Nüfus bakımından, şehrin en az nüfus yoğunluğu olan bölümüdür.
Büyüklük bakımından ise, üçüncü büyüklüktedir.
İlçe toprakları, 103 kilometre karelik bir alana yayılmıştır. Ana ada parçasına ek olarak, birkaç küçük ve ıssız ada daha bulunmaktadır.
Ancak, burası ilçe sakinleri tarafından “unutulmuş bir yer” olarak düşünülmektedir. Ayrıca, burası yine “dünyanın en büyük depolama alanı” olarak da bilinmektedir.
TARİHÇE
Bu bölgenin, coğrafi olarak son buzul çağı ve sonrasında oluştuğu düşünülmektedir. Bölgenin ilk yerleşimcileri olan “Kızılderililer”, buraya 5 bin yıl önce gelmişlerdir. Bölgeye ulaşan ilk Avrupalılar ise, Giovanni da Verrazano ile birlikte, 1524 yılında gelmişlerdir.
1609 yılında ise, Hollandalı Henry Hudson tarafından, burada bir ticaret kolonisi kurulmuştur. Hollandalılar bölgeye geldiklerinde, burada yaşayan Kızılderilileri imha etmişlerdir. 1661 yılında ilk yerleşim yeri “Oude Dorp” adıyla burada kurulmuştur.
GEZİLECEK YERLER
Verrazano-Narrows Bridge
New York şehrindeki en yeni köprüdür. Ayrıca, dünyanın en uzun; 2 katlı asma köprüsü olarak bilinmektedir. 1964 yılında tamamlanmıştır.
1298 metre uzunluğundaki köprü: İsveçli Amman tarafından tasarlanmıştır. Köprü, bu uzunluk ölçüsü ile, dünyanın yedinci ve Amerika’nın en uzun asma köprüsüdür.
Adını ise: 1524 yılında New York körfezini keşfeden İtalyan Giovanni da Verrazzano’dan almıştır.
BİG KİLLS PARK
Park; ilçenin güney kıyısında : 2.3 km. karelik bir alana yayılmıştır. Burada, halka açık bir park yapılması fikri ilk olarak, 1929 yılında ortaya çıkmıştır. Ancak, park ancak 1949 yılında tamamlanarak halka açılabilmiştir. 1973 yılında ise, Milli Rekreasyon Alanının bir parçası haline getirilmiştir. Park içinde çeşitli kuş türleri barınmaktadır.
Park alanı içindeki büyük liman, bir insan yapımı limandır. Parkın bir diğer özelliği: park alanı içinde geçmişte radyoaktif maddelerin depolanmasıdır. 2005 yılında, bu radyoaktif maddelerin üzeri, kumla kapatılmıştır. Bu yüzden yani yüksek oranlı radyasyon nedeniyle, parkın bir kısmı halkın kullanımına kapatılmıştır.
MİLLER FİELD
Burası, Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetlerine ait bir tesistir. Yapı, 1919-1921 tarihleri arasında yapılmıştır. Tesise verilen “Miller” ismi: I. Dünya savaşında ölmüş olup, bir savaşta ölen ilk Amerikalı havacıdır.
Günümüzde, burası, Amerikan devletinin “Tarihi Yerler Listesi” ne kayıt edilerek koruma altına alınmıştır. Ayrıca: beyzbol ve futbol sahaları tanzim edilerek, bölge yerel bir park olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda, yaz döneminde, burası “New York Filarmoni Orkestrası” na ev sahipliği yapmaktadır.
FORT WADSWORT
Burası, Manhattan bölgesinin ötesinde, doğal bir savunma alanıdır. 1994 yılında askeri özellikleri iptal edilmiş ve Milli Rekreasyon Alanına dahil edilerek ulusal park yapılmıştır.
Rehberli turlarla gezilebilen park bölgesinde, 20’nci yüzyılın erken dönemlerine ait kıyı topçu bataryaları eşliğinde, muhteşem panoramik bir manzara izlenebilmektedir.
Evet, burası, 200 yılı aşkın bir süre, New York şehrini korumuştur. Yüksek zeminde inşa edilen yapı: özellikle New York limanını koruyan bir pozisyondadır.
Giriş ücretsizdir.
HOFFMAN ADASI
Aşağı New York körfezinde: iki küçük ve bir yapay adadan oluşmaktadır. 1872 yılında bir depolama alanı olarak düzenlenmiştir. 11 dönümlük bir alanı kapsamaktadır. Yapay orjinli ikinci adaya: “Dix” adası ismi verilir.
1900’lü yılların başında, bu adalar ülkeye gelen göçmenler için “karantina adası” olarak kullanılmıştır. II. Dünya savaşında ise, adalar, denizaltıların korunaklı bir limanı olarak kullanılmıştır.
Günümüzde, her iki ada: Milli Rekreasyon Alanına dahil edilerek ulusal park yapılmıştır. Adalar, çok sayıda kuş için gerek konaklama ve gerekse yerleşim açısından büyük imkanlar sağlamaktadır. 2001 yılından sonra, birçok kuş türünün ada çevresinde yerleştikleri görülmüştür.
HİSTORİC RİCHMOND TOWN
Burası: Staten Island ilçesinde, Richmond town denilen yerde bulunan bir tarihi müze köydür. Önceleri bir ticaret merkezi olan bölge, daha sonra diğer bölgelerden gelen ticari ve hükümet binalarına ev sahipliği yapmıştır.
Bunun yanı sıra, çiftlik binaları ve evler de bulunur.
Günümüzde, burada 17 ile 20’nci yüzyıllar arasındaki dönemde yapılan, 30 tarihi bina ve site bulunmaktadır. Merkeze 1 km. uzaklıktaki “Decker” çiftliği, yine aynı dönemlere ait güzel bir örnek olarak önem kazanmaktadır.
Bunun dışında, burada yani köyde görebileceğiniz diğer bir kısım yer, şunlardır: 1696 yılından kalma bir ilköğretim okulu olan “Voorlezer Evi”, 1740 yılından kalan, Hollandalı bir colonial çiftlik olan “Guyon-Lake-Tysen evi”, 1720 yılından kalan ve New York şehrinin tek işleyen şöminesi bulunan “Christopher House”.
Yıl boyunca, köye gelen ziyaretçiler: köyde çeşitli evler ve dükkanlarda yapılan rehberli turlara katılabilmektedirler. Bu evlerin birçoğu mobilyalıdır ve bazıları restorasyon sürecinde olduğundan ziyarete kapalıdır.
1980 yılından sonra: burası canlı tarihi müze statüsüne sokulmuş, tarihi giysiler giyen satıcılar el sanatları satışı yapmakta, özel giysili elemanlar bazı etkinlikler düzenlemektedirler.
Giriş ücretlidir, büyükler 8 dolar, çocuklar 5 dolardır. Cuma günleri giriş ücretsizdir.
STATEN ISLAND ZOO
Burası, ilçenin kuzeyinde, 8 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş hayvanat bahçesidir. 1988 yılından bu yana: Hayvanat Bahçesi ve Akvaryum Derneği tarafından yönetilmektedir.
Bahçe: başlangıçta özellikle sürüngenler yani yılanlar için bir toplama merkezi görevini yürütmüştür. Kuzey Amerika’da özellikle çıngıraklı yılan barındıran başlıca hayvanat bahçesidir. 1960’ların sonlarında; burada 39 çeşit çıngıraklı yılan bulunuyormuş. Ayrıca, yine burada: 206 farklı türden, 438 hayvan bulunmaktadır.
