Şehir gezimize önce, “Eski Şehir” bölümünden: surlardan başlıyoruz.
Eski şehir gezisi bitince, arzu edenler şehrin “Yeni Şehir” bölümü” nü de gezebilirler.
Ancak, Kudüs’te özellik “Eski Şehir” bölümünde.
Yeni şehir bölümünün çok çok bir özelliği yok, burada belki çeşitli müzeler var, onlar ilginizi çekebilir.
ESKİ ŞEHİR-OLD CİTY
Bu bölgedeki gezimize başlayacağımız yer: “The Rampart Walk” olarak isimlendirilen, surlar bölgesidir ve burada bir yürüyüş yapabilirsiniz.
Bu surlar: Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılmıştır. Surlarda, 8 kapı bulunmaktadır.
Bunlar:
Golden Gate-Altın kapı
Bu kapı Zeytin dağına bakmaktadır. Yahudilere göre burası “Mesih” in Kudüs şehrine gireceği kapıdır, ama kapalıdır.
Çünkü: kapı, Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle, örülerek kapatılmıştır. Mesih gelirse, bu kapının mucizevi şekilde açılması bekleniyor. Kapıyı: Zeytin dağı üzerinde çeşitli yerlerden görebilirsiniz.
Yafa kapısı
Burası: en fazla tanınan ve kullanılan kapıdır. Yafa limanı yönünde, batıya açılmaktadır.
Yeni kapı
Kuzeyde, Hıristiyan mahallesine girişi sağlayan kapıdır.
Sha’ar Sh’hem-Şam kapısı
Müslüman mahallesine girişi sağlayan kapıdır. Burada bulunan Osmanlı dönemi kapısının altından, Roma dönemine ait önemli bir kapı kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Filistin bölgesine geçmek isteyenler de, bu kapıyı kullanıyorlar.
Herod kapısı
Kuzeydedir. Kapı: cephesi üzerinde çiçek motifleri bulunması nedeniyle bu ismi almıştır.
Aslanlı kapı
Aslan kabartmalarıyla süslü olduğu için bu isimle anılmaktadır. Ayrıca: Saint-Etienne kapısı olarak da bilinir. Bu kapı: doğuda “Eriha” bölgesine açılmaktadır.
Detritus kapısı
Güneyde, Ağlama duvarına en yakın kapıdır.
Sion-Davut kapısı
Sion tepesinde, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan kapıdır. Güneyde, El Halil yönüne açılmaktadır.
Çöp kapısı
Şehrin çöplerinin çıkarıldığı kapıdır.
Burada: yani surlar üzerinde, yukarıdan göreceğiniz Kudüs şehrinin, birçok gelişmiş Avrupa şehrinden daha farklı olduğunu hemen anlayacaksınız. Çünkü: surlardan izlediğiniz şehirdeki her yapı, her bina tamamen tarih kokuyor.
The Rampart Walk bölgesinden yürümeye devam ederseniz, buranın sonunda Ağlama Duvarına ulaşırsınız. Ancak: Ağlama Duvarına, şehir içinden yürüyerek ulaşmak isterseniz, bu kez, surlardan inmelisiniz.
Buradan inip şehir içine girdiğinizde, önce “Ermeni Bölümü” karşınıza çıkıyor.
ERMENİ MAHALLESİ
Yahudi mahallesinin batısındadır.
Burada: birçok kilise göreceksiniz. Bunların bazılarının içine girmek mümkündür. Burada ayrıca, bolca “Türkiye” karşıtı yazı ve afiş görebilirsiniz.
Bunlar hala 1915 yılında kalmışlar.
Evet, oldukça küçük ve temiz bu bölgede, en ilgi çeken yer “Gülbenkian kütüphanesi” dir.
YAHUDİ MAHALLESİ
Daha sonra: eski şehrin “Musevi Bölümü” görülüyor. Musevi bölümü: fanatik Yahudiler (Hasidik Yahudiler) den oluşuyor. İsrailliler, Yahudi mahallesini 1967 yılında yeniden inşa etmiş ve yenilemişlerdir. Bölgenin en temiz yeri burasıdır denilebilir.
Kudüs şehri hakkında genel bilgiler verirken yazdığım gibi, buraya, özellikle “Cuma” günü giderseniz: Cuma günü günbatımından Cumartesi günü gün batımına kadar “Shabbat” denilen kutsal zamanın içine düşersiniz. Bu dönemde: genellikle Sinegoglar dolar ve insanlar içeride dua ederler.
Zaten: İsrail’de, hafta sonu tatilleri “Cuma” ve “Cumartesi” günleri yapılır.
Pazar günü ise, çalışıyorlar.
Binlerce yıldır, böyle bir inanışları var ve Tevrat’ta yazdığına göre, eskiden bu kutsal günde çalışanları taşlayarak öldürüyorlarmış.
Hatta ve hatta: elektrik sisteminde bile bu dönemde kesintiye gidiyorlar, yalnızca asansörler çalışıyormuş.
