yani: şehrin en güzel yerlerinden biri olmanın yanı sıra bir akademik üne sahiptir. Öte yandan: şehrin coğrafi ve sosyal merkezi konumundadır.
Burayı gezmek için en iyi yol yürüyüş turudur. Öğrenciler tarafından düzenlenen bir rehberli yürüyüş turana katılırsanız: her bina ve bölge ile ilgili anlatılan hikayeleri dinleyebilirsiniz. Bu turlar, hergün batı kapısından başlayarak yapılır ve 40 dakika sürer.
1752 yılında inşa edilen “Batı Kanadı” boyunca yürürseniz: her iyi yanda bulunan: Edmund Burke ve Oliver Goldsmith’e ait heykelleri görebilirsiniz.
Bu turlarda özellikle: eski kütüphane ve Long Room ilgi çekmektedir. Ben sizlere, diğer yerler hakkında da aşağıda bilgiler vereceğim.
Eski Kütüphane Binası-Book of Kells
Dublin şehir merkezinde Trinity College’de bulunan görkemli kütüphane binası, 18. yüzyılda inşa edilmiştir.
Burada: dünyaca ünlü, 9. yüzyıldan kalma gospel el yazması “Book of Kells” bulunmaktadır. Bu kitap: üniversitenin en önemli mirasıdır ve Başpiskopos James Usher tarafından bağışlanmıştır.
Kitap: “Turning Darkness into Light” yani “Karanlıktan Aydınlığa” olarak isimlendirilen ve eski kütüphanenin adlında bulunan “Colonnades” denilen yerde görülebilir.
Bu serginin başlangıcında: el yazmalarını aydınlatan bir dizi ışıklı pano bulunur. Kitap: diğer ışıklandırılmış el yazmaları ile birlikte görülür. Tüm kitapların sayfaları: 6 haftada bir değiştirilmektedir.
Kells Kitabı
Dünyanın en güzel el yazmalarından birisidir. Parşömen el yazması 680 sayfadır ve dört İncil’den Latince metinler içerir.
Kitabın muhtemelen: İskoçya açıklarındaki bir adada MS.561 yılında kurulan bir manastırda yazılmaya başlandığı ve İrlandalı rahipler tarafından MS.800 yılında tamamlandığı düşünülmektedir.
Daha sonra ise 806 yılında, Vikingler adaya saldırdıklarında, rahipler kitabı korkuyla toprağa gömülmüş, adayı terk etmişlerdir. Ardından: 1653 yılında kitap yeniden keşfedilmiştir.
Dikkat, bu sergi çok popüler olduğundan girişte uzun kuyrukları beklemeye hazırlıklı olmalısınız. Çünkü: her yıl 500 bin kişi bu kitabın bulunduğu sergiyi ziyaret etmektedirler. Dublin şehrinde en çok ziyaret edilen 5. yer olarak önem kazanmaktadır.
Ziyaret günleri ve saatleri şöyledir: Pazartesi-Cumartesi saat 09.30-17.00 arasında ve Pazar günleri saat: 09.30-16.30 arasındadır. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 9 Euro, öğrenciler için 8 Euro ödemek gerekir, 12 yaş altı çocuklar ücretsizdir.
Long Room
Eski kütüphane binasının yukarısındadır ve 1732 yılında açılmıştır.
Buranın uzunluğu 65 metredir ve burası 200.000 eski kitap ile doludur. Bu kitaplar 1712-1732 yılları arasına tarihlenir. Burada: düz alçı bir tavan ve kitaplar için açık bir raf bulunur. İki yanda pencereler bulunur.
1850’lerde bu raflar tamamen doldurulmuştur. 1801 yılından bu yana: İngiltere ve İrlanda’da yayınlanan her kitabın ücretsiz bir kopyası buraya teslim edilir. 1860 yılında: çatı, mevcut beşik tonozlu tavan ve üst galeri kitaplıklar yapılması için yükseltilmiştir.
Özellikle: orijinal bir Shakespeare kitabı ilgi çekmektedir.
Salonda: 14 mermer büst bulunur ve bunlar, koleksiyon olarak heykeltıraş Peter Scheemakers tarafından 1743 yılında toparlanmıştır.
Değişik heykeltıraşlar tarafından yapılan bu büstler: Trinity College ile bağlantılı, erkek, batı dünyasının büyük filozofları ve yazarlarına aittir.
Koleksiyondaki en iyi büst: yazar Jonathan Swift’e ait olandır ve heykeltıraş Louis Francois Roubiliac tarafından yapılmıştır.
Evet üniversite içinde yürümeye devam ettiğimizde: Front Square ve Parliament Square bölgeleriyle karşılaşıyoruz. Burada: solda bir yapı görülüyor.
Dining Hall
Burası: Richard Castle tarafından tasarlanmıştır ve 1740 yılında ilk defa yapıldıktan sonra tonozlar çökmüş ve defalarca yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir. Öğrenciler tarafından kullanılan bir restoran ve kafedir.
1984 yılındaki yangından sonra ise Dublinli mimarlar Blacam ve Meagher tarafından restore edilmiştir.
Chapel-Küçük kilise
Bu dini yapı 1798 yılında, Sir William Chambers tarafından tasarlanmıştır.
Alçı süslemeler, vitray camlar ve 18. yüzyıldan kalma bir kutuda bulunan 20.yüzyıl orgu ilgi çekmektedir. Tavanın ince alçı süslemeleri Michael Stapleton tarafından yapılmıştır. Merkez koridor boyunca birbirine bakan meşe pewsler geleneksel düzeni korur. Org: güney uçta bir galeride bulunur.
Ayrıca: tüm dini mezhepler tarafından kullanılması ile İrlanda’da benzersizdir. İç tavan içine yerleştirilen yarı dairesel pencereler ile aydınlatılır.
Chapel’in karşısında bir yapı daha görülüyor.
Examination Hall
Sir William Chambers tarafından tasarlanan burada konserler verilmektedir. Binanın alçı süslemeli tavanları, Dublin Writer’s Museum’un da tavanlarını yapan Michael Stapleton tarafından yapılmıştır.
Campaline
Kütüphane meydanı yakınındaki bu kule; 30 metre yüksekliğindedir ve Üniversitenin çanına ev sahipliği yapmaktadır. Yapı: 1853 yılında; granit, dökme demir ve porland taşından Sir Charles Lanyon tarafından yapılmıştır.
Başlangıçta her iki tarafın binalarla bağlantılı olması amaçlanmıştır.
Korint sütun çevrili ve dökme demir ızgaraları ile uzun boylu, yuvarlak başlı, açıklık taraflarından delinmiş silindirik bir hazne ile zengin detaylara sahiptir.
Çan kulesinin dibindeki heykeller: Thomas Kirk tarafından yapılmıştır ve ilahiyat (bir elinde haç tutmaktadır), bilim, tıp ve hukuk temsil e dilmektedir.
Günümüzde “Trinity College” temsil eden popüler bir yapı olarak bilinmektedir. Ayrıca: bir batıl inanca göre: bunun altından geçen öğrenciler, sınavlarda başarısız olurlar.
Berkeley Library
Piskopos George Berkeley onuruna yaptırılan kütüphane: Trinity College kampusünde Fellow Meydanının ucundadır.
1960 yılında düzenlenen uluslar arası bir yarışmada başarılı olan Mimar Paul Koralek tarafından 1967 yılında tamamlanmıştır.
Bu yeni kütüphane: eski binaların arasında bir podyum üzerinde bir avlu oluşturur. Birinci ve ikinci katlar aydınlatılmış büyük bir okuma salonu ve kitap depolama alanlarına erişim bölümlerini oluşturmaktadır.
Zemin kat ise, kataloglar ve referans bölümüne ev sahipliği yapmaktadır. Burada: yerleşik mobilya düzeni, küçük hücreler şeklinde okuma yerlerinden oluşmaktadır. Duvarlarda: beton ve granit dik forumlar görülmektedir. Binaya doğal ışık sağlayan kavisli cam cumbalı pencereleri ilgi çekmektedir.
Bahçesinde “İtalyan heykeltıraş Arnoldo Pomodoranın eseri “Sfera con Sefar” bulunmaktadır.
