Meksika ülkesinin elbette gezilip görülmesi gereken birçok yeri bulunuyor. Ama: bunlar arasında bir seçim yapılsa ve en güzel 10 yer belirlense idi, bence bu aşağıda söz edeceğim yerler ilk sıraları alabilirdi.
Ben burada bunlar hakkında kısaca bilgi vereceğim. Ama, bunlar arasında gidip-görüp yazdığım ve ayrıntılı bilgi vereceğim yerler elbette olacaktır, özellikle: doğal güzellikler dışında benim ilgimi çeken Maya ve Aztek kültürlerine ait kalıntılarla ilgili, yine bu sitede ayrı başlıklar altında ayrıntılı gezi yazıları bulabilirsiniz.
Acapulco
Acapulco: Guerrero eyaletinin en büyük şehridir. Bu büyük şehir: dairesel bir koyda: plajları, lüks ve yüksek katlı otelleri, geleneksel mimarisi ile karakterize yapılarıyla dikkat çekmektedir.
Las Costera olarak bilinen sahil kesimi boyunca: Hornos, Icacos, Papagayo ve Tamarindos gibi popüler plajlar bulunmaktadır.
Okyanus kıyısındaki bu plajlar temizliği ile ön plana çıkmaktadır.
Palmiye ağaçları ile gölgeli şehrin meydanı “Zucalo”: çarpıcı bir katedral, sokak sanatçıları, kafeler, dükkanlar ve yerel yemek kültürünü tadabileceğiniz restoranlarla doludur. Muhteşem su parkında, bütün aile bireyleri olarak yunuslarla yüzebilirsiniz.
Plajlar dışında, tarihi kalıntılar gezmek isteyenler için de burada “San Diego” kale kalıntıları bulunmaktadır. Ayrıca yine bölgedeki müzede: dünyanın önemli maske koleksiyonlarından birisi bulunur.
Guanajuato
Guanajuato: Sierra de Gunajuato dağlarında yer alan güzel bir sömürge dönemi şehridir. Şehirde 1554 yılında zengin gümüş madenciliği alanı kurulmuştur. 16. yüzyılda maden patlaması yaşanınca şehirde güzel sömürge binaları inşa edilmiştir. Şehrin sokakları çok renklidir.
Dias des los Muertos, Oaxaca
Oaxa şehrinde: Latin Amerika’nın birçok yerinde kutlanan “Dia de Los Muertos” festivali düzenlenmektedir.
Festivalin geçmişi Zapotec ve Aztec gibi yerli kültürlere ve binlerce yıl geriye kadar gitmektedir.
Oaxa ölü festivali günü: Ekim ayı sonunda başlar ve aileler ruhların dönüşü için mezarları hazırlarlar. Mezarlar ve evlerdeki sunaklar çiçeklerle dekore edilir.
Cozumel
Yucatan yarımadasındaki bu kapalı alan tüplü dalış ve dalış için çok popülerdir. Cozumel çevresindeki su altı dünyası: dünyanın en iyi dalış yerlerinden birisi olarak seçilmiştir ve 1959 yılında Jacques Cousteau tarafından keşfedilmiştir.
O zamandan beri Cozumel: güzel mercan resifleri ve tropikal balıkları ile şaşırtıcı bir çeşitlilik sunmaktadır ve alan korunmak için “National Marine Park” haline dönüştürülmüştür.
Los Cabos
Los Cabos: Baja California yarımadasının güney ucunda, 20 mil uzunluğunda bir plaj alanıdır. Burada tatil köyleri, restoranlar, barlar ve diğer turistik tesisler bulunur. Ayrıca beyaz kumlu plajları gayet sessizdir. Burası aynı zamanda dünyanın en iyi spor balıkçılık ve bazı su sporları için harika bir yerdir. Kışın, Pasifik Okyanusunda balinalar izlenebilir.
