Monaco denilince, sanırım birçok insan: öncelikle “Film Festivali” ve “kumarhaneler” ve “dünyanın en küçük ülkelerinden birisi” olduğu akla gelecektir.
Bu arada: biraz eskilere gidersek, ünlü film yıldızı Grace Klly’nin Monaco Prensi ile yaptığı muhteşem ve dillere destan evlilik ve çocuklarının karıştığı Avrupa sosyetesinde yaşananlar, evet, Monaca gerçekten bunlardan ibaret, Avrupa’nın sosyetik yani zengin bir şehri, sokaklarında son model ve yüksek fiyatlı arabalar, çoğu kere bazı ünlüler gezer, festival zamanı zaten bambaşka bir alem olur, bu arada “Grand Prix” yarışlarını unutmamak gerekir ki, dünyanın birçok yerinde düzenlenen bu yarışlardan, şehrin cadde ve sokaklarında düzenlenen yalnızca buradadır ve insanlar, çok yakınlarından geçen yarış arabalarını büyük bir ilgiyle izlerler.
Bu küçük şehir
Deniz, gökdelenler ve küçük kara parçası çevresindeki dağlardan oluşur. Şehir merkezi, İtalya’ya yalnızca 16 km. uzaklıktadır. Fransa’nın Nice şehri ise, yine şehir merkezine, 13 km. uzaklıktadır.
Vatikan’dan sonra, dünyanın en küçük ikinci devletidir. Kara sınırı: 4.4 km. dir. Sahil şeridi ise, 4.1 km. dir. Ülkenin en yüksek bölgesi: deniz seviyesinden yalnızca 160 metre yükseklikte olan Les Revoires bölgesidir.
Ama, en büyük özelliği “vergi cenneti” olmasıdır. Gerçek Monacolu sayısı, yalnızca 10 bin civarındadır. Her ne kadar bağımsız görülse de, Monaco, Fransa’nın bir parçası gibidir. Fransız Cumhurbaşkanı tarafından seçilen kişi: Monaco Prensi’nin de onayını aldıktan sonra, bu küçük ülkenin yöneticisi oluyor.
Evet, Monaco dünyanın en güvenilir yerlerinden birisidir. Ordusu yalnızca 90 kişiliktir ve bu küçük şehrin Filarmoni orkestrası 100 kişiden oluşmaktadır.
Öte yandan: 700 yıldan fazla Grimaldi ailesi tarafından yönetilen şehir: 1860 yılına gelindiğinde, halk oylamasında, Monacolular, ülkelerinin büyük kısmını Fransa’ya kaptırmışlardır.
Bunun üzerine, Monacolular ile ilişkilerinin bozulmasını istemeyen Fransızlar, şehirde bir kumarhane ve şehri dünyaya bağlayacak bir demiryolu hattı yapmaya söz vermişler ve bunlar yapılınca da, Monaco’da turizm patlamıştır.
Evet, bu küçük ülke her şeye rağmen muhteşem bir zenginliğe sahiptir. Çünkü: turizm, şans oyunları başta olmak üzere, servis sektörü çok gelişmiştir.
Tüm bunların yanında, Monaco şehri sokakları, her yıl “Formula 1” Grand Prix yarışlarına ev sahipliği yapmasıyla bilinir.
Yarış: şehrin en dar ve kıvrımlı sokaklarında 3.34 km. lik bölümde, 78 tur üzerinden yapılır. Yarışın en büyük özelliği ise: seyircilerin, yarış arabalarına son derece yakın olarak yarışları izleyebilmeleridir.
Bu yüzden, yarışların en heyecanlısının burada yapıldığı söylenir. Yarışları izlemek için koltuk düşünürseniz: şehirde yaklaşık 3000 civarında koltuk için bilet satın alarak yarışları izleyebilirsiniz.
Hatta: şehir sakinlerinden bazıları, evlerinin teraslarını yarışlar süresince yüksek ücretle kiraya vermektedirler. Kapalı sezonda, yarış parkurunda yürüyüş yapabilirsiniz.
Hatta: bu yarış parkurunda, paraya kıyarsanız, yarış arabaları ile, kısa süreli tur atabilirsiniz. Monaco: zengin ve zenginlere yönelik bir şehir. Ama, öte yandan, turizme açık, turizmden yıllardır büyük paralar kazanan bir şehir.
ULAŞIM
Bu küçük ülkeye, Nice şehrinden taksi ile ulaşabilirsiniz. Ücret, muhtemelen: 65-100 Euro arasında olacaktır. Bu ulaşımı sağlayan taksiler, genellikle 3 yolcu alıyorlar. Tren tercih ederseniz, Nice şehrinden, her yarım saatte bir kalkan tren ile, 25 dakikada Monaco şehrine varabilirsiniz.
Otobüs tercih ederseniz, bu kez Nice şehrinde “Gare Routier” den her saat başı kalkan otobüslere binebilirsiniz. Otobüs yerine, treni (ücreti biraz daha fazla olmasına rağmen) tercih etmenizi öneririm.
TURİZM
Monaco denilince akla ilk gelenler: kumarhane, saray, katedral ve Oşigoğrafi müzesidir. Ancak: gerek katedral ve gerekse Casinolara giriş için uygun kıyafet aradıklarını hatırlatmam gerek. Yani, spor kıyafet ile içeri almıyorlar.
Şehre: turistik otobüs veya özel araç ile geldiyseniz: kayalar içine gömülü asansör ve yürüyen merdivenleri kullanarak şehri gezebilirsiniz.
Tren veya Nice şehrinden buraya otobüs ile geldiyseniz; kayalık alana tırmanan merdivenler veya Belediye otobüsü ile eski şehre ulaşabilirsiniz.
Eski şehirde, şehrin ve limanın muhteşem bir manzarası ve Prenslik Sarayı sizi bekliyor. Saray: bu şehirde geldiğinizde, ziyaret etmeniz gereken yerlerin başında, bir de, Denizcilik müzesini mutlaka ziyaret etmenizi öneririm ki, bu müzenin kurucusu ve uzun yıllar müdürlüğünü yapan şahıs, bildik, tanıdık biri, Custo. Son bir not: gerek kumarhanelere ve gerekse katedrale girmek isterseniz, kıyafet zorunluluğu olduğunu unutmayın, katedral için şort, kolsuz üstlük yasak, kumarhaneler için ise, yine düzgün bir kıyafet, ayakkabılar gerekiyor.
Azur Express
Bu eğlenceli turistik trenler, şehir içinde günlük turlar yapmaktadırlar. Bu turları sırasında, şehrin birçok turistik yöresini gezerler. Tur yaklaşık 30 dakika sürer. Bu trene biniş, kişi başına 7 Euro’dur.
GEZİLECEK YERLER
Siz şehre ulaştığınızda, en yakın turizm ofisinden bir şehir haritası ediniyorsunuz ve aşağıda yazılanları okuduktan sonra ilginizi çeken yerleri harita üzerinde işaretleyerek, kendinize uygun bir gezi rotası düzenliyorsunuz.
Benim önerim: Özellikle “Palais des Princes, Musee Oceanographique, Kumarhaneler bölümü ve film festivali salonunu” gezmenizdir.
Monaco-Ville-Eski Bölüm
Burası: Akdeniz’e doğru uzanan, kayalık bir burun üzerindedir. Eski şehir olarak bilinir.
“Prens Albert II” nin yaşadığı saray da: buradadır. Burada: çok güzel bahçeler arasında dolaşarak, her yeri görmek mümkündür.
Palais des Princes
Burası, kraliyet ailesinin resmi konutudur. Sarayın için ücretli olarak gezilebiliyor. Ama uzun kuyrukları beklemeniz gerekiyor. İçeriye giremeseniz bile, her gün saat 11.55’te düzenlenen, Saray Muhafızlarının nöbet değişim törenini izlemenizi öneririm, ilginç bir törendir.
Bunlara “Carabiniers” deniliyor ve yalnızca “Prens” in güvenliğinden sorumludurlar. Bunların bir de askeri bandosu var. Uluslar arası müzik festivallerinde, halk günlerinde ve spor etkinliklerinde, bu bando konserler veriyor.
Gelelim: saraya
Orijinal kale ve surları
1215 yılında, Cenevizliler tarafından yapılmış ve yüzyıllar boyunca Louise XIV tarzı, en lüks konutlardan birine dönüştürülmüştür. Prens Honore II. döneminde, Saraya, İtalyan ordusu için bir hastane ilave edilmiştir. Fransız devriminin ardından, kapalı kalan saray, Prens Rainer III döneminde eski ihtişamına kavuşmuştur.
Hercule Galeri üstünden başlayan ve ana avluya inen, 13’ncü yüzyıldan kalma mermer merdivenler ilgi çekmektedir.
Galeri duvarlarında: 16 ve 17’nci yüzyıllarda Cenevizli sanatçı Orazio Ferrari tarafından yapılan mitolojik figürlere ait freskler görülür. Ana avlunun kuzey ucunda: Prensliğin hamisi Aziz Adamaka adanan Palatine şapeli var.
Aşağıda “York odası” bulunuyor.
İngiltere kralı George III kardeşi, York Dükü, Monaco yakınlarında bir gemide hastalanınca, buraya alınır ve bu odada, 1787 yılında vefat eder, bunun üzerine odaya onun ismi verilmiştir. Oda süslemeleri dört mevsimi temsil eden freskler olarak, Cenevizli sanatçı Gregorio de Ferrari tarafından yapılmıştır.
Bu odanın ortasındaki mermer mozaik tablo
Resmi belgelerin imzalanması için hazırlanmıştır. Odanın mobilyaları, 17’nci yüzyıldan kalma ve süslü abanoz ağacından yapılmışlardır. Ayrıca: odada bir saat ve kraliyet portresi vardır.
Sonra “Sarı oda” bölümüne geçiliyor. Burada: Louise XV nin yatak odası bulunuyor. Odada, ressam Jean Baptiste Van Loo tarafından yapılan, Prenses Louise Hippolly’nin bir portresi görülüyor.
Subaylar odası
duvarları mavi ipek brokar kaplıdır ve resmi resepsiyonlar öncesi, Protokol Dairesi tarafından, konukları selamlamak için kullanılır. İçinde Grimaldi portreleri ve 19’ncü yüzyıl İtalyan yaldızlı ve göz kamaştırıcı avizeleri bulunur.
Evet, daha sonra muhteşem taht odasına geliniyor. Yüksek rütbeli devlet yetkililerinin yemin törenleri ve bazı resepsiyonlar, burada düzenleniyor. Odanın muhteşem tavan ve duvar freskleri görülüyor. Kraliyet tahtı: imparatorluk tarzıdır ve tepesinde kırmızı bir ipek kadife gölgelik bulunur. Odanın zemini: Carrera mermerinden yapılmıştır.
Günümüzde, saray biraz önce de söylediğim gibi: Prens Rainer oğlu ve halefi Prens Albert II tarafından ikametgah olarak kullanılmaktadır. Yaz aylarında: devlet ofislerinin bulunduğu odalar, halkın ziyaretine açılmaktadır. 1960 yılından bu yana, saray avlusunda “Monte Carlo Filarmoni Orkestrası “tarafından konserler verilmektedir.
Bu muhteşem sarayı gezmek isterseniz, ücret ödemeniz gerekir ki, yetişkinler 7 Euro, çocuklar için 3.5 Euro ücret alınıyor.
Napolyon Müzesi
Saray yapısı içinde, bir kısım odada bulunan müzede: 1000 civarında obje bulunduğu ve bunların I. Napolyon zamanında toplanan Roma giysileri, Saint Helena dini hediyelik eşyaları olduğu söyleniyor.
