İstanbul Eyüp Semti Piyer Loti Tepesi;
Gerçek ismi “Louis Marien Julien Viaud” olan yazar, Fransız edebiyatının önemli yazarlarından birisidir. 1850-1923 yılları arasında yaşar.
Bir deniz subayıdır ve sayede Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerine gitme fırsatı bulur.
1867 yılındaki Okyanusya seferi sırasında, Büyük Okyanusta yetişen bir çiçeğin adı olan “Loti” takma adını almıştır. Romanlarında konu ettiği yabancı kültürünü pek çok yer gezerek tanıma fırsatı buldu.
Loti: bir rastlantı sonucu İstanbul’u ziyaret eder. Osmanlı kültüründen çok etkilenir ve daha sonra defalarca buraya gelerek uzun süre şehirde yaşar. Eyüp sırtlarındaki tepede bu mekanı, 1876 yılında keşfeder. Burada: nargile içip, insanlarla sohbet eder. Türkçe konuşup, Türkçe şarkılar öğrenmiştir.
Osmanlı yaşam biçiminden çok etkilendi. I’nci Dünya Savaşı ve sonrasında Avrupalılar tarafından işgal edilen Anadolu insanının yanında bulundu ve bu insanların sempatisini kazandı. İşgal yıllarında, özellikle kendi ülkesi olan işgalci Fransa’yı oldukça ağır dillerle eleştirdi.
1879 yılında ilk romanı olan “Aziyede” yayınlanır. Bu romanında Osmanlı Türkiye’sinden kesitler verir. Romanı bugünkü Piyer Loti tepesinde yazdığı söylenir. Romana ismini veren Aziyade isimli bayanla, İstanbul’da tanışmıştır. Eserlerinde: aşkı, umutsuzluğu ve hayatın sonu ölümü anlatmıştır.
1886 yılında ise, İzlanda Balıkçısı isimli romanı yayınlandı.
Türkiye’yi ikinci vatana olarak gören Fransız yazar: o dönemde “Rabia Kadın Kahvesi” olarak isimlendirilen günümüzde ise kendi ismiyle anılan kahveye sık sık gelirmiş.
Buranın eski durumunu öğrenmek için Evliya Çelebi’nin gezi notlarına bakmak gerekir. Evliya Çelebi: yazılarında burayı “İdris Köşkü Mesiresi” olarak isimlendirmiştir.
Kendisi 1920 yılında “Türk dostu” olarak ilan edilmiştir.
PİYER LOTİ TEPESİ
Pierre Loti Tepesi, Eyüp Sultan Merkez Mahallededir. Pierre Loti tepesi, deniz seviyesinden yaklaşık 55 metre yüksekliktedir. Sonuç olarak, yaşadığı dönemde sık sık buraya gelen Pierre Loti nedeniyle, tepenin ismi Pierre Loti tepesi ve kahvenin ismi Piyer Loti Kahvesi olmuştur.
Zamanla, bu kahve şehirde yaşayan ünlü sanatçı ve ressamların uğrak yeri olur. Günümüzde Pierre Loti tepesi, yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisini çekmektedir. Çünkü: temiz havası, tarihi yapısı, muhteşem bir manzarası (Haliç ve Tavşan adası) ile İstanbul’un en güzel fotoğraf çekilebilecek yerlerinden birisidir.
PİERRE LOTİ TEPESİNE NASIL GİDİLİR
Çeşitli alternatifler vardır.
Aracınız ile gitmek isterseniz, “Pierre Loti” tabelalarını takip ederek gidebilirsiniz ve hemen tepedeki otoparka aracınızı bırakabilirsiniz. Ücreti 10 TL. dir.
Yürüyerek Çıkma
Teleferikte saatlerce sıra beklememek isterseniz, Eyüp Sultan Camisinden sonra, mezarlık yolundan yaklaşık 15 dakika yürüyerek tepeye çıkabilirsiniz. Sadece yokuş çıkmanız gerekecektir.
Pierre Loti Tepesi Teleferik
Teleferik ücretleri, İstanbul kart ile tek bilettir. 2005 yılında hizmete girmiştir. Hat uzunluğu 420 metredir. Sadece 2 istasyon vardır. Eyüp Sultan istasyonu: Haliç kenarındadır. Piyer Loti İstasyonu ise, tarihi Piyer Loti Çay Bahçesi önündedir. Haliç’teki istasyon, sistemi çalıştıran teknik ve mekanik aksam nedeniyle oldukça büyüktür.
Tepedeki istasyon ise, sadece kabinlerin geri dönüş yaptığı bir yer olduğundan bulunduğu konumdaki coğrafi şartlar da göz önünde bulundurularak daha küçük tasarlanmıştır. Tepedeki istasyonun üst katında, seyir istasyonu, seyir terası bulunmaktadır. Araç yani kabin sayısı 4 dür ve her kabin 8 kişiliktir. 5 dakikada bir sefer yapılmaktadır. Teleferik yolculuğu 3 dakika sürmektedir.
