Afrika kıtasının güneybatı ucunda bulunan burası: daha önceleri “Cape Yarımadası Milli Parkı” olarak bilinmektedir. Park alanı içinde: Masa dağı ve özellikle nadir bitki örtüsü ilgi çekmektedir ve Mayıs 1998 tarihinde bölge: UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Çünkü masa dağı milli parkı ve Cape Floristik bölgesi: dünyanın en zengin ve tek floristik bölgesidir. Buradaki bitki örtüsü içinde: 460 farklı bitki türü bulunduğu söyleniyor. Nadir ve nesli tükenmekte olan bitkiler, bu alanda biyo çeşitlilik yaratırlar. Bazı çok özel ve nadir bitkiler parkta çoğu yerde görülebilirler.
Öte yandan: yine burada yabanıl hayvan türleri de görülüyor ve bunlar arasında bulunanlar: Dassies, kirpiler, mongooeses, kemerli kertenkele, yılan ve kelebeklerdir. Birçok kuş türü arasındakiler ise: sığırcık, kaya kerkenezleri ve su kuşlarıdır.
Ama park alanının en ünlü sakinler: Boulder Beach bölgesinde bulunan Jackass Penguenleridir. Ağustos ve Ekim ayları arasındaki dönemde ise: açıklarda kambur balinalar görülebilir.
Masa dağının zirvesinde: Table Mountain Cafe dükkanı ile Oniki havariler tepesi arasında turlar düzenlenir. Yürüyüş turları 3 terminallidir. 15 dakikalık Dassie yürüyüş turu: kuzey, batı ve güney bölümlerine ait manzaraları içerir.
30 dakikalık Agama Walk yürüyüş turu: Cape Town ve Cape yarımadasının muhteşem manzarasını izletir. En uzun Klipspringer yürüyüş turu ise: platonun kenarından ilerler ve Platteklip George üstünde biter.
Plato boyunca: restoranlar ve piknik masaları bulunmaktadır.
Table Mountain Bölümü
Bu bölüm: Signal Hill, Aslan Başı, Masa dağı gerisindeki Şeytan Tepe, Oniki havari tepe ve Orange Kloof denilen yerden oluşmaktadır.
Masa dağı: 1857 yılında “Ulusal Anıt” olarak kabul edilerek koruma altına alınmıştır. Güney Afrika’nın en çok ziyaretçi çeken yeridir. Burası aynı zamanda milli bir parktır.
Masa dağı; güneyde Cape Point, kuzeyde Signal Hill bölümüne kadar uzanır ve aynı zamanda dünyanın en küçük, ama en farklı çiçeklerinin bir arada bulunduğu bir yerdir.
Masa dağının üst düzlüğünü sık sık örten beyaz sis tabakasına “masa örtüsü” denir. 1085 metre yükseklikteki MacLear Beacon tepesi: Masa dağının en yüksek noktasıdır. Masa dağı yerel dilde “Khoekhoe” olarak anılır ve yerli sakinler bunu “Hoerikwaggo” olarak söylerler, yani “deniz dağı” demektir.
Dağ: 1086 metre yükseklikte ve yaklaşık 3 km genişliktedir. Masa dağı: yaklaşık 260 milyon yaşındadır. Karşılaştırma açısından bakılırsa: Himalayalar 40 milyon yaşında, Alpler 32 milyon yaşındadır.
Dağ: daha küçük dağlarla çevrilmiştir. Şehirden bakıldığında: sağ yanda “Lions Head” (Aslan kafası) ve “Signal Hill” görülür. Sol tarafta ise “Devils Peak” (Şeytan Tepesi) bulunmaktadır. Signal Hill (Sinyal Tepesi): bir zamanlar denizdeki gemilerle iletişim kurmak için bir sinyal noktası olarak kullanılmıştır.
Günümüzde de, buradan her gün öğle saatlerinde top atışı yapılmaktadır. Özellikle: akşam saatlerinde Signal Hall tepesine giderseniz: Masa dağının karşısında, Cape Town şehrinin ışıklandırılmış, muhteşem romantik görünümünü izleyebilirsiniz.
Masa dağının batı yüzü: “Twelve Apostles” (Oniki Havari) denilen bir dizi belirgin kaya oluşu bulunmaktadır.
Bölgede: fauna ve flora önemlidir. Çünkü masa dağı: 1500 çeşit nadir bitkiye ev sahipliği yapmaktadır. Dağın doğu yamacında: ünlü “Kirstenboch National Botanical Garden” bulunuyor.
Mevsim ne olursa olsun; burada mutlaka şaşırtıcı çiçekler görülmektedir. Hatta: muhteşem yabani orkideler ve gümüş ağacı bu şaşırtıcı bitkilerin bir kısmıdır.
Dağda: çeşitli yabani hayvanlar da bulunmaktadır. Bunlar arasında: kaya tavşanları, oklu kirpiler, geceye özgü küçük bir antilop türü olan grbok ve Habeş maymunları sayılabilir.
Dağda: 300’den fazla patika bulunmaktadır. Eğer dağda bir yürüyüş planlıyorsanız: bu yürüyüşleri düzenleyen çeşitli şirketlerle irtibat kurmanız gerekir.
1998 yılında Dünya Çevre Gününde, Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela: Masa dağını “Dünya’ya bir hediye” olarak ilan etti. 2004 yılında ise: burada bulunan inanılmaz 8200 çeşit bitki türü nedeniyle, bölge UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesine” dahil edilerek koruma altına alınmış, Doğal Dünya Mirası olarak kabul edilmiştir
Restaurant
Masa dağı üstünde self-servis hizmet verilen bir restoran bulunmaktadır. Burada: sıcak kahvaltı, menüler, kahve bar, sıcak yemekler gibi değişik bir yelpaze sunulmaktadır. Restoran 120 kişi kapasitelidir.
Silvermine Bölümü
Silvermine denilen burası, şehir merkezine 10 dakika uzaklıktadır. Bu bölümde: iyi işaretli parkurları kullanarak dağ bisikleti gezisi yapabilirsiniz. Ayrıca doğa yürüyüşü yapmakta mümkündür. Özellikle: hafta sonlarında yerli halk ve turistler burayı ziyaret ederler.
Buradan kısa yürüyüşler ile: False Bay ve Cape Point denilen yerlere ulaşmak mümkündür.
Cape Point-Cape of Good Hope Bölümü
Buraya giriş ücretlidir. Yetişkinler için 105R ve çocuklar için 50R ödemek gerekir. Feniküler için ise: yetişkinler için 52R ve çocuklar için 22R ödemek gerekir. Buraya ulaşmak için bir araba veya otobüs ile 40 dakika yolculuk yapmanız gerekir.
Burası, en güney bölümü kapsamaktadır. Cape Point ve Cape of Good Hope uzanır.
Buranın en büyük özelliği: en güney uçta olmaları ve Atlantik ile Hint Okyanuslarının birleşme yeridir. Cape Town: Cape yarımadasının 60 km güneybatı ucundadır. Cape Point: milli park alanı içinde bir doğal rezerv alanıdır ve güney bölüme düşer.
Burayı ziyaret ederseniz, Ümit Burnu denilen yeri görebilirsiniz. Zaten, daha önceki ismi “Fırtınalar Burnu” olan bu mekan: aynı zamanda çok sayıda batık gemi barındırmaktadır ve bunlar özellikle: batıdan doğuya “Cape Litters” sahilindedir ve bu bölgede 26 kayıtlı batık görebilirsiniz.
Bölgede ayrıca: Vasco da Gama ve Bartolomeu Dias gibi kaşiflerin anıtları da görülebilir.
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Zengin ve çeşitli flora ve fauna: 7.750 hektarlık alanı kapsamaktadır. Bu bölgede: babunlar ve zebraların yanı sıra 250’den fazla kuş türü bulunmaktadır. Yani: Cape Point: doğa tutkunları için bir cennettir. Dünyanın başka hiçbir yerinde büyümeyen 1.100 yerli bitki türü görebilir ve fotoğraf çekebilirsiniz.
1859 yılında burada ilk deniz feneri (Da Gama Peak) tamamlandı ve günümüzde de deniz seviyesinden 249 metre yukarıda durmakta, Güney Afrika kıyısındaki tüm deniz fenerleri için merkezi izleme noktası olarak kullanılmaktadır.
