İngiltere Londra Covent Garden ve Strand

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Cıvıl cıvıl açık hava kafeleri, sokak müzisyenleri, şık mağazalar ve hareketli Pazar yerleriyle dolu bölge, turistler için tam bir cennettir.

Tam ortada bulunan Piazza, 1974 yılına kadar toptancı pazarını barındırıyordu. Bu tarihten sonra buradaki ve çevredeki Victoria dönemi binalar dönüştürüldü ve böylece şehrin en canlı alanlarından biri yaratıldı.

Ortaçağ’da bu bölgede Westminster Abbey’in manastır bağları vardı. Piazza ile batı kanadına hakim St Paul’s şehrin ilk meydanı olarak İnigo Jones tarafından 1630’larda düzenlenmiştir.

Piazza daha sonra Strand boyunca dizili malikhanelerin sahibi Bedford Kontu tarafından yerleşime açıldı. Strand, Embankment (rıhtım) yapılmadan önce nehir kıyısında uzanmaktaydı.
Buradaki yiyecek ve çiçek pazarı Thames’in güney kıyısına taşınmıştır.

İlk bakışta kaotik görünse de, sokak tiyatrosu dikkatle organize edilmiştir. Müzisyenler, akrobatlar ve diğer sokak çalgıcıları Piazza’da performans sergilemeleri için gerekli olan lisanı almak için seçmelere katılmaktadırlar ve pek çoğu yıllar boyunca Cavern Garden’da çalmıştır.

 

PİAZZA VE CENTRAL MARKET

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

41.Pazar.Garden Piazza. Covent Garden adresindedir. Cumartesi-Pazartesi arasındaki günlerde: 10.00-19.00 ve Pazar günleri 11.00-18.00 arasında açıktır. Barlar, kafeler ve restoranlar ise, 09.30-23.00 arasında açıktır. Tekil mağazaların açılış saatleri değişebilir.

Burası: Londra şehrinde gezilecek en iyi 10 yerden birisi olarak kabul edilmektedir.
17.yüzyıl mimarı İnigo Jones, bu meydanı, kuzey İtalya’daki Liverno’nun piazzasından hareketle seçkin bir yerleşim alanı olarak planlamıştır.

Ama Roma döneminden beri Covent Garden bölgesinde böyle bir Pazar olayının yaşandığı bilinmektedir. 7.yüzyılda ise: yoğun bir Sakson ticaret limanı olan Lundenwic burada kuruldu. Ancak: Viking işgalciler burayı tehdit edince, 9.yüzyılda Lundenwic denilen bölge terk edildi.

1630 yılında: burada evler inşa etmesi için İnigo Jones görevlendirildi. Jones: birçok seyahati sırasında İtalya’da gördüğü büyük meydanlar ve binalardan esinlendi. İngiltere’de ilk kare meydan burada kuruldu ve Jones: Covent Garden Piazza’yı yarattı.

Aynı zamanda: Piazza’yı çevreleyen sokakların mükemmel düz ızgara tasarlanmış gibi sistemi aslında şehir planlamasında bir deneyim oldu.

Jones zamanında verilen ve Charles I ve onun kraliçesini onurlandıran orijinal sokak isimlerinin birçoğu günümüzde de kullanılmaktadır. (King Street, Charles Street, Hanrietta Street gibi)
Rose Street üzerinde bulunan Lamb&Flag pub: Covent Garden’de en eski olanıdır. 17.yüzyılda, burada ön bahçede eldivensiz boks karşılaşmaları düzenleniyormuş.

1650 yıllarına gelindiğinde: ilk meyve ve sebze pazarlarının burada düzenli hale getirildiği görülür. “Ananas” bu yıllarda, İngiltere çevresindeki seralardan getiriliyordu. Takip eden 250 yıl boyunca, Ananas, İngiltere’de zenginlik ve cömert misafirperverliğin bir simgesi oldu ve mimarlar, sanatçılar ve ustalar tarafından kabul edilerek, pazarın amblemi oldu. Her ışığın üstünde: bir ananas görebilirsiniz.

1666 yılında: Londra şehrindeki büyük yangın, şehrin doğusundaki birçok daha küçük ve rakip pazarları bir gecede tahrip edince, Covent Garden, ülkenin en önemli meyve, sebze ve çiçek pazarı oldu. Dünyanın dört bir yanından egzotik öğeler, Thames nehri üzerinden buraya getirildi.
Pazarın popülerlik ve boyutu büyüdükçe, 18.yüzyılda Covent Garden çevresinde Jones’un evlerinde aristokrat kesimin yaşamaya başlamasına neden oldu.

1789 yılında Londra’nın en eski restoranı: Maiden Lane kurulmuştur. Restoran, bugün hala gelişen ve uzmanlaşmış kadrosu ile geleneksel İngiliz yemekleri servis etmektedir.
Üstü kapalı ana Pazar 1833 yılında Charles Fowler tarafından meyve ve sebze toptancıları için tasarlanmıştır. Cam-demir karışımı tavan, daha inşa sonra inşa edilecek büyük tren istasyonlarının habercisi olmuştur.

1860 yılında çiçek pazarı buradan ayrıldı ve Londra Ulaşım Müzesinin güneydoğusunda Piazza üzerine inşa edildi.

1974-1980 yılları arasında kapalı olan alışveriş merkezi, 1980 yılında Avrupa’nın ilk özel alışveriş merkezi olarak yeniden açıldı.

Evet: burası eskiden Londra’nın ana meyve ve sebze pazarına ev sahipliği yapıyordu. Piazza ve çevresindeki binaların pek çoğu, Victoria döneminden kalmadır.

Pazar, günümüzde tasarımcı giysiler, kitaplar, sanat eserleri, el işleri, dekoratif eşyalar ve antikalar satan mağazalar için bir korunak işlevi görür. Çevresi ise kuzeyde diğer sokaklara, güneyde de Jubillee Hall’a uzanan tezgahlarla doludur.

Kuzey kanadında bulunan sütunlu Bedford konutları İnigo Jones’un tamamen gerçekleşmeyen planı hakkında ipucu verir. Ancak bu binalar 1879 yılında kısmen değiştirilerek yeniden inşa edilmişlerdir.

Sokak eğlenceleri bu bölgede bir gelenektir. Kaleme aldığı günlüğüyle tanınan Samuel Pepys; 1662 yılında, St Paul’s ün portikosunda oturup Punch ve Judy gösterisini izlediğini yazmıştır.
Günümüzde: burası: hediyelik eşya, giysi ve antika satan dükkanlarla doludur.

Özellikle: Pazar günleri: tasarımcı giysiler, kitaplar, sanat eserleri, el işleri, dekoratif eşyalar ve antikalar. Çevresi ise: kuzeyde diğer sokaklara, güneyde ise Jubillee Hall’a kadar uzanan tezgahlarla doludur. Arnavut kaldırımlı sokaklarda: sokak gösterileri de düzenlenir. Hediyelik eşya veya obje satın almak isteyenler, burayı tercih etmelidirler.

Londra şehrinin en popüler turistik mekanlarından biri olan burayı mutlaka ziyaret edin.

 

ST PAUL’S CHURCH

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Bedford Street.WC-2 adresindedir. Londra şehrindeki en güzel Victoria kiliselerinden birisidir. Londra şehrindeki St Paul’s Katedrali ile karıştırılmamalıdır.

Kral Henry VIII: 1530 yılında kiliseye ait araziyi satın aldı ve danışmanlarından Bedford Dükü John Russel’a verdi. Neredeyse 100 yıl sonra, Bedford 4.Dükü: Londra’nın en zengin ikamet yeri olan alanı geliştirmek için araziyi kullanmaya karar verdi ve İtalyan mimir İnigo Jones’tan yardım istedi.

Ancak: Dük: çok fazla para harcamak istemiyordu. Bunun üzerine mimar: “bir ahır çok daha iyi değil”diyerek, Dükün bu para harcamak istememe tutumunu tenkit etti.

1633 yılında başlayan inşaat devam ederken: geleneklere göre: “Altar” kilisenin doğu ucunda bulunması gerekirken mimar İnigo: kilisenin atlarını, ön kapıya yerleştirerek geleneklere karşı çıktı.

Londra’da inşa edilen ilk Anglikan kilise 100 yıl sonra: 1638 yılında kutsandı, ancak Londra Piskoposu talebi üzerine, Altar geleneksel yerine yerleştirildi. Ancak: Jones, yine de orijinal dış cephe planını değiştirmemişti.

Böylece girişi batıda bulunan kilisenin sahte kapı niteliği kazanan portikosu sokak göstericileri için mükemmel bir sahne olmuştur. 1665 yılında, 60.000 Londralının ölümü ile neticelenen veba salgınında: vebadan ölen birçok kişi, kilisenin bahçesine gömülmüştür.

1795 yılındaki bir yangın sonucu içi tamamen yanan kilise Jones’un tarzı korunarak yeniden inşa edilmiştir. Kilise, Jones’un Piazza’ya yönelik orijinal planından kalan tek yapıdır.
Uzun süreden beri “actor kilisesi” olarak bilinir. Batı bölmesindeki 17.yüzyıl Grinlign Gibbons oyması mimarın anısına yapılmıştır.

Dış cephesi ve kapı gibi Tuscan sütunları: George Bernard Shaw’ın Pygmalion oyununun ilk sahnesinde geçmiştir ve çiçekçi kız Eliza Doolittle’a Covent Garden’ı tanıtmıştır.

İçeride Vivien Leigh, Charlie Chaplin ve Boris Karloff’u anan plaketlerine dikkat edin. Önünde gezen kalabalıklar tarafından az bilinen arka bahçe sakin bir cennettir ve Londra’nın merkezinin gürültüsünden uzaktır.

Günümüzde burada: düzenli ibadet, konserler, edebiyat ve tiyatro etkinlikleri düzenlenmektedir.

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand LONDON TRANSPORT MUSEUM

 

LONDON TRANSPORT MUSEUM

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Covent Garden Piazza.WC2 adresindedir. Her gün saat 10.00-18b00 arasında açıktır. Giriş ücreti yetişkinler için 15 paund, 17 yaşın altındaki çocuklar için ise ücretsizdir.

Bu müzeden zevk alabilmek için tren istasyonlarında trenleri seyretmek ya da bütün otobüs biletlerini biriktirmek gibi tutkularınızın olması gerekmez.

Toplu taşımacılığın eski ve yeni modellerini kapsayan bu ilgi çekici koleksiyon: 1872 yılında inşa edilen Victoria tarzı çiçek pazarının güzel binasında 1980 yılından bu yana sergilenmektedir.

Londra’daki 200 yıllık ulaşım tarihi şehrin aynı zamanda sosyal tarihi açısından da önemlidir. Otobüs, tramvay ve metro hatları şehrin gelişme yönüne göre oluşturulmuş, daha sonra bu yönü belirler olmuştur. Kuzey ve batıda yer alan banliyöler buralara metro ulaştıktan sonra gelmiştir.

