New York şehrinin, 5 ilçesinden birisidir. En doğudadır.
Burada, büyük bir banliyö nüfusu bulunmaktadır.
Yapılaşma, gayet muntazam ve kalitelidir. Birbirine paralel birçok cadde, sokak ve bulvar bulunmaktadır.
Diğer en büyük özelliği: 138 farklı dil konuşan, 100 farklı ülkeyi temsil eden göçmenlerin buraya yerleşmiş olmalarıdır.
Burası şehir olarak kalsa idi, Amerika’nın en büyük dördüncü şehri olacakmış.
Büyüklük açısından, üçüncü büyük ilçedir. Burada, Amerika’nın en önemli havaalanlarından olan “JFK” havaalanı bulunmaktadır.
Bölge: Long Island’ın batı bölümünde: kuzey kıyılarından güney kıyılarına kadar uzanır. Kuzeyinde: körfezin karşı kıyısında, New York şehrinin diğer ilçesi olan “Bronx” bulunur.
GEZİLECEK YERLER
FLUSHİNG MEADOWS PARK
Burası, halka açık bir parktır.
USTA Billie Jean King Ulusal Tenis Merkezi
Burada: “US OPEN” tenis turnuvası düzenlenmektedir. 1978 yılından bu yana, ABD Grand Slam tenis turnuvası: her yıl Ağustos ve Eylül aylarında, burada oynanmaktadır. 23.200 seyirci kapasitesiyle, dünyanın en büyük tenis kortu burada bulunmaktadır.
Citi Field
Burası bir stadyumdur. 2009 yılında tamamlanmıştır ve “New York Mets” takımı, beyzbol maçlarını, burada yapmaktadır.
Hatta: bu stadyumun hemen yanında “Shea Stadyumu” yedek stadyum olarak hizmete açılmıştır. Buranın hemen yanında: 1964 yılında “Dünya Fuarı” düzenlenmiştir.
Evet, bu muhteşem stadyum: 42.000 seyirci kapasitelidir. Koltukların hepsi, yeşil boyalıdır. Burada, beyzbol maçları dışında, müzik konserleri de düzenlenmektedir.
New York Bilim Hall
Burası: 1964 yılında düzenlenen “Dünya Fuarı” için tanzim edilmiş bir alandır. Bilim ve teknoloji merkezidir.
Burada, 400 civarında: kimya, fizik ve biyoloji ile ilgili bilimsel eserler sergilenmektedir. Yani bir anlamda, bilim müzesi gibidir. Dünya Fuarından sonra, burası açık bulundurularak, halkın ziyaretine açılmıştır.
Günümüzde burada özellikle, çocuklar için eğitim verilebilecek şekilde sergiler düzenlenmektedir. Ayrıca, müzede büyük bir kalıcı koleksiyon bulunmaktadır. Özellikle “Roket Park” mutlaka ilginizi çekecektir.
Queens Art Museum
Burası bir sanat müzesidir. 1939 yılında, Dünya Fuarı için yapılan bir binada bulunmaktadır. Müze: yüksek kaliteli görsel sanatlar ve yöre insanına eğitim programları sunmak için düzenlenmiştir.
Müzenin daimi koleksiyonunda: 1939 ile 1964 yılları arasındaki döneme ait belge ve nesnelerden oluşan: 6000 civarında obje bulunmaktadır.
Bunlar arasında: satın almalar yolu ile temin edilen “Salvador Dali” ve “Andrew More” gibi sanatçılara ait tablolar ve Dünya Fuarı sırasında “Kodak Pavyonu”nda sergilenen fotoğraflar, 1000 civarında siyasi karikatür bulunmaktadır.
Evet, bu müzede, Dünya Fuarı sırasında yaşananlar, sergilenenler ve sonraki dönemde temin edilen objeler sergileniyor.
Queens Tiyatro
Bu tiyatro yapısı da, 1964 yılında düzenlenen “New York Dünya Fuarı” sırasında düzenlenmiştir. Hatta: gözetleme kuleleri ve çadırı ile, yapıldığı yıllarda “Yarının Çadırı” olarak lanse edilmiştir.
Tiyatro: sanatçı Andy Warhol ve Robert İndiana tarafından yapılan sanat eserleriyle dekore edilmiştir.
Queens Wildlife Center
Burası bir hayvanat bahçesidir ve 18 dönümlük bir alan üzerine kurulmuştur. Bahçede, 4 bölüm ve 1 akvaryum bölümü bulunmaktadır. Yaban Hayatı Koruma Derneği tarafından işletilmektedir. Burada: özellikle 53 metre çapındaki kuş kubbesi ilgi çekmektedir.
Bahçe: 1988-1992 yılları arasında, büyük bir restorasyon geçirmiştir. Burada: 75 civarında türden hayvan bulunmaktadır. Bunlar arasında sayılabilecekler: deniz aslanları, çakallar, papağanlar, kartallar, Roosevelt geyikleri, bizon, puma.
KAUFMAN ASTORİA STÜDYOLARI
Burası, ilçenin “Astoria” bölümündeki film stüdyolarıdır. Ayrıca televizyon stüdyoları da bulunmaktadır ki, Amerikan televizyonlarında izlenen birçok televizyon programı burada çekilip yayınlanmaktadır.
SİLVERCUP STUDİOS
Burası da, gerek sinema filmi ve gerekse televizyon yayınlarının hazırlandığı stüdyolara olarak önem kazanmaktadır. 1983 yılından bu yana faaliyet gösteren stüdyolarda: özellikle televizyon dizileri üretimi yapılmaktadır.
RACETRACK AQUEDUCT
Burası “at yarışları” yapılan bir mekandır. Her yıl: Nisan-Ekim ayları arasında, burada safkan at yarışları düzenlenmektedir.
Yarış alanı: toplam 40.000 seyirci kapasitelidir. 3 pist bulunmaktadır ki, ana pist: 1.8 km. uzunluğundadır.
Montreal şehrinin kuzeyindedir. Şehir nüfusu: 664.000 olup, bunun: % 99’u Fransızca konuşur.