Seyir İstasyonu-Seyir Terası
Kafenin ve teleferik istasyonunun hemen yanındadır. Burada bir de teleskop bulunuyor.
TURQUHOUSE BOUTİQUE HOTEL
İdris Köşkü Caddesi Pierre Loti Tepesi Turistik Tesislerindedir. Eyüp Sultan Camiine, yürüyerek 10 dakika uzaklıktadır. 2002 yılında açılmıştır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından, 1997 yılında Pierre Loti tepesindeki yapılar istimlak edilerek başlatılan bir proje gereği, metruk evler yıkılmış ve yerine bir otel yapılmıştır. Otel: 18’nci yüzyıl Osmanlı mimarisini yansıtan İstanbul Konaklarının restore edilmesiyle oluşmuştur. Halen otelde 6 konak ve 90 yatak vardır. Her konak, adını Haliç kıyısındaki semtlerden almıştır. Otelin en güzel yani, muhteşem Haliç manzarası olmasıdır.
PİYER LOTİ TEPESİNDEKİ TARİHİ KALINTILAR
CELLAT MEZARLIĞI
Mezarlığın en ilginç bölümü “Cellat Mezarlığı” denen yerdir.
Dünyada benzeri olmayan Cellat Mezarlığı, Eyüp ilçesinde Piyer Loti tepesinde, Karyağdı mezarlığının arka kısmındaydı. Karyağdı Tepesi, İstanbul’da ilk karın yağdığı ve son karın yine oradan kalktığına inanılan, eski İstanbul’un en uç noktalarından biridir. Zaten eski İstanbul döneminde: burası kuş uçmaz, kervan geçmez, doğru dürüst yolu bile olmayan, kimsenin uğramadığı bir yerdir.
Osmanlı döneminde cellatlar yaşarken de, öldükten sonra da toplum tarafından dışlanmış ve öldüklerinde mezarları ayrı tutulmuştur. Yaşarken isimleri gizli tutulur, resmedilirken yüzleri örtülü olurdu. Yine ayrıca bu konuda ilginç tespitler vardı, şöyle ki, öldürülen kişinin üzerinde bulunan kıymetli eşya, para ve giyecekleri celladın olurdu, cellat isterse cenazeyi atar, isterse ölünün sahiplerine cenazeyi parayla satardı.
Mezarların başlarında, cellat mezarlığı olduğunu ifade etmek için: dikdörtgen taşlar bulunmaktadır. Ayrıca mezar taşları kara renge boyanırmış.
Mezar taşları üzerinde, beddua edilmesini önlemek için herhangi bir bilgi yazılmaz, yazı ve işaret bulunmazdı. Bunun bir sebebi de, celladın öldükten sonra ailesine kötülük yapılmasını önlemekti.
Ayrıca, bunları tanıtan oldukça büyük boyutlu ve küp biçiminde mezar taşları vardı. Mezar taşlarının yüksekliği 2 metreye kadar çıkar, genişlikleri ise 40-50 cm olurdu. Dikdörtgen şeklindeydiler. Günümüzde mevcut mezar taşları toprağa gömülü olduğu için, yaklaşık 1.5 metre civarındadır.
Gelelim günümüze, Cellat mezarlığı dışlanmış bir mezarlık alanı yani ana mezarlıkların dışında kaldığı için, zamanla taşları kırılmış ve çalınmıştır, sonrasında ise mezarlık alanının bulunduğu yer gecekondularla dolmuştur.
İSKENDER DEDE MEZARI
Pierre Loti Turistik Tesisleri bahçesindedir. İskender Dede, 1589 yılında vefat etmiştir. Bir Mevlevi şeyhidir. İskender Dede’nin mezarının ön tarafındaki iki kuyudan bir tanesi “Dilek kuyusu” dur.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, bu kuyu ile ilgili şöyle yazar “Kuyuya bakanlar, gönüllerinden geçirdiklerini kuyunun içinde görürler” Kuyunun bitişiğinde namaz kılınan bir “musalla” olduğu bilinmektedir. İnanışa göre: bir yakınını veya herhangi bir eşyasını kaybeden kişi: kuyunun yanında bulunan namazgahta 2 rekat namaz kıldıktan sonra, kuyuya seslenerek aradığı şeyin nerede olduğu, kuyu tarafından kendisine bildirilir. Ancak günümüzde kuyunun üstü büyük bir taşla örtülmüştür.
İDRİS-İ BİTLİSİ SIBYAN MEKTEBİ
İdris Köşkü Caddesindedir.
Bir zamanlar Sıbyan Mektebi olarak kullanılan bina, günümüzde mescittir.
Mektep binası: Osmanlı tarihi yazarı İdris-i Bitlisi tarafından yaptırılmıştır. Kendisi Bitlislidir. Şah İsmail Safevi’nin istilası üzerine Osmanlıya sığınmıştır. Sultan II Beyazıt ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde, Doğu Anadolu ve Arabistan Kazaskerliği yapmıştır. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim ile birlikte Şah İsmail’e karşı Çaldıran Savaşına katılmıştır. Aynı zamanda önemli bir Osmanlı Tarihçisidir.