Giriş ücretlidir, büyükler 8 dolar, çocuklar 6 dolardır. Çarşamba günü giriş ücretsizdir.
ALİCE AUSTEN MUSEUM
Burası: bir fotoğraf müzesidir. Elizabeth Alice Austen, 1866-1952 yılları arasında yaşamış bir fotoğrafçıdır. Amcası Oswald Müler: 1876 yılında bir kamera getirince, Alice fotoğrafçılıkla ilgilenmeye başlamıştır. Takip eden 40 yıllık süreçte, Alice, yaklaşık 8000 fotoğraf üretmiştir. Evet, Amerika’nın en eski ve en başarılı kadın fotoğrafçılarından birisidir.
Onun fotoğraflarında yoğun olarak: Ellis adasına gelen göçmenler, ayakkabı boyacıları ve polisler görülmektedir.
Günümüzde: daha önce Alice Austen tarafından evi olarak kullanılan burada 7000 den fazla orijinal ürün (cam plaka negatif, film bazlı negatifler, özgün baskılar) bulunmaktadır. Bunların büyük kısmı, arşiv şeklinde depolanmış olup, yaklaşık 300 fotoğraftan oluşan koleksiyon, ziyaretçiler için sergilenmektedir. Giriş 3 dolardır.
CASA BELVEDERE
“Casa Belvedere” İtalyan dilinde “güzel manzaralı ev” anlamına gelmektedir. Bu eşsiz kampus: İtalya’nın zengin mirası ve kültürünü sergilemektedir. Yapı: yaklaşık 3 dönümlük bir arazi üzerindedir. Buradan: Verrazano-Narrows köprüsü ve New York Harbor manzaraları muhteşem izlenmektedir.
GARİBALDİ MEUCCİ MUSEUM
19’ncu yüzyılda, Staten Island bölgesi, iki önemli İtalyan siyasi mülteciye ev sahipliği yapıyordu. 1850 yılında, Garibaldi, İtalya’dan kaçtı ve Meucci sitesindeki bu evde ikamet etti. Ama daha sonra tekrar İtalya’ya döndü ve İtalya’nın bağımsızlık mücadelesinde savaştı.
Garibaldi’nin o dönemde yaşadığı ev, günümüzde İtalyan-Amerikan kültür mirası olarak koruma altına alınmıştır.
Giriş ücretlidir, 5 dolardır.
STATEN ISLAND MUSEUM
1881 yılında kurulan müze: antik dönemden çağdaş dönemlere kadar olan sürece ait 2 milyondan fazla eser ve örnek barındırmaktadır. Bu eserler: sanat, doğa bilimleri ve yerel geçmişe ait objelerdir. Eski Mısır dönemine ait kalıntılar da görülebilmektedir. Müzede, özellikle kavanozlar içindeki fosiller ilgi çekmektedir. Giriş ücretlidir, büyükler 3 dolar, çocuklar 2 dolardır.
TİBET MUSEUM
Burası, 1945 yılında kurulmuştur. Tibetli sanatçı Jasques Marchais tarafından, Tibet antik sanat ve kültürü için kurulmuştur.
Yapı: yamaca inşa edilmiş olup, Himalaya dağ manastırına benzer. Marhais: hayatı boyunca topladığı bu Tibet eserlerinden oluşan geniş koleksiyonu, Tibet Müzesi açıldığında, buraya bağışlamıştır.
Günümüzde, Tibet Müzesi: özellikle sergiler, kütüphane, atölyeler ve eğitim faaliyetleri sürdürmektedir. Huzurlu bahçesinde, ziyaretçiler bir süre mola vermektedirler.
Giriş ücretlidir, büyükler 6 dolar, çocuklar 4 dolardır.
LİGHTHOUSE MUSEUM
Burası, sanat-bilim ve tarihi özellikler taşıyan bir müze olarak açılmış olup, orijinal bir deniz feneri binasındadır.
TURİZM YATIRIMLARI
Staten Island ilçe yönetimi, ileriye dönük olarak turizm yatırımlarını yoğunlaştırmışlardır. Söylenenlere göre: Londra’da bulunandan daha büyük bir döner dolap, buraya kurulacaktır. Bu dönme dolap, 36 kapsüllü olacak ve yolculuk 38 dakika sürecektir. Bu 38 dakikalık yolculuk sırasında, 40 yolcu, yaklaşık 625 metre yüksekliğe kadar çıkacaktır.
Ayrıca: yine “Harbor Commons” bölgesinde 50-75 mağazalık bir alışveriş merkezi yapılması planlanmaktadır. Feribot terminaline bitişik olarak yapılması düşünülen bu iki projenin inşaatına, 2014 yılında başlanacaktır.
Amerika New York şehrinde alışveriş hakkındaki yazım için New York Alışveriş
Amerika New York şehrinin genel özellikleri hakkındaki yazım için New york Genel
Amerika New York şehrindeki gece hayatı hakkındaki yazım için New York Gece hayatı
Amerika Genel; Amerika: Alaska ve Hawai ile birlikte: 9.362.850 kilometre karelik bir alanı kapsamaktadır. Bu büyüklük ile, ülke, dünyanın en büyük 4’ncü ülkesidir.
Bu ölçüler, İngiltere’nin dört katı anlamına gelir.
Amerika: 48 Eyaletten oluşmaktadır. Alaska 49’ncu ve Hawai 50’nci eyaletlerdir.
Atlantik-Pasifik okyanusları arasındaki uzaklık: 4827 kilometre ve Kanada sınırından Meksika sınırına kadar olan uzaklık ise: 1930 kilometredir. Ülkenin başkenti: herkesin yanıldığı üzere New York değil; Washington şehridir.
Ülkenin en yüksek yeri: 6194 metre yükseklikteki “Mc Kinley” yani “Alaska” dağıdır.
Amerika’nın nüfusu: 268 milyon kişidir. Bunun: % 83 beyaz, % 12 Afro-Amerikalı, % 1 yerliler ve % 4 diğer ırklardan oluşur. Kilometre kareye: 70 kişi düşer. Nüfusun: % 75’i şehirlerde yaşamaktadır.
Ülkenin başlıca şehirleri şunlardır: New York, Los Angeles, Chicago, Philadelphia, Houston, San Diego, Detroit, Dallas.
Amerika’da yönetim: iki partili sisteme göre yürütülmektedir. Bu iki parti: Demokratlar ve Cumhuriyetçiler olarak ikiye ayrılır. Ülke genelde Federal Cumhuriyettir ve 50 eyalet ile 1 federal bölgeden oluşur.
Hükümet: 1787 Anayasasına dayanmaktadır. Başkan: 4 yıllık süre için seçilir. Kongre: Senato ve Temsilciler Meclisinden oluşur. Senato: her eyaletten seçilen 2 senatörden oluşur. Temsilciler meclisi ise, 435 üyeden oluşur. Her eyaletin başında, seçilmiş bir vali bulunur. Yani, kendi yarı özerk hükümet ve yerel yasalar da vardır.
Ülkede yaşayanların, % 55’lik bölümü: Protestan’dır. % 37 Katolik, % 4 Yahudi, % 3 Ortodoks ve % 1 diğer dinlere mensupturlar.
