Şili Paskalya Adası

Şili Paskalya Adası

Paskalya adası, sadece egzotik bir yer olmakla kalmayıp aynı zamanda kıtada en uzakta kalan yerdir. Büyük Okyanus’un tam ortasında, Şili sahillerinden 3700 km. uzaklıkta (Santiago’dan uçakla 5 saat) bulunan, yerli dilinde, Rapa Nui ya da “Dünyanın göbeği” demek olan bu ada, dünyanın en gizemli kültürlerinden birini barındırmaktadır. Son yıllarda, özellikle turizme açılan bu yöreyi buyurun birlikte gezelim.

Buraya ulaşmanın tek şekli: havayoludur. Santiago havaalanından kalkan bir uçakla, yaklaşık 6 saatlik uçuşun ardından, 3700 km. uzaklıktaki bu adaya ulaşabilirsiniz. Ancak, uçak biletinin çok pahalı olduğunu bilmenizi isterim. (1100 dolar)

Bunun dışında, özellikle Tahiti adasından, buraya uçak ile ulaşım mümkündür.

MÖ. yaklaşık 1200 yıllarında inşa edilmiş olan moais’lerin “büyük taş heykeller” bu denli büyük kütleli taşların o tarihte, bulundukları yere nasıl taşınmış olduklarının arkasındaki sır perdesini günümüzde, arkeologlar hala çözememişlerdir. 1882 yılında, Almanlar, adada etnolojik incelemelerde bulunmuşlar, ancak adada bulunan “Moai” adı verilen insan heykellerinin sırrını çözememişlerdir.

Polinezyalılar olarak isimlendirilen bu halk: yaratıcı ve zeki insanlardı. Onlar: mükemmel kanolar, taş yapılar yaptılar ve sanatsal yetenekleri çok ileriydi. Yüzlerce yıl önce, Pasifik okyanusunda ve Pasifik adalar: korkulu yerler olarak bilinirken, bu insanlar, bu küçük adada, büyük bir uygarlık kurup, kültür yaratmışlardır. Bunlar: herhangi bir kıtaya yada uygarlığa uzak olduklarından, adalılar güneş ve yıldızlarla daha yoğun ilgilenmişlerdir.

Bu insanlar, ülkelerine: Polinezya dilinde “Rapa nui” yani “kuş adamlar ülkesi” demişlerdir. Bu düşünüldüğünde, bir varsayım olsa da “bir zamanlar adaya uçan adamların geldikleri ve ateş yaktıkları “düşünülmektedir. Adada, kayalar üzerine oyulmuş “kocaman gözlü uçan yaratık” resimleriyle, bu varsayım bağdaşmaktadır.

1919 yılında,

Adada 1 yıl kadar kalan bir İngiliz arkeolog: günlüğüne yazdığı notlar arasında: ada yerlilerinden yaşlı bir kadının “sırf düşünce gücüyle, istediği objeyi istediği noktaya taşıyabildiğini” belirtmiştir. Bunun üzerine, aşağıda yoğun olarak sözünü edeceğim taş heykellerin, nasıl taşındığı sorusuna cevap verilebilmektedir.

Erken dönemlerde, buraya “Te Pito O Te Henua” yani “Dünyanın Göbeği” denirdi. 1722 yılında, Amiral Roggeveen, Paskalya adasına gelir. Ada, “Paskalya” günü bulunduğu için “Paskalya Adası” ismi verilmiştir.

Adada yaşayan insanlar, günümüzde çözülemeyen ve “Rongoronga” adı verilen bir dili kullanıyorlardı. Bu dille yazılmış, yalnızca 25 tahta tablet bulunmuş, ancak bunlarda yazılanlar henüz çözülememiştir. Adada, bunun yanında, taş üzerine oyma resimler şeklinde: erken dönemde yaşayan halkı ve kuşları betimleyen birçok resim bulunmaktadır.

Evet: ada, büyüleyici bir açık hava müzesi konumundadır.

