Ortada bir nehir, nehrin bir yanında, Müslümanlar, diğer yanında Hıristiyanlar, nehrin üstünde muhteşem bir köprü. İç savaş sırasında ise, birbirini boğazlarcasına yaşanan vahşet.
İşte: Mostar. Günümüzde: her ne kadar insanlar geçmişi unutmaya çalışıyor olsalar da, o vahşet, o zulüm unutulurmuş, hiç sanmıyorum.
Ama; bunların ötesine çıkın ve burayı bir güzel gezin, özellikle o muhteşem köprünün karşısına geçin ve birkaç dakika onu seyredin.
ULAŞIM
Buraya uçakla ulaşım mümkün değil. Yalnızca, Sarajevo şehrinden trenle ulaşabilirsiniz. Ayrıca, elbette karayolu ulaşımı mümkün. Trenle şehre giderseniz, tren istasyonunda, ellerinde “boş oda” bulunduğunu yazan levhalar ile, birçok kadın görebiliyorsunuz.
GENEL
Mostar sırrını saklayan bir şehirdir, dağların arasında kuruludur. Şehir, Neretva nehri üzerindedir ve ülkenin beşinci büyük şehridir. Şehre girdiğiniz anda, burada yaşanmış iç savaşın bütün sıkıntılarını ve dehşetini görebiliyorsunuz.
Yıllardır, her türlü onarım ve restorasyon yapılmasına rağmen, hala, yapıların duvarlarında mermi izlerini, delikleri görmek mümkün. Hatta, bombalandıktan sonra tamir edilmeyen ve kendi kaderine bırakılan bir sürü yapı görmek mümkün.
Hatta: şehirdeki o eski kin dolu günleri, günümüzde de görmemek, hissetmemek mümkün değil. Şehirde, Hırvatlar nehrin bir yanına, Boşnaklar ise öte yanına yerleşmişler.
TARİH
Şehir: iç kesimlerdeki zengin maden yatakları ve Adriyatik denizi arasındaki ticaret yolları üzerinde bulunması nedeniyle, zamanla önem kazanmış ve nehrin sağ kıyısında hızla gelişmeye başlamıştır.
Nehrin bir kıyısında Nebojsa kasabası, diğer kıyısında ise Cimski kasabası bulunuyormuş. 1444 yılındaki bu yapılaşma, yukarıda belirttiğim köprünün yapılması ile, birleşmeye başlamış. İlk köprü: nehrin sol yakasında inşa edilmiştir.
1468 yılına gelindiğinde: bölgede Osmanlı egemenliği görülür. Osmanlı döneminde, burada şehirleşme ve mimari faaliyetler hızlanır. 1520-1566 yılları arasında, şehir tahkim edilir ve ahşap köprü, taş köprü olarak yeniden yapılır.
Taş köprü: 1566 yılında, Kanuni Sultan Süleyman emriyle yapılır. Mimar: Hayruddin. Bu şahıs: Mimar Sinan’ın öğrencisidir.
1878 yılına gelindiğinde: Avusturya-Macaristan imparatorluğu tarafından bölge ele geçirilir. Bu dönemde: yani 1881 yılında bölgedeki ilk Sırp Ortodoks kilisesi inşa edilir.
II. Dünya Savaşı döneminde ise, şehir: tütün, boksit, şarap, uçak ve Alüminyum sektörünün gelişmesine tanık olur.
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti dönemini takiben; 1992-1993 yılları arasında Bosna-Hersek bağımsızlığını ilan edince, bu kez, şehir 18 aylık bir Sırp kuşatmasına uğrar. 3 Nisan 1992 tarihinde, şehir ilk kez bombalanır ve şehrin büyük kısmı, kuşatmacı güçler tarafından kontrol altına alınır.
Hırvat silahlı güçleri tarafından: şehirdeki anıtlar arasında bulunan Fransisken Manastırı, Katolik katedrali ve Piskoposluk sarayı, kütüphane, Bey camisi ve diğer 13 cami tamamen tahrip edilir.
1995 yılında savaş sona erince, Mostar kentinin yeniden yapılanmasına başlanır ve restorasyon için, yaklaşık 15 milyon dolar harcanır.
Eski taş köprü, 1999 yılında projelendirilir ve 2004 yılında tamamlanır ve 23 Temmuz 2004 tarihinde, görkemli bir törenle açılır. Hatta, eski köprü: 2005 yılında, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınır.
GEZİLECEK YERLER
Mostar şehrine ulaştığınızda, aracınız köprünün yaklaşık 250-300 metre uzağında, yüksek çan kulesinin hemen arkasında park edecektir. Bu çan kulesi, 107 metre yükseklikte ve şehrin her yerinden görülüyor. Sadece bir inat uğruna dikilmiş, en yüksekte haç, hatta, hemen karşıda uzaktaki tepenin üstünde de bir haç görülüyor.