VİZE
Amerika Genel; Amerika’ya gitmek için vize almanız gerekiyor. Yeşil pasaport sahipleri de ülkeye girişte vize bulundurmak zorundalar. Vize, İstanbul veya Ankara’daki ABD resmi makamlarından alınıyor.
Vize almak isterseniz, bu resmi makamlara telefon ile ulaşın ve randevu talebinde bulunun. Daha sonra, vize ücretini, yine telefon ile size bildirilecek banka hesap numarasına yatırıyorsunuz ve sonra: randevu günü geldiğinde Konsolosluk veya Büyükelçiliğe gidiyorsunuz.
Ancak, buraya gitmeden önce, internetten, konsolosluk sayfasından ilgili belgeleri indirip, önceden yani randevuya gitmeden önce, doldurmanız gerekiyor ki, İngilizce bilmeyenler için bu sorun oluyor, İngilizce bilen birilerine veya bu işi para karşılığı yapan birilerine doldurtmanız gerekiyor.
Randevu geldiğinde, konsolosluk veya büyükelçiliğe gidiyorsunuz, kapıda: sizinle görüşecek ilgilinin Türkçe mi yoksa İngilizce mi görüşmesini size soruyorlar.
Vereceğiniz cevaba göre, içeride bir ilgili-yetkili sizi karşısına alıyor ve sorular sorarak, durumunuzu inceliyor ve o anda, sizinle ilgili kararını veriyor, yani onun “iki dudağı arasında”.
Sizin Amerika’ya ne için, neden gittiğiniz önemli değil, önemli olan o görevlinin size inanıp güvenmesi.
Amerikalılar, ülkelerine: öncelikle terörist ve kaçak işçi potansiyelindeki insanların girmesini istemiyorlar ki, bence bu gayet normal. Kaçak işçi potansiyeli: genç nüfus ama görüşmede, güven sağlanamaz ise, kim olursa olsun vize vermiyorlar.
Bence, görüşmeye giderken: ekonomik imkanlarınızı ve varlığınızı kanıtlayan belgeleri yanınızda götürmeyi ihmal etmeyin.
Ayrıca: Amerika’da kalacağınız yer, kalacağınız süre, kimi ziyarete gittiğiniz, otel de mi kalacağınız konusunda ve hatta gidiş-dönüş uçak bileti rezervasyonu yaptırdığınız konusunda, yanınızda belge bulundurmanızı öneririm.
Bunun dışında, eğer vizeyi alabilirseniz: yine aynı yerde bulunan kargo firmasına küçük bir ücret ödüyorsunuz ve evinize gidip, pasaportunuzun gelmesini bekliyorsunuz.
Sonuç olarak: daha önce vizesi olmayan birinin, pat diye Amerika’ya gitme şansı yok. Yani, en azından: görüşme yani randevu tarihi ve ardından, on günlük sürecin ardından, Amerika’ya gidebilecek şekilde hazırlıklarınızı yapmanız gerekir.
HAVAALANI
Amerika Genel; Amerika, malum özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra, girişi bir hayli zorlaştırılan bir ülkedir. Zaten: siz İstanbul’da uçağa binmeden önce, Amerika’ya gideceğiniz belli olunca, dünyanın diğer birçok yerine gidenler dışında özel güvenlik önlemlerine tabi oluyorsunuz.
Öncelikli önerim: Amerika’ya gitme durumunda, gerek oradaki veya gerek Türkiye’deki herhangi bir yakın veya arkadaşınız veya bir başka birinin, size sipariş verdiği ürünleri götürmeyin.
Örneğin: Amerika’da gözlükler pahalı iken, Türkiye’den ucuz Çin malı gözlüklerden, 100-150 tane alıp, çantanıza koyup götürmenizi isteyen bir arkadaşınız, kendisi para kazanmayı düşünürken, sizin yakalanmanız halinde başınıza gelecekleri bilse de size söylemez, yani böyle bir riski sakın almayın ve yanınızda, hiçbir mal veya malzemeden, 3-4 tane dışında bulundurmayın. Tabii, her türlü gıda maddesi sokmanın yasak olduğunu söylememe gerek yok, tamamen yasak.
Bunun dışında: yine hatırlatmakta yarar var, tanıdık veya tanımadık herhangi bir kişi: bagaj hakkının dolduğunu, sizin bagaj hakkınızın bulunduğunu, bu yüzden, kendisine ait bir küçük çanta veya bavulu kendi bagajınız gibi geçirmenizi isterse, sakın ola kabul etmeyin veya zor da kalırsanız o çanta veya bavulun içini iyice kontrol edin, sonra emniyet güçlerinin taramasında bir sürprizle karşılaşabilirsiniz.
Havaalanlarında, bavulunuz veya bagajınız, yürüyen sistemde ikinci veya üçüncü turda teslim alınmasa, bunu gözleyen hırsızlar tarafından çalınacaktır, bu yüzden, uçaktan inince, zaman kaybetmeden, bavul veya bagajınızı teslim almanızı öneririm.
Hoş bu durum, yalnız Amerika için geçerli değil, tüm uçak yolculuklarınızda bunu dikkate almanızı öneririm, yoksa çalınmış veya yanlışlıkla karıştırılarak başkası tarafından alınmış bavulunuzun peşinden koşmanız gerekir ki, bu konuda son bir not: bavulunuz içinde ne olduğunu önemsemeyen hava yolu şirketi, bavulunuz kaybolduğunda bavul başına yalnızca 100 dolar ücret ödemesi yapmaktadır, artık içindekilerin değeri size kalmış, onlar için önemli değil.
Son bir not: Amerikalılar nazik insanlar. Dönüşümde, şifreli bavulumun kapağının özel bir cihazla açıldığını ve içinin arandığını öğrendim.
Yalnız bavulumun hemen üstüne bir not bırakılmıştı. “Bavulunuz, emniyet birimleri tarafından açılmış, kontrol edilmiştir, içinden bir şey eksik olduğunu düşünüyorsanız, ………. Numarayı arayınız”
Evet: Amerika’dan, minik, tüfek şeklinde metal bir çakmak almıştım, onu cihazlarda görünce merak edip, bavulu açmışlar ve incelemişler, ancak: notun son bölümü ilgili çekti “içinden bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyorsanız, yani açıkçası, bir şeyinizin çalındığını düşünüyorsanız, bizi arayın” .Elbette böyle bir olasılık yok, hayır, hiçbir şey eksik değildi.
EYALETLER
Amerika Genel; En başından şunu bilmenizde yarar var. Amerika’da birçok federal uygulama yanında, her eyalette ayrı özel uygulamalar da görülmektedir.
Yani: siz veya bir yabancı: bir eyalette bir uygulama görüp, diğer bir eyalete geçtiğinde farklı bir uygulama görürseniz, asla şaşırmayın ki, her eyalette uygulamalar farklılıklar gösterebilmektedir. Bu farklılıklar: örneğin vergi uygulamalarında görülür.
Bir eyalette: bir malın satın alırken, % 11 vergi öderken, başka bir eyalette, aynı malı veya benzeri malı satın alırken ödeyeceğiniz vergi bir anda, % 18 olabilmektedir ve bu durum elbette fiyata ve sizin cebinize yansıyacaktır. Yani, aynı marka-model bir malı, komşu iki eyaletten, farklı fiyatlardan bulup satın alabiliyorsunuz.
Bir eyalette: yollarda polis radarı tespit eden algılayıcılar yasak iken, başka bir eyalette serbest olabilmektedir.
