Şehir; Semerkant şehrine 160 km uzaklıkta, küçük bir vadi içinde, Pamir dağının eteklerinde kurulmuştur. Özbekistan ülkesinin en renkli şehirlerinden birisidir ve büyük yeşillikleriyle ünlüdür.
Şehir: Amir Timur’un doğum yeri ve aynı zamanda babası ile oğullarının gömüldüğü yer olarak önem kazanmaktadır. Hatta; Timur kendisinin de burada gömülmesini istiyordu, ancak Semerkant şehrini başkent yapmak durumunda kaldı, yine de kendi şehrini unutmadı ve küçük vatanına en iyi mimarları ve inşaatçıları göndererek buranın da mamur olmasını sağladı.
Amir Timur: bu harika şehrin “Hoca-Ilgar” denilen komşu köyünde 9 Nisan 1336 tarihinde doğmuştur. Çocukluğunda hayvan çalarken, hükümdar olup Güneybatı Anadolu’dan, Hindistan ve Çin’e kadar uzanan bütün Orta Asya’yı kapsayan ve 500 yıl ayakta kalmayı başaran bir imparatorluk kurmuştur.
Soylu soyundan gelmediği için Özbekler kendisini “Amir Timur” yani “Komutan Timur” olarak isimlendirilirler.
Şehrin ekonomisi: pamuk işlenmesi ve tarım makinaları imalatı ve el sanatları üzerine yoğunlaşmıştır. Buraya özgü halı dokuma ve ince nakış ve Özbek kalpakları (tubeteikas) ünlüdür. Ayrıca, Shakhrisabz: uluslar arası şarap yarışmalarında ilk sıraları alan şaraplarıyla ünlüdür.
Evet, bilim adamlarının tahminlerine göre şehir 2700 yıldan daha eskidir. İpek yolu üzerinde bulunduğu için ticari yönden büyük önemi vardır. Ancak, günümüzde bakımlı ve modern bir görüntüsü vardır. Eskiden burası “Shakhrisabz Sogd” antik devletinin başkentiymiş ve “Kesh” adıyla bilinirmiş.
MÖ.329 yılında Büyük İskender; bölgeyi ele geçirince yörede Yunan tanrılarının ve Helenistik kültürün etkileri yerleşmiştir. Çünkü: şehir İskender tarafından kış geçirmek üzere seçilmiştir. Bu arada bir kampanya başlatarak komutanlarını yerel kadınlar ile evlendirerek Doğu-Batı ortak kültürü yaratmaya çalışmış, kendisi de Roxanne isimli kızla evlenmiştir, bu evlilikten doğan oğlu Makedon hanedanının son çar’ı olmuştur.
Takip eden bin yıl boyunca Shakhrisabz: birçok hanedanlığın egemenliği altına girmiştir. 8. yüzyılda ise yöre: Arap ve İslam karşıtı isyanın merkezi haline gelmiştir. Anti Arap hareketinin ünlü lideri Mukanna, 776-780 yılları arasında Sinam dağlarında ölü bulundu. Onun hareketi tarihte önemli bir olay oldu.
Günümüzde şehrin tarihi merkezi UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü şehrin tarihi merkezi: 15. ve 16. yüzyıllarda Amir Temur ve Temirids egemenliği altında olağanüstü anıtların şehir laik gelişimine tanıklık eden tarihi semtlerden oluşan bir koleksiyonu içermektedir.
Şehirde özellikle: Ak-Saray, Dorut Tilova anıt kompleksi, Kok-Gumbaz camii kalıntıları gezilebilmektedir. Ayrıca: Dorus Siodat türbesi, Shamsad-Dina Kulyala, Gumbazi-Seyidan türbeleri ilgi çeker.
Şehrin büyük bölümü 17. yüzyılda Buhara Emiri Abdullah han tarafından yıkılmış olmasına rağmen, aralarında Ak Saray’ın göz alıcı mavi, beyaz ve altın yaldızlı çini mozaiklerle bezeli kapısının da bulunduğu birçok tarihi yapı varlığını sürdürmüştür. Girişin üstünde bulunan kitabede şu yazılıdır “Eğer bizim gücümüzden şüphe duyarsanız yapılarımıza bakınız”
Günümüzde şehir nüfusu 53.000 kişidir. Deniz seviyesinden yükseklik 622 metredir. Yukarıda da söz ettiğim gibi, şehir yeşillikler içine gömülmüştür ve özellikle meyve bahçeleri ve üzüm bağları yoğundur.
Bu şehri ziyaret etmek için en iyi zaman: ilkbahar ve sonbahar aylarıdır, çünkü yazları çok sıcak, kışları ise soğuktur.
Şehir: Buhara şehrine rakip olacak şekilde el oymalarıyla ün kazanmıştır. Bu el oymaları, genellikle müzelerde görülebilir ve yüksek fiyatla açık arttırma ile satılır.
GEZİLECEK YERLER
Ak-saray Sarayı
Yapı Timur döneminden kalmadır ve 30 yıllık süreçte yapılmıştır. Buranın inşasının Timur tarafından emredildiği söyleniyor.
Sarayın yapımı ile ilgili birçok efsane bulunmaktadır. Bunlardan birine göre: Timur, böyle muhteşem sarayı yapmak üzere bir mimar görevlendirir. Mimar Timur’u dinledikten sonra devlet hazinesine girmek için izin ister. İzin verildiği zaman, mimar: altın ile karışık kil bloklar yaparak sarayın yapımına koyulur.
Diğer bir efsaneye göre: Timur, inşaat tamamlandıktan sonra, sarayın dekoratif kaplamasını tamamlatmak için ustalarla konuşur. Ancak, çini ve mozaiklerle binanın kaplanmasında hiç acele edilmez. Çünkü mimar tarafından sarayın ama kemeri merkezine asılan bir zincirin sonradan kaybolduğu tespit edilmiştir.
Daha sonra buna eşit uzunlukta zincir bulunamadı, bir süre sonra mimar aniden giriş kemeri üzerindeki zincirin konulduğu yerde olduğunu gördü ve hemen binanın dekorasyonuna girişti.
Evet bu muhteşem sarayın yapımı 25 yıldan fazla sürdü. Timur, 1404 yılında Shahrisabz şehrinden geçerken, İspanyol elçisi Ruy Gonzales: mimarın yarattığı mucize yapıyı hayretle izlediğini yazmıştır. Ancak bu görkemli sarayın dekorasyonu henüz bitmemişti.
Sarayın genel ölçeği: etkileyicidir. Ana avlu: 120 x 125 metre ebatlarındadır. Yapının genel ebatları ise 240 x 250 metredir. 16. yüzyılda diğer avluların ve sarayın dış cephesi büyütülmüştür. Çok yönlü kaide üzerinde, köşe kuleleri 80 metre yükseklikte iken, ana giriş portalı 50 metre genişliğinde ve kemer 22.5 metre boyundadır.