Müzenin bölümleri

Victorian Transport

200 yıl önce Londra insanlarının çoğu yürüyerek istedikleri yere gidiyorlardı. Sokaklar genellikle at arabaları ile seyahat eden zenginler dışında yayalar ile doluydu.

Thames nehrinde ise, Watermen wherries denilen küçük sandallar insanları taşıyordu. Bunların ardından, 1850 yılında, yılda birkaç milyon yolcu taşıyan, vapurlar kullanılmaya başlandı.

İki Parisli tarafından ithal edilen araçlar, Londra sokaklarında araç trafiğinin doğasını değiştirdi. Işıklı at arabaları, şehirde zenginler arasında moda oldu.

1829 yılında ise, şehirde ilk otobüs servisi başlatıldı. 1870 yılından itibaren raylar üzerinde atlı tramvaylar otobüsün üstünlüğüne meydan okudur. Tramvay özellikle, işçi sınıfı Londralıların en uygun toplu t aşıma ve erişimi için kullanılır oldu.

1830-1840 yılları arasında ise, şehirde demiryolları hakim olmaya başladı ve şehrin gelişiminde önemli rol oynadı.

Dünyanın İlk Yer altı

1860 yılında ilk yer altı demiryolu çalışması yapıldı. Bu hat: şehrin ana hat terminallerinin üçünü birbirine bağlamak için yapılmıştı. İlk yer altı hattı: 10 Ocak 1863 tarihinde Farrington Paddington açıldı.

İkinci metro hattı: 5 yıl sonra faaliyete başladı. Erken yer altı ulaşımı, büyük bir mühendislik başarısı olarak değerlendirilse de, büyük bir dezavantaj bulunuyordu.

Buharlı lokomotifler ve tüneller: kalıcı kükürt kokusu ile olumsuz etkileniyordu. 1860’lardan günümüze kalan tek buharlı motor: müzede sergilenmektedir.

Seyahat Devrimi

1900 yılında Londra sokaklarında hemen her araç atlı idi. 300.000 den fazla insan: atlar tarafından çekilen özel arabaları, kabinli otobüsleri, tramvay ve kamyonetler ile işlerini yürütüyorlardı.

Elektrikli tramvaylar, 1890’larda Amerikan ve Avrupa şehirlerinde tanıtıldı, ancak Londra’da yüzyılın başında bir tek tramvay hattı yoktu. 1915 yılına gelindiğinde her şey değişti, atlar; otobüs ve tramvaylardan kayboldu.

Motorlu taksiler artmaya başladı. Motorlu araba yalnızca zenginler tarafından kullanılıyordu. Motorbuses ve elektrikli tramvaylar, her yerde kullanılmaya başlandı.

Londra Simgeler

Siyah taksi ve kırmızı çift katlı otobüs, Londra şehrinin ikonik sembollerindendir. Onlar dünya çapında tanınır. Hem klasik 1950’ler versiyonları Londra standartları ve 21.yüzyılın başında hala sokaklarda görülmektedir.

1958 yılında başlatılan FX4 siyah taksi 40 yıldır üretilmektedir. Günümüzde kullanılmayan Routemaster otobüs ise, 1959 yılında çıkmıştır.

Londra Ulaşımında Bugün

Londra metrosu, günde 3 milyon yolcu taşımaktadır. 12 aylık dönemde ise, 1 milyar yolcu taşınmıştır. Londralıların yaklaşık % 5’lik kısmı, özel araçlarını kullanmaktadırlar. Ayrıca bisiklet kullanımında da % 50 artış görülmektedir.

Bunların yanında, müzede 20.yüzyıla ait bir ticari sanat koleksiyonu da görülebilir. Londra’daki tren ve otobüs şirketleri eskiden beri çağdaş sanatın destekleyicisi olmuştur. Tren ve otobüslerde kullanılmış olan afişlerin kopyaları müze mağazasında satılmaktadır.

E.McKnight Kauffer’in yarattığı Art Deco tasarımları ile Graham Sutherland ve Paul Nash gibi 1930’ların ünlü ressamlarının çalışmaları bunların arasında sayılabilir.

Bu müze, çocukların da çok hoşuna gitmektedir. Pek çok sergi ve düzenlemeler etkileşimlidir. Çocuklar burada otobüsün ya da metro treninin sürücü koltuğuna oturma fırsatı bulurlar. Ayrıca, müzedeki geniş bir kibrit koleksiyonu ilgi çekmektedir.

Ayrıca, atla çekilen otobüs, 1866 yılından kalma bir lokomotif ve motorlu bir otobüsün ilk örneği görülebilir. Eski posterler ve üniformalar: araçlardan oluşan koleksiyonu tamamlar.

 

LAMP AND FLAG

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

16.yüzyıldan bu yana burada bir han bulunduğu için “Lamb and Flag”ın Covent Garden’daki en eski taverna olduğu söylenir. Buranın ismi “Coopers Arms” iken 1833 yılında “Lamb&Flag” olarak değiştirilmiştir. Ancak, burada ilk pub’ın 1772 yılında açıldığı söylenmektedir. Evet, günümüzdeki tuğla bina 1958 yılında inşa edilmiştir.

Pub, Garrick Street’in Flower Street ile kesiştiği yerde, daracık sokağın sonunda bulunmaktadır. Sokakta, 1679 yılında burada saldırıya uğrayan İngiliz şair John Dryden’e adanmış bir plaka görülür.

Dryden, metresi Portsmouth Düşesi’nin onurunu korumak isteyen II.Charles’in adamları tarafından pusuya düşürülmüştür. Bunun sebebi de: Dryden’in düşesle alay eden şiirleriymiş. Pub’ın üst katındaki bar da Dryden adını taşır. Öte yandan, bu pub’ın 19.yüzyılda “Kan Bucket” denilen çıplak yumruklu ve ödüllü kavgaların merkezi olduğu söyleniyor.

İş çıkış saatlerinde dolan pub’un avlusu, şehir merkezinde çalışanlar kadar burayı bilen turistlerin de gözdesidir. Evet, burayı ziyaret ederseniz, sokaklara kadar taşmış, kapı önünde ellerinde içkiler, samimi ortamda birbiriyle sohbet eden insanlar görebilirsiniz.

 

THEATRE ROYAL DRURY LANE

65.Durry Lane. Adresindedir.
Buradaki ilk tiyatro, 1663 yılında, şehirde oyun sahnelenebilen iki yasal salondan biri olarak inşa edilmiştir. II. Charles’ın metresi Nell Gwynen burada sahneye çıkmıştır. Bu ilk bina, 25 Ocak 1672 tarihindeki yangında yok olmuştur.

İkinci bina: 1674-1791 yılları arasında, Kral Caharles II döneminde, Sir Christopher Wren tarafından inşa edilmiştir. Yalnız bu bina, çok küçük olduğu için, 1791 yılında yıkılmıştır. Üçüncü bina: 1794-1809 yılları arasında yapılır. Henry Holland tarafından tasarlanan bina, 24

Şubat 1809 tarihinde yanarak yok olmuştur. 12 Mart 1794 tarihinde ise günümüzde görülen bina yapılmıştır. Benjamin Waytt tarafından tasarlanan, dördüncü ve günümüzde mevcut bina:”Hamlet” oyunu sergilenerek 10 Ekim 1812 tarihinde açılmıştır. Bu son tasarlanan bina, şehrin en büyük izleyici salonlarından birisine sahiptir.

1800’lerde pandomimlerle ün kazanan tiyatro, günümüzde kapalı gişe oynayan müzikaller ile adını duyurmuştur.

Tiyatronun adı Theatre Royal, Drury Lane olarak geçse de girişi Catherine Street’tendir. Tiyatronun seyirci kapasitesi 2200 kişidir.

 

ROYAL OPERA HAUSE

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand;

Bow Street.-WC2 adresindedir.
Opera: 1732 yılından bu yana, sitede bulunan üç tiyatroda: önemli rol oynamıştır. Royal Opera ise: 1946 yılında Covent Garden Opera Şirketi olarak kurulmuştur. 1731-32 yılları arasındaki ilk tiyatro inşaatı John Rich tarafından yapılmıştır. Bu bina: 1808 yılında yangın sonucu yok olmuş ve Sir Robert Smirke tarafından tasarlanan ikinci bina yapılmıştır.

Bu bina da, yangında yıkılmış ve mimar E.M.Barry tarafından yapılan mevcut bina: 1857-1858 yılları arasında dikilmiştir.

Dünya savaşı sırasında bir dans salonu olarak kullanılmış, ancak savaştan sonra: daimi yıl boyunca opera ve bale şirketleri için “Kraliyet Opera Evi” ne tahsis edilmiştir. Bu yüzden: Kraliyet Opera ve Kraliyet Balesi olarak da bilinir. 14 Ocak 1947 tarihinde, ilk opera performansı olarak, Bizet’in “Carmen” i sergilenmiştir.

John Flaxman ‘ın portikoda görülen tragedya ve komedya frizi, 1809 yılındaki eski binadan kalmadır. Kraliyet Opera Binası tarihinde iyi ve kötü dönemler geçirmiştir.

Wagner’in “Halka” sının ülkedeki ilk gösterimi 1892 yılında Gustav Mahler yönetiminde burada yapılmıştır.

Besteci George Frideric Handel ve aktör Edmund Kean’e opera şarkıcısı Jenny Lind ve balerin Margot Fonteyn’e sahne, müzik ve dans dünyasının sayısız büyük ismi Covent Garden’ın kuzey doğu ucundaki bu efsanevi tiyatroda performans sergilemişlerdir.

Seçkin Corinthian ön veranda Royal Opera ve Royal Ballet’in 2200 oturma kapasiteli dev oditoryumunun önündedir.

Günümüzde burada Kraliyet Operası ile Kraliyet Bale Toplulukları bulunur.
Kaliteli gösterimlerin yüksek ücretli biletlerini bulmak zordur. İki yıl süren yenileme çalışmalarının ardından opera binası, yeni bin yıla, ikinci oditoryumun yanı sıra Kraliyet Opera ve Bale toplulukları için yeni prova sahneleriyle girmiştir.

Sahne arkası turlarına ek olarak ayda bir kez, Kraliyet Balesinin günlük çalışmaları da izlenebilir. Değişen sergilerden oluşan bir program ünlü eski yapımları ve geçmişte ziyaret eden ünlüleri anar.

 

NEAL STREET& NEAL’S YARD

Bu çekici sokakta bulunan 19.yüzyıldan kalma depolar, binaların ön cephesindeki kaldıraç sistemlerinden tanınabilir.

Binalar mağazalara, sanat galerilerine ve restoranlara dönüştürülmüştür.

Neal Street’den; Neal’s Yard’a geçilir. Londra şehrinin en iyi peynirlerini bulunduran dükkanlarda ekmek çeşitleri de satılır. Burada: tüm dünyaya restoranlar için peynir satılmaktadır.

