Sri Lanka Colombo

Sri Lanka Colombo

Colombo: Sri Lanka ülkesinin hareketli ve ticari başkentidir. Adanın batı kıyısında kurulmuştur ve nüfus, yaklaşık 1.800.000 civarındadır.

Nehir boyunca: insanları, karmaşık çarşıları, yarı beline kadar nehre batan evleri, çatıları, yol boyunca yürüyen ayağı çıplak insanları, o karanlık izbe dükkanları, yerlerde bacaklarından asılmış yeni tüyleri yolunmuş tavukları, etlerin satış hallerini, pazarlarını, evsizlerini, kaç yüzyıl öncesinde yaşadığından haberi bile olmayan bu insanları mutlaka görmelisiniz.

Şehir: kırmızı kiremitli çatıları bulunan, sömürge dönemi binalarını barındırır. Ayrıca: sokaklarda: pazarlar, yüksek ofis katları, otel merkezleri de görülür. Hatta: nefis baharat kokuları, birçok yerde karşınıza çıkacaktır. Şehrin: cadde ve sokaklarında dolaşırken: Sri Lanka’nın etnik mirasının sembolü olan zarif Budist tapınakları, Hindu tanrı heykellerini ve ince minareli Müslüman camilerini görebilirsiniz.

Şehrin en büyük geçim kaynaklarının başında: çay ve tekstil ürünleri geliyor.

Evet, giriş bölümü için son bir not: Colombo şehri, gerçekten Sri Lanka adasının en kalabalık şehirlerinden birisidir ve burada, elbette gelişmiş bir şehir beklemek yersizdir. Burada: büyük çöp yığınları, cadde ve sokaklarda büyük çukurlar, insanların yaşadıkları kötü ev daha doğrusu gecekondu koşulları göreceksiniz.

Ama öte yandan: Sri Lankalıların muhteşem hoşgörüsü ve güler yüzlülüğü, Budizm ve Hindu tanrılarının ibadet yerlerini, köri sosu ve envai çeşit baharat kokusunu hissedeceksiniz. Ayrıca: Colombo şehri dışında, Sri Lanka’nın keşfedilecek o kadar çok yeri var ki, bu büyük adada, eminim ki, keyif alarak gezinizi sürdüreceksiniz.

Sri Lanka Colombo

TARİHİ SÜREÇ

Şehir, 2000 yıl önce, antik dönem tüccarları tarafından biliniyordu.
1915 yılında, İngiliz sömürgesi döneminde, adanın başkenti olarak kabul edilmiştir.
1948 yılında bağımsızlık ilan edilince, idari fonksiyonlar, Sri Jayawardenepura şehrine alınmış olmuş, 1978 yılında ise, Colombo, ülkenin başkenti olarak ilan edilmiştir.

Yani: ilk Arap tüccarlar, daha sonra Portekizliler, Hollandalılar ve İngilizler, sömürgeleştirmek üzere ülkeyi işgal etmişlerdir. Çünkü: Kelani nehri ağzında, doğal bir liman pozisyonundaki şehir, her zaman için bir cazibe merkezi olmuştur.

Sri Lanka Colombo

ULAŞIM

Colombo uluslar arası havaalanı “Bandaranaike” ismindedir ve Colombo şehri kıyısında, kuzeyde, Negombo bölgesindedir.
Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki uzaklık, taksi ile, yaklaşık yarım saat sürmektedir. Colombo havaalanından, şehir merkezine gitmek için taksi düşünürseniz, pazarlık sonucu 10000 Rs ücretle taksi bulabilirsiniz. Ancak, elbette ilk anda daha fazla isteyeceklerdir.

Sri Lanka Colombo

İKLİM

Şehirde, tropikal muson iklimi egemendir. Buna bağlı olarak: Mart-Nisan ayları arasındaki dönemde, ortalama sıcaklık 31 derecedir. Mayıs-Ağustos ve Ekim-Ocak ayları arasındaki dönemde ise: muson yağmurları görülür. Ancak, bu muson yağmurları zaman zaman çok şiddetlidir ve şehrin ziyaretçilerini olumsuz etkilemektedir. Özellikle: yağışların en yoğun olduğu: Mayıs-Ekim-Kasım aylarında, bu ülkeyi ziyaret etmemenizi öneririm.

Sri Lanka Colombo

İNSANLAR

Şehirde çok kültürlülük esastır. Bu etnik guruplar arasında: Sinhala, Sri Lanka Mors ve Tamiller bulunur. Ayrıca: küçük topluluklar halinde: Çinliler, Portekizliler, Hollandalılar, Malaylar ve Hintliler bulunur. Öte yandan: Sri Lankalılar gerçekten çok güler yüzlüler, bir yer sorduğunuzda, size eşlik ederek gideceğiniz yere kadar gidiyorlar.

Sri Lanka Colombo

NE YENİR

Sri Lanka’da gıdalarda genellikle Sinhala ve Hindu gelenekleri önemli yer tutar. Kültürel festivallerde: Hindistan cevizi sütü, bal-süt-pirinç karışımıyla özel tatlılar yaparlar.
Yemeklerde ise, köriler ve baharatlar yoğun olarak kullanılır. Ancak: Sri Lanka yemeklerinde: genellikle sebze ağırlıklıdır. Pirinç ve köri: ülkenin ana besinidir. Köriler, sıcak baharatlı tatlar için kullanılır. Hindistan cevizi sütü ise, ülkenin farklı bölgelerinde yemeklerde kullanılır.
Burada: “Lunu dehi” denilen bir tür turşu, “Jaadi” denilen bir tür güneşte kurutulmuş balık deneyebilirsiniz. “Karawala” denilen kurutulmuş (tuzla) balık da ilgi çekmektedir.

 

ALIŞVERİŞ

Colombo şehrinde birçok alışveriş mekanı bulunuyor. Bunların başında ise “Odels Unlimited” denilen ve adanın en iyi alışveriş yerlerinden birisi gelmektedir. Burada: orijinal markaların, Sri Lanka üretimi olanlarını uygun fiyatla bulup satın alabilirsiniz.
Ayrıca, yine “Cotton Colection” denilen yerde de, güzel tekstil ürünleri bulmak mümkündür. Ancak, alışveriş yaparken pazarlık yapmayı sakın unutmayın.

Burayı ziyaret ederseniz, siz de gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için türlü türlü çay ve tekstil ürünleri satın alabilirsiniz. Ayrıca, yine burada, özellikle “mavi taşlı safir” ile yapılan takılar, özellikle yüzükler büyük ilgi çekiyor, ancak elbette pazarlık ve iyi bir fiyat araştırması yapmak gerekiyor. “Colombo Jewellery Stores” ve “Nithyakalyani Jewellery” kaliteli ve iyi ürünler bulup satın alabileceğiniz yerler olarak başı çekmektedir.

Bunların dışında hediyelik olarak ne almak gerekir derseniz: buradan, özellikle “şeytan” figürlü masklar ve tahta oyma fil bibloları satın alabilirsiniz.

 

SEYLAN ÇAYI

1860 yılına kadar, Sri Lanka’da ana ürün olarak “kahve” üretilmiştir. Ama, 1869 yılında kahve bitkisi bir hastalık geçirir ve üreticiler, diğer bazı bitkileri de üretmeyi düşünürler.
1867 yılında, ülkede ilk çay tohumu ekilmiştir. Kuzey Hindistan’da, çay tarımı konusunda temel bilgileri bulunan İan Taylor isimli şahıs: ülkede ilk kez, çay üretimiyle ilgili deneyler yapmıştır. 1872 yılında üretilen ilk çaylar yöresel olarak satılır. 1873 yılında ise, Taylor, ilk kaliteli çayları, İngiltere-Londra’ya gönderir. 1873-1880 yılları arasındaki dönemde: ülkede, çay üretimi hızla artar.

