Buraya ulaşım için, Pekin şehrinden, yaklaşık 7-8 saatlik bir tren yolculuğu yapmak gerekmektedir. Şehir: İç Moğolistan sınırındadır.
Deniz seviyesinden 1000 metre yüksekteki bir platoda kurulmuştur. Fakir bir madenci kenti olarak öne çıkmaktadır. Ancak: yaklaşık 100 yıl süresince, Wi hanedanı döneminde, başkentlik yapmıştır.
Günümüzdeki nüfus: 3 milyondan biraz fazladır. Yerleşimin denizden yüksekliği: 1040 metredir. Şehrin, üç tarafı dağlarla çevrilidir. Kömür şehri olarak bilinmektedir. Bu yüzden, eyaletin en büyük ikinci sanayi şehri haline gelmiştir.
Geniş kömür rezervleri nedeniyle, Çin ülkesinin önemli bir enerji üssüdür. Bu enerji önemi nedeniyle, ülke içinde, ulaşım bağlantıları ve özellikle karayolu bağlantısı ve tren bağlantısı oldukça uygundur. Turizm açısından ise, Çin ülkesinin, 24 ünlü tarihi ve kültürel şehirlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. 2400 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır.
Şehirde sert bir iklim var Buna bağlı olarak: yazlar kurak ve kısa, kışlar ise soğuk geçer. Şehirde: biraz önce sözünü ettiğim başkentlik yıllarından kalma, birkaç yapı var.
GEZİLECEK YERLER
Dokuz Ejderha Duvarı (Jiulongbi):
Her gün, saat. 09.00-17.00 arasında ziyarete açıktır ve giriş ücreti: 10 yuandır.
1392 yılında Ming hanedanı döneminde yapılmıştır. Burası: ülkede, ejderha figürleriyle süslenmiş, en büyük ve en eski duvarı barındırmaktadır. Bu duvar: 45.5 metrelik uzunluğu ile, Pekin şehir merkezindeki Yasak Şehirde bulunan duvardan daha uzundur. Duvarın yüksekliği: 8 metre, kalınlığı ise, 2.02 metredir. Özel, atış sırlı tuğladan yapılmıştır.
Kaide, gövde ve çatı olmak üzere, üç bölümden yapılmıştır. Kaide: 2.09 metre yüksekliktedir. Gövde tasarımı: alt ve üst kısmında, mavi-sarı bulut üzerinde, yeşil bir dalga var. Bu merkezde: parlak gözlü bir ejderha ile 9 uçan ejderha görülüyor. Ejderha çevresindeki alanlarda: bitkiler, dağlar, taşlar, su ve ot görüntüleri bulunuyor.
Yani, sonuç olarak, buradaki duvarda: 9 ejderha bulunmakta ve her biri, hareket halinde bir pozde betimlenmiştir. Duvarın üzerindeki resimler: özellikle güneş ışınları vurduğunda, duvarın hemen dibinden akan su ya yansıyor ve muhteşem canlı ve parlak görüntüler ortaya çıkıyor.
Çatı bölümü: çinilerle kaplıdır. Duvarın önünde, bir taş köprü ve gölet var. Bir esinti olduğunda, duvarın suya yansıyan görüntüsündeki ejderhalar, daha dinamik ve hatta sanki hareket halinde gibi görünmektedirler.
Huayan Manastırı (Hwayansi)
Şehir merkezinde, Daxi caddesi üzerindedir. Saat: 09.00-17.00 arasında gezilebilir, giriş ücreti: 20 yuandır.
Liao hanedanı zamanında başlanan manastır yapısı, 1130 yılında, Jin hanedanı döneminde bitirilmiştir. Liao hanedanı, Budizme içtenlikle inanmışlar ve bu yüzden, birçok manastır inşa ettirmişlerdir.
Bu manastırın ilginç yönü, ön cephesinin ülkedeki diğer birçok manastırın tersine, güneye değil, doğa yönüne bakmasıdır. Manastırda bulunan “Büyük Hazine Sarayı” ülkede günümüzdeki en büyük Budacı saraylardan biridir. Saray yapısının tavanındaki her bir karo da, ayrı bir resim var. Salonun ortasında ise, Beş Buda heykeli görülüyor.
Bu heykel: bir lotuz çiçeği altında, üst üste duran beş heykel şeklindedir. Duvarlardaki resimler ise, Sutra hikayelerini betimlemektedir. İyi korunmuş renkli fresklerin toplam alanı: yaklaşık 890 metre karedir. Bu resimlerde. Ejderha, çiçekler tasvir edilmiştir.
Shanhua Manastırı(Shanhuasi)
Giriş ücreti: 20 yuandır.
713 yılında, Tang hanedanı döneminde yapılmıştır. Ancak, 12.yüzyılda: Liao hanedalığı döneminde çıkan yangında tamamen yanan bina, Jin hanedanlığı döneminde (1115-1234) aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır. Yani, günümüzde, Liao ve Jin hanedanlığı dönemine ait, en iyi korunmuş tapınak olarak öne çıkmaktadır.
Manastır yapısının dışındaki kırmızı duvarlı pavyondaki 24 muhafız heykelini görmenizi öneririm. Hepsinin yüzünde, ayrı bir ifade bulunuyor olması ilginçtir.
Hanging Monestery (Xuankong Si)
Şehir merkezinin 5 km. Hunyaan ilçesinin güneyindedir. Manastır: bir dağ yamacında, yerden 50 metre yükseklikte, uçurumda asılı durmaktadır. Saat: 09.00-17.00 arasındaki manastıra, 130 yuan karşılığında girilmektedir.
Manastırın 491 yılında inşa edildiği biliniyor. Yani, günümüzden 1400 yıl önce. Yapımı: Ming ve Qing hanedanlıkları döneminde sürdürülmüştür. İşin ilginç olanı, zaten gördüğünüzde sizde bunu düşüneceksiniz, böyle bir yapı, nasıl olur da, yıllarca, rüzgar ve fırtınalara dayanabilmiştir. Çünkü, gerçekten uçurum kenarında, asılı bir şekilde duruyor.
Bu duruşunda ise, en büyük etkin, büyük bir mekanik teori kullanılmış olmasıdır. Yapının gerisine kaya destek olurken, yapı, kaya içine yarım yerleştirilmiştir. Altından bakıldığında, havada bir kale gibi görünür.
Neden böyle bir manastır yapıldığına gelince: düşünülenlere göre, yağmur ve kardan korunmak ve güneş hasarlarını azaltmak için böyle bir yapı düşünülmüştür. Dinsel açıdan değerlendirilirse. Özellikle Taoistler: horoz ötmesi ve köpek sesi dahil, hiçbir ses duymak istemezler ve bu yüzden üst yerlerde, tüm seslerden uzak yerlerde dini mabetlerini yaparlar.
Özellikle, bu inşa şeklini görmek için bölge birçok batılı inşaat uzmanı tarafından ziyaret ediliyor. Onların deyişine göre: manastır, mekanik-estetik ve Budizm karışımı bir yapı. Çin halkının kültürel başarısının bir göstergesi.
Manastır içindeki heykellerle: Budizm, Konfüçyus ve Taoizm özellikleri gösteriyor. Manastır içinde, 40 salonda, 80 civarında heykel var. Heykeller: bakır, demir, pişmiş toprak ve taştan yapılmıştır.
Yungang Mağaraları (Yungang Shiku)
Şehir merkezinin 16 km. batısındadır. Çin ülkesinin en büyük üç mağara kümesinden biridir. Wuzhou dağı, Datong kuzeyinde uçurum bölümündedir. Bu mağaraları: saat: 08.30-17.00 arasında gezmek mümkündür. Giriş ücreti. 130 yuandır. Ama, 5 ve 6 numaralı mağaralar için ilave giriş ücreti alıyorlar. (70 yuan)
Burada: Budacı heykel sanatının en güzel örneklerini görmek mümkündür. Bölgede bulunan 53 mağarada; 51.000 üzerinde taş heykel bulunmaktadır. Bunlar: doğudan-batıya, 1 km. uzanan dağ boyunca kazılmıştır. Peki nasıl yapılmışlardır?
Bu heykellerin: şehir merkezinde yaşayan yaklaşık 30 bin kişinin, buraya sürülmesi ile yaptırılmıştır. Bu kalabalık ekip, yaklaşık 50 yıl boyunca: bölgede bulunan 20 kadar kaya tapınağının duvarlarında, oyularak yapılan 100 bin heykeli yapmışlardır.
Bu heykellerden, yaklaşık 50 bin tanesi, günümüze ulaşmıştır. Bu binlerce heykel içinde: beş katlı bir bina boyutundaki heykel bulunurken, aynı zamanda bir pul boyutunda heykel de bulunmaktadır. Bu simgelerin birçoğu, yaklaşık 1000 yaşındadır.
Evet, buradaki gezi ilk önce bir dini yapıdan başlanıyor. Bu dini yapı, bir zamanlar, 2000 civarında keşiş barındırılan bir manastır. Bu manastır yapısı: Ming hanedanı döneminde yapılmış, dört katlı ve ahşaptır. Çatısındaki, manastır yapısını yangından koruduğuna inanılan, Ejderhanın üçüncü oğlu adlı oymayı görmeyi unutmayın.
Manastır yapısı: aynı zamanda, mağaraları, şiddetli rüzgar ve fırtınalardan da korumaktadır. Ancak, yine de mağaraların dış cephelerindeki heykeller zarar görmüşlerdir.
Daha sonra ise mağaralar gezilmektedir
5.Nolu Mağara:
Burada: 17 metre yüksekliğinde: Oturan Buda Heykeli var. Heykel: Qing hanedanı döneminde, altınla kaplanmıştır.
6.Nolu Mağara:
Burada, tavana kadar yükselen bir pagoda var. Bu arada, pagodanın ne olduğundan söz etmek gerekirse, pagoda: çok katlı, kule şeklinde dini yapıdır. Mağara içinde: pagodanın yani kulenin çevresinde ise, zarif oymalı frizler ve Buda’nın hayatı betimlenmiştir. Mağarada bulunan bu bezemeler, yöredeki sanat eserlerinin en iyileridir.
7.Nolu Mağara:
Bu mağaranın tavan oymaları, ilgi çekmektedir.
8.Nolu Mağara:
Bu mağaranın hemen girişinde, birbirine bakan, Hint tarzı iki heykel dikkat çekiyor.
9.Nolu Mağara:
Burada, bölgenin ne küçük Buda heykelciklerinin bulunduğu yer olarak önem kazanıyor. Burada, Budanın 2 cm. büyüklüğünde heykelleri görülüyor.
10.Nolu Mağara:
Mağaranın girişindeki muhafız figürünün başlığında, Yunan etkisi görülüyor.
11.Nolu Mağara:
Bu mağara, barındırdığı 12 bin Buda heykeliyle, bölgenin en zengin mağarasıdır. Bu heykellerin yapımı için: 83 heykeltraş yaklaşık 6 ay boyunca çalışmışlardır.
12.Nolu Mağara:
Mağaranın girişinde, 12 farklı antik çalgı çalan, 12 müzisyen figürü görülüyor.
13.Nolu Mağara
Burada, dev Buda heykeli var. Ancak, buradaki heykelde, diğerlerinden farklı olarak, Budanın sağ bileğinde: dört kollu, küçük bir sporcu heykeli bulunuyor.
15.Nolu Mağara
Mağara içindeki figürler, güvercin yuvası gibi, ızgara şeklinde dizilmişlerdir.
16.Nolu Mağara
Bu mağarada üç delik görülüyor. Bu delikler, buradan çalınan Buda heykellerinin yerlerini göstermektedir. Bölgeden çalınan Buda heykelleri, günümüzde Amerika-Metropolitan Müzesinde bulunuyormuş.
18.Nolu Mağara
Buradaki Buda heykelinin kıyafeti ilginç. Burada, Buda: ağırbaşlı ve canlıdır. Budanın üzerinde: Bin Buda Cüppesi denilen değişik bir giysi görülüyor. Heykeli yapan, bu giysiyi, çok sayıda minik Buda figürü kullanarak süslemiştir.
20.Nolu Mağara
Yine, burada da dev bir oturan Buda heykeli görülüyor. Heykel: görkemlidir.
Burada: Buda felsefesinin dört büyük dağından biri olan “Emei dağı” ve nehir kıyısındaki “Büyük Buda Heykeli” görülebilmektedir. Şehir nüfusu: yaklaşık 3.500.000 kişidir.
Elbette, şehirde, yerel tatlardan tatmak isteyenler olabilir. Onlar için, burada: sıcak ve baharatlı çorba, bir tür tavuk yemeği olan “Bobo” önerebilirim. Son olarak meraklıları için, balık var. Alışveriş denilirse, burada: Hongqi ve Sanba isimli alışveriş merkezleri önerebilirim. Buralardan, Dev Buda heykeli bibloları, çay satın alabilirsiniz. Ayrıca, bambu dokuma satın alabilirsiniz.
Evet, şehirde: 3 ırmak birleşiyor ve sisler arasında, uzaktan Emei dağı görüntüsü, muhteşem bir manzara yaratıyor. Ancak, buraya gidiş zamanınızı iyi ayarlamanız gerekiyor. Çünkü: şehir bol yağış alıyor. Özellikle muson yağmurları yağdığında, şemsiye, yağmurluk kafi gelmiyor. Sanki üstünüze kova ile su döker gibi bir yağmur ve tamamen ıslanıyorsunuz. Bu yüzde, gidiş tarihini iyi belirlemek şart. Burayı ziyaret etmek isterseniz en uygun mevsim ilkbahar ve yaz dönemleridir. Ama, yaz döneminde de, özellikle Emei dağında, güneş çarpmasını önlemek için tedbir almanız şart.
BÜYÜK BUDA HEYKELİ (DAFO)
Bunu görmek için, tekneyle nehri geçmeniz gerekiyor. 1996 yılında, UNESCO tarafından, dünyanın en büyük taş oyma Buda heykeli olarak tescil edilmiştir. Heykel: Linyun dağının; Min ve Dadu nehirlerine bakan batı yamacında, dağın uçurum yüzüne oyulmuştur. Büyük bir dini öneme sahiptir. Buraya giriş ücreti: 90 yuan. İlaveten tekne turu isterseniz, vermeniz gereken ücret: 70 yuan.
Gerçekten, muhteşem büyük heykeli gördüğünüzde, çok şaşıracağınız kesin. Çünkü: dünyanın en büyük Buda heykeli karşınıza çıkıyor.
Yüksekliği: 71 metredir. Ayağının uzunluğu: 8.5 metredir. Üzerine: 100 insan oturabilir. Genişliği: 24 metredir. Kafasının uzunluğu: 14,7 metredir. Genişliği ise, 10 metredir. Her kaş uzunluğu: 18 metredir. Afganistan’da bulunan “Duran Buda” heykeline göre, 17 metre daha uzundur. Bu ölçüleriyle, buradaki heykel, dünyanın en yüksek ve en büyük Buda heykelidir. Hatta: “Dağ bir Buda, Buda bir Dağ” denilmektedir. Heykel: elleri dizlerinin üstünde, oturtulmuş bir Buda şeklindedir.
Heykelin yapımına: 713 yılında Tang hanedanı döneminde başlanmış ve 803 yılında tamamlanmıştır. Yani, yaklaşık 1200 yıllık bir eser karşınızda duruyor.
Heykelin bulunduğu yere geçtiğinizde
Karşınıza önce bir tapınak çıkıyor. Burası: Koyu Yeşil Tapınak (Wuyousi) dir. Tapınaktan sonra ise, bir patikadan yürüyerek, Büyük Buda heykelinin bulunduğu yere varılıyor. Heykelin gerek baş bölümüne ve gerekse ayaklarının bulunduğu bölüme kadar gitmek mümkün. Buradaki tabelaları takip ederek ulaşabilirsiniz. Ancak, günün yoğunluğuna göre, kuyrukta bekleyip, tek tek geçmek gerekiyor.
EMEİ DAĞI
Dağın yüksekliği, yaklaşık 3000 metre civarındadır. Çin ülkesindeki yüce dağların en yücesi olarak tanınmaktadır.
Hoş havası, hoş atmosferi ve etkileyici doğal manzarası ile, Budist kültürünün en iyi bilinen yerlerinden biridir. Yani, kutsal bir Budist cennetidir. Çin ülkesindeki dört, en ilahi Budizm dağlarından biridir. Budistler arasında büyük ilgi görür.
Dağı ziyaret etmek isteyenler için birkaç ipucu: gündoğumu manzarası izlemek isterseniz, sabah saat: 06.00 da dağda bulunmanız gerekiyor. Maymun sürülerini izlemek isterseniz: Haziran-Eylül ayları arasında, açelya çiçeklerini görmek isterseniz: Mayıs-Haziran arasında ve Kırmızı-altın renkli sonbahar görmek isterseniz: Ekim ayında, Emei dağında bulunmanız gerekmektedir.
Yüzyıllardır, Batının zirvesi olarak bilinen ve kutsanan dağ: aralarında imparatorların da bulunduğu, sayısız hacı adayının mezarını barındırmaktadır. Dağ üzerinde görecekleriniz: etkileyici şelale, tertemiz dere ve çok sayıda Budist tapınaklardır. Dağın etekleriyle zirvesi arasındaki sıcaklık farkı yüksektir, yaklaşık 14 derecedir.
Dağın eteklerinde: Baoguo Tempe tapınağı var. Burası, dağın en büyük tapınağıdır. Dağda yapılacak turun başlangıç noktasıdır. Tapınak: Ming hanedanı döneminde yapılmıştır. Tapınağın yatay tableti: Qing hanedanı imparatoru Kangxi tarafından yazılmıştır. Tapınağın Huizong diye adlandırılan salonu: Budizm, Taoizm ve Konfüçyusluk gibi üç dinin harmanlandığı bir yer olarak önem kazanmaktadır.
Wannian Temple tapınağı
Dağ üzerinde bulunan, sekiz büyük tapınaktan biridir. Jin hanedanı döneminde inşa edilmiştir. Tapınakta, dağ kapısı, Buda Miatreye Salonu, Tuğla salonu, Weie hazina salonu, Büyük kahraman hazine salonu olmak üzere, 5 salon bulunmaktadır. Tapınak, son 400 yıl boyunca, 5 büyük deprem geçirmiştir. Ancak, yine de günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır.
Bu nedenle, Çin ülkesinde en eski mimarlık tarihi mucizesi olarak görülmektedir. Tapınakta: Maozhen adında bir Budist rahip tarafından dökme olarak yapılan bronz fil heykeli ilgi çekiyor. Bu bronz heykel, üstün döküm işi ve simetrik oranları ile önem kazanıyor. Heykelin yüksekliği: 7.85 metre ve ağırlığı ise, 62 tondur. Böyle büyük bir heykelin, buraya nasıl taşındığı tam bir sır.
Son olarak, burada teleferik var. Dağ gezinizde, turunuzun bitiş noktası olarak burayı düşünün ve buradan sonra teleferikle aşağıya inin. Buraya giriş ücreti: 10 yuandır.
Golden Buda Heykeli
Dağın altın zirve bölümündedir. Bakır döküm heykel, altın kaplamadır. Heykelin boyu: 48 metre ve ağırlığı 660 tondur. 48 metrelik yüksek, Budanın 48 dileğini ifade etmektedir.
Fil İzleme Havuzu
Bu yüksek tepe: deniz seviyesinden 2070 metre yüksekliktedir. Buradan: manzarayı izlediğinizde, puslu-beyaz bulutlar ve eski, uzun boylu ağaçlar göreceksiniz. Özellikle, gökyüzüne baktığınızda, muhteşem bir duygu, belki de ölümsüzlüğü hissedeceksiniz. Özellikle: sonbahar döneminde, gökyüzündeki parlak ay, sınırsız saf ve sessiz görüntüsüyle, insana bu duyguyu yaşatıyormuş. Evet, buradaki manzara muhteşem.
Vatana Sadakat Tapınağı (Baoguosi)
Tapınak, 16.yüzyılda yapılmıştır. Burada. Ülkenin ikinci büyük çanı var. İlk büyük çan: Pekin şehrindedir. Buradaki çan: Shengji çanı olarak biliniyor.
Berrak Sular Mabedi (Jinshui)
Dağın zirvesine ulaşmak günlerce sürebilmektedir. Bu yüzden, birçok turist ve ziyaretçi, burada bir gece konaklamakta ve gündoğumu manzarasını izlemektedirler. Buradan, zirveye araçlar ile de ulaşmak mümkündür.
Moskova kelimesi, iyi ayrı kelimeden oluşuyor. Mosk ve Va.
Bu iki kelime de Fince’den alınma. Mosk: kıvrımlı, Va ise su. Yani: Moskova’nın kelime anlamı:” kıvrımlı su”
Moskova: Rusya Federasyonunun başkentidir. Şehir merkezi nüfusu: 10 milyonun biraz üstündedir. Nüfus yoğunluğu bakımından, Avrupa’nın en büyük şehridir. Dünyanın ise 5’nci büyük şehridir.
12’nci yüzyılda küçücük bir kasaba olan Moskova, bugün 850 yıllık tarihiyle Avrupa’nın en büyük şehirlerinden biridir. Başkent oluşu, 15’nci yüzyıl Çar 3. İvan dönemine rastlar. Dönemin en ünlü yapıtları: Kremlin Sarayı, Novodevichy, Donskoy, Danilovsky, Simonov, Novospassky, Andronnikov bu devirde inşa edilmiştir.
1755 yılında Moskova Üniversitesi açılmıştır. 1703 yılında ilk gazete olan “Vedomosti” çıkarılmıştır.
Ünlü Napolyon, Moskova için şöyle demiştir.” Eğer Kiev’i alırsam Rusya’nın ayaklarını fethetmiş olurum, eğer St. Petersburg’u alırsam Rusya’yı başından fethetmiş olurum, ama eğer Moskova’yı alırsam, Rusya’yı kalbinden fethetmiş olurum.”
Rusya Federasyonu:
Yaklaşık ABD yüzölçümünün iki katıdır. Batıda Urallar üzerinden Moskova’ya ve engin Sibirya ovalarına ve doğuda Okatsk Denizine kadar uzanır. Avrupa Rusya’sı ve Sibirya (Asya) arasındaki sınır, Ural Dağları ve Manych çukurluğu ile çizilmiştir.
Moskova’da 5 havaalanı, 9 demiryolu istasyonu ve 2 nehir terminali bulunmaktadır. Dünyanın en yoğun işleyen metro ağına sahiptir. Moskova nehri üzerindeki köprüler; şehri adeta süsler.
Hele bir de akşamları aydınlatıldıklarında, köprüler adeta bir ışık alevine dönüşür. Lujniki’deki 2 km. uzunluğundaki Metro köprüsü: içlerinden en uzun olanıdır. Tek kemerli, zarif; Kırım Köprüsü; Moskova’nın en güzel köprüsüdür.
Pazartesi günleri hariç, her gün açıktır. Şehirde 60 dan fazla müze vardır. Bunların arasında en tanınanları: Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi ve Tretyakov Sanat Galerisidir.
Moskova’da yaşayan milyarder sayısı:
Diğer dünya şehirlerinden fazladır. Amerikan Dergisi “Forbes” tarafından her yıl yayımlanan Dünya Milyarderler Listesinde, Moskova, New York’un ardından, ikinci sırada yer almış. Araştırmaya göre: dünyadaki 53 Rus milyarderden, 25’i Moskova’da yaşıyor. Bu da en çok milyarderin yaşadığı şehir unvanını Moskova’ya getirmiştir.
Dünyanın en pahalı şehirleri listesinde, 2007 yılında 1.sırada idi.
Moskova, yaşam kalitesi bakımından, karşılaştırılan 215 dünya şehri arasında 171’nci sırada yer alıyor. Şehirlerin: politik istikrar, kanunların işleyişi, suç oranları, döviz mevzuatı, bankacılık hizmetleri, sansür ve insan hakları ihlalleri, sağlık ve sağlık hizmetleri, eğitim, konut hizmetleri, ulaşım, tatil imkanları, iklim ve konut şartları gibi 39 kritere göre değerlendirildiği araştırmada, Moskova’nın yaşam kalitesi bakımından bayağı gerilerde olduğu görülmüş.
Aynı araştırmada: Petersburg ise; 164’ncü sırada yer almış. Yaşam kalitesi açısından 1’nci sıradaki şehir ise: İsviçre-Zürih.
Yine, yapılan bir araştırmada: 215 şehir arasında, sağlık ve sağlık hizmetleri bakımından yapılan değerlendirmede, Moskova; 201’nci sırayı almış yani tam bir felaket. Aynı araştırmada, Petersburg 184 sırada yer almış. Aman, bu şehirde gezerken sağlığınıza dikkat edin.
İngiliz Başbakanı Winston Churchill; bir zamanlar Rusya’yı “bir muammanın içinde sırlarla sarmalanmış bilmece” olarak tanımlamıştı.
Sıkı ve baskıcı Sovyet rejiminin devrilmiş olmasına ve günümüzde yaşanmakta olan yeni “açıklık” dönemine rağmen; pek çok Batılı ziyaretçi için, burası, hala gizemli bir yerdir.
Bu;
Doğu ile Batı’nın arasında kalmış bir ülkenin, kökleri köylü geçmişinin derinliklerinden gelen modern ve teknolojik bir toplumun bilmecesidir.
Moskova ve Petersburg (şimdiki ve eski başkent); Rusya’nın iki büyük kentidir ve onların hikayesi Rusya’nın da hikayesidir. İki kentin arasındaki farklılıklar, uzun ve çalkantılı tarih boyunca Rusya (Baltık Denizinden Bering Boğazına kadar uzanan ve 11 saat dilimini kapsayan bir ülke) üzerinde baskı oluşturan, farklı etkenleri yansıtmaktadır.
Modern başkent Moskova, Rusların yaşamının her açıdan “tarihi, politik, ekonomik, kültürel ve manevi” merkezidir. Kalabalık Rusya düzlüğünün kalbinde uzanan kent; Rus İmparatorluğunun tarihi çekirdeğini oluşturur. Bugünkü hükümete ev sahipliği yapar. 11 milyonluk nüfusu ile, Rusya’nın en büyük kentidir. Ülkenin en gelişmiş bölgesinin ortasında bir güç odağıdır.
Başkent: aynı zamanda, Rus Ortodoks kilisesinin mekanıdır. Ayrıca: Rus sanat ve mimarisinin toplandığı değerli bir yerdir. Sonuç olarak: bu koca ulusun manevi ve kültürel kalbini oluşturur. Tolstoy: “Savaş ve Barış” romanında, her Rus’un Moskova’yı kendi annesi gibi gördüğünü yazar.
Kızıl Meydan’da toplanan turist gurupları:
Londra ya da New York’tan olduğu kadar, Vladivostok ya da Novosibirk’ten de gelmiş olabilirler. Doğudan ve Batıdan, uzun zamandır Rus gücünü sembolize eden Kremlin’in mazgallı duvarlarından içeri adım atmak için gelmişlerdir. Kremlin: tek başına Moskova’yı, dünyanın en büyük turist cennetlerinden biri yapmaya yetecek kadar, 24 hektarlık bir tarih, sanat ve mimari merkezidir.
Ancak, kent, gezginler için, duvarların ötesinde, daha başka tatlar da sunar. Görkemli kiliseleri ve katedralleri, büyüleyici müzeler ve sanat eserleri ve dünya çapında opera ve bale gösterileri hiç bitmez.
Bulvarların ve caddelerin, ön cephelerinin arkasında: metropolün kalbinde, köy yerlerine benzeyen, küçük parklar ve kiliseler ve de özellikle Moskovalıların çok sevdiği ağaçlık arka sokaklar uzanır.
Eğer, Moskova: Rus ulusal kimliğinin içe dönük tarafını yansıtıyorsa; Petersburg da, dışa bakan tarafının yansıtır. 200 yıldan (1712-1918) daha uzun süre, Rusya’nın başkenti olan Petersburg; Moskova’nın yaklaşık 700 km. kuzeybatısındadır.
Bu kent: en başta, hem Moskova’dan hem de geçmişten sembolik bir uzaklaşma olarak görülmüştür. Büyük Petro’nun: Neva ırmağı üzerindeki kentinin; Rus kimliğinin, köylü kökenlerinden silinip kurtulacak ve çağdaş dünyanın güçlü bir parçası olacak yeni bir Rusya’nın “Batı’ya açılan penceresi” olması planlanıyordu.
Moskova’dan kopuş: Petersburg’da, Batılı mimarların tasarladıkları Barok ve Klasik yapılarda, dikkatle tasarlanıp düzenlenen kent planında, iyi düzenlenmiş parklarda, Versailles’i andıran saraylarda ve özellikle de kentin kurulduğu coğrafyada görülmektedir.
Finlandiya ve İsveç’in çok yakınında olan Petersburg;
Batı’ya dönük, çok büyük bir Baltık Denizi limanıdır. Dış dünyaya, deniz ticareti yollarıyla bağlıdır. Bütün bunlar: Moskova’nın, Rusya’nın kalbinin derinliklerindeki tecrit edilmiş konumu ile tam bir tezat teşkil oluşturur. Petersburg; Batıyla hep daha özgür bir fikir alışverişinde olmuştur. Bugün de, Moskova’ya nazaran daha Avrupai bir kenttir.
İkisi arasındaki rekabette; Petersburglular kendilerini daha kozmopolit bulurken, başkent Moskova’ yı; bürokratlardan ve buraya yerleşmiş köylülerden oluşan, fazlaca büyümüş bir köy olarak görürler.
Petersburg’da: Çarların büyük saraylarına ve Sovyet döneminde, titizlikle restore edilerek korunan, İmparatorluğun şaşalı anıtlarına hayran kalacaksınız. Petersburg: Moskova’nın merkezini çirkinleştiren gökdelenlerden ve betonarme yapılardan iyi korunmuştur. Hala, dünyanın en güzel kentlerinden biri olarak kabul edilir.
Kentteki yapılarda kullanılan renkler:
Gösterişli mimariyi kuvvetlendirmektedir. Beyaz ve altın rengiyle çerçevelenmiş turkuvaz, ördek yumurtası sarısı, okra sarısı ve pastel pembe duvarlar: karanlık kuzey ikliminin aydınlatır.
Burası: bir sanat kentidir. Dünyanın en büyük ve önemli sanat eserleri koleksiyonlarından biri olan: Hermitaj ile Nijinski ve Nuruyev gibi sanatçıların yetiştiği “Mariyinski Opera ve Bale Sahnesi” buradadır.
Ancak; “Büyük Yekaterina” ile “Korkunç İvan” kadar birbirinden farklı olan Moskova ve Petersburg, Batıdan gelen ziyaretçileri şaşırtacak bir yaşam tarzını paylaşmaktadırlar. İki kent de; bir taraftan liberalleşmenin yeni gerçekleriyle uzlaşmaya çabalarken: bir taraftan da, Sovyet sisteminin kalıntılarıyla baş etmeye çalışmaktadır.
Halkın büyük bir kısmı: küçük apartmanlarda ya da ortak dairelerde yaşamaktadırlar. Kira, elektrik ve ısınma giderleri, Batı standartlarına göre çok az olsa da, bizim üstünde durmadığımız pek çok şeye: Rus vatandaşları yabancı kalmaktadırlar.
Bunlar: iyi düzenlenmiş süpermarket rafları, ucuz ve canlı restoranlar, yardımsever ve arkadaş canlısı görevliler ve etkin posta ve telefon hizmeti gibi. Gıda ve tüketim maddeleri pahalıdır ve düşük miktarlarda üretilmektedir. Buna bağlı olarak: uzun kuyruklar günlük hayatın bir gerçeğidir.
Tverskaya Caddesi ya da Nevski Prospekt üzerindeki kalabalıklar: aksi ve kötü görünüyorlarsa; anlayın ki, katlanmak zorunda oldukları zorluklar vardır ve asık suratlarının altında, Rus karakterinin gerçek sıcaklığının ve misafirperverliğinin yattığını unutmayın. Bir Rus evine davet edilecek kadar şanslıysanız: o kadar güçlüğün arasında hazırlanan görkemli sofraya şaşırırsınız.
Moskova ve Petersburg; turistler için, her zaman ilginç ama zor yerler olmuştur. Bu kentler, günümüzde belki daha bile karmaşık ve merak uyandırıcıdır. Ön yargılarınızı bir yana bırakın ve buralara bütün açık fikirliliğiniz ve macera duygunuzla birlikte gidin, ondan sonra Rusya denen bu koca muammanın derinliklerini görebilirsiniz, hatta belki de onun gizemini çözebilirsiniz.
VİZE
06.02.2019 tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Yeşil (hususi) ve gri (hizmet) pasaport sahipleri maksimim 30 güne kadar yapacakları Rusya Seyahatleri için vizesiz giriş hakkına sahip oldular. Bordo yani umumi pasaport sahipleri ise, Rusya vizesi almak zorundadırlar.
Vizeler, planladığınız Rusya seyahatinin amacına ve seyahat süresine bağlı olarak farklılık gösterir.
Maksimum 30 günlük seyahatleriniz için tek veya çift girişli olarak alabileceğiniz vize türü “Turistik Vize” olarak geçer. Bu vize sayesinde Rusya Federasyonu sınırları içinde en çok 2 giriş yaparak toplam 30 gün serbest dolaşım hakkına sahip olursunuz.
Eğer Rusya seyahatiniz aile, akraba ya da arkadaş ziyaretleri için ise, başvurmanız gereken vize türü “Aile vizesi” dir. Rusya aile vizesi almak için Rusya Dışişleri Bakanlığı ya da Rusya Göç Şubesinden resmi davetiye almanız ya da Rusya’da ikamet eden yakınınız tarafından yazılı olarak sunulan bir beyana sahip olmanız şarttır. Söz konusu davetiyelerin elinize geçme süresi 45 güne kadar uzayabilir.
ULAŞIM
Rusya’nın başkenti Moskova’daki Domodedovo havaalanına, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanından, doğrudan ve Ankara ile İzmir’den ise İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı aktarmalı olarak ulaşım sağlanıyor.
İstanbul’dan Moskova’ya Türk Hava Yolları tarafından her gün ortalama 4 direkt uçuş yapılıyor. Yaklaşık 4 saat 12 dakika süren uçuşlar, İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanından başlayarak Vnukova Uluslararası Havalanında (VKO) sona eriyor. İki şehir arasındaki uzaklık yaklaşık 1700 km dir.
Moskova şehrinde Domodedovo havaalanı şehir merkezine 42 km uzaklıktadır. Moskova Domodedovo Havaalanından şehir merkezine otobüs ile ulaşım en sık tercih edilen alternatiflerden biridir. 308 numaralı hatlarla Domodedovo Metro istasyonuna geçilebilir, buradan şehir merkezine rahatlıkla ulaşmak mümkündür. Havaalanından şehir merkezindeki otelinize, bir taksi ile gidebilirsiniz. Pazarlık yaptığınızda: 35-40 dolar civarında ücret ödemeniz yeterli gelir.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI
Moskova şehrindeki ulaşım, dünyada trafiğin en sıkışık olduğu şehirler listesinde ilk sıradadır. Bu yüzden, şehri gezmek için en fazla tercih edilen ulaşım aracı metrodur. Moskova metrosu 200’ü aşkın istasyon ile kentin her yerine hızlı ulaşım imkanı sağlar. Haftanın her günü saat: 05.30-01.00 saatleri arasında hizmet vermektedir. Yoğun saatlerde 1-3 dakikada bir metro gelir.
Burada tek ve başlıca sorun: her biri farklı renk ve numaraya sahip metro durakları Kiril alfabesiyle yazıldığı için, gitmeden önce metro haritasını incelemenizi öneririm. Önemli durakları işaretlemekte yarar var. Metro için biletinizi otomatlardan satın alabilirsiniz. Tek binişlik bilet yerine bir günlük ya da üç günlük limitsiz biniş imkanı sağlayan günlük ulaşım biletlerinden almanızı öneririm.
İKLİM
Rusya, gerçekten dünyanın en soğuk ülkesidir. Çoğu bölgelerde, kış 4-5 ay sürer. Kuzeyde ise, tam 10 ay sürer. Orta kuşakta bulunan Moskova’da bile hava sıcaklığının -30 dereceye kadar düşmesi, nadir rastlanan bir durum değildir. İşte bu yüzden, Ruslar turistlerin hediye olarak götürmeye bayıldıkları o meşhur kulaklı şapkaları yani kalpakları takarlar.
Yabancı turistlerin çoğu Rus sokaklarında gördükleri kar yığınları karşısında hayrete düşerler ve bu manzarayı garipserler. Bu kadar yoğun kar yağışı ve kar yığınını, hayatlarında ancak kayak merkezlerinde görmüşlerdir. Bu sert iklim, Rusların bizzat kendileri için problem olmaz. Alışılmış olmasına rağmen, bu çok ciddi bir sorundur.
Binaları ısıtmak, yollardaki buzları eritmek ve temizlemek, kardan tıkanan yolları açmak için yoğun güç sarf edilmekte, çok para harcanmaktadır. Bir de kış için mutlaka bir sürü kalın giyecek gerekmektedir. Diğer taraftan, yazın, Rusya’nın büyük kısmında sıcaklık artar, kış ayazlarının yerini tatlı ve güneşli bir hava alır.
Moskova’nın iklimi yanında: kirli havası çok meşhurdur. Ekolojik açıdan Moskova’nın ne kadar kirli olduğunu anlamanız için “Tverskaya caddesi”ni baştan aşağı dolaşmanız yeterli. Şehirdeki binaların camları siyah isle kaplı, her gün yıkasanız bile akşama yine kararıp kirleniyor. Bu şehirde, saçınızı her gün yıkamanız gerek.
RUS İNSANLARI
Kuznetsov, İvanov, Petrov, Smirnov ve Popov; Rusya genelinde en çok kullanılan soyadlarıdır. En yaygın isimler ise: Yelena ve Aleksey’dir. Rusya’da yaşayan kadın sayısı, erkeklerden daha fazladır. Rus gelinler, yalnızca güzellikleriyle değil, hamaratlıklarıyla da dünyaya ün salmışlardır. Pek çok yabancı erkek, Rusya’ya özellikle Slav ırkından güzel bir eş bulup evlenmek ve beraberinden götürmek niyetiyle gelmektedir.
Rus halkı, sürekli okuyan bir millettir. Ülkeye gelen yabancılar: metro ve otobüslerde, ellerinde kitaplarla dolaşan ve sürekli okuyan yolcuları görünce şaşırırlar. Kitapçılar: tıklım tıklım doludur. Sokaklarda kurulan edebi eserlerle dolu tezgahların çevresi, insan kalabalığından geçilmez. Totaliter rejim zamanındaki Sovyet toplumunun kapalılığının bir sonucu olarak Rusya’da yabancı dil bilenlerin sayısı hala çok azdır.
Rusların içkiye düşkünlükleri hakkında da çok şeyler söylenir. Elbette, Rusya’da içki olarak ezelden beri, buzsuz ama soğuk ve saf votka tercih edilir. Bu, sert iklim yüzünden ve eski geleneklerden dolayı edinilmiş bir alışkanlıktır. Eski bir Rus atasözü vardır “İç ama, işini de yap”. Rusya’da gezip de bu atasözünü duymamak mümkün değildir.
Ancak: insanlarının en nazik ve hoşgörülü olduğu dünya şehirlerini belirlemek amacıyla yapılan bir araştırmaya göre: Moskova; 35 şehir arasından 30’ncu sırada yer almış. Mağazalarda ne kadar sıklıkla teşekkür edildiği, insanların giriş çıkışlarda kapıları tutarak birbirlerine yardımcı olup olmadıkları, yere bir şey düşüren birine yardım edilip edilmediği gibi kriterler değerlendirilerek yapılan araştırmada: dünyanın en nazik şehrinin New York olduğu tespit edilmiş.
Zaten Moskova’da iki tür insan göreceksiniz. Birinci tür: Glastnost, Perestroika ve takiben parçalanmadan sonra doğanlar ya da bu dönemde büyüyenler ile eski dönemlerde büyüyenler. Birincisi daha yardımsever, daha güler yüzlü iken, eskisinin izlerini taşıyanlar daha hoşgörüsüz, daha soğuk ve suratsızlar.
DİL
Rusya Federasyonuna ait tüm topraklarda, resmi dil Rusçadır. Burada en büyük sorun “kıril alfabesi” kullanılıyor olması. Gerçekten çok zor ve turist için sıkıntı yaratıyor. Bunun yanında: yol soracak, yardım isteyecek kimse de yok, herkes bir koşuşturmaca içinde ve kimse İngilizce bilmiyor. Bir türlü anlaşılamayan dil engeli yüzünden: yabancılar için Moskova’da tatil oldukça çileli.
DİN
Rusların yarısı ateisttir. İnananların büyük bir kısmı Ortodoks’tur. İslam, Katolik,Yahudilik ve Budizm, Rusya da yaşayan insanların mensup oldukları diğer dinlerdir. Ortodoks kiliselerinde, Katolik kiliselerinde olduğu gibi, oturma yerleri bulunmamaktadır. Ancak: Ortodokslar, daha koyu hıristiyandırlar. Dini yerleri ziyaretlerinizde, mutlaka kıyafetinizin uygun olması gerekmektedir.
Eskiden Moskova’da sayıları: 500’e varan Ortodoks kilisesi bulunmaktaydı. Günümüzde, bunlardan yalnızca 150 tanesi faaliyet gösteriyor. 100 civarında kilise de yeniden yapılmaktadır. Bunların içinde, tarihi önem taşıması bakımından ilk sırada olanlar: Kızıl Meydan’daki Aziz Vasili (Blajenni) Katedrali, bütünüyle restore edilen “Kurtarıcı İsa Kilisesi” ve “Novodeviçi Manastırı” dır.
TURİZM
Turistlerde dahil olmak üzere, Moskova’ya her gün bir milyondan fazla insan gelmektedir. İş dolayısı yada transit geçmek üzere Rusya’nın başkentine gelen insanlar, şehri biraz daha yakından görebilmek için, iki-üç gün kalırlar.
Avrupa’da gerçekleştirilen bir ankette: Moskova en sevilmeyen şehirler sıralamasında, 1’nci sırayı almış. En kötü mutfağa sahip şehirler sıralamasında 2’nci sıra ve en kötü giyinen başkentliler sıralamasında ise 3’ncü sırayı almış. Avrupa’dan farklı olarak: Moskova’dan yüksek fiyatla alınan şeyin kaliteli olup olmadığı garanti değil.
Örneğin: şehrin merkezindeki pahalı bir pastaneden 130 ruble ödeyerek satın aldığınız bir ekmek, tadı ile sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Ayrıca:1 saat içinde kuruyup, sizi pişman edebiliyor. Öte yandan, sokaktan geçerken 13 rubleye aldığınız ekmek ise, 130 rubleye aldığınızın tersine, taze ve doyurucu olabiliyor.
Moskova’da özellikle bazı parkların hava karardıktan sonra gidilmemesi gerektiği konusunda bir çok yayın var. Bu yayınlara göre: özellikle “Bitevski” ve “Filevksi” parklarına kesinlikle gitmeyin. Bazı cinayet ve ırza geçme olaylarına tanıklık eden şehir merkezindeki “Niskuçnıy Sad Parkı” (Gorki Parkı yanı) ve “Ismailova Parkı” da listede.
Ayrıca: Lenin Tepesindeki “Vorobyevi Gori”, “Sokolniki”, “Tsaritsino” parklarına da gitmemenizde yarar var. Ama sonuçta, hava karardıktan sonra, büyük parkların hepsinden uzak durmanızda yarar var.
Bu arada: kimlik sorma bahanesiyle, yol ortasında turist durdurup, rüşvet almaya çalışan polisleri görürseniz, sakın şaşırmayın. Bu yüzden, daha önce de söylediğim gibi, hiçbir şekilde, polis gördüğünüzde, yüzüne bakmadan doğruca geçin.
MOSKOVA METRO İSTASYONLARI
Dünyada, yer altı demiryolu sistemi; turistik bir yer olarak görülen çok az kent vardır. Moskova’da bunlardan biridir. Her ziyaretçinin mutlaka görmesi gereken bir yer. Moskova Metrosunda göreceklerinin şunlar : başdöndüren uzun merdivenler, kahramanların heykelleri, resimler ve parıltılı avilerle süslenmiş istasyonlar. En görkemli istasyonlar; Devrim Meydanı, Mayakovskaya, Kropotkinskaya ile Kiveskaya’daki istasyonlardır.
Ucuz, hızlı ve sık gelen trenler ile sınırsız yolculuk yapabilirsiniz. İnşası; 1935 yılında başlayan ve günümüzde bile, hala geliştirilmekte olan metro ağı: sokak planlarının kopyası gibidir. Hatlar: merkezden, çevreye doğru yönelir, kabaca Bahçe Çevreyolunu takip eden dairesel bir hatla, birbirlerine bağlanır.
MOSKOVA’DA BALE
Moskova’ya yapılan hiçbir gezi, opera ya da balede bir gece geçirilmeden, tamam olmaz. 2002 yılında, eski Bolşovy tiyatrosunun hemen yanında, yeni ve modern bir “Bolşoy” tiyatro sahnesi açılmış ve buradaki gösteriler, kesintisiz devam ediyor. Ancak: önde gelen sanatçıları yakalayabilmek için, kış mevsimi en uygun zamandır. Çünkü: yaz aylarında, yurt dışı turnelerinde oluyorlar. Zaten: sahnede, kim olursa olsun, Bolşovy’da geçirilen bir gece, mutlaka unutulmaz olacaktır.
DEVRİK KAHRAMANLAR
Sovyet döneminde pek çok kent, cadde ve meydana ünlü devrimcilerin ve Komünist Parti önde gelenlerinin isimleri veriliyordu. Lenin, Kalinin (Yüksek Sovyet Prezidyumu’nun başkanı, 1919-1946). Sverdlov (ilk Sovyet Devlet Başkanı), Çerjinski (Çeka gizli polis örgütünün kurucusu), Kirov (Leningrad Parti Örgütünün bir suikastte ölen lideri), Gorki (Devrimci yazar) ve diğerlerinin şerefine heykeller ve anıtlar dikiliyordu.
Komünist rejimin çöküşüyle birlikte, artık nefret edilen baskıcı bir rejimi hatırlatan bu heykeller de yıkılmıştır ve pek çok yerin Devrim’den önceki isimleri tekrar kullanılır olmuştur. Böylece: Leningrad yeniden Petersburg olurken, Moskova’nın Gorki Caddesi ve Severdlov Meydanı da, eski isimleri olan Tverskaya Caddesi ve Tiyatro Meydanı adlarıyla anılır olmuşlardır.
TAKVİM DEVRİMİ
Lenin, Avrupa’ya uyum sağlamak amacıyla: Şubat 1918 tarihinde takvim reformu gerçekleştirir. Jülyen takviminden; Avrupa’da 18’nci yüzyıl ortalarından beri kullanılmakta olan “Gregoryen” takvimine geçişte; 13 günlük bir kayıp olur. 31 Ocak 1918’i, 14 Şubat günü takip eder.
Bu: 25 Ekim 1917 tarihinde gerçekleşen Ekim Devriminin neden hep 7 Kasım’da kutlandığını ve Rus Ortodoks Kilisesinin Noel’i neden 7 Ocak’ta kutladığını açıklar.