Birçok yolun, bağlantı noktasında bulunması nedeniyle, bir gün mutlaka yolunuzun düşme ihtimalinin yüksek olduğu bir şirin yöremizdir. Özellikle: akarsu kaynaklarının çokluğu nedeniyle, bölge, tamamen yemyeşil. Tarım üst düzeyde yapılıyor. Hatta, uzunca bir süre, Trabzon’un tüm zahiresi buradan karşılanmış. Bir de, Kelkit denilince, ülkemizde basın sektöründeki önemli bir ismin, Kelkitli olduğu hemen hatırlanıyor.
ULAŞIM
Kelkit: Bayburt-Erzincan ve Trabzon-Erzincan kara yolları üzerindedir. İl merkezi, Gümüşhane ile Kelkit arasındaki uzaklık: 60 km. Kelkit-Erzincan arası uzaklık: 64 km. Kelkit-Bayburt arası uzaklık: 81 km. Kelkit-Şiran arası uzaklık: 33 km.
TARİHİ
Kelkit ve çevresindeki ilk yerleşim, çok eski dönemlere kadar uzanmaktadır.
1016 yılında, Selçuklular, Kelkit ve çevresine gelirler. 1058 yılında, Tuğrul Bey, Kelkit ve çevresini ele geçirir. 1514 yılındaki Çaldıran savaşından sonra ise, bölge Osmanlıların hakimiyetine girer. Bu yıllarda Bayburt sancağına bağlı Kelkit, 1840 yılında, kaza olur.
22 Temmuz 1916 tarihinde, Kelkit Ruslar tarafından işgal edilir. Ancak, 1917 yılındaki ihtilal nedeniyle, 18 Aralık 1917 tarihinde bölgeden çekilirler. Ancak, burada Ermeniler tarafından yapılan vahşet, Türk ordusunun, 17 Şubat 1918 tarihinde yaptığı harekat ile sonlandırılır ve Kelkit kurtulur.
Kelkit isminin kökeni, yani çıkış noktası olarak düşünülenler: antik çağda, “Kelkit” kelimesinin “kurt” anlamına gelen “Lykos” kelimesiyle ifade edilmektedir. Bu kelime, daha sonraki dönemlerde “gail-get” olarak söylenmeye başlamıştır. Ardından ise, Kelkit’e dönüşmüştür.
GENEL
İlçe, kendi adıyla anılan ovanın üzerinde, Kelkit çayını oluşturan derelerin birleşim bölümünde kurulmuştur. Kelkit çayı: 373 km. uzunluğunda olup, Yeşilırmak’ın en uzun koludur.
Gümüşhane ilinin, nüfus ve yüz ölçümü olarak en büyük ilçesidir. Ancak, birinci derece deprem kuşağı üzerindedir. 1992 yılında Erzincan’da meydana gelen deprem, Kelkit yöresini de etkilemiştir.
İlçe merkezinin, denizden yüksekliği: 1400 metredir. İklim özellikleri açısından: yazlar sıcak ve az yağışlı, sonbahar ve ilkbahar yağışlı, kışlar ise soğuk ve yağışlı geçer.
Kelkit, ticari hayatı: tarımsal ürünlere dayalıdır. Özellikle, tahıl ürünleri üretimi üst düzeydedir. Nüfusun, % 16’sı ticaret ile uğraşır. İlçenin temel geçim kaynakları: tarım ve hayvancılıktır. Nüfusun, % 30’luk bölümü de, çiftçilikle uğraşmaktadır.
Cumartesi günleri, ilçe merkezinde Pazar kurulmakta olup, ilçe halkı, her türlü alışverişini, burada yapmaktadır. Elbette köylerden gelen vatandaşların yoğunluğu, ilçe merkezini kalabalıklaştırmaktadır.
KONAKLAMA
Kelkit Öğretmenevi. Şoförler Odası.Kat.4. 456-3173007
NE YENİR-NE İÇİLİR
Kelkit yöresinin önde gelen lezzetleri: Siron, Fırın Erişte, Mantı çorbası, Lemis, Haşıl, Borani.