4 Temmuz 1970 tarihinde Nicholas Saunders’ın parlak fikri olan mekan ve Neal’s Yard’ın kendisi giderek ticaretleşen bölgesin ortasında, unutulmuş değerleri yaşatan bir korunak olarak varlığını sürdürmektedir.

THOMAS NEAL’S

 

THOMAS NEAL’S

29-41 Eartlham Street. Adresindedir. Açılış saatleri: saat: 10.00-17.00 arasındadır.
1990’ların başında eski bir muz deposundan dönüştürülen lüks tüketim mallarına adanmış alışveriş merkezinde: özel tasarımlar ve kozmetik ürünleri, mücevherler, antika elbiseler ve dantellerle dolu mağazalar bulunmaktadır. Burada bulunan işletmeler: Euphorium Bakery, Kyaiawire, Insight 51 ve Super Dry.

Alışveriş yaparken mola vermek isterseniz, alt kattaki kafe ve restorana uğrayabilirsiniz.
Alışveriş merkezinin bulunduğu bina kompleksindeki Donmar Warehouse tiyatrosu: “Blue Room” gibi oyunlarla görülmeye değerdir.

 

SEVEN DİALS

Yedi sokağın kesişme noktasındaki bu sütunda 6 tane güneş saati bulunmaktadır. (sütunun tepesi yedinci güneş saatini oluşturur). Orjinal merkezi anıt: aynı zamanda tasarlanmış ve inşa edilmiştir.

Bunlar; 1693-94 yılları arasında Sundial Pillar tarafından inşa edilmiştir ve İngiltere’nin önde gelen taş ustası, Edward Pierce görevlendirilmiştir. Pillar: 6 güneş saati yapmıştır, yedinci güneş saati ise, sütunun tepesindedir. Bunlar: Londra şehrinde büyük kamu süsleri olarak kabul edilir.

1989 yılında yerleştirilen sütun, bir 17.yüzyıl anıtının kopyasıdır. Orijinal anıt, Londra şehrinin en ünlü kenar mahallelerinden birisinde, suçluların buluşma yeri haline geldiği için 19.yüzyılda kaldırılmıştır.

Seven Dials, günümüzde kıpır kıpır bir alışveriş ve yeme-içme bölgesidir. Caddeler: belli bir üründe özdeşmiş dükkanlar, butikler, tıbbi bitkiler ve aromalar satan dükkanlar, restoranlar ve barlarla doludur.

 

PHOTOGRAPHER’S GALLERY

16-18 Ramilies Street adresindedir. Her gün saat 10.00-17.45 arasında açıktır.
Fotoğraf toplama ve sergileme öncüsü V&A nın günümüzde kalıcı bir sergisi bulunmaktadır. Açılış sergisinde: 1839-1960 yılları arasında alınan güzel ve dikkat çekici görüntüler ve fotoğraf tarihçesi bulunmaktadır.

Özellikle. Julia Margaret Cameron ve Henri Cartier Bresson gibi sanatçıların önemli figür çalışmalarını görmek mümkündür. Zaten, bu girişimci galeri, çağdaş fotoğraf sanatının ve fotoğraf sergilerinin Londra şehrinde önde gelen mekanlarından birisidir.

Galerinin her yıl verdiği fotoğraf ödülü çağdaş fotoğraf sanatının profilini yükseltmeyi ve toplum içerisindeki rolünü keşfetmeyi amaçlayan uluslar arası öneme sahip bir sanat ödülüdür.

Galeride, düzenli konferanslar, tiyatro gösterileri ve başlangıç seviyesinden uzmanlık dallarına kadar ulaşan dersler verilir. Burada baskıların ve fotoğrafla ilgili kitapların da satıldığı bir kitapevi ile birlikte bir kafe de bulunur.

Binanın ışında 18.yüzyılda burada yaşamış olan Royal Academy’nin kurucusu Sir Joshua Reynold’s un anısına bir plaket bulunur.

ADELPHİ THEATRE

 

ADELPHİ THEATRE

Sans Pareil Theatre’ın açıldığı 1806 yılından bu yana, burada hep bir tiyatro vardı. Bu sitede dördüncü mekan ve ilk bina 27 Kasım 1806 tarihinde açılmış ve 200 yıl içinde en az 7 farklı isim altında faaliyet göstermiştir. 2006 yılında tiyatronun 100.yılı kutlanmıştır. İlk tiyatro, 1819 yılında Adelphi’de ve 1829 yılında Kraliyet Tiyatrosu, Adelphi, Sans Pareil olarak isimlendirildi.

1858 yılında inşa edilmiş ikinci bir tiyatro, adını sırası itibarıyla 1867 yılında Royal Adelphi Tiyatrosu oldu. Kraliyet Tiyatrosu: Yeni Adelphi gibi isimlerle anıldı. 1901 yılında Strand, yeni bir cephe sağlamak için yeniden üçüncü binayı kurdu.

Günümüzdeki mevcut bina, aynı adı taşıyan dördüncü yapıdır ve Aralık 1930 tarihinde açılmıştır. Kraliyet sıfatı ise, 1940 yılında düşmüş ve tiyatro yalnızca “Adelphi” olarak bilinir olmuştur. Yapı: çeşitli yenileme çalışmaları sonucunda mimar Ernest Schaufelburg tarafından Art Deco tarzında yenilenmiştir.

Tiyatro binası: Pareil John Scott isimli: True Blue adlı bir çamaşır yıkama ürünü icat ederek büyük bir kişisel servet toplayan yerel işadamı tarafından inşa edilmiştir. Tiyatro: John’un kızı Miss Scott için açılmıştır. Ama onun birçok yeteneğini göstermek için değil, aynı zamanda onun Tiyatro Müdürü olarak görevlendirmek söz konusu olmuştur.

Tiyatro binasının: düz çizgilerden oluşan modern tasarımı, eğrilerden yoksun bir mimari yaratmıştır. Ön cephedeki belirgin harfler, stilize desenlerin bugüne dek özenle korunduğu lobi ve salon dikkat çeker.

1960’larda karşılaştığı yıkılma tehlikesine rağmen ayakta kalan Adelphi, günümüzde Joseph and the Amazing Tech isimli kuruluş tarafından işletilmektedir.

 

SAVOY HOTEL

Suit odaların ve elektrikli aydınlatmanın öncüsü olan otel, 1889 yılında Savoy Palace’ın yerine inşa edilmiştir. Bir zamanlar burada: Winston Churchill, Frank Sinatra, Christian Dior, Maria Callas, Claude Monet ve Katherine Herburn kalmıştır.

İkonik otel, zekice bir parlaklık yaratılarak 21.yüzyılda yeniden keşfedilmeyi beklemektedir. Thames nehrinin kıyısındaki konumu mükemmeldir. Otelin içinde:; görkemli ve çeşitli toplantı alanları yanında Londra şehrinin en tanınmış restoran ve barları bulunmaktadır.

Otelin önünde, İngiltere’de trafiğin sağdan işlediği tek cadde bulunur. Forbes Travel Guide dergisi tarafından: otel 2013 yılında olduğu gibi 2014 yılında da “Beş Yıldızlı Otel” ödülüne layık görülmüştür.

Hemen yanda, Gilbert ve Sullivian’ın operalarını sahneleyen D’Oyly Centre Operası için inşa edilen Savoy Tiyatrosu ve Simpson’s English restoran bulunur. Eskiden Cecil Hotel’in bulunduğu yerde ise Shell Mex House görülür.

 

SAVOY CHAPEL

Savoy Hill adresindedir.
İlk şapel, VII Henry tarafından 16.yüzyılda eski Savoy Palace’ın üzerine yaptırılmıştır.
Dış duvarlarının bir kısmı 1512 yılından kalma da olsa, günümüzdeki yapının büyük kısmı 19.yüzyılın ortasından kalmadır.

Yapının ilk yapılış amacı: Kral Henry VII tarafından evsizler için kurulan bir hastanenin parçasıdır. Chapel: Lancaster Dükü olarak Kraliçeye aittir. Çünkü: Lancaster Dukalığının önemli bir parçasıdır. Öte yandan, burası şehrin ilk elektrikle aydınlatılan kilisesi olarak önem kazanmaktadır.

1937 yılında Kraliyet Victoria Tarikatı’nın kilisesi olan bina, kraliçenin şapeli olarak hizmet vermektedir. Şapelin giderleri kraliçe tarafından karşılanmaktadır.

Son çalışma, kraliçenin Altın Jübile onuruna bahçelerin peyzajı ve 1999 yılında şapel tavanının restorasyonudur. Bu çalışmalarda Kraliçe Elizabeth II adına, yeni bir vitray pencere ilave edilmiştir. Kilisenin papazını Lancaster Dukalığı atar.

Şapel: saat: 09.00-13.00 arasında ziyarete açıktır.

Yakınlardaki Savoy Hill’de BBC’nin ilk stüdyoları bulunmaktaydı.

 

SOMERSET HOUSE

Strand bölgesindedir. Burada: müzeler, coffee and tea, sanat galerisi ve yerel lezzetlerin sunulduğu restoranlar bulunmaktadır.

George dönemi mimarisinin zarif hatlarını taşıyan bina, Sir Williams Chambers tarafından tasarlanmıştır.

16.yüzyılın ortasında, Somerset Dükü için Rönesans sarayı olarak inşa edilen orijinal ev, yıllarca bakımsız kaldıktan sonra yıkılmıştır.

Günümüzde görülen bina ise, 1770’lerde yapılmıştır. Burada yapılan en büyük değişiklik orijinal ana binanın ofis olarak kullanılacak şekilde tasarlanmasıydı.

Bina daha sonra sırasıyla, Denizcilik Kurumuna, çeşitli kraliyet kurumlarına ve uzunca bir süre İçişleri Bakanlığına hizmet vermiştir.

Günümüzde burada Courtauld Institute of Art bulunmaktadır.

Somerset House’un en güzel iç bahçesi, bir yüzyıla yakın bir süre halka kapalı tutulmuştur. Ama yakın zamanlarda yürütülen kapsamlı ve etkileyici projelerle yeniden kapılarını halka açmıştır.

55 fiskiyeli çeşmenin bulunduğu güzel plazza, sadece kış aylarında birkaç hafta boyunca hizmet veren buz pateni pisti ve zaman zaman düzenlenen klasik müzik konserleri pek çok kişinin ilgisini çekmektedir.

Avludan başlayarak South Building’e doğru yürümek gayet keyiflidir. Thames nehrinin güzel manzaralarına bakan, etkileyici konumu ile Admiralty Restaurant çok beğenilmektedir.
Kıyıda yazlık bir açık hava kafesi ve bir restoran bulunur.

Yayalar için düzenlenen yoldan Waterloo Bridge’e ve South Bank’ın etkileyici etkinliklerine ulaşmak mümkündür.