Şehir gezimize ilk önce “Ağlama duvarı” bölümünden başlıyoruz.
Buraya girmeden önce, ilk karşımıza çıkan “Mamilla” denilen bir alışveriş merkezidir.
Musevi bölümüne ilk girdiğinizde: gezerken: bir çarşı karşınıza çıkıyor. Burası: Mamilla Alışveriş Merkezidir.
Burası: bir anlamda, İstanbul Kapalı Çarşı veya Mısır çarşısını anımsatmaktadır. Şehir içinde, taş duvarları ve mağazaları ile şehrin tipik atmosferini bozmayacak şekilde düzenlenmiş, tepesi açık bir alışveriş merkezidir. İçeriye girdiğinizde, güzel kafeler ve restoranlar da göreceksiniz.
Burada özellikle, yöreye özgü “İsrail Breakfeast” yani “kahvaltı” denemelisiniz. Bu kahvaltıda: omlet, süzme yoğurt, somon-tuna balığı karışımı kremalı bir tür meze, humus, avokado ve güzel bir salata getiriyorlar. Yanında ise “şampanya” ikram ediyorlar. Ama, dini yerlerin ziyaretinde, birçok müşteri bu şampanyayı içmemeyi tercih ediyorlar.
Bu çarşıdan: çeşitli tişörtler, kipalar (Yahudilerin kafalarına taktıkları küçük takkeler), mezuzular (Yahudilerin evlerinin giriş kapısına astıkları ve içinde Tevrat’tan pasajlar bulunan objeler) satın alabilirsiniz. Ayrıca: yine bu çarşıdan, Kudüs şehrine özel “dilek ipi” olarak isimlendirilen “kırmızı Kaballah ipleri” satın almayı unutmayın.
Evet, Musevi bölümünün bitiminde, Ağlama duvarı bulunuyor.
Ağlama duvarına girerken, İsrail askerlerinin yaptığı kontrolden geçmek gerekiyor. Kontrolden sonra: Ağlama duvarı bölümünde, haremlik-selamlık olarak ayrılan yerlere girebiliyorsunuz.
Yani: burayı, kadınlar ve erkekler, ayrı ayrı ziyaret edebiliyorlar. Ayrıca: yine buraya girişte dikkat edilmesi gereken birkaç husus daha vardır.
Kadınların: çok miniye kaçacak ölçüde kısa etek giymemeleri, ayrıca omuzları açıkta bırakacak kıyafet giymemeleri istenir.
Aksi halde: görevliler, kadınları, ağlama duvarına çok yaklaştırmıyorlar veya omuzları ve bacakları örtecek kıyafet veriyorlar. Sağ bölümde kadınlar dua ederken, duvarın büyük bölümü olan sol yanda ise erkekler dua ediyorlar.
Duvar hakkında ayrıntılı bilgi vermeden önce: duvara yaklaşırken yanınıza küçük bir kağıt ve kalem almanızı öneririm.
Çünkü: bu küçük kağıda dileklerinizi yazıp, bu küçük kağıdı, duvarın taşları arasına sıkıştırsanız, dileklerinizin olacağına inanılmaktadır. Öte yandan: eller duvara dönük dua edildikten sonra, duvara arkayı dönmeden buradan uzaklaşmak ta uyulması gereken bir kuraldır.
HA-KOTEL HA-MA’ARAVİ-AĞLAMA DUVARI
Burası: şehirde Yahudiler tarafından kutsal olarak kabul edilen “Büyük Tapınak” ın: günümüze kadar ayakta kalarak gelebilmiş “Batı” duvarıdır. Öte yandan, bu duvarın ilginç bir yönü daha var.
Duvar aynı zamanda: Beytülmakdis yani Müslümanlar için kutsal kabul edilen ve diğer ismi “Mescid-i Aksa” olan bölümünde “Batı duvarı” olarak geçmektedir.
Büyük tapınak: kral Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Yahudiler tarafından kutsal olarak kabul edilen bu büyük tapınak: şehrin Roma işgali döneminde, Romalılar tarafından yıkılınca (sadece günümüzde mevcut bulunan Batı bölümü kalmıştır): Yahudiler o kadar üzülmüşler ve ağlamışlardır ki, buraya “Ağlama Duvarı” veya “Western Wailling Wall” ismini vermişlerdir.
Hatta: kıyamet günü olduğunda, büyük tapınağın, yine burada, aynı yerde inşa edileceğine inanıyorlar.
Evet, niye “ağlama duvarı” ve niye burada “ağlanır”: biraz önce de belirttiğim gibi, Yahudiler: bir zamanlar bu duvarın arkasında bulunan mabetleri için ve mabedin yeryüzüne yeniden gelecek olan Mesih tarafından yeniden inşa edilmesi için ağlıyorlarmış. Hatta: Yahudiler, duvarın kendi ağlamalarına eşlik ettiğine de inanıyorlar.
