Burası, ünlü filozof ve eğitimci ve düşünür Konfüçyus’un doğum yeri olarak önem kazanmaktadır. Eyalet başkenti Jinan şehrinin yaklaşık 130 km. güneyindedir. Şehir merkezinin nüfusu: 600 bin kişidir.
Öyle ki, buradaki tapınaklar topluluğu, bir zamanlar Pekin şehir merkezindeki Yasak Şehir ile yarışacak düzeye gelmiştir.
Yani, çok sayıda tarihi saraylar, mezarlar ve tapınaklar bulunuyor. Bunların başlıcaları olan: Ana Tapınak, Mezarlık ve aile konağı bölümleri: 1994 yılında, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine yazılarak, koruma altına alınmıştır.
Tarihi sürece bakıldığında ise, şehrin Lu hanedanı zamanında, başkent olarak kullanıldığı ve çevresinin duvarlarla çevrildiği görülür. 1522 yılına gelindiğinde: Ming hanedanlığı döneminde, Konfüçyus Tapınağı, Yan Hui Tapınağı ve Kong Aile Konağı inşa edilmiştir ve şehrin çevresi duvarlarla ve hendeklerle çevrilmiştir.
Konfiçyus mezarlığı ise, bu şehrin yaklaşık 1 km. kuzeyindedir. Şehrin batı bölümünde ise, Müslüman halkın yerleşimi görülür ve burada bir de cami yapılır.
Kültür Devrimi sırasında ise, burada bulunan ören yerleri, büyük zarar görür. 1966 yılında, burada bulunan yaklaşık 6000 den fazla eser, devrimciler tarafından tahrip edilmiştir.
Evet, bölgedeki: diğer kısımlar: saraylar, pavyonlar, tapınaklar ve 1000 taş tabletin bulunduğu Bilgeler Takım yıldızı Pavyonu (Kuiwenge) ve kurban törenlerinin düzenlendiği “Büyük kazanımlar salonu” dur. Bu salonun hemen bitişiğinde ise, bilgenin takipçilerinin kalabildiği yüzlerce oda görülüyor.
KONG MİAO (ANA TAPINAK)
Tapınak bölümüne giriş ücretlidir: Ücret: yılın belli bölümlerinde: 90-150-130 yuan arasında değişmektedir. Ziyaret saatleri ise: 07.30-16.30 arasındadır. Muhtemelen burayı gezmek için 1-1.5 saat ayırmanız gerekir.
Buranın yapımına, Konfüçyüsun ölümünden hemen sonra, yani: MÖ.478 yılında başlanmıştır. Konfüçyüs, Çin kültürü üzerinde en kalıcı ve derin etkiler bırakmıştır.
Hatta, bir bilge olarak dünyanın birçok yerinde saygı duyulan biri olmuştur. Tapınak, yapıldığı dönemden bu yana, şehirdeki hiçbir yapının, bu tapınaktan yüksek olmasına izin verilmez.
Evet, takip eden 2000 yıl boyunca, buraya sürekli yeni ilaveler yapılarak geliştirilmiştir. MÖ.204 yılında ise, Han hanedanı imparatoru Gao, burada kurban sunmuştur.
Genellikle Çin imparatorları, önemli günlerde burayı ziyaret etmişlerdir. Hatta, bu ziyarete katılan imparatorların sayısının 12 olduğu biliniyor.
Tapınak alanı: yapıldıktan sonraki tarihi süreçte, birçok hasar görmüştür. Özellikle, yangınlar sonucu birçok kere yok olmuş ve yeniden yapılmıştır. En son restorasyon çalışmaları, 1731 yılında yapılmış ve 1966 yılında, burada bulunan heykeller, Kültür Devrimi sırasında tamamen yok edilmişlerdir.
Evet, burası günümüzde, ülkenin ikinci büyük tarihi bina kompleksidir. Toplam 16 dönümlük bir alanı kapsamaktadır. Bu komplekste, toplam 460 oda bulunmaktadır. Bunlar, 1499 yılındaki büyük yangından sonra tasarlanmışlardır.
Pekin şehir merkezindeki “Yasak Şehir” buranın yapımından hemen sonra yapılır. Çünkü, Yasak Şehir, birçok yönden, buradaki tapınak kompleksine benzemektedir.
Evet, tapınak binasının içinde, ilgi çeken yerlerin başında: Konfüçyüs’un bir kayısı ağacı altında öğrencilerine ders vermesinin anısına, burada “Kayısı Platformu” bulunuyor. Burası, Dacheng Salonu önündeki avludadır.
Tapınakta, her yıl, Konfüçyüs’un doğumu anısına, 28 EYLÜL tarihinde, dini törenler düzenlenmektedir.
KONFÜÇYÜS ORMANLARI (KONG LİN)
Kasabanın kuzeyindedir.
Konfüçyüs ve takipçilerinin birçoğunun mezarları buradadır. Orijinal mezar bölümü, Zhou hanedanı döneminde yapılmıştır. Sishui ırmağı kıyısında, Konfüçyüs anısına bir anıt bulunuyor. Bunun hemen yanında ise, kurbanlar için tuğla bir platform var.
Günümüzde, Konfüçyüs’un mezarının çevresinde, onun soyundan gelenlere, soylular ve statü sahiplerine ait mezarlar bulunduğu söyleniyor. 18. yüzyılın sonlarına gelindiğinde: mezarlık alanının çevresindeki duvarın uzunluğu: 7.5 km.ye ulaşmıştır.
Toplam alan ise, 3.6 km. karedir. Bu büyük alandaki gömüler, yaklaşık 2000 yıldır buradadır.
Konfüçyüs’un soyundan gelenlerin mezarlarının toplam sayısının: 100.000 den fazla olduğu söyleniyor. Bu mezarlıkta, bunun yanında, yaklaşık 10.000 den fazla ağaç bulunmaktadır. Yani, bir anlamda, orman gibi bir görüntü oluşturulmuştur.
Hatta, burada bulunan nadir bazı ağaç türlerinin isimleri bile bilinmemektedir. Mezarlık alanı içinde, 1267 metre uzunluğunda bir yol var. Çam ve selvi ağaçlarıyla kaplı bu yolda yürüyerek, mezarlık ziyareti yapılmaktadır.
KONG AİLE KONAĞI (KONG FÜ)
Buraya giriş ücretlidir. Ücret: yılın belli dönemlerine göre: 50-60-150 yuan arasındadır. Ziyaret saatleri ise, 07.30-16.30 arasındadır.
Tapınağın doğusundadır. Burada bulunanlar, tapınak ve mezarlığın bakımından sorumludurlar. Bunlar özellikle, ölüm günü, doğum günü, bitkilendirme ve hasat gibi özel günlerden sorumludurlar.
Buradaki ilk yapı: Song hanedanı döneminde, 1038 yılında yapılmıştır. 1377 yılında, Ming hanedanı döneminde ise, yeniden inşa edilmiştir. 1887 yılındaki yangında yok olan konak, yeniden inşa edilmiştir.
Günümüzdeki konak yapısı: 480 odalı ve 152 binalıdır.
Buranın en yüksek yapısı: 4 katlı bir sığınak kulesidir. Kule, buraya bir saldırı sırasında sığınmak için yapılmış olup, hiç kullanılmamıştır.
Ermenistan, değişik bir ülke, aslında en büyük değişikliği ve özelliği, aramızdaki yani iki ülke arasındaki sorunlar olması, çok eskilere dayanan ilişkiler yakın geçmişte yaşananlarla, iki ülkeyi ve iki ülkenin insanlarını birbirinden ayırdı.
Yani, karşılıklı düşmanlık bence pek geçerli değil, yersiz bir duygu, ama bu duygunun Ermenistan ülkesinde, özellikle devlet bazında yoğun olduğu, yani tam bir düşmanlık yaratıldığı aşikar gibi görünüyor veya öğle düşünülüyor.
Bu arada, konu ile yakın ilgisi olan “diaspora” kelimesinden söz etmek istiyorum. Diaspora: herhangi bir ulusun veya inanç mensuplarının ana yurtları dışında azınlık olarak yaşadıkları yer” anlamına gelmektedir. Hem dağılma hem de dağılmış olarak yaşayan toplulukları ifade eder.
Sonuç olarak, bizim işimiz siyaset ve politika değil. Bizim işimiz “gezmek, yeni yöreler görmek, tanımak, yeni insanlarla tanışmak, dostluk ve arkadaşlık” Böylece, insanların birbirlerini daha iyi tanıyacaklarını, insanların birbirine anlamsız düşmanlıklarını önleyecek dostlukların kurulması sağlanabilir.
Böyle bir durum Yunanistan ile ülkemiz yönetimleri arasında uzun yılar yaşanmış, ancak Türk ve Yunan insanları birbirlerine yaklaştıklarında, bu ön yargıları kırmış ve gayet güzel dost olmuşlardır.
