Çinliler için, yemek özel bir anlam taşır. Yani: yemeğe, tutkuyla ilgi duyarlar. Çin restoranları ise, ailelerin ve arkadaşların toplanma yeridir.
Dışarıda yemek yemek: başlıca sosyalleşme biçimidir ve Çinliler, yemeklerini, genellikle büyük guruplar halinde yerler. Yemekler ne kadar çeşitli ise, o kadar beğenilir.
İyi bir Çin yemeği: tatlıdan ekşiye, çıtır dan yumuşağa uyumlu bir geçiş içermelidir. Sonuçta, Çin ziyafeti, çok boyutlu bir yemek sanatı gösterir.
Hong Kong şehrinde, kötü bir Çin yemeği bulamasınız. Esas sorun: binlerce restoran ve bu restoranlarda size sunulan binlerce yemek arasında seçim yapmaktır.
Hemen yine başta belirtmek gerekir ki, şehirde “yemek çubukları” kullanılır. Yemek çubuğu ile yemek yemek için “önce alttaki çubuğu başparmağınız ve işaret parmağınız dengeleyerek, yüzük parmağının ilk boğumuna yerleştirin. İkinci çubuğu ise: başparmağınızın ucuyla, işaret parmağınızın içinde tutarak hareket ettirebilirsiniz.
Ancak, yemek çubuklarını, kesinlikle çapraz olarak yerleştirmeyin ve pilav kasesine, dikine saplamayın. Ancak, yemek çubuklarını kullanmak istemezseniz, restoranların birçoğunda çatal ve bıçak bulunduğunu ve rahatlıkla isteyebileceğinizi bilin. Unutmayın ki, birçok Çinli de, çatal-bıçak ile yemek yerken zorlanırlar.
Otellerin büyük çoğunluğunda:
Saat: 07.00-10.00 arasında, Çin ve Batı yemeklerinden oluşan bir kahvaltı açık büfesi sunarlar. Açık büfe yanında, geleneksel Çin kahvaltısının temelinde “congee” yani içine her şey eklenebilen “pirinç lapası” bulunmaktadır.
Öğlen yemeği ise, saat: 13.00-14.30 arasında, restoranlarda verilir. Akşam yemeği saatleri: 19.30-21.30 arasındadır. Ancak, oteller dışındaki Çin restoranlarının bir çoğunda, bu saatler tek değildir ve esnektir, yani restoranların birçoğu gece sabaha kadar açıktır.
Yerel yemekler arasında öne çıkanlar: genellikle buğulama ve kızartma şeklindedir. Bu şekilde, malzemenin rengi, vitamini ve tadı korunur. Yerel yemeklerin başında: yerel balık “garoupa” gelir. Zencefil, taze soğan, soya sosu ve sarımsakla buğulama yapılarak servis edilir. Yine deniz ürünlerinden karides: kırmızı biber, yeşil biber ve ananas parçaları ile servis edilir. Ayrıca: şeker, sirke, soya ve kepçap sosu kullanılır.
Bunların yanında tavuk da tercih edebilirsiniz. “Limonlu tavuk” yemeği: şekerli limon suyu ve tavuk suyunun, kremamsı sosunda kızartılmış tavuk parçalarından oluşmaktadır.
Genellikle yemeğin sonunda “mısır çorbası” sunulur.
Evet, bu şehri ziyaret ederseniz ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, mutlaka “Pekin ördeği” yemelisiniz. Ördek, fırına verilmeden önce “balla” kaplanır ve masaya getirilerek kesilir. Ördeğin, çıtır çıtır kızarmış derisi, taze soğan ve tatlı bir sosla karıştırılarak, krepe sarılır ve ayrıca yenir. Ördeğin kalan eti ise, diğer malzemelerle karıştırılarak kızartılır ve daha sonra yemek olarak servis edilir.
Son bir yerel lezzet önerim daha var. Bu da, şehirde “dilencinin tavuğu” olarak bilinen bir tür yerel lezzettir. Söylenenlere göre: bu yemeği bulan şahıs “bir tavuk çaldığı halde, onu pişirecek mutfak malzemesi bulamayan bir dilencidir”.
Bu dilenci: bütün tavuğu, biraz tuz ve soğanla birlikte, çamurla kaplar ve ateşe koyar. Çamur: pişip iyice kuruduğunda kabuğu kırar. Bu sırada: tavuğun tüyleri de çamurla birlikte çıkar ve geriye, mükemmel pişmiş tavuk eti kalır.
Evet, son bir not: bu şehirde bir şeyler yemek isterseniz, garip bir koku ile karşılaşacaksınız ki, ben bu koku ile, Tayland da da karşılaşmıştım, sanırım yemekler için kullandıkları bir “yağ” dan kaynaklanıyor. Ama, alışkın olmadığınızdan, bu yağ hoş kokmuyor ve yemekler de hoş kokmuyor. Dolayısı ile, yemek yerken olumsuz etkilenmemek elde değil. Genellikle, soya yağında kızartılan ördek kokusu ve nem birleşince, bu kötü koku ortaya çıkıyor.