Ağlama duvarı: yaklaşık 19 metre uzunluğundadır ve toprak seviyesinden 18 metre yüksekliktedir. Yer üstünde 24 ve toprak zemin altında ise 19 taş sırasından oluşmaktadır. Taşlardan bazıları 12 metre uzunluğunda, 1 metre yüksekliğinde ve ağırlıkları ise 100 ton civarındadır.
Duvarın yüksekliği 18 metre olmasına rağmen, tapınağın yüksekliğinin 12 metre olduğu bilinmektedir. Öte yandan, bu duvarın tapınak duvarı olmadığı, batı cephesinin dayanak duvarı olduğu da söylenmektedir.
Evet,
Museviler, oldukça büyük boyuttaki bu taş duvar karşısına geçip ağlıyorlar ve tanrı ile konuşuyorlar. Bazı ziyaretçiler ise, dileklerini, küçük kağıt parçalarına yazıp, duvardaki taşların aralarına sıkıştırıyorlar.
Çünkü: Musevi inanışına göre, bu duvarın karşısında dilenen dileklerin gerçek olacağına inanılmaktadır. Hatta: Tanrının, taş duvar karşısında kendisiyle konuşanların seslerini duyacağına da inanılıyor. (yukarıda yanınıza küçük kağıt ve kalem almanızı hatırlatmıştım)
Son bir not: yazının başında da belirttiğim gibi: İsrailoğulları, Mısır’dan çıktıktan sonra, içinde Hz. Musa’dan kalma taş levhalarla, Hz. Harun’un eşyalarının bulunduğu Ahit Sandığının: burada yani Hz. Süleyman Mabedinde bulunduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca: bu sandığı bulacak kişinin “Mehdi” yani “Kurtarıcı” olacağına inanılıyor.
Bu nedenle: İsrail devleti: uzun yıllardır, Mescid-i Aksa çevresinde ve altında, arkeolojik çalışma adı altında tüneller kazarak, bu Ahit Sandığını arıyormuş. Öte yandan, Müslümanlar ise, İsrail’in bu çalışmalarında “Mescid-i Aksa”nın altına girdikleri ve tüneller kazarak buranın yıkılmasını sağlayacakları iddia ediliyor.
Evet, burası, son derece etkileyici ve kalabalık bir yer.
WESTERN WALL TÜNELİ
Ağlama duvarı olarak isimlendirilen ve Romalılar tarafından yıkılan; 2000 yıl öncesinin Kudüs Tapınağının 455 metre yakınında, Batı Duvarı Tüneli bulunmaktadır.
Tüneller: Tapınak dağı içinde, çok sayıda kemerlerle desteklenen merdivenlerden oluşturulmuştur. Tüneller Müslüman Mahallesinin altına doğru gitmektedirler. Antik duvar boyunca: tünellerde yürümek mümkündür.
DAVİDSON MERKEZİ
Burası: Batı duvarı yakınlarındadır. 8’nci yüzyıldan kalma bir binanın bodrum katında inşa edilmiştir. Burada, 10 dakikalık bir video gösterimi ile: Tapınak hakkında bilgi verilmektedir.
Hatta: Tapınak dağı, Ağlama Duvarı ve Güney Duvar hakkında da bilgiler sunulur. Görüntüler üç boyutlu sunulur ve ziyaretçiler, görüntülerin etkisinde kalırlar. Cumartesi günleri kapalı olan merkez, guruplar halinde gezilmektedir.
HIRİSTİYAN MAHALLESİ
Burası: eski şehrin kuzey ve kuzeybatı bölümlerini kapsamaktadır. Buradaki en büyük anıt Kutsal Kabir Kilisesidir. Ayrıca: “Via Dolorosa” yani “Çile yolu” da Hıristiyan hacılar tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir.
Evet, şehrin Hıristiyan mahallesinde: 40 kadar dini yapı bulunmaktadır.
Via Dolorosa-Çile Yolu
Kudüs şehrinin Hıristiyan mahallesindeki en çarpıcı yerdir. Hz. İsa: çarmıha gerilmek üzere, çivileneceği çarmıhı sırtında taşıyarak, bu yolu geçmiştir. Yani: “acıların yolu” anlamına gelir.
Yol üzerinde, 14 durak bulunmaktadır ve Hıristiyanlar için bu yol özel bir anlam taşımaktadır. Bu yol üzerinde ilerleyenler “hacı” olmaktadırlar. Yani, burası Hıristiyanlar için “hac yolu” olarak kullanılmaktadır.
14 durak noktası ise: Hz. İsa’nın çarmıhı taşırken, durakladığı ve zaman zaman da yere düştüğü yerler olarak değerlendirilmektedir. Zaten, bu noktalara da daha sonra kiliseler inşa edilmiştir.
Zeytin Dağı
Burası: eski Kudüs şehrinin doğusundadır. Surlarla çevrili Kudüs şehri ve Mescid-i Aksa buradan gayet güzel izlenmektedir.