Bu tarihi binaya ulaşmak isterseniz, deniz seviyesinden 127 metre yükseklikteki alt istasyona gelen tekneler ile, 3 dakikalık bir feniküler yolculuğu yapmanız gerekir. Bu yolculuk sonunda: eski deniz fenerinin altındaki izleme noktasına ulaşabilirsiniz.
Bölgedeki ikinci deniz feneri: birkaç metre uzakta 87 metre yüksekliktedir ve 1914 yılında inşa edilmiştir.
False Körfezi
Buranın gizli koyları ve iki feneri: bu olağanüstü yarımada boyunca: dağ zebra ve cesur babun maymunları ile karşılaşabilirsiniz. Ayrıca: su samuru, kertenkele, yılan, kaplumbağa, böcekler de görülebilir.
Boulders Simonstown pitoresk köyü yakınlarında: tenha koylar ve plajlar dizisi görülür. Simon bölgesinin kayaları ve güneyindeki bu plaj bölgesi: büyük bir Afrika pengueni kolonisini barındırmaktadır. Plaj bölümü: dev mermer şeklindeki kayalarla: rüzgar, ağır dalgalar ve akıntılara karşı koruma sağlamaktadır.
Aynı zamanda: burası Atlantik kıyılarına nazaran daha sıcaktır. Bu koloni: dünya üzerinde yalnızca birkaç penguen kolonisinden birisi olarak önem kazanmaktadır. Plaj: bir koy bölümünde kaldığından özellikle çocuklar için idealdir. Ama: penguenlere dokunmak ve onları beslemek uygun değildir.
Çünkü: onlar şirin ve sevimli görünmelerine rağmen, gagaları jilet gibi keskindir ve onlar kendilerini tehlike altında hissettiklerinde, parmak veya burun ısırmak konusunda tereddüt etmezler.
Yüksek ses çıkarmaları nedeniyle “Jackass penguenleri” olarak isimlendirilen bu sevimli kuşların yuvalama sezonları: Şubat-Ağustos ayları arasındaki dönemdir. Dünya üzerindeki penguen sayıları ilk olarak 1956 yılında sayıldıklarında 150.000 damızlık çift var iken, 2009 yılında sayıldıklarında yalnızca 26.000 çift damızlık penguen kaldığı görülmüştür. Yani sayıları hızla azalmaktadır.
Bu kayalıklardaki penguen kolonosi ile buraya 1983 yılında yerleşmiştir. 2005 yılı sayımlarına göre, burada 3900 kuş bulunuyor iken, 2011 yılında kuş sayısının 2100 olduğu görülmüştür. Bu sayısal düşüşün temelinde: aşırı avlanma, petrol sızıntıları, deniz kirliliği, habitat tahribatı ve sorumsuz turizm faaliyetlerinin olduğu düşünülmektedir.
Kumların üzerinde piknik yapabilir ve yüzebilirsiniz. Dünya üzerinde penguenlerle yüzme şansının olduğu başka bir yer yoktur. Ancak biraz önce de söylediğim gibi gerek penguenlerin keskin gagaları ve gerekse gel-git için tedbirli olmanızı öneririm.
Evet, park alanını tanıttıktan sonra: buraya ulaşımda kullanılan teleferik hattı ile ilgili bilgi vermek istiyorum.
Cableway-Teleferik
Masa dağı teleferiği: zirveye ulaşım için gereken zorlu yürüyüş ve tırmanış için güzel bir çözüm olmuştur. Teleferik sistemi: 1929 yılında hizmete girmiştir. Ancak: daha sonraki süreçte, günlük yolcu sayısı 600.000 kişileri ulaşınca, yoğun talebi karşılamak üzere teleferik sistemi: 4 Ekim 1997 tarihinde İsviçre’den ithal edilen ve son teknoloji kullanılan sistemle değiştirilmiştir.
Günümüzde: hava durumu izin verdiği sürece, her gün düzenli olarak çalışır. Teleferik kullanım ücretleri: yetişkinler için 105R, 18 yaş altı çocuklar için 100R, 4 yaş altı çocukla için ücretsizdir. Sıra beklemek istemiyorsanız, önceden internet üzerinden bilet satın almanızı öneririm. Yoksa: uzunca bir sıra beklemek zorunda kalabilirsiniz.
Kalkışlar: “Lower Cable Station” denilen yerden yapılır. 65 kişilik kabinle yapılan yolculuk yaklaşık 6 dakika sürer. Teleferik saniyede 10 metre hızla ilerler. Rüzgarlı havalarda: teleferik kabininin tabanı su ile doldurulur ve denge sağlanır. Kabinler: hızla ilerlerken aynı zamanda 360 derece dönerek, yolcularına muhteşem manzarayı izleme fırsatı sunarlar.
Üst teleferik istasyonu: deniz seviyesinden 1067 metre yüksekliktedir. Şehri 1000 metre yüksekten izleme şansı bulacağınız zirveye ulaşıldığında: burada “Masa dağı posta damgasını taşıyan mektuplar gönderebileceğiniz ve hediyelik eşyalar satın alabileceğiniz bir mağaza bulunur.
Ayrıca: çok sayıda seyir platformu bulunur. Açık havada: teleferik istasyonunun bulunduğu alanın çevresindeki bu seyir platformlarının bulunduğu plato boyunca yürürseniz: kuzeyde Waterfront ve Masa dağı körfezi; batıda Camps körfezi ve Twelve Apostles: doğuda Stellenbosch Cape burnu olmak üzere şehrin birçok yerini görebilirsiniz.
Teleferik sistemi, günümüze kadar olan süreçte 22 milyon insanı: Masa dağı tepesine ulaştırmıştır.
Buraya bir gezi yaparsanız: dağın zirvesinden kuşbakışı olarak çevrenin mükemmel bir manzarasını izleme şansı bulursunuz. Buradan: Cape Town hayatının bütün varlıkları, aşağıda minyatür halde görülür. Ayrıca: körfezdeki sayısız gemiler, tarihi binalar, yükselen gökdelenler, varlıklı banliyölerin güzel evleri, hoş plajlar ve kasvetli gecekondular görülür.
Ancak: buraya çıkmadan önce, mutlaka hava durumunu takip etmeniz önerilir. Çünkü: dağın tepesinde hava her an değişebilir. Bir an parlak güneş ışığı varken, ardından kısa sürede: gökyüzü bulutlarla kaplanabilir ve dağın zirvesinde, tepede duran, eteklere kadar yayılan ve “Masa Örtüsü” denilen görüntü ortaya çıkabilir. Ancak: buraya çıkmayı düşünenler için altın kural “Zirveyi görebiliyorsanız, zirveye çıkın”
Güney Afrika’nın en çok ziyaret edilen yeri: V&A Waterfront’dur. Çünkü: alışveriş yapmak istiyorsanız, yerel bir gece eğlencesine katılmak istiyorsanız, en iyi restoranlarda yerel lezzetleri tatmak istiyorsanız ve müzeleri ziyaret etmek ve şehrin limanını araştırmak istiyorsanız: bunların hepsini burada bulabilirsiniz.
Burada 400 den fazla mağaza ve 45 farklı restoran ve bir sanat ve el sanatları merkezi de bunmaktadır. Bu mağazalar akşam saat 21.00 e kadar açık kalırlar.
Prens Alfred (İngiltere kraliçesi Victoria’nın ikinci oğlu) : dalgakıranın ilk taşlarını 1860 yılında yerleştirmiştir. İki liman havzasının inşaatı: 1860-1920 yılları arasında gerçekleşti. Bu dönemde, alan üzerine yapılan binalar dikkat çekicidir.
Victoria sanayi mimarisi ve yelken ve buharlı gemilerin ilk günleri için yapılmış liman büyüklüğünü korur, ancak 1970’li yıllarda konteynerleştirme, kargo taşımacılığı başlıca üzerine yapılaşma sağlandı.
Öte yandan: Süveyş kanalının açılmasıyla ve Güney Afrika üzerinde ırkçılık nedeniyle ekonomik tecrit başlayınca: liman tesislerinin kullanımında azalma oldu. Geçen 140 yıl boyunca: liman ve çevreleyen binaların yeniden geliştirilmesiyle çok sayıda değişiklik yaşandı.
ALFRED AND VİCTORİA WATERFRONT
Burası: Cape Town şehrinin en popüler ve canlı alanlarındandır ve şehir merkezine yürüme mesafesindedir.