Douglas Hyde Gallery
Fellow Square karşısında, İrlanda’nın ilk cumhurbaşkanı onuruna 1978 yılında kurulan Douglas Hyde Gallery: Trinity College içinde bulunan bağımsız bir kuruluştur. (1984 yılından sonra bağımsız olmuştur)
Galerinin fuar programı, büyük çağdaş uluslar arası sanatçıların yanı sıra gelişmekte olan İrlandalı sanatçılar ve Etnografik ve zanaat eserleri zaman zaman sergilerle ziyaretçilere sunulmaktadır.
Galeri ayrıca zaman zaman konser ve müzik etkinliklerine de ev sahipliği yapmaktadır.
Samuel Beckett Centre
Tiyatro 1992 yılında Trinity Kolejlin açılış kutlamaları için 20. yüzyılın en yenilikçi yazarlarından Samuel Beckett onuruna inşa edilmiştir.
Merkez: tiyatro performansları, İrlandalı film müzikleri, tiyatro Drama çalışmaları ve lisansüstü derslerinde akademik dereceler sunmaktadır. Merkezde 208 sandalyeli prova alanı, soyunma odaları ve küçük bir tiyatro vardır.
Drama bölümü kampus tiyatrosudur. İrlanda dışında: Avrupa, Japonya ve Amerika: dans ve tiyatro guruplarının ziyaretlerine ev sahipliği yapmaktadır. Dublin Tiyatro Festivali de burada yapılır.
Eğer üniversite hayatını yakından görmek istiyorsanız, kampüsün ana giriş kapısının aksi yönündeki “College Park” denilen yerde bulunan “Pavillon” u tercih etmelisiniz.
Hava güzel ise, birçok öğrencinin burada çimler üzerinde güneşlendiğini görmek mümkündür. Burada dinlenebilir, rugby takımının antremanlarını izleyebilir ve öğrencilerin sohbetlerini dinleyebilirsiniz.
Hava soğuk ise: Dining Hall binasının altında bulunan, yemek de yenebilen “Buttey” tercih edilebilir.
DAWSON STREET VE KİLDARE STREET
College Green’den sonra, Nassau Street’in başlangıcına çıkıp, sağa dönerseniz “Dawson Street”e ulaşırsınız.
Burada, genellikle butikler ve kitapevleri bulunur.
Royal Hiberian Way
Burası bir alışveriş kompleksidir ve Royal Hiberian Hotel’in yerine yapıldığından bu ismi almıştır. Burası: Dublin şehrinin en işlek yaya alışveriş bölgesidir. Grafton Street’e bitişik bu butik alışveriş merkezinde 23 mağaza vardır. Birimler: Lord Mayor Walk üzerinde yer almaktadır.
St Anne’s Church
Anne Street South’a bakan bu kilise: 19. yüzyıldan kalan vitray pencereleri ve konserleriyle tanınır. Kilise: 18. yüzyılda caddenin ismiyle türetilmiştir ve 1707 yılında kurulmuştur. Ancak kilise 1707 yılında kurulmuş olmasına rağmen, bina 1721 yılında tamamlanmıştır.
Mansion House
Burası: 1715 yılından bu yana: Dublin Belediye Başkanlarını ağırlamaktadır ve günümüze kadar bu durum devem etmiştir.
Yapı: 1710 yılında Joshua Dawson isimli bir tüccar için yapılmış ve sokağa onun ismi verilmiştir. Buranın en büyük özelliği “Round Room” denilen yerdir. Burası: 21 Ocak 1919 yılında İrlanda Parlamentosunun Bağımsızlık Bildirgesini kabul ettiği yerdir.
Bina: 1930 ve 1940’lı yıllarda: yeni bir City Hall binası yapılmak için burası yıkılmak istenmiş ama sonradan vazgeçilmiştir.
Evet şehirde yürümeye devam ediyoruz. Şimdi: Molesworth Street üzerinden aşağı doğru yürüyoruz. Bu cadde üzerinde birkaç tane sanat galerisi bulunuyor. Aşağıya doğru devam ettiğimizde, yine ünlü bir yapı ile karşılaşıyoruz.
LEİNSTER HOUSE
Kildare Street üzerinde bulunan burası: bir zamanlar İrlanda Parlamentosuna ev sahipliği yapmış ve Kildare kontları burada çalışmıştır. Binanın ismi; İrlandaca “Laighean Teach” olarak bilinir.
Mimar Richard Cassels tarafından tasarlanan yapı: ilk olarak Kildare Kontu James Fitzgerald Kildare Earl tarafından 1745-1748 yılları arasında yaptırılmıştır ve Kildare Evi olarak bilinmiştir.
1776 yılında, evin sahibi Leinster Dükü olunca, evin ismi de Leinster House olarak değiştirilmiştir.
Yapının tasarımı: İrlanda ve İngiltere’de dönemin binalarının özelliğidir. Bu tasarımın: ABD Başkanının ikamet ettiği beyaz saray için bir model oluşturduğu iddia edilmektedir. Bu iddia: 1792 yılında Beyaz Saray’ın tasarım yarışmasını kazanan James Hoban tarafından uygulanarak gerçeklik kazanmıştır.
Hoban: 1762 yılında İrlanda’da doğmuş ve Dublin şehrinde mimarlık okumuş ve dolayısıyla Leinster House tasarımını öğrenmiştir.
Aynı dönemde
Evin sahibi olan Lord Edward Fitzgerald: Mayıs 1798 tarihindeki ayaklanma öncesinde yakalanmış ve yaralanarak ölmüştür.
1815 yılında: Augustus Frederick: Leinster III. Dükünden: Royal Dublin Society adına konağı satın almıştır.
Ardından: binaya “Dail Odası” başta olmak üzere, kapsamlı eklemeler yapılmıştır.
Tarihi olayların bir kısmı: Leinster House’da gerçekleştirilmiştir. İrlanda’da ilk balon tırmanışı Temmuz 1783 tarihinde Lawn Richard Crosbie tarafından buradan yapılmıştır.
Büyük Sanayi Fuarı: 12 Mayıs 1853 tarihinde, Leinster Bahçesinde açılmıştır.
1924 yılında, tüm bina, İrlanda Devleti tarafından satın alınmıştır.
Günümüzde: Leinster House içinde: Dail Eireann (Temsilciler Meclisi) ve Seanad EIREANN (Senato) ve Parlamento (Ulusal Meclis) bulunmaktadır.
1800 yılı sonlarında yapıya iki yeni kanat eklenmiş ve İrlanda Ulusal Kütüphanesi ve İrlanda Ulusal Müzesi buraya yerleşmiştir.
Bina: parlamentonun toplu bulunmadığı zamanlarda ziyarete açıktır.
Sokağın batısında “National Library” bulunmaktadır ve onun hemen yanında ise “National Museum” görülür.
National Library
Kildare Street üzerinde bulunan İrlanda Ulusal Kütüphanesi: Royal Dublin Society tarafından sahip olunan koleksiyonların bilim ve sanat hizmetinde kullanılması için, 1877 yılında çıkarılan “Bilim ve Sanat Müzesi Kanunu” gereğince Kamu Derneği tarafından kurulmuştur.
Bu düzenleme: 3 Mayıs 2005 tarihinde özerk bir kültür kurumu olarak İrlanda Milli Kütüphanesi kurulması ile sona erdi.
Koleksiyon: günümüzdeki yerine 1890 yılında taşınmıştır.
Koleksiyonda 8 milyon üzerinde ürün bulunmaktadır ve böylece: dünyada İrlanda belgesel malzemesinin en kapsamlı derlemelerine ev sahipliği yapmaktadır. Bunlar arasında bulunanlar: müzik, dergi ve fotoğraflardan, haritalar, el yazmaları ve soy malzemeleri sayılabilir.
Kütüphanede bir daimi sergi bulunmaktadır. Bu sergi: “William Butler Yeats’in hayatı ve eserleri” sergisidir ve bu ödüllü sergi İrlanda’nın en büyük şairinin şiir ve mirasını keşfetmek isteyenler için gezilmesi gereken bir sergidir. Bu daimi sergi yanında, sık sık tematik sergiler düzenlenir.
Kütüphane binasında bulunan tesisler şunlardır: sergiler, secere danışmanlığı hizmeti, okuma salonu, kafe, tekerlekli sandalye.
Kütüphanenin okuma salonlarına girmek için bilet almak şarttır. Biletler: çalışma saatleri içinde alınabilir. Burada: İrlanda ile ilgili binlerce belgeye ulaşmak mümkündür. Geçici sergiler ise, genellikle görkemli binanın girişinde düzenlenir.
