Paris Disneyland-Eurodisney

Paris Disneyland-Eurodisney
PARİS.Disneyland
Paris Disneyland-Eurodisney

Paris Disneyland-Eurodisney; Paris Disneyland, her ne kadar çocuklar için ilgi çekici bir yer olsa da inanın büyükler de burayı ziyaret ettiklerinde büyük keyif alıyorlar. Bu yüzden, Paris veya Avrupa ziyaretinizde, Disneyland için mutlaka zaman ayırmalı, 1 tam gününüzü buraya ayırmalısınız.

Disneyland parkını: günübirlik geziye sığdırmak isterseniz, çok zorlanırsınız. Bu nedenle, burada konaklamayı tercih edebilirsiniz. Kompleks içinde: 7 otel var. Oteller: spor alanlarından, tenis kortlarına kadar oldukça kapsamlı düzenlenmiş ve ziyaretçilerin Disney dünyasından kopmamaları için özel olarak dekore edilmişler.

Disneyland bölgesinde bir otelde kalmak isterseniz: bu mümkün. En pahalı otel: Disney Otel. Bu otel: park alanı içindeki tek otel. Burası: peri padişahının pembe şatosu. Kristal avizeleri, kırmızı halılarla kaplı merdivenleri, oyun salonları, şık ve konforlu odaları var. Zaten otelin lobisinde, sizi külkedisiyle beyaz atlı prens, el-ele karşılıyorlar. Sonra, hemen otelin arka bahçesine çıkmalı ve burada, eğlence şehrinin kalabalığına karışmalısınız.

Diğer oteller

park alanı çevresine yayılmış durumda. Yürüyerek 10 dakikalık bir sürede. Ancak, yine de yürümek istemeseniz, “Shuttle” denen otobüslere binerek, park alanına ulaşabilirsiniz. Yalnız en geç otobüs: 23.30 da.

Çevredeki otelleri düşünürseniz

Cheyenne (2.yıldızlı), Sequela Lodge (3.yıldızlı) ve New Port Hotel (3.yıldızlı). Her bir otelin bir konsepti var. Ama, otellerde herhangi bir lüks beklemeyin. Özellikle, iki yıldızlı otellerde, mini bar filan yok. Hatta su bile yok. Ona göre, otelin veya başka bir marketten, ihtiyaçlarınızı alıp, odanızda saklayabiliyorsunuz.

Evet, Disneyland yakınlarındaki otellerde kalacaksanız

Paris’te havaalanına indiğinizde 90 Euro gibi bir ödeme yaparak, taksiyle buraya ulaşabilirsiniz. Ama, kırmızı Eurodisney otobüslerine de binebilirsiniz. Bu otobüsler ekonomiktir. Büyükler 16 ve küçükler 13 Euro. Sizi, otelinizin önüne kadar bırakıyorlar.

Paris Disneyland-Eurodisney Ulaşım

ŞEHİR MERKEZİNDEN ULAŞIM

Paris’in en hareketli caddesinden, sapsarı çiçek tarlaları arasından akıp giden yolda, harikalar diyarına yolculuk yapılıyor. Bu yolculuk, yaklaşık 40-45 dakika sürüyor. Şehir merkezine uzaklık: 32 km.

GENEL HUSUSLAR

Burası: her ne kadar “Disneyland” olarak biliniyorsa da, bir diğer ismi “Euro-Disney”. Paris şehrinin doğu banliyösünde. Şehir merkezine uzaklık: 32 km. Marne-la-Vallee bölgesinde kurulmuştur.

Park: 12 Nisan 1992 tarihinde açılmış. Park 5 bölgeden oluşmakta olup, bu bölgelerde, toplam 47 etkinlik noktası var.

Paris Disneyland-Eurodisney Giriş

GİRİŞ

Disneyland parkı: hafta arası 10.00’da ve hafta sonunda ise 09.00’da açılıyor. Hafta arasında 18.00’de, hafta sonunda ise 22.00’de kapanıyor.

Size parkın girişinde bir harita veriliyor. Bu haritada: hangi tarihler arasında, hangi bölümlerin kapalı olduğu ya da hangi oyunların ekstra para gerektirdiği yazılı. Bu bilgileri, parkın girişinde inceleyerek, kendinize bir gezi rotası hazırlamanız gerekiyor.

Giriş ücreti derseniz: yaz döneminde yetişkinler 53 Euro ve çocuklar ise 45 Euro. Yalnız burada önemli bir husustan söz etmek istiyorum. Eğer giriş biletini, Disneyland kapısından alırsanız 82 Euro, ancak internetten “Disneyland” internet sitesinden satın alırsanız 45 Eurodur.

Paris Disneyland-Eurodisney Gezi için öneriler

GEZİ İÇİN ÖNERİLER

Temel olarak oyun alanları: bir vasıtaya binilip gezmek üzerine kurulu. Bunun dışında: yürüyerek gezebileceğiniz pek fazla bir şey yok.

Unutmamanız gereken tek şey: kuyruklardır. Park içinde her zaman kuyruk beklemek zorundasınız. Çünkü: girişte ödediğiniz ücret sonucu, tüm objelere binme ve yararlanma hakkına sahip oluyorsunuz. Yani: ayrıca para ödemek yok. Bunun sonucunda: parka giren tüm ziyaretçiler, etkinliklerin başında, uzun kuyruklar oluşturuyorlar. Bazıları: aynı etkinliğe birçok kez katılıyor. Yani: sonuçta, burada sürekli bir kuyruk-sıraya girme durumu var. Bunu en baştan kabullenmelisiniz.

Bir etkinliğe gireceğinizde: kapıda, o andan itibaren, aktiviteye ulaşmak için kaç dakika beklemeniz gerektiği yazılı. Bu bekleme süresi: hafta arası günlerde 5-10 dakika olabileceği gibi, hafta sonları ve tatil günlerinde, çoğu kez 60-100 dakikaya kadar çıkabiliyor. Dolayısıyla, parka gitmenin en mantıklı yolu, hafta arası günlerde gitmek. Çünkü, hafta sonlarında, Fransa ve yakın ülkelerden, yoğun şekilde ziyaretçiler geliyor. Özellikle, ailecek gittiğinizde, uzun kuyruklar tam bir ızdırap haline geliyor.

FAST PASS

Bu bir sistem ve bazı oyunlar için geçerli olan ve kuyruk beklemeyi önleyen bir sistem. Bu sistemin hangi oyunlarda geçerli olduğu, girişte size verilen haritada yazılı. Bu oyun alanlarına gittiğinizde, giriş kartınızı, orada bulunan makinalardan geçiriyorsunuz ve size randevu kağıdı veriyor. O kağıttaki saat dilimi arasında gittiğinizde, ayrı bir kapıdan, sıra beklemeden içeri girebiliyorsunuz.

Hafta arasında yarım saat sonraya randevu verilirken, hafta sonlarında üç saat kadar sonralara randevu veriliyor.

Bu arada: saat: 16.00 da bazı yollar, iplerle kesiliyor. Çünkü, burada Disney kahramanlarının geçit törenleri yapılıyor. Bu sırada, bir yerlere oturup, on dakika kadar, bu kahramanların geçit törenlerini izleyin. Çocuklar, bu geçit törenine bayılıyorlar. Bu geçit törenlerinde, Disney karakterleriyle fotoğraf çektirmek mümkün, ayrıca imza da veriyorlar. Yalnız, bu fotoğraf çektirmek ve imza almak içinde kuyruklara girmek şart.

LUNAPARK AKTİVİTELERİ

Bildiğimiz lunapark aktiviteleri ve benzerleri olan atlı karınca, dönen fincanlar ya da bizim ülkemizden aşina olduğumuz balerin türü aktiviteler de, park içinde bulunuyor.

OTURARAK İZLENEN AKTİVİTELER

Park içinde, oturarak izlenebilen şovlar bulunuyor. Birinci alanda oturarak izlenebilen şovların bir kısmı: Honey, I Shrunk the Audience. “Eyvah çocuklar küçüklü” filminin şov hali.

Discoveryland’daki video polis de, “Aslan Kral” filminin müzikali sahneleniyor. The Caparral Theatre bölümünde: Tarzan gösterisi sunuluyor. Bunların hepsini, saat, tarih ve yerlerini: parkın girişinde size verilecek park haritasında görebiliyorsunuz.

BOY ZORUNLULUĞU

Parkın bazı bölümlerinde, içeriye girebilmek için boy sınırlaması var. Yani: gerek kendiniz ve gerekse çocuklarınızın, bu sınırlama içinde bulunması gerekiyor. Tabii daha çok çocuklar, bu sınırlanan ölçüler içinde ve yalnızca onlar, bu mekanlara girebiliyorlar. Bunlar: Big Thunder Mountain: 102 cm., Space Mountain: 132 cm. Autopia: 132 cm. Pirates Beach: 140 cm. İndiana Jones: 140 cm.

PARK ALANINDA YEMEK YERLERİ

Park alanında yemek yiyebileceğiniz yerler var. Zaten yemekler: pizza, hot dog, hamburger, fish and chips, sandviç ağırlıklı. Tabii bunları alabilmek için, yine kuyruğa girmeniz şart.

Gündüz çocuk menüleri, 6 Euro civarında. Büyük menüleri ise 10-12 Euro civarındadır.

Bunun yanında, güzel ve eğlenceli mekanlarda var. Patenli elemanların servis yaptığı: Annette, yağmur ormanları içinde kurulmuş: Rainforest Cafe, kahramanların masaları gezdiği: Mickey Cafe ve Planet Hollywood gibi.

Ayrıca: diskotek ve sinema salonu, bar ve oyun salonları da var.

ALIŞVERİŞ

Oyun parklarında, alışveriş mağazaları var. Bu alışveriş mekanlarındaki fiyatların hepsi, hemen hemen aynı. Yani, daha ucuza bulabilir miyim diye  dolaşmak anlamsız.

Örneğin: Dragon bölümünde, ejderha ve şövalye bibloları bulabilirsiniz. Bunların yanında kostümler var. Bunların fiyatları ise 45 Euro civarındadır. Oyuncaklar ise; 10-12 Euro civarındadır.