Evet: Seylan çay bahçeleri, adanın güneybatı kesimindeki iki alanda: Colombo ile Galle’nin güneyinde, 3000-8000 metre arasındaki yüksekliklerde yaygınlaşmıştır. Buralardaki yükseltilerin eteklerindeki sıcak ve nemli ovalarda, çay, tüm yıl boyunca üretilir ve toplanır. İyi çaylar: batı bölgelerinde, en geç “Haziran” ve doğu bölgelerinde ise “Ağustos” ayı sonunda ve “Şubat” ayı başında, en geç “Mart” ayı ortasında toplanır.

Öte yandan: 1971 yılına kadar, adanın çay sitelerinin % 80’den fazla bölümü: halen İngiliz şirketleri tarafından yönetilmektedir. 1971 yılında, Sri Lanka hükümeti: bu sitelerin büyük bölümünü devlet kontrolüne alan bir “Toprak Reformu” yapmıştır. 1990 yılında ise, yine, çay sitelerinde yeniden yapılandırma faaliyetleri sürdürülmektedir.

 

EFSANEVİ KAPICI

Colombo şehrinde, “Galle Face” oteli dışında “K.Chattu Kuttan” isimli bir şahıs görebilirsiniz. Üzerindeki ilginç giysileri dikkat çeken bu şahıs: efsanevi kapıcı olarak tanınmaktadır.
70 yıldır burada kapıcılık yapan, 90 yaşındaki bu şahıs: bugüne kadar birçok devlet başkanı, kraliyet üyesi ve hatta Sovyet kozmonotları ile samimi dialoglara girmiştir. 90 yaşındaki Kuttan: bağımsızlık ve etnik çatışmaların yaşandığı karanlık günlerde, onyıllarca burada bulunmuştur. Hatta: II. Dünya Savaşında, bir Japon uçağının, otel yakınlarına inişine tanıklık etmiş, 1976 yılındaki yılbaşı balosunda, ünlü yıldız “Ursula Andress” ile dans etmiştir.
Evet, aslen Hindistan doğumlu olan ve 1938 yılında Colombo şehrine gelen bu şahıs: ilginç kıyafeti ve hayat hikayesiyle ilgi çekiyor.

Sri Lanka Colombo

 

GEZİLECEK YERLER

 

Sri Lanka Colombo

FORT-KALE

Şehrin kalbi olarak bilinen bu bölüm: Colombo’nun kuzey ve güney doğrultusunda, Beira gölünün lagununa doğru ilerlemektedir. Özellikle. Portekiz sömürge döneminde, burada bulunan kale genişletilmiştir. Daha sonra Hollandalılar tarafından kullanılan kale, 19’ncu yüzyılda, ülkeyi ele geçiren İngilizler döneminde yıkılmıştır.

Günümüzde, bu bölge: şehrin finans ve ticaret merkezidir. Ayrıca: yine burada uluslar arası standartlarda oteller ve hükümet merkezi bulunmaktadır.

Yine bu bölgede: 19’ncu yüzyıldan kalma bir saat kulesi bulunmaktadır ki, bu kule bir zamanlar deniz feneri olarak kullanılmıştır. Ayrıca: Sri Lanka devlet başkanının konutu olan neo-klasik mimari stildeki bir saray, Cumhurbaşkanlığı bahçeleri bulunmaktadır.

 

PETTAH

Burası: Fort bölgesinden, doğuya doğru, Beira gölünü, dış limandan ayıran kanal boyunca uzanmaktadır. Buradaki cadde ve sokaklar, bir labirent gibidir ve bu sokaklarda: tekstil, altın-gümüş ve sömürge döneminden kalma eski eserlerin yığılı bulunduğu depolar bulunmaktadır.

Günümüzde, buradaki dükkanlarda ve tezgahlarda: her türlü baharat, meyve-sebze, kurutulmuş balık, parafin, pil, elektrikli eşya, giysi, ayakkabı gibi malzemeler bulup satın alabilirsiniz. Yani: Petteh bölgesinde ne aranırsa bulunur gibisinden bir söz söylenir.

Gezi ve alışveriş için, en ilginç sokakların başında: “Sea Street” gelmektedir. Burada, kuyumcu atölyeleri bulunur. Ayrıca: yine burada eski bir Hindu tapınağı görülür. Tapınak: kraliçe ile Hindu tanrı Murugan’ın evliliğini kutlamak için yapılmıştır. Her yıl Ağustos ayında, burada bir festival düzenlenmektedir.

Yine bu bölgede: Jami Ul Affar Camisi bulunan “Moor Street” ilgi çekmektedir. Cami, şehirdeki Arap tüccarlar döneminden kalmadır. Ama, Sri Lanka’lı Müslümanlar için en önemli cami olarak tanınıp bilinmektedir.

 

BEİRA GÖLÜ

Şehrin merkezinde, günümüzden 100 yıl önce oluşturulan “Beira” isimli göl bulunmaktadır. İlk dönemde, 165 hektarlık alana yapılan göl, günümüzde 65 hektara kadar düşmüştür ve şehrin birçok yerinde, kanallar bulunmaktadır. Çünkü: bu gölün kıyısında bulunan işletmeler arasındaki ulaşım: bu göl ve kanallar üzerinden yapılmaktadır.
Gölün fazla suları: Gale Face bölgesinden, Hint Okyanusuna dökülür.

 

GALLE FACE

Fort bölgesinin hemen güneyindedir.
Şehirde, kıyı boyunca, 1.5 km uzunluğundaki bir park alanıdır. Şehrin en büyük açık alanıdır. 2001 yılında ziyarete açılmıştır.
1859 tarihinde İngiliz sömürge döneminde Sir Henry Ward tarafından temelleri atılmıştır.
İlk yapıldığında: burada at yarışı düzenlenmiştir. Daha sonra ise, golf alanı olarak kullanılmıştır.
Günümüzde, burada: çocuklar, satıcılar, gençler zaman geçirmektedirler.

Genellikle Cumartesi ve Pazar akşamları çok kalabalıktır, yöre insanı burada piknik yaparlar. Çünkü: akşamları yiyecek stantları ile doludur ve yerel halk burayı buluşma yeri olarak da kullanır.

Burada ayrıca: ABD Büyükelçiliği, İngiliz Yüksek Komisyonunun resmi ikametgahı ve şehrin bir dizi en iyi alışveriş merkezleri ve yine şehrin en iyi otelleri bulunmaktadır.

 

VİHARAMAHADEVİ PARK

Colombo limanında bulunan parkın ismi: Dutugamunu kralının annesi “Viharamahadevi” den gelmektedir. Kendisi: Kelaniye hükümdarı kral Kelanitissa’nın kızıdır.
Park: Sri Lanka’nın İngiliz sömürgesi olduğu dönemde inşa edilmiştir. Bu yüzden, eski ismi “Victoria Park” dır.
Günümüzde parkın içinde bulunanlar: özellikle “Buda heykeli” dikkat çekmektedir. Ayrıca: bir dizi havuz bulunur. Bir mini hayvanat bahçesi, çocuk oyun alanı, ulusal müze ve Belediye binası bulunur. Bunlara ilaveten park alanı içinde: konser ve büyük toplantıların düzenlendiği bir açık hava stadyumu ve savaş anıtı bulunmaktadır.

Sri Lanka Colombo

Colombo Ulusal Müzesi

Viharamahadevi Park yanındadır. Sir Marcus Fernando Mawatha olarak da bilinir.
Şehirdeki iki müzeden birisidir. Ülkenin en büyük müzesidir. İlk olarak, 1877 yılında, İngiliz Seylan Valisi Sir William Henry Gregory tarafından kurulmuştur. Müzenin ilk kuruluşunda, müze ile birlikte, aynı mekanda bir de kütüphane kurulmuştur.

Bu kütüphanede: Sri Lanka’da: resmi olmayan bir ulusal kütüphane olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Kütüphanede, 500 binden fazla kitap bulunduğu söyleniyor. Özellikle, 4000 palmiye yaprağına yazılmış el yazmaları ilgi çekmektedir. 19’ncu yüzyılda, İngiliz sanatçıların gözü ile, Sri Lanka’yı gösterir gravürler de önem kazanmaktadır.