Burasının da son derece kutsal bir mekan olduğuna inanılmaktadır. Tepede: 2000-3000 yıllık zeytin ağaçları bulunmaktadır. Hz. İsa’nın zaman zaman burada dinlendiği söylenmektedir. Aynı zamanda; İsa burada öğrencilerine, öğretilerini vermiştir.
Yine, rivayetlere göre: Tufan ardından, Nuh Peygamberin güvercini, bu tepeden aldığı zeytin dalını, kendisine götürmüştür. Ayrıca: Hz. İsa’nın 12 havarisiyle son akşam yemeğini yediğine inanılan yer de, bu dağın eteklerindedir.
Burada bir kilise bulunmaktadır. “Dominus Flevit” isimli bu kilise, bir Bizans kilisesinin kalıntıları üzerine, gözyaşı şeklinde, 1954 yılında kurulmuştur.
Tepenin eteklerinde, batı bölümündeki yamaçta: Yahudi mezarlığı bulunmaktadır. Surlar üzerindeki Altın kapının hemen karşısında bulunan bu mezarlıkta yatanların: Mesih geldiğinde “ilk canlanacak kişiler” olacaklarına inanılıyor.
Bu nedenle, duyduğuma göre, burada bir mezar yeri alabilmek için, milyon dolarların gözden çıkarıldığı söyleniyor.
Yahudi inancına göre: kıyamet gününde “sırat köprüsü” nün, tepenin iki yamacı arasında kurulacağına inanılıyor. Yahudi mezarlığındaki 150.000 mezar içinde, Yahudi Filozof Nahmanides’in mezarı da bulunmaktadır. Bunun yanında, birçok ünlü Yahudi’nin mezarı da buradadır.
Vadinin karşı yamacında ise “Müslüman Mezarlığı” bulunuyor. Burada: sahabelerden Hz. Selman-ı Farisi ve Rabiat-ül Adeviye’nin kabirleri bulunuyor. Burada “Türk bayrağı” dikkat çekiyor, çünkü 2009 yılında, buranın dış duvarları, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından yaptırılmıştır.
Vadide: Müslüman ve Yahudi mezarlıkları arasındaki bölümde ise, bir Hıristiyan kilisesi dikkat çekiyor.
Hıristiyanlar da, kıyamet gününde, bütün hepsinin, bu kilise önünde toplanacaklarına inanıyorlar. Evet, burası Tevrat ve İncil’de anlatılan kutsal mekanlara ev sahipliği yapmasıyla önem kazanıyor.
Tepenin kuzeyinde: Müslüman Arapların yaşadığı “Tur Mahallesi” ve biraz daha kuzeyde ise “Kudüs İbrani Üniversitesi” bulunuyor.
Mary Magdalene Kilisesi
Zeytin dağı üzerindedir. Altın kaplama kubbeleriyle ilgi çekmektedir. Kilise, Annesi Maria Aleksandrovna anısına, Rus çarı Alexander II tarafından, 1895 yılında yaptırılmıştır.
Kilisenin büyük yeşil kapısından girince, sanki başka bir ülkede bulunduğunuza sanacaksınız. Aslında, Kudüs şehrindeki bir çok kilisede bu duygu hissedilir.
Çünkü: Avrupanın birçok ünlü başkanı ve lideri: kendi ülke stillerinde, özellikle 19’ncu yüzyılda, büyük binalarla kutsal şehri süslemişlerdir.
Burasıda, daha çok Rus tarihini yansıtır. Koruyucu aziz “Mary Magdalena” için seçilmiştir. Kilisenin tepesindeki 7 muhteşem altın kaplama soğan kubbe: Moskova şehrinde bulunan, 6’ncı yüzyıl kilise tarzına benzemektedir.
Bu altın kaplama soğan kubbeleri nedeniyle, kilise, Kudüs şehrinin en iyi bilinen kilisesidir.
Kilisenin “Golden Gate” denilen giriş kısmındaki çiçek bahçeleri ve servi ve zeytin ağaçları, ziyaretçilere muhteşem bir güzellik sunmaktadır.
Kidron Valley-Avşalom Mezarı
Burası, Kudüs şehrinin en kutsal yerlerinden birisidir ve Tapınak dağı ve Zeytin dağı arasında yer almaktadır. Buranın kutsal olmasının nedeni, Allah tarafından, dünya uluslarının ahiret gününde burada yargılanacak olmalarını belirtmesi nedeniyledir.
İncil’de belirtildiği üzere, David, burada asi oğlu Avşalom için bir mezar anıtı inşa ediyor. Avşalom, babasının adamları tarafından öldürülünce, buraya gömülüyor.
Mary Mezarı
Zeytin dağının eteklerinde, Kidron vadisinde: İsa’nın annesi Meryem’in mezarı bulunmaktadır. Bu mezarın bulunduğu kilise, Kudüs şehrinin en saygıdeğer kiliselerinden birisidir.
