KANALLARIN YAPISI VE KIYILARINDA YÜRÜYEREK GEZİNTİ
O kadar çok ve güzel kanallar var ki, Kuzeyin Venedik’i de deniliyor, bu şehre. Kanal halkası: birbirinin etrafına dizilmiş, dört kanaldan oluşmakta. Bir zamanlar, ortaçağ kentinin dış duvarları olan Singel ile Amsterdam’ın “Altın Çağ” ın da inşa edilen Herengracht, Kaizergracht ve Prinsengracht Kanalları, Grachtengordal olarak bilinen kuşağı ya da halkaları oluşturur.
Kentin batısında ve doğusunda birbirine paralel olarak uzanır.
Kanal kıyısında dolaşırken; neredeyse bütün binaların dimdik yükselmediğini göreceksiniz. Aslına bakarsanız, bazıları gerçekten de emniyetsiz açılara sahipler. Binaların battığını düşünerek, onların eğildiklerini sanmayın.
Bu şekilde, kanala doğru eğik olacak şekilde inşa edilen evlerde, çatılardaki vinçle eşya taşınırken, eşyaların duvarlara hasar vermesi önlenmeye çalışılmış.
Ne yazık ki, bazı binalar çok fazla eğilmiş ve 1565 yılında çıkarılan bir yasa ile, eğilme oranı 1;25 olarak belirtilmiş.
Sonuç olarak: bu şehirde: yaklaşık 16 kanal ve 1200 köprü bulunuyor.
Kanal boyunca dolaşırken, dikkat etmeniz gereken yerler şunlar
SİNGEL GRACHT
7 numaralı ev: şehirdeki en dar evdir.
295 numaralı ev: Hala, bir genelev olarak kullanılmaktadır. Yalnızca kapısının üzerindeki kocaman lamba, evin gizini ortaya çıkarıyor.
Oude Lelie straat kavşağındaki köprünün yanında inşa edilmiş bir cezaevi var. Demir parmaklıklı pencereleri dikkati çekiyor.
HEREN GRACHT
366 numaralı ev: 1662 yılından kalma iki ev, günümüzde, ilk baskı İncillerin ve arkeolojik buluntuların sergilendiği “Bijbels Museum”dur.
479 numaralı ev: 19 kere, Amsterdam Burgomaster’ı yani Belediye Başkanı olan Jan Corver için, 1665 yılında inşa edilmiştir.
502 numaralı ev: hala, Amsterdam Burgomaster’ının (Belediye Başkanı) resmi ikametgahıdır.
507 numaralı ev: 1696 yılında, Burgomaster Jacob Boreel yeni vergilen koyduğunda, isyanlara ve ayaklanmalara sahne olmuştur.
KAİZERS GRACHT
Kutsal Roma-Germen İmparatoru I. Maximilian’ın adını taşıyor.
123 numaralı ev: Burada yakalanıp, idam edilen altı hırsızı temsil eden büst nedeniyle, Altı Kafa Evi olarak biliniyor.
137 numaralı ev: Arkadaşlarından birinin evi olan bu binada, Rus Çarı Büyük Petro kalmıştır.
345.A. numaralı ev: İki büyük komşusu, tarafından sıkıştırılmış gibi görünen dar evi, bulmaya çalışın, görmelisiniz.
353, 354 ve 357 numaralı evler: 18’nci yüzyılın başından kalma çatılarıyla dikkati çekiyor.
385 numaralı ev: Sanatçı Jacob de Wit, 1754 yılındaki ölümüne kadar, burada yaşamış.
KANALLARDA GÜNDÜZ TEKNE GEZİSİ
Kanallarda, tekne gezintisi yapabilirsiniz. Bu tekne turu ile, Amsterdam’ı en iyi şekilde görebilir, kentin güzelliklerinin tadını çıkarabilirsiniz.
Kanal gezisi için, Hollanda İnternational firmasından, bir saatlik tekne turunu seçebilirsiniz. Bu tur: yaklaşık 10 Euro civarında ve gerçekten mükemmel.
Birçok farklı kanalın içenden geçerek, kanallar hakkında bilgi veren bu güzel tur, hem tarihi hem de belli bir miktarda romantizmi aynı anda yaşatıyor.
Bu turda ayrıca: kanal evlerini göreceksiniz. Kanal evlerinde su-elektrik gibi günlük yaşantıya ait bütün ihtiyaçların karşılanabildiği ekipmanlar var.
Elbette, ilginç olanı, suyun üzerinde süregelen bu yaşamın nasıl olduğu. Suyun üzerinde uyumak, sınırları aşan şehre yakışan bir seçim olsa gerek.
Yalnız bu evleri, ufak bir sandal olarak düşünmeyin. Fiyatları oldukça uçuk rakamlarda olan bu evlerde kalmak, bir ihtiyaç değil, özel bir lüks halini almış.
Bu arada: kanallarda gezinti için, güzergahını kendiniz belirleyebileceğiniz, su taksilerini de kullanabilirsiniz. Ancak; elbette fiyatları yüksek, yaklaşık 60 Euro civarında.
KANALLARDA, GECE TEKNE GEZİNTİSİ
Amsterdam’ın harika ve romantik bir gecesini yaşamak için; kanal boyunca yapılan akşam yemekli gece turlarına katılabilirsiniz. Pek çok köprü ve tarihi bina, geceleri aydınlatılıyor ve böylece kente büyülü bir hava hakim oluyor.
