Buradaki gezinin başlangıcı: Arbatskaya metro istasyonu. Metro istasyonunun hemen karşısında: Arbatskaya Pl. (meydanı) var.
Bulvar çevre yolu ile Bahçe çevre yolu arasında: Arbatskaya Meydanından batıya doğru uzanan ve aynı ismi taşımalarına rağmen, tamamen farklı karakterde, iki cadde bulunuyor.
Bunlardan ilki: Ulitsa Arbat .Diğeri ise: hemen yakınındaki: Ulitsa Novy Arbat.
ARBAT (ULİTSA ARBAT) CADDESİ
Moskova’daki en eski sokaklardan birisidir. 14. ve 15. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. Adı “şehir civarı”, “varoş” anlamına gelen Arapça “Rabad”dan gelir. Abrat kelimesinin daha geniş bir anlamı daha vardır. Moskovalıların çoğu için, bu sokak; Moskova Ruhunu muhafaza eden, bitişikteki ara sokaklar ve avlular anlamına gelir.
Burada göreceğini yapılar: 18. ve 19. yüzyıllardan bu yana, değişmeden günümüze kadar ulaşmışlardır. Değişik dönemlerde Arbat’ta, ünlü Rus yazarlar, ressamlar ve sanatçılar yaşamıştır.
53 No’lu apartmanda bulunan müze, aslında bir zamanlar “Puşkin’in Arbat’taki Dairesi” idi. Burada, yazar: genç karısıyla 3 mutlu ay geçirmiştir.
Geçen yüzyılın 80’li yıllarının ortasında, Abrat: taş kaldırımları, çimenleri ve süs lambalarıyla, sadece yayalara ait bir yol olarak kullanılmıştır.
Günümüzde, buraya geleneksel olarak bohemler takılır.
Arbat sanat galerileri, hediyelik eşya mağazaları, müzisyenler ve sokak sanatçılarının bulunduğu ve matruşka bebekler ile Rus kalpakları satılan tezgahlarla dolu, önemli bir turistik bölgedir.
Artık Abrat; turistler arasında Kızıl Meydan kadar popüler bir yer haline gelmiştir.
Günümüzde: sokak gösterilerinin yapıldığı, zanaatkarların ve ressamların küçük dükkanlarının bulunduğu, yayalara mahsus bir yol haline getirilmiştir.
NOVY ARBAT CADDESİ
Burası: diğer caddeye göre daha geniş bir yer. Sürücülerin, altı şeritli kabusu bir yoldur. Sıkışık cam, beton yığını gökdelenlerle ve iki katlı bir alışveriş-eğlence merkeziyle kuşatılmıştır. Moskova’nın en büyük süpermarketi, en büyük kitapçısı, en büyük müzik mağazası ve en büyük restoranı (2000 kişi aynı anda yiyip içebilmektedir) bu bulvardadır. Novy Arbat: bahçe çevre yolunun hemen ötesinde, Moskova ırmağının kıvrıldığı bir yerde biter. Bu noktada: Beyaz Saray var.
BEYAZ SARAY (DOM PRAVİTELSTVA)
Boris Yeltsin’in, Ağustos 1991 tarihinde Mihail Gorbaçov’u devirmeye kalkışan komünist grupla; karşı karşıya geldiği yerdir. Parıltılı mermer duvarları var. Bu yapı: Rus hükümetinin yönetim dairelerine, ev sahipliği yapmaktadır. Önünde geniş meydanı var. Meydanın yanı: Moskova ırmağı.
Irmağın karşısında görülen gotik kule: Ukrayna Otelidir. Novoarbatsky köprüsünden karşıya geçerek, otelin bulunduğu yere ulaşabilirsiniz.
UKRAYNA OTELİ (GOSTİNİTSA UKRAİNA HOTEL )
Bu otel: Stalin’in “Yedi Kız Kardeşleri” olarak bilinen ve 1940’ların sonu ile 1950’lerin başında yapılan, birbirine benzer yedi yapıdan biridir. Gotik tarzda süslenmiş Kız kardeşlerin, her biri, devasa boyutlardadır ve hepsinin de basamaklı kule külahları vardır.
Bu yedi yapının arasındaki bir diğer yapı; Moskova Devlet Üniversitesidir.
MOSKOVA DEVLET ÜNİVERSİTESİ (MOSKOVSKJ ÜNİVERSİTET)
Lenin dağları üzerinde, 240 metre yükseklikte kurulmuştur. Üniversite kulesi, yedi yapının içindeki kulelerin en yükseğidir. Üniversite: 100’den fazla ülkeden gelen 32.000 öğrencisiyle, Rusya’nın en büyük Üniversitesidir.
Moskova Devlet Üniversitesinin bahçeleri olarak da bilinen bu parkın bulunduğu Serçe Tepeleri, doğal güzelliğinin yanında, önündeki gözlem platformunda: harika bir panoramik görüntüye sahiptir. Buradan: solda etkileyici küçük “Kutsal Üçleme Kilisesi” ve sağda Kayak Pistiyle çerçevelenmiş mükemmel bir panoramik manzara görülebilir.
Park: Moskovalılar kadar turistlerin de beğeniyle izlediği bir yerdir. Özellikle: gece manzarası muhteşemdir. Parka: günbatımına doğru giderseniz, teleferiğe binmeyi sakın ihmal etmeyin. Günbatımının gece mavisi ve kırmızıyla buluştuğu o dakikalar en güzel teleferikteyken karşınıza çıkacaktır.
Oldukça ağaçlık olan bölgede, sonbaharda mükemmel bir görüntü oluşuyor. Sanki bir ressamın tablosundan fırlamış gibi, sanki her bir yaprak o ressamın fırça darbesiymiş gibi. Bu tabloya dahil olmak için Vorobryovy Gory Metrosundan çıkmanız yeterli.
Ön planda: ırmağın, uzaktaki ucunda belirgin olarak görülen: “Lujniki Parkı” uzanır.
LUJNİKİ PARKI
Avrupa’nın en büyük spor komplekslerinden biridir. Moskova’nın en büyük yapısıdır. Geçen asrın, 50’li yıllarının ortasında kurulan bu muazzam spor kompleksi; 1980 Moskova Olimpiyat Oyunları’nın ana merkezidir. Olimpiyat tılsımı olan, 8 metre boyundaki “Mişa” adlı ayı yavrusu, buradan göklere uçurulmuştur.
Sık sık sel basan; bu 182 hektarlık alanı taşkın seviyesinin üstüne çıkarmak için: 300.000 m. küpten fazla toprak taşınmıştır. 180 hektarlık bir arazi üzerine kurulmuş olan “Lujniki”de; 140 spor tesisi vardır. Bu tesisler: 11 Futbol Sahası, 26 Spor Salonu, 3 Artistik patinaj pisti ve daha birçok, üstü açık spor alanı var. Bunların dışında: Merkez Lenin Stadyumu bulunmaktadır. 100.000 kişilik bu stadyumda: Moskova’nın iki önemli takımı: Spartak ve Dinamo’nun uluslar arası futbol maçları oynanır.
Lujnika’nın yukarısında: kentin en eski dini kurumlarından olan: Novodeviçy Manastırı var.
NOVODEVİÇY MANASTIRI (NOVODEVİCHİJ MONASTRYR)
Manastır: aslında, birleşik bir askeri ve dini mevkidir. Diğer ismi: Bakire kızlar manastırıdır.