Ama, aç kalırım diye korkmayın, çünkü: yine de bu şehirde pek çok keyifli ve lezzetli yemeklerin yenebileceği yerler var. Özellikle: “The Peak” bölgesinde güzel ve ağız tadına uygun restoranlar bulabileceksiniz. Hatta: bunlara hiç bakmam diyorsanız, unutmayın, bu şehirde çok sayıda fast-food (mc donalt’s) bulunuyor.
Öte yandan: KFC gibi bir tavuk fast-food yerine gittiğinizde ise, farklı lezzetlerle karşılaşabiliyorsunuz. Çünkü: tavukları elektro şok ile öldürüp kestikleri ve beklemedikleri için, bütün kan, tavuk içinde kalıyor ve bu da ete yansıyor, beyaz diye nitelenen tavuk eti, kahverengi bir görünüm kazanıyor, lezzeti de bozuluyor, yani en azından alıştığımız lezzet değil.
Daha fazla alternatif derseniz, bu kez, yine THY personelinin sık ziyarette bulundukları bir restoran olan, Kowlood adasında, deniz ürünleri yemek isteyenler için, “Temple Street” caddesindeki bir lokantayı önerebilirim.
Peki, şehirde ne içilir, nerede içilir, nasıl içilir?
Şehirde, pek çok bar var. İnsanlar, bu barlarda, içeride olmaktan öte, içkileriyle sokakta yürümeyi ya da barın dışındaki masalarda oturmayı tercih ediyorlar. Ama, bu barlarda veya içki içilen yerlerde en çok göreceğiniz, masalar üzerindeki küçük kaselerdeki yer fıstığıdır, Hong Konglular, yer fıstığı olmadan içki içemiyorlar.
Bölgenin bilinen tarihinin, 1841 yılında, İngilizlerin burayı işgal etmesiyle başladığı düşünülmektedir. Ancak: yakın geçmişte yapılan arkeolojik araştırmalarda, bölgenin tarihinin, çok daha eskilere gittiği anlaşılmaktadır.
1992 yılında, havaalanının yapım çalışmaları sırasında, yeraltından, 2 bin yıllık “Pak Mong” köyü kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.
MS.900 yıllarında, Hong Kong adaları: Pearl nehri deltasında gemileri yağmalayan korsanların sığınma yeriydi. Küçük korsa gurupları, 20’nci yüzyıla kadar, burada varlıklarını sürdürdüler. Bu aradaki dönemde “Klanlar” bölgeye gelerek yerleşmeye başladılar. İlk gelen “Tank klanı”: New Territories’te, bugün de varlığını sürdüren ve çevresi duvarlarla çevrili köyleri inşa ettiler. Duvarları günümüze kadar kalan “Kat Hing Wai” ve “Lo Wai” köyleri halen gezilebilmektedir ki, bunlar 16’ncı yüzyıldan kalmadır.
1447 yılında,
Macau’ya gelerek yerleşen Portekizliler, bölgeye gelen ilk Avrupalılar olarak bilinirler. Bunlar: birkaç yüzyıl boyunca, bölgenin ticaretini ellerinde tuttular. Macau: bölgenin en önemli bir ticaret merkezi haline geldi.
17’nci yüzyıla gelindiğinde ise,
Qing hanedanı döneminde, bölgede, bu kez İngilizler görüldü. Bu tarihte, sınırlı ticaret yapmalarına izin verilen İngilizler, Çinlilerle aralarında herhangi bir sorun çıkmadan, bir süre ilişkileri sürdürdüler. Ancak, Çin İmparatoru tarafından gitgide getirilen sınırlamalar sonucunda ticaret durma noktasına gelince, İngilizler, 1793 yılında, sıkıntılar arttı. İngiliz tüccarlar, 18’nci yüzyılın sonunda; buraya, Hindistan’da yetiştirilip, getirilen ve satılan “afyon” ticaretine yöneldiler. Ancak, afyon ticareti, yasaktı, öte yandan yöresel kanton yetkilileri, para kazanmak adına, bunu görmezden geliyorlardı.
1839 yılında, Çin imparatoru, bu afyon ticaretini engellemek için, Lin Tsehsu isimli bir yerel yönetici görevlendirdi. Lin: çok sert önlemler aldı. Kanton bölgesindeki İngiliz tüccarların afyon depolarını kuşattı, bunun sonucunda İngiliz tüccarlar, depolarda bulunan sandıklar dolusu afyonu: kanton yöneticilerine teslim etmek zorunda kaldılar.
1840 yılına gelindiğinde, bu kez İngiltere, misillemeye girişti. Birkaç çatışma ve çok sayıda görüşmenin ardından, barış yapıldı. Hong Kong adası, İngiltere’ye verildi. 26 Ocak 1841 tarihinde, Hong Kong, İngiltere kolonisi olarak ilan edildi.