Rederij Lovers firmasının farklı büyüklükteki tekneleriyle, yalnızca şarap ve peynir sunulan gezilere ya da akşam yemekli turlara katılabilirsiniz.
Şehirde, dünyaca ünlü markaların bir arada toplandığı: 10334 tane mağaza var. Mağaza ve dükkanlar: genellikle Salı-Cumartesi günleri, saat: 10.00-18.00 arasında açıktır. Perşembe günleri ise, saat: 21.00’e kadar açık kalırlar. Pek çok mağaza, yaz aylarında daha geç saatlerde kapanırlar.
Evet: Amsterdam, alışveriş yapmak üzere dolaşanlar için tam bir cennettir. Üstelik: kent, henüz uluslar arası mağazalar zincirlerinin tam olarak işgaline uğramamış.
Merkezdeki: dar sokaklar, kanal halkaları ve Jordan bölgesi, çok sayıda küçük ve bağımsız işletmelerle dolu.
Böylece: aradığınız her türlü orijinal hediyeyi satın alma fırsatını bulabileceksiniz.
Bu arada: alışveriş yaparken “Uitverkoop” olarak işaretlenmiş ürünler göreceksiniz, bunlar “indirimli” ürünler.
Amsterdamlıların sokaktan alışveriş düşkünlüğü: Kraliçe Günü olan 30 Nisan’da görülebilir. O gün, Amsterdam, dünyanın en büyük bitpazarına dönüşür. İnsanlar elden çıkarmak istedikleri eşyalarıyla, şehri boydan boya doldurur.
Kelepir mal düşkünleri, öyle bir izdiham yaratır ki, şehir merkezi bu etkinlikler boyunca trafiğe kapatılır.
Amsterdam’da hatıra eşyası satan, yüzlerce turistik dükkan var.
Ama daha değişik bir şeyler arayanlar için: özgün Hollanda ürünlerini özel mağazalardan birinde ya da sıradan bir süpermarkette bulabilirler.
Otantik Delf işleri; yalnızca çok az sayıdaki lisanslı satıcıda bulunabilir. Kesilmemiş taşlardan ikinci el elmas yüzüklere kadar, nice ürün satan çok sayıda mücevher mağazası da var.
Hollanda peyniri, çikolata, yerel biralar ve jevenerler, Amsterdam’a özgü tatlardır. Bir buket çiçek ise gönülleri almaya yeter.
Hediyelik bir şeyleri satın almak istiyorsanız, pahalı hediyelik dükkanları değil, bildiğimiz Migros benzeri, sıradan merkezleri tercih ederseniz, daha ucuza çıkarırsınız.
Hediyelik eşya dükkanlarında: light uyuşturucular ve bunları konu alan hediyelik eşyalar oldukça fazla talep görüyor.
Sakızından şekerine, kekinden kurabiyesine hafif uyuşturucuların kullanıldığı tüketim malları ile üzerinde yeşil-beyaz etiket bulunan süs eşyalarının fiyatları: 1.5 ile 13 Euro arasında değişiyor.
Satıcılar, turistlere bu ürünleri satarken, hangi ürünlerin havaalanlarında sorun oluşturabileceğine yönelik uyarılarda bulunuyorlar, ama yine de dikkat. Sonuçta uyuşturucu bu ülkede serbest ama ülkeden çıkarken veya kendi ülkenize dönerken, mutlaka bu konuda aramalar, kontroller olabileceğini unutmayınız.
AMSTERDAM ŞEHRİNDE: ALIŞVERİŞ YERLERİ, PAZARLAR:
ARBERT CUYPER STRAAT (SOKAK PAZARI):
Avrupa’nın en büyük sokak pazarlarından biri olarak ün yapmıştır Burada: meyve-sebzeden, dokumaya kadar değişen çeşitlilikte ürünler satılıyor. Bir göz atabilirsiniz.
BEVERWİJKT-BEWERWİJKT BAZAAR:
Ancak, en uygun fiyatlı ürünleri Amsterdam’ın yaklaşık 25 km. kuzeybatısında, Beverwijkt’de Cumartesi günleri kurulan belki de Avrupa’nın en büyük kapalı bitpazarı Bewerwijkse Bazaar’da bulabilirsiniz.
Hemen bitişiğinde: Doğu kökenli halı, kilim, çömlek, elişi ve gıda maddeleri içeren bölümü de vardır.
CONDOMERİE HET GULDEN VLİES:
Amsterdam’ın dört bir yanı: düzinelerce küçük özel mağazalarla doludur. Bunların en alışılmadıklarından biri: eski bir işgal edilmiş evde bulunan ve dünyanın dört bir yanından gelen prezervatifler satan: Condomerie Het Gulden Vlies’tir.
DAM MEYDANI-DE BİJENKORF:
Belki de, Amsterdam’ın en ünlü büyük mağazası: Dam Meydanında bulunan De Bijenkorf’ dur. Burada: parfümeriden kadın ve erkek giyimine, oyuncaktan hafif mobilya ve ev eşyalarına kadar pek çok ürün bulabilirsiniz.