Büyük Prens III. Vasili’nin: Somolensk’i Litvanyalılardan alması şerefine: 1524 yılında; yaptırdığı “Smolensk Bakiresi” katedrali çevresinde gelişip büyümüştür. 16. ve 17. yüzyıllarda, Çar ailesinden ve asil soydan gelen kadınlar, burada manastıra kapanmışlardır.
Büyük Petro; 1689 yılında üvey kız kardeşi Sofia’yı siyasi entrikalara karıştırdığı gerekçesiyle, buraya hapsetmiş, hatta yandaşlarının birkaçını da, yalnızca niyetinin anlaşılması için, Sofia’nın hapsedildiği yerin penceresinin önünde astırmıştır.
Manastırın en büyük katedrali olan Smolenski Katedrali,
1524-1525 yılları arasında Kremlindeki Üslenski Katedrali örnek alınarak yapılmıştır. Manastırın bir bölümü olan Novodeviçi Anıt Mezarlığında, ünlü Rus vatandaşları sonsuz yolculuklarına uğurlanmıştır. 1812 yılında Napolyon’un emriyle yıkılması istenmişse de rahibeler bu karara engel olmayı başarmışlar.
1922 yılında, tamamen boşaltılan ve kaderine terk edilen manastır, 1994 yılında restorasyon sonrasında tekrar kapılarını açmıştır. Kompleksin içerisindeki “Smolenski Katedrali” ve ünlülerin mezarlığı, ilgi çekici ve görülmeye değerdir.
Evet, ayrı bir girişi bulunan mezarlıkta: kasvetli anıtlar, pek çok tanınmış Rus mezarını işaret eder. Yazarlar: Anton Çehov ve Nikolay Gogol, besteci Sergey Prokofyev ve politikacılar Andrey Gromiko ile Nikita Kruşçev: burada yatmaktadırlar. 3 Haziran 1963 yılında ölen Nazım Hikmet’in mezarı: Moskova’da Novo-Deviçi Mezarlığında bulunuyor.
Günümüzde: yeni evlenecek kızlar, gelinlikleri ile buraya gelip dua ediyorlar.
Bahçe çevre yolunun, Moskova ırmağı ile kesiştiği yerin yakınlarında: Gorki Parkı var.
GORKİ PARKI
Moskova’nın en meşhur parkıdır. Adını: Maksim Gorki’den alan “Merkez Kültür ve Dinlenme Parkı”. Bu 121 hektarlık dinlenme alanında: Moskova kentinin yorgun sakinleri için: çimenlik alanlar, gül bahçeleri ve ağaçlık patikalar ile sandal gezileri yapılabilen bir havuz, bir döner dolap ve eğlence parkı bulunuyor.
Park: yaz aylarında ağaçlık yollarda yürüyüşe çıkan, ırmak kenarında piknik yapan ve Moskova Sirkinin palyaço ve sihirbazlarının gösterilerini izleyen aileler ve çiftçilerle doluyor.
Kış aylarında ise; açık hava buz pateni pisti, kalın paltolara ve kalpaklara sarınmış, neşeli Moskovalılarla canlanıyor.
Kışın havanın soğuk olmasına aldırış etmeden, bir sanat eseri konumundaki dev gibi buzdan heykellerin sergilendiği, akın akın gelen ziyaretçileriyle meşhur olan bu park, aynı zamanda birçok bar ve kafeyi de içinde bulundurduğu için, Moskova’da güzel dakikalar geçirebileceğiniz yerler arasındadır.
Bahçe çevre yolunun, park girişinin karşısında: Merkez Sanat Evi bulunuyor.
MERKEZ SANAT EVİ
Burası: çağdaş Rus sanatının modern bir vitrinidir. Ayrıca: burada, farklı konularda geçici sergiler de düzenlenmektedir. Binanın arka tarafında; 1917 sonrası Sovyet sanatı sergilerinin görülebileceği “Yeni Tretyakov Sanat Galerisi” bulunuyor.
Galerinin dışındaki bahçeler: komünist liderlerin, Sovyet rejiminin yıkılmasından sonra devrilen, çatlamış ya da boya sıçramış heykellerinin son dinlenme yeri olarak kullanılmıştır.
Moskova kelimesi, iyi ayrı kelimeden oluşuyor. Mosk ve Va.
Bu iki kelime de Fince’den alınma. Mosk: kıvrımlı, Va ise su. Yani: Moskova’nın kelime anlamı:” kıvrımlı su”
Moskova: Rusya Federasyonunun başkentidir. Şehir merkezi nüfusu: 10 milyonun biraz üstündedir. Nüfus yoğunluğu bakımından, Avrupa’nın en büyük şehridir. Dünyanın ise 5’nci büyük şehridir.
12’nci yüzyılda küçücük bir kasaba olan Moskova, bugün 850 yıllık tarihiyle Avrupa’nın en büyük şehirlerinden biridir. Başkent oluşu, 15’nci yüzyıl Çar 3. İvan dönemine rastlar. Dönemin en ünlü yapıtları: Kremlin Sarayı, Novodevichy, Donskoy, Danilovsky, Simonov, Novospassky, Andronnikov bu devirde inşa edilmiştir.
1755 yılında Moskova Üniversitesi açılmıştır. 1703 yılında ilk gazete olan “Vedomosti” çıkarılmıştır.
Ünlü Napolyon, Moskova için şöyle demiştir.” Eğer Kiev’i alırsam Rusya’nın ayaklarını fethetmiş olurum, eğer St. Petersburg’u alırsam Rusya’yı başından fethetmiş olurum, ama eğer Moskova’yı alırsam, Rusya’yı kalbinden fethetmiş olurum.”
Rusya Federasyonu:
Yaklaşık ABD yüzölçümünün iki katıdır. Batıda Urallar üzerinden Moskova’ya ve engin Sibirya ovalarına ve doğuda Okatsk Denizine kadar uzanır. Avrupa Rusya’sı ve Sibirya (Asya) arasındaki sınır, Ural Dağları ve Manych çukurluğu ile çizilmiştir.
Moskova’da 5 havaalanı, 9 demiryolu istasyonu ve 2 nehir terminali bulunmaktadır. Dünyanın en yoğun işleyen metro ağına sahiptir. Moskova nehri üzerindeki köprüler; şehri adeta süsler.
Hele bir de akşamları aydınlatıldıklarında, köprüler adeta bir ışık alevine dönüşür. Lujniki’deki 2 km. uzunluğundaki Metro köprüsü: içlerinden en uzun olanıdır. Tek kemerli, zarif; Kırım Köprüsü; Moskova’nın en güzel köprüsüdür.
Pazartesi günleri hariç, her gün açıktır. Şehirde 60 dan fazla müze vardır. Bunların arasında en tanınanları: Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi ve Tretyakov Sanat Galerisidir.
Moskova’da yaşayan milyarder sayısı:
Diğer dünya şehirlerinden fazladır. Amerikan Dergisi “Forbes” tarafından her yıl yayımlanan Dünya Milyarderler Listesinde, Moskova, New York’un ardından, ikinci sırada yer almış. Araştırmaya göre: dünyadaki 53 Rus milyarderden, 25’i Moskova’da yaşıyor. Bu da en çok milyarderin yaşadığı şehir unvanını Moskova’ya getirmiştir.
Dünyanın en pahalı şehirleri listesinde, 2007 yılında 1.sırada idi.