Mektep binasının İdris-i Bitlisi veya Sultan IV Murat’ın Mirahur (Atçıbaşısı) Ali Ağa tarafından 1626 yılında yapıldığı da ileri sürülmektedir. Çünkü Ali Ağa ve ailesinin oldukça güzel lahitleri, mekteb binasının hemen arka bahçesindedir.
Kemerli kapısı üstünde kitabesi yoktur. Yapı kesme taştan yapılmıştır. Çatısı ahşaptır. Kapıdan girilince, merdivenle üst kattaki dershaneye çıkılır.
Mektep yapısının yola bakan bitişiğinde kitabesiz bir çeşme vardır.
MİRAHUR ALİ AĞA MEZARLIĞI
Kendisi Saray Atçıbaşısıdır. Kendisi, Sultan IV Murat döneminde, 1626 yılında attan düşerek ölmüştür. Peki nerede attan düşmüştür? Ali Ağa, bu bölgede bulunan mektepte (İdris-i Bitlisi Sıbyan Mektebi) attan düşerek vefat etmiştir. O günden sonra mektep “Attan Düşen Ali Ağa Mektebi” ve sokak ta “Attan Düşen Ali Ağa Sokağı” olarak isimlendirilmiştir. Mektep ile ilgili yukarıdaki yazıda bu yüzden, Mektebin belki de İdris-i Bitlisi değil, Mirahur Ali Ağa tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir.
Burası aile kabristanıdır. Kabristanda: Ali Ağa, oğlu, kızı ve torunu gömülüdür.
Bu kabir gurupları içinde: Sultan III Osman eşlerinden, Zevki Kadının kabri de vardır. Ancak günümüze sadece kabir taşı ulaşmıştır.
RAYET KEŞAN KALFA ÇEŞMESİ
Çeşmi, İdris Köşkü caddesi üzerinde ve Çeşme Üstü Çıkmaz sokağın sağ başındadır. Çeşme kesme taştan yapılmıştır. Sağ tarafından ulu bir çınar olan çeşmenin kitabesi yoktur. Rayet Keşan Kalfa: 1858 yılında Sultan Abdülaziz’in cariyelerinden birisidir. Söylenenlere göre, bu çeşmenin bulunduğu yerde daha önce İdris-i Bitlisi tarafından yaptırılan bir çeşme bulunuyormuş, ancak zamanla tahrip olunca bu çeşme yaptırılmıştır.
KAŞGARİ TEKKESİ-CAMİİ
İdris Köşkü Caddesindedir.
İki kitabeli, ahşap yapı, 1774 yılında yapılmıştır. Kimin zamanında: Türkistan kökenli Yekçeşm Ahmet Murteza Efendi zamanında: Tekke yapısının banisi Murteza Efendi, 1747 yılında vefat etmiştir ve kabri, tekke haziresindedir. Cami ve müştemilatı ahşaptır. Ancak minaresi kesme taştan yapılmıştır. Cami yanında bir çıkrıklı kuyu vardır. Cami, 2014 yılında restorasyona alınmış ve 2018 yılında yeniden ibadete açılmıştır.
ÇOLAK ŞEYH HASAN TEKKESİ-KARYAĞDI TEKKESİ
Piyer Loti tepesinde bulunan tesisin girişinde, üç yol ağzındadır. İdris köşkü mevkiindedir. Burası Eyüp Sultan yöresinin en yüksek tepesidir.
Tekke binaları ve müştemilat ahşaptır. Ancak günümüzde bir kısmı yanmış ve bir kısmı ise yıkılmış olarak gelmiştir. Sadece ahşap bir ev bulunmaktadır.
Önünde Farsça yazılmış, beyaz yuvarlak bir mezar taşı var.
Tekke “Karyağdı Baba” tarafından kurulmuştur. Kendisi Horasan Erenlerindendir ve İstanbul’un fethinde bulunmuştur. Kabri: Tekkenin haziresindedir.
Buradaki yapının bir bölümü “Çilehane” ve bir bölümü ise Çolak Şeyh Hasan Dede mezarıdır.
ÇELEBİ ALAADDİN ARABİ EFENDİ TÜRBESİ
Kendisi Osmanlı Şeyhülislamı ve müderristir.
Halep doğumludur, bu yüzden kendisine “Arabi” lakabı takılmıştır.
Sultan II Beyazıt döneminde yani 1495 yılında Şeyhülislam olmuştur. Ancak 1496 yılında vefat etmiştir. Osmanlı döneminde 7’nci Şeyhülislam olan Alaaddin Arabi Efendi, buraya yani Eyüp Mezarlığına gömülen ilk şeyhülislamdır.
Günümüzde, türbeden geriye badece bir duvar ve birkaç sıra taş kalmıştır. Bunların çevresi demir parmaklıkla çevrilmiştir. Türbeden, Alaaddin Arabi’den geriye hiçbir iz kalmamıştır.
Eyüp Sultan bölgesi tanıtımı ve gezi yazısı için.