Noel’de birkaç, yalnızca ev süslemelerine ayrılıyormuş. Maison de Bonneterie ve Metz&Co; daha seçkin mağazalar. Daha ucuz mağazalar arasında bulunan Hema ev eşyaları, çocuk giyimi ve iç çamaşırı reyonlarıyla ünlüdür.
Giysi reyonunu yenilemek için uğraşan Vroom&Dreesman da gözde mağazalardandır.
KALVER STRAAT:
Uluslar arası markalarda alışveriş yapmak isteyenler, son moda mağazalarının dizili bulunduğu Kalver straat’a gitmeleri gerekiyor.
LOOİER KUNST ANTİEK CENTRİUM (ANTİKA PAZARI):
Meraklısına: Looier Kunst Antiekcentrum’daki: yüzlerce tezgah da gayet çekici gelecektir. Burada: antika bebeklerden yumurtalığa kadar her şeyi bulabilirsiniz.
Ucuz antikalar ve koleksiyon yapmaya değer ufak tefek parçalar: Jordaan’daki Elands gracht ile Looiers grancht kanallarının bulunduğu bölgedeki pazarlarda da satılıyor.
Tezgahlar, bazen eski evlerin içine kurulduğu için, yağmurlu bir günü, burayı gezmek için ayırabilirsiniz.
Antika pazarı meraklıları için: Nieuw Markt’da, yaz aylarında, Mayıs-Eylül arasında, Pazar günleri, antika pazarı kuruluyor.
MANGA PLAZA:
Şehir merkezindeki alışveriş merkezleri: Kalvertoren ve eski Postkantoor binasında bulunan Manga Plazadır. Tonozlarla bezeli, etkileyici iç görünüme sahip bu eski posta merkezi, çok sayıda seçkin butik ve mağazalarla dolu.
NİEUWE ZİJDE (GİYİM MAĞAZALARI);
Büyük giyim mağazaları ile, alışveriş merkezlerinin çoğu: Nieuwe Zijde’dedir.
9 SOKAKLAR:
Bunun yanında: “9 Sokaklar” denilen bir bölge var. Heren gracht, Keizer grach ve Prinsen grach kanallarını birbirine bağlayan, küçük bir caddeler topluluğu. Bu civardaki mağazalarda, dünya çapında markaların ürünlerini bulabilirsiniz.
Burada, son derece ilginç mağazalar var. Ayrıca: Antika mağazaları ve tasarım giysi dükkanları var. Bunların yanında: küçük restoranlar ve barlar da ilgi çekiyor.
PARTY HOUSE-HOT SHOP-CAPSİCUM NATUURS-FOLLEN-COPPENHAGEN 1001 KRALEN:
Yıl boyunca süslemeler satan: Christmas World, çok sayıda kağıt süsleme barındıran: Party House, egzotik ipek ve ketenler bulunduran: Hot Shop ve Capsicum Natuurs-follen ve 1000’den fazla takı çeşidi sunan Coppenhagen 1001 Kralen ilginç mağazalardan yalnızca birkaçı.
Elle boyanmış tişörtler için: Stilett’e, uçurtmalar için Vliegertuig’e, çağ ve kahve için Koffie Keizer’e gitmeniz gerek. Nefis kokulu şifalı bitkilerin mekanı ise: Hooy&Co’dur.
PC HOOF – VAN BAERLE STRAAT:
Ama keşfedilecek daha pek çok alışveriş bölgesi olduğunu unutmayın. Heren straat ve Harten straat gibi kanal çemberini kesen dar sokaklar; etnik dokuma ve takılardan alışılmadık oyunlara ve el yapımı bebeklere kadar, değişik ürünler satan özel mağazalar doludur.
Lüks ve üst sınıf moda ürünlerinin en iyileri, şık PC Hoof straat ve Van Baerle straat’ dadır.
Ayrıca: bu “haute couture” bölge; Milano ve Paris ile karşılaştırıldığında, son derece küçük olmasına rağmen, uluslar arası ve Hollanda markalarının kapsamlı ürünlerinin satıldığı yerler.
PİJP-ALBERT CUYP MARKT (GIDA MADDELERİ PAZARI) :
Amsterdam, hala küçük bir yerleşim topluluğunu andırdığından, her semtin kendi pazarı vardır. Bunların en ünlüsü: kapsadığı alan nedeniyle, Pijp semtindeki Albert Cuypmarkt’dır.
Burada, hem Hollanda’ya hem de başka ülkelere özgü çok sayıda gıda maddesi bulabilirsiniz. Ucuz giysiler ve makul fiyatlı çiçekler de bulabilirsiniz.
SPUİ-BOEKEN MARKT (KİTAP PAZARI);
Begijhof’un girişinde bulunan Spui’de: Cuma günleri, çeşitli dillerde kitapların satıldığı, Booken markt yani kitap pazarı kuruluyor.
THORBECKE-KUNS MARKT (SANAT PAZARI);
Mart ve Kasım aylarında, Pazar günleri kuruluyor. Burada;: farklı beğenilere seslenen çeşitli sanat ürünleri satılıyor.