Paris Disneyland-Eurodisney Gezi Rotası

GEZİ ROTASI

Park, çok büyük. Kaybolmamak için, elinizde bir haritayla gezmelisiniz. Haritada: hangi saatte, hangi animasyonların, oyunların ve etkinliklerin olduğu yazılı. Bir günde: elbette hepsine gitmeniz mümkün değil, bu yüzden, en çok nelerden hoşlanıyorsanız, mevcut etkinlikler arasından mutlaka seçim yapmalısınız.

Park: 5 bölümden oluşuyor. Aşağıda: bu bölümler ile ilgili ayrıntılı bilgi vereceğim. Daha önce söylediğim gibi: burayı bir günde gezmeniz mümkün değil. Siz: bölgeleri inceleyip, ilginizi çekecek olan etkinlikleri bir sıra dahilinde gezebilirsiniz.

Paris Disneyland-Eurodisney Parkın bölümleri

PARKIN BÖLÜMLERİ

DİSNEYLAND PARK PARİS

İlk tema parkı burasıdır. Tüm Disney özelliklerini burada bulabilirsiniz. Burada bulunan farklı bölümler arasında, trenle gezi imkanı var. Evet, en büyük alan burası. Burada: 5 küçük park var. İlk girişte: Disneyland Railroad denilen trene binerek, park alanını dıştan gezebiliyorsunuz.

Giriş: “Main Street” denilen yerden başlıyor. Sonra: Frontierland, Adventureland, Fantasyland ve Discoveryland.

Paris Disneyland-Eurodisney Main Street

MAİN STREET

Daha çok bir giriş alanı olarak değerlendirilir. Parkın girişindeki ilk bölgedir.

Burası, adeta geçen yüzyıldan kalma, çok renkli bir Amerikan kasabası. 1900’lü yılların tipik bir Amerikan kasabası şeklinde tasarlanmıştır.

Dantelli perdeleri, ahşap kapıları, çıngıraklı kapıları yan yana sıralanmış kafe, restoran ve hediyelik eşya satılan dükkanları bulunuyor.

Buradaki “City Hall” den, park ile ilgili detaylı bilgi, harita, broşür ve etkinlik takvimi alabiliyorsunuz. Ayrıca, Disneyland Resort kapsamında bulunan restoranlar için, buradan rezervasyon yaptırabiliyorsunuz.

Disneyland Railroad (Buharlı Tren), buradan hareket ediyor. Tren istasyonunun yakınında, yine çevreyi gezebileceğiniz “faytonlar” bulunuyor.

Bu bölgede

Ayrıca 20.yüzyıla ışık tutmuş icatların ve buluşların hikayelerini öğrenebileceğiniz: Discovery Arcade ve Amerika’nın sembolü olan Özgürlük Anıtının öyküsünü öğrenebileceğiniz “Liberty Arcade” bölümleri var.

Günün belli saatlerinde, Disney kahramanlarının geçit törenleri oluyor. Bir anda, yanınızdan Miki Fare geçiyor, çocuklar gülerek peşine takılmışlar. Karşı kaldırımda, Pinokyo, çocuklara imza dağıtıyor. Ayrıca, Tom ve Jerry, Kötü Kalpli Kraliçe, Çengel kollu korsan, Yedi cüceler.

Paris Disneyland-Eurodisney Frontier Land

FRONTİER LAND

Kovboy kasabası havasında bir alan. 1800’lü yılların Amerika’sına dönmek ve vahşi batıda gezinti yapmak burada olanaklı hale getirilmiş. Kovboyları, Kızılderelileri görmek, buharlı gemilerle dolaşmak ve “Big Thunder Dağ”ını keşfetmek, oldukça eğlenceli.

Paris Disneyland-Eurodisney

Bu bölümde: Fantom evi var. Macera burada da devam ediyor. Burada: Kızılderili köyleri, Teksas çiftlikleri, vahşi batı sokakları, Büyük Kanyon ile Amerika’nın eski günleri yansıtılıyor.

Paris Disneyland-Eurodisney

Mark Twain in gemisine binip, Missisipi Nehrinde keyifli bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Ardından, madenci trenine binip, Gök gürültüsü Dağına çıkıyorsunuz ve altın toplayıcıların peşine düşüyorsunuz.

Hayaletli Şato ise, tam bir görsel şölen. Vampirlerin suratı, aynada yansımıyor. Periler ışıltılı salonda dans ediyorlar. Kesik başlar, şarkı söylüyorlar. İskeletler arkanızda saklanıyorlar.  Hayalet kontes bir anda yok oluyor.

Big Thunnder Mountain

Dağ patikalarında hızla ilerleyen, eskiden maden taşımak için kullanılan trenlerin bir benzeri olarak tasarlanan roller coastlerlara binebilirsiniz.

Dağın hikayesi ise şöyle: 1800’lü yıllarda kasabaya gelen altın arayıcıları, bu dağda altın bulur ve bu altınları taşımak için, dağı dolaşan bir tren yolu kurarlar. Fakat bilmedikleri bir şey vardır.

Bu dağ yabancılar için lanetlidir. Altınları taşıyamamaları için, dağ yabancılar için pek çok zorluklar çıkaracaktır. Roller coaster a bindiğinizde, siz de bu zorluklarla tanışacak ve heyecanlı bir yolculuğa çıkacaksınız.

Paris Disneyland-Eurodisney Adventure Land

ADVENTURE LAND

Macera şehri. Burada: İndiana Jones, Karayip korsanları gibi, daha maceralı bölümler inşa edilmiş. Balta girmemiş ormanlar, Karayip korsanlarının mağaraları, İndiana Jones un rotası, Kızılderili köyleri.

Paris Disneyland-Eurodisney

Evet, özellikle macera tutkunlarının çok seveceği, heyecan ve macera dolu bir bölgedir. Burada, korsanlarla tanışacak, Indiana Jones ile tehlikeden tehlikeye atlayacak ve Robinson ailesinin ormandaki hayatına şahit olacaksınız.

Burada görebileceklerinizin bazıları:

Pirates of the Caribbean

Karayip korsanları ile bir yolculuğa çıkacak, azgın dalgalarla boğuşacak, gizli, karanlık mağaralara giren korsanları tanıyacaksınız. Karayip korsanlarının mağarasını gezerken, kendinizi “Johnny Deep”in o meşhur filminde hissedeceksiniz.

Her şey öyle canlı ki, çengel kollu, tek gözlü korsanlar, yangınlar, iskeletler, mücevherler, sarhoş denizciler, fırtınalar, dalgalar. Canavar ağızlı mağaradan dışarı çıktığınızda, macera adasının fırtına sesiyle ürkeceksiniz.

Sarp kayalıklara tırmanacaksınız. Tünellerde, karanlık dehlizlerde kaybolacak, şelalelerden inip, ip köprülerden geçeceksiniz. Batık gemiler arasında dinleneceksiniz.

Paris Disneyland-Eurodisney
Indiana Jones and the Temple of Peril

İndiana Jones ile tuzaklarla dolu bir tapınak, maceraya katılmak isteyen ziyaretçiler için ideal. Tapınağa girdiğinizde, kendinizi Antik kalıntılar arasında hızla ilerleyen bir vagonda, tehlikelerle dolu bir maceranın tam ortasında bulmaya hazır olun.

Bu maceraya katılanların çığlıkları ve kahkahaları ortalığı ayağa kaldırıyor. Heyecanınız doruklara çıkacak.

Robinson Evi

Gökyüzüne en yakın dallara kurulmuş. Yatağı, terlikleri, eski kitapları, günlüğünü yazdığı tüy kalemi, gemi atıklarından çalışma masası, kendi yaptığı dolapları, çanakları vs. Yıllar önce okuduğunuz kitap, tüm ayrıntılarıyla hayat bulmuş. İnsan neredeyse, Cuma olup, Robinson ile kalmaya karar veriyor.

Paris Disneyland-Eurodisney Fansasy Land
FANTASY LAND

Çocukların çok seveceği bölümdür. Yani: Disneyland parkının en mutlu bölgesidir. Çünkü: burada, Disney’in klasikleşmiş ve çizgi filmlere konu olmuş kahramanları, hayat buluyor ve ziyaretçilerle buluşuyor.

Paris Disneyland-Eurodisney

Klasik kahramanlar burada bulunuyor. Bunlar: Pinokyo, Pamuk Prenses, Peter Pan, Uyuyan güzel vs. Bundan dolayı, özellikle küçük yaştaki ziyaretçiler, burayı çok tercih ediyorlar. Buranın hemen girişinde, görkemli bir şato var.

Sivri kuleleri, kıvrımlı merdivenleri, süslü balkonları bulunan, uyuyan güzelin şatosu. Şatonun pencere vitraylarında, kitap sayfaları sahnelenmiş. Yüzlerce yıldır uyuyan güzel, hala onu öperek uyandıracak prensini bekliyor.

Burada: atlıkarıncaya binebilirsiniz. Işıl ışıl dönüyor. Uçan filler, çocukları gökyüzüne uçuruyor. Dönen fincanlardan, kahkahalar yükseliyor.

Çocuklarla, minik bir trene binip, Pamuk Prenses ile, Yedi cücelerin evini gezebiliyorsunuz.

Küçücük yataklar, tabaklar, bahçesinde çamaşırlar, konuşan ayna, sepetinde elma dolu kötü kalpli cadı, bilgin, sinirli, neşeli cüceler. Hepsi bir arada görülüyor.

Pinokyo’nun evi, derken Peter Pan ın evine giriyorsunuz. Sırası ile bütün masallar canlandırılıyor.

Şato Tiyatrosu: Buradaki gösterinin renkli kostümleri ve harika şovları, inanın unutamayacağınız anılarınızı oluşturacak.

Fantasyland’dan çıkınca, nostaljik buharlı trene binin ve çiçek kokuları, kuş cıvıltıları,  müzik ve kahkaha sesleri içinde, bu eğlence krallığının tüm alanını gezin.