Kildare Street’de diğer önemli yapı ise, bir müzedir.
Museum of Archeology and History
Burası: Dublin şehrindeki en önemli tarih koleksiyonunu barındıran “National Museum” un, dört bölümünden birisidir. Müzenin açık bulunduğu gün ve saatler: Salı-Cumartesi günleri saat: 10.00-17.00, Pazar günü saat: 14.00-17.00 arasındadır.
Pazartesi kapalıdır. Giriş ücretsizdir.
1890 yılında açılan müze binasının yalnızca kendisi bile ilgi çekmektedir.
Özellikle: girişi ( bu sütunlu giriş Roma mimarisine bir saygı olarak kullanılmıştır) ,kubbemsi yapısı, mozaik yer döşemeleri, kapı üstlerindeki mavi ve sarı renkli mineli çini süslemeleri ve kapı pervazları ilgi çekmektedir.
Bina: mimar Thomas Manly Deane ve oğlu tarafından tasarlanmıştır. Victoria Palladian tarzında inşa edilen yapı: 1820’lerde Karl Schinkel tarafından tasarlanan Berlin Altes Müzesine benzemektedir.
Neoklasik etkiler, sütunlu girişi 20 metre yüksekliğe kadar yükseltir ve Roma’daki Pantheon örnek alınarak, kubbeli kubbeli görülebilir. Rotond içindeki klasik sütunlar: şehrin çevresindeki ilçelerin ocaklarından çıkarılan mermerlerden yapılmıştır.
Büyük merkez salon üzerinde bir balkon bulunur ve ince dökme demir sütunlarla desteklenmiştir. İç zenginlik, antik Yunan ve Roma uygarlıklarını hatırlatan motiflerle süslüdür. Muhteşem mozaik zeminde: klasik mitolojiye ait sahneler tasvir edilmektedir.
Lüks fayans şömine ve kapı da ilgi çekmektedir. Oyma ahşap kapıyı da mutlaka görmelisiniz.
Müzede: 7 galeride, tunç çağından kalma İrlanda altınları ve diğer arkeolojik buluntuları görebilirsiniz.
Müzenin ikinci katında: yaklaşık 400 yıl boyunca burada hükümranlık yapan Viking dönemi kalıntıları sergilenmektedir.
Müzenin kalıcı sergileri şu bölümlere ayrılmaktadır
Hazine
İrlanda’nın altınları, Prehistorik İrlanda, Krallık, Viking İrlandası, 1550-1150 yılları arası, Antik Mısır, Eski Kıbrıs Seramik ve Cam, Roma dünyasında yaşam ve ölüm.
“İreland’s Gold” (İrlanda’nın altını) bölümünde
MÖ.7000’den 2000 yılına kadar olan süreçte: kuyumcular hünerlerini sergilemişlerdir. Ortaçağdan kalma hazinelerin içinde: Ardagh Chalice (Ardagh kadehi) ve Tara Brooch’un (Tara Broşu), Derrynaflan Definesi yanı sıra Vikinglerden kalma metal işlemeler de bulunmaktadır.
Müzede ayrıca
bir Mısır Galerisi ve İrlanda’nın bağımsızlık öyküsünün anlatıldığı bir sergi de vardır. Büyüleyici antik Mısır sergisinde: mumya ve yanı sıra steller, mezar mobilyaları, tablolar, takı ve ev eşyaları görülür. Müze kayıtlarında: burada sergilenen eserlerin, 1890-1920 yılları arasında Mısır’da yapılan kazılarda elde edildiği alenen yazılmaktadır.
Bu Mısır ne alem bir memleket, dünyanın birçok ülkesi müzelerinde, buradan elde edilen eserler, gerine gerine sergileniyor, anlamıyorum, her şey bulunduğu yerde sergilenmeli.
Burada sergilenen en önemli nesneler arasında: yaldızlı ve boyalı koruyucu içinde, 22. Hanedan üyesi Tentdinebu’nun mumyası ilgi çekmektedir.
Kildare Street Club
Kildare Street ve Üniversite Kulübü: 1782 yılında kurulan Kildare Street Club ile Dublin Üniversitesi Kulubü’nün 1850 yılında birleşmesiyle oluşturulmuştur.
Victoria tarzı bu gotik bina: sütunlarının alt kısmında bulunan ve zengin bir hayal gücünün ürünü olan taş oymaları ile tanınır. 1776 yılında Joseph Leeson için inşa edilmiştir ve ardından 1851 yılında Dublin Üniversitesi Kulübü tarafından satın alınmıştır.
Bilardo oynayan bir maymunun da bulunduğu sütunlardan birisinin; kulüp üyelerini tanımladığı söylenir.
Bina günümüzde: Heraldic Museum and Genealogical Office’e ev sahipliği yapar ve armaların tarihi burada sergilenmektedir.
ST STEPHEN’S GREEN VE ÇEVRESİ
Kildare Street’in sonuna kadar yürürseniz, St Stehhen’s Green denilen yere ulaşırsınız.
9 hektar büyüklüğündeki bu alan; İrlanda’nın bilinen en iyi Victoria kamu parkıdır. Park alanı, kamuya: 1880 yılında Rab Ardilaun tarafından yeniden açılmıştır.
Park alanında: büyük çevre ağaçları ve çalılar bulunur, bahar ve yaz aylarında muhteşem çiçekler Victoria düzenindeki parka bambaşka bir güzelliğe büründürür.
Park alanında: 3.5 km uzunluğundaki yollar: tüm kullanıcılar tarafından erişilebilir. Alan boyunca bir dizi heykel görülür.
Bu alanda: gösterişli bahçeler, konserler için yapılmış bir platform, ördek havuzları ve bir çocuk bahçesi bulunur.
St Stephen’s Green Kuzeyi
Burada: Shelbourne Hotel ve karşısındaki “Wolfe Tone Memorial” bulunmaktadır. Bunun hemen arkasında ise: Famine isimli ve Edward Delaney tarafından yapılmış bir heykel görülebilir.
Three Fates
Bu havuz: İrlanda’nın, II. Dünya Savaşı sonunda öksüz kalan Alman çocuklarına kucak açmasına teşekkür etmek amacıyla, Almanya tarafından hediye edilmiştir. Çeşme üzerinde: İrlanda’nın ruhunu temsil eden, bir ip parçasına sarılan üç mahzun figür görülmektedir.
Bronz anıt, 1956 yılı yapımıdır. 1946 yılında İrlanda Kızıl Haç teşkilatı, Almanya’dan İrlanda’ya gönderilmek üzere 100 çocuk istedi ve yaşları 3 ile 10 arasında değişen 462 çocuk 1946-1949 yılları arasında İrlanda’ya gelerek koruyucu ailelerinde kaldılar ve daha sonra geri döndüler.
Heykel: İskandinav mitolojisinden alıntıyı figüre ediyor. Üç kişi: Urd (geçmiş), Verdandi (mevcut) ve Skuld (gelecek) temsil ediliyor. İskandinav mitolojisinde, bu üç kadın figürleri: tanrılar ve erkeklerin kaderini kuran Normlar olarak bilinirler.
Havuzun çevresindeki plakada ise: “1939-1945 yılları arasındaki savaştan sonra, İrlanda’nın yardımı için Alman Federal Cumhuriyeti Alman halkı adına şükranlarını sunar” yazılıdır.
St Stephen’s Green Güneyi
St Stephen’s Green güneyi boyunca yürüyünce, güzel binalar göreceksiniz.
Univercity Church
Bunlardan ilki: 1855 yılında Kardinal ve daha sonra Üniversitenin rektörü olacak olan Henry Newman tarafından yaptırılan “Univercity Church” tür.
Yapı: Hıristiyanlığın hem doğu ve hem de batı geleneklerini kucaklayan İrlandalı bir kilise olmasına rağmen, bir bazilika tarzında tasarlanmıştır.
Kilise: kırmızı boyalı kiriş ve kirişler tarafından desteklenen düz bir tavana sahiptir. Çatı pencerelerinin camları, Dublin şişe fabrikası yapımıdır. Bizans şekilli şamdanlar, pirinçten yapılmış bir haç ile birlikte sunak üzerinde durmaktadır.
