Kanada Halifax

 

 

Kanada Halifax

Bu şehrin insanları, inanılmaz eğlenceliler. Bu şehirde: sanat galerileri, müzeler, tarihi eserler, kiliseler, alışveriş merkezleri, kaldırım kafeleri ve gece kulüpleri bulabilirsiniz. Canlı publar: eğlenceli bir gece hayatı yaratmıştır.

Kanada Halifax

GENEL

Atlantik Okyanusu kıyısında, önemli bir liman şehri. Dünyanın en büyük doğal limanı burada bulunuyor.

Kanada donanma gemileri ve Nova Scotia karasularında avlanan trol gemileri burada barınıyorlar. Ayrıca: Northwest Arm marinasında: birçok yat ve yelkenli var. Trol gemilerinin yoğunlukta olmasının en büyük nedeni: Nova Scotia kıta sahanlığındaki zengin morina ve ringa balık sürülerinin bulunması. Bu süreler: burayı, adeta bir balık çiftliği haline getirmişler.

İngilizler: 18.yüzyılın ortalarında: kuzeydeki Fransız kalesine karşı koymak için, burada bir donanma garnizonu ve tersane kurarlar. Samuel Cunard (1787-1865): korsanlar ve içki kaçakçılığı için bir cennet olan şehirde: hükümet izni ile korsanlık yaparak kazandığı servetiyle; ünlü transatlantik taşıma hattını kurar.

Kanada Halifax Liman

Günümüzde: artık limandaki eski rıhtımlar, depolar ve hatta her liman kentinde olduğu gibi: arka sokaklarda kümelenmiş bulunan kötü şöhretli evler ve tarihi mekanlar onarılmış. Bu mekanlar: bugün, sanatçı stüdyolarının, galerilerin, dükkanların, lokantaların ve teraslı tavernaların bulunduğu: hareketli bir semt haline gelmiş.

Ahşap yaya yolu ile kırmızı tuğla, kereste, gri taş ve parlak bindirmelerle yapılan renkli binaların arasında  dolaşabilirsiniz.

Yaz etkinlikleri arasında: kukla tiyatrosu, konserler, ıstakoz yarışları ve rüzgar sörfü yarışmaları yapılıyor. Uluslar arası tellal turnuvasında: İngiltere ve Bermuda’nın en iyi çığırtkanlarına karşı, 18. yüzyıl giysileri içindeki yerel gazetecilerin “Oyez” diye bağırdıklarını duyabilirsiniz.

Büyük gemi “Bluenose II”: Warehaouse açığına demir atmıştır. Bluenose ismi: Nova Scotia’nın denizcilerine: Amerikalıların taktığı isimdir. Bu geminin resmi: 10 sentlik Kanada madeni parasının üzerine basılmıştır. Evet, bu geminin güvertesinde yürüyebilir ve bu ünlü yelkenli ile, iki saatlik bir tura çıkabilirsiniz. Bu gemi: eğer liman dışında ise B Northwest Arm koyunda: zarif yat kulüpleri, yalı evleri, tersaneler, deniz kuvvetlerinin tesislerini ve balıkçı filosunu görebilirsiniz.

ULAŞIM

Ödüllü Halifax Stanfield Uluslararası Havaalanı, Halifax şehir merkezinden sadece 30 dakika uzaklıktadır.

Kanada Halifax

ŞEHİR MERKEZİ GEZİLECEK YERLER

Kanada Halifax Spring Garden Place

SPRİNG GARDEN PLACE

Halifax şehir merkezindeki Spring Garden Yolu üzerinde yer alan eklektik bir şehir merkezini gözünüzde canlandırın.

Burada: benzersiz butikler ve hizmetler, çok uluslu market ürünleri ve otantik küresel yemek seçeneklerinin cezbedici bir seçkisini bulabilirsiniz. Aynı zamanda lüks mücevherlerden kişiye özel terziliğe ve teknolojik aksesuarlara kadar çeşitli hizmetler için de başvuracağınız adrestir.

Her akşam saat 6 dan sonra ve hafta sonu boyunca saat başına sadece1 dolar karşılığında otopark bulunur. Evet, burada birçok markanın mağazası bulunuyor. Alışveriş için ideal bir yer.

Queens Marqoe Merdivenleri

QUEENS MARQUE MERDİVENLERİ

Halifax sahilindeki en yeni alışveriş ve yemek mekanıdır. Doğrudan Halifax limanına inen devasa granit basamakları, yerel halkın favori uğrak yeri haline getirmiştir. Bir kahve, dondurma veya başka bir atıştırmalık alın, Kuzey Atlantik’e karşı güneşin tadını çıkarın.

HALİFAX LİMANI ÇİFTÇİ PAZARI-HALİFAX SEAPORT ÇİFTÇİ PAZARI

Şehrin kuruluşundan 1 yıl sonra 1750 yılında Kraliyet Bildirisi ile kurulmuştur.

Kuruluşundan bu yana şehrin çeşitli yerlerinde faaliyet göstermektedir. 2010 yılında ise Halifax Limanına taşınmıştır. Bu pazar, Kuzey Amerika’da sürekli olarak faaliyet gösteren en uzun pazardır ve en büyük kalabalığı çeken pazardır. Günümüzde pazarda 250’den fazla satıcı varmış.

Turistler ve yerel halk, balık, unlu mamuller, sabun ve hatta mücevher gibi çeşitli ürünleri satın almak için bu pazara akın ediyorlar. Halifax’a geldiğinizde bu 300 yıllık pazarı ziyaret etmeyi unutmayın.

Alexander Keith’s Brewery Bira Fabrikası

ALEXANDER KEİTH’S BREWERY BİRA FABRİKASI

İskoçyalı Alexander Keith, Halifax şehrinde sadece üç kez Belediye Başkanı olmakla kalmamış, aynı zamanda şehrin en ünlü bira fabrikalarından birinin de kurucusudur. 1820 yılında inşa edilen ve Lower Water Street’deki sitesi, en çok Hindistan Pale Ale’si nedeniyle saygı duyulan bir yerdir.

Son zamanlarda yapılan yenileme ile, bira fabrikasının ekipmanları yenilenmiş, benzersiz bir şişeleme hattı eklenmiştir. Bira Fabrikası turuna katılırsanız: 1863 yılından kalma Haligonyalı vatandaşı canlandıran kostümlü tiyatrocuların şerbetçiotunu biraya dönüştürmeyi çok eğlenceli bir hale dönüştürdüklerini görebilirsiniz.

Bira fabrikasının Stag’s Head Tavern olanak bilinen 19’ncu yüzyıldan kalma barı var. Buraya yolunuz düşerse: Keith’in ikonik Hindistan Pale Ale’si veya narenciye katkılı Premium White veya zengin Kırmızı Ale veya çikolata ve kahve tatları içeren Dark Ale içebilirsiniz.

Halifax Province House

PROVİNCE HOUSE

Kumtaşından 1819 yılı yapımı bir binadır.

Hollis Street üzerinde bulunuyor. George dönemi taş yapısı. Kanada’nın eski Eyalet Yasama Meclisinin evidir. Günümüzde burada yasama arşivi bulunur.

Yapının önünde bir heykel var. Bu heykel: Nova Scotia’nın özgür basın ve demokratik hükümet savunucularından biri, ancak Konfederasyona katılmayı şiddetle ret eden birine ait: Joseph Howe.