Şehrin ilk Victoria dönemi limanı: günümüzde kargo gemileri ve dev tankerlerin “Duncan Dok” bölgesine yanaşmalarıyla son 20 yıldır terkedilmiş durumdadır. Ancak: bölge 1990 yılından sonra yeniden gelişmeye başlamıştır.
Kaderine terk edilen limandan, günümüzde: Robben Island adasına giden feribotlara binebilirsiniz. Ayrıca: liman çevresinde ve kıyı boyunda tekne turlarına katılabilirsiniz.
Tarihi depolar ve Dok binaları: restore edilerek şehirdeki en iyi restoranlardan bazıları ve yine en iyi dükkanlardan bir kısmı buraya taşınmıştır. Yine burada: çeşitli müzeler, sergiler, sokak eğlenceleri, bir akvaryum, el yapımı ürünlerin satıldığı bir açık hava pazarı, bir sinema kompleksi ve küçük bir birahane bulunmaktadır. Bunlar: Waterfront denilen yerin bir alışveriş cenneti olmasını sağlamıştır.
Saat Kulesi
Bu Victoria dönemi gotik saat kulesi, her zaman eski rıhtım için bir simge olmuş ve Waterfront bölgesindeki son kentsel tasarımın önemli bir odak noktasıdır. Saat kulesinin bulunduğu yapı, 1882 yılında liman kaptanının ofisi olarak tasarlanmıştır. İkinci katta: limanın tüm faaliyetleri görülebilir.
Alt katta: gel-git seviyelerini kontrol etmek için kullanılan bir gel-git gösterge mekanizması vardır. Saat kulesinin restorasyonu 1997 tarihinde tamamlanmıştır.
Birlik Kale Yapısı
Tırkaz, kare bina: 1919 yılında Sir Herbert Baker tarafından tasarlanmıştır. 19.yüzyılın sonlarında İngiltere ve Güney Afrika arasında aylık posta gemilerinin ulaşımını sağlamıştır. İngiltere’ye son posta gemisi 1977 yılında gitti.
Zaman Topu Kulesi
Yüzbaşı Robert Wauchope tarafından icat edilen zaman topu: liman kullanılırken kronometrelerin hata ve oranını gemi kaptanlarına bildirmek için kullanılan bir sinyal cihazıdır. 1894 yılında inşa edilmiştir. Liman Mühendisinin eski ikametgahı yani Dock House yanındadır. Burası yeni teknolojiyle Kasım 1997 tarihinde restore edilmiştir. Bu zaman topu 40 yıl kullanımda kalmıştır.
Ejderha Ağacı
Bu ejderha ağacı (Dracaeno Draco) Kanarya Adaları kökenlidir ve buraya ekilmiştir. 100 yaşından fazla yaşlı olduğu biliniyor. Cape Town yöresinde kendi türünün en büyüğüdür. Bu ağacın özsuyunun “dizanteri ve ishal” tedavisinde ilaç olarak kullanıldığı söyleniyor. Ne yazık ki, bu ağaç 2001 yılındaki fırtınada zarar gördü, ağacın yaprakları tüm ağaç yeniden kendisini toparlasın diye kesilmiştir.
Robben Island Biniş Binası
Burası, Robben Adasına gönderilen mahkumların teknelere biniş yapısıdır.
Robben Island Fuar ve Bilgi Merkezi: Saat kulesi binasının yanında bulunan ve Robben adasının geçmişini ve ırkçılığı ortadan kaldırmak için yapılan siyasi mücadeleyi anlatan eşsiz bir müzedir. Robben adası günlük feribot turları: bu merkezin yanındaki iskeleden yapılır.
Robben adası rehberli turlarında: cezaevi, kireçtaşı ocağı, garnizon kilisesi, deniz feneri, cüzamlı kilisesi, deniz kuşları görülebilir. Biletler biniş binasından satın alınır.
Dalgakıran Cezaevi
Orjinal dalgakıran cezaevi, mendirek üzerinde 1860 yılında inşa edilmiştir. 1890 yılında burası otel yapılmıştır.
Victoria Wharf Shopping Centre
Burada: restoranlar, kafeler ve fast-food dükkanları ile mükemmel seçimler yapabileceğiniz ulusal perakendeciler ve butikler bulunur. “Red Shed” bitişiğindeki sanat atölyesinde: etnik hazineler, el yapımı biblolar ve köpek balığı dişleri ve değerli taşlar bulabilirsiniz. “Alfred Mall” tarihi Pierhead içindedir ve burada mücevher ve Afrika yerel lezzetleri bulabilirsiniz.
Victoria&Alfred Hotel
Bu otel: Waterfront canlı bölgesinde bulunur ve Masa dağı ile birlikte dünyanın eşsiz manzarasına sahiptir.
Waterfront Craft Market
Burası Güney Afrika’nın en büyük el işi pazarıdır. Burada, yerel sanatçılar tarafından yerel el sanatları ve özgün sanat eserlerinin en iyileri sunuluyor. Bu nedenle, ziyaretçiler burayı her ziyaret ettiklerinde büyüleyici yeni sanat eserlerini bulabiliyorlar.
Günümüzde: Waterfront aktif bir limandır. Liman çevresinde: yatlar, yolcu gemileri ve balıkçı tekneleri görülür.
Penny Ferry
Limandan Robben Adası çevresindeki kıyılara ve Clifton bölgesine kadar kiralama hizmeti veren 13 tekne turu bulunmaktadır. Penny Ferry: yüzyılı aşkın bir süredir yayılan gelenek doğrultusunda, ilk olarak 1880 yılında düzenlenen tekne turlarını sürdürüyor ve bu tura katılırsanız dalgaların keyfini çıkarırken, Old Clock Tower yanındaki doklarda güneşlenen kürklü fokları görebilirsiniz.
South African National Maritime Museum
Dock Road üzerinde bulunan bu müzede: Cape Town şehrinin denizcilik tarihi ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Müzede birkaç mükemmel maket de bulunmaktadır. Bunlar: Ssomerset gemisinin maketi ve 1886 yılında, Cape Town limanının görüntüsünün maketidir.
Victoria Museum Ship
Pierhead bölgesindeki bu gemi: denizcilik hayatının başka yönlerini ziyaretçilerine sunmaktadır. 18. yüzyıl yapımı savaş gemisinin kopyasında: gerek Cape Town ve gerekse dünyanın çeşitli yerlerindeki gemi kazalarından kurtarılan eşyalar sergilenmektedir.
Yaya Köprüsü
Yayaların yürüdüğü bu köprü, sallanması ile bilinir.
Two Oceans Aquarium-İki Okyanus Akvaryumu
Portswood meydanındadır. Giriş ücretlidir. Yetişkinler 106R, 4 yaş altı çocuklar ücretsiz, 4-13 yaş arası çocuklar 52R, 14-17 yaş arası çocuklar 83R, Emekliler 83R.dir. Her gün 09.30-18.00 arasında açıktır.
5 katlı burada: camla çevrili özel bir orman; Cape yarımadası, Hint ve Atlantik okyanuslarında yaşayan: köpekbalıkları, kaplumbağalar ve başkaca bir çok türlü yırtıcı hayvanı barındıran, geniş ve büyüleyici bir akvaryum bulunmaktadır ve Güney Afrika’nın en büyük akvaryumudur. Burada: 3000’den fazla deniz canlısı bulunduğu söyleniyor.
Akvaryumda: özelikle fok ve penguen havuzları ilgi çekmektedir. “Fangs” (Dişler) bölümünde ise: deniz yılanları ve yılan balıkları görülmektedir. Dokunma havuzları: ziyaretçilere cana yakın olan deniz canlılarını yakından inceleme fırsatı sunar. Ayrıca: köpekbalıkları, penguenler ve kaplumbağaları: beslenirken izleyebilirsiniz.
Dalmaya merakınız varsa: görevli dalgıçlar nezaretinde; “Yırtıcı Sergisi” denilen bölümde “Raggie” köpekbalıkları arasında yüzerler veya “Varek” ormanlarına dalabilirsiniz.
Akvaryum bölümleri
Kontrast Oceans-Atlantik Okyanusu Galerisi
Burada: soğuk Atlantik Okyanusu su altı yaşamı görülür. Saydam denizanası ile yüz yüze gelebilirsiniz. Dev örümcek yengeçler de ilgi çekiyor.
Kontrast Oceans-Hint Okyanusu Galerisi
Sıcak Hint Okyanusu deniz yaşamı burada sergileniyor. Akvaryumlarda: mercan resiflerinde bulunan parlak renkli balık zenginliği görülüyor.