SİNGEL-BLOEN MARKT (ÇİÇEK PAZARI):
Amsterdam’da, hala sokak pazarları kuruluyor. Burada; kent sakinlerinin arasına karışarak, kendinize göre bir şeyler bulabilirsiniz. Bazı pazarlarda, tek bir ürüne ağırlık verilmiş, ama bu düşük kaliteli ya da ucuz malların satıldığı anlamına gelmiyor.
Bu pazarların en ünlülerinden biri: Singel üzerinde her gün kurulan “ Bloemenmarkt”. Burası: bir çiçek pazarı.
Burada: kesme çiçeklerin yanı sıra, çiçek toprağı ve lale soğanı da satın alabilirsiniz. Hem de turistler, Bloemen markt’da satılan nefis, mevsimlik çiçekleri görmeden edemezler.
SİNGEL-WATERLOO PLEİN (İKİNCİ EL GİYSİ PAZARI):
Turistlerin bir başka gözde yer de ; Waterloo plein bitpazarıdır. Buranın ünü, dünyaya yayılmış durumda. Burada tezgah açanlar: yöresel giysilerle, ikinci el kıyafetler satıyorlar. Pazar günleri dışında, her gün açık.
Aslında düşününce pek mantıklı gelmiyor, sonuçta ikinci el, yani kullanılmış kıyafetler satılıyor, ancak yine de kıyafetlerin çeşitliliği ve pazarın havası, mutlaka görülmeye değer.
Aşırı kalabalığa rağmen, meraklı müşteriler buraya akın ediyorlar ve kelepir süs eşyaları satın alıyorlar.
NİEUWEZİJDS VOORBURG WALL (PUL SATIŞ PAZARI);
Postzegel Markt-Nieuwezijd Voorburwall bölgesinde, her Çarşamba ve cumartesi günleri, öğleden sonraları, pul koleksiyonları sergileniyor ve satış yapılıyor.
NOORDEN MARKT (ORGANİK GIDA ÜRÜNLERİ PAZARI) :
Damak tadına düşkünler: Cumartesi kurulan organik gıda ürünleri pazarı Noordermankt’a, mutlaka gitmelidirler.
AMSTERDAM’DAN HEDİYELİK OLARAK NE SATIN ALINABİLİR:
TAHTA PABUÇLAR;
Hollanda ve tahta pabuçlar, birbirinden ayrılmayan bir imgedir. Tahta pabuçların, genellikle tarihin sayfalarında kaldığı düşünülüyor. Oysa, hiç de öyle değil. Pek çok insan, bu tahta pabuçları giymeye devam ediyor ve pabuçlar da eski işlevselliğinden bir şey kaybetmiş değil.
Tahta pabuçlar; genellikle, söğüt ağacından ya da kavak ağacından yapılıyormuş. Nehir boylarında ve su kenarlarında yetişen bu ağaçlar, su seviyesini kontrol altında tutarak, ağaç başına günde 1.000 litre civarında su çekebiliyorlarmış.
Ağaç kesilir kesilmez, pabuçlar oyuluyor ve şekil verildikten sonra kurumaya bırakılıyormuş. Tahta pabuçlar, genellikle ayak ölçüsünden iki numara büyük alınır ve kalın çoraplarla giyilir. Ayağı acıtmaması için, ayağa tam olarak oturmaması gerekir.
Sadece, özel günlerde giyilen pabuçlar, renkarenk boyanır, günlük kullanılan pabuçlar ise basit ve süssüzdür. Çiftçilerin ve denizcilerin hala bu pabuçları giydiklerini görebilirsiniz. Yol işçilerinin ve teslimatçıların da tahta papuçları tercih ettiklerini görürseniz, şaşırmayın.
ANTİKALAR:
Hollanda’nın uzun sömürgecilik geçmişi nedeniyle, Amsterdam antikalar açısından büyük bir zenginliğe sahip. Avrupa dönemi mobilyalar, Uzakdoğu-Asya sanatı ve el ürünleriyle iç içe. Ayrıca: her konuda antika uzmanları bulunuyor.
Ancak: amatör koleksiyonculara pahalı gelebilecek ürünler, son derece kaliteli. Bu konuya daha fazla girmek istemiyorum, çünkü sanırım ziyaretçilerin antika merakı pek yoğun olmaz.
Ama bilmelisiniz ki, eğer antikaya merakınız varsa, Amsterdam da antika bulabileceğiniz çok yer var.
ÇİÇEKLER-BİTKİLER:
Lale Soğanı: hediyelik olarak her yerde satılıyor. Amerika’ya götürmek yasak ama onun bile kılıfını bulmuşlar. Hollanda, çiçeklerle, özellikle Amsterdam’ın batısında bulunan çiçek tarlalarının baharda büründüğü rengarenk cümbüşle ünlüdür.
Ülkenin dört bir yanına dağılmış olan seralarda üretilen çiçekler, Singel üzerindeki “ Bloomen markt” gibi çiçek pazarlarında ve her köşe başında satılıyor.
Rengarenk kesme çiçeklerin yanı sıra lale soğanı da satın alabilirsiniz. Amsterdam sokaklarında bulabileceğiniz çeşitli çiçeklerde, taze çiçeklerin yanı sıra kurutularak güzel bir şekilde bir araya getirilmiş çiçekler de satılıyor.
