Hindistan Arunachal Pradesh-İtanagar-Tawang-Ziro; Hindistan ülkesinin kuzeydoğusundaki bir eyalettir. Eyalet topraklarının büyük bölümü: Çin Halk Cumhuriyetinin hak iddia ettiği “Güney Tibet” indir. Eyaletin kuzey sınırını belirleyen “McMohan hattı”: Hindistan hükümeti tarafından, 1950 yılında belirlenmiş olup, biraz önce söylediğim gibi, Çin ile aralarında büyük sorun bulunuyor.
Hindistan Arunachal Pradesh-İtanagar-Tawang-Ziro: Eyaletin isminin kelime anlamı: “dağlar ülkesi” demektir. Aynı zamanda “yükselen güneş ülkesi” olarak da bilinir. Burada yaşayan insanların büyük çoğunluğu: Tibet-Burman kökenlidir. Ancak, Hindistan ülkesinin birçok yerinden, buraya göçmenler gelmektedirler. Bunun sonucunda, bölgenin nüfusunda, önemli değişiklikler yaşanmış ve yaşanmaya devam edilmektedir.
Hindistan Arunachal Pradesh-İtanagar-Tawang-Ziro: Hindistan Arunachal Pradesh-İtanagar-Tawang-Ziro ; Eyalet: Himalayalar ile kaplanmıştır. Bu bölgede: Himalayalar’ın en yüksek zirveleri olarak göze batanlar: Patkai tepeleri, Kangto, Nyegi Kangsang ve Goriche tepeleridir. Sınır bölgesinde ise, düşük rakımlarda: Brahmanputra vadisi bulunmaktadır. Doğu Himalayalar’ın üzerinde ise, geniş yapraklı ormanlar görülür. En üst tepeler ise, kaya ve buzdur.
Bölgenin iklimi, elbette yüksekliklere göre değişmektedir. Üst Himalayalar, çok yüksek bir yüksek alanda, Tibet sınırına yakın bölgelerde: tundra iklimi egemendir. Daha aşağılarda ise, ılıman iklim görülür. Orta Himalayalar bölgesinde ise, genellikle nemli, yazları sıcak ve kışları ılık geçen iklim görülür. Yani, sub-tropikal iklim egemendir. Mayıs ve Eylül ayları arasında, yoğun yağış görülür.
Eyaletin başkenti: İtanagar şehridir.
TURİZM
Hindistan Arunachal Pradesh-İtanagar-Tawang-Ziro; Eyalet, dünyanın birçok yerinden turist çekmektedir. Turistik yerler arasında başı çekenler:
1. Tawang Budist Tapınağı,
2. Ziro şehri,
3. Changlang şehri,
4. Sela gölü,
5. Bomdilia
6. Nehir üzerindeki bambu köprü.
Bunun dışında: eyalet, rafting ve trekking için çok uygun ortamlar bulundurmaktadır. Ancak, bazı yerlere girmek için özel izin gerektiğini de belirtmek isterim.
NAMDAPHA PARKI
Changlang ilçesinde bulunmaktadır. Burada, yaban hayatı görülebilir. Burada: el değmemiş bir doğa ve yaban hayatı var. Park bölgesinin denizden yüksekliği: 4500 metredir. Parkın içindeki doğal hayatını yaşayan hayvanlar: misk geyikleri, yaban keçisi, siyah ayı, fil, kaplan, leopar, kar leoparı, bulutlu leopar, beyaz kanatlı ördek gibi havanlardır.
İTANAGAR ŞEHRİ
Şehir: 1974 yılında, Eyaletin başkenti olmuştur. Hindistan ülkesinin en büyük Kuzeydoğu Eyaletinin başkentidir.
Yörenin deniz seviyesinden yüksekliği, ortalama 350 metredir. Şehre her ne kadar Nishin kabilesi etkin ise de, Hindistan ülkesinin birçok yerinden gelen göçmenler, hep birlikte, şehir içinde yaşamaktadırlar.
İTAFORD
Bu tarihi kalenin geçmişi: 14-15’nci yüzyıllara kadar gitmektedir.
GANGA GÖLÜ
Şehir merkezine 6 km. uzaklıktaki bu göl kıyısında, güzel piknik yapmak mümkündür. Burada: yeşil bir orman görülüyor.
DALAY LAMA BUDİST TAPINAĞI
Burası: güzel sarı çatılı, Tibet etkisini yansıtan bir türbe görünümündedir.
