İzmir Urla

İzmir Urla

Bir zamanlar, yine burada bulunan bir kamptaki eğitim çalışmaları nedeniyle, sıkça gitmek durumunda olduğum bu şirin yörede: ilk aklıma gelenler: Tanju Okan, muhteşem ve tertemiz bir deniz ve yemyeşil ama bir o kadar da konutlarla dolu bir yöre. Ama yine de biraz öte de ki, Çeşme’den daha sakin ve daha bakir.

Bunun dışında: Urla denildiğinde, 4 yıl süresince, her yaz: burada bulunan bir kamu kampında, yaklaşık 45 gün bulundum ve bu yöreyi gezdim. Her ne kadar tamamen yazlıkçı konutları ile dolu olsa da, her ne kadar tam bir beton yığını haline gelmiş olsa da, günümüzde, Urla yine de, cazip koyları ve temiz denizi ile ve İzmir gibi büyük-metropol bir ilimize yakın olması nedeniyle ilgi çeken bir yer olarak öne çıkıyor.

İzmir Urla

ULAŞIM

Urla merkezi, bağlı bulunduğu İzmir il merkezine, 38 km. uzaklıktadır. İzmir il merkezindeki Konak meydanı ise, yalnızca 35 km. uzaklıktadır. Yani, çok yakın.

Hatta: arada, İzmir-Çeşme otobanı var. 6 şeritli bu yol ile ulaşım  daha da kolaylaştırılmıştır. Urla’dan yarımada istikametinde devam ettiğinizde: Karaburun ve Çeşme var. Güneye doğru devam ederseniz, bu kez karşınıza Seferihisar çıkıyor. Otobandan giderken, Urla çıkışından çıkmanız gerekiyor.

TARİHİ

Yörenin tarihi, çok eski dönemlere dayanır. Takip eden  tarihi süreçte: kent devletleri, Persler, İskender, Roma, Bizans ve Selçuklular egemenlik kurarlar. 1081 yılına gelindiğinde, İzmir fatihi Çaka Bey tarafından kurulan İzmir Beyliğinin yörede de egemen olduğu görülür. Daha sonra ise, 1425 yılında, Sultan II. Murat döneminde Osmanlılar görülür.

I. Dünya Savaşı yıllarına gelindiğinde ise, bu kez: Yunan işgal yılları ve 12 Eylül 1922 tarihinde, işgalin sona erdirilmesi ve kurtuluş.

İlçenin isminin kökeni: yörenin isminin Latinceden geldiği ve “bataklık-sazlık” anlamında “Vurla” kelimesinden türetildiği düşünülmektedir. Evliya Çelebinin yazıtlarında ise, şehrin: Kıdafe kralının kızı Ulice tarafından kurulduğu ve buna istinaden, şehre “Urli” adı verildiği yazılıdır. Tabii bu kelime, zamanla değişerek, günümüze Urla olarak gelmiştir.

Evet, Cumhuriyet dönemindeki mübadele öncesi, yerleşik halkının büyük kısmı: Rum imiş. Tabii bu durum şu an için çok şey ifade etmiyor. Sonuçta, mübadele ile buradan ayrılmak zorunda olan ne kadar Rum varsa, unutulmaması lazım ki, aynı şekilde, Yunanistan’daki yüzlerce yıllık yaşam yerlerini terk ederek, Anadolu’ya göçmek durumunda kalmış Türkler  de var.

Aynı zamanda: Rumlar, bu topraklarda ekonomik ve diğer anlamlarda her ne kadar olumlu  davranışlarda bulunmuş olsalar da, unutulmaması gerekir ki, 1915 yılındaki Yunan işgalinde, Yunan askeri güçlerinin yanında, yörede yaşayan Türklere her türlü vahşeti yapmışlardı. Yani, sonuçta, buradaki halkın hepsi mübadele öncesi Rum’du, tamam, kabul, ama bu çok anlam ifade etmiyor.

Hatta: Yorgo Seferis isimli ve 1963 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi bir Rum’da, buralıdır yani Urla İskelesindendir. 1900 yılında burada doğmuş ve 10 yaşında, ailesiyle birlikte Atina’ya göçmüştür. Yunan edebiyatının öncüsüdür. Ama, ünlü Türk Edebiyatçısı Necati Cumalı’da Urlalıdır.

