Özbekistan Semerkant

Özbekistan Semerkant

Şehir, tarihteki ünlü Türk imparatorlarından biri olan Amir Timur’un imparatorluk başkentidir.

Şehir, Zerafshan nehri vadisindedir. Vadideki bu coğrafi açıdan avantajlı konumu nedeniyle, şehir Orta Asya şehirleri arasında ilk sırada yer almıştır.

Şehir, dünya üzerinde, Babil ve Roma şehri ile aynı yaştadır. Şehirde 500 bin kişi yaşamaktadır. Nüfus ve alan sayısı bakımından Özbekistan ülkesinin ikinci büyük şehridir.

Semerkant şehrinin geçmişi, yaklaşık 2500 yıl geriye kadar gitmektedir. Şehir: Büyük İskender, Arap fatihleri, Cengiz Han ve son olarak Timur Han dönemlerine tanıklık etmiştir. Bu yüzden şehrin kültürel yapısında: Batı ve Doğu kültürleri, İran-Hint, Moğol etkileri görülür.

Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

Semerkant şehri: görkemli ve güzeldir.

Geçmişte şair ve tarihçiler “Doğu İslam dünyasının incisi olarak burayı göstermişlerdir”.

İpek Yolu: tarih boyunca bu efsanevi şehrin büyümesi ve canlanmasını sağlamıştır. İran’a ve batıya giden ve doğuda Çin’e, güneyde Hindistan’a giden ticaret yolları, burada kesişmiştir.

Günümüzde, Semerkant eşsiz antik ruhu ile tam bir hazinedir. Maddi ve manevi değerlerin bolluğu nedeniyle şehir UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Şehir: Buhara şehrine 286 km uzaklıktadır ve bu uzaklık otobüsle yaklaşık 3.5 saat sürmektedir.

Bu şehre yolunuz düşerse, özellikle “Özbek pilavı” yemeyi unutmayın.

Özbekistan Semerkant Tarihi

SEMERKANT TARİHİ

Semerkant dünyanın en eski şehirlerinden birisidir. Avantajlı konumu, oldukça olumlu iklimi ve Zaravshan nehri gibi doğal su kaynaklarının bulunması, vahşi hayvanların yaşadığı dağlara yakınlığı, güçlü duvarlar ve kaleler, görkemli binalar yüzyıllar boyunca şehrin önemini korumasına neden olmuştur.

Antik dönemde: tarihsel olaylar değerlendirilirken en önemli etkinlik: MÖ 329 yılında Büyük İskender’in ordusu ile şehri ele geçirmesidir. Bu dönemde, Semerkant kalabalık nüfusu, gelişmiş el sanatları, ticaret ve kültürü ile büyük bir şehir olarak bilinmektedir. Aynı dönemde, şehirde savunma duvarları 10.5 km’yi bulan kale bulunmaktadır.

Gelelim tarihi geçmişine.

Arkeolojik kazılara göre, bölgedeki ilk yerleşim MÖ.4 ve 6. yüzyıllarda Akhemenidsler dönemindedir. Bu nedenle, şehrin ilk kuruluşunun 2500 yıl öncesine dayandığı düşünülmektedir.
Tarih boyunca, şehir yarı vahşi kabileler, İslam dininin takipçileri fanatik Arap komutanları tarafından yıkıcı işgallere direnmiştir.

Cengiz Han’ın kanlı orduları, ateş ve kılıçları ile şehre saldırmışlardır. Ardından, şehir Timur’un büyük imparatorluğunun başkenti olmuştur.

Timur’un ölümünün ardından onun imparatorluğu çocukları ve torunları arasında paylaşılmıştır. Semerkant ve çevresi, Timur’un torunu Ulugbeg’e devredilmiştir.

Ulugbek

40 yıl boyunca şehre hükmetmiş ve barışsever bir hükümdar olmuştur. Kendisi, ülkelerin geleneklerini ve kültürlerini öğrenmek için diğer ülkelere birçok ziyarette bulunmuştur. Bu yüzden, kendisi aynı zamanda büyük bir bilim adamı, astronom, matematikçi olmuştur. Bu n edenle, kendisi farklı ülkelerden pek çok bilim adamını, buraya getirtmiştir.

14 ve 15. yüzyıllar, şehrin altın dönemidir. Bu dönemlerde şehir inşaatlarda imar edilmiş, taş döşeli, şehrin içinden geçen müstahkem duvarlar, yeni sokaklar, mavi kubbeli yapılar şehrin silüetinde görülmektedirler. Bunların çoğu, günümüzde şehrin ana sembolleri arasında gezilip görülebilmektedir.

Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

TİMUR

Timur: Özbek dilinde “demir” anlamına gelmektedir ve Semerkant şehrinin güneyindeki, Şebr-i Sebz şehri yakınlarında bulunan “Keş” köyünde doğmuştur. Yani soylu bir geçmişi yoktur. Barlas aşiretine bağlı olan Timur: sert kişiliği ve savaşçı kimliğiyle aşiret içinde hızla yükselmiş ve lider olmuştur.

Timur: genç yaşlarda katıldığı bir savaşta, ayağına aldığı bir ok darbesi ile yaralanmış ve ayağı aksak olmuştur. Ardından özellikle düşmanları, kendisini aşağılamak için “Lenk” lakabını takmışlar ve “Timurlenk” olarak isimlendirmişlerdir.

Burada bir önemli not vermek istiyorum.

Özbekistan topraklarına geziye giderseniz, Timur’dan söz ederken sakın Timurlenk ismini kullanmayın, çünkü Timur, Özbekler için önemlidir ve Soylu aileden gelmediği için kendisine “Amir Timur” yani “Komutan Timur” demektedirler.

Semerkant şehri, Timur için bir tutkudur. Tüm şehri görkemli binalarla donatan Timur: bunun sebebi olarak “ordumu görmeyenler, şehirlerimdeki görkemi görsünler ve gücümü hissetsinler” diyerek açıklamıştır. Evet: Timur gerçekten büyük ama acımasız bir komutan olarak tarihe geçmiştir.

Çünkü hayatı boyunca milyonlarca kişinin ölümüne sebep olmuş, ele geçirdiği yerlerdeki insanları kılıçtan geçirtmiş, yakıp yıkmıştır. Hatta: 1402 yılında, Anadolu içinde Ankara şehri yakınlarına kadar gelmiş ve burada Yıldırım Beyazıt ile yaptığı savaşı da kazanarak, savaş meydanında teslim olan ilk ve tek Osmanlı padişahı imajını yaratmıştır.

Timur’un bir başka önemli özelliği: ele geçirdiği yerlerde ne kadar bilim adamı ve sanatçı varsa, bunları kendisiyle birlikte, başkentine yani Semerkant şehrine götürmüş olmasıdır. Zaten seferlerde yapılan talanlarda elde edilen hazineler de Semerkant şehrinin hızla büyümesindeki en büyük etken olmuştur.

Timur: Çin ülkesini fethetmeye giderken, Kazakistan’da ölmüştür. Sağlığında kendisine bir mezar yaptırmak istemeyen Timur, çok sevdiği torunu Muhammed Şah için yaptırdığı “Gur Amir” denilen yere gömülmüştür. Ama gömüldükten sonra da olaylar bitmemiştir.

Timur’un mezarı ve mezarın laneti hakkında anlatılan ve yaşanılanlar: Gur Amir denilen bölümde anlatılmıştır.

Özbekistan Semerkant

SEMERKANT ŞEHRİ TARİHİNDEKİ TRAJEDİLER

MÖ.329 yılında, Makedonyalı İskender tarafından şehir tamamen yıkılmış ve insanlar imha edilmiştir. Şehrin yeniden inşasında: doğu ve Yunan kültürü karışımı kullanılmıştır.

Araplar: Orta Asya’yı ele geçirirken, şehirde ikinci trajedi yaşanır. 8. yüzyıldaki bu trajedi sonucunda Orta Asya’da İslam ana din haline gelmiştir. Ama daha önce farklı dinler bulunmaktadır. Arapların kılıç ve ateşle, Orta Asya insanlarına İslam dinini benimsettikleri söylenmektedir.

Cengiz Han, Orta Asya’yı fetih ederken, şehirde üçüncü trajedi yaşanmıştır. 13.yüzyıldaki bu trajedi sonucunda şehir yıkılmış ve 14. yüzyılda yeniden inşa edilmiştir. Timur, 14. yüzyılda iktidara gelince, şehirdeki imar faaliyetleri hızlanmıştır.

Timur, 14. ve 15. yüzyıllarda şehre birçok farklı bilim adamı getirterek, Orta Asya’da farklı bilimlerin gelişmesine katkı sağlamıştır.

Özbekistan Semerkant

SEMERKANT ŞEHRİNDE TURİZM

Şehir günümüzde eski ve yeni şehir olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

Yeni şehir bölümü: endüstriyel ve kültürel merkezleri, yüksek öğrenim kurumlarını ve şehrin idari merkezi olarak kullanılmaktadır.

Eski şehir bölümü: tarihsel anıtlar, mağazalar, atölyeler, eski özel konutlar bulundurur.
Genellikle şehirdeki turistik gezi, şehrin eski kısmında yapılabilir.

Özellikle: Registan Camii ve medresesi, Bibi Khanum camii, Shakhi-Zinde bileşik ve Gur Emir Topluluğu ve Ulugh-Bey Rasathanesi.

Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

ŞEHİR MERKEZİNDE GEZİLECEK YERLER

Özbekistan Semerkant Afrasiab Müzesi
Özbekistan Semerkant Afrasiab Müzesi
Özbekistan Semerkant Afrasiab Müzesi

Afrasiab Müzesi

Tashkentskaya str adresindedir. Pazar günleri hariç hergün açıktır ve saat: 09.00-17.00 arasında ziyarete açıktır.

Semerkant’ın merkezinde bulunan Afrasiab antik kenti, 13. yüzyıl başlarında Moğollar tarafından tahrip edilmiştir.

Müze: bu Afrasiab antik yerleşim yerinin bulunduğu tepelerin yakınında, yuvarlak çarşının kuzey kesiminde bulunmaktadır. Müze binası: 1970 yılında Ermeni mimar Bagdasar Arzuman tarafından tasarlanmıştır.

Müze, şehrin tarihine adanmıştır. Ama müzenin en değerli eserleri, Afrasiab arkeolojik kazılarında bulunan buluntulardır. Bunlar arasında öne çıkanlar: antik kılıç fragmanları, bıçak, ok, sikke, çanak-çömlek ve İkhshidid Hanedanı (7. ve 8. yüzyıllar) ait Semerkant saray freskleridir.