Ancak, barış anlaşması uzun ömürlü olmadı ve savaş yeniden başladı.
Üstün bir silah ve taktik gücüne sahip İngilizler, sayısal üstünlükleri olmasa da, Çinlileri yendiler. Ardından, Şanghay şehri düştü. 1842 yılında imzalanan barış antlaşması ile, Çinliler, yabancıların ekonomik ve siyasi nüfusunu kabul etmek ve hatta afyon kaçakçılığından oluşan kayıplarını karşılamayı kabul ettiler. Bu anlaşma ile, Hong Kong’un İngiltere kolonisi ve serbest liman statüsü de kabul edildi.
Evet, bölgedeki bu zehir ticareti, 1907 yılına kadar sürdü. 1946 yılına kadar, şehirde, kamuya açık yerlerde, afyon içilmesine izin veriliyordu. Çin anakarasında ise, 1949 yılında, Komünist yönetim afyon içilmesini yasakladı.
Bu arada: şehrin yani koloninin ilk valisi Sir Henry Pottinger: şehrin büyük bir ticaret merkezi haline geleceğini tahmin ediyordu. Böylece, yönetimi sırasında, bölgenin refahı için önemli adımlar atıldı. Bölge: gemilere sunduğu doğal limanı sayesinde, büyük bir gelişme gösterdi ve ticaret üssü haline geldi.
Nüfus arttı, ekonomi hızla büyüdü. Ancak, koloniye, büyük bir Çinli göçmen akını da aynı dönemde başladı. Yine de, kolonideki Çinli çoğunluk ile Avrupalı azınlık genelde sıcak ve dostça yaşamaktaydılar.
15 Ocak 1857 günü, şehir tarihinde önemli bir olay meydana geldi. Koloninin en büyük fırınında, ekmek hamuruna, arsenik karıştırıldı. Çinliler, her günkü gibi pirinç yerken, ekmek yiyen İngilizler öldüler. Panik içinde, binlerce Çinli sınır dışı edildi. Günümüze kadar geçen süreçte, bu olayın nedeni ve failleri bulunabilmiş değildir.
Ancak, 19’ncu yüzyılda, Çinlilerin kolonideki yaşamlarının iyi olduğu söylenemez. İngilizler; Victoria sahillerinde ve Victoria Peakin yamaçlarında yaşıyorlardı. Ancak, bu bölgeler Çinlilere yasaktı. Çinliler, koloninin, kalabalık mahallelerinde, çok zor şartlar altında yaşıyorlardı. 1894 yılında veba bölgeyi etkiledi ve vebanın tamamen temizlenmesi, yaklaşık 30 yıl sürdü.
1911 yılında, Çin devrimi sırasında, ülkeden kovulan Mançuryalılar, Honk Kong’a sığındılar. Bunların çoğu: ellerinde hiçbir şey olmadan gelmiş olmalarına rağmen, çalışkanlıkları ve fırsatlardan yararlanma hırslarıyla öne çıktılar. 1930 yılında, Japonya, Çin’i işgal ettiğinde, yine, yüz binlerce Çinli, Hong Kong’a sığındılar. II. Dünya savaşının hemen öncesinde, Hong Kong nüfusu, yaklaşık 1.5 milyon üzerindeydi.
1941 yılında, Japonlar,
Hong Kong şehrine çıkartma yaptılar. İşgal güçlerinin yönetimi altında geçen, 3 yıllık süreç, açlık ve eziyet dolu olarak hatırlanmaktadır. Bu işgal sırasında, şehirde bulunan anıtlar yok edildi. St. Johns Cathedral’i bir asker kulübüne dönüştürüldü. Valinin Peak’daki malikhanesi yıkıldı. Koloni valisinin köşkü, Japon tarzında yeniden inşa edildi.
II. Dünya savaşının sonuna gelindiğinde, şehir nüfusunun, 1.5 milyon dan, 500 binlere kadar indiği görülür. Ayrıca, şehirde, bu dönemde ne sanayi, ne balıkçılık filosu kalmamıştı, geriye kalanlar yalnızca birkaç ev ve kamu binasından ibaretti.
Dünya savaşını takip eden süreçte, Çin’deki iç savaş sonucu, Çin orduları güneye ilerlerken, şehre yönelik mülteci akınında, büyük artış ortaya çıktı. 1949 yılında, anakarada, Çin Halk Cumhuriyeti ilan edildiğinde, buradaki nüfus sayısı 1.5 milyon civarına kadar yükseldi ve hatta 2 milyona çıktı. 1949 yılında Şanghay şehri düşünce, yine büyük bir mülteci akını ve bu sırada, şehrin günümüzdeki tekstil sanayisinin kurucusu olan, Şanghaylı sanayiciler, buraya geldiler.