Moskova, yaşam kalitesi bakımından, karşılaştırılan 215 dünya şehri arasında 171’nci sırada yer alıyor. Şehirlerin: politik istikrar, kanunların işleyişi, suç oranları, döviz mevzuatı, bankacılık hizmetleri, sansür ve insan hakları ihlalleri, sağlık ve sağlık hizmetleri, eğitim, konut hizmetleri, ulaşım, tatil imkanları, iklim ve konut şartları gibi 39 kritere göre değerlendirildiği araştırmada, Moskova’nın yaşam kalitesi bakımından bayağı gerilerde olduğu görülmüş.
Aynı araştırmada: Petersburg ise; 164’ncü sırada yer almış. Yaşam kalitesi açısından 1’nci sıradaki şehir ise: İsviçre-Zürih.
Yine, yapılan bir araştırmada: 215 şehir arasında, sağlık ve sağlık hizmetleri bakımından yapılan değerlendirmede, Moskova; 201’nci sırayı almış yani tam bir felaket. Aynı araştırmada, Petersburg 184 sırada yer almış. Aman, bu şehirde gezerken sağlığınıza dikkat edin.
İngiliz Başbakanı Winston Churchill; bir zamanlar Rusya’yı “bir muammanın içinde sırlarla sarmalanmış bilmece” olarak tanımlamıştı.
Sıkı ve baskıcı Sovyet rejiminin devrilmiş olmasına ve günümüzde yaşanmakta olan yeni “açıklık” dönemine rağmen; pek çok Batılı ziyaretçi için, burası, hala gizemli bir yerdir.
Bu;
Doğu ile Batı’nın arasında kalmış bir ülkenin, kökleri köylü geçmişinin derinliklerinden gelen modern ve teknolojik bir toplumun bilmecesidir.
Moskova ve Petersburg (şimdiki ve eski başkent); Rusya’nın iki büyük kentidir ve onların hikayesi Rusya’nın da hikayesidir. İki kentin arasındaki farklılıklar, uzun ve çalkantılı tarih boyunca Rusya (Baltık Denizinden Bering Boğazına kadar uzanan ve 11 saat dilimini kapsayan bir ülke) üzerinde baskı oluşturan, farklı etkenleri yansıtmaktadır.
Modern başkent Moskova, Rusların yaşamının her açıdan “tarihi, politik, ekonomik, kültürel ve manevi” merkezidir. Kalabalık Rusya düzlüğünün kalbinde uzanan kent; Rus İmparatorluğunun tarihi çekirdeğini oluşturur. Bugünkü hükümete ev sahipliği yapar. 11 milyonluk nüfusu ile, Rusya’nın en büyük kentidir. Ülkenin en gelişmiş bölgesinin ortasında bir güç odağıdır.
Başkent: aynı zamanda, Rus Ortodoks kilisesinin mekanıdır. Ayrıca: Rus sanat ve mimarisinin toplandığı değerli bir yerdir. Sonuç olarak: bu koca ulusun manevi ve kültürel kalbini oluşturur. Tolstoy: “Savaş ve Barış” romanında, her Rus’un Moskova’yı kendi annesi gibi gördüğünü yazar.
Kızıl Meydan’da toplanan turist gurupları:
Londra ya da New York’tan olduğu kadar, Vladivostok ya da Novosibirk’ten de gelmiş olabilirler. Doğudan ve Batıdan, uzun zamandır Rus gücünü sembolize eden Kremlin’in mazgallı duvarlarından içeri adım atmak için gelmişlerdir. Kremlin: tek başına Moskova’yı, dünyanın en büyük turist cennetlerinden biri yapmaya yetecek kadar, 24 hektarlık bir tarih, sanat ve mimari merkezidir.
Ancak, kent, gezginler için, duvarların ötesinde, daha başka tatlar da sunar. Görkemli kiliseleri ve katedralleri, büyüleyici müzeler ve sanat eserleri ve dünya çapında opera ve bale gösterileri hiç bitmez.
Bulvarların ve caddelerin, ön cephelerinin arkasında: metropolün kalbinde, köy yerlerine benzeyen, küçük parklar ve kiliseler ve de özellikle Moskovalıların çok sevdiği ağaçlık arka sokaklar uzanır.
Eğer, Moskova: Rus ulusal kimliğinin içe dönük tarafını yansıtıyorsa; Petersburg da, dışa bakan tarafının yansıtır. 200 yıldan (1712-1918) daha uzun süre, Rusya’nın başkenti olan Petersburg; Moskova’nın yaklaşık 700 km. kuzeybatısındadır.
Bu kent: en başta, hem Moskova’dan hem de geçmişten sembolik bir uzaklaşma olarak görülmüştür. Büyük Petro’nun: Neva ırmağı üzerindeki kentinin; Rus kimliğinin, köylü kökenlerinden silinip kurtulacak ve çağdaş dünyanın güçlü bir parçası olacak yeni bir Rusya’nın “Batı’ya açılan penceresi” olması planlanıyordu.
Moskova’dan kopuş: Petersburg’da, Batılı mimarların tasarladıkları Barok ve Klasik yapılarda, dikkatle tasarlanıp düzenlenen kent planında, iyi düzenlenmiş parklarda, Versailles’i andıran saraylarda ve özellikle de kentin kurulduğu coğrafyada görülmektedir.
Finlandiya ve İsveç’in çok yakınında olan Petersburg;
Batı’ya dönük, çok büyük bir Baltık Denizi limanıdır. Dış dünyaya, deniz ticareti yollarıyla bağlıdır. Bütün bunlar: Moskova’nın, Rusya’nın kalbinin derinliklerindeki tecrit edilmiş konumu ile tam bir tezat teşkil oluşturur. Petersburg; Batıyla hep daha özgür bir fikir alışverişinde olmuştur. Bugün de, Moskova’ya nazaran daha Avrupai bir kenttir.
İkisi arasındaki rekabette; Petersburglular kendilerini daha kozmopolit bulurken, başkent Moskova’ yı; bürokratlardan ve buraya yerleşmiş köylülerden oluşan, fazlaca büyümüş bir köy olarak görürler.
Petersburg’da: Çarların büyük saraylarına ve Sovyet döneminde, titizlikle restore edilerek korunan, İmparatorluğun şaşalı anıtlarına hayran kalacaksınız. Petersburg: Moskova’nın merkezini çirkinleştiren gökdelenlerden ve betonarme yapılardan iyi korunmuştur. Hala, dünyanın en güzel kentlerinden biri olarak kabul edilir.
Kentteki yapılarda kullanılan renkler:
Gösterişli mimariyi kuvvetlendirmektedir. Beyaz ve altın rengiyle çerçevelenmiş turkuvaz, ördek yumurtası sarısı, okra sarısı ve pastel pembe duvarlar: karanlık kuzey ikliminin aydınlatır.
Burası: bir sanat kentidir. Dünyanın en büyük ve önemli sanat eserleri koleksiyonlarından biri olan: Hermitaj ile Nijinski ve Nuruyev gibi sanatçıların yetiştiği “Mariyinski Opera ve Bale Sahnesi” buradadır.
Ancak; “Büyük Yekaterina” ile “Korkunç İvan” kadar birbirinden farklı olan Moskova ve Petersburg, Batıdan gelen ziyaretçileri şaşırtacak bir yaşam tarzını paylaşmaktadırlar. İki kent de; bir taraftan liberalleşmenin yeni gerçekleriyle uzlaşmaya çabalarken: bir taraftan da, Sovyet sisteminin kalıntılarıyla baş etmeye çalışmaktadır.