Ayrıca: 7. ve 8. yüzyıllara tarihlenen, av sahneleri ve tatil kutlamaları betimlenen duvar resimleri de büyük ilgi çekmektedir.

Antik kentteki arkeolojik kazılar, 19.yüzyıl sonlarında başlamış ve günümüzde de devam etmektedir.

Özbekistan Semerkant Afrasiab Yerleşim Yeri

Afrasiab Yerleşim Yeri

Semerkant şehrinin girişinde, yüksek tepelerde bulunmaktadır. Antik yerdeki yerleşimin, MÖ.7 ile 2. yüzyıllarda olduğu tespit edilmiştir. Büyük şehrin efsanevi kral Turan tarafından kurulduğu bilinmektedir. Ancak şehir 1220 yılında Moğol askerleri tarafından imha edilmiştir.

Burada yapılan arkeolojik kazılarda: şehir içi ve eteklerinde şehir kalesi bulunduğu saptanmıştır. Şehir içi bölümlerde ise, konut ve el sanatları bölümleri, cami ve şehir hayatı olaylarına adanmış harika freskler bulunmuştur. Semerkant hükümdarı, 7. ve 8. yüzyıllarda buradaki sarayda kalmıştır.

Özbekistan Semerkant Aysel Sanat Galerisi

Aysel Sanat Galerisi

Registan str adresindedir. Açık olduğu saatler, saat: 09.00-17.00 arasındadır.

Aysel Sanat Galerisi ve Sanat Stüdyosu: Semerkant şehrinde en başarılı ve en büyük galerilerden birisidir. 1992 yılından bu yana, Özbekistan Sanat Akademisi ve Semerkandlı sanatçılar burada bir araya gelmektedirler.

Başlangıçta

Burası Özbekistan el sanatlarını teşvik etmek için açılmasına rağmen, günümüzde burada toplanan sanat nesnelerinin kültürel değeri gerçekten büyüktür. Burada, yetenekli çağdaş sanatçıların resim ve heykelleri, Semerkant ustalarının ürünlerinin güzel örnekleri sergilenmektedir.

Ama buranın esas yoğunluğu ipek kumaşlar üzerinedir. Modern teknolojiler ve eski zaman yöntemleri kullanılarak, ulusal kumaşlar farklı yöntemlerle işlenmekte ve giysi koleksiyonları üretilmektedir. Bunların yarattığı moda koleksiyonları Özbekistan ve yurtdışında büyük ilgi çekmektedir.

Evet: Özbekistan halkı ve turistler, burayı ziyaret ederek Semerkandlı tasarımcıların son koleksiyonlarını görebilirler.

Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi
Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi
Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi
Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi, Khanym Camii

Bibi Hanım Mescidi-Bibi-Khanym Camii

Anlatılanlara göre: Bibi Khanym: aslen Çinli bir prenses ve Amir Temur’un karısıdır ve kocası sevgi ifadesi olarak burayı yaptırmıştır.

Temur: Doğu’nun en büyük binasını inşa ettirmeye karar verdiğinde, şehirde yüzlerce mimar, ressam ve inşaatçı toplamıştır. İnşaat 1399 yılında başlamış ve beş yıllık çalışmanın ardından 1404 yılında tamamlanmıştır. (Timur’un Hindistan seferi dönüşünde) Caminin inşaatında: 15 bin işçi, 100 fil ve 300 sanatkar usta çalışmışlardır.

Yapım çalışmalarında filler çalışmış olması nedeniyle, yapının kapısı oldukça büyüktür ve bu büyük kapısı ile ün kazanmıştır.

Günümüzde 30 metre yükseklikte olan cami, yapıldığında aslında 60 metre yüksekliğinde dev bir kubbeye sahipmiş. Ancak, mimari bir hata yüzünden, 17. yüzyılda kubbe çökmüş ve yüzlerce kişi ölmüş.

Günümüzde de bu yıkımın izlerini görmek mümkündür. Öte yandan caminin her yanının çatlaklarla dolu görüntüsü, sanki her an yeniden yıkılacakmış gibi his vermektedir.

Yine de yapının görkemli mavi kubbesi ve büyüklüğü ve güzelliği gerçekten etkileyicidir.

Özellikle 50 metreye kadar yükselen güçlü giriş portalları dikkati çeker.
Caminin kubbesi: cennet kubbe olarak isimlendirilir.
Caminin anıtsal kapısı muhteşem güzelliktedir. Kapı çinilerle ve kufi yazılarla süslenmiştir.

Caminin avlusunda ise, mermer bir rahle ilgi çeker. Bu rahle: Hz Osman tarafından ceylan derisine yazdırılan dünyanın en eski Kuran-ı Kerimlerinden biri için yapılmış rahledir. Timur, bu rahleyi, İran seferi dönüşünde getirmiş ve önemli günlerde bu rahle üzerine konularak Kur-an okunmaktaymış. (Rahle üzerine konulan Kur-an, günümüzde Taşkent Müzesinde sergilenmektedir)

Caminin bahçesinde lüks galeriler görülür. Kemerler, 300 den fazla sütun üzerine yerleşmiştir. Küpürlü duvarlar, yüksek minareler, oyma mermer ile dekore edilmiş cami: geniş portalları ile yüzyıllar boyunca Temur tarafından, sevdiği karısına bir övgü olarak yaptırılmıştır.

Özbekistan Semerkant Gur-Emir Türbesi
Özbekistan Semerkant Gur-Emir Türbesi
Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

 

Gur-Emir Türbesi

Burası, Ortaçağ döneminde doğunun en önemli mimari yapılarından biridir. Semerkant şehrinin en çok gezilen yerlerinin başında gelmektedir.

15.yüzyıl başında, Semerkant şehrinin güneybatısında inşa edilmiştir. Karşılıklı iki simetrik minare ve ortalarında bulunan kubbeden oluşmaktadır. Minareler üzerinde: kufi yazısı ile “Allah” ve “Hu Allah” yazıları bulunmaktadır.

Türbenin girişinde bir taç kapı dikkat çeker. Bu kapı: mavi ve yeşilin birçok tonu ile işlenmiştir ve türbenin en süslü kısmıdır.

Türbe olarak kullanılan yapının ilk yapılış amacı

Muhammed Sultan Medresesi iken: daha sonra Amir Timur’un torunu ve Amir Timur’un kendisi ve soyundan gelenlerin mezarı olmuştur. Ama ilk gömülen: Timur’un çok sevdiği ve genç yaşta ölen torunu Muhammed Şah için türbe olmasıdır.

Ancak, aşağıda belirteceğim gibi, Timur’da buraya gömülmüştür, çünkü sağlığında kendisine bir mezar yeri yaptırmayı istememiştir.

Gur-Emir

Semerkant şehrinde çocuklara asaleti öğretmek için medrese olarak kurulmuştur. Burada merkezi bir salon ve hücreler bulunmaktadır. Mukhammad Sultan’ın emriyle inşa edilmiş ve İslami bir eğitim merkezi haline gelmiştir. Ama 1403 yılında Muhammed’in ani ölümü üzerine, kompleksin bu amacı değiştirilmiştir.

Medresenin köşe odasında, Muhammed’in defnedilmesi için bir mezar yapımına başlanmıştır. Burası: muhteşem bir giriş portalı ile dekore edilmiş, karmaşık avlu, köşelerde bulunan dört minaresi ve tek duvar dekore edilerek hazırlanmıştır. Zaten mozolenin mezar bölümüne girdiğinizde, muhteşem görüntü karşısında şaşıracaksınız.

Anıtın yüksek kubbesinin altında, yan yana bulunan mezar taşları görülüyor. Timur’un mezarı, mezar taşının siyah mermerden yapılmış olması nedeniyle hemen görülüyor. (bu mezar taşı hakkında da aşağıda bir efsaneden söz edeceğim)

Ancak, bu türbe, Timur’un torunu Ulugbek zamanında bitirilememiştir ve inşaat Timur’un bir başka torunu tarafından tamamlanmıştır.

Ulugbek 1405 yılında ölünce, onun mezarı ve onun soyundan gelenlerin mezar yeri olarak Gur-Emir belirlenmiştir. Buradaki mezarda: Amir Temur, Muhammed Sultan, Ulugbek ve Timur’un manevi hocası Mir-Said Baraka ve iki oğlunun mezarı bulunmaktadır.

Günümüzde, Gur-Emir türbesindeki mezar yerleri, mezar taşları ile işaretlenmiştir. Timur’un mezar taşı: yeşim ve tek parça yapılmıştır ve mezar merkezinde yer almaktadır.

Bu mezar taşı ile ilgili çeşitli söylentiler bulunmaktadır. Bu nefrit mezar taşının buraya nasıl geldiği meçhuldür. Ama efsaneye göre: bir nefrit plaka: Çin imparatorunun sarayından Moğollar tarafından alınmıştır.

Bu Çin kökenli levhanın: ilahi gücün kaynağı olduğuna inanılmaktadır ve Moğollar da bu inancı sürdürmüşlerdir.

Bu plakanın

1425 yılında, Ketmen tepe köyü yakınlarındaki bir savaşta, Ulugbek tarafından ele geçirildiği ve buraya yerleştirildiği düşünülüyor.

Amir Timur’un mezar taşları ise, Semerkandlı ustalar tarafından inşa hazırlanmıştır. 1740 yılında: İranlılar Buhara hanlığını ele geçirince, nefritler mezarını kaldırmak istediler. Nodir Shakh isimli İranlı hükümdar, bu taşları, İran’daki kutsal binalardan birine götürmeyi planladı.

Ancak, yine efsaneye göre, Timur’un ruhani lideri Mir Seyyid Bereke: Nodir Shakh isimli hükümdarın rüyasında göründü ve taşı götürmemesini, aksi halde korkunç talihsizlikler yaşayacağını söyledi. Sabah olduğunda, Nefritler taşı getirilmiş olmasına rağmen, eski yerine konulmasını emretti.

Ama Semerkant yolunda bir kaza oldu, nehri geçerken taş düştü ve iki eşitsiz parçaya bölündü. Ardından taşlar yerine geri getirildi ve ustalar iki eski taşı eski yerine koydular. Bu nedenle, günümüzde Amir Temur mezarının üzerinde, nefritler taşı üzerinde çatlaklar görülmektedir.

Evet: mezarlar: bodrumda, türbenin aşağısındadır. Üst kattaki salonda, sadece mezar taşları görülür. Timur’un mezarı 1941 tarihinde bir kez açılmış ve bu olay ile ilgili bir efsane üretilmiştir.

Gelelim bu efsane hakkında anlatılanlara

Tashmuhammed Kari-Niyazov ve Mikhail Gerasimov liderliğindeki Ruslar, buraya sefer düzenlediklerinde, Gür-emir denilen yere gelirler ve Haziran 1941 tarihinde kazılar başlatırlar. Bunun üzerine yerel din adamları ve Müslüman din adamları kazıları durdurmaya çalışırlar, ancak çalışmalar sürdürülür.