Quebec: demokrasiye dayanan bir siyasi sisteme sahiptir. Geniş ve çeşitlilik gösteren ekonomisi: gücünü, zengin doğal kaynakların yanı sıra, büyüyen bilgi teknolojileri sektörü ve diğer çeşitli endüstri kollarından alır.
İhracat-İthalat performansı: Quebec şehrinin, dünyanın en iyi 20 ekonomisi arasına sokmuş.
27 Kasım 2006 tarihinden bu yana, Quebec “Kanada Avam Kamarası” tarafından, resmen bir ulus olarak tanınmıştır.
Burundaki: caddeler ve meydanlar, Kuzey Amerikalılara Paris’in Latin Mahallesini, hatta Montmartre semtini çağrıştırır. Kentin: St. Lawrence Irmağı çevresindeki tarihi merkezinde: Fransa’nın Atlantik’teki liman kasabalarını anımsatır bir atmosfer var.
Quebec ismi: Algonkin dilinde: “nehrin daraldığı yer” anlamına gelir. St. Lawrence ırmağına uzanan büyük kaya çıkıntılarını gördüğünüzde, bu adın ne denli isabetli olduğunu anlayacaksınız. Bu parlak kayalara: buraya ilk gelen Jacques Cartier’in yanlışlıkla elmas sanması nedeniyle: “Cap Diamant” adı verilmiştir.
Şehir: nehir trafiğine hakim olduğu için:
Tersane ve tabakhanelerin yanı sıra, kürk, kereste, mobilya ve tekstil ticaretinin gelişmesiyle, kentin refah düzeyi artmıştır.
Fakat: modern taşımacılık ve demiryolları, liman etkinliklerine darbe vurmuştur. Bugün, şehrin gelir kaynağı: turizm sektörü ve eyalet idaresindeki hizmet sektörlerinden oluşmaktadır.
Quebec şehrinde: 75 tanesi sahipleri tarafından işletilen, 75 tanesi modern sanata adanmış, 180’den fazla profesyonel sanat galerisine sahiptir.
Quebec: sirk sanatlarında, dünyanın önde gelen toplumlarındandır. Dünyaca ünlü “Le Cirque du Soleil”, şehrin gururudur.
Eski Quebec şehri: 1985 yılında, UNESCO Dünya Mirası listesine alınmıştır. Eski Qebec, yürünebilir ve güvenlidir. Meksika’nın kuzeyindeki tek müstahkem şehrin arnavut kaldırımlı sokaklarında dolaşın ve yakındaki muhteşem açık havayı keşfedin.
Quebec: yüzyılın başından bu yana, eyalete yerleşen: Avrupalı, Afrikalı, Latin Amerikalı ve Asyalı: 700.000’den fazla göçmenin evi olmuştur. Tüm bu unsurlar, Quebeck’in kültürel çeşitliliğine ve canlılığına büyük katkıları bulunmaktadır. Her yıl: Quebec şehri: 40.000’den fazla, göçmene kapılarını açmaktadır.
Evet: kentte gezintinize başlama noktası olarak: karşıya, St. Lawrence Irmağının güney kıyılarına geçin. Levis banliyösünden kalkan feribotlara (traversier) binin. Ya da; bu havadar ancak sıradan kentin içinden geçerek, Cap Diamant’ın üstünde ve altında, tahkim edilmiş, sarp bir yolla ve kablolu dağ treniyle, birbirine bağlanmış: “Upper and Lower Town” ın bulunduğu; Eski Quebeck’in tarihi merkezinin yolunu tutun.
ESKİ ŞEHİR
Parc de I’Esplanade’dan: atlı bir “caleche” kiralayarak, 45 dakikalık bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Fakat: görülmeye değer yerlerin tümü: “kale ve Parc des Champ de Bataille hariç” yürüyüş mesafesindedir.
QUEBEC ULUSAL TARİHİ BÖLGESİ TAHKİMATLARI
UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan Eski Quebec, tarihle doludur. Fransızların, İngilizlerin, İlk Milletlerin ve Kuzey Amerikalıların son 400 yılda nasıl iz bıraktıklarını burada görebilirsiniz.
Şehir, Meksika’nın kuzeyinde tamamen surlarla çevrili tek şehirdir. Eski Quebeck’i çevreleyen surlar, şehrin askeri geçmişinin bir kanıt olarak 4.6 km uzunluktadır.
QUEBEC KALESİ
Kuzey Amerika’daki en büyük İngiliz kalesidir ve 1872 yılından bu yana Kanada Genel Valisinin evi olarak çifte görev üstlenir. Diğer dikkat çekici yapılar arasında Kanada’daki 1693yılına dayanan eski Fransız askeri binası ve ayakta kalan tek Citadelle kapısı olan Dalhousi kapısı yer alıyor.
Burayı ziyaret ederseniz: Kuzeyde Laurentina dağları ile Eski Quebec ve St Lawrence nehrinin muhteşem manzarasını yukarıdan seyredebilirsiniz. Kızıl tunikli ve ayı derisinden şapkalı muhafızlardan biriyle fotoğraf çektirebilirsiniz.
Şimdi federal bir park olan uçsuz bucaksız tepelik yeşil alan, 1759 yılında İngiliz ordusunun ünlü Ovalar Muharebesinde Fransızları mağlup etmesiyle Kuzey Amerika’nın kaderini belirleyen bir savaş alanıdır. Çok sayıda topun, hatıra plaketlerinin, anıtların ve yorumlayıcı panellerin yer aldığı muhteşem parkta yürüyüş yapabilirsiniz.
SAİNT-LOUİS KALELERİ VE CHATEAUX ULUSAL TARİHİ BÖLGESİ
Chateau Frontenach’ın yanında Dufferin Terasının altında inerek Fransız ve İngiliz rejimleri sırasında yüzyıllar boyunca 32 Genel Valinin ikamet ettiği Saint-Louis Kaleleri ve Chateaux arkeolojik alanı görülebilir. 18’nci yüzyıldan kalma bir mutfak ve 1771’den kalma bir buzhane de dahil olmak üzere Chateau St. Louis kompleksinin kalıntılarını ziyaret edebilirsiniz. Samuel de Champlain zamanına kadar uzanan 120’den fazla eser sergileniyor.