Necati Cumalının evi, ölümünden sonra müzeye dönüştürülmüştür. Necati Cumalı’yı sizlere hatırlatacak en büyük eseri “Susuz Yaz” Susuz Yaz: beyaz perdeye aktarılmış ve film, yine burada “Bademler” köyünde çekilmiştir.

GENEL

İlçe, Urla yarımadasının başlangıç noktasında kurulmuştur. İlçe yerleşimi, 7 tepe üzerinde kurulmuştur.

İlçe merkezi, denizden 65 metre yüksekliktedir. Ancak, arazinin genel yapısı dağlık ve tepeliktir. Dağlar ise, ormanlık alanlarla kaplıdır.

Yörede: Akdeniz iklimi hakimdir ve buna bağlı olarak hakim bitki örtüsü: zeytin, defne, mersin ve makilerdir. Yerleşim olarak: Karaburun ve Foça’nın karşısında kalması nedeniyle, kuzeyden gelen rüzgarlara açıktır, yani sürekli bir esinti mevcuttur. Yaz dönemi sıcak, kış dönemi ise ılık ve yağışlı geçer.

Yörenin ekonomik etkinlikleri değerlendirildiğinde, büyük sanayi tesisi bulunmadığı ve genellikle, küçük işletmeler bulunduğu görülür. Bunların yoğunluğu ise, zeytin sıkım tesisleridir. Yani, zeytinyağı elde ediliyor. Bunun dışında: çiçek ve sebze üretimi yapılan seralar  da önemli yer tutuyor.

Ancak, yine de tarım alanları, yazlıkçılara konut alanı satış nedeniyle, oldukça düşüktür. Ama, yine de mübadele öncesinde, yani Cumhuriyetin ilk yılları öncesinde, burada muhteşem üzüm bağları bulunduğu söyleniyor. Hatta, bu yörenin, şarapçılıkta kullanılan üzüm üretimi için çok uygun iklim şartlarına sahip olduğu, bu konuda, ünlü Fransız-Bordeaux bölgesiyle aynı özellikleri taşıdığı söylenir.

Tabii, yazlıkçı konutları nedeniyle, zamanla bu üzüm bağlarının büyük bölümü yok edilmiş ve günümüze az sayıda üzüm bağı kalmış ve yılın belli zamanlarında “Bağ bozumu şenlikleri”  düzenlenmektedir.

Urla yöresindeki yerleşimciler değerlendirildiğinde ise: yerli halkın, genellikle kendilerine ait, iki katlı ya da tek katlı yığma taş binalarda yaşadıkları görülür. Kıyı kesimindeki alanlar ise, yerli halk tarafından dışarıdan ve özellikle İzmir yöresinden gelenlere satılmış ve böylece kıyı kesiminde sosyal statüsü yüksek ve bölgedeki evini ikinci konut yani yazlık olarak kullanan bir kesim oluşmuştur. Yörede, bu şekilde yaklaşık 4000 konut bulunduğu belirlenmiştir.

İzmir ilinin, Teknoloji Enstitüsü, Urla’da bulunuyor.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Urla yöresinde, yerel bir lezzet tatmak isterseniz: katmer deneyebilirsiniz. Bunun yanında, yine yerel bir lezzet, bir yemek derseniz: bu kez, buraya has bir yemek olan “bamya” önerebilirim. Ama, buranın bamya rengi yeşil değil, kırmızı, yani “kınalı bamya” olarak isimlendiriliyor. Son olarak: “kuzu döneri” diyorum.

NE SATIN ALINIR

Urla yöresine yolunuz düşerse, buraya has ve özellik taşıyan: zeytin ürünleri ve zeytinyağı satın alabilirsiniz.

KONAKLAMA

Günümüzde, Urla yöresindeki toplam yatak kapasitesi: 1200’dir.

Urla İskelesi bölgesinde, Tarih bölümünde sözünü ettiğim ünlü Yunanlı yazar Yorgo Seferis’in burada yaşadığı evi, daha sonra restore edilerek otel haline dönüştürülmüştür. Burası: konaklamak için çok uygun. İskele Mahallesi. Yalı Caddesi.No.47.