Palenque
Burası Maya İmparatorluğunun batı kıyısında bulunan bir arkeolojik sitedir. Şehir komşu Maya şehirlerinden bazılarından daha küçük olmasına rağmen, iyi mimarisiyle ve heykelleriyle öne çıkmaktadır.
Özellikle “Yazıtlar Tapınağı” ilgi çekmektedir. Bir mezar anıtı olarak inşa edilen “Mesoamerican” piramidi dahil olmak üzere, MÖ.800-600 yılları arasına tarihlenen çok sayıda yapı bulunmaktadır.
Copper Canyon
Buradı “Grand Canyon” dan daha büyük birkaç kanyondan oluşan bir kanyonlar ağıdır. Burayı keşfetmenin en iyi yolu “Chihuahua al Pacifico” demiryolunu kullanmaktır.
Bu demiryolu ile yapacağınız bir gezide: kanyonların muhteşem manzarasına sahip, deniz seviyesinden 2400 metre yükseklikte, 37 köprü ve 86 tünelden geçerek muhteşem bir gezi yapabilirsiniz.
Hatırlayanlar olacaktır, Meksika genel bölümünde en başta, bulutlar üzerinde yapabileceğiniz tren yolculuğundan söz etmiştim.
Tulum
Yucatan yarımadasının doğu kıyısındadır. Bir zamanlar Maya döneminde Coba şehrinin en önemli limanı olarak görev yapmıştır.
Tulum şehri: Maya uygarlığı zamanında MS.1200 yılında inşa edilmiştir. Günümüzde tropikal plaj, kaçırılmaması gereken bir çekim oluşturmaktadır. Burada lüks tatil köyleri bulunur.
Chichen Itza:
Yucatan yarımadasında Maya şehirlerinden en büyüğü ve Meksika’nın en çok ziyaret edilen turistik yerlerinden birisidir.
Buranın en ünlü yeri piramit şeklindeki “El Castillo” tapınağıdır. Tapınağın tasarımı özel astronomik bir öneme sahiptir.
Burada ayrıca Ballcourt ve El Caracol denilen bir gözlemevi ve dairesel tapınak dikkat çekmektedir.
Evet, Chichen Itza, tüm Maya şehirlerinden en ünlü olanıdır. Buranın en ünlü yeri 30 metre yükseklikteki “Kukulkan” yüksek tapınağıdır ve burası aynı zamanda “El Castillo” (İspanyolca “kale” demektir) olarak adlandırılmaktadır.
Tapınak: önemli Maya takvimine birçok referans içermektedir. Tapınak alanında, her yüzde bulunan merdivenler 365 adımlık yıl içindeki gün sayısını betimlemektedir.
Ayrıca 9 terasın her biri Maya takviminde ay sayısını simgelemektedir. Teraslar: güneş ve dini takvimler 52 panelle, 52 yıllık döngüyü betimlemektedir.
Teotihuacan
MÖ.2.yüzyılda Meksika vadisinde yeni bir medeniyet ortaya çıktı. Bu medeniyet: Teotihuacan denilen burada büyük piramitlerle bir metropol inşa etti. Güneş piramidi MS.100 yılında inşa edildi ve Meksika’nın en büyük piramidi oldu.
Daha küçük olan “Ay piramidi” ise bundan 100 yıl sonra inşa edildi ve MS.450 yılında tamamlandı. İmparatorluğun çöküşünden sonra, bu piramitler Aztekler tarafından kullanıldı ve hac yeri haline geldi.
Evet burası Mexico City şehrinin yalnızca 50 km kuzeydoğusundadır ve otobüs-taksi ile rahatlıkla ulaşılabilir.
Özellikle “taco” yemenizi öneririm. Mısır unundan yapılma tortillaların içine tavuk, et, balık, domuz eti, çeşitli sebzeler, sakatat ya da peynir çeşitleri konur.