Ermenistan ve Ermeni insanları yani Ermenilerin de böyle hissettiğini düşünmek istedim ve Ermenistan gezisi anı ve yorumlarımı aşağıda okurlara sunuyorum.
Ancak, yazıya başlamadan önce özellikle şunu belirtmek istiyorum. Günümüzde yaklaşık 3 milyon nüfuslu Ermenistan’da, Sovyet dönemini gören nesil ile sonrasındaki nesil arasında derin sosyal farklılıklar vardır.
Erivan şehrinde, Cumhuriyet meydanındaki tarihi Opera binasına uzanan sokaklarda, bu farklılık kendini hemen belli ediyor. Lüks mağazalar ve kaliteli restoranların süslediği sokaklarda iyi giyimli ve güler yüzlü gençler çoğunluğu oluşturuyor.
Erivan sokaklarında gezerken rastlayacağınız birine Türkiye’den geldiğinizi söylediğinizde genellikle sohbet derinleşir.
Çünkü hemen herkesin Türkiye’ye ilişkin anlatacakları vardır. Türkiye’yi hiç görmemiş olanlar bile, büyüklerinden duydukları hikayelerle, yaşamadıkları eski mahallelerini anlatırlar.
Tabii ki sohbet, çoğu zaman Türkiye ile Ermenistan’ın kırmızı çizgisi olan “soykırım iddialarına” gelir. Ancak, bu travmaya rağmen, insanlar sıcakkanlılıklarından hiçbir şey kaybetmemişlerdir.
GENEL
Ermenistan 3 milyon nüfuslu ve 30 bin km karelik topraklarıyla Kafkaslarda, Ağrı şehrinin doğusunda, dağlık küçük bir ülkedir.
Kuzeyinde Gürcistan, batısında Türkiye, Doğusunda Azerbaycan ve güneyinde ise İran ve Nahcivan bulunmaktadır. Ülke, Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından 23 Ağustos 1990 tarihinde bağımsızlığını kazanmıştır.
Ülke demokrasiyle yönetilmektedir. Başkenti Erivan (Ermeniler tarafından Yerivan olarak isimlendirilir) dır. Erivan’dan sonra Gümrü ve Vanadzor şehirleri gelir. Dilijian şehri, Ermenistan’da küçük İsviçre olarak bilinen popüler bir ormanlık bölgedir.
Erivan: Ermenistan’ın siyasi merkezidir, ülkenin müzeleri ve kültürel mekanları buradadır.
Eçmiadzin: Ülkenin dini merkezidir. Burada 4100 metre yükseklikte Alagöz ve Geghard ve Khor Virap manastırları görülmeye değerdir.
Khosrov: Burası gizli güzelliklerin bulunduğu düz bir vadidir ve Ağrı Dağı vadisi olarak bilinir.
Sevan gölü bölgesi: Bu bölge eski eserler, kiliseler, manastırlar ve popüler plajlarla çevrilidir. Sevan gölü: 2000 metre yüksekliktedir ve çevresinde Khachkar mezarlığı, Sevanavank manastırı, göl kıyısı boyunca plajlar, sayısız balık ve kerevit restoranları bulunmaktadır.
TARİH
Ermeni tarihi 3000 yıllık bir süreçte uzanır.
İncil’e göre Nuh’un torunlarından Hayk kabilesindendirler.
Tarihi geçmişte, genellikle Doğu Anadolu ve Güney Kafkasya’da, dağlar ve vadilerde yaşamışlar. Tarih boyunca bu topraklarda, değişik Ermeni beylikleri, krallıkları ve imparatorlukları kurulmuş, yıkılmış ve genellikle bölgenin büyük güçlerinin egemenliği altında yaşamışlardır.
Doğu bölgeleri, İran ve Rus egemenliği altında iken, batı kısımları uzun süre Bizans ya da Osmanlı idaresi altında kalmıştır.
MÖ 114 yılında Roma imparatorluğuna dahil edilmeden önce, Ermeni imparatorluğu batıda Akdeniz’e ve doğada Hazar denizine kadar uzanıyordu. MS.301 yılında, Ermenistan devlet dini olarak Hıristiyanlığı kabul eden ilk ülke oldu ve 5. Yüzyılda kilise, bugün hala kullanılan bir alfabe geliştirdi.
9’ncu yüzyıl başında, Ruslar bölgeyi ele geçirdiler.
Aralık 1988 tarihinde, Ermenistan’da büyük bir deprem oldu ve birkaç bin kişi öldü.
DİL
Ermenistan ülkesinde ülkenin tek resmi dili olarak “Ermenice” kullanılıyor. Özellikle başkent Erivan şehrinde, genellikle yol işaretleri “Latin” harfleri kullanılarak yazılı olmasına rağmen, İngilizce yaygın olarak konuşulmuyor. Marketler, alışveriş merkezleri, taksi şöförleri ve satış elemanları İngilizce anlamıyorlar. Yabancı dil olarak “Rusça” konuşuluyor.
DİN
MS 301 yılında, Ermenistan devlet dini olarak Hıristiyanlığı benimseyen, dünyadaki ilk ülke olmuştur. Bu yüzden, Ermenistan’da binlerce kilise ve manastır vardır.
Günümüzde Ermenistan’da Katolik ve Protestan toplulukları ve Rus Ortodoks azınlık, nüfusun % 94’lük bölümünü oluşturmaktadır.
MÜZİK
Ermenistan’da çok önemli bir müzik geleneği vardır. Geleneğin nesilden nesle geçmesini sağlayan kişi ise, klasik müzik dehası, önemli bir müzik adamı olan Gomidas Vardapet’dir.
Gomidas, Kütahya doğumludur ve 1915 yılındaki tehcir sırasında sürgüne mahkum edilmiş olmasına rağmen, araya giren dostları Halide Edip ve Mehmet Emin Kurdakul tarafından, Talat Paşa’ya yazılan bir mektupla tehcirden muaf tutulmuştur.
Kendisi derlediği 3 binin üzerindeki şarkı ile Ermeni müzik tarihini adeta yeniden yazmıştır. Ancak tehcir sırasında yaşadığı travma nedeniyle, önce İstanbul ve ardından Paris’te hastaneye yatırılarak, ömrünün son 20 yılında neredeyse hiç piyano çalmamıştır.
Erivan şehrindeki devlet konservatuvarı, Gomidas adını taşır. Gomidas, müzik geleneği o kadar baskındır ki, Erivan şehrinde piyano ve çellonun bulunmadığı restoran yoktur. Olmayanlarda ise düdük ya da çıplak sesle canlı müzik icra edilir.
Ayrıca dünyaca ünlü sanatçıların sahne aldığı “Malkhas” gibi caz kulüpleri de Erivan şehrinin müzik hayatına değer katmaktadır. Böylece Erivan’da müzik bir gelenekten çok, yaşamın bir parçası haline dönüşmüştür.
GÜVENLİK
Ermenistan güvenli bir ülke, rahatça dolaşabilirsiniz. Ama gerekmedikçe Türk olduğunuzu söylemeyin, çünkü en büyük problem, bu ülkede bir Türk Konsolosluğunun olmamasıdır. Bu nedenle, ülkede başınıza bir şey geldiğinde muhatap olabileceğiniz veya sizi koruyup savunabilecek bir resmi makam yok. Bu yüzden mutlaka dikkat etmek ve başınızı herhangi bir derde sokmamak, olaya karışmamak şarttır.
İKLİM VE HAVA DURUMU
Ülke genellikle dağ iklimi etkisi altındadır. Yaz aylarında: gündüz sıcaklıkları gecelerde keskin düşüş gösterir. Yazın 40-45 dereceye ulaşan sıcaklık var ama nem yoktur. Kışlar ise şiddetli kar yağışlı ve son derece soğuktur. Kışın eksi 25 derece soğuk görülmesi nadir değildir.
Ülkeyi ziyaret etmek için en uygun zaman, havanın ılık olduğu Mayıs-Haziran ve Eylül-Ekim aylarıdır.
RESMİ TATİLLER
1 Ocak Yılbaşı
6 Ocak Ermeni Ortodoks Noel tatili
8 Mart Uluslararası Kadınlar günü.
25 Mart Dini bayram, hayırlı cumalar
7 Nisan Annelik ve Güzellik bayramı
24 Nisan Soykırım Anma Günü
9 Mayıs Zafer ve Barış Günü
28 Mayıs İlk Cumhuriyet Bayramı
5 Temmuz Anayasa Günü
21 Eylül Bağımsızlık Günü
7 Aralık Deprem Anma Günü
31 Aralık Yeni Yıl Arifesi
PARA BİRİMİ
Ermeni ulusal para birimi “Dram” olarak (AMD) isimlendiriliyor. Büyük alışverişlerde dolar da kabul ediliyor. Ancak burada dikkat edilecek husus, chance ofislerinin süpermarketlerin içinde bulunmasıdır, yani sokak aralarında para değişimi pek yaygın değildir.
