Vaud kantonunun başkentidir.
Cenevre gölü kıyısındadır. Şehir, çarpıcı bir göl manzarasına sahiptir. Cenevre şehrine, 60 km. uzaklıktadır. Şehir merkezinde: Flon ırmağı yatağı bulunmaktadır. Ancak, ırmağın üstü, 19.yüzyılda kapatılmıştır.
Burası, Uluslar arası Olimpiyat Komitesinin (IOC) merkezidir.
Şehir: bale gösterileri ve klasik müzik ve caz konserleri, opera, tiyatro, sinema ve panayırlarıyla, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Ayrıca, bu yörede, güzel şaraplar üretiliyor. Lozan şehri yakınlarında: Lavaux ve la Cote şarap üretim merkezleri bulunmaktadır.
Ülkemiz açısından, elbette Lozan şehrinin büyük önemi var. Çünkü: 24 Temmuz 1923 tarihinde “Lozan Antlaşması” : Lozan şehrindeki, Lozan Üniversitesinin salonunda imzalanmıştır. Hatta: Ankara’da-Ulus semtindeki eski Türkiye Büyük Millet Meclisini gezerken, bir masa görmüştüm. Masanın üzerindeki tanıtım yazısında: Lozan Antlaşmasının imzalandığı masa olarak yazılıydı. Sanırım: Lozan şehri insanları, bu masayı, anı olarak Türkiye Cumhuriyetine hediye etmişler. Güzel bir jest olduğunu düşünüyorum. Çünkü: Lozan Antlaşması, malum, genç Türkiye Cumhuriyetinin diplomatik bir başarısı olarak tarih sahnesinde yerini almıştır.
TARİHİ
Şehrin tarihi geçmişi, önemli bir ticaret yolları kavşağı olduğu, Roma dönemine kadar uzanıyor. Şehir, 12.yüzyılda, bir piskoposluk merkezi olarak öne çıkıyor. Ortaçağ dönemlerinde ise, ekonomik yönden gelişmiştir. 1537 yılında ise, Akademi kurulmuş ve şehir, büyük bir dinsel ve ekonomik merkez haline gelmiştir.
1874 yılından bu yana ise, Konfederasyonun en yüksek adli makamı olan “Federal Mahkeme” burada kurulmuştur. 1950’lerden, 1970’lere kadar, birçok İtalyan, Lozan şehrine göç ederler.
DİL
Fransızca, resmi dil olarak konuşuluyor.
İNSANLARI
Kent sakinleri çok çeşitlidir. Nüfusun, % 40’ı, yabancı uyruklulardan oluşur.
LOZAN ÜNİVERSİTESİ (UNIL)
1537 yılında, bir ilahiyat okulu olarak kurulmuştur. 1890 yılında ise, Üniversiteye çevrilmiştir. Günümüzde, burada yaklaşık 10 bin civarında öğrenci eğitim görmektedir. Farklı milletlerden, yaklaşık 2 bine yakın öğrenci bulunmaktadır.
GEZİ PLANI
OUCHY BÖLGESİ
Göl kıyısında bulunan bu bölgede: parklar, restoranlar, kafeteryalar ve günümüzde otel olarak kullanılan şato ve “Olimpiyat Müzesi” bulunuyor. Şehrin en hareketli bölgesidir. Adeta, şehrin başkentidir. Burada: roller skating ve kaykay yapıyorlar.
Burada, yani “Ouchy” bölgesinde, 18 Ekim 1912 tarihinde, “Osmanlı-İtalya” savaşını sona erdiren barış antlaşması imzalanmıştır.
Burada
Bir kale var. “Ouchy Kalesi” Kale, günümüzde otel olarak hizmet veriyor. Ortaçağ döneminden kalmadır. Zaman içinde: gerek kale ve gerekse daha sonraki takip eden yıllarda hapishane olarak kullanılmıştır. 1609 yılında terk edilmiştir. 1885 yılında, Jean-Jacques Mercier tarafından, kalenin arazisi satın alınır. Yeni sahip: geçmiş dönemden sadece kuleyi ayakta bırakarak, geri kalan yerleri restore ettirir ve yapı, kale haline dönüştürülür. 1889 ve 1893 yılları arasında ise, yapı otele dönüştürülür.