Bu kazılar: mezarlardaki kalıntıların Timur ve onun en yakın akrabalarına ait olup olmadığını kanıtlamak amacıyla yapılmıştır. Kazılar başladığında ilk olarak Timur’un oğulları ve ardından Ulugbek oğullarının mezarları açıldı.

Daha sonra Timur’un torunu Ulugbek mezarı keşfedildi ve 19 Haziran tarihinde ise, Timur’un mezarı bulundu. 20 Haziran tarihinde Timur’un mezarı açıldı ve türbe reçine karışımı keskin bir koku ile kaplandı.

Çünkü: Timur: Çin’e giderken Otrar denilen yerde ölmüş ve o nedenle mumyalanmıştı. Çünkü ceset Semerkant şehrine getirilmeliydi. İngiliz ve Fransız bilim adamları da, Mısır firavunlarının mezarları açıldığında, aynı koku ile karşılaşmışlardır.

Bunlar ilk anda anlaşılmamış olsa da daha sonra mumyalamada kullanılan yağların kokusu olduğu anlaşılmıştır. Yani, Timur’un mezarı açıldığında ortama yayılan kokunun da, Timur’un lanetiyle ilgili değil, mumyalama işinde kullanılan yağlarla ilgili olduğu anlaşılmıştır.

Ancak, efsanelere göre

Timur’un laneti yine gündeme oturmuştur. Çünkü 22 Haziran tarihinde, yani mezarın açılmasının hemen ardından, Nazi Almanya’sı, savaş ilan etmeden Sovyet topraklarını işgal etmeye başladılar.

Bu durumu, birçok kişi Timur’un mezarının açılması ile bağdaştırdı. Semerkant insanları paniklediler ve Timur ve onun hanedanının kalıntıları: incelenmek üzere Moskova’ya gönderildi.

Nazi Almanya’sı ile Sovyetler arasındaki şiddetli çatışmalarda en önemli dönüm noktası: Stalingrad savaşında elde edilen zaferdir.

Söylenenlere göre Sovyet lider Stalin:

Bu zaferden bir ay önce, Timur ve onun hanedanının kalıntılarını, Semerkant şehrine geri göndermiş ve türbeye mezar yerlerine gömülmelerini emretmiştir. Evet, bu olayın Stanlingrat cephesinde kazanılan büyük zaferle bağlantı kurulmaktadır.

Bu efsaneden söz ettikten sonra, türbe ile ilgili son birkaç not aktarmak istiyorum.
Evet, türbe ortaçağ mimari işçiliğinin güzel bir örneğidir. Uyum mükemmeldir. Yivli kubbe ve tonoz duvarları tamamen açık ve koyu mavi sırlı tuğlalar, resimli mozaiklerle kaplıdır.

Kubbenin üzerindeki kabartma rozetler bir yıldızlı gökyüzünü tasvir etmektedir. İç oyma ve yarı değerli taşlar, kakma bar, oyma pencereler, mermer ızgaralar ve resimlerle kaplı oniks panelleri ortamı zenginleştirmektedir.

Gur-Emir Türbesi

Delhi ve Kuzey Hindistan bölgelerini yöneten, Timur torunları tarafından özellikle Agra Taj Mahal yapısının yapımında örnek alınmış, Babür mimarisini etkilemiştir.
Türbe ile ilgili son bir not: Timur, bu türbede hocaları, danışmanları, oğulları ve torunları ile birlikte gömülmüştür. Bu önemlidir, çünkü hocalarıyla gömülmesi bilime verdiği değeri ifade etmektedir.

Özbekistan Semerkant Khodja Akhrar Ensemle
Özbekistan Semerkant Khodja Akhrar Ensemle
Özbekistan Semerkant Khodja Akhrar Ensemle

Khodja Akhrar Ensemle

Khodja Akhror: Özbekistan tarihiyle bağlantılıdır. Bu ünlü kişi: bölgedeki siyasi yaşamın gelişimi üzerine etkili olmuş, aynı zamanda Sufi Nakşibendi lideri olarak tanınmıştır. Aynı zamanda, sıradan insanlar yanında birçok hükümdarın ruhani lideri olarak bilinir.

Kendisi, Maveraülnehir bölgesindeki şiddetli vergilerin kaldırılmasını sağlamıştır. Ayrıca: Semerkant, Fergana ve Taşkent önderleri arasında kanlı bir savaşı önlemesi hatırlanır.

Ünlü şair Djami onun hakkında şunları yazmıştır: “O meselenin özünü bilen kişidir. İnsanlar onun kutsallığı, görünüm ve mukavemetine saygı duyarlar.

Birçok çağdaşı onun için yüksek övgüler düzmüşlerdir. Onun sloganı gereği kişilerin onun manevi misyonunu yerine getirmek için siyasi gücünü kullanmamasıdır. “

O, 86 yaşında iken 1490 yılında ölmüş ve Semerkant yakınlarında gömülmüştür. Üzerine beyaz büyük mezar taşı konulan mezar, birçok inananı tarafından ziyaret edilmektedir.

1630 yılında Semerkant hükümdarı Nori Divan Begi

Mezarın bulunduğu yere yakın bölüme cami ve medrese inşa ettirmiştir. Medrese inşaatı 2 yıl boyunca devam etmiştir. Medresenin portalında iki aslan ve iki geyik görüntüsü ilgi çeker.

Ama bir yüz yıl sonra, medrese ağır hasar görmüş ve portal öne doğru eğilmiştir. Ayrıca dekorasyonun büyük kısmı düşmüş ve tüm bina harap hale gelmiştir.

20.yüzyıl başlarında: bu mimari anıt restorasyona tabi tutulmuştur. Bu çalışmalarda dekoratif cephe kurtarılmış, portal yerine tespit edilmiştir. Günümüzde kompleks içinde: mezar yanında, medrese, kış ve yaz camileri, ayvan ve minare bulunmaktadır.

Özbekistan Semerkant Hoca Abdi Darunee Mozolesi

Hoca Abdi Darunee Mozolesi

Anıt: Hoca Abdi Darunee türbesi yakınlarında, 12.yüzyılda ortaya çıkmıştır. Efsaneye göre: Şeyh Abdi-Darunee: 9. yüzyılda Arap Yarımadasından Semerkant şehrine gelmiş ve Kur’an ve şeriat konularında bir uzman olarak, burada yargıç işlevlerini yerine getirmiştir. “Darunee” kelime anlamı olarak “iç” demektir. Onun mezarı, Semerkant şehir surları içinde bulunmaktadır.

Türbe: 12. yüzyılda inşa edilmiş ve 15.yüzyılda yenilenmiştir. Günümüzde bir piramidal kubbe ile küçük kare bir evden oluşmaktadır. Türbenin içi, altın ve seramik ile süslenmiştir. Mozole yakınında, 15. yüzyılda bir ibadet yeri yapılmıştır. Mezardaki antik dönemden kalan çınar ağaçları, büyük su birikintisi (khauz) çevresinde büyümektedirler.

Ulugbek Memorial Müzesi

Tashkentskaya str adresindedir. Pazar günü hariç her gün ziyarete açıktır ve saat: 09.00-17.00 arasında gezilebilir.

Ulugbek: yalnızca Timur’un torunu olarak değil, aynı zamanda Orta Asya’nın en büyük alimlerinden biri olarak halkların hafızasında kalmıştır. Ulugbek’in gerçek ismi Muhammed Taragdır. Amir Timur’un en küçük oğlu Shahrukh’un oğlu olarak 1394 yılında doğmuştur.

Doğumundan itibaren, Timur’un en sevdiği eşi Saray Mülk Hanım tarafından bakım altına alınmıştır. Çünkü, Timur döneminde çocuklara ebeveynlerinin bakımı değil, böyle bir uygulama bakımı vardır. Ulugbek: büyük dedesinin çalışmalarında yer aldı.

Erken yaşlardan itibaren diğer Timur prenslerinden farklı olarak

Bilimler alanında büyük yeteneğinin olduğu ortaya çıktı. Timur ile yaptığı geziler sırasında: bir gün eski bir al-Tusi dönemi gözlemevi kalıntıları bulunan Maragheng şehrine ulaştılar. Ören yerindeki bu gözlemevi, Ulugbek’in Astronomi ile ilgilenmesine neden oldu.

Birkaç yıl sonra dedesi Timur’un ölümünün ardından: babası kararıyla Ulugbek, Maveraülnehir hükümdarı oldu.

Kendisi bu dönemde, Semerkant-Buhara-Gijduvan şehirlerinde medreseler inşa ettirdi. Çünkü sürekli olarak herkesin eğitilmesinden yana oldu ve bilgi almak için insanları teşvik etti. Onun iktidarı sırasında, Orta Asya: Doğu Rönesans’ı yaşandı.

Özbekistan Semerkant Ulugbek Gözlemevi, Rasathanesi

Uluğbek Gözlemevi-Rasathanesi

1428 yılında Uluğbek gözlemevinin yapımı tamamlandı. Gözlemevi şehir merkezine 3 km uzaklıkta bir tepe üzerine kurulmuştur.

Tahminen 2-3 katlıdır ve yükseklik yaklaşık yine tahminen 40 metre civarındadır.
Yapının yuvarlak forumda çapı 46 metredir. Burası: Semerkant şehrinin bilimde ulaştığı en üst noktayı göstermesi açısından önemlidir.

Dönemin ünlü astronomları (Kadı-Zada el Rumi, El-Kaşi gibi) onun gözlemevinde seçkin bilim adamlarıyla birlikte çalıştılar. 1437 yılında Uluğbek: 1018 yıldızlı bir yıldız kataloğu derledi. Bu katalog daha sonra Avrupa dillerine çevrildi ve tüm dünyada temel astronomi rehberi oldu.

Astronomi tarihindeki alimler: Uluğbek, Kopernink, Galileo ve Batlamyus olarak sıralanır. Uluğbek: dünyanın güneş çevresinde döndüğünü bulduğunda: bu durumu batılı Kopernink 60 yıl sonra, Galileo ise 200 yıl sonra bulabilmişlerdir.

Uluğbek’in

Günümüzden yıllarca önce, hiçbir teknolojik alet olmadan bunu birkaç saniyelik yanılma ile tespit etmesi inanılmazdır. Zaten bu yüzden: aya ayak basan ilk astronot: ay üzerinde gördüğü üç tepeden birine “Ulukbey” ismini vermiştir.