Halkın büyük bir kısmı: küçük apartmanlarda ya da ortak dairelerde yaşamaktadırlar. Kira, elektrik ve ısınma giderleri, Batı standartlarına göre çok az olsa da, bizim üstünde durmadığımız pek çok şeye: Rus vatandaşları yabancı kalmaktadırlar.
Bunlar: iyi düzenlenmiş süpermarket rafları, ucuz ve canlı restoranlar, yardımsever ve arkadaş canlısı görevliler ve etkin posta ve telefon hizmeti gibi. Gıda ve tüketim maddeleri pahalıdır ve düşük miktarlarda üretilmektedir. Buna bağlı olarak: uzun kuyruklar günlük hayatın bir gerçeğidir.
Tverskaya Caddesi ya da Nevski Prospekt üzerindeki kalabalıklar: aksi ve kötü görünüyorlarsa; anlayın ki, katlanmak zorunda oldukları zorluklar vardır ve asık suratlarının altında, Rus karakterinin gerçek sıcaklığının ve misafirperverliğinin yattığını unutmayın. Bir Rus evine davet edilecek kadar şanslıysanız: o kadar güçlüğün arasında hazırlanan görkemli sofraya şaşırırsınız.
Moskova ve Petersburg; turistler için, her zaman ilginç ama zor yerler olmuştur. Bu kentler, günümüzde belki daha bile karmaşık ve merak uyandırıcıdır. Ön yargılarınızı bir yana bırakın ve buralara bütün açık fikirliliğiniz ve macera duygunuzla birlikte gidin, ondan sonra Rusya denen bu koca muammanın derinliklerini görebilirsiniz, hatta belki de onun gizemini çözebilirsiniz.
VİZE
06.02.2019 tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Yeşil (hususi) ve gri (hizmet) pasaport sahipleri maksimim 30 güne kadar yapacakları Rusya Seyahatleri için vizesiz giriş hakkına sahip oldular. Bordo yani umumi pasaport sahipleri ise, Rusya vizesi almak zorundadırlar.
Vizeler, planladığınız Rusya seyahatinin amacına ve seyahat süresine bağlı olarak farklılık gösterir.
Maksimum 30 günlük seyahatleriniz için tek veya çift girişli olarak alabileceğiniz vize türü “Turistik Vize” olarak geçer. Bu vize sayesinde Rusya Federasyonu sınırları içinde en çok 2 giriş yaparak toplam 30 gün serbest dolaşım hakkına sahip olursunuz.
Eğer Rusya seyahatiniz aile, akraba ya da arkadaş ziyaretleri için ise, başvurmanız gereken vize türü “Aile vizesi” dir. Rusya aile vizesi almak için Rusya Dışişleri Bakanlığı ya da Rusya Göç Şubesinden resmi davetiye almanız ya da Rusya’da ikamet eden yakınınız tarafından yazılı olarak sunulan bir beyana sahip olmanız şarttır. Söz konusu davetiyelerin elinize geçme süresi 45 güne kadar uzayabilir.
ULAŞIM
Rusya’nın başkenti Moskova’daki Domodedovo havaalanına, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanından, doğrudan ve Ankara ile İzmir’den ise İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı aktarmalı olarak ulaşım sağlanıyor.
İstanbul’dan Moskova’ya Türk Hava Yolları tarafından her gün ortalama 4 direkt uçuş yapılıyor. Yaklaşık 4 saat 12 dakika süren uçuşlar, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanından başlayarak Vnukova Uluslararası Havalanında (VKO) sona eriyor. İki şehir arasındaki uzaklık yaklaşık 1700 km dir.
Moskova şehrinde Domodedovo havaalanı şehir merkezine 42 km uzaklıktadır. Moskova Domodedovo Havaalanından şehir merkezine otobüs ile ulaşım en sık tercih edilen alternatiflerden biridir. 308 numaralı hatlarla Domodedovo Metro istasyonuna geçilebilir, buradan şehir merkezine rahatlıkla ulaşmak mümkündür. Havaalanından şehir merkezindeki otelinize, bir taksi ile gidebilirsiniz. Pazarlık yaptığınızda: 35-40 dolar civarında ücret ödemeniz yeterli gelir.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
Moskova şehrindeki ulaşım, dünyada trafiğin en sıkışık olduğu şehirler listesinde ilk sıradadır. Bu yüzden, şehri gezmek için en fazla tercih edilen ulaşım aracı metrodur. Moskova metrosu 200’ü aşkın istasyon ile kentin her yerine hızlı ulaşım imkanı sağlar. Haftanın her günü saat: 05.30-01.00 saatleri arasında hizmet vermektedir. Yoğun saatlerde 1-3 dakikada bir metro gelir.
Burada tek ve başlıca sorun: her biri farklı renk ve numaraya sahip metro durakları Kiril alfabesiyle yazıldığı için, gitmeden önce metro haritasını incelemenizi öneririm. Önemli durakları işaretlemekte yarar var. Metro için biletinizi otomatlardan satın alabilirsiniz. Tek binişlik bilet yerine bir günlük ya da üç günlük limitsiz biniş imkanı sağlayan günlük ulaşım biletlerinden almanızı öneririm.
İKLİM
Rusya, gerçekten dünyanın en soğuk ülkesidir. Çoğu bölgelerde, kış 4-5 ay sürer. Kuzeyde ise, tam 10 ay sürer. Orta kuşakta bulunan Moskova’da bile hava sıcaklığının -30 dereceye kadar düşmesi, nadir rastlanan bir durum değildir. İşte bu yüzden, Ruslar turistlerin hediye olarak götürmeye bayıldıkları o meşhur kulaklı şapkaları yani kalpakları takarlar.
Yabancı turistlerin çoğu Rus sokaklarında gördükleri kar yığınları karşısında hayrete düşerler ve bu manzarayı garipserler. Bu kadar yoğun kar yağışı ve kar yığınını, hayatlarında ancak kayak merkezlerinde görmüşlerdir. Bu sert iklim, Rusların bizzat kendileri için problem olmaz. Alışılmış olmasına rağmen, bu çok ciddi bir sorundur.
Binaları ısıtmak, yollardaki buzları eritmek ve temizlemek, kardan tıkanan yolları açmak için yoğun güç sarf edilmekte, çok para harcanmaktadır. Bir de kış için mutlaka bir sürü kalın giyecek gerekmektedir. Diğer taraftan, yazın, Rusya’nın büyük kısmında sıcaklık artar, kış ayazlarının yerini tatlı ve güneşli bir hava alır.
Moskova’nın iklimi yanında: kirli havası çok meşhurdur. Ekolojik açıdan Moskova’nın ne kadar kirli olduğunu anlamanız için “Tverskaya caddesi”ni baştan aşağı dolaşmanız yeterli. Şehirdeki binaların camları siyah isle kaplı, her gün yıkasanız bile akşama yine kararıp kirleniyor. Bu şehirde, saçınızı her gün yıkamanız gerek.
RUS İNSANLARI
Kuznetsov, İvanov, Petrov, Smirnov ve Popov; Rusya genelinde en çok kullanılan soyadlarıdır. En yaygın isimler ise: Yelena ve Aleksey’dir. Rusya’da yaşayan kadın sayısı, erkeklerden daha fazladır. Rus gelinler, yalnızca güzellikleriyle değil, hamaratlıklarıyla da dünyaya ün salmışlardır. Pek çok yabancı erkek, Rusya’ya özellikle Slav ırkından güzel bir eş bulup evlenmek ve beraberinden götürmek niyetiyle gelmektedir.