Somerset House’ta küçük ve haklı bir üne sahip, muhteşem Courtauld Institute of Art galerisi, mutlaka görülmeye değerdir.

 

The Courtauld Gallery

Galeri, her gün saat: 10.00-18.00 arasında açıktır. Giriş ücreti yetişkinler için 6 paund, 18 yaş altı çocuklar için ücretsizdir.

1990 yılından bu yana izleyicilere sunulan mükemmel resim koleksiyonu, varlığını büyük oranda tekstil fabrikatörü ve hayırsever Samuel Courtauld’ya borçludur. Koleksiyonda, Botticelli, Brueghel, Bellini ve Rubens gibi büyük ustaların eserleri sergilenmekle birlikte, en çok dikkat çeken eserler Empresyonist ve Post-Empresyonist resim koleksiyonuna aittir.

Başarıyla temsil edilen Monet, Gauguin, Pissarro, Renoir ve Modigliani gibi sanatçıların eserlerini görebilirsiniz.

2008 yılının baharında, Somerset House bünyesinde yeni bir nehir kıyısı galerisi açılmıştır. Güney kanattaki iki kata yayılmış olan Embankment Galleries, 750 metre karelik sergi alanına sahiptir.

Galerinin sürekli olarak değiştirilen geçici sergi programında, fotoğraf, moda, resim ve mimari gibi çeşitli alanlardan kapsamlı modern sanat eserleri dikkati çekmektedir.

 

ST MARY-LE-STRAND

St Mary le Strand kilisesi, Londra’nın en eski mahallelerinden birisindedir. Kilisenin bulunduğu, Trafalgar Square ve Fleet Street arasındaki 1 km. lik yol: Londra’nın tarihsel önemi olan caddelerinden birisidir. Özellikle erken Sakson döneminde: Strand Londra şehrinin kalbi oldu.

Hıristiyanlık ise, 604 yılında, St Mellitus ve onun takipçileri ile bu yerleşim yerine geldi.
Orada St Mary le Strand kurulduğu zaman hiçbir kayıt bulunmamaktadır.

Ancak: bölgedeki ilk kilise, Kutsal Bakire Meryem adına, şimdi Somerset House olarak bilinen yerin hemen güneyinde kurulmuştur. Ortaçağ boyunca kilise çalışanları, hemen bitişik bir sitede yaşamışlardır.

1711 yılında Parlamento bir kanun ile Londra’da hızla genişleyen banliyölerde 50 yeni kilise inşa edilmesine karar verilmiş ve bu arada: St Mary le Strand kilisesi de yıkılmış ve gayet lüks olarak yeniden yapılmıştır.

Kilisenin önünde, bir sütun eski kiliseyi hatırlatmak üzere olduğu yerde bırakılmıştır.

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand ROMAN BATH

 

ROMAN BATH

5.Strand Ln.Aldwych adresindedir. Abbey kilisesi yanındadır.
Bu küçük hamam ve çevresi, Surrey Street’teki yer alan tam boy bir camdan duvardaki ışık düğmesine basılarak görülebilir.

Çevresi Roma dönemine ait başka hiçbir iz olmadığı için bir Roma hamamı olduğu şüphelidir.
Tudor döneminden 17.yüzyıla kadar Strand’de bulunan malikhanelerden Arundel’in bir parçası ve hatta bir evin su deposu olarak inşa edildiği düşünülmektedir. Savurgan bir Kont’un: onu Roma heykelleri, büstler, lahitler, sunaklar ve diğer bazı parçalarla süslediği düşünülmektedir.

Öte yandan zaten burası bir Roma hamamı olarak bakılması için tasarlanmıştır. Diğer bir kısım tarihçi ise: son zamanlarda Arundel House ile olan bağlantıyı kabul etmediler. Bunun yerine banyonun aslında 1612 yılında James I’in kraliçesi Danimarkalı Anne için eski Somerset House bahçelerinin çeşmelerini besleyici bir sarnıç olarak inşa edildiğini söylemektedirler.

Ancak ilk yapılış amacı ne olursa olsun, burası 1776 yılında bir yüzme tesisine dönüştürülmüştür. Kısa bir süre sonra ise Kraliçe Elizabeth döneminde, 1558 yılında Essex kontu döneminde yardımcı bir hamam eklenmiştir.

Hamam: 19.yüzyılda soğuk duş almanın sağlıklı olduğu düşünüldüğü için halkın kullanımına açılmıştır. Charles Dickens ve David Copperfield: buraya sık sık giderler ve çok soğuk suya dalmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.

Essex banyo bölümü: Kral Kolejlinin Norfolk Hotelin genişlemesi sırasında, 1893 yılında kapatılmıştır. Günümüzde giriş salonunda Delfware döşemesini görebilirsiniz, bunlar Essex hamamının periferik süslemelerinden bazılarıdır.

 

Beau Street Definesi

17.577 adet gümüş Roma sikkesinden oluşan define: 2007 yılında Roma hamamının altında bulunmuştur. Paralar: MÖ 32 ile MS.270 yılları arasındaki döneme aittir. Paralar: Bath merkezinde, 8 ayrı deri para çantası ile gömülmüştür. Bulunan sikkeler, halen British Museum da muhafaza edilmektedir.

Evet burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz: bilmelisiniz ki, burayı bulmak bir hayli zordur. Ayrıca yalnızca Westminster konseyinden randevu alınarak buraya girilebilmektedir. Ziyaretler hafta içinde öğleden sonraları için düzenlenir. Tesisler Cumartesi günü halka açıktır. Banyo saat 09.00 dan akşam saatlerine kadar açıktır.

 

BUSH HOUSE

Harvey Corbett tarafından tasarlanan Bush House, 1928-1935 yılları arasında daha ilave kanatları ile 1923 yılında inşa edilmiştir. Bu neo klasik bina, Irvıng T.Bush isimli bir Amerikalı tarafından fabrika satış mağazası olarak tasarlanmıştır.

Öte yandan: 1925 yılında açıldığında, dünyanın en pahalı binası olarak ilan edilmiştir. ( o yıllardaki maliyeti 2 milyon paund)

Bush House, güney cephesindeki Strand bağlı merkezi Londra’da Kinsway altındaki dramatik bir konumdadır. Onun özellikle revak bölümü etkileyicidir ve Amerikalı sanatçı Malvina Hoffman tarafından yapılmış Anglo-Amerikan dostluğunu simgeleyen iki erkek heykelle çevrilidir.

BBC nin yabancı dil yayın hizmeti: Portland Place Broadcasting House de, 1938 yılında başlamıştır. Ancak, bu bina II. Dünya savaşında bombalanmış ve 1941 yılında Bush House yeniden yerleşmişlerdir. Bombalamada Amerikayı temsil eden heykelin sol kolu yok olmuş ve 1977 yılında restore edilmiştir.

Uzun yıllar boyunca, tüm BBC nin yabancı dil hizmetleri, kademeli olarak sırasıyla buraya yerleşmiştir. Neredeyse 70 yıl boyunca Bush Housta yayın yapılmıştır.

Ancak: BBC, Bush House un sahibi olamamıştır. Onun sahipleri değişik kurumlardan oluşur, bunlar:; Galler Kilisesi, Postane ve şimdi Japon sermayeli bir kuruluştur, ancak yurt dışı dinleyici sayısı milyonlara ulaşan BBC, bu binada halen faaliyetlerini sürdürmektedir.

 

CLEOPATRA’S NEEDLE

MÖ 1500 yılında Heliopolis’e dikilen bu pembe granitten anıtın tarihi Londra’nın tarihinden daha eskidir. Dikilitaşın üzerindeki yazılarda Mısır firavunlarının yaptığı işler övülmektedir.

O zamanki Mısır valisi Muhammed Ali tarafından 1819 yılında İngiltere’ye hediye edilen dikilitaş 1978 yılında Embankment tamamlandıktan sonra buraya dikilmiştir. Kleopatra Needle: Londra şehrindeki en eski tarihi kalıntı olarak bilinir.

New York şehrindeki Central Park’ta, Metropolitan Sanat Müzesinin arkasına düşen alanda dikilitaşın bir ikizi bulunmaktadır. Bronz sfenksler 1882 yılında eklenmiştir ve Mısır’a ait değildir.

Anıtın taban kısmında Victoria dönemine ait gazetelerin, demiryolu saat tarifesinin ve zamanın on iki güzelinin fotoğraflarının da bulunduğu birçok eşya bulunmaktadır.

İngiltere Londra Covent Garden ve Strand VİCTORİA EMBANKMENT GARDENS

VİCTORİA EMBANKMENT GARDENS

Embankment inşa edilirken oluşturulan bu park şeridi bakımlı çiçek tarhlarına, ünlü İngilizler’in heykellerine ve yaz mevsiminde konserlere ev sahipliği yapmaktadır. Bölge Westminster City Victoria dolgu bölgesidir. Bahçeler, 1865-1870 yılları arasında kuzey dolgu bölgesinde Sir Joseph Bazalgette tarafından yapılmıştır.

Rıhtım bahçelerinin tarihi değer taşıyan tek mimari unsuru 1626 yılında Buckhingam Dükü’nün Thames nehrine girişi için kuzeybatı köşesine inşa edilen su kapısıdır.

Kapı, daha önce burada bulunan York House’un bir parçasıydı. Ev önce York Başpiskoposu tarafından kullanılmış, daha sonra Düke geçmiştir.

Kapı orijinal yerinde durmaktadır, ancak Thames Embankment’in inşa edilmesi sonucu nehir kıyısından 100 metre yukarıda kalmıştır.

1878 Aralık ayında: Victoria rıhtımı, sürekli elektrikle aydınlatılan ülkede ilk sokak olmuştur.
Bahçeler: yıl boyunca saat: 07.30 da açılır ve kışın 16.30 da yazın ise 21.30 da kapanır. Bahçelerin tümü: anıtlar ve çakıl yollarla kaplıdır.

Nehir yan bölümünde ise olgun ağaçlar bulunur. İşyerlerinin yakın taraflarında ise, çim ve çiçek yatakları bulunur. Sıcak günlerde Londralılar, burada çimlerin üzerinde piknik yaparlar.

 

CHARİNG CROSS

Burası: Londra’nın merkezinde Wesminster City’deki tren terminalidir. Güneydoğuya giden tüm trenler buradan geçerler. Londra şehrinin beşinci en işlek demiryolu istasyonudur.

Adını I.Edward’ın ölen karısı Kastilyalı Eleanor’un Nottinghamshire’dan Westminster Abbey’e giden cenaze rotasını belirlemek için 1290 yılında diktiği 12 haçın sonuncusundan almıştır.

Günümüzde Charing Cross istasyonunun ön avlusunda haçın 19.yüzyıl replikası görülebilir. İstasyonun ön kısmında bulunan bu replika ve Charing Cross Hotel, 1863 yılında Kraliyet Opera Binası’nın mimarı E.M.Berry tarafından tasarlanmıştır.