Ayrıca: yine burada: Fransa kralı Louis XII tarafından derlenen “Monaco sikke koleksiyonu”, pul koleksiyonu, Kral Louise XIV tarafından yazılmış bir mektup ile birlikte “Monaco Bağımsızlık Şartı”.
Müze girişi ücretlidir, yetişinler 4 Euro, çocuklar 2 Euro ödemek durumundadır.
Antik Otomobil Koleksiyonu
Burada: Monaco Prensi Rainier III, tarafından toparlanan antik otomobil özel koleksiyonu sergilenmektedir. Bu sergide: 4000 m. karelik alanda, 100 civarında araç sergileniyor ki, bunlar arasında: askeri araçlar, faytonlar, popüler, tecrübeli, eski, spor arabalar, klasik ve prestij arabaları bulunmaktadır.
Buraya da girmek ücretlidir, yetişkinler 6 Euro, çocuklar 3 Euro ödeyerek bu koleksiyonu görebilirler.
Aziz Nicholas Monaco Katedrali
Yapı: ilk olarak 1252 yılında yapılmış ve 1875 yılında kutsanmıştır. St. Nicholas’a adanmıştır. Beyaz piskoposluk tahtının hemen yanındaki, büyük Carrara mermerinden yapılmış altar ilgi çeker.
Burada: “Grace Kelly” ve “Prens III. Rainer” in mezarları bulunuyor. Katedral yapısı: 13’ncü yüzyıldan kalma Romanesk-Bizans dönemi bir kilise yapısı yerine, 1875 yılında inşa edilmiştir.
Katedralin içinde: St. Roman ve Kutsal Sacrament isimli iki şapel bulunuyor. Sacrament şapeli, Monaco piskopos ve başpiskoposlarının mezar şapelidir.
Katedralin bulunduğu meydan: aynı zamanda şehrin en iyi restoranlarını barındırmaktadır.
Saray Meydanı
Meydanın batı tarafından, stadyumun bulunduğu kısım, diğer tarafta ise Monte Carlo’nun muhteşem bir manzarası görülüyor.
Musee Oceanographique
Saray meydanından geri dönerek buraya ulaşabilirsiniz.
Burası hem bir müze, hem de bir akvaryumdur.
Müze: Prens I. Albert tarafından kurulmuş olmasına rağmen, daha çok “Captan Cousteau” Müzesi olarak bilinip tanınıyor. Çünkü: 200 türden, 4000 civarında deniz canlısı bulunan bu müzede, Cousteau, 1957 den sonra, uzun süre müze müdürlüğü yapmıştır.
Buraya, geniş zaman ayırmanızda yarar var. Alt katta: akvaryumlar bulunuyor. Zemin katta: sergi ve film gösterileri düzenleniyor. Bodrum katta: deniz flora ve faunası izleniyor. Yapıda, ayrıca bir restoran ve hediyelik eşya dükkanı var.
Buraya girmek ücretli, yetişkinler için 12 Euro giriş ücreti alınıyor, ama elbette bu yeterli değil, uzunca bir kuyruk da beklemeniz gerekiyor.
Monte Carlo-Kumarhaneler Bölümü
Bu bölüm: Monte Carlo Casino’sunun doğu ve kuzeydoğusunda uzanır.
İspanyolcada, kelime anlamı “Carlo’nun Dağı” anlamına gelen “Monte Carlo” kumarhaneleri buradadır. Saray bölgesinden buraya ulaşmak için uzun bir yürüyüş yapmanız gerekir.
Ama, sahilden yapacağınız bu yürüyüş sırasında, “F1” yarışlarının startının verildiği yeri görebilirsiniz. Monaco Grand Prix yarışları: 1929 yılından bu yana,
her yıl “Mayıs” ayının sonunda yapılmaktadır.
Place du Casino
Burası, bölgenin merkezidir. Bu muhteşem meydanda, daima: ünlüleri, muhteşem otomobilleri ve turist kafilelerini görebilirsiniz. Deniz tarafında ise, Casino binası bulunuyor. Buradaki oyunlar, yalnızca Fransızların değil, İtalyanlarında ilgisini çekiyor.
Amerikan Oyunları Kumarhanesi
18 yaşından büyük herkes: Casino binasının hemen yanında bulunan buraya girebiliyor. Ayrıca, yine yan tarafta, çok büyük bir kafe bulunuyor.
Hotel de Paris
Bölgenin en lüks ve en pahalı otelidir. 1863 yılında açılmıştır. 187 odası bulunmaktadır.
Metropole Hotel
Meydanda, yokuştan aşağıya indiğinizde, burayı görürsünüz ki, bu otelin altında, büyük bir alışveriş merkezi bulunuyor.
Monaco Opera Binası
Yapı: ünlü mimar Charles Garnier tarafından tasarlanmıştır. Oditoryum bölümü: fresk ve heykellerle süslüdür. Yan girişi ve fuayesi muhteşem güzelliktedir. Ama içeriye girmek için, ya davetli ya da bilet almış olmanız gerekiyor. 1879 yılında açılmıştır. Yapının tasarımı, mimar Charles Garniere aittir.
Grimaldi Forum
Burası: bir kongre ve kültür merkezidir. Burada: 3 büyük toplantı salonu, 22 küçük toplantı salonu, 3 yemek alanı bulunmaktadır. 35 bin m. karelik alanda, aynı anda 3000 kişi bulunabilir.
Evet, burası tam bir seminerler, kongreler, fuarlar, sergiler, ürün lansmanları, gala yemekleri veya büyük gösteriler için yapılmış bir yer olarak önem kazanıyor. Monacolular, kongre turizminden de para kazanıyorlar çünkü burada birçok ünlü firmanın veya kuruluşun büyük kapsamlı kongreleri yapılabiliyor.
Larvotto Plajı
Monaco şehrinin en iyi halk plajıdır. Aslında, şehirdeki tek halk plajı burası olmasına rağmen, yine de oldukça iyi olduğu söylenebilir. Plaj: II. Dünya Savaşından sonra, denizin doldurularak yer kazanılması ile oluşturulmuş, insan yapımı bir plajdır.
Son birkaç yıldır ise, plajın arka bölümünde restoranlar ve barlar kurulmuştur. Evet: bu plajı kışın ziyaret ederseniz, burada kıyıda oyalanan çocukları, anneleri ve dadıları görebilirsiniz. Haziran-Eylül arasındaki dönemde ise: plaj, muhteşem kalabalıktır ve kalabalığa yakalanmak istenmezseniz, sabahın erken saatlerinde gitmenizi öneririm.
Burada, bir konuya dikkat çekmenizi istiyorum, tatilinizin kalan bölümünün ızdrap olmaması için dikkat etmeniz gereken bir husus var. Larvotto’da çok sayıda deniz kestanesi var, eğer mümkünse denize girerken deniz ayakkabısı kullanmanızı öneririm.
Zaten, kayalar üzerine hiç tırmanmayın, çünkü burada, deniz kestanelerinin iğneleri, el veya ayaklarınıza mutlaka batacaktır. Ayrıca, yine buranın denizinde, bol miktarda “deniz anası” var. Bu yüzden: denizde yüzerken gözlük veya şnolker kullanmanız gerekir.
Evet, deniz suyu da kirli, diyeceksiniz ki, ben bu denize girmem, plaja gitmekten vazgeçtim, bence gidin ve havayı teneffüs edin.
La Condamine Bölümü
Burası, şehrin ikinci bir mahallesidir. Hercules limanının hemen yanındadır, daha doğrusu limanın bulunduğu mahaldir.
Burada: marina yani rıhtım bulunuyor ve yolcu gemileri, muhteşem yatlar görülüyor. Evet: şehrin bu bölümü modern binalar ve keyifle hazırlanmış meydanlardan oluşmaktadır. 2008 yılında tamamlanan liman ise: doğal bir kaya uzantısı üzerine yapılan beton dalgakıranın arkasındadır.
Jardin Exotique
Şehrin en iyi bahçelerinden birisidir. Burada, dünyanın dört bir yanından getirilen nadir bitkilerin örnekleri bulunmaktadır. Burada yapacağınız yürüyüş sırasında, bunları görebilirsiniz.
Burada: bir de mağara var. Mağara için rehberli turlara katılmanız gerekiyor ki, bu turlar yaklaşık yarım saat sürüyor. Aynı zamanda, mağara gezisi için, uzunca bir merdiveni tırmanmanız gerektiğini de hatırlatırım.
Marlborough Güzel Sanatlar Galerisi
Frank Lloyd ve Harry Fisher tarafından Londra merkezli olarak kurulan topluluğun, bir galerisi de Monaco şehrindedir. Galeride görebilecekleriniz şunlardır: Pablo Picasso, Joan Miro, Davit Hockney, Henri Matiste. Bunların yanında: II. Dünya Savaşı sonrası birçok sanatçının eseri de bulunmaktadır.
Şehri anlatmaya başlamadan önce, 2013 yılı için “Avrupa Kültür Başkenti” olarak seçildiğini belirtmek istiyorum. Ayrıca: 2012 yılında, şehir: 1996 yılından bu yana “Dünya Su Başkenti” seçilmiş ve 2012 Dünya Su Forumu burada toplanmıştır. Bir zamanlar “Massalia” olarak isimlendirilmiştir.
Şehrin: 2500 yıl kadar eskilere giden tarihi bir geçmişi söz konusudur. Günümüze yakın dönemde ise, yine bu şehir: bataklık ve uyuşturucu ticaretiyle anılır olmuştur. Çünkü: şehir, “kenevir” üretimi ve ticaretinde, dünya üzerinde ilk sıralardır. Kenevir denilince esrar yanında: askı ve halat üretimi de yaygındır.
Ancak, son dönemlerde, şehirde ve limanda yapılan yenilikler ve tasfiyeler sonucu, şehir, özellikle büyük limanı nedeniyle, deniz yolculuğu yapanların akınına uğramaya başlamıştır. Liman: Avrupa genelinde dördüncü, Fransa ve Akdeniz genelinde ise, birinci büyüklüktedir.
Şehrin tarihi geçmişindeki en anlamlı olay: 1792 yılında, Fransa devrimi ve devrimci hükümeti savunmak için, buradan, Paris şehrine 500 gönüllü gönderilmesidir. Marsilya ve Paris arasındaki bu yürüyüşlerde söylenen “devrim için toplanma çağrısı” sonraki dönemlerde “Le Marseillaise” olarak bilinen “Fransa ulusal marşı” haline gelmiştir.
Evet: şehir
Fransa’nın güneydoğusunda, Provence-Alpes-Cote d’Azur bölgesinin başkentidir. Fransa’nın nüfus yoğunluğu açısından, ikinci büyük şehridir. Şehir nüfusu: 860.365 kişidir. Avrupa’nın ise, en büyük kara alanına sahip şehridir. Deniz kıyısı: Calanques bölgesinde 20 km . olmak üzere, toplam 57 km. dir.
İklim değerlendirmek gerekirse, burası sıcak bir yer, yıllık güneşli gün sayısı 300 civarındadır. Ortalama sıcaklıklar, yaz döneminde 25 derece, kış döneminde ise, 12 derecedir. Buna göre şehri ziyaret dönemini planlayabilirsiniz.
Şehirde
Ülkenin en büyük kuruvaziyer limanı bulunmaktadır ki, bu limanın yıllık yolcu kapasitesi: 705.000 kişidir.
Marsilya: bir film şehridir. Marsilya filmleri ve sineması: ülkede Paris’ten sonra üst düzeydedir. 1 Temmuz 2009 tarihinde kurulan “Belle de Mai” multi-medya merkezi: film endüstrisinin büyümesi yönünde önemli bir atakta bulunmuştur.