Kilisenin duvarları: çeşitli yerlerden getirilen renkli mermerlerle 4.5 metre yüksekliğe kadar dekore edilmiştir. Üst yan duvarlar, büyük resimler bulundururlar. Ancak, Fransız sanatçılar tarafından 19. yüzyılda tamamlanan 22 resim, daha sonra kararmış ve kilisenin 150. yıldönümü sırasında resimler değiştirilmiştir.
Kilise aynı anda 600 kişinin ibadetini sağlayabilmektedir. Buranın içi: hayranlık uyandıran Bizans tarzı ile, özellikle şehirde nikahlar için tercih edilir.
Newman House
Burası da La Francini kardeşler tarafından yapılmıştır ve Univercity College’in bir parçasıdır. Zarif süslemelere sahip yapı: üç binada oluşmaktadır.
85.numaralı ev: Hugh Montgomery için özel olarak 1738 yılında tasarlanmıştır. Alman doğumlu mimar Richard Castle, 18. yüzyılın ilk yarısında, bunun yanında birçok bina yaparak İrlanda’nın en üretken mimarlarından biri olarak tarihe geçmiştir.
Zemin katta: Apollo odası bulunur ve şöminenin üzerinde: çeşitli tasvirler görülür. Birinci katta ise: salon bulunur ve harika bir tavanı vardır. Hatta: İrlanda’nın en iyi 18. yüzyıl salon dekorasyonu denilmektedir. Burası: 1989-1993 yılları arasında restore edilmiştir.
86.numaralı ev: 1765 yılında Richard Chapel Whaley tarafından yapılmıştır. Bir bodrum üzerinde dört katlıdır. St Stephen Green bölgesinin en büyük evlerinden birisidir. Özellikle ince alçı süslemeleri harikadır.
Evin isminin kökeni ise: İrlanda Katolik Kilisesi öncüsü Dr John Henry Newmandır. Newman: seçkin ilahiyatçı ve Victoria dönemi alimidir. Aynı zamanda ünlü bir bilim adamı ve eğitimcidir. Newman house: 1854 yılında ziyarete açılmıştır.
James Joyce
Burada öğrencilik yapmıştır ve şair Gerard Manley Hopkins: ömrünün son zamanlarında burada dersler vermiştir. Joyce: (1882-1941) İrlandalı yazardır. Getirdiği anlatım teknikleriyle, 20.yüzyıl edebiyatını etkilemiştir.
En önemli eseri: 1922 yılında Paris şehrinde basılan “Ulyses” adlı romanıdır ve roman Homeros’un Odysseia’sı üzerine kuruludur. Pek çok yeni tekniğin kullanıldığı roman, yayınlandığında büyük yankı uyandırmıştır.
Rehberli turlarda
Joyce’un öğrenci olarak bulunduğu sınıflardan birini görebilirsiniz. Hopkins’in odası da görülebilir. Burada: oldukça hoş bir teras ve Dublin şehrinin belki de en iyi restoranlarından biri olan “Commons” bulunur.
Newman House’un hemen arkasında İrlanda Dışişleri Bakanlığına ev sahipliği yapan “Ivegah House” bulunur. Bunun ilerisinde ise “National Concert Hall” bulunur. Burası: Üniversitenin eski sergi salonudur.
Bölgede
Marjorie Fitzgibbon tarafından yapılmış “James Joyce” büstünü görebilirsiniz.
Ayrıca: park alanı içinde, 1907 yılından kalma “Fusilier’s Arch” ı görebilirsiniz.
Bölgenin güney ucunda: bir alışveriş merkezi bulunur.
St Stephen’s Green Shopping Centre
Grafton Street üzerindeki burası, İrlanda’nın ilk modern alışveriş merkezidir. 1980 yılında: Victoria tarzı demir ve cam yapısıyla inşa edilmiştir.
Dublinliler, buraya “The Wedding Cake” yani “Düğün Pastası” demektedirler. Çünkü: çevresindeki kule tarzı binalar arasında Victoria seralarını çağrıştıracak bir mimari stili vardır ve olumsuz olarak değerlendirilmektedir.
Çevresindeki Gaiety Tiyatrosu, Kraliyet Kolejli ve modern bir alışveriş merkezi, aynı mahalde mimari olarak kabul edilmemektedir.
Burası: birçok dükkan ile puba ve üst katında: cam kubbenin hemen altında bir restorana ev sahipliği yapmaktadır. Burada çok sayıda yemek alanları ve alışveriş merkezleri bulunmaktadır.
Zemin katta: özellikle dünyanın dört bir yanından çay ve kahvenin bulunduğu kafeyi mutlaka ziyaret etmelisiniz. Zaten zemin katta dükkanlar değil, galeriler bulunuyor.
Ortada ise geniş bir alan vardır. Yapıdaki ünitelerin yerleşimi kafa karıştırıcıdır ve acele alışveriş için uygun değildir. Ama şehirdeki merkezi konumu, cam ve demir mimarisinin güzelliği, dükkanlarda satışa sunulan malların çeşitliliği ve sanat galerileri ilgi çekmektedir.
Burası, tüm olağan marka isimleriyle doludur. Üst seviyede saklanmış sanat, antika, hızlı çalışan portre sanatçıları, takı ve her türlü ürünün satıldığı galeriler boyunca rahatça yürüyebilirsiniz.
Yeşil alanın batısından inen yokuşun ortalarında başka bir yapı görülür.
Royal College of Surgeons
İrlanda Cerrahi Kraliyet Kolejli: 11 Şubat 1784 tarihinde kurulmuştur. Kuruluş amacı: cerrahi uygulamaları kontrol etmek ve cerrahi eğitim için hazırlık yapmaktır. Kolej: 1810 yılında bugünkü yerine taşındı.
1916 yılındaki Paskalya Ayaklanmasından kalan kurşun delikleri, günümüzde de görülebilmektedir. Çünkü: bu bina: Countess Markievicz önderliğinde toplanan bağımsızlık savaşçıları tarafından kullanılmıştır. Günümüzde, burada: eczacılık, fizyoterapi, hemşirelik eğitimleri veriliyor.
Ivegah Gardens
Earlsfort yakınlarındaki “National Concert Hall” yapısının hemen arkasındaki bu muhteşem güzel bahçe: 1991 yılında kamuya açılmıştır. 1863 yılında İtalyan stilinde tasarlanmış bir dizi güzel bahçeden oluşmaktadır. Bahçe içinde: göz kamaştırıcı havuzlar, şelaleler ve mağaralar bulunur.
Irish-Jewis Museum
Walworth Road üzerindedir. Burası: 19.yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başlarında şehrin Yahudi mahallesidir ve mahallenin merkezinde bulunan bu eski Sinegog’da: günümüzde çeşitli anı, belge ve eski fotoğraflarla, İrlanda’da az bilinen topluluklardan biri olan Yahudilerin hikayesi anlatılmaktadır.
Buraya yolunuz düşerse, İbranice yazılı “Guinnes” şişesini görmenizi öneririm.
Dublin şehrinin çevresi: günübirlik geziler ve turlar için çok elverişlidir. Dublin yakınlarındaki deniz kıyısı kasabaları ve köylerine giden DART tren yolu: kıyı şeridi boyunca, yolcularına muhteşem manzaralı yolculuklar sunmaktadır. DART: Dublin kıyıları boyunca uzanan demiryolu hattıdır ve ulusal demiryolu hattı tarafından yönetilmektedir. DART hizmeti, tüm gün boyunca her 15 dakikada bir çalışır.
ŞEHRİN GÜNEYİ
Dun Laoghaire
Dublin şehir merkezinin yaklaşık 11 km güneydoğu kıyısında bir şehirdir. DART ile buraya ulaşmak 15 dakika sürer. Doğu kıyılarının en büyük limanı buradadır. Şehir merkezi: görkemli bir liman ve muhteşem tepelerle çevrilidir.
Buradaki iskeleden hareket eden feribotlar: İrlanda denizinde seyrederler ve Liverpool ve Holyhead şehirlerine giderler.
Burası: turistik bir noktadır, çünkü: bir ziyaretçi burada gidebileceği birçok restoran ya da bar bulabilir. İskeleler boyunca yürüyüş yapılabilir. Balıkçılık da burada oldukça popülerdir. Her yerde ve sahil boyunda balık tutmak mümkündür. Öte yandan, burada yüzmek de mümkündür. Her yere yürüyerek gitmek mümkündür.