Sri Lanka’nın çok önemli koleksiyonu burada sergilenmekte olup, bu koleksiyon içinde: 17’nci yüzyıldan kalma, ulusal kıyafetler Kandyan hükümdarlarına ait giysiler, taç, taht bulunmaktadır.
Müze hakkında son bir not, Ulusal Müze içinde, birinci katta “Kukla ve Çocuk Müzesi” bulunmaktadır. Çünkü: “kukla” Sri Lanka’nın kültürel mirasının bir parçasıdır.

 

Town Hall

Burada: Colombo Belediye Meclisi ve Belediye Başkanının ofisi bulunmaktadır. Bina: 1924 tarihinde temeli atılmış ve 1927 yılında tamamlanmıştır.

 

Cenotaph Savaş Anıtı

Anıt: her iki dünya savaşında ölen, kadın ve erkekler için adanmıştır. 1920 yılında inşa edilmiştir. II. Dünya savaşı sırasında anıt sökülmüş, daha sonra yeniden dikilmiştir.

 

DOĞA TARİHİ MÜZESİ

Sir Marcus Fernando Mawatha bölgesindedir. Ulusal Sanat Galerisiyle aynı binadadır.
Müzede, özellikle: Sri Lanka adasında yetişen nadir çiçekler görülmektedir. Ayrıca, yine Sri Lanka’da yaşayan doldurulmuş kuşlar ve doğal yaşam ortamlarında gösterilen hayvanlar görülür. Müzedeki en çarpıcı obje: bir filin iskeleti ve ülkenin iddialı hidroelektrik ve sulama mühendislik programlarından bazı bölümlerin görüntülerinin bulunduğu bölümlerdir.

 

ULUSAL SANAT GALERİSİ-KÜLTÜR MÜZESİ

Müze, Viharannahadevi park kenarındadır.
Burada: Sri Lanka ülkesinin öncüleri ve devlet başkanlarının portreleri bulunmaktadır. Ayrıca: yine müzede, çağdaş Sri Lankalı sanatçıların resimleri sergilenmektedir.

 

HOLLANDA DÖNEMİ MÜZESİ

95 Prince Street, Pettah bölgesindedir.
Burası: 17’nci yüzyılın ikinci yarısında, Hollanda Doğu Hindistan Şirketi valisinin ikametgahı olarak inşa edilmiştir. Yani: Colombo şehrinde, Hollanda sömürge döneminden miras kalan birkaç kalıntıdan birisidir. Müze: Pettah’ın en uç bölgesinde: Pazar tezgahları, antika dükkanları ile çevrilidir.
Müzede, Sri Lanka adasında, Hollanda sömürge döneminden kalma objeler sergilenmektedir. Özellikle: paralar, silahlar, seramikler, portre ve Hollanda dönemine ait mobilyalar ilgi çekmektedir.

 

WOLVENDAAL KİLİSESİ

Burası da, Hollanda döneminden kalma bir yapıdır ve Wolvendaal caddesi üzerinde bulunan taş kilise: 1749 yılında inşa edilmiştir. Kilisenin zemininde, 1813 yılında, Fort bölgesindeki bir kiliseden taşınan mezar taşları bulunmaktadır. Hatta: barış zamanında, hastalıktan ölenler, konaklarken ölenler ve Hollanda valileri de, buraya gömülmüşlerdir.

Lübnan Beyrut Baalbek

Lübnan Beyrut Baalbek

Baalbek şehri yani tapınak kompleksi: Beka vadisinin en verimli ovasının sınırında, Lübnan’ın güneybatı yamacında, Lübnan dağı eteklerinde 1150 metre yüksekliktedir ve Beyrut şehir merkezine 85 km. uzaklıktadır. Yolculuk yaklaşık 2 saat alır. Dikkat edin, antik ören yerine giriş ücretli, ancak ücret yani bilet girişte değil, çıkışta kesiliyor, para alınıyor. Bölge, 1984 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Antik dönemin en büyük Roma hazinesini görmek isterseniz, mutlaka buraya gitmelisiniz. Lübnan dağını geçince ulaşılan burada, dünyanın ikinci büyük Roma dönemi harabeleri bulunmaktadır. Arkeologlara göre, dünyada Roma şehrinden sonra, en önemli dini merkez burasıdır. Burada: Fenike inançları ile Roma dini kültürü birleştirilmiştir.

200 yıldan fazla bir süre içinde inşa edilen devasa yapılar: Roma mimarisinin doruk noktasında en güzel örneklerini sunmaktadır ve antik dünyanın en kutsal yeridir. Ancak: bunlar, yani Roma döneminde inşa edilmiş 24 plaza, 800 tondan fazla ağırlıkları ile, daha önceki Fenike dönemi kalıntıları üzerine kurulmuştur. Yani, dünya üzerinde, o dönemdeki en büyük taş blok inşaatları yapılmıştır.

Fenike döneminde: burası tanrılar için bir üçlü ibadet yeri olması yanında, bir tarım köyü olarak gündeme gelmiştir. Fenike döneminde tanrı “Baal”, Yunan döneminde tanrı “Zeus” ve Roma döneminde tanrı “Jüpiter”. Aslında, temelde aynı tanrı temsil edilmekte olup (yani en büyük tanrı, tanrıların babası) sadece isim farklıdır. MS.313 yılında, Roma imparatorluğunda, Hıristiyanlık resmi din olarak kabul edilene kadar, burası bir ibadet yeri olarak önemini muhafaza etti.

Ancak: Romalıların gelmesinden sonra, inşa edilen yapılar burayı kaplar ve antik dünyanın en önemli kutsal yerlerinden biri haline gelir. Özellikle: Augustus döneminde: bölgenin dini önemi iyice artmıştır.

İlk inşaat çalışmaları, MÖ.1’nci yüzyılda Jüpiter tapınağında olur ve tapınak, MS.60 yılında tamamlanır. Jüpiter tapınağı yapımında: Mısır-Aswan’dan getirilen 104 büyük parça granit sütun ve ilaveten 50 sütun kullanılmıştır. Tapınak, bu sütunlarla çevrilidir.

İmparator Trajan (MS.98-117) döneminde ise, çeşitli dini binalar ve sunakların yapımına devam edilmiş ve bölgede 128 muhteşem revak ile çevrili, 20 metre yükseklikteki granit sütunla inşaatlar yükselmiştir.

Bu dönemde yapılan dini kompleks, 113 x 135 metre boyutlarındadır.
Günümüzde, bunlardan yalnızca 6 tanesi kalmış gerisi depremlerde tahrip olmuş veya diğer sitelere alınmıştır. Söylenenlere göre: Justinyen, İstanbul-Ayasofya bazilikasının yapımı için, bunlardan 8 tanesini tahsis etmiştir.

634 yılında, Arap orduları Suriye’ye girince, Baalbek şehri kuşatılır ve şehir ele geçirildikten sonra, tapınak büyük bir cami haline getirilmiştir. Takip eden birkaç yüzyıl, şehir İslam hanedanları tarafından kontrol altında tutulmuştur. 1401 yılında Timur ve 1260 yılında Tatarlar bölgeyi işgal ederler. Ancak: mevcut anıtlarda: savaş, deprem, hırsızlık nedeniyle, sonraki dönemlerde birçok restorasyon yapmak gerekmiştir.

Şehrin ismine gelince: Baalbek ismi: Fenike dilinde “baal” efendi veya “tanrı” demektir. Gök tanrısına verilen isim olarak düşünülmektedir. Hatta “tanrı kenti” de denilebilir.

1700 yılına gelindiğinde, Avrupalı kaşifler kalıntıları bulurlar ve 1898 yılında bölgede Alman İmparatoru William II’nin emriyle, ilk kazı çalışmalarına başlanır ve daha sonra da ara verilmeden sürdürülür.