Halifax Province House

Evet, burayı gezmek için rehberli tura katılmanız gerek. Bu turda: meclis odasında ve kütüphanesinde gezi yapılıyor. Turun sonundaki odada: başsız iki kartal heykeli göreceksiniz. Bunlar: anti-Amerikan hisleriyle, 1840 yılında idam edilmişler, yani başları kırılmış.

HALIFAX HİSTORİCAL MUSEUM

HALIFAX HİSTORİCAL MUSEUM

Halifax şehir merkezinin panoramik manzarasına sahip bu 19’ncu yüzyıldan kalma kaleyi ziyaret ederseniz, Kanada tarihinin heyecan verici bölümünü görebilirsiniz.

Mayıs ve Ekim aylarında kale, İngiliz ordusunun iki  tarihi alayı tarafından hayata geçiriliyor. İskoçyalıların gösterileri ve Kraliyet Topçularının hassasiyeti, canlı canlandırmalarla ziyaretçileri her gün heyecanlandırıyor.

Güneş battığında kalenin diğer tarafında, Halifax Kalesi Hayalet Turuna katılabilirsiniz. 1800’lerin başlarından kalma karanlığı deneyimleyin. Kasım ile Nisan ayları arasında tüm sergiler ve odalar kapalıdır. Ancak her gün öğlen saatlerinde silah sesleri duyulmaktadır.

Halifax Citadel (iç kale)

CİTADEL (İÇ KALE)

Halifax şehir merkezi esasen dik bir tepe kenarında inşa edilmiştir.1749 yılında İngiliz Subayı Edward Cornwalls yönetiminde burada 4 tane kale inşa edilmiştir. Günümüzde burada bulunan kale yıldız şeklindedir ve serinin dördüncü kalesidir. Tarihi 1856 yılına kadar gitmektedir.

Burada: 300 İngiliz askeri barınıyormuş.

Burası: resmen şehrin önemli bir sembolü olmuş ve bir ulusal tarihi Sit alanı olarak, 1951 yılından bu yana koruma altına alınmış. Çünkü: Kanada’da bulunan en önemli tarihi eserlerden olarak kabul edilmektedir.

Yıldız şeklindeki bu kale, şehre bakmaktadır ve bir zamanlar genç Halifax’ı karadan ve denizden gelebilecek saldırılara karşı korumuştur.

Halifax Citadel (iç kale)

Şehrin panoramik manzarasını görmek ve askeri tarihi hakkında fikir sahibi olmak için: yıldız şeklinde olan ve 1850’lerden beri, her öğlen, top atışı yapılan, çimenli bayıra doğru ilerleyin. Bu garnizonun çevresinde gezebilirsiniz.

 

Halifax Citadel (iç kale)

Burası: derin, geniş, suyu çekilmiş bir hendekle çevrelenmiş. Ayrıca: kalın duvarlar ve toprak siperler de var. Burada: bir müze var.

Army Museum: Cavalier Building binası, 1869 yılında restore edilmiş ve müze haline getirilmiş. Burada: üniformalar, silahlar ve önceki üç kent kalesinin modelleri sergileniyor.

Garrison Cells: Burada askeri mahkumların tutulduğu hücreler var.

South Magazine: Burada: barut fıçıları ve toplar depolanmış.

Kanada birlikleri: bu kaleyi, iki dünya savaşında da, kışla olarak kullanmışlar. Yazın: İskoç etekli öğrenciler: piyade ve topçuların yaptığı eğitimleri sergiliyorlar.

Saat; 12.00’de yerel halk arasında “öğlen silahı” olarak bilinen günlük top atışlarını dinleyin. Bu ritüel 1857’den bu yana her gün öğle saatini işaret ediyor.

Kalenin doğusunda: bir saat kulesi var.

Halifax Eski Saat Kulesi

ESKİ SAAT KULESİ

Burası, kentin simgesidir. Daha yaygın olarak Şehir Saati olarak bilinir. Çünkü bulunduğu konum, sadece askeriyeye değil kasaba halkının da işine yaramaktaydı.

Bu sekizgen kule: Nova Scotia birliklerinin komutanı Kent Dükü Prens Edward tarafından; 1803 yılında dikilmiştir. Çünkü: Prens Edward: Kuzey Amerika askeri güçlerinin başkanıdır. Yandaki kışlalarla konuşlanmış birlikler arasında dakikliği teşvik için dikilmiştir.

Halifax Eski Saat Kulesi

Saat kulesi: üç katlı, tek katlı bir binanın üzerine inşa edilmiş. Saat yüzündeki rakamlar: Romen rakamı. 1965 yılında restorasyon yapılmış. 1990 yılında ise, büyük bir restorasyon yapılmış ve binanın dış cephesi tamamen onarılmıştır.

Saat mekanizması Londra’da George III’ün Kings Clockmaker’ı Benjamin Lewis tarafından yapılmıştır. 1803 yılından beri çalışan 371 seri numaralı orijinal mekanizma, halen saat kulesinde bulunmakta ve günümüzde de çalışmaya devam etmektedir. Üç demir çan, 1801 yılında Thomas Mears firması tarafından Londra’daki Whitechapel Bell dökümhanesinde dökülmüştür.

İngiliz garnizonu, 1906 yılında Halifax’tan çekilince saat Kanada Milis ve Savunma Bakanlığına devredilmiştir. O da saati Halifax şehrine kiralamıştır. 1952 yılında, Kanada Tarihi Yerler ve Anıtlar Kurulunun girişimle Halifax Kalesi Ulusal Tarihi Parkına dahil edilmiştir.

Halifax St Pauls Kilisesi

ST. PAULS KİLİSESİ

Grand Parade’nin güney ucunda, belediye binasının karşısındadır. Kanada’nın en eski Anglikan kilisesidir. 1749 yılında Kral II George izniyle kurulan bina, 1750 yılında inşa edilmiştir. 1750 yılında Rahip Williams Tutty’a göre tamamen donatılmamış bir kilise olarak açılmıştır.

1812 yılında giriş ve çan kulesi, 1868 yılında yan kanatlar ve 1872 yılında kanal eklenmiştir. Duvarları kaplayan tuğlalar da dahil olmak üzere malzemelerin çoğu yerel olarak yapılmıştır. Aradan 200 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen orijinal ahşap yapı, yapıldığı günkü kadar sağlam duruyor.

İngiltere kilisesinin ilk denizaşırı piskoposu Charles Inglis, 1787 yılında buraya geldi ve St Paul’u kendi katedrali haline getirdi. 1844 yılında bir şapel inşa edilene kadar St Paul, aynı zamanda Halifax’taki ilk garnizon kilisesiydi.

 

Halifax Halk Bahçeleri

HALİFAX HALK BAHÇELERİ-HALİFAX PUBLİC GARDENS

Maritime müzesinin güneyindedir. Victoria döneminde kamu bahçeleri, 1867 yılında kurulmuştur. Bahçeler ulusal sit alanı olarak ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Ancak 2003 yılında bir fırtınada büyük hasar görmüştür. Bu fırtınada birçok ağaç yıkılmıştır. Ancak 2004 yılında,  Kanada gününde yapılan 1 milyon dolarlık restorasyon sonucunda, yeniden açılmıştır. (Bu arada restorasyon için gereken bu para, halkın yardımlarıyla oluşturulmuştur.)

Barrington Caddesinden buraya ulaşmak için yaya dostu bir alışveriş bölgesi olan Spring Gerden yoluna doğru yürüyün. Yol üzerinde Pane e Circo’da kahve içebilir, Stilwelle Beergarden’da bira içebilirsiniz. 16 dönümlük güzel ve huzurlu Viktoria dönemi bahçeleridir.