JAWAHARLAL NEHRU DEVLET MÜZESİ
Bu müzede: ahşap oymalar, müzik aletleri, tekstil, el sanatları ve arkeolojik buluntular sergileniyor. Aynı zamanda, bir kütüphane bölümü bulunuyor.
TAWANG ŞEHRİ
Burası: deniz seviyesinden 3048 metre yüksekte bulunan küçük bir kasabadır. Güney Tibet’in bir parçası olarak, burada, Çin Hükümeti de hak iddia etmektedir.
TAWANG MANASTIRI
Hindistan Arunachal Pradesh-İtanagar-Tawang-Ziro; 5’nci Dalay Lama zamanında kurulmuş bir Budist manastırıdır. Burası: Tibetli Budistler için önemli bir kutsal sitedir.
Buraya ulaşmak için, Tezpur üzerinden Assam karayolundan 12 saatlik bir yolculuk yapmak gerekmektedir. Tezpur, Kalküta arasında uçak ulaşımı mümkündür.
14’ncü Dalay Lama: 1959 yılında, Hindistan’a geçmiş ve buradaki manastırda dinlenmiştir. Evet: Tibette bulunan Lhasa tapınağından sonra, dünyanın en büyük Budist Tapınağı burasıdır.
Bu büyük dini kompleks: 610 metre uzunluğunda bir duvar tarafından çevrilen, 135 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır.
Kompleksin içinde: 65 konut ve 10 civarında dini yapı bulunuyor. Kütüphane bölümünde, 17’nci yüzyıldan daha geriye doğru giden, 850 değerli yazma eser var.
Tapınak bölümünde: yılda iki kez, dini bayram kutlamaları yapılır. Losar ve Torgya olarak isimlendirilen bu dini bayramlarda: festivaller düzenleniyor. Losar: yeni yıl başlamadan kutlanır. Torgya ise, her üç yılda bir kutlanır.
ZİRO ŞEHRİ
Hindistan Arunachal Pradesh-İtanagar-Tawang-Ziro; Eyaletin en eski şehirlerinden birisidir. Deniz seviyesinden: 1688 metre yüksekliktedir. Buranın en büyük özelliği, yaz aylarında serin havasıdır.
Diğer özelliği ise, pirinç tarlalarıdır. Pirinç tarlalarının çevresinde çam ormanları bulunan tepeler var.
Şehir: Apa-Tani aşiretine ev sahipliği yapmaktadır. Bunlar: ülkedeki diğer kabilelere göre, daha farklı özellikler gösterirler. Bu özelliklerden bazıları: diğer kabileler bereketli toprakları aramak için sürekli göç ederken, bunlar yerleşik hayatı benimsemişlerdir.
PADDY CUM BALIK YETİŞTİRİCİLİĞİ
Pirinç yetiştirilen çeltik tarlalarında, hasat öncesinde, 2-3 ay süresince, balık yetiştirilmektedir. Hasat, Şubat ayında başlar. Balık yetiştiriciliği ise, Ekim ayında başlar.
Ülkenin kuzeyinde, Himachal Pradesh eyaletinin bir şehridir.
Şehir: Dhauladhar sıradağları eteklerindedir. İki bölümden oluşmaktadır, yaklaşık 22 km. lik bir alanı kapsar ve deniz seviyesinden yüksekliği: 2000 metreye kadar ulaşmaktadır. Vadinin aşağı bölümlerinde, pirinç, buğday ve çay yetiştirilir.
Şehir, Himalayalar’da bulunduğu için, iklimi: yazları çok hoş ama kış aylarında çok soğuktur. Sıcaklıklar, kış aylarında donma noktalarının altına düşer ve kalın-yünlü giysiler gerekir. Yaz aylarında, hava ılıktır.
Burayı ziyaret etmek için en uygun zaman: güneşli günlerin bol olduğu yaz aylarıdır. Yani: Mayıs-Ekim ayları arasıdır. Ama, özellikle muson yağmurları zamanında, buraya gidilmesi kesinlikle önerilmez, çünkü sık sık heyelan tehlikesi görülür.
Yukarı Dharamsala şehri: Mc Leod Ganj olarak da bilinir. Denizden yüksekliği: 2082 metredir. 1959 yılında, 14’ncü Dalay Lama: Çin Komünist Partisinin baskısı nedeniyle, Hindistan ülkesine kaçar ve burada kendisine tahsis edilen resmi konutta: sürgündeki Tibet Hükümeti varlığını sürdürür.