Paskalya adasında: Terevaka, Poike ve Rano Kao volkanları bulunmaktadır. Ayrıca: 70 civarında küçük krater vardır. Yani: ada toprakları tamamen volkaniktir. Deniz kenarında, yer yer hafif sert kayalıklar bulunmaktadır.
İklim olarak: adada % 77’lik nem oranı dikkati çeker. Tipik subtropikal iklim, yıl boyunca yağmur yağmasına neden olmaktadır.

Yıllık ortalama sıcaklık ise, 21 derece civarındadır.

Adada: yalnızca masalar-banklar ve sağlık hizmetlerinin verildiği 5 tane kamp sitesi bulunmaktadır. Ayrıca: yine plajların yakınında kamp ve piknik alanları vardır.

Rano Kao bölgesinde iki yürüyüş yolu kullanılır.

Şili Paskalya Adası

RAPA NUİ MİLLİ PARKI

1935 yılında kurulmuştur. Ada topraklarının % 44’lük kısmını kaplar. Parkın en önemli unsurları Moai heykelleridir.

Şili Paskalya Adası
Şili Paskalya Adası
Şili Paskalya Adası
Şili Paskalya Adası

 

MOAİ HEYKELLERİ

Paskalya adasının ana cazibesi bu heykellerdir. Bu adayı ziyaret edenler: bu heykelleri ilk gördüklerinde, heykellerin yüzlerindeki o muhteşem duygu yüklü görüntüyü gördüklerinde; hissettirmeseler de “bir ürküntü” duymaktadırlar.

Peter Sebastian isimli araştırmacı, bu heykellerden 640 tanesini numaralandırarak kayıt altına almıştır. Ancak: bu heykellerin, geçmiş dönemlerde 1000 civarında oldukları da bir gerçek olarak bilinmektedir.

Heykellerden, yalnızca 300 tanesi bugün yapıldıkları yerde durmakta, diğerleri ise, taş ocağında ya da taşınma sırasında adaya saçılmış halde görülmektedir. Sonuç olarak: adada halen 887 heykel bulunduğu, bunlardan 288 tanesinin “ahu” denilen platformlara taşınabildiği görülmektedir. 397 heykel, taş ocaklarında yarım kalmış halde bulunmuş, 92 heykel, nakil sırasında adanın değişik yerlerinde öylece bırakılmıştır.

Yani: heykellerden, yalnızca 3 tanesinden 1 tanesi, düşünülen yerlerine konulabilmiştir. Bu durum, yani heykellerin büyük kısmının, istenilen yere taşınamaması: heykel sürecinde “uzaylılar”ın söz konusu olmadığının en büyük kanıtıdır. Çünkü, elbette, böyle bir durum söz konusu olsa, heykellerin tümü düşünülen yerlerine taşınır ve yerleştirilirdi.

Heykellerin “Peru” ülkesindeki taş işçiliğiyle olan benzerliği nedeniyle, adaya ilk yerleşenlerin “Perulu” oldukları varsayılmaktadır.

Evet, yukarıda da söz ettiğim gibi, birçok araştırmaya rağmen, bu heykellerin ne amaçla yapıldıkları bilinmemektedir. Muhtemelen MS.1000-1600 yılları arasında yapıldıkları düşünülmektedir.

Yüzlerindeki gururlu ifadeleriyle duran heykellerin yapılış amaçları ise, muhtemelen: yerli halkın, ruhlarla iletişim kuran atalarıdır. Hepsi: deniz ufkuna, boşluğa, meraklı ve endişeli bir şekilde bakmaktadırlar. Bu düşünüldüğünde, heykellerin: meçhul bir şeyi bekledikleri düşünülmektedir. Ama, bu meçhul şeyin ne olduğu bugüne kadar anlaşılmamıştır.

Heykellerin boyları: 1-20 metre arasında değişmektedir. Yüzleri iç kesimlere, sırtları sahile dönüktür. Heykellerin 53 tanesi, adanın doğusundaki “Rano Raraku” yanardağının tüflerinden yapılmıştır. Heykellerin kalanları ise: bazalt, trakit ve kırılgan bir madde olan kırmızı cüruftan yapılmıştır. Evet, burada hassas bir nokta ortaya çıkıyor.