Şehirde: 450.000 öğrenci, 70’den fazla konsolosluk ve Fransa ülkesinin ikinci büyük araştırma merkezi bulunmaktadır. Şehir: neredeyse “Cezayir” kökenli, kuzey Afrikalı insanların bulunması nedeniyle, zenci-Arap karışımı bir insan toplumunu barındırmaktadır. Yani, şehirde bolca esmer insan göreceksiniz.
Giriş kısmı için, son ve önemli bir not;
Stadyum: üzeri tamamen örtülmüş ve 67.000 seyirci kapasiteli hale getirilmiştir. Yenileme projeleri kapsamında: mağazalar, oteller, evler, ofisler ve spor klinikleri de yapılmıştır.
GÜVENLİK
Evet, ulaşım bölümünden önce, güvenlikten söz etmek istiyorum. Bu şehir: İtalya’da Napoli şehrini görenler varsa, ona benzer bir yer olarak dikkat çekiyor, yani hiç uzatmadan, bu şehrin güvensiz olduğunu söylemem gerekir.
Napoli şehrinde, şehirliler, arabalarının kapılarını kilitlemezler diye duymuştum, çünkü: hırsızlar arabayı soymaya kalkarsa, arabanın camını kırıp, kapısını bozmasınlar diye. İşte: bunun bir benzeri, Fransa ülkesinde “Marsilya” Yukarıda da söz etmiştim, bir zamanlar büyük uyuşturucu şebekeleri ve Mafya faaliyetlerinin yürütüldüğü bu şehir, her türlü önlem alınmasına rağmen, hale pek tekin denilemez.
Öte yandan, 2013 yılı Avrupa Kültür Başkenti ve 2016 Yılı Avrupa Futbol Şampiyonası, binlerce, milyonlarca kişi, buraya, bu şehre gelecekler. Ama, bir yandan da, şehirde, motosikletli kapkaççılar kol geziyor.
Araba kiralayıp, ışıklarda durduğunuzda, bu kapkaççılar, hiç sıkılmadan, arabanızın kapılarını zorlayabileceklerdir.
Evet, bu şehirde, mutlaka dikkatli olmanız, özellikle zencilere karşı aşırı dikkatli olmanızı öneririm. Sizden sigara filan istediklerinde, sakın çantanızı açıp vermeye kalkmayın, açık çantadan mutlaka bir şeyler çalmayı düşünecekler ve davranacaklardır.
Hatta: bir bankta otururken, çantanızı bile çalmaya kalkabilirler. Üzerinde kötü elbiseler, başında takke bulunan yaşlılardan bile çekinmeniz gerek.
Özellikle, bayanların, geceleri yürürken yanlarında mutlaka bir erkek olması gerekir. Çünkü: sokakta yaşayanlar çoğunluktadır. Dışarıdan her şeyi normal görülen bir otel, fuhuş oteli çıkabiliyor.
Gündüz vakti metroya bindiğinizde: bir elinde darbukası, diğer elinde esrarlı sigarası ile, sarışın bir Arap vagonunuza binip, bir sonraki istasyonda bütün vagonun boşalmasına sebep olabilmektedir.
Evet, son bir not: dediğim gibi, sokaklarda Araplarla çok karşılaşacaksınız ki, inanın burayı sanki Araplar istila etmiş diyeceksiniz.
ULAŞIM
“Marseille Provence Airport” isimli havaalanı, şehir merkezinden 30 km. uzaklıktadır ve Marsilya havaalanından hareket eden otobüsler, yolcularını, şehir merkezindeki Saint Charles Tren Garına getirirler. Buradan da, taksi yada metro ile, istediğiniz yere ulaşabilirsiniz. Otobüsler: 05.10-00.10 arasında, her 20 dakikada bir hareket ediyor. Yolculuk süresi, 25 dakika sürüyor ve ücreti, 8.50 Euro.
Havaalanı ile şehir merkezi arasında taksi tercih ederseniz, muhtemel ödeyeceğiniz ücret, gündüz için 40 Euro, gece için ise 50 Euro’dur.
Evet, Fransa ülkesinin dördüncü büyük havaalanı ile, 27 ülkeden, 89 şehre bağlantı yapılıyor. Paris-Marsilya arası uçuşları, 1. saat 20 dakika sürüyor. Marsilya-Paris arasında hızlı tren tercih ederseniz, yolculuk 3 saat sürüyor.
Yine, Marsilya ile diğer bazı şehirler arasındaki, hızlı tren ile ulaşım süreleri şunlardır: Marsilya-Lyon arası, 1 saat 50 dakika, Marsilya-Lille arası: 5 saat, 20 dakika, Marsilya-Bruxelles arası: 5 saat 20 dakika, Marsilya-Toulouse arası: 3 saat 20 dakika, Marsilya-Geneve arası: 4 saat 45 dakika.
St.Charles Garı
Birçok Fransız filmine mekan olan bu yapı: şehrin yüksek tepelerinden birinin üzerine kurulmuştur. Garı, şehir merkezine bağlayan “Boulevard d’Athenes” caddesi üzerinde, alçalarak ilerleyen merdiven basamakları üzerinden, şehrin muhteşem manzarası izlenebilmektedir.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
2 tane yer altı metro hattı var. Bu hatlarda: M1-Mavi çizgi: genellikle doğu-batı yönünde hareket eder. M2-Kırmızı çizgi ise, güneyden kuzeye çalışır. Her iki hat: Castellane bölgesinin güneyinde kesişirler. Onlar üzerinde: 30 otobüs hattı ve iki tramvay hattı bulunmaktadır. Metro vagonları klimalıdır ve duyurular “İngilizce” ve “Fransızca” olarak yapılır.
80 civarında otobüs ve tramvay hattı ve çok sayıda bisiklet kiralama otomatı bulunuyor. Metro, her gün: saat: 05.00-22.30 saatleri arasında faaliyettedir. Cumartesi-Pazar günleri, metro hattını: saat: 00.30 ile 05.00 arasında “fluobus” denilen sistem devralıyor.
Tramvaylar, her gün saat: 05.00-00.30 arasında faaliyet sürdürmektedir. Bilet sistemi şöyledir: yolculuk başına tek bilet, 10 yolculuk için kart, 3 günlük sınırsız kart. Bu karta “Special visite” ismi veriliyor.
GENEL TATİL GÜNLERİ
Aşağıda belirteceğim günlerde: bankalar, mağazalar ve diğer mekanların birçoğu kapalıdır. Ziyaretinizi buna göre düzenlemenizde yarar var.
1 Ocak Yeni yıl günü
Nisan Paskalya günü
1 Mayıs İşçi bayramı
8 Mayıs 1945 zafer günü
14 Temmuz Milli bayram
15 Ağustos
1 Kasım
11 Kasım Ateşkes günü
25 Aralık Noel günü
ALIŞVERİŞ
Şehirdeki mağaza ve dükkanlar, genellikle: saat: 10.00-19.00 arasında, kapanmadan gün boyu açıktırlar. Peki ne satın alınır? Marsilya zeytinyağlı sabunları çok ünlüdür.
Büyük oranda zeytinyağı içeren bu sabunlar, her ne kadar Marsilya sabunu olarak bilinip ünlense de, bir zamanlar bu sabunların, gemilerle “Halep” ten geldiği söylenmektedir.
Siz yine de “lavanta ve Marseille sabunu” alın.
Şehir Merkezi
Burada: herkes için, küçük el sanatları satılan butikler, mağazalar ve hediyelik eşya satan dükkanlar bulunur. Ayrıca: büyük markalar ve mağazalar geniş bir yelpaze sunmaktadırlar.
Genellikle “Moda sokağı” olarak anılan “Rue Saint-Ferroel, Rue de la Tour” ve “Cours d’Estienne” denilen yerlerde, gerek alışveriş ve gerekse yemek ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Bölgeyi çevreleyen sokaklarda: mutfak ve yemek gereçleri, ev mobilyaları, şekerciler ve geleneksel dükkanlar, kuyumcular, kitapçılar, moda mağazaları ve aksesuarcılar bulunur.
Rue Paradis ve Rue Grignen
Burası: lüks eşya mağazaları ve tüm önemli markaların satıldığı bağımsız butiklerle dolu bir bölgedir.
Centre Bourse
Burada: 200’den fala mağaza var ve alışveriş severler için, genellikle şık ve daha rahat tarz giyim ürünleri satılıyor.
Bölgedeki hediyelik eşya (sabun, zeytin yağı vb. gibi) ve hediyelik eşya dükkanları: Eski Liman ve Le Panier arasındaki bölgede bulunmaktadır. Bu bölgedeki mağazalarda (Galeries Lafayette vb. gibi) geleneksel ürünler ve yine bu bölgede “Marsilya temalı” ürünler bulup satın alabileceğiniz yerler var.
Old Town Bölgesi
Son birkaç yıl içinde: “Le Penier” denilen bölge: sanatçıların stüdyoları ile dolu bir yer haline gelmiştir. Buradaki sanatçılar el sanatları (resim, heykel, seramik, ahşap gibi) yapıyor ve galerilerde satıyorlar. Ayrıca: gastronomi ürünleri (çikolata, zeytin yağı gibi) bulup satın alabilirsiniz.
De la Republique Rue
Şehir merkezi yenileme çalışmaları sırasında, bu bölge, Hausssman isimli mimar tarafından tasarlanmıştır. Burada: büyük ulusal ve uluslar arası zincir mağazalar, geniş ve ağaçlıklı kaldırımlar vardır ve kruvaziyer limanından, şehir merkezine doğru ilerlemektedir. Burada, 2014 yılında bitirilmesi planlanan, büyük bir eğlence merkezi yapılmaktadır.
Cours Julien ve Notre Dam edu Mont
Eski Limanın hemen yakınındadır. Bu bölge: gölgeli teraslar bulunan mahalleleri, yaya sokakları, çeşme ve havuzları ve restoranları ile, ziyaretçilere birçok imkanlar sunmaktadır. Ayrıca: yine burada tasarımcı ve moda butikleri, kitap mağazaları, saç tasarım stüdyoları, sanat galerileri, tiyatrolar bulunmaktadır.
Belsunce ve Noailles
La Canebiere’nin iki yanında bulunan bu bölgede: toptancılar, baharat satıcıları, çay salonları bulunmaktadır. Daha çok, oryantal bir çarşı atmosferi yaratılmış.
NE YENİR- NE İÇİLİR
Marsilya denilince, yemek kültürünün temelinde: zeytinyağı ve sarımsak bulunur. Marsilya: yabancı mutfakları benimsememesi ile bilinir. Buraya has bir şeyler tatmak isterseniz: baharatlı yemekler, balık, kabuklu deniz ürünleri yemelisiniz. Bunların yanında bazı spesiyaller bulunur. Bunların başında bulunanlar şunlardır: boullabaisse, soupe au pistou, pieds et paques, Marsilya pizzası.
Restoranlar
Marsilya şehrinde: her ne kadar etkilenmedi denilse de güçlü bir İtalyan etkisi görülür ve buna bağlı olarak oryantal yemekler ve Akdeniz yemekleri ve elbette deniz ürünleri spesiyalleri, şehrin birçok restoranında sunulmaktadır. Bu restoranlar iyi dekore edilmiştir.
TURİZM
Marsilya şehri: sanat ve kültür dolu bir şehirdir. Zaten, en başta belirttiğim gibi, 2013 yılı için Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmiştir.
Şehir: yüzyıllardır her bir kültürün kurduğu yerleşimin üstüne yenisi kurularak günümüze kadar gelmiştir. Yunan ve Roma kökeninden başlayan yolculuk, Ortaçağ dönemine ait dini vakıflar, 16’ncı yüzyıla ait tahkimat, 17 ve 18’nci yüzyıllara ait zengin yapılar ve 19’ncu yüzyılda yapılan prestijli binalar, şehir ziyaretçilerini, geçmişin çok uzun bir sürecinden günümüzün modern zamanlarına doğru muhteşem bir yolculuk yaptırmaktadır.