Halifax Halk Bahçeleri

Burada: gingko ve beyaz çiçekli kumru ağacı, Japon leylağı ve melez çamı gibi, seçkin Asya kökenli ağaçlar bulunuyor. Bunların arasında: güzel bir gezinti yapabilirsiniz. Ayrıca: burada ara-sıra: Victoria tarzı açık hava bandosundan konserler veriliyor. Parklarda: sulak alanlarda ördekler göreceksiniz. Her ne kadar yasak olsa da, insanlar bu ördekleri beslemekten büyük keyif alıyorlar.

Halifax Point Pleasant Park

POİNT PLEASANT PARK

Kentin en çekici yeşil alanı, plajı ve gölgelik ağaçlarının bulunduğu, ideal bir piknik yeridir. Halifax yarımadasının güney ucundadır. Kısmen ormanlık bir alan. Halifax bölgesel belediyesinin, en büyük sivil alanlarından biridir.

2003 yılındaki Hurricane Tayfunu sırasında, bu park ta tahrip oldu. Parktaki ağaçların, yaklaşık dörtte üçü yıkıldı. Park, Haziran 2004 tarihine kadar kapalı kaldı. Park: halen bu tayfun sonrasında kalan ağaçlardan oluşuyor. Ancak: elbette ki Kanada hükümeti boş durmuyor. 2008 yılında, bu parka: 70.000 ağaç dikilmiş.

Buradan: limandaki büyük gemileri ve Northwest Armdaki yatları gözlemlemek mümkün.

 

Halifax Galler Prensi Kulesi

GALLER PRENSİ KULESİ-PRİNCE OF WALES MARTELLO TOWER

Fransız saldırılarına karşı korunmak için 1796-97 yılları arasında Prens Edward tarafından inşa edilen Galler Prensi kulesidir.

Bir  tür sahil koruma kulesi 12 metre yüksekliktedir. 15-25 kişiyi alabilecek kapasitededir.

Halifax Galler Prensi Kulesi

Yuvarlak bir taş kule. Kuzey Amerika’da, kendi türünde bir ilk. Temel fikir: savunma kapasitesine sahip, son derece kalın taş duvarlarla çevrili, askerlerin konaklama yeri olan bir ilk kat var. Bunun üzerinde: düz çatı platformunda, top monte edilmiş. Ancak: 1870 yılında: buhar makinaları çıkınca, bu ve benzeri kuleler kullanılmamaya başlanmış.

Günümüzde, hala ilk yapıldığı haliyle ayaktadır.

Halifax Fairview Cemetery

FAİRVİEW CEMETERY

Burası bir mezarlık. 1912 yılında, Newfoundland’ın güneyinde batan  “Titanic” yolcu gemisi kazasında ölen kurbanların birçoğunun mezarları: buradadır. Çünkü: gemi battığında, kurtarma çalışmalarının büyük bölümü, buradan yola çıkan gemiler tarafından yapılmış. Bu yüzden, bu faciada ölenler, şehirdeki üç mezarlıkta gömülmüşler.

 

Halifax Atlantik Denizcilik Müzesi

ATLANTİK DENİZCİLİK MÜZESİ (TİTANİK ESERLERİ)-MARİTİME MUSEUM OF THE ATLANTİC

Lower Water Street üzerinde bulunuyor. Kanada’nın en eski denizcilik müzesidir. Tüm denizcilik tarihine ait her şeye sahiptir. Denizcilik eserlerinden oluşan dikkat çekici bir koleksiyon vardır. Ayrıca kıyı vapurunun güverte binası ve 1917 yılındaki trajik Halifax Patlamasına adanmış ödüllü bir sergi görülür.

Halifax Atlantik Denizcilik Müzesi

En unutulmazları karmaşık buharlı gemi modelleri ve özel sergileriyle Age of Steam Gallery ve 250 arkeolojik enkaz resminin yer aldığı Gemi Enkazı Hazineleri bölümüdür. Ayrıca 1982 yılında Halifax’a taşındığı bilinen hidrografik gemi CSS Arcadia’nın güvertesinde de dolaşabilirsiniz.

Burada: deniz kazaları ile ünlenmiş “Sable Island” için özel bir yer ayrılmış. Acadia gemisi: müzenin rıhtımına demirlemiş. Bu gemi: Nova Scotia’dan Hudson Körfezine, Doğu Kanada sahillerinin haritasını çıkarmış. 56 yıl hizmet yapan gemi, 1969 yılında emekli olmuş ve  1982 yılında buraya alınmış.

Halifax Atlantik Denizcilik Müzesi Titanik
Ama elbette bu müzenin en ilgi çeken bölümü:

Halifax’ın felakette oynadığı kilit role odaklanan RMS Titanic’in yaratılışı ve ölümünün öyküsünü anlatan, yürekleri titreten kalıcı sergidir. Titanic; Halifax’a doğru yola çıkıyordu.

Geminin 15 Nisan 1912 günü batmasının ardından sağ olarak kurtulanlar New York şehrine giderken, ölenlerin hepsi Halifax’a geldi. Mürettebat, cesetleri kurtarmak için korkunç koşullara göğüs gerdi ve kimliği belirlenemeyen birçok kurbanın gizemini çözmek için benzersiz bir sistem icat etti.

Burayı ziyaret ettiğinizde, kazanları dolduran mürettebattan, üçüncü sınıftaki göçmenlere ve birinci sınıfta seyahat eden yoluculara kadar Titanik’teki yaşamla tanışacaksınız.

Halifax Atlantik Denizcilik Müzesi Titanik Kalıntıları
Müzede:

Sahibi bilinmeyen çocuk ayakkabıları ve kurbanların (çoğu Halifax mezarlıklarında gömülü olan) kişisel eşyalarını tespit etmek ve korumak için kullanılan bir cenaze çantası da dahil olmak üzere çok sayıda hikaye, model ve kurtarılmış eşya vardır. Meçhul çocuk ayakkabıları, batmanın vahametini ve kişisel yıkımını çağrıştıran en dokunaklı nesnelerden biridir.

Bu deri çocuk ayakkabısının 4 Nolu ceset, yani bilinmeyen çocuktan olduğuna inanılıyor. Mackay-Bennett ekibi tarafından kurtarılan bu çok genç çocuk, Halifax’daki Fairview Mezarlığına gömülmüştür.

2007 yılında yapılan kapsamlı DNA testi sonucunda çocuğun ayakkabısının İngiltere’den gelen 19 aylık Sidney Leslie Goodwin’e ait olduğu belirlenmiştir. Çocuğun babası Bay Goodwinn, bir iş teklifi için Niagara Şelalesine giderken, Sidney dahil tüm aile kaybolmuştur.

Titanic’deki 20 cankurtaran botunun tipik bir örneği olan White Star Line cankurtaran botunun bir modeli de sergileniyor. İngiliz Ticaret Kurulu düzenlemeleri, yolcu gemilerinin denizde günlerce yaşamı sürdürmek için kürekli, yelkenli ve malzemeli cankurtaran botları taşımasını gerektiriyordu.

Yönetmelikler, gemideki herkesi kurtarmak için cankurtaran filikalarının sağlanmasını gerektirmiyordu. Cankurtaran filikalarının bakımı pahalıydı ve değerli güverte alanını kaplıyordu. Bu nedenle, Titanic’in toplam bedelinin yarısından azı için cankurtaran filikaları oldukça azdı.