KUTSAL ÜÇLÜ KATEDRALİ
İngiliz ustalar tarafından yapılmış muhteşem vitray pencereler ve Westminster Manastırına layık anıtlarla katedral, Fransızca konuşulan Quebec’in kalbinde tam bir İngiliz kilisesidir. 1800 ile 1804 yılları arasında inşa edilen bu tarihi kilise, Britanya Adaları dışında inşa edilen ilk Anglikan Katedraliydi.
Kral George III’ün arması Royal Pew’de sergileniyor ve Londra’daki Royal Kuyumcular tarafından bu katedral için özel olarak yapılmış muhteşem bir komünyon gümüşü sergisi var. Mermer plakalar ve anıtlar, Quebec şehrinin Amerikan Devriminden sonra Britanya Kuzey Amerika’sının başkenti olduğu zamanı anımsatıyor.
URSULİNE ŞAPELİ VE MÜZESİ
Ursuline rahibeleri, 1639’da Amerikalı kızları ve yerleşimdeki Fransız kızları eğitmek için Quebec şehrine geldiler. Rahibeler, ahşap heykellere altın varak uygulayarak, gümüş ve altın ipliklerle ve en kaliteli ipeklerle zarif işlemeli sunak cepheleri yaparak Fransız kolonisine olağanüstü sanatsal beceriler getirdiler.
Şapel, 1720’li ve30’lu yıllara dayanan şehirdeki en eski heykel topluluğunu barındırıyor. Şapelde sergilenen sıra dışı eserler arasında, Fransız Devrimi sırasında yıkımdan kurtulan ve 19’ncu yüzyılın başlarında Kanada’ya getirilen 17 ve 18’nci yüzyıllara ait Fransız resimleri de yer alıyor. Müzede ayrıca kız çocuklarına yönelik eğitimin yüzyıllar boyunca nasıl geliştiğine dair etkileyici hikayeyi anlatan sergiler de yer alıyor.
TOPÇU PARKI
Quebec Ulusal Tarihi Bölgesi Tahkimatının bir parçası olan Topçu Parkında 250 yılı aşkın bir süreye yayılan askeri binalar bulunuyor. Arsenal Dökümhanesinde surların iyileştirilmesinin planlanmasına yardımcı olmak için 1806-1809’da oluşturulan Quebec’in devasa ölçekli bir modelini görebilirsiniz. Siteye erişim için St. John Kapısının yanında bulunan kırmızı tuğlalı Arsenal Foundry binasındaki resepsiyon masasına gidin.
UPPER TOWN-YUKARI ŞEHİR-HAUTE VİLLE
Yukarı şehir ve Aşağı şehir yaklaşık 30 merdivenle birbirine bağlanmaktadır. Aşağı Şehirdeki Rue du Petit-Champlain ve Yukarı Şehirdeki Dufferin Terrace üzerinden erişilebilen eski Quebec Füniküleri de şehrin iki bölgesini birbirine bağlıyor.
St Lawrence nehrine bakan Cape Diamond’ın (Cap Diamont) tepesinde yer alan Upper Town (Haute Ville), UNESCO Dünya Kültür Mirası Alanı olan Eski Quebec’in bir parçasıdır. Fransız ve İngilizler tarafından inşa edilen tarihi surlar, geçmişi 17’nci yüzyıla kadar uzanan binaların sıralandığı, iyi korunmuş bir dizi caddeyi çevreliyor.
Yaklaşık 400 yıl önce Samuel de Champlain burada bir kale inşa etmeye karar verdiğinde Yukarı Şehir, çorak, rüzgarlı bir burundu. Artık toplarla süslü, taş surlarla çevrili önemli bir turistik yerdir. Şehrin en ünlü yerlerine ev sahipliği yapan Yukarı Şehrin, Eski Şehri, özellikle finikülere binerken veya Chateau’nun önünde Terrasse Dufferin boyunca yürürken, St Lawrence nehrinin ve kırsal bölgenin etkileyici manzarasını görebilirsiniz.
Frontenac:
Mahallenin dolambaçlı sokakları, barları, kafeleri, mağazaları ve otellere ev sahipliği yapan tarihi binalarla kaplıdır. 3 km uzunluğundaki bir duvar, şehrin bu bölümünü, Vieux-Quebec’in iki ana caddesi olan St Jean ve St Louis caddelerindeki girişlerle düzgün bir şekilde birleştiriyor. Duvarın kendisi tarihi bir anıttır.
Bu proje 1690 yılında Amiral Phipps tarafından şehrin kuşatılmasının ardından Yukarı Şehri bir iç saldırıdan korumak için Fransız askeri mühendisleri tarafından inşa edilen bir dizi toprak işi ve ahşap çiftlerle başladı. Sonraki yüzyılda şehrin surlarını güçlendirmek için Fransızlar çok fazla zaman, para ve enerji harcadılar.
İngilizler yavaş yavaş şehri çevreleyen çitleri şehrin devasa kesme taş duvarlarıyla değiştirdiler. En önemli dokunuz, 1812 Savaşından sonra Cap Diamont’ın yükseklerine tünemiş, kesme taştan, yıldız şeklindeki kalenin inşasıyla geldi.
La Citadelle gibi, Yukarı Şehrin dar sokaklarında sıralanan evlerin çoğu, 1800’lerde yakınlardaki taş ocaklarından kesilmiş granitten yapılmıştır.
Bölgedeki hükümet binaları ve yüksek çan kuleli kiliselerin üzerindeki taş duvarlar, bakır çatılar ve ağır ahşap kapılar aynı zamanda son 400 yılda, Yukarı Şehrin yüzyılın büyük bölümünde hem eyaletin hem de ülkenin siyasi, eğitimsel ve dini merkezi olarak yerini yansıtıyor.
Evet yukarı şehir biraz zorludur. Bu yüzden rahat ayakkabı giyin. Yukarı şehir nispeten kompakt olsa da aynı zamanda çok sayıda dik caddeye ve engebeli arnavut kaldırımlı yüzeylere sahiptir.
Yukarı şehirde gezmenizi önereceğim yerler şunlardır:
1-Chateau Frontenac Oteli ve panoramik manzaralar sunan Dufferin Terrace (Terrasse Dufferin) tahta kaldırımları.