Yani, bu göçmen akınında: nispeten varlıklı, zengin ve vasıflı insanlar şehre göçtüler. Ancak, konut sayısındaki yetersizlik, ilk olarak bu dönemde ortaya çıktı. 1953 yılı başında, denetim altına alınamayan bir yangın sonucu “Kowloon” daki bir gecekondu mahallesi yanıp yok olunca, bir gecede 50 bin mülteci sokakta kaldı.
Bu felaket üzerine, yerel yönetim, toplu konut yapımı projelerini aktif hale getirdi. Yüz binlerce mültecinin başını sokabileceği: gösterişsiz, ucuz ve ateşe dayanıklı bloklar yapılmaya başlandı. Ancak, bu yeni konutlar aşırı kalabalık oldular.
1962 yılında yönetim Çin sınırını kapatarak, şehre mülteci akınını önlemeye çalıştı. Ancak, yine de başarılı olamadılar çünkü bu kez Vietnam’dan tekneler yolu ile mülteciler gelmeye devam ettiler.
1970-1980 li yıllara gelindiğinde, Hong Kong ekonomisinin büyük gelişme gösterdiği görülür. Bunun sonucunda ise, kolonideki yaşam standardı hızla yükselir.
1997 yılında, 99 yıllık kira sözleşmesinin bitiminin yaklaşması nedeniyle, Çin yönetimi aksi tavrını ortaya koyar. 1984 yılında görüşmelere başlanır ve 1997 yılında, Hong Kong’un tamamının Çin yönetimine devredilmesine dair “Çin-İngiliz Katılım Bildirgesi” imzalanır. Çin: Hong Kong’un “Özel Yönetim Bölgesi” olduğunu ilan eder ve kamusal ve toplumsal sistemin, 1997 yılından itibaren, en az 50 yıl değişmeyeceği garantisini verir.
Çin Anayasası:
Şehrin mevcut yasalarını ve sivil özgürlüklerini koruyacağı garantisini verir. Ancak, şehirde yaşayanlar, İngiltere vatandaşı olamadıklarından, şehrin Çin’e devredilmesinin öncesinde, gelecek kaygısıyla, başta Kanada ve Avustralya olmak üzere, başka ülkelere vatandaşlık müracaatında bulunurlar.
1 Temmuz 1997 tarihinde, olaysız bir şekilde devir-teslim yapılır. Ancak, takip eden süreçte, Asya ekonomisinin çökmesi, Hong Kong ekonomisini de olumsuz etkiler. Temmuz 2003 tarihinde, yıkıcılık karşıtı yasakları protesto etmek için, 500 bin kişi, olaysız bir yürüyüş gerçekleştirir. Mart 2007 tarihinde ise, Hong Kong şehrinin, ilk çok adaylı liderlik seçimi yapılır ve bu seçimde Pekin yönetiminin desteklediği Tsang: ikinci kez, yerel yönetici olarak seçilir. 2008 yılında ise, Pekin Olimpiyat Oyunlarının binicilik yarışmaları, Hong Kong şehrinde yapılır.
Hong Kong: canlı ve hareketli karakteri ile, ziyaretçilerine keyif veren bir yer olarak bilinir. Tarih bölümünde belirttiğim gibi, yapılan afyon savaşları sonucunda, İngilizler tarafından Çin’den alınan ve serbest ticaret anlaşması s onucu yıllarla bağlantılı olarak hızla gelişen bir ülke. 1997 yılında İngilizler tarafından Çin ülkesine geri verilse de, özel bir anlaşma ile, özel bir yönetim biçimi uygulanan şehirde, eski zengin yaşam hala sürdürülüyor.
Dünyanın kişisel milli geliri en yüksek ülkelerinden birisidir. Geçmiş yıllarda, bütçe dengesi fazla verdi diye, yerel yönetim tarafından şehirde ikamet eden her kişiye, 750 dolar civarında ödeme yapılmıştır. Ancak yine geçenlerde, okullarda “Çin vatandaşlık dersi” okutulacağının açıklanması üzerine, binlerce kişinin sokaklara dökülüp bunu protesto ettikleri bir yerdir.
Ayrıntıya girmeden önce, birkaç kelime ile “Hong Kong” tanımla derseniz: özellikle yaz aylarında sıcak ve nem çok bunaltır, sokaklarında soya yağı ile yapılmış yemekler kötü kokar, güvenlik anlamında son derece iyidir, gecenin geç saatlerine kadar sokaklarda gezebilirsiniz, toplu ulaşım son derece rahattır, bu şehir tam bir alışveriş cennetidir.