Heykellerin yapıldığı taşlar: adada bulunmamaktadır. Yani: muhtemelen bu heykeller: fabrikasyon olarak dışarıda başka bir yerde yapıldı ve bir şekilde adaya getirildi. 1948 yılında, Werner Wolff isimli bir araştırmacı: her ne kadar uçuk bir fikir de olsa, şu yorumu yapmıştır “heykeller, o dönemde aktif olan volkanın içinde yapılmış ve volkanın patlamasıyla, kıyıdaki kaidelerinin üzerine, uçarak yerleşmişlerdir”

En büyüğünün ağırlığı, 50 tondur. Heykellerin en büyük özelliği: çok muhteşem bir şekilde işlenmiş olmalarıdır ki, yontma taş plakaların arasından, bıçak sırtı bile sığmamaktadır. Ancak: insanlar, bir süre sonra, birdenbire bu taş heykelleri yapmaktan vazgeçmişler ve bu durum da anlamlandırılamamıştır.

Bilim adamları, bunun anlamının: ada nüfusunun artmasına paralel olarak, ekosistemin çökmesi sonucu olarak düşünmektedirler. Adada yapılan araştırmalarda: tarihi süreç içinde, bir dönemde, adada yaşayan yerlilerin kendi aralarında kanlı bir iç savaş yaşadıkları görülmektedir.

Hatta, bu iç savaşın “yamyamlık” ile sonuçlandığı da söylenir. Bu iç savaş sırasında, heykellerin çoğu yine yerli halk tarafından yerlerinden sökülürler. Ancak: yakın geçmişte, bu heykeller, günümüz arkeologları tarafından yine ayağa kaldırılmışlardır.

Heykellerle ilgili son bir not: heykellerin yapılış amacı henüz net olarak bilinmese de: bir kısım varsayımlar değerlendirilmektedir. Bunlardan biri “adada, iki kabile yaşamaktadır. Bunlardan bir kabilenin üyeleri uzun kulaklı, diğer kabile üyeleri kısa kulaklıdır. Bu iki kabile arasında büyük bir iç çatışma çıkar ve medeniyet yok olur. Heykeller, çöken medeniyeti simgelemek için yapılmıştır”

Diğer söylenti “yerli bir kavim, 4’ncü yüzyılda, buraya yerleşir ve büyük bir medeniyet kurar. Dev heykelleri yapanlar da bunlardır”

Son bir varsayım: “adanın, kayıp kıta “Mu”nun bir ucu olduğudur ve heykeller, kayıp kıtanın halkı Lemuryalılar tarafından yapılmıştır. “

Heykellerin yapılış amacı hakkındaki teoriler ise: “özellikle halkın tapınma ihtiyaçları için” yapıldıkları düşünülmektedir. Heykeller, genellikle kıyı bölgelerde dikilmişlerdir. Kafaları, vücutlarına oranla 3 kat daha büyüktür. Yüzlerinde ve vücutlarında: estetik burun, çıkık alın ve büzük dudaklar görülmektedir.

Taşınmaları ve yerleştirilmeleri ise, son derece ileri bir teknolojik bilgi, fiziksel güç ve yaratıcılık gerektirmektedir.

Yine de: bu adanın bir volkanik ada olduğunu, üzerinde ağaç yetişmediğini düşünmek gerekir. Bunları düşününce, bu heykellerin taşınması için gereken en basit kütüklerin bulunması imkansızdır. Ayrıca: o dönemde, adada birkaç yüz yerli yaşamaktadır. Taşları dağlardan söken, heykelleri yapan ve bugün durdukları yere taşıyan bu insanlar, nasıl beslendiler, bu faaliyetleri nasıl gerçekleştirdiler, anlamak mümkün değil.

Mısır piramitlerinin büyük bir işçi ordusu tarafından yapıldığı bilinmektedir, ama burada o derece büyük bir nüfus yoğunluğunun olmadığı biliniyor, yalnızca birkaç yüz yerli. Bu birkaç yüz yerlinin: ilkel araçlarıyla, gece-gündüz çalışsalar bile, çelik sertliğindeki volkanik kayaları yerlerinden sökmeleri ve oymalarını anlamak çok zor.