Söylenenlere göre: 1500 yıl önce, burada ilk ev inşa edilmiştir. Haçlılar tarafından tahrip edilen kilisenin yerinde, yalnızca küçük bir kubbe mezar kalmıştır.
Ama, 1130 yılında, yeniden kilise inşa edilmiştir. Yapının sivri gotik kemerleri bulunan iç bölümü inanılmaz güzeldir. Ancak, Kidron çayı, sık sık burada sel felaketine neden olmuştur.
Evet, içerinin dekoru gerçekten inanılmaz otantik, titrek kandil ışıkları, kilisenin içinde gizemli bir hava yaratıyor. Doğu Hıristiyan toplumları, burayı özellikle ziyaret ediyorlar.
Saint Sepulcre Bazilikası-Kıyamet Kilisesi-Kutsal Mezar Kilisesi
Burası: Sion Tepesinde, eski şehrin en yüksek noktasındadır. Bütün kiliselerin “anası” olarak bilinir. Buradaki ilk ibadet yerinin, bir pagan tapınağı olarak, Roma döneminde İmparator Hadrian tarafından, MS.2’nci yüzyılda inşa ettirildiği sanılıyor.
MS.4’ncü yüzyılda ise, Hıristiyanlığın kabul edilişiyle, burada İmparator Konstantin’in annesi Helena tarafından, ilk kilise inşa ettirilmiştir. Bu kilise, zamanla genişletilerek günümüze ulaşmıştır.
Buranın 1009 yılında Halife Hakim tarafından hemen hemen tümünün yok edildiği de söyleniyor. 1099 yılında ise, Robert adlı bir keşiş tarafından burası bulunur ve haçlılar tarafından, orijinal boyutlarında yeniden inşa edilir.
Bugün görülen yapı budur.
Burası: dünya üzerindeki: Katolikler, Ortodokslar, Ermeniler, Süryaniler, Kıpti ve Habeş kiliseleri tarafından, yani 6 mezhep tarafından kutsal olarak kabul ediliyor. Yani, Hıristiyan mezhepleri için, burası muhteşem önemli bir yerdir.
Her mezhep buraya sahip olabilmek için, yüzyıllardır büyük uğraşı verirler. Ancak: Osmanlı döneminde, bu uğraşıları çözmek adına, çok uygun bir çözüm bulunmuştur. Osmanlılar: bu kilisenin anahtarını bir Müslümana emanet etmişlerdir.
Çünkü: Protestanlar dışında, dünya üzerindeki bütün Hıristiyanlar: Hz. İsa’nın; burada çarmıha gerildiği, çarmıha gerilmesinin ardından kanlar içindeki cansız bedeninin, defnedilmeden önce, burada bulunan taş üstünde yıkandığı ve yine burada defnedildiğine inanıyorlar. Hatta: yıkandığı taşın, sürekli ıslak olduğu söyleniyor.
Bu yüzden: kiliseye “Kıyamet” yani “Diriliş” kilisesi ismi verilmiştir.
Evet: yapımı yaklaşık 1500 yıl geriye giden bu kilise, şehirdeki gezilecek yerlerden birisidir. Günümüzde: bazilika içindeki değişik alanlar: değişik Hıristiyan mezheplerinin kontrolü altındadır.
Örneğin: Hz. İsa’nın mezarının bulunduğuna inanılan yer, Yunan Ortodokslarının denetimindedir.
Burayı gezerseniz: duvarlarda yüzlerce yıl boyunca kazınmış haçlar göreceksiniz. Zemin seviyesinin altında, merdivenlerden indiğinizde: Kraliçe Helene döneminde yaptırılan ilk kilisenin temellerini-kalıntılarını görebilirsiniz.
Dormition Abbey
Zion tepesindeki bu muhteşem kilisede, Meryem’in öldüğüne yada “ebedi uykuya” daldığına inanılıyor.
Kilise, 1906 yılında kutsanmıştır. 1948 ve 1967 yılındaki savaşlarda ise zarar görmüştür. Kilisenin yukarısındaki kubbeli mozaik burç, bir Hıristiyan kilisesi için son derece sıra dışı bir görünüm vermektedir.
Manastırın bodrum katında “uyuyan Meryem” heykeli bulunuyor. Manastırın hemen yanında ise, yine dini özellikleri ağır basan bir yer bulunuyor.
Coenaculum
İsa ve 12 havarisinin son akşam yemeği yedikleri yerdir.
Burada: Kral Davut’un mezarı da bulunuyor. Ancak, söylenenlere göre, David: şehrin daha güneydoğusunda yatmaktadır. Ama, mezarı burada bulunmaktadır.
Yahudi hacılar, Kral David’in geleneksel ölüm yıldönümünü burada kutlamaktadırlar. Yani: mezarın buraya sonradan monte edildiği söyleniyor. Günümüzde, burası, gerek Hıristiyanlar ve gerekse Yahudiler tarafından paylaşılmaktadır.