Bölgedeki şatoya gelince: hemen rıhtımın ortasındadır. Neo-gotik tarzda, 1888-1893 yılları arasında, mimar Francis İsoz tarafından yapılmıştır.
Bölgeye hemen kısa mesafede, bir tiyatro binası var.
VİDY TİYATROSU
1964 yılında yapılan binada, Peter Brook ve Robert Wilson gibi ünlü yönetmenlerin eserleri sergileniyor. Yapının ilk yapılış amacı: Expo 64 fuarıdır. Yapının yolları için, göl doldurularak alan kazanılmıştır. Yapıda: heykeller ve gençlik vadisi, iki kapalı pavyon bulunuyor. Burası, ayrıca: günümüzde, Avrupa’nın prestijli bir tiyatro sahnesidir.
Ouchy bölgesinde: füniküllere binerek, 13.yüzyıldan kalma bir kilise çevresinde inşa edilen bir alışveriş meydanı olan “PLACE SAİNT-FRANÇOİS” e gidebilirsiniz. Burada: Rue de Bourg ve Rue Caroline caddelerini takip ettiğinizde: birçok butik sıralanmış bir alışveriş merkezine ulaşıyorsunuz.
PLACE SAİNT-FRANÇOİS
1900’lü yıllarda oluşturulmuştur. Burada: mağazalar, oteller ve ofisler bulunuyor. Burası: trafik ve hava şartlarından korunan, bir geçit şeklinde, her tarafında çok sayıda pencere bulunan bir yer olarak öne çıkıyor. Güzel ve değişik bir yer. Mutlaka gidip görmelisiniz. Ortaçağ döneminden günümüze uzanan tarihi bir süreç söz konusu.
ST.FRANCİS KİLİSESİ
Katedral ile birlikte, şehirde, Ortaçağ’dan günümüze gelen başlıca eserdir. Kilise ve manastır: 1270 civarında inşa edilen, kentin güney kenarı ile bağlantılıydı. Çan kulesi, 15.yüzyılda yapılmıştır. Binanın, sade bir yapısı var.
MARCHE CATHEDRALE NOTRE-DAME
1170 yılında yapımına başlanmış ve birkaç aşamada inşa edilmiştir. Bugünkü kilise, 1215 yılında inşa edilmiştir. 1275 yılında ise: Habsburg imparatoru Rudolf ve Papa Gregory tarafından kutsanmıştır. 1536 yılında, Reformasyon adına, yapıda büyük değişiklikler yapılır.
Katedralin iç yapısı: çok renkli ve önemlidir. 1225-1235 yılları arasında yapılan: portal ve buradaki orijinal boyalı heykel, hala duruyor. Vitray pencereler, Avrupa sanatsal mirasının başyapıtları arasında yer alıyor. 2003 yılında burada bir müzik aleti (org) hizmete sokulmuş. Amerikan imalatı olan bu müzik aleti: 7000 boru ve 40 ton ağırlığı ve 150.000 saat süreli müzik yayını ile ilgi çekiyor.
Gotik katedralin içinde görmenizi önereceğim diğer yerler: koro koltukları, gül pencereleri ve 13.yüzyıldan kalma unsurlar var. Burada, değişik bir yerel uygulama var. Daha doğrusu bir gelenek demek sanırım daha doğru olur. Akşamları, kilise kulesine bir görevli çıkıyor ve saat: 22.00 ile 02.00 arasında, her saat başında, şehre “saati duyuruyor”
Katedralin hemen yanında, bir saray var.
MUSEE HİSTORİQUE DE LAUSANNE (LOZAN TARİH MÜZESİ)
Burası, tarihi bir piskoposluk sarayıdır ve Bishops Katedraliyle karşı karşıyadır.
1918 yılında, müze olarak düzenlenmiştir. Ortaçağ’dan, 19.yüzyıla kadar olan döneme ait, şehrin tarihini açıklayıcı eserler sergileniyor. El sanatları koleksiyonlarında ise: şehrin zengin tarihi, sanayisi, ekonomisi ve uygulamalı sanatlarına ait, sosyal ve siyasi objeler tanıtılıyor. Sergilenen eserlerin toplam sayısının: 550 bin olduğu söyleniyor. Fotoğraf koleksiyonundaki eserler: 1840 yılından günümüze kadar olan dönemdeki, yaklaşık 300 bin fotoğraftan oluşuyor.
