18’nci yüzyıldan itibaren, semt Osmanlı bürokrasisinin, sadrazamlık mensuplarının, paşaların oturduğu bir bölge haline gelmiştir. 1870’lerden sonra ise Türk basını buraya yerleşmiştir. 1990’larda buradan birçok gazetenin taşınmasıyla eski etkisini kaybetse de tarihi dokusu ile şehrin çekim noktalarından biri olmayı sürdürmektedir.
Cağaloğlu’nun adı, Cenovalı Cicala ailesinden gelen ve sonrasında bir Osmanlı Amirali ve politikacısı olan Cigalazade Yusuf Sinan Paşa’dan gelmektedir. Yusuf Paşa’nın aile isminin Türkçeleştirilerek önce Cigaloğlu olduğu, daha sonra da zaman içinde Cağaloğlu’na dönüştüğü söylenir. 20’nci yüzyılın başlarında burası basın sektörünün merkeziydi, gazete binaları ve Bab-ı Ali bulunuyordu. Gazeteler “İkitelli” ve diğer yerlere taşınmış olsalar da bu bölgede günümüzde de çok sayıda matbaa ve kitapçı bulunuyor.
CAĞALOĞLU HAMAMI
İstanbul’un tarihi hamamları arasında en meşhur olanlardan biridir. Hamamın yakınındaki İran Konsolosluğu ve İstanbul Valilik binası, gayet güzel yapı olarak dikkat çekmektedir. Yerebatın Sarayının biraz ilerisindedir. Aralarında Alman İmparatoru Kayzer Wilhelm, İngiltere kralı Edward, Macar besteci Franz Liszt, İngiliz hemşire Florance Nightingale, Rus balet Rudolf Nureyev ve Mısırlı aktör Ömer Şerif’in de bulunduğu birçok ünlü, burayı ziyaret etmiştir. İstanbul’daki hamamların en güzeli olan Cağaloğlu, diğerleriyle kıyaslandığında fazla eski değildir. 1741 yılında Sultan Mahmut tarafından yaptırılmıştır.
Padişah bu hamamı, geliriyle birlikte Ayasofya’daki kitaplığın masraflarını karşılaması için yaptırmıştır. Odun ve su: kıtlığa neden oluyor diye büyük hamam yapımını yasaklayan kanundan kısa bir süre önce inşa edildiği için son büyük Osmanlı hamamı olarak tarihe geçmiştir. Hamamı yapanlar hakkında çok az şey biliniyor. Planların baş mimarı Süleyman Ağa tarafından çizildiği ve binanın Abdullah Ağa tarafından tamamlanmıştır. Hamam açılır açılmaz saraydan ve eşraftan önemli kişileri kendisine çekmiştir.
İstanbul’daki çifte hamamlardan biri olan Cağaloğlu’nda, kadınlar ve erkekler için ayrı bölümler vardır. Hamamın erkekler kısmının girişinde, hemen yukarıda, hat sanatının güzel örneklerinden biri hamamın kuruluşu ile ilgili bilgi verir. Barok tarzındaki yapı klasik hamam mimarisinden hemen ayırt edilir. Sıcaklıktaki sekiz mermer sütunlu kubbesi, ortadaki sekizgen göbektaşı ve kubbeli halvet hücreleri bu farklılığı ortaya koyar. Genelde, diğer hamamlarda erkekler kısmının daha güzel olmasına rağmen buranın kadınlar kısmı da gayet güzeldir. Her iki bölümde de barok üslup kullanılmış, daha sade tarzlarda inşa edilen hamamlardan ayrı bir güzelliğe sahiptir. Bu hamamı diğerlerinden farklı kılan özelliklerden birisi de; suyu ısıtmak için Ayvalık’tan getirilen zeytin çekirdeklerinin kullanılmasıdır.
İRAN KONSOLOSLUĞU
İran Konsolosluğu, İtalyan Domenica Stampa tarafından 1866 yılında yapılmış bir binadadır. Osmanlı devletinin Müslümanlara yapılan bir jesti sonucu, burası Sur içinde inşa edilen tek konsolosluk binasıdır.
İSTANBUL ERKEK LİSESİ
Konsolosluğun hemen yanında 1897 yılında Alexander Vallaury tarafından Düyun-u Umumiye için, I. Ulusal Mimari tarzında yapılan büyük binadadır. Osmanlı imparatorluğunun fiilen iflas ettiği ve yabancılar tarafından yönetildiği 1882 tarihinde kurulmuştur. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla binaya gerek kalmamıştır. Birçok şirket binaya talip olmuş fakat Atatürk burasının okula dönüştürülmesini ve genç Türklerin, tarihini öğrenerek burada yetiştirilmelerini istemiştir. 1964 yılından beri karma eğitim vermesine rağmen ismi hala İstanbul Erkek Lisesi olarak geçmektedir.
RÜSTEM PAŞA MEDRESESİ
Mimar Sinan’ın 1550 yılında yaptığı Rüstem Paşa Medresesi, özellikle ana kapısının ihtişamıyla dikkati çeker. Medrese dıştan dörtgen olmakla birlikte içeri girilince sekizgen avlusuyla dikkat çeker. Kenarlarda kullanılan banyo ve tuvaletlerle, duvarların doldurulması sekizgen yapıdan dışarıdaki dörtgen yapıya geçişi sağlar. İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından kullanılan medrese, restore görmüştür.
KIRMIZI KONAK
İstanbul Erkek Lisesinin devamında, modern Türk tarihinde önemli rol oynayan ahşap bir yapı bulunmaktadır. Burası, II. Meşrutiyet dönemli önemli rol oynayan “Kırmızı Konak”, İttihat ve Terakki Cemiyeti (Jön Türkler): Osmanlı imparatorluğunun Almanların yanında, I. Dünya Savaşına girmesi gerektiğine burada karar verilmiştir. Tarihimizin çok çarpıcı öykülerini odalarında barındıran konak Cumhuriyet Gazetesinin eski merkezidir. Ancak günümüzde harap durumdadır.
VALİ KONAĞI
Tepenin üstündedir. Topkapı Sarayında yaşayan padişahlara hizmet eden Sadrazamlar için yapılmış olan konak, Osmanlı Hükumetinin merkeziydi. O yüzden binanın girişi: “Bab-ı Ali” diye adlandırılan Gülhane Parkı tarafındaki kapıdır. Başkentin 1923 yılında Ankara’ya taşınmasıyla birlikte bina valilere ev sahipliği yapmaya başlamıştır.
İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.