I&J.Predator Sergisi
Burada köpekbalıkları ve vatozlar görülüyor. Hatta: eğer yeterli cesaretiniz varsa, bu akvaryumda uzmanlar eşliğinde bir dalış yapabilirsiniz. Pazar öğleden sonra balıkların beslenme zamanıdır, burayı ziyaret için Pazar öğleden sonrayı düşünün.
Sappi River Menderes
Bu heyecan verici sergi: yüksek dağlardan akarak okyanusa karışan Western Cape nehrinin su altı hayatı görülmektedir. Burada, penguen kolonisi yakından görülebilir.
Kelp Ormanı Sergisi
Burada büyüleyici sualtı ormanı, güneş ışığında parıldayan gümüş balıkları sürülerini görebilirsiniz.
Afrisam Çocuk Merkezi
Burada: 4-10 yaş arası çocuklar için eğlenceli aktiviteler sunuluyor. Bunlar: kukla gösterileri, yüz boyama ve denetimli sanat ve el faaliyetleridir.
Sonuç olarak
Waterfront denilen yerde, mutlaka bir akşam geçirmelisiniz. Çünkü özellikle akşamları: burada cıvıl cıvıl barlar, kulüpler ve restoranlar bulunmaktadır. Her ay: yaklaşık 1 milyonu aşkın kişi, burayı gece-gündüz doldururlar. “Agfa Amphithetar” denilen yerde ise: her gün caz ve rock konserleri düzenlenmektedir. Ayrıca yine burada sık sık “Cape Town Senfoni Orkestrası” ücretsiz konserler vermektedirler. IMAX Sinemasının, 5 kat yüksekliğindeki devasa ekranında ise, her gün doğa belgeselleri gösterilir. Burada görüntülerin boyutları emsalsizdir ve uzun süre hatırlanır.
ROBEN ISLAND
Robben Adası turlarına katılmak isterseniz biletler V&A.Waterfront’dan satın alınabilir. Bilet ücretleri yetişkinler için 150R ve çocuklar için 75R dir. Tur: feribot yolculuğu ve adadaki etkinlikleri içerir.
Adada: adanın çevresinde 1 saatlik otobüs turu ve daha sonra cezaevi bölümündeki 1.5 saatlik tur yapılır. Feribot yolculuğu 30 dakika sürer. Bu yolculuk sırasında Cape Town şehir ve Masa dağının muhteşem manzarası izlenir. Feribotun üst açık güvertesini tercih etmelisiniz. Rüzgarlar çok güçlü ise, feribot seferleri iptal edilir. Feribot ile adaya vardığınızda, eski bir mahkum sizi bilgilendirir ve adanın tarihi ve ekolojisini yaklaşık 1 saat boyunca gezersiniz.
Özellikle kireçtaşı ocağı ilgi çekmektedir. Ocağın güneş ışıkları ve tozlu ortamı: Nelson Mandela ve diğer birçok eski mahkumun, yaşam boyu görme ve solunum problemleri yaşamalarına sebep olmuştur.
Evet, gelelim ada hakkında ayrıntılı bilgiler vermeye
Bu ada: Cape Town şehrinin kuzey bölümünde, kıyıdan 10 km açıkta bulunmaktadır. Hollandalı yerleşimciler Cape açıklarındaki sularda yaşayan foklar kelimesinden esinlenerek adaya “robbe” ismini vermişlerdir. Ada: 1999 tarihinde UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Ada: özellikle “Nelson Mandela” ve “Walter Sisulu” gibi ünlü ırk ayrımcılığı karşıtlarının uzun süre tutuklu tutulmasıyla hatırlanmaktadır.
Bu nedenle, ülke tarihinin ayrılmaz bir parçası olan ada: günümüzde ulusal bir müze olarak kullanılmaktadır. Ada aynı zamanda: yabani hayatı koruma bölgesi olarak seçilmiştir.
Mandela: 19 yıl geçirdiği ( bu sürenin 18 yılı hücrede geçmiştir) burayı “Güney Afrika’nın ceza sisteminin en acımasız demir yumruklu karakolu” olarak nitelendirmiştir.
Kendisinin yıllarını geçirdiği küçük hücresi: günümüzde adayı ziyaret eden on binlerce turist tarafından gezilmektedir. Burayı gördüğünüzde: gerçekten kendisinin olağanüstü bir insan olduğuna inanmamak mümkün değildir. Serbest bırakıldıktan sonra: Millenium kutlamaları sırasında, bu hücreye geri dönüp, gelecek için umut simgeleyen bir mum yaktığı söylenmektedir.
1964 yılında: Nelson Mandela: bu adaya getirildiğinde, ada geçmişindeki 300 yıllık vahşiliğiyle anılmaktaydı. İlk siyasi mahkumlar adaya 1960 yılında getirilmişlerdir. Bunların hepsi siyah olduğu için, bunlar adaya getirilmeye başlayınca adanın siyahi bekçileri işten çıkarılmıştır.
Adada: ilk hapishane 1660’lı yıllarda kurulmuştur.
İlk politik mahkum: Hollandalılar tarafından buraya sürülen, yerli Koikoi lideri “Autshumato” olmuştur. Takip eden süreçte ise, bunu: Müslümanların kutsal saydıkları kişiler de dahil, bir dizi politik tutuklu izlemiştir.
Hapishanenin yakınındaki cami: Cape şehrinde İslamiyet’in kurucusu olan bu insanlar için bir türbe olarak kullanılmıştır. Takip eden süreçte ise: Güney Afrika tarihinde hangi rejim iktidarda ise, kendisine muhalif olanları, suçluları, delileri ve cüzamlıları buraya gönderiyorlardı.
Katiller ve tecavüzcüler kıyafet dikmeme gönderilirken, siyasi mahkumlar kayaları kırmaya gönderiliyorlardı. Mahkumlara: taş işçiliği, elektrik işçiliği ve kendilerine yararlı olacak işler öğretilirken, siyasi tutuklular el emeği görevlerinde görevlendirildiler.
Bu siyasi mahkumların hepsi: siyah renkli veya Hint kökenli idiler. Beyaz siyasi tutuklu bulunmuyordu. Siyasi tutuklular: çocuklarını göremiyorlardı, çünkü 16 yaşından küçüklerin adaya ziyareti yasaktı.
1800’lü yılların ortalarından itibaren: ada bir hastane olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ancak, burada hastalar korkunç koşullarda yaşamışlar ve kronik hastalar, suçlular ve politik tutuklularla birlikte yaşamışlardır. 1844-1900 yılları arasında adanın bir cüzamlı kolonisi olduğu görülür. Cüzamlı mezarlığında 1500 kişinin gömülü olduğu bilinmektedir.
Adanın bu vahşi cezalandırma sistemi yanında, bitki örtüsü ve yaban hayvan bolluğu da dikkat çeker. Burada: özellikle Cape gözlüklü penguenleri ve soyu tükenme tehlikesi altındaki Afrika deniz saksağanları ve 74 kuş türü sayılmıştır.
Penguenler: 1983 yılında adada yeniden yaşamaya başlamışlar ve yaklaşık 60.000 sağlıklı nüfus edinmişlerdir. Bunlar adada tavşan sürüleriyle birlikte yaşamaktadırlar. İlk baharda: burada rengareng çiçekler açarken, çevredeki sular deniz canlılarıyla dolar.
Adada: müdürler ve ailelerinin kullanımı için yapılmış ve artık bir mezhebe bağlı olmayan küçük bir Anglikan kilisesi de görülür. Adada yaşayan insanların çocukları için bir ilköğretim okulu da bulunuyor. Müze çalışanları arasında, eski bir kısım siyasi tutuklular bulunmaktadır.
2004 yılında Hindistan’dan gelen bir genç: Cape Town ile Robben Island arasındaki 12 km lik mesafeyi yüzmek istedi ama başarılı olamadı. Çünkü: Atlantik okyanusu çok soğuktur ve donma tehlikesi bulunur. Ayrıca: okyanusta köpek balıkları vardır. Özgürlüğe yüzmek için ilk mahkum 1640 yılında hamle yapan, Hollandalı Jan Rykman olmuştur.
Adadaki Tesislerin Ayrıntıları
Robben Adası Cezaevi Müzesi-Nelson Mandela Geçidi
Burası: Waterfront bölgesinden, Robben Adası feribotunun ayrılış noktasıdır. Resmen 1 Aralık 2001 tarihinde Nelson Mandela tarafından açılmıştır.