Diğer bir varsayım: heykellerin yapıldığı dönemde, yani volkan aktif hale gelmeden önce, adanın tamamen ormanlarla kaplı olduğu yönündedir. Ama, heykellerin bu ormanların arasından nasıl taşındığı da izah edilememektedir.

Büyük olasılıkla: çok güçlü insanlar, ipler ve ağaç kütükleri kullanılarak yapılmış kızaklar yardımı ile heykeller taşınmış olmalıdır. Bunun sonucunda: adada bütün ağaçlar kesilmiş, doğal hayat çökmüş, kimse yiyecek bir şey bulamamış, bunun üzerine birbirlerine saldırmışlar ve hatta yemişlerdir.

Doğal hayatın bu denli çökertilmesi sonucunda: karada hayvan kalmamış, hatta kano yapacak ağaçları bile kalmamıştır. Balığından, meyvesinden, kuşlarından mahrum bir hayat, doğal kaynaklarının tüketilmesinin en normal sonucu.

Son bir not: heykellerin nasıl bulundukları yere taşındıkları konusunda, son yıllarda yapılan uygulamalı araştırmalarda: heykellerin yanardağ eteklerinde işlendikten sonra, dikey hale getirilerek bugünkü yerlerine çekildikleridir. Günümüz araştırmacıları, ada halkının heykelleri “bir ileri bir geri sallayarak” bunu başardığını düşünüyorlar.

Arjantin Buenos Aires Nicholas

Arjantin Buenos Aires Nicholas

Şehrin bu bölümdeki ilk turistik yer: ünlü “Plaza de Mayo” meydanıdır ve şehir gezileri genellikle buradan başlatılır.

Arjantin Buenos Aires Nicholas Plaza de Mayo
Arjantin Buenos Aires Nicholas Plaza de Mayo

 

Plaza de Mayo

Bu meydan: Arjantin Bağımsızlık Bildirgesi ile birlikte, şehrin ve Arjantin tarihinin tüm önemli siyasi olaylarının gerçekleştirildiği yer olarak bilinir. 25 Mayıs 1810 tarihinde Arjantin Bağımsızlık Bildirgesi bu meydanda okunmuştur.

Hatta: şehir ikinci kez kurulduğunda, 11 Haziran 1580 yılında bu meydan çevresinde toplanan bir köy şeklindedir. Bugün ise, meydan şehrin en hareketli ve popüler yeridir. Yani bir anlamda “Taksim” meydanı benzetmesi yapılabilir.

1977 yılında büyük toplumsal olaylar yine burada gerçekleşmiştir. Son askeri yargılama sırasında ortadan kaybolan ve halen bulunamayan çocukların anneleri de, burada 1890 yılından bu yana buluşarak çocuklarının kaybolmasını protesto etmektedirler.

Bugün yine şehirdeki tüm protesto gösterileri bu meydanda yapılmaktadır. Yani burayı ziyaret ettiğinizde büyük olasılıkla bir protesto gösterisine şahit olacaksınız.

Gelelim meydandaki yapılara:

Arjantin Buenos Aires Nicholas Dikilitaş
Arjantin Buenos Aires Nicholas Dikilitaş

 

Dikilitaş

Meydanın merkezinde: dikilitaşı bulunmaktadır. Paris’te Eiffel Kulesi ve New York şehrindeki Özgürlük Anıtı gibi, bu da Buenos Aires şehrinin ikonudur.

Bu dikilitaş: devrimin 400. yılı anısına 1936 yılında Arjantinli modernizmin önde gelen temsilcilerinden olan mimar Alberto Prebisch tarafından dikilmiştir. Burası aynı zamanda: şehirde ulusal bayrağın göndere çekildiği ilk yerdir.

Anıtın yüksekliği 67.5 metredir. Bulunduğu yani dikildiği yerin kaidesinin yüksekliği ise 6.8 metredir. 206 basamaklı bir merdiven tırmanıldığında, dört pencereli bir gazebo’ya ulaşılır.
Evet, bu dikilitaşın geçmişinde önemli olaylar bulunmaktadır ve dikilitaş, tüm girişimlere rağmen yıkılmadan günümüze ulaşmıştır.