Bir eyalette: yollarda hız sınırı 65 mil iken, başka bir eyalette 75 mil olabilmektedir. Bir eyalette: ikametgahlardan alınan yıllık vergiler, yıllık: 11.000 dolar iken, başka bir eyalette bu vergilerin, yıllık: 20.000 Dolar olduğu rahatlıkla görülür.
(Biz: evimiz için, yıllık küçük meblağlarda Belediyelere vergi ödüyoruz. Bunu okuyunca, niye bu kadar fazla diye düşünebilirsiniz. Ancak: unutmamalısınız, Amerika’da yerel yönetimler bu kadar büyük miktarda vergi alırken, bunun karşılığını da vermektedirler.
Amerika’da: asla kirli-pis-çöpleri toplanmamış cadde-sokak göremezsiniz. Bu tür hizmetler tam zamanında ve aksaksız yapılır. Amerika’da: yerel yönetimlerin polis-emniyet teşkilatları, telefonla 911 aradığınızda, çevirip ihbar verdiğinizde “3 dakika” içinde bulunduğunuz yere ulaşmak, gelmek zorundadırlar. İtfaiye içinde böyledir.
Yani: yerel yönetimler vatandaşlardan aldıkları bu büyük vergilerin karşılıklarını, haddiyle ödemektedirler ama yine de birçok Amerikalı, bu vergilerin çok olduğunu söylemektedirler.
Öte yandan: Amerika’da, cinayete eş tutulan suçun, vergi kaçırmak, vergi ödememek olduğunu da bilmenizi isterim.
EHLİYET
Türk ehliyeti: Eyaletten eyalete değişmesine rağmen, bulunduğunuz ilk 6 aylık dönemde geçerli kabul edilmektedir.
POLİS
Amerika Genel; Yollarda, kesinlikle hız sınırını aşmamanız gerekmektedir. Her hangi bir şekilde: yanınıza veya arkanıza veya önünüze polis aracı geldiğinde ve sizi durdurduğunda: her iki elinizi sakın direksiyon simidi üzerinden ayırmayın ve elleriniz görünsün, aksi halde, polisin sürücüyü vurma hakkı var.
Çünkü: her yıl yaklaşık 350 civarında polis sürücüler tarafından vurulmaktadır. Bu yüzden: polis aracınızı durdurduğunda, ellerinizin her ikisini de direksiyon simidi üzerine koyun ve polis yanınıza gelip istediğinde evraklarınızı çıkarmak için hamle yapın. Ayrıca, aracınızda bulunan diğer kişilerinde gayet sakin bulunmasının şart olduğunu bilmeniz gerek.
Ayrıca, böyle bir durumda sakın aracınızdan inmeyin, elbette polis söyleyene kadar. Yoksa: polis söylemeden aracınızdan inmeye kalkarsanız, polis, kendisine saldıracağınızı düşünüp sizi vurabilirmiş.
Son bir not: Amerika’da park cezalarının en az 100 Dolardan başladığını bilmeniz gerekir. Çok fazla, bu yüzden saçma-sapan park cezası yememek gerekir. Bu arada ceza yerseniz, kredi kartı ile ödeyebilirsiniz.
Olur a, ceza aldınız, sonra ödeyeceğim dediniz ve ülkeyi terk ettiniz, unutmayın yıllarca sonra bile Amerika’ya giderseniz, o cezanın sizi bulacağını ve başınıza dert olacağını sakın unutmayın.
OTOYOLLAR VE HIZ UYGULAMASI
Amerika’da çok güzel yol haritaları var. Hatta: birçok eyalet yollarını kapsayan, atlas şeklinde, kitap şeklinde haritalar var ki, bence birçok yeri gezecekseniz, mutlaka bu haritalardan bir tane satın almanızdır.
Amerika yolları ve özellikle kuzey bölgesi dümdüzdür. Bu yüzden: yollar genellikle kuzey-güney ve doğu-batı şeklinde ayrılırlar. Örneğin: D90-East denildiğinde, unutmayın ki, D90 –West de bulunmaktadır ve siz gideceğiniz yolun East veya West olmasını özellikle kontrol etmelisiniz, yoksa yanlış istikamete gidersiniz.
Yollarda: birçok yerde polis radar ile hız kontrolü yapmaktadır. Bu hız kontrollerinde, polis: elindeki bir tabanca benzeri alet ile aracınızın hızını tespit edebilmektedir. Yani, ülkemizdeki gibi, yol kıyısına park etmiş bir araç beklemeyin.
Yollarda, otoyollarda hız sınırı 65 mildir. Bu hızı aşmamanızı öneririm, ama söylediğim gibi bomboş yollarda saatlerce bu hızla gitmek insanı sıkıyor. Ama kesinlikle, otoyollarda “75 mil” sınırını aşmayın derim.
Yolların bir diğer özelliği de: yollar hep düzdür ve otoyollar canınızın sıkılmasına neden olabilir.
Canınız sıkılmaması için ve aceleniz yoksa, elinizdeki haritaları kontrol ederek, sık sık otoyoldan çıkıp, mahalli yerleri gezmenizi ve sonra yeniden otoyola girmenizi öneririm. Söylediğim gibi: bu otoyollar üzerinde boşluk nedeniyle canınız sıkılabilir ama unutmayın ki, sık sık mola yerleri göreceksiniz ve buralara girip küçük bir kahve molası verebilirsiniz. Mola yerlerinin bir özelliğinden söz etmek istiyorum.
Mola yerlerinde, tam orta yerde, tepede büyük bir televizyon bulunmaktadır ve sürekli yayın yapan bu televizyonda; bölgenin hava durumu, meteorolojik şartları sürekli verilmektedir. Amerikalılar, buna bakarak yollarına devam ederler, yolları üzerinde, kötü meteorolojik şartlar varsa, mola yerinde beklemeyi tercih ederler.
Eğer bunlara bakmaz ve yola devam ederseniz, benim gibi, bir süre sonra göz gözü görmeyen bir sis ve fırtına ortamının tam ortasına düşüp, adım atamayacak hale gelebilirsiniz. Aman, bu mola yerlerinde, gideceğiniz bölgenin meteorolojik şartlarını kontrol edin ve ona göre yola devam edin.
Yollarda “Detour” yazılı turuncu bir tabela görürseniz: bilmelisiniz ki, bu yol kapalıdır ve alternatif yola girmeniz gerekmektedir ki, bu alternatif yol “Detour” yazılı tabela ile size gösterilmektedir. Bunu takip etmez ve yola devam ederseniz, bir süre sonra geri dönmeniz gerekecektir.
Yolların bir diğer özelliği: yol üzerinde, bazı yerlerde: hayvan ve özellikle geyik işareti göreceksiniz.
Bu işaretler, yolun o bölümünden, kenardaki yeşillik-ormanlık-ağaçlık alanlardan hayvanların yolun karşı kıyısına geçebileceklerini göstermektedir. Hatta: bazı yerlerde: yolun kıyısındaki bu ormanlık-ağaçlık-yeşillik alanların ön bölümünde: herhangi bir hayvan yola doğru hareketlendiğinde bunu tespit eden ve ışıklar yakıp söndürerek yol üzerindeki sürücülere bunu haber veren: bir elektronik algılama sistemi bulunuyor.
Yani: siz otoyolda hızla ilerlerken; yola doğru herhangi bir hayvan hareketlendiğinde, bu durum, algılanıyor ve otoyol üzerindeki sinyal lambaları yanıp sönüyor, tabii sürücüler yavaşlayarak ve durumu kontrol ederek, yollarına devam ediyorlar.