Şehir: anıtlar ve müzeler açısından zengindir. Şehirde, 21 tane müze bulunmaktadır. Şehirde: deniz ve tepeler arasındaki boşlukta ve Calanques bölgesinde ise, olağanüstü bir doğal ortam bulunmaktadır. Yani: şehir alanının yarısı, kamu parkları ve bahçelerin bulunduğu, 400 hektarlık bir yeşilliktir.
LE GRAND TOUR
Bu açık bir üst güvertesi bulunan 80 yolcu kapasiteli otobüs: şehrin fantastik ve benzersiz görünümünü sunan bir gezi turu yapmaktadır. Tur yaklaşık 1 ile 1.5 saat arasında sürmektedir. Tur esnasında, 13 durak üzerinde, herhangi birinde inebilirsiniz. Rehber, tur sırasında birçok dilden anlatımda bulunuyor.
Tur ücretleri: yetişkinler için, 18 Euro, çocuklar için 9 Euro’dur.
PETİT TRAİN-LİTTLE TRAİN-TURİST TRENLERİ
Marsilya şehrini ziyaret ettiğinizde, küçük ve renkli trenler göreceksiniz. Bunlar: beyaz/mavi şeklinde, Marsilya üniforması renklerine boyanmışlardır.
Bu trenler ile: Eski Liman-Notre Dame de la Garde arasında seyahat edebilirsiniz. Veya: Panier bölgesinin eski ve dar sokaklarını dolaşabilirsiniz.
Tren ücretleri: yetişkinler 7 Euro, çocuklar 4 Euro’dur.
Notre-Dame de la Garde Bazilikası önünden hareket eden tren: Nisan-Aralık ayları arasında: her gün saat 10.00-16.20 arasında çalışır, eski Liman kale, Corniche Pharo, Notre-Dame de la Garde hattını izler, tur yaklaşık 45 dakika sürer.
Eski Marsilya Little Train: eski liman bölgesinden hareket eder, katedral ve Vielle Charite boyunca ilerler, Panier semtinden geçer, tur yaklaşık 1 saat 5 dakika sürer.
Friol Archipelago Little Train: Liman Frioul ile St.Esteve arasında hareket eder, yalnızca Temmuz/Ağustos aylarında çalışır, yetişkinler için 4 Euro, çocuklar için 2 Euro ücret alınır.
PAVİLİON M
Villeneuve Bargemon yakınındaki City Hall’in hemen yanındaki burası: Marsilya-Provence 2013 fuar merkezi olarak düzenlenmiştir ve 2013 yılı boyunca halka açıktır. Burada: şehrin ve 2013 yılı kültürel etkinlik programlarının tanıtımı yapılır.
Burada: bölgedeki tüm etkinlikler için rezervasyon veya bilet satın alabilirsiniz. Programlar hakkında bilgi edinebilirsiniz. Konaklama, yeme-içme, ulaşım hakkında pratik bilgiler edinebilirsiniz. Şehirdeki geçici sergileri burada izleyebilirsiniz.
PLAJLAR
Marsilya sahil şeridi, kuzey ve güney yönünde bir hilal şeklinde uzanır ve plajlar: kaya, kum ve çakıllıdır.
Prado Sahil Parkı
1975 yılından önceki dönemde, Marsilya şehrinin deniz sahili: 42 km. uzanmaktadır. Ancak, deniz sahilinde, herhangi bir tesis bulunmamaktadır. Prado sahil parkının oluşturulması ile: yaklaşık 2 km. uzunluğundaki kum ve plajlar: 26 hektarlık yeşil alan içinde, 10 hektar olarak uyumlu bir şekilde uzanmaktadır.
Denizden kazanılan 40 hektarlık bir alan üzerine yapılan böyle bir tesisin tamamlanması ile: denizdeki fırtınalar, rüzgarlar, mistral ve kirlilik önlenmiştir. Her yıl, 3-3.5 milyon insan: çimler üzerindeki bu park alanında, gerek oyun alanlarından, gerekse dinlenme alanlarından yararlanmaktadırlar.
Ayrıca: burada, uluslar arası üne sahip, muhteşem bir “kay-kay” pisti var. Kaykay parkının hemen yanında: Bonneveine Cove ve Vieille Chapelle plajları bulunuyor. Bu plaj bölümünde: yaz aylarında ilk yardım ve cankurtaran hizmeti var. Ayrıca: tuvaletler, duş alanları, oyun alanları, dinlenme stantları var.
Kuzey bölümü
Bu bölümde: L’Estaque’den sonra Corbiere plajları bulunuyor. Burası: Belediyeye ait su sporları merkezidir. Burası, da denizden kazanılan alan üzerine düzenlenmiş bahçeler arasındadır. Kısmen gölgeli ve ince kum olan bu plaj bölgesinde: tuvaletler, duşlar ve giyim mağazası bulunmaktadır. Deniz çok derin değildir. Plaj voleybolu oynanmaktadır. Aynı zamanda, Marsilya şehrinin çok güzel manzarası izlenmektedir.
Bain des Dames-Bonne Brise
Bu koylara ulaşmak için 19 numaralı otobüs hattını kullanmanız gerekir. Şehre yakındırlar. Bunların küçük kum plajları vardır, ancak buralarda sabit hiçbir tesis bulunmamaktadır. Buralardan, Marsilya Limanının muhteşem manzarası görülebilir.
Pointe Rouge
Burası, aynı adı taşıyan limana bitişiktir. Plaj kumludur. Burada: duşlar, giyim mağazaları, restoranlar, tuvaletler ve oyun alanları vardır. Yaz aylarında ilk yardım hizmeti bulunmaktadır. Buraya ulaşmak için 19 numaralı otobüs hattı kullanılır.
Diğer plajlar: Port Pin, En-Vau, Sugiton, Morgiou, Sormiou, Phoceens Cove, Sablettes Cove, Samena, Mont Gul Cove.
GEZİ PLANI
Şehirdeki gezi planımızı, şehir merkezi ve çevresi olarak, iki bölümde hazırladım. Siz, şehirdeki kalacağınız zamana ve tercihlerinize göre, bunların arasından seçim yapıp, edineceğiniz bir şehir haritası üzerinde, kendinize bir gezi rotası oluşturabilirsiniz.
ŞEHİR MERKEZİ
La Canebiere Caddesi
Şehrin eski bölgesinin tarihi bir sokağıdır ve 1 km uzunluğundadır ve ilk olarak 1666 yılında yapılmıştır. 1928 yılında ise: Eski Limana kadar uzatılmıştır. 1852-1870 yılları arasındaki dönemde: bu cadde, yoğun entelektüel ve iş faaliyetleri, kafeler ve yüksek sınıf otel ve mağazalarla dolmuştur.
Özellikle: 1871-1940 yılları arasında caddenin güzelliği en üst düzeye ulaşmış ve dünya çapında tanınmış, Marsilya ve limanın bir sembolü haline gelmiştir. Zaten, cadde üzerindeki bazı binalar da “Ulusal Miras” olarak kabul edilerek koruma altına alınmıştır. Fransız sömürgeleri: bağımsızlıklarını kazandıktan sonra, cadde üzerinde bulunan: büyük oteller ve kafeler kapatılır.
Bu sokak tarihi süreç içinde önemli bir yere sahiptir. 1934 yılında, Yugoslavya Kralı Alexander: burada öldürülmüş ve aynı saldırıda, Fransa Dışişleri Bakanı yaralanmıştır. 1938 yılında ise, yine burada bulunan “Galeries” mağazasında çıkan yangında 75 kişi ölmüştür.
Bu ilginç sokağın, Latincede isim karşılığı “kenevir/esrar” dır. “Canebiere” denilince, aynı zamanda bir “bira” markası da akla geliyor. Çünkü: buradan hareket eden denizciler, bunu birçok yere taşıdılar.
Evet gelelim cadde üzerindeki yapılardan bir kısmını tanıtmaya:
Alla Turca Kafe
Cadde üzerindeki ilk kafelerden biri: 1850 yılında; Prince de Beauvau sokağında oryantal gezginler için açılmıştır. Burası; şehirde, Türk, Çin ve Arap kültürleriyle olan bir bağlantı noktasıydı. Görkemli dekoru ve atmosferi, ziyaretçileri etkiliyordu.
Grand Theatre-Opera Binası
Marsilyalılar: tiyatro ve operaya karşı hep bağlı olmuşlardır. Bu yüzden, şehrin çeşitli yerlerine, çeşitli tiyatrolar inşa edilmiştir. Ama: şehrin en büyük tiyatrosunun inşaatı; 1781 yılında başlar ve 1787 yılında açılır.
Mimar: Benard’dır. Neo-klasik tarzda yapılan yapıyı: bir müzik ve dans tapınağı olarak tasarlamıştır. Devrimin ardından: birçok büyük opera sunumu olmuştur. Ayrıca: önemli opera eserleri Fransız prömiyeri, burada verilir.
Ancak: 1919 yılındaki elektrik tesisatından çıkan bir yangında, tiyatro ve sahne tamamen yanarak yok olur, sadece temel duvarları ve sütunları kalır.
1921-1924 yılları arasında, Raymond Ebrard tarafından, bu kez, art-deco tarzında, Opera yeniden yapılır. 1800 seyirci kapasitelidir.
Tüm alanlarda, yaratıcı sanatçılar ve teknisyenler tarafından yapılan resim, heykel, mozaik ve ferforjeler kullanılır. Özellikle: sahne tarafında, heykeltıraş Antoine Bourdelle tarafından yapılan büyük bir friz ilgi çekmektedir.
Yapının ön tarafında bir yazı göreceksiniz ki bu yazının anlamı “Afrodit güzellik, Apollo ritim, Pallas denge, Dionysos hareket ve hayat”
Hotel du Louvre et de la Paix
Günümüzde burada bir mağaza bulunmaktadır. Yapının ön tarafında: 4 kıtayı temsilen anıtsal yapılmış zengin figürlerin bulunduğu bir giriş bulunuyor. Otel yapısında: 250 oda, 20 salon ve 2 restoran bulunmaktadır. Otel: Fransız Deniz Kuvvetleri tarafından 1941 yılında satın alınıncaya kadar otel olarak açık kalmıştır.
Savaştan sonra, Deniz Kuvvetleri: kendi ofislerine döndü ve 1977 yılında, bu odalar, resmi etkinlikler için kullanılmaya başlandı. 1980 yılında, bina satıldı. Bundan sonra: yapının sadece birkaç yeri sabit tutuldu ve 1984 yılında, burada, günümüzde görülen mağaza açıldı.
Buraya yolunuz düşerse: yapının içinde, soldaki merdivenlerin ve mağazanın arka tarafındaki kapıların, Hotel du Louvre et de la Paix döneminden kaldığını görebilirsiniz.
L’hotel de Noailles
Bu yapı: 1865 yılında, mimar Berengier tarafından tasarlanmıştır. Çok lüks bir otel olarak kullanılmış ve 1979 yılına kadar, birçok ünlü ve siyasetçiyi konuk etmiştir. Günümüzde, bina: ofis binası olarak tahsis edilmiş, ama yine de prestij adresi olmaya devam etmektedir.
Anıt aux Mobilises
Bu anıt: 1870 savaşında ölen Marsilyalı askerleri anmak için 1894 yılında yapılmıştır. Anıt: eski Limana doğru, caddeden aşağıya yönelen gösterilerin ilk hareket noktasıdır. Göstericiler burada toplanırlar ve buradan Town Hall ve diğer idari binaların bulunduğu bölüme kadar yürürler. Her yıl 14 Temmuz günü de, burada kutlamalar için büyük kalabalıklar toplanır.