İZMİR TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ

Enstitü; 1992 yılında : araştırma, üretim, eğitim, yayın ve danışmanlık yapmak üzere kurulmuştur. Kampüsün bulunduğu bölgede: zeytin bahçeleri, üzüm bağları, şelaleler, antik bir Roma hamamı, vadiler, tepeler ve Akdeniz bitki örtüsü olan maki toplulukları var.

Kampüs alanı: antik Klazomenai bölgesinden başlıyor ve yaklaşık 10 km. sürüyor. Kampüste: Mimarlık, Mühendislik ve Fen Fakülteleri bulunuyor.

GEZİLECEK YERLER

Özellikle: yaz döneminde, Urla yöresinin deniz kıyısında bulunan 40 km. lik sahil şeridi boyunca: bir çok özel tesis ve kamu kuruluşlarına ait 6 kamp tesisinde ve ilaveten çadırlık alanlarda: turizm faaliyetleri yaratılmaktadır.

Otoyoldan çıkıp, Urla ilçe merkezine ulaşabilirsiniz. İlçe merkezi, deniz kıyısında değil. Urla’nın deniz kıyısındaki yerleşimi: Urla iskelesi olarak konumlanmıştır.

URLA

Urla ilçe merkezinde,  turistik anlamda, gezip-görebileceğiniz bir yer yok. Ancak, Urla yakınlarında, muhteşem doğal güzellikleri bulunan yerler var. Tarih derseniz, bölgede iki tane, resmi arkeolojik kazı çalışması sürdürülüyor.

Bunlardan özellikle “Limantepe” kazısı önemli, çünkü: buradaki limanın, dünya üzerindeki ilk liman olduğu  tahmin ediliyor. Ayrıca: dünya üzerinde zeytinin ilk kez büyük üretime yönelik olarak işlendiği, bir zeytinyağı imalathanesi de bu bölgede bulunmuş durumda.

İzmir Urla İskelesi

URLA İSKELESİ

Urla ilçe merkezinin, deniz kıyısındaki yerleşim birimidir. İzmir il merkezine, 30 km. uzaklıktadır. Yaz döneminde, geceleri, burada incik-boncuk satılan Pazar kuruluyor. Burada denize girmeniz mümkün. Ancak, deniz çok sığ ve dibi yosunludur.

Bunun dışında: Urla iskelesinde küçük bir yat limanı var. Bu limanın çevresinde, restoranlar yerleşmiş  durumda, özellikle açık alandaki masa düzenleri çok güzel,  burada tercihinize göre, deniz ürünlerinin tadına bakabilirsiniz.

Kıyı bölgesinde, yürüyüş yapabilirsiniz. Özellikle: Karantina adasına giden yolun hemen solundaki dalga kıran, güzel ve sakin yürüyüşler için çok idealdir.

Urla İskelesinden sonra yola devam ederseniz: TCDD ve Polis kampları bulunuyor.

İzmir Urla Limantepe

LİMANTEPE ANTİK BÖLGESİ

Urla İskelesi bölgesinde: halen, resmi bir arkeolojik kazı çalışması sürdürülüyor. Limantepe bölgesinde. Burası: Urla İskelesinden, Çeşmealtı’na giden yolun tam içinden geçtiği bir kazı alanıdır. Hemen Karantina adasının karşısındadır.

Limantepe höyük bölgesinde yapılan kazılarda: yöredeki yerleşimin MÖ.4000’lere kadar; yani Tunç çağına kadar indiği tespit edilmiştir. Klazomenai ise: antik dönemin ünlü tarihçi yazarlarından Heredot tarafından, döneminin en önemli 12 kentinden biri olarak belirtilmektedir.

Heredot yazıtlarına göre: kent, MÖ.950 yılında kurulmuştur ve Helenistik  dönemde, bölgenin merkezlerinden biri olarak öne çıkmıştır. Ancak, bu önemli şehrin büyük bölümü, halen toprak altındadır. Şehrin limanı da, halen su altındadır. Sur ve bu limana ait kalıntılar, su altında görülebiliyor.

Tarihi süreç içinde, buradaki liman önemini kaybedince: yerleşim yeri de zamanla önemini kaybetmiştir. Evet, burada arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülüyor ve bulunan eserler İzmir Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Buranın en büyük özelliği: deniz altı arkeolojik kazı çalışmalarıdır.