Siz köprüye doğru ilerlediğinizde, uzaktan Koski Mehmet Paşa camisi ve Yunus Emre Kültür Merkezi (Sarı bina, günümüzde Türk kültürü lobi faaliyetleri için kullanılmaktadır.) görülüyor. Önce, köprünün en iyi görülebildiği aşağı bölüme iniliyor. Hafif bir rampa var, yorucu değil.
Buraya indiğinizde, köprünün üzerindeki gençler, aşağıda, turistlerin arasında bulunan genç arkadaşlarının para toplayıp toplamadığını sorarlar ve eğer yeterli para toplandı ise, köprüden aşağıya atlarlar.
Bu seyredildikten sonra, yukarı çıkılıyor ve köprünün üstünden geçiliyor. (Köprünün üstünden geçerken, eğer yerdeki yükseltilere basarak ilerlerseniz, güç alır ve köprüyü daha hızlı geçersiniz.) Köprüyü geçtikten sonra: hemen karşı tarafta sağlı-solla birçok hediyelik eşya satıcısı dükkanı var.
Sol başta, Türk Konsolosluk binası görülüyor. Camiye kadar yürüyebilirsiniz. Bu arada, geride, yine köprünün uzaktan muhteşem manzarası görülebiliyor. Tüm bunların izlenmesi, gezilmesi yaklaşık 30 dakikalık zamanınızı alır, köprünün üzerinde durmak, çevreyi izlemek ve köprünün muhteşem manzarasını izlemek, herşey 30 dakika, ama hediyelik eşya satan yerleri de gezmeyi düşünürseniz, burada size 45 dakika yeterli gelir.
Evet, Balkanlar gezisinin en önemli objelerinden biri “Mostar Köprüsü”
KRİVA CUPRİJA-MOSTAR KÖPRÜSÜ
Tarihi süreç içinde burada bilinen ilk köprü: 1474 yılından kalma bir belgede sözü edilen, tüccarlar tarafından kullanılan, nehrin sol kıyısında inşa edilmiş, ahşap bir köprüdür. Bu köprü: askerler ve diğer yolcular tarafından da kullanılmıştır.
Tek kemerli taş köprü: ilk olarak 1558 yılında, Osmanlı mimarı Cejvan Kethoda tarafından inşa edilmiştir. Bu köprünün, büyük köprü yapılmadan önce, bir test niteliğinde yapıldığı söylenir. 1566 yılına gelindiğinde ise, Mimar Sinan’ın öğrencisi mimar Hayruddin tarafından, Kanuni Sultan Süleyman emriyle, büyük taş köprü yapılmıştır. Köprünün yapımında: 465 taş blok kullanılmıştır.
Bu orijinal köprü: Balkanlar bölgesinde, Osmanlı kontrolündeki bölgelerdeki en büyük mimari yapılardan biri olarak önem kazanmaktadır ve 400 yıl boyunca, buradaki varlığını sürdürmüştür.
Köprü: nehirden 21 metre yüksektedir
Uzunluğu: 30 metre ve genişliği: 4 metredir.
(Burada dikkatinizi çekerim, Sayın tur görevlileri bu sayısal bilgileri vermiyorlar.) Köprünün yüksekliği önemli, çünkü üstünden, aşağıdaki nehre gençler atlıyorlar ve doğal olarak bunu seyreden sizler köprünün yüksekliğini merak edeceksiniz.
Günümüzde, şehrin evlenme çağına gelmiş gençleri, sevgililerine cesaret gösterisi yapmak için, köprünün üzerinden nehre atlıyorlar.
Sırf bu yüzden değil, para kazanmak için de atlayışlar sürdürülüyor. Özellikle turistlerin yoğun olduğu dönemlerde, köprü üzerinde mayolu gençler hazır bekliyorlar ve o muhteşem yükseklikten nehre atlıyorlar, ölüm tehlikesi elbette var, yani diğer bir anlamda “Rus ruleti” denilebilir.
Bunun bedeli ise, size seyredenler için kişi başı 1 euro, onlara ise, bir ihtimal ölüm. Bu arada, köprüden atlayan gençler yalnızca nişanlılarına hava atmak değil, aynı zamanda köprü üzerinden nehre atılan madeni paraları da toplamak için, köprüden nehre atlıyorlarmış.
Köprünün her iki yanında: Halebija ve Tara kuleleri bulunmaktadır ve bunlar, Osmanlı döneminde, mühimmat için depo olarak yapılmışlardır.