1 euro = 553 dram
1 dolar = 476 dram
1 sterlin= 724 dram
NE YENİR
Khorovant: domuz, kuzu, tavuk veya dana eti, soğan ve diğer Ermeni baharatlarıyla tatlandırılmış bir yöresel yemektir. Ayrıca domates, patlıcan ve biber eklenir.
Borscht: tanıdık bir çorba türü. Bu geleneksel yemek, ona güçlü rengini veren pancarla yapılır, yani bir tür sebze çorbasıdır. Genellikle taze ve ekşi krema ile sıcak servis edilir.
Dolma: üzüm yaprağı dolması, lahana yaprakları dolması, biber ve patlıcan dolması olarak yapılır.
Ermeni mutfağında kullanılan baharatlar, yemeklere hoş aroma verir. Yemeklerde olağandışı otlar ve yeşillikler kullanılır.
Geleneksel yemekler genellikle mangalda hazırlanır. Neredeyse her yerde geleneksel şiş kebap tadılabilir. Ülkede lavaş denilen ekmek kalitesiyle ünlüdür. Sadece bir veya iki gazete sayfası kalınlığındaki lavaşlara sarılan yerel peynir veya şiş kebap ve taze yeşillikler muhteşem lezzet sunarlar.
Bizdeki şiş kebaba benzeyen yemek türü Khoravat olarak isimlendirilir ve herkes tarafından çok beğenilir.
Erivan şehri, midesine düşkün olanlar için tam bir cennet gibidir. Üstelik, Avrupa’ya oranla daha ucuzdur. Ermeni mutfağı: mezelerin yanı sıra et yemekleri ve bölgeye has otlarla oldukça zengin sofralar yaratır.
Ortadoğu’nun lahmacunu, humusu, döner gibi ortak lezzetler rahatlıkla bulunur. Lahmacun ya da dönerin kendi yemek kültürü olduğunu öne sürecek kadar iddialıdırlar. Dönere benzer ve Shaurma denilen bir et türü var ve her yerde satılıyor.
Gelelim meyvelere: ülkede bol bol şeftali, karpuz ve kayısı yiyebilirsiniz.
EĞLENCE VE GECE HAYATI-NE İÇİLİR
Ermenistan şehirlerinde, sokakta içki içmek serbesttir. Kafeler, barlar, restoranlar, gece kulüplerinde en çok votka, şarap, şampanya, bira, brendi ve konyak içiliyor.
Yaz aylarında en popüler gece hayatı ve eğlence mekanları, Opera çevresinde ve Cumhuriyet meydanındaki açık hava kafe ve barlarıdır.
Erivan şehri, şarap, konyak ve rom yapımında önemli bir merkezdir. Bölgeye has üzümlerden yapılan şarapların yanı sıra incir, dut ve armut aromalı votka ve romlar da oldukça şöhretlidir.
Bunların arasında en çok tanınanı, dünyaca ünlü bir konyak markası olan “Ararat” dır. Şirketin merkezine turistik geziler düzenlenmektedir. Zaten Ermenistan ülkesinde turistik turların en önemlilerinden birisi şarap imalathaneleri ve şarap ile konyak tadım turlarıdır.
Ermenistan’da kaliteli brendi yani konyak üretilir. Çok sayıda markası olan konyak, 3 ile 50 yıl boyunca meşe fıçılarda bekletilir. Eşsiz lezzetteki Ermeni konyak ve şaraplarından mutlaka tatmak önerilir.
Bira ise, yine ülkenin geleneksel içkilerindendir. En pahalı mekanlarda bile çok ucuzdur. (7 TL civarında) Özellikle “Klikya birası” içmeniz önerilir.
NE SATIN ALINIR
Ülkede mağazalar, Pazartesi-Cuma günleri arasında, saat: 09-17 arasında açıktır.
Erivan, yerel tasarımcılar tarafından üretilen modern moda ürünleri satan dükkanlarla doludur. Erivan’da Vernisaj pazarı, turistler arasında oldukça popülerdir. Eğer Ermeni el sanatları ve sanat eseri ürünleri satın almak isterseniz Dilijan turist pazarına gitmelisiniz.
Ülkede halı, konyak, el sanatları ve Sovyet dönemine ait hatıralar bulup satın alabilirsiniz. Bunlar genellikle Vemissage yanında, Cumhuriyet meydanında satılmaktadır.
Ama buranın en önemli hediyeliği UNESCO Miras Listesine dahil edilen “duduk” adlı bir çeşit geleneksel flüttür.
TURİZM
Ermenistan’da en önemli turizm destinasyonları sayısız manastırlardır. Burayı ziyaret ettiğinizde, dünyanın ilk Hıristiyanlık ülkesi olduğu, size sık sık hatırlatılacaktır.
2001 yılında, Ermenistan’da Hıristiyanlığın kabul edilişinin 1700 yılı kutlanmıştır.
Teleferik Hattı
Ermenistan’da bulunan teleferik hattı, 23 Ekim 2010 tarihinde kurulmuştur ve dünyanın en uzun teleferik hattı olarak Guinnes World Records tarafından onaylanmıştır. Hattın uzunluğu 5.7 km dir ve hat üzerinde ilerlerken ülkenin en eski manastırı olan Tatev manastırı ve Vorotan nehri manzarası izlenebilmektedir. Teleferik saatte 37 km hızla hareket etmektedir ve tek yönlü yolculuk yaklaşık 11 dakika sürmektedir. Vadinin üzerindeki hat boyunca en yüksek nokta, zeminden 320 metredir ve her kabin 25 yolcu taşımaktadır.
ERMENİSTAN UNESCO DÜNYA MİRASI LİSTESİ
1996 yılı, Haghpat şehri, Haghpat ve Sanahin manastırları.
2000 yılı, Goght şehri, Geghart manastırı ve Yukarı Azat vadisi.
ULAŞIM
Ermenistan ülkesine, karayolu ile gitmek isterseniz: Türkiye ve Azerbaycan sınırları kapalı olduğundan, Gürcistan üzerinden gitmek gerekiyor. Gürcistan’da Batum-Tiflis arası 385 km ve Tiflis-Erivan arası ise 262 km dir.
Bu yüzden, Erivan’a gitmek için en iyi ve rahat yol İstanbul-Erivan arasında uçuşlar yapan havayolunu tercih etmektir. İstanbul-Erivan arasındaki uçuş yaklaşık 2 saat sürmektedir. Erivan şehrinin 10 km yakınında “Zvarnots Uluslararası Havaalanı” bulunuyor. Lüks havaalanı binası, haki yeşil renkli üniformalı polislerin eski Sovyet dönemi kılık kıyafetleri ve davranışlarıyla tezat oluşturuyor.
Havaalanından şehir merkezine ulaşım, toplu taşıma araçları ve taksilerle yapılıyor. Toplu taşıma araçları ile ulaşım: 250 AMD dir ve yolculuk otobüs veya minibüsle yaklaşık 40 dakika sürer. Taksi ile yolculuk yaklaşık 15 dakika sürer ve taksi ücreti, 1300-1500 AMD arasında (yani yaklaşık 3-10 dolar) dır.
VİZE
Ermenistan vizesi almak pek zor olmuyor. Uçakla giderken havaalanından, karayolu ile giderken ise sınır kapısından vize alınabiliyor. Vize ücreti 8 dolar, ama gerek vize alırken ve gerekse ülkeye girerken pasaport polisi tarafından rüşvet alınması pek yadırganmıyor, yani en azından 2 dolar vize parası üstünü düşünmeyin. Vize alırken bazen sadece hangi otelde kalacağınızı soruyorlar, bazen de bir belge doldurtuyorlar ve genellikle 21 günlük vize veriyorlar.
ERİVAN
Ermenistan’ın en büyük şehri ve 1918 yılından bu yana başkentidir. Ermenistan ülkesinin 12’nci başkentidir. Şehir ilk olarak MÖ 782 yılında, ülkenin batısında, Ağrı dağı ovasının en doğusunda ve Hrazdan nehri geçitlerinin üstünde kurulmuştur.
Savaş, talan, yangın ve deprem dolu 2500 yıl süren zengin bir tarihe sahiptir. I. Dünya savaşından sonra kısa ömürlü Ermenistan Demokratik Cumhuriyetinin başkenti olmuş ve Ermeni tehciri yaşayan birçok insan Erivan şehrine taşınmıştır.
20’nci yüzyılda Ermenistan 15 Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Cumhuriyetlerinden biri olarak hızla büyümüştür. Birinci Cumhuriyet sırasında birkaç bin kişilik nüfusa sahip, bir köy olan şehir, yaklaşık 50 yıllık süreç sonunda Ermenistan ülkesinin kültürel, sanatsal, endüstriyel ve siyasi merkezi konumuna gelmiştir.