Üzerine de salsa sosu, avakado, domates, soğan, marul gibi malzemeler ekleniyor ve üzerine limon sıkılıp yeniyor.
Sokaklar taco tezgahlarıyla doludur, hepsinin de başı günün her saatinde kalabalıktır. Belki yüze yakın taco çeşidi olduğundan, Meksika’ya gitmeden önce, İspanyolca isimlerini öğrenmenizde yarar vardır. Ama özellikle “tavuklu taco” yemenizi öneririm.
Meksika Ne yenir;
Pozole Çorbası
Pozole, bir nevi “yok yok” çorbası denilebilir. Eti, sebzesi, baharatlarıyla öyle lezzetli ve doyurucudur ki, her gün yemek mümkündür.
NE İÇİLİR
Meksika denilince herkesin aklına ilk olarak “tekilla” gelir. Ancak burada “mezcal” denilen bir içki türü daha popülerdir. Mezcal: Türkiye’de çiçeklerine sabır otu denilen kaktüse benzer agave bitkisinden yapılıyor. Tekilla yapımında sadece mavi agave kullanılıyor.
Mezcalın yüzlerce çeşidi vardır. Üreticiler en kaliteli mezcalı yapabilmek için bölgeyi tarayıp nadir agave türlerini bulmaya çalışıyorlar. Joven (beyaz) adı verilen taze mezcal, agave bitkisinin içindeki kurtçuklarla beraber içiliyor. Mezcalın yanında en iyi giden şey “sosa” batırılmış taze portakal dilimidir.
Adı “sal de gusano” olan bu sosun içinde: tuz, kırmızıbiber ve kurtçuklar vardır. Zaten satılan mescal şişelerinin çoğunluğunun dibinde bir tane kurtçuğun yüzdüğünü görürsünüz. Kurtçuklar mezcalın tadını güzelleştiriyormuş. Kurtçuk olmayan daha aromatik mezcallara “krem mezcal” deniliyor.
Tekilla içmek istediğinizde, öncelikle Tekilanın Jalisco eyaletinde üretildiği ve sadece sabır otundan yapıldığına emin olmak gerekir. Şişenin üzerinde % 100 agave yazmalıdır.
Tekilanın yapıldığı mavi sabır otu bitkisi, Jalisco’nun kırmızı volkanik topraklarını çok severmiş.
% 100 sabır otundan yapılan tekilla da öyle bir dikişte içilmez, yudum yudum alınırmış ve yanında tuz ya da limon kullanılmazmış. Soğutularak içilen tekilalar düşük kaliteli olanlarmış.
Tekilla ilk 16. yüzyılda Tequila şehrinde üretilmiştir. Bunun öncesinde, Tekilanın bir benzeri olan “octli” içkisini Aztekler yine sabır otundan üretmişler.
Bugün Meksika’da 2000 civarında tekilla markası vardır. Ne yazık ki, ailelerin sahip oldukları iyi markalar zamanla uluslar arası şirketlere satılmıştır.
Bu arada kurtçuklu tekila efsanesine artık bir son vermek gerekiyor.
Kurtçuk sadece mezcalın içinde olurmuş, tekilla ile kurçuklar iyi gitmezmiş.
Mexico City yakınlarında: elbette birçok gezilebilecek yer var ama ben size özellikle 3 tanesini önermek istiyorum. Eğer zamanınız varsa, bunları öncelik sırasına göre mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Özellikle tarih meraklıları, buralardan muhteşem keyif alacaklardır.
XOCHİMİLCO
Burası 1987 yılında UNESCO tarafından “ekolojik rezerv” olarak Dünya mirası olarak kabul edilerek koruma altına alınmıştır. Mexico City şehri merkezinden 28 km güneydedir. “Xochimilco Nahuatl” Aztek dilinde “Çiçek bahçesi” anlamına gelmektedir.