Çünkü ticarette vergi alınmaz, insanları cana yakındır, yardımseverdir ama İngilizceleri yeterli değildir, şehrin % 90’lık bölümü yeşillik, yalnızca % 10’luk bölümü yerleşim yeri olmasına rağmen, bazı yerlerde gökdelenlerin en yüksek katını ve gökyüzünü göremezsiniz, kedi bulunmaz, direksiyon sağdadır, yayalara özen gösterilir, her yer tertemizdir, buraya giderken yanınızda mutlaka şemsiye veya yağmurluk olsun, hatta yedek ayakkabılarınız olsun, çünkü muson yağmurlarına yakalanırsanız, önce feci ıslanır sonra hava ısındığında kurursunuz derler.
Hong Kong isminin kelime anlamı:
Kanton lehçesinde “Îtırlı Liman” anlamına gelir. Bu anlam, büyük ölçüde, burada yetiştirilen Sığla ağacından gelmektedir. Bu ağaç, günümüzde “Aberdeen” olarak bilinir. Aslında, şehrin isminin, günümüzde Hong Kong yönetiminin amblemi olan bahunya çiçeğinden geldiği de söylenmektedir.
Şehirdeki ulaşım sistemi, dünyanın en iyilerinden birisi olarak bilinir ve dünyanın en yoğun nüfusuna yani büyük bir kalabalığa sahip olsa da, şehirde ulaşım aksamaz. Bunun yanında, şehir dünyanın en güvenlikli şehirlerinden birisidir. Gecenin geç saatlerinde bile, rahatlıkla caddelerde, parklarda dolaşmak mümkündür.
Güvenliğin tek tehdidi, ana kara Çin’den ve Hindistan’dan gelenlerdir. Bilemiyorum, güvenlik sorunu yok deniyor ama yine de biraz tedbirli olup, pek te ara sokaklara girmemekte yarar var diyebilirim, bunun dışında özellikle gündüz saatlerinde hiçbir sıkıntı yok. Sadece bazı yerlerde Hintli sokak satıcıları, bazen rahatsız ediyorlar.
DEVİR-TESLİM
Uzun süre, İngiliz kolonisi olarak bilinen Hong Kong: 1 Temmuz 1997 tarihinden sonra, Çin Halk Yönetimi Özerk Bölgesi olarak yeniden Çin egemenliğine geçmiştir. Ancak, günümüzde şehir Çin Halk Cumhuriyeti yönetimini değil, yasalarıyla ve sahip olduğu haklarla, tam bir kapitalist yönetimi seçmiştir.
Çünkü: Pekin yönetimi, şehirde yapılan seçim öncesinde: refah ve istikrarı koruma garantisi vermiştir. Bunun sonucunda, şehir: Çin yönetiminin Batı’daki en belirgin ve etkin vitrini haline gelmiştir. Çünkü: ticari bilgide ve yönetim uzmanlığında rakipsizdir.
Evet: kuşkusuz devir-teslimden sonra, şehirde çok şey değişti. Ama bu değişimin büyük çoğunluğunun nedeni: ekonomik gelişme ve dünya çapındaki bu tür şehirleri etkileyen diğer olaylardı.
Çünkü: İngilizler, bölgeden ayrılırken, arkalarında çok şey bırakmadılar. Öte yandan: artık buradaki paranın üzerinde İngiltere Kraliçesinin resmi yok. “Union Jack” in yerini, Çin Bayrağı ve bahunya çiçeği amblemiyle süslü Hong Kong bayrağı aldı.
Şehir sokaklarında, İngilizceden çok “Mandarin Çince” si konuşulmaya başlandı. Çinli turist sayısında, büyük artış sağlandı. Yalnızca, 2006 yılında, buraya 13.5 milyon Çinli turist geldiği söyleniyor.
HAVAALANI
Şehirdeki uluslar arası havaalanı: “Lantau” adasında “Chek Lap Kok” bölgesinde bulunmaktadır. Bu modern havaalanında, gümrük kontrolleri, büyük bir düzen içinde sürdürülmektedir.
İstanbul’dan uçağa bindiğinizde, direkt uçuşlar yaklaşık 10 saat sürüyor. Havaalanında, şehir içinde 3 günlük kullanımı sağlayan, toplu ulaşım kartı almanızı öneririm. Bu kart, hemen pasaport kontrolünden sonra “airportexpress” denilen yerde satılıyor. Kartın ücreti, depozito düşüldükten sonra 30 Amerikan dolarıdır.
Bu karta “octopus card” deniliyor. Bu turist kartı: 3 gün boyunca, şehir içindeki tüm toplu ulaşım araçlarına ücretsiz binmenizi sağlıyor ve dönüşte bunu aldığınız yere iade ederseniz, depozito bedelini de geri alabiliyorsunuz ki, bence mutlaka bu kartı satın alın.
Bunun dışında, havaalanından istediğiniz yere “metro” ile gidebilirsiniz, ancak biraz pahalıdır.