National Maritime Museum-İrlanda Ulusal Denizcilik Müzesi
Limanın batısındadır. Burada bulunan interaktife ekranlar özellikle çocukların ilgisini çekmektedir. Müze 1941 yılında kurulmuş olmasına rağmen, 2012 yılında ziyarete açılmıştır. Çünkü: müze, 1837 yılında yapılan “Denizciler Kilisesi”nde bulunuyormuş.
Müzeye giriş ücretlidir, yetişkinler 5 euro ve yemekli bir giriş ücreti 10 eurodur.
Müzede: İrlandalı deniz kuşları, balıklar, küçük hayvanlar, bir denizcilik sanat galerisi, bir geminin telsiz odası ve bir Titanic sergisi, İrlanda sahil çevresinde yaban hayatı gibi birçok açıdan birinci sınıf eserlerin bulunduğu ilginç mekanik sergiler vardır.
Evet, burada diğer birçok benzeri gibi büyük sergiler veya sergilenen büyük gemiler yoktur. Ama, burada yerel görüntüler ve bazı özel nesneler görebilirsiniz, yani gidip gitmemek sizin tercihinize kalmıştır.
Bray
Burası: bir plaj ve eğlence merkezi barındırmaktadır. Bray Head denilen yerden: liman ve dağların muhteşem güzel manzarasını izleyebilirsiniz.
James Joyce Museum
Sandycove. Burası Dublin şehir merkezine 8 km uzaklıktadır. DART istasyonunda trenden indikten sonra 15 dakika yürümek gerekir. Giriş ücretsizdir.
James Joyse, İrlandalı ünlü bir yazardır ve “Ulysses” isimli eseri dünya çapında tanınmaktadır.
Burada sahil boyunca: 19.yüzyılda, Napoleon’un saldırılarından korunmak için İngilizler tarafından Martello olarak isimlendirilen bir dizi kule yapılmıştır. Bunların bazıları 12 metre yüksekliğe ve 2.5 metre genişliğe kadar ulaşmaktadırlar.
James Joyce: bugün müze olarak kullanılan en küçük kulede: 1904 yılında 6 gece yaşamıştır ve Ulyses isimli eserinin ilk bölümünü burada yazmıştır.
Müzede: kendisine ait: el yazmaları, kitap ve yazışmaları ile gitarı ve yeleği sergilenmektedir. James Joyce hayranları burayı mutlaka ziyaret etmektedirler. Kulede: panaromik manzaralı silah platformu ve kulenin iç oturma odası, onun kitabında anlattığı gibidir.
Avoca Village
Arklow.
Avoca: İrlanda dilinde “büyük nehir” anlamına gelir. Nehir yaklaşık 2 km yakından geçer. Burada iki nehir birleşir.
Glendalough ile Avoca köyü arasındaki otobüs yolculuğu yaklaşık yarım saat sürer.
Burası; muhteşem güzel manzaralı bir köy olarak bilinir ve BBC’de yayınlanan bir televizyon dizisi (Ballykissangel) burada çekilmiştir. Pembe ve sarı evleri ve ana caddeyi süsleyen çiçek sepetleriyle, Avoca: yeşil, gri ve kahverengi renklere bürünmüştür.
1720 yılında, bakır madenciliği, Avoca nehri vadisinde başlamış ve 1982 yılına kadar devam etmiştir.
Öte yandan: Avoca: kendi el dokuma ürünleri İrlanda çapında bilinen bir yerdir. Burada 1723 yılında bir el dokumacılığı şirketi kurulmuştur ve günümüzde de burayı ziyaret edenler, bu şirketin çalışanlarını, çalışırken görebilirler.
Dünyanın en eski ve ayakta kalan üretim şirketlerinden birisidir. Yapının içi: pembe, yeşil, mavi, sarı, turuncu renklerle boyanmıştır.
Eski binalardan oluşan şirket merkezinde, bir dükkan ve güzel bir kafe de bulunur. Buranın İrlanda’ya özgü Avoca ismi verilen el dokumaları çok ünlüdür ve burayı ziyaret ederseniz, bu el dokumalarına bakmanızı öneririm. Özellikle: yumuşak tiftik, kaşmir ve kuzu yününden yapılan şallar (özellikle turuncu ve pembe) ilgi çekmektedir.
Glendalough
Wicklow. Dublin şehir merkezinden otobüsle yaklaşık 1 saat uzaklıktadır.
Burası “Wicklow Mountains” denilen “Wicklow Dağları Milli Parkı” içinde bulunmaktadır.
Burada: “Wicklow Mountains National Park” alanı bulunmaktadır ve park alanı içinde muhteşem güzel manzaralar, vahşi hayat ve az bulunur bitki türleri görmek mümkündür.
Ayrıca, yine burada “St Kevin” tarafından yapılan manastır; yüzyıllar boyunca “öğrenmenin kutsal merkezi” olarak Avrupa’nın birçok yerinden Hıristiyanlar tarafından ziyaret edilmiş ve bir haç yeri olarak kabul edilmiştir ve 600 yıl boyunca genişlemeye devam eden manastır 1398 yılında yıkılmıştır.
Bugün burada: orijinal binadan kalma iki kemerli geçit, taş duvara kazınmış büyük bir haç görülür. Bu kutsal şehri ziyaret eden insanlar, sadece haça dokunarak, günahlarının silineceğine inanıyorlardı. (Bu durum “David” tarafından açıklanmıştır) “St Kevin Haç”ı: günümüzde İrlanda’nın en sıra dışı haçlarından birisidir.
Büyük bir granit taştan tek parça olarak oyulmuştur. Haçın 1 metre uzunluğundaki yan kollarında herhangi bir bağlantı yoktur, yani tüm haç tek bir parça kayadan oyulmuştur. Yine burada anlatılan bir efsaneden söz etmek istiyorum. Kollarını bu haçın çevresine dolayıp ellerini birleştirebilenlerin tutacakları dileklerin olacağına inanıyorlar. Haçın çevresi bayağı geniş, birçok kişinin elleri, maalesef kavuşmuyor, siz de deneyebilirsiniz.
Kasabanın yapıları arasında: 11. yüzyıldan kalma: 34 metre yükseklikteki silindirik taş kule ilgi çekmektedir. Bu kule, ortaçağ döneminde İrlanda yerleşiminin karakteristik bir örneğidir. Kulenin sivrilerek yükselen çatısı, orijinal taşlar kullanılarak 1877 yılında restore edilmiştir.
Anlatılan bir efsaneye göre: kulenin tabanının 16 metrelik çevrinde, saat yönünde tek başına yürüyen bir bayan: evlenmek için iyi bir adam bulacaktır.
Kilisenin batısında, taş duvarlarla çevrili bir yükseltilmiş platform göreceksiniz. Burada: 8 metre yukarıda kısmen insan yapımı ve kısmen doğal bir mağara var ve içinde bir yerleşim düzeni görülüyor.
Söylenenlere göre: St Klevin, burada yatıyormuş, yaşıyor ve dua ediyormuş.
Ayrıca: 9.yüzyıldan kalma beşik tonozlu bir kilise ve çatısız bir katedral: 1214 yılındaki Viking saldırıları ve 14.yüzyıldaki büyük yangına rağmen günümüze sağlam olarak gelebilmişlerdir.
Kasabada: bir saatten kısa süreli, üç doğa gezisi hattı bulunmaktadır. Bunlar içinde seçmenizi önereceğim yürüyüş yolu: 138 km uzunlukta, Wicklow Way olarak isimlendirilen ve uzun bölümü 500 metrelik rakım üzerinde bir yükseltide yapılan huzurlu yürüyüş yoludur.
Mount Usher Gardens
Wicklow.
Bu 8 hektarlık yemyeşil alan, River Varty nehri boyunca, Ashford yakınlarında bulunmaktadır ve 1868 yılında, Walpole ailesi tarafından yaptırılmış ve 2007 yılında Avoca tarafından devralınmıştır.
Bahçeler
Vartry nehri ile 8 hektarlık bir alanı içermektedir. Bunun üzerinde, İrlanda ve İngiltere’nin birçok yerinden getirilen ağaç, çalı ve bitkilerden oluşan 4500 farklı çeşit bulunmaktadır. Çünkü: buranın öyle bir iklimi vardır ki, normalde bu kadar kuzeyde yetişmeyen bitki ve ağaçlar, burada görülebilmektedir.
Ayrıca, yine burada birçok kuşu türü ve yabanıl kuş görebilirsiniz.
Bugün İrlanda’nın en sevilen bahçeleri arasındadır.