Günümüzde: burada, harabe halinde, üç büyük tapınak bulunuyor. Bunlar: Jüpiter, Baküs ve Venüs tapınaklarıdır. Evet: bu Fenike şehri, üçlü ibadet için yapılmış ve antik dönemde “Heliopolis” olarak biliniyormuş. Heliopolitan: Jüpiter’in kutsal hacılarını, binlerce yıl kendisine çekmiş ve Roma döneminde dinsel işlevlerini sürdürmüştür. Hacılar: Heliopolis şehrinde, bir esas Fenike kültü ( Jüpiter, Venüs, Merkür) adı altında birleşen üç tanrılarına hürmetlerini sunmak için, büyük kalabalıklar halinde, bölgeye gelirlermiş.

Evet, tüm bunların yanında: Baalbek, aynı zamanda büyük bir gizemi de muhafaza etmektedir. Şöyleki: Jüpiter’in Roma tapınağının altında, büyük temel taşları görülmektedir. Jüpiter tapınağının avlusunda ise, bir platform üzerinde: büyük bir dış duvar ve masif taş dolgu görülmektedir. Buraya “Büyük Teras” denilir.

Dış duvarın, alt içinde ise, ince hazırlanmış ve doğru şekilde konumlandırılmış bloklar görülür. Bu bloklar: 30-33 metre uzunluğunda, 14 metre yüksekliğinde ve 10 metre derinliktedir. Ağırlıkları ise, yaklaşık 450 tondur. Bu blokların, 9 tanesi batıda, 9 tanesi güneyde ve 6 tanesi kuzeyde görülür. Batı bölümde bulunan 6 blok üzerindeki taşların ağırlığı 1000 ton üzerindedir. Bu büyük taşlar: 12 metre derinliğe, 63-65 metre uzunluğa sahiptir.

Evet: bölgedeki başkaca büyük taş kütleleri de var. Bunlar: Baalbek şehrine 4 mil uzaklıktaki kireç ocağında bulunuyor. Yaklaşık 1200 ton ağırlığındaki bu taşlar, bugüne kadar, dünya üzerinde tek parçadan hazırlanmış en büyük taş işçiliği olarak önem kazanmaktadır. Şöyle ki, bunlar: 13-16 metre genişliğinde, 69 metre uzunluğundadır. Bu büyük taş blok: neredeyse hazır olarak, yani koyulacağı yere taşınacak şekilde, hazır durumda bulunmaktadır.

Gelelim işin gizemine: gerek mühendisler ve gerekse çağdaş bilim adamları ve arkeologlar: bu taş ocağı, hazırlanan taşların ulaşımı ve yerlerine hassas yerleştirme yöntemleri hakkında, modern inşaatçılık teknikleri de göz önünde bulundurularak, herhangi bir şey söyleyemiyorlar. Büyük Baalbek taşlarının, yakın ocaklardan alınarak siteye sürüklendiğini düşünüyorlar.

Hatta: işçilerin halatlar kullanarak, ahşap binlerce makaralarla bunları sürüklediklerini düşünüyorlar. Geniş hareket yolları ve düz yüzeyler gerektiren taş ulaşımı için, Baalbek şehrinde böyle bir imkan bulunmadığı gerçek, çünkü, şehir tepededir.

Düşünülenlere göre: taş blokları, bir kez siteye getirildi, kaldırıldı ve yerleştirildi. Bu yerleştirme sırasında: iskele, rampa ve uyum içinde çalışan insanlar ve hayvanlar kullanıldı. Ancak, yine aynı dönemde, Roma şehrindeki: 327 tonluk Mısır dikilitaşının: 800 erkek ve 140 at ve 40 büyük kasnak tarafından yaratılan güçle kaldırıldığını unutmamak gerekir ki, buradaki taşlar, çok daha ağırdır. Öte yandan: Mısır dikilitaşının kaldırılışı sırasında, 800 erkek ve 140 at için büyük bir açık alan gerektiği de unutulmamalıdır.

Tüm bunlar düşünülünce: Baalbek taşlarının nasıl yerine taşındığı, nasıl kaldırıldığı ve nasıl yerleştirildiği gizemini korumaktadır. Öte yandan, bu taşlara “Trilithon” taşları ismi veriliyor. Bu taşların, bu sitenin taşları olmadığı, olsa olsa gerekli bir istinat duvarının parçaları olduğu söyleniyor. Ancak, yukarıda da söz ettiğim gibi, 1200 tonu aşan ağırlıkları nedeniyle, bu taşların nasıl kaldırıldığı ve buraya yerleştirildiği meçhul.

Tapınakların inşasında harç kullanılmaması da, mimari öneme sahiptir. Bu bölüm için son bir not: hani inanıp inanmamak size kalmış, yine söylentilere göre: bu büyük taş blokları “uzay yolcularının araçlarının inişleri için” kullanılmıştır.

Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek

 

Baal/Jüpiter Tapınağı

Mevcut tapınakların en büyüğüdür. Tapınağın: Hadad, Cennet tanrısı Atargates ve Hadad’ın eşi ve Merkür için adandığı bilinmektedir.
MÖ.1’nci yüzyılda, İmparator Augustus döneminde yapımına başlanmış ve MS.60 yılında tamamlanmıştır.
Tapınak cellası, 20 metre yüksekliğindedir ve 104 granit sütunlarla çevrilidir. Terasta bulunan dev taşlar ilgi çeker.
Yapıya: büyük bir giriş kapısı ve avludan sonra, geniş bir kapıdan girilmektedir. Tapınakta 84 sütun bulunmaktadır. Ancak, günümüzde, bunlardan yalnızca 6 tanesi ayaktadır. Diğerlerinin büyük kısmı kırılmış veya başka yerlere götürülmüştür.

Bacchus Tapınağı

Diğerine göre, daha iyi korunmuş durumdadır. Hemen Jüpiter tapınağı yanındadır. Ancak, olağanüstü değildir, zengin ve bol “Baküs” rakamları ve heykelleri, anıtsal kapısı ve etkileyici boyutları ilgi çekmektedir. MÖ.2’nci yüzyıl ortasında inşa edilmiştir. Bacchus: bereket tanrısıdır. Tapınak: Merkür’e adanmıştır. Çünkü: tıpanak duvarlarında, bu tanrının çocukluk sahneleri betimlenmiştir.
Dünyanın en iyi korunmuş bu Roma tapınağı: 69 x 36 metre boyutlarında: 19 metre uzunluğunda 42 sütun ile çevrilidir.

Venüs Tapınağı

Yuvarlak bir tapınaktır. Venüs tapınağının uyumlu formlarındaki özgünlük dikkati çeker. Evet, Venüs tapınağı, MS.3’ncü yüzyılda yapılır. Tapınağın Venüs için yapıldığının kanıtı ise: deniz kabukluları, güvercinler ve bu tanrıçanın kültü ile ilişkili diğer sanatsal motiflerle yapılan süslemelerdir. Bizans döneminde, Hıristiyanlığın kabulünün ardından, tapınak, kilise olarak kullanılmış ve Aziz Barbara’ya adanmıştır. Theodosius döneminde, birçok önemli bina ve heykel tahrip edilmiş ve Jüpiter tapınağından sökülen taşlarla, bölgede bazilika inşa edilmiştir.

Merkür Tapınağı

Cheikh Abdullah tepesindedir. Yalnız, bu tapınaktan günümüze kalan tek iz: kayaya oyulmuş bir merdivendir.

Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek
Lübnan Beyrut Baalbek

 

Buraya yolunuz düşerse: Alman imparatoru II Willhelm’in burayı ziyareti anısına, Sultan II Abdülhamit tarafından yerleştirilmiş ve iki tablet göreceksiniz. Bu tabletlerde “Osmanlıca” ve “Almanca” ziyareti anlatan yazılar bulunuyor, ama “Arapça” yazılmamış olması ilginç.