Sarayın mimari dekorunda: desen ve renklerde geniş bir yelpaze sunulur. Çeşitli teknikler kullanılarak, saray ana portalı başkent Semerkant şehrine dönük olarak yapılmıştır. Zayıf ışık: buradaki dekoratif özellikleri öne çıkarmaktadır.
Tuğla mozaik çalışmasında: renk ağırlığı olarak koyu ve açık mavi kullanılmıştır. Portal niş içinde, çeşitli mozaik ve çini çalışmaları son derece renklidir. Süslemede özellikle Kur’an içeriği zarif kaligrafik yazılar görülür. Dekoratif kaplamanın ortasındaki bir yazıtta Tebrizli usta Muhammed Yusuf Tebrizi ismi ve 1395-1396 tarihleri yazılıdır.
Evet: Ak-saray saray kompleksi: Orta Asya standartlarına göre görkemli bir sivil mimari parçasıdır. Görkemli yapı: şehrin bir kuşatması sırasında yıkılmıştır. Görkemli yapının yıkımı için 17.yüzyılda Buhara hanı Abdullakhan’ın ismi geçer. Bir zamanlar lüks kraliyet sarayı, günümüzde yalnızca sütunlar ve 18. yüzyılın ikinci yarısından kalan ana portal kemeri parçası ile görülmektedir.
Ak-saray Sarayı
Gumbaz camii mavi kubbesiyle dikkat çeker. Cami Amir Timur’un torunu Ulugbek tarafından yaptırılmış ve 19. yüzyılda katedral camiye dönüştürülmüştür. Cami: 1435-1436 yılları arasında, Shamsiddin Kulol türbesi karşısında inşa edilmiştir.
Şehrin en büyük Cuma camisidir. Portaldaki yazıtta, caminin Ulugbek tarafından inşa ettirildiği yazılıdır. Caminin üstü mavi seramik kaplı büyük bir kubbe ile örtülmüştür. Mavi kubbe ismi buradan gelmektedir. Kubbenin çevresindeki beyaz çinilerde ise şu yazılıdır “Egemenlik Allah’ındır, servet Allah’a aittir”
Caminin iç mekan yerleşimi, neredeyse kare ve yeryüzünün her köşesine yönelik dört adet derin nişle dekore edilmiştir. Bütün duvar yüzeyleri, ganch sıva ile kaplanmış, koyu ve mavi süsler boyanmıştır.
Dorus-Saidat Kompleksi
Buranın kelime anlamı “güç deposu” demektir.
Burası, Amir Timur’un genç yaşta ölen iki oğlu Cihangir ve Ömer Şah için yaptırılmıştır. Özellikle 1376 yılında büyük oğul Jakhongir’in zamansız ölümünün ardından: Timur tarafından Harzemşahların en iyi mimar ve ustalarına yaptırılmıştır. 1393 yılında Timur’un ikinci oğlu Umarshaykh (Ömer Şeyh), İran’da bir kale kuşatması sırasında öldürülmüş ve buraya getirilerek defnedilmiştir.
Bu kompleks içinde, Amir Timur’un kendisi içinde bir mezar yeri yaptırdığı biliniyor. Ama kader onun Semerkant şehrindeki Gur-Emir türbesine gömülmesini sağlamıştır.
Ancak, Timur’un burada kendisine de bir mezar yeri yaptırdığına dair ayrıntılı bilgi bulunamamıştır. Ancak 1960 yılında küçük bir kız çocuğu; bu mozole kompleksi yakınlarında oynarken, üzerine bastığı yerin çökmesi sonucu açılan çukura düşmüş, çocuk kurtarıldığında buranın Amir Timur için yaptırılan mezar odası olduğu anlaşılmıştır. Mezar odasının duvarlarındaki yazıtta, buranın Amir Timur’un mezar odası olduğu yazılıdır. Ayrıca: oda’da devasa bir lahit bulunmaktadır. Ağırlığı nedeniyle lahitin kapağı zorlukla açılabilmiş ve içinin boş olduğu görülmüştür.
Son bir not: Buhara emiri Abdullakhan güçleri, 16. yüzyılın ikinci yarısında şehre girdiklerinde, buradaki bina da yıkılmıştır. Sadece Jakhongir türbesi kurtulmuştur. Burası 19. yüzyılda yeniden, kubbeli bir salon ve boyalı eyvan ve yükseltilmiş veranda ile, çok bölmeli bir cami yanında inşa edilmiştir.
Dorut Tilovat Memorial Kompleksi
Burası: tasavvufun kurucusu Emir Mentor’un dini lideri Shamsiddin Kulal için: 1370-1371 yılları arasında yaptırılmıştır ve mezar yeri, onun sayısız öğrencisi için saygın bir yer haline gelmiştir.
Şeyh Kulal’ın mezarı: Doruttilovat medresesi binasındadır. Timur’un hükümdarlığı sırasında, Kulal’ın mezarı, oniks mermer levhalarla hazırlanmıştır. Daha sonra Ulugbek hükümdarlığı sırasında ise, üzerine türbe yaptırılmıştır. Portal üzerindeki yazıtta: türbenin Shakhrukh adına Ulugbek tarafından inşa ettirildiği ve 1435 tarihi yazılıdır.
Chor-su Çarşısı
Yapı, özel dekorasyonu olmamasına rağmen, merkezi bir kubbe ile sekizgen şekilde, iki ana caddenin kesiştiği çarpraz yola inşa edilmiştir.
Hamam
15.yüzyıla tarihlenen hamam sitesinde günümüzde: ısıtmayı sağlayan yer altı borularının ayrıntılı ağı görülmektedir.
Eyalet isminin kelime anlamı “gümüş” demektir. Yani “kalay” madeninden gelmektedir.
Perak eyaleti: Malezya ülkesinin batısında, ülkenin ikinci büyük eyaletidir ve Tayland sınırına kadar olan yaklaşık 21 bin km karelik alanı kaplar. Eyaletin kuzeyinde “Tayland” ülkesi bulunur.
Ülkenin zenginliğinin başlıca kaynağı olan “kalay” burada çıkarılır. Bu yüzden: bölge bir zamanlar Çinlilerin göçmen akınına uğraşım ve güçlü devletlerin çıkar mücadelelerine sahne olmuştur. Kalay madeninden elde edilen servet: eyaletin hemen hemen her yerinde görülecektir, özellikle tarihi binaların yapımı için harcanmıştır. Kalay endüstrisi: sömürge döneminde en üst seviyeye çıkmış, ancak sanayi devriminin ardından 1980’lerde kalay ekonomisi çökmüş ve birçok kalay madeni kapatılmıştır.