İKLİM
Hong Kong şehrini gezmek için, en uygun zaman: sıcaklığın ve nemin düşük olduğu ve havanın açık ve güneşli olduğu “Ekim-Kasım” aylarıdır. Aralık ve Şubat aylarında, nem oranı düşük olsa da, havanın ısısı da düşüktür. Bahar aylarında ise, ısı ve nem yükselmeye başlar. Mart ve Nisan ayları da hava çok hoştur. Ama, Mayıs ayından başlayarak Eylül ayı başına kadar, hava aşırı sıcak ve çoğunlukla nemlidir.
Yazın söylediğim gibi, çok muazzam nem ve sıcaklık var. Ocak ayında, gündüz sıcaklıkları 20 derece civarındadır. Ancak, yaz sıcağında terlemekten se, yanınızda muson yağmurları için bir şemsiye bulundurarak, Şubat döneminde gitmenizin daha iyi olacağını söyleyebilirim.
NÜFUS
Şehir nüfusu, 7 milyon civarındadır. Ancak, bölgenin toplam yüzölçümü 1100 km. kare olduğundan, konut yetersizliği, bölgenin en önemli sıkıntılarının başında gelmektedir. Bu yüzden, şehirde, devasa toplu konut blokları yapılmaktadır. Her türlü modern olanaklara sahip olmasına rağmen, bu toplu konutlarda, insanlar yine de büyük bir sıkışıklık içinde yaşamaktadırlar. Yani, mimari stil, ne uygun ne de güzel olarak kabul edilmemektedir.
Şehir nüfusunun % 95’i Çinlidir. Şehirde, Çin’in her yerinden gelen göçmenler görülür. Ancak, bu Çinliler, çalışkanlıkları ve yaratıcı yaklaşımlarıyla öne çıkmaktadırlar. Böylece, Çinliler, Hong Kong şehrinin başarısına büyük katkıda bulunmuşlardır. Göçmenlerle ilgili anlatılan öykülerin bir tanesi: cebinde parasız şehre gelen, mütevazi bir tezgah açarak para kazanmaya başlayan, daha sonra kendi dükkanını açan ve bir süre sonra bunu mağazalar zinciri haline getirenler.
Şehir insanı, geleneksel yaşantısını büyük ölçüde sürdürmektedir. Özellikle: kader ve şans, çok ciddiye alınır. Astrologların ve falcıların müşterileri, hep vardır. Ayrıca: kumar bu şehirde bir tutkudur ve kumarın her çeşidi oynanır. Şehirdeki, 2 büyük hipodromda, muhteşem ve yüksek bahis sistemi bulunmaktadır.
TURİZM
Şehir gezisi: deniz kıyısından başlar. Burada: gemiler, römorkörler, şilepler, yatların oluşturduğu muhteşem bir trafik görülür. Özellikle şehir gezinizde görmeniz gerekenler şunlar olabilir: Temple Street caddesinde bulunan “Night Market”, Disneyland, Ocean Park, teleferik ile çıkılan bir dağın üzerinde bulunan “Buda” heykeli (The big Buddha and po lin manastery), bir tramvayın 45 derecelik açı ile çıktığı ve şehrin bütün gökdelenlerinin izlenebildiği bir yer olan “The Peak” olan tepe.
Ocean Park: muhteşem bir eğlence parkıdır ve burada yunus gösterilerinden, takla atan trenlere kadar pek çok aktiviteyi yaşayabilirsiniz. Hatta: burayı, Disneyland’dan daha büyük ve çeşitli olduğunu ileri sürenler de var ki, ben buna katılıyorum, ancak yine de Disneyland, çocuklar için çok daha çekici çünkü, oradaki figürler, çocukların hep masallardan bildikleri, tanıdıkları figürler, zaten Disneyland, o sayede çekici oluyor.
Victoria Peak bölgesine de gitmenizi öneririm, orada özellikle “Madam Toussot” müzesini mutlaka görün. Ayrıca, yukarı da da sözünü ettiğim gibi, 45 derecelik bir eğimle tepeye çıkan tren çok keyifli ki, bu trene de binmeyi ihmal etmeyin.
Central bölgesinden bir ferry boat’a binin ve adaları ziyaret edin.
Her yıl “Ekim” ayında, burada dünyanın en büyük elektronik fuarı düzenleniyor, ancak bu fuar sırasında, şehirdeki “50” dolarlık otel odalarının “200” dolara yükseldiğini unutmamak gerekiyor.
Victoria Peak
Burası, şehrin en yüksek noktasıdır. Buradan liman ve günbatımı manzarası izlemek, büyük keyiftir.
Kowloon Yarımadası
Burası: Victoria Harboor’un karşısında bulunmaktadır. Bölge: otelleri, gece hayatı ve bitmeyen alışverişleriyle ünlüdür.
New Territories
Burada, yüksek binalar, dünyanın en işlek 2’nci konteyner limanı, çevresi duvarlarla çevrili eski köyler, doğal parklar ve çiftlikler bulunur.
Adalar-Lantau, Lama, Cheugn Chau
Bu adalar, şehrin az gelişmiş yerleridir. Buralar, sakinlikleriyle ziyaretçilerine dinlenme imkanı sunarlar.