2-Quebec Kalesi (La Citadelle de Quebec)
3-Basilique-Cathedrale Notre-Dame de Quebec,
Şehri gezmeye: kentin başlıca simgesi olan: “Chateau Frontenac” otelinin, 1892 yılından beri, koruyucu bir kale gibi üzerinde yükseldiği; tepeden başlayın.
FRONTENAC OTELİ-CHATEAU FRNTENAC
Chateau Frontenac, müstahkem şehrin kalbinde, 1 Rue des Carrieres adresindedir.
Qebec şehrinin en ünlü simgesidir. Aynı zamanda dünyanın en çok fotoğrafı çekilen otelidir. Otel bir asırdan fazla bir süredir, Dufferin Terası ve St Lawrence nehrine bakan Cape Diamond tepesinde yer almaktadır.
Konumunun güzelliği ile öne çıkıyor. Gotik-Rönesans mimarisinin, peri masalı kuleleri hemen dikkati çekiyor. Otel, lüks tren yolculuğunu teşvik etmenin bir yolu olarak gezginleri çekmek için zengin demiryolu yolcularını çekmek için bir otel inşa etmek isteyen Kanada Pasifik Demiryolu CEO’su William Van Horne’un buluşudur.
O dönemde son derece lükstü. Konuk odalarında: şömineler, banyolar ve mermer eşyalar bulunuyordu ve özel bir komisyon üyesi tesis için antikalar satın alıyordu.
Evet, otel New Yorklu mimar Bruce Price tarafından tasarlanmıştır.
Tüm ülkede inşa ettirdikleri büyük otellerin en ilgi çekicidir. Otel, 200 yılı aşkın süredir Fransız ve İngiliz valilerin resmi ikametgahı ve makamı olan Saint-Louis kaleleri ve Chateaux arkeolojik alanının üzerinde yer almaktadır.
Otel 1893 yılında 170 odalı olarak açılır. 1899 yılında 20 katlı ve 80 metre uzunluğunda merkez kulesinin eklenmesiyle otel tamamlandı.
Yerlilere konyak satışını özendirerek, papazların sinirlendiren, 17. yüzyıl Fransız valisi Kont Louis de Frontenac’ın adını taşıyor. İçerideki: oymalara, goblenlere ve ahşap kaplamaları görebilirsiniz
Otel ismini; 1672-1698 yılları arasında, Yeni Fransa kolonisinin Valisi olan Comte de Frontenac’a borçludur. .
Otelin arkasında: kentin kurucusu: Samuel de Champlain’in, heykeli var. Heykel: 1898 yılında yapılmıştır.
Heykelin ötesinde: Dufferin Terrace denen yer var. Buradan: St. Lawrence Irmağının ve Ile d’Orleans’ın muhteşem manzarasını seyredebilirsiniz.
Otelin içine girip yakın zamanda yenilenmiş olan lobinin yanı sıra, özel tasarlanmış vitrinlerde sergilenen 400 yıllık tarihi eserlere hayran kalabilirsiniz. Otelin koridorlarının uzunluğu 12 kilometredir. Otelde St Lawrence nehrinin, şehrin ve iç bahçelerin muhteşem manzarasına sahip 2.000’e yakın penceresi bulunmaktadır.
Ayrıca: Parc des Gouverneurs bahçesinde dolaşabilirsiniz. Bu bahçe: 1759 yılında, Qubeck için yapılan savaşta ölen General Wolfe ile General Montcalm anısına dikilmiş, dikilitaşı ile ünlü. Küçük ama hoş bir bahçedir.
Evet, bir çok ünlü kişi Quebec şehrinde kaldıkları süre boyunca Otelde ikamet ettiler. Kraliçe II Elizabeth’den Celine Dion’a, Monako Prensesi Grace, Leonardo DiCaprio, Paul McCartney ve Charlie Chaplin’e kadar birçok ünlü, otelde konaklamıştır. I Quebec Konferansı 1943 yılında burada düzenlenmiştir. Burada müttefiklerin işgal altındaki Avrupa’yı işgalden kurtarma planları üzerinde burada anlaştılar.
NOTRE-DAME DES VİCTOİRES KİLİSESİ
Tarihi 1688’den kalma Notre-Dame des Victoires Kilisesinde ziyaretçiler, Yeni Fransa günlerinden kalan en büyüleyici nesnelerden birini görebilirler. Tavanda asılı bir Fransız savaş gemisi modeli.
Marquis de Tracy 1644 yılında Atlantik Okyanusunu güvenli bir şekilde geçebildiği için Tanrı’ya şükretmek amacıyla bu kilisenin yapımını emretmiştir. Başlangıçta I’Eglise de I’Enfant Jesus (Çocuk İsa Kilisesi) olarak adlandırılan bu kilisenin adı iki kez değiştirildi. İngilizlere karşı kazanılan zaferin ardından, önce Notre-Dame-De-la Victire’a (Zafer Meryem Ana) ve ardından Notre-Dame-des-Victoires’a dönüştürüldü.
KENT DUVARLARININ DIŞI
Araba ile: Cote de la Citadelle yolundan ilerleyip, tünelden geçin. İç kaleye ulaşacaksınız
İÇ KALE (CİTADEL)
Yıldız biçimindedir. 1750 yılında, Fransızlar tarafından, İngilizlere karşı inşa edildi. 1820 yılında, İngilizler, Quebeck şehrini, Amerikalılara karşı koruyabilmek için, kaleyi genişlettiler. Garnizon, Kanada birliklerinin eline geçmeden önce: 20 yıl boyunca, İngiliz idaresinde kalmış. Bugün ise, Kanada 22. Kraliyet Alayının karargahı olarak işlevini sürdürüyor.
Burada: yaz aylarında yapılan “Muhafız değişimi” (24 Haziran ile Eylül’ün ilk haftası, her sabah: saat: 10.00) ve “Geri çekilme” (Temmuz ve Ağustos aylarında, her Çarşamba ve cumartesi, saat: 18.00’de) ile canlanıyor. Eski baruthane, artık günümüzde, alayın tarihi üniformaları, silahları ve ganimetlerinin sergilendiği “Musee Militaire” (Askeri Müze) olmuş.