Eyalette iki şehir önem kazanmaktadır. Bunlar tarihi özellikleri nedeniyle “Taiping” (eski ismi Larut) ve kalay madeni nedeniyle zenginleşen Ipoh şehridir. Eyaletin başkenti ise “Kuala Kangsar” şehridir. Perak Sultanları, 15.yüzyıldan bu yana bu şehirde yaşamaktadırlar .
Eyalet bölgesinde, özellikle geceler serindir ve sık yağmur yağar, gündüzler ise sıcak ve güneşlidir. Genellikle nem oranı fazladır.
IPOH ŞEHRİ
Perak eyaletinin başkenti olan şehir “Kuala Lumpur” şehrinin 220 km kuzeyinde, Kinta nehri kıyısındadır. Ülkenin üçüncü büyük şehridir. Şehirde 710 bin kişi yaşamaktadır. Bunların % 70 bölümü Çin menşeelidir.
27 Mayıs 1988 tarihinde Perak Sultanı Azlan Şah tarafından buraya şehir statüsü verilmiştir.
19.yüzyıl içinde geliştirilen ve 1950’lerde doruğa yükselen uykulu kasaba: kalay ve kalay madenciliğine dayalı sanayi patlaması sırasında yapılan büyük servetler nedeniyle bir zamanlar milyonerler şehri olarak biliniyormuş. Kalay cevherinin çıkarılması için kullanılan dev madencilik pompalarına atıfta bulunan yerel Çinliler, şehre günümüze kadar “Paloh” demektedirler.
Begonvil çiçeği şehrin simgesidir. Şehrin merkez ve tepeleri bu çiçekle çevrilidir.
Şehir “Old Town” ve “New Town” olmak üzere iki bölüme ayrılır. Bu iki ana bölüm “Kinta nehri” tarafından bölünür. Eski şehir: hükümet binaları, dükkan, bir sürü konut ve tarihi yerlerden oluşan yaşlı ve savaş öncesi mimariyi içerir. Tarihi yapılar halen vardır ve işlevlerini sürdürmektedirler.
Öte yandan: şehir güzel konaklama tesisleri ve Çin restoranları ve Çin yemekleriyle ünlüdür. Özellikle: buraya yolunuz düşerse tatmanızı önereceğim yerel lezzetler şunlardır: tuzlu tavuk, fasulye filizi ve tavuk, yumurtalı tart, taro puff, LorMai Kai.
Tren İstasyonu
Sömürge döneminin güzel mimari etkileri görülen bu bina, halk arasında “Taç Mahal” olarak bilinir. Bu cazip sömürge binası Hubback tarafından tasarlanmıştır. Başlangıçta hastane olması düşünülüyormuş. İstasyonun uzak tarafından bir Hindu tapınağı bulunur. Tren istasyonunun hemen önündeki meydanda bir “Ipoh” ağacı bulunur ve şehir ismini bu ağaçtan almıştır. Ayrıca yine burada her iki savaşta ölenler anısına bir savaş anıtı bulunur. Özellikle akşam saatlerinde istasyonun önündeki meydanda bulunan havuzda, ışık ve su gösterisi yapılmaktadır.
İstasyonun hemen yanındaki “Majestik Station Hotel” özellikle Mağribi mimari etkisiyle dikkat çeker ve 1935 yılında tren istasyonu ile birlikte açılmıştır.
Saat Kulesi
Old Town bölgesindedir.
11 Şubat 1875 tarihinde bir suikast sonucu öldürülen İngiliz devletinin Perak temsilcisi James Birch anısına yapılmıştır. Bu yüzden saat kulesi “Birch Anıtı” olarak bilinir. Kendisi: yıkanırken kızgın bir Malay şefi tarafından öldürülmüştür. Bu olay: 3 yıllık bir savaşın çıkmasına neden olmuştur ve ardından İngilizler kontrolü ele geçirmiştir.
Ipoh devlet camisi önündeki kule 1909 yılında, Londra şehrindeki Big Ben model alınarak yapılmıştır. Kulenin dört yanındaki dört panel İngiliz egemenliği hakkında iyi şeyleri sembolize etmektedir. Bunlar: kılıç, kalkan, sadakat, adalet.
Saatin frizlerinde: Musa, Budha, Shakespeare, Charles Darwin gibi ünlü tarihi figürler bulunmaktadır. Bu medeniyet panelinde: camisine bakan bir peygamber görüntüsü yapılmış, ancak peygamber tasviri Müslümanların kabul etmemesi üzerine 1990 yılında boyanarak kapatılmıştır.
Geologicam Museum-Yer Bilimleri Müzesi
Jalan Sultan Azlan Shah adresinde Ipoh Royal Golf Club yakınında bulunan burası: kalay madenciliği hakkında bilgilerle doludur. Müze binası ilk kral İdris Şah zamanında Temmuz 1955-1957 yılında yapılmıştır ve Iverson tarafından tasarlanmıştır.
Müzede: Perak bölgesinin zengin cevher, fosil ve mineral çeşitliliği ve kalay çıkarılmasında kullanılan teknikler, cihazlar, aletler sergilenmektedir. Müzede: 150 kaya örneği, 200 fosil ve 200 taşlar ve süsler olmak üzere 600 civarında farklı mineral, fosiller, kayalar ve değerli taşların örneklerinden oluşan bir koleksiyon bulunuyor.
Ayrıca, bu yöreyi en ünlü hale getiren kalay cevherlerinin koleksiyonu da bulunuyor. Mineral numuneleri: kendi yaşına göre kökenine uygun olarak kimya sınıflandırılmasına tabi tutulmuştur.
Birinci bölüm: toprak ve jeoloji süreçleri tarihi üzerinedir. Burada bir mağaranın küçük bir kopyası bulunur. Hemen ilerisinde kükreyen bir dinozorun kafasının animasyon modeli vardır. Ardından fosil bölümü görülüyor. Burada: taşlaşmış bir ağaç, kayalar, mineraller, kristaller ve taşlar görülüyor.
Burada tüm dünyadan numuneler bulunuyor. Minerallerin kullanımı sonrasında, teneke ve kömür madenciliği bölümü başlıyor. Ardından maden arama ve deniz jeoloji faaliyetleri, heyelan ve doğal jeolojik tehlikeler bölümü başlıyor.
Müzenin ülkede eğitim ve jeoloji öğrenme ve yer bilimleri merkezi olarak önemli rol oynadığı söyleniyor. Giriş ücretsizdir. Son bir not: müzeye girmeden önce bekçi evinde kaydınız yapılıyor ve ardından ayakkabılarınızı çıkarıp belirlenen kutulara koymanız gerekiyor.
Darul Ridzuan Museum
Old Town bölgesinde, Jalan Panglima adresindedir. Tren istasyonuna yakındır.