Burada, birçok Budist manastır ve evler var. 1960 yılından sonra, burası, önemli bir turizm ve Tibetliler için ziyaret yeri haline gelmiştir. Burada yaşayan Tibetliler, dansları ve müzikleriyle, kendi kültürlerini yaşatmaktadırlar. Ayrıca: burası, Tibet el sanatları, halı ve hediyelik eşyalarının satıldığı bir yer olarak önem kazanmaktadır.
TİBET MÜZESİ
Aşağı Dharamsala şehrindedir. Bu müzede: çeşitli minyatürler ve el sanatları sergileniyor. Bir de, Tibet sanat, kültür ve geleneklerinin korumak için kurulmuş Enstitü bulunuyor.
JOHN’S WİLDERNESS KİLİSESİ
Dharamsala şehir merkezine, yaklaşık 7 km. uzaklıktadır. 1852 yılında yapılmıştır. Özellikle, muhteşem güzel vitray pencereleri ilgi çekmektedir.
CHAMUNDA DEVİ TEMPLE
Şehir merkezine 15 km. uzaklıktaki, küçük bir köydedir. Buradan: dağlar ve ormanların muhteşem manzaralarını görmek mümkündür.
MAHARANA PRATAP SAGAR
Burası, “Pong Barajı” olarak biliniyordu. Daha sonra ise, büyük bir yurtsever olan “Maharana Pratap (1572-1597) onuruna adanmıştır. 1976 yılında yapılmıştır. 1983 yılında ise, buraya, bir vahşi hayat bölümü eklenmiştir. Burada: 54 civarında kuş türü barınıyormuş. Bunun dışında: geyik, hint ceylanı, leopar da görülüyor.
NORBULİNKA ENSTİTÜSÜ
Şehir merkezine 4 km. uzaklıktadır. Burası, Tibet kültür enstitüsü olarak da bilinmektedir. Sürgündeki Tibetliler, sanat ve kültürlerini korumak ve teşvik etmek amacıyla, burayı kurmuşlardır. Japon etkisi görülmektedir.
TSUG-LAG-KHAN
Burası, şehir merkezindeki katedraldir. Tibet ülkesi dışında: en büyük Tibetli tapınak ve bazı güzel heykeller ve güzel duvar resimleri görülmektedir. Ayrıca, geniş bir meditasyon salonu bulunuyor. Kompleksin bodrum katında ise, Tibetli gençler için iş-eğitim merkezi olarak kullanılan bir yer bulunuyor.
Dalay Lamanın ikametgahının hemen karşısındadır. Hintliler tarafından da, Ana Tapınağı olarak bilinir. Büyüleyici bir huzur hakimdir.
KANGRA ŞEHRİ
Himachal Pradesh eyaletinin batı kesiminde, Dharamsala şehrinin yakınlarındadır.
Şehir tapınaklarıyla ünlüdür. Bu mabetlerin en ünlüsü ise: tanrıça Vajresvari adına yapılmış olanıdır. Şehirdeki kale özellikle görülmeye değerdir. Çünkü: muhteşem bir vadi manzarası görülmektedir.
Şehir yani aslında küçük kasaba da denilebilir; bir zamanlar “Chand” hanedanının hükümdarlarına başkentlik yapmıştır.
Şehri ziyaret etmek için en uygun zaman: Mart-Haziran ayları arasındaki dönemdir. Temmuz-Eylül ayları arasında muson yağmurları başlar. Burası, ülkenin en fazla yağış alan, ikinci bölgesidir.
VAJRESHWARİ TAPINAĞI
Burası, geçmişte, biriken zenginlikleri nedeniyle, birçok kez yağmalanmıştır. Özellikle: 1009 yılında, altın ve gümüşlerden oluşan muhteşem bir hazine yağmalanarak buradan götürülmüştür. 1360 yılında, Delhi Sultanlığı tarafından, tapınak yeniden yağmalanır.
Ancak, 17’nci yüzyıl başlarında, Babür İmparatoru Şah Cihan zamanında, tapınak, yeniden saf gümüş plakalar ile döşenmiştir. Daha sonra, bölge İngilizler tarafından ilhak edilmiştir.
Sonuç olarak: orijinal tapınak en son olarak yıkıcı bir depremle yıkılmış olmasına rağmen, mevcut aynı sitede yeniden inşa edilmiştir.
Özellikle, Hindu festivalleri sırasında, tapınak çok kalabalık oluyor. Bu festivaller sırasında, hacılar, tanrıça Durga’ya saygı ve bağlılıklarını iletmektedirler.