Bu arada, burada 2007 yılında, deniz altında bir gemi bulunmuş ve geminin MÖ.7’nci yüzyıldan kaldığı tahmin edilmektedir. Ancak, geminin en büyük özelliği, tahta yani ahşaptan yapılmış çıpasının bulunmasıdır.

Kent kalıntılarının bulunduğu yerde, bugün görebilecekleriniz: saray yapısının bir bölümü, yüksekliği yer yer 6 metreye kadar yükselen şehir surunun bir kısmı.

Hatta: Urla İskelesi önündeki adalarda da, yoğun yerleşimler olmuştur. Hatta: Karantina Yarımadasında: mendirek, amfi tiyatro ve tapınak kalıntıları görülmektedir. Bunlar: aşağıda ayrıntılı olarak söz edeceğim, bu bölgede kurulan Klazomenia antik kentinin kalıntılarıdır.

İzmir Urla Karantina Adası

KARANTİNA ADASI

Hemen Urla İskelesindedir. Önceki yıllarda, İzmir şehrine gelen yabancılar, bulaşıcı hastalıklara önlem olarak, önce burada kontrol edilirler ve daha sonra şehre girmelerine izin verilirlermiş. O dönemlerde kullanılan karantina binası, günümüzde ayaktadır.

1800’lü yıllarda, veba, kolera ve cüzzam gibi hastalıkların kol gezdiği yıllarda: burada karantina hamamları kuruluymuş. Özellikle: Osmanlı döneminde, hacı kafilelerini taşıyan gemiler, burada yoğun kontrole tabii tutuluyormuş. Osmanlının bu ilk karantina bölgesi: burada, 1865 yılında kurulmuştur.

Yapanlar ise: Fransızlardır. Buradaki: bu karantina işlevleri: 1950 yıllarına kadar sürdürülmüştür. Bu karantina binası, günümüzde ayaktadır. Ancak, yine de kullanılmamanın verdiği sıkıntılar vardır. Bu nedenle, öğrendiğime göre, buranın bir “Tıp Müzesi” yapılabilmesi için uğraş veriliyormuş.

Evet, bunların yanında, günümüzde: dünyanın en güzel manzaralı on hastane binasından biri olarak öne çıkan “Urla Kemik Hastalıkları” hastanesi buradadır.

Burası her ne kadar ada olarak söz etsem de, uzun yıllar yarımada olarak kullanılmıştır. Çünkü: bir zamanlar, burada,  denizin içinde bir yol yaptırılarak, kara  ile bağlantı sağlanmıştır. Bu yolun taşları, anakara ile ada arasında hala görülebiliyor. Günümüzde kullanılan yol, bu antik yol ile paraleldir.

Hatta: bu antik yola paralel yeni yol yapılmış olması, niye antik yolun geliştirilmemiş olması, birçok insanın merakını çekmektedir.

Günümüzde, burada Sağlık Bakanlığının dinlenme tesisleri var. Yemyeşil bir ada. Zamanınız varsa, 1 km. lik ana kara ile ada arasındaki bağlantı noktasında bisiklete binebilir ve bu ada da küçük bir gezinti yapabilirsiniz.

Ancak, adaya giriş genellikle sınırlanıyor, yani gittiğinizde büyük olasılıkla “yasak” diyen bir görevliyle karşılaşabilirsiniz. Eğer adaya girebilirseniz: sizi adaya götüren yol, adaya varınca ikiye ayrılıyor.

Sağ yönde ilerleyen yol: Urla Devlet Hastanesine ve sol yönde ilerleyen yol ise: Sağlık Bakanlığı dinlenme kamp tesislerine gidiyor.

İzmir Urla Klazomenai

KLAZOMENAİ ANTİK KENTİ

Antik kentin bir kısmı: Karantina adası üzerindedir. Diğer kısmı ise: Karantina adasının hemen karşısındaki, Limantepe’nin batısındaki tepeler üzerinde kurulmuştur.

Helenistik döneme ait bir yerleşim ve kültür merkezi olarak dikkat çekmektedir. Burada yapılan resmi arkeolojik kazı çalışmalarında bulunan bir kısım heykeller: İzmir Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Hatta: burada, bir zeytinyağı üretim tesisinin izlerine de rastlanmıştır.