Unutmayın ki: Amerika’da, gerek otoyollar ve gerekse şehir içindeki yollarda: asla korna sesi duymayacaksınız. Çünkü: sürücüler kornayı çok çok acil durumlar haricinde asla çalmıyorlar.
Amerikalı sürücüler: yollarda, şerit değiştirirken dahi, sinyal veriyorlar. Buna şaşırmayın, önünüzdeki sürücü: sol şeritten sağ şeride geçerken sağ sinyalini verecektir. Sinyal düzenini yalnızca sağa-sola dönerken değil, şerit değiştirirken de kullanıyorlar.
Amerikalı sürücüler: üzerinde ilerledikleri yola herhangi bir canlı yani insan veya hayvan ayak bastığında hemen yavaşlıyorlar ve hatta duruyorlar.
Asla ve asla: yolun kendilerine ait olduğunu düşünmüyorlar. Hatta: kendilerine yeşil ışığı yandığında veya yayalara kırmızı yanarken, bir yaya yola indiğinde bile, inanın gariptir, hemen yavaşlıyorlar ve duruyorlar, yayaya yol veriyorlar. Yani, öncelik insanlarda.
AFRO AMİREKALILAR – ZENCİLER
Amerika’da, Afro Amerikalılar (bunlar: bir zamanlar Amerika’ya Afrika’dan getirilen kölelerin kökenlerini ifade etmekte kullanılmaktadır) yani zenciler: birçok bölgede ve şehirde çoğunluktadırlar.
Ancak: bunların yine çoğunluğu: bizler gibi beyazlar ve özellikle yabancılar için; rahatsız edici olabilmektedirler. Hatta: bunlara yan bakılmaması, bunlarla tartışmaya veya çatışmaya girilmemesi özellikle önerilir. Akşam saatlerinde bunların yoğun bulunduğu yerlere gidilmemesi de özellikle önerilir.
Bunlar: bazı yerlerde, pantolonları düşük, donları görülür şekilde gezerler. Sizden, sigara veya para isterler ki, bu isteklerine uygun cevap vermeniz önerilir. Aksi halde sıkıntı yaşayabilirsiniz. Özellikle: bunların yoğun bulunduğu yerlere yalnız başınıza ve akşam saatlerinde gitmemeniz önerilir.
Hatta: metro bölgelerinde bile, bunların birkaçının bulunduğu anda, yalnız başınıza bulunmamanızda yarar olduğu söylenir.
Elbette: Amerika’da bulunan tüm Afro Amerikalılar için böyle şeyleri söylemek mümkün değildir ve birçok saygın insan da bulunmaktadır ki, malum Amerika’nın günümüzdeki başkanı da, bunlardan birisidir.
BENZİN
Amerika’da bazı eyaletlerde benzinliklerde aracınızı benzin pompasına yanaştırıyorsunuz, market içine gidiyorsunuz ve almak istediğiniz benzin ücretini ödüyorsunuz ve sonra: marketteki görevli, pompanın otomatını açıyor, siz gidip deponuzu açıp, benzin pompası ile benzin alıyorsunuz.
Yani: pompa görevlisi yok, kendi benzininizi kendiniz alıyorsunuz. Benzin istasyonların çoğunda, Amerikalıların en büyük beğenisi olan “kahve” bulunabiliyor. Yani, her Amerikalı, arabasına benzin alırken, kendisine de kahve almayı ihmal etmiyor.
Benzin “galon” olarak satılıyor. Yani: 1 galon = 3.5 litre benzin demektir. Düşünün: Amerika’da 1 galon benzinin fiyatı: ülkemizdeki 1 litre benzin fiyatından biraz daha ucuzdur. Amerikalının en beğenmediği zam; akaryakıta yapılan zamdır, çünkü her Amerikalı araç kullanmayı tercih eder ve her evde, aile bireyi sayısı kadar araç bulunmaktadır.
Ancak: son yıllarda hibrit yani elektrikli araçlar da revaçtadır ve Amerikalılar hızla elektrikli araçlara yönelmektedirler.
Bunlar: belli bir kilometrenin altında (genellikle 40 denilebilir) benzinli hareket ederken, bu hızın üzerine çıkınca elektrikli hareket etmektedirler. Amerikalıların birçoğunun evlerinde kapalı araba garajları bulunduğundan, araçlarını bu garajlarda şarj edebilmektedirler.
Son bir not: Amerika’da, dizel araçlar ve dizel yakıt, benzinli araçlara ve benzine göre daha pahalıdır. Çünkü: dizel yakıtların benzine nazaran çevreyi daha fazla kirlettiği anlaşılmıştır ve dizel yakıtların kullanımını kısıtlamak için, Amerikalılar dizel araçları daha pahalıya satarlar. Doğal olarak dizel yakıtları da, bizde olduğundan farklı olarak, benzinden daha pahalıdır.
AMERİKALILARİN İKAMET ETTİKLERİ EVLERİ
Amerika’da, şehir merkezleri: ikametgah için pek kullanılmaz. Şehir merkezlerinde: genellikle ofis yerleri, ticari yerler ve hükümet-yerel yönetim yerleri bulunmaktadır.
Amerikalılar: ikametgah için şehir merkezi yakınlarındaki banliyöleri tercih ederler.
Bu banliyölerde: apartman değil, müstakil evlerde oturmayı tercih ederler. Bu evler: genellikle bir bodrum, zemin kat, üzerinde bir kat olmak üzere konumlandırılır.
Evlerinin içinde: bodrum katta: büyük olasılıkla masa tenisi oynamak için bir masa bulundururlar ve burada spor yaparlar. Zemin katta: oturma odası olarak düzenlenen bir yer, mutfak ve yemek masası bulunur. Mutfaklarında: büyük bir buzdolabı ve sürekli açık kahve makinası görülür. Üst katta ise: yatak odası, banyo, tuvalet ve yine bir çalışma salonu görülür.
Bahçeleri bulunur, bahçelerinde kapalı araba garajları olur. Bahçelerinin bakımı:
küçük meblağlar ödedikleri, Kolombiyalılar veya Meksikalılar tarafından yapılır. Bahçeyi: genellikle mangal yakmak için kullanırlar. Bu mangallarda: en az 2 parmak kalınlığındaki et parçalarını, az pişmiş ve hatta kanlı kanlı yapıp servis ederek yemeyi tercih ederler.
Son bir not: Amerikalılar asla komşularını tanımazlar, belki bir kısmı tanıyabilir ama komşuluk ilişkileri çok sınırlıdır.
Son bir not: Amerika’daki evler genellikle paneller ile yapılır. Bizim gibi beton sık kullanılmaz, çünkü Amerika da çimento fabrikası bulunmaz. Çimento fabrikalarının çevreye ve doğaya en fazla zarar veren endüstriyel yatırım olduğunu kabul ederler ve ülkelerinde çimento fabrikası bulundurmazlar. Dolayısı ile çimentoyu ülke dışından ithal ederler ve bu durumda fiyat yükseldiği için, ülkede çimentodan üretilmiş ev azdır, evler genellikle paneller şeklinde yapılır.
ARABA KİRALAMA
Amerika’da kiralık arabalar: o yılın modeli olması gerekiyor. Yani; 2012 yılında bir araba kiralamak istediğinizde, size 2012 model araç vermek zorundadırlar.