Paris Disneyland-Eurodisney

Burada görebileceğiniz etkinliklerden birkaçı şunlar:

İt’s small world

Bütün ulusları temsilen yapılmış, hareketli oyuncak bebeklerin dans edip “It’s a small world” şarkısını söyledikleri bir müzikal.

Alice’s Curious Labyrinth

Alice Harikalar Diyarında masalından esinlenerek düzenlenmiş bir labirent. Masalda, kötü kraliçenin, kalesinin bahçesine Alice için yaptırdığı labirent esas alınarak tasarlanmış olan yapı, iki bölümden oluşuyor.

Labirentte amaç, kötü kraliçenin kalesine ulaşmak. İçeriye girdiğinizde kendinizi Alice in masalında bir kahraman gibi hissedecek ve labirent içinde dolaşırken, bu unutulmaz masalın gerçekleşmesine şahit olacaksınız.

Sleeping Beauty Castle

Uyuyan Güzel masalının göz alıcı kalesidir. Kale kapsamında Uyuyan Güzel galerisi ve hediyelik eşya satış yerlerini gezebiliyorsunuz. 27 metre uzunluğundaki sesli animatronik ejderha görülebilir. Ayrıca, kale içinde düzenlenen etkinliklerde Uyuyan Güzel ve Prensesi görebilirsiniz.

Blance Neige et les Sept Nains

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalının hayat bulduğu bir turdur. Pamuk Prenses in heyecan verici hikayesi ve masalının mutlu sonunu bir de kendi gözlerinizle görmek isterseniz, bu tura katılmalısınız.

Peter Pan’s Flight’doa

Peter Pan, Wendy ve Tinker Bell ile beraber Neverland’a gidecek, Londra şehri üzerinde uçacak ve Captain Cook u arayacaksınız.

Paris Disneyland-Eurodisney Discovery Land

DİSCOVERY LAND

Şimdiki durağımız Discoveryland. Gelecekte gerçekleşecek olan maceralara, şimdiden ev sahipliği yapıyor. Evet, burası adeta görkemli bir uzay üssü görünümünde. Uçan daireler, zaman makinaları, jetler, füzeler, yıldız savaşları, üç boyutlu filimler.

Geleceğe yönelik bir yer. Burada: uzay gemisiyle seyahat, yine uzayda roller coast, keşif, video oyunları, Kaptan Memo’nun denizaltısı gibi heyecanlı bölümler var.

Burada geçireceğiniz birkaç saat sonunda: hız, heyecan ve adrenalin bağımlısı olabilirsiniz.

Visionnarium

Burada zaman içinde bir yolculuk yapabilir, kafanızdaki zaman mekanı karışabilir ve yaşamın bir sır perdesi daha aralanabilir.

Leonardo da Vinci’nin tasarımı uçaklar, başınızın üstünde adeta hızla dönüyor olacak. Çocukların hepsi birer kaptan pilot olmuşlar.

Oradan inip, en spor arabaların direksiyonlarına geçiyorlar, bu kez de hepsi, birer Formula 1 yarışçısı oluyorlar.

Bu arada, kaptan Nemo’nun denizaltısıyla, okyanusun derinliklere inmek mümkün.

Paris Disneyland-Eurodisney Space Mountain

Buradaki bir kısım etkinlik şunlar:

Space Mountain

Gökyüzünü keşfetmek ve yıldız savaşlarına katılmak isterseniz, Space Mountain isimli rokete binmelisiniz. Mission 2, uzay temalı bir roller coaster. Uzaya fırlatılıyorsunuz, sonsuz uzay boşluğu içinde, roket hızıyla, çığlık çığlığa yol alıyorsunuz.

Samanyolunda, üstünüze doğru gelen kocaman göktaşları, sonsuz kara delikler, inanın bu yolculuk oldukça heyecan verici ve farklı bir deneyim olacak.

Eğer taklalar atan bu rokette, kalbiniz durmasa, inanın başka hiçbir heyecan sizi etkileyemez.

Paris Disneyland-Eurodisney Buzz Lightyear Laser Blast
Buzz Lightyear Laser Blast

Disney yapımı olan Toy Story 2 animasyonundan yola çıkılarak geliştirilmiştir. Buzz zor durumdadır ve sizin yardımınıza ihtiyacı vardır.

Göreviniz: uzay geminize binip, ışın tabancalarıyla Buzz ın düşmanlarıyla savaşmaktır. Hem küçüklerin hem de büyüklerin hoşuna gidecek olan bu aktiviteyi kaçırmayın.

Paris Disneyland-Eurodisney Walt Disney Stadios Park

WALT DİSNEY STUDİOS PARK

2002 yılında açılmıştır. Burası, daha küçük olan, ikinci bir park alanıdır. Burada da, boy sınırı olan yerler var. Roller Coaster bölümünde, 120 cm. lik boy sınırı bulunuyor.

Bunun dışında, burada: film ve animasyon dünyası canlandırılıyor. Burayı gezmek daha kısa sürüyor. Çok sık gösteri olduğu için, akşamdan tercihlerinize göre, saatleri ayarlamanız gerekiyor.

Paris Disneyland-Eurodisney

Burası 4 bölümden oluşuyor

  1. Backlot
  2. Production Courtyard
  3. Front Lot
  4. Animation Courtyard.
Paris Disneyland-Eurodisney

Burada, mutlaka katılmanızı önereceğim ön önemli gösteri: Moteurs Action. Bu gösteri, dublör gösterisi. Studio Tram Tour bölümünde kullanılan filmlerde: sel, deprem, yangın gibi olayların filmlerde nasıl yapıldığı gösteriliyor.

Paris Disneyland-Eurodisney Disney Köyü

DİSNEY KÖYÜ

Burada genelde: restoranlar, mağazalar var. Burada: Buffalo Bill’in Vahşi Batı Dinner Show, bir IMAX Tiyatrosu, bowling salonu ve disko gibi özel mekanlar bulunuyor.

GOLF DİSNEYLAND

Burada çocuklar için golf sahaları var. 9 delikli ve 18 delikli golf alanları.

Paris Disneyland-Eurodisney Göl Disney

GÖL DİSNEY

İnsan yapımı suni bir göl var. Ayrıca, merkezde, 3 park resort otel bulunuyor.

Paris Genel

Paris Genel

 

 

 

 

 

Paris Genel; Neredeyse tüm sokakları, Seine nehri çevresi de dahil olmak üzere,  idrar kokan şehir.

Ve şehre ilk gelindiğinde “Tour Eiffel” den çok, insanların dikkatini bu çeker.

İdrar kokusu, o kadar yoğundur ki, bazen mideniz bulanabilir.

Şarapçısı, sokakta yatanı boldur.

İnsanlar, köpeklerini kaldırımın ortasına kaka yaptırmaktan geri kalmaz, hem idrar kokusu, hem köpek dışkısı, bunlara basmadan yürümek için, insanın dikkat kapasitesini en üst düzeylere ulaştırır.

Fransa’nın en önemli yapısı, düşünün UNESCO Dünya Miras Listesinde kayıtlı Versay Sarayı.

Her türlü lüksün ve ihtişamın düşünülüp uygulandığı, yaratıldığı bu sarayda: tuvalet ve banyo yok. Saraya girdiğinizde, öğle yoğun bir koku var ki, inanamayacaksınız. Yıllarca önce, her tarafa etmişler, kokusu hala geçmemiş. Bu kokuyu engellemek için de, parfüm yaratmışlar.

Yine de, güzeldir. Çünkü: bu şehrin satışı o kadar muhteşem yapılmış ve yapılmaktadır ki, dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinin başında gelmektedir.

Paris Genel vize bilgileri

VİZE BİLGİLERİ

Fransa’ya giderken, umuma mahsus pasaport sahiplerinden vize isteniyor. Diplomatik, hizmet ve hususi pasaport sahipleri ise 6 ay içinde, üç ayı aşmamak kaydıyla, Fransa’ya yapacakları seyahatlerinde, vizeden muaf tutuluyorlar.

Paris Genel Uçuş Süresi

UÇUŞ SÜRESİ

İstanbul-Paris arası uçak yolculuğu: 4 saat

HAVAALANLARI

Paris’te uluslar arası uçuşlara açık, 2 havaalanı var. .

Paris Genel Aeroport D’Orly

AEROPORT D’ORLY

Ülkenin en büyük havaalanlarından birisidir. Şehrin 16 km. güneyindedir.

Başlangıçta Villeneuve-Orly Airport olarak bilinen havaalanı, 1932 yılında açılmıştır.

Burası: 2.Dünya savaşında, Alman hava güçleri tarafından kullanılmıştır. Bu nedenle, Kraliyet ve Amerikan Hava güçleri tarafından, birçok kez bombalanmış ve oldukça zarar görmüştür.

Normandiya çıkartmasının ardından, Amerikan ordusu, 9.Hava Gücü tarafından tamir edilen Orly Havaalanı, Ağustos 1944’ten Ekim 1945’e kadar, Amerika’nın kontrolünde kalmıştır.

Orly

1 Ocak 1948 tarihinde yeniden ticari kullanıma açıldıysa da, Amerikan hava kuvvetleri, 1967 yılına kadar havaalanının bir kısmını nakliyat için kullanmaya devam etmiştir.

Burada, 2 terminal vardır. Havaalanı otobüsleri, otoyollar ve RER B Antony İstasyonuna bağlanan otomatik Orlyval Metro servisleriyle, havaalanından şehir merkezine ulaşılabilir. Orly, A6 Otobanına bağlantısı bulunan tek havaalanıdır.

Alan: düşük maliyetli havayolları tarafından, iç hat uçuşları, uluslar arası ve kıtalararası uçuşlar için kullanılır. İstanbul’u düşünürseniz, Sabiha Gökçen havaalanı gibi denebilir. Biraz önce söylediğim gibi, tarihi açıdan da önemli bir havaalanı.

THY da, bu havaalanını kullanmaktadır. THY uçakları, güney terminalinden kalkar. Alanın giriş ve çıkışı kolaydı ve rahattır. Ancak, şehir merkezine gitmek için, biraz uğraşmak gerekir.

Paris Genel Aeroport Charles De Gaulle

AEROPORT CHARLES DE GAULLE

Şehrin 27 km. kuzeydoğusundadır.