Yani: o dönemlerde, buradan deniz yolu ile zeytinyağı ihracatının yapıldığı kanıtlanmıştır. Günümüzde, Ege Üniversitesi tarafından, bu zeytinyağı atölyesinin bir benzeri kurulmuştur ve ziyaretçiler tarafından görülebilmektedir. Bu önemli, çünkü: burası dünyanın en eski ve ilk, zeytinyağı üretim atölyesi, daha doğrusu fabrikası olarak önem kazanıyor.

Yani, MÖ.6’ncı yüzyılda, burada zeytinyağı işçiliği söz konusu imiş. Bu önemli, çünkü Anadolu’da, yabani zeytin bitkisinin ne zaman ilk olarak işlendiği hakkında ayrıntılı bilgi yoktur. Buralarda, daha önce: zeytinin ezilmesi, içindeki su ve yağı: sıcak suda ayrıştırmaya yarayan toprak kaplar, zeytini ezmekte kullanılan dövme taşları ve el havanları bulunuyordu.

Ama, bu buluntular, burada: büyük miktarda yağ üretiminden çok, küçük hanelerin yağ ihtiyacının karşılandığını göstermektedir. Ancak: Klazomenia şehrinde yani burada bulunan atölyede, büyük üretim yapıldığı kanıtlanıyor. Çünkü: burada, kayalara oyulmuş, 15 çukur var. Yani: bugün kullanılan teknoloji, muhtemelen günümüzden 2600 yıl önce de kullanılmıştır.

Aslında: burada, birinci evredeki üretim, nispeten daha dar kapsamlı ve yakın çevrenin ihtiyacını karşılamaya yöneliktir. Ancak, ikinci evrede, dışarıya ihracat önem kazanmıştır.

Özellikle: buradaki kazılarda bulunan kuşak süslemeli amphoralar; zeytinyağı ve şarap üretimi,  depolanması ve ihracatının önemini ortaya koymaktadır. Tüm bunlar, bu kentin, MÖ.6’ncı yüzyılda, büyük bir ihracat hamlesi yaptığının göstergesidir.

Yerleşimin kuzeyinde: Karantina adası bulunuyor. Şehrin tanrısı: Apollo. Şehrin simgesi ise: kuğu. Zaten buralarda bulunan sikkelerde: kuğu ve Apollon resimleri görülmektedir.

İzmir Urla Çeşmealtı

ÇEŞMEALTI

Urla İskelesinden geçen yolu takip ettiğinizde, Çeşmealtı mevkiine varıyorsunuz. Yani: Urla merkeze 5 km. ve İzmir il merkezine (konak meydanı)  36 km. uzaklıktadır. Adından Çeşme’ye yakın olduğu düşünülebilir, ancak hayır. İzmir’e yakın ve bu yüzden, özellikle hafta sonlarında, İzmir’den yoğun ziyaretçi akınına uğramaktadır.

Çeşmealtı Merkezinde: büyük bir mendirek ve teknelerin demirlediği liman var. Buradaki dalgakıran, yine sessiz, sakin gezintiler, yürüyüşler yapmak isteyenler için ideal bir yer. Bu rıhtımdan: yakın çevreye ve 12 adalara, günübirlik tekne-yat turları yapabilirsiniz.

Bunun dışında: yörede, bol miktarda, yazlık konut var. Ama: son yıllarda, burada birçok beach açılmıştır. Ayrıca: kamp alanları da var. Özellikle: geceleri burada: barlar, restoranlar, kafeler ve gece kurulan alışveriş mekanları, buraya ayrı bir hareketlilik kazandırıyor. Yani: birkaç yıl öncesine kadar, burası emekli mekanı olarak değerlendirilmesine rağmen, günümüzde, küçük bir Çeşme gibi olmuş.

Ayrıca: Güvendik tepesinden, gün batımını izlemelisiniz. Tepeden, denizin görüntüsü muhteşem. Çam ağaçlarının altında, karşınızda koy manzarası var.