Parc de I’Esplanade’dan, güneybatı yönünde ilerleyen Grande-Allee; 1877-1886 yılları arasında, devrin gözde tarzı: Fransız rönesansı üslubunda inşa edilmiş “Assemblee Nationale” in (Eyalet Parlamentosu) önünden geçer. Burası: şehrin, Kanada Konfederasyonu içinde ve dışında, özellikle de Başbakan Rene Levesque’nun idaresi sırasında, kendi kimliğini arayışının simgesi olmuştur.
Boulevard St-Cyrille: üzerindeki “Grand Theatre de Quebec”: Quebec City’nin: sanat merkezi ve Quebec Senfoni Orkestrasının binası olarak: 1971 yılında, törenle hizmete girmiştir. Parc des Champ de Bataille; 1759 Abraham Düzlüklerinde yapılan ve Quebeck’in kaderini belirleyen savaşın anısına adanmıştır. Park: tarihi önemi bir yana, ağaçlar arasında zevkli yürüyüş yapma olanağı sunuyor. Parkın ortasında: olası bir Amerikan saldırısına karşı: Qubec savunmasının bir parçası olarak: 1855 yılında yapılmış, muazzam: “Martello Kulesi” ni görebilirsiniz.
Hemen her anıtın, politik bir öneme sahip olduğu bu kentte: rue Wolfe, General Wolfe’un ölümcül bir şekilde yaralandığı yerdeki anıta çıkarken, Quebecli, isimsiz yurtseverlerin bu anıta cevaben diktikleri Jeanne d’Arc heykeli, Aveneu George VI’nın ilerisindedir.
Parkın güney bölümünde bulunan “Musee de Quebec”: antik mobilya, mücevher ve altın-gümüş kilise süslemelerinin yanı sıra: Quebec resim ve heykel örneklerinden oluşan bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Heykeller, özellikle 18. yüzyıldan kalma. Fakat, resimler, koloni döneminden, günümüze kadar uzanır. Joseph Legare’nin tarihsel çalışmaları, Antoine Plamondon ve Theodore Homel portreleri, mutlaka görülmesi gereken şaheserler.
PARLAMENTO BİNASI
Quebec Ulusal Meclisine ev sahipliği yapan Parlamento Binası, Quebec’in yasama yetkisinin merkezi ve eyaletin en önemli tarihi mekanıdır. Yeni resepsiyon binası 2019 yılında hizmete açılmış olup herkes için modern bir eğitim alanı olarak hizmet vermektedir. Burada dikkat çeken ayrıntılar şunlardır: İkinci İmparatorluk tarzında yapılmış cepheyi ve eyaletin tarihine yön veren erkek ve kadınların onuruna dikilen 26 bronz heykel var.
MORRİN MERKEZİ
Burası zıtlıklarla dolu büyüleyici bir çalışmadır. Ortak bir hapishane olarak inşa edilen bu bina, daha sonra İngilizce konuşulan bir yüksek öğrenim kurumuna dönüştürülmüştür. Günümüzde büyüleyici bir Viktoria dönemi kütüphanesine ev sahipliği yapmaktadır. Evet Quebec şehrinin ilk hapishanesi, gerçek mahkum hücrelerini görmek mümkündür. Bazıları 16’ncı yüzyıla kadar uzanan edebi mücevherlerden oluşan bir koleksiyona ev sahipliği yapan büyüleyici Viktoria Kütüphanesi de ilgi çekmektedir.
MONASTERE DES AUGUSTİNES
Augustinerinne rahibeleri, kıtanın ilk hastanesini 1639 yılında Meksika’nın kuzeyinde inşa ettiler. Yaklaşık 400 yıl boyunca hayatlarını bedensel ve zihinsel hastalıkları olanların bakımlarıyla geçirdiler. Modern tıbbın gelişmesinde de rol oynadılar. Burada bulunan kalıcı sergide, 12 Augustinian manastır hastanesinde 40 bin eser sergileniyor.
İLOT DES PALAİS
İlot des Palais, yüzyıllar boyunca Fransız kolonisindeki en önemli iktidar merkezlerinden biri olmasının yanı sıra büyük bir sanayi bölgesiydi. Bu, keşfedilmeye değer bir “gizli mücevher” dir. Arkeologlar bölgede 65 kazı yapmışlar ve 500 binden fazla eser ortaya çıkarmışlardır. Burada 1668 yılında bir bira fabrikası inşa edildi ve 1683 yılında koloninin baş yöneticisi olan Niyet Sarayına dönüştürüldü.
Yangın nedeniyle yıkılan konutun üç kez yeniden inşa edilmesi gerekti. Daha sonra 1775 yılında, Amerikalı devrimciler şehri kuşatırken buraya sığındığından, yapı bir kez daha ama bu kez İngiliz top ateşiyle yıkıldı. 1852 yılında bölgede bir kez daha bira fabrikası kuruldu ve burası orijinal işlevine geri döndü.
Eski sarayın 18’nci yüzyıldan kalma geniş kubbeli bodrum katında tarihi eserler sergileniyor. Burada ziyaretçilere yeni ve kapsamlı bir sergi aracılığıyla bölgenin tarihi hakkında bilgi veriliyor.
PLACE D’ARMES
Burası: birliklerin içtima ve geçit töreni yaptığı, duyuruların okunduğu, suçluların kırbaçlandığı ve idam edildiği bir yer. Eski Quebeck’in merkezi. Ortadaki: Monument de la Foi (İman Anıtı), Kuzey Amerika’daki Fransız Katolik misyonerlerinin hatırasını yaşatıyor. Meydanın kuzey yönünde: Musee du Fort denen yer var. Ste-Anne’de bulunuyor. Işık ve ses gösterileri eşliğinde, Quebeck şehrinin askeri tarihi İngilizce ve Fransızca olarak sahneleniyor.
Sanatçılar: Place d’Armes’in kuzey köşesinde bulunan: dar; “rue de Tresor”da: çalışmalarını sergilemek ve resim yapmak için bir araya geliyorlar. Bu sokak: Latin Mahallesine çıkıyor. Latin Mahallesi: 18. yüzyıl evleri, kafeleri ve kitapçılarıyla, Paris havasını yansıtıyor.