Roissy Havaalanı olarak da bilinir. Fransa’nın ana havaalanı olmasının yanında, dünyanın başlıca havacılık merkezlerinden biridir. Londra’dan sonra, yolcu sayısı bakımından, Avrupa’nın en işlek ikinci havaalanıdır. Alandan hareket eden uçak sayısı açısından ise, Avrupa birincisidir.

Adını 1890-1970 yılları arasında yaşayan, özgür Fransa Kuvvetlerinin lideri ve 5. Fransa Cumhuriyetinin kurucusu Charles de Gaulle den almıştır.

Buranın bağlı olduğu RER raylı sistemiyle, buradan şehir merkezine 1 saat içinde, 3-4 sefer düzenleniyor. Bağlandığı yüksek hızlı ray sistemi: TGV ile, havaalanından: Angers, Avignon, Bordeaux, Grenoble, Le Mans, Lille, Lyon, Marseille, Montpellier, Nantes, Nimes, Poitiers, Rennes, Toulouse, Tours ve Valence ye gidiliyor.

Bu havaalanına indiğinizde, her ne kadar büyük bir alan olmasına rağmen, büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Korkunç bir havaalanı. Özellikle: ülkeye girişte, kendi ve AB vatandaşları dışındakilere, büyük sıkıntı yaratıyorlar.

Evet, havaalanının 3 terminali var. 1 ve 3 numaralı terminaller birbirine yakın, 2 numaralı terminal ise ayrı bir binadadır. Ücretsiz servis treni: terminalleri birbirine bağlıyor.

Bu havaalanında: yiyecek çok pahalı. Biletinizde, uçağınızın hangi terminalden kalkacağı yazılıdır. Air France uçakları, genellikle, 2 numaralı terminali kullanırlar. Havaalanından şehir merkezine, banliyö trenleri ile ulaşabilirsiniz.

Paris Genel Tarihi

TARİHİ

İSİM EFSANESİ

Priamos ve Hekame’nin en küçük oğulları Aleksandros, doğduğunda Troya kahinleri, bebeğin yıllar sonra, Truva’nın yok olmasına neden olacağına hükmederler ve bebeğin öldürülmesini isterler. Bir çanta içinde, kutsal İda dağına bırakılan bebek, bir süre ayılar tarafından emzirildikten sonra, bir çoban tarafından bulunur ve büyütülür.

Bu nedenle, bebeğe, çanta anlamına gelen “Paris” ismi koyulur. Bazı tarihçilere göre, Fransa’nın başkenti Paris in adı da buradan gelmektedir. Paris denildiğinde akla gelen ilk üç şeyden birinin: kadın çantası olması, kanımca bu savı güçlendirmektedir.

Paris şehrinin ismi hakkında inanılanlar, söylentiler bununla bitmez. Bir diğer söylentiye göre, Paris şehrinin ismi şöyle oluşmuştur: Paris, adını “Galya” halklarından “Parisilerden alır. Parisilerin adı ise “Mısır” tanrıçası “İsisten gelmektedir. Çünkü: Paris bölgesinde, “İsise adanmış, birçok tapınak bulunmaktaymış.

Bir efsaneye göre: Paris adını, dalgalar altında kalıp, denize batan efsanevi “Ys” şehriyle birlikte anılıyor. Sonuç olarak: Paris şehrinin isminin anlamı konusunda net olan şu: şekli gemiye benzeyen, su üzerine kurulmuş, geçimini suya borçlu olan ve ismini de belki sudan almış olan bir şehir.

DİĞER BİR EFSANE

Napolyon, Paris şehrini yeniden inşa ederken, eski bir topçu subayı olması nedeniyle, şehri, yuvarlak bir meydana açılan, uzun caddeler ve bu caddelerde, 6’şar katlı binalar şeklinde planlamıştı.

Böylece, herhangi bir isyan durumunda, meydanlara yerleştireceği toplarla, isyancıları çabuk ve kesin bir şekilde yok etmeyi düşünmüştü. Dünyanın en güzel şehirlerinden biri kabul edilen Paris’in imar düzenindeki esas temel budur.

TARİH

Şehrin kurucusunun, 5.yüzyılda Atilla’yı şehri yıkmaması için ikna ettiğine inanılan: Azize Genevieve olduğuna inanılıyor.

Seine nehri kıyılarında yapılan çalışmalar sırasında: Oyma taş dönemine ait el aletleri bulunmuştur. Bunlar gösteriyor ki, Paris kent alanı, yaklaşık 40.000 yıldır, insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmaktadır.

1991 yılında, şehrin 12.bölgesinde yapılan çalışmalarda: çok önemli arkeolojik değere sahip birçok tahtadan oyma kayık, topraktan çanak-çömlek, ok ve yaylar, kemik ve taş aletler bulunmuştur. Bunlar: MÖ.4000 ile 3800 yılları arasındaki avcılık döneminde, yine burada, insanların yaşadığını göstermektedir.

Yani sonuç olarak: tarihi çok eski yıllara uzanan bir şehri gezeceksiniz.

Antik çağları takip eden dönemde: yörede Galya-Roma çatışmaları görülmektedir. MÖ.52 yılında, Sezar’ın komutanı Labienus, Paris şehrini ele geçirir ve şehre “Lutetia” ismini verir.

Takip eden dönemde: fazla uzatmadan anlatmak gerekirse; Frankların kralı I.Clovis: 508 yılında, Romalılara karşı zafer kazanır ve Paris’e yerleşerek, burayı başkent yapar.

6.yüzyılda, nehrin sağ kıyısında “Saint-Gervais kilisesi” kurulur. 9.yüzyılda, kiliselerin çevresinde koruma duvarları yapılır. Nehrin sol kıyısı: 885 yılında, Vikingler tarafından tamamen yok edilir. 987 yılında, tahta: Capet hanedanı geçer.

Osmanlı Devleti, III. Selim döneminde, ilk daimi büyükelçiliğini, bu şehirde açmıştır.

Paris Genel

GENEL

Parisliler şehre : “Parisien” diye hitap ederler. Şehrin isminin Latince anlamı ise: “Sallanır ama batmaz”. Şehrin armasındaki “Scilicet” ise, “ gemiyi” anlatmak için kullanılıyor. Bu gemi: Ortaçağda şehri yöneten güçlü “Gemiciler” ya da Su tüccarlarının kurduğu birliği sembolize ediyor. Reblais’e göre: şehrin ismi: Parris: şakacıktan gülme anlamına gelir.

Hani, birçok şehir kendisine dünyanın başka diyarlarından kardeş şehir seçer ya, Paris’te bu durum yine tam bir artistlik olarak değerlendirilmiş ve kendilerine kardeş şehir olarak, yalnızca İtalya-Roma şehrini seçmişlerdir. Diğer şehirleri kardeş şehir olarak kabul etmezler.

Aşk şehridir.

Özellikle, Christmas öncesi çok kalabalıklaşıyor. Ancak, hani aşk şehri dedim ya, bunun yanında, şehrin istatistiklerde öne çıkan bir özelliği daha var. Çiftlerin; tatile gidip, ayrılıp döndükleri şehirler sıralamasında, birinci sırada geliyormuş. İkinci sırada, Amsterdam geliyormuş.

Romantik şehir kilisesi yüzünden, ilişkileri zaten dibe doğru gitmekte olan çiftler, son bir kurtarma operasyonu olarak görüyorlar herhalde Paris ziyaretini. Bekledikleri mucize gerçekleşmeyince de ayrılıyorlar.

Çünkü: Paris halkının sevimsizliği, suratsızlığı, şehrin hiç de öyle abartıldığı kadar hoş ve romantik olmaması, hatta Fransızca bilmiyorsanız veya az biliyorsanız,   düpedüz insanı düşmanca karşılayan bir şehir olması, başlıca faktörlerdir.

2007 yılı verilerine göre, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise altıncı büyük, ekonomi üreten şehridir. Özellikle: La Defense bölgesinde, çok sayıda iş merkezi bulunmakta olup, bu özellik nedeniyle, Avrupa’da en üste çıkmaktadır. Bunun dışında: şehirde birçok uluslar arası kuruluş bulunmaktadır.

Bunlar: UNESCO, OECD (Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı), ICC (Uluslar arası Ticaret Odası).

Moda ve lüksün dünya başkentidir ve “Işık Şehri” olarak anılmaktadır. Dünyanın en pahalı şehri, evet gezmeyi düşündüğünüz bu şehir, maalesef dünyanın en pahalı şehri olarak bir üne sahip.

Şehirdeki konutlar: genellikle, her katında iki yada daha fazla daire bulunan, 6 katlı apartmanlardan oluşuyor.

Paris şehir merkezinde, 2.2 milyon insan yaşamaktadır. Ancak, Metropolde yaşayanlarla birlikte, bu nüfus, toplam 12 milyonu bulmaktadır.

Şehir: UNESCO Dünya Miras Listesinde bulunmaktadır.

Dünyada, yıllık olarak 45 milyon turist, şehri ziyaret etmektedir.

Şehrin yerleşimi: şehir merkezi, 20 tane ilçe olarak bölgelere ayrılmıştır. Şehir merkezine oranla, saat yönünde ilerlediğinizde, bu 20 ilçe, yaklaşık 20 km. lik bir bölgede konumlanıyor. Bunlara: bölge numaraları veriliyor.

Gezi planınızı: bu bölgelere göre yapmanızı önereceğim. Sizlere, her bölgede gezilecek yerleri ayrı ayrı anlatacağım, sizler ilginizi çeken yerleri işaretleyecek ve ona göre gezi planınızı kendiniz yapacaksınız.

Genel olarak şehir:  nispeten düz bir alana kurulmuş olup en yüksek yeri, deniz seviyesinden 35 metre yüksekliktedir.

Paris, Manş Denizine dökülen Sen Irmağının ağzından 375 km. içeridedir. Buna rağmen: Sen ırmağı: kanallar ve akarsular yolu ile, Manş Denizi ve Akdeniz’e, Almanya’ya, Belçika’ya ve Fransa’nın öbür bölümlerine de bağlı olduğu için, bir liman kenti sayılır.