Zaman zaman kötü hava koşulları ve dalgalı deniz nedeniyle turlar iptal edilmektedir. Normal zamanlarda ise feribot geçişleri 30 dakika sürer. Yolculuk oldukça inişli çıkışlı geçecektir. Güverte alanı: güzel manzara sunmaktadır. Yoksa kilimalı kabin de yolculuk yapabilirsiniz.
Robben Adası Cezaevi Müzesi Girişi
Burası: adanın MAlmesbury taş ocağındaki taşlar kullanılarak, siyasi mahkumlar tarafından inşa edilmiştir. Robben Island amblemi: soldaki Güney Afrika Cezaevi Hizmeti, sağdaki ise bir zambaktır.
B-Blok
Eğer yönetim bloğuna doğru yürürseniz, sol tarafta, siyasi tutuklular B bölümü için: duş, yemek odası ve dinlenme alanını görebilirsiniz. Nelson Mandela burada kalmıştır. Bölüm yolundaki halatlar: II. Dünya savaşından kalmadır.
Yönetim Binası
Cezaevi idare binası: mahkumların mektuplarının sansür edildiği çeşitli indiksiyon adalarının bulunduğu ve bir hastane kliniğinin olduğu yerdir.
Tur Rehberi
Robben adası turunun en iyi yönlerinden biri: cezaevi kılavuzlarının eski mahkumlar olmasıdır. Rehber tarafından gösterilen bu resim: 1991 yılında serbest bırakılan bir takım siyasi mahkumun gurup fotoğrafıdır.
F-Bölümü
Burada adi suçlular kalıyordu. Bunlar bir büyük odada, 50 veya 60 kişi bir arada ortak hücreyi paylaşıyorlardı. Bunun dışında Nelson Mandela gibi yüksek düzeyli siyasi mahkumlar B-Bölümde tutuluyorlardı.
Mahkum Kimlik Kartı
Mahkumlar cezaevine geldiklerinde kimlik kartları tutuluyordu. Resimde görülen kimlik kartında, mahkum Billy Nair’in sabotajdan 20 yıl hapse mahkum edildiği yazılıdır.
Mahkumlar: dört farklı seviyeye ayrılarak sınıflandırılırlardı. (A,B,C,D)
Kategori A mahkumları: en ayrıcalıklı olarak radyo ve gazetelere ulaşırlar ve cezaevi dükkanından kendi gıdalarını (örneğin kahve, fıstık ezmesi, margarin ve reçel gibi) satın alırlardı.
Kategori D mahkumlarının radyo, gazete ve dükkana erişimlerine izin verilmiyordu. Onlar yalnızca yılda iki kez, altı ayda bir: 500 kelimeyi geçmeyecek şekilde yazışmaya ve bir yarım saatlik ziyarete tabi tutuluyorlardı. Buna ilave olarak D kategorisi mahkumları: kireç ocağında ağır işçi olarak çalıştırılıyorlardı.
Irk ve din mahkumları standart cezaevi kıyafeti, sandalet, kısa pantolon ve ceket giyerlerdi. Siyah veya Hintli mahkumlar, ancak ayakkabı, çorap, uzun pantolon ve mayo giyerlerdi.
Tutuklu Yatağı
Mahkumların üzerinde uyumaları için, bu yataklar verilirdi.
Sonuç
Robben Island: günümüzde artık resmi turları düzenleyen “Sanat-Kültür-Bilim ve Teknoloji Bakanlığı” tarafından idare edilmektedir. Ayrıca: 1999 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Bunlar tarafından “Robben Island” gezisi olarak düzenlenen turlar: yalnızca ada çevresinde tekne gezisi şeklindedir ve adaya yolcu indirme izinleri yoktur.
Bu yüzden: burayı ziyaret etmek isterseniz, iyi bir tercih yapmanız gerekir. Waterfront denilen yerden her gün 2 saatte bir feribot buraya hareket etmektedir. Tekne yolculuğu dahil, tur yaklaşık 3-4 saat sürmektedir.
Adayı ziyaret etmek unutulmaz bir deneyim olacaktır. Ada ziyaretçileri: birçok mahkumun zor koşullara dayandığı koğuşları, kireç ocağını ve Pan-African Kongresi Lideri Robert Sobukwe’nin hücre hapsinde kaldığı evi, cüzamlılar mezarlığı ve kiliseyi görebiliyorlar.
Tur rehberleri (bunların birçoğu eski mahkumlardan oluşmaktadırlar): hapishane içindeki yaşama ait çarpıcı bir ışık tutarlar. Eski gardiyanlar ile eski mahkumlar, günümüzde artık birlikte çalışmaktadırlar.
Şehir gezinizde: Ümit Burnuna yolculuk yapmak isterseniz: False körfezi kıyısından ilerlediğinizde, mükemmel plajlar, balıkçı limanları, dağların ve okyanusun muhteşem manzarası ile dolu bir yolculuk yapabilirsiniz.
Şehir merkezinden yola çıkarken: Beach Road üzerinden güneye doğru ilerlediğinizde: Güney Afrika’daki en eski deniz feneri olan “Mouille Point Lighthouse” u görebilirsiniz.
Beach Road üzerinden ilerlediğinizde: ülkedeki en pahalı evlerin bulunduğu ve “Milyonerler Sırası” olarak isimlendirilen bölgeden geçersiniz. Bantry körfezindeki dinlenme tesislerini geçtikten sonra: yol, Twelve Apostles dağı etekleri boyunca ilerler.
Bu bölgenin güneyindeki kıyı şeridi, özellikle dalgıçlar tarafından tercih edilmektedir ve yol kenarında sıkça gemi enkazları görülmektedir. Ayrıca: yine yol kenarında el işi ve antika pazarı, mükemmel plajlar ve “Liandudno” isimli bir ilginç köy görülmektedir.
Liandodno Beach
Victoria Road yolu üzerinde bulunan popüler bir plajdır. 200 metre uzunluğunda sahil şeridi “Mavi Bayrak”lıdır. Yaz aylarında deniz genellikle güçlü akıntılar ve rüzgarlar ile sörfçülerin ilgisini çeker ama soğuktur.
Bu yüzden plaj genellikle güneşlenmek ve sundowners için kullanılır. Plajın sol bölümünde bulunan kayalık “Sunset Rocks” olarak bilinir. Plajın sağ bölümündeki “Logies Bay” burnu granit kayalarında çok sayıda mağara vardır.
Yola devam ettiğinizde “Hout bye” balıkçı kasabasına ulaşacaksınız.
Popüler bir turizm yeridir. Şehir merkezine 30 dakika uzaklıktaki burada yani körfezde: mükemmel bir yüzme plajı ve dünyanın en iyi balık ve cips servisi yapılan pitoresk limanı ile canlı bir sahil kasabası bulabilirsiniz.
Burası aynı zamanda, Cape Town kerevit endüstrisinin merkezi konumundadır. Kasabanın denizi soğuktur. Ancak yaz günlerinde nispeten pek fazla soğuk olmaz, çocuklar için idealdir.
Burada: balık pazarı ve deniz ürünlerinin sunulduğu harika restoranlar bulunmaktadır.
Ayrıca: hediyelik eşyaların satıldığı “Mariners Wharf”da ilginizi çekecektir. En taze deniz ürünlerini burada bulabilirsiniz. Burası, aynı zamanda Güney Afrika’nın ilk denizcilik limanı marketidir. 25 yıllık geçmişi olan bu mekanda 350 kişilik restoran ve bir deniz antika dükkanı bulunur. Özellikle sushi bar ve deniz ürünleri tatmanızı öneririm. Ve de mutlaka karides ve kalamar denemelisiniz.
“Duiker İsland” denilen adadaki foklar ve deniz kuşlarını görmek isterseniz: kısa bir tekne turu yapabilirsiniz.
Ayrıca: “Hout Bay Museum” ziyaret edilebilir. Müzede, Avrupalılar bölgeye geldiklerinde burada yaşayan avcı toplayıcı kavim “Strandlopers” ler hakkında bilgi almak mümkündür.
“Bay Harbour Market” lezzetli yiyeceklerden yerel ürünlere kadar birçok şeyin satıldığı bir yerdir.
“World of Birds Wildlife Sanctuary” (kuşların dünyası) denilen yerde ise, binlerce kuş dünyası ve yaban hayatı sakinlerini görebilirsiniz. Burada: geniş kuşhanelerde 3000’den fazla kuş bulunmaktadır.