Xochimilco kanalları ile Chimanpas kanalları arasında; tarım alanları bulunmaktadır. Sulak alanlardaki ekilebilir araziyi genişletmek için “chinampas” kullanılarak Aztek tarım teknikleri geliştirilmiştir. Bunlar: göl zemininde, dikdörtgen kamışlarla çevrili bölgelerde, 1 metreye kadar yükselen suda yaşayan yabani otlar, gübre ve toprak tabakaları doldurularak oluşturulmuştur.
Söğüt ağacı kökleri boyunca bunlar yapılır. Bu tarımsal teknik: Azteklerin marifetleri ve çevreye uyumlarının göstergesidir. Chinampas bataklık alanında, bu şekilde yoğun tarım yapılmıştır.
Xochimilco kanallarındaki geziler: “trajineras” denilen parlak renkli teknelerle yapılır.
Onlar: gondol benzeri düz tabanlı teknelerdir. Buraya yalnız veya birkaç kişi gelirseniz, başka bir gurupla birleşerek bir tekne kiralayabilirsiniz. Teknenin maliyeti saat başına 350 pesodur.
Meksika’da “Dolls Adası” olarak bilinen efsanevi ada da Xochimilco kanallarındadır.
Bu adanın arkasında, söylenenlere göre onun bakıcısı olan Don Julian Santana isimli bir kızın cesedi bulundu. Bu kızın kanalda boğulduğu düşünülüyor. Kısa bir süre sonra ise kanalda yüzen bir bebek bulundu.
Bu bebek boğulan kızın ruhuna saygı için bir ağaca bağlandı. Bunun üzerine, 2001 yılının ardından küçük adada, ağaçlarda çeşitli eyaletlerden gelenler tarafından asılan bebekler görülmektedir.
TEOTİHUACAN
Mexico City şehrinin yaklaşık 50 km kuzeyinde bulunan büyük bir arkeolojik sitedir. Buradaki piramit ve saraylar, yaklaşık 30 kilometre karelik alanı kapsamaktadır.
Sitenin 5 girişi vardır. Sitede tam bir tur yapmak istiyorsanız sitenin güney ucundaki 1 nolu girişten girmelisiniz. Daha sonra 2 km uzunluğundaki Dead caddesini yürümek gerekir. Kısa tur için ise 2 nolu giriş kullanılmalıdır. Burada güneş piramidi seviyesinden tura başlanır. Zaman ve çok yürümek istemeyenler için bu giriş en uygundur.
Burası güneş ve aya adanmış büyük piramitler ile ünlüdür. Bu piramitler, Mısır’daki büyük piramitlerle karşılaştırılabilir. Ancak site aynı zamanda şehrin büyüleyici tarihini keşfetmek için idealdir. Ama aynı zamanda; güzel duvar resimleri ve oymaları görmek için yapılmış müzeler de görülebilir.
Site: bin yıl sonra çöküşüne kadar, MÖ.200 yılında iskan edildi. O zamanlar yani MS.1400’lerden önce, 200.000 kişilik nüfusu ile, batı yarımkürenin en büyük şehirlerinden biridir. İlginçtir ki, sitede hiçbir askeri yapı bulunmamaktadır.
Aztekler öncesinde, uzun süre terk edilmiş olsa da kutsal bir mekandır. “Teotihuacan” Aztekler tarafından siteye verilen isimdir.
Bu ismin Aztekcede kelime anlamı “Tanrıların kenti” demektir. Aztekler: mezoamerikada klasik dönemde kültür ve ticaret üssü olarak gelişen bu antik kentte evrenin yaratıldığına inanıyorlardı. Ancak antik kent gizemini günümüzde de korumaktadır.
Çünkü arkeologlar burada yaşayan insanların hangi etnik guruba ait olduklarını, nereden geldiklerini, niçin burayı terk ettiklerini ve ne dili konuştuklarını bilmiyorlar. Büyük ihtimalle MS.1. yüzyıl başında yakınlardaki Xitle yanardağının patladığı ve zamanın en önemli bu şehrinin hasar gördüğü ve bunun üzerine terk edildiği düşünülüyor.