Bunun dışında, geçici sergiler de düzenleniyor. Müze kütüphanesinde, 5000 eser bulunduğu belirtiliyor.
Katedralden sonra: aşağıya doğru inen, üstü kapalı basamaklardan ilerlemelisiniz. Buradan devam ettiğinizde:
HOTEL DE VİLLE (BELEDİYE BİNASI)
17.yüzyıldan kalmadır. Çan/saat kulesi ve kemerleriyle, etkileyici bir görünüm sunar. Burada daha önce oteller bulunuyor iken, 1673-1675 yılları arasında, Lozanlı mimar İbrahim Crousaz tarafından inşa edilmiştir. Yapıldıktan sonra, kullanım alanları: çeşitli işlevleri karşılayan bir siyasi yer olarak kullanılmış, bir ara zemin katta buğday pazarı kurulmuştur. Özellikle: kuledeki çan, herhangi bir tehlike anında, şehirde yaşayanları uyarmak için kullanılmıştır.
Yapının ana cephesi: ince bir yapıya sahiptir. Çatı şekli ise, estetik olarak, geleneksel köylü evlerinin orijinal çatısını yansıtıyor.
ART BRUT (İLKEL SANATLAR KOLEKSİYONU)
Giriş ücretsizdir. Beaulieu Sarayının hemen yanındadır. 13.yüzyıldan kalma bir şatoda kurulmuştur. İsviçre’nin en orijinal müzelerindendir. Burada: amatör sanatçıların eserlerine yer veriliyor. Genellikle, toplama eserler sergileniyor. Avrupa ve Amerikalı sanatçıların koleksiyonları var.
QUAİ D’OUCHY (OLİMPİYAT MÜZESİ)
Burada, spor ve olimpiyat tarihine ait bir müze bulunuyor. Yılda yaklaşık 200 bin civarında kişi tarafından ziyaret edildiği söyleniyor. Yapının yapılması: 1980-2001 yılları arasında görev yapan “Juan Antonio Samaranch” tarafından düşünülmüştür. Müze içinde: bir kütüphane, video kütüphanesi, bir Olimpiyat Araştırma Merkezi, bir oditoryum ve panoramik restoran bulunuyor.
MAİSON DU SPORT INTERNATİONAL
Burası, bir spor evidir. Bu spor alanında: 30 federasyon ve çeşitli şirket temsilcilikleri bulunuyor. Uluslar arası Olimpiyat Komitesi tarafından finanse edilmektedir. Yapı: 2003-2006 yılları arasında yapılmıştır. Bir giriş pavyonu ve arka tarafa dik olarak yerleştirilmiş, üç bar vardır. Arka taraftaki binalara, bir yer altı geçidiyle ulaşılıyor.
KULE ALE
Lozan şehrinin, Ortaçağ surlarından geriye kalan tek yapıdır. 21 metre yüksekliğindedir. Çapı ise, 8 metredir. İlk yapılışının, 1340 yılında olduğu sanılıyor. Tarihi süreç içinde, bir sığınak ve zindan olarak kullanılmıştır. 1890 yılında, kule, Belediye tarafından yıkılmak istenmiş, ancak büyük bir halk muhalefetiyle karşılaşılmıştır. 1900 yılında ise, tarihi bir anıt olarak koruma altına alınmış ve 1903 yılında restore edilmiştir.
MERCİER EVİ
1826-1903 yılları arasında, endüstriyel faaliyetler, Mercier ailesi ve takip eden nesilleri tarafından yürütülmüştür. Bunlar: Montbenon sırtlarında, kuzey yamaçta inşa edilen bu ticari merkezi satın alırlar.
Yapının: salonu çok görkemlidir. Ev: o dönemlerde: idari ve ticari hizmetlerin yürütülmesinde, toplantı salonları ve spor salonları olarak kullanılmıştır. Bina, günümüzde de ticari ve idari faaliyetlerin yürütüldüğü bir yer olarak kullanılıyor.