NE SATIN ALINIR
Zili kilimlerinin ortaya çıkışı, Orta Asya’ya kadar dayanmaktadır. Bu kilimler, günümüzde tek parça ve çok büyük ebatlarda dokunmaktadırlar. Ancak, seccade tipleri tercih edilmektedir. Bunun dışında: heybe, yastık, yolluk, duvar süsleri, nazarlık, isimlik olarak da üretim yapılmaktadır.
Dokumada: genellikle koyu kök boyası renkler kullanılır. Yani, kimyasal boya kullanılmamaktadır. Dokumada kullanılan ipler, yapağı olarak yani el eğirmesi yolu ile elde edilmekte olup, değerli oluşları nedeniyle, “sesli” anlamında “zilli” ismi verilmiştir.
İlçe merkezinde, Kaymakamlık tarafından yapılan kilim atölyelerinde dokunan Zili kilimlerinden satın alabilirsiniz.
Kilim dışında ne satın alabilirsiniz: evet, Kelkit kuru fasulyesi satın alabilirsiniz.
GEZİLECEK YERLER
SADAK-SATALA HARABELERİ
İlçe merkezine, 24 km. uzaklıkta: Sadak köyündedir. Bu bölgede, herhangi bir resmi arkeolojik kazı çalışması yapılmamıştır.
Burada: antik dönemde “Satala” adını taşıyan bir yerleşim yeri kalıntıları bulunuyor. Çünkü: XV Legio Apollinaris armalı tuğla parçaları bulunmuştur.
Bu yerleşim yerinin önemi: Roma imparatorluğu döneminde, en doğudaki en önemli askeri ordugah olarak öne çıkmaktadır. Ancak, bu askeri kimlik yanında, şehirdeki medeniyetin de geliştiği görülmektedir. Zamanla gelişen kent, tam bir Latin kültür merkezi konumunu alır. Konsül tarafından gönderilen kişiler tarafından idare edilmiştir.
Özellikle: 6’ncı yüzyılda, imparator Justinyen döneminde, önemi iyice artmıştır. Ayrıca: Kapadokya bölgesini, Karadeniz’e bağlayan geçiş yolları da, buradan geçmektedir. Bizans tarih yazarı Prokopius: Satala kentinin, tepelerle çevrili bir ovada kurulduğunu ve imparator İustinianus’un bu kentin surlarını onarttığını yazmaktadır.
Ancak, imparator Heraklios zamanında: Pers ve daha sonra da İslam akınları sırasında, şehir harap edilmiştir.
Antik kent kalıntıları arasında: tiyatro yapısı, motifli tuğlalar, sütun başlıkları, hayvan heykelleri, mühürler, sikkeler, yüzükler, pişmiş topraktan yazıtlar bulunmuştur. Bunların hepsi: Roma ve Bizans dönemlerine aittir.
Bu buluntular dışında: ünlü Yunanlı heykeltıraş Fidyes tarafından yapılan bir bronz “Afrodit” büstü, buradan kaçırılmış olup, halen İngiltere’de, British Museumda sergilenmektedir.
Grek bronz sanatının tek örneği olup, MÖ. 4’ncü yüzyıl başlarından kaldığı tahmin edilmektedir.
Bir zamanlar, 47 kemeri bulunduğu belirlenen su kemerinin, günümüze sadece 2 kemeri sağlam ulaşabilmiştir. Kalıntılar arasında görebileceğiniz “Nike Kabartması” ise: Zafer Tanrıçası Nike, savaş alanında gezinir biçimde görülmektedir.
Arkaik dönemde yapıldığı tahmin edilmektedir. Köy dışında, Cirit tepesinde ise, 32 mezar steli bulunmakta olup, bu bölgenin şehrin akropolü olduğu sanılmaktadır. Bulunan yazıtların çoğu Latincedir.
Roma döneminden kalan stellerin birinde: 16.Lejyon Bayraktarı Covidianus’un karısı Julia Maxia için yaptırıldığı yazılıdır.
AŞUT KALESİ
İlçe merkezine bağlı, 6 km. uzaklıktaki Aşut köyündedir.
Kale halen köydeki yerleşim yerinden 500 metre yükseklikte, yöreye hakim bir konumdadır. Gözetleme ve savunma amaçlı olarak yapılmıştır.