MÜSLÜMAN MAHALLESİ
Şehrin doğusundadır ve içinde “Hakem-i Şerif (burası Yahudiler tarafından “Tapınak dağı” olarak tanınmaktadır) bulunur. Ayrıca: 691 yılında tamamlanmış olan “Kubbet-ül Sahra” ( buraya Ömer Camii ismi verilmektedir) ve El-Aksa Camisi ziyaret edilmektedir.
MESCİD-İ AKSA
Burayı ziyaret etmek isterseniz: önce İsrail askerleri ve daha sonra Arap görevlilerin kontrolünden geçmek ve
Müslüman olduğunuzu ispatlamak zorundasınız. Çünkü: şehirde diğer kutsal yerlere girerken “din” zorunluluğu aranmamasına rağmen, buraya girmek için “Müslüman” olmak bir şart olarak ortaya konuluyor.
Hatta: girişin bu kadar zor olduğu kutsal mekanın içinde bile, uyulması gereken kurallar bulunuyor.
İçeride: gülmek, yüksek sesle konuşmak, şakalaşmak, laobali hareket etmek kesinlikle yasak, giysi zorunluluğunu elbette söylemiyorum, onu tahmin edebiliyorsunuzdur, özellikle bayan ziyaretçilerin giysilerinin uygun, yani kapalı olmaları şart.
Gelelim burası hakkında ayrıntılı bilgi vermeye
Burada bulunan 144 dönümlük alanda: Mescid-i Aksa, Aksa Camisi ve Kubbet-ül Sahra başta olmak üzere, birçok tarihi yapı bulunuyor ve bölgenin ismi “Beytülmakdis” olarak biliniyor.
Ancak: Kuran-ı Kerim’deki “İsra” suresinde, buranın ismi, Allah tarafından “Mescid-i Aksa” olarak belirtilmiştir.
Bu yüzden: Müslümanlar, Beytülmakdis olan bölgenin ismini “Mescid-i Aksa” olarak kullanırlar. Yani; Mescid-i Aksa; bir bina değil, bölgenin ismidir.
Özellikle: altın kubbeli yapının Mescid-i Aksa olduğu konusundaki bilgi, tamamen yanlıştır.
Müslüman inanışına göre: Beytülmakdis’in temelleri: Hz. Adem ve çocukları tarafından atılmış; MÖ.940 yılında ise, Hz. Süleyman tarafından yeniden inşa edilmiş ilk İslam mabedidir.
Cennetin kapılarının yeryüzüne en yakın olduğu yer olarak burası kabul edilmektedir. Çünkü: Hz. Adem cennetten çıkarılınca ilk olarak buraya gelmiş ve bir süre burada yaşamıştır.
Mescid-i Aksa ismi:
Burada bulunan “Muallak kayası” yani “Kubbet-ül Sahra” dan gelmektedir. Zaten: Mescid-i Aksa, bu kaya üzerine kurulmuştur. Peygamberimizin: bu kayanın üzerinden “miraca” yükseldiğine inanılır. Aynı zamanda, yeryüzündeki bütün tatlı suların kaynağının da, bu kaya olduğuna inanılır.
Hatta: bu muallak kayasının, Miraca yükselirken Peygamberimizi takip etmek istediği, onunla birlikte yükseldiği, bir süre havada asılı kaldıktan sonra ancak Hz.Cebrail tarafından durdurulduğuna ve yere düştüğüne inanılır.
Bu muallak kayasının: aynı zamanda, Hz. İbrahim’in en sevdiği oğlunu (oğlunun ismi Müslümanlara göre İsmail, Yahudilere göre İshak’tır) kurban etmek istediği yerdir.
Öte yandan: Mescid-i Aksa: Müslümanların ilk kıblesidir. Kabe’den sonra, yeryüzündeki en kutsal ikinci mabet burasıdır. Mekke şehrindeki “Mescid-i Haram” ve Medine şehrindeki “Mescid-i Nebevi” den sonra: üçüncü kutsal mekan olarak kabul edilmektedir.
Kubbet-ül Sahra
Buraya ulaştığınızda: “Kubbet-ül Sahra” yani “Sarı Kubbe” hemen dikkat çekiyor. Bu kubbe: Muallak kayasının zirvesinde kuruludur. Zaten bu yüzden, günümüze kadar olan süreçte bölgede olan depremlerden etkilenmemiştir, sadece zaman zaman yenilenmiştir.
Dış döşeme 1963 yılında yenilenmiş ve kubbe 1993-1994 yıllarında yeniden yaldızla süslenmiştir.
Bu kubbenin: MS.600’lü yılların sonunda Hz. Ömer tarafından 14 ayar altından yaptırıldığı biliniyor. İnşası: 668-691 yılları arasında tamamlanmıştır.