Uluğbek ölümünün ardından, gözlemevi yıkılmış ve dini hayranları tarafından yağmalanmıştır. Rasathanenin yok olması şöyledir: Uluğbek’in oğlu, babasının bilimle çok uğraştığını, devletle ilgilenmediğini ve devletin zayıfladığını düşünen oğlu Abdülaziz: tahtı bırakmasını ve hacca gitmesini söyler.

Bunu kabul eden Uluğbek, Semerkant şehir çıkışında oğlu tarafından öldürülür. Uluğbek’in öldüğünü duyan yobazlar: uzun zamandır kin duydukları rasathaneye saldırırlar, yapıyı yıkarlar ve içindeki tüm kitapları yakarlar. Rasathanedeki bir kısım bilim adamı ise, kaçarak canını zor kurtarır.

Bunlar arasında bulunan Ali Kuşçu: önce Tebriz şehrine ve ardından İstanbul’a gelerek Fatih Sultan Mehmet’in himayesine girer ve 1474 yılında İstanbul’da ölür. Ali Kuşçu’nun Semerkant şehrindeki rasathaneden kaçırabildiği kitaplar ise yüzyıllar boyunca astronomi için kaynak kitap olarak kullanılır.

Evet, bu rasathanenin harap temelleri

1930 yılında Rus arkeolog Viatkin tarafından tesadüfen bulunur. Ancak yalnızca yer altı bölümleri belirlenebilmiştir. Yani başkaca bir kalıntı bulunmamaktadır.

Bunlar: yani rasathaneden geriye kalanlar 63 metre uzunluğunda, 2 metre genişliğinde, aşağıya doğru 11 metre inen yarım ay şeklindeki bir çukurluktur. Bulunan belgeler ve bilim adamları tarafından gözlem evinin bir modeli yapılmıştır.

Gününüzde Taşkent şehri sokakları: ilçeleri, metro istasyonları, bu büyük astronomun ismiyle adlandırılır. Semerkant Ulugbek Memorial Museum: gözlemevi kalıntıları yanında kurulmuştur. Müzede: Ulugbek mirası ile ilgili bir koleksiyon sergilenmektedir. Ayrıca, yine koleksiyon içinde, o döneme ait yazılar ve kitaplar bulunur.

Özbekistan Semerkant Şarapçılık Müzesi
Özbekistan Semerkant Şarapçılık Müzesi
Özbekistan Semerkant Şarapçılık Müzesi

Şarapçılık Müzesi

Makhmud Kaşgari Str adresindedir.
Müzenin geçmişi, yaklaşık 150 yıl kadar geride eski Khovrenko dönemine kadar gitmektedir. Orta Asya toprakları Rus imparatorluğu tarafından işgal edilince, bu toprakların tüm zenginlikleri keşfedilmeye başlanmıştır. Semerkant şehrinde şeker içeriği yüksek ünlü üzümler yetiştirilmeye başlanmıştır.

Bunun ardından, Rus şarap üreticisi ve işadamı DM Filatov, Özbekistan ülkesinde ilk şarapçılık faaliyetini başlatmıştır. Çalışma 15 yıl boyunca sürmüştür. Burada üretilen şarap ve konyaklar: Paris ve diğer uluslar arası sergilerde ödüller kazanmışlar ve Semerkant şarapları dünyaca ün kazanmıştır.

Ardından Sovyet iktidarı gündeme gelince: Filatov şarapçılık ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Günümüzde: Khovrenko Şaraphanesi tarafından üretilen şarap, konyak ve votkalar: üretimi sürdürülmektedir. Burada ziyaretçiler için turlar düzenleniyor ve bu turlarda şarapları tatma imkanı bulunmaktadır. Ayrıca, yine burada bir şarap müzesi bulunmaktadır.

Özbekistan Semerkant Registan Meydanı
Özbekistan Semerkant Registan Meydanı

Registan Meydanı

Yüzyıllardır Registan Meydanı, Semerkant şehrinin merkezi olmuştur. Kelime anlamı “kumlu yer” demektir. Meydanda ilk medrese inşa edilmeden önce, burada asırlar önce bir nehir vardı. Yıllar sonra 15. yüzyılda meydan düzenlendi ve ilk medrese kuruldu.

Meydanın sol bölümünde eski nehirle ilgili kalıntılar bulunmaktadır. Meydana Timur’dan öte Ulugbek’in damgasını vurduğu hissediliyor.

Meydan şehrin akademik, dini ve idari merkezidir. Meydan: Timur döneminde çarşılarla doluymuş. Timur’un torunu Ulugbek han olunca bu çarşıları yıktırmış ve yerine kendi adını taşıyan, dünyanın en büyük medresesini yaptırmıştır.

Ardından da, aşağıda ayrıntılı olarak belirttiğim gibi, hemen karşısına aynı büyüklükte ve ihtişamda Sher-Dor medresesi yapılmıştır. Böylece 3 medreseden oluşan muhteşem bir bilim meydanı ortaya çıkmıştır.

Bütün büyük şehirlerin merkezleri

Ortaçağ döneminde “Registan” olarak isimlendirilmiştir. Bunlar özellikle: Taşkent, Buhara, Semerkant şehirlerinde öne çıkmaktadırlar. Semerkant, Orta Asya’da kentsel planlamanın seçkin örneklerinden birisidir.

Timur, bir zamanlar Semerkant şehrini merkezi olarak düzenletmiştir. 1409-1499 yılları arasındaki Mirzo Ulugbek zamanında, meydanın bulunduğu biliniyor.

Meydan Sovyet döneminde önemli bir buluşma yeri olarak kullanılmıştır. Kızıl Ordu Semerkant şehrini ele geçirmesi sırasında, bombardımandan Registan meydanı da etkilenmiştir. Ancak, ardından Sovyetler, şehirdeki tarihi binaları restore etmişler ve özellikle Registan Meydanına çok önem vermişlerdir.

Çünkü, bu meydan çeşitli gösterilerde kullanılmıştır. Halk mahkemesi, burada yargılama yapmıştır.

Şehirdeki tüm geçit törenleri, festivaller ve Pazar çarşıları bu meydanda düzenlenmektedir.

Meydanda 3 medrese bulunmaktadır.

Bunlar

1.Ulugbek Medresesi.
2.Sher-Dor Medresesi.
3.Tilla-Kari Medresesi.

Medreseler, Müslümanların yüksek öğretim kurumları olarak önem kazanır ve aileler çocuklarını orada okutmak isterler. Buralardaki eğitim, yerine göre 10, 12 veya 20 yıl sürer. Öğrencilerin seçimindeki en büyük etken disiplindir. Hepsi için ana disiplin “Kur-an” dır.

Özbekistan Semerkant Ulugbek Medresesi

Ulugbek Medresesi

1417-1420 yılları arasında yapılmıştır. Registan meydanını solunda-batı kısmındadır. Burada 110 tane öğrenci yaşayabilecek şekilde 54 hücre ve bir bahçe bulunmaktadır. Doğunun klasik eğitim kurumlarından birisi olarak tanımlanır.

Bu medrese ölçeği, Amir Timur’un yapılarının en büyüğü ile rekabet edebilecek boyutlardadır. Ulugbek, ölümüne kadar burada matematik ve astronomi dersleri vermiştir.

Zaten, medresede astronomik gözlemler yapmak içinde bir platform bulunuyormuş.
Medrese yapısı, Ulugbek’in astronomiye olan tutkusu nedeniyle yıldızlarla bezenmiştir. Kapı üzerindeki on yıldız, uzayı sembolize etmektedir.

Ayrıca geometrik desenlerde kullanılmıştır. Medreseye 15 metre yükseklikteki bir kapıdan giriliyor ve bu kapının bizzat Ulugbek tarafından tasarlandığı söyleniyor. Medresenin içinde Ulugbek’in bir heykeli bulunuyor.

Özbekistan Semerkant Sher-Dor Medresesi
Özbekistan Semerkant Sher-Dor Medresesi

Sher-Dor Medresesi

Burası bir askeri lider ve politikacı olan Semerkant hükümdarı Yalangtush Bahadur’un emriyle 1619-1636 yılları arasında yapılmıştır. Medrese 200 yıl önce inşa edilen Ulugbek Khanaka yıkıntıları üzerine yapılmıştır.

Portal üzerindeki kitabede mimar Abd al-Jabbar ve Muhammed Abbas Kamarkandi ustaların adları yazılıdır. Ayrıca, Kuran’dan alıntılar, bitkisel süslemeler yaygın olarak kullanılmıştır.

Ulugbek medresesinden farklı olarak iki kış öğretim salonu vardır ama ana yapısı Ulugbek medresesinin aynısıdır.

Halk arasında “Aslanlı Medrese” olarak bilinir. Çünkü giriş kapısı üzerinde bir aslan resmi bulunmaktadır.

Medresenin giriş kapısının üstünde: “güneş” ve “aslanların ceylan avı” resmedilmiştir. “Güneş” ise Zerdüştlüğün etkisini göstermektedir. Medrese 32 metre yüksekliğinde minareye sahiptir. Yapının duvarları kufi yazılarıyla süslenmiştir.

2001 yılında medrese UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Özbekistan Semerkant Tilla-Kari Medresesi
Özbekistan Semerkant Tilla-Kari Medresesi

Tilla-Kari Medresesi

1647-1660 yılları arasında yapılmıştır. Registan meydanının kuzey tarafındadır. Bibi Hatun Medresesi kullanılmayacak kadar harap hale gelince, yeni bir camiye ihtiyaç duyulmuş ve hem cami, hem de medrese olarak hizmet vermesi için burası yapılmıştır.

Medresenin inşasına Semerkant hükümdarı Yalangtush Bakhadur emriyle başlanmıştır. Aslında burada daha önce, 200 yıllık bir kervansaray bulunuyormuş.

Biraz önce de sözünü ettiğim gibi, bittikten sonra yani 17.yüzyılda Semerkant şehrinin en büyük camisi olarak kullanılmıştır.

Medrese ve cami inşaat çalışmaları

1646-1660 yılları arasındaki 15 yıllık dönemde yürütülmüştür. Yapıda kabartma süsleme, altın yaprak boyama teknolojileri yaygın olarak kullanılmıştır. Bu nedenle yapıya: “altın kaplama” anlamında “Tel Kari” ismi verilmiştir.

Caminin bahçesi, Cuma namazı için kullanılmıştır. Mihrap yakınlarındaki Minber: kıbleyi belirtmek üzere Mekke yönündedir.

Medresenin kapısı alçak boyutludur çünkü buraya girenlerin kafasını eğmesi yani boyun eğmesi düşünülür. Medresenin küçük ve fazla yüksek olmayan bir minaresi vardır.