Araç kiralama ücretlerine gelince: bunlar muhtemelen 20-30 dolar arasındadır. İstediğiniz aracın büyüklüğüne göre bu ücret değişir.
Bir de ücreti etkileyen şu husus vardır ki: sigortadır. Kiraladığınız aracı, tam sigorta yaptırırsanız, bir kaza halinde, aracı bırakıp gidebilirsiniz, aksi takdirde aracı bırakmayıp, polisin gelmesini ve gerekli belgelerin-evrakların-raporların hazırlanmasını beklemek zorundasınız. Bence, sigortalı araç kiralayın ve hiçbir formalite ile uğraşmayın.
Aracı size verirken, bir rapor tutarlar ve bu raporda, aracın üzerindeki çizikler, vuruklar ve hatta benzin deposundaki benzin miktarı yazılıdır.
Siz de aracı geri teslim ederken, o benzin miktarını geri iade etmek zorundasınız. Hani, çeyrek depo benzinli araç aldınız, çeyrek depo benzinli araç bırakmanız gerekir.
Şunu da unutmamak gerekir ki, Amerika’nın birçok büyük ve ünlü şehrinde, otopark büyük problemdir, yani araba kiralayayım rahat edeyim derken, yüzlerce dolar otopark ücreti ödemek veya otopark bulamayıp, saatlerce otopark aramak veya araba ile gezineyim derken şehir sokaklarında kaybolmak da mümkün. Bu yüzden, büyük şehirlerde kesinlikle araç kiralamayın veya kiralar iseniz, metro hattına bakın ve bir metro istasyonu parkına aracınızı park ederek, öyle gezin.
SOKAK HAYVANLARI
Amerika’da sokaklarda başı boş köpek veya kedi göremezsiniz. Çünkü yoktur. Amerika’da sokaklarda başı boş olarak dolaşan yalnızca “sincap” görebilirsiniz.
Bu sincaplar, başıboş olarak dolaşıyorlar ama elbette insanlara hiçbir zarar vermiyorlar, hatta yaklaşmıyorlar. Peki, bu kadar kedi-köpek nerede derseniz: bilmiyorum, büyük olasılıkla kedi-köpekleri evlerinde besliyorlar.
ALIŞVERİŞ
Amerika’da bir şey satın aldığınızda: bunu beğenmeseniz veya almaktan vazgeçerseniz, birkaç gün içinde faturası ve ambalaj malzemesi ile birlikte geri götürdüğünüzde, hiç bir şey sormadan sizden teslim alırlar ve açılmış ve bir süre kullanılmış olsa da o ürünü geri alarak ödediğiniz ücreti size geri öderler.
Alışverişte: Amerika’da, bir Amerikalıya “kaç taksit yaparsın” veya “pazarlık var mı” gibi sorular sorarsanız, garip garip suratınıza bakarlar çünkü o cümleleri bilmiyorlar, tanımıyorlar. Amerikalılar: alışveriş için ya peşin para öderler ya da kredi kartlarından tek çekim yaparlar. Pazarlık kelimesini tanımaz ve bilmezler. Fiyatlar etiket üzerinde sabittir ve tek geçerlidir.
Zaten: Amerika’daki ekonomik krizin nedeni de budur. Yani: Amerikalı cebinde para varsa harcar, yoksa harcamaz. Bizler ise, malum cebimizde para olmasa da, öyle bir alıştırılmışız ki, kredi kartları ile, milyonları bir çırpıda harcarız ve daha sonra aylarca onu ödemeye çalışırız.
Amerikalı harcamadığı için ekonomisi durgunluğa girdi, bizler ise, kredi kartları ile harcamaya devam ettik ve ekonomimiz sıkıntıya girmedi ve hala, yani günümüzde bile, büyük ekonomik şirketler: Türk insanının bu kredi kartı ile harcama çılgınlığına inanıp güvenerek, ülkemizde pazarlama yapmaktadırlar.
Evet: Amerika’da pazarlık yapmayın, düşünmeyin bile. Ödemenizi peşin veya kredi kartı ile tek çekim olarak yapabilirsiniz. Aldığınız ürünü beğenmeseniz, birkaç gün içinde faturası ve ambalajı ile birlikte aldığınız yere rahatlıkla iade edip paranızı geri alabilirsiniz.
Amerika’da gireceğiniz her mağazada: görevli sizi “hi” diyerek karşılamaktadır.
Peki, Amerika’dan ne alınır? Amerika’da, şehir merkezlerinde bir şeyler almak isterseniz, alamazsınız, çünkü fiyatlar çok pahalıdır. Amerika’da alışveriş yapmak istiyorsanız, genellikle şehir yakınlarında, şehir dışında bulunan “Out city” alışveriş merkezlerine bir şekilde ulaşmanız gerekiyor.
Buralarda yapacağınız alışverişler, uygun fiyatlı olacaktır. Özellikle: spor malzemeleri ve Nike marka spor malzemeleri ucuzdur, çünkü bu ülkede üretilmektedir. Bunun dışında, saat almak isterseniz. Yine Fosil yani bu ülkede üretilen saat markası düşünülebilir.
Bunun dışında, yine bu ülkede üretilen triko ürünleri, yani tişört, gömlek gibi ürünleri uygun fiyatla satın alabilirsiniz. Dediğim gibi, satın alacağınız ürünün, bu ülkede üretilmesi şart, yoksa dışarıdan gelen ürünlere vergi uygulaması nedeniyle fiyatlar düşüyor. Bu arada, Çin malları da bulunuyor, ama Çin mallarının kalitesizliği söz konusu. Bunun haricinde, Amerika içinde veya dışında üretilen moda tasarım ürünleri, çok yüksek fiyatlarla satılıyor.
Yalnızca: bir kısım elektronik ürünlerinde (özellikle notebook vs.) uygun fiyat bulabilirsiniz, ama bunların nakit veya kredi kartı ile tek çekim olduğunu unutmayın. Yani, Sony marka bir notbook, ülkemizde 1000 dolar iken, orada 600-700 dolar fiyatla bulabilirsiniz, ancak burada taksitli, orada nakit olduğunu unutmamak gerek.
YEMEK KÜLTÜRÜ
Amerika’nın kendi öz yemek kültürü yok. Onların yemek kültürünün temelinde: iki parmak kalınlığındaki sığır etinin, barbeküde yani ızgarada pişirilmesidir, hatta az pişirilmiş, yani kanlı kanlı tercih ederler.
Amerika’da: diğer en çok tercih edilen yemek kültürü “Meksika” yemek kültürüdür. Bolca, Meksika yemekleri yapan restoranlar görebilirsiniz. Bunun dışında, ikinci sırada İtalyan restoranları ve takiben diğer ülkelere ait yemek kültürlerinin bulunduğu restoranlar (Hindistan, Çin, Yunan vs.) bulabilirsiniz.
Bunun dışında: açık büfe şeklinde hizmet veren yerler de var. Buralarda, bir kişinin açık büfe yemek yemesi: yerine ve kalitesine göre: 15-20 dolar arasında değişiyor. Restoranlardaki yemek ücretleri ise, genellikle yüksek.
Ama, Amerika’nın diğer yüzü, fast-foot restoranlarıdır. Yani, dünyaca ünlü fast-food markalarının bu ülkede, yaygın olduğunu kesin. Bu fast-food restoranlarında, 1 hamburger’in 1 dolar olduğunu ve içecek olarak kolanın sınırsız olduğunu bilmelisiniz. Yani: parası olmayan için, her öğünde bir hamburger.