ŞEHİR ÇEVRESİNDE GEZİLECEK YERLER
Şehir yakınlarında, önemli tapınaklar bulunuyor. Bunların başında, şehir merkezine 15 km. uzaklıktaki, küçük bir kasabada, kayaya oyulmuş “Masrur” tapınağı var.
Burada, yekpare kayalara oyulmuş tapınakların 10’ncu yüzyılda yapıldığı sanılıyor. Günümüzde, tapınak ve heykeller, kötü şekilde olmalarına rağmen, yine de geçmişin görkemini yansıtmaktadır.
Şehir merkezinin 34 km. güneyinde, yine bir tapınak var. Jawalamukhi tapınağı: geçmiş dönemlerde, bir kısım insan için, büyük bir ilgi odağı olmuştur.
Günümüzde 2 milyon nüfusu barındırıyor. İsfahan eyaletinin başkentidir. Tahran şehrinin 414 km. güneyindedir. Tahran ve Meşhed şehirlerinden sonra İran’ın üçüncü en büyük şehridir. İran ülkesinde, kuzey güney ve doğu batı yolları buradan geçer ve bir zamanlar dünyanın en büyük şehirlerinden biri olarak bilinir ve tanınır.
Şehir, MÖ. 1200 yıllarında İsapuran adı ile kurulmuştur. Antik dönemde Ortadoğu’da ticaretin en geliştiği yerlerden biridir. Yine geçmişe yönelik bir söylenti olarak “İsfahan nısfh-ı cihan” yani “İsfahan dünyanın yarısı” denmiştir.
Yine anlatılan bir efsaneye göre, Timur şehri işgal ettikten sonra vergi sorunları nedeniyle, şehirde yaşayan tüm insanları ki, yaklaşık 70 bin kişi olduğu söyleniyor, öldürtür ve kellelerinden kule yaptırır.
Şehrin içinden geçen Zayende Rud nehri, bölgeye ılıman hava ve verimli topraklar sağlamış, böylece tarım ve meyvecilik gelişmiş.
Son bir not: Tahran şehrinin altından büyük bir fay hattı geçmektedir ve deprem korkusu nedeniyle Tahran şehrinin buraya taşınması söz konusudur.
Havaalanı
İsfahan havaalanı “İsfahan Shahid Beheshti” olarak bilinmektedir. İslam devriminden önce, askeri bir havaalanı olarak kullanılıyormuş. Tahran ve Meşhed şehirlerine günlük uçuşlar düzenleniyor. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım taksilerle sağlanıyor. Ancak taksi tutmadan önce, birkaç kişi ile aynı taksiyi paylaşmayı denemeli ve sürücü ile anlaşmalısınız.
Turizm
Nısf-ı Cihan (dünyanın yarısı) İsfahan da İmam Camii ve firuze taşlarla işlenmiş Şeyh Lütfullah Camileri görülmelidir. Dünyanın en büyük ikinci meydanı olan Nakş-i Cihan meydanı gezilmelidir. Meydanda kısa bir fayton turu yapılmalıdır.
Ali Kapı Köşkü, Vank Ermeni Katedrali,
Tarihi İsfahan köprüleri görülmelidir.
Toplam 360 km uzunluğu ile şehri ikiye bölün Zayenderud nehri manzarası eşliğinde çay içilmelidir.
Ne Yenir
Burada İran’a özgü safranlı dondurmanın tadına mutlaka bakılmalıdır.
GEZİLECEK YERLER
Nashsh-e Cihan Meydanı-İmam Meydanı
Şehrin en büyük meydanlarından birisidir ve dünyada ve İran’da İslam mimarisinin en seçkin örneklerinden birisidir. Bu nedenle 1979 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
160 x 500 metre ebatlarıyla Moskova Kızıl meydanın iki katı büyüklüktedir. Yani dünyanın en büyük 2’nci meydanıdır.
Meydanın çevresinde: Mescid-i İmam, Şeyh Lütfulah Camileri, Ali Kapı Sarayı, Kayseriye Çarşısı, Chel Sütun Sarayı, Sallanan Minareler bulunur. Ayrıca havuzlar muhteşem güzeldir.
Meydanda: kuklacılar, fal bakıcıları, farsça beyitler okuyan halk şairleri görebilirsiniz.