Batı Cape’in manzaralı yollarından “Chapmans Peak Drive” istikametinde ilerlediğinizde: “Kommetjie” isimli küçük bir köye ulaşırsınız. Burası: özellikle su sporları ile tanınır ve sörf yarışmalarının birçoğu: buradaki “Long Beach” denilen yerde yapılır.
Buranın plajı her yaştan ve yetenekli sörfçüler için ideal koşullar sağlar, yani Cape yarımadasının en güzel sörf merkezidir. Tüm yıl boyunca her şekil ve büyüklükte dalgaları burada görmek mümkündür. Özellikle “Long Beach” Atlantik kıyısındaki en iyi sörf noktasıdır. Hafta sonları burası özellikle çok kalabalık olur.
Kıyıda: 1900’lü yıllarda, fırtınalı bir havada batan vapur enkazı bulunur. Kommetjie köyünden sonra: sarp kayalık tepeler boyunca ilerleyen yolda “Habeş Maymunları” dikkat çekecektir. Yol: “Simon Kasabası”na doğru gider. Bu kavşak noktasında: taş heykeller ve tahta oymalar satan tezgahlar göreceksiniz.
STELLENBOSCH VE WİNELANDS
Cape Town şehir merkezine yarım saatlik uzaklıkta bulunan bu bölge: üzüm bağları ve şarap tadım merkezleriyle ünlüdür.
Bu bölgeye yapılan turlara katılırsanız: hem lezzet ve hem de görsel olarak büyük keyif alabilirsiniz. Bölgede: çok sayıda restoran ve antika dükkanı, müzeler ve yapraklarını açmış asmaların parlak yeşil renklerini ve Koloni dönemi Felemenk tipi çiftlik evlerini görebilirsiniz.
Evet: Güney Afrika: dünya üzerinde Avrupalı olmayan en eski şarap üreticisi ülkedir ve burada üretilen şaraplar, tüm dünyada ilgi görür. Çünkü, buradaki yüzlerce üzüm bağında yaklaşık 4000 farklı çeşit şarap üretilir.
Stellenbosch ve çevresi: şarap endüstrisinin merkezidir. Riebeck: bu ülkede ilk asmaları diken dişi olarak bilinir ama 17. yüzyılda Fransa’dan buraya göçen Huguenot mültecileri, birliklerinde şarap yapımı kültürünü ve uzmanlıklarını da ülkeye getirmişlerdir.
Burada biraz önce söylediğim gibi binlerce şarap çeşidi olmasına rağmen, en revaçta olanı “beyaz” şaraptır. Ayrıca: rengi neredeyse mor olan “Pinotage” cinsi şarap ta tercih edilir. Buradan uygun fiyatla kaliteli şarap alabilir ve yıllarca beklettikten sonra lezzetinden bir şey kaybetmediğini görebilirsiniz.
“Stellenbosch Wine Route” (Şarap Yolu): Wineland civarında kurulan ve her biri farklı büyüklükteki üzüm bağlarını barındıran bölgelerin en eski ve en ünlüsüdür. Burada bulunan birçok üretim yeri: sattıkları şarapların tadımını sunmaktadırlar. Bu yol, yaklaşık 30 araziyi içermektedir. Bunlar arasında benim ilgimi çekenler “Murgenehof” denilen ve Merlet ve Cabernet Sauvignon gibi olağanüstü şarapların üretildiği yerdir.
Stellenbosch şarap çiftlikleri: Cape Town şehir merkezine 45 dakika uzaklıktadır. Bu en tanınmış şarap bölgesi ve ülkenin en beğenilen şarapları yapılan mahzenlere ev sahipliği yapmaktadır.
Şarap tadımı, mahzeni turları ve şarap çiftikleri doğal güzelliklerin görülmesi turu, bir gün veya daha fazla sürebilir. Bu nedenle yola çıkmadan önce nereye gitmek istediğinize karar vermeniz gerekir. Şarap mülklerinin çoğu, günümüzde: turistik odaklı hizmetler sunan, hediyelik eşya dükkanları ve restoranları haline gelmiştir.
Franschhoek şarap rotası
Bu vadideki ilk restoran: Fransız Hugenotsları zamanından kalmadır. Yani, burada göreceğiniz sokak kafeleri günümüzden 300 yıl önce yapılmıştır. Görkemli Franschhoek ve Drakenstein dağları fonda güzel bir görüntü yaratır. Ana caddede: antik mağaza, pastaneler, çikolatacı ve sanat galerileri yan yanadır.
Franschhoek, ayrıca yıl boyunca çeşitli zamanlarda: peynir, şarap ve zeytin festivallerine ev sahipliği yapar. Burada ana caddede dolaşarak şarap sitelerini ziyaret edebilir ve restoranların birinde yemek yiyebilirsiniz. Görülmeye değer şarap malikhaneleri şunlardır: La Motte, Boschendal, Chamonix, Cabriere.
Paarl&Wellington şarap rotası
Bölgedeki diğer mükemmel şarap çiftliklerinden bir dizi; Paarl ve Wellington alanlarından biraz daha uzakta bulunmaktadır.
Bu bölgede bulunan yollardan birkaç tanesini tercih ederek: kasabaları ve güzellikleri keşfedebilirsiniz. Özellikle: burayı ziyaret etmek isteyenlerin, asmaların yeni yaprak açtığı ve çok sayıda hasat etkinliğinin bulunduğu yaz aylarında veya sonbahar aylarında ziyaret etmelerini öneririm. Bölgede konaklama imkanları da bulunmaktadır.
Stelellenbosch Kasabası
Stellenbosch kasabasına ilk olarak 1679 yılında yerleşilmiştir ve Güney Afrika’nın en eski ikinci yerleşim yeridir. Ancak, kasaba günümüzde kalabalık bir üniversite kasabası olarak bilinir. Caddelerindeki “meşe” ağaçları nedeniyle, “meşe kasabası” anlamına gelen “Eikestad” ismiyle anılır.
Kasabanın “Dorp Street” caddesi üzerinde eski binalar görülür. Bunlardan özellikle ilgi çeken “Oom Samie de Winkel” (Sammy Amca’nın Dükkanı) dır. Burada; şaraplar, el işleri, sepet işleri, antikalar, danteller, kurutulmuş meyveler ve tarım aletleri doludur. Ülkenin en iyi restoranlarından bazıları buradadır. Bunlar arasında: Rust en Vrede, Ürdün ve Terroir dikkat çeker.
Kasabada: Rynevelt Street üzerinde “The Village Museum” denilen bir müze bulunur. Bu müze, kasaba sakinlerinin 300 yıllık yaşamlarından kesitler sunar.
Yine kasabada bulunan “Sasol Art Museum” ise: Stellenbosch Üniversitesinin sanat koleksiyonunu sergilemektedir. Ayrıca: yine aynı müzede tarih öncesinden kalma çeşitli nesneler sergilenmektedir. Bundan başka: kasabada badanalı Anglikan kilisesi ve zümrüt yeşili “Cape Hollandalı Çiftlik” ve 19.yüzyıl üniversite binaları görülür.
Stellenbosch her zaman kalabalıktır, çünkü dünyaca ünlü “Stellenbosch Üniversitesi” buradadır ve öğrenciler buraya hareket katarlar.
Kasabada: Strand Street üzerinde “Stellenryck Wine Museum”; şarap yapım tarihine adanmıştır.
BREEDE RİVER VALLEY VE LİTTLE KAROO
Breede nehri vadisi: Cape Town şehrinin batı bölümünün meyve ve şarap üretilen en büyük bölgesidir. Günümüzde, bölgede ağırlıklı olarak devekuşu görülür. Onun eti, yumurtası ve tüyleri için çiftlikler vardır. Bu yarı-kurak iklim mikro kilima etkisi yaratır: Karo şarap üreticilerinin işine gelir ve genellikle bereketli nehir kıyısında yetişen kaliteli üzümler ile muhteşem şaraplar yaparlar.
Ceres
Bölgenin başlıca kasabası burasıdır. Adını: Roma verimlilik tanrıçasından almıştır. Ceres: Wineland merkezinden sadece 150 km uzaktadır ve buraya 90 dakikada ulaşılır. Vadi: Güney Afrika’da en iyi yaprak döken meyve üretim merkezidir. Ayrıca: taze ve kurutulmuş meyve, meyve suları ve doğal kaynak suyu bulunmaktadır. Özellikle: şeftali, nektarin, elma, kayısı, armut ve kiraz yetiştirilir ve Aralık-Nisan ayları arasında yol boyunca meyve bahçeleri ve meyve paketleme yerleri görülür.