İstasyon platformlarının üstünden yükselen alışveriş ve ofis kompleksi 1991 yılında tamamlanmıştır. Terry Farrel’in tasarladığı kompleks, kamara pencereleriyle Villiers Street’e bakan bir gemiyi andırır.

Yeni binanın manzarası nehirden bakıldığında çok etkileyicidir. İstasyonun arkasındaki yenilenen demiryolu kemerinde küçük dükkanlar, kafeler ve Victoria dönemi müzik salonlarının son temsilcisi olan Players Theatre bulunur.

 

LONDON COLİSEUM

St Martin Lane adresindedir. Performans olan günlerde saat: 10.00-20.00 arasında açıktır. Performans olmayan günlerde saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.

Frank Matcham’ın 1904 yılında tasarladığı gösterişli bina şehrin en büyük tiyatrosu olmanın yanı sıra, Matcham’ın döner sahnesine de sahiptir. 2359 koltuk kapasitelidir ve bu sayı ile Londra şehrinde en büyük tiyatro salonudur.

1945 yılından sonra burada ağırlıklı olarak Amerikan müzikalleri düzenlenmiştir. 1961 yılından sonra ise 7 yıl boyunca sinema olarak kullanılmıştır. 1968 yılında, London Coliseum: Wells Opera olarak yeniden açılmıştır.

Şirket: 1992 yılında binanın mülkiyetini satın almış ve 1974 yılında Sadlers Wells İngiliz Ulusal Operası olmuştur. Tiyatro son olarak 2004 yılında yeniden açılmıştır.

Tepesinde büyük bir küre bulunan bina, aynı zamanda Avrupa’nın ilk asansörüne de sahiptir. Sahneye gelince: Londra şehrinin en büyük sahnesi buradadır.

Sahnenin genişliği 55 metre, yüksekliği 34 metre ve uzunluğu 80 metredir. Şehirde elektrikle aydınlatılan ilk tiyatro olmuştur. Sahne döner sahne özelliği taşımaktadır.

Daha önce varyate tiyatrosundayken, günümüzde İngiliz Ulusal Tiyatrosuna ev sahipliği yapmaktadır.

İç mekan, koyu kırmızı kadife perdeleri ve yaldızlı melek figürleriyle Edward dönemi dekorasyonunun güzel bir örneğidir.

2003 yılında restore edilen orijinal cam çatı, Trafalgar Square manzarasına hakimdir.

İngiltere Londra St Paul’s Cathedral

İngiltere Londra St Paul’s Cathedral

İngiltere Londra St Paul’s Cathedral;
St Paul Churchyard adresindedir. Her gün saat: 08.30-16.00 arasında gezilebilir. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 16 paund, öğrenciler için 14 paund, 6-17 yaş arası çocuklar için 6 paund ve aileler için (2 büyük 2 çocuk) 39 paund.

Burada: 400 yıldan fazla süredir, St Paul için adanmış bir katedral, City bölgesinin yüksek noktasında durmaktadır.

Büyük yangının (1666) ardından Ortaçağdan kalan St Paul Katedrali bir harabeye dönmüştü. Yeniden inşası için Wren görevlendirildiğinde, mimarın dört kolu da eşit uzunlukta olan Yunan haçı üzerine yaptığı plan, ciddi bir direnişle karşılaştı.

Wren: kendi zamanına uygun İngiliz Barok stilinde yepyeni bir tasarım yapmıştı.
Yetkililer: cemaatin ilgisini atlara çekecek olan uzun nefli ve kısa transeptli klasik Latin haçı modelinde ısrar etti.

Bu gibi engellere rağmen Wren; 1675-1710 yılları arasında tamamlanan ve birçok resmi törene ev sahipliği yapan bu harika Barok katedrali yaratmıştır.

Katedralde hizmetler 1697 yılında başlamıştır. 16.yüzyılda İngiliz Reformasyon sonrası inşa edilen ilk katedral olmuştur.

Katedralin yapımı için, açık renkli Portland taşı “Dorset” kullanılmıştır.

Londra şehrinin bu Anglikan Katedrali: İngiliz Protestan inanışı için yapılmış kilisedir ve mimar Wren’in dahiliğinin anıtı gibidir.

Biraz önce söylediğim gibi, 1710 yılında bittiğinde: muzaffer bir kubbenin yükseldiği, görkemli mermer ve mozaik yapı halini almıştır.

Yapının 113 metrelik bu incelikli kubbesi, dünyanın en yüksek kubbelerinden birisi olarak kabul edilmektedir.

 

Kutlamalar ve Anıtlar

Ludgate Hill’in zirvesinden, St Paul’s Cathedral’in önünde göz korkutan bir manzara vardır; basamakların 9 metreye çıktığı Great West Door.1981 yılında yapılan Lady Diana Spencer’in

Prens Charles ile olan düğünü gibi seramoniler için kullanıldı.

St.Paul’s Wellington Dükü (nef içinde) ve Amiral Lord Nelson (South Transept’te) gibi ulusal kahramanların anıtlarını da barındırmaktadır.

Amiral Nelson, Wellington ve Churchill’in cenaze törenleri burada yapılmıştır.

 

Harika Süslemeler

Kilise bir haç şeklinde yapılmıştır. Kraliçe Victoria yapıyı “kasvetli, pis ve dindarlık dışı” bir yer olarak tanımladığında, tavana mozaikler eklenmiştir. Koro sahnesi: İngiltere’nin en çok tanınmış ahşap oymacısı olan 18. yüzyıl uzmanı Grinling Gibbons tarafından dekore edilmiştir.
Katedralin her yerine yayılmış harika yaldızlı dökme demir işleri ise Fransız döküm ustası Jean Tijou tarafından yapılmıştır.
Yüksek mihrap: 1958 yılında, Wren’in bir gölgelik skecinden ilham alınarak yapılmıştır. Ayrıca, yine 1958 yılında mihrabın arkasındaki Amerikan Memorial Chapel (Amerikan Anıt Şapeli) açılmıştır. Burası: II.Dünya Savaşında Avrupa’yı korumak için ölen 28.000 Amerikalı onuruna yapılmıştır.

 

Kubbe

111.3 metre yüksekliğindeki kubbe, neredeyse Vatikan’daki St Peter’s Bazilikası kadar yüksektir. Dünyanın en büyük katedral kubbelerinden birisidir ve yaklaşık 65.000 ton ağırlığındadır. Katedralin altındaki alan, ibadet için başlıca yerdir.

Evet bu büyük katedralin muhteşem kubbesi: üçlü bir yapıya sahiptir. İç kubbe: iç mimari ve çok daha büyük ve etkileyici olması için dış kubbe ile orantılı olarak artmasına imkan sağlar.

Bu: Londra silüetinin üzerinde belirgin olan dış kubbe kabuktur. İç kubbe ise: katedral içinde yerden yukarıya doğru baktığınızda gördüğünüz boyalı kubbedir. Bu iki kubbe arasında, destek sağlayan üçüncü bir kubbe bulunur.

Wren: iç kubbenin mozaik ile dekore edilmesini istemiş, ancak 1708 yılında katedral komisyonu: mozaik pahalı olduğundan kubbenin monokrom boya ile James Thornhill tarafından boyanmasını uygun görmüştür.

Thornhill: 1715 yılında kubbe üzerinde çalışmaya başlamış ve dört yıl sonra boyama işlemi tamamlanmıştır. Bu gün gördüğümüz tasarımlar, 1853 yılında yeniden boyanmasına rağmen, Thornhill’in tasarımlarına sadık kalınmıştır. Çünkü: tasarımların orjinalleri, Londra şehrinin iklim ve aşırı sisi nedeniyle kötüleşmiştir.

 

Whispering Galeri

Kubbeyi 259 adım kadar tırmandığınızda, kubbenin iç çevresinde bulunan bu galeriye ulaşırsınız. Burası aynı zamanda “Fısıltı Galerisi” olarak da bilinir. Çünkü: burası karşı tarafta, kendi duvarına bir fısıltı sesi yapar, bu durum: inşaatın şirin bir cilvesi olarak kabul edilir. Burada: duvara dönükken bir şey fısıldarsanız, odanın karşısında, 32 metre uzaklıktaki bir kişi, sizi rahatlıkla duyabiliyor. Burada: kubbeyi dekore eden Thornhill’in yaptığı “St Paul” tablolarını görebilirsiniz.

Taş Galeri

Taş Galeri: kubbenin dışını çevreleyen Whispering Galerisinden yukarıya uzanan iki galerinin ilkidir. Taş Galeri, zemin seviyesinden 53.4 metre yüksekliktedir ve buraya ulaşmak için 378 adımlık bir merdiveni tırmanmak gerekir.

Golden Gallery-Altın Galeri

Altın Galeri: galerilerin en küçüğüdür ve bu galeriye tırmanmak için 528 adımlık merdiveni tırmanmak gerekir. Ziyaretçiler: Thames nehri ve Tate dahil güzel bir Londra panoramik manzarasını izlemek isterlerse, dış kubbeye yani 85.4 metre yükseklikteki en yüksek noktaya çıkarlar.

Top ve Haç

Orijinal top: 1708 yılında Andrew Niblett isimli bir vatandaş tarafından dikilmiştir. Ancak bu orijinal top ve haç: 1821 yılında R.E.Kepp tarafından yapılan yeni bir top ve haç ile değiştirilmiştir. Bunlar, 23 metre yükseklikte durmaktadır ve yaklaşık 7 ton ağırlığındadır.

 

Kripta-Mezarlık

Katedralin mezar yeri; milletin hayatına önemli katkı yapmış olanların günümüzdeki dinlenme yeridir.

 

Nelson Tomb

Lord Nelson, ünlü 1805 yılındaki Trafalgar Savaşında öldürüldü ve bir devlet cenaze töreni sonrasında burada gömüldü. O savaşta mağlup olan bir Fransız gemisinin ahşabından yapılan bir tabut içinde gömülmüştür.

Onun mezarını süsleyen siyah mermer lahit: aslında erken 16. yüzyılda Kral Henry VIII döneminde, Kardinal Wolsey için yapılmıştı. Uygun bir alıcı buluncaya kadar kullanılmadan kaldı ve bu taç yani güzel anıt, günümüzde Nelson mezarını süslemektedir.

 

Wellington Mezarı

Rab Wellington Cornish: granitten yapılmış basit ama heybetli bir tabutun içindedir. 1815 yılında Waterloo Savaşında Napolyon’u mağlup etmesiyle tanınır. Wellington türbesinin çevresindeki asılı pankartlar, onun cenaze alayı için yapılmıştır.