Meydana açılan iki sıra dükkanda: el sanatları, mine işli aynalar, örtüler, minderler, nargileler, halıcılar, sedef kakmacılar, antikacılar, minyatür ustaları, gümüşçüler bulunuyor. Dinlenmek için meydanın Ali kapısındaki çıkışta çimleri düşünün zaten akşam saatlerinde, bu bölüm yani çimlerin üstü piknik tarzı dinlenen şehirlileri görebilirsiniz.
Meydan çevresinde gezmek için faytonlar vardır.
İmam Camisi-Nakş-e Cihan
Meydanın hakim kenarına konuşlanmış İmam Camisi vardır ve en çarpıcı yapılardan birisidir.
Cami, Safeviler döneminde, Şah Abbas tarafından 1598-1638 yılları arasındaki süreçte yapılmıştır. Çünkü Şah Abbas I, saltanatının 24’ncü yılı için bu caminin yapımını 1020 yılında başlatmıştır. Ancak binanın dekorasyonu ve uzantıları halefleri yönetimi sırasında tamamlanmıştır. Baş mimar ve binanın sorumlusu Ostad Ali Ekber İsfahani ve Moheb Ali Beik’tir.
Cami, mimarisi, çini çalışmaları ve taş oymacılığı açısından, 16’ncı yüzyıl başyapıtıdır. Yapının mimarisinde seramik ve tahta oymacılığı işleri üst düzeydedir. Ayrıca yedi renkli çini süslemeleri ve hat yazılarının güzellikleri de görülmeye değerdir. (Yedi renkli çini süslemeleri: bu çini çalışmaları, yeni bir yöntem benimsenerek ve acele renkler seçilerek yapılma yöntemidir)
Böylece bazı bölümlerde yeni tarz ile dekore edilmiş ve eski ve bu süslü çinilerle bazı ışık koşullarına göre farklı bir renk ortaya çıkmaktadır.
Caminin ilginç özelliklerinden birisi de güney bölümünde dev kubbenin ortasında sesin yankılandığı yerdir. Bu akustik özelliklerden sadece 12 tanesi insan kulağı tarafından algılanmaktadır. Bu kubbenin yüksekliği 52 metredir. Minareler ise 42 metre yüksekliğe ulaşır.
Şeyh Lütfullah Camii
İmam meydanının doğusundaki cami Safevi döneminde, Şah Abbas I emriyle yapılmış ve 18 yıllık süreç sonunda 1619 yılında tamamlanmıştır. 16’ncı yüzyılın mimarisi ve çini çalışması harikasıdır. Bu yapının mimarı Ostad Muhammed Rıza İsfahani’dir.
İlk yapıldığında, mekan dini sohbetler, dersler ve kişisel ibadet için yapıldığından minareleri ve avlusu yoktur. Yani sıra dışıdır.
Cami, ismini Lübnan’dan İsfahan şehrine gelen saygın İslam alimi Şeyh Lütfullah’tan almaktadır. (Lübnan’da Şii mezhebinin büyük din adamlarından biridir.) Kendisi, Şah Abbasın eşinin babasıdır ve hukuk alimidir.
Üst kaide iç döşeme çalışmaları süslemeleri, mozaik çinilerle kaplıdır. Caminin mimari ihtişamı açısından yabancı arkeologlar “pek insan eliyle yapılmış bir ürün olarak kabul edilemez” şeklinde yorum yaparlar.
Caminin kubbesi, günbatımında renk değiştirir. Pembe renkli kubbe, ışık koşullarına bağlı olarak krem renge dönüşür. Kapıda, Safeviler döneminden kalma çini süslemeler ilgi çeker. Söylenenlere göre, cami ile Ali Qapu Sarayı arasında bir tünel vardır ve bu tünel, halkın arasına karışmadan namaza katılmak isteyen eski hanedan kadınları tarafından kullanılmıştır.
Ali Qapu Sarayı
İmam meydanını batısındadır. Safevi dönemi saray mimarisinin eşsiz bir örneğidir. Eşsiz arkaik mimari, Safevi dönemiyle ilgilidir.
Şah Abbas’ın emriyle 1596 yılında yapılmıştır. Meydana hakim bir konumuyla dikkati çeker. Şah Abbas, meydanda yapılan törenleri buradan izliyormuş.
Sarayın katları duvarları ve tavanlarında, değişik süslemeler dikkat çekiyor. Bu süslemelerde, geyik, tilki, tavus kuşu, bülbül ve güvercinler resmedilmiştir. Ancak sarayda herhangi bir mobilya kalmamıştır. 6’ncı kattaki sarayın müzik odası, fars müzik aletleriyle doludur.