Gölgeli dolambaçlı yollardan birini izleyin ve Vartry nehri boyunca 8 hektarlık alana yapılmış bahçeleri gezin, yorulduğunuzda dinlenmek için banklara oturabilirsiniz.
Avoca Garden Cafe ve Courtyard dükkanlar da çok popülerdir.
Powerscourt Estate
Wicklow-Enniskerry
Buraya giriş ücretlidir. Yetişkinler için 8.5 euro, öğrenciler için 7.5 euro, çocuklar için 5 euro ödemek gerekir.
Dublin şehir merkezine 17 km uzaklıktaki bu şirin köy: Wicklow Mountains eteklerinde, 550 hektarlık bir alandır.
Buradaki bahçeler; 1731 yılında oluşturulmaya başlanmış ve günümüzde Avrupa’nın en büyüklerinden sayılır ve mükemmel tasarımları nedeniyle “Sugar Loaf Mountain” denilen yerin izlenmesini sağlarlar.
Ayrıca yine burada bulunan geniş teraslar: süslemeli göllerin, park içinde dolaşan geyiklerin ve 122 metre yüksekten akan ve İrlanda’nın en yüksek şelalesi olarak bilinen “Dargle” ın izlenmesini sağlar.
Şelaleye erişim ve giriş için 5.50 euro ücret ödeniyor. Çocuklar için ise 3.50 euro ödemek gerekiyor. Çünkü: şelaleye yürüyerek gitmek pek mümkün değil, yol dar ve uzun.
Burada bir de hayvan mezarlığı bulunmaktadır.
Yine burada bulunan “Paladyen” tarzı ev; “Palladian Konağı” olarak bilinir ve içinde bir balo salonu, bahçelere bakan bir restoran ve birçok dükkan ve bir bahçe ve çiçekçilik merkezi olarak restore edilmiştir.
Russborough House
Wicklow-Blessington.
1740-1750 yılları arasında Richard Cassells tarafından George ve Palladio üslubunda yapılmış bu ev: İrlanda’nın en güzel evlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
80 hektardan daha geniş bir alan üzerine kurulmuş ev: 212 metre yükseklikteki “Wicklow” granitinin ön cephesindedir. Evin ön cephe uzunluğu 210 metredir. Evin dor kemerleri ve süslemeleri ilgi çeker.
Evin içinde: Lafranchini kardeşler tarafından yapılmış muhteşem alçı süslemeleri bulunmakta olup bunlar Francili kardeşlerin simgesi olan “kartal kafası” işaretleriyle süslenmiştir. Merdivenlerde bulunan ve “ağızlarında çiçekler taşıyan” şekilde betimlenen köpek alçıları da ilgi çekmektedir.
Ev: göllerin ve ötesinde Wicklow dağlarının muhteşem manzarasına sahiptir.
Süslemeler dışında: evin içinde çok zengin bir mobilya koleksiyonu, duvar halıları ve gümüşler de görülür.
Tüm bunların yanında, yine evin içinde: bir kısmı “National Gallery”de bulunan tablolardan oluşan; etkileyici “Beit” koleksiyonu bulunmaktadır. Bu koleksiyon içinde eserleri bulunan ressamların bazıları şunlardır: Goya, Reynolds Rubens, Valesquez, Vermeer. (Öte yandan, bu evin dört kez soyulduğunu ve en son 1974 yılında IRA tarafından basıldığını söylemek istiyorum)
2010 yılı Şubat ayında batı kanadında bir yangın çıkmış, ama koleksiyona ve mobilyalara zarar vermemiştir.
Özellikle: Murillo’ya ait “Savurgan Oğul” öyküsünün anlatıldığı tabloyu görmenizi öneririm. Ayrıca koleksiyonun en değerli parçası, Vermeer’in “Madame Bacelli” tablosudur.
ŞEHRİN BATISI
Castletown House
Kildare.Celbridge. Dublin şehir merkezinden 20 km uzaklıktadır.
Burayı ziyaret etmek için rezervasyon yaptırmak gerekiyor, giriş ücretleri yetişkinler için 4.5 euro, çocuk ve öğrenciler için 3.5 eurodur.
William Connoly: güzel bir kır evi yaptırmak istediğinde, oturduğu evin mimarı Alessandro Galilei’yi görevlendirir.
Ancak bu muhteşem bina: İrlandalı Edward Lovett Pearce tarafından 1722 yılında tamamlanmıştır. Yapıda, takvim yılının her günü için bir pencere yani 365 pencere vardır.
Sonuçta, İrlanda’da dönemin en zarif Palladion tarzı evi ortaya çıkmıştır.
Evin “Long Gallery” denilen bölümünde: Pompei fresklerine benzer tasarımlar, Simon Vierply tarafından yapılan Venedik cam işi avizeler ve Lafrancili kardeşlerin alçı çalışmaları görülmektedir. Evin içi orijinal dönem mobilyaları ile döşenmiştir.
Zemin katta bulunan oda: duvarlara doğrudan siyah ve beyaz gravür ve süslemeler yapıştırma geleneği korunarak yapılmıştır ve İrlanda’da türünün hayatta kalan tek odasıdır.
Uzun galeri: 23 metre uzunluğundadır ve üst katta bulunan bir oda: biraz önce söylediğim gibi Pompeian süslemeleri ile bezenmiş ve 3 adet zarif Venedik avizesi bulunmaktadır.
Yapı: 47 metre yükseklikteki bir dikilitaş ile süslenmiştir. Günümüzde ve 1994 yılından bu yana devlet mülkiyetindedir.
Iris National Stud ve Japanese Gardens
Kildare.Tully
Kildare kasabası: bir at cennetidir ve atlar, İrlanda’da oldukça popüler hayvanlardır.
Burada: yarış atları damızlıkları beslenir ve ülkede en başarılı yarış atlarının yetiştirildiği “İrish National Stud” buradadır. “Tully” at çiftliği, William Hall Walker tarafından 1900 yılında Fay ailesinden satın alınmıştır.
Daha sonra, burada doğup büyüyen ve damızlık olan ve Walker’a ait “Minoru” isimli at: Kral Edward VIII zamanında, 1909 yılında ünlü bir “Derby” yarışı kazanmıştır. 1917 yılında ise, çiftlik ve tüm bölge: Sir Henry Greer önderliğinde ulusal bir at yetiştirme çiftliği haline getirilmiştir.
Çiftlikte yetiştirilen atlar: tüm klasik at yarışlarını kazanmışlardır. 1942 yılında “Sun Charıot” doğmuş ve tüm yarışları kazanarak, yarış tarihinde silinmez bir yer edinmiştir.
Burayı ziyaret ederseniz, atları eğitilirken izleyebilirsiniz. Hara bölümünde: yarış atları, emeklilik yıllarını geçirmektedirler. Yarışların en başarılı kısrakları, üremeleri için buraya gönderilirler.
Burada bir de müze bulunuyor. Müzede: atların İrlanda tarihindeki yeri ve “Arke” isimli bir yarış atının iskeleti sergilenmektedir. Onun ölümünün ardından 40 yıl geçmesine rağmen, iskeleti gururla damızlık müzesinde sergilenmektedir.
Ahırların hemen bitişiğinde ise, ahırın kurucusu tarafından yaptırılan “Japanese Garden” ve “St Fiachras Garden” görülür.
Bu Japon bahçeleri
Dünya çapında ünlüdür ve Avrupa’nın kendi türünün en güzel örnekleridir. Bahçeler 1906-1910 yılları arasında Japon usta bahçıvan Tassa Eida ve oğlu Minoru tarafından oluşturulmuştur.
Onların amacı: “İnsan yaşamını sembolize” etmek üzere ağaçlar, bitkiler, çiçekler, çimler, kayalar ve su yolları oluşturmaktı. Bu şekilde yaratılan miras, her yıl 150 bin kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
St Fiachra bahçesi ise: ödüllü peyzaj mimarı Prof.Martin Hallinan tarafından 1999 yılında tasarlanmıştır. Bahçe, bahçıvanların koruyucu azizi St Fiachra’yı anmak için düzenlenmiştir ve Stud içindeki Japon bahçeleriyle mükemmel bir uyum ve ortaklık sağlanmıştır.
Bahçeye hakim olanlar: sulak alan, kayalar, ormanlık, şelaleler ve göller, yani muhteşem bir doğal güzelliktir.