Medresenin dekorasyonunun önemli kısmı kaybolmuş ama restorasyon çalışmaları sırasında 20. yüzyılda yeniden tamamlanmıştır.

Orta Asya mimarisinin bu güzel anıtı, 2001 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Özbekistan Semerkant Rukhabad Türbesi

Rukhabad Türbesi

Bu türbe, 1380 yılında Timur tarafından Timur’un çağdaşı değerli İslam alimi ve mutasavvıf Şeyh Burhaneddin Sagaradzhi’nin mezarı üzerine yapılmıştır. Burhaneddin Sagaradzhi: kendi döneminde Doğu Türkistan göçebe kabileleri arasında İslam’ın yaygınlaştırmasıyla tanınır.

Kendisi Çinli bir prensesle evlenmiş ve Çin Yuan hanedanı sarayında büyük etkilerde bulunmuştur. Ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir, ama Çin’de öldüğü bilinmemektedir.

Ölümünün ardından Sagaradzhi: kendi vasiyeti üzerine oğlu Ebu Said tarafından Semerkant şehrine getirilerek gömülmüştür.

Rukhabad kelime anlamı “yerleşik ruh” demektir. O dönemin mimari özellikleri haricinde, giriş portalı olmadan tek kubbe olarak inşa edilmiştir. Bunun hemen yakınındaki “Gur-Emir” e bakıldığında, çok mütevazi olduğu görülür.

Bir efsaneye göre, kubbede: aziz şeyhte bulunan peygamberimizin yedi adet sakal kılı bulunan bir kutu bulunmaktadır.

Türbenin kuzey, batı ve güney yönünde üç giriş kapısı bulunmaktadır. Türbenin iç dekorasyonu çok mütevazidir. Burada: Sagaradzhi, Prenses eşi ve 9 çocuğunun mezarları bulunmaktadır.

Semerkant Tren İstasyonu

Özbekistan, Rus İmparatorluğu içinde Türkistan eyaletinin bir parçası iken, 19. yüzyıl sonlarında, burada aktif demiryolları inşa edilmiştir. Semerkant o zamanlar, Orta Asya’nın önemli ticaret merkezlerinden birisi olarak, yeni ulaşım sistemine şiddetle ihtiyaç duyulmuş ve Mayıs 1888 tarihinde Amu Derya nehri üzerine bir demiryolu köprüsü inşa edilerek, Semerkant Trans-Hazar demiryolu yapılmıştır.

Semerkant tren istasyonu zamanla yenilenmiş ve günümüzde modern bir kompleks olarak kullanılmaktadır. Birçok yerli ve uluslar arası trenler, buradan geçmektedirler. Özellikle son zamanlarda yüksek hızlı trenler: Taşkent-Semerkant arasında seferler başlatmışlardır.

Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı

Shakhi-Zinde Kabristanı-Mezarlığı

Bibi Hanım camisinin bulunduğu yerde, Şah-ı Zinde kompleksinin en gizemli ve eşsiz mimari eserlerinden birisidir. Kelime anlamı yaşayan kraldır. Burada mavi renkli pırıl pırıl mezar dizileri bulunmaktadır.

Ortaçağ sokakları boyunca, uyumlu ve canlı kombine türbe çeşitleri sıralanmıştır. Shahi Zinde: 14. yüzyılda birbiri ardına inşa edilen 11 türbeden oluşmaktadır.

Antik mezarlar: 1370-1449 yılları arasında Afrasiab yerleşimi yakınlarında bulunmaktadır. Buraya “Sokak mezarlığı” da denilir.

Shahi-Zinde kabristanı

Kraliyet kişi ve soyluların gömüldüğü bir yer olarak bilinir. Ana türbe, Hz. Muhammed’in kuzeni (yeğeninin oğlu) Kusama İbn Abbas türbesi ile başlar. Kendisi bölgede İslam’ı vaaz edenlerden birisidir.

Söylentiye göre, 7. yüzyılda Arap fatihler ile birlikte bölgeye İslam’ı yaymak için gelmiş ve 640 yılında Semerkant şehrinde vaaz vermiş, 13 yıl burada yaşamış ve daha sonra bir namaz sırasında Zerdüştler tarafından öldürülmüştür.

Öldüğünde cennete yükseldiğine inanılır ve bu yüzden burası kutsal kabul edilir. Ardından şehir valileri, buraya sürekli türbe yapıları yaptırmışlardır. Böylece burası 20. yüzyıl başlarında mimari güzelliklerle dolmuştur. Tüm anıtlar, antik cadde boyunca sıralanır.

Kusama İbn Abbas mezarı: dini ve manevi olarak birçok ziyaretçi çekmektedir. Bir efsaneye göre, mezarın su kaynağı şifalıdır.

Tüm türbeler, karmaşık Shahi Zinde’de: tek bir kompozisyon oluşturmaktadır. Her türbe, kubbeli kare bir bina ve girişinde bir revak bulundurur. Tuğla kullanılan binalar, çini fayans, oyma mozaikler ile mimari açıdan dekore edilmişlerdir.

Shali-Zinde’nin ana girişi inşaat bütünlüğünü tamamlar. Ana girişteki yazıtta şunlar yazılıdır “Bu görkemli yapı, Abdulaziz oğlu Ulugbek tarafından 848 yılında oluşturulmuştur”

Semerkant şehrini ziyaret ederseniz, burayı da mutlaka görmenizi öneririm.

Siyop Bozori-Pazarı

Tarihi İpek yolu üzerinde bulunan şehir, tarihi özellikleri yanında tam bir ticaret şehridir. İpek yolu üzerindeki en büyük pazarlardan biri olan Siyop pazarı: söylenenlere göre 800 yıldır aynı yerde yani Bubi hatun camisi yanında faaliyetini sürdürmektedir.

Ancak, son yıllarda yapılan çalışmalar ile Pazar daha modern bir havaya bürünmüştür. Pazarda; giyimden yiyeceğe aradığınız her türlü malı bulup satın alabilirsiniz. Satılan malların çeşitliliği yanında, insanların renkliliği, içtenliği ve sevimliliği de görülmeye değerdir.

Buraya gitmek isteyenler için son bir not: Registan meydanından buraya yürüyerek geçebilirsiniz.

İpek Halı Fabrikası

İpek: Doğu’daki en değerli kumaşlardandır. İpek giysiler yapma geleneği: ipek halılar, antik çağlarda nesilden nesle geçmiştir.

Her evin birkaç ipek halısı vardır. Çünkü ipek dokuma sanatı, en değerli beceri olarak kabul edilir. Günümüzde: İran, Azerbaycan ve tabii ki Orta Asya okullarında ipek halı dokuma eğitimi verilen yerler bulunur.

Özbekistan’da

Semerkant, Buhara ve Hiva şehirlerinde Özbek kadın ustalar tarafından dokunan el yapımı, muhteşem güzel ipek halılar görebilirsiniz. Çoğunlukla dokuma işinde kızlar çalışırlar. Onlar önce iplikleri boyarlar ardından kuruturlar ve ana çalışmalar başlar.

İpek halı imalatı zaman alıcı bir iştir. Bu halılar 1 ile 6 aylık sürede dokunurlar ve hatta bazen bu dokuma işlemi halının büyüklüğüne göre 1 yıl sürebilir.

Halının desen ve karmaşası da bu süreyi etkiler. Semerkant şehrinde, buraya yolunuz düşerse “Hudzhum” ipek halı fabrikasını da ziyaret etmenizi öneririm. Burada, halı üretimi ve benzersiz halı desenlerini görebilirsiniz.

Çoğunlukla fabrikada genç kızlar çalışır ve onlar canlı ve çeşitli renklerden inanılmaz halılar dokurlar. Fabrika ziyareti sırasında bir halı siparişi verebilirsiniz ve aynı zamanda bir halının dokunmasına katılabilirsiniz.

Özbekistan Semerkant Hz Hyzr Camisi
Özbekistan Semerkant Hz Hyzr Camisi

Hz Hyzr Camisi

Afrasiab kalesinin güneyindedir. Cami boyutları 30 x 16 metredir. Doğal bir yükselti üzerindeki camiye, dik merdivenlerle çıkılır. Camide: kapalı bir gölgelik ayaktadır ve burası zengin süslemeler ile dekore edilmiştir.

Minare ayrı yerdedir. Yivli kubbeye sarmal merdiven ile çıkılır. Caminin cephesi tuğla ile kaplanmıştır.

Özbekistan Semerkant Ebu Mansur El-Maturidiy Mozolesi

Ebu Mansur El-Maturidiy Mozolesi

Ebu Mansur: İslam hukuku-fıkıh alimi, bir bilgin ve filozof olarak Semerkant yakınlarındaki bu küçük kasabada 870 yılında doğmuştur. Kendisi ilk başta köy okuluna ve daha sonra medreseye devam etmiştir.

Daha sonra birçok öğrenci ona gitmiştir. Çünkü, Müslüman dünyasının doğusunda, gerçek bir bilim adamı olarak görülmüştür. Onun takipçileri arasında en ünlü olanı “Ebul Muin Nesefi” dir. İmam El Mansur El Maturidi: 944 yılında ölmüş ve bu türbe inşa edilmiştir. Efsaneye göre, buranın yakınlarında 3000 den fazla ilahiyatçı toprağa verilmiş, ancak Mauseloum 1930 yılında yıkılmıştır.

Özbekistan Semerkant Ali Nesefiye Mousoleum

Ali Nesefiye Mousoleum

Türbe dikdörtgen şekilde tek odacık olarak inşa edilmiştir. Yerel çini kaplamaları ilgi çeker. Aynı çiniler Shahrisabz yakınlarında da görülür. Çünkü bunlar erken Timur dönemindeki türbelerde kullanılmıştır. Yapının diğer bölümlerindeki dekor, turkuaz ve beyaz renk oyma sırlı pişmiş toprak çinilerle yürütülür.

Türbelerin dekorunda, yerel ustalar tarafından yürütülen ve zor geometrik desenlere dayalı ve renkli ölçekli çiniler kullanılır. Hatta, ortaçağ mimarisi uzmanları “Türk Halı Tarzı” dedikleri mimari dekor için burası parlak bir örnektir.

Özbekistan Semerkant İmam Buhari Anıt Kompleksi
Özbekistan Semerkant İmam Buhari Anıt Kompleksi

İmam Buhari Anıt Kompleksi

İmam Buhari, tüm Müslüman dünyasında hadiste en önemli uzmanlardan birisidir ve 21 Temmuz 810 tarihinde Buhara şehrinde doğmuş ve Semerkant’a 25 km uzaklıktaki Hartang köyünde ölmüş ve 870 yılında buraya gömülmüştür.

Bu nedenle, burası dünyadaki Müslümanların en saygın yerlerinden biri haline gelmiştir.