Quebeck’in ilk piskoposu François de Montmorency Laval: 1663 yılında, burada İlahiyat Fakültesi olan “Seminaire” yi kurmuş. Buranın avlusunda, yaz aylarında: açık hava konserleri düzenleniyor. Bu yapıda: piskoposun, 1672 yılında, Muhterem Luc tarafından yapılmış bir portresi sergileniyor.
Evet, devam ettiğinizde: karşınıza bir manastır çıkıyor. 1639 yılında yapılan, Ursuline Convent isimli manastır: çekici bir bahçe içinde ve yangın yüzünden, iki kez yeniden inşa edilmiş. Manastırın şapelinde: çok güzel, 18. yüzyıl yapımı bir altar pano ve vaiz kürsüsü var. Manastırın müzesinde: savaştan sonra, buraya defnedilen General Montcalm’in kafatası da sergileniyor. Eskiden: manastırdaki sığırların otladığı çayırlık, şimdi, dinlenmek için mükemmel bir yer olan: Parc de I’Esplanade.
LOWER TOWN
Evet, sırada: Ville Basse var. Burası: Champlain’in esas kolonisi. Manzarayı görmek için: Dufferin Terrace’tan hareket eden: kablolu demiryoluna binebilirsiniz. Demiryolunun: Lower Town istasyonu: eskiden, Mississipi Nehrinin kaşifi ve 17.yüzyılın büyük kürk tüccarlarından: Louis Joliet’in eviymiş.
Place Royal: burada, Champlain’in ikametgahı var. Çevresi hendek ve kazık çitlerle çevrili, iki ahşap evden ve kürklerin konulduğu bir depodan oluşuyor. Ortada: XIV. Louis’in 1686 tarihli: büstünün, bir kopyası var.
Place Royal’e bakan: Notre-Dames-des-Victoires kilisesi: Fransızların, İngilizlere karşı, 1759 yılından önce kazandıkları zaferleri kutluyor.
1759 yılından sonra: koloni yöneticilerinin ve tüccarların çoğu: Quebeck şehrini terk etmiş ve kalanlar “Upper Town” daki İngiliz barınaklarına taşınmışlardır. Bu eski binalar: 19.yüzyılda ve 20.yüzyılın başında: atölyelere ve depolara yer açmak için yıkılmıştır.
Şehirdeki: en güzel antikacılar: liman bölgesinde, rue Sault-au-Matelot ve ru-St-Paul çevresinde toplanmışlar. Burada: eski aletler ve kap-kacak için pazarlık yapılıyor.
Vieux-Port’daki (Eski Liman) depolar, konserlere, açık hava tiyatrolarına, eşişi panayırlarına ve birkaç yelkenliye ev sahipliği yapacak biçimde yenilenmiştir.
Öncelikle belirtmek isterim ki, Calgari şehri Dünyanın en yaşanabilir 10 şehrinden biri seçilmiştir.
Evet; Kanada’da Alberta eyaletinin büyük kentlerinden biridir. Nüfusu: yaklaşık 1.3 milyon. Ayrıca: dünyanın en zengin bölgelerinden biri kabul edilen: Calgary-Edmonton Koridorunun güney ucunda bulunuyor. Ayrıca: ülkenin en pahalı emlak piyasalarından birine sahip olması ile öne çıkıyor.
Geçmişte, dünyanın bu bölümünde, altına hücum hareketleri nedeniyle, bir gecede şehirler kurulmuş ve bu yerleşimler, kısa süre sonra yok olmuştur. Burada ise, özellikle: 1914 yılında başlayan petrol bulunması süreci ile; muhteşem bir gelişme yaşanmış. Şehir: Toronto’nun ardından, en çok şirket merkezine sahip olan kent. Bu şirketlerin bir çoğu, petrol endüstrisiyle yakından ilgililer.
Şehir: II. Dünya savaşı sonrası: petrole hücum başlamadan önce, çalışma hayatından ziyade rodeo atlarının terbiyesiyle bilinen, kurak araziye kurulmuş bir şehirden farklı değildi. 1961 yılında nüfusu: 280.000 iken, 20 yıl sonra neredeyse, iki katından fazla artarak: 590.000 olmuş.
1988 Kış olimpiyatlarına, şehir ev sahipliği yapmıştır.
Her yıl, yaklaşık 4.5 milyon turist, şehre geliyor. Özellikle: aşağıda daha ayrıntılı anlatacağım “Calgary Stampede” adı verilen büyük festival döneminde, kent, milyonlarca ziyaretçi tarafından dolduruluyor.
Evet: şehirdeki yeni serveti ele geçirmek için buraya gelen bankerler, buradaki sınır kenti görüntüsünü bozmamışlar. El yapımı çizmeler ve kovboy şapkaları ile, hala geziniyorlar.
Temmuz ayının ilk yarısında, 10 gün süren, Calgary Stampede; muhteşem bir eğlence. Mutlaka görülmesi gereken bir festival. Dünyanın bu en büyük Açıkhava gösterisinde: kovboylar yüceltiliyor. Festival, ilk olarak: 1912 yılında başlatılmış. Amacı ise: otlakta sığır gütme tekniklerini öğretmek.
Günümüzde:
Stampede Park’ta yapılan festival: tarım ve bahçe sergileri, yerli el sanatları ve dans gösterileri ve diğer pek çok gösteri de içeren, bir kasaba panayırını anımsatıyor. Özellikle: geçit töreni büyük ilgi görüyor. Çünkü: kovboylar ve yerliler geleneksel giysilerini giyiyorlar.
Ama en can alıcı gösteri: rodeo. Eğersiz ata binme, at terbiyesi, boğa binme, boğa güreşi, kementle buzağı yakalama, buffaloya binen Kızılderili gösterileri ve yük arabası yarışları. Rangeland Derby olarak bilinen bu yarışta: eskiden çiftlik hayvanlarını bir araya toplayan kovboylara yemek getiren, 4 atlı arabanın benzerleriyle yapılıyormuş.