Macau
Burada, Çin ve İber kültürünün harmanını bulmak mümkündür. Feribotla buraya gidilebilmektedir.
FENG SHUİ İNANIŞI
Feng Shui’nin sözcük anlamı “rüzgar ve su” dur. Eski bir “bilicilik” sistemi olan fenk-shui’nin amacı: doğa güçleriyle uyama ulaşmak, sağlığa ve başarıya katkıda bulunan bir çevre oluşturmaktır.
Yaşam alanlarının fenk-shui ilkelerine göre düzenlenmesinin kötü güçleri kovduğuna inanılır ve burada yaşayanların refahı desteklenir.
İnanışa göre: binalar bol suya bakmalıdır ya da yakınlarında akvaryum veya fiskiye bulunmalıdır.
Aslanlar ve ejderhalar koruyucudur. Honk Hong Bankasının kapısında, bir çift bronz aslan bulunur.
Hong Hong şehrinin ejderhaları da dikkate alınmalıdır. Yeni yapılan binalar, ejderhaların su yollarını kesmeyecek şekilde planlanır. Bir keresinde, ejderhanın denize ulaşması için, bir apartman bloğunun ortasında, büyük bir delik bırakılmıştır.
Evet, Hong Hong şehrinde yaşayan Çinliler, fenk-shui ilkelerine sıkı sıkıya bağlıdırlar.
TAYFUN ALARMI
Hong Kong Genel: Bölgedeki en büyük doğal tehlike “büyük rüzgar” yani tayfundur. Tayfun, daima hasar verir. Honğ Hong tarihi boyunca felaketlere neden olan tayfunlar yaşanmıştır. Çünkü, şehirde, her yıl, en az 5 tayfun görülür. Ancak, bunların büyük çoğunluğu, şehri doğrudan vurmaz ve ölümlere neden olmaz.
Bu tayfunlar: genellikle “Temmuz” ve “Eylül” ayları arasındaki dönemde meydana gelirler. Bu tayfunlar, bölgeyi etkileme ihtimali söz konusu olduğunda, bölgede “1”den “10”a kadar numaralandırılan tayfun alarmları verilir. 1’Nolu uyarı: şehrin çevresinde tayfuna dönüşebilecek tropikal bir fırtınayı belirtir ve pek önemsenmez. 3’Nolu uyarı: rüzgarın şiddetleneceğini ve buna, yoğun yağışın eşlik edeceğini bildirir, bu durumda, turlar ve deniz seferleri iptal edilir, bazı işyerleri kapanır.
8’Nolu uyarı, en ciddi olanıdır ve fırtınaların bölgeye yaklaştığını belirtir. Bankalar, bürolar, ofisler, müzeler, dükkanlar ve restoranların çoğu kapanır, yerel ulaşım ve uçuşlar durdurulur. Eğer, siz de Hong Hong şehrini ziyaret ettiğinizde, 8 No’lu uyarı ile karşılaşırsanız: kesinlikle otelinizden dışarı çıkmamalısınız ve fırtınanın durumunu, televizyon ve radyodan izlemeli, verilen talimatlara göre hareket etmelisiniz.
DİL
Hong Kong Genel: Şehirde, resmi olarak kabul edilen diller “İngilizce” ve Çincedir. Çin alfabesinin harfleri “anlamı” temsil eder. Çincede: 5 bin tanesi yaygın olarak kullanılan, yaklaşık 50 bin harf bulunmaktadır. Tek bir karakteri yazmak için: sayısı 1 ile 33 arasında değişen, şekiller çizmek gerekir. Bir harfin, bir başka harf yerine tercih edilmesi, ince anlam değişikliklerine neden olacaktır. Yazı: geleneksel olarak sütunlar halinde, yukarıdan aşağıya yazılır.
Ben her zaman olduğu gibi, sizlere şunu önereceğim: kaldığınız otelden, mutlaka otel adres kartı temin edin ve şehirden otele döneceğiniz zaman, şoföre adresi anlatmak ile uğraşmayın, bu kartı verin, şoför sizi otelinize götürecektir. Yoksa, Çince harfler, otelinizi veya gitmek istediğiniz yeri bulmanızda zorlanmanıza neden olacaktır.
Evet, şehirde karşınıza çıkanların yarısı İngilizce biliyor, ama onların bildiği İngilizce biraz farklı, yani onlarla konuşurken, İngilizce konuşurken, şivelerinin farklı olduğunu aklınızdan çıkarmayın, yine de Hong Konglular, turistlere yardımcı olmayı seviyorlar.
ELEKTRİK
Hong Kong Genel: Şehirde, elektrik standart olarak 220 volttur. Birçok otelde, bütün standart fişlere ve voltajlara uygun prizler bulunur.
