Burası: Vaniköy ve Küçüksu arasındaki bir semttir.
Bizans dönemindeki isminin “Perrion” olduğu söyleniyor. Kandilli isminin ise, 17 yüzyılda burada yapılan ve kandillerle donatılan bir yapıdan kaynaklandığı düşünülüyor. Ancak yörenin ismi konusunda başka söylentiler de bulunmaktadır.
Şöyle ki: Osmanlı sultanlarından birinin, sevdiği kadına jest yapmak için denizi kandillerle donattığı ve bir başka söylentiye göre: Osmanlı sultanlarından birinin, düşmanı olan kişinin kellesini kestirip “kanlı dilini” denize attırmasıyla ilgilidir.
Semtin ismiyle ilgili son bir söylenti “Sultan IV. Murat’ın Revan seferine çıkarken: bu bölgeye bir saray yapılmasını ister, 1632 yılında ise seferden dönüşünde, burada yapılan ve inşaatı biten sarayı gezerken, orada şehzade Mehmet dünyaya gelir. Bu doğum: 7 gece kandiller yakılarak kutlanmış ve yöreye kandillerin bolluğu ve güzelliği nedeniyle “Kandilli” ismi verilmiştir.
Öte yandan, “Kandilli” isminin kelime anlamı, Osmanlıca da “Sarhoş olmak “ anlamındadır.
Kandilli Cami
Hemen iskelenin yanındaki caminin yapım tarihi 1632 yılıdır. İki katlı ve ahşap çatılıdır. Günümüzde görülen yapı 1751 yılında inşa edilmiştir. Camiyi yaptıran Sultan I. Mahmut’dur. Caminin kitabesi günümüze ulaşmamıştır. Yapı: dikdörtgen ve taş planlıdır. Çatısı ahşap ve kiremit kaplıdır.
Yapının sağındaki minaresi: kesme taştır ve tek şerefelidir. Minarenin alemi kurşun kaplıdır. Yapıda çok fazla sayıda pencere bulunması nedeniyle iç mekan fazlaca aydınlıktır. Mihrap çini kaplıdır. Yapı: 1931 yılında yangın geçirmiş ve yangından sonra yeniden restore edilmiştir.
Sıra Evler Sokağı
Kandilli’deki Sıraevler Sokağında, eski Osmanlı tarzı mimari stildeki evler görülmektedir. Zaten Kandilli tarihi Sit alanıdır ve buradaki bütün evler, Anıtlar Kuruluna kayıtlıdır. Ayrıca yine bu sokakta boğazın muhteşem manzarası izlenebilir.
Edip Efendi Yalısı
Boğaziçi’nin, en dar ve akıntının en hızlandığı yerlerden olan Akıntıburnunda’dır.
Bizans döneminde, Edip Efendi Yalısının hemen arkasındaki alanda bir akıl hastanesi varmış. Çünkü, inanışa göre Kandilli’de esen sert rüzgarlar, burada bulunan akıl hastalarına iyi geliyormuş. Ancak zamanla bu inanışın yanlış olduğu anlaşılınca, hastane terk edilmiş ve Kandilli sahilleri: Bizans soyluları ve ardından Osmanlı saray çevresinin güçlü çevreleri tarafından işgal edilmiştir.
Bu yalı: 1750 yılında Mehmet Emin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Paşa: Lale Devrinin ünlü ismi Nevşehirli Damat İbrahim Paşanın danışmamı ve damadı olan Kethüda Mehmet Paşanın emrinde görev yapmış ve Kethüda Mehmet Paşanın kızı ile evlenince paşa ve zengin olmuştur.
Ancak kayın pederi, Kethüda Mehmet Paşa: Patrona Halil isyanında idam edilmiş ve Mehmet Emin Paşa, kurnazlığı sayesinde bu olaylardan kurtulmuş ve 1750 yılında sadrazam olmuştur.
Ancak sadrazamlığı dönemi: tarih sayfalarına, acımasız ve altındakileri hep azarlayan bir yönetici olarak geçmiştir.
1752 yılında görevden alınıp sürgüne gönderilmiştir. Ardından affedilmiş, Mısır’a vali olarak atanmış, ancak Kahire’ye varmadan vefat etmiştir.
Paşa sadrazamlığı sırasında bu yalıyı yaptırmıştır. Ancak yalının keyfini sürememiştir. Yalının tarihi geçmişindeki önemli bir detay: İngiltere Başkonsolosunun kızı, 1881 yılında İstanbul’a gelen Lady Neave, 26 yıl şehirde bu yalıda yaşamış ve gördükleri, yaşadıkları ve duyduklarını kitaplara aktarmıştır.