DELF (SERAMİK) ÜRÜNLERİ:
Amsterdam’ın güneydoğusunda bulunan Delf kentinin adını taşıyan seramik ürünler: Altın Çağ boyunca ülke çapında üretilmiş. 1600 lü yıllarda “Prinsen gracht” da bulunan fabrika, son derece zarif parçalar üretmiş.
Mavi ve beyaz renkler hemen göze çarpıyor. Seramikler kalitesine bağlı olarak çeşitli fiyatlarla piyasada bulunuyor. Kanal evlerinin küçük ölçekli porselen modelleri, evlerin ve otellerin cam önlerinde dikkat çekiyor.
Kendi semtinizi oluşturmak için, bunlardan birkaç tane alabilirsiniz. Ancak, unutmayın, seramikleri taşımak zor, kırılma olasılıkları yüksek.
GÜMÜŞ EŞYALAR:
Modern gümüş eşyalar, takılar ve mücevherlerin yanı sıra, antika olmasa da ilgi çekici özellikler taşıyan eski gümüşler de bulabilirsiniz.
Zarif kaşıklar, süslemeli hap ve enfiye kutuları, mektup açacakları düşünülebilir.
JENEVER:
Hollanda’ya özgü bir tür alkollü içkidir. İngiliz cini’ne benzeyen bir içki. Kendine has bir şekli olan kaplarda satılan jenever, güzel bir hediye olabilir. Şişe boşaldıktan sonra, Amsterdam’da çoğu barda, mumluk olarak da kullanılıyor.
PUROLAR:
Hollanda’daki puro endüstrisi, küçük ancak çok kalitelidir. Üstelik ebat ve fiyat aralığı çok geniştir. Rokin üzerinde bulunan PGC Hajenius, 170 yıldır kendi üretimini sürdürüyormuş.
İşletmenin bünyesinde bulunan bir kafede oturarak, ürünleri deneyebilirsiniz. 1915 tarihli işletme binasının “Art Deco” iç mekanı çok güzel.
DİĞER HEDİYELİK EŞYALAR:
Bunların başında: üzerine yel değirmenleri işlenmiş tişört ve havlular olabilir. Hatta: küçük bir manyetik buzdolabı süsleri olabilir.
Bu arada; eminim ki, elbette, bir dilim Edam ya da Gouda peyniri alacaksınız.
Şehrin birçok yerine dağılmış, yaklaşık 755 restoran var. Amsterdam’a gelip de siyah biralardan içmeden, peynirlerinin ve ringa balığının tadına bakmadan sakın geri dönmeyin.
Amsterdam aslında bir kafe toplumudur. Restoranlar ve barlar da toplumsal hayatın canlı unsurları olarak bunu tamamlar.
Restoranlar: çok salaş yerlerden, resmi ve lüks yerlere kadar değişebiliyor ve fiyatlar da buna bağlı olarak farklılık gösteriyor.
Hollanda mutfağının geleneksel yemekleri çok çeşitli değil. Ama yine de Amsterdam’da dışarıda yemek ; yolculuğunuzun en zevkli anlarından olabilir.
Çünkü: elliden fazla ulusun kentte yaşadığı düşünülürse; Amsterdam restoranlarının da bu yöresel çeşitlilikten yararlandığı anlaşılır.
Bu kentte, bir ay bile kalsanız, her gün farklı bir yemek yiyebilirsiniz. Böylece: yeni tatlar deneyerek, dünya mutfaklarından örnekler tadabilirsiniz.
Güzel bir Arjantin et lokantasında, 30-40 Euro hesap ödeyerek, güzel bir yemek yiyebilirsiniz. İlla ki, kendi damak tadım diyorsanız, burada bir çok Türk restoranı da bulabilirsiniz.
Geleneksel Hollanda yemekleri, mevsime bağlı olarak değişiyor. Yazları hafif yiyecekler, kışları ise doyurucu ve ağır yemekler olmak üzere, topraktan ya da denizden elde edilen ürünlere göre hazırlanıyor. Et yemekleri pek yaygın değil. Daha çok balık ve süt ürünleri etkin.
Kahvaltıda:
Ontbijt, son derece doyurucu. Kahvaltıda genellikle şunlar bulunuyor: Jambon dilimleri ve peynir, çeşitli ekmekler, haşlanmış yumurta, sert ve sütlü kahve, reçel ya da bal.
Öğle yemeğinde:
Fransız krepinden biraz daha kalın “pannekoeken” tercih ediliyor. Bunlar: siparişiniz üzerine pişirilerek hazırlanıyor ve servis yapılıyor. Krepin üstüne: yumurta ve jambon gibi tuzlu ya da meyve, çikolata, krema gibi tatlı alabilirsiniz. Uitsmijer; çekici ve sevilen bir öğle yemeği olabilir.
Ancak: kafelerden ziyade Hollanda evlerinde bulunur. Bir tarafı kızartılan ekmek, üzerine kızarmış yumurta ve bir dilim jambonla birlikte servis yapılıyor.
Broodjes, yani sandviç, inanılmayacak kadar çeşitli malzemelerle hazırlanıyor. Yöresel jambon ve Hollanda peynirleri kullanılıyor. Bu karışım tost (toastje) yapılırsa, çok lezzetli oluyor.