Rus halkı, sürekli okuyan bir millettir. Ülkeye gelen yabancılar: metro ve otobüslerde, ellerinde kitaplarla dolaşan ve sürekli okuyan yolcuları görünce şaşırırlar. Kitapçılar: tıklım tıklım doludur. Sokaklarda kurulan edebi eserlerle dolu tezgahların çevresi, insan kalabalığından geçilmez. Totaliter rejim zamanındaki Sovyet toplumunun kapalılığının bir sonucu olarak Rusya’da yabancı dil bilenlerin sayısı hala çok azdır.
Rusların içkiye düşkünlükleri hakkında da çok şeyler söylenir. Elbette, Rusya’da içki olarak ezelden beri, buzsuz ama soğuk ve saf votka tercih edilir. Bu, sert iklim yüzünden ve eski geleneklerden dolayı edinilmiş bir alışkanlıktır. Eski bir Rus atasözü vardır “İç ama, işini de yap”. Rusya’da gezip de bu atasözünü duymamak mümkün değildir.
Ancak: insanlarının en nazik ve hoşgörülü olduğu dünya şehirlerini belirlemek amacıyla yapılan bir araştırmaya göre: Moskova; 35 şehir arasından 30’ncu sırada yer almış. Mağazalarda ne kadar sıklıkla teşekkür edildiği, insanların giriş çıkışlarda kapıları tutarak birbirlerine yardımcı olup olmadıkları, yere bir şey düşüren birine yardım edilip edilmediği gibi kriterler değerlendirilerek yapılan araştırmada: dünyanın en nazik şehrinin New York olduğu tespit edilmiş.
Zaten Moskova’da iki tür insan göreceksiniz. Birinci tür: Glastnost, Perestroika ve takiben parçalanmadan sonra doğanlar ya da bu dönemde büyüyenler ile eski dönemlerde büyüyenler. Birincisi daha yardımsever, daha güler yüzlü iken, eskisinin izlerini taşıyanlar daha hoşgörüsüz, daha soğuk ve suratsızlar.
DİL
Rusya Federasyonuna ait tüm topraklarda, resmi dil Rusçadır. Burada en büyük sorun “kıril alfabesi” kullanılıyor olması. Gerçekten çok zor ve turist için sıkıntı yaratıyor. Bunun yanında: yol soracak, yardım isteyecek kimse de yok, herkes bir koşuşturmaca içinde ve kimse İngilizce bilmiyor. Bir türlü anlaşılamayan dil engeli yüzünden: yabancılar için Moskova’da tatil oldukça çileli.
DİN
Rusların yarısı ateisttir. İnananların büyük bir kısmı Ortodoks’tur. İslam, Katolik,Yahudilik ve Budizm, Rusya da yaşayan insanların mensup oldukları diğer dinlerdir. Ortodoks kiliselerinde, Katolik kiliselerinde olduğu gibi, oturma yerleri bulunmamaktadır. Ancak: Ortodokslar, daha koyu hıristiyandırlar. Dini yerleri ziyaretlerinizde, mutlaka kıyafetinizin uygun olması gerekmektedir.
Eskiden Moskova’da sayıları: 500’e varan Ortodoks kilisesi bulunmaktaydı. Günümüzde, bunlardan yalnızca 150 tanesi faaliyet gösteriyor. 100 civarında kilise de yeniden yapılmaktadır. Bunların içinde, tarihi önem taşıması bakımından ilk sırada olanlar: Kızıl Meydan’daki Aziz Vasili (Blajenni) Katedrali, bütünüyle restore edilen “Kurtarıcı İsa Kilisesi” ve “Novodeviçi Manastırı” dır.
TURİZM
Turistlerde dahil olmak üzere, Moskova’ya her gün bir milyondan fazla insan gelmektedir. İş dolayısı yada transit geçmek üzere Rusya’nın başkentine gelen insanlar, şehri biraz daha yakından görebilmek için, iki-üç gün kalırlar.
Avrupa’da gerçekleştirilen bir ankette: Moskova en sevilmeyen şehirler sıralamasında, 1’nci sırayı almış. En kötü mutfağa sahip şehirler sıralamasında 2’nci sıra ve en kötü giyinen başkentliler sıralamasında ise 3’ncü sırayı almış. Avrupa’dan farklı olarak: Moskova’dan yüksek fiyatla alınan şeyin kaliteli olup olmadığı garanti değil.
Örneğin: şehrin merkezindeki pahalı bir pastaneden 130 ruble ödeyerek satın aldığınız bir ekmek, tadı ile sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Ayrıca:1 saat içinde kuruyup, sizi pişman edebiliyor. Öte yandan, sokaktan geçerken 13 rubleye aldığınız ekmek ise, 130 rubleye aldığınızın tersine, taze ve doyurucu olabiliyor.
Moskova’da özellikle bazı parkların hava karardıktan sonra gidilmemesi gerektiği konusunda bir çok yayın var. Bu yayınlara göre: özellikle “Bitevski” ve “Filevksi” parklarına kesinlikle gitmeyin. Bazı cinayet ve ırza geçme olaylarına tanıklık eden şehir merkezindeki “Niskuçnıy Sad Parkı” (Gorki Parkı yanı) ve “Ismailova Parkı” da listede.
Ayrıca: Lenin Tepesindeki “Vorobyevi Gori”, “Sokolniki”, “Tsaritsino” parklarına da gitmemenizde yarar var. Ama sonuçta, hava karardıktan sonra, büyük parkların hepsinden uzak durmanızda yarar var.
Bu arada: kimlik sorma bahanesiyle, yol ortasında turist durdurup, rüşvet almaya çalışan polisleri görürseniz, sakın şaşırmayın. Bu yüzden, daha önce de söylediğim gibi, hiçbir şekilde, polis gördüğünüzde, yüzüne bakmadan doğruca geçin.
MOSKOVA METRO İSTASYONLARI
Dünyada, yer altı demiryolu sistemi; turistik bir yer olarak görülen çok az kent vardır. Moskova’da bunlardan biridir. Her ziyaretçinin mutlaka görmesi gereken bir yer. Moskova Metrosunda göreceklerinin şunlar : başdöndüren uzun merdivenler, kahramanların heykelleri, resimler ve parıltılı avilerle süslenmiş istasyonlar. En görkemli istasyonlar; Devrim Meydanı, Mayakovskaya, Kropotkinskaya ile Kiveskaya’daki istasyonlardır.
Ucuz, hızlı ve sık gelen trenler ile sınırsız yolculuk yapabilirsiniz. İnşası; 1935 yılında başlayan ve günümüzde bile, hala geliştirilmekte olan metro ağı: sokak planlarının kopyası gibidir. Hatlar: merkezden, çevreye doğru yönelir, kabaca Bahçe Çevreyolunu takip eden dairesel bir hatla, birbirlerine bağlanır.
MOSKOVA’DA BALE
Moskova’ya yapılan hiçbir gezi, opera ya da balede bir gece geçirilmeden, tamam olmaz. 2002 yılında, eski Bolşovy tiyatrosunun hemen yanında, yeni ve modern bir “Bolşoy” tiyatro sahnesi açılmış ve buradaki gösteriler, kesintisiz devam ediyor. Ancak: önde gelen sanatçıları yakalayabilmek için, kış mevsimi en uygun zamandır. Çünkü: yaz aylarında, yurt dışı turnelerinde oluyorlar. Zaten: sahnede, kim olursa olsun, Bolşovy’da geçirilen bir gece, mutlaka unutulmaz olacaktır.