5 katlı sarayda, sarayın terası, şehir manzarasını seyretmek için oldukça uygundur ve çıkmayı unutmayınız. Sarayın 6’ncı katı, Şah Abbas II döneminde, bir kraliyet salonu olarak ana binaya ilave edildi.
Cuma Camii-Mescid-i Cuma-Jameh Mescidi
İran’da her şehirde Cuma namazları mülki amir tarafından kıldırılıyor ve mülki amir, namazdan sonraki hutbede siyasi ve toplumsal konularda konuşmalar yapıyor.
20 bin metrekarelik alana kurulu bu cami, İran’ın en büyük camilerinden biridir. Asıl caminin çıkan bir yangında yok olması nedeniyle 1121 yılında tekrar inşa edilmiştir. Ancak Selçuklu, Moğol ve Safavi dönemlerinde bir takım değişikliklere uğramış ve eklentiler yapılmış. Faal olan bu camiye turistler 5000 riyal (yarım dolar) ile bilet alarak girebiliyorlar. Kapalı alanı oluşturan yüksek sütunlar, havalandırma sistemi muhteşem.
Caminin içindeki kubbelerden birinin adı “Nizamül Mülk Kubbesi” dir. Cami geniş bir avlu, tonoz ve kubbeleriyle, mihrap bölümündeki hafif sivrileştirilen anıtsal kubbe ile, kendisinden sonra gelecek olan Selçuklu yapılarına örnek teşkil etmiştir. Evet, Cuma cami, İran’da İslam sonrası dönemin tarihsel eserlerinden biridir. Camide ayrı mimari farklı stiller, şiir ve nesir hatları görülebilir. İran’da İslam sonrası dönemin sanatsal başyapıtlarının en güzelidir.
Caminin hemen yanı başında kuş pazarı var. Zaten seslerden anlaşılıyor. Bu küçük pazarda güvercinden horozlara ve daha birçok kuşa kadar her türlü kuşa rastlamak mümkün.
Cami, 2012 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Çehar Bağ
Şehrin büyümesine yön verecek şekilde tanzim edilen geniş ve uzun bir cadde, her iki tarafı ağaçlandırılmış ve Cehar Bağ olarak isimlendirilmiştir. İsminden de anlaşılacağı üzere ağaçlarla sarılmış bir caddedir. Bu cadde ile, eski şehrin tarihi dokusu, yeni şehre bağlanmıştır.
Chahar Bagh Okulu-Madar-e Şah
Kral annenin okulu olarak da bilinir. Safevi döneminin son mimari şaheseridir. Bu okul 1116-1126 yılları arasında Şah Sultan Hossain Safevi döneminde inşa edilmiştir. Çini çalışması açısından, Chahar Bagh Okulu benzersiz bir binaya dönüşmüştür. Çini eserlerin çeşitli türlerini içerir. Aslında okul “İsfahan Fayansları Müzesi” olarak da bilinir. Binanın yapılış amacı, üç asır önce en lüks yolcu konaklamaları için büyük bir kervansaraydır. Bu Kervansaray son zamanlarda İran’da en ünlü lüks otel yani Abbasi Otel olarak yeniden inşa edilmiştir. Bu otel mimari yapısı ile dünyada muhteşem ve benzersizdir.
Çehel Sütün Sarayı-40 Sütun Sarayı
Yapımına Şah Abbas döneminde başlanan saray, 1646 yılında bir resepsiyon sarayı olarak tamamlanmıştır.
67.000 metre karelik bir alanı kapsar. Çehel bağının ortasında bulunması nedeniyle bu ismi almıştır. Sarayın bahçesindeki yüksek ağaçlar ve önündeki büyük havuz dikkat çekiyor. Özellikle sarayın önündeki havuza yansıyan görüntü nedeniyle, saray 40 sütunlu saray olarak da anılıyor. Aslında sarayın selvi ağacından yapılmış, ahşap 20 sütunu var ama bunların suya yansımış hali değerlendirilerek böyle bir isim verilmiştir.
Sarayın duvarlarında, ellerinde şarap kadehleriyle raks eden kadınları izleyen Safevi hükümdarlarının saray eğlenceleri görülmektedir. Yüksek sütunlar, duvarlardaki zengin minyatürler ve işlemeli tavan ve duvarlar muhteşem güzelliktedir. Buranın bir duvarında: Osmanlı-İran ilişkilerinde Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’i Çaldıran (1514) da yenilgiye uğratmasını işleyen sahne duvara işlenmiştir. Bu görüntü, hemen sarayın girişindedir.
Saray, 1705 yılında yanmış ve yeniden yapılmıştır. Günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.
Haşt Beheşth Sarayı
Burası Safevi hükümdarlarının son olarak yaşadıkları saraydır. İsmi 7 cennet anlamına gelmektedir. Süleyman Şah zamanında 1599 yılında yapılmıştır. Ancak yıllar içinde harap olmuştur. Günümüzde zemin katta sadece küçük bir bölümü ayakta kalmıştır. Ancak tarihi saray, hala değerli ve ilginç bir anıttır. İslam devriminden sonra çevresine park yapılmıştır.
Vank Katedrali
Şah Abbas döneminde buraya göç ettirilen Ermeniler tarafından 1600’lü yıllarda yapılmış bir Ermeni kilisesidir.
Ermeniler için oldukça önemliymiş. Çünkü İsfahan şehrinde oldukça önemli bir Ermeni nüfus yaşıyormuş. İran’ın Ermenistan ile iyi ilişkileri var. Katedralin giriş, diğer yerlere göre oldukça pahalı. 30.000 riyal yani 3 dolar.
Kompleksin içinde ayrıca müze, kütüphane, eğitim alanları var. Katedralin ve müzenin içinde fotoğraf çekimi yasak. Katedralin iç duvarları muhteşem resimlerle kaplı, çok iyi korunmuştur. Ancak yapının iç duvarlarında genellikle İtalyan sanatkarlar çalıştığından, yapı Floransa kiliselerine benzerlik gösterir. Ayrıca Safevi dönemi süsleme sanatı minyatür, kuşlar ve çiçeklerde görülür.
Müzede ise Ermeni tarihi ve yaşantısıyla ilgili eşyalar, kitaplar vs var. Bir de soykırım bölümü yapılmış.
Sallanan Minareler-Manar Jomban-Shaking Minarets
Giriş ücreti 5000 riyal. İsfahan merkezinin 7 km batısındadır.
İçerisi sürekli kalabalıktır. Manar Jomban, 14 yüzyılda Abu Abdullah’ın türbesi olarak yapılmıştır.
Üzerinde taş işleme kitabesiyle mezar gibi duruyor. Minareler ise 17 yüzyılda eklenmiş. Özelliği, daha doğrusu kalabalığın beklediği durum: 19 metrelik minarelere çan bağlanmış, görevli minarelerden birine girip minareyi sarsmaya başlayınca, diğer minare de buna uygun şekilde sallanıyor. Bütün bu kalabalık ise bunu mucizevi bir olay olarak kaydediyor.
Ateshkadeh-ye Esfahan
Sallanan minarelerin 2 km batısındadır.
1400 yıllık bir ateş tapınağı, Sasaniler tarafından yapılmış. Tam tepedeki devasa bir taş kadeh içinde, Zerdüşt inancı gereği 24 saat ateş yanıyormuş.
Deniz seviyesinden 1600 metre yükseklikteki bu tapınağın zorlu bir çıkışı ve inişi var. Ancak manzarası buna değer. Ancak tapınak günümüzde harabe haldedir. Dünyanın en eski tapınaklarından birisi olduğu öne sürülen yapıda, sadece birkaç kalıntı günümüze ulaşmıştır.
Hekim Camii
1000 yıl önce yapıldığı söylenen bu caminin dış görünüşü yıkık dursa da içi son derece güzel korunmuş ve faal.
Ali Mescit
48 metre yüksekliğindeki devasa minaresi birçok yerden görülüyor. Minare 1522 yılında Safaviler tarafından yapılmış. Ancak orijinali yıkıldı tekrar inşa edildi deniliyor.
Harun Vilayet Mozolesi
Hemen Ali Mescit karşısındadır. Burada hemen girişte Humeyni ve Hamaney’in mozaik resimleri görülüyor.
ÇARŞILAR
Şehir gümüş telkâriler ve metal işleriyle tanınır.
Alışveriş yapmak isteyenler, İmam meydanında caddeye bakmayan dükkanları tercih etmelidirler, böylece Tahran ve Shiraz şehirlerine nazaran daha ucuz mallar bulabilirler.
Bazaar İsfahan
17’nci yüzyıldan kalan çarşı, Ortadoğu ve İran’da en eski çarşılardan biri olarak bilinir. Çarşı eski ve yeni şehir bölgelerini birbirine bağlayan, tonozlu 2 km lik cadde boyunca uzanır. Kuzey bölümde eski şehir ve Nakş-ı Cihan meydanı vardır. Ana girişi, şehrin ve hatta İran’ın en eski camisi olan Jameh Camisi (Cuma Camisi) bölümündendir. Zaten Nakş-ı Cihan meydanının tüm çevresinde, Farsça el sanatları satılan çarşılar, tezgahlar bulunmaktadır.
Qeysarie Çarşısı
İmam meydanının kuzey tarafındadır. Bu çarşı genelde halı ve kilim satanların bulunduğu bir çarşıdır. Çarşı, Safevi döneminin ticaret merkezinde kuruludur. Nakş-i Cihan meydanının kuzey tarafında 1620 yılında inşa edilmiştir. Çarşı içinde ayrıca pek çok tarihi bina vardır. Çarşı her biri belirli bir ticaret veya ürün konusunda uzmanlaşmış çeşitli koridorlara ayrılmıştır.
Bazar-e Bozorg
1600 lü yıllarda Şah Abbas tarafından inşa edilen bu dev çarşıda yok yok.
KÖPRÜLER
Şehirde, Zagros dağlarından doğan Zayande nehri, batıdan doğuya doğru akar ve genellikle kurur. Kış mevsiminde donmasıyla meşhurdur. Söylenenlere göre, burada yılbaşı sayılan nevruz zamanlarında, sadece iki hafta süreyle su veriliyormuş. Nehir yatağının bilhassa yazın kuruyor olması, son yıllarda protestolara sebep oluyormuş. Çünkü bu durumun bir sebebi de hükümetin sanayi birimlerini desteklemek için suyun akışını değiştirmesiymiş.
Pol-e Chubi köprüsü-Siose pol köprüsü
Nehrin yukarı tarafındaki köprü şehrin en popüler yerlerinin başındadır. Köprünün kemerleri altında şarkı söyleyen, gazel okuyan insanlara rastlayabilirsiniz.
Başlangıçta, muhtemelen Selçuklular döneminde, 12’nci yüzyılda nehrin kuzey kısmında, saray bahçelerinin ihtiyacını karşılamak için su kemeri olarak yapılmıştır.
Daha sonra ise Şah Abbas yönetimi sırasında, Safevi Şahı Abbas döneminde Şah’ın en şanlı komutanlarından Allah Verdi Han’ın gözetiminde 33 kemerli köprüye dönüştürülmüştür.
295 metre uzunluğundaki köprü, şehrin en uzun köprüsüdür. Genişliği 14 metredir. Seo-se Farsçada 33 anlamına gelir. Pol ise köprü anlamındadır. Köprü: meşhur Çağar Bağ caddesi ile dışarıdan getirilen Ermeni ustaların yaşadığı Yeni Colfa mahallelerini birbirine bağlamak için inşa edilmiştir. Halen bir Ermeni mahallesi olarak kabul edilen Yeni Colfa, pek çok başka tarihi eserin yanı sıra dört asırlık Vank Katedraline de ev sahipliği yapar.
Köprüde yürümek muhteşem bir keyiftir. Özellikle köprünün ayağındaki çayhaneye mutlaka uğramalısınız.
Pol-e Khaju köprüsü-Shanrestan
Daha yukarıda, 24 kemerli, 123 metre uzunluğunda ve 12 metre genişliğinde, 1650 yılında Şah Abbas II tarafından yapılmıştır. 2 katlıdır. Burası aynı zamanda bir bent kapağı olarak görev yapmaktadır.
Köprünün üst tarafında yayaların kullandığı kemerli bir yol vardır. Yolun ortasındaki ana şeritte ise, eskiden atlar ve at arabaları geçermiş. Köprünün orta kısmında çini ve sanatsal işlerle süslenmiş teras benzeri yapıda ise, eskiden şahlar oturur manzaranın tadını çıkarırmış. Onlarca oda benzeri bölmeden oluşan alt kat ise yerel yöneticiler tarafından kullanılırmış.
Yerel yöneticiler, merasim günlerinde yapılan kürek yarışlarını buradan seyredermiş.
Köprünün batı ayağındaki merdivenler ise, sosyal etkinliklerde ve buluşma noktası olarak kullanılırmış. Pol-e Khaju köprüsü, yapımından 350 yıl geçmesine rağmen, hala cıvıl cıvıl bir yerdir.