Erivan adının kökeni, şehir merkezi yakınlarındaki Erebuni adlı Urartu kalesinden gelmektedir. Ancak bu kalenin geri kalan parçaları sadece yıkıntıdır. Kale yapıldığı zamanlarda Urartuların en önemli şehirlerinden biriydi. Bugün kalenin harabeleri Erivan şehrinin 12 ilçesinden biri olan Erebuni’de bulunmaktadır.
Evet, Ağrı dağının eteklerinde kurulmuş olan şehir, çok düzenli ve planlıdır. Şehrin bu günkü planını, içinde bulunduğumuz yüzyılın başlarında Alexander Tamanyan isimli bir mimar yapmıştır. Tamanyan, hamile eşi ile birlikte yaşadıkları İtalya’yı terk ederek yerleşmek için buraya geldiklerinde, Erivan o tarihlerde bir köy değilse de küçük ve pek de İtalya’da gördüklerine benzemeyen bir yerdir.
Hayal kırıklığına uğrayan Tamanyan’ın eşi, ben oğlumu burada doğurmak istemiyorum der. Tamanyan ise, ona, çocukları doğana kadar, burada rüyalarının şehrini oluşturma sözünü verir.
Şehrin Tamanyan’ın planlarına göre inşasına, Sovyet döneminde ara verilir ve bu dönemde şehrin geneline Sovyet mimarisi ve şehircilik anlayışı hakim olur. Tamanyan, yeni planlarıyla şehri mükemmel bir şehir haline getirmeyi hedeflemiştir. Amaç, St Petersburg ve Viyana şehirlerindeki caddelerin düzenlenmesidir. Neo klasik tarzda, 200 bin nüfuslu bir şehir yaratmak hedeflenmiştir.
Tamanyan’ın şehir planlarına ancak 4 yıl önce orijinal planların bulunmasıyla yeniden başlanmıştır. Şehre ulaştığımızda, günümüzde her yerde yeni yeni inşaatların olduğunu görürseniz, sebebi budur.
Yani bugün şehir tamamen bir şantiye görünümündedir. Her yerde yıkılıp yeniden yapılan binalar, inşaatlar, vinçler görülüyor. Sovyet döneminde oluşan bu şehir neredeyse tamamen yıkılıyor ve yerine çağdaş Ermeni mimarisiyle inşa edilen yepyeni bir şehir ortaya çıkıyor.
Şehir iç içe yerleştirilen daireler ve onları merkeze doğru kesen ana caddelerden oluşur ve Erivan şehrine bu dairesel yapısından ötürü güneşin şehri adı verilir.
Evet, Tamanyan’ın 90 yıl önce Sovyetler Birliği döneminde imzasını attığı şehir mimarisi, bugün Erivan’ın omurgasını oluşturuyor. 1920’de Sovyetler Birliğine bağlanan Erivan, 1923 yılında Sovyet sisteminin planlı mühendisliğiyle dönemin en yetenekli mimarlarından Tamanyan sayesinde tanıştı.
Sovyet dönemi, şehrin bugünkü siluetine iki büyük damga vurdu. İlki Tamanyan’ın şehre pembe sıfatını kazandıran neoklasik şaheserleri, diğeri ise soğuk savaş döneminin yıkık dökük mirası toplu konutlardır. Erivan’In merkezindeki mimari güzellik, şehrin kenar mahallelerine gidildikçe yerini, pencerelerinden uydu antenleri fırlayan eski yapılara bırakıyor.
1.100.000 nüfusu ile ülkenin en büyük şehri, aynı zamanda kültürel ve ekonomik hayatın merkezidir. Şehrin denizden yüksekliği yani ortalama rakımı 900 metredir. Yedi tepe üzerine kuruludur, Roma ve İstanbul gibi şehirlerle bu ortak özelliği paylaşır. Şehrin bazı semtleri ovalarda, bazıları da uçurumlara yakın olmakla birlikte, yaklaşık 1300 metre rakıma sahip dağların tepelerinde bile yer almaktadır.
Şehir, binaların yapımında pembe renkli tüf taşı kullanıldığından “pembe şehir” olarak adlandırılıyor.
Şehrin iklimi
Şehir dağlarla sarılı bir düzlükteki konumu, denizden uzaklığı ve bunların etkileri nedeniyle, karasal iklime sahiptir. Bu iklim bazen ilçelere göre değişmektedir.
Yüksek rakımlar dağ ikliminden etkilenmekte, yazın daha soğuk geceler ve daha çok fırtına, kışın ise daha çok kırağı ve kar yağışı görülür. Şehrin ortalama güneş ışığı oranı yılda 2700 saattir.
Erivan’ın her yerinde kışlar ağır kar yağışı ve donla çok sert, yazlar ise genellikle çok sıcak geçer. Sıcaklık 35 derece, Ağrı dağı ovasında 40 derecelere kadar ulaşabilir. Ağır yaz fırtınaları nedeniyle Erivan’da az yağmur yağar.
Şehir içi ulaşımı
Toplu taşıma ucuzdur. Sabit yollarda otobüs, troleybüs, tramvay ve taksi-minübüsler vardır.
GEZİLECEK YERLER
Şehir çok büyük olmadığından kaybolmak pek mümkün olmaz.
Cumhuriyet Meydanı
Şehrin en hareketli yeridir. 14 bin metrekarelik alanı kapsamaktadır.
Eskiden yani SSCB döneminde burası Lenin Meydanı olarak biliniyormuş ve bir zamanlar, burada Lenin’in büyük bir heykeli varmış. Sonradan heykel kaldırılmıştır.
Meydan çevresinde7 büyük bina (Ermenistan Milli Galerisi, Tarih Müzesi, Dışişleri Bakanlığı, Ulaşım Bakanlığı, Hükümet Binası, Postane, Marriot Otel), su havuzları vardır. Bütün binalar Alexander Tamanyan tarafından tasarlanmıştır. Büyük oval meydanda, Tamanyan’ın kendine özgü tasarımlarını görmek mümkündür. Bu yapılar Ermeniler tarafından üretilen ağırlıklı olarak pembe olan tüf taşından yapılmıştır.
Meydanda bulunan ünlü 7 havuz, tarih boyunca binlerce kişinin buluşma noktası olmuştur. Bu su havuzları, değişik renkte ve yönde, bilgisayarlar tarafından oluşturulan işitsel ve görsel “Dans ve Şarkı fıskiyeleri” olarak ünlenmiştir.
Özellikle akşam saatlerinde, klasik müzik eşliğinde havuzlardaki suların dansını mutlaka izleyin. Bu fıskiyelere “şarkı söyleyen çeşmeler” deniliyor. Gösteriyi izlemek için akşam saatlerinde burada bulunmalısınız. Gösteri akşam saat 9 gibi başlıyor ve 2 saat sürüyor.
Ayrıca hafta sonlarında buradaki meydanda çok neşeli düğün partileri düzenleniyor. Akşamları, fiskiye gösterileri dışında, havai fişek gösterileri ve açık hava konserleri de düzenleniyor.
Kuzey Bulvarı
Cumhuriyet ve Opera Meydanlarını birleştiren bu büyük caddede çeşitli mağazalar bulunuyor ve bunların ülkenin en pahalı mağazaları oldukları söyleniyor.
Ulusal Sanat Galerisi
Bu zengin galeri, 1921 yılında kurulmuş ve ağırlıklı olarak Ermeni, Rus, Avrupa kültürlerine ait yüzyıllarca sürece ait sanat eserlerini barındırmaktadır. Burada 25 binden fazla tablo vardır. Eserleri sergilenen sanatçılardan bazıları şunlardır: Saryan, Kojovan, Ayvazovski, Carzou, Zorian, Donatello, Russou.
Kaputy Mzkit-Mavi Cami
Gök cami olarak da adlandırılan Blue Mosque, 18’nci yüzyıldan kalma bir Şii camiidir. İran’ın desteğiyle onarılan cami, bugün Ermenistan’da ibadete açık tek cami olarak ülkede yaşayan İranlılara hizmet vermektedir. Gök cami, İran valisi Hüseyin Ali tarafından, 1765 yılında yaptırılmıştır.
Ermeni Tarih Müzesi
Taş devrinden başlayarak günümüze kadar olan süreçteki Ermeni tarihi anlatılıyor. Müzede 2000 yıllık gümüş ve altın sikkeler kutsal ve eşsiz ahşap oyma kilise kapıları, canlı renkli halılar, silahlar ve mükemmel orijinal süsler bulunmaktadır.
Müzede fotoğraf çekmek yasak, ayrıca İngilizce tanıtım da yetersizdir.