Eski günlerde, bu arabalar ile, şehre en son varan takım, bütün içkileri ısmarlarmış. Günümüzde ise, bu yarışın ödülü: 200.000 dolar. Bu resmi gösterilerin yanı sıra; caddelerde yapılan danslar, havai fişek gösterileri ve börekli sabah kahvaltıları, son derece eğlendirici.
Şehrin tam ortasından: Bow nehri geçiyor. Şehir, bu nehrin kıyısında bulunuyor.
Şehrin iklimine gelince: yarı kuru, ama son derece değişken bir iklime sahip. Kışlar uzun ve kısa, yazlar ise sıcaktır. Yani: karasal bir iklim hüküm sürüyor. Zaten: Rocky Dağları: kentin iklimini büyük ölçüde etkiliyor. Bazen: hava sıcaklığı o kadar düşer ki, eksi 30 derece görülür. Ancak: bu soğuk nöbet dönemleri, pek fazla uzun sürmez. Bu şehre: yazın gitseniz bile, mutlaka tedbirli olmanız gerek. Çünkü: yazın, akşamları çok serin olabiliyor.
ŞEHİRDE GEZİLECEK YERLER
GLENBOW MUSEUM
Müze, Calgary şehir merkezinde, Stephen Avenue alışveriş merkezinde, Calgary kulesinden sadece birkaç adım uzaklıktadır.
Kanada’nın en büyük ve ilk ulusal sanat galerisidir. Büyüleyici bir yer. Burada, daha ağırbaşlı zaman geçirebilirsiniz.
Bu müzede, koleksiyonda bir milyondan fazla eser ve yaklaşık 30 bin sanat eseri ulunuyor vebu da Glenbow’u Batı Kanada’daki en büyük müzelerden biri yapıyor. Dünyanın dört bir yanından büyüleyici sanat, tarih ve kültür sergileri görebilirsiniz.
Müzenin koleksiyonunda; Alberta’daki hayatı yansıtan: mobilyalar, giysiler, eşyalar ve silahlar sergileniyor. Bunların yanında: yöredeki ilk öncülere ait kulübeler, günümüz petrol arayıcılarından, demiryolu inşaatçılarına ve madencilerin kullandıkları modern alet ve eşyalara kadar her şeyi bulabilirsiniz. Müzenin en orijinal parçalarından biri de: 1930’lu yıllardaki büyük buhran döneminde yaşamış bir çiftçi kızının, sayısız çengelli iğneyle desenler oluşturulmuş kıyafeti.
CALGARY TOWER
Şehrin kalbinde yer alan Calgary Kulesi, gerçekten muhteşem 360 derecelik bir manzara sunuyor. Etekleri ve görkemli Rocky dağları batıya doğru uzanırken, pitores çayırlar doğuya doğru uzanıyor ve kuleyi göz alabildiğine Alberta’nın güzel manzarasının bir paronamasıyla çevreliyor. İnanılmaz cam zeminde, eşsiz Calgary manzarasının keyfini çıkarın. Kenara doğru ilerleyin, havaya adım atın ve aşağıdaki hareketli sokakları görün.
Yüksekliği: 207 metre. Gözlem terasına çıkarak, şehrin cam ve çelik yığınlarıyla oluşmuş kanyonları ile, batıda, ufka doğru baktığınızda, Kayalık Dağları görebilirsiniz. Bu gözlem terasının hemen altında, bir döner restoran var.
HERİTAGE PARK TARİHİ KÖYÜ
127 dönümlük yemyeşil park alanına yapılmış 200’den fazla sergi ve turistik mekanla Heritage Park Historical Village, hem tarih meraklılarına hem de zevk arayanlara sunacak birçok nesne barıntırmaktadır. Batı Kanada’nın tarihine dair hikayeyi bu kadar benzersiz kılan şey, tarihsel gerçek, macera, keşif ve eğlence arasındaki mükemmel dengedir.
Park alanında antik bir buharlı trenle gezilir. Calgary şehrinin tek çarklı gemisiyle yelken açın, çiftlikteki çiftlik hayvanlarını görün. Firt Nations bölgesindeki Kara Ayak kültürü hakkında bilgi edinin. Benzin sokağı müzesinde dünyanın en büyük halka açık antika araç koleksiyonlarından birini keşfedin. Tarihi köy, Mayıs ayının uzun hafta sonundan Eylül ayının ilk hafta sonuna kadar her gün saat: 10.00 ile 17.00 arasında açıktır.
OLİMPİK PARK-WİNSPORT CANADA OLYMPİC PARK
1988 Kış Olimpiyat oyunları burada yapılmıştır. Burada tesislerin zengin tarihlerini inceleyebilir ve aynı zamanda dünyanın dört bir yanından gelen sporcular için nasıl birinci sınıf bir antreman merkezi haline geldiğini görebilirsiniz. İkonik kayakla atlama kulesini görebilirsiniz.
Yaz aylarına onların zipline’ına binin ya da tarihi pistte 80 km/saat hıza ulaşacağınız profesyonel bir pilotla, yarış kızağına atlayın. Yaz etkinlikleri arasında dağ bisikleti dersleri ve parkurları yanı sıra aile dostu kapasiteli mini golf sahası da bulunmaktadır. Kışın, dağlara çıkmadan önce kayak ve snowboard becerilerinizi geliştirin veya kar tüpü parkında bir gezinin keyfini çıkarın.
Evet, şehrin 15 dakika mesafedeki batı bölümünde: Bowford Road’daki “Canada Olympic Park”: 2 adet kayakla atlama pisti yanı sıra, ülkenin ilk kombine yarış kızağı pistini barındırıyor. Turistler için en ilgi çekici kayak alanı ise: Highway 40’ın; 80 km. güney batısında bulunan Allan Dağındaki “Nakista” kayak pisti.
CALGARY ÜNİVERSİTESİ
Burası: kapsamlı bir araştırma üniversitesi. Daha önce de söylediğim gibi: Kanada’daki üniversitelerde eğitim-öğretim daha kolay. Çünkü: araştırma üzerine yoğunlaşıyorlar ve öğrenciler sıkılmadan eğitim görüyorlar. Burası: Kanada’nın en iyi yedinci araştırma üniversitesi konumunda.