DEVRİK KAHRAMANLAR
Sovyet döneminde pek çok kent, cadde ve meydana ünlü devrimcilerin ve Komünist Parti önde gelenlerinin isimleri veriliyordu. Lenin, Kalinin (Yüksek Sovyet Prezidyumu’nun başkanı, 1919-1946). Sverdlov (ilk Sovyet Devlet Başkanı), Çerjinski (Çeka gizli polis örgütünün kurucusu), Kirov (Leningrad Parti Örgütünün bir suikastte ölen lideri), Gorki (Devrimci yazar) ve diğerlerinin şerefine heykeller ve anıtlar dikiliyordu.
Komünist rejimin çöküşüyle birlikte, artık nefret edilen baskıcı bir rejimi hatırlatan bu heykeller de yıkılmıştır ve pek çok yerin Devrim’den önceki isimleri tekrar kullanılır olmuştur. Böylece: Leningrad yeniden Petersburg olurken, Moskova’nın Gorki Caddesi ve Severdlov Meydanı da, eski isimleri olan Tverskaya Caddesi ve Tiyatro Meydanı adlarıyla anılır olmuşlardır.
TAKVİM DEVRİMİ
Lenin, Avrupa’ya uyum sağlamak amacıyla: Şubat 1918 tarihinde takvim reformu gerçekleştirir. Jülyen takviminden; Avrupa’da 18’nci yüzyıl ortalarından beri kullanılmakta olan “Gregoryen” takvimine geçişte; 13 günlük bir kayıp olur. 31 Ocak 1918’i, 14 Şubat günü takip eder.
Bu: 25 Ekim 1917 tarihinde gerçekleşen Ekim Devriminin neden hep 7 Kasım’da kutlandığını ve Rus Ortodoks Kilisesinin Noel’i neden 7 Ocak’ta kutladığını açıklar.
Kremlin Sarayının dik kuleleri: bu şehirde, Borovitski Tepesinden, Moskova ırmağına doğru bakar. Bu tepenin yöneticileri: yaklaşık 1000 yıl önce, ilk ahşap siperi inşa etmek için çam ağaçlarının kesilmeye başlamasından bu yana; dünyanın en büyük ülkesi olan imparatorluğun gelişimini izlemişlerdir.
Moskova isminden tarihte ilk kez: 1147 yılından kalma el yazması bir kayıtta söz edilir. Bu kayıt: Suzdal Prensi Yuri Dolgoruki’nin hükümdarlığı zamanından kalmadır. Bu prense: rakiplerinden toprak kaptığı için: “dolgoruki” yani “uzun kollu” denilmiştir.
Prens: Neglinnaya ve Moskova ırmaklarına sokulmuş ve savunması kolay olan Borovitski Tepesine bir kale yaptırmıştır. Dolayısı ile: Moskova’nın kurucusu olarak anılır. Heykeli: Tverskaya Caddesi üzerinde, Moskova Belediye Binasının hemen karşısındadır.
Evet, daha sonraki süreçte, Moskova: Doğu-batı ve kuzey-güney istikametlerindeki ticaret yollarının kesiştiği bir bölgede olduğundan: ticaretten en iyi şekilde yararlanmıştır. Ama, bu stratejik konumun önemini fark eden Tatarlar; Moskova’ya göz dikerler ve “Altın Orda” step boyunca ilerleyerek tüm yerleşim yerlerini yakıp yıkar.
Rusya Moskova Tarihi;
Bu durumda.
Moskova prensleri; direnmektense, düşmanla işbirliği yapmanın daha karlı olduğuna karar verirler ve Tatarlara teslim olurlar. Tatarlar ile işbirliği yapanların başı: Kalita (para kesesi) lakaplı: Büyük Prens I. İvan’dı. Kurnaz I. İvan: Rus Ortodoks kilisesinin merkezinin Moskova’ya yerleşmesini sağlar.
Böylece: dini iktidarı: politik ve ekonomik güçlerle birleştirir. Tüccarlar, soylular ve zanaatkarlar: kilisenin ve kentin yeni genişletilen surlarının koruması altına girmek için, Moskova’ya akın ederler. Ancak: Prensliğin büyüdüğünü gören Tatarlar; Moskova’ya verdikleri desteği çekerler. Sonunda: Moskovalılar ile Tatarlar savaşa tutuşurlar, Büyük İvan liderliğindeki Moskovalılar, savaşı kazanır ve Tatarları yenerler.
Büyük İvan, İstanbul’un, 1453 yılında; Türkler tarafından alınmasından sonra: son Bizans imparatorunun yeğeniyle evlenir. Bunun üzerine: Moskova: Hıristiyanlığın son kalesi “Üçüncü Roma” olarak ilan edilir. Büyük İvan: aynı zamanda, Kremlin’in tuğladan surlarının ve kulelerinin yapımını sağlar ve genişleyen hakimiyetinin amblemi olarak da “Bizans’ın çift başlı kartalını” seçer.
Moskova büyümeye devam eder. Savunma surları yapılır. 16’ncı yüzyıla gelindiğinde: şehrin nüfusu: 100.000’in üstüne çıkar. Moskova: Avrupa’nın en büyük kentlerinden biri haline gelir. Bu arada: Kremlin çevresinde, imar faaliyetleri sürdürülmektedir. Bu dinamizmi ateşleyen kişi ise; daha çok “Korkunç İvan” olarak bilinen IV. İvan’dır.
Rusya Moskova Tarihi;
Korkunç İvan:
1533-1584 yılları arasında hüküm sürer. Tahta çıktığında: 3 yaşındadır. Hükümdarlığı, toplam 51 yıl sürer. Metropolit tarafından: 17 yaşında “Çar” ilan edilir. Böylece: bu imparatorluk unvanına sahip, ilk Rus hükümdarı olur. Moskova’ya ilk matbaa makinesini getirtir. Sanatçılar ve zanaatkarları teşvik eder.
Kazan ve Astragan’da: Tatarlara karşı zaferler kazanarak, imparatorluğun sınırlarını güneyde Hazar Denizine kadar genişletir. Bu büyük zaferlerini kutlamak için: Aziz Vasili Katedralini yaptırır.
Tüm bunların yanında ise: Rusya’nın ilk gizli polis örgütünü kuran, işkence ve kan dökmekten zevk alan ve muhaliflerini öldürerek ortadan kaldıran biri olarak tarihe geçer. Canavar ruhlu ve gaddar bir yönetici olarak hatırlanır. Hayatının sonlarında: şiddetli bir öfke nöbeti sırasında: kendi oğlunu öldürür. Sonuçta, bunca kan dökmesine rağmen, kendi ölümü doğal nedenlerle olur.
Rusya Moskova Tarihi;
Evet: Korkunç İvan’dan sonra:
Fyodor gelir. Ancak: bu, pek zeki bir yönetici değildir. 1598 yılında öldüğünde: 300 yıldır Moskova’yı yöneten hanedan, onunla birlikte biter.
Tahta: Korkunç İvan’ın üvey kardeşi: Boris Godunov çıkar. 1598-1605 yılları arasındaki 7 yıllık sürede iktidarda kalır. Godunov’un ölümünden sonra: ortaya çıkan siyasi belirsizlik ve hükümdar karşıtı davranışlar: Rus tarihine karışıklık dönemi olarak geçer. Bu dönemde: iç savaş, köylü ayaklanması ve Polonya ve İsveç istilaları görülür.