Özgürlük Meydanı
Meydanın kuzeyinde Opera bulunuyor. Opera binasının gözetimindeki meydanda seçkin sanatçılar, özgürlük ve sanat adına eserlerini sergilemektedir. Bu meydanda, bağımsızlık iddiaları nedeniyle bir zamanlar binlerce Ermeni toplanmıştır.
Özellikle 1988 yılında Karabağ müdahalesinin başladığı dönemde, binlerce Ermeni bu meydanda toplanmış ve müdahaleyi desteklemiştir. Yani, burası tarihi süreçte Ermeniler için kutsal bir yer olarak kabul görmüştür. İnsanlar Özgürlük Meydanına karşı, sevgi ve derin bir saygı duyarlar.
Şu an meydanda: Ermeni şair Hoyhannes Tumanian ve ünlü besteci Alexander Spendiaryan’ın heykelleri vardır. Ayrıca yine meydan çekici kafelerle çevrilidir. Meydanda paten yapılır. Ermeni bira ve dondurmalarını denemek, yerel Ermenilerle karşılaşmak ve çocukları izlemek için mutlaka bu meydanı ziyaret etmenizi öneririm.
Erivan Opera Binası
Bina 1933 yılında yapılmıştır. Günümüzde burada bale, tiyatro ve konserler düzenleniyor.
Vernissage-Açık Hava Resim Pazarı
Vernissage, Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra yani 17 yıl önce ortaya çıkmış, yerel toplum ve metropol konuklar arasında çok popüler olmuştur. Sadece Cumartesi ve Pazar günleri açıktır.
Opera evinin yakınında dünyaca ünlü ressam Martiros Saryan heykelinin bulunduğu meydan, çağdaş Ermeni sanatçıları ve ressamlarının resimlerini tanıtmak ve satmak için sergi kurdukları yerdir. Cumartesi ve Pazar günleri, bu meydan, çağdaş sanat ve kültürün gerçek merkezi haline gelen bir Açıkhava galerisine dönüşür.
Burada dolaşarak modern ressamların resimlerini satın alabilirsiniz. Fiyatlar çok uygundur. Ayrıca: yine burada Ermeni el sanatları ustalarının ulusal desenlerden oluşan iğne işleri, çeşitli hediyelik eşyalar, halılar, taş el oymaları, antika para ve pullar, madalyalar, çatal bıçak, eski kitaplar, ahşap öğeler, seramikler, eşarp ve masa örtüleri gibi aklınıza gelirse satılmaktadır.
Özellikle bol bol Ermeni konyağı, ev yapımı nar şarabı satın alabilirsiniz. Ama özellikle bilmenizi istediğim husus, asla pazarlık yapmıyorlar.
Ancak zamanla buraya gelen ressam ve sanatçıların bir kısmı Martiros Saryan isimli küçük meydana taşındılar ve Vernissage, iki parçaya bölündü.
Ermenistan Ana Heykeli-Mayr Hayastan
Şehrin birçok yerinden görülecek şekilde, Erivan şehrinde bir tepede yapılmıştır. Heykel, elinde 11 metrelik kılıç ve sinirli bakışları ile Türkiye’ye yönelik olarak yerleştirilmiş bir kadın heykelidir. Yüksekliği 50 metredir.
Bu heykelin bulunduğu yerde, 50 yıl önce Sovyetler Birliğinin haşmetini simgeleyen başka bir heykel bulunuyormuş. Bu heykel, halkın sarsılmaz lideri olarak kabul edilen J.Stalin’in heykeliymiş. Aynı kaide üzerine konan Ermenistan Ana Heykelinin yerleştirilmesi sırasında bir asker yaşamını yitirmiş.
Heykelin çevresindeki savaş aletleri (tank, füze gibi) de yine Türkiye’ye dönük olarak yerleştirilmiştir.
Heykel, 1950 yılında İsraelyan tarafından yapılmıştır. Her yıl 9 Mayıs tarihinde burada anma etkinlikleri düzenleniyor. Anıt, Erivan şehrinin koruyucusu ve Ararattan sonraki simgesi olarak kabul ediliyor.
Heykelin hemen altında bir askeri müze vardır. Müzede savaşta (hem Sosyalist dönemde hem de Karabağ savaşında) ölen askerlerin fotoğrafları, Azerbeycan ile yapılan savaşla ilgili kayıtlar ve savaşta kullanılan aletler sergileniyor.
Tsitsernakaberd-Ermeni Soykırım Anıtı
Anıtın ismi “küçük kırlangıçların hisarı” anlamına gelmektedir. Hrazdan stadının hemen üstünde bulunan anıt, aynı zamanda Ağrı dağını cepheden gören manzaraya sahiptir.
Anıt 1965 yılında, 1915 olaylarının 50. Yılı anılırken açılmıştır. SSCB Bakanlar kurulu, halkın isteklerine kulak vererek anıtın inşasına izin vermiştir.
1965 yılında anıtın yapımı için bir proje yarışması düzenlenir. Yarışma ilanında “anıt, yaratıcı Ermeni halkının gelgitlerle dolu hayatını, bitmeyen savaş yaşamını bugünü ve parlak geleceğini simgelerken büyük soykırımda hayatını kaybeden milyonlarca şehidin anısını ölümsüzleştirmeli” yazılıdır.
Yarışmaya Ermenistanlı ve diasporadan 70 proje katılır. Tasarımlar arasında Arthur Tarkhanyan ve Saşur Kalaşyan’ın projeleri birinci seçilir. Anıtın yerini mimarlar seçer. Anıt Tsirternakaberd denilen bir tepe üzerine kurulmuştur.
Anıt 1967 yılında 29 Kasım günü açılır. Bu tarih, aynı zamanda Sovyet Ermenistan’ının kuruluşunun 47. Yılına denk geldiğinden açılış, siyasi ve kültürel kutlamalar eşliğinde yapılır.
44 metre uzunluğundaki granit stel anıt, Ermeni halkının yeniden doğuşunu simgeliyor. Anıt, büyük ve sivri bir beton ve yanındaki dairesel şekilde yerleştirilmiş, Ermenilerin Türkiye’yi terk ettikleri ve Batı Ermenistan olarak adlandırdıkları 12 ili simgeleyen 12 adet ve 100 metre uzunluğunda duvar vardır.
Bu dairelerin ortasında, merkez bölümünde ise 1.5 metre derinliğinde, sonsuza dek sönmeyen ateş yanıyor. Bu ateşle birlikte sanki inleyen bir kadın ve çocuk sesleri, fon müziği olarak veriliyor.
Anıtın hemen yanında köknar ağaçlarından oluşturulan bir sokak bulunuyor. Sokak boyunca: Papa John Paul II, Rusya Devlet Başkanı Putin, Fransa Cumhurbaşkanı J. Chirac, Ukrayna Cumhurbaşkanı L. Kuçma ve diğer bir kısım dünya lideri tarafından dikilmiş ağaçlar bulunmaktadır.
Her yıl 24 Nisan tarihinde burada anma töreni düzenliyorlar.
Ermeni Soykırım Müzesi
Anıt 1965 yılında açılmış olmasına rağmen, anıta ait bir müzenin oluşturulması Sovyetlerin sona ermesine kadar pek mümkün olmadı. Müzenin bu kadar geç açılmasının sebebinin, Ermenistan’ın diaspora ile geç ilişki kurmasıyla ilgili olduğu söyleniyor.
Büyük çoğunluğu ABD’de olan diaspora Ermenileri, Sovyetler Birliğine bağlı iken ülke ile yakın temas kuramıyorlarmış. Ancak Sovyetlerin dağılmasından sonra 1990’ların başında ülkeye diasporadan önemli kaynak transferleri sağlanmaya başlamış.
Müze 1915 olaylarının 80. Yıldönümünde 1995 yılında açılmıştır. Müzenin tasarımı Kalaşyan, Tarkhanyan ve Arekelyan tarafından yapılmıştır. İsrail’deki “Yad Vashem Soykırım Müzesi”ne benzemektedir.
Müze binası 2 katlıdır. Anıtın etkili görüntüsünü bozmamak için tepenin diğer tarafına yapılmıştır. Müzenin bulunduğu yerden Ağrı dağının muhteşem manzarasını mutlaka izleyin.
Müzeye girdiğinizde müze görevlileri kadınlar karşılıyor ve hangi ülkeden geldiğiniz soruyorlar. Türklere karşı büyük saygı ve sevgileri var. Türklerden müze giriş ücreti istenmiyor.
Müzenin ilk katı yer altındadır. Burada müzenin idari ve teknik bölümleri ve komitas denen bir salon vardır. Bu katta, ayrıca kütüphane, okuma bölümü ve müze deposu bulunur. Müzenin ikinci katında, sergi salonu bulunuyor.