Üniversite bünyesinde: 17 fakülte, 30 enstitü bulunuyor. Kampus: 200 hektarlık bir alan üzerine kurulmuş. 27.600 öğrenci: lisans, lisan üstü ve profesyonel lisans programlarına kayıtlı. Akademik personel sayısı ise: 2761.
Kampus alanında: 20 akademik bina var. Bunlar birbirlerine: birçok kapalı yürüyüş yolu (kapalı, çünkü kışın böyle gerekiyor) ile bağlanıyor. Ayrıca: etkinlik merkezi, sağlık merkezi ve büyük bir konser salonu var. Bir de: müze ve sanat galerisi, dört performans tiyatro, iki çocuk bakım merkezi ve tek öğrenciler ve aileleri ile öğrenciler için konutlar bulunuyor. Üniversite: tek başına, 1 milyar dolarlık bir ekonomik etki üretiyormuş. Halen görevdeki Kanada Başbakanının bu üniversiteden mezun olduğu söyleniyor.
CALGARY SOUTHERN ALBERTA JUBİLEE AUDİTORİUM
113 dönüm arazi üzerine kurulu; sanat ve kültür sitesidir. Burada: 1957 yılında açılan, büyük bir konferans salonu var. Bu salonda: tiyatro ve müzikal sahne gösterileri sürdürülüyor. Yılın: 365 günü, bu salonda etkinlikler var.
PARKLAR
Şehirde 8000 hektardan fazla park alanı ve doğal alanla Calgary’deki en iyi parkları görebilirsiniz. Park alanlarında tenis kortlarından futbol sahalarına, beton dalgalardan kriket sahalarına kadar her şeyi içeren inanılmaz yeşil alanları keşfedin.
Konfederasyon Parkı
1967 yılında Kanada Konfederasyonunun yüzüncü yılını kutlayan Konfederasyon parkı, peyzaj tasarımında bir model olarak kabul ediliyor. Su bitki örtüsü ve egzotik türlerle zenginleşen doğal sulak alanlar, Kanada’nın 150’nci yaş gününü kutlamak için tasarlanan doğal bir oyun alanı ile yan yana yer alıyor.
Devrilmiş bir Voyageur kanosu, çocukların seveceği çok seviyeli bir kale ve su pompasıyla birlikte doğal oyun alanının en önemli parçalarıdır. Konfederasyon parkındaki tatil sezonu, gökyüzünü 500 binden fazla ışıkla aydınlatan, otuz yılı aşkın süredir yerel bir gelenek olan “Aslan Işık Festivalini” mutlaka izleyin.
Edworth Parkı
Güzel Bow nehri ve Wildwood topluluğu ile sınırlanan park, yürüyüş parkurlarına, oyun alanlarına ve piknik alanlarına ev sahipliği yapar. Douglas köknarlarından oluşan bir ormanın içinden geçen, gözlem noktaları ve Bow Nehri vadisi manzaralı, 2.5 kilometrelik çakıl ve toprak olan yol Douglas Köknar Yolunu keşfedin. Tarihi Lawrey Bahçeleri, tasmasız bir alan ve çok çeşitli kır çiçekleri ve yaban hayatı koleksiyonu da dahil olmak üzere 169 hektarlık bir alanı kapsıyor. Suda gökkuşağı ve kahverengi alabalıklara dikkat edin
Fish Creek il Parkı
Park, 100 kilometreden fazla yürüyüş ve bisiklet parkuruyla Kanada’nın ikinci büyük şehir parkıdır. Kuş gözlemciliği meraklıları, Bow Nehri vadisinde yuva yapan Büyük Mavi Balıkçılları, ördekler, kazlar, ötücü kuşlar ve kel kartalların yanı sıra 200’den fazla kuş türünü gözlemleyebilirler. Eyalet parkı o kadar büyüktür ki, tekne iskelesi, McKenzie Meadows Golf Sahası, Bow Valley Ranche Restorant ve Sikome Su Tesisi bulunmaktadır.
Prairie Rüzgarları Parkı
Basketbol sahaları, kriket sahaları, fitness istasyonlar, futbol sahaları ve tenis kortuyla Prairie Winds Park oldukça güzeldir. Çocuklar kışın kızak tepesini ve buz pateni pistini, yazın ise sığ havuzu ve sprey parkını severler.
Zipline, kaykay parkı ve beton dalga ile Playscape’te macera yaşayabilir ve piknik alanları, barınaklar ve özel tandır fırınlarıyla harika bir gün batımı izleyebilirsiniz. Prairie Winds Park, Kanada’nın en büyük camisi olan Baitun Nur Camisini barındırmaktadır.
Prens Adası Parkı
Adını 1886 yılında Calgary’ye gelen keresteci Peter Antony Prince’den alan Prince’s Island Park, şehir merkezinde popüler bir vaha haline gelmiştir. Yıl boyunca Kanada günü kutlamaları, Calgary Halk Müziği Festivali ve Great Outdoors Comedy Festivali gibi festivaller ve etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
CALGARY ÜNİVERSİTESİ
Üniversite tüm disiplinlerde keşif, yaratıcılık ve yeniliğe ilham veren ve onları destekleyen dünya standartlarında bir üniversitedir. Üniversitede, 250’den fazla lisans programı var. Bunlar: son teknolojiye sahip yaratıcı laboratuvarlar, uygulamalı öğrenme ve paha biçilmez mentorluk fırsatlarıyla birlikte öğrenciye sunulmaktadır.
Üniversite 65 Lisan üstü programı var. 1200’den fazla kurs ve seminer ve 70 isteğe bağlı sertifika programı ile çalışan profesyonellerin değişim iş piyasasına uyum sağlanması ve merak arayanların kişisel zenginleşmesine yardımcı olunuyor.
CALGARY HAYVANAT BAHÇESİ
Beş kıtadan 120’den fazla türü temsil eden 900’den fazla hayvan bulunmaktadır. 120 dönümlük hayvanat bahçesi, farklı bölgelere göre düzenlenmiştir. Bunlar: Kanada yabanileri, Hedef Afrika, Lemurlar ülkesi, Penguen dalış, Dorothy Harvie Botanik Bahçeleri ve ENMEX konservatuarı (kelebek bahçesi dahil), Avrasya ve Tarih öncesi park.