Özbekistan bağımsızlığını kazanırken, İmam Buhari’nin şanlı mirasından yararlanılmıştır. Tüm yaşamını ve gücünü bilgiye adamış bu muhterem kişi, hadiste uzman olarak büyük dikkat ve saygıya layık görülmüştür.

29 Nisan 1997 tarihinde İmam Buhari’nin doğumunun 1225 yılı, çeşitli etkinliklerle kutlanmıştır. 1998 yılı UNESCO tarafından “İmam Buhari” anma yılı ilan edilmiştir.

Özbekistan Semerkant Şehir Yakınlarında gezilecek yerler
Özbekistan Semerkant şehir yakınlarında gezilecek yerler

ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

Hazreti Davut Cave-Mağarası

Şehir merkezinin güneybatısında, Aksay köyü topraklarında, yaklaşık 40 km uzaklıkta, Özbekistan ülkesinin en ünlü ve kutsal yerlerinden biri bulunur. Üç dünya dininde kutsal kabul edilen, Hz Davud’un bu mağarada yaşadığına inanılır.

Bir Arap efsanesine göre: vaaz vermek üzere Asya’ya King David gönderilir. O, Müslümanlar tarafından “Hz Davud” olarak bilinir ve bölgede vaazlar vermiştir. Davud, dağlara sığınan ve Allaha dua eden eller ile taşları birbirinden ayırmayı başarmıştır.

Bir başka popüler efsaneye göre: David: Goliath ile savaşmadan önce dinlenmek için gizli bir yer arar. Bu aramalar sırasında, Semerkant yakınlarında bir dağlık alana gelir. Ama İfrits onu bulur ve ardından Goliath gelir.

Ancak David, henüz onunla savaşa hazır değildir. Kendisi, ulaşılmaz uçurumlara dek koşar. Rab onu korur ve David’in eli aniden balmumundan daha yumuşak olur ve bir kayaya delik kazmaya başlar ve kaya derinliklerine ulaşır.

Evet günümüzde

Hz Davut mağarasını ziyaret etmek isterseniz, dağ tepesine kadar yükselen 1303 basamaklı bir merdiveni tırmanmanız gerekir. Buraya ulaşırsanız, antik camide dua edebilirsiniz. Sonra Hz Davud’un mağarasında 500 adımlık aşağı doğru olan inişe girebilirsiniz.

Mağara: 4-15 metre arasındaki yüksekliğe ve 60 metre uzunluğa sahiptir. Onun ucunda, Daud adlı ve ayak izlerini görebileceğiniz bir karanlık tünel bulunmaktadır.

Bu ayak izlerine dokunarak, dilekte bulunabilirsiniz.

Sonuç olarak, burayı ziyaret etmek isteyenlerin yaklaşık 2000 adım tırmanmaları gerekmektedir. Yerliler dağa tırmanmak için eşek ya da at seçeneklerini ücreti karşılığı sunmaktadırlar.

Ayrıca, merdiven boyunca su, şifalı dağ otları, ucuz hediyelik eşyalar ve vahşi hayvan postları satan alışveriş tezgahları bulunmaktadır.

Özbekistan Semerkant İmam-Moturidi Mausoleum

İmam-Moturidi Mausoeum

İmam Moturidi mezarı, Semerkant şehrinin kutsal yerlerinden bir diğeridir. Kendisi: ünlü filozof ve teolog olarak İslam için savaşmıştır. Öldüğünde 944 yılında İslam dünyasının birçok ünlü bilim adamının gömüldüğü bu mezarlığa gömülmüştür.

Bir zamanlar bir askeri kale bulunması nedeniyle, mezarlık “Chokar” yani “kale” ismiyle anılır.

1947 yılında mezarlık yerle-bir edildi. 2000 yılında Kasım ayında restorasyon sonucu türbe yeniden ziyarete açıldı.

Özbekistan Semerkant Ishratkhan Türbesi

Ishratkhan Türbesi

Semerkant şehrinin güneydoğu kesiminde, İslam mimarisinin en gizemli anıtlarından birisidir. Bazıları, buranın aristokrat kökenli bir kadın için mezar yeri olarak yapıldığını ileri sürmektedirler.

Özbekistan Semerkant Saint Daniel Mausoleum Mezarı

Saint Daniel Mausoleum-Mezarı

Burası, dünya üzerinde eşi bulunmayan: Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin dua etmek için bir araya geldikleri yerdir. Eski Ahit’e göre Daniel Peygamber olarak bilinen kişinin bu türbesi, ayrıca Daniiel veya Doniyar olarak da bilinir.

Semerkant şehrinin kuzeydoğusunda bulunan yerleşim: Afrasiab eteklerindedir. Binanın uzunluğu 18 metredir. Öte yandan mezarla bağlantılı olarak birçok efsane ve hipotez üretilmiştir. Bazı kalıntıların: erken Hıristiyanlar veya Emir Timur tarafından buraya getirildiği iddia edilmektedir.

Mezarın içinde çeşitli farklılıklar vardır. Buna göre, bazı kaynaklarda burada yalnızca Aziz Daniel’in kolunun bulunduğu söylenir. Diğer bazı kaynaklara göre ise, burada azizin mezarından getirilmiş bir avuç toprak bulunduğu söylenir.

Burada mezarın boyutu hakkında da çeşitli söylentiler vardır. Bir yoruma göre, kutsal emanetler yıldan yıla artar. Diğer bir söylentiye göre, mezardaki kalıntıların çalınmasını önlemek için mezar büyük yapılmıştır.

Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası
Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası
Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası
Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası

Meros Kağıt Fabrikası

Semerkant şehri yakınlarında Konigil denilen köyde, tanınmış usta Muhtarov kardeşler tarafından kurulan “Meros” kağıt fabrikası bulunmaktadır. Onların çabaları sayesinde: yerel fabrika, Semerkant teknolojilerine dayalı eski bir geleneği yeniden canlandırmıştır.

Semerkant kağıt yapma teknolojisinde dut kabuğu hammadde olarak kullanılır. Kabuk dışarıdan temizlenir ve uzun süre bir tavada kaynatılır.

Sonra kıvamdaki hamur, püre yapmak için büyük stupas ile dövülür. Elde edilen hamur, daha sonra su dolu bir küvete konulur ve filtre edilir. Ardından kağıt levhadan çıkarılır ve bir gün boyunca dikey pozisyonda bekletilir.

Sonuçta kurutulmuş bu kağıt oldukça güçlenir. Kağıdın pürüzsüzlüğünü sağlamak için, granit veya kemik boynuz parçası ile parlatılır ve böylece ünlü pürüzsüz Semerkant kağıdı elde edilir.

Karakteristik Semerkant kağıdı: sarı renktedir. Kimyasallarla ağartılmış ve bu nedenle düz beyaz kağıda göre daha uzun ömürlüdür. Hatta 300-400 yıl dayandığı söylenir. Halbuki kaliteli bir beyaz kağıdın ömrü 40-50 yıldır.

Semerkant kağıt fabrikası, yalnızca kartpostallar, not defterleri, elbise, bebek ve çanta yapımında kullanılır. Fabrika mağazasında, tüm bunlara ait hediyelik eşyaları bulup satın alabilirsiniz.

Burayı ziyaret ederseniz, kağıt yapımı faaliyetlerini izleyebilirsiniz. Ücreti karşılığı fabrikada tur düzenlenmektedir.

Çin seddi

Çin seddi

Çin seddine ulaşabilmek için: şehir merkezinden araba kiralayabilirsiniz. Badaling bölgesindedir. Şehir merkezinin, yaklaşık 75 km. kuzeybatısındadır. Ancak, bu yolculuk sırasında bile, muhteşem egzotiklikleri yaşayacaksınız.

Şehir merkezinden çıktıktan sonra: eşek arabalarında ve bisikletleriyle yüklerini taşıyan köylüler göreceksiniz. Sanki yüzyıllardır değişmemiş bir hareketlilik göreceksiniz. Badalin bölgesinden setti gezmek isterseniz, yolculuk yaklaşık bir buçuk saat sürüyor.

Çin seddi

 

YAPILIŞ AMACI

Bu  devasa duvarların yapılış amacı: başlangıçta ülke sınırlarını, kuzeydeki Türk boylarına karşı korumaktır. Ama öte yandan, Çinliler bunu kabul etmemektedirler. Aslında: bu duvarın yapılmasının en büyük amacı, sözünü ettiğim gibi Türk ve Moğol boylarından korunmaktır. Gerçekten, Türklerden  korunmak için bu ölçüde devasa boyutlarda duvar yapmaları, yaşadıkları korkunun en büyük göstergesidir.

Her ne kadar böyle bir korunma önlemi alsalar da, bu duvarlar: MÖ.211 yılında Hun Türkleri ve 1644 yılında Mançuryalılar tarafından aşılmış ve Çin ülkesi işgal edilmiştir.

Bir söylentiye göre de, Çinli yöneticiler ve imparatorlar, ülke halkının boş kalmaması ve kendilerine baş kaldırmaması için, böyle bir yapının yapılmasını düşünmüşlerdir.

Diğer bir söylentiye göre ise: ülke tek bir yönetim altında birleştiğinde, ülkeden kaçışları önlemek için böyle bir duvar yapılmıştır.

Çin seddi

 

YAPININ TARİHİ GELİŞİMİ

Bölgedeki ilk sur parçaları: Çin ülkesinin bölünme sürecinde, bölgesel prenslikler tarafından yapılmıştır. Özellikle: Qin hanedanı ilk imparatoru, kahinler tarafından kendisine, ülkesinin kuzeyden gelen saldırılar sonucu yıkılacağını söyleyince, MÖ.215 yılında, bu duvarı yaptırmaya başlamıştır. Biraz önce söylediğim gibi, bütün prenslikler, kendi bölgelerini korumak için bu tür sur duvarları yaptırırlar.

Daha sonra, 14.yüzyılda, Ming hanedanı döneminde, ülke bir bütün halinde birleştiğinde ise, bu parçalar birleştirilerek, günümüzdeki muhteşem set ortaya çıkmıştır. Yani, toplam inşaat süresi, 2000 yıl kadardır. Çin tarihinde, 20 hanedan set inşaatında bulunmuştur.

 

SAYISAL ÖZELLİKLERİ

Çin seddi: dağların zirvelerinden geçen ve yaklaşık 5500 km. boyunca uzanan ve yılan gibi kıvrılan bir duvarlar bütünüdür. Yapımı yüzlerce yıla dayalı bu duvarlar bütününün, günümüzde görülen 2414 kilometrelik bölümü, Ming hanedanı döneminden (1368-1644) kalmadır. Duvarların başlangıç noktası: Po Hay körfezinde, deniz kıyısıdır. Pekin şehrinin kuzey doğusundan geçer ve Huang HO nehrini ikiye bölerek, Gobi çölünü geçer ve batıya doğru ilerler.