Müzede fotoğraf çekmek yasaktır. Girişte, sembolik bir mezar olarak tasarlanmış bölüm görülüyor. Burada, kurbanlar, mağdurlar, kurtulanlar, tanıklar, ölüm yürüyüşü olarak adlandırılan tehcir, toplu katliamlar hakkında bilgi, belge ve fotoğraflar sergileniyor. Ayrıca Ermenilerin bir zamanlar yoğun olarak yaşadıkları 6 şehirden (Sivas, Diyarbakır, Van, Erzurum, Harput, Bitlis) getirilmiş topraklar vardır.
Bir başka bölümde, I. Dünya Savaşına katılan ülkelerle ilgili kaynaklar sergileniyor. Müzede Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa’nın fotoğrafları, Osmanlıca telgraflar da sergileniyor.
Cascade-Çağlayan
Burası şehir merkezinde Matenadaran Müzesine yakın bir yerde, Alexander Tamanyan heykelinin arkasındadır.
Ermenistan SSCB katılışının 50’nci yılında inşa edilen anıt park, yeşillikler, fiskiyeler ve yapay şelalelerle süslü, dev bir merdivendir. Buranın inşasına 1971 yılında başlanmış ve 1980 yılında tamamlanmıştır. 2002-2009 yılları arasında onarım ve eklemeler yapılmıştır.
Bölgenin olağanüstü doğal güzellikleri, modern estetik ve mimarinin birleşmesiyle burası oluşturulmuştur. Şehrin önemli kültürel konumlarından biridir.
Merdiven: Victory Park ve Erivan şehir merkezini birbirine bağlamaktadır. Çok sayıda çiçekle süslenmiştir. Ayrıca yine burada dünyaca ünlü heykeltıraşlar tarafından yapılmış çeşitli heykeller vardır.
Merdivenin tepesine ulaşmak için, basamakları çıkmayı istemezseniz, ücretli asansörü kullanabilirsiniz.
Tepede Fernando Boteronun heykel koleksiyonu görülebilir ve Sovyet Ermenistan’ının 80. Yıldönümü anısına dikilen bir anıt sütun bulunmaktadır.
Burada kapalı ve açık hava sanat galerileri ve kafeler, barlar bulunmaktadır. Bunlar arasında dikkat çekenler, Gafesjian Merkezidir. Burası Kasım 2009 tarihinde açılmış ve Ermenistan çağdaş sanatını en iyi şekilde sunan sergilerin düzenlendiği bir yerdir.
Bu sergilerdeki eserlerin çoğunluğu Gerard L Cafesjianın özel koleksiyonuna aittir ve 5000’den fazladır. Dünyanın en kapsamlı cam koleksiyonu olarak kabul edilmektedir.
Tepede Ağrı dağının muhteşem manzarası ilgi çekmektedir.
Cascade: heyecan verici heykeller, açık hava konserleri ve havai fişek gösterileriyle ilgi çeker, çocuklar, yaşlılar ve genç çiftlerin sevgi yeridir.
Matenadaran-Eski El Yazmaları Müzesi
Mashtots Avenua üst ucundadır ve cephesi Ağrı dağına bakar.
1959 yılında inşa edilen müze, dünyanın en büyük el yazması koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapmaktadır.
Müzede birçok antik ve önemli metinler, Ermenice çeviriler bulunmaktadır. Burada bulunan Ermeni alfabesi, dünyanın en eski el yazmalarından birisi olarak kabul edilmektedir ve MS 405 yılından kalmadır.
Ayrıca yine müzede, 19 gram ağırlığında, 1434 yılına ait bir kilise takvimi, 27 kilo ağırlığında en büyük el yazması ve bir vesikalık fotoğraf, Ejmiadzin incili ilgi çekmektedir ve bu İncil, müzenin en değerli eseri olarak bilinir, 7. Yüzyılda yazılmıştır.
Özellikle Ermeni kırmızısı ile yapılan Ermeni minyatürleri ilgi çekmektedir. Bunların yapımında kullanılan özel boya, ilk olarak MS.714 yılında belgelenen ve sadece Ağrı dağında bulunan bir tür solucandan elde edilmiştir. Bu boya, Ermeni Cochineal kilimlerinde ve hatta yüzyıllar sonra bile canlı renklerini koruyan minyatürlerde kullanılmıştır.
Müzenin girişinde ise Ermenistan alfabesinin yaratıcısının heykeli görülür. Heykelin ayaklarının dibinde, bir öğrenci, oturur şekilde yerleştirilmiştir. Bu müzenin bir özelliğinden daha söz etmek istiyorum. Müze binası, nükleer saldırılara karşı bile ayakta kalacak şekilde inşa edilmiştir.
1991 yılında açılmıştır. Bir sonraki Aziz Sarkis kilisesi ve Hrazdan Gorgenin güzel manzarası izlenen geniş balkonu bulunmaktadır. Sergey Parajanov, dünyaca ünlü bir görüntü yönetmenidir. Sovyet hoşgörüsüzlüğü ve hatta tutuklama yolu ile ona uygulanan korkunç işlemler burada sergilenmektedir.
Ayrıca yaşam öyküsü (1924-1990), el yapımı bebek ve tablolar, filmlerinden görüntüler bulunmaktadır.
Martiroz Saryan Müzesi
Martiroz Saryan, 1888 yılında doğmuştur. Moskova Sanat Okuluna katılır ve onun ilk öğretmeni Valentin Seroydur.
Seryan: Ermenistan ve halkına büyük bir aşk ile bağlanır. SSCB döneminde, ilk Ermeni Devlet Tiyatrosunun perde armasını tasarlar ve Ulusal Sanat Galerisinin ilk müdürü olur.
Bu son derece meşgul adam, resimlerinin geniş bir koleksiyonunu bıraktıktan sonra 1972 yılında ölür. Erivan’da yaşadığı ev, şimdi müzeye dönüştürülmüştür ve onun torunu tarafından yönetilmektedir.
Ev, Saryan yaşarken olduğu şekilde aynen korunmaktadır. Ziyaretçiler, duvarlarda onun resimlerini, masasını, birçok kişisel eşyasını, bitmemiş skeçlerini ve sayısız resimlerinin bulunduğu stüdyosunu gezebilmektedirler.
Brand Fabrikası
Ermeni konyakları, Ermenilerin gururudur ve her düğün ve kutlamada içilir. Erivan Brandy Fabrikası, 1887 yılında Nikolay Tairyan tarafından, Eski Erivan kalesinin yerinde inşa edilmiştir. 1900 yılında, Paris şehrindeki bir içki sergisinde büyük ödülü almıştır.
1913 yılında Brany Fabrikası, Rus imparatoru için içki üretimi sağlayan 30 şirketten biri olmuştur. Ardından brandy, Stalin ve Churchill gibi birçok ünlü tarafından içilmiştir. Churchill, uzun yaşamın sırrı olarak şunu söylemiştir “Öğlen dumanlı Hawai purosu, geç saatlerde ise Ermeni Brany’si içmek”
EÇMİADZİN
Ülkenin dini merkezi olan şehir, 1995 yılında Vagharhapat ismini almasına rağmen, halen halk arasında Eçmiadzin olarak bilinmektedir.
Erivan şehir merkezinde, Mashdots caddesindeki kapalı çarşının önünden kalkan otobüslerle, 18 km uzaklıktaki burayı ziyaret edebilirsiniz.
Adının anlamı “tanrının biricik oğul soyundan” demektir. Şehir 2. Yüzyılın ilk yarısında kurulmuştur. MS. 163 yılından başlayarak Romalılar tarafından Artaşat şehrinin yıkılmasının ardından, birkaç yüzyıl boyunca yani 1441 yılına kadar, Ermenistan ülkesinin kültürel, siyasi ve dini merkezi olarak başkentlik yapmıştır.
Bu şehir, Erivan şehrinin batısında, Türkiye sınırından 40 km uzaklıkta, Erivan şehir merkezine 20 km mesafededir.
Yaklaşık 50 bin nüfuslu şehir, Ermenistan ülkesinin “Vatikan”ı sayılmaktadır. Dünya Ermenilerinin ruhani lideri Apostolik Kilisesinin merkezi, 3 büyük kilise ile birlikte bu şehirdedir. Şehirde bulunan büyük manastır, dünya Ermenilerinin ruhani lideri Katolikos II Karekin’in evi sayılmaktadır. Tüm Katolik ermeni çocukları burada vaftiz edilir. Ayrıca birçok Ermeni kralı, burada taç giymiştir.
Etmiadzin Manastırı
MS.303 yılında açılan manastır, dünyanın en eski kiliselerinden birisi olarak kabul edilir. Aynı zamanda, devlet tarafından inşa edilen en eski kilisedir.
Manastır, antik dönemdeki bir pagan ateş tapınağı üzerine, Ermenistan’da Hıristiyanlığın kabul edildiği MS.301-303 yılları arasında Aziz Gregory tarafından yapılmıştır. Daha sonra çeşitli tarihlerde onarım ve genişletme çalışmaları yapılmıştır.