 

Sir Christopher Wren Mezarı

St Paul Katedralinin mimarı Wren’in mezarı: kriptonun doğu ucunda güney koridorundadır. Onun mezarı, basit bir taş ile işaretlenmiştir. Mezarı üstündeki Latince yazılmış kitabe, oğlu tarafından yazılmıştır ve kitabede şu sözler yazılıdır: “okuyucu, onun anıtını arıyorsan, çevrene bak”

Kriptonun bu bölümünde: pek çok sanatçı, bilim adamı ve müzisyenin mezar anıtı bulunmaktadır. Bilim adamı Sir Alexander Fleming: penisilini keşfetmiş, besteci Sir Arthur Sullivan ve heykeltıraş Henry Moore, ressamlar: Sir Joshua Reynolds ve Sir John Everett Millais.

 

St İman Chapel-İngiliz İmparatorluğunun Şapeli

Büyük yangının ardından, St Paul’s un yeniden inşası sırasında: bu şapel yakınlarında eski bir kilisenin temelleri bulunmuştur. 1960’larda bu şapel, İngiliz İmparatorluğunun manevi evi olmuştur. Özellikle, I. Dünya Savaşı sırasında kadınlar tarafından yapılan katkıların tanınması için burası hazırlanmıştır ki, Florence Nightingale dışında hiçbir kadın bu ödüle layık görülmemiştir.

 

Dış Cepheler

 

İngiltere Londra St Paul’s Cathedral;

Batı Cephesi

Batı ön cephede: katedralin azizine ait bir üçgen kabartma hakimdir. Diğer elçiler ve dört misyoner tarafından korunan St. Paul yukarıda durmaktadır. Bu: Roma kilise mimarisinin etkisiyle 1718-1721 yılları arasında Francis Bird tarafından yapılmıştır. Hemen ön tarafta: Queen Anne oyma heykeli görülüyor. Kendisi: katedralin tamamlanması sırasında, hükümdar idi.

 

Batı Towers

Barış, refah ve konukseverlik sembolüdür. İki batı kulesi: ananas ile süslüdür. Güneybatı kulesinin üstünde: 1893 yılında takılan ve çapı 5 metre olan bir saat bulunur. Saatin üstünde ise, saat zili ve Avrupa’nın en büyük sallanan çanı asılıdır.
Kuzeybatı kulesinde 12 çan asılıdır. Zaman çanları: her gün şu saatlerde çalınır: 09.45-10.15, 11.00-11.30-14.40-15.15.

 

Papazlar Meclisi Binası

Paternoster Meydanında, içe dönük, zarif bir tuğla binadır. Günümüzde: burada katedral idari merkezi bulunmaktadır.

 

Koleksiyonlar

Kütüphane

Kitaplar ve el yazmaları: Londra’nın en iyi korunmuş, 18.yüzyıl yapımı katedral iç kütüphanesinde yerleştirilmişlerdir. Günümüzde, bu kütüphanede: basılı kitaplar, el yazmaları ve broşürler dahil olmak üzere, yaklaşık 21.500 parça obje bulunduğu söyleniyor. Bu koleksiyonun büyük bölümü: günümüzde akademisyenler, öğrenciler ve her türlü araştırmacılar tarafından kullanılırlar.

Nesne Koleksiyonu

Nesne koleksiyonu içinde: modeller, resim ve arkeolojik taşlar bulunmaktadır. Ayrıca yine katedralin dekorasyonunda kullanılan nesneler de koleksiyon içinde görülür.

Mimari Arşiv

Bu arşiv: danışmanlar, yükleniciler, sanatçılar ve tasarımcılar tarafından yapılan çizimler, ilgili belgeleri içerir. Wren tarafından hazırlanan çizimler ve tasarımlar, günümüze kadar binanın mimari tarihini göstermektedir.

 

Katedralde bulunan heykeller/anıtlar

 

Saraybosna-Nicola Hicks

Ekim 2013 tarihinde katedrale yerleştirilen bu bronz heykelde: kollarında ölü ya da kötü bir şekilde yaralanmış başka bir adam tutan adamın görüntüsü betimlenmektedir. Heykel: 1993 yılındaki acımasız Bosna Savaşına duyulan öfke için yapılmıştır. Katedralin doğusunda, 1983 yılında Henry Moore tarafından yapılan “Anne ve Çocuk” heykelinin karşısındadır.

 

Sabah Kirişler-Yoko Ono

St Pauls katedralinde, açık pencereler ve yansıtıcı duvarlar ile belirgin bir iç parlaklık oluşturulmuştur. William Hunt tarafından hazırlanan bir temada: bina, aynı zamanda elinde parlak bir fener tutan İsa’nın elindeki feneri yani ışığı betimlemektedir. Yoko Ono: doğal bir kaynaktan yayılan ışığın yansımalarını yaratmak için birçok halat kullanarak katedral içinde çekici bir kurulum yaratmıştır.

 

Ayna-Rebecca Horn

Katedralin batı ucundaki bu medyatik heykel, Alman sanatçı Rebacca Horn tarafından yapılmıştır. Parça: derin bir kuyuya bakan bir yanılsama yaratarak bir döner ayna oluşturmaktadır. İzleyici: katedral tavanına asılmış ayna üzerinde ışıl ışıl olan bir ay görür.

İngiltere Londra Tower of London

İngiltere Londra Tower of London

Pazartesi: 10.00-17.30, Cumartesi: 09.00-17.30, Pazar-Salı arasındaki günlerde: 09.00-17.00 arasında açıktır. Kule 1988 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü: devasa kule; krallık süresince Norman askeri mimarisinin tipik bir örneğidir ve kraliyet sembollerinden biri haline gelmiştir.

Fatih William, 1066 yılında kral olunca, Thames’den Londra’ya girişi tutmak için buraya bir kale yaptırdı. 1097’de dayanıklı taşlardan yapılan White Tower günümüzde, daha sonra eklenen binaların oluşturduğu kompleksin tam merkezinde durmaktadır.

Kraliyet ikametgahı, cephanelik ve hazine binası olarak kullanılan kule, kraliyet düşmanlarına hapishane olduğu dönemde ününün doruğuna ulaştı. Burada işkence görüp ölümü karşılayanlar arasında “kuledeki prensler” yani IV. Edward’ın oğulları ve mirasçıları da bulunuyordu.

Londra kulesi: 900 yıllık geçmişi boyunca herkese korku salmıştır. Monarşiye karşı gelen kişiler kulenin kalın duvarları arkasına kapatılırdı. Kısmen rahat şartlarda yaşayabilen birkaç şanslı kişi dışında, büyük çoğunluk korkunç acılar çekmiştir.

Bunların pek çoğu buradan canlı çıkmayı başaramamış ve yakındaki Tower Hill’de vahşice öldürülmeden önce işkence görmüşlerdir.

Bugün kule, Kraliyet mücevherleri ve diğer birçok sergiyi barındıran popüler bir ziyaret merkezidir.

 

Kuzgunlar

Kulenin küçük bir koloniden oluşan daimi sakinleri büyük ilgi görür. Bunların korunması için, Kral Charles II döneminde ısrarlı hikayeler oluşturulmuştur.

Kuzgunların buraya ne zaman yerleştikleri bilinmemekle beraber, kuleyi terk etmeleri halinde krallığın yıkılacağına dair bir inanış vardır. Aslında, kuşların kanatları bedenlerine tutturulmuş veya bir kanatları kesilmiş ve böylece uçmaları imkansız hale getirilmiştir.

Kuzgunlardan sorumlu bir Yeoman görevlisi onlara bakmaktadır. Her gün 170 gr. Çiğ et ve kana bulanmış kuş bisküvisi yemektedirler. Bu yüzden, ziyaretçilerin kuzgunları beslemelerine kesinlikle izin verilmez, buna dikkat etmenizi öneririm.

Kale hendeğinde bulunan bir anıt 1950’lerden beri burada ölen kuzgunlara adanmıştır.
Beyaz kule, gözlemevi olarak kullanılırken, astronom John Flamsteed bu kuzgunlardan şikayetçi olsa da, bu isteğine karşı çıkılmıştır. Kuzgunlar: Wakefield kulesinde konaklamaktadırlar.

 

Yeoman Warder Turları

Yeoman Warder muhafızları: 1509 yılından bu yana kraliyet koruması olarak görev yaparlar. Onların ilk kullanıldıkları dönem: Kral Edward IV (1461-1483) zamanına kadar gider.

Günümüzde Yeoman Warder olmak için, en az 22 yıl silahlı kuvvetlerde görev yapma şartı aranır. Gardiyanlar: Kuzey İrlanda, Fakland savaşı, Bosna, birinci ve ikinci körfez çatışmaları ve Afganistan’da görev almışlardır.

Simgesel, kalıcı ve eğlenceli bu kişileri: ayakta nöbette veya Londra kulesindeki turlarda görebilirsiniz. Kulede: bunlarla yapılan turlar keyiflidir. Bunlar tur sırasında: entrika, hapis, yürütme, işkence ve daha fazla çeşitli hikayeler anlatarak tura katılanları eğlendirirler.

Turlar: her 30 dakikada bir ana giriş yakınlarından başlar ve yaklaşık 60 dakika sürer.

İngiltere Londra Tower of London
İngiltere Londra Tower of London

 

KULENİN BÖLÜMLERİ

 

BEACHAMP TOWER

Yüksek tabakadan tutuklular, genellikle hizmetkarları ile birlikte hapsedilirdi.

 

TOWER GREEN

Tower Hill’deki kalabalıktan uzakta ünlü tutuklular idam edilirdi. VIII Henry’nin iki karısının da aralarında bulunduğu 7 kişi burada idam edilmiştir. Yüzlerce mahkum ise halk önünde idam edilmekten kurtulamamıştır.

 

ORTAÇAĞ SARAYI

Kral Henry III ve oğlu Edward I: kuleye bugünkü görünümü vermek için çok uğraştılar.

13.yüzyılda 1220 yılında kulenin savunması genişletildiği zaman, onlar buraya yeni bir lüks saray eklediler ve yüzlerce yıl: krallar ve kraliçeler bu odalarda kaldılar. Edward I; tarafından “Hainler Kapısı” eklendi.

Aziz Thomas kulesi: 1270 yılında Edward tarafından inşa ettirildi. Edward: burayı sık kullanmasa da, nadir ziyaretçileri ve önemli ziyaretçileri için burayı kullanmayı tercih etti.
Wakefield kulesi: yaklaşık 40 yıl önce, Edward’ın babası Henry tarafından yaptırıldı ve Edward’ın konsey odası olarak kullanıldı.

Lanthon kulesi

Hery ve Edward zamanındaki nadir nesneleri barındırmaktadır. Buradaki kurşun oyuncak şövalye: yaklaşık 1300 yıllıktır.

 

Hainler Kapısı

Büyük kısmı burada can verecek olan tutuklular, bir sandalla buradan kuleye getirilirlerdi.

 

KRALİYET HAZİNELERİ

Taç mücevherleri ve zırh koleksiyonunun ilk kez halka açıldığı II. Charles döneminden (1660-1685) bu yana, kule bir turistik çekim merkezi haline gelmiştir. Bu mücevherler kraliyetin gücünü ve zenginliğini hatırlatan simgelerdir.