Öte yandan: burada macera yaşayabilirsiniz. Çünkü: burada yüzlerce yıl önce “San” ve “Khoi” kabileleri yaşamıştır. Kış aylarında, buradaki dağlar genellikle karla kaplıdır ve burası küçük bir İsviçre olarak anılır. Kayak ve kar aktiviteleri yapılır.
Worcester denilen yerden gelen yol, Ceres kasabasından geçer ve Little Karo denilen yere ulaşır. Yol boyunca; buranın ilk yerlilerinden olan “San” kültürüne ait kaya resimleri ve devekuşu çiftlikleri görülür. Ayrıca, yine yol üzerinde: buğday tarlaları, üzüm bağları, meyve bahçeleri ve görkemli dağlar görülür.
Worcester üzüm bağları: Güney Afrika şaraplarının yaklaşık dörtte birini üretmektedir. Burada: bir müze bulunmaktadır. Worcester kasabası: Overhex ve langeberg dağlarının eteklerinde kurulmuştur. Burası 90.000 kişilik nüfusu ile Breede River vadisinin en büyük şehridir ve 1820 yılında kurulmuştur. Kasaba, biraz önce de söz ettiğim gibi, ülkenin en büyük şarap üretim alanıdır. Kasaba şaraplık ve sofralık üzüm çiftlikleriyle çevrilidir.
Kleinplasie Open Air Museum
Worcester, Breede River Valley bölgesindedir.
Cape Town çiftliklerindeki gündelik hayat: o dönemin kostümlerini giymiş çalışanların yaptıkları günlük faaliyetleri (üzüm çiğnemek, açık havadaki fırında ekmek pişirmek, mum yapmak, at nallamak gibi) burada yaşayan müzede ziyaretçilere sergilenilmektedir.
Kleinplasie Reptile World-Sürüngen Dünyası
R60-Robertson Road.Worcester başlangıcı, Kleinplasie adresindedir.
Müzenin hemen yanında bulunan bu mekanda: bir çok timsah türü, yılan ve kaplumbağa bulunmaktadır. Burada: yılan gösterileri sunuluyor. Ama, bu gösterilere katılan yılanlar, Afrika’nın en korkulan yılanlarıdır.
Karo National Botanical Garden-Ulusal Botanik Bahçesi
Bahçe, Capa Town şehir merkezine 120 km uzaklıktadır.
Roux Street üzerindedir ve burada: Little Karo’nun yarı çöl ikliminde yetişen bitkiler boy göstermektedir. Bahçede 400 civarında kaktüs türü kendi kendine yetişmiştir. Bunlardan 300 tür: nadir bulunur, nesli tükenmektedir ve koruma altındadırlar. Evet bu çöl bahçesi 11 hektardır.
Oudtshoorn
Cape Town şehir merkezine 351 km uzaklıktadır.
Burası devekuşu yetiştiriciliğinin merkezidir. Karao bölgesinin havası ve iklimi: bu büyük ve uçamayan kuşları yetiştirmek için çok uygundur ve onların en sevdikleri yiyecekler burada yetişmektedir.
Bunlar: düşük kolestrollü etleri için yetiştirilirler. İlaveten: derisinden giysi ve ayakkabı yapılır. Yumurtaları da çok lezzetlidir ve boyanıp hatıra eşya olarak da satılmaktadır. Bölgedeki birçok devekuşu çiftliği halka açıktır.
Bu çiftlikleri ziyaret edebilir: kuşları yumurtadan çıkarken görebilir, civcivleri sevebilir ve yetişkinleri tüyleri yolunurken izleyebilirsiniz. Hatta: devekuşu eti yiyebilir, devekuşu derisinden yapılmış ürünler satın alabilirsiniz.
Bölgedeki devekuşu endüstrisi: 1880’li yıllarda başlamış ve I. Dünya Savaşının sonuna kadar altın çağını yaşamıştır.
19.yüzyılın sonlarında: modaya düşkün kadınlar: boyun kürkleri ve şapkaları için devekuşu tüyü kullanmaya başlayınca: devekuşu tüyleri çok değerli hale gelmiş ve fiyatları hızla yükselmiştir. Sonuçta ise: Outdshorn civarındaki devekuşu çiftliklerinin sahipleri kısa sürede zengin olmuşlardır. Bu tüy milyonerleri: kazandıkları servetin hırsıyla savurgan bir hayat tarzına kapılmışlar ve hatta: Johannesburg şehrindeki altın ve elmas madencileriyle yarışır hale gelmişlerdir.
O dönemde, kendileri için: bugünde bölgede görülebilen muhteşem saray konutları yaptırmışlardır. High Street üzerinde bulunan “Le Roux Konağı” bunların en güzel örneğidir. Ancak: I. Dünya savaşı sırasında, devekuşu tüyleri modasce geçince: piyasa olağanüstü bir şekilde darmadağın olmuş ve tüy milyonerlerinin çoğu yoksulluğa sürüklenmiştir.
CP.Nel Museum
Baron Van Rhode Street üzerinde bulunan bu müzede: devekuşu endüstrisinin gelişimi anlatılmaktadır. Müzenin bulunduğu kumtaşı bina 1907 yılında Erkek Lisesi olarak açılmıştır. Victoria sömürge mimari tarzını yansıtmaktadır.
30 metre yüksekliğindeki kule ila taçlandırılmış ve korint süsler ile dekore edilmiştir. Merkezi saat kulesi, her iki tarafından cephesi simetrik olarak tasarlanmıştır. 1972 yılında CP Nel Müzesi resmen eski okul binasında açılmıştır. 1980 yılında bina “Milli Anıt” olarak ilan edilmiş, koruma altına alınmıştır.
Cango Wildlife Ranc
Outdshoorn’un 3 km kuzeyindeki bu alan: Afrika yaban hayatındaki nadir hayvanların (aslan, jaguar, timsah, yılanlar, kara kaplumbağaları gibi) yetiştirilme alanıdır. Burayı ziyaret ederseniz, dünyanın en büyük kedilerini görebilirsiniz.
Burada: bir Nil timsahı ile dalış yapabilir veya vücudunuza bir python yılanı dolayabilirsiniz. Çünkü: burada sürüngenlere ve hayvanlara ait 47 değişik tür bulunmaktadır. Kaplan yavrularını, çita yavrularını kucaklayabilirsiniz.
GARDEN ROUTE
Garden Route: Masa dağı sayılmaz ise, Batı Cape bölümünün en iyi bilinen, tanınan ve tercih edilen turistik yeridir. Bu yüzden özellikle tatil sezonunda çok kalabalıktır. Burası bir bahçeden öte: daha çok ormanlık alandır.
Garden Route ismi: Hint Okyanusunun kıyı şeridinin arasında uzanan, yokuşlu tepeleri kaplayan gür bitkilerden gelmektedir. Bu kıyı şeridi: Cape Town şehir merkezinin 400 km doğusundaki “Mossel” körfezinden başlayıp 190 km doğudaki “Storm” nehrine kadar uzanmaktadır.
Bölgenin önemi: doğal zenginliklerinden kaynaklanmaktadır. Buradaki kıyı kasabaları, mükemmel göller, lagunlar ve nehirlerden geçen yollar muhteşem ilgi çekmektedir.
Mossel Bay
Cape Town ve Port Elizabeth arasındaki bu alan: dünyaca ünlü Garden Route bölgesinin bir kıyı köyü ve limanıdır. Bu popüler tatil beldesi: Hint Okyanusunun ferahlatıcı suları ile çevrilidir. Tüm yıl ılıman iklim görülür.
1488 yılında Bartholomew Dias: St Blaize körfezine demir attı. Bu kasaba daha sonra: yün, hardal sarısı ve devekuşu tüyleriyle yoğun bir ihracat limanı olarak gelişmiştir. Şehirde çok güzel tarihi binalar bulunmaktadır.
1601 yılında Hollandalı denizci ve midye toplayıcısı Paulus van Caerden: Mossel Bay kasabasını değiştirmiştir. Günümüzde: Mossel Bay’dan toplanan midye, dünyanın en iyileri arasındadır.
Zengin tarihiyle orantılı olarak şehirde birçok müze vardır.