Bir de, şunu belirtmek isterim ki: ülkemiz de dahil, Amerika’ya çalışmaya giden üniversite öğrencilerinin (Work and Travel) birçoğu, ülkedeki restoranlarda ve özellikle fast-food restoranlarında çalışıyorlar. Ayrıca: ülkenin üniversite öğrencilerinin de birçoğu yine restoranlarda garsonluk yapıyorlar. Bir otelde, kahvaltı servisi yapan elemanın, tıp fakültesi öğrencisi olduğunu duyunca, şaşırmıştım.
AMERİKALILAR
Amerikalılar yardımsever insanlar. Yolda, herhangi bir soru sorduğunuzda: size gayet içten bir şekilde yardım ediyorlar ve gitmek istediğiniz yeri, tarif etmekten sıkıntı duymuyorlar.
Avrupalılar gibi değiller, malum Avrupa’da özellikle bizlere yani Türklere yaklaşımları belli, ama Amerika’da böyle bir durum yok, Amerikalılar gerçekten dışarıdan gelenlere yardımseverce yaklaşıyorlar.
Amerikalılar ile ilgili size en büyük önerim: sakın ola, bir Amerikalı çocuk gördüğünüzde, sevgi duygularınız egemen olup, onu sevmeye, saçlarına, yüzüne veya koluna dokunmaya kalkmayın, sakın.
Tanımadığınız bir Amerikalı çocuğu sevmeye kalktığınızda, başınıza sıkıntılı durumlar gelebilir, böyle bir davranışta bulunmayın. Çocuklu aileler, Amerika’ya gittiğinizde, elbette İngilizce bilmeyen ve derdini anlatamayacak çocuğunuzun, kolay bulunur bir cebine: çocuğu bulan emniyet birimlerinin sizinle temasa geçebileceği bir adres, cep telefon numarası yazılı kağıt bırakmayı unutmayın.
TURİZM
Amerika Genel; Amerika’da; bir şehre gittiğinizde, bence yapmanız gereken ilk iş: oranın bir şehir haritasını temin etmenizdir. Bu şehir haritası ile, şehri rahatlıkla gezebilirsiniz. Ayrıca: yine bir öneri: o şehrin metro hatları planını, metro hatlarının istasyonlarının gösterildiği bir metro haritası edinin. Bu metro haritası üzerinde kısa bir süre çalışınca, inanın şehri gezmeniz çok kolay olacaktır.
Şehir: coğrafi konum olarak: Patapsco nehri yanında, Chesapeake körfezi kıyısındadır. Yani, Atlantik sahili ovasında kurulmuştur. Ova bölümünde bulunan yere “Aşağı şehir” ve diğer bölgeye ise “Yukarı şehir” denilir.
Baltimore şehrindeki “İner Harbor” limanı: göçmenler için Amerika’ya ikinci bir giriş kapısı olarak kullanılmıştır.
Şehir: tarihi anıtlar açısından pek zengin değildir.
Edgar Allan Poe, burada ölmüş ve Westminster kilisesi mezarlığına gömülmüştür.
Yörede: subtropikal iklim hakimdir. Buna bağlı olarak: ilkbahar ve sonbahar yağışlı ve sıcak, kış ayları ise serin ve kar yağışlı geçer.
Şehir içi ulaşımı ile ilgili birkaç husus: metro, otobüs ve tramvaylarda, tüm geçerli sınırsız biletin fiyatı: 3.5 dolardır. Tek biniş ise, 1.6 dolardır. Bu arada: otobüs ile New York’a gitmek isterseniz, gidiş-dönüş 35 dolar ödemeniz gerekir.
Son bir not: evet, bu şehirde çok zenci var. Bu yüzden: güvenlik açısından çok da tekin olduğunu söylemek mümkün değildir. En iyisi, şehir merkezinden yani “İnner Harbour” bölgesinden pek uzaklaşmamakta yarar var, özellikle geceleri sakın.
Evet, bu şehirde güvenlik sıkıntılıdır. Cinayet sayısı, yılda 250-350 arasındadır. Bu sayı, Amerika genelinde orantılandığında, ülkenin en yüksek oranıdır.
Hatta, tüm Amerika’daki cinayet oranının 7 katı denilmektedir. Bu cinayetlerin failleri de, cinayetleri işleyenler de Afro-Amerikalılardır. Zaten, yine Amerika genelinde lise mezunu oranı en düşük şehir, burasıdır.
Yine de gece hayatını yaşamak isterseniz “Bedrock” isimli barı önerebilirim. Ayrıca: İnner Harbour bölgesinin hemen 2-3 blok arkasında, birkaç striptiz kulübü var.
ALIŞVERİŞ
Şehirde alışveriş yapabileceğiniz birkaç mekan önereceğim. Buralarda bulabilecekleriniz hakkında da kısa notlar hazırladım.
A. Kirchmayr Chocolatier
Timonium semtinde bulunan bu mağazada: kaliteli çikolata satın alabilirsiniz. Ayrıca: çeşitli hediyelik eşyalar da bulabilirsiniz. Burası tam bir çikolata merkezidir.
Bin 604 Şarap Evi
Harbor doğu bölgesinde bulunan bu şarap evinde: her türlü şarap tadabilir ve satın alabilirsiniz.
Corradetti Glass Studio&Gallery
Hampden semtinde bulunan bu mekanda: cam üfleme ile yapılan mükemmel hediyelik eşyalar bulup satın alabilirsiniz.
Doubledutch
Hampden semtindeki bu butikte: modern çizgiler ve tasarım ürünleri giysiler, takılar, çanta ve diğer aksamlar bulup satın alabilirsiniz.
Savage Mill
Şehir merkezinin, 10 km. güneyinde bulunan, restore edilmiş, 19’ncu yüzyıl tekstil fabrikasında: mükemmel alışveriş yapabilirsiniz. Burada: ev eşyaları, hediyelikler, moda ve sanat eserleri bulup satın alabilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
BALTİMORE BAZİLİKASI
Amerika Birleşik Devletlerindeki ilk inşa edilen Katolik katedralidir. Yapı: 1806-1821 tarihleri arasında inşa edilmiştir. Katedral: 1995 yılında, Papa John Paul II tarafından kutsanmıştır.
Yapının cephesi: klasik bir revak ve İon sütunları ile bezenmiştir.
Kubbeler soğan şeklindedir. Dış duvarlar, gri renklidir. Yapı: 2006 yılında büyük bir restorasyona tabi tutulmuştur. Bu restorasyonda, vitray pencereler, şeffaf cam pencereler ile değiştirilmiştir.
Orijinal duvar renkleri: soluk sarı, mavi ve gül olarak düzenlenmiştir. Yapı: 1 Ekim 1969 tarihinde, Amerikan Ulusal Tarihi Yerler listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Katedralin mezarlık bölümünde: daha önce burada görev yapmış 12 Başpiskopos cenazesi gömülüdür.
CHARLES CENTER
Şehir merkezinde: mağazalar, kafeler ve tiyatroların bulunduğu hareketli bir yerdir.
İNNER HARBOR
Burası, bir zamanlar şehir limanı olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise, burada: otel, tiyatro, restoran, park ve sahil yolu bulunan muhteşem bir rekreasyon alanı kurulmuştur. Burada, bütün yıl boyunca: sanat gösterileri, konserler ve spor etkinlikleri düzenlenir.