Günümüzde ateş tapınağının kalıntıları hala görülmektedir. Çan kulesi, 1800’lü yılların sonlarında eklenmiştir. Kilisenin en yeni bölümü ise 17. Yüzyılda yapılmıştır.
Manastırın içinde güzel freskler, lambalar ve haçlar görülmektedir.
Büyük manastırın hemen önündeki yol, din adamlarının yaşadıkları yere gitmektedir. Çanlar çalmaya başladığında, din adamları bu yolu izleyerek Pazar ayini için manastıra gelirler.
Kilise, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Eçmiadzin’in 1700 yıllık tarihinde birçok efsane vardır. Bu efsanelerin izlerini, günümüzde bile hala manastırın yani büyük katedralin duvarlarında ve şehirdeki diğer kiliselerde görülebilir.
Safevi hükümdarı I. Abbas yani Şah Abbas: ülkesindeki ticaret ve sanatı geliştirmek için Ermenileri İsfahan şehrinde çalıştırmıştır. Hatta bunların sayısının 150 bin kişi olduğu söylenmektedir.
İsfahan şehrinde, 17. Yüzyılda kurulan “Yeni Culfa” bölümü, hala ayaktadır. Efsaneye göre: Şah Abbas, Ermeni işçilerin sürekli olarak kutsal saydıkları Eçmiadzin şehrine giderek işleri aksatmalarını engellemek ister.
Bunun üzerine veziri bir öneride bulunur ve eğer Şah Abbas, Ermeni işçilerin kutsal saydıkları Eçmiadzin şehrini yıkacak olursa, kimse vatan hasreti çekmez ve çalışmalarını aksatmaz.
Bunun üzerine, Şah Abbas Eçmiadzin şehrini yıkmak üzere bir ordu gönderir. Ordunun geldiği haberini alındığında, büyük kilisenin kurtarılması için çareler arayan din görevlilerinden bir tanesi, kilisenin üzerine çıkarak çatıdaki taşlardan birinin üzerine Şah Abbas’ın yüzünü nakşeder.
Ordu komutanı, Şah Abbas’ın yüzünü kilisenin çatışında görünce yıkmaktan vazgeçer. Ama büyük bir taş söktürerek, İsfahan şehrine götürür. Şah Abbas, Ermeni işçilere taşı göstererek “Bakın kutsalınızı getirttim, artık oraya gitmeden burada ibadet edebilirsiniz” der. Böylece kilise yıkılmaktan, Şah Abbas’da inşaatın yarım kalması riskinden kurtulur.
Aziz Hripsime Kilisesi
Şehrin bir başka önemli mekanı da burasıdır. 7. Yüzyılda inşa edilen bu kiliseye adını veren Aziz Hripsime’nin, Ermenistan ülkesinde, Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinde büyük rolü vardır.
Anlatılanlara göre: 3. Yüzyılda Hıristiyanlığı kabul eden Ermeni kralı II Drtad’a kadar uzanıyor. Drtad’ın babası Khosrov, bir soylu tarafından öldürülür. Bunun üzerine Drtad, Roma’ya gönderilerek Roma tahtının veliahtı Dioklesianus ile birlikte eğitim görür.
Kral olarak Ermenistan’a dönen Drtad, halk arasında Hıristiyanlığı yaymaya çalışan Aziz Krikor’un ismini duyar. Aziz Krikor’un, babasını öldüren adamın oğlu olduğunu öğrenir ve kendisini zindana attırır.
Bu arada, Drtad, beraber büyüdüğü Roma kralı Dioklesianus’tan bir mektup alır. Bu mektupta evlenmek istediği bir kadının inancı gereği, bunu kabul etmeyerek Ermenistan’a kaçtığını yazar. Drtad’dan, kadını bulmasını ve ona göndermesini ister.
Bu kadın Aziz Hripsime’dir. Hripsime, Anadolu’dan geçerek Eçmiadzin’e gelir. Burada Hıristiyanlığın yayılması için çalışır. Hripsime’yi bulan kral Drtad, onu arkadaşına göndereceği yerde, kendisi aşık olur.
Fakat Aziz Hripsime, Drtad ile evlenmek istemez, türlü işkencelerden geçirilerek diğer rahibelerle birlikte öldürülür. Drtad, bir süre sonra aklını kaybeder ve kendini vahşi bir hayvan sanmaya başlar.
Son çare olarak 13. Yıl önce zindana attırdığı Aziz Krikor’a sığınır. Krikor, kralı iyileştirince Drtad, Hıristiyanlığı kabul ederek Ermenilerin resmi dini ilan eder. İşte Drtad’ın Hıristiyanlığı kabul etmeden önce öldürttüğü Aziz Hripsime’nin mezarı, bugün Eçmiadzin’de kendi adını taşıyan kilisenin sunağının altındadır.
ZVARTNOTS
Eçmiadzin şehrine 5 km uzaklıktadır.
Zvarnots Tapınağı
Tapınak 7. Yüzyılda yapılmış, 10. Yüzyıldaki depremde çökmüştür. Çarpıcı yüceliği, üç katmanlı merkezi kubbesiyle Ermeni mimarisinin harikalarından birisi olarak kabul edilir.
GEGHARD
İsa’nın çarmıha gerildiği ve onu yaralayan kutsal mızrak adına yaptırılmış, kaya mimarisi ve kaya içine oyulmuş kilisesiyle ünlüdür. Azad vadisi başında, yüksek kayalıklar ve olağanüstü doğal güzelliklerle çevrilidir.
Manastır kompleksinde bulunan bazı kiliseler tamamen falez kayalıkların oyulmasıyla oluşturulmuş, bazıları küçük mağaralar, bazıları ise daha özenli yapılardır. Duvarlı mimari yapıların tümü, kayalıkların derinliklerine inşa edilmiştir.
Kilisenin tam olarak ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Muhtemelen MS.4. Yüzyılda Aziz Gregory tarafından, bir mağaranın içindeki gizli su kaynağının olduğu yerde kurulmuştur.
Bu yüzden “Ayrivank” yani “Mağara Manastır” olarak da bilinir. Ancak 13. Yüzyılda yeniden yapılmıştır. Çünkü 9. Yüzyılda Arap işgali sırasında yıkılmıştır. Günümüzde buradaki en eski şapel 12. Yüzyıla kadar gitmektedir.
Tüm manastır kompleksi gayet iyi korunarak günümüze ulaşmıştır.
Tapınağın günümüzdeki ismi olan Geghard veya Geghardayank ismi ise, bir efsaneden gelir ve “Mızrak Manastırı” anlamındadır.
Efsaneye göre: İsa’nın çarmıha gerilişi sırasında bir Romalı lejyon askeri tarafından yaralandığı mızrak, Apostle Jude tarafından buraya getirilmiş ve Echmiadzin hazinesinde saklanmaktadır. Bu mızrağın Ermenice ismi “geghard” dır.
Manastır görünüşte kaba sadeliği ve ihtişamı ile güçlü bir izlenim bırakıyor.
Manastırın içi zayıf mum alevlerinin ışığında, kayalığın içindeki alacakaranlık ve oyma tavanın tonozlu penceresinden içeriye ışık giriyor. Manastırın dış duvarlarından birinde, ziyaretçilerin şans için taş attıkları küçük bir oyuk bulunuyor.
Manastır UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
GARNİ
Erivan şehrinin güney doğusunda, şehir merkezine 28 km uzaklıkta bir köydür. Buranın 3000 yıl kadar önce, Azat nehri virajlarından birinde, savunma için inşa edildiğine inanılmaktadır. Günümüzde görülen yapı ise, greko-romen tarzında inşa edilmiştir ve halamın içinde güzel mozaikler görülmektedir.
Yakınındaki sitede ise, St Astvatsatsin kilisesi, Mashtots Hayrapet kilisesi, Oshakan ve Takh Manuk Türbesi, Aziz Sarkis Mabedi ve aynı zamanda Kraliçe Katranide Mabedi kalıntıları görülür.
Bütün bu tarihi ve dini mekanların yüzyıllar boyunca kayalara oyularak inşa edilmiştir.
Garni, Ermenistan ülkesinde Kotayk adlı şehirdedir. Bu 7000 nüfuslu küçük kasabadır. Burası genellikle Garni Tapınağı ile bilinmektedir. Tapınak MS 1. Yüzyılda inşa edilmiş bir pagan tapınağıdır. Klasik Yunan tarzında onarılan tapınak, Ermenistan ve eski SSCB döneminin Roma-Yunan tarzı sütunlu tek yapısı olarak önem kazanmaktadır.
Evet, Garni, ülkenin Hıristiyanlık öncesinden kalan en ünlü yapısıdır. Kral Tiridates tarafından MS.1. yüzyılda Güneş Tanrısı Mihr için inşa edilmiştir. Ermenistan 301 yılında Hıristiyanlığa geçince kral III. Tiridates in kız kardeşi Khosrovidukth un yazlık sarayına çevrilmiştir.