Frites, yani patates kızartması: günün her saatinde yenebiliyor. Patates kızartmasının satıldığı tezgahlar “pleinler” de ve sokak köşelerinde hemen gözünüze çarpacak. Patatesler kalın kesilir ve bir kaşık yoğun mayonez ile sıcak yenir ve çok lezzetlidir.
Kış yemekleri:
insanın içini ısıtır ve çok doyurucudur. Bir kase “erwtensoep”, yani sosis parçalarıyla birlikte sunulan koyu bir bezelye çorbası var, yemeğe bu çorba ile başlamanızı öneririm. Yanında: yoğun ekmek ya da çavdar ekmeği sunuluyor.
Bu bile, tek başına bir öğün olabilir. “Bruine bonen soep” ; temel çorbalardan biridir ve barbunya ile yapılır.
Bunun arkasından: “stamppot”, yani patates püresi, sebze ve kalın dilimlenmiş, etten yapılan “hutspot” ya da tütsülenmiş sucuk, yani “worst” servis ediliyor.
Patatesle birlikte pişirilen sebzelerden biri de “kale”, yani lahanadır.
Bu arada: eğer Hollandalı bir arkadaşınız ile yemeğe çıkarsanız, yemek sonunda hesabın size düşen payını ödemeniz gerekir, alışkanlıkları böyle.
BALIK TÜRLERİ
Balık, yüzyıllardır Hollanda’nın mutfağının temel taşıdır. Her zaman bol miktarda ve taze olarak bulunur. Heibot, morina balığı (kabeljauw) ve schelvis gibi Hollanda’nın Kuzey Denizi kıyılarından tutulan balıkları deneyebilirsiniz. Yerel midye ve istiridye gerçekten lezzetlidir. Tütsülenmiş yılanbalığını mutlaka deneyin.
Pisibalığı var. Hafif bir balık yemeğidir. Izgara edilip, tereyağı ve sebzelerle sunuluyor. Ayrıca: kanallardan ve nehirlerden tutulan tatlı su balıklarını da bulmak mümkündür.
Hollandalılar, ringa balığına bayılırlar. Bu küçük Atlantik balığı, Kuzey denizi kıyılarında bolca tutuluyor. Tuzlanıp ahşap kutulara istiflenen ringa, bir zamanlar önemli bir ihraç ürünüymüş.
Günümüzde ise, ringalar istiflenmeden önce, temizlenip marine ediliyormuş. Yazları: ringa satılan tezgahlara da rastlayabilirsiniz.
PEYNİR ÇEŞİTLERİ
Peynir, genellikle kahvaltıda ve öğle yemeğinde yeniliyor. Hollanda’da üretilen ve dünya çapında tanınan peynirler, çeşitlidir. Gouda ve Edam, üretildiği kasabaların adını alır. Bu iki türü tanımak son derece kolaydır. İkisi de yuvarlak.
Peynirlerin hava almamasını ve tazeliğini aylarca koruması için: kırmızı yada sarı mumla kaplanırlar. Peynirler: geleneksel olarak serin kilerlerde saklanır. Büyük bir peynir tekeri, bir ailenin haftalık tüketimini karşılamaya yeter.
TATLILAR
Hollandalılar, tatlıya pek düşkün değiller. Yine de pek çok kafe ve restoranların menüsünde: “apfelkoeken” (elmalı kek) bulunur. Yalnız: daha önce söylediğim gibi bu kekleri yemenizi pek önermeyeceğim.
Çünkü; söylenenlere göre, bu keklerde, şehirde tüketimi resmen serbest olan esrar karışımı bulunuyormuş. Bu bir söylenti, ama tercih sizin. Evet devam ediyoruz.
Kafelerde, ayrıca: “stroopwafels”, yani akağaç şurubuna batırılmış gözleme ve “poffertjes” yani tereyağı ve şekerde kızartılmış küçük hamur parçalarını deneyebilirsiniz.
İÇKİLER
Hollandalılar, barları severler. Her köşe başında rastlayabileceğiniz barlar, saatlerce ya da yalnızca yağmur dinene kadar oturabileceğiniz, cana yakın ve sevimli yerlerdir. İngiliz pubları gibi bir nitelik taşıyan “kahverengi barlar” toplumsal hayatın bir parçasıdır.
Kahverengi ağırlıklı dekorasyon, loş aydınlatma ve genellikle dumanlı olan kahverengi barlarda; alkollü içecekler, kahve ve hafif içecekler satılır.
Ayrıca: bir şeyler içerken okuyabileceğiniz en az biri İngilizce olmak üzere çeşitli gazete ve dergiler de bulunur.
Her barın sahibinin ve müşterilerinin zevkini yansıtan, kendine has bir havası vardır. Bir süre sonra: arka planda caz ezgileri duyulan ya da rock parçalarının yeri göğü inlettiği bir bar bulabilirsiniz.
Barlar: genellikle sabahları geç saatlerde ya da öğlene doğru açılır ve 01.00 veya 02.00 civarında kapanır.
Eğer hala hararetle sohbet eden müşteriler varsa, son gece kuşları gidene kadar açık kaldıkları da olur.
Hollanda’da barlarda:
geleneksel olarak iki içeceğe ağırlık verilmiştir. Bira ve “jenever” (yenevyer olarak olunur). Bir zamanlar bira üretim haneleri ve damıtım hanelerinde; müşterilerin gelip, bitmiş ürünlerin tadına baktıkları tadım evleri varmış.