Öte yandan: aşırı nüfus ve doğal kaynakların tükenmesinin de buranın 250 yıllık süreçte kademeli olarak terk edilmesine neden olması olasılığı üzerinde de durmaktadırlar. Hatta son yıllarda insanların kötü beslenmiş olması ve şehrin kasten yakıldığı da düşünülmektedir.
Hatta: yoksul sınıfların elitlere karşı bir iç ayaklanma yürüttükleri de düşünülmektedir. Ancak, arkeologlara göre buranın neden çöktüğü değil, uzun yıllar nasıl istikrar sağlandığı, sosyal, siyasi ve dini uygulamalar nelerdi araştırmaları yapmak gereklidir.
Devam eden arkeolojik kazılarda: bu kültüre ait bazı şeyler çıkarıldı. Burada yaşayanların: yıldızların ve gezegenlerin konumu ile ilgili çalışmalar yaptıkları anlaşılmıştır. Tören ritüelleri: sabah ve akşam yıldızı olarak Venüs görünümü esas alınarak uygulanmıştır. Venüs sembolü: tam veya yarım daire ile bir yıldız ya da yarı yıldız olarak görünür.
Ayrıca yine kazılarda: birçoğunun kurban edilen şehir sakini ya da savaş esiri olduğu düşünülen insan kalıntıları, takı, seramik ve günlük yaşam nesneleri bulunmuştur. Öte yandan, Teotihuacan’da birinci ilahın, herhangi bir ismi olmamasına rağmen “Büyük Tanrıça” adlı bir kadın olduğu anlaşılmıştır.
Yani: Aztek uygarlığı zamanında zaten Teotihuacan yüzlerce yıl önce terk edilmiş durumda idi. Ancak Aztekler, mitler ve efsanelerle dolu burayı kutsal bir yer olarak kabullendiler. Teotihuacan merkezindeki ana yol: neredeyse 1 ve hatta 1.5 km uzunluğunda ve yaklaşık 130 metre genişliğindedir.
Bu ölüler caddesini birçok bina çevrelemektedir. Güneş piramidi, yüksekliği 200 ayaktan fazladır ve alanın en etkileyici yapısıdır. Buraya zorlu bir tırmanış ile çıkmak mümkündür. Üstüne çıktığınızda nefes kesen bir manzara izleyebilirsiniz.
Teotihuacan’daki diğer dikkat çekici yapılar Ay piramidi, Quetzalcoatl Tapınağı ve Quetzalpapalotl ait bir Saraydır.
Evet, bugün burada sıva kaplı ve özellikle kırmızı renk kullanılan parlak freskler ilgi çekmektedir. Ayrıca kaba taşla yapılan üç piramit ve kurban sunak yapıları ve bazı büyük evler görülür.
Burada daha sonra gelen Aztekler: Toltek ve Teotihuacan’daki kalıntılardan büyülendiler ve onlar da aynı şekilde kendi sembol ve motiflerini katmışlardır.
Sitede gezinize başlamadan önce “Museo Teotihuacan” ı gezmelisiniz. Bu mükemmel müzede: piramitlerin maketleri ve cam zeminde interaktif sergiler bulunmaktadır. Ekranlarda insan iskeletleri ve simüle birkaç mezar da dahil olmak üzere son kazılar, buluntular ve yeni keşfedilen heykeller sergilenmektedir.
Gezide dikkatinizi çekmek istediğim hususlar: güneş pramidinin ön duvarı, ufuk noktasında ekinokslarda yılda iki kez güneş batarken tam diktir. Tören binaları, güneş piramidinin dik açısı dışında yapılmıştır.