1613 yılında: yeni bir Çar seçmek üzere, ulusal bir meclis toplanır. Burada: 16 yaşındaki Mihail Romanov seçilir. Bu; gelecek 300 yıl boyunca, Rusya’yı yönetecek olan “Romanov” hanedanının başlangıcı olur. Yalnız: 18 Romanov hükümdarından, en etkili olan: Büyük Petro olarak da bilinen “I. Petro” olmuştur.
Çar I. Petro:
1682-1725 yılları arasında iktidarda kalır. Eski Rusya’nın dışına çıkmaya cesaret edebilmiş ilk çardır. Almanya, Hollanda ve İngiltere’yi ziyaret etmiş: sanayide, eğitimde, gemi inşasında ve askeri teknolojide en son gelişmeler hakkında, pek çok bilgiyle geri dönmüştür. Moskova’daki maiyetini Batılılaştırmış, onlara ne giyeceklerini söylemiş, sakal tıraşı olmayı kabul etmeyenlere, ceza olarak vergi koymuştur.
Ayrıca: yurt dışından teknik uzmanlar getirtmiş, askeri akademiler ve denizcilik okulları açıp, bir donanma kurmuş, maden çıkarma ve işleme sanayilerini geliştirmiştir. Kağıt, pamuk, yün ve ipek fabrikalarını kurmuş ve para birimi, takvim ve alfabe reformlarını yapmıştır.
Ancak, Petro’nun reformları halk arasında hoş karşılanmamıştır. Çünkü: bu reformlar, yalnızca yönetici sınıfına yöneliktir. Ülkedeki bütün kaynaklar ve insanlar: Petro’nun askeri emellerini gerçekleştirmek için kullanılır olmuştur.
Köylüler: tarlalarından ve ailelerinden koparılıp, savaşa gönderiliyorlar ve onların masraflarını karşılamak için kalanlara ağır vergiler konuluyordu. Ona karşı entrika çeviren askerler: işkence edilerek öldürülüyordu. Cesetleri ise, aylarca Kremlin surlarında sallandırılıyordu. Hatta: Petro, kendi oğlunu bile hapsettirip öldürttü. Üstelik Neva ırmağındaki büyük başkentin inşası; binlerce işçinin hayatına mal oldu.
Rusya Moskova Tarihi
Çar Petro:
Enerjisinin çoğunu: Baltık Denizinin çevresindeki toprakların kontrolünü elinde bulunduran İsveç ile yaptığı mücadelelere harcıyordu. 1703 yılında, Petro’nun kuvvetleri: Neva ırmağı yakınlarında, düşmanı yendiler. Birkaç hafta sonra: Irmaktaki bir adada, bir kale yaptırmaya başladılar.
Bu kale: Petersburg şehrinin çekirdeğini oluşturacaktır. Burada: 20.000 işçi çalışır. Binlerce insan: yorgunluktan, açlıktan ya da hastalıktan ölür. Kentin temellerinin: yapımında çalışan işçilerin kemiklerinden oluştuğu söylenir.
Petro: saray ve bahçeleri tasarlamaları için, yabancı mimarları buraya davet eder. 40.000 işçi daha, bunların inşası için çalıştırılır. O kadar çok inşaat malzemesi gerekiyordu ki, Rusya’nın diğer yerlerinde taş bina yapımı yasaklanır.
Rusya Moskova Tarihi
1712 yılında,
İmparatorluk kuzeye taşınır. Petro: Petersburg’u yeni başkent ilan eder. Moskova’dan ve onun modası geçmiş geleneklerinden kopuş gerçekleşir. Petro: adadaki kalesinin surları içinde, Rus mimari özelliklerinden tamamen farklı bir katedral yaptırır. Svitoy Pyotr ve Svitoy Pavel katedrallerinin; geleneksellerden farklı olarak, gökyüzüne doğru uzanan altın bir iğne gibi tek bir ince kule külahı bulunur.
Evet:
Petro’nun ölümünden sonraki dönem yine durgun geçer. 37 yıl sonra, 1762 yılında, Rus tarihindeki en ünlü imparatoriçe olan Büyük Yekaterina tahta geçer. Onun hakimiyeti: 1762-1796 yılları arasındaki dönemde sürer. Aslında: kendisi bir Alman prensesidir. Ancak: aşk hayatı, diğer başarılarını gölgelemiştir.
Hükümdarlığı süresince, 20 gözdesi olduğu söylenir. Kurnaz ve zekidir. Rus imparatorluğunun: Litvanya, Doğu Polonya, Beyaz Rusya, Ukrayna ve Kırım’a genişlemesini sağlar. Kent planlamasını yeniden yapılandırmak için bir program geliştirir. Ayrıca: Petersburg’da görkemli saraylar yaptırır. Kendi özel sanat koleksiyonu, Hermitaj’ın temellerini oluşturur.
Katerina’nın oğlu Pavel; çariçenin ölümünden sonra, 5 yıl boyunca hükümdarlık yapar. Pavel’in baskıcı ve gerici tutumları Rusya’nın ilerlemesine engel olur. Hem soyluları ve hem de köylüleri kızdırır. 1801 yılında; sarayı basan bir gurup suikastçı tarafından, yatak odasında öldürülür.
I. Pavel’in
Suikastına karışan isimlerden birisi de, kendi oğlu: I. Aleksandr’dır.
Aleksandr: babasının baskıcı kanunlarının çoğunu değiştirir, gizli polis örgütünü dağıtır ve 1812 yılında; Napolyon’u savaş meydanında yener. Böylece: büyük bir üne kavuşur. Bu başarıdan söz etmekte yarar var, çünkü gerçekten ilginç.
Fransızlar, 600.000 kişilik bir ordu ile; Moskova dışında, Rus kuvvetleriyle karşılaşırlar ve yapılan savaş sonucunda Rus generaller, Moskova’yı Fransızlara teslim ederler. Napolyon: 3 Eylül 1812 tarihinde, karşısına kimse çıkmaksızın, Kremlin’in kapısından içeri girer.
Ancak: kent boşaltılmıştır. Fransız ordusu, tam bir hayalet kenti kontrolü altına almış olur. Ancak: o gece, kentte büyük bir yangın çıkar. Altı gün süren yangında: kentteki yapıların % 80’i yok olur. Savaş ganimetlerini toplayamayan ve yiyecek stokları azalan Napolyon: Rusya’nın dondurucu kışında; Moskova’dan çıkmak zorunda kalır.
Tekrar bir araya gelen Rus ordusu ise;
Yıpranmış Fransız ordusunu, Paris’e kadar, tekrar tekrar saldırarak kovalar ve onur kırıcı bir yenilgiye uğratır. “Anayurt savaşı” olarak bilinen bu olay; Rusya’da yurtseverliğin yeşermesini sağlar. Ayrıca: sonunda devrime yol açacak siyasi fikirlerin de, ülkeye gelmesine neden olur.
Evet: devrime doğru gidiliyor. Çarlık hükümetini yıkmak amaçlı ilk teşebbüs: 1825 yılının Aralık ayında: Çar I. Aleksandr’ın ölümü üzerine ortaya çıkar. Petersburg’un Senato Meydanında reformist subaylar tarafından bir ayaklanma gerçekleştirilir. Asi askerler: Anayasal monarşi düzenini kaldırılmasını isterler.
Ancak: hepsi öldürülür.