Günümüzde, bunlardan kentte az sayıda kalmış. Ayrıca: geleneksel üretimlerin yanı sıra diğer içeceklerde sunuluyor.
Nieuwe Kerk’in arkasında, “Graven straat” üzerinde bulunan “De Drei Fleishes” (Üç Şişe) geleneksel jenever isimli içkinin tadım evlerinden biridir. Damıtımhaneleri, 1980 lerde otele dönüştürülmüş olmasına karşın, tadım evi açıldığı 1650 yılından bu yana pek az değişiklik geçirmiştir.
Burada çeşitli jenever türlerinden tatma olanağı bulabilirsiniz. Jonge, yani taze ve şeffaf jenever biraz keskindir. Oude, yani eski olanın rengi biraz sarıya çalar ve ahşap fıçılarda bekletildiği için tadı daha yumuşaktır. Ya da dilerseniz, meyve aromalı jenever deneyebilirsiniz.
Kolksteeg üzerindeki Wildemen ise; bira tadım evidir. 13’ncü yüzyıldan beri Amsterdam’da bulunan bu tadım evinin ahşap panelleri, tadım işlemine dini bir atmosfer kazandırmış.
Burada, üretim aşamasında 50’nin üstünde farklı bira tadabilirsiniz. Ayrıca: 100’ün üzerinde de şişelenmiş bira çeşidi bulunuyor. Kendisine güvenenler, burada Avrupa bira tadım turuna çıkabilirler.
Hollanda biraları, genellikle, Avrupa ve Amerika benzerlerinden daha sert olan “pils” üretimleridir.
Eğer bira sipariş ederseniz, 33 ml. lik cam bardaklarda ve soğuk servis edilir. Biranın üzerinde iki parmak köpük bırakılması bir gelenektir ve köpüğün fazlası plastik bir ölçekle bardağın üzerinden alınır.
Barlarda, genellikle çeşitli biralar ve jenever sunulur. Ama: şarap, kahve ya da diğer hafif içecek siparişi de verebilirsiniz.
Kahve:
kentin hayat kaynağıdır. Kent çapında bütün kafe ve barlarda, taze çekilmiş tanelerden yapılan sert kahve bulunur.
Yanında: her zaman tatlı kurabiye ikram edilir. Eğer kahvenizi sütlü istiyorsanız, ayrıca belirtin. Süt ayrı bir kapta servis ediliyor.
Evet; şehirdeki, nispeten güzel yemek yerlerini, kısaca anlatmaya çalışacağım.
Bolhoed
Prisengracht’da; Eski bir kadın şapkası dükkanı da bulunan “Melon Şapka” restoranının; yaz ayları için, su kenarında küçük bir de terası var. Vejateryan ve vegan lezzetler sunuluyor.
Servis samimi, baharatlarla çeşnilendirilmiş yaratıcı yiyecekler servis ediyorlar. Her gün, saat: 12.00-22.00 arasında açık.
Bredero
Voorburgwall’da. Dam Meydanının bir blok batısındaki küçük bir sokakta bulunuyor. Krepci. Kentteki en otantik yerlerden biridir. Tatlı ve tuzlu çeşitlerle, soğuk sandviç ve tost sunuluyor. Her gün açık. Kredi kartı kabul edilmiyor.
Cafe Roux/Grand Amsterdam
Bu restoranda; Albert Roux’nun üne kavuşturduğu yemekleri, oldukça uygun bir Şyata ( özellikle de, sabit Şyatlı mönüyü seçerseniz) tadabilirsiniz. Burası: Fransız ve modern İngiliz hatta Fas mutfaklarından sunduğu, harika karışımla, Hollandalıların hayranlığını kazanmış bir restoran.
Yermantarlı tavuk, fenerbalığı ve midye yahnisi ile bal ve çay dondurmalı cappucino’yu mutlaka tadın.
Önceden yer ayırtın, çünkü burası çok gözde bir yer. Şarap garsonu tavsiyelerde bulunmaktan zevk duyuyor.
Centra
Bazı restoranlar yeni eğilim ve lezzetlere göre kendini değiştirir. Kırmızı Fener Mahallesinin tam merkezindeki bu İspanyol restoranı da bunlardan biri.
Yalın iç görünümüne aldanıp da kaliteli İspanyol şarapları eşliğinde hazırlanmış: tortalla ve paella gibi klasik yemeklerden oluşan mükemmel repertuarını gözden kaçırmayın.
Restoran, konumu nedeniyle, cıvıl cıvıl ve popüler bir mekan.
Dynasty
Reguliersdwar straat’da bulunuyor. Burada: Tay, Vietnam ve Çin gibi Uzakdoğu mutfağının güzel örneklerini bulmanız mümkün. Hazır mönülerden seçebileceğiniz gibi, sabit fiyatlı seçenekler de var.
Yemeğinizi, farklı ülke mutfaklarından oluşturabilirsiniz. Yemekler taze, malzemeler özenle hazırlanıyor.
Güneş şemsiyeleriyle üstü kapatılmış terasındaki yemek salonu; çok güzel. Salı hariç, her gün 18.00-23.00 saatleri arasında açık.