Yine, bölgede küçük bir müze var. Müzede: özellikle bölgedeki mezarlardan birinde bulunan kraliçenin kemikleri bir camekanda sergileniyor ve camekanın içine atılmış, tüm dünya paralarını görebilirsiniz.

Japonya Tokyo çevresi

Japonya Tokyo çevresi

Tokyo şehrinin yakın çevresinde, günübirlik turlarla gezebileceğiniz birkaç yer önermek istiyorum.

Japonya Tokyo çevresi

NİKKO

Buraya ulaşmak için çeşitli alternatifler bulunmaktadır. Tokyo şehir merkezinden, 2 saat kuzeyde bulunan “Nikko” bölgesine ulaşmak için: JR hattı veya daha ucuz olan Tobu hattı kullanabilirsiniz.
Burada: Tokugava Şogunluğunun kurucusu olan ve 1616 yılında ölen “İeyasu” nun mezarı bulunmaktadır. Kendisi: ölümünün ardından tanrılaştırılmış ve “Toşo Daigongen” yani “Doğuyu Aydınlatmak için vücut bulmuş) olarak nitelendirilmiştir.
Burada: iki tane anıt tarzı yapı görebilirsiniz. Bu anıtların Japonya’da görebileceğiniz diğer anıtlardan farklı olan ortak özellikleri: karışık oymalar ve renkleri barındıran Çin esintilerinin, mimaride etkin olarak kullanılmış olmasıdır. Bu da “Tokugava” zenginliğini ifade etmektedir.

 

Toshogu Shrine

Her gün saat: 08.00-17.00 arasında açıktır ve giriş ücreti olarak 1300 yen ödenir.
Bu ibadet yeri: 250 yıl boyunca Japonya’yı yöneten Tokugawa şogunluğu kurucusu “Tokugawa Ieyasu” na adanmıştır. Başlangıçta, basit şekilde yapılan ibadethane: 17’nci yüzyılın ilk yarısında: Ieyasu’nun torunu Iemitsu tarafından genişletilerek muhteşem bir kompleks haline getirilmiştir.
Evet, ibadethanenin süslemesinde: sayısız ahşap oymalar ve altın varaklı yapraklar kullanılmıştır. Ama özellikle, burayı ziyaret ederseniz, dünyaca ünlü “ 3 maymun” heykelini görmelisiniz. Bunlar: görmeyen-konuşmayan-duymayan maymunlardır.

Japonya Tokyo çevresi

 

İemitsu Mabedi-Taiyuinbyo

Burası: İeyasu’nun torunu hatırasına yaptırılmıştır. Burada da, Şinto ve Budist elemanlar birleştirilmiştir.

Japonya Tokyo çevresi

 

Rinnoji Temple

Burası: Nikko bölgesinin en önemli tapınaklarından birisidir. Tapınak: 8’nci yüzyılda, Budist bir rahip tarafından kurulmuştur. Ama, Budizmin bir kolu olan “Tendai” tapınağı olarak da bilinir.

Japonya Tokyo çevresi

Tamozawa Imperial Villa

Giriş ücreti, 500 yendir.
Burası: Edo ve Meiji döneminin mimari özelliklerini taşımaktadır. 106 odalıdır. Bir süre, imparatorluk sarayı olarak kullanılmıştır. Daha sonra ise, hanedan ailesi tarafından, yazlık olarak kullanılmıştır. Ancak: II. Dünya savaşından sonra, yapı, ihmale uğramış ve 2000 yılında, yenilenerek ziyarete açılmıştır.

Yapı: öte yandan, Japonya’nın en eski ahşap yapısı olarak önem kazanmaktadır. Villanın içi: Japon ve Batı tarzında karışık bir stilde döşenmiştir. Zemindeki halılar ve tavana asılı avizeler görülebilir. Evet: ne kadar ihtişamlı ve etkileyici olsa da, villa, günümüzde, mevcut konumundan üçte bir büyüklükte kalmıştır. Günümüzde: müze ve anıt park olarak kullanılmaktadır. Villayı çevreleyen bahçede: çeşitli akçaağaçlar bulunur ve sonbaharda, bunlar muhteşem renk armonisi sunarlar.

Japonya Tokyo çevresi

 

Kanmangafuchi Abyss

Nantai dağı yamaçlarındadır. Merkeze yakın bu küçük geçitte: yürüyüş yapabilir ve Nikko’nun manzarasını izleyebilirsiniz.
Burada: yaklaşık 70 tane taş heykel bulunmaktadır. Bunlara “Jizo heykelleri” yani “Hayalet heykeller” denir. Heykeller: nehir üzerinde, Nikko Botanik Bahçesinde bulunmaktadır.

Japonya Tokyo çevresi

Futarasan Tapınağı

Burası, Budist rahipler tarafından, 782 yılında kurulmuştur. Tapınak: Nikko’nun en kutsal dağı olan “Nantai” ye adanmıştır.
Evet, burası: Tokugava hanedanından önce, 900 yıl boyunca hüküm süren “Toşogu” ya tapınılan en eski yerdir. Bu mekan: bir Japon sedir ormanı içindedir ve Japonya’nın en etkileyici yerlerinden birisidir. Eğer: Mayıs ayının üçüncü haftası ve Ekim ayı içinde burayı ziyaret ederseniz: “Toşogu Festival” etkinliklerine denk gelirsiniz.

Bu festival etkinliklerinde: o dönemin kıyafetlerini giymiş 1200 cemaat üyesi, 1617 yılında, Tokugava İeyasu’yu, anıtmezara götüren korteji canlandırırlar. Ayrıca: yine aynı festival etkinliklerinde, törensel bir gösteri olan “yabusame” yani “at üstünde okçuluk” yarışmaları düzenlenir.

Japonya Tokyo çevresi

Shinkyo Köprüsü

Kelime anlamı “kutsal köprü” demektir. Köprü: Japonya’nın en iyi tarihi içerikli, üç köprüsünden biri olarak tanınır ve bilinir. Mevcut köprü: 1636 yılında inşa edilmiştir. 1973 yılına kadar, köprü kullanıma kapalı bulundurulmuştur. Ancak: 1990’ların sonları ve 2000’lerin başlarında yapılan yenileme çalışmaları ile, köprü onarılmış ve ziyaretçilerin geçişine izin verilir olmuştur. Giriş ücreti ödeyerek köprü üzerinden geçilebilmektedir. Geçiş ücreti, 300 yendir.

Japonya Tokyo çevresi

 

Lake Chuzenji-Chuzenjiko

Burası: Nikko bölgesinin Chuzenji şehrinin yukarısındaki dağlarda, doğal bir göldür ve Nantai dağı eteklerinde bulunur. Sıcak yaz aylarında: gölün yüksek ( deniz seviyesinden 1269 metre yüksekliktedir) kesimlerinde, kıyı boyunca uzanan villalarda, yabancı elçilikler ve zengin Japonlar ikamet etmektedirler.
Burayı ziyaret ederseniz: yürüyüş parkurlarını kullanarak, 25 km. lik bir yürüyüş yapabilirsiniz. Alternatif olarak ise, gezi tekneleriyle göl üzerinde gezi yapabilirsiniz.

Japonya Tokyo çevresi

Yumoto Onsen

Yumote: “sıcak su kaynağı” demektir. Nikko milli parkı içindedir.

KAMAKURA

Tokyo şehrinin güneyinde, 1 saat uzaklıkta, bir sahil kasabasıdır. Buraya günlük gezi yapabilirsiniz.
Burası: Japonya’nın ilk askeri hükümeti olan “Kamakura” şoğunluğunun merkezidir. 12’nci yüzyıl sonlarında: İmparatorluk sarayını kontrol altına almak isteyen iki asil gurubun; uzun ve kanlı mücadelesi sonrasında kurulmuştur. Bu çatışmada galip gelen “Minamoto” aşireti: üç tarafı dik ve ağaçlıklı tepelerle çevrili, doğal bir kale olan, balıkçı köyü, Kamakura’yı yönetim merkezi olarak seçmişlerdir.