Şehrin güneyindeki sanayi bölgesinde: tabakhaneler, çimento, bira ve tütün fabrikaları bulunmaktadır. Uçaklar, lokomotifler, elektrikli araçlar, kimyasal maddeler ve ilaçlar, Paris’in sanayi ürünleri arasındadır.

Paris aynı zamanda, Fransa’nın film yapım merkezidir.

Yağmur yağmamasına rağmen, sokakların ıslak ve sigara izmariti dolu olduğunu göreceksiniz. Çünkü: sokakları süpürmek yerine yıkıyorlar. Kaldırımların kenarında, oluk oluk akan suyun götürdüğü pislikler, logarlarda toplanıyor ve çok da çirkin bir görüntü oluşturuyor.

Evet, köpek pislikleri. Şehirliler, günün belli saatlerinde köpeklerini caddelerde, bulvarlarda gezdiriyorlar, köpeklerinin pisliklerini ise, ya ellerine taktıkları naylon torbalar içine alıyorlar ve çöpe atıyorlar, ya da olduğu gibi caddenin ortasında bırakıyorlar, belli saatte, görevliler gelip, bu tamamen köpek pisliğiyle dolu caddeleri yıkayarak temizliyorlar. Hayvan hakları, hayvan sevgisi tamam da, bu pislik nedir, ben şahsen anlayamadım.

Evet, en başta yazdığım gibi, şehrin ara sokakları ve özellikle metro bölümünde, yoğun bir sidik kokusu var. Bu kadar güzel şehirde ki, bu kokunun anlamsızlığını hemen hissedeceksiniz. Ancak, şehirde çok miktarda evsiz var. Ayrıca, alkolikler, sarhoşlar. Bunlar: tuvalet aramak derdine düşmüyorlar. Kimi evsizlerin, sokak ortasında, don-paça sıyırıp, hacetlerini giderdiklerini görürseniz sakın şaşırmayın.

Peki ya hani medeniyet. Bunu bir Fransız’a söylesem, büyük olasılıkla, bu pisliği yaratanların göçmenler olduğunu söyleyerek, kendini avutacaktır. Ama, sonuçta, göçmen de olsa, o insanlar, sizin ülkenizde yaşıyorlar. Bunların: normal bir insan gibi yaşam şartlarını ayarlamak, sizin göreviniz olması gerekir diye düşünüyorum şeklinde cevap verirdim.

Ben şahsen, sokakta park etmiş bir arabanın kapısına, çişini yapan birini gördüm, o arabanın sahibini düşünün artık. Ama yine de, şehrin pisliği bununla bitmez. Yine birkaç örnek vermem gerekirse: tren istasyonlarında burnunu silip, mendili raylara atanları, benzer hareketleri tren içinde yapanları, arabasının bagajındaki çöpleri sokağa dökenleri, kendi kapısının önünü temizleyip, komşusunun kapısı önüne doğru pislik silkeleyenleri görebilirsiniz.

Evet, biz anlatmaya devam edelim.

Paris şehrinde, benim başıma gelmemiş olmasına rağmen, birçok turistin sıkıntıya düştüğü bir durum söz konusu. Şöyle ki, sokaklarda yürürken, “bu yüzük size mi ait” diyerek, sözüm ona yerden buldukları bir yüzüğü size gösteren birileriyle karşılaşabilirsiniz.

Bu yüzük size mi ait denildiğinde, evet deyip atlar ve alırsanız, aynı şahıs ki büyük olasılıkla bayandır, biraz sonra, yanınıza gelip, kendisine bir şeyler ısmarlamanızı isteyecektir.

Bu teklifi paranız olmadığını ileri sürerek kabul etmeseniz, size yüzük verdiğini, o yüzüğü bozdurduğunuzda paranızın olacağını söyleyerek, sizi bir şeyler ısmarlamaya (tabi bu ısmarlama, size yüklü bir hesap olarak dönecektir) ikna etmeye çalışacaktır. Yani, modern yankesicilik, hırsızlık, dolandırıcılık. Ne derseniz deyin.

Şehri anlatmaya devam edelim. Şehir, bir sürü güzel ve eski binaya sahip. Sokakta, yarı çıplak, kulağında kulaklıktan müzik dinleyip dans ederek dolaşan, cadde ve sokaklarda karşıdan karşıya geçen insanlar göreceksiniz.

Bunun dışında, Paris şehrinin delileri, kendi kendine konuşanları, kopukları meşhurdur. Belki de, şehrin altında vızır vızır dolaşan metro trenlerinin yarattığı elektro manyetik alan yüzünden, insanlar bir garip olmuşlar.

Şehirliler yanında, polisler göreceksiniz. Ama bu polisler, ellerindeki makineli tüfekler ile, her an çevreyi tarayacakmış gibi dolaşan tipler.

Şehir: pahalı. Konaklama, yeme-içme çok pahalı. Hatta, dünyanın en pahalı şehirlerinin başında geldiği söylenen Londra şehrinden bile pahalı olduğunu söyleyebilirim.

Şehirde: sürekli olarak grev-eylemler oluyor.

Eğer, Paris şehrinde, bir arkadaşınız ile buluşmak üzere sözleştiniz ve siz o buluşmaya geç gittiyseniz, “Eylem vardı, o yüzden geciktim” yalanını rahatlıkla kullanabilirsiniz. Çünkü, hakikaten, bu şehirde, her gün eylem olasılığı çok yüksek. Tabii bu eylemler sonucunda, yollar kapanıyor, trafik sıkışıyor. Metro çalışmayabiliyor. Taksi bulmak ise, mümkün değil.

Şehir, tamamen SİT alanı olduğundan, şehir merkezinde, bina yıkıp-yapamazsınız. Dış görünüşü değiştiremezsiniz. Klima taktırsanız bile, özel izin almanız gerekir. İşte, bu değişmeyen yapılarda: uzun yıllardır oturan, yaşayan ailelere, nesillere rastlamak mümkün.

Güvercinleri insanlardan korkmaz. Üstüne üstlük, sağlıklı bir bebek boku boyutlarında pisletirler. Bu kallavi pislikleri görünce “benim üstüme böyle bir kuş yapsa, herhalde önümüzdeki on senenin bütün piyangolarını tuttururum” dedirttikleri şehir.

Son olarak, biraz da istatistik bilgiler vermek istiyorum.

Dünyanın en büyük seyahat ve veri sitesi olarak tanınan “Trip Advisor”, 1400 kişinin katılımıyla yaptığı ankette elde edilen sonuçlar şöyle:

Avrupa’nın en pahalı kenti sıralamasında: Paris, Londra’dan sonra ikinci.

En iyi gece hayatı kategorisinde: birinci Londra, ikinci Paris.

Avrupa’nın en romantik kenti sıralamasında: Paris birinci. Bunu takip edenler ise: Roma ve Venedik.

Avrupa’nın en kirli kenti sıralamasında: birinci Londra, Paris ise ikinci sırada. Üçüncü sıradaki kenti merak ettiyseniz: Roma.

Avrupa’nın en soğuk halkı kategorisinde, birinci Paris halkı.

Paris Genel İnsanlar

İNSANLAR

Parisliler, ya okur ya da müzik dinlerler. Kitap olsun, gazete olsun, reklam veya broşür dinlemeden, metroda, sokakta yürürken, otururken sürekli okurlar.

Ancak, en büyük ve bilinen özellikleri: kaba ve kibirli olmalarıdır. Bu kabalığı önlemek isterseniz, onlara birkaç kelime Fransızca kullanmanız gerekir. Bir mağazaya girdiğinizde “Bonjour Madame” dediğinizde veya yanlışlıkla birine çarptığınızda “Pardon” dediğinizde, asık suratlı Parislinin gülümsediğini görebilirsiniz. Çünkü: nezaket, bu şehirde, oldukça önemli.

Toplu bulunulan yerlerde (caddelerde, kafelerde, metroda) yüksek sesle konuşulmasından hoşlanmazlar.

Turistleri sevdikleri söylenemez ama herhangi bir sıkıntılı durumunuzda, biraz önce de söylediğim gibi, kibarca sorduğunuzda, size yardımcı olmaya çalışırlar.

Eğer Fransızca konuşma denemesinde bulunmadan, doğrudan İngilizce ile olaya girerseniz, garsonlar veya diğer çalışanlar, size tiksintiyle bakarlar ve muamele ederler. Bu insanların: Amerikan lisanına ve parasına karşı antipatileri var. Amerikan dolarını asla sevmezler, hele hele İngilizceden nefret ederler. Kendi içlerinde, bir sanırım bu şekilde milliyetçilik duygusu geliştirmişler.

Neyse, devam edelim.

Şehirde, birçok milletten insan yaşıyor. Bunların yarısı zenci ve diğer yarısı ise, sarışın ve mavi gözlüdür.

Parisli kadınlar özeldir. Kendilerine özgü özellikleri vardır. Bacakları mutlaka düzgün ve bilekler tercihen incedir. Çok uzun adımlar atarlar ve topuksuz ve süssüz ayakkabı giyerler. Bir ipek eşarpları vardır mutlaka. Metroda, dünyanın en tutkulu işini yapıyormuşca sına, can sıkıcı kitaplar okurlar. Başlarını, boyunlarını: tutulmuş gibi hafifçe yana eğerek konuşurlar. Burunları, genellikle uzundur. Özellikle, baharda sık sık nezle olurlar. Güzel değillerdir.

Dayanılmaz çekicidirler. Saçlarını başka türlü toplar, başka türlü bacak bacak üstüne atarlar. Tüm bunların yanında: Paris’te, belli-başlı yerler haricinde, böyle şık bayan görmek pek mümkün olmaz. Bayanlar genelde paçoz dolaşıyorlar. Çünkü: sıradan bir ceket 500 Euro. Bir kuaförde saç yaptırma/taratmak ise, en az 80 Euro.

Giyim mağazalarında, öyle Türkiye’deki gibi, reyonlardan bir sürü kıyafet toplayıp prova odasına giremezsiniz. Girmeye kalkarsanız, büyük olasılıkla zenci olan güvenlikçe, size potansiyel hırsız muamelesi yapar.