Bu müze: sömürge dönemindeki kalay zenginlerinin birinin evinde kurulmuştur. Ev 1920 yılı yapımıdır. Bahçesinde: II. Dünya savaşından kalma beton hava saldırısı sığınağı bulunmaktadır ki burası da görülebilmektedir.
Müzede: şehrin tarihine ve gelişimine ait nesneler sergilenmektedir. Ama Malezya’da kalay madenciliği eserlerinin ilginç koleksiyonu önem kazanmaktadır. Özellikle ormancılık ve kalay madencilik sanayinin geçmişi ekranlarda ve mekanik eserlerde gösterilmektedir.
Teluk Intan
Bu yapı: İtalya-Pisa kulesi gibi eğri bir kuledir. Yapı: 25.5 metre yüksekliktedir ve pagoda tarzındaki yapı Leong Choon Chong isimli bir Çinli yüklenici tarafından 1885 yılında yapılmıştır. Yapının tabanı 43 metre çapındadır.
Bir zamanlar bitki örtüsü için su deposu olarak kullanılıyormuş. Yumuşak zemin ve su deposunun ağırlığı nedeniyle kulenin yana doğru yaslandığı düşünülmektedir.
Kule: sola doğru yatık görünümdedir. İnşaat detayları: ona sekiz farklı düzeyde içeren bir görünüm kazandırmaktadır. Ancak, bina yalnızca üç kata bölünmüştür. Her kat 5 metre yüksekliğindedir ve kulenin tepesine varmak için 110 adımlık merdiven tırmanmak gerekir.
Kulenin tepesinde büyük bir saat vardır ve aynı zamanda şehrin saat kulesi olarak da kullanılmaktadır. Saat Londra Benson firması tarafından yerel halk tarafından toplanan yardımlarla alınıp takılmıştır. Bina tuğla ve ahşaptandır.
Şehir Dışında Gezilecek Yerler
Sam Poh Tong Temple
Bu tapınak: 1926 yılında Çinli bir Budist rahip tarafından kurulmuştur. Şehir merkezinin 5 km güneyindedir. Gunun Rapat denilen yerdeki ünlü bir mağaradadır. Ülkenin en büyük mağara tapınağıdır. Sarkıt ve dikitler arasına yerleştirilmiştir çeşitli Budha heykelcikleri etkileyici sanat eseri görünümündedir.
Efsaneye göre: mağara Çinli bir keşiş tarafından 1890 yılında keşfedilmiş ve kendisi burayı ev ve meditasyon yeri olarak kullanmaya başlamıştır. Kendisi ölümüne kadar olan 20 yıllık süreçte burada yaşamıştır. Günümüzde ise, burada Budha için hayatlarını adamış rahipler yaşamaktadırlar. Sadece Japon işgali sırasında mağara Japonlar tarafından mühimmat deposu olarak kullanılmış ve ibadete ara verilmiştir.
Mevcut tapınak cephesi 1950’lere kadar ulaşmaktadır ve buraya 246 basamaklı bir merdiven tırmanılarak çıkılır. Mağara önündeki açıklıktan, çevrenin muhteşem bir manzarasını görebilirsiniz. Tapınağın diğer gözde yerlerinden birisi de, Japon sazan balıkları ve kaplumbağalarla dolu güzel bir Japon göletidir.
Gelelim tapınağın içine: tapınağın içinde insan ve doğanın sanat eserlerini görebilirsiniz. Bunlar arasında çeşitli formlarda ve dikitlerin ortasında oturan güzel oyma Budha heykelleri ilgi çeker. Özellikle, büyük ve karanlık mağaradaki 13 metrelik oturan Budha heykeli önem kazanır. Ama dediğim gibi, burada 40 civarında Budha heykeli bulunuyor.
Mağaranın dışındaki tporikal bahçe de güzeldir.
Gunnung Rapat
Burası ilk olarak 1890’lı yıllarda yapılmış olmasına rağmen, günümüzde görülen yapı 1950 yılı yapımıdır. Tapınağın ön cephesinde bir keşiş ve rahip gurubu yaşamaktadır.
Kellie Castle
Şehir merkezinden12 km uzaklıkta Batu Gajar denilen yerdedir.
Yani yaklaşık 20 dakika yürüme mesafesindedir. Bu malikane, 1915-1920 yılları arasında, burada kauçuk plantasyonu işleten İskoçyalı William Kellie Smith için yapılmıştır. Ancak kendisi Portekiz’de ölünce yapı yarım kalmıştır.
William Kellie Smith’in ilginç bir hayat hikayesi bulunmaktadır. Kendisi 1890 yılında İskoçya’da evini terk etmiş, buralara gelmiş ve 900 dönümlük bir arazi satın alarak kauçuk ağacı ekimine başlamıştır.
Zamanla Smith’in zenginliği büyümüş ve 1903 yılında sevgilisi Agnes ile evlenmek için İskoçya’ya geri dönmüştür. Evlilik ardından karısı ve Helen isimli kızı ile birlikte Malezya’ya dönerler. 1915 yılında karısı Agnes, Anthony isimli bir oğlan doğurdu. Bunun üzerine Smith, kutlama için büyük bir kale inşaatı planlamaya başladı.
Çünkü: kendisi Hindu dinine ve Hindistan’a hayrandı ve onun yeni evinde birçok eleman çalışıyordu. Yapının tuğla ve kiremitleri Hindistan’dan ithal edildi. Ancak inşaat için Hint işçilerin yardımına ihtiyacı vardı.
Kellie kalesinin inşaatı 10 yıl sürecekti. Ancak, işçilerin çoğu İspanyol gribi nedeniyle 1920 yılının başında öldüler. Bunun üzerine, tanrı Mariamman için kalede bir tapınak inşa edildi. Tapınağın inşa nedeni: bir oğlunun olması nedeniyle tanrı Mariamman’a teşekkür etmek için bir yoldur.
Bunun üzerine: kendisi Hint çalışanlar için popüler bir kişi haline geldi. Bunun karşılığında onun işçileri beyaz elbiseli ve şapkalı bir Kellie heykeli diktiler. Tapınak hala duruyor ve ibadet için kullanılıyor.
Malezya ülkesinin ilk asansörü, Kellie kalesinde yapılmıştır. Asansör, çatı ile yeraltı tünelleri arasında çalıştırılmıştır.
Smith: 1926 yılında İngiltere’ye kızı ile birlikte kısa bir gezi yaptı. Kendisi yeni malikanesi için bir asansör almak için Portekiz-Lizbon şehrine uğradığında, Aralık 1926 yılında zatürre oldu ve öldü. Karısı Agnes: çocuklarını alarak İskoçya’ya geri döndü. Kaleyi ise, bir İngiliz şirketine sattı. Oğul Antony, Dünya Savaşında öldürüldü. Kızı Helen, asla kaleye geri dönmedi.