St.Paul-St.Vincent Kilisesi-Reformes
Bu site: 14’ncü yüzyılda kurulmuştur. 16’ncı yüzyılda ise, burada bir manastır inşa edilmiştir. Ancak, Fransız Devrimi sırasında, manastır rahipleri dağılırlar. 1803 yılına gelindiğinde, yeniden faaliyete geçilir. 1625 yılında, Saint Vincent de Paul isimli bir rahip tarafından kurulan cemaat kilisede toplanmaya başlar.
Evet: neo-gotik tarzdaki yeni kilisenin inşaatının mimarı Reybaud’dur ve yeni kilise, 1888 yılında kutsanır. 1998 yılında, 69 metre yükseklikteki çan kuleleri eklenir.
Vieux-Port. Eski Liman
“La Canebiere” caddesinin sonundadır. Burası: antik dönemlerden bu yana yani MÖ.600 yıllarından bu yana; şehrin doğal limanı olarak kullanılmıştır. Özellikle: şehir büyüdükçe, limanda önem kazanmış ve deniz halatının yapımında kullanılan “kenevir” üretimi artmıştır. 1800’lerin sonlarına gelindiğinde: Marsilya limanından, yıllık 1000 geminin geçtiği söyleniyor.
Ancak: zamanla buhar; yelkenin yerini devralır. Bunun üzerine, bu liman çok sığ olduğundan (limanda denizin derinliği 6-20 metre arasındadır), buharlı gemilerin yanaşabilmesi için “La Joliette” bölgesindeki yeni rıhtım inşaatına başlanır.
Yani, sonuç olarak, günümüzde, bu liman, yalnızca gezi tekneleri, yatlar için kullanılır olmuştur. 3500 yat kapasiteli ve 14 marina bulunan burada, ayrıca geleneksel balıkçı tekneleri ve diğer bir kısım küçük tekne barınmaktadır.
Eğer: Frioul adaları veya Chateau bölgesine gidiyorsanız, liman bölgesinde, limanın sonunda “Quai des Belges” bölgesinde, balıkçıları, tuttukları balıkları satarken izleyebilirsiniz. Liman: iki büyük kale (Fort St Nicolas ve Fort Saint Jean) tarafından korunmaktadır.
Günümüzde: 2013 Avrupa Kültür Başkenti uygulaması öncesi hazırlıkları kapsamında: liman bölgesi, yapılan restorasyon çalışmaları sonucunda: tamamen yayalar için ayrılmıştır. Burada: eğlence organizasyonları yapılmaktadır.
Animasyonlu barlar, restoranlar, teraslar ve rıhtım üzerinde diğer birçok dükkan bulunsa da, bölgenin ana mimarisi korunmuş, bölge tarih ve kültür merkezi haline getirilmiştir. Eski liman bölgesinde bir yürüyüş yaparsanız: içki, yemek, balık, güneş gözlüğü satan seyyar satıcılar görebilirsiniz.
Fort Saint Jean ve Fort Saint Nicolas
Eski Liman girişinde, Louis 14. tarafından, 1660 yılında inşa edilmiş: birbirinin karşısında bulunan kalelerdir. Kalelerin yapımında: imparator tarafından: kalelerin Marsilyalı isyancılara karşı değil, şehrin dışarıdan gelecek tehlikelere karşı savunulması için inşa edildiğini belirtmek üzere, toplar, içeriye değil, dışarıya doğru yerleştirilmiştir. Fransız Devrimi sırasında ise, kaleler: bir hapishane olarak kullanılmıştır.
Fish Market-Marche aux Poissons
Buradan, günlük taze balık satın almak mümkündür. Bunlar: beklerken sizin için temizleniyorlar. Ama, saat 13.30 da kapanıyor.
Craft Market-Les Artisanales du Vieux-Port
Burada: özellikle Marsilya sabunu, provençal bal ve zeytin ve zeytin ürünleri bulup satın alabilirsiniz.
Santos Market-Foire aux Santons
Burası Noel pazarıdır ve eski bir geçmişe sahiptir. Burada, ilk Noel pazarı, 1803 yılında açılmıştır. Burada: kil figürler satılıyor, ilginizi çekebilir.
Flea Market-Le Marche aux Puces
Burası, şehrin bit pazarıdır. Burada: ağırlıklı olarak Arap meyve, sebzeleri ve el üretimi objeler satılmaktadır. Öte yandan buranın bir başka özelliği daha var. Ucuz pizza, kuskus, kahve, Kuzey Afrika pasta ürünleri ve kebap tatmak isterseniz, buradaki küçük yemek yerlerini denemeniz gerekir.
Hotel de Ville-Belediye Binası
Burası: 17’nci yüzyıldan kalma, Barok mimari özellikler taşıyan bir binadır. Eski limanın tam merkezindedir. 1943 yılındaki Alman işgali sırasında, nadiren zarar görmeden günümüze ulaşmıştır.
Yapılış amacı: denize bakan, ihtişamlı bir cephe oluşturmak ve üzerinde bulunan kraliyet makamını temsil eden gemi maketleriyle, kıyıda bir ihtişamlı yapı oluşturmaktır. Bina: Fransız Devrimi sırasında da yıkımdan kurtulmuştur. Yapı: 1948 yılında, Ulusal anıt ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Palais du Pharo-Pharo Sarayı
Açık denizden ayrılan koyun adı “Pharo” olarak geçmektedir. Koy üzerinde bulunan höyük, ilk olarak 14’ncü yüzyılda dikkat çekmiştir. Daha sonraki tarihi süreçte: Cumhurbaşkanı Louis-Napolyon, Eylül 1852 tarihinde, burayı ziyaret ettiğinde, “su kenarında bir ev olması” arzusunu dile getirir. Yılın sonunda, kendisinin ikameti için bir yer yapmak üzere, mimar Vaucher görevlendirilir. La Reserve ve Pharo: kendi adına, seçilen kendisine ait siteyi bağışlamaya karar verir ve bağış kabul edilir ve saray yapılır.
Ancak: saray İmparator tarafından hiç kullanılmamıştır. Napolyon’un ölümü üzerine, İmparatoriçe Eugenie: sarayın tek sahibi olur ve sarayı şehre bağışlar. 1904 yılına gelindiğinde ise, yapı: Tıp Fakültesi haline dönüştürülür.
Bu yapı: olağanüstü konumu sayesinde, limana güzel bir görünüm kazandırmıştır. Ayrıca: yıllık 60.000 kişi kapasiteli bir konferans merkezi bulunmaktadır. 900 kişilik bir oditoryum, 1200 m. karelik sergi salonu, 500 m. karelik restoran bulunmaktadır.
Saint-Victor Abbey
Roma döneminden kalma eski bir manastırdır. Yerel ve aziz bir asker şehit olan “Victor” adına yapılmıştır. 1040 ve 1200 yılında yeniden inşa edilen yapıdan, günümüze kalan parçaları, 1934 yılında Papa tarafından küçük bir bazilika haline getirilmiştir. Ana sunak: 1040 yılında takdis edilir. Tamamen Romanesk mimari tarzda inşa edilmiştir.
11 ile 18’nci yüzyıllar arasında: Katalonya denilen ve İtalya ile Akdeniz bölgesindeki birçok Hıristiyan üzerinde: Saint Victor’un etkisi görülür. Ancak: geçen zamanla, yavaş yavaş manastıra ilgi azalır ve 1739 yılında Papa’nın emriyle laikleştirme uygulanır.
Fransız Devrimi sırasında ise, manastır: önce yem deposu, daha sonra hapishane ve kışla olarak kullanılır. Böylece yıkımı önlenir. Daha sonra ise, yeniden kilise olarak kullanılmaya başlanır ve 19’ncu yüzyılda restore edilir.
Burada, her yıl 2 Şubat günü, dini bir tören-kutlama yapılır.
Phare de Sainte Marie
Passe de la Joliette’nin kuzeyindeki burası bir deniz feneridir. Deniz feneri inşa edilen liman “Phare St Mary Limanı” olarak bilinir.
1855 yılında, yerel kireçtaşından yapılmıştır ve 21.3 metre yüksekliktedir. Silindirik yapı, bir taban kaidesi üzerinde durmaktadır. Fenerin gövde boşlukları vardır. Silindirik yapı içinde: bir galeri ve yeşil metalik fener bulunmaktadır.
Dış yüzeyi: boyanmamış beyaz taşlıdır.
1922 yılında elektrikli aydınlatma düzenine geçilen fener, günümüzde devre dışıdır.
Evet, şehrin popüler bir turizm çekim merkezi olan feneri görmenizi öneririm.
La Vieille Charite Panier
Bu önemli bina: Puget kardeşler tarafından tasarlanmıştır. Mimari açıdan önem kazanmaktadır. Başlangıçta imarethane olarak inşa edilen yapı, daha sonra ve günümüzde: Asya ve Afrika sanatı eserlerinin sergilendiği bir arkeoloji müzesi, kafeterya ve kitapçı olarak kullanılan bir galeriye ev sahipliği yapmaktadır.
Evet: bölgenin merkezindeki bina etkileyicidir. Merkezde bir şapel, çevresinde, üç katlı bir bina vardır. Merkezdeki bu şapel: 1679-1707 yılları arasında Pierre Puget tarafından inşa edilmiştir.
Şapelin oval kubbesi: barok İtalyan mimari tarzının mükemmel bir örneği olarak görülmektedir. Cephesinde ise: yavrularını besleyen iki pelikan, çevresinde muhtaç çocuklar teması işlenmiştir.
Üç katlı binada, 17’nci yüzyılda dilenciler barınıyormuş.
Çünkü: Marsilya Kent Konseyi: yoksulların barınması için bir yer ayırmaya karar vermiş ve yapı: 1749 yılında bitirilmiştir.
Burada: dilenci ve yoksulların barındırılması, yaklaşık bir yüzyıl boyunca sürmüştür.
19’ncu yüzyılda, Devrimden sonra burası, yazının başında da belirttiğim gibi, çocuklar ve yaşlılar için bir bakımevi haline gelmiştir.
1905 yılında, bina ordu tarafından işgal edilir ve daha sonraki süreçte ise, yine yoksullar için bir barınak olarak kullanılır. Son bir not: yaz aylarında, Marsilya Açık Hava Festivali, burada yapılmaktadır.
E Vieille Charit-Akdeniz Arkeoloji Müzesi-MAAOA
Burada: Afrika sanatları, Pasifik Adaları, Kızıldereli kültürlerine ait objeler bulunur. Ayrıca: geçici sergi salonları bulunur. Müzede bulunan eski Mısır eserleri koleksiyonu, Fransa’da, Louvre Müzesinde bulunan koleksiyonun ardından en muhteşem ikinci koleksiyondur.
Marsilya Uluslar arası Şiir Merkezi-CIPM
Bu merkezin tesisleri, buradadır.
Palais de la Bourse
Burası: 19’ncu yüzyıldan kalma tarihi bir binadır ve 1599 yılında oluşturulan ve şehrin ticaret çıkarlarını savunmakla görevli ticaret odası olarak kurulmuştur. Yapı: 1860 yılında, Napoleon III’ün şehri ziyareti sırasında açılmıştır.
Günümüzde, burada: bir müze bulunuyor.
Musee de la Marine et de L’Economie de Marseille-Maritime Museum
Bu müze: Marsilya tarihinin denizcilik geçmişini, derinlemesine yansıtır. Müzenin büyük merkezi: Bourse salonu ve Ticaret Odası kenarı b oyunca, iki uzun koridorda yer almaktadır.