Peki,  deniz ve kumsal? Yaz aylarında, genellikle bölge rüzgarlı olduğu için, deniz nispeten kirleniyor ve denize ilk giriş anında, bir süre çakıl taşları üzerinde ilerliyorsunuz ve daha sonra kumluk var. Sahilde ise, kumluk plaj bölümü fazla yok. Genellikle: taşlık ya da yarı kumluk.

Çeşmealtı dışına çıkmayı düşünürseniz: Çeşmealtı burnunun hemen sonunda, “Küpalan” bölgesi var. Onu takip eden yerde ise: İçmeler plajları bulunuyor. Burada: ayrıca, kaplıcalar da var. Ayrıca: denizin içinde, 58 derece sıcaklıktaki ılıca kaynakları bulunuyor. Hatta, bunların toplamının 200-250 kadar olduğu söyleniyor. İlginç olan: ılıca ve plajın aynı yerde bulunmasıdır.

Ilıca sularının muhteviyatı: potasyum klorür, sodyum klorür, magnezyum klorür. Bunların yararlı geldiği söylenen rahatsızlıklar ise: romatizmal hastalıklar, şişmanlık, gut ve metobolizma bozukluklarıdır. Ayrıca: kadın hastalıkları, karaciğer ve idrar yolları rahatsızlıklarnı da iyi gelmektedir.

İçmeler plajlarından hemen sonra ise, Karaburun-Mordoğan yolu, plajlar ve muhteşem güzel koylarla birlikte devam ediyor.

Son bir not, Çeşmealtı bölgesine giderseniz, mutlaka “tarçınlı lokma” tatlısını denemelisiniz.

İzmir Urla Özbek

ÖZBEK

Urla merkeze, yaklaşık 7 km. uzaklıktadır. İzmir il merkezine ise, 50 km uzaklıktadır. Köyün nüfusu, kış aylarında 2000 kişi iken,  yaz aylarında 15.000 kişiye ulaşmaktadır.

Özbek yöresi: sakinliği, yeşilliği, tertemiz denizi ve balık restoranlarıyla öne çıkan bir yerdir. Ancak: Özbek köyüne gitmek isterseniz, uzun süre yeşillikler içinde ilerliyorsunuz ve bir süre sonra, uzaklardan denizi görebiliyorsunuz.

Yani, aslında köy yerleşimi deniz kıyısında değil. Ama deniz kıyısı da, yazlık konutlar var. Burada: bir de köyün iskelesi var. Bu bölümde: güzel balıkçı restoranları bulunuyor. Bu restoranlarda, mutlaka balık yemelisiniz.

Burada: sahilde yürüyüş yapabilirsiniz. Hatta, deniz kıyısında balık tutabilirsiniz. Çünkü, buradaki alan, kapalı bir yer ve bu nedenle, balık bol. Zaten, Özbek köyünün balıkları ünlüdür. Hatta: İzmir balıkçılarında, Özbek köyü balıkları ayrı bir yer tutuyor.

İskele bölgesinde: tekne kiralayarak, yakın çevre gezileri yapabilirsiniz. Karşıda, uzun tepeler bulunması nedeniyle, güneş erken kayboluyor, ama inanın batışı muhteşem görüntüler oluşturuyor.

Karaburun tanıtımı.

Çeşme tanıtımı.

Seferihisar tanıtımı.

Yunanistan Yunan adalarında alışveriş

alışveriş
Yunanistan Yunan adalarında alışveriş

Yunanistan Yunan adalarında alışveriş; Adalarda, bir çok eski kasabada bulunan dar sokaklarda, sanat ve heykel galerileri, mücevherciler, butikler ile elişleri ve koleksiyon malzemeleri sunan, sevimli dükkanlar var. Bu sokaklarda; saatlerce dolaşmaktan kendinizi alamayacaksınız.

ANTİKALAR

Ciddi koleksiyoncular için, Ege çapında hakiki antika satışı yapılmaktadır. 1821 yılından önce yapılan ya da üretilen her şey, resmi olarak antika sınırlarına girmektedir.

Bunlar: heykel, toprak kap ya da ikon şeklinde olabilir. Uygun akreditasyon ve bazı durumlarda da, eğer aldıklarınız ülkeden çıkarılacaksa, izin belgesi almanız gerekir.

Bu konuda, antika satıcılarından ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.