PARA
Şehirde “Hong Kong Doları” kullanılır. Yanınızda Amerikan doları varsa, buna asla güvenmeyin, birçok yer Amerikan doları kabul etmez veya komisyon alırlar. Bu yüzden, size önerim, havaalanında derhal yanınızdaki Amerikan doları veya Euroları, Hong Kong dolarına çevirttirmenizdir, sanırım birkaç döviz bürosu gezerek, sizin için en uygun değişim değerini bulacaksınızdır.
1 Hong Kong Doları= 7.8 Amerikan Dolarına eşittir.
1 Hong Kong Doları= 100 Centtir.
Banknot olarak: 10, 20, 50, 500, 1000 Hong Hong doları bulunur.
Dövizinizi: bankalarda, otellerde, döviz bürolarında ve büyük alışveriş merkezlerinde bozdurabilirsiniz. Bankalar genellikle komisyon alırlar. Ama, ruhsatlı döviz büroları, komisyon almazlar. Yine de, dövizcilerin çok küçük komisyon almaları bence olumlu. Yine de komisyon vermeyeyim diyorsanız, HSBC banka gidin, burada günlük limit 2000 Amerikan doları olmak üzere, her türlü paranızı, komisyonsuz değiştirebiliyorsunuz.
Bu arada: şehirde, her yerde kredi kartının geçerli olduğunu belirtmeliyim.
Kredi kartı kullanacaklar için, kartınızın arkasındaki “imza” bölümünü mutlaka imzalayın, buna çok dikkat ediyorlar.
GİYİM
Yılın “Mayıs-Eylül” ayları arasındaki dönemde şehri ziyaret edecekseniz: hafif yazlık giysiler bulundurmanız gerekir. Ancak, yağmur için tedbir olarak bir şemsiye alabilirsiniz. Eylül sonu ve Aralık ayı başına kadar olan süreçte ise, süveter ve uzun kollu gömlek kullanmak gerekir. Aralık sonu ile Şubat sonu arasındaki dönemde ise, yünlü ve sıcak tutan giysiler kullanmanız şarttır.
Bunun yanında: gezerken ve alışveriş yaparken, istediğiniz gibi giyinebilirsiniz. Ancak lüks restoranlarda, şort ve askılı giysiler pek hoş karşılanmaz. Özellikle, Çin tapınaklarına girecekler için, yine şort ve kolsuz giysiler, sıkıntı yaratacaktır.
ÖLÇÜ BİRİMLERİ
Şehirde genellikle uluslar arası ölçü birimleri kullanılmaktadır. Yani “metrik” sistem geçerlidir. Ancak, yine de bazı yerlerde Çin ölçüleri kullanılır. Bu yüzden, Çin ölçüleri hakkında kısa bilgi sahibi olmanızda yarar var.
Gıda ürünleri “catty” ölçüsü ile satılır ki: 1 catty= 600 gr. dır.
Diğer mallar ise, tartılırken “tael” (39 gr.) ve “chin” (300 gr) kullanılır.
Pazarlarda, uzunluk birimi olarak “tsün” kullanılır. 1 tsün=37 cm. dir.
TOPLU ULAŞIM
TAKSİLER
Hong Kong Genel; Şehirdeki taksiler, taksimetrelidir. Yol üzerinde durdurarak taksiye binebilirsiniz. Honk Hong adası ve Kowloon bölgelerindeki taksiler “kırmızı” renklidir.
Taksi şoförlerinin çoğu İngilizce bilmeyip Çince bildiklerinden daha önce de söylediğim gibi, gideceğiniz yerin veya otelinizin Çince adını bilmeniz gerekir.
Zaten birçok otelin resepsiyonunda, otelin adı ve isminin, İngilizce ve Çince yazıldığı kartlar bulunmaktadır ve müşterilerine bu kartları verirler.
METRO
Şehir metrosu: dünyanın en kullanışlı ve kolay metrolarından birisidir. Metro, her gün saat: 06.00-01.00 arasında çalışmaktadır. Metronun 7 hattı, farklı renklerle belirlenmiştir. Levhalar ve anonslar: İngilizce ve Çincedir. Metro biletlerini, otomatik makinalardan temin edebilirsiniz. Turnikeyi geçtikten sonra biletinizi almayı unutmayın, çünkü gideceğiniz yere vardığınızda, metrodan çıkmak için yine o bilete ihtiyacınız oluyor.
FERİBOT
Stary Ferry isimli feribotlar, ziyaretçiler için yalnızca bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda kaçırılmaması gereken bir gezi deneyimidir. Feribotlar, mevcut iskelelerinden çok sık hareket ederler ve her gün saat: 06.30-23.30 arasında çalışırlar.
OTOBÜS
Şehirdeki otobüs hizmeti yeterli ve ucuzdur. Çift katlı otobüsler, 24 saat boyunca çalışırlar ve şehrin en uzak yerlerine kadar giderler. Otobüse binerken, ücret, şoförün yanındaki kutuya atılır.