Biraz önce söylediğim gibi Kelly ölünce ve özellikle Dünya Savaşı sırasında; 1926 yılında yapım süreci yavaşladı ve sonunda Kellie kalesi asla tamamlanamadı.
Sözde perilidir ve keşfedilmemiş gizli geçitleri vardır. Son zamanlarda Perak Eyalet Hükümeti bu muhteşem yapıyı kurtarmak için çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Yapı 2000 yılında terk edilince restore edilmiştir. Burası 1999 yılında Jodie Foster’in oynadığı “Anna and the King” filminde kullanılmıştır.
TAİPİNG (LARUT) ŞEHRİ
Bu şehir Kuala Lumpur şehrine 30 dakika uzaklıktadır.
Şehrin isminin kelime anlamı “Edebi Barış” demektir. Çünkü: bu bölge kalay sanayini ele geçirmek için savaşan Çinli gizli örgütler arasında uzun süre kan davasına neden olmuştur ve bunun önlenmesi için diplomatik katkılar sunan İngilizler, şehre bu ismin verilmesini önermişlerdir. Sonuçta, bu örgütler 1874 yılında İngilizlerin araya girmesi ile çatışmaya son vermişlerdir.
Evet, Perak eyaletinin bu eski başkenti: bölgenin en fazla yağış alan yeri olanak bilinir. Bunun sonucunda: geniş caddeler boyunca gür ağaçlar sıralanır. Ayrıca: şehirde eski bir kalay madeni önem kazanmaktadır.
Bu maden: 1890 yılında terk edildiğinde, Chung Ken Kwee tarafından satın alınmış ve 64 hektarlık dev alanda “Taman Tasik Taiping” yani “Göl Bahçeleri” denilen park yapılmıştır. Göl bahçeleri, Bukit Larut-Maxwell Tepesi ve Hayvanat Bahçesi birbirlerine çok yakındır.
Lake Garden-Göl Bahçeleri
Masjid Negara’nın batısındadır.
Terk edilmiş kalay madeni, kamu kullanımı için bir rekreasyon park olarak Çinli eski Perak Danıştay üyesi Chung Thye Phin tarafından bağışlanmıştır. 1884 yılında bahçelere: otlar, çiçekler ve ağaçlar dikilmiş ve bir kısmının çevresine çit çekilmiştir. Yol boyunca bahçelerin yakınına altın yağmur ağaçları dikilmiştir.
1888 yılında ise, 160 dönümlük site: sömürge döneminde İngiliz vali Albay Frank Swettenham tarafından düzenlenmiştir. Daha sonra Charles Compton Reade tarafından (1884-1933) geliştirilmiştir. Bahçeler 1880 yılında halkın ziyaretine açılmıştır.
Parkta: piknik yapmak, koşmak, ağaçların gölgesinde dinlenmek ve gölde (toplamda 8 tane gölet bulunur) sandalla gezi yapmak mümkündür.
Parkta: golf sahası (1995 yılında kapatılmıştır), gece safarisi turu düzenlenen küçük bir hayvanat bahçesi, günümüzde otel olarak kullanılan eski devlet konukevi, kelebek çiftliği, geyik parkı, orkide bahçesi ve kuş parkı bulunur.
Kuş parkında: binlerce kuş barınmaktadır. Ayrıca yine park alanı içinde: Planetarium ve IMAX sinema kompleksi bulunur.
Parkın kuzey bölümündeki tepede bir anıt görülür. Bronz heykellerden oluşan bu anıt: Felix Weldon tarafından yapılan “Tugu Negara” yani “Ulusal Anıt” olarak isimlendirilir. Önünde bir caminin bulunduğu havuzların ve fıskiyelerin ortasındadır. Anıtta: muzaffer bayraktar ve yaralı arkadaşlarına yardım eden bir asker betimlenmiştir.
Burada, ayrıca İngiliz Ulusal Topluluğunun her iki dünya savaşında kaybettiği askerlerinin anısına “simgesel bir mezar” bulunur. Anıtın hemen batısında, park alanı dışında ise, 19.katlı “Parlimen Malaysia” binası görülür ve burada Senato ve Temsilciler Meclisi toplantıları yapılır.
Tanah Perkuburan Perang Taiping-Perak Şehitliği
Göl bahçelerinin dışındaki bu mekan: Malezya yarımadasının Japonlarla yapılan Pasifik savaşındaki rolünü etkileyici biçimde sunmaktadır. Burada, dünya savaşında öldürülen kişilerin mezarları bulunur.
Şehitlikte: mezar taşlarında yazıldığına göre, askerlerin birçoğu, görevlerinin ilk gününde, yani 8 Aralık 1941 gününde ölmüşlerdir. Bu askerler: Kraliyet Malay Alayları, Gurkhalar, Hintli, Avustralyalı, Kraliyet Hava Kuvvetlerine mensupturlar. Mezarlıkta tanımlanamayan 500 olmak üzere toplam 850 şehit gömülüdür.
Bukit Larut-Maxwell Tepesi
Şehrin 12 km kuzeyindedir ve burası genellikle bulutlarla sarılı, eski bir çay plantasyonudur. Oldukça güzel bir tepedir. Malezya ülkesinde, şehir merkezine bu kadar yakın bir tepe olması açısından önem kazanmaktadır.
Yükseklik 1035 metredir ve 1870’lerden bu yana burada istasyon kuruludur. İngiliz Vali Birch öldürüldükten sonra 1978 yılında Perak yardımcısı buraya atanır. Sir William George Maxwell buraya geldiği zaman, üst düzey subaylar ve aynı zamanda yetkililer ile tropik ısıdan korunmak için burayı tercih ettiler. Burada birkaç tepe istasyonu kurulmasını düşündüler ancak bunların hiçbirine yeterli zaman yoktu ve kısa süre sonra burayı terk etti.
Çin yerel dilinde, burası “Kopi Şua” veya “Kahve Tepesi” olarak da bilinir. Burada bulunan devlet ormancılık departmanı sayesinde bölge modern gelişmenin saldırısından kurtulmuş ve doğal haliyle kalmıştır.
Buraya kamu tarafından işletilen bir jeep ile çıkılıyor hemen tepenin eteğinde bilet satın aldığınızda, bir jeepe biniyorsunuz ve tepenin zirvesine kadar ulaşıyorsunuz. Özel araçların buraya çıkması yasaktır. Çünkü tehlikeli uçurumlar var ve deneyimsiz sürücüler burada kaza yapabilirler. Bu dört çeker araçların sürücüleri maksimum hızla tepeye ulaşırken, dik ve rüzgarlı yollarda muhteşem heyecan yaşanıyor.