Bütçeleri ya da uzmanlıkları, orijinallerine yetmeyenler için, aynı eserlerin kopyaları da satılmaktadır. Kalite ve ücret değişebilir, dikkat etmekte yarar var.

GİYİM


Geleneksel Yunan giyimi, günlük hayatta, pek göze çarpmaz. Ama, adaların çoğunda, yaz mevsimi için ideal olan pamuklu ve keten pantolonların, bluzların ya da elbiselerin satıldığı dar sokaklardan alışveriş yapabilirsiniz. Ayrıca, her yerde rastlayabileceğiniz; çeşitli tişörtler, mayo ve ayakkabılar da ilgi çekicidir.

Özellikle: Santorini ve Mykkonos’ta: Avrupa ve İngiltere’den gelen marka giysi ve ayakkabılar bulabilirsiniz. Armani ve DKNY gibi, pek çok ünlü markanın özel, klimalı butikleri var.

Çağdaş butiklere yer açmak için hızla kapanan pazarlara rağmen, Mykonos’ta hala geleneksel kalın pamuklu süeter satılıyor.

Bir de, bu arada, satın aldığınız giyim eşyalarının etiketlerine iyi bakın, sonradan bunların “Made in Turkey” damgasını görürseniz, şaşırmayın, yalnızca kendinize yük etmiş olursunuz.

DERİ EŞYALAR


Ada sakinleri, Santorini ve Mykonos’taki butiklerde satılan İtalyan üretimi deri ürünlerinin kalitesiyle rekabet edemeseler de, çeşitli tarz ve modellerde, çanta, cüzdan, kemer ve ayakkabı yapmak için deri ürünlere ağırlık verirler. Yine de, biraz önce söylediğim gibi, bu ürünleri satın alırken de dikkat, üretim yeri?

Bunun dışında: Yunan adalarından hediyelik eşya olarak ne satın alabilirim, ne satın almam gerekir? diye düşünürseniz: Ege yolculuğunuzda, hangi adayı seçerseniz seçin, kaçınılmaz olarak, ilgi çekici hediyelik eşyalar göreceksiniz.

İşte adaların belli başlı el yapımı eşyaları ve bazı doğal ürünleri:

Kalymnos adasından: sünger,
Karpathos adasından: nakış, dantel, tığ işi,
Lesbos adasından: Zeytinyağı ve uzo içkisi,
Mykonos adasından: Kalın pamuklu süeter.
Naksos adasından: Limonlu likör Kitron.
Sifnos adasından: Klasik temaların işlendiği zarif çömlekler.
Thasos adasından: Bal ve meyve reçelleri.
Tinos adasından: Pirgos’tan mermer, tütsü, adak mumları.

Yunan adalarının genel özellikleri hakkındaki yazım.

Yunan adalarında gezi planı hakkındaki yazım.

 

 

Balıkesir Ayvalık

Balıkesir Ayvalık


Türkiye’nin Ege kıyılarında; nispeten daha nemi olmayan ve serin havası ile, güney kıyılarına nazaran tercih edilen, mavi ve yeşilin bir arada bulunduğu, tarih kokan bir belde.

Balıkesir Ayvalık
Balıkesir Ayvalık
Balıkesir Ayvalık
Balıkesir Ayvalık

          

Evet, ülkemizin bu güzel turizm diyarına, son olarak Temmuz 2018  tarihinde gittim ve en son görüşlerimi de, yazıya ekliyorum. Son gittiğimde, Ayvalık yine eski havasında idi. Şehir merkezindeki trafik sıkışıklığı, nemli olmayan havası, masmavi denizi ve Arguvan çiçekleri, Alibey adası, Sarımsaklı plajları. Fakat, daha önce denize girme şansım olmamıştı, bu kez gittiğimde Sarımsaklı sahillerinden denize girdiğimde, ayağıma deniz kestanesi dikeni battı. Sonradan öğrendim ki, bu yörede, bolca deniz kestanesi varmış ve insanlar, denize girenler, sık sık bu durumdan mağdur oluyorlar ve sağlık kuruluşlarının yolunu tutuyorlarmış. Evet, Ayvalık yöresinde denize girenler için, deniz ayakkabısı kullanmalarını öneriyorum. Bunun dışında, Ayvalık’ta geçen zamanım gayet güzel ve muhteşemdi.