Bazı kaynaklara göre Garni bir tapınak değil türbedir ve bu yüzden, her yerdeki pagan tapınaklarının yıkımından kurtulmuştur. Ancak yapı 1679 yılındaki büyük depremde çökmüştür. Son şeklini 1969 ve 1975 yılları arasında almıştır. Günümüzde Ermenistan ülkesindeki en turistik yerlerden biridir ve ülkenin yeni paganizm merkezidir.
KHOR VİRAP
Ermenistan’da en çok ziyaret edilen dini bölgedir. Manastır, Ermenistan Ararat bölgesinde, Türkiye sınırının 8 km güneyindedir. Ermenistan kralı Tiridates III Grigor Lusavorich, bu manastırda 13 yıl hapis kalmış ve manastır bir hac yeri olarak önem kazanmıştır.
Ermenistan, dünyada Hıristiyanlığı kabul eden ilk millettir ve sonradan Aziz Gregory ve kralın dini akıl hocası Grigor, burada Hıristiyanlığı yayma etkinliklerini sürdürmüştür.
Sitede, MS 642 yılında inşa edilmiş, küçük bir şapel vardır. Aziz Gregory’e saygı olarak, yüzyıllar boyunca manastır genişletilmiş ve birçok kez yeniden inşa edilmiştir. Burada özellikle Ağrı dağı manzarası muhteşemdir.
SEVAN GÖLÜ
Sevan gölü, Ermenistan’ın hayat damarlarından birisidir. Muhteşem manzarası, kiliseleri, balıkları ve havasıyla Ermenistan’ın nefes aldığı bir mekan olarak bilinir.
Eski çağlarda “Geghama” denizi olarak bilinen gölün Ermenice ismi olan “Sevan” kelimesi, Urartuca’da “Sular” ya da “Göller ülkesi” anlamına gelen “Suina” kelimesinden türetilmiştir. Sevan gölü havzasından çıkarılan arkeolojik kalıntılardan, bölgenin bronz çağından bu yana yerleşim yeri olarak kullanıldığını kanıtlamaktadır.
Yine burada, eski Ermeni kralları ve soyluları tarafından yaptırılan pek çok kilise bulunmaktadır. Özellikle 9. Yüzyıldan kalma romantik iki kilise kalıntıları ilgi çekmektedir.
Göl, Geghama dağındaki volkanik aktiviteler sonucu oluşmuştur. Lavlar, nehir yatağını bloke etmiş, nehir suyundan erimiş buz, boşlukta birikmeye başlamış ve su daha sonra Hrazdan nehri yönünde hazne duvarları tarafından kesilmiştir.
Günümüzde ise, Ermeniler “deniz” demektedirler. Ermenistan, denizi olmayan ülke olduğu için, Van gölünün üçte bir büyüklüğündeki bu göle, deniz diyorlar. Hatta bu gölün kıyısındaki köye bile “denizköyü” ismini vermişler.
Sevan gölü: 78 km uzunlukta ve 56 km genişliktedir. Sadece Ermenistan’ın değil, aynı zamanda Kafkasların en büyük gölüdür. Göl, 1900 metre yüksekliktedir ve dünyanın en yüksek rakımdaki gölü olarak bilinir. Göl, 30 civarında çay ve Hrazdan nehriyle beslenir.
1938 yılında Hidro enerji için göl suyu kullanılmaya başlayınca gölde hasar oluşmuş, oksijen dengesi değişmiş, su seviyesindeki düşme sonucu pek çok balık ölmüştür.
NORATUS
Sevan gölüne yakın bir mezarlık alanıdır. Bu büyük mezarlık, 9-15 arası yüzyıllardan kalma antik khachcars yani çapraz taşlarla ünlüdür. Bir efsaneye göre, buradaki bir köye saldırı hazırlığında olan Moğol Tatarlar, bu çapraz taşları görünce, yani sayısız kitle görünce, köye saldırmaktan vazgeçmişlerdir.
Bir söylentiye göre mezarlık topraklarındaki küçük bir şapel, koca bir köyü kurtarmaya yardımcı olur. Bütün köylüler bu şapele toplanırlar, Moğol Tatar ordusu komutanı şapele girdiğinde, o insanlar güvercine dönüşür ve uzaklara uçarlar.
Khachcars
Bunlar bir tür taş anıtlardır. Ermeni dini inanç bahçesinin merkezinde, Ermenistan ve yurt dışından getirilmiş ve “khachkar” ismi verilen anıtlar vardır. Taştan yapılmış bu anıtlar, Ermeni haçı khachkar kabartması haç ve çevresindeki çeşitli motiflerden oluşur. Khachkar, Ortaçağ Hıristiyan Ermeni sanatının karakteristik örneği ve Ermeni dini inancının sembolüdür.
Burası, geçmiş dönemde, Hong Hong şehrinin en önemli balıkçı köylerinden birisiydi. Hong Kong adasının güneydoğu kısmındadır. Şehir merkezine, otobüs ile, 40 dakikalık bir yolculuk sonucunda ulaşılmaktadır.
Stanley Main Beach
Yarımadanın doğu bölümünde iki tane plaj bulunmaktadır. Plaj alanlarında, belirlenen yerlerde “barbeküler” bulunmaktadır. Plajlarda, şehrin diğer plajlarında olduğu gibi, köpekbalıklarından korunmak için ağlar bulunmaktadır. Ayrıca: yine bu plajlarda “rüzgar sörfü” ve diğer su sporları yapılabilmektedir. Su oldukça temizdir. Özellikle, hafta sonlarında kalabalıktır.
Stanley Market
Burada: küçük dükkanlar ve sokak satıcılarından, ucuz giysi ve benzeri şeyler bulup satın alabilirsiniz. Şehri ziyaret ederseniz, mutlaka buraya uğramanızı öneririm. Çünkü: ipek giysiler, Çin kostümleri ve takıları ve hediyelik eşya arayanlar için, burası muhteşemdir. Özellikle, sabahın erken saatlerinde buraya gidin. Burada: Çin yazısı ile isminiz yazılı tişört yaptırabilirsiniz.
Stanley Polis Karakolu
Hong Kong şehrinin sömürge geçmişini yansıtan bir yapıdır. Soğuk beyaz boyalı bu yapı, günümüzde “süpermarket” olarak kullanılmaktadır. Ancak, özgün iç yapısı muhafaza edilmiştir.
Pat Kan Uk
Burada, 8 tane ev bulunmaktadır ve yörenin yaşlıları, bu evlerde kalmaktadırlar. Çin-Japon savaşı öncesi, burada 8 ev varmış. Bu evler: hükümet tarafından, yerel sakinler için, tehcir evleri olarak inşa edilmişlerdir.
Stanley Main Street
Bu cadde boyunca, sahilde, birçok bar ve restoran bulunmaktadır.
Stanley Plaza
Burası bir alışveriş merkezidir. Murray House yanında, 2001 yılında açılmıştır. Burada bulunan “anfitiyatro” da; çeşitli konserler ve etkinlikler düzenlenir.
Murray Hause
Burası, tarihi bir yapıdır ve “Murray Kışlası” olarak bilinir. Stanley Main Street sonunda, sütunlu bir yapı olarak hemen göze çarpar.
1844 yılında inşa edilmiş, 1982 yılında bulunduğu yerden tuğla tuğla sökülerek, 1999 yılında, günümüzde bulunduğu yerde, Avrupa tarzında, yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde, burada: restoran ve barların yanı sıra, mini “Hong Kong Deniz Müzesi” bulunmaktadır.
Honk Hong Maritime Museum:
Müze binasının giriş katında, Hong Hong şehrinin denizcilik geçmişini anlatan sergiler bulunmaktadır.
Man Mo Temple
Hong Kong şehrinin en eski, en ünlü ve en güzel tapınaklarından birisidir. Tapınak, İngiliz sömürgesinin başladığı yıllarda, yani 1800’lerde, İmparator Daoguang döneminde inşa edilmiştir. Taoizm ve Budizm’in kombinasyonu vardır. Her iki dine inananlar, tapınakta yan yana ibadet ederler.
Tapınak, günümüzde de orijinal görünümünü korumaktadır. Tapınağın içinde: törenler ve festivaller sırasında, tanrıların taşınması için kullanılan ahşap üsler ve bakır ve diğer madenlerden yapılmış buhurdanlıklar bulunmaktadır. Yanan tütsülerin dumanı; güneş ışınları ile birlikte, tapınağa gizemli bir hava verir. Evet, tapınak özellikle “Bahar Şenlikleri” sırasında: yeni dönemde sağlık, mutluluk ve başarı dileyenler tarafından doldurulmaktadır. Hatta: birçok insan, tapınağa bağışta bulunurlar.