Dikilitaş yapıldıktan 3 yıl sonra şehrin konseyi tarafından yıkılmasına karar verilmiş ancak bu karar Belediye Başkanı tarafından veto edilerek yıkılmaktan kurtulmuştur. Günümüzde dikilitaş şehirdeki siyasi gösteriler ve çeşitli başarıların kutlanması için bir merkez olarak kullanılır.

1970’lerde dikilitaş üzerine “El Silencio es Salud” yani “Sessizlik Sağlıktır” yazılı bir plaka konulmuştur. Her ne kadar hükümetin başındakiler, bunu trafikteki gürültüyü azaltmak için koyduklarını söyleseler de, o dönemde yaşayanlar bu sözün hükümet tarafından kendilerine verilen bir gözdağı mesajı olduğunu düşünmüşlerdir.

Manuel Belgrano: Arjantin bayrağının yaratıcısı olarak bilinir.

Tarihi Plaza de Mayo meydanında bunların dışında; birkaç hükümet binası bulunmaktadır. Bunlar:

Arjantin Buenos Aires Nicholas Katedral Metropolitan
Arjantin Buenos Aires Nicholas Katedral Metropolitan

 

Katedral Metropolitan

Meydanda, San Martin ve Rivadavia Av kesişim yerinde bulunan yapı, Arjantin’de Katolik kilisesinin merkezidir. Ülkenin en önemli dini yapılarından birisidir.

Yapı: şehrin kuruluşundan bu yana, burada yapılan 6. dini yapıdır. İlk yapı: 1593 yılında inşa edilmiş, kerpiç bir şapeldir. Çünkü İspanyol kaşif Juan de Garay: şehrin ikinci kuruluşu sırasında Plaza de Mayo meydanına bakan bir köşede, bu sitede bir kilise yapılması için arazi ayırmıştır.

Son inşaat ise: İtalyan mimar Antonio Masella başkanlığında 1752 yılında başlanan ve 1911 yılında tamamlanan yapıdır. Aslında yapı 1852 yılında tamamlanmış, iç dekorasyonu 1911 yılına kadar sürmüştür. Kilise 1836 yılında katedral statüsüne yükseltilmek için yenilenmiştir.

Günümüzdeki bina: klasik bir Yunan tapınağına benzer, neoklasik mimari stildedir. 1822 yılında cephede sütunların üstündeki bölüme Fransız Prospero Catelin ve Petro Benoit tarafından İsa’nın 12 havarisinin kabartması eklenmiştir. İç bölümde kubbenin yüksekliği 41 metredir.

1942 yılında yapı Arjantin devleti tarafından tarihi değer ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü sömürge döneminin önemli eserlerinden birisidir. Kilise boyunca birçok çeşitli mabetler ve anıtlar bulunur. Arjantin’in karanlık geçmişini bu anıtlar yansıtmaktadır.

Futbolcular tarafından bağışlanan Meryem heykellerinden birisi Arjantin nedeniyle tanrıya sunulan bir teşekkürdür. Diğer bir anıt 1976-1982 yılları arasında 30.000 vatandaşın öldürüldüğü kirli iç savaşı temsil eder. Başka bir anıt Yahudi kurbanları anımsatır.

Bunlar 1992-1994 yılları arasındaki Buenos Aires şehrindeki İsrail Büyükelçiliğinde bombalama sonucu öldürülmüşlerdir. En önemli anıt: ülkenin büyük kurtarıcısı Simon Bolivar’ın İspanya’ya karşı Güney Amerika’nın bağımsızlık savaşlarını kazanması üzerine yapılmış türbe mozolesidir. Buenos Aires şehri başkent olunca onun naşı Fransa’dan 1880 yılında Arjantin’e geri getirilmiştir.

Bayrak dökümlü mermer ve bronz lahit: heykellerle çevrilidir ve 1810 devrimi anısına Napolyon dönemi üniformalı askerler tarafından korunmaktadır.

2 Nisan “Malvinas” günü olarak kutlanır ve bu günde: 1982 yılındaki Falkland Adaları savaşına katılmış gaziler, politikacılar ve savaşta ölen askerlerin aileleri burada katedrali ziyaret ederek olayı anarlar.