Arkeologlar tarafından “Calzada de los Muertos” yani “Ölüler Caddesi” denilen ana cadde güneyden kuzeye uzanmaktadır. Bunun kuzey ucunda “Ay Piramidi” vardır ve güney ucunda ise “Ciudadela” yani “Citadel” bulunur.
La Ciudadel
Bu meydan, tüylü yılan piramidi ve Quetzalcoatl tapınağı için yapılmıştır. Quetzalcoatl tapınağı: daha büyük bir yapıda, bir piramit tarafından kaplanmıştı. Eğer Ciudadela merkezine doğru yürürseniz, tüylü yılan piramidine yaklaşırsınız. Sağda, iki yapı arasındaki dar bir geçitten, piramidin arkasındaki tapınağa geçilir.
Arkeologlar: tüylü yılan piramidi içinde, derin tünellerde hassas detaylı konumlarda defnedilmiş insan kalıntıları bulmuşlardır. Ancak bunların hiçbiri kraliyet şahsiyetleri değildir. Binanın her yüzeyi, tüylü yılan yüzleri ile kaplıydı. Quetzalcoatl tapınağında: büyük oyma yılanların başları taş duvarlara oyulmuştur.
Ölüler Avenue
Ölüler caddesi krallar ya da rahiplerin mezarları, caddenin iki yakasında sıralanan küçük tapınaklardadır ve bu yüzden Aztekler, buraya garip ve ürkütücü bu ismi vermişlerdir.
Eğer Ay piramidine doğru ölüler caddesi boyunca kuzeye yürürseniz: sağda modern bir oluklu çatı ile korunan duvarı göreceksiniz. Barınak altında, duvarda hala bir jaguar resmi görülür.
Güneş Piramidi
Bu piramit ölüler caddesinin doğu tarafında, dünyanın en büyük üçüncü piramidi olarak ilgi çekmektedir. Bu büyük piramit 220 metre yüksekliktedir. Piramit büyük kralın mezarı olarak inşa edilmiş olmasına rağmen, üstünde bir dizi halka açık olmayan kutsal mağaralar bulundurmaktadır.
Piramidin yapımına, büyük ihtimalle MÖ.1. yüzyılda başlanmıştır ve tapınak yaklaşık 400 yıl sonra, MS.300 yılında tamamlanmıştır. 20. yüzyıl başlarında keşfedilen piramitte restorasyon yapılmıştır. Çünkü tapınak kaybolmuş ve piramit çalılar ve ağaçlarla kaplı ve molozlarla dolu bulunmuştur.
Ay Piramidi
Ay piramidi caddenin kuzeyinde, bir plaza ile karşı karşıyadır. Plaza: küçük tapınak ve sol yanda Quetzalpapalotl sarayı ve Quetzal-Mariposa ile çevrelidir. Ay piramidi yüksek zemin üzerine inşa edilmiştir.
Çünkü onun büyük komşusu (Güneş piramidi) gibi Ay piramidinin üst bakışında aynı görüntü hakimdir. Burada insanların ve hayvanların diri diri gömüldükleri anlaşılmıştır. Çünkü kazılarda binlerce seyircinin tanıklığı ile kurban edilenlerin kalıntıları ortaya çıkmıştır.
Quetzalpapalotl Sarayı
Bu saray 1960’lara kadar harap haldeydi ve yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda: Quetzal-Mariposa (efsanevi ve egzotik kuş-kelebek) figürleri duvarlara boyanmış ve iç avlunun oymalı sütunları ortaya çıkarılmıştır. Saray bugün eski ihtişamını göstermektedir. Sarayın arkasındaki duvar resimlerinde Jaguar resimlerinin bulunduğu Jaguar sarayı bulunmaktadır.
Evet: bu kadar ayrıntılı geziden sonra, yiyecek bir şeyler düşünür ve şehirde gelirken yanınızda getirmedi iseniz, bu etkileyici antik kentin gölgesinde bir piknik yapabilir veya Museo Teotihuacan’daki “Las Piramides” isimli restorana müracaat edebilirsiniz.