Bunlar yani Titanic gemisinden arda kalanlar sudan Halifax gemileri tarafından toplanmıştır. Sonuçta geminin battığı sırada enkaz halinde toplanan 50’den fazla nesne müzede sergileniyor.

Halifax Atlantik Denizcilik Müzesi Titanik Kalıntıları

Sergilenen eserler arasında: sandalyeler ve Titanic gemisinin ahşap güvertesinden bir parça da var.

Halifax Üniversiteler

ÜNİVERSİTELER

Halıfax şehrindeki üniversiteler şunlardır: Dalhousie Üniversity, Saint Mary’s Üniversity, Mount Saint Vincent University, University of King’s College, Atlantic School of Theology, NSCAD Universitiy ve Universite Sainte-Anne.

Halifax Pier 21 Müzesi

PİER 21 MÜZESİ

Kanada’nın Ellis Adası olarak bilinen, bir zamanlar büyük okyanus gemisi terminali ve 1928 ile 1971 yılları arasında 1.5 milyon insanın giriş noktası olarak hizmet veren göçmen deposu, günümüzde Ulusal Tarih Alanı ve daha yakın zamanda da ülkenin Ulusal Müzesi olarak kullanılıyor.

Göçmenlerin Kanada’yı şekillendirmede oynadığı önemli rolü vurgulamak amacıyla 2011 yılında açılan müze, 2000 öykü, 500 sesli raportajı, bağışlanmış 700 kitap, 300 film ve binlerce arşiv görseli ve resmi belgeyi barındırıyor.

Pier 21’de yaşamın nasıl bir şey olduğunu görmek için koridorlarda dolaşın. Dönem  kostümleriyle giyinin, yeni gelen umutların bir sonraki aşamaya bindikleri sömürgeci vagonlarının bir kopyası boyunca yürüyün.

GEORGES ADASI ULUSAL TARİH BÖLGESİ

GEORGES ADASI ULUSAL TARİH BÖLGESİ

Georges Adası; binlerce yıl önce buzul birikintilerinin yarattığı bir adadır. Halifax Limanının merkezinde yer alır ve yüzlerce yıl boyunca askeri harekatın merkezinde yer almıştır.

Kanada Kingston

Kanada Ottowa

Kanada Toronto

Kanada Tarih

tarih.5
Kanada Tarih

Kanada Tarih; bu sahile geldiklerine inanılan Vikingler hakkındaki iddialarla ilgili olarak sağlam kanıtlar ele geçirilmiştir. Şöyle ki: Newfoundland’in kuzey ucundaki: L’Anse auw Meadows’da bulunan: evler, atölyeler, hatta bir demir dökümhanesindeki aletler ve kap-kacak üzerinde yapılan karbon tarihlendirilmesinde; Vikinglerin, MS.1000 yılı civarında, buraya geldiklerini göstermektedir.

Evet: başlangıçta İngilizler; Kanada ile yalnızca balığı yüzünden ilgilenmişler; daha sonra kolonileşme faaliyetlerini güneye; Amerikan kıyılarına doğru yoğunlaştırmışlardır: Daha sonra buraya gelen Fransızlar: altın, elmas, baharat ve Asya’ya geçit ararlar.

1535 yılında: Jacques Cartier: Mont Real (Royal Dağı) adını verdiği bir tepenin hakim noktasından, Hochelaga Köyü’ne kadar ilerler. Bu yolculuk sonunda ise: 7 fıçı demir sülfürü ve kuvars ile geri döner. Ancak: itibar görmez. Tam 70 yıl boyunca Kanada ihmal edilir. Fransızlar, Kanada’ya, tekrar tam 70 yıl sonra, karlı kürk ticareti için geri dönerler.

Bu arada: ataları, bu Avrupalı kaşiflerden: 12.000 yıl önce buraya gelmiş olan yerli halk; bu gelen gidenleri izler. Mamutların ve Bizonların peşi sıra: Sibirya’dan dalga dalga gelen avcılar; Bering Boğazından geçerler. Bu avcılar: Alaska’dan güneye, Pasifik kıyısı boyunca İngiliz Kolombiyası’na ve ardından da Yukon ve Kuzeybatı Topraklarına geçerek doğuya yayılırlar.

tarih.1
Kanada Tarih Nouvelle France

NOUVELLE FRANCE (YENİ FRANSA)

Fransız ve İngiliz koloniciler: bölgedeki yerli halka : bakır çaydanlıklar, silahlar, battaniyeler, konyak, Hıristiyanlık, kızamık ve çiçek hastalığı getirdiler. Karşılığında ise: kunduz postu aldılar.

Fund Körfezi’nin sert  kışları yüzünden: Samuel de Champlain ve beraberindeki ilk Fransız yerleşimcileri: 1608 yılında: Nova Scotia’dan ayrılıp St.Lawrance Irmağı boyunca ilerlediler. 10 yıl içinde: gerek kiracı çiftçiler ve gerekse kürk avcıları; nehrin  daraldığı noktada bulunan Quebec’i kolonileştirdiler. Buraya, aynı zamanda: Nouvelle France de denir.

Her yerleşimcinin kıyıya ulaşabilmesi için, çiftlik arazisi: nehir kıyısı boyunca, uzun ve dar şeritlere bölündü. Fransız kürk avcıları: yerli dilini ve adetlerini hemen öğrendiler ve hatta yerli kabilelerle evlilikler yaparak, Ontario’daki Huron’da ve Quebec’deki Algonkin’de: kürk peşinde koştular.

tarih.2
Kanada Tarih

Bu arada: muazzam miktardaki kürk hayvanları, İngilizlerin de ilgisini bölgeye yeniden çekti. 1610 yılında, denizci Henry Hudson (bugün muazzam büyüklükteki körfeze adı verilmiştir): Quebec’in kuzey ucunu dönmüş ve Çin’e ulaşacağını umut ederek, güneye ilerlemiştir.

Bu arada: kürk ticaretiyle uğraşanlar: Quebec’e taşıma maliyetinin yüksekliği ve alınan vergiler nedeniyle, yeni bir satış yeri bulma çabası içine girdiler. Bu karar: Nouvelle France için, sonun başlangıcı oldu. 1670 yılında: İngiliz tüccarlar tarafından, Hudson körfezi kumpanyası kuruldu.

Ormanda hayvan peşinde koşmak yerine, kürklerini ticaret merkezine getiren Kuzey Amerika yerlileri: yeni ticaret yerinde, İngiliz  tüccarlarla karşılaştılar. Ancak: Fransız kürk avcıları, kır hayatına daha kolay uyum sağlamış ve yerlilerle kısa sürede anlaşmış olmalarına rağmen, İngilizler bunu beceremediler. Çok geçmeden, Kuzey Amerika yerlileri: kumpanyanın Fransız konyağını taklit etmek için işlenmemiş Londra Cinine iyot karıştırdığını öğrendiler.

Fakat: bu sırada, Fransa Kralı XIV. Louis; Fransız Kanada’sı ile ilgilenmedi.

İngilizler: güçlü bir donanma ile, kumpanyaya destek verdiler. İngilizler; 1701-1714 yılları arasında süregelen Veraset Savaşı sonunda: Utrech Antlaşması ile, Fransızları, tüm Acadia (Nova Scotia) bölgesinden çekilmeye mecbur ettiler.