13 km lik yolculuk yaklaşık 30 dakika sürüyor. Bu araç yolu 1940 yılında yapılmıştır, eskiden zirveye at ile çıkılıyormuş. Hatta tepeye çıkmak için yol çalışmalarının Japon işgali sırasında savaş esirlerine yaptırıldığı söyleniyor.
Yol nihayet savaş esirlerinin çalışmaları sonucunda 1948 yılında açılmıştır. Eğer araç kullanmayacağım yürümek istiyorum derseniz, bu da mümkün, dayanma kabiliyetinize göre 3 ile 5 saat arasında zirveye çıkabilirsiniz. Yürüyerek çıkmak ücretsizdir.
Burada bulunan bungalovlarda konaklayabilirsiniz. Ayrıca birçok sömürge dönemi tipik konuk evleri bulunuyor. Bunlar bir oturma odası, bir yemek alanı, iki yatak odası ve iki banyodan oluşmaktadır.
Ancak burada herhangi bir satış yeri bulunmuyor ve bu yüzden kalmayı düşünenler her türlü gıda maddelerini yanlarında getirmelidirler. Bungalovların günlük kiralama bedelleri, lüksüne göre 120RM ile 300 RM arasında değişmektedir.
Tepede, aşağıda bütün Larut ovasını görebilirsiniz. Ayrıca kelebek ve kuş gözlemlemek de mümkündür. Geceleri sisli olur ve her türlü böcekler, ışık kaynaklarına toplanırlar.
Hayvanat Bahçesi
Hayvanat Bahçesi, Maxwell Tepesindedir. Yani Bukit Larut’tadır. Hayvanat bahçesinin girişinde güzel pembemsi renkli lotus
çiçeklerini görmeyi unutmayın.
Taiping hayvanat bahçesi, 1961 yılında kurulmuş, Malezyanın en eski hayvanat bahçesidir. 34 dönümlük alana yayılmıştır. Burada 180 türden yaklaşık 1300 hayvan bulunduğu söyleniyor. Bunlar arasında, kaplanlar, aslanlar, filler, su aygırları, zürafalar, orangutanlar, geyikler ve diğerleri sayılabilir.
Bu hayvanat bahçesinin en güzel yanı gece safarisi düzenlenmesidir. Gece safarisinde mini trene binilir ve biniş ücreti olarak ilaveten 5RM ödenir.
Giriş 13RM dir.
Perak Museum
İngiliz mimari stili görülen binada yerleşik müzede eski silahlar ve Malay yerlileri tarafından kullanılan aletler sergilenir. Müze, Malezya yarımadasının en eski müzesidir ve Sir Hugh Low tarafından kurulmuştur. Müze binası 1883-1886 yılları arasında tamamlanmıştır. 1900 yılında iki katlı bir uzantı eklenmiştir.
Ipoh şehrine 85 km ve Taiping şehrine 3 km uzaklıktadır. Müzeni koleksiyonunda bulunanlar: 5074 kültürel nesne, 523 doğa koleksiyonu ve 2877 çeşitli koleksiyon olmak üzere 8474 adettir. Özellikle doğal tarih, etnografya, zooloji ve jeoloji ağırlıklıdır.
Hapishane
Burası; II. Dünya savaşında işgal döneminde Japonlar tarafından kullanılmıştır. Ayrıca, olağanüstü durumlarda komünist gerillalar burada tutuklu kalmışlardır. Günümüzde Malezya’nın en ünlü mahkumları kalmaktadırlar.
Malay devletinin ilk daimi ceza infaz kurumlarından birisidir. Larut Savaşları sonrasında huzursuzluğu bastırmak için 1879 yılında inşa edilmiştir. Orijinal hapishane yalnızca 50 mahkum kapasitelidir. Duvarları 9 metre yüksekliktedir. Duvarların içinde bulunan binalar, yarısı tuğla ve yarısı ahşap olarak inşa edilmiştir. Ayrıca, bir hastane ve bir idari ofis binası bulunur.
Pulau Pangkor Island
Burası, Malakka boğazındaki 9 adanın en büyüğüdür. Adalar üzerinde yalnızca iki tanesinde (Pulau Pangkor ve Pangkor Laut) yaşam bulunmaktadır.
Ada günümüzde yerel ve Singapurlu tatilciler için çok popülerdir. Okullar kapanınca ve resmi tatil günlerinde aşırı kalabalıktır.
Buraya ulaşım için: şehrin yaklaşık 50 km güneyinde ve Lumut denilen yerde: Pankor adası feribotuna binmek gerekir. Yolculuk yaklaşık 45 dakika sürer. Kuala Lumpur ile ada arasındaki ulaşım için 3 saat gerekir.
Adaya varıldığında, adadaki plajlarda çok sayıda su etkinliği yapıldığı görülür. Ayrıca orman yürüyüşleri de caziptir. Özellikle kuzeydeki “Pantai Puteri Dewi” yani “Güzel Prenses Plajı” geniş kumsalları ile ilgi çeker.
Öte yandan “Pangkor Laut Resort” denilen otel, Asya’nın en seçkin yerlerinden birisi olarak özellikle zengin ziyaretçileri kendisine çeker. Feribot iskelesinden buraya taksi ile 15-45RM arasında ulaşım mümkündür. Çünkü burada taksiler pazarlığa tabidir. Burada yani adada bisiklete binmek mümkündür, ama çevrede çok sayıda köpek var, bu da bisiklete binerken ürkütüyor.
Adada, bir de “Hollanda Fort” denilen kale kalıntısı bulunuyor. Burası merkeze yürüme mesafesindedir, yaklaşık 3 km. dir. Kale, 1670 yılında inşa edilmiştir. İlk yapıldığında kale duvarlarının yaklaşık 30 metreye kadar çıktığı söylenir.
Güçlü bir platform üzerine 10-12 top monte edilmiştir. Vali ve yaklaşık 20-30 kadar asker burada yaşıyormuş. Kalenin yapılış amacı elbette kazançlı kalay ticaretini denetlemektir ancak yine de kalay kaçakçılığı devam etmiştir. Hollandalılar bölgeyi terk edince, yerel müze müdürlüğü kaleyi yeniden açmak için bir vakıf kurmuştur.
Kaleye ulaşmak için, Tiger Rock denilen bir sığınağın yanından geçmek gerekiyor. Tiger Rock: Hollanda döneminden kalma oyma büyük bir kayadır. Kaya üzerinde kaplan oyması görülür. Halk kayaya “Batu Bersurat” demektedir. Kayanın bulunduğu “Tiger Rock Resort”: ada üzerinde 12.5 dönümlük bakir ormanın en iyi muhafaza edilmiş parçasıdır.