II. Dünya savaşının başlangıcında, İngiliz hükumeti, askeri amaçlarla kullanmak üzere evine el koyunca, Lady Neave sokakta kalmış ve hayatta tutunmaya çalışırken, muhtaç bir halde 1940 yılında ölmüştür.
Kandilli Tepesi
Vaniköy ve Kuleli Askeri Lisesinin bulunduğu vadileri ayıran ve geçmişte Kenan Tepesi ve günümüzde İcadiye Tepesi olarak bilinen yerdedir. Buraya, bir zamanlar “Kaf Dağı Tepesi” de denilmiştir. Bu bölgede, bir zamanlar, Sultan II. Mahmut döneminde inşa edilen ve İcadiye Kasrı olarak isimlendirilen bir yapı bulunuyormuş.
Bu kasır: Kırım savaşı sırasında, İstanbul şehrine gelen yabancı subayların kalması için tahsis edilmiştir. Ancak, yine savaş sonunda, yapı, yapıyı boşaltan İngiliz subayları tarafından kasıtlı olarak yakılmıştır. Bu yapıdan kalan harabeler, sonraki yıllarda uzun süre, İstanbul’un yangın haberleşmesi için kullanılan bir istasyona dönüşmüştür.
Kandilli Rasathanesi
1910 yılında ilk rasathane kurulması çalışmaları başlandığında, rasathanenin kuruluşu için İcadiye Tepesi uygun bulundu. O zamanlar bu tepede: eski İcadiye Kasrı’nın arazisinde bulunan Boğazlar Komutanlığına bağlı bir topçu birliği ve yangın haber veren memurlar tarafından kullanılan bir kagir kule ve iki odadan oluşan bina bulunuyordu.
Eylül 1910 tarihinde, buranın bu sakinleri bölgeyi boşaltmaya başladılar ve mevcut binaların tanzimine başlandı. 1 Temmuz 1911 tarihinden başlanarak meteorolojik faktörlerin sürekli ve sistematik takibine başlandı. 1920 yılında, ahşap olan meteoroloji binasına 3 oda eklendi ve bahçenin çevresi duvarlarla çevrildi.
Tesis: 1940’lı yıllarda ise “Kandilli Astronomi ve Jeofizik Rasathanesi” adını aldı. Evet, yörenin en önemli tesislerinden olan burası, aslında tarihi ve turistik açıdan bir anlam ifade etmiyor olsa da, yöreyi gezerken uzaktan gördüğünüzde, tarihi geçmişi hakkında bir nebze bilgi sahibi olmanız için kısaca geçiyorum.
Adile Sultan Sarayı-Kandilli Kız Lisesi
Osmanlı tarihinde, divan sahibi tek kadın şair olan Adile Sultan: Sultan II. Mahmut’un kızı ve Sultan Abdülmecit’in kız kardeşidir. 1826 yılında doğmuş ve 1899 yılında ölmüştür.
1856 yılında Sultan Abdülmecit tarafından burada bulunan konak çok sevdiği kız kardeşi Adile Sultan için satın alınmıştır. Sultan Abdülaziz döneminde ise, harap durumdaki bu konak yıktırılmış ve yerine şimdiki saray yaptırılarak Adile Sultana yazlık ikametgah olarak verilmiştir. Sarayın mimarı Serkis Balyan’dır.
Düzgün biçimli olmayan saray arsasının ön yüzü: sahile, arka yüzü ise Sıraevler sokağına bakmaktadır. Yapı: batı, doğu ve merkez olmak üzere 3 bölümlüdür. Zengin bezemelere sahiptir, rokoko mimari stille inşa edilmiştir.
Adile Sultan: zaman içinde Kandilli yöresinin imarına çok katkıda bulunmuş, yoksullara yardım etmiş ve eğitim konularına ilgi duymuştur. Ancak: çok sevdiği eşini ve dört kız çocuğunu erken yaşlarda kaybedince: bu güzel sarayda oturmak istememiş ve 1868 yılında yapıyı terk etmiştir.
Adile Sultan Sarayı: Adile Sultanın ölümünden sonra vasiyeti üzerine 1899 yılında, kız okulu olarak düzenlemesi istenerek Milli Eğitime bağışlanmıştır.
Ardından: Meclis-i Mebusan Başkanı Ahmet Rıza Bey ve kız kardeşi Selma Hanımın gayretleriyle 1916 yılında burada “Kandilli Kız Lisesi” adıyla yatılı kız lisesi açılmış ve saray da lisenin yatakhanesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Ancak 6 Mart 1986 gecesindeki yangında yapı yok olmuş ve ardından, Sakıp Sabancı’nın bağışı ile 2007 yılında restore edilmiştir. Günümüzde burası özel bir restoran ve düğün salonu olarak kullanılmaktadır.
İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.
Boğaziçi Anadolu yakası gezi planı hakkındaki yazım için.