Seddin yapımında: toplam 1 milyon insan çalışmıştır. Başlangıçta çalışan 300 bin insan: suçlular, askerler ve kölelerden oluşmaktadır. Bu insanların büyük bölümü, inşaat aşamasında hayatını kaybetmiştir.

Duvarlar: büyük tuğlalar ve içleri toprak ve küçük taşlarla doldurulan çuvallardan yapılmıştır.

Settin kalınlık ve yüksekliği, yer yer değişmektedir. Yükseklik, genellikle ortalama 6  metre civarındadır. Duvarların genişliği ise,  tabanda 7 metre ve üst bölümlerde ise 6 metre civarındadır. Yani: yan yana 5-6 atlının rahatlıkla geçebileceği bir genişlik yaratılmıştır. Çünkü: o dönemlerde askeri birlikler, sur duvarları üzerindeki kulelerde barınırlar ve herhangi bir saldırı olduğunda, kulelerden yakılan ateş üzerine, diğer bölgelerdeki askeri birlikler, kule surları üzerinde, atlarla o yöne doğru süratle giderlermiş.

Ayrıca: sur duvarları üzerinde, atlı arabalar ile, gerek tahıl ve gerekse silah nakli yapılıyormuş. Bu yüzden, sur duvarlarının üstü geniş tutulmuştur. Bu gözetleme kulelerinde: 1 el silah atışı ve duman: 100  düşman askeri, 2 el silah atışı ve yoğun duman: 500 düşman askeri, 3 el silah atışı ve iyice yoğun duman: 1000 den fazla düşman askerini haber vermek için kullanılırmış.

Duvarlarda: okçu  delikleri, mazgallar ve siperlikler görülmektedir. Ayrıca, her 200 metrede bir, gözetleme kulesi ve her 9 km.  de bir fener kuleleri bulunuyor. Gözetleme kulelerinde, biraz önce de söz ettiğim gibi askerler dinlenir, silahlar ve tahıllar muhafaza edilirmiş.

Çin seddi

ÖNEMİ

Ölçüler, dünyanın en uzun savunma duvarını ortaya çıkarmaktadır. Bu arada bir not, Diyarbakır kalesi surları, Çin seddinden sonra, dünyanın en uzun ikinci sur duvarları olarak önem kazanmaktadır.

Bir diğer konu: “Çin seddinin, uzaydan görülebilen, insan yapısı tek mimari eserdir “görüşüdür. Bu görüş, uzun zaman insanlar üzerinde etkili olmuşsa da, son dönemde, Çinli bir astronot, tarafından bu görüş ret edilmiş ve uzaydan görüntünün gerçek olmadığı ortaya çıkmıştır. Yani, Amerikalı astronot Neil Amstrong’un, uzun ve ince bir dere gibi göründüğünü söylediği Çin seddi görüntüsü; Çinli astronot tarafından yalanlanmıştır.

Çin seddi, günümüzde askeri işlevini kaybetmiştir. Birçok bölümü, tamir edilerek turizme açılmıştır. 1987 yılında ise, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alınarak, korunmaya alınmıştır. Ayrıca: 7 Temmuz 2007 tarihinde, “Dünyanın 8’nci harikası” olarak seçilmişti.

Çin seddi

SON BİR SÖZ

Çin ülkesinde, önemli bir söz vardır. Şöyle ki: “Çin seddine çıkmayanlar, gerçek adam sayılmaz”. Çinli ve yabancı turistler, Çin seddine çıkmaktan gurur duyarlar.

ÇİN SEDDİ GEZİSİ

Buraya  giriş ücretlidir. Ücret: 80 yuan. Sedde çıkmak için iki yol var. Birincisi: yaya ve ikincisi: teleferik ile. Özellikle: teleferikle çıkmayı düşünürseniz, seddin muhteşem manzarasını uzaktan daha iyi izleyebiliyorsunuz. Ama  dedim ya, yine de yürüyerek çıkmak, özellikle Çinliler için bir ideal, yani siz de kendinize güvenirseniz yürüyerek çıkmayı deneyebilirsiniz. Zaten ünlü lider Mao’nun bir sözü var “Çin seddine çıkmayanlar, gerçek aday sayılmazlar”

Çin seddi

BADALİNG BÖLÜMÜ

Badaling bölümündeki Çin seddinin restore edilmiş bölümü: çok dik ve engebeli bir arazi üzerindedir. Ancak, yurt dışından en çok ziyaretçi bu bölümde bulunmaktadır. 8 batılı ülkenin ittifak yaparak Pekin şehrini işgal ettiklerinde, imparatoriçe Cixe, buradan ülkeyi terk ederek, batıya doğru kaçmıştır. Ziyarete açıldığından bu yana, burayı 370 yabancı lider ziyaret etmiştir. Giriş ücreti: 45 yuandır. Yani, Amerikan doları olarak, 5 dolar. Ziyaretin serbest olduğu saatler ise: 06.30-19.00 arasındadır.

Deniz seviyesinden 800 metre yüksekliktedir. Burada: surların tırmanılacak iki bölümü var. Bir taraf kolay ve diğer taraf zor. Teleferik istasyonuna giderek, surlara teleferikle çıkabilirsiniz. Ücret: gidiş: 40 yuan, gidiş-dönüş: 60 yuandır.

Burada: tırmanma yerini seçmek, siz ziyaretçiye  düşüyor. Zor olan bölümü seçerseniz: yaklaşık 30 dakikalık bu tırmanış, gerçek bir sıkıntı haline gelebiliyor. Yani, tam bir dayanıklılık ve sabır gerektiriyor. Surların üzerine çıktığınızda ise, nefes-nefese kalma durumunuz kesin. Hatta, kış döneminde gitti iseniz, sıkıntınız kesinlikle daha da artacak, ilaveten soğuk ile mücadele etmeniz gerekecektir.

Bir şekilde surlara çıktığınızda: batıya doğru yürürseniz, ufukta, surların restore edilmeyen kalıntıları da görebiliyorsunuz.

Badaling bölümünde: Çin seddi surlarının yanında, ısrarlı satıcılarla da karşılaşacaksınız. Bunlar, seyyar tezgahlar üzerinde, hediyelik hatıra eşyalar satıyorlar. Ancak, ısrarcı tutumları insanı bezdiriyor.

Çin seddi

MUTİANYU BÖLÜMÜ

Burada, Çin seddi duvarları: Badaling duvarlarından kadar güzeldir. Ancak, ulaşım daha kolaydır ve bu yüzden tercih edilmesinde yarar var. Pekin şehir merkezine, yaklaşık 45 km. uzaklıktadır. Giriş ücreti: 40 yuandır. Teleferik ile, tek gidiş: 45 yuan, gidiş-dönüş ise: 65 yuandır.

Bu bölümdeki duvarlar: yüksek dağlar ve yüksek sırtlar üzerinde, 1.4 km. uzanır. Birçok bölüm, granitten yapılmıştır. Burada,  duvarın yüksekliği: 23-26 metre arasında ve genişliği 4-5 metre arasında değişmektedir.

Duvarların iç ve dış taraflarında, her iki yönden gelen düşmana karşı savunmak için, korkuluklar bulunuyor. Bu korkuluklar, testere düzenli, dikdörtgen şeklindedir.

Duvar boyunca, ayrıca 22 gözetleme kulesi görülüyor.

Buranın en büyük özelliği,  tamamen doğal bir ortam içinde bulunmasıdır. Bunun sonucunda duvarın üzerinden çevrenin güzelliklerini izlemek mümkündür. İlkbaharda çiçekler rengarenk açıyor, yaz aylarında yamaçlardaki otlar, çevreyi yeşile bürüyor. Sonbaharda ise, ağaçlar ortamı sarı ve kırmızı renge dönüştürüyor. Kışın ise, duvardan görüntü daha muhteşem. Her yan kar kaplı.

Bu bölümde: çevredeki çam ağaçları iyi biliniyor. Burada 300 yaşını aşmış, yaklaşık 20  den fazla çam ağacı var. Ayrıca, 100 yaş civarında, yaklaşık 200 çam ağacı da bulunduğu söyleniyor. Ayrıca, duvarların hemen dibinden çıkan kaynak suyunun tadı da muhteşem, burayı tercih ederseniz, bu kaynak suyunu mutlaka tadın.

Çin seddi

SİMATAİ BÖLÜMÜ

Yazıya başlamadan önce, bir durumdan söz etmek istiyorum. Bu bölüm, restorasyon çalışmaları için, 17 Haziran 2010 tarihinden kapatılmış olup, buraya gitmeye karar verirseniz, açık olup olmadığını mutlaka teyit etmelisiniz.

Burası, Pekin şehir merkezine 120 km. uzaklıktadır. Ancak, sur duvarları çok az restorasyon görmüştür. Bu nedenle, daha az kalabalık ve orijinal hali görülebilmektedir. Bu arada: burası, Çin seddinin en  tehlikeli bölümü olarak da anılıyor. Duvarların hemen yanında, Duck gölü bulunuyor. Bu göl: doğu ve batı bölümlere ayrılmıştır. Bu bölümlerden biri sıcak, diğeri soğuktur. Sıcak bölüm, kışın bile buz tutmamaktadır.

Sur duvarları üzerinde, Peri Tower denilen bir yer var. Buraya ulaşmak için, yaklaşık 100 metre uzunluğunda ve yalnızca bir kişi geçebilen bir merdiveni tırmanmak gerekiyor. Burası, adını, Lotus çiçeği perisinden almıştır. Zaten, kule üzerinde. Lotus desenli oyma mermer kemerler görülüyor.

Deniz seviyesinden, yaklaşık 1000 metre yükseklikteki Wangjinglou kulesi, duvarların en yüksek noktasıdır. Peri kulesi ve bu kule arasında ise, bir uçurum üzerine inşa edilen cennet köprüsü bulunmaktadır. Kulenin üzerinden, Pekin şehrinin silüetini görmek mümkündür.

Duvarları bu bölümden görmek isterseniz, duvarların ziyareti dışında, göl üzerinde tekne kullanabilir ve hatta balık tutabilirsiniz. Ayrıca, otantik köyde, yöresel lezzetlerden tadabilirsiniz.

Pekin merkezi yakınları

Pekin

Çin Eğlence

Çin Alışveriş

Rusya Moskova Alışveriş

 

Rusya Moskova alışveriş Rus para birimi Ruble

PARA BİRİMİ

Rusya Moskova alışveriş; öncelikle Rus Para birimi: “Ruble”. Yaklaşık 36-37 ruble: 1 euro ediyor. 24-25 ruble: 1 dolar ediyor. Sonuç olarak: ruble üzerinden fiyatları, TL. çevirmek için şunu deneyebilirsiniz.