Sonuç olarak: Japonya’da, 700 yıl hüküm sürmüş “Samuray” tarzı burada yaratılmıştır. Bu kültürün büyük kısmı: Zen Budizm disiplin duygusu, oto-kontrolü, çetin hayat ve sanat felsefesinden etkilenmiştir.
Günümüzde: Kamakura, küçük bir şehir, ancak popüler bir yer olarak bilinir ve tanınır. Özellikle: tapınaklar ve diğer tarihi yapılar yanında, kumlu plajları yaz aylarında büyük kalabalıklar çekmektedir.

 

Kamakura Great Buddha-Daibutsu

Bu bronz heykel: Kotokuin Tapınağı için yapılmıştır. Yüksekliği: 13.35 metredir. Bu yükseklik ölçüsüyle: Japonya’nın ikinci en yüksek bronz Buda heykelidir.
Heykel: aslında, 1252 yılında yapılan bir tapınağın ana salonu içinde bulunuyordu. Heykelin, 1292 yılında döküldüğü söyleniyor. 120 ton ağırlığındadır. Heykelin: Nara bölgesinde, 748 yılında yapılan heykele rakip olarak yapıldığı düşünülüyor. Bu heykel aynı zamanda, Japonya ülkesini ziyaret edenler tarafından “Fuji” dağından sonra en çok fotoğrafı çekilen obje olarak önem kazanmaktadır.
Ancak: tapınak binaları, 14 ve 15’nci yüzyıllarda: tayfunlar ve deprem dalgası sonucunda yıkılır ve heykel, açıkta kalır. Yani, 1495 yılından bu yana, heykel, açık havada durmaktadır. Heykelin içi, 20 yen ücret ödeyerek gezilebiliyor.

Japonya Tokyo çevresi

Hase Tapınağı-Hasedera

Tapınak “Jodo mezhebi” için yapılmıştır. Tapınak alanında bulunan “Merhamet Tanrıçası” heykeli ilgi çekmektedir. Heykel: 9.18 metre boyunda, yaldızlı, ahşaptır. Tek parça ağaç gövdesinden oyulmuş ve altın varaklarla kaplanmıştır. Bu özelliği nedeniyle, Japonya’nın en büyük ahşap heykeli özelliğini taşır. Heykel: tapınağın ana binası “Kannon-do” salonunda görülebilir.
Evet gelelim tapınağa: Tapınak ormanlık tepenin yamacında inşa edilmiştir. Havuzları bulunan güzel bir bahçe içindedir. Ana binaya merdivenle ulaşılır. Yol boyunca: ölen çocukların ruhlarını cennete ulaştırmakta yardımcı olan, yüzlerce Jizo Bodhisatttva heykelcikleri görülür.
Buraya yolunuz düşerse, özellikle: Mitarashi Dango isimli küçük bir restorana uğramanızı ve orada, soya sosu ile yapılmış, yapışkan bir sosla kaplı, küçük prinç unu köfte ve diğer yöresel lezzetlerden tatmanızı öneririm.

Japonya Tokyo çevresi

Engakuji Tapınağı

Burası, Doğu Japonya’nın önde gelen “Zen” tapınaklarından birisidir. Engakuji iktidar naibi tarafından 1282 yılında kurulmuştur. “Beş dağlar” denilen itibarlı Zen manastırlarından ikincisidir. Ancak: Kamakura bölgesinin bu en büyük tapınak kompleksinin orijinal 46 yapısından, yalnızca 17 tanesi ayakta kalarak günümüze ulaşmıştır.
Evet, tapınak, ormanlık tepelerin yamaçlarındadır. İlk temel yapısı: 1783 yılına denk gelir. Eski bina, 1964 yılında yeniden onarılmıştır.
Tapınak alanında, Japon devleti tarafından ulusal hazine olarak belirlenen objeler şunlardır: Shariden olarak isimlendirilen salonda bulunan “Buda” heykeli, ulusal hazine olarak seçilmiştir. Bir başka ulusal hazine ise “çan” yani “ogane” dir.

Japonya Tokyo çevresi

Enoshima

Burası, deniz kıyısında çok güzel bir sayfiye yeridir. Ada: bir köprü ile anakaraya bağlanmıştır. Ada üzerinde: bir ibadethane, park, gözlem kulesi, mağaralar bulunmaktadır. Burada: Fuji dağı manzarasını izleyerek yemek yiyebilirsiniz.
Evet, Tokyo şehrinin en iyi plajları buradadır. Ancak, Temmuz ve Ağustos aylarında aşırı kalabalık olmaktadır. Burayı yani adayı ziyaret etmek isterseniz: bahçe, gözlem kulesi, mağaralar ve yürüyen merdiveni kullanmak için, 1000 yen ödemeniz gerekir.

Japonya Tokyo çevresi

Tokeiji Tapınağı

Zen Budizm dalının içinde, küçük bir kol olan Rinzai mezhebi tapınağıdır. Tokeiji naip eşi tarafından kurulmuştur. Edo döneminde, tapınak, kocaları tarafından istismar edilen yani kötü muameleye tabi tutulan kadınlar için, sığınma evi olarak kullanılmıştır. O dönemde, resmi bir boşanma için, kadının 3 yıl bu tapınakta kalması gerekirmiş.
Evet, burası: mutsuz evliliklerden kaçış arayan, savaşçı kadın sınıfı için kurulmuş bir tapınaktır. “Boşanma” tapınağı olarak da bilinir. Buranın hazine dairesi: “Kamakura” dönemine ait, önemli bir sanat ve kaligrafi koleksiyonu barındırmaktadır.

Japonya Tokyo çevresi

FUJİ FİVE LAKES

Göl: Fuji dağının kuzeyinde ve deniz seviyesinden 1000 metre yüksekte bulunmaktadır. Burada: yani Fujigoko bölgesinde: yürüyüş, kamp, balıkçılık ve kar sporları yapabilirsiniz. Ayrıca: yine bu bölgede kaplıcalar ve müzeler bulunuyor. Fuji Q Highland ise, Japonyanın en eğlenceli popüler parklarından birisidir. Buraya yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, öncelikle “Hoto Noodless” denemenizi öneririm.

Japonya Tokyo çevresi

Hoto Noodless

Bu doyurucu bir güveç yemeğidir. Yamanashi bölgesine özeldir. Genellikle, Takeda Shingen sırasında, bölgesel savaş ağaları tarafından yenmiş olduğu düşünülmektedir. Yemek: genellikle demir tencerede servis edilir. İçinde: miso tabanlı çorbası ve kalın buğday eriştesi bulunur. Çorba: geleneksel kabak ve eklenen diğer mevsim sebzeleriyle yapılır.

Japonya Tokyo çevresi

 

Fuji Dağı Tırmanışı

Fuji dağı: 3776 metre yüksekliktedir ve Japonya’nın en önemli dağıdır. Honshu adasında bulunan dağ: Japonya’nın aynı zamanda en yüksek dağıdır. Havanın açık olduğu bir günde: dağ, Tokyo şehir merkezinden görülmektedir. Yıllık periyotlarda: üzeri birkaç ay karla kaplı bu dağ: Japonya’nın simgesidir ve bu yüzden sık sık üzerine çıkılarak ziyaret edilir ve ülkenin en çok fotoğraflanan yeridir.

Dağa ilk çıkış: 663 yılında bir keşiş tarafından yapılmıştır. Zirve: eski zamanlardan beri, kutsal olarak kabul edilmektedir ve Meiji döneminde, zirveye kadınların çıkışına izin verilmemiştir. Dağa çıkan ilk yabancı: Sir Rutherford Alcock olmuştur. Eylül 1868 yılındaki bu tırmanış: yaklaşık çıkış için 8 saat ve iniş için 3 saat olarak gerçekleşmiştir.1869 yılında ise: İngiliz Büyükelçisinin eşi Harry Parkes: zirveye tırmanan ve Japon olmayan ilk kadın unvanını almıştır. 2010 yılında, 300 bin kişinin dağa çıktığı söyleniyor.