 

Papa Francisco Müzesi

Papa Francisco; 19 Mart 2013 tarihinde burayı kutsamıştır. Ancak: 1998 yılından bu tarihe kadar, burayı Jorge Bergoglio Başpiskoposu yönetmiştir. Müzede: ona ait kişisel ve ayin nesneleri sergilenmektedir.

Arjantin Buenos Aires Nicholas Hükümet Konağı-Casa Rosada
Arjantin Buenos Aires Nicholas Hükümet Konağı-Casa Rosada

 

Hükümet Konağı-Casa Rosada

Burası 1580 yılında yapılan bir sitenin parçası olarak, ilk defa İspanyol naip tarafından ikametgah olarak kullanılmıştır. 1862 yılında: Bartolome Mitre, eski resmi ikametgahını yenileyip bakanlarını buraya yerleştirmiştir. Ardından gelen Domingo Faustino Sarmiento: burada duvarları pembe boyatmış, bahçeleri düzenletmiştir.

1882 yılında Cumhurbaşkanı Julio Argentino Roca: buranın genişlemesi ve onarımı için proje yaptırmıştır. Bunun sonucunda mevcut bina, daha önceki iki binayla birleştirilmiştir ve son durum 1890 yılında tamamlanmıştır. Projenin mimarı Teatro Colon’u da yapan İtalyan mimar Francisco Tamburini’dir.

Burayı gezmek isterseniz, hafta sonlarında giriş ücretsizdir. İçeride: Patriots Hall denilen giriş salonunda, çeşitli tablolar ve Latin Amerika kahramanlarının portreleri bulunur. Daha sonra heybetli merdivenleri tırmanarak, Arjantinli kadınlar Bicentennial Hall denilen yere ulaşılır.

Ayrıca yine Arjantinli önemli şahsiyetlerin yaşadığı: White Hall, Başkanlık Ofisi ve Güney Salonu ziyaret edebilirsiniz. Geçtiğimiz yüzyılın sonunda dikilen Afrika palmiye ağacı ilginizi çekecektir. Saenz Pena: 1910-1914 yılları arasında burada yaşamış tek başkandır. Burası Peron ve Evitanın konuşma yaptıkları balkon ile ünlüdür.

Arjantin Buenos Aires Nicholas Teatro Colon-Kolomb Tiyatrosu
Arjantin Buenos Aires Nicholas Teatro Colon-Kolomb Tiyatrosu

 

Teatro Colon-Kolomb Tiyatrosu

Burası dünyanın en önemli opera evlerinden biri olarak kabul edilir ve Milano’da La Scala, Paris’te Opera Garnier ve Londra’da Royal Opera House benzeridir.

Tiyatro: yaklaşık 20 yıllık inşaat sürecinin ardından 25 Mayıs 1908 tarihinde Verdi’nin ünlü “Aida” sı ile perdelerini açmıştır. Ardından ise: Igor Stravinsky, Herbert von Karajan, Daniel Baremboim isimli ünlü yönetmenler, şarkıcılar ve dansçılar burada sahneye çıkmışlardır. Seyirci kapasitesi 3500 kişidir.

Merkez: at nalı şeklindedir ve dünyanın en iyi akustiğinin burada bulunduğu söylenir. Kubbe: Arjantinli sanatçı Raul Soldi tarafından dekore edilmiştir.

Yapıda: 2008-2010 yılları arasında restorasyon çalışmaları yapılmış ve teknolojik gelişmeler ilave edilmiştir.

Buranın tarihinde ilginç bir olaydan söz edilmektedir. 1912 yılında ünlü besteci Arturo Toscanini: burada klarnet çalarken, bir ara çekilme kararı alır. Ancak şehirde başka bas klarnet çalan kimse olmadığından uzun uğraşlar sonucunda Toscanini yumuşar ve burada çalmaya devam eder.