Mayıs 2011 tarihinde, İngiltere Kraliçesi Elizabeth II ailesi için bir yarış atı üretildi ve kraliçe, onu görmek için buraya geldi.
ŞEHRİN KUZEYİ
Dublin şehrinin kuzeyinde, “Howth” denilen yarımada bölümü bulunmaktadır. Burası: deniz kuşları, ilginç kara kuşları ve uçurumların tepelerindeki bozkır alanlarda görebileceğiniz kelebekler ile ünlüdür. Ayrıca: yaz aylarında o kadar güzel çiçekler açar ki, bitkilerin renk uyumu izleyenlere inanılmaz güzellikler sunar.
Howth bölgesine yolunuz düşerse deniz fenerine mutlaka çıkan ve Dublin koyunun muhteşem manzarasını izleyin.
National Bocanic Gardens
Glasnevin. Dublin şehir merkezine, yalnızca 5 km kuzey batısındadır.
Rehberli turlarda kişi başı 2 euro ücret ödemek gerekir.
Burası, Londra şehrindeki “Kew Garden” model alınarak tasarlanmış ve 1795 yılında açılmıştır. İrlanda’nın başlıca bahçecilik etkinliği burada yürütülmektedir. Ayrıca: bahçecilik sektöründe istihdam edilmek üzere burada öğrenci yetiştirilmektedir.
20 hektarlık alanda, yaklaşık 15 binden fazla bitki türünün bulunduğu söyleniyor. Ayrıca dünya üzerinde 300’den fazla tehlike altındaki bitki türü burada yetiştirilmektedir. Nesli tükenmiş olan 6 bitki türü de buradadır.
Sera gurubu: 1843-1868 yılları arasında yapılmış ve kusursuz şekilde dekore edilmiştir. Bunların içinde, özellikle orkide bahçesini görmenizi öneririm.
Marino Casino
Malahide Road. Dublin şehir merkezinden yalnızca 3 km kuzeydedir. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 3 euro, çocuk ve öğrenciler için 2 euro ödemek gerekir. Yalnız rehberli turla girilebilir ve ayakkabı ile girilmesine izin verilmez.
Marino Casino ismi, İtalyancadan türetilmiştir ve “küçük deniz içindeki ev” anlamına gelmektedir.
Lord Charlemont adına 1750-1775 yılları arasında inşa edilen bu villa: İrlanda’nın en ilginç 18.yüzyıl neo-klasik yapılarından birisidir ve Londralı mimar William Chambers tarafından tasarlanmıştır.
Çevresindeki kötü yapılaşmaya karşın, yine de kusursuz bir uyum içindedir.
Bina: dışarıdan bakıldığında: yapı kuzey yüksekliği ve diğer yükseltiler, her biri üzerinde tek büyük bir pencere üzerinde büyük panelli kapı ile tek odalı yapı görünümüne sahiptir. Aslında ise, biraz önce söylediğim gibi 3 katlı ve 16 odalıdır. Yani: ön cepheden bakış, yanılma yaratır.
Kurnazca kavis verilmiştir. Bundan başka: belirgin balistiğin korunması için diğer birçok hile tasarımı da yapılmıştır. Binayı çevreleyen sütunların içi boştur ve çatı yağmur suyu tahliye etmek için kullanılır ve Roma dönemi mezar çömlekleri, çatılarda baca olarak yerleştirilmiştir.
İç odalarda: bazı çok ince alçı tavan ve ayrıntılı parke zemin yapılmıştır.
Bram Storek, 1897 yılında ünlü eseri “Drakula” yı burada yazmıştır.
Malahide Castle
Malahide
Burası: 12.yüzyılda yapılmış ve 800 yıldan fazla süre “Talbot” ailesinin evi olarak kullanılmıştır. Bunlar: Norman işgali sırasında Fransa’dan gelmiş ve adının Fransızca kökeni “Tailbois” veya “Talebot” olduğu sanılan kişilerdir.
Onların ismi, ilk olarak 1086 yılında yazılı kayıtlarda görülmektedir. Richard Talbot: 1174 yılında İngiltere’den İrlanda’ya geldi ve biraz önce de söz ettiğim gibi, yaklaşık 800 yıl boyunca Malahide denilen bu bölgede yaşadılar. Onların ilk kalesi, günümüzdeki kalenin yerinde inşa edilmişti. Onların sloganı “Forte-et-Fidele” yani “cesur ve sadık” kelimeleridir ve simgeleri ise “aslan ve tazı başı” dır.
Talbot ailesi
Boyne savaşlarında, İngiltere ve İrlanda ve diğer ülkelerin tarihi değiştiren: 17. yüzyılın önemli askeri ve siyasi olaylarda öncü rol oynadılar. Burada bulunan: Boyne savaşlarının ünlü resimleri günümüzde İrlanda Ulusal Portre Koleksiyonunda, National Gallery’de bulunmaktadır.
Burayı ziyaret ederseniz: 18.yüzyıldan kalma mobilyalar, Çin porselenleri ve bazı oyuncakları görebilirsiniz. Samuel Johnson: bir Talbot kızı ile evlendiğinden, burada, onunla ilgili 20.yüzyıldan kalma birçok kağıt bulunmuştur.
Zemin katta: el yapımı eşyalar satan bir dükkan ve bir restoran vardır. Giriş katında ise bir kitapçı bulunur.
Burada: ayrıca 4 dönümlük “Botanik Bahçe&Exhibition” bölümü bulunmaktadır. Bu botanik bahçe Rab Milo Talbot tarafından oluşturulmuştur. Rab Milo Tablot ve kız kardeşinin bahçe ve bitki toplama kayıtları da yapı içinde sergilenmektedir.
İrlanda’nın dört botanik bahçesinden biri buradadır. Burada bulunan 7 serada: yaklaşık 5000 bitki türü bulunduğu söyleniyor. Batı çim bölümünü ziyaret etmeli ve en eski ağaçların yanında fotoğraf çektirmelisiniz. Hatta: 400 yaşında olduğuna inanılan bir Lübnan Sediri özellikle ilgi çekmektedir.
Newbridge House ve Victorian Farm
Donabate. Dublin şehir merkezinin 19 km kuzeyindedir. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 7 euro, yaşlılar ve öğrenciler için 4 euro.
Bu ev: piknik alanları ve yürüyüş yolları ile birlikte 140 hektarlık arazide bulunmaktadır ve 1737 yılından bu yana “Cobbe” ailesine aittir. İlk olarak 1737 yılında Dublin Başpiskoposu Dr Charles Cobbe tarafından ev olarak kullanılmıştır.
Bu ev, mükemmel şekilde restore edilerek günümüze ulaşmış olup içinde ilginç el oyması mobilyalar, portreler ve güzel alçı işleri görülmektedir. Büyük “Drawing Room” orijinal haliyle durmakta ve İrlanda’da türünün en güzel örneğidir.
Ayrıca: yine burada kırsal yaşam hakkında küçük bir müze bulunmaktadır. Bu müzede: dünyanın çeşitli yerlerinden toplanan nesneler sergilenmektedir.
Çocuk oyun alanı da çok beğenilmektedir.
Newgrange
Meath-Slane. Burası, UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Rehberli turlar, her gün sınırlı sayıda vardır, bu yüzden önceden rezervasyon yaptırmanızı öneririm.
Slane kasabasının 3 km doğusundaki bu alanda: Dublin çevresinde bulunan en önemli tarihi kalıntılar görülmektedir. Hatta: buranın, Avrupa’da en iyi korunmuş geçit mezarları olduğu söylenir ve bunlar Mısır piramitlerinden 500 yıl önce yapılmışlardır.
Yani, buranın 5000 yıl önce, MÖ.3200 yılında: Boyne vadisinin zengin toprakları üzerinde, zenginleşmiş bir tarım topluluğu tarafından, neolitik ya da yeni taş çağında inşa edilmiştir. Arkeologlar, burayı bir geçit mezarı olarak sınıflandırırlar.
Mezarların bulunduğu bu tepe: yaklaşık 12 metre yükseklik ve 90 metre genişlikte, büyük bir böbrek şeklinde höyüktür.
Ancak, en ilgi çeken yanı, bu tepeciğin, 200 bin ton ağırlığındaki kayalardan yapılmış olması ve bu kayaların: Wicklow Mountains bölgesinden taşınarak buraya getirilmiş olmasıdır.