Tüm bunların yanında: turistik caddelerden birkaç kilometre uzaklaşınca, rüya şehrin diğer ve asıl yüzünü görebilirsiniz. Yerde: kalemden, tırnak makasına kadar her şeyin satıldığı sokak pazarları var. Fakirlik, bu insanların yüzlerindeki sıkıntı olarak yansıyor. Ve ilginç olanı, bunların sayılarının tahmin edemeyeceğiniz kadar fazla olması.

Kosovalı, Romen, Ukraynalı kaçak göçmenler. Özellikle Kosovalılara dikkat, adamlar geleli daha birkaç yıl olmuş, ama hemen klan halini almışlar, düşünmeden insan yaralamaya, saldırmaya hazırlar.

PARA BİRİMİ

Euro kullanılıyor. Ülkemizde de yeteri kadar tanındığında, Euro hakkında ayrıntıya girmiyorum. Ancak, yine de birkaç nokta hakkında bilgi vermekte yarar var. Döviz bozdurma işlemleri, bankalarda ve “Bureau de Change” denilen yerlerde yapılıyor.

Kurlar, bankalara göre değişiklik gösterebiliyor. Alış ve satış kurlarını, paranızı bozdurmadan önce kontrol etmelisiniz. Cumartesi ve Pazar günlere, malum bankalar açık değil, döviz büfelerinden döviz bozdurabilirsiniz. Yine de, siz, bu şehre gelmeden önce ,yanınızda Euro bulundurmalısınız.

BAHŞİŞ

Fransız restoranlarında, % 15 servis ücreti faturaya ilave edilir. Ancak, servisten memnun iseniz, ilaveten garsona küçük bir bahşiş daha verebilirsiniz.

Taksilere, toplam ücretin en fazla % 10-15 kadarı, bahşiş olarak verilebilir.

Paris Genel Konaklama

KONAKLAMA

Otel odalarında banyo bulunmaz ancak hep lavabo bulunur. Daha önce de söz ettiğim gibi, şehir tamamen SİT alanı. Bu nedenle: şehirde lüks otel bulmak çok zor. Oteller, hep eski ve tarihi binalardan oluştuğu için, küçücük bir oda ve kısıtlı imkanlar.

Otelleri: yalnızca geceden geceye yatmak için kullanmak dışında, bir düşünce olmamalı. Bu kadar kalitesiz mekan ve servis özelliklerine rağmen, fiyatlar çok yüksek. Özellikle: bizim ülkemizdeki otel standartları ve servis kalitesiyle karşılaştırmaya sakın kalkmayan, tam bir hayal kırıklığı olur.

Ucuz olsun diye, kesinlikle “Gar edu Nord” da kalmayın. Çünkü, buraya ayak bastığınızda, kendinizi, Amerika’da boktan bir zenci mahallesine düşmüş gibi hissedeceksiniz. Tüm tatil boyunca, Paris’te olduğunuzu hissetmeyeceksiniz.

Tüm dükkanlar, zenci bayanlara hitap eden kıyafetler dolu ve kuaför salonları var. Ama, hepsi de ağzına kadar doludur. İnanılmak bir takma tırnak salgını var.

Kesinlikle: “champ-elyesse” ya da “La Defense” bölgesinde kalın.

VOLTAJ/ELEKTRİK BİLGİLERİ

Fransa’da, tüm AB ülkelerinde olduğu gibi, 230 voltluk elektrik akımı var. Prizler, Türkiye’dekinden biraz farklı olsa da, buradaki fişlere uyum sağlıyor. Dolayısı ile, Fransa’ya gitmeden önce, herhangi bir adaptör almanıza gerek yok.

PARİSTE GREV

Paris’te grev, şehir yaşamının pek sık rastlanan bir özelliği olarak öne çıkar. İnce bir nokta: nasılsa metro var, ucuz ama merkezden uzak otel tutayım diyorsanız, iki kere düşünmeniz gerekir. Çünkü, Fransızlar zırt pırt grev yaparlar. Metro da çalışmaz. Taksilere bir ton para ödemek zorunda kalırsınız, astarı yüzünden pahalıya gelir.

Grev zamanı: herkesin delirdiği bir şehirdir. Ortalama 40 dakikada bir gelen ve geldiğinde de camından bile insan çıkmasından dolayı, kimsenin binmesinin mümkün olmadığı metroya binebilmek için şansını deneyen çılgın insanlar birbirini tokatlar, polis gelir ayırır, insanlar madem binemiyoruz, bari zarar verelim diyerek, gelen metroyu yumruklar, kıçının yarısı dışarıda kaldığı için kapının kapanmasını ve dolayısı ile metronun gitmesini engelleyen adam metrodan aşağıya itilir, sokaklarda elinde harita, küfreden insanlar gezinir.

20 dakikalık yol: trafikten dolayı 2 saatte gidilir. Taksi bulmak imkansızdır. Bisikletliler, trafik kurallarına uymamayı tercih ederek, sürekli insanlara çarpar. Ama, bu kaos içinde dahi, bir kişi bile, greve isyan etmez, kaderlerine razı olarak hayatlarına devam ederler.

İKLİM

Şehirde, tipik okyanus iklimi görülür. Kışlar soğuk ve yazlar sıcak şeklinde, bu iklim etkilerini gösterir. En soğuk ay: Ocak.

Yazın: genellikle ılık ve hoş bir hava vardır. Ortalama sıcaklık: 25 derece civarındadır. Ağustos ayında, sabahları sıcaklığı 15 dereceye kadar düştüğü görülür. Bu gayet normaldir. Yani: mevsim yaz da olsa, bu şehirde, pek öyle tişört giyilerek dolaşılmaz.

Hava harika bile olsa, zaten mimari özellikler nedeniyle, şehrin birçok yerinde, güneşi doğrudan göremezsiniz. Duvar gibi uzanan binalar, gök yüzünü görmeyi engeller.

İlkbahar: Nisan ortasında: hava soğuk, gri ve puslu olabiliyor. Bazen, Mayıs ayı biter ve havanın hala yağmurlu ve karanlık olduğu görülür.

Kışın: güneş az görülür. Ortalama sıcaklık: 7 derece civarındadır. Kar yağışı, çok nadir görülür. Özellikle, son yıllarda, kış aylarının daha sert geçtiği ve hava sıcaklığının eksi 10 derecelere düştüğü görülmektedir. Böyle durumlarda, şehirde gezerken, 3 yün çorabı üst üste giymeniz gerekebilir. Yani, hava bu kadar soğuk olabiliyor.

Ve inanın, bu soğuk hava, bu şehirde hiç çekilmez. Sokakta geçirilen her on dakikanın ardından, bir yere kapanmak ve sıcak bir şeyler içmek ihtiyacını duyarsınız. Bunun sonucunda, elbette: şehri gezmek için ayırdığınız bütçe, açıklar vermeye başlar. Çünkü, Paris kafelerindeki fiyatlar, yüksektir.

Aralık ayı içinde: genellikle, karla karışık yağmurlu bir hava görülür.

DİL

İngilizce bilenle bilmeyenlerin eşit olduğu şehirdir. Kural, önce Fransızca. İngilizce bir şey sorduğunuzda, kesinlikle size cevap vermezler. Veya, sizi anlasalar bile, cevabı, Fransızca olarak verirler. Bakarlar ki, siz mağdur durumdasınız, o zaman İngilizce konuşmayı tercih ederler.

Çünkü: Fransızlar, anadillerine hayranlık duyarlar. Yabancıların Fransızca konuşmasından çok olumlu etkilenirler. Şehre gitmeden önce, bence, mutlaka birkaç kelime Fransızca öğrenmenizde yarar var. Örneğin: Bonjour, Madame, Excusez moi, Monsieur gibi.

ÇALIŞMA SAATLERİ

İş saatleri: Pazartesi-Cuma günleri arasındadır. Bu günlerde: 09.00-17.00 ve cumartesi günleri ise, 10.00-19.00 arasındadır. Mağazalar ve alışveriş merkezleri, genellikle Pazar günleri kapalıdır. Bunun dışında, pek çok küçük mağaza: akşam, saat; 19.00-20.00’ye kadar açık kalır.

VERGİLER

Fransa’da, diğer Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu üzere, çoğu servis ve ürüne, % 20.6 vergi uygulanır. Yemek ve servislerde alınan vergilerde, geri ödeme yok. Ancak, alışveriş yaparken, mağazalardan resmi “Detaxe” formu alın. Geri ödeme almak için: bu formu, Avrupa Birliği üyesi son ülkeyi ziyaretinizde, havaalanında gösterin. Bunu bavullarınızı teslim etmeden önce gösterin, çünkü, forma yazılı, aldığınız malı görmek isteyebilirler.

Paris Genel Gezi Planı

PARİS GEZİ PLANI

Paris şehri: Sen nehrinin iki yakasına kurulmuştur. Sarmal bir dönüşle, merkezden çevreye, birbirini izleyen 20 ilçeye ayrılmıştır. Irmağın kuzeyde kalan bölümüne: Sağ yaka, güneyinde kalan bölümüne ise, sol yaka ismi verilmiştir.

Paris şehrini gezmek için, size şöyle bir öneride bulunabilirim. Tabii elbette, en önemli olan, bu şehirdeki zamanınız. Öncelikle, şehir merkezinde: 20 tane bölge/semt bulunuyor. Ben: bu 20 bölgede bulunan ve gezebileceğiniz yerler hakkında, kısa kısa ve bazen de bayağı uzun bilgiler veriyorum.

Siz: özellikle, küçük numaralı yani merkeze yakın semtleri mutlaka gezecek şekilde, bu 20 bölge hakkındaki, benim yazılarımı okuyup, bu yazılarda geçen yerlerden, görmek istediklerinizi, kendi tercihlerinize göre seçerek, kendinize bir gezi planı oluşturmalısınız.