Arjantin Buenos Aires Nicholas Corrientes Avenue
Arjantin Buenos Aires Nicholas Corrientes Avenue

 

Corrientes Avenue

Bu cadde Puerto Madero mahallesinde başlar ve Chacarita mahallesinde biter. Bu cadde boyunca uzanan mahallelerde tango kültürü gelişmiştir.
Caddenin ismi 1822 yılında verilmiştir ve 1931 yılında cadde genişletilmiştir.
Şehrin ana kültürel eksenlerinden birisi olarak bilinir.

Burada gece hayatı hiç durmaz. Dikilitaş çevresinde ve Callao Avenida arasındaki bölgede: kitapçılar, tiyatrolar, pizzacılar ve şehrin popüler barları bulunur. Bu barlar ve tiyatrolarda biraz önce söylediğim gibi “tango” kültürü gelişmiştir. Ünlü şarkıcı Carlos Gardel; 1930-1950’li yıllar arasında burada yaşamıştır.

Arjantin Buenos Aires Puerto Madero

Arjantin Buenos Aires Puerto Madero

Halk, buraya şehirdeki konumu nedeniyle aynı zamanda “Centro” veya “El Centro” da demektedirler.
Burası: şehrin tarihi geçmişinde, deri ihracatının yapıldığı liman olarak önem kazanmaktadır. Zaten; Avrupa’dan gelen göçmenler, gemilerle bölgeye ulaştıklarında ilk gördükleri yer burası olmuştur.

Arjantin Buenos Aires Puerto Madero
Arjantin Buenos Aires Puerto Madero

Mahalledeki yapılar “Plaza de Mayo” ve “Plazo Congresso” arasında kümelenmiştir. Günümüzde semt lüks restoranlar, kafeler, barlar ve sinemalarla doludur.

Burada “Julio Avenida 9” denilen cadde: dünyanın en geniş caddesi olarak bilinmektedir. Şehrin en ünlü gastronomi restoranları buradadır.

Ofis çalışanları, alışveriş yapanlar ve diğer birçok insan, her gün Centro’nun sokaklarını doldururlar. Trafik gürültüsü üst seviyelere ulaşır.

 

Ernesto Carcova Heykel Müzesi-Universidad Nacional de las Artes

Burası Güney Amerika’da türünün en önemli müzesidir. Burada Rönesans kültürünün en seçkin heykelleri ve kabartmaları bulunmaktadır. Müzenin koleksiyonu: Mısır ve Yunan dönemlerine ait büstlerin Berlin Devlet Müzelerinde bulunanlardan 1905-1908 yılları arasında çoğaltılan ve Ernesto dela Carcova’nın koleksiyonunda bulunan parçalardan oluşmaktadır.

Carcova: 1922 yılında Güzel Sanatlar Akademisine müdür olarak atandı ve ardından 1923-1928 yılları arasındaki dönemde bu heykel müzesini oluşturmak için çalışmalara başladı. Müze 1928 yılında açılmıştır.

Müze koleksiyonunda: 700’den fazla heykel bulunduğu söyleniyor. Ama yukarıda da belirttiğim gibi bunların çoğu: orjinalleri Berlin Devlet Müzesi, British Museum, Louvre ve Floransa L’Accademia müzelerindedir, burada sergilenenler, orijinallerinden yapılmış kopyalardır.

Ama bu kopyalar çok özel kalıplarla yani kalıp tekniğiyle oluşturulmuştur. Bu nedenle en küçük ayrıntılar görülmektedir. Burada bulunan bazı heykellerin: II. Dünya savaşında tahrip olan Berlin Müzesinde bulunmadığı, dünyada yalnızca burada mevcut olduğu söylenmektedir. Koleksiyonlar büyük odalarda görünmektedir. İyi bir doğal aydınlatma vardır.

Arjantin Buenos Aires Puerto Madero Nereids Anıtı-Font of the Nereids

 

Nereids Anıtı-Font of the Nereids

Anıt: 21 Mayıs 1902 tarihinde: Plaza de Mayo açılışı için ünlü heykeltıraş Lola Mora tarafından yapılmıştır. Ancak çıplaklık sorunları nedeniyle “Costanera Sur” denilen bugün bulunduğu alana taşınmıştır. Anıt beyaz carrara mermerinden yapılmıştır. Merkezinde iki deniz kızı görülür. Anıtı yapan sanatçı Dolores Lola Mora: Arjantin ve Güney Amerika’nın ilk heykeltıraşlarından biridir ve son derece yeteneklidir.