1759 yılında ise: Fransızlar, Quebeck’i, Abraham Düzlüklerinde, İngilizlere terk ettiler. Bunun üzerine: Fransız ordusu: bölge sakinlerini, kendi başlarının çaresine bakmak üzere yalnız bırakarak: yanlarına tüccarları ve koloni liderlerini de alarak,  eve dönmek üzere denize açıldılar. Kanada kırlarına karşı verilen, 150 yıllık cesur mücadeleden sonra, Nouvelle France, Fransızlar tarafından terk edildi.

tarih.3
Kanada Tarih İngiliz Yönetimi

İNGİLİZ YÖNETİMİ

Önceleri, İngiliz göçmenlerde, Kanada’ya gelmeye istekli değildiler. 1774 yılında çıkarılan Quebeck Yasası ile kilise dokunulmaz kılındı. Aynı yasa uyarınca: İngiliz ceza yasasının yanında, Fransız Medeni Kanunu kabul edildi ve Fransız Katoliklerine atamayla oluşturulan hükümet meclisinde yer alma hakkı tanında. Ama yine de : 1775 yılında, Amerikan devrimcileri: Quebeck’i işgal ettiklerinde, Fransız kökenli Kanadalılar, İngilizleri  desteklemediler.

Amerikan bağımsızlığı ilan edildiğinde: yaklaşık 40.000 kadar kralcı, Kanada’nın kuzeyine çekildiler. Bunlar arasında: New England yerleşimcileri, Pennsylvanialı Almanlar ve Kuzey Amerika yerlileri ve Afrikalı köleler vardı. Bunların büyük çoğunluğu: Niagara ve Güney Quebeck’teki doğu kantonlarına göç ettiler.

Kralcıların ve Quebeck’lilerin karşıt talepleri için: 1791 yılında: Kanada Yasası kabul edildi. Koloni ikiye ayrıldı. Ottowa Irmağından sınır oldu. Yukarı Kanada (Ontario) ve Aşağı Kanada (Quebeck). Aşağı Kanada’nın: Fransız dili, sivil ve dinsel kurumları korundu. Her iki eyalet: atanan valiler tarafından yönetilecekti. Avam ve Lordlar Kamarasını model olarak alan bir parlamenter sistem kuruldu.

Hudson körfezi kumpanyası: 1783 yılında oluşturulan Kuzeybatı kumpanyası ile; kürk ticaretinin denetimini ele geçirmek için mücadeleye başladı. Kuzey batılılar: Fransız sistemi altındaki: kalelere, depolara ve kano tugaylarına el koydular.

Yerli halkla evlilikler yaptılar ve Metis diye bilinen klanlar oluşturdular. Hudson Körfezi ile Winnipeg ve Superior gölleri çevresindeki ticaret merkezleri için yapılan ve yıllarca süren silahlı çatışmaların ardından: Kuzey batılılar, Hudson körfezi kumpanyası ile birleşmeye karar verdiler.

Yukarı Kanada’nın atanmış ilk valisi olan:

John Simcoe’nin önderliğinde: Ontario gölünden kuzeye ve Hamilton’dan batıya giden, yeni anayollar yapıldı. Simcoe: eyalet başkentini, bir ticaret merkezi olan ve sıtma bataklığının kalbindeki Toronto’da kurdu. Buraya: York adını verdi. Sınır boyunca bağışlanan araziler: daha çok Amerikalıları cezp etti ve nüfus1792 yılında 14.000 iken, 1812 yılında, 90.000’lere yükseldi. Fransız kökenli Kanadalılar da, hızla çoğaldılar.

tarih.4
Kanada Tarih

1812 yılında, Amerika’nın Kanada düşmanlığı en üst düzeye çıkar. Amerikalılar: yerlilerin, Kanada sınırındaki Amerikan yerleşimlerine düzenledikleri saldırılara, İngilizlerin destek verdiğine inanırlar. Amerikan Kongresi, Kanada’nın ele geçirilmesine karar verir. Amerikalar: saldırıya geçerler, York şehri yakılır ve yağmalanır. Bunun üzerine: İngilizler; Washington üzerine vahşi bir misilleme saldırısı düzenlerler.

Anglo ve Fransız Kanadalıları: Amerikalılara karşı;

Chateauguay’da yan yana çarpışırlar. Ancak: savaştan sonra, yurtsever milisler giderek büyüyen İngiliz karşıtı hareketlerin merkezi olurlar. İngiliz göçünün artmasıyla: gerek Quebeck’in özerkliği ve gerekse Aşağı ve Yukarı Kanada’nın birleştirilmesi girişimleri tehlikeye girer.

1832 yılında, Quebeck’te yayılan kolera salgınında, İngilizler suçlu bulunur. 1837 yılında: İngiliz milisler ve muhalif yurtseverler ayaklanırlar. St. Denis’te kazanılan zaferin ardından; Fransız kökenli Kanadalılar: Montreal’in kuzeyindeki İngiliz birlikleri tarafından ezilirler.

tarih.en başa
Kanada Tarih Konfederasyon

KONFEDERASYON

1867 tarihli, İngiliz Kuzey Amerika Yasası, Kanada Dominyonunu oluşturdu. Anglo-Kanadalılar: iç savaştan yeni çıkan Amerika’ya karşı koyabilmek için güçlü bir merkezi hükümet istiyorlardı. Fakat, Fransız kökenli Kanadalılar, çok daha güçlü eyalet hükümetleriyle, Quebeck’lilerin malk-mülk ve vatandaşlık haklarının korunmasıyla özel olarak ilgilenecek federal bir sistemde ısrar ediyorlardı. Yani: ulusal birlikten öte, önce: etnik, dinsel ve bölgesel ekonomik çıkarlar geliyordu.

1895 yılında: Niagara şelalesinde ilk hidroelektrik santralı kuruldu. Bir yıl sonra, Klondike’ta altın bulunmasıyla, 100.000 kişi, Yukon’a gitti. Çayırlık Eyaletleri de: dünyanın her tarafına yapılan ve hızla artan buğday ihracatından yarar sağladılar.

Bu yeni zenginliğe başkanlık eden: liberal Wilfrid Laurier, ülkenin ilk Fransız kökenli başbakanıydı. Laurier: Anglo ve Fransız kökenli Kanadalıları, tek bir ulus potası içinde eritmek amacındaydı. Kraliçe Victoria’nın, 60. yıldönümü için Londra’yı ziyaret ettiğinde, davet sahiplerini şu sözleriyle büyülemişti ve kendisine şövalye unvanı verildi. “Sapıma kadar İngiliz’im”

Ancak: Laurier’in uzlaşma çabaları: Anglo ve Fransız kökenli Kanadalılar arasındaki sorunları gideremedi. Uyuşmazlıklar tüm şiddetiyle sürdü. Quebeck’liler, gelişen endüstriye ayak uydurmakta ağır kalmışlardı.

YİRMİNCİ YÜZYIL

Ülke; Troy hükümetinin yönetimi altında, I. Dünya Savaşında, İngilizleri, 500.000 askerle destekledi. Bunların: 60.000 kadarı öldü. Duygusal Avrupa milliyetçiliği, Kanada’ya da yayıldı. Alman ve Avusturya kökenli vatandaşlar, kamu hizmetlerinden dışlandılar. Okullarda, Almanca yasaklandı. Fakat: silah üretimi, demiryollarını ve özellikle muazzam miktardaki buğday ihracatını  desteklemesiyle, savaş, ekonomiye iyi gelmişti.