Kubbet-ül Sahra’nın hemen altında kalan mağaranın: “Miraç gecesi” Peygamberimiz tarafından ziyaret edildiğine ve Peygamberimizin: bu mağarada: Hz. İbrahim, Hz. Davut, Hz. Süleyman ve Hz. İlyas ile birlikte namaz kıldığına inanılıyor.
Kubbet-ül Sahra içinde bulunan ilk taş yani “hacer-i muallak”: Hz. İbrahim’in üzerinde oğlunu (oğlunun ismi Yahudilerde İshak, Müslümanlarda ise İsmail olarak geçer) kurban etmek istediği taştır.
Buranın çinileri Osmanlı çinileri ve halıları da Anadolu’dan gelmedir. İç kısımdaki ahşap süslemeler ve renkli mozaikler de ilgi çekmektedir.
El Aksa Camisi
Burası: Mescid-i Aksa bölgesindeki: ikinci büyük binadır. Hz. Ömer’in: Kudüs şehrine geldiğinde, beraberindekilerle birlikte ilk namazını burada kıldığına inanılıyor ve Aksa Camisinin temelleri, burada atılıyor.
Ancak: cami, yüzyıllar boyunca birçok kez yıkılıp yeniden yapılmıştır.
Caminin alt katında: iki koridor şeklinde “Kadim Aksa Camisi” bulunuyor. Bu koridorlara açılan kapıya ise “Nebi kapısı” deniliyor. Çünkü: Peygamberimiz, Miraca yükselmeden önce bu koridorlardan birini kullandığına inanılıyor.
Hatta, bu koridorlardaki kireç taşından yontulmuş sütunların; Miraç gecesi, Peygamberimiz tarafından, Mescid-i Aksa’da gördüğünü belirttiği sütunlar olduğuna inanılıyor.
Evet, cami günümüzde 5000 kişinin aynı anda ibadet edebileceği boyutlardadır. Caminin yakın tarihi geçmişinde dikkat çeken olaylara gelince: Ürdün Kralı Abdullah’ın 1951 yılında burada öldürüldüğü ve 1969 yılında yine caminin kundaklandığı hatırlanmaktadır.
Burak Mescidi
Mescid-i Aksa’nın güneydoğu köşesindedir. Yine inanışa göre: Peygamberimiz, Miraca yükselmeden önce, Kudüs şehrine geldiğinde “Burak” adlı bineğini, buraya bağlamıştır.
Zaten: mescidin duvarında küçük bir demir halka görülmektedir. Peygamberimiz: “Burak’ı, peygamberlerin atlarını bağladıkları halkaya bağladım” hadisiyle , bu halkayı ifade ettiğine inanılıyor.
ESKİ ŞEHİR BÖLÜMÜNDEKİ ARKEOLOJİK YERLER
GENİŞ DUVAR
Şehrin kuzey duvarı kalıntıları, 1970 yılında ortaya çıkarılmıştır. Rechov Plugat Hakotel’in köşesindeki bu antik duvar kalıntılarını görebilirsiniz.
Duvar yaklaşık 23 metre genişliğindedir ve uzunluğu 10 metredir. Orijinal yüksekliğinin ise, muhtemelen 25 metre olduğu sanılıyor.
BURNT HOUSE
Burada, Roma döneminden kalma bir ev kalıntısı bulunuyor. Burayı ziyaret ederseniz: yanmış-kömürleşmiş ahşap gemi kalıntıları, bir Roma mızrağı ve bir kadının kol iskeleti görülebiliyor. Burada ayrıca o dönemde bir evin içindeki yaşamın betimlendiği bir slayt gösterisi de izlenebiliyor.
CARDO
Burası, antik Roma döneminde, şehrin iki ana caddesinden birisidir. Bir zamanlar burada dev sütunlar bulunuyormuş. Hatta yüksekliklerinin 16 metreye kadar ulaştığı tahmin ediliyor. Yolun genişliği ise, kaldırımlarla birlikte 50 ayaktır. Her iki tarafında, geniş kaldırımlar ve dükkanlar bulunmaktadır.
WOHL ARKEOLOJİ MÜZESİ
Müze “Yeshiva Hakotel” binasının bodrum katındadır. Burada, 2000 sene önceki evlerin neye benzediğini görebilirsiniz. Kalıntılarda: ilginç mozaik zeminler, taş mobilyalar, süs eserleri ve duvar resimleri, freskler görülür.
İsrail Kudüs Gezilecek Yerler
YENİ ŞEHİR-NEW CİTY BÖLÜMÜ
Evet, yazının başında da belirttiğim gibi, burada pek ilgi çekici yer yok. Burası, 19’ncu yüzyıl sonlarında inşa edilmeye başlanmıştır.
Özellikle: 1967 yılındaki savaştan sonra: şehrin bu bölümü, İsrail tarafından imara açılmış ve hızla yeni yerleşim alanları inşa edilmiştir. Bu bölüm “Holoskot” olarak da isimlendiriliyor.