Bu koridorlar boyunca: ülkemizde de tanınan “Jacques Cousteaiu” ile ilgili fotoğraflar ve objeler, 1930 yılına ait yelkenli ve buharlı gemiler, deniz haritaları, gravürler ve dalış ekipmanları görülür.
Mediterranee Moda Müzesi
Kompleks içinde, 1991 yılında mimar Jean Michel Wilmotte tarafından yenilenen bir binada bulunmaktadır. Müze: birçok bağış ile zenginleştirilmiştir. 400 kostümlük bir koleksiyona sahiptir. 1945 yılından günümüze kadar olan sürece ait moda panoraması sunan koleksiyonlar, iki eksen çevresinde düzenlenmiştir. Sergiler 600 m. karelik alanda sunulur. Ayrıca, müze duvarları dışında da geçici sergiler düzenlenir. Evet, burada moda ve tasarımın tarihçesi sergileniyor.
St.Marie-Majeure Katedrali-La Majör
Aslında birçok kişi: Notre Dame de la Garge manastırının, Marsilya şehir katedrali olduğunu düşünürler. Ancak, bu yanlıştır. Aslında Sainte Marie Majeure; eski ticaret limanının hemen yanında konumlandırılmıştır ve Marsilya şehir Katedralidir.
2’nci yüzyılda: Fransa’da inşa edilecek ilk katedral: Sainte Marie Majeure adıyla bilinir. Çünkü: kendini halka sevdirmeyi amaçlayan Prens Louis Napolyon Bonapart: Marsilya şehrinde böyle bir yapının yapılmasına karar verir.
1852 yılında katedralin yapımına başlandığında, aynı dönemde birçok yapı da, şehirde hızla yükselmeye başlar. Ancak: yapı için yeterli para bulunamaz ve yapı bitmeden mimar ölür. Bu kez işin başına, şehirdeki diğer birçok binada imzası bulunan mimar Henri Esperandieu geçer ve yapı 1893 yılında tamamlanarak, 1896 yılında kutsanır.
Bizans ve Gotik mimari stillerin karışımı olan yapı: bu görkemli dönemin refahını yansıtır. Kubbe: dünyanın en büyük altıncı kubbesidir ve yüksekliği 70 metredir. Uzunluk ise, 142 metredir. 3000 kişi kapasitelidir.
Evet, günümüzde, her yıl 15 Ağustos tarihinde, burada dini bir kutlama yapılmaktadır. Bu kutlamada “Meryem” in altın heykeli, tören alayı tarafından taşınır.
Musee des de I’Europe et de la Mediterranee-MuCEM
Burası: Fort Saint Jean yanında; 17’nci yüzyıldan kalma bir site içinde: 2013 yılında açılması planlanan: Avrupa ve Akdeniz Uygarlıkları Müzesidir. Müze: Avrupa ve Akdeniz medeniyetlerine adanacaktır. Müze binası ise: mimar Rudy Ricciotti tarafından tasarlanmış olup “taş, rüzgar ve su” temaları işlenmiştir. Müze içinde: 500 koltuklu bir oditoryum, kitapçı ve restoran bulunmaktadır.
MÜZELER
Musee d’Art Contemporain de Marseille-MAC
Haifa 69 Avenue bölgesindedir.
Burası, bir çağdaş sanat müzesidir ve 1995 yılında açılmıştır. Müzedeki eserler: Avrupa ve Amerika olarak iki bölüme ayrılarak ziyaretçilere sunulmuştur. 1960 yılından, günümüze kadar olan süreçteki sanat eserleri bulunmaktadır.
Musee de la Faience de Marseille
Adres: Kale Pastre, 157 Avenue Montredon.
Burası: şehrin güneyinde; Chateau Pastre Avenue bölgesindeki: bir seramik müzesidir. 1995 yılında ziyarete açılmıştır. Müze binası: Eugene Pastre ve eşi Celine de Beaulincourt Marles tarafından konut olarak kullanılmak üzere, 1860 yılında Parisli mimar Jean Charles Danjoy’a yaptırılmıştır. Pembe tuğlaları ve beyaz taşları ile güzel bir görünüm sunmaktadır.
Porselen ve fayans: Marsilya şehrinde, 16’ncı yüzyıldan bu yana yapılmaktadır. 1526 yılında, şehirde ilk seramik atölyesi kurulmuştur. Sonraki dönemde toplanan objeler: 1995 yılında, büyük kolleksiyoner Pierre ve Lison Jourdan tarafından, koleksiyonlarının şehre bağışlanması ile burada sergilenen eserler oluşturulmuştur. Evet, müze, Avrupa’da fayans koleksiyonu olarak tektir. Müzede, ayrıca, çağdaş cam ve 1950 yılından günümüze kadar olan döneme ait seramik koleksiyonu da bulunmaktadır.
Son bir not, bu müze halen kapalı ve Haziran 2013 tarihinde ziyarete açılacaktır.
Musee d’Historie de Marseille
Centre Bourse bölgesindedir. Burada: Yunan ve Roma kalıntıları yanında, dünya üzerinde benzeri olmayan, 2’ncı yüzyıldan günümüze en iyi korunarak gelmiş bir tekne gövdesi bulunmaktadır. Zaten: 1967 yılında, buradaki kazılar sırasında arkeolojik buluntular tespit edilince, 1983 yılında burada, Fransa’nın ilk şehir tarihi müzesi açılmıştır.
Günümüzde, müzede bulunanlar: 18’nci yüzyıl Marsilya şehri görüntülerine ait kalıcı bir sergi, biraz önce de sözünü ettiğim 2’nci yüzyıldan kalma ve en iyi korunmuş bir gemi gövdesi kalıntısı, Antik Yunan ve Roma Massilia limanı dönemine ait kalıntılar, Ortaçağ çömlekçilik atölyesi ve ilk Fransız Fabrikasının 13’ncü yüzyıldan kalma ürettiği fayanslar, 1720 yılındaki büyük veba salgınına ait objeler ve fotoğraflar.
Musee Cantini
Şehir merkezinde, Palais de Justice yakınlarındaki bu müzede, modern sanat ürünleri sergilenmektedir.
Bunlar arasında önem kazananlar ise, ünlü ressam Picasso’nun eserleridir. Eserler: 1888 yılında Jules Cantini tarafından satın alınan ve 1916 yılında şehir yönetimine devredilen “Hotel Particulier” isimli binada sergilenmektedirler.
Evet, bu küçük müzede: 20’nci yüzyıl sanatının, küçük ama hoş bir koleksiyonu bulunmaktadır.
Musee de la Moto-Motorcycle Museum
Cantini Müzesiyle aynı blokta bulunan bu müzenin koleksiyonunda: 150’den fazla motosiklet, yarış makineleri, hız sanatının 19’ncu yüzyıldan günümüze kadar olan pırotatif modelleri görülebilmektedir.
Preau Des Accoules-Çocuk Müzesi
Monte des Accoules’de bulunan eski kubbeli müze binasında: özellikle çocuklar için tasarlanmış objeler bulunmaktadır.
ŞEHİR MERKEZİ DIŞINDA GEZİLECEK YERLER
Notre Dame de la Garde
Kiliseye ulaşmak için: Vieux Limanından hareket eden turist trenine binebilirsiniz. Ayrıca otobüsler var. Öte yandan: buraya ulaşmak için uzun bir merdiven bulunan “Nouvelle” bölümünü de kullanmak mümkündür. Söylenenlere göre: güçlü hacılar, elleri ve dizleri üzerinde, bu merdivenlerden yukarı tırmanıyorlarmış.
Şehre bakan büyük bir kilisedir. Öte yandan şehrin simgesidir ve özellikle geceleri, ışıklandırıldığında, koy üzerinde muhteşem bir görüntü verir.
Bu kilisede, eski balıkçılar teknelerini kutsuyorlarmış. Ayrıca: balıkçı eşleri, eşlerinin balığa çıktıklarında sağ-salim geri dönmeleri için buraya tırmanıp dua ediyorlarmış.
Günümüzde de, kilisenin çevresinde asılı, birçok küçük tekne modeli görebilirsiniz.
Yapı: eski limanın güneyinde: 150 metre yükseklikte, kalker bir kayalık üzerinde bulunan yapı: ilk olarak 1214 yılında yapılmıştır. Ancak: 1524 yılında, Kral V. Charles: şehri korumak için, burada bir kale yapılmasını emreder ve bir çalışma başlatılır. Bu çalışma sırasında, kale surları arasında, 1853 yılında bir bazilika da bulunur ve bazilika, 1864 yılında kutsanır.
Özellikle terasından, şehrin muhteşem panoramik manzarasını izlemeyi sakın unutmayın. Ancak: 14-15 Ağustos tarihinde buraya gitmenizi önermem, çünkü bu tarihlerde özel bir dini etkinlik düzenleniyor ve çok kalabalıktır.
Stade Velodrome
Şehrin futbol takımının stadyumu olarak kullanılmaktadır ve ilk olarak, 1937 tarihinde açılmıştır.
1998 FIFA Dünya Kupası finalleri burada yapılmıştır. UEFA Europe 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası burada yapılacak olup; stadyum tadilata alınmış ve seyirci kapasitesi 67.000 kişilik olmuştur.
Musee Boutique de L’om-Om Müzesi ve Mağazası
Efsanevi, yerel futbol takımının geçmişine ait izler bu müzede sergilenmektedir. Müze: stadyumun avlusu içinde, mal satan büyük mağazanın köşesindeki cam dolaplarda sergilenen objelerden oluşmaktadır.
Burada, bazı kararmış kupalar, ünlü yıldızların formaları, kalecilerin eldivenleri ve ayak izleri görülebilir. Ayrıca, burayı ziyaret ederseniz, muhteşem çeşitliliği bulunan hediyelik eşyalardan mutlaka bir şeyler bulup satın alabilirsiniz.
Gare Saint-Charles
Burası, şehrin ana tren istasyonudur. 1848 yılında hizmete açılmıştır.
Çatı bir kubbe çevresinde “U” şeklindedir. Küçük bir tepe üzerinde bulunan istasyon, anıtsal merdivenlerle şehir merkezine bağlanmıştır.
Merdivenlerin iki yanında, heykeller bulunmaktadır. Bu heykellerde: Doğu ve Marsilya’nın Yunanca kökenlerini simgeleyen kadın figürleri bulunur. Merdivenler, ilk olarak 1925 yılında açıldı, ancak heykeller 1927 yılında tamamlandı.
Günümüzde, bir çok çevredeki Fransız kasabasına buradan ulaşılmaktadır. Ayrıca, yüksek hızlı trenin güney ucu da buraya kadar uzatılmıştır. Hemen bitişiğindeki otobüs istasyonundan ise, yine çevredeki birçok yere ulaşım sağlanır.
Palais Longchamp
İsmine rağmen, burası bir saray değildir. Bu anıtsal bina 3 bölümden oluşmaktadır ve iki bölümünde, iki müze bulunmaktadır. Hemen arkada ise, yapıldığı dönemde yani 1864 yılında, dünyanın en büyüğü olma özelliği taşıyan planetaryum ve küçük bir gözlem evi bulunmaktadır.
Bölgeyi çevreleyen bahçe (Parc Longchamp) Fransa Kültür Bakanlığı tarafından, Fransa’nın en önemli bahçelerinden birisi olarak seçilmiş ve koruma altına alınmıştır.
Park alanında bulunan havuz: figürleriyle ilgi çekmektedir. Su: havuzlar ve gölet arasında, bir şelale gibi akar. Üzerinde ise: dört büyük boğa ve üç kadın heykeli bulunur. Anıtın kurulması nedenine gelince: bir dönem, şehirde büyük bir kuraklık yaşanır. Ardından, 1834 yılında kolera salgını başlar. Bunun üzerine, Durance nehrinden kanallarla şehre su getirilmesi çalışmaları başlar.