Laurier’in ölümüyle: Liberal Parti Başkanı olan William Lyon Mackenzie King; Kanada’yı giderek Britanya’dan bağımsızlaştırdı. 1926 yılındaki İmparatorluk Konferansında: Kanada’nın dış ilişkilerinde özerk ve dolayısıyla tüm imparatorlukta geçerli olan İngiliz egemen politikasının dışında bir devlet olduğu gerçeğini kabul ettirdi. 1931 yılında, Kanada’ya içte ve dışta tam özerklik verildi. Ottowa Genel Valisi, İngiliz Hükümetinin değil, Kraliyetin sembolik temsilcisi oldu.

Ülke, aynı zamanda giderek Amerika’nın ekonomik ve kültürel yörüngesine girdi. 1920’lerde: Büyük Göller civarındaki Hamilton, Oshawa, Windsor ve Montreal’de türeyen Amerikan otomobil, kauçuk, kimyasal madde ve tekstil fabrikalarıyla, birçok  dalda “fabrika ekonomisi” gelişti.

Amerikan popüler kültürünün yükselişi: Kanada’yı ciddi şekilde etkiledi. Özellikle: Quebeck, gençlerin sinemaya gitmelerini yasaklayana kadar varan aşırı önlemlerle, bu istilaya direnmeye çalıştı. Farklı bir “ulusal” tarz arayan Ontario’lu ressamlardan oluşan Yediler Gurubunun dışındaki Kanadalı sanatçılar, şanslarını New York, Londra ya da Paris’te aramak zorunda kaldılar.

Kanada büyük buhranı:

İlk olarak, 1928 yılında, aşırı buğday stoklarını eritemeyen Çayırlık Eyaletlerindeki çiftçileri vurdu. 1929 yılının kuraklığı bile, bu sıkıntıyı gideremedi. Kereste, balıkçılık, madencilik ve inşaat gibi diğer sektörler; talebin üzerinde bir üretim olduğu için, durma noktasına geldi.

II. Dünya Savaşının patlak vermesiyle, dünyanın her tarafından gelen göçmenleri ve mültecileri kabul eden Kanada’nın ünü; Hitler Almanya’sından kaçan: komünistlere ve Yahudilere kapılarını kapamasıyla lekelendi. 1941’den sonra, Japon kökenli vatandaşlar gözaltına alındı ve mülklerine el konuldu.

1940 yılında: Amerika ve Kanada arasında, bir savunma paktı imzalandı ve bir yıl sonra, iki ülke ekonomisinin, savaş süresince bütünleştirilmesine karar verildi. Bir milyondan fazla nüfus, savaş sanayinde çalışıyordu. Silahlı kuvvetlerin emrindeki nüfus; 730.000 civarındaydı ve bunların 43.000 öldüler.

Savaş ve savaştan hemen sonraki süreçte, sosyal politikalarda önemli ilerlemeler kaydedildi. Ülke: ekonomik olarak Amerika’ya iyice yakınlaştı. Amerika: gerçekleştirdiği sanayi atılımıyla, enerji ve hammadde açısından, Kanada’nın başlıca müşterisiydi. Ancak: ulusal kültür, bu aralarda ortadan kalktı. Amerika ile iç ilişkilerin ve çıkarların dengelenmesi, giderek daha da hassaslaştı.

Ottowa

Kanada Montreal

Kanada Toronto

Amerika Chicago Genel

Amerika Chicago Genel

Evet, Amerika gezimde en uzun kaldığım bu şehri, sanırım en güzel şekilde anlatacağım ve buraya gidecek olanlara gezilecek yerler hakkında güzel fikirler verebileceğim.

Amerika Chicago Genel
Buyurun: Chicago şehri özellikleri hakkında ayrıntılı bir yazıya:

Şehir: İllinois eyaletinin başşehridir. Şehrin nüfusu, 3 milyon civarındadır. Amerika Birleşik Devletlerinin en kalabalık, üçüncü şehridir. Şehir: Michigan gölü yanında yer almaktadır ve göl kıyısında büyük bir liman bulunmaktadır.

Aslında: bu gölün, göl olduğunu bilmeyen ziyaretçilerin çoğu, burayı deniz sanırlar. İnanın gerçekten çok büyük bir su kitlesi ve kesinlikle göl olduğunu bilmediğiniz takdirde, rahatlıkla deniz diyebilirsiniz. Hatta: gölün kıyısındaki limanda demirleyen gemiler göreceksiniz. Bu gemiler ile: göl üzerinde kısa süreli gezintiler yapılabiliyor. Hatta: korsan gemisi benzeri bir de tarihi özellikler taşıyan gezinti gemisi var.

Bu şehre, Amerikalılar: “Windy City” yani “Rüzgarlı Şehir” ismini verirler. Chicago şehri sakinleri, uzun bir geçmişten bu yana “Cincinnati” şehri ile rekabet ederler. 1858 yılında, Chicago Tribune gazetesinde bir makale yayınlanır. Bu makalede: ilk kez “Wind City” cümlesi kullanılır ve 1893 yılına gelindiğinde, Sun editörü Charles Dana tarafından, Cincinnati şehri ile rekabet tartışılırken, yine “Windy City” cümlesi kullanılarak, bu isim, şehre mal edilir.

Bu arada:

Hani rüzgarlı şehir dedim ya, sanmayın ki Chicago, sürekli rüzgar esen bir şehirdir. Chicago şehrinde, yıllık ortalama rüzgar hızı: 15 km. iken, örneğin New York şehrinde bu oran: 20 km, Boston şehrinde 16.6 km. dir. Yine de, Chicago, Michigan gölü kıyısında olması nedeniyle, bir hayli rüzgarlıdır. Yani, gün boyu suratınıza rüzgar esiyor. Özellikle, kışın bu rüzgar insanları bir hayli rahatsız ediyor.

Son bir not: Chicago şehrine, rüzgarlı şehir denilmesinin bir anlamı da “burada yaşayan insanların her an tavır ve durum değiştirmeleri” yani “esen rüzgara göre karakter değiştirmeleri” demekmiş.

Kent silüeti:

Bu şehri, New York karşısında ikinci plana düşürmesine rağmen, yine de muhteşemliğiyle ziyaretçileri etkiliyor. Çünkü: muhteşem gökdelenler var. Washington şehrinin gökdelensiz hali yanında, buranın muhteşem gökdelenleri tam bir tezat oluşturuyor.

Özellikle: Müzenin bulunduğu alanın önünden, şehre baktığınızda, gölün bittiği yerde, muhteşem gökdelenler göreceksiniz ve bunlar şehrin silüetini güzelleştiriyor. Gökdelenler o kadar yoğun ki, ben şehir merkezine 40 km. kadar uzakta bir yerde kaldım ve şehre her gelişimde, çok uzaklardan bu gökdelenlerin silüetini görmek mümkündü.

Hep gökdelen diyorum. Gökdelenler, ihtiyaçtan doğmuş bir teknik olarak düşünülüyor. 1871 yılında: şehirde büyük bir yangın çıkıyor ve 30 yıllık bir geçmişi olan şehri yakıp-kül ediyor ve ardından 100.000 kişi evsiz kalıyor.

Bunun üzerine: şehir plancıları: mevcut alanı maksimum düzeyde kullanabilmek ve ateşe dayanıklı yapılar yapabilmek için: metal bir iskelet içinde, ne kadar istersen o kadar yükseltebileceğin, aynı zamanda şık ve stilli binalar yapmak için, gökdelen teknolojisin oluşturmuşlardır. Bu mimarlar “Chicago Okulu” mimarları olarak anılırlar.