BASİLİCA DE GUADALUPE
Burası şehrin önemli bir Katolik hac sitesidir ve dünyanın en çok ziyaret edilen kiliselerinden birisidir. Her yıl 12 milyondan fazla kişi burayı ziyaret etmektedirler.
Vatikan Aziz Petrus Bazilikasından sonra, dünyada en çok ziyaret edilen ikinci kilisedir. Juan Diego, 2002 yılında ilk yerli Amerikan azizi olarak kutsanmıştır, sebebi birazdan anlatacağım.
16. yüzyıla tarihlenen “Guadalupe Our Lady” orijinal görüntüsü: bu bazilikada bulunmaktadır. “Virgin” görüntüsü, bina içinde herhangi bir noktadan görülebilecek şekilde yüksek bir duvar üzerinde; 1974-1976 yılları arasında inşa edilen yeni kilisede, dairesel bir planda bulunmaktadır.
Bu dairesel alanın yarıçapı 100 metredir ve 50.000 kişi kapasitelidir. Koro: sunak ve kilise arasında yer almaktadır. Yanlarda şapel bulunmaktadır. Üst kattada 9 şapel bulunur. Bunlar özellikle 12 Aralık tarihinde yani “Guadalupe Virgin” bayramında burada toplanmaktadırlar.
Söylenenlere göre: 1531 yılında 9 Aralık günü “Juan Diego” isimli bir yerli yoksul Meksikalı köylü: şehir dışında Tepeyac Tepesinde “Meryem” ile karşılaştı ve bu durumu şüpheci piskopos Zumarraga’a bildirdi. Ancak piskopos kendisinden delil istedi.
Birkaç gün sonra yani 12 Aralık günü: Juan Diego, yine buraya geldi ve yine karşısına Meryem çıktı. Juan, Meryem’e kendisini gördüğünü piskoposa kanıtlamasının gerektiğini söyler.
Bunun üzerine: Juan Diego’nun hemen ayaklarının dibindeki kayalık toprakta çiçeklenme başlar ve Meryem, buradaki gülleri toplaması için Juan’a talimat verir.
Juan gülleri toplar, pelerinini içine yerleştirir ve piskoposun yanına döner. Pelerinini açar ve çiçekler yere düşer ve bu sırada bez üzerinde Meryem görüntüsü görülür.
Piskopos hemen oracıkta bir kilise yapılmasını emreder ve onun tamamlanması üzerine, Meryem Ana’nın görüntüsü ile kumaş yani Juan Diego’nun pelerini: altın çerçeveli bir yerde asılı durmaktadır. O zamandan bu yana: dindar ve meraklı milyonlarca kişi, bu mucizevi görüntüyü görmek için burayı ziyaret ederler.
Birçok ziyaretçi dizlerinin üzerinde (bu bir tür Katolik geleneğidir, çünkü dizlerinin üzerinde gittiklerinde yaşadıkları acıyı hissetmek isterler) yüzlerce metre ilerleyerek buraya ulaşırlar.
Mevcut kilise bu yüzlerce ziyaretçiye kafi gelmeyince, Pedro Ramirez Vazquez tasarlanan yeni kilise: 1974-1976 yılları arasında inşa edilmiştir.
Yapıda inşaat tarzı olarak 17. yüzyıl Century kiliselerinden ilham alınmıştır. Bazilika tamamlandığında bazıları tarafından sirk çadırına benzetilmiştir.
Savunucuları ise inşa edildiği yumuşak toprak altı nedeniyle inşaatın bu şekilde yapıldığını iddia etmişlerdir.
Merkez kolon 42 metre yüksekliktedir.
Yeni bazilikanın hemen yanında 1695-1709 yılları arasında inşa edilmiş eski bazilika görülebilir.
Eski bazilikanın ardında dini bir sanat müzesi bulunmaktadır.