 

Crown-Taç Jewels-Mücevherleri

Bunlar: taçlar, asalar, küreler, taç giyme törenleri ve diğer resmi törenlerde kullanılan kılıçlardan oluşur. Paha biçilmez olmalarının yanı sıra, krallığın dini ve tarihi yaşamında da büyük bir öneme sahiptir.

Taç mücevherlerinin çoğunun tarihi: 1649 yılında I.Charles’ın idamıyla, eski taç ve asaların parlamento tarafından yok edilmesinden sonra, II. Charles’in taç giyme töreni için yenilerinin yapıldığı 1661 yılına kadar uzanır.

Restore edilene kadar Westminster Abbey’deki ruhban sınıfı tarafından saklanan eski mücevherlerden sadece birkaçı günümüze kalmıştır.

Burada özellikle görmenizi önereceğim objeler şunlardır:

 

Coronation kaşık

Gümüş yaldızlı bu kaşık: 800 yıldan eskidir. Kaşık: hayatta kalma kutsal yağı için kullanılır. 1649 yılında tahrip olmaktan kurtarılarak satın alınmıştır.

 

Sovereign Asası ve Cullinan Elması

1661 yılı yapımı Sovereign Asası üzerine, 1910 yılında: Afrika’nın büyük yıldızı: muazzam 530.2 karatlık Cullinan I elması ilave edilmiştir. Bu dünyanın en büyük renksiz elmas kesimi olarak bilinir. Cullinan II elması ise 317.4 karatlıktır.

Bu iki büyük elmas, 1905 yılında çıkarılmıştır. Bugüne kadar bulunmuş en büyük ham elmas olarak bilinir. Elmasın ilginç bir buluntu hikayesi vardır. Premier Madeni yüzey müdürü: elmas bulunduğunda sevinçle bağırır ve tartmak üzere meslektaşlarını ikna etmek zorunda kalır, çünkü kimse ona inanmaz, bunun üzerine müdür elması pencereden dışarı atar.

Daha sonra tekrar ele geçirilen elmas: 3106 karat yani 621 gr.dır. Premier Mine Başkanı Thomas Cullinan’ın bu dev elması, uluslar arası boyutta büyük sansasyon yaratır. Tuzaklı sahte elmas orada dururken, gerçek elmas bir gemi ile Avrupa’ya gönderilir.

İşlenmemiş elmas, kesilmek üzere Amsterdam’a iletilir. 8 aylık yoğun bir çalışmadan sonra, parça kesilir ve 9 büyük elmas, 96 küçük pırlanta ve cilasız fragmanları ile 9 karat üretilir.

 

Koh-i-Noor Elması

Crown Jewels bölümünün bir diğer ünlü elması: 105.6 karatlık Koh-i-Noor elmasıdır. Kraliçe Elizabeth’in tacını süsleyen elmas, 1937 yılında takılmıştır. Bu elmasın: uzun ve kanlı bir geçmişi vardır ve erkekler tarafından kullanılması uğursuzluk olarak değerlendirilir.

Bu efsanevi elmas: orta güney Hindistan’da Golconne madenlerinde bulunduktan sonra, imparatorluk ganimeti olarak İngiltere’ye gelmeden önce: Babür prensleri, İranlı savaşçılar, Afgan yöneticiler ve Pencap Maharajas’ları tarafından ele geçirilmiştir.

Ancak, farsça “Işık dağı” anlamına gelen bu elmas, Pencap Anglo-Sih savaşçıları tarafından, kraliçe Victoria’nın temsilcilerine 1849 yılında teslim edilmiştir.

1851 yılında Londra’da görüntülenen elmas, geleneksel gül kesimi ile daha ışıltılı hale gelmiştir. Ertesi yıl, elmas, oval parlak olarak yeniden kesilmiştir.

 

St Edward Crown

St Edward taçı: 1661 yılından bu yana: Westminster Abbey hükümdarları tarafından giyilmektedir. Bu som altın taç: Ortaçağ aziz krallarından Edward döneminde, 1066 yılında yaptırılmıştır. 2.23 kg. ağırlığındadır.

Son olarak, 1953 yılında Kraliçe Elizabeth II tarafından taç giyme töreninde kullanılmıştır.

İmparatorluk Devlet Tacı

1937 yılı yapımı taç: her yıl parlamento açılışında, Kraliçe tarafından giyilir. Taç üzerinde, çok büyük taşlar dizisi görülür. Ancak bu tacın platinden yapıldığı söylenmektedir.

 

Taç Giyme Töreni

Bu görkemli ve gizemli törenin pek çok kuralı Dindar Edward döneminden kalmadır. Hükümdarın kendi kılıcını temsil eden devlet kılıcıyla (dünyanın en değerli kılıçlarından biri: kabzası mücevherlerle bezeli Devlet Kılıcının kını: som altından yapılmıştır.) birlikte diğer kraliyet mücevherlerini ve giysilerini kuşanan kral ya da kraliçe Westminster Abbey’ye gider.

Daha sonra ilahi onamanın simgesi olarak kutsal yağla ovulan kral veya kraliçe, süsler ve kraliyet elbiseleriyle donatılır. Mücevherlerin her biri: hükümdarın, devletin ve kilisenin başı olarak işlevini temsil eder.

Törenin doruk noktasında Edward tacı hükümdarın başına yerleştirilir ve “tanrı hükümdarı korusun” haykırışlarıyla trampetler çalar, kuleden top atışı yapılır. En son taç giyme töreni 1953 yılında II. Elizabeth için yapılmıştır.

 

Taçlar

Kulede 10 taç sergilenir. Bunların büyük kısmı yıllardır kullanılmamış olmasına karşın İmparatorluk tacı sık sık kullanılır. Bu taç üzerinde 2800’den fazla elmas, 275 inci ve pek çok değerli taş bulunmaktadır.

Kraliçe: bu tacı, Parlamentonun açılışında giyer. Kraliçe Victoria’nın tacını andıran bu taç VI George için 1937 yılında yapılmıştır. Haçın üzerinde bulunan safirlerin Dindar Edward’ın (dönemi 1042-1066) taktığı bir yüzükten alındığı söylenir.

Maalesef, en yeni taç kulede değildir. 1969 yılında Kuzey Galler’deki Caernarvon Kalesinde yapılan Prens Charles’in Galler Prensi ilan edildiği tören için yapılan taç: Cardiff’deki Galler Müzesinde saklanmaktadır.

Ana Kraliçenin tacı kocası VI George’un 1937 yılındaki taç giyme töreni için yapılmıştır. Platinyumdan yapılan tek taç budur. Kulede sergilenen diğer taçların hepsi altından yapılmıştır.

 

Diğer Kraliyet Mücevherleri

Taçların yanı sıra, taç giyme törenlerinde kullanılan başka taç mücevherleri de vardır. Bunların arasında, merhameti, dini ve dünyevi adaleti simgeleyen üç adet “Adaletin Kılıcı” dikkate değer.
Küre ise, 1.3 kg. ağırlığında mücevherlerle bezenmiş, içi boş altın bir toptur.

Haçlı asanın üzerinde, dünyadaki en büyük işlenmiş elmas olan 530 karatlık ilk Afrika yıldızı bulunmaktadır. Elmasın çıkarıldığı işlenmemiş taş 3160 karat ağırlığındadır. Haçlı asa: (1660): 1910 yılında ilk Afrika yıldızı elmasıyla yeniden yapılmıştır.

 

Tabak Koleksiyonu

Mücevher dairesi, gösterişli altın ve gümüş tabaklardan oluşan bir koleksiyonu da barındırır. Kutsal Perşembe Tabakları, önceden seçilmiş yaşlılara hükümdar tarafından para dağıtılan Kutsal Perşembelerde kullanılmaktadır.

Exeter Tuzluğu (tuzun değerli bir madde olduğu günlerden kalma büyük bir tuzluk), 1640’lardaki iç savaşta kral yanlılarının kalesi olan Exeter sakinlerince II. Charles’e armağan edilmiştir.

 

ROYAL MİNT MUSEUM. Paralar ve Krallar

Kulede, Mint caddesi üzerinde “Royal Mint” müzesi bulunuyor. Bu sergide: 1279-1812 yılları arasında darphanenin tarihini keşfedebilirsiniz. Bu darphanede yapılan sikkeler: minyatür sanat eseri olarak Nane görevlilerinin becerilerini sergilemektedirler.

Ayrıca: bu müzede: paranın nasıl yapıldığı ve Kraliyet Darphanesinin 1100 yıl boyunca nasıl geliştiğini görebilirsiniz. Müze koleksiyonu: William Wellesley Pole tarafından 1816 yılından itibaren toplanmaya başlamıştır.

Onun ana hedeflerinden biri: yeni para tasarımları hazırlanırken, bunlara başvurmak, hangi malzemenin kullanıldığını görmektir. 1818 yılında: 2000 den fazla sikke ve madalya: Sarah Sophia Bankasından buraya alındı.

Günümüzde, müzenin koleksiyonunda: yaklaşık 80.000 sikke bulunduğu söyleniyor. Ayrıca: madalya ve mühürler için: alçı modeller, dengeler, ağırlıklar ve orijinal çizimler görülüyor.

Tarihi değiştiren 5 sikke şunlardır

İngiltere Londra Tower of London I.Edward kabuksuz-1279
I.Edward kabuksuz-1279

1270’li yıllarda İngiltere’de paralar eski ve yıpranmıştı ve para krizi çıktı. Kral kararlı davrandı ve “Mint” i kulenin güvenli duvarları içine taşıdı ve tamamen yeniden yapılacak bir para emretti. Nane yetkilileri, birçok kuyumcu ve Yahudi toplumu ile görüştükten sonra, büyük maliyetli bu para hazırlandı.

İngiltere Londra Tower of London Elizabeth I Sixpence.1560
Elizabeth I Sixpence.1560

Kral Henry VIII, yabancı savaşları ve abartılı yaşamını finanse etmek için para içindeki gümüş ve altın saflığını azalttı ve bunun üzerine, insanların paraya karşı inancı yitirildi. Bunun üzerine, kızı Kraliçe I. Elizabeth: tüm eski paralar darphaneye geri getirildi ve eritilerek, onun portresi bulunan ve saf yeni paralar basıldı. Bu zor girişim sonucunda, yavaş yavaş paraya güven kazandırıldı.

İngiltere Londra Tower of London Charles II Dilekçe Taç-1663
Charles II Dilekçe Taç-1663

1660 yılına İngiltere tahtına geçen Kral Charles II döneminde, Avrupa’da çoğu para makine yapımı idi. Charls: baş oymacı Oliver Cronwell tarafından hazırlanan bu yeni para teknolojisini, tanıtmak istedi ve Thomas Simon denilen kişinin gravür becerileri, yeni ve güzel tasarlanmış sikkelerin hazırlanmasına neden oldu. Thomas: 3 yıl sonra vebadan öldü.