Evet: günümüzde, Fuji Dağı uluslar arası bir tırmanış alanı olarak kabul edilmektedir. Çıkışa geçmeden önce, bölgedeki iklim şartlarından söz etmek istiyorum. Dağın zirvesinde “tundra” iklimi egemendir. Dolayısıyla yükseklerde sıcaklık düşer ve yukarıda sözünü ettiğim gibi, dağın üst yani koni bölümü, bir süre karlarla kaplıdır. Genellikle: en iyi sıcaklık şartları: Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında görülür. Diğer dönemlerde, sıcaklık eksi değerlere düşer.

Dağa çıkış:

Kuzeydeki “Kavaguçi gölü” bölgesinden başlamaktadır. Dağcılar: gölün bulunduğu bu alandan bir otobüse binerler ve zirveye yapacakları muhtemelen 5 saatlik yolculuk için: tırmanışın başlangıç noktası olan “Go-gome” denilen yere otobüsle giderler. Bu işi profesyonel olarak düşünenler: gece yarısı tırmanışa başlarlar ve gün doğumunda zirveye ulaşırlar. Çünkü: çok iyi işaretlenmiş tırmanış yolunda, kaybolma ihtimali çok düşüktür. Gece tırmanışı düşünürseniz: sıcak tutacak giysiler, başlık, eldiven ve tırmanış botlarınızın bulunması gerekir. Son bir not: tırmanış sezonu: her yıl MAYIS ayında başlar ve KASIM başında biter.

Dağa tırmanma niyetinde olanların: resmi sezon olan “Temmuz ve Ağustos” aylarını kullanmaları gerekir. Dağ genelinde, bu iki ay boyunca kar görülmez. Bu dönemde, toplu taşıma araçlarının ulaşımı olumsuz etkilenmez, dağ kulübeleri açık bulunur. Özellikle, dağ yürüyüş tecrübesi olmayanların, mutlaka bu iki aylık periyoda dağa tırmanmaları önerilmektedir.

Ancak: öte yandan: özellikle Ağustos aylarında, dağa tırmananların yoğunluğu nedeniyle, bazı yerlerde uzun kuyruklar oluşmaktadır. Bu kalabalıklarla karşılaşmamak için, yabancı ziyaretçilerin, Japonya’da okul tatili başlamadan önce, yani Temmuz ayının ilk yarısında, Fuji dağına tırmanış önerilmektedir.

Takiben, Ekim ayından itibaren, Haziran ayına kadar olan süreçte, dağa tırmanmak tehlikelidir. Çünkü: aşırı rüzgar ve hava koşulları, buz, kar ve çığ riski bulunmaktadır. Bunun dışında, belirtilen sezonda yani iki aylık periyoda dağa tırmanmayı düşünürseniz: zirveye tırmanış sırasında aşırı beceriler gerekmemektedir.

Sadece, bazı noktalarda arazi oldukça dik ve kayalıktır. Yol boyunca işaretler bulunan yerlerde, ani rüzgar ve kaya düşmesi tırmanışı etkileyebilir. Ama, işin en zor yanı: çok yorucu olması ve irtifa kazandıkça havanın daha yoğun olmasıdır.

Çıkışa geçmeden önce son bir not: burası UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası” Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

 

Parkur

Fuji dağına tırmanış için çeşitli parkurlar bulunuyor. Zaten, bu konuda merakı ve ilgisi olanlar, tırmanış öncesinde parkurlar hakkında ayrıntılı bilgiler edineceklerdir. Ben kısa bilgiler vermekle yetineceğim. Dağ eteklerinde, ilk istasyon ile zirve arasında on istasyon bulunmaktadır.

Zamanlama

Çoğu ziyaretçi: zirvede gün doğumuna tanıklık etmek istemektedirler. Ayrıca: sabahın ilk saatlerinde, dağda bulutlanma durumu nispeten düşüktür. Gün doğumuna tanıklık etmek isteyenler: ilk günde 7 veya 8’nolu istasyonu ulaşırlar ve oradaki dağ kulübesinde gecelerler, birkaç saat uykunun ardından, saat: 04.30-05.00 gibi tırmanışa devam ederek, zirvede gün doğumunu izleyebilirler.

Japonya Tokyo çevresi

Kubota Itchiku Sanat Müzesi

Kubota Itchiku (1917-2003): kimono yapımında kullanılan ipek boyama sanatını canlandırma ustasıdır. Kendisi, yirmili yaşlarında, emek yoğun ipek boyama tekniğini öğrenmiş ve hayatının geri kalan bölümünü bu işe adamıştır. Tokyo Ulusal Müzesinde sergilenen “Tsujigahana” tekstil parçası, kendisine aittir.
Müze: Kawaguchiko gölünün kuzey kıyısında, ormanlık tepede bulunuyor. Müzede: doğa, evren ve mevsim temalarını gösteren, sanatçının kimono kreasyonlarından bir kısmı sergileniyor. Ayrıca, ekranlarda, yine ona ait, bitmemiş yapıt olan “Işık Senfonisi” ve “80 kimono” resminden oluşan “Fuji dağı” eserleri de gösteriliyor.

Japonya Tokyo çevresi

 

Fuji-Q Highland

Burası, büyük bir eğlence parkıdır. Japonya’nın en popüler temalı parklarından birisidir. Eğlence ön planda olduğundan, park alanındaki eğlence araçları her 5 yılda bir yenilenir. Özellikle, Guinness Dünya Rekorunu kıran “roller coaster” ilgi çekmektedir.
1996 yılında ilk açıldığında: park alanındaki tren, dünyanın en uzun ve hızlı lunapark treni olarak kayıtlara geçmiştir.

Dodonpa denilen bu tren: 2001 yılında yapılmış ve hızlı ivme ile dünya rekoruna sahip olmuştur. Ayrıca: 2006 yılı yapımı, araç içinde dönen koltukları bulunan, 4 boyutlu, roller coaster, ilgi çekmektedir. Son olarak, 2011 yılında inşa edilen Takabisha, dünyanın en dik roller coaster’i olarak ilgi çekmektedir.

Bunlar dışında: park alanında bulunan eğlence araçları şunlardır: dönme dolap, atlıkarınca, gökyüzü salıncakları, çay bardağı, korsan gemisi ve kule tipi yükseklik aracı.
Ayrıca: hediyelik eşya dükkanları ve karnaval oyunları da bulunur.
Evet: yolunuz buralara düşerse, gerçek bir eğlence istiyorsanız, bu parkı ziyaret edin ve 5000 yen ödeyerek, bütün araçlara ücretsiz olarak yalnızca sıra bekleyerek binin.

Japonya Tokyo çevresi

HAKONE

Hakone: Fuji-Hakone-Izu ulusal parkı içindedir ve Tokyo şehir merkezine, yalnızca 100 km. uzaklıktadır. Burada: ünlü kaplıcalar bulunur. Özellikle hafta sonlarında, Tokyo şehir merkezinden gelenler tarafından yoğun olarak ziyaret edilir. Çünkü, dediğim gibi şehir merkezine yakındır.

Park alanı: 2 Şubat 1937 tarihinde kurulmuş ve Japonya’nın ilk kurulan milli parkı olarak bilinmektedir. 1950 yılında, İzu adaları, park alanına dahil edilmiştir.

Günümüzde, park alanı toplam olarak 1227 km. karedir. Park alanında: doğal kaplıcalar, sahiller, dağlık alanlar, göller ve 1000’den fazla volkanik ada bulunmaktadır.

Dağlara tırmanıp, sisler içindeki volkanik Ovaku vadisinden geçerek “Aşi gölü” kıyısına giden “teleferik” e binmek için “Gora” kasabasına gitmeniz gerekiyor.
Gölün karşı kıyısındaki “Hakone-maçi” ye giden gezi tekneleri: Togendai’ deki iskeleden hareket ederler. Havanın güzel olduğu bir günde: Fuji dağının göl üzerine yansıması muhteşemdir.