Evet: bu mimari düzenlemenin yanında, şehrin en büyük özelliklerinden diğer biri de: göl kıyısında, 25 km. boyunca uzanan kumsallar ve yeşillik alanlardır. Büyük göl kıyısındaki diğer şehirlerin aksine: Chicago şehrinde, göl kıyısına fabrikalar ve sanayi tesisleri yapılmamış, parklar ve konutlar yapılmıştır. Bu yüzden, şehirliler, birkaç blok ötede: yüzmek, güneşlenmek veya balığa gitmek gibi aktiviteleri yaşayabilmektedirler.

Şehir merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği 176 metredir.

Şehrin uzunluğu 495 km. genişliği 190 km. dir. Dünyanın en büyük beşinci tatlı su gölü Michigan gölünün kıyısındadır. Şehirde, 3000 hektar büyüklüğünde park alanları bulunmaktadır. Bu büyüklükteki şehir alanında: 77 farklı mahallede, çok kültürlü bir şehir görüntüsü ortaya çıkmaktadır. Şehir, aynı zamanda, Amerika Birleşik Devletlerinde, çok tutkulu bir spor şehri olarak da tanınmaktadır.

Şehirdeki güvenlik konusuna gelince: şehirde “güney” bölümlere gitmenizi önermem. Çünkü: şehrin güney bölümündeki gettolar pek tekin değildir. Bunun dışında şehir merkezinde herhangi bir sıkıntı yaşanmaz diye söyleniyor ki, ben kaldığım bir ay süresince, herhangi bir sıkıntı yaşamadım. Çünkü: Chicago insanı gerçekten güler yüzlü, yardımsever ve sıcak kanlıdır. Siz yine de güney bölgelerine sakın inmeyin.

Birde şu husus var: şehre araba ile gelirseniz, sakın “highway” yolunu terk edip, ara yollara girmeyin. Çünkü: bu ara yollardaki tabelalar da kurşun izlerini görünce heyecanlanabilirsiniz ve sakın kimseye yol sormayın.

Hatta: arkanızdan veya yanınızdan veya önünüzden döküntü bir araba geçerse, sakın onun duruşuna veya yol kesme gayretlerine aldırış etmeyin, çünkü otoyol üzerinde soygun gibi bir atraksiyon ile karşılaşabilirsiniz. Bu elbette çok zor bir ihtimal ama mümkün değildir denemez.

Amerika Chicago Genel

ULAŞIM

Şehrin en büyük havaalanı “O’Hare” havaalanı olarak bilinmektedir.
Şehrin, en kuzeybatı köşesinde bulunmaktadır. Şehir merkezine, şehir merkezindeki “Loop” bölgesine, 27 km. uzaklıktadır. 2005 yılı öncesinde, bu havaalanı, dünyanın en işlek havaalanı olarak biliniyordu.

Günümüzde, burada 4 tane “Terminal” binası bulunuyor. Özellikle: gidişlerde, uçağınızın hangi terminalden kalkacağını çok iyi kontrol etmeniz gerekiyor.

Evet, THY bu havaalanına iniyor. Havaalanına indikten sonra, Amerikalı yolculardan ayrı olarak, pasaport kontrolüne giriliyor ve burada, Amerika’ya ilk defa ayak basanlar için ilginç görüntüler (muhteşem yapılı Amerikan polisleri ve yanlarındaki devasa köpekler) karşılıyor.

Pasaport kontrolünde pasaportlar onaylandıktan sonra: bagaj arama ve işte Amerika’dasınız. Havaalanı dışında, gayet büyük bir otopark bulunuyor. Karşılamaya gelen yakınlarınız varsa, bu otopark kullanılıyor.

Şehrin diğer havaalanı Chicago Midway Uluslar arası Havaalanıdır. Burası, kıta içi uçuşlarda kullanılır. Şehir merkezine, 16 km. uzaklıktadır.

TARİHİ

Bölgenin ilk yerleşimcilerinin, 18. yüzyıl ortalarında burada yaşayan bir Kızılderili kabilesi olan “Potawatomi” ler oldukları söylenir. 1780 yılına gelindiğinde, bölgede, ilk yerleşimcilerin varlığı görülür. Avrupalı olarak, Fransız Jean Baptiste Point du Sable vardır.

1795 yılına gelindiğinde, yerliler ile beyazlar arasında çatışmalar çıkar. Greenville anlaşması ile, bölge, Amerika Birleşik Devletlerine devredilir.

1833 yılına gelindiğinde, bölgede bulunan yerliler, zorla buradan çıkarılırlar. 1833 yılında 200 kişi olan şehir nüfusu, 1840 yılında 4000 kişi olur. Yani, Chicago şehrinin 1833 yılında kurulduğu söylenir.

Chicago kelimesi yerli dilinde “vahşi soğan” ya da “yabani sarımsak” anlamına gelmektedir.

Şehrin tarihine fazla girip okurları bunaltmak istemiyorum ama şehir tarihinde önemli bir olaya değinmek gerekiyor. 1871 yılına gelindiğinde: Büyük Chicago yangını görülür. Bu yangında: 4 km. uzunluğunda ve 1 km. genişliğinde bir bölge tamamen yanar ve yok olur.

Ahşap yapıların tamamı yanınca, bu kez, Chicagolular: dünya çapında emsal teşkil edecek taş ve çelik yeni daha modern yapılar ortaya çıkarırlar. İlk çelik iskeletli gökdelen: 1885 yılında ortaya çıkar. Şehrin nüfusu göçmenlerle artar ve 1900’lerin başında, şehir nüfusunun % 77’lik bölümünün göçmen olduğu görülür.

Yine şehir tarihindeki elim bir kaza: 1915 yılında meydana gelir. Chicago nehri üzerinde batan bir gemi de 844 yolcu ölür. 1920’lere gelindiğinde ise, bu kez, şehirde gansterler görünmeye başlar ve bunların en ünlüsü olarak “Al Capone” ortaya çıkar.

CHİCAGO ŞEHRİNDEKİ EN’LER

1. “Merchandise Mart”, dünyanın en büyük ticari ofis binasıdır.
2. Grant Park içinde bulunan “Buckingham Çeşmesi” dünyanın en büyük ışıklandırılmış çeşmesidir.
3. “Washington Kütüphanesi” dünyanın en büyük halk kütüphanesidir.
4. “Lincoln Park Zoo”: Amerika’nın en eski halk bahçesidir ve yılda 3 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
5. “Monadnock Block” dünyanın en yüksek yığma binasıdır.
6. “Chicago Taste”: Grant Park bölgesinde yapılan dünyanın en büyük gıda festivalidir.
7. “McCormick Place”: dünyanın en büyük kongre tesisidir.
8. “Uptown Theater”: dünyanın en büyük bağımsız tiyatrosudur.
9. 1885 yılında, dünyanın ilk çelik çerçeveli gökdeleni, bu şehirde üretilmiştir.
10. İlk dönme dolap: 1893 yılında “Dünya Kolomb Fuarı”nda, Chicago şehrinde yapılmıştır. Günümüzde, Navy Pear bölgesindeki 15 katlı dönme dolap: özgün modelin sonradan geliştirilmiş hali olarak görülmektedir.
11. 1900 yılında: Missisipi nehri yerine Michigan gölü boşaltılmış ve Chicago nehrinin akış yönü tersine çevrilmiştir. Bu durum, büyük ve son derece yenilikçi bir mühendislik projesi olarak, o dönemde büyük yankı uyandırmıştır.
12. “Willy Tower” eski adıyla “Sears Kulesi”: 110 katlı ve Batı yarımkürenin en yüksek binasıdır. Onun tepesine çıkan asansör düzeni: dünyanın en hızlı asansör düzenidir ve dakikada 1.600 metre çıkacak şekilde düzenlenmiştir.
13. Amerika’nın ilk çelik demiryolu: 1885 yılında burada üretilmiştir.
14. Dünyanın ilk gökdeleni: 1885 yılında burada inşa edilmiştir.