Le Grage
Ruysdalel staat’da bulunuyor. Bu sevimli barın sahibi ve işletmecisi: Hollanda TV yemek programları hazırlayan “Joop Braakhelike”dir. Fransız mutfağından esintiler taşıyan mönü, canlı ve aydınlık bir yerde sunuluyor. Öğle ve akşam yemek saatlerinde açık bulunduruluyor.
Haesje Claes
Spui straat’ta. Rahat ve eski moda bu restoranın her köşesi “Delf” eşyaları ve askılı lambalarla dolu. Geniş çaplı mönüsü var. Ama geleneksel Hollanda yemekleri (özellikle güveç) ve ızgaraları tavsiye edebilirim. Her gün, saat: 12.00-22.00 arasında açık.
Hemelse Modder
Oude Waal’da bulunuyor. Kanal kıyısında, sessiz bir yerde bulunan bu restoran, hem et, hem de vejetaryen yemeklerden oluşan karışık bir mönü sunuyor. Burası, hafta sonları bir hobi olarak yemek yapan “ev işgalcileri” tarafından kurulmuş.
Günlük et ve balık yemekleri barındıran mönü, Fransız ve İtalyan mutfağı ağırlıklı. Son dönemde vejetaryen mönüsüne Endonezya tarzı yemeklerde eklemişler.
Het Tuynhuys
Reguliersdwar straat’da. Akdeniz mutfağı, bistro tarzı bir dekorasyonda, tarihi bir atmosferde sunuluyor. Yemekler, yazları güzel avluda servis ediliyor. Bu restoranda: öğlen ve akşam yemek yenebiliyor.
İn de Waag
Niewemarkt’da. Bu bar/restorana dekorasyonu görmek için bile gidebilirsiniz. Eski bir tartım evinde, kocaman kirişlerle gotik bir atmosfere sahip. Dekorasyon, bir festival havası yaratan büyük masalarla sürdürülmüş. Mönüde: yenilikçi yemekler var.
Kantijil en de tijger
Spui straat’da. Modern ve son derece dinlendirici bir ortamda sunulan Endonezya mutfağının en otantik örneklerini bulabilirsiniz. Menüde, ayrıca, vejetaryen yemekleri de sunulmuş.
Lucius
Spiu straat’da. Dev porsiyonlarda, midye, som balığı ve istiridye gibi deniz ürünleri ve balık yemekleri konusunda uzman bir yer.
Ayrıca, kılıçbalığı gibi sipesiyalleri denemeye değer. Et yiyenlere de sunulmak üzere bir şeyler hazırlanabiliyor.
Oriental City
Şehirdeki Çinlilerin gözdesi olan bu büyük ve kalabalık Çin lokantası; geniş bir mönüye sahip. Buraya gidilecek en güzel zamanlardan biri, ailelerin Çin Çayı eşliğinde, dim-sum için burada toplandıkları Pazar öğle yemekleridir.
Buranın sahibi hemen bitişikteki yeni, bol ışıklı “kantin” restoran Golden Chopsticks’i de işletiyormuş. Kızarmış ördek, won ton çorbası ve bami’lerden (şehriyeli yemekler) birini denemenizi önerebilirim.
Pancake Bakery
Prinsen granch’da. Tatlı ve tuzlu, 70 den fazla çeşit krep seçebilirsiniz.
Pygma-İlion
Nieuwe Spiegel straat’da. Güney Afrika bistrosunda, devekuşu eti gibi egzotik etler sunuluyor. Salata ve sandviç gibi seçenekler de var.
Sluizer
Ultrech straat’da. Sade, ahşap masalar ve yalın, zarif dekorasyonu ile Fransız bistro atmosferi yansıtılmış. Burada: mükemmel deniz ürünlerinin sunulduğu (midye spesiyal) ve Fransız mutfağının servis edildiği iki restoran var.
Tara İrish Pub
Roken’de. Otantik bir pub atmosferinde, patetesli-soğanlı güveç, biftek ve ale gibi, pub yiyecekleri sunuluyor. Doyurucu ve lezzetli.
Tempo Doeloe
Utrechste straat’da. Yıllardır, şehrin en iyi Endonezya mutfağını sunan restoranı. Seçkin dekoru, deneyimini tamamlamış.
Gözlerinizden yaş gelinceye kadar pedis (acı) kelimesinin tam anlamıyla uygulandığı yer olmasına rağmen, yalnızca birkaç aşırı baharatlı yemeğe dikkat etmekte fayda var. Rezervasyon zorunlu.
Tom Yas Fusion Cuisine
Staal straat’da. Uluslar arası mutfaktan Asya mutfağına ağırlık veren ünlü bir Hollandalı işletmeci tarafından işletiliyor. Küçük bir restoran ama beklemeye değer.
Treasure
Nieuwezijds Voorburgwal’de. Kentteki en otantik Çin mutfağı. Mönüde, çeşitli bölgelerin yiyecekleri sunuluyor. Çin mahallesinin tam merkezinde bulunuyor. Ayrıca: dim-sum barı da var.
İzest
Prinsen straat’da. Bu popüler restoran “bir tabak dünya” sunar. Baharatlı Tay salataları ve körilerinden Akdeniz deniz ürünlerine kadar, her şeyi bulabilirsiniz.
Buradaki vurgu, modern teknikler ve lezzet dengesi.