Balıkesir Ayvalık
Balıkesir Ayvalık
Balıkesir Ayvalık

       

Ayvalık denilince: buradaki kiliseler, camiler, manastırlar ve ilçe sokaklarındaki tarihi taş evler, adalar, koylar ve su altı güzellikleri, deniz ürünlerinden oluşan muhteşem lezzetler, Ayvalık tostu, zeytini, zeytinyağı, Alibey Adası, kara parçası ile bu ada arasındaki boğaz köprüsü ve son olarak Şeytan Sofrası. İnanın tüm bunların yanında, Ayvalık’ta yaşayabileceğiniz birçok güzellik daha keşfedebilirsiniz.

Balıkesir Ayvalık Cunda Adası
Balıkesir Ayvalık Cunda Adası
Balıkesir Ayvalık Cunda Adası

 

Özellikle: İlçe merkezindeki, tarihi taş evlerin bulunduğu sokaklarda ve sahilde gezmelisiniz. Sahildeki restoranlarda, deniz ürünleri ve özellikle yöresel otlardan oluşan aperatiflerden yemelisiniz.

Hatta: herhangi bir pişme işlemine tabi tutulmadan, sadece zeytinyağı ile terbiye edilen deniz kestanesi bile yemelisiniz. Sonra: Alibey Adası, sonra Şeytan Sofrasından güneşin batışı.

ULAŞIM

Evet: Ayvalık; özellikle, İzmir olmak üzere, İstanbul’a yakın olması nedeniyle tercih ediliyor. Şöyle  ki: İzmir, yalnızca 125 km. uzaklıkta. Yani; İzmir’den çıktığınızda, yalnızca 2 saat sonra, Ayvalık’a ulaşabiliyorsunuz. Bu büyük avantaj.

Ankara-Ayvalık ulaşımı ise: 640 km. Ankara-Eskişehir-Bursa üzerinden buraya ulaşmak mümkün.

İstanbul-Ayvalık arasındaki ulaşım için, iki alternatif söz konusu. Bunlardan birincisi uzun olan yol. Şöyle ki, 520 km. olan bu yol için, İstanbul-İzmit-Bursa-Ayvalık yolunu izlemeniz gerekiyor. Diğer daha kısa olan yol ise, 475 km. Bu yol için: İstanbul-Tekirdağ-Çanakkale-Ayvalık istikametini izlemeniz gerekiyor.

Ayvalık; bunun dışında kara yolu ile: Bursa’ya 277 km. (4.5 saat) Bandırma’ya: 225 km. Çanakkale’ye:167 km.(3 saat) , Bergama’ya: 45 km., Truva’ya: 154 km., Efes’e: 239 km. uzaklıkta.

Evet, bu arada, Ayvalık; Yunanistan’ın Midilli Adasına da çok yakın olması ile öne çıkan bir ilçe. Midilli Adasına, feribot ile, Ayvalık’tan yalnızca 2 saat sonra ulaşılıyor.

AYVALIK’ TA NE YENİR

Ayvalık’a özgü: en önemli yiyecek: sosis, sucuk, kaşar, turşu, mayonez, ketçap gibi malzemelerden hazırlanan “Ayvalık tostu”. Diğer önemli bir yiyecek, tüm Balıkesir ilinde yaygın olarak yapılan ve höşmerim olarak da bilinen “Höşmerim tatlısı”. “Papalina” olarak bilinen bir balık türünün (çaça balığı) genellikle meze olarak tüketilen; ızgarası ve zeytinyağında unla yapılan kızartması da, Ayvalık’ın önemli yemekleri arasında sayılır.

Bunun dışında: burada bulunduğunuz sürede: Ege’nin ünlü zeytinyağlı ot yemeklerini de mutlaka tadınız. Son bir öneri: deniz kestanesi yemelisiniz. Zeytinyağında harika.

Ayvalık’tan ne satın almalıyım, ne satın alabilirim, hediyelik olarak diye düşünürseniz. Mutlaka: zeytin ürünleri, cam kavanozlarda zeytin çeşitleri, zeytin yağlı sabun veya her boyutta bulabileceğiniz gerçek sