Sri Lanka Adam’s Peak

Sri Lanka Adam’s Peak

 

Yazının hemen başında “Konfüçyüs” ün ünlü bir sözünden bahsetmek istiyorum “Eğer bir bin mil seyahat bile, sadece bir adım olabilir”.

Adem Tepesinde bulunan ayak izini irdelerken: bu sözden de yararlanılıyor.

Aynen: Buda’nın ki 35 metre boyunda olduğuna inanılır, burayı ziyaret ettikten sonra, bir ayağı ile buraya bastığı, diğer ayağı ile Tayland’da bir yere bastığına inanılır. (Ülkemizde Ayvalık yöresine gidenler, orada da “şeytan ayak izi” diye bir ayak izinin bulunduğunu bilirler.

Burada anlatılan efsaneye göre: Şeytan cennetten kovulunca (cennet: Ayvalık olarak düşünülmektedir), önce buraya basmış ve sonra denize doğru bulunan adaların üzerine basarak, cennetten yani Ayvalık’tan uzaklaşmıştır)

Sri Lanka ülkesinde: 2243 metre yükseklikteki dağların bulunduğu yerde: antik dönemden kaldığı düşünülen bir ayak izi bulunmaktadır.

İz: Seylan’ın en ünlü fiziksel özelliği olan “Ratnapura” bölgesinde, 2243 metre yükseklikteki: uzun konik “Adem Tepesi” üzerinde, zirveye yakın bir kaya oluşumu üzerinde, 1.8 metre büyüklüğündedir. Tepenin bulunduğu dağda ise, Budistler tarafından tanrı Samanın evinin bulunduğu değerlendirilmektedir.

Ulaşım

Adem Tepesi: Ratnapura bölgesinin kuzeyindedir. Colombo veya Carney şehirlerinden gelen yol: 8 km. sonra buraya ulaşılır.

Tarihi Süreç

Kutsal ayak izini keşfeden ilk kişinin kral Valagambahu (104-MS.76) olduğu tahmin edilmektedir.

Bundan sonra, hacılar, eski çağlardan beri, buraya saygılarını sunmaktadırlar. Sinhala kralları: tek başına, her yıl, bağlılıklarını sunmak için tepeye çıkmışlardır. Yani, dağ yaklaşık 1000 yıldır tırmanılmaktadır.

Kral Vijayabahu (1250-1284) döneminde, orman temizlenir ve dağ üzerine bir yol ve köprüler ve barınaklar inşa edilir.

Kral Nissankamalla (1198-1206) döneminde ise: kendisi ordusu ile birlikte dağın zirvesini ziyaret etmiş ve büyük bir özveriyle ibadetini tamamlamıştır. O, ayak izini korumak için “beton döşeme” yaptırmıştır.

13’ncü yüzyılda: Vedeha adındaki bir Budist keşiş tarafından yazılan bir şiir: ayak izinin Sinhala-Budistler tarafından nasıl önemli ele alındığının kanıtıdır.

Kral Raparkamabahu II (1250-1284) da ayak izini saygıyla ziyaret etmiştir. Onun döneminde: dağa giden Devaprathiraja yolu yapılmış, çıkışı kolaylaştırmak için yol üzerine demir zincirler eklenmiş ve büyük festivaller düzenlenmiştir.

Kral Narendrasinhe (1705-1737) de, kendi döneminde: yine diğer krallar gibi, ayak izini saygıyla ziyaret etmiştir.

Kral Vimaladharmasuriya: ayak izi üzerine, gümüş bir şemsiye yaptırmıştır.

Ayak izi: tarihi süreç içinde: Arap gezgin İbn-i Batuta ve seyyah Marco Polo gibi birçok kişi tarafından ziyaret edilmiştir. Hatta, Büyük İskender’in bile burayı ziyaret ettiği söyleniyor.

Sri Lanka Adam’s Peak
Sri Lanka Adam’s Peak

Önemi

Bu ayak izi: Budistler tarafından “Budha” nın ve Müslümanlar tarafından ise “Adem” in ayak izi olduğuna inanılmaktadır.

Shiva, Hıristiyan geleneğinde ise, ayak izinin “St Thomas” a ait olduğu iddia edilir. Portekizliler, 16’ncı yüzyılda Seylan adasına geldiklerinde, buradaki ayak izinin: efsaneye göre: Sri Lanka’ya ilk Hıristiyanlığı getiren St Thomas’ın ayak izi olduğunu iddia ettiler.

Ayak izi: Portekizli Thomas Mahawamsa tarafından incelenmiş ve ayak izinin: bu bölgeyi üç kez ziyaret eden “Buda”ya ait olduğunu söylemiştir.

Ancak, yine de bu durum şüphelidir. Çünkü: bölge, Budist hacılar tarafından düzenli ziyaret edilen bir yer olarak kabul edilmemektedir. 1201 yılında, kral Nissankamalla: bu bölgede, kendisi için bir dinlenme eve yaptırmıştır.

Gelelim, Müslümanların inanışlarına:

bu ayak izi ilk insan olan “Adem” e aittir. Çünkü: efsaneye göre: Tanrı, itaatsizliği nedeniyle, Adem’i cennetten atmış ve “Adem Tepesi” üzerinde, bin yıl, tek ayak üstünde durmaya mahkum etmiştir. O da, daha sonra “Havva” ile bir araya gelmiştir.

Evet; bu anlatılanlar nedeniyle, bu ayak izinin bulunduğu bölge, dünyanın en kutsal yerlerinden biri haline gelmiştir. Sri Pada Budistler, Hindular, Müslümanlar ve Hıristiyanlar tarafından kutsal kabul edilen bir yerdir. Ama özellikle: Hindular ve Budistler için önemli bir hac yeridir.

Sri Lanka Adam’s Peak
Sri Lanka Adam’s Peak

Zirveye Çıkış

Hacılar: binlerce adım atarak, dağ yollarında yürüyerek, birkaç saatlik yolculuk sonunda buraya ulaşırlar. Tepeye 4000 adımlık metal bir tür merdivenle çıkılır ama bu çıkış güvenlidir. Tırmanış: yaklaşık 12-16 saat arasında sürmektedir.

Özellikle: hac sezonu olan “Nisan” ayında, burası yoğun ziyaretçi akımına uğrar. Özellikle: güneş doğarken dağın tepesinde bulunmak gerektiğine inanılır. Bu nedenle, hacı gurupları, gece karanlığında, dağa çıkmaya ve güneş doğarken zirvede olmaya çalışırlar.

Eskiden yollar fenerler le aydınlatılırken, günümüzde elektrik ile aydınlatılmaktadır. Ayrıca: hacılar, zirveye ulaşmadan bir köprü den geçerler ama bu köprüden geçmeden önce temiz giysiler giyilir ve bu nehirde törensel banyo yapılır.

Ancak, öte yandan: zaten dağa çıkmak için en uygun dönem Aralık-Mayıs ayları arasındaki süreçtir, çünkü diğer dönemlerde şiddetli yağmur, aşırı rüzgar ve kalın sis tabakası çıkışları engeller. Bunun dışında, uygun zamanda çıkmayı düşünürseniz yol boyunda birçok dinlenme yeri olduğunu da bilmelisiniz.

Dağ zirvesine çıkmak için en elverişli yürüyüş yolu rotası: Nallathanni-Palabaddala yollarıdır. Kuruwita-Erathna yolu da tercih edilebilir. Bu yolun eğitim diğer yollara nazaran çok daha büyük olmasına rağmen, yürüyerek yolculuk, diğer yollara nazaran 5 km. daha azdır.

Hac için buraya gelenlerin çoğu ise “Hatton” yolunu kullanırlar. Çıkış sırasında hacı gurupları ile karşılaşırsanız, bunların, tırmanırken adanmış şarkılarını duyabilirsiniz.

Zirve ve Ayak İzi

Öncelikle bilmelisiniz ki ayak izini fotoğraflamak yasaktır.

Evet: ayak izinin bulunduğu tepe bir kuleye benzemektedir ve zirvedeki küçük plato şeklinde: 164 metrekarelik bir alan bulunmaktadır. Buranın yüksekliği ise, 1776 metredir.

Zirveye çıkan ilk Avrupalı ise, 1816 yılında çıkan Malcolm isimli bir İngiliz subayıdır. 1817 yılında ise, Dr. John Davy tarafından, kutsal ayak izi görülmüştür. Onun anlatımlarına göre: ayak izi prinç tek bir marj ile süslü ve birkaç taşla doludur. Ancak, bunlar günümüzde görülmemektedir. Ayak izi boşluğu: kesinlikle kaba bir insan ayak figürüne benzerlik göstermektedir. Ama çok büyük boyutlardadır.

Ayak izinin: uzunluğu 156 cm. dir. Dev boyuttaki bu ayak izinin yüzeysel içi boştur. Genişlik ise önce 76 cm dir ve daha sonra topuğa doğru 71 cm. olur.

Gerçek ayak izi: sembolik olarak büyütülerek sunulmaktadır. Gerçek ayak izinin: büyük bir kaya altında, mavi safir üzerinde bulunduğuna inanılır. Bu gerçek ayak izinin korunmasının: tanrı Visvakarma tarafından yapıldığına inanılır.

Ancak: Budistler, Buda hakkında fikirler öne sürerken, Buda’nın yaklaşık 35 metre boyunda olduğunu öne sürerler ki, bu durumda: iki ayak uzunluğunun normalde 5 metre olması gerekir ki, görüntü zaten kaya üzerinde 5 metredir.

Öte yandan: ayak izinin bulunduğu kayanın altında ise, birçok mücevher bulunduğuna inanılıyor. Bu mücevher: Sri Lankalı eski bir kral tarafından, ayak izinin korunması için yapılmış ve altına konulmuş büyük bir safirdir diye söyleniyor.

Evet: Müslümanlar, ayak izinin Adem peygambere ait olduğuna inanıyorlar. Zaten bu yüzden, tepeye “Adem Tepesi” deniliyor. Kayanın hemen yanında: bir küçük ibadethane bulunuyor. Burada, bir Brahman rahip ve tanrı Saman’ın görüntüleri görülüyor. İbadethane önünde ise, yanan mumlar yerleştirilen bir yer bulunuyor.

 

İbn-i Batuta Ziyareti

Ünlü Arap gezgin İbn-i Batuta: Seylan adasına varışının ardından, kral Battala’dan, Adem Tepesini ziyaret için izin alır ve ziyaretini yazıya dökerek, ayak izinin bulunduğu bölge hakkında ayrıntılı bilgileri, günümüze kadar ulaştırır.

 

İslam inanışına göre Ayak İzi

İslam inanışına göre: ayak izi: tek ayak üzerinde, bir yıl durma cezası alan Hz. Adem’e aittir.

Hz. Adem: cennetten kovulduğu zaman, Tanrı, onu cezalandırmak için bir tepe üzerine koyar ve burası gerek gökyüzünde cennete ve gerekse yeryüzünde cennete (Seylan güzellikleri) yakın olması ile bilinir.

Aynı zamanda: dağ hem karadan ve hem de denizden kolayca görülebilmektedir ve bu nedenle daha etkileyicidir. Piramidal tepe: erken dönem Arap denizcileri tarafından “dünyanın en yüksek dağ” ı olarak, kayıtlarına yazılmıştır.

Sonuç

Evet, gezimizi tamamladık, yaklaşık 12-16 saat süresince, demir merdivenlerden, zincirlere tutunarak, gece karanlığında, ışıkların aydınlattığı bu sarp yamaca tırmandık ve zirveye ulaştığımızda, güneşin ilk ışıkları ile birlikte, ayak izinin bulunduğu yeri gördük.

Daha önce de söylediğim gibi: burası, tüm dinler tarafından kutsal kabul edilmektedir.
Ancak: tek gerçek şudur ki, bu soruların cevapları verilememektedir?

1. Gerçekten bu bir ayak izi midir?
2. Yoksa dev boyutlu, kaya üzerine bir baskı mıdır?
3. Neden: bu olay, yani ayak izi, dünyanın çeşitli yerlerinde aynı boyuttaki örneklerle devam ettirilir?
4. Bu izi veya baskıyı kim yapmıştır, insanlar mı, doğa mı?
5. Tepenin piramit şeklinin bir önemi var mıdır?
6. Ayak izinin bulunduğu tepe, neden, üçgen gibi görünecek şekilde seçilmiştir?
Bu soruların cevaplarını, gerçek anlamda verebildiğimiz veya bir kısmını cevaplayabildiğimiz gün, sanırım ayak izinin gerçek durumunu ortaya çıkarabileceğiz.

Colombo

Kandy

Suudi Arabistan Taif

Suudi Arabistan Taif

 

Şehir: Mekke bölgesinin, Cidde ve Mekke şehirlerinden sonraki üçüncü büyük şehridir.

Şehir: Suudi Arabistan ülkesinin Batısında, Cidde şehrinin ise güneydoğusundadır.

En büyük özelliği, Mekke ve Medine şehirlerinin aksine, buraya yabancıların yani Müslüman olmayanların da girmelerine izin veriliyor, temiz ve nizami hali hemen dikkati çekiyor.

Şehrin denizden yüksekliği 1800 metredir. Al-Sarawat dağlarının doğu yamacında bulunur ki, dağların yüksekliği 5600 metredir.

Yüksek irtifa ve düşük nem: bölgenin en önemli özelliğidir. Ancak: bu yükseklikte, oksijen azaldığından şehre gelenler, ilk anlarda biraz nefes sıkıntısı yaşamaktadırlar.

Dağlık konumu nedeniyle, Taif, yer altı su rezervleri bakımından zengindir. Şehir ve çevresinde, çok sayıda kuyu bulunur.

Riyad şehri: yaz aylarında çok sıcak olduğundan, Kraliyet ailesi tarafından, şehir yazlık başkent olarak seçilmiştir. Çünkü: yaz aylarında, şehir diğer Suudi şehirlerinden daha serin olmaktadır.

Öte yandan: yalnız kraliyet ailesinin değil, Cidde ve Riyad şehirlerinde yaşayan birçok ailenin de Taif şehrinde yazlık konutları bulunmaktadır. Yani, şehir tam bir yazlık tatil kentidir. Lüks otellerinde bulunduğu şehir, zenginlerin ve soylular ağırlıyor.

Şehir:

İklimi nedeniyle, tarım yapılabilir bir yer olarak önem kazanmaktadır. Ancak: elbette tarım için sulama da gerekli. Bünyesinde irili-ufaklı birçok baraj barındıran şehrin suları da, ülke genelinin aksine serin ve berraktır.

Sağanak yağışlarla beslenen baraj suları sayesinde: üzüm, buğday, nar ve diğer meyveler bolca yetiştiriliyor. Meyve bahçelerinin bolluğu nedeniyle Taif, her daim Hicaz Bahçesi ünvanına sahiptir. Hicaz bahçesinde en meşhur meyve ise üzüm tanesi büyüklüğündeki incirlerdir. Bu soyulmaya gelmeyen küçük incirlerin tadı ise, boyutlarının aksine çok muhteşemdir.

Evet, şehrin çevresinde 3 bin civarında bahçe bulunuyor. Bu bahçelerde biraz önce sözünü ettiğim gibi, meyve ve gül yetiştiriliyor. Ayrıca, bal üretimi de yoğundur. Çünkü: gül başta olmak üzere güzel kokulu çiçekler birçok arıyı çekiyorlar ve burada altın sarısı, muhteşem lezzetli ve aromalı bal üretimi yapılıyor.

Burada üretilen gül: bir çok lüks parfüm üretiminde kullanılmaktadır.

Suudi Arabistan Taif

Taif şehrinde, dağ eteklerinde, sıklıkla Habeş maymunlarına yani babunlara rastlanıyor. İnsanlar: bunları besliyor ve fotoğraflarını çekiyorlar.

Giriş kısmı için son bir not: Taif, yıl boyunca güneşin görüldüğü bir şehir olduğundan, güneş yanığına karşı tedbirli olmanızı öneririm.

TARİH

İslam tarihinin en acıklı olaylarından biri olarak kabul edilen Muhammed bin Abdullah’ın taşlanması olayı, bu şehirde yaşanmıştır.

Osmanlı döneminde önemli bir komuta merkezi olan Taif de çok miktarda sahabe yaşamış. Özellikle yürüyen Kur an lakaplı ve Hz. Muhammed in kuzeni Abdullah bin Abbas’ın adını taşıyan cami kentin önemli merkezlerindendir.

Yolunuz Mekke civarına d üşerse Mekke’nin sıcak havasından uzaklaşmak ve Hicaz Bahçelerinin kendisine has lezzetli meyvelerinden tatmak için bu mütevazi tavırlı, ihtişamlı şehri görmeden geçmeyin. Üstelik teleferik ile sadece 12 dakika.
Osmanlı döneminde, Mithat Paşa: Sultan II Abdülhamit tarafından, idam kararı değiştirilerek, bu şehre sürgüne gönderilmiştir.

 

ULAŞIM

Taif ile Mekke şehirleri arasındaki uzaklık: 150 kilometredir. Burada doğrudan ulaşmak da mümkündür çünkü Taif şehrinde havaalanı var. Ama: buraya turizm amacı ile gelenlerin birçoğu Cidde havaalanı üzerinden buraya ulaşıyorlar.

 

İKLİM

Taif şehrinde, sıcak çöl iklimi egemendir ve yazları sıcak, kışları ise ılık geçer. Ancak, sıcaklar, ülkenin diğer yerlerinde olduğu üzere aşırı değildir. Yağış düşük, ama ilkbahar ve sonbaharda yine ülkenin diğer yerlerine nazaran daha yoğundur.

Suudi Arabistan Taif

NE YENİR-NE İÇİLİR

Şehirde, Suudi ülkesinin yerel lezzetlerinin bulup tatmak mümkündür. Bunların başında: pirinç ve bulgur ile yapılan yemekler gelmektedir. Mercimek, humus ve tavuk eti: her türlü yemekte yoğun olarak kullanılır.

Bütün yemeklerin yanında ise, geleneksel “pide” yenilir. Bunların dışında, buraya yolunuz düşerse: şeftali, nar ve üzüm tatmalısınız.
Bunun dışında önerebileceklerim: künefe olacaktır. İçecek bir şeyler düşünürseniz, gayet sert olan “kahve” düşünülebilir.

 

ALIŞVERİŞ

Taif şehrinde, birçok yöresel ürünün satıldığı çarşılar bulunmaktadır. Özellikle Terziler Çarşısına gitmelisiniz. Bu çarşının: kumtaşından örülmüş duvarları ve iç içe dükkanları, şehrin modern binaları ile bir karşıtlık oluşturmaktadır.

Şehrin tam merkezinde bulunan Okaz Çarşısı ise, geleneksel mimarinin özelliklerini taşır ve buradaki dükkanlarda: baharat, altın ve gümüş satılır.

Suudi Arabistan Taif

DEVE YARIŞLARI

Her yıl; Ağustos-Eylül aylarında, hafta sonlarında, şehirde deve yarışları düzenlenmektedir. Sıcak havada (genellikle öğleden sonra yapılıyor) fazlaca gürültülü ve tozlu ortamdaki bu yarışları izlemenizi öneririm. Gerçekten değişik bir atmosfer.

TELEFERİK

Suudi Arabistan ve Orta doğunun en büyük teleferik hattı: Ramada Otel yanında bulunmaktadır. Bu teleferik ile yolculuk yaparsanız, Taif dağlarının son derece muhteşem manzaralarını görebilirsiniz.

Teleferik ücretleri çocuklar için 15 ve yetişkinler için 30 riyaldir.
Teleferikle ulaşılan ilk durak “El Hada”. El Hada: Arapçada “huzur” demektir. Etrafının ağaçlık oluşuyla isminin hakkını veren bir yer.

Suudi Arabistan Taif
Suudi Arabistan Taif

 

GEZİLECEK YERLER

 

TÜRK KALESİ

Taif şehir merkezine 40 km. uzaklıktadır. Burası: Arabistanlı İngiliz casusu Lawrence’nin örgütlediği Arapların, ayaklanma sonucunda saldırdıkları mekanlardan birisidir.

1917 yılında yaşanan çatışmaların ardından, enkaz haline gelen kale: gezilebiliyor. Ayrıca: kalenin yan bölümünde bulunan “kaya yontuları” da ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Bu kayalar: İslam öncesi dönemden kalma ve üzerleri yazılar ve resimlerle-çizgilerle süslenmiştir.

 

OKAZ ÇARŞISI

Burası: Arap şairlerin atışma ve tartışma alanı olarak kullanılmıştır ve köklü bir edebi geleneğin izlerini taşımaktadır. Burada: alışveriş yapmak ta mümkündür.

El sanatları ve başkaca bir çok ıvır zıvır bulup satın alabilirsiniz. Yani, burada hediyelik eşya satılan birçok mağaza bulunuyor. Bunlardan özellikle: parfüm, baharat, altın ve gümüş objeler satılıyor.

Suudi Arabistan Taif

SUHBRA PLACE-TAİF ŞEHİR MÜZESİ

Osmanlı döneminde inşa edilen burası: geleneksel bir Suudi evidir ve konaklamak üzere, 1930 yılında yapılmıştır.

Aslında özel olarak yenilenmiş bu yapı, aynı zamanda şehir müzesi olarak da kullanılıyor. Ancak: bir zamanlar, Suudi kralları tarafından, konaklama amacıyla kullanılmıştır.

Bir bahçe içinde bulunan beyaz bina: günümüzde Suudi Savunma Bakanlığına tahsis edilmiştir ve müze: yalnızca Perşembe günleri ziyarete açıktır. Müze, şehrin en eski müzesidir ve 4000 civarında eser sergilenmektedir.

Suudi Arabistan Taif

EL HADA

Burası: Taif şehrinin en güzel tepelerinden birisidir ve gül üretimi ile önem kazanmıştır. Yaz aylarında, burada gül festivali düzenlenmektedir.

Suudi Arabistan Taif

KRAL FAHD BAHÇESİ

Burası: 170 bin m. Karelik bir alana yapılmaktadır ve Taif şehrinin en büyük bahçesidir. Bu büyük alanda: suni göl, fıskiyeler, cami ve şelale yanında, çocuk oyun alanları da bulunmaktadır.

 

MİTNA VADİSİ

Hz. Muhammed: 662 yılında, buradaki kabileleri İslam’a davet için geldi, konakladığı yere, bunun anısına, konakladığı yere bir cami yapılmıştır.

 

ŞAFA KASABASI

Saravat dağları üzerindedir ve doğa meraklılarının ilgisini çekmektedir.

 

AL RUDAF PARKI

Şehrin güneyinde bulunan park: tamamen doğal bir ortam arayanlar için idealdir. Burada: küçük bir hayvanat bahçesi de bulunuyor.

 

KAYA OYMA SİTESİ-OKAZ SOUK

Şehir merkezinin 40 km. kuzeyindedir. Burası: İslam öncesinden başlayarak, takip eden dönemde de olmak üzere, sosyal, siyasi ve ticari toplantılara sahne olmuştur.

 

AL SHAFA

Burası, deniz seviyesinden 2200-2500 metre yükseklikte, tarım ürünleri bakımından zengin küçük bir köydür. Burada: özellikle meyve bahçeleri önem kazanır. Burada: deve yolculuğu denemelisiniz.

 

TERZİ SOUK

Burası: yani “Terziler Çarşısı”, şehrin modern binaları arasına sıkışmış, kumtaşından yapılmış eski dükkanların bulunduğu bir yer olarak dikkat çekmektedir.

Meidan Salih

Mekke

Medine

Çin yemek kültürü

Çin yemek kültürü

Çin mutfağı, dünya çapında en geniş mutfaklardan biridir. Çin’in birbirinden uzak bölgelerinde, oldukça farklılıklar gösteren iklim, doğal kaynaklar ve yaşam tarzları, birçok farklı yemek çeşidinin ortaya çıkmasına neden oluyor.

Çin’in kuzeyinde yer alan Pekin’de, çoğunlukla bölgede yetişen buğday ve pirinç ürünleriyle, pek çok  deniz ürünü tüketiliyor. Öte yandan, adını tüm dünyaya duyuran Pekin ördeği, şehrin en gözde yemeklerinden biri.

Çeşitlerinin en çok olduğu başkent Pekin’de, insanlar aradıkları farklı lezzetler için farklı semtlere gidiyorlar. Pekin in meşhur “Hayalet Caddesi” adını, bir  zamanlar bu caddede gece saatlerinde kurulan seyyar yemek satıcılarından alıyor.

Bugünlerde, meşhur Hayalet Caddesinde, artarda dizili restoranlarda Çin’in en meşhur deniz ürünlerini ve acılı yemeklerini bulmak mümkündür.

Çin’in en iyi yemekleri, baharatlı deniz ürünleridir.

Özellikle yaz akşamları, Çin birasıyla çok iyi gidiyor. Bu restoranlar, aileyle vakit geçirmek için çok uygun şartlar yaratıyorlar.

Pekin’in belli bölgelerinde, farklı etnik kültürlerinin yemekleri bulunuyor.

Örneğin: Uygur Türklerine ait restoranlar, Çinliler arasında İslami yemekler olarak biliniyor. Her ne kadar Türk mutfağına benzemese de, Uygur mutfağı da domuz etinden uzak duruyor ve Çin yemeklerinde çok daha az kullanılan kuzu etini, pek çok yemekte kullanıyor.

Uygur yemeklerinin çok eski ve tarihi özellikleri var. Mayalandırılmış yer baklalarıyla yapılmış bir çorba cinsi var. Bu çorba çok sağlıklı ve Pekinin kültürel hazinesidir. Pekinliler tarafından çok sevilen bu çorbayı mutlaka deneyin.

Pekin’de yemek denince akla gelen bir diğer önemli durak: Wun Fu cen sokağı. Yerli ve yabancı pek çok ziyaretçi, belli bir yerde oturmak yerine, gezindikçe farklı seyyar satıcılardan farklı lezzetlere ulaşabilirsiniz.

Pekin in alışveriş semti olarak bilinen bu sokakta, yiyecekler sokağı var. Bu sokakta: yılan, kurbağa, akrep, ipek böceği gibi pek çok egzotik yemeğe rastlamak mümkündür. Ancak, tahmin edilenin aksine, aslında bu yemekler Çin kültürünün geleneksel ve düzenli tüketilen yemeklerinden  değildir.  Bunların genellikle çıtır çıtır ve tuzlu tadı var. Onun dışında, belirgin bir tat vermiyorlar.

Tüm bu farklı yemek çeşitlerine rağmen,

Sadece Pekin’de değil, Çin ülkesinin genelinde gıda güvenliği konusunda denetimler sürüyor. Çünkü, geçmiş yıllarda yaşanan bazı gıda skandalları, Pekin hükümetini bazı önlemler almak zorunda bıraktı. Çin’de gıda güvenliğinin önemi özellikle son yıllarda giderek artıyor.

Çinli yetkililer, gıda kontrol ve kalite kontrol mekanizmalarını geliştirmek için çok büyük uğraş veriyorlar. 2011 yılında, yetkililer, piyasada kimyasal katılmış domuz eti, taze görünmesi için boyanmış bayat ekmekler ele geçirmişler.

Zaten, Çin’de verimli topraklar az olduğu için, çiftçilerin çoğu, yeterli üretim için suni gübrelere ve diğer kimyasallara başvurmak zorunda kalıyorlar.

Ülkedeki yemekler,

Kendine has malzemelerle, yüzyıllardır süren klasik tariflere göre hazırlanmaktadır. Günümüzde, bu muhteşem mutfak kültürü, dünyanın birçok ünlü kültürü ile yarışmaktadır. Hatta: hiçbir ülke yemek kültüründe, bu kadar çok ve farklı yiyecekler, bir arada sunulmamıştır.

Ancak, Çin ülkesinde görebileceğiniz gibi, insanların hiçbiri obez yani şişman değil, bunun en büyük sebebi de, beslenme kültürleri olsa gerek. Yağlı, şekerli gıdalarla beslenmiyorlar.

Günümüzde: birçok ülkede, Çin restoranları bulunmaktadır. Ancak, bu farklı ülkelerdeki Çin restoranlarında, orijinal malzeme temini zor olduğundan, Çin ülkesi gezinizde, bence mutlaka Çin yemeklerini tatmalısınız ki, orijinal malzemeler kullanılarak yapılan bu yemekler, size gerçek Çin yemekleri konusunda tam anlamıyla fikir verecektir.

Çin yemek kültürü

Çin mutfak kültüründe, her ne kadar başlarda olmasa da, birçok ziyaretçinin iğrendiği ve pek hoşlanmadığı, yılan ve kertenkele gibi hayvanlar  da yenilmektedir.

Ama unutmamak gerekir ki, Çinliler bu garip hayvanları yemek için, tarihte yaşadıkları büyük kıtlık dönemlerini seçmişlerdir. İnek ve koyun gibi hayvanlar, bu ülkede pek yaygın değildir.

Daha çok: her yerde yetiştirilebilen kümes hayvanları, domuz bulmak mümkündür. Ayrıca, ülkenin konumu itibarıyla, her türlü tatlı ve tuzlu deniz balığı da bulmak mümkündür. Tabii bunları bulmanın yanında, bunların pişirilmesi yöntemleri de ülkeye has ve enfestir.

Ayrıca, saatlerce oturup konuşa konuşa ve yavaş  yavaş yemek yiyorlar. Bu güzel muhabbetin tek kötü yanı: yemek kokularının üzerinize sinmesi. Giysilerinizi havalandırsanız bile, yemek kokuları uzun süre üstünüzden çıkmıyor.

Yemek pişirilirken, ülkede en yaygın olarak kullanılan yöntem “wok” tavası denilen tavada yapılan pişirme yöntemidir. Bu tava ile yapılan pişirmelerde, yoğun ateş üzerinde yapılan çeşitli akrobasi gösterileri, mutlaka dikkatinizi çekecektir.

Bu pişirme şeklinin en büyük özelliği ise, çok az miktarda yağ kullanılıyor olmasıdır. Böylece, pişirilen gıdalar, vitamin değerlerini kaybetmemektedirler.

Çin yemek kültürü
Ülkede:

Ekmek hiç yok gibi. Bunun yanında: bizim geleneksel alışkanlıklarımızdan olan: beyaz peynir ve zeytin görülmüyor. Ülkede, süt ürünleri bilinmiyor. Peynir yanında yoğurt kültürü de yok. Yoğurt genellikle: şekerli ve meyveli olarak tüketiliyor.

Yani, giderken yanınızda teneke kutular içinde, beyaz peynir ve zeytin götürebilirsiniz. Ama, gümrükteki sıkıntıları yani bulunup yanınızdan alınabileceği olasılığını göze almanız şart. Aksi halde, otel odalarında bulunan çay düzeni ile kendinize çay yapıp, kahvaltıyı otel odasında geçiştirebilirsiniz.

Çin ülkesinin yerel yemek kültürünü anlatmaya geçmeden önce: bu ülkede, bir kısım hayvan türlerinin (kedi, köpek, yılan gibi) özgürce yendiği konusundaki duyumlarınız elbette gerçek. Niye, çünkü Çinliler kıtlık dönemlerinde bu tür yemek alışkanlıkları edinmişler. Günümüzde ise, siz yerel Çin yemek kültürünü tatmak istemezseniz, şehir merkezinde, birçok yerde, Uygur Türkleri tarafından açılmış restoran-lokanta tarzı yerlere rastlayabilirsiniz.

Bu yerlerdeki yemek çeşitleri ve alışkanlıkları, bize pek yabancı değil. Fast food restoranlarını tercih etmezseniz, bu tür yerleri önerebilirim.

Bunlar, Pekin şehir meydanında var. Ama, unutmayın ki, bu lokantalarda da, ülkenin yemek kültürünün temelini  teşkil eden: kedi, köpek, yılan gibi hayvanların da ızgarası yapılıyor, konuşup durumunuzu anlatmalısınız.

Yine de, şunu unutmayın ki, Çin ülkesinde her yerde, her mekanda, kedi-köpek-yılan-böcek gibi hayvanlar yoğun olarak tüketilmiyor. Bunlar, günümüzde genellikle, ülkenin güneyindeki Kanton bölgesinde yoğun olarak tüketilmektedir.

OTELLERDE KAHVALTI:

Ülkedeki bütün otellerde alınan kahvaltılarda, geleneksel olarak: tereyağı, reçel, kızarmış ekmek, yumurta servis edilir. Yanında ise, kahve var. Bunun dışında, geleneksel Çin ürünlerinden oluşan bir kahvaltı yapmak istiyorsanız (pirinç lapası, Çin çörekleri, soğuk mezeler, Çin eriştesi gibi), otelde bunları araştırmanız gerekiyor. Yani, garsona söylemeniz gerekli. Otellerdeki kahvaltı: saat: 07.00-08.30 arasında verilir.

Çin yemek kültürü

YEMEK ÇUBUKLARI-YEMEK KÜLTÜRÜNÜN BİR KAÇ HASSAS NOKTASI:

Otel ve restoranlarda: yemek çubuklarının Çinliler tarafından, kağıt peçete ile silindiğini görürseniz, başkalarının kullandığı çubukları kullanabilen bu insanlara şaşırmayın. Yemek çubuklarına, ülkede “kuaizi” deniliyor.

Ülkede, yoğun olarak tüketilen pirinç lapası için, pirinç kasesini, ağzınıza götürmek ve içindeki pirinçleri yemek çubuklarıyla ağzınıza itelemek, size kaba insan denmesine neden olmaz. Çünkü, bu durum ülkede pek yaygındır.

FAST-FOOD YEMEK KÜLTÜRÜ:

Amerikan tarzı, fast-food yemek kültürü, son yıllarda, ülkede hızla yayılmıştır. Özellikle: ülkeye ilk giren olarak “Kentuck Fried Chicken” restoranları zinciri, ülke çapında çok yaygındır. Ancak, burada servis edilen tavuklar bile, değişik baharatlar kullanılarak farklı bir hale getiriliyor.

Ayrıca, McDonalts fast-food restoranlar zinciri de azımsanmayacak ölçüde boldur. Sizler de geleneksel Çin yemekleri düşünmez iseniz, bu fast-food restoranlarında gayet güzel karnınızı doyurabilirsiniz. Özellikle ,fiyatları elbette ki cazip, geleneksel bir Çin yemeğinin, yaklaşık onda biri ölçüsünde, buralarda doymak mümkün.

Ayrıca, unutmayın ki, McDonalts restoranlar zincirinde servis edilen ürünlerde de, domuz eti kullanılmıyor, daha önceki  yazılarımda belirtmiştim, çünkü bu restoran zincirinin sahipleri “yahudi” ve domuz eti, Yahudiler için de yasaklı bir gıda maddesidir.

Bunların yanında, Pizza Hut restoran zinciri de var. Ama, burası genellikle ülkenin zengin sınıfına hitap ediyor. Ama, zaten ürünleri de pek bize has lezzetlere benzemiyor çünkü büyük ölçüde domuz eti ve sosları kullanılıyor.

Çin yemek kültürü

RESTORANLAR:

Ülkedeki restoranlar: kahvaltı için: 08.00-10.00 ve öğle yemeği için: 11.30-14.00 ve akşam yemeği için: 17.00-20.30 saatleri arasında servis verirler. Ancak, büyük şehirlerde, akşam kapanış saati biraz daha geriye gidebilmektedir.

Ülkede yemekler genellikle, ortak tabaklarda hep birlikte yenmektedir. Bir  restorana gittiğinizde, yanınızda ne kadar çok kişi varsa, masanızda o kadar çok tabak bulunacaktır. Daha önce de söylediğim gibi, zaten bu ülkede, kişilerin kendisine özgü tabakları bulunmuyor.

Bir  restorana gittiğinizde, masaya oturan kişi sayısına göre, tabaklar içinde birçok çeşit yemek çeşidi geliyor. Masaya oturanlar, bu tabaklar içinden yemek yiyorlar.

Yemek çubukları ise, malum bu ülkenin yemek kültürünün en büyük özelliği. Biraz alıştırma yaparsanız, siz de, bu yemek çubuklarını rahatlıkla kullanabilirsiniz. Bu çubuklardan birini, başparmak ile işaret parmağınız arasındaki bölgeye yerleştirin ve yüzük parmağınızın üzerine bırakın.

Diğer çubuğu ise, başparmak-işaret parmağı ve orta parmağın uçları ile tutun. Özellikle, yiyecekleri alırken, bu ikinci çubuk ile alacaksınız. Ama, tüm bunların yanında, özellikle otel restoranlarındaki garsonlar, yabancı ziyaretçilerin çubuk kullanma sıkıntılarını bilirler ve çatal-bıçak getirirler.

KANTON BÖLGESİ YEMEKLERİ:

Ülke dışındaki restoranların çoğu, bu bölge mutfak kültürünü yansıtmaktadırlar. Çünkü, ülke dışına göç edip restoran açanların geneli, buradan göçmektedirler.

Kanton bölgesi aşçıları: yemeklerinde karides, denizkulağı, yengeç, kalamar vb. gibi su ürünlerini yoğun olarak kullanırlar. Bunların yanında ise, bol sebze ve meyveler kullanılır.

Pişirme yöntemi olarak ise, yukarıda sözünü ettiğim, büyük tava ve harlı ateş yöntemi yani “wak” kullanılır. Burada, tercih etmenizi önereceğim yiyecek: Çin mantısıdır. Bunun içinde, karides veya et var. Buharda pişirilir. Bunun yanında, yağda kızartılmış Çin börekleri tercih edebilirsiniz. Bunlar, buharda pişirilmiş veya kızarmış pirinç ile birlikte servis edilirler.

KUZEY BÖLGESİ YEMEKLERİ:

Ülkenin kuzeyinde, pirinç yerine, buğday öne çıkar. Beyaz ekmek ve Çin mantısı, pirinç değil buğday unundan yapılır. Pekin şehrinde: dünyaca ünlü “pekin ördeği” yenebilir.

Ayrıca, Mandarin balığının ve “Bin katlı kek” in tadına mutlaka bakmalısınız. Pekin ördeğinin, küçük deri ve et parçalarından: fasulye sosu ve yeşil soğan ile birlikte, ince bir hamura sarılıp,  dürüm yapılıyor. Bu da muhteşem bir lezzet.

ŞANGHAY BÖLGESİ YEMEKLERİ:

Buradaki yemeklerde kullanılan soslar ve özellikle sarımsak ve sirke ağırlıklı soslar, yemek tadını muhteşem güzel bir şekilde etkiliyor. Buranın yemek kültüründe, su ürünleri önem kazanıyor. Bunların başında: kızarmış ballı yılan balığı, buharda pişmiş  tatlı su yengeci, karides sote düşünülebilir.

HUNAN EYALETİ YEMEKLERİ:

Burada, acı biber soslarının etkin olduğu yemek tarifleri var. Burada, bizler tarafından tercih edilmese de, domuz ve tavuk etinden yapılan “biberli füme et” yemeği hoşunuza gidebilir.

NE İÇİLİR

Ülkede, binlerce yıldır “şarap” tüketilmektedir. Her bölgenin kendine özgü, özel bir tadı bulunan şarapları ve tatlı likörleri var. Ama şarap olarak en öne çıkan eyalet: Şanghay bölgesidir. Şanghay bölgesinin beyaz ve kırmızı şarapları ile, Yantai bölgesinin beyaz şarabı, öne çıkmaktadır.

Bunun yanında: Xi’an bölgesinde üretilen ve Tang hanedanından bu yana tüketilen, renksiz bir içki çeşidi olan “xifeng” şarabını  deneyebilirsiniz.

Ayrıca: genelde, yemeklerde kadeh kaldırmak için kullanılan “mao tai” yumuşak tadı ve güzel kokusu ile öne çıkmaktadır.

Bira içmeyi tercih edenler için ise, bu ülkede: Alman tarzı Tsingtao birası önerebilirim. Bu bol köpüklü bira, gerek ülkede ve gerekse dünya çapında üne sahiptir.

İçecek denilir de, çay unutulur mu?

Elbette hayır. Çin’de büyük bir restorana gittiğinizde, beklemek zorunda kaldığınızda, bekleme odasında, size güzel bir çay sunulacaktır. Bunun yanında, ülkede, günümüzde sayıları binlerle ifade edilen çay evlerinde, müşteriler bir yandan domino ve iskambil oynarken diğer yandan yoğun olarak çay tüketirler.

Çin çayları tüketilirken, şeker veya süt katılmaz. Çay çeşitleri: yeşil çay, manolya esanslı çay, kokulu yeşil çay, siyah çay, yasemin çayı. Ancak, bunlar arasında en çok tercih edileni: wulong olarak isimlendirilen, bir tür esanslı yeşil çaydır.

Son bir not: ne içilir denilince, elbette “su” da akla geliyor. Ülkede, musluklardan akan suyu sakın içmeyin. İçmek için mutlaka, kapalı suları  tercih edin. Ayrıca, restoranlarda maden suyu da bulabilirsiniz.

Çin Gezi planı

Çin Tarihi

Pekin, Şehir merkezi yakınlarında gezilecek yerler