Denizcilik Müzesinde: bölgenin ilk keşfedildiği gün ve gemiler üzerinde duruluyor. Bartolomeu Diass Caravel: etkileyici yaşamı anlatılıyor. O, 1488 yılında Mossel Bay içine açıldıkları gemi, yol haritaları, gemi modelleri bulunuyor.
Bir başka müze “Granery” Müzesidir. Burada: bölgede bulunan yabani çiçeklerin taze örnekleri, bir ekranda gösteriliyor.
“Shell Museum”: midye kabuklarının çok geniş bir koleksiyonunu barındırmaktadır.
Kültür ve Tarih Müzesi: tarihin çeşitli dönemlerini kapsayan bölgenin tarihsel önemi ve çeşitli aletler sergileniyor.
Bu müzeler dışında, şehirde: Munrohoek evleri ve Shirley binaları da gezilebilir.
En popüler yerlerden biri, 800 yaşında olduğu tahmin edilen ve bir ulusal anıt ilan edilerek koruma altına alınmış olan “Postane” dir. 1500 yılında, Milkwood ağacı altında, geçen gemilerin personeli buraya mektuplarını bırakıyorlarmış. Mektuplar, günümüzde müzede görülebilmektedir.
Mossel Bay: su sporları tutkunları için bir cennettir. Burada: geniş spor tesisleri yanı sıra gol, squash, teniz, bungi, köprü dalış, ısıtmalı kapalı havuz, at sürme gibi etkinlikler de yapılabilir. Ayrıca: köpekbalığı kafesiyle dalış, gemi batıklarına dalış, şnorkel dalışları gibi adrenalin kaynaklı faaliyetler de görülür.
Mosselbay Wilderness National Park
Wilderness köyü: park alanının başlangıcıdır. Park alanı: 2500 hektarlık bir alanı kapsar, kıyı şeridi boyunca 29 km uzanır. Bu alanda: beş nehir, beş göl ve gür ormanla bulunmaktadır. Bu alanda: 250 farklı kuş türü barınır ve bunların 79 tanesi su kuşudur.
Goukamma Nature and Marine Reserv-Goukama Doğa ve Deniz Hayatı Koruma Bölgesi
Sedgefield’den çıktıktan sonra Buffel körfezine doğru yönelirseniz, buraya ulaşırsınız. Burası: muhteşem dokunulmamış bir plaja sahiptir.
Goukamma
Burada bir tatlı su gölü vardır ve oltayla balık tutmak isteyenler tarafından yoğun tercih edilir. Bölge yaklaşık 200 kilometre karelik alanı kaplar. Bu büyük alanda: zengin yaban hayatı görülür. (özellikle balık kartalları, Afrika siyah deniz saksağanları, maymunlar, su samurları, firavun fareleri) Denizde de yunuslar ilgi çekmektedir. Üreme mevsiminde ise, güneyden gelen balinaların göçü izlenir.
Knysna Garden Route
Mossel körfezinin 102 km doğusunda ve Cape Town şehir merkezine 5 saatlik uzaklıktadır. Burası da turistler tarafından tercih edilir. Konaklama için uygun yerler bulunur. Ancak, burada plaj yoktur.
Knysna bir Khoi kelimesinin türetilmesiyle bulunmuş olup, “odun yeri” anlamına gelir. 1804 yılında Kral George III’ün gayrimeşru oğlu George Rex, buraya gelerek lagün kıyısında Melkhoutkraal olarak bilinen gayrimenkulü satın almış ve tüm ailesiyle birlikte Knysna yerleşmiştir.
Knysna: yemyeşil ormanları ve huzurlu lagün kıyısı ile Cape Coast bölgesinin en iyi bilinen tatil yerlerinden birisidir. Denizi halice bağlayan lagün ağzını koruyan iki kumtaşı uçurum ilgi çekmektedir. Lagün kıyısındaki istiridye tesisi, dünyanın sayılı yerlerinden birisidir ve Knysna istiridyeleri dünyanın en lezzetlileridir.
Queen Street Millwood evi müzesi: şehir tarihine ilişkin nesneler barındırır ve George Rex’e ait objeler bulunmaktadır.
Öte yandan: burada Güney Afrika’nın en büyük yerli ormanı bulunur. Orman son derece yoğundur.
Çok eğlenceli orman alanında yürüyebilir, Jubilee Creek denilen 1885 yılında altın bulunan alanda sakin ve güzel bir piknik yapabilir, Buffalo Bay kıyısında yüzebilirsiniz.
Main Street üzerinde “Knysna Museum” bulunmakta olup, müze: Güney Afrika’nın ilk oltayla balık avlama müzesidir.
Kasabada sokak pazarlarında ve Main Street üzerinde sıralanan tezgahlarda satılan el işleri ve ormanın kereste ağaçlarından ustalıkla yapılmış parçalar satın almak mümkündür.
Kynsna rıhtımından çevreye yapılacak geziler çok popülerdir.
Tsitsikamma National Park
Tsitsikamma National Park: Garden Route Milli Parkının üst bölümünde yer almaktadır. Burası: doğal Storms River ağzı, sarp kıyı şeridi, antik orman ve günümüzde geliştirilmekte olan kültürel siteleri içerir.
Burada: nesli tükenme tehlikesi altında olan kuş türleri ve antilop gibi hayvanlara ev sahipliği yapmaktadır.
Ayrıca: kereste ormanları, havuzlar, mercan resifleri, kumullar, uzun ve kumlu plajlar, vadiler, şelaleler ve yürüyüş parkurlarıyla doludur. Dünyanın en yüksek burgee-juumping yeri de buradadır. “Bloukrans” köprüsünden atlayacak olanlar yaklaşık 216 metre aşağıya düşmektedirler.
Hermanus
Cape Town şehir merkezinden 1 saat uzaklıktaki (110 km. dir) bu bölge: dünyada karadan balina gözlenen en iyi yer olarak bilinir. Balinalar: gözlem yerlerine yalnızca 30 metre uzaktan geçerler. Burası: balinalar dışında muhteşem manzarası ile de ilgi çeker. Yani, burası balina mevsimi olmadığında da görmeye değerdir.
Hermanus sokaklarında gezinirken: “varek” denilen borunun sesi ile balinaların göründüğü anons edildiğinde şaşırmayın. Whale Crier denilen balina müşaviri: bu işle görevlidir ve balinalar göründüğünde, bu yerel boru sesi ile kasaba halkına ve ziyaretçilere işaret verir.
Başlangıçta bir balıkçılık ve balina avcılığı köyü olan Hermanus: günümüzde popüler bir tatil yeridir.
Balinalar, günümüzde turizm açısından kasabanın gelirine olumlu katkıda bulunmaktadırlar. Kasabada bulunan “Old Harbour Museum” balina avcılığı endüstrisinin tarihi süreç içindeki öyküsünü anlatmaktadır. Burada: denizdeki balinaların gizemli şarkıları: sonarlar ve şamandıralar aracılığı ile müzenin içine iletilmektedir.
BATI KIYISI VE CEDERBERG
Cape Town şehrinin batı kıyısı: Garden Route veya Wineland kadar eğlenceli ve gösterişli değildir. Atlantik okyanusu, bu bölgeye muhteşem güzel bir kıyı şeridi yaratmıştır. Bu kıyı şeridinde ise: göçmen balinalar, harika deniz kuşları ve zengin deniz ürünleri bulunan restoranlar görülmektedir.
Darling Kasabası
Cape Town şehir merkezine 75 km uzaklıktadır. Burada özellikle “Butten Museum” (Tereyağı Müzesi) ilgi çekmektedir. Ayrıca, yine bu kasabada 1916 yılından bu yana “İlkbahar Çiçek Gösterisi” şenlikleri düzenlenmektedir. Darling: muhteşem kır çiçekleriyle tanınır.
West Coast National Park-Batı Kıyısı Ulusal Parkı
Burası: milyonlarca su kuşunun barındığı bir yer olarak önem kazanmaktadır. Bunlar arasında: pelikanlar, siyah deniz saksağanları, yağmur kuşları ve filamingolar bulunur. Parkın güney tarafında ise: Potsberg Narue Reserve bulunur ki, burada ilk baharda muhteşem kır çiçekleri açarlar.
Biraz ileride ise: Vasgo da Gama’nın 1497 tarihinde, Baharat Yolunu bulmak için çıktığı yolculukta, burada karaya çıktığı yer olan St.Helena körfezi bulunmaktadır ve olayın anısına buraya basit bir anıt taş dikilmiştir.