Bunun dışında, yani 20 bölgenin dışında, Paris şehrinde: özellikle ve elbette “Disneyland” ve şehir merkezine yakın banliyölerdeki özellik arz eden yerleri gezebilirsiniz. Başta da söylediğim gibi: siz, şehirdeki zamanınıza göre, 20 bölge ile ilgili yazıları inceleyip, ilgi düzeyinize göre, mutlaka görmek istediklerinizi işaretleyin ve buna göre bir gezi planı oluşturun.

Çünkü: tüm yerleri gezmek için, şehirde iyi bir süre geçirmeniz gerek. Bu gezi planınıza göre: gezmek istediğiniz yerleri, bir şehir haritası üzerinde işaretleyin ve yakın mesafedeki yerleri mutlaka yürüyerek, uzak mesafeleri ise: metro veya diğer ulaşım araçları ile gezebilirsiniz.

Şehri gezmek için: en az 3 gün ayırmanız şart.

Bu üç günlük süre içinde, müzeleri hariç tutuyorum. Çünkü, müzeleri de gezeceğim derseniz, bol zaman ayırmanız şart. Ben yine de: site de, özellikle gezmeniz gereken yerleri, yani hani derler ya, Top 10 listesini verdim. Bu listeleri inceleyip, kendinize güzel bir gezi rotası yapabilirsiniz.

Şehrin tepeden görüntüsü daha güzeldir. Çünkü: mimari, anıtlar ve şehir planlaması mükemmel görünüyor.

 

YÜRÜYÜŞ

Paris Genel; Şehri gezmenin en iyi yolu: yürümektir. Eğer kendinizi, sayısız kafe ve dükkanlara girmekten alıkoyarsanız, şehri, baştan başa yürüyerek üç saat içinde gezebilirsiniz.

Paris şehrinde yürümek gerçekten keyifli. Günlük: 10-12 km. yürüyerek, şehri gayet güzel gezebilirsiniz. Hava buz gibi de olsa, şiddetli yağmur da yağsa, yollarda asla göller oluşmuyor. Ancak, park ve bahçelerdeki yollar stabilize ve toprak. Yağmur yağdığında, bu nedenle, ayakkabılar çamur olabiliyor.

Kaldırımlar geniş ve şehir dümdüz. Özellikle, şehir idaresi şehir merkezinin tamamen yürüyerek gezilebilmesi için, bölgesel olarak, trafiğe kapatma uygulaması yapıyor. Büyük olasılıkla, birkaç yıl içinde, hemen merkezde bulunan, dört bölge, tamamen trafiğe kapatılacakmış.

Bunlar: şehri yürüyerek gezmek için büyük avantaj. Ancak yürürken yine de yollara yani bastığınız yerlere dikkat etmenizi öneririm. Çünkü: hayvan ve bazen insanlara ait; dışkılara rastlama olasılığınız çok büyük.

METRO

Paris Genel; Şehri gezmenin diğer bir yolu. Ancak: metro, genelde pis. Akşam: saat: 21.00’den sonra boşalıyor. Zaten, bu saatten sonra, metroda, güvenlik problemi de başlıyor. Şehri gezmek için, metro düşünüyorsanız, sınırsız-limitsiz bir metro kartı satın almalısınız.

Şimdiden iyi tatiller diliyorum.

Paris Ne yenir-Ne içilir

Paris Ne yenir-Ne içilir

KAHVALTI

Paris Ne yenir-Ne içilir; Fransız kahvaltısı: croissant, pain au chocolat, pain aux raisins gibi çeşitlerin genel adı olan “viennoiserie” yanına “cafe creme”den oluşuyor. İçine bazen de: baget etmek, tereyağı ve reçel ekleniyor. Yani: sabah kahvaltısında genellikle tuzlu tercihleri yok. Onlar için sabah güne tatlı ile başlamak tercih sebebi.

Evet, sabah kahvaltıları “Paul”de muhteşem. Çikolatalı kuru savanları veya içine istediğiniz herhangi bir şeyi koyabileceğiniz sandviçleri var.

Ayrıca, bunların dışında, güne başlarken, kaldığınız yerin yakınlarındaki fırınlardan “kuru savanlar alarak, bunları tadabilir ve güne başlayabilirsiniz.

Şehirde: o kadar çok etnik kökenli insan var ki, sonuçta bunların kendi yemek kültürünü yansıtan restoranlar da yoğunlukta. Yani: Fransız’dan, Vietnam’a kadar pek çok değişik yemek çeşidi bulabilirsiniz.

Şehirde, 2 Çin mahallesi var. Bunlar: Place d’Italie ve Belleville işçi sınıfı bölgelerindedir. Buralarda, etnik yemekler bulabilirsiniz.

Ancak, kayda değer Fransız restoranları yoktur. Birkaç Vietnam lokantasının yanı sıra, büyük ve ucuz Çin lokantaları bulunuyor.

Şehirde yemek yemenin en güzel yanlarından biri: restoranların çeşitliliğidir.

Bistrolar: küçük ve genellikle uygun fiyatlarda, az sayıda seçenek sunan restoranlardır. Belle Epoque döneminden kalan bistrolar: çinko barları, aynaları ve şık seramikleriyle güzeldir.

Çoğunlukla: geleneksel ve yöresel yiyecekler sunulur. En iyi restoranların aşçıları, kendi bistrolarını açarlar ve bunlar hem kaliteli hem de ucuz yerler olabilirler.

Brasserie’ler: genellikle, büyük, eğlenceli, kalabalık yemek salonlarıdır. Çoğuna: Alsace atmosferi hakimdir, Alsace şarabı ikram edilir ve lahana salataları ve sosisleriyle ünlüdürler. Mönüleri çok geniştir ve çoğu, gün boyunca hizmet verip, geç saatlere kadar açık kalırlar.

Hafta sonları, pek çok yerde, “brunch” sunulur. Bunların fiyatları ise, 15 Euro civarındadır.

Çoğu restoran, ödemelerinizde “Visa” kredi kartı kabul ediyor.

Paris Ne yenir-Ne içilir Ne yenir

NE YENİR

Paris sokaklarında, bol bol krep yiyebilirsiniz, hem de her türlüsünden. Özellikle: çikolatalısını öneririm. Uzun ekmeklerle yapılan sandviçler de çok lezzetli. Herhangi bir kafeye oturursanız, et ve patates kızartması öncesinde, mutlaka soğan çorbası içmelisiniz. Fransız mutfağı yemek kültürünü öğrenmek isterseniz: et yemekleri üzerinde yoğunlaşmalısınız.

Et yemeklerinde: klasikleşmiş dana eti, kuzu eti ve domuz eti yanında, geyik eti ve yaban domuzu eti de bulunuyor. Zaten: şehirdeki restoranlara gittiğinizde, ilk olarak et suyu sunuyorlar. Bu et suyunun, vücudu “restore ettiğini, güçlendirdiğini” düşünüyorlar. Bu yüzden zaten yemek yenen yerlere “restoran” ismi verilmiş ve giderek tüm yemek sunan yerlere, bu isim verilmiş.

Dolayısı ile, et yemekleri üzerine yoğunlaşan Fransız mutfağında, vejetaryenler zorluk çekerler. Yine de, restoranlarda salata bulmak mümkün. Zincir restoranlarda: salata, pizza ve sandviç bulunabiliyor.

İlla ki, memleketimin yemekleri diyenler için ise: Türk mahallesi girişindeki İstanbul Kebapçısını önerebilirim. Zaten bu mahallede, her yer “Türk”

Bu arada

Yemek fiyatları konusunda biraz bilgi sahibi olmak isterseniz: genellikle orta dereceli bir restoranda, yaklaşık 30 Euro ödeyerek karnınızı doyurabilirsiniz. Bunun yanında: Hippo steak: 15 Euro, Mc.Donalts Big Tasty: 7.5 Euro. Monoprıx Chicken sandviç: 3.5 Euro.

Eğer: ekonomi yapmak istiyorsanız, tüm öğünlerinizi: Fransız market zinciri olan “Monoprix” ten yapabilirsiniz.

Fransızların arasına karışmak ve onların yaptıklarına benzer bir tecrübe yaşamak isterseniz: baget ekmek, biraz Fransız peyniri ve bir şişe şarap alarak, Sen nehri kıyısında, piknik yapabilirsiniz. Özellikle: İle Saint-Louis bölgesinde piknik yaparsanız, inanın tadına doyamazsınız.

Bu arada: Fransa’da elbette, en güzel ve en taze balığı: Paris’te bulmanız mümkün. Çünkü: gerek Manş Denizi ve gerekse Atlas Okyanusundan, buraya her türlü balık geliyor. Hem de, bol ve taze.

Tüm bunların yanında: Fransız pastanelerini ihmal etmeyin. Bu pastanelerde, rengarenk bir dünya ile karşılaşırsınız. Her biri birer sanat eseri olan: kekler, pastalar, çikolatalı tartlar, tatlı ekmekler, drajeler, bisküviler ve profiteroller. Bunların hepsi: gerçekten muhteşem tatlar.

Paris Ne yenir-Ne içilir Fransız peynirleri

FRANSIZ PEYNİRLERİ

Fransız peynirleri, şehirde öne çıkıyor. Özellikle, ama yemeğin ardından, genellikle, “Blue Rokfor” peyniri tercih ediliyor. Peynir konusunda, tarihi süreçte, söylenen bir söz var. Charles de Gaulle: bir keresinde “256 çeşit peynir üretilen bir ülkeyi, yalnızca tek bir kişinin yönetmesi nasıl beklenir”.

Evet, bu ülkede, resmi rakamlara göre: yaklaşık 400 civarında peynir çeşidi üretiliyor.

NE İÇİLİR

Çoğu restoranlarda, yemek siparişi vermeden önce içki isteyip istemediğiniz sorulur. Tipik bir aperatif “kir” ya da “kir royal” olabilir. Ancak, bunlar dışındaki içkiler, genellikle yemekten önce içilmez. Bistrolar ve brasserie’lerde, mönüyle birlikte şarap listesi de gelir. Daha pahalı restoranlarda, yemek siparişi verildikten sonra, şarap garsonu tarafından, ayrı bir şarap mönüsü getirilir.