İKLİM

Şehirde: nemli karasal iklim hüküm sürmektedir. Buna bağlı olarak: yazları sıcak ve nemli geçer. Yaz aylarında sıcaklık 21 derece ortalama yapar. Kışın ise, karlı ve soğuk geçer. Kışın ortalama sıcaklık, -4.7 civarındadır. İlkbahar ve sonbaharda ise, düşük nem görülür.

Kısacası: bu şehir özellikle kış aylarında çok soğuktur ve dondurucu bir soğuk görülür. Bunun dışında, benim kaldığım yaz döneminde: sıcaklık ile ilgili pek sıkıntı hatırlamıyorum. Yağmur da pek yoğun değildi.

ALIŞVERİŞ

Şehir merkezindeki en önemli alışveriş merkezleri: “State Street” ve “Wabash Avenue” üzerindedir. Bunların dışında: şehrin tam merkezi sayılabilecek “Michigan Avenue” veya diğer adıyla “Magnificent Mile” tam bir alışveriş cennetidir.

Meraklı iseniz, burada saatlerce belki günlerce alışveriş yapacak kadar büyük bir alışveriş dünyası bulabilirsiniz.
Ama öte yandan unutmamak gerekir ki, bu şehir Amerika’nın pahalı şehirlerindendir.

GECE HAYATI

Şehrin sahil cazibesi ve gece hayatı: hem şehirlileri ve hem de turistleri içine çeker. Şehirde çok sayıda: etnik restoran bulunmaktadır. Özellikle: Meksika yemek kültürünün etkin olduğu restoranlar önde gelir.

Chicago Senfoni Orkestrası: dünyanın en büyük orkestralarından birisidir.

Ayrıca: şehrin kültürel mirasının bir parçası olan canlı-müzik türü “Chicago Blues” icra edilen yerler tercih edilmektedir. Bu müzik kültürü, 1980’li yıllarda, rock müzik kültürü olarak burada gelişmiştir. Yıllık festivaller ve çeşitli eylemlerle canlı tutulur.

Bu şehri ziyaret ederseniz ve merakınız varsa: biraz önce söylediğim gibi, caz ve blues müzikleri icra edilen barlara veya kulüplere gidebilirsiniz.

TURİZM

Her şeyden önce şunu bilmenizde yarar var; bu şehirdeki park alanları; yılda 86 milyon turist tarafından ziyaret edilmektedir.

“Chicago Taşımacılık Şirketi” yani “CTA-Chicago Transit Authority”: bu şirket şehir içi ulaşımında etkin bir otobüs hizmeti sunmaktadır.

Ama, şehirdeki geziniz sırasında, taksi de kullanabilirsiniz.

Chicago ticaret bölgesinin en önemli özelliği: pek çok açık plazada, ünlü kişilerin heykellerinden çok, anıtsal modern heykel ve mozaiklerin bulunmasıdır. Buna bir anlamda “Plaza sanatı” da denilmektedir.

Şehir yönetim bakımından: dört guruba ayrılır. Bunlar:

1.Ticaret bölgesi çevresinde halka oluşturan, asma demiryolu hattından sonra “Loop” veya “Halka” olarak bilinen yer.
2. Kuzey Yakası.
3. Güney Yakası.
4. Batı Yakası.

Yazın bu şehri ziyaret ederseniz: şehrin tüm güzelliklerini görebilirsiniz. Özellikle: zamanınız varsa, Michigan gölü kıyısındaki uzun sahilde, bisiklet ile gezmenizi mutlaka öneriyorum.

Bunun dışında: deniz girmek isterseniz plajlar, müze isterseniz, birkaç ilgi çekici müze ve mimari harikalar ve doğal alanlar, parklar size bu şehirde hoş zaman geçirecektir.

PLAJLAR

Şehrin Michigan gölü kıyısındaki plajları, Chicago Park District idaresi tarafından işletilmektedir. İlk plaj: 1895 yılında Lincoln Park bölgesinde açılmıştır. Burası, günümüzde park olarak kullanılmaktadır. Ama farklı yerlerde, Michigan gölünün tatlı sularında, 33 plaj bulunmaktadır.

Bu plajların bulunduğu alanlar şunlardır:
1. Rogers Park Plajları.
2. Berger Park Plajları.
3. Lincoln Park Plajları.
4. Humboldt Park Plajları.
5. Burnham Park Plajları
6. 63rd Street Plajları
7. South Shore Plajları
8. Calument Park Plajları

Bu bölgelerdeki plajların bazılarından kısa kısa söz etmek istiyorum. Şehre geldiğinizde yaz dönemi ise, bu plajları mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Ancak: plaj bölgelerine aile olarak gittiğinizde, eşcinseller için ayrılan bölgeleri bilmenizde sanırım yarar olacaktır.

Kathy Osterman Beach

Burası eski Hollywood Beach olarak da bilinir. Yarımay şeklinde iki kumsalı bulunmaktadır. Kuzey yarısında, büyük ölçüde aile plajı ve güney yarısında büyük ölçüde gay ve lezbiyen plajları bulunmaktadır. Kuzey bölümü çocuklar için idealdir, yani sığdır. Bu bölge: plaj voleybolu için de ideal ortam sunar.

Montrose Avenue Beach

Şehrin en büyük plajıdır. Bu bölgedeki ziyaretçiler, Michigan gölünde su kayağı ve katamaran gibi etkinlikleri de yaşayabilirler. Şehirde yaşayıp ta köpeği olanlar burayı kullanırlar çünkü şehirdeki plajlardan yalnızca burası köpeklerin sokulmasına izin verir. Plajın kuzey ucunda, kapalı çitle çevrili bölgede köpeklerin kum üzerinde gezdirilmesine izin verilir.
Her yıl, 4 Temmuz kutlamaları, bu plaj bölgesinde yapılmaktadır.

North Avenue Beach

Şehrin en çok tercih edilen plajıdır. Birçok cankurtaran bulunmaktadır. Uluslar arası voleybol turnuvaları burada yapılmaktadır.

Oak Street Beach

Burası, şehirdeki en derin plajlardan birisidir. Suyun derinliği 3 metre ve üzerindedir. Bu yüzden, bu plaj bölgesi genellikle dalgıçlar tarafından tercih edilmektedir. Plajın kuzey bölümündeki çıkıntı, eşcinseller tarafından kullanılmaktadır. Bunun dışında, plaj bölgesinde: patenciler, koşucular, bisikletçiler ve güneşlenenleri görmek mümkündür.

Amerika Chicago Genel
Amerika Chicago Genel
Amerika Chicago Genel

CHİCAGO UNİVERCİTY

Burası, Chicago şehrinde, özel bir araştırma üniversitesidir. Burada: çeşitli yüksek lisans programları, meslek okulları bulunmakta ve buralarda, yaklaşık 15.000 öğrenci eğitim görmektedir.
1890 yılında kurulan üniversite, günümüzde Chicago şehrinin 11 km. güneyindeki mahallelerinde, 211 dönümlük bir alan üzerinde kuruludur.

Amerika Miami şehri gezi yazım için Miami

Amerika Los Angeles şehri gezi yazım için Los Angeles Disneyland

Amerika genel özellikleriyle ilgili yazım için Genel