İngiltere Londra Tower of London William III.Gerçek ve Sahte Halfcrowns.1690
William III.Gerçek ve Sahte Halfcrowns.1690

1690’lara gelindiğinde, düz sikke: aşınmış ve boyutları kısalmıştı ve hatta sahteleri çıkarılmıştı. Hatta, yine aynı yıllarda tedavülde dolaşan paraların neredeyse yüzde onunun sahte olduğu söyleniyor. Sorunu çözmek için ilk girişim, Kral William III döneminde atıldı ve kral dolaşımda bulunan tüm eski gümüş sikkeleri toplattı ve Mint, bu dönemde birçok yeni para bastı.

İngiltere Londra Tower of London George III.İspanyol sekiz reales.1797
George III.İspanyol sekiz reales.1797

1797 yılında İngiltere’de mali kriz yaşandı. Fransa ile savaş sırasında, İngiltere altın stokları tükendi ve Merkez Bankası, para basımı için altın ödemesini durdurdu. İnsanlar banknot veya değeri yüksek gümüş sikke kullanmak zorunda kaldılar.

Bunun sonucunda, yabancı paralar George III portresi basılarak, İngiliz parası olarak kullanılmaya başlandı. Bunlar arasında, özellikle: Eight Pence olarak bilinen, İspanyol Sekiz Reales parası dikkat çekmektedir.

 

 

BEYAZ KULE

1070 yılında yapımına başlanan Beyaz Kule: 1100 yılından önce tamamlanmış ve Londra’nın asi vatandaşlarının korkusu olmuştur. Öte yandan: yabancı işgalcileri caydırma işlevi de görmüştür. Hatta: Londra ve İngiltere’nin ikonik bir sembolü olduğu söylenmektedir.

Kulenin uzunluğu 27.4 metredir ve duvarları 4.6 metre genişliğindedir. Kulenin dış cephesi: beyaz badanalı olarak yapıldığından “beyaz kule” olarak bilinir.

Binanın her köşesinde: dört kubbeli kule bulunur. Üçü kare şeklindedir ve içlerinde yuvarlak spiral merdivenler vardır. Yuvarlak taret kule: uzun süre gözlemevi olarak kullanılmıştır.

Dünyanın en önemli tarihi yapılarından biri olan kule; yüzyıllarca cephanelik olarak hizmet veren kule, ulusal silah ve zırh koleksiyonlarına ev sahipliği yapmıştır.

1990’larda sergilerin büyük kısmı Leeds ve Portsmouth’daki Kraliyet Cephaneliklerinin müzelerine nakledilmesine karşın, en eski yapıtlar ve özellikle kuleye ilişkin eserler burada bırakılmıştır.

Kulenin geniş mekanları daha etkileyici bir sergi düzenlemesine olanak tanır ve binanın mimari özelliklerini vurgular.

Günümüzde, beyaz kulenin 4 katını ziyaret edebilir ve Norman mimarisi ve Kraliyet Amouries koleksiyonlarını görebilirsiniz. İçinde St John Evangelist 11.yüzyıl yapımı eşsiz bir şapel bulunur. Beyaz kulenin üst katında: mahkumların öldürüldükleri bölüm vardır.

Son olarak 1747 yılında burada kafası balta ile kesilerek ölüm yaşanmıştır. Bodrum katta ise: mahkumların işkence ve sorgulama yeri bulunuyor.

 

İşkence

Wakefield kulesinin alt bölümünde tutuklulara yapılan işkencelerle ilgili bir sergi bulunmaktadır.

 

KİNGS HATTI

Burada: 300 yıllık süreçte krallar tarafından kullanılan zırhlar, gerçek boyutlu tahta atlar ve silahlar sergilenmektedir.

1660 yılında monarşinin restorasyonu sonrasında, bu sergi “Crown Jewels” gibi, kralın halkını teşvik etmesi için kullanılmıştır.
Serginin en muhteşem eserleri:

 

Atlar ve Kafaları

Sergide: yaklaşık 325 yaşında tahta atlar bulunmaktadır. Atların eşsiz kafa yapıları dikkat çekmektedir. Bunlar: aynı tarihteki krallara benzerliğinin gösterilmesi için oyulmuştur.

 

Muhteşem Zırhlar

Bu zırhlar arasında: Kral Henry VIII, King Charles I ve James II tarafından kullanılan zırhlar görülmektedir. Ayrıca, yine bir zamanlar soylular ve mızraklı piyadeler tarafından giyilen birçok mükemmel zırh da görülür.
Bunlar arasında öne çıkanlar şunlardır:

 

1515.Henry VIII.Kazınmış Zırh

Bu yaldızlı ve oyulmuş zırh: Aragonlu Katherine’nin Henry VIII ile evlilik kutlaması için hazırlanmıştır. Tüm zırh üzerinde: Tudor gül ve Aragon nar figürleri ile etek kenarına Henry ve Katherine harfleri kazınmıştır. Zırh: Kral Henry VIII aittir ve Londra’da Paul van Vrelant tarafından dekore edilmiştir.

 

Alan ve Henry VIII. 1540.Turnuva Zırhı

Bu zırh yapıldı zaman, Henry VIII: 49 yaşında idi. Ana zırh tek parçadan oluşur ve farklı turnuva etkinliklerinde farklı parçalar ilave edilerek kullanılmıştır.

 

Charles I. 1612. Yaldızlı Zırh

Bu muhteşem zırh: Galler prensi Charles’in abisi Henry için yapılmıştır. 1612 yılında Henry’nin ölümü üzerine, Charles onun zırhını miras olarak üzerine aldı. Zırhın yüzeyi oyulmuş ve delikli dekorasyonu ile altın varak kaplamalıdır.

 

Prens Henry Stuatrt. Çocuk Zırhı

Bu günümüze kadar gelebilen en eski Stuart kraliyet zırhıdır. Yaklaşık 13 yıllık genç bir prens için yapılmış, bir yetişkin zırhının minyatür versiyonudur. Zırh üzerinde: Büyük İskender’in yaşamından sahneler içeren yaldızlı görüntüler bulunmaktadır.

Müzede görebileceğiniz diğer objeler

 

Oyma Tahta Kafa

Kafa: King Charles II için, 1685 yılında yapılmıştır. Tahta kafa: muhtemelen seçkin woodcarver Grinling Gibbons atölyesinde oyulmuştur.

 

1690.Yılı.Tahta Ay Kafası Oyması

Bu eser: 1826-1827 yıllarında, krallardan birinin binmesi için yapılmıştır.

 

 

FUSİLİER MUSEUM

Bu müzede: 1685 yılından günümüze kadar olan süreçte: İngiliz Piyade Alayının hikayesi anlatılmaktadır. Kraliyet Piyade Alayı: Kral James II emriyle, 20 Haziran 1685 tarihinde kurulmuştur. Onların görevi Londra Silah Kulesini korumaktı.

Ama: daha sonra Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve ardından Belçika ve İspanya’da savaşlara katılmışlardır. Alayda görevli evli erkekler ve aileleri: kulenin içindeki evlerde yaşıyorlar.

Müzenin bulunduğu bina, hala: resmi akşam yemekleri ve törenler için kullanılmaktadır. Müze koleksiyonundaki en önemli obje: King George V Alayı tarafından Napolyon savaşları sırasında yakalanan Fransız Line 82.Alayının: Eagle Madalyasıdır.

 

Kraliyet Şatosu ve Cephanelik

İlk kattaki bu iki oda, orijinal Norman Şatosunun en önemli tören mekanıydı. Doğu tarafında bulunan ve muhtemelen önündeki ziyafet salonunun bekleme odası olan bu küçük odada Beyaz Kulenin tarihini anlatan sergiler bulunur.

Bu odanın bitişiğinde, hemen hiç bozulmamış iç tasarımıyla ve basit süslemeleriyle erken dönem bir Norman kilisesi bulunmaktadır.

İlk başta bu iki odanın yükseklikleri şimdikinin iki katıydı, ama çatı 1490 yılında yıkılarak yeni katlar eklendi. VIII Henry için yapılan üç tane zırhın da (biri atını da kapsamaktadır) içinde bulunduğu Tudor ve Stuart dönemi zırhlar burada sergilenmektedir.

I.Charles için Hollanda’da yapılmış bir başka zırh, altın varaklarla bezenmiştir.

 

Silahhane

Burası ve hemen yanındaki galeri 1490 yılında çatı yükseldiği zaman yapılmış odalardır. Genellikle ambar olarak kullanılan odalarda, 1603 yılında eklenen kat sayesinde barut depolamaya başlandı. 1667 yılında kulede 10.000 fıçı barut bulunuyordu. Burada sergilenen eserler arasında yaldızlı panolar ve 1700 yılında inşa edilen top mavnasının süslemeleri bulunmaktadır.

 

Küçük Silahhane

Bir zamanlar yaşam alanına ayrılmış olduğu sanılan giriş katının batısındaki bu oda: İngiltere’nin bilinen en eski şöminesinin izlerini taşımaktadır. Tabancalar, tüfekler, kılıçlar, mızraklar ve süngüler: 18. ve 19.yüzyıllarda kulenin cephaneliklerinde sergilendiği şekillere dayanılarak duvarlara ve panolara asılmıştır.

Bunlar: 1841 yılındaki yangında yıkılana kadar Büyük Ambarda sergileniyordu. 1696 yılında III William’a suikast planlayan isyancıların silahları burada görülebilir.

Yandaki odada, İngiltere’de halkın önünde gerçekleştirilen son idam töreninde başı kesilen Lord Lovat için yapılan idam sehpası bulunur. Mezar odasında (kripta) bugün bir dükkan bulunmaktadır.

 

Krallar Soyu

Zırh kuşanmış ve at üzerindeki 10 İngiliz kralının gerçek boyutlardaki heykellerinden oluşan koleksiyon, sekiz figürün Greenwich’deki kraliyet sarayında sergilendiği Tudor döneminden kalmadır. II. Charles’in yeniden tahta çıkışında iki figür daha eklenerek1660 yılında buraya taşınmıştır. 1688 yılında, bazıları büyük sanatçı Grinling Gibbons tarafından yapılan (soldan üçüncünün onun eseri olduğu söylenir), 17 yeni at ve baş ısmarlanmıştır.

 

Kuledeki Prensler-Kanlı Kule

Kulenin en karanlık gizemlerinden biri “IV Edward’ın oğulları ve varisleri olan iki genç prensin öyküsü” bugün Bloody Tower’da yer alan bir sergide anlatılmaktadır.

Babaları 1483 yılında ölünce amcaları Gloucesterlı Richard tarafından kuleye kapatılan prensler bir daha gün yüzüne çıkamadılar. Richard aynı yıl tahta çıktı ve 1674 yılında yakınlarda iki çocuğun iskeleti bulundu.