Köprünün kemeri: 9 metre genişliğinde ve 4 metre yüksekliğinde, yarım daire şeklindedir. Köprüye yaklaşan yollar ise, parke taşları ile döşenmiştir.
Evliya Çelebi: yazılarında, köprü hakkında şunları söylemektedir: “bir uçurumdan diğerine uzanan köprü, gökyüzüne kadar yükselen bir gökkuşağı kemeri gibidir. Ben: 16 ülke gezdim, bu kadar yüksek bir köprü görmedim.”
Köprü: 1990’lı yıllarda, Bosna iç savaşındaki silahlı çatışmalar sırasında, Boşnak-Hırvat barış anlaşmasının bittiği gün, Hırvat askerleri, köprüyü bombalayarak havaya uçururlar ve yerine bir haç koyarlar.
Hatta, Hırvat güçleri, yalnızca köprüyü değil, şehrin çevresindeki Boşnak yerleşim yerlerini de bombalamışlar ve birçok Boşnak ve yakınlarının ölümlerine neden olmuşlar.
Yukarıda sözünü ettiğim gibi, günümüzdeki karşılıklı hırç, uzun süre bitmeyeceğe benzer. Bu arada, köprünün 1992 yılında topçu ateşi sonucu yıkılması ile, taşları nehre dökülmüş. Savaştan sonra, köprünün yeniden inşaatını üstlenen bir Türk firması, bu taşları, nehirden Macar dalgıçlar ile geri toplatmış ve köprünün onarımında orijinal taşları kullanmışlar.
Ağustos 2003 tarihinde, ortaya kilit taşı konulmuş ve inşaat bitirilmiştir. Köprünün yapımına maddi yardım yapanların listesi, köprünün hemen ayağında bir tabelada yazılıdır.
Ama, daha önce de tarihinde yıkım yaşamıştır. II. Dünya savaşında, Nazilere direnen Yugoslav güçleri, köprüyü havaya uçururlar ve hemen birkaç yüz metre aşağısında, bir gecede başka bir köprü kurarak, kuşatmayı yarmayı başarırlar. Hatta, bu konuda bir film bile çekilir. “Neretva Köprüsü”.
Son olarak: köprü, 2005 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
ESKİ KÖPRÜ MÜZESİ
Müze binası içindeki bölümler: Tara kulesi ve 3 ayrı bölümden oluşmaktadır. Tara kulesi içinde: 2002 yılındaki yeniden yapılanma sırasında bulunan arkeolojik nesneler sergilenmektedir. Diğer bölümlerde ise: eski köprü ile ilgili, temel tarihsel olayları anlatan resimler ve grafikler bulunuyor.
İkinci bölümde: önceden mevcut olan kulenin altında bulunan arkeolojik kalıntılar var. Labyrinth adlı üçüncü bölümde ise, eski köprünün fotoğrafları sergileniyor.
CEJVAN CEHAJ CAMİSİ
Cami: 1552 yılında yapılmıştır. Bölgenin en eski camisidir. Buraya, daha sonra bir medrese ilave edilmiştir.
KOSKİ MEHMET PAŞA CAMİSİ
1617 yılında yapılmıştır. Günümüzde ziyarete açıktır. Mihrap ve minberdeki renklerin güzelliği dikkat çekiyor. Burada, minareye çıkmak mümkündür. Daracık merdivenlerden kendinize güvenirseniz, caminin minaresine çıkabiliyorsunuz.
Caminin hemen köşesinde, uzun yıllardır burada bulunan bir Pazar yeri var. Buraya yolunuz düşerse, bu Pazar yerinden: nar ve incir satın almanızı ve tatmanızı öneririm. Ayrıca: buraya has “bal” da satın alabilirsiniz.
HERSEK MÜZESİ
1950 yılında kurulan müzede: Mostar bölgesinin kültürel ve tarihsel mirasına ait eserler sergileniyor. Ayrıca: Arkeolojik ve Etnografik sergiler düzenleniyor. Antika mobilyalar ve günlük kullanım nesneleri de görülüyor.
RUZNAMECİ İBRAHİM EFENDİ CAMİSİ
Ruznameci İbrahim Efendi: Osmanlı sultanları Abdülmecit ve Abdülhamit döneminde, 1800’lü yıllarda, sarayın defterlerini tutarmış. Ama, kendisinin en büyük özelliği: gerek İstanbul ve gerekse Anadolu’nun birçok yerinde, birçok gayrimenkulü bulunmasıymış. Buradaki caminin kapısında: 1830 yılında inşa edildiği yazılıdır. Özellikle, pencerelerindeki mermer oyma işçiliği görülmeye değerdir.