Etiketteki ruble fiyatının sonundan 1 sıfır atıp, ikiye bölün, ortaya çıkan rakam: TL. fiyatıdır. Örnek: 500 rublelik bir fiyat var, bir sıfır atın ve ikiye bölün, çıkan 25 rakamı, o malın TL. karşılığıdır. İşletmelerin çoğu kredi kartı kabul ediyor. Ama: nakit işlemlerde, ruble dışında para kabul etmiyorlar.

Rusya El Sanatları

RUS EL SANATLARI

Rusya Moskova alışveriş denilince ilk akla gelen Rus el sanatları: Rusya’nın ulusal karakteri, tarihi, güzellikleri ve mutlu yaşama dair idealleri hakkında pek çok şey anlatır. El sanatlarının büyük kısmı, çok eski zamanlara aittir, kökleri köy zanaatlarına dayanır.

Bu yetenek: Rus halkına, gerekli araçları ve konuları cömertçe sunan doğanın bir armağanıdır. Ormanlık alanlarda tornacılık, ağaç ve akağaç kabuğu oymacılığı gelişmiştir.

Kil yataklarının bulunduğu yerlerde: çinicilik sanatı doğmuştur.

Rusya’nın Avrupa yakasının keten yetişen kuzey bölgelerinde: dantel örme sanatı ortaya çıkmıştır.

Ural’da, maden yatakları ve değerli taşlar bulunur. Ural, ayrıca dökme demir, silah süsleme ve taş şekillendirerek yapılan süs eşyaları ile tanınır.

Fakat: dünya çapında en çok tanınan hediyelik eşya “Matriyoşka”dır. (aşağıda bu konuda ayrıntılı bilgi vereceğim)

Günümüzde Rus vatandaşları el sanatı ürünlerini çok seviyor ve değer veriyorlar. Neredeyse her evde bir “Kaslin heykelciği” ya da “Gorodets ekmek tahtası”, “Hohloma tahta kaşık” görmek mümkündür. Çocukların oyuncakları arasında mutlaka bir “Matriyoşka” ve “resim işlemeli piramit” bulunur.

Rus el sanatlarına ait eserler, bütün turizm merkezlerinde satılmaktadır. Rusya’dan hediyelik bir eşya almadan ayrılmak imkansızdır.

Gösterişli çiçeklere, zarif süslemelere, ince işli dantellere, şirin ve eğlendirici oyuncaklara baktıkça, bu ülkeyi ve onun halkını hatırlayacaksınız.

Matruşka

ALIŞVERİŞ

Rusya Moskova alışveriş için Dükkanlar, günlük olarak: 10.00-20.00 saatleri arasında açıktır. Ressamların eserlerini, şehrin belli bölgelerinde gezmek ve satın almak mümkündür. Yurt dışına “eski” resim çıkartmak ise, Kültür Bakanlığından alınacak onayla mümkün olmaktadır.

Moskova’nın son yıllarda yaşadığı büyük değişimi, tüketim piyasasını da iyi yönde etkilemiştir. Ünlü caddelerinde açılan birçok ünlü markanın mağazalarının vitrinleri, ayrı bir parlaklık veriyor Moskova’ya.

Trafiğe kapalı olan “Ulista Arbat” caddesinde, bu lüks mağazaların birçok örneklerini görebilirsiniz.

Kızıl Meydanın bitişiğinde bulunan “GUM”: Evrensel Devlet Mağazaları adı altındaki mekanda ise, birçok ürünü bir arada bulabilmeniz mümkün. Ancak: GUM fiyatlarının çok yüksek olduğunu söylemem gerek.

Açık havada sergi tadında bir alışveriş yapmak isterseniz “İzmaylovo Parkı”nda, hafta sonları açılan tezgahlarda: matruşkalardan, giyim ürünlerine, el örgülerinden, hediyelik eşyalara kadar her şeyi, hem de diğer mağazalara nazaran daha ucuz bir fiyata bulmanız mümkün.

Moskova caddelerinde gezerken, eğer “Kommissiyonnıy Magazin” yazılı bir tabela görürseniz, burayı ziyaret etmenizi öneririm. Çünkü: burası: kürklerden en pahalı markalara kadar elbiselerin, ayakkabıların, çantaların, saatlerin, elektronik eşyaların satıldığı yerlerdir.

Ortak özellikleri: satılan eşyaların ikinci el olmalarıdır. Ama “bit pazarı” ürünleri değil. Bu satış yerleri: genellikle Metro yakınlarındadır.

Evet: Moskova’daki gezinizde o kadar çok obje ilginizi çekecek ve almak isteyeceksiniz ki, bunların tümü hakkında bilgi vermek mümkün değil.

Ama: özellikle şunu belirtmek istiyorum, sonuç olarak Moskova dünyanın en pahalı şehirlerinden biri. Alışveriş yapmak için: mutlaka uygun alışveriş mekanlarını bulmanız şart.

Özellikle: Arbat sokağı, alışveriş için mutlaka zaman ayrılması gereken bir yer. Burada ve diğer alışveriş yerlerinde, tezgahlar üzerinde: binlerce çeşit alışveriş objesi bulacaksınız, ama sanırım bunlar arasında yine de en çok ilginizi çekeceko lan: matruşkalar olacak.

Ayrıca: ilgisi olanlar için, eski Sovyet Ordusunun eşyaları da (özellikle şapka) satılıyor, yani Rus kalpakları da ilginizi çekebilir.

Bu arada: Rusya hatırası olarak, buraya has binlerce çeşit votkadan satın alabilirsiniz.

Sonuç olarak: özellikle matruşka hakkında ayrıntılı bilgi vermek istiyorum.

Matruşka

MATRUŞKA

Rusya Moskova alışveriş denince ilk akla gelen üründür. İç içe geçmiş tahta bebekler Moskova’nın simgesi konumundadır. Ünü sınırlar ötesine kadar yayılan, bu iç içe geçmiş bebekler yani matruşkalar, Rusların en popüler hediyelik eşyalarıdır.

Peki nedir bu matruşkalar? Tarihleri nedir derseniz, işte o koca bir sır.

Yalnızca: Rusya’da değil, birçok ülkede, büyük sergiler, fuarlar ve festivallerde en çok ilgi uyandıran Rus halk sanatının eseri matruşkaların soyu, gerçekten yalnızca yüz yıl öncesine kadar dayanıyor.

Oysa, bize ne kadar da eski görünürler, sanki Rusya var olduğundan bu yana onlarda varlar. Üstelik bu dünyanın her yerinde meşhur olan, bilinen bebekler hakkında bilgi bulmak tam bir fenomendir. Bu Rus hediyelik eşyası ile ilgili hikayelere bakınca, hepsi birbiri ile çelişir.

Rus Matruşkasının Doğuşu

Matruşkaların doğuşu ile ilgili en yaygın ve doğruya yakın bilgi: 1890 yılında, Moskova yakınlarındaki Abrentsevo Malikhanesinin “Çocukların Eğitim Atölyesi”nde doğduğudur. Abretsevo’nun sahibi olan tüccar, basımcı, tercüman, Rus resim koleksiyoncusu sanata kendini adamış “Sava Mamontov” yeni Rus stilinde bir yaratı kreasyon elde etmek üzere kendini adar.

19’ncu yüzyılın Rusya’sında büyük bir ekonomi ve kültürel gelişme vardır ve yeni bir akım oluşmaktadır. Birçok meşhur ve yetenekli Rus sanatçı, yerel oymacılar ile birlikte Mamontov’un atölyesinde çalışmaya başlarlar.

Bir gün, geleneksel cumartesi toplantısına: iyi huylu, kel kafalı ihtiyar Fukuruma’nın figürü getirilir. Bu figür: içinde başka 7 figürü içeren, iç içe geçmiş bir bebektir. Japon efsanesine göre: Fukuruma’yı; geldiği Japon adası Honshu’da, kimliği bilinmeyen bir Rus papaz yapmıştır.

Gerçekten de, Rus oymacıların yaptığı, iç içe geçen paskalya yumurtaları bilinmektedir. Bu bebeklerin meşhur atası olan Fukuruma, Sergei Pasad’daki “Pedogojik Oyuncak Sanatı” müzesinde, günümüzde halen sergilenmektedir. Bir söylentiye göre, Mamatov’un sevgilisinin adı da Matrena’dır.

Matruşkanın Anlamı

Eski Rus zamanlarında, işçiler arasında, “Matryona” veya “Matrioska” çok meşhur ve beğenilen bir bayan adıdır. Akademisyenler bu ismin kökeninin “Mater” yani “anne” olduğunu söylemektedirler.

Bu ismin, büyük bir işçi ailesinin sağlıklı, canlı ve iri görünüşlü anneleri tasvir ettiğini düşünmektedirler. Bunun sonucu olarak, Matruşka, içene başka bebekler sığdırılarak yapılan, parlak boyalı tahta figürlerin ismi haline gelir.

3 ile 15 arasında parçadan oluşan bu bebeklerin hep tek sayıda olmasının da bir sebebi vardır. Bu da Ruslarda tek sayının uğuruna inanılmasıdır. Matruşka hem oymacılık hem de resim açısından Rusya’nın imajı ve ruhudur.

PAVLOVOPOSAD ŞALLARI

PAVLOVOPOSAD ŞALLARI

70-80 yıl önce Rusya’nın her yerinde kadınlar başlarına, güzel desenlerle süslü şallar giyiyorlarmış. Bu şallar: elle dekore ediliyor ve yapılması oldukça karışık, zor ve zaman alıcı imiş. Özel tahta kalıplar kullanılarak üstündeki şekiller oluşturuluyor.

En popüler şallar: abrianople kırmızısı olarak bilinen, parlak kırmızıya boyanmış, pamuklu kumaştan yapılmış olanlar ve çok eski bir teknik kullanılarak renginin solmaması sağlanıyormuş.

Bir başka popüler şal tipi de: kubovy veya indigo denilen koyu mavi bir zemin üzerine, kırmızı güller, laleler ve çeşitli çiçeklerle oluşturulmuş desenleri ile hemen tanınabilir.

Şallar: Rusya’nın bir çok şehrinde yapılır, ama en çok tanınanları ve meşhur olanı: Pavlovoposad’ta yapılandır.

Onların bu geleneksel dizaynları, bugünkü modern tekstil ürünlerinde bile görülebilmektedir.

Rusya, Moskova, Gezilecek diğer yerler

Rusya Moskova ne yenir ne içilir