Limanın çevresindeki restoranlarda ise, körfezde tutulan güzel ve taze deniz ürünleri, ziyaretçilere sunulur. Özellikle: midye, istiridye, kabuklu yengeç önerilir. Kabuklu yengeç, buraya has bir yiyecek türü olarak öne çıkmaktadır.
Evet “blue crab” denilen bu yengeç türü, yalnızca Baltimore körfezinden çıkarılır ve bununla “Crabcake” yaparlar. Ancak, çok lezzetli olmasına rağmen, kokulara karşı alerjiniz varsa, ağır kokulu bu keki tatmanızı önermem.
Liman yani şehrin en güzel ve güvenlikli bölgesindeki geziniz, muhtemelen 1-2 saatinizi alacaktır. Burada bulunan “Hord Rock” kafede, kısa bir mola vermenizi de önerebilirim.
USS CONSTELLATİON GEMİSİ
1797 tarihinde denize indirilen ve daha sonra restore edilerek ziyarete açılan bu gemiyi gezebilirsiniz. Gemi, ABD Donanması tarafından tasarlanan ve inşa edilen son yelkenli savaş gemisidir. Geminin uzunluğu 55 metre, genişliği 13 metredir.
BALTİMORE&OHİO RAİLROAD MUSEUM
Popleton ve Pratt Street üzerinde bulunan bu müzede: eski trenleri görebilirsiniz.
BALTİMORE MUSEUM OF ART
Charles ve 31 Street üzerinde bulunan bu müzede: Matisse ve Picasso gibi önemli sanatçıların bir kısım eseri ve 19 ile 20’nci yüzyıl sanatını barındıran “Cone” koleksiyonunu görebilirsiniz.
PEALE MUSEUM-BALTİMORE BELEDİYE MÜZESİ
Müze: Charles Wilson Peale tarafından oluşturulmuştur. Peale’nin : bu müzeye bağışladığı koleksiyonunda bulunanlar: devrimci savaş kahramanlarının portreleri, hayvan, mineral ve Etnografik örnekler.
Ayrıca: Amerikan Felsefe Derneği tarafından bağışlanan: fosiller de sergilenmektedir. Müzede: dev bir mamut iskeleti bulunmaktadır.
Müzenin duvarları ise, biraz önce söylediğim gibi, Amerikalı politikacıların ve liderlerin portreleriyle doldurulmuştur. Tüm bunların dışında, müzede bulunanlar: 700’den fazla kuş çeşidi, yaklaşık 4000 civarında böcek örneği, üçüncü bir odada ise, deniz canlılarına ait örnekler bulunmaktadır.
PHOENİX SHOT TOWER
Burası, kırmızı tuğlalı bir kulesidir. Dış yapı iskelesi kullanılmadan yapılmıştır. Benzerini, Eskişehir’de görmüştüm. Kulenin yüksekliği 71.40 metredir. Dairesel tuğla yapının duvarları, yaklaşık 1.4 metredir. Her aşamada daralarak yükselen kule, üst bölümde 53 cm. kalınlığa kadar iner.
Şehrin: Little İtaly bölümünde bulunmaktadır.
1828 yılında kule yapıldığında, bölgenin en yüksek yapısı olarak önem kazanmıştır. 1846 yılına kadar, kule, Amerika’nın en yüksek yapısı olarak kalmıştır.
Kule: 11 Kasım 1971 tarihinde, Amerikan Ulusal Tarih Anıtı olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır.
BALTİMORE ULUSAL AKVARYUM
501 E Pratt Street adresindedir. 8 Ağustos 1981 tarihinde açılmıştır. Akvaryumda: 660 canlı türünden, 16.500 hayvan bulunmaktadır. Yani, burada sadece deniz canlıları değil, diğer hayvanlar da bulunmaktadır.
Akvaryum içinde bulunan bölümler şunlardır: Tropikal Yağmur Ormanı, açık Okyanuslar köpekbalığı tankı, Avustralya da dahil olmak üzere çeşitli sergiler.
2008 yılında, burada bulunan “Vahşi Extremen” sergisi, Amerikan Hayvanat Bahçesi ve Akvaryum Derneğinin“ En iyi sergi” ödülünü almıştır. Akvaryum, yılda 1.6 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Yapıda: hediyelik eşya dükkanları ve kafeler de bulunmaktadır.
WASHİNGTON ANITI
Şehir merkezinde, Mount Vernon mahallesindedir. Anıt: George Washington’u onurlandırmak için yapılmıştır. İnşaat: 1815 yılında başlamış ve anıt, 1829 yılında tamamlanmıştır. Zemin katındaki müzede, Washington hakkında bilgiler ve ayrıca anıtın yapımı aşamalarına ait bilgiler sunulmaktadır.
EMERSON BROMO-SELTZER TOWER
Anıt: Eutaw ve Lombard caddelerinin köşesinde, 1911 yılında dikilmiştir. Yüksekliği: 15 katlı ve 88 metredir. Anıt: 1911-1923 yılları arasında, Baltimor şehrinin en yüksek binası olarak önem kazanmıştır.
Kulenin, dört yüzünde , 15’nci katta saatler bulunmaktadır. Bu saatler: Seth Thomas Saat şirketi tarafından yapılmışlardır. Saatin büyüklüğü, 7.3 metre çapındadır ve saat akrep-yelkovan uzunlukları ise 3.7 ve 3 metredir.
Başlangıçta ağırlıklar tarafından yönlendirilen saat, günümüzde elektronik olarak çalışmaktadır.
BALTİMORE CİTY HALL
Burada: şehrin belediye ofisleri ve büroları ile Baltimore Kent Konseyi bulunmaktadır. 6 katlı yapı, 22 yaşındaki mimar George A. Frederick tarafından tasarlanmıştır. Yapı: 1875 tarihinde tamamlanmıştır.
TRANSAMERİCA KULESİ
Kule, halk dilinde “Legg Mason Binası” olarak da bilinir. 1973 yılında tamamlanmıştır. 40 katlıdır ve 161 metre yüksekliği ile, yörenin en yüksek binası olarak bilinmektedir.
UNİVERSİTY OF MARYLAND
Üniversite, 1807 yılında kurulmuştur. Şehir merkezinde 60 dönümlük bir arazi üzerine yayılmıştır. Üniversite bünyesinde bulunan fakülteler şunlardır: Tıp fakültesi, hukuk fakültesi, diş hekimliği fakültesi, eczacılık fakültesi, hemşirelik yüksek okulu.
WALTERS SANAT MÜZESİ
Şehir merkezinde, Mount Vernon mahallesinde, 1934 yılında kurulan bir müzedir. Müzenin koleksiyonu, özellikle: William Thompson Walters ve oğlu Henry Walters tarafından toplanmıştır. Bu koleksiyon, Henry Walters tarafından, 22.000 parça olarak, Baltimor şehrine bağışlanmıştır.
Koleksiyon içinde bulunanlar şunlardır: Mısır kalıntıları, Yunan heykelleri, Ortaçağ Roma lahitleri, el yazmaları, Rönesans dönemine ait bronz eserler, 18’ncu yüzyıla ait tablolar, Çin seramik ve bronz kalıntılardır.
Yolunuz buralara düşerse, bu müzeyi mutlaka ziyaret etmenizi öneriyorum, muhteşem güzel ve zengin bir müzedir.