Höyüğün içindeki 19 metre uzunluğunda bir geçit, bindirmeli bir çatı, haç biçiminde bir bölgeye götürür.
Öte yandan: buranın belki de dünyanın ilk güneş gözlem merkezi olduğu düşünülmektedir. Çünkü: buradaki tüm düzenleme “kış gündönümü” günlerinde güneş ışığının büyük kısmının, 17 dakika süresince içerideki Tümülüs içindeki bu salona düşmesi fikri üzerine düzenlenmiştir.
Geçit girişi üzerinde bir çatı kutusu olarak adlandırılan bir açıklık vardır. Bu şaşırtıcı delik, onu ortaya koyanlar tarafından şaşırtıcı bir sürpriz yaratmaktadır.
Güneş ışığı 21 Aralık günü, yani kış gündönümünde, yılın en kısa gününde buradan girerek yavaş yavaş bölmenin arkasına uzanır. Güneş daha yükseldiğinde, ışık, bölmenin içinde genişler.
Bu olay, saat: 09.00 gibi başlar ve 17 dakika sürer. Buranın Mısır piramitlerinden 500 yıl önce inşa edildiği düşünülürse, bu ışık olayı gerçekten ilgi çekmektedir. Onu inşa edenler, yılın başlangıcını işaretlemek için böyle bir düzenek kurmuş olabilirler.
Buna ek olarak: ölüme karşı yaşamın zaferinin güçlü bir sembolü olarak da değerlendirilmiş olabilir.
Her yıl, kış gündönümünde: Newgrange yoğun ziyaretçi akınına sahip olmaktadır. Rehberli turda rehberler: bu görüntüyü ortaya çıkaran düzenlemeyi görmeniz için salonu karanlık yapıp, daha sonra güneş ışığının yavaş yavaş gelmesini size izleteceklerdir. İnsanlar, 5000 yıl önce olduğu gibi, şafak vaktini beklemek için antik mezarda toplanmaktadırlar.
Hatta: o kadar çok insan bunun için müracaat etmektedir ki, odanın içinde olanlar piyango ile belirlenmektedirler. Gökyüzü bulutlu ise, bu olayın gerçekleşmeme şansı da var. Yani odaya girebilmek yeterli değil. Ülkemizde Siirt ili Aydınlar kazasında da buna benzer bir olay var.
Belki oraları gören veya okuyan varsa hatırlayacaktır; Aydınlar ilçesinde, ilçe yakınlarında bir tepe üzerinde bir taş duvar var ve bu taş duvarın ortasında küçük bir pencere var, her yıl 21 Aralık tarihinde bu pencereden doğan güneşin ilk ışıkları süzülür, ilçe merkezindeki bir türbenin minaresine yansır ve oradan da türbe içindeki bir mezarın başucuna yansır.
Bunu yapan kişi “yeni doğan güneşin ilk ışıkları hocamın başını aydınlatsın” diye böyle bir düzenek kurmuştur, düzeneği kuran Erzurumlu İbrahim Hakkı. Ama bu düzenekten çok daha muhteşemdir ki, güneş ışığının yansıtığı pencere burda mekanın içinde, Aydınlar da ise mekandan 1.5 km. kadar uzaktadır.
Hemen yan taraftaki “Knowth” ise, daha büyük ve eski bir komplekstir ve neolitik çağa kadar uzanır. Burada da iki mezar bulunur ve halen arkeolojik kazılar sürdürülmektedir.
Tara
Meath.
Tara
Melt hikaye ve efsanelerde çok geçen bir isimdir. Çünkü: burası Kelt medeniyetinin dini, siyasi ve kültürel merkezidir. Tepede bulunan en eski anıt (rehineler höyüğü) MÖ.2500-2100 yılları arasında inşa edilmiş ve tarih öncesi çağlardan bu yana: kutsal bir yer olmuştur.
Buranın ilk kullanıcıları
Kelt krallarının tören merkezidir. MS.430 yıllarında St Patric’in burayı ziyaret ettiği söylenir. Krallar 6.yüzyıl sonunda siteyi terk etmişlerdir.
Yakın geçmişte burası yine önemli siyasi olayların merkezi olmuştur. 1798 yılında İrlanda devrimci isyancıları, Tara Hill denilen yerde İngiliz askerleriyle savaşmışlar ve 1843 yılında 750 bin insan, İngiltere ve İrlanda birliğini burada protesto etmişlerdir.
Günümüzde Tara tepesi
Önemli bir arkeolojik ve İrlanda manevi ve siyasi mirasının önemli bir merkezidir. Sadece iki ana alanda arkeolojik çalışmalar yapılmıştır. 1850’lerde sinodlar ve Rehineler höyüğü kazılmış ve Tunç çağı mezarları bulunmuştur. Son yıllarda ise, toprak altı görüntüleme sistemleri ile araştırmalar sürdürülmektedir.
Evet, burayı ziyaret ederseniz neler görebilirsiniz?
Boyne nehri yakınında ve yaklaşık 500 metre yükseklikteki bu alçak tepe üzerine yayılmış yaklaşık 30 anıt görebilirsiniz.
Tepenin üzeri, 2000 yıl boyunca “Tara” olarak işgal edilmiştir. Tara krallarının sarayları buradadır ve Hıristiyanlık öncesi krallar burada taç giymişlerdir.
Tara da, birçok önemli işler, ilk beş yüzyıllarda, demir çağına tarihlenen “Raıth na Riogh” yani “Karal veya kraliyet muhafaza fort) bölümünde tepenin zirvesinde bulunur.
Bu oval muhafazanın ekseni: kuzeyden-güneye 265 metre ve doğudan-batıya 318 metredir. Bu muhafaza içinde: halka şeklinde iki oluşum vardır ki, bunlara “Teach Chormaic” yani “Cormac Evi” ve “Forradh” yani “Kraliyet Seat” ismi verilmektedir.
Forradh
Buranın merkezinde: 15. metre yükseklikte “Kader Taşı” yani “Lia Faıl” bulunur. Ama aslında bu, kuzeydeki Rehineler höyüğünün bir ayak taşıdır. Bu taş: 1798 yılında, İrlanda devrimi sırasında, Tara savaşında ölen 400 isyancıyı anmak için buraya taşınmıştır.
Bazı araştırmacılar ise, bunun orijinal Tara taşı olduğunu ve orijinal tara taşının ise: Kelt krallarının taç giyme törenlerinde merkezi bir rol oynadığını düşünmektedirler. Efsaneye göre: kral haklı olduğunda ve bu taşa dokunduğunda taş haykıracaktır.
Teach Chormaic
Burası Tara’nın efsanevi ünlü kralına aittir ve burada birçok anıt inşa ettirilmiştir. Grainne ise, ünlü kralın kızının ismidir.
Rehinler Höyüğü
Burası, bir mezardır ve MÖ.2500-2100 yılları arasına tarihlenmektedir. Yerel soyluları rehin tutmak: Kelt krallarının geleneklerinden gelmektedir. Mezar, önemli insanlar ve özellikle kralların gömülmesi için kullanılmıştır. Mezarın içindeki geçit yeri yalnızca 3 metre uzunlukta yani oldukça kısadır. Mezarın özelliklerinden birisi de, bir neolitik kaya sanatı örneğinin görülmesidir.
Hıristiyanlığın gelmesiyle önemi gitgide azalan burada, günümüzde: bir tepe, demir çağından kalma bir kale ve birkaç sütun bulunur. Öte yandan: muhteşem bir manzara görülmektedir.
Yakınlarda ise, 19.yüzyıldan kalma bir Anglikan kilisesi bulunur. Rehberli turlarda: Rath na Rigoh (Kralların duvarı) ve Dumha na Giall (Tutsakların hendeği) gibi isimlere sahip yerler gezdirilmektedir.
Son bir not
Kral Arthur: İngiltere’de olduğu gibi, İrlanda’da da önemli rol oynamıştır. Kelt krallarına ait modern mitler ve teoriler, Tara Hill çevresinde gelişmiştir. 1900’lü yıllarda, bir gurup İrlandalı: İsrail’in kayıp kavimlerinden biri ve Ahit Sandığının Tara’da gömülü olduğuna inanarak, sinodlar ve Rath bölgelerini kazmışlar, ancak bazı Roma sikkelerinden başka bir şey bulamamışlardır.
Hatta: bir yazar İrlanda’da, Atlantis kayıp kıtasının, Tara’daki krallık olduğunu öne sürmüştür.