Akşamları içki içmek isterseniz, önerim “kir royale” Bistro a vin (şarap barı) lerde, Fransız peynirleri ve diğer çeşitli mezeler ile servis edilen, birçok çeşit Fransız şarabını deneyebilirsiniz. Et yemeğiyle kırmızı şarap ve balık ile beyaz şarap tercih edebilirsiniz.

Paris Ne yenir-Ne içilir

MENÜ VE SİPARİŞ VERİLMESİ

Küçük restoran ve bistrolardaki ve hatta bazı büyük brasserie’lerdeki mönüler: genellikle el yazısıyla hazırlanır. Okumanız bu yüzden biraz zor olabilir. Yardım isteyebilirsiniz. Garson, genellikle, önce entree (giriş yemeği) siparişinizi alır. Sonra da ana yemeğe geçer. Tatlı siparişi, yemek bitmeden önce ana yemekten sonra alınır.

Soğuklarda, genellikle: mevsim salataları ve sebzeleri ya da sıcak veya soğuk sebze tabakları ve turtalar olabilir. Füme som balığı, sardalye, ringa ve balık salataları gibi, küçük  porsiyonlu yiyecekler de bulunur.

Ana yemekler arasında: et, tavuk ve balık bulunur. Şık restoranlarda, sonbaharda av hayvanlarının etiyle yapılan yemekler ikram edilir. Yemek sonrasında: kafeinsiz kahve veya bitki çayları da içebilirsiniz.

Paris Ne yenir-Ne içilir Fast-Food restoranları

FAST-FOOD RESTORANLARI

Paris şehrinde: 3 bölgede Mc. Donalts restoranlarından var. Bunlar: Montmartre, Saint-Michel ve Caumartin bölgelerindedir. Bu restoranları ararken, Fransızlara sorarsanız “Macdo” diye sormanız gerekir.

Şehirde, bunların rakibi olarak “Quick” restoranları bulunuyor. Bunlar: Fransızlar tarafından oluşturulmuştur. Temizlik, servis ve yemek kalitesi aynıdır.

Paris Ne yenir-Ne içilir Restoranlar

RESTORANLAR

ALAİN DUCASSE

Montaigne caddesindedir. Burası, özellikle, moda çekimleri için en gözde mekanlardan biridir. Burada, çok çeşitli ve değişik lezzetler bulmak mümkündür.

ALLARD

6.Bölgede bulunuyor. İlginç bir mekanda kurulu. Dış cephesi, 1720 yılından bu yana değişmemiş. 20.yüzyılın önemli bir kısım sanatçısı, burada sürekli yemek yemişler. Gitmeden önce, mutlaka rezervasyon yaptırmalısınız.

Çünkü, her masa dolu. Özgün dekoru ve geleneksel Fransız yemekleriyle, mükemmel bir lokanta.

Yemeklerin kalitesi mükemmel. Fiyatları derseniz, muhtemelen kişi başı, içki dahil, yalnızca 50 Euro ödemeniz yeterli. Ayrıca, fiyatı muhtemelen 34 Euro civarında olan “fiks-menü” de seçebilirsiniz.

BATEAU MOUCHE

Sen nehri kıyısındadır. Burada, mutlaka akşam yemeği yemelisiniz. Yemekten sonra: “Cafe de Flore” nin terasında, kahve içmelisiniz.

CAFE CARMEN

Pigalle bölgesindedir. Burası, tarihi süreç içinde, “Carmen” operasının bestecisi olan, George Bizet’in evi imiş. Hatta, Bizet’in, burada, Proust ve Gounod gibi arkadaşlarıyla eğlenirken, burada “Carmen” operasını bestelediği ve kağıda döktüğü söylenir. Burası, günümüzde: klasik Fransız yemeklerinin sunulduğu, yüksek tavanlı bir restorana dönüşmüş.

CHARTİER

Montmartre bölgesinde bulunuyor. Burası, şehrin en eski lokantalarından birisi. Binanın dış duvarında yazılı “Bouillon Chartier” yazısı, yaklaşık 200 yıl önce, burayı öne çıkaran “et suyu” konsomesini hatırlatıyor. Burada: ne kristal avizeler, ne de pahalı servis takımları var.

Kapının önünde mutlaka bir kuyruk göreceksiniz. Ancak, mekan çok büyük, bu kuyruğa girmekten korkmayın, kısa süre sonra içeri girebiliyorsunuz.

Masanıza oturduğunuzda, küçük tahta sandalyeli, üzerine beyaz kağıt örtüler serilen masaların aralarında, üzerinizdeki paltoları koymak için, pirinçten raflar var.

Salon: cam tavandan aydınlatılıyor. Garson: beyaz bir kağıda yazılı mönüden seçtiğiniz siparişleri, kağıt masa örtüsüne not alıyor, hesabı da, yine yemek yiyenlerin önünde, örtü üzerinde topluyor.

Duvarlarda: üzerinde emaye numara etiketleri bulunan, küçük raflar var. Bunlar, restoranın geçen yüzyıldaki müşterilerinin peçelerinin içinde saklandığı çekmeceler.

CHEZ MİCHEL

Belzunce bölgesindedir. Fiks mönü: 30 Euro civarındadır.

Paris Ne yenir-Ne içilir Hippopotamus

HİPPOPOTAMUS

Burası, şehrin birçok yerinde bulunan bir yerel yemek zinciri. Burada, yalnızca tavuk ve et yemekleri bulabiliyorsunuz.

Kişi başı, muhtemelen 15 Euro civarında, rahatlıkla karnınızı doyurabilirsiniz.

Biftekler ve tavuk şişi özellikle lezzetli ve öneririm. Ismarladığınız etin pişme derecesini kendiniz belirliyorsunuz, bu da büyük bir keyif.

JULES VERNE (7.Bölge)

Eyfel kulesinin tepesinde bulunan, muhteşem bir restorandır.

LA CHİBERTA

Arsene Houssaye bölgesindedir. Şehrin en gözde restoranıdır. Mimarisi, geometrik olarak düzenlenmiştir. İç mimarisi ve nefis yemek menüsü, mekanın şıklığı ile birleştirilmiş ve Parisliler tarafından en çok tercih edilen restoranlardan biri haline gelmiş.

LE DAUPHİN

St. Honore bölgesindedir. Louvre Müzesinin bir blok kuzeyindedir. Bu tesis, 1945 yılından bu yana, aynı aile tarafından işletiliyor. Tesiste: geleneksel lezzetler ve çeşitli yörelere ait şaraplar ve kahveler var. Bunların yanında: muhteşem tatlılar bulunuyor.

LE PROCOPE

Odeon bölgesindedir. Tarihi süreç içinde, ünlülerin özellikle rağbet ettikleri bir yer olarak öne çıkıyor. Voltaire, Benjamin Franklin, Rousseau, buranın sürekli konaklayan müşterilerinin birkaçı. Yapının terası, güneş alıyor. Ayrıca: terastan şehir manzarası mükemmel. Yemekler ise, muhteşem lezzetli.

Paris Ne yenir-Ne içilir Leon De Bruxell

LEON DE BRUXELL

Deniz ürünleri sevenler için uygun bir yer. Özellikle: buraya giderseniz, “rokfor soslu midye” tercih etmenizi öneririm. Midyeler, geniş tencerelerde geliyor ve yanında “french fries” servis yapılıyor. Fiyatları da, nispeten makul.

LE TEMPS DES CERISES

Butte-aux-Cailles bölgesindedir. Yemek yemek için, uygun fiyatlı bir yer arıyorsanız, burası  tam size göre bir yer. Zevkle yemek yiyebileceğiniz, şirin bir restoran.

LUCAS CARTON

8.Bölge-Madeleine’dedir. Gitmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırmanız şart. Kredi kartı kabul ediyorlar.

JULES VERNE

7.Bölgededir. Eyfel kulesinin, 3.katındadır.

GEORGES

Şehrin en sanatsal semti sayılan “Centre de Pompidou”dadır. Avangard bir stile sahiptir. Gümüş rengi zemin ve mekanın dört köşesinde, tavandan, masalara değecek şekilde sarkan, büyük kırmızı, alüminyum toplar, salonda değişik bir atmosfer yaratıyor.

Restoranın en çarpıcı özelliğiyse, Sen nehrine hakim muhteşem manzarasıdır.

GUY SAVOY

17.Bölge-Toyon’dadır. Gitmeden önce, mutlaka rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Kredi kartı kabul ediyorlar.

GRAMAFON

Montreul semtinde, yaklaşık 3 yıldır burada hizmet veriyor.

Burası bir Türk restoranı. Zengin mutfağı ile, öne çıkıyor. Burada: lezzetli meze çeşitleri, salata, yemek, içki ve tatlı çeşitlerinde, Osmanlı mutfağı tanıtılıyor. Dış ve iç görünüm olarak, çok lüks bir ortam yok.

Ama, lokantanın işletenleri olan Türk aile, çok candan ve samimi yaklaşımları ile, insanları buraya çekmeyi bilmişler. Yolunuz düşerse, kendinize güzel bir ziyafet çekebilirsiniz.

KOROVA

Champ Elyesse bölgesindedir. Bu ilginç restoran: UFO’yu andıran dekorunda, bembeyaz duvarlar, çevreye serpiştirilmiş flat plazma monitörler ve bir örgüye benzer, beyaz kumaştan perdeler süslüyor.

Ünlü bir Fransız TV sunucusu olan sahibi Jean Luc Delarue, burada, hem ilginç dekor ve hem de kendi şöhretini kullanarak, restoranı, şehirde tercih edilen bir yer haline sokmuş.

MURANO URBAN RESORT

Marais bölgesindedir. Burası: bir butik otel. Modern tasarımı, beyaz dekoru var. Müşteri profili ise, şehrin aristokratları. Bünyesinde: spa, gym, restoran ve bar var. Mekanda: lüksün sınırları yok.

Odalarda bulunan: LCD ekranlı tv, dvd, teras ve yüzme havuzu, kendinizi özel hissetmenizi sağlamak üzere oluşturulan lükslerden yalnızca birkaçı. Özellikle, burada, Pazar günleri sunulan “brunch” muhteşem keyif veriyor, şehirliler özellikle bu branch ı çok seviyorlar.