Ama buranın en büyük özelliği “tuzlanmış balık” tır yani insanlar buraya tuzlanmış balık yemeye giderler. Bölge insanı bu lezzete inanılmaz tutkundur. Ayrıca kurutulmuş karides de gözdedir. Günümüzde adayı ziyaret ederseniz, ana köyün etrafında yürüyüş yapabilirsiniz, buralarda çoğunlukla deniz ürünleri satılan dükkanlar bulabilirsiniz.
KUALA KANGSAR ŞEHRİ
Günümüz öncesindeki 500 yıl süresince, Perak Sultanları burada ikamet etmişlerdir ve burası Ipoh şehir merkezinden 50 km uzaklıkta, Perak nehri düzlüğünde kurulmuştur.
Malezya ülkesindeki kauçuk endüstrisi: Hung Low denilen şahsın 1877 yılında burada 9 fide dikmesiyle birlikte, bu şehirde başlamıştır. Bu fidelerden bir tanesi; günümüzde halen Jalan Raja Bendahara’daki “Bölge Müdürlüğünde görülebilir. Sadece soylu Malay ailelerinin oğullarına açık olan Malay Kolejli de 1905 yılı yapımıdır.
Şehirde, iki kraliyet sarayı bulunur. İskandariah Sarayında, Perak devleti Sultanı ikamet etmektedir.
İstana İskandariah
Burası etkileyici bir taş yapıdır. İstana Kenangan ve Ubidiah camisine kısa bir yürüyüş mesafesindedir. Burası Perak Sultanlarının resmi konutudur. Orijinal saray, büyük sel felaketinde yıkılınca, Mağribi tarzı bu saray, 1926 yılında inşa edilmiştir. Onun tarzı, Hindistan’ın kuzeyindeki sarayları andırmaktadır. 1984 yılında saray yeni eklentilerle büyütülmüştür. Sarayın çevresi ağaçlarla kaplıdır.
Istana Kenangan
Diğerinden daha etkileyici ve ahşap olan burası günümüzde kraliyet müzesi olarak kullanılmaktadır. Ahşap, sarı ve siyah boyalı yapı büyüleyicidir. Ubudiah camisine yürüme mesafesindedir.
Orijinal saray, 1926 yılındaki büyük sel sonrasında neredeyse yok olacak ölçüde harap olmuştur. Bunun üzerine daha yüksek bir yere, yeni bir saray inşa edilmiştir. Istana Iskandariah denilen bu yeni sarayın tamamlanması beklenirken, Istana Kenangan denilen harap yapı: Maha Mulia Sultanı Iskandar Shah için geçici kabir olarak düzenlenmiştir. Günümüzde ise, burası kraliyet ailesinin nesnelerine ait birkaç sergi ve Perak Kraliyet Müzesini barındırmaktadır.
Istana Kota
Perak Sultanına ait 1903 yılında inşa edilen bu eski bir sarayda günümüzde bir müze mevcuttur. Yapı: 1954 yılına kadar Sultanın konutu olarak kullanılmış ve ardından Eğitim Bakanlığı tarafından okul olarak kullanılmak üzere devir alınmıştır. 1970 yılında bir kız okulu olarak kullanılan yapı; 2002 yılından sonra müze olarak düzenlenmiştir.
Müzede: Sultan Azlan Şah’ın kişisel bazı eşyaları sergilenmektedir. Ana binada, bir çeşmenin karşısındaki ayrı bir yerde sergilenen Sultan Azlan Şah’ın eşyaları arasında özellikle kendisi tarafından kullanılan kraliyet araçlarından Rolls Royce marka araç ilgi çekmektedir.
Ayrıca konvoyda kullanılan çeşitli devriye araçları da bulunur. Yine burada yabancı devlet adamlarından kendisine sunulan güneş gözlüğü, onun pasaportu, ehliyeti, üniversite cüppe ve ayakkabısı, spor malzemeleri, takım elbisesi ve diğer giyim, tören kılıcı, yemek takımları ve onun kişisel koleksiyonunun parçaları görülebilir.
Ubadiah Mosque
Şehir merkezindeki bu en çarpıcı yapı: çimenlik bir tepe üzerinde yapılmıştır. Malezya’nın en güzel camilerinden biri olarak tanınır. Perak Sultanı Sultan İdris Murshidul Adzam Şah tarafından, 1911 tarihinde bir cami yapımı için Port Dickson denilen yer seçilmiştir. Onun çarpıcı tasarımı: İngiliz Hubbock tarafından sağlanmıştır.
Caminin büyük altın soğan kubbesi 1917 yılına kadar savaşlar ve çeşitli nedenlerle tamamlanamamıştır. Sultan İdris ise, caminin tamamlanmasını göremeden bir yıl önce vefat etmiştir.
Altın renkli bakır kubbesi ilgi çeker. Yapının inşasına 1917 yılında başlanmış, ancak çeşitli nedenlerle bir süre bitirilememiştir. Hatta, söylenenlere göre, bitirilememesinin bir nedeni de: Sultan İdris’in: fillerinden bir tanesinin mermer döşemelerde kontrolden çıkarak zarar vermesidir.
Müslüman olmayanlar camiyi ziyaret edemiyorlar.
Malay Collage
Şehir merkezinin hemen dışındaki, geniş bir arazi üzerindedir. Okul: 1904 yılında İngilizler tarafından kurulmuştur. Malay aristokrasinin çocukları burada eğitim görmüşlerdir. Okul İngiltere’de Eton ve Harrow gibi okullardan farklı olarak, erkekler arasında güçlü bağ oluşturmak için yalnızca erkek öğrencilere açılmıştır. Malay Koleji günümüzde de akademik eğitime devam etmektedir.
Eski Kauçuk Ağacı
Müzenin kapısının dışındaki bu ağaç, Malezya’nın 1900’lü yılların başında ekonomisinin seyrini değiştirmiştir. Buradaki ağaç, ülkede ekilen ilk ağaç olmasıyla önem kazanır. Otomobil endüstrisi batıda hızla gelişince, o zamanlar Perak İngiliz valisi Sir Hugh kauçuk ağaçlarının büyümesini teşvik etti. Kendisi de, Kuala Kangsar evinin bahçesinde bir dizi kauçuk ağacı dikti. O kauçuk ağaçlarından bir tanesi, günümüzde Jalan Raca Chulan ve Jalan Abdul Razak caddelerinin kesiştiği kasabanın ilçe ofisi yanında görülmektedir.
TAMAN NEGARA ULUSAL PARKI
Taman Negara: Malezya yarımadasının orta kesimindedir ve 4343 km karelik alanı kapsar. Park alanı: Pahang, Kelantan ve Terengganu eyaletlerinin ortak alanıdır. Park alanının üç girişi vardır. Bunlar: Kuala Tahan, Jerantut ve Sungai Relau’dadır.
Kuala Tahan: Kuala Lumpur şehrine yaklaşık 240 km uzaklıktadır ve 4 saat yolculuk gerekir.