Holoskot
“Holoskot” kelime anlamı olarak: Nazi Almanya’sı tarafından, Avrupalı Yahudilerin zulüm ve imha dönemine verilen isimdir.
1933 yılında, Hitler, Almanya’da iktidara yükselince, Alman Yahudilerine karşı zulüm başlar. Yahudiler, zorla gettolara sürgün edilirler. Haklarına ve mülklerine el konulur ve son olarak Toplama kamplarına sürülürler.
II. Dünya Savaşının başlaması ile, Hitler: imha mangalarını bu kamplara gönderir ve toplama kampları, ölüm kampları haline dönüşür. “Babi Yar” denilen yerde, bir anda 30.000 Yahudi öldürülür.
Toplamda ise, 1.7 milyon Yahudi öldürülür. Evet, tüm bu olaylara “Holoskot” deniliyor.
Holoskot anısını korumak için, burada müze ve anıtlar bulunuyor.
Yüksek Mahkeme
Yüksek Mahkeme, etkileyici şekilde tasarlanmıştır. Yapıda, 5 tane görkemli mahkeme salonu bulunmaktadır.
İsrail Müzesi
1 Rupin Road üzerindedir.
Buranın koleksiyonunda “Ölü Deniz Parşömenleri” dikkat çekmektedir. Ayrıca: Japon Zen bahçeleri temelleri, uluslar arası sanatçıların heykel koleksiyonları ve eserleri sergilenmektedir. Kudüs: ikinci Tapınak dönemi modeli, şehrin topoğrafyası ve mimarlık özellikleri açısından ilgi çekmektedir.
Hayvanat Bahçesi
Malkha Mall yakınındaki Aharon Sholov Road üzerindedir.
Burada, 250 dönümlük bahçede, 1200 hayvan bulunmaktadır. Özellikle, İncil’de adı geçen ve soyu tükenme durumunda olan hayvan türleri barındırılmaktadır.
Knesset
Burası, İsrail Devletinin temsilcilerinin bulunduğu bir yerdir. Mekanda: genel kurul ve konferans salonları bulunur. Ayrıca devlet resepsiyonları için bir salon daha vardır. Genel Kurul salonu rehberli turlarla ziyaret edilmektedir.
Mahane Yehuda Market
Mahane Yehuda ve Elz Haim sokakları arasında, 1928 yılında inşa edilmiş bir büyük açık hava pazarıdır. Burada: meyve-sebze, balık, kümes hayvanları, ekmek ve unlu mamuller, ucuz restoranlar bulunur. Ayrıca: ev eşyaları, giysiler ve biraz önce de söylediğim gibi her türden taze gıdalar bulmak mümkündür.
Tezgahlarda ise, satıcı olarak: genç öğrenciler, Araplar ve Yahudiler göreceksiniz.
Rockefeller Müzesi
Bu müze: 1938 yılında, eski şehirde ilk müze olarak John D. Rockefeller tarafından kurulmuştur. Yapıda: ağır ceviz kapılar ve metal armatürler ile Ortadoğu taş kemerleri, kubbeleri ve iç avlu birleştirilmiştir.
Müzede: özellikle sikke ve mozaikler, heykeller ve lahitler görülmeye değerdir. Tarih severlere bu müzeyi ziyaret etmelerini öneririm.
Bible Lands Müzesi
Müzede, antik bölgelerin ve tarihi dönemlerin içinde bir gezinti yapmak mümkündür. Özellikle İncil’de anlatılan topraklarla ilgili bilgiler bulunur. Kenan tanrıları, Kraliçe Esther ve daha birçokları.
Ayrıca: İsrail arazisi üzerindeki sayısız kültür ve inançlarda sergilenen objelerin ana temasıdır. Sergilenen objelerin çoğu: Mısır, Türkiye, Mezopotamya ve Yakın Doğu’dan toplanmıştır.
Objeler: 1913-2003 yılları arasında, Elie Borowski isimli şahıs tarafından toplanmıştır.
İslam Sanatı Müzesi
2.Hapalmach Street üzerindedir.
Başkanın ikametgahına yakın olan bu müze, 1974 yılında ziyarete açılmıştır. Müze: Bayan Vera Bryce Salomons tarafından kurulmuştur. Kendisi: Yahudiler ve Araplar arasında köprüler inşa etmesiyle tanınır ve bilinir. Sonuçta, İslam sanatında ileri düzey bilgi sahibi olmuştur.
Günümüzde: Arap şehirlerinden ve Doğu Kudüs bölgesinden gelen çocuklar, Arap ülkelerinden gelen devlet konukları da, bu müzeyi ziyaret etmektedirler.
Müzede sergilenen objeler: hançer, kılıç, kask, diğer silahlar, tekstil, halı, takı, cam eşyalar, seramik, metal eşyalar, satranç taşları, domino ve antika oyun kartları.
Müzede: İbranice, İngilizce, Arapça olmak üzere, üç dilde rehberli turlar düzenlenmektedir.