Arjantin Buenos Aires Puerto Madero Tango Anıtı-Monumento

 

Tango Anıtı-Monumento

Heykeltıraş Stela Trebino ve mühendis Alejandro Coria tarafından yapılan anıt, şehrin en sembolik müzik tarzını ifade etmektedir. Anıt için yapılan yarışmada kazanan heykeltıraş 25.000 dolar ödül almıştır. Anıt 22 Kasım 2007 tarihinde açılmıştır. Paslanmaz çelikten yapılmıştır. Soyut şekli: körüklü bir enstrümanı anımsatmaktadır.3.5 metre yüksekliğe ulaşır ve bir akerdeon’a benzer. Ağırlığı 2 tondur. Kaide yüksekliği 1.70 metredir. 350.000 dolara mal olan anıtın maliyeti 17 kurum tarafından karşılanmıştır.

 

Puente de la Mujer

Rio dela Platanehri üzerindeki bu yaya köprüsü; “Puerto Madero” mahallesinin amblemidir. Hatta şehrin en ikonik yapılarından biri olduğu söylenir. Köprünün diğer ismi “Kadınlar köprüsü” dür. Anıt köprü ünlü İspanyol mimar Santiago Calatrava tarafından yapılmıştır ve yelkenli teknelerin geçişine izin verecek şekilde tasarlanmış ve 2001 yılında tamamlanmıştır.

Köprü: İspanya Bilbao şehrinde inşa edilmiş ve taşınarak Buenos Aires şehrine getirilmiştir. Köprünün uzunluğu 170 metredir ve genişliği 6.20 metredir. Yüksek kısım 39 metredir. Köprünün ağırlığı 800 tondur.

Eski günlerde: yük gemileri burada karaya yolcu taşıyorlarmış. Köprünün açılma ve kapanma zamanı, normal hizmetler için 2 dakikadır. Bir bilgisayar tarafından motorlar ve sinyal sistemi, merkezi bir kontrol odasından yönlendirilmektedir.

Köprü: geniş dönme mekanizmaları ile dünyanın tek döner yaya köprüsüdür. Köprü: galvanizli yüksek mukavemetli çelikten imal edilmiştir. Korkuluklar da paslanmaz çelikten yapılmıştır. Döşeme ise ahşaptır.

Köprünün mimarisinde: beyaz direk “adamı” ve köprünün kavisli silüeti “kadını” temsil eder ve genel sembolize edilmek istenen durum “tango” dur. Yani, burada tango yapan bir çift görüntüsü verilmek istenilmiştir.

 

Paseo de la Gloria

Bu anıt, iyi Arjantinli sporcuları onurlandırmak için yapılmıştır. Şehirde bu tür 10 heykel (bunlar arasında Lionel Messi, Diego Maradona gibi spor süper starları bulunmaktadır) yapılması planlanmıştır. Çünkü 2018 yılında Gençlik Olimpiyat Oyunları burada yapılacaktır. İlk yani açılış heykeli Manu Ginobili isimli Arjantinli basketbolcuya aittir. Sonraki eski profesyonel tenisçi William Vilar’a aittir. Heykel: heykeltıraş Carlos Mario Benavidez tarafından yapılmıştır. Kendisi sadece Arjantin de değil, dünyanın birçok yerinde ünlü olan bir heykeltıraştır.

 

Calle Florida

Burada fast-food mekanları ve hediyelik eşya satan dükkanlar ve özellikle deri ürünleri satan tezgahlar bulunmaktadır. Sokak satıcıları ile alışverişte pazarlık yapmayı unutmayınız. Hafta içi günlerde sakindir, ama özellikle hafta sonlarında çok kalabalık olur. Özellikle burada deri ceket satılıyor. Malum ülke hayvancılığın çok geliştiği bir yer olarak tanınıp biliniyor.

Amerika, Brezilya, Rio de Janeiro, Şehir yakınlarında gezilecek yerler