Japonya Tokyo çevresi

Aokigahara Ormanı

Dağın kuzey bölümünde 35 kilometre karelik alana yayılmış meşhur bir orman bulunmaktadır. Yaban hayatı bulunmaması ve ağaçların rüzgarı engellemesi nedeniyle, ormanın son derece sessiz olduğu biliniyor.

“Aokigahara” (kelime anlamı: ağaçlar denizi) isimli bu orman: halk hikayelerine ve efsanelere konu olmuştur. Burada: hayaletler ve iblisler bulunduğu ve bu yüzden: burada yaşayan yoksul aileler tarafından terk edildiği söylenir. Öte yandan: Aokigahara ormanı: dünya üzerinde: San Francisco şehrinde bulunan “Golden Gate” köprüsünden sonra, en çok intihar edilen yerdir. 1950 yılından günümüze kadar olan süreçte, yaklaşık 500 den fazla insan, bu ormanda intihar etmiştir.

Japonya Tokyo çevresi

Hakone Hot Spring

Hakone kaplıcaları, Japonya’nın en popüler yerlerindendir. Günümüzde, burada bir düzineden fazla yayla ve birçok banyo evleri bulunmaktadır. Yumoto girişindeki kaplıcalar, bölgenin en ünlüleridir. Burada, özellikle yüksek kalitede su ve çok sayıda hamam ve misafirhane bulunur. Diğer kaplıca tesisleri ise, tepeler ve vadiler arasında dağılmıştır. Ziyaretçiler, kaplıca keyfi yaşamak için banyo evlerini kullanırlar.

Japonya Tokyo çevresi

Hakone Açık Hava Müzesi

Bu açık hava müzesinde: vadi ve dağların güzel manzarası eşliğinde, çeşitli heykeller sergilenmekte ve doğa ile sanat arasında bir denge oluşturulmaktadır. Heykellerin yanı sıra, müzede: resim, baskı, heykel ve seramik kreasyonlarından oluşan büyük bir Picasso koleksiyonu da, kapalı galerilerde sergilenmektedir.

Japonya Tokyo çevresi

YOKOHAMA

Kanagava bölgesinin başkenti olan Yokohama, 3 milyonluk nüfusu ile, Japonya’nın en büyük ikinci şehridir. Tokyo şehrinin, güneyindedir ve trenle yarım saatte ulaşılmaktadır.
Edo döneminin (1603-1867) döneminin sonuna doğru: Japonya’nın içindeki tecrit politikası devam eder. Yokohama şehrindeki liman, 1859 yılında kurulur ve ticarete açılır. Sonuçta, bu küçük balıkçı köyü, hızla büyür ve Japonya’nın büyük şehirlerinden biri haline gelir.

Japonya Tokyo çevresi

İZU YARIMADASI

İzu Hanto olarak bilinen burası: Tokyo şehir merkezinin, yaklaşık 100 km. güneyinde bir tatil alanıdır. Buranın güzel sahilleri, kaplıcaları, plajları ve ılıman iklimi, insanları buraya çeker.
Hafta sonlarında ve tatil günlerinde, İzu yarımadası oldukça kalabalıktır. Doğu kıyıları boyunca trafik sıkışır. Ancak, sezon içinde hafta içi günlerinde yarımadanın birçok yeri ıssızdır.

Japonya Tokyo çevresi

NARİTASAN TAPINAĞI

Naritasan Shinshoji olarak bilinen bu tapınak: büyük ve son derece popüler bir Budist tapınağıdır. Daha doğrusu bir kutsal sitedir. Tapınak: 940 yılında Budist Fudo Myoo tarafından, tanrı heykelinin çevresinde inşa edilmiştir. Kurucusu Shingon tarikatı lideri Kobo Daishi: Japonya’nın dini tarihinin en önemli isimlerinden birisidir.

Japonya Tokyo çevresi

KAWAGOE

Tokyo merkezine, trenle 30 dakika uzaklıktadır. Burada: eski bir şehri andıran bir ortam korunmaktadır. Edo dönemi (1603-1867) ve yüzyıllar öncesinin sokakları görülmektedir. Böylece: Kawagoe şehri, “Küçük Edo” olarak bilinmektedir.

Edo döneminde: Kawagoe: Tokyo şehrinde kullanılan malların tedarikçisi olarak zenginleşmiştir. İki şehir arasında sonraki dönemlerde yakın bağlar ortaya çıkmıştır. Yıllar boyunca, Kawagoe: Edo kültürü ve mimarinin kullanıldığı bir yer olarak önem kazanmıştır.
Şehirdeki en önemli yerlerin başında: Kitain Tapınağı ve eski Edo kalesi bulunmaktadır.

Japonya Tokyo çevresi

Kitain Tapınağı

Başlangıçta, 830 yılında inşa edilen tapınak, üç parça olarak yapılmış ve Tendai tarikatına ait iken, 17’nci yüzyılın başlarında, Shogun yani Edo döneminde, ana tapınak olarak seçilmiştir.
1638 yılında, bir yangında tapınağın büyük bölümü yok olur.

Daha sonra yeniden yapılan tapınak ise, 1923 yılındaki büyük Kanton depreminde ve II. Dünya savaşındaki bombardımanda yıkılmıştır. Geriye ise, bir çiçekli tavan ve dekor malzemesi kalmıştır. Hatta, burada bulunan bir odada: Iemitsu’nun doğduğuna inanılıyor.

Kitain tapınağının en önemli objeleri: Gohyuka Rakan heykelleridir. Buda havarilerinden olan 540 taş heykelin her birinde, kendi özel yüz ifadesi görülmektedir. Heykeller: ziyaretçiler tarafından yoğun olarak fotoğraflandırılmaktadır. Heykeller arasında dolaşabilirsiniz. Onlar, tapınak dışında küçük bir avluda bulunuyorlar.

Japonya Tokyo çevresi

Alley

Burası: küçük bir alışveriş caddesidir. Ancak, bu sokağa adını veren, geleneksel Japon tatlıları ve pastaları satılan mağazaların bulunmasıdır. Burada satılan orijinal şekerlemeler arasında: kırmızı fasulye ezmesi ve tatlı patatesten yapılmış çeşitli şeker, pirinç kraker, Karinto (şeker kaplı, derin yağda kızartılmış çerezler), dondurma ve kekler bulunur. Ayrıca, mevcut güzel hediyelik eşyalar olarak küçük oyuncaklar ve aksesuarlar da bulmak mümkündür.

1923 yılındaki büyük depremin ardından: Tokyo şehrinde büyük tatlı açığı yaşanmış ve Kashiya Yokocho içindeki şeker mağazalarına aşırı siparişler yapılmış ve böylece, bu mağazalar hızla büyümüş ve artmıştır. Günümüzde, burada 70 den fazla şeker ve tatlı mağazası bulunuyor. Burada, aynı zamanda nostaljik bir hava yaşanıyor, geleneksel Japon tatlılarından tatmak isterseniz, burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Japonya Tokyo çevresi

İKAHO ONSEN

İkaho Onsen: 4 tane kaplıcası ile ünlüdür. Doğu yamaçlarda bulunan Haruna dağı: aktif bir volkan olarak bilinir. İkaho: en çok taş merdivenleriyle tanınmaktadır. Şehir merkezindeki bu merdiven yolun kıyısında: eski moda oyun salonları ve dükkanlar bulunmaktadır.

Japonya Tokyo çevresi

KAWASAKİ

Burası: Tokyo ve Yokohama arasında sıkışmış bir kıyı kentidir. Tamagawa nehri boyunca uzanır. Şehir merkezinde, kıyıda, ağır sanayi tesisleri bulunur. Şehrin çevresindeki birkaç bölge ise, turizm açısından önem kazanır. Şehir merkezindeki Kawasaki Daishi tapınağı, Nihon Minkaen müzesi, ve Fujiko Fujio Açık hava müzesi, turistik özellikler taşımaktadır.