6 ay süren sorgulamanın ardından: 5 aristokrat lider: Petro-Pavel kalesinde asılır. Bunlar: asırlar boyunca, Rus devrimcilerinin şehitleri olarak anılırlar. Meydana ise: onların anısına “Dekabristler Meydanı” adı verilir.
1905 yılının Ocak ayında: 150.000 işçi; Çardan bir talepte bulunmak amacıyla, toplanıp, Saray Meydanına yürürler. Tekrar bir siyasi gerginlik ortaya çıkar. Kalabalık; Çar’ın askerleri tarafından dağıtılır. Binlerce kişi ölür ya da yaralanır. “Kanlı Pazar” olarak da bilinen bu olay nedeniyle: bir gösteriler ve ayaklanmalar dalgası başlar. Devrim girişimi: sonunda bastırılır. Petersburg işçi konseyi liderleri tutuklanır. Fakat: değişimin tohumları ekilmiştir.
Rusya:
I. Dünya Savaşında, İttifak Devletlerine katılınca, vatanseverler başkentin ismini Alman ismine benzeyen Petersburg’dan; Petrograd’a değiştirirler. Ancak: Rusya’nın, Dünya Savaşına katılması, bastırılmış yığınlar için bardağı taşıran son damla olur. Yetersiz yönetim, yaralı sayısının yüksekliği, yiyecek sıkıntısı ve genel bir ümitsizlik hali, yeni grevler ve başkaldırı dalgasına sebep olur.
Şubat 1917 tarihinde: bir gurup, protestocu işçi, sonunda Çarın tahtı terk etmesine sebep olan bir ayaklanmada, Petrograd garnizonuna katılır. Şaşkın ve terk edilmiş Çar II. Nikolay; eski Pskov kasabasındaki demiryolu hattında bulunan vagonunda, 300 yıllık Romanov hanedanından vazgeçmiş olur.
Nihai devrim:
8 ay sonra: Petrograd’da gerçekleştirilir. 14 Ekim 1917 tarihinde: Kışlık Saray’a hücum eden Bolşevik liderler; Geçici Hükümette görevi devralarak, kansız bir ihtilal gerçekleştirirler. Köylülere “Barış, toprak ve ekmek”, işçilere de “güç” sözü veren “Vladimir İliç Lenin” dünyanın ilk komünist devletini şekillendirmeye başlar.
Yeni Sovyet Hükümeti: 1918 yılında, Kremlin’e taşınır. Moskova: bir kez daha Rusya’nın başkenti olur. Ekim Devriminin ardından: çarlığı geri getirmek için savaşan Beyazlar ile iç savaş patlak verir.
Kremlin’in emirleri üzerine: Çar Nikolay ve ailesi idam edilir ve Kızıl Ordu, devrim karşıtlarına karşı zafer kazanır. 1922 yılında: Komünist Partinin Genel Sekreteri İosif Stalin (1922-1953) Rus olmayan Sovyet Cumhuriyetlerini, Rus Cumhuriyetiyle federasyona zorlar ve böylece Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kurulmuş olur.
Lenin’in 1924 yılında ölümünden sonra: Petrograd ismi; Lenin’in şerefine Leningrad olarak değiştirilir. Stalin de; Sovyet iktidarı üzerindeki sıkı denetimini arttırmaya başlar. Komünist Parti: planlı bir ekonomi ve zorlu bir sanayileşme programı ile, Sovyet yaşamının her köşesini kontrol etmeye başlar.
Muhalif sesler: Stalin’in kurduğu ve KGB’nin öncülü olan gizli polis örgütü tarafından susturulur. 1930 lu yıllarda, gerçekleştirilen büyük temizlik harekatında, milyonlarca insan hapsedilir, sürgüne gönderilir ya da idam edilir.
“Büyük Kurtuluş Savaşı” olacağı düşünülen,
II. Dünya Savaşı, 15 ila 20 milyon Sovyetli’nin hayatına mal olur. Hitler’in tankları: 22 Haziran 1941 tarihinde, SSCB’ye saldırır. Moskova kapılarına kadar giderler, fakat bir Sovyet karşı saldırısıyla geri püskürtülürler. Çetinliğiyle ünlü Rus kışı: Almanların planlarını bozar. Rus ordusu toparlanır ve Hitler, ilk yenilgisini alır. Leningrad’da daha uzun süre dayandıysa da; Moskova kadar şanslı değildir. Almanlar; 900 gün boyunca kenti kuşatma altında tutarlar. Yaklaşık 1 milyon vatandaş perişan olur. Eğer: Ladoga Gölü üzerinden yardım sağlanmasaydı, çok daha fazla insan kentte, açlıktan ölecekti.
SSCB; II. Dünya Savaşından bir dünya süper gücü olarak çıkar. Stalin, Batılı müttefiklere karşı duyduğu şüphe ile birlikte: karşılıklı güvensizlik dönemi olan “Soğuk Savaş” başlar. Stalin: 1953 yılında öldükten sonra, Nikita Kruşçev (1953-1964) yönetimi, Stalin rejiminin kötü yönlerini kabul etmez ve uluslar arası ilişkilerde, hafif bir yumuşamaya öncü olur.
Ancak: Leonid Brejnev’in Rusya’da “duraklama” olarak bilinen, uzun hükümdarlığı sırasında (1964-1982): iktidar yine bir tek kişinin elinde toplanır. Yozlaşma, adam kayırma ve baskı geri gelir. Yaşam standartları düşer ve ekonomik kriz baş gösterir.
1982 yılında:
Brejnev’in ölümüyle: vaktini doldurmuş “eski tüfek” komünist neslin sonu gelmiş olur. Mihail Gorbaçov: 1985 yılında, iktidara geldiğinde: ekonomi yönetimini merkezden tabana yaymak amacıyla “glasnost” ve “Prestroika” politikalarını gündeme getirir. Bunlar: açıklık ve yeniden yapılanma demektir.
Ayrıca: Komünist Partinin gücünü elinden alıp, serbest girişimi teşvik eder. 26 Mart 1989 tarihinde: Sovyet halkı, 1917’den beri ilk kez, ulusal seçimlerde oy kullanır. Doğu Avrupa’daki komünist rejimler, birer birer devrilir. Berlin Duvarı yıkılır ve Baltık ülkeleri bağımsızlıklarını ilan ederler.
Boris Yeltsin:
1991 yılında: komünistler tarafından düzenlenen bir darbe girişimini engeller. Ulusal kahraman haline gelir. Halkın isteklerine boyun eğen Gorbaçov; 25 Aralık 1991 günü istifa eder ve 70 yıllık Sovyet idaresi son bulur. SSCB dağılır ve Yeltsin; Rus Cumhuriyeti’nin başkanı seçilir. Bir zamanlar, Kremlin surları üstünde dalgalanan kırmızı bayrak, Rusya’nın beyaz, mavi ve kırmızı çizgileriyle değiştirilir.
Böylece, Rusya’da: ekonomide yeniden yapılanma ve politik sistemde reformlarla yeni bir dönem başlamış olur. Ülke: demokrasi ve serbest piyasa koşullarının zorluklarıyla mücadele ederken, iyimser bir hava hakimdir. Fakat; Ağustos 1998 tarihindeki ekonomik kriz ülkeyi sarsar ve 1999 yılında Çeçenistan’da ikinci savaşın çıkışı: korkunç bir sarsıntı yaratır. 1999 yılında Rusya’nın başbakanı seçilen Vladimir Putin; 2000 yılında federasyonun başkanı olur.