Park merkezine ulaşmak için, Kuala Lumpur şehrinden bir tur işletmesinden park alanına giriş belgesi almanız gerekir. Bu giriş belgesini aldıktan sonra: Kuala Lumpur şehrinden yaklaşık 300 km kuzeydoğuda bulunan park alanına gidebilirsiniz. Veya alternatif bir yol olarak: Kuala Tembeling denilen yerden: motorlu ve uzun teknelerle 60 km yolculuk yaparak park alanına ulaşabilirsiniz.
Bana kalırsa, nehir üzerinden yapılacak bu yolculuğu tercih etmelisiniz. Çünkü, bu yolculukta park alanında yaşamalarına izin verilen tek topluluk olan nehir üzerinde ağlarını atan ve kontrol eden balıkçıları görebilirsiniz. Ayrıca: yine nehirde suya girip çıkan nehir kertenkeleleri, su mandaları ve nadir rastlanan su samurlarını görebilirsiniz. Ancak, unutmamak gerekir ki, bu nehir yolculuğu yaklaşık 3 saat sürmektedir.
Bu ulusal park alanında: yağmur ormanları, coşkun nehirleri ve Banjaran Titiwangsa’nın zirvelerini görebilirsiniz. Dünya üzerinde en iyi korunan tropik yağmur ormanları buradadır. Ülkede bozulmamış yağmur ormanlarının en kapsamlı korunan alanıdır. Bu yüzden, 1983 yılında burası koruma altına alınmıştır.
Ormanlar nemli ve ortalama gündüz 29-35 derece arasında ve gece 26-29 derece arasındadır. Isı farkları yağış ve güneş ışığı miktarına bağlı olarak değişir. Ama Taman Negara her gün ortalama 12 saat güneş ışığı alır yani burayı ziyaret etmek için yanınıza hafif ve rahat giysiler almalısınız.
Öte yandan gölgelik patikalarda yürüyenler yağmurdan etkilenmezler. Ancak yoğun yağmur olduğunda bu gölgelik patika da 3-4 saat ziyarete kapatılmaktadır. Çoğu kez yağmur birkaç dakika içinde gelir ve gider ve ardından güneş açar.
Ayrıca, park alanında: çeşitli konaklama mekanları yani bungalovlar ve küçük kulübeler bulunur.
Park alanında: orman yürüyüşü yapabilirsiniz. Yürüyüş parkurları, levhalarla işaretlenmiştir. Ama, bu yürüyüş rotalarına rehberli turlarla çıkmak gerekir. Çeşitli gözlem yerlerine: gece ve gündüz turları düzenlenir.
Yağmur Ormanları
Buradaki yağmur ormanları “tualang” ağaçlarından meydana gelmiştir. Bu ağaç türü: 50 metreye kadar uzar ve Güneydoğu Asya’nın en yüksek ağaç türü olarak bilinir.
Ormanda bulunan egzotik meyveler arasında: durian, mango, rambutan ve yaban muzları ilgi çeker. Orman yürüyüşünde görebileceğiniz yaban hayvanları şunlardır: domuz kuyruklu makak, yaprak maymunları, sambar geyikleri, jibonlar, ağaç fareleri, uçan sincaplar.
Bu yaban hayatının büyük kısmını göremeseniz de: gizemli böceklerin ötüşleri, olağanüstü sesler, görünmeyen ama çevrenizde olduğunu hissettiğiniz yaban hayatı, bu yağmur ormanı yürüyüşlerini muhteşem keyifli hale getirir.
Büyük şehirler ve turistik bölgelerde Batı zevklerine uygun gece kulüpleri ve kokteyl salonları vardır. Caz ve popüler müzik sahneleri, daha çok Filipinli müzisyenlerin egemenliğindedir. Şarkıcılar günümüzün şarkılarını ve eskinin sevilen parçalarını yorumlarken, müzisyenler kendi yapıtları ve doğaçlamalarında son derece başarılıdırlar.
GELENEKSEL DANS VE TİYATRO
Malezya’nın geleneksel eğlencesi, çoğunlukla bir gündüz etkinliğidir. Kota Bharu ve Kuala Terengganu’daki turizm danışma ofislerinden programlar ve rezervasyon hakkında bilgi alabilirsiniz. Kuala Lumpur’daki Malaysie Tourism Offece’ten de etkinliklerle ilgili bilgi alabilirsiniz.
MAK YONG DANS TİYATROSU
Bu zarif yerel sanat dalı, 400 yıl önce bugün Güney Tayland’ın bir parçası olan Malay Pattani eyaletinde gelişti ve günümüzde sınırın diğer tarafında, Kelantan’da sürdürülmektedir. Belirli birkaç romantik temadan birinin dans, opera türünde şarkı söyleme ve şamatalı komik rutinlerin eşliğinde oynanmasından oluşur.
Sonuncusu, erkekler tarafından yapılırken, diğer bütün sanatçılar şık kıyafetlerine dikkat çeken kadınlardır. Rebah (bir tür kemençe), tawak-tawk (çanlar) ve gendang’dan (çitf başlı davullar) oluşan orkestra, belirgin biçimde, Ortadoğu tadında bir müzik çalar.
Wayang Kulit Gölge Oyunu
Gölge oyununun en gözde biçimi Wayang Siam’dır. Konusunu antik Hindu destanı Ramayana’dan alan oyun, Siyam’dan çok Malay kökenlidir. Hintli tüccarların, Hindu kültürünü yarımadaya getirdikleri dönemlerden (1.000 yıldan daha uzun bir zaman önce) kalmadır.
Prens Rama ile karısı Sita etrafında dönen hikayeler, hepsi sahnede figürlerle temsil edilen devleri, şeytan-kralları ve maymun savaşçıları içerir. Malay kültürü, geleneksel güzelliğiyle, aslında dramatik olan bu geleneksel sanata komik bir öğe katmıştır.
Küçük ahşap ve bambu sahne, direkler üzerinde kurulur. Figürler, çatıdan sarkan bir lambanın ışığıyla beyaz pamuklu kumaş üzerinde, keskin hatlı gölgeler düşürürler.
Obualar, davullar, çanlar ve büyük zilleri çalan müzisyenlerden oluşan orkestranın eşlik ettiği bir dalang (oynatıcı) bütün bölümleri canlandırıp farklı kişileri seslendirir ve sahnenin arkasından seyircilerin yaşını ve eğitimini değerlendirip buna göre oyunun içeriğini belirler.
Orijinal olarak bütün parlak renkli figürler inek, manda ya da keçi derisinden yapılırdı, ama bugün daha küçük roller için plastik ve selüloit kullanılmaktadır. Parlak renklerin, gölgelerin yoğunluğunu değiştirmek ve karakterlerin ayırt edilmesine yardımcı olmak için kullanıldığı söylenir.