Bu sırada: 1830 yıllarında, yeni ticaret yollarının açılması, Cezayir’in işgali ve diğer sömürge faaliyetleri başlamıştır. Sonuçta 15 yıllık bir süreçte, 18 su kemeri ve 80 km. lik su kanalları inşa edilir ve 1849 yılında açılır. Bunlar: 1970 yılına kadar, şehrin ekonomik büyüme ve refahının önünü açarlar. Bunun üzerine: bu durumu kutlamak için görkemli bir anıt yapılmasına karar verilir ve bu anıt tasarlanır.
Günümüzde: bir zamanlar burada açılan ve sonra kapatılan hayvanat bahçesine ait, hayvanların barındıkları pavyonları ve kafesleri de görebilirsiniz. Örneğin: oryantal zürafa evi, günümüzde çocuk tiyatrosu haline getirilmiştir. Her yıl “Temmuz” ayında, burada geleneksel “Beş kıtada Caz Festivali” etkinlikleri düzenlenir.
Musee des Beaux-Arts de Marseille
Palais Longchamp binasında bulunan müze: güzel sanatların sergilenmesi için kullanılmaktadır. Şehrin ana müzelerinden birisidir. 16 ile 19’ncu yüzyıllar arasındaki: resim, heykel ve çizimlere ait koleksiyonlar görülebilir.
Müzede bulunan eserlerden öne çıkanlar: Pierre Paul Puget ve Auguste Rodin tarafından yapılan heykellerdir.
Museum d’histoire Naturelle de Marseille-Doğa Tarihi Müzesi
Burası da: Palais Longchamp binası içindedir. Müzede: 85.000 civarında hayvansal örnek, 200.000 civarında botanik örnek ve 80.000 civarında fosil ve yine binlerce mineral ve 300 doldurulmuş hayvan örneği sergilenmektedir.
Bunlar: müze içinde bulunan 4 alanda sergileniyorlar. Müzede, ayrıca konferanslar ve geçici sergiler düzenleniyor.
Musee Grobet-Labadie
Palais Longchamp karşısındadır. Burada: Avrupa kıtasındaki istisnai müzik aletleri koleksiyonu bulunmaktadır. 1919 yılında: Marsilyalı işadamı Alexandre Labadie’nin kızı Marie Grobet: aile sanat koleksiyonunu, şehre bağışlamış ve bunun üzerine, müzeye ismi verilmiştir. Müzenin daimi koleksiyonunda: ahşap oymalar, halılar, çini ve resimler de bulunmaktadır.
Les Docks de Marseille
Docks: eskiden teknelerin yükleri için depo olarak kullanılmış, beş büyük binadır. Bunlar: rıhtım üzerindedirler. Gustave Desplaces tarafından, 1858-1863 yılları arasında yapılmışlardır. Şehirdeki ilk hidrolik asansörler, burada kullanılmıştır. Londra ve Liverpool şehirlerinden etkilenilmiştir.
Günümüzde, şehrin iş bölgesi olan “La Joliette” merkezinde bulunan bu depolar restore edilmiştir. Kapalı yüzme havuzları, zeminler, yürüyüş yolları, tepe aydınlatıcıları ve üst ofisler oluşturulmuştur.
Günümüzde, bu binalarda: yaklaşık 4000 kişiyi istihdam eden, 250 firma tarafından kullanılmaktadır. Çeşitli şirketler, restoranlar, bölgesel şubeler bulunur.
Musee des Docks Romains-Roma Docks Müzesi
Marsilya şehrindeki arkeolojik kazılarda bulunan Roma dönemi objeleri sergilenmektedir. Özellikle: su altı arkeolojik çalışmaları sonucu çıkarılan amphoralar, donanım elemanları ve gündelik hayata ait nesneler ilgi çekmektedir.
Parc Borely
Prado bölgesindedir.
Şehirdeki en çok ziyaret edilen, bir kamu parkıdır. 1775 yılında, mühendis ve mimar Embry tarafından inşa edilmiş ve Fransız Kültür Bakanlığı tarafından, koruma altına alınmıştır.
17 hektar büyüklüğündedir. 3 farklı bahçeden oluşmaktadır.
Bir göl çevresindeki parkın, batı yönünde: bir İngiliz peyzaj bahçesi, heykeller, havuzlar, bir çağlayan ve oyun alanları görülür. Burada, aynı zamanda, Notre Dame de la Garde’nin bir minyatürü, bazilika bulunmaktadır.
Parkın sokaklarında gül bahçeleri arasında dolaşmanın keyfini sürebilirsiniz. Sitenin diğer özellikleri: su, iskele, kafeterya ve restoranıdır. Ayrıca: çocuklar için iki oyun alanı bulunur.
Jardin de la Colline-Garden Hill Puget
Rue Abbe’D’Assy blgesindedir.
1801 yılında, Marsilya şehrinde oluşturulan ilk kamu bahçesidir. Şehir surlarının güneyindeki sitede oluşturulmuştur. Park alanı içinde: 1878 yılında dikilmiş “Pierre Puget” büstü bulunmaktadır.
Saint Benezet Köprüsü
Avignon köprüsü, Saint Benezet girişimiyle inşa edilmiş ve onun adını almıştır. 1226 yılında, Fransa kralı 8 Louis; Avignon şehrini kuşatır ve ele geçirdikten sonra, köprü kısmen tahrip edilir. Takip eden süreçte ise, yeniden onarılır.
Romanesk köprü: 22 kemerli ve 947 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğindedir.
Rhone nehri üzerindedir. Evet, bu köprü Avignon için bir simgedir ve turistler tarafından ziyaret edilmektedir.
Les Baux de Provence
Provence bölgesinde, en çok ziyaret edilen köylerden biridir. Hatta, Fransa ülkesinde, en çok ziyaret edilen ikinci köy olduğu söylenir. (birinci köy: Mont-Saint-Michel)
Evet, bu köy, yılda yaklaşık 1.5 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Çünkü: köyün peyzaj manzarası muhteşem güzeldir. Deniz seviyesinden 245 metre yükseklikte, bir kayalık plato üzerinde kurulmuştur. Tarihsel ve kültürel açıdan, zengin bir merkezi konumu bulunmaktadır.
Günümüzde ıssız olan köy: 19’ncu yüzyıl boyunca: şairler ve ressamlar tarafından kullanılmıştır. Köyde, araba bulunmaz, araba girmesine izin verilmez. 22 bina, Ulusal Miras olarak koruma altındadır. Özellikle büyük kale ve kale kalıntıları: ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Çünkü, kale, bir kartal yuvası gibidir ve 10’ncu yüzyılda inşa edilmiştir.
FRİOUL ADALARI
Sahile yakın bu adalar: 1971 yılından bu yana Marsilya şehrine aittir ve 4 tanedir ve isimleri: Pomegues, Ratonneau, Tiboulen, Calanques. 1974 yılında: sahilde, küçük bir köy olan “Liman Frioul” kurulmuştur. Burada: birçok restoran bulunmaktadır ve çok sayıda ziyaretçi ağırlanmaktadır.
Adalar: plajları, kumlu dereleri ve etkileyici kayalıkları, güneş kalitesi, suyun berraklığı ile ilgi çekerler. Ayrıca: yine adalardaki nadir 350 civarında bitki türleri, adaların mikro klima özelliklerinin ürünüdür. Bunların yanında: adalardaki, bölgeye has “Mistral” rüzgarı güzel etkiler yaratır.
Adalar: tarih boyunca, Akdenizli denizciler, savaşçılar ve maceraperestler için durak olmuştur. Ratonneau adasındaki Caroline Hastanesi, sarı humma hastalarının tedavisi için yapılmıştır.
Adalarda ne yapılabilir?
Adalarda, birçok dere vardır ve bunların yakınlarında uzun yürüyüşler yapılıp güzel plajlara ulaşılabilir. Bu plajların önem kazananları: Maison des Pilotes (kumluktur), le Havre de Morgiter (taşlık ve kayalıktır), Saint Esteve (kumluktur).
Gelelim, bu adaların en büyük özelliğine
16’ncı yüzyıla kadar, ıssız bir ada ve balıkçılar için cennet olan bu bölgede: 1516 yılında, bölgeyi ziyaret eden kral François 1 tarafından, stratejik önemine atfen, bir kale inşa edilmesi gündeme gelir ve kale yapılır.
Çok kısa bir süre içinde, kale amacını değiştirir ve bir hapishane olarak kullanılmaya başlanır. Hapishanede: isyancılar, haydutlar ve daha birçok insan, uzun tutukluluk süresi yaşarlar. 1689 yılına gelindiğinde ise, birçok “Protestan” bu ada kalede bulunan sağlıksız zindanlara topluca atılırlar.
Ancak, ada kaledeki hapishanede, seçkin tutuklular için, özel şartlar ve yerler yaratılmıştır ve buranın en ünlü mahkumu “Alexander Dumas” dır ve ünlü eseri “Monte Cristo Kontu” nu: burada yazarak ölümsüzleştirir.
1848 yılına gelindiğinde ise, adadaki kale, hapishane özelliğini kaybeder ve 1890 yılında, halkın ziyaretine açılır. Evet, günümüzde bu ada kaleyi ziyaret etmek mümkündür, yolunuz düşer de giderseniz burada: bir zamanların ünlü konuklarına (Edmond Dantes, Monte Cristo gibi) ait kaldıkları ve yaşadıkları yerleri görebilirsiniz, hatta: bir hücre duvarı içinde açılmış delik, hala görülebilmektedir.
Chateau’dan buraya düzenli tekne servisleri var ve her yıl, ada kale yaklaşık 90.000 kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
Burası: Normandiya bölgesinin merkezi; Haute Normandie eyaletinin başkentidir. Hatta: bölgenin en zengin tekstil merkezidir.
Şehir: 1944 yılındaki bombardımanda tamamen tahrip olmuş akabinde birçok bina restore edilmiş veya yeniden yapılmıştır. Özellikle: katedralin çevresindeki: Ortaçağ ve Rönesans dönemi bölge, yenilerek yayalara açılmıştır.
Ancak, şehirdeki bazı binalar, savaşın yıkıcılığını göstermek açısından, restore edilmeden öylece bırakılmışlardır. Yani, tarihi güzellikleri korunmuştur. Zaten, bu özellikleri, yani II. Dünya Savaşının izlerini hala koruyor olması, buranın turizm ağırlığını etkileyen en önemli unsurdur.
Şehrin dar sokaklarında gezerken, karşınıza birden yıkık duvarlar çıkar ve savaşın yıkıcılığı aklınıza gelir. Biraz ileri de, yine bir yıkıntı görebilirsiniz.
Öte yandan: ünlü Fransız “Jeanne d Arc” bu şehirde kazığa bağlanarak yakılmıştır. Bu olayın anısına, ismine atfen bir kilise bulunmaktadır. İlginç, kendisini önce yakmışlar, sonra kahraman ilan etmişlerdir. Şehir meydanındaki şapka biçimindeki kilise, onun adını taşır. Hemen yanında ise, 4-5 metre uzunluğundaki bir haç; kadının yakıldığı yeri temsil etmektedir.
Şehrin turizm yönünün en büyük özelliği
Notre Dame Kilisesidir. Bu kilise, II. Dünya Savaşında hasar görmüştür ki, zaten o kadar yoğun bombalama sırasında hasar görmemesi mümkün değildir. Kilisenin kulesi, şehrin hemen hemen her yerinden görülür.
Ön cephesinden baktığınızda ise, her tarafında ayrı renk taş bulunduğunu fark ediyorsunuz. Yani, restore edilmiştir. Bu arada: şehir özellikle yaz aylarında İngiliz turistlerle dolar taşar. Çünkü coğrafi yakınlık vardır. Şehir insanlarının koyu Katolik olduğunu da söylemem gerek.
Evet, şehrin coğrafi yapısına gelince, Seine nehrinin iki kıyısına kurulmuş küçük bir şehir olduğu söylenebilir. Nehrin sağ yakası tarihi yaka olarak değerlendirilmiş, müzeler, eski binalar burada yoğunlaşmıştır. Sol yakada ise, yeni kentleşme ve fabrikalar görülür. Yük gemileri, Seine nehrinde, en fazla bu şehre kadar gelebilirler. Tabii “Cruuze” gemileri de buraya ulaşırlar.
Şehirde iklim durumuna gelince, fazla ayrıntıya girmeden iklimin en büyük özelliğini söylemem yeter sanırım, burada sürekli yağmur yağıyor, yanınıza mutlaka şemsiye veya yağmurluk almalısınız. Yarım saat içinde, güneşli bir havada dışarıda yemek yemeyi düşünürken, birden bastıran dolu sizi içeri kaçırır ve çok kısa süre sonra yine güneş açabilmektedir.
Son bir not: şehirde “Rouen Üniversitesi” bulunuyor ve bu üniversite, çok sayıda “Erasmus” programına dahil Türk öğrenci bulunmaktadır. Yani, şehir yabancı öğrenci doludur ve öğrencilerin hepsi yabancı olduğu için uyum sorunu pek yaşanmadığı söylenmektedir.
Yani, burası bir anlamda öğrenci şehri de denilebilir. Çok sayıda öğrenci bulunması nedeniyle, şehirde, akşam saatlerinde dışarı çıktığınızda ise, çok sayıda pub ve club bulma şansınız bulunmaktadır.
Ayrıca: 1250 kişi, ünlü ressam Monet’in şehirdeki katedrali resmettiği tablosu için: 600 metre karelik bir canlandırma yapmışlar ve bu durum, Guines Dünya Rekorları kitabına girmiştir.
TARİHİ
Şehrin tarihi geçmişi incelendiğinde: gaddarlığa direnişin ulusal sembolü olan “Jeanne d’Arc” ın burada öldüğü görülür.
Ünlü yazar “Gustave Flaubert” de: burada doğmuş ve yine ünlü “Madame Bovary” romanı burada geçmektedir.
ULAŞIM
Şehir: Paris şehir merkezine 121 km uzaklıktadır. Yani araba ile, Paris şehir merkezinden buraya 1.5 saatte ulaşılabilir. Rousen şehrinin, diğer bazı merkezlere olan uzaklıkları ise şöyledir: Le Havre: 128 km. Caen: 156 km.
Şehrin Paris’e yakın olması sonucu: Paris şehrinde çalışıp burada oturan birçok insan görmek mümkündür. Bu yüzden, şehir tren istasyonu, sabah ve akşam saatlerinde çok kalabalık ve canlıdır.
Bunun dışında, şehir merkezinde, tüm mekanlara yürüyerek ulaşabilirsiniz. Yine de, şehir içinde otobüsler ve kuzeyden-güneye ilerleyen bir raylı sistem bulunmaktadır.
NE YENİR-NE İÇİLİR
Bu bölgeye yolunuz düştüğünde, içecek olarak sıkça “Icı Vente Cidre” yani “Satılık Elma Şarabı” levhalarını veya yazılarını sık sık görebilirsiniz. Çünkü: meyve bahçeleri ve süt inekleriyle dolu bu bölgede, elma şarabının hem alkollüsü ve hem de alkolsüzü yapılır.
Ayrıca, yine elmadan yapılan “Calvados” yani “Elma kanyağı” ilgi çekmektedir. Bu arada: bu şehre yolunuz düşerse “Normandiya usülü ördek” ve “Normandiya usulü sufle” denemeden sakın ayrılmayın.
Bu arada, bu bölgede peynir de meşhurdur. Özellikle öne çıkan markalar şunlardır: Pont I’Eveque, Neufchatel.
Croq’Saison
Burası: Ağustos 2011 tarihinde açılmış bir restorandır. Ancak: Seine nehrine yalnızca birkaç adım uzaklıktaki bu restoranda, sağlıklı yiyecekler sunuluyormuş. Öğle yemeği molası için buraya gelenlere sunulan menüde bulunanlar: sandviç şeklinde: jambon ve tereyağı ve farklı birkaç alternatif. Bunun dışında, yine burada: sıcak tost sandviç, salata ve tart bulunuyor. Mekan sahipleri, yalnızca mevsimsel yani taze ve organik ürünleri kullandıklarını söylüyorlar.
Aux Gurmeler d’Italie
Burası, 1986 yılında kurulmuş bir tür şarküteridir. Burada: peynir, pizza, hazır yemekler ve taze makarna seçenekleri bulunmaktadır. Raflarında ise, satışa sunulan: zeytinyağı, sirke, grissini bulunur.
GEZİLECEK YERLER
PLACE DU VİEUX-MARCHE
Burası tarihi bir alandır. Buranın batı ucunda: eski ve yeni Rouen şehri birleşirler.
Eglise Sainte-Jeanne-d’Arc
Burası, çekici ve modern bir kilisedir. Kilisede: 1944 yılında bombalanan daha eski bir kiliseden kurtarılan ve 16’ncı yüzyıldan kalan vitraylı pencereler görülmelidir.
Jeaanne Dark Anıtı
Hemen kilisenin yanında, 1431 yılında, Jeanne’nin direğe bağlanarak yakıldığı yeri belirten bir anıt bulunur. Haç şeklindeki anıtın yüksekliği 4-5 metre kadardır.
Rue du Gros-Horloge
Pazar yerinin doğusundadır. Günümüzde de, şehrin ticaret merkezidir. Burada bulunan 15-16 ve 17’nci yüzyıllardan kalma evler: Normandiya mimarisinin güzel örnekleri olarak dikkat çekerler. Bu evler, genellikle ahşap kullanılarak yapılmışlardır.
Gros Horloge-Büyük Saat Kulesi
Burası, kemerli Rönesans saat kulesidir. Şehrin sembolüdür. Belki dikkatinizi çekecektir, saatin yaldızlı yüzünde “yelkovan” bulunmuyor, yalnızca saatleri gösteren “akrep” bulunuyor.
Kadran üstündeki bir küre ayın evrelerini gösterir.
MUSEE FLAUBERT
Burada: son derece ilginç, tıbbı cihazların sergilendiği koleksiyon bulunmaktadır. Aslına bakarsanız, bu yapı yani ev: en ünlü romanı “Madam Bovary” olan yazar “Gustave Flaubert” in doğduğu ve uzun süre yaşadığı yerdir. Babası ve kardeşi doktor olduğu için, daha sonra ev, tıp müzesine dönüştürülmüştür.
SAİNT MALO KİLİSESİ
Kilise yapısı, 1437 yılında yapılmıştır. Sanat tarihçileri tarafından mimari açıdan Gotik sanatının bir şaheseri olarak kabul edilmektedir. Cephesi: dairesel bir yay şeklindedir. Bu da yapıya, çekicilik ve zarafet vermektedir.
CATHEDRALE NOTRE-DAME
Şehir merkezinin doğusundadır. Buranın en önemli özelliği, ünlü ressam Monetin: ön cephesini resmetmesidir. Yapının taştan oyma, süslü iki kulesi değişik bir silüet yaratır.
Kilisenin sade iç mekanı, detaylı dış görüntüsü ile tezat oluşturur.
Cephesinin Gotik sanatının güzelliği muhteşemdir. Çevresinde bulunan iki kule ise; üç kapısı ve tepe noktasındaki farklı stilleriyle dikkat çekerler. Sağ taraftaki kule “tereyağı kule” olarak adlandırılır, çünkü: kule, tereyağı yiyen insanların vergileriyle inşa edilmiştir. Merkez kulesi, 151 metre yüksekliğindeki dökme demir bir ok ile, 19’ncu yüzyılda restore edilmiştir.
Ana girişin yanındaki sade oymalı sundurmalar: erken dönemlere aittir. Daha süslü olan ana taç kapı ve oymalı üst pencereler, 15-16’nci yüzyıllarda eklenmiştir. Katedralin cephesi, ünlü ressam “Claude Monet” tarafından boyanmıştır.
Bu yüzden, özellikle yaz akşamlarında 10 dakika süre ile, katedralin bu cephesinde ışıklı gösteri düzenlenir.
Tour Saint-Romain
Yapının kuzey kulesidir. 12’nci yüzyıl yapısıdır.
Tour de Beurre
Güney kuledir ve 15’nci yüzyılda yapılmıştır. Şehirde anlatılanlara göre: Katolik kasaba sakinleri, Büyük Perhiz sırasında “Normandiya tereyağı” yiyebilmek için bu “Tereyağı kulesi” denilen kulenin yapımında para yardımında bulunmuşlardır.
Amboise Kardinallerin Mezarları
Kilisenin içinde, koro mahallinin ilerisinde “Chapelle de la Vierge” denilen yerde bulunurlar. Koro mahallinin güney tarafında: kahramanlığı ile meşhur ünlü bir Ortaçağ İngiltere kralı Richard’ın mezarı bulunur. Mezarın altındaki Latince yazıda şöyle yazılıdır “Burada Aslan Yürekli adıyla bilinen İngiltere Kralı Richard’ın kalbi gömülüdür”
ENGLİSE SAİNT-MACLOU
Katedralin arkasındadır. Burası: Gotik mimari tarzda, ülkenin en ünlü yapısıdır ve 15’nci yüzyıldan kalmadır. Yapının özellikle kuzey ve merkezdeki taç kapılarındaki oymaları görmelisiniz. Yine, içeri girdiğinizde, org kafesindeki ahşap oymaları ve sarmal merdivendeki taş süslemeleri de kaçırmayın.
ABBATİALE SAİNT-QUEN
Rue Damiette bölgesinin kuzeyindedir. Mimari olarak, Gotik mimarinin güzel bir örneğidir. 1190 yılında Lion Heart Richard tarafından yaptırılmıştır. Yemekhane ve mutfak bölümlerindeki stil; ortaçağdan, yani 17 ve 18’nci yüzyıllardan kalmadır.
PALAİS DE JUSTİCE
Burası, Ortaçağ gettosu üzerinde inşa edilmiş, Rönesans ve Gotik mimari stilleri birlikte barındıran güzel bir yapıdır.
Yapılan arkeolojik kazılarda, bu binanın altında da, 12’nci yüzyıl yapısı kalıntıları bulunmuştur. Juif Anıtı olarak isimlendirilen bu yapının: okul mu, konut mu, Sinagog mu olduğu konusunda net fikirler bulunmamaktadır.
MUSEE DES BEAİX-ARTS
Square Verdrel bölgesindedir ve 1866 yılında kurulmuş bir Güzel Sanatlar Müzesidir. Müzede sergilenen eserler, genellikle zengin ailelerin koleksiyonlarıdır. Yine de, resim ağırlıklı bir müze olduğu söylenebilir. Bu müzeyi ziyaret ederseniz, eserlerini görebileceğiniz sanatçılar şunlardır: Rubens, Velazquez, Caravaggio.
Bunların yanında, müzede güzel bir seramik koleksiyonu bulunmaktadır. Çünkü: şehir, 16’ncı yüzyılda seramik üretiminin merkezi konumundadır.
MUSEE DE LA CERAMİQUE
1 Rue Faucon bölgesindedir.
Burada: yöreye ait renkli, sırlı toprak eserler ve Fransa ve dünyanın çeşitli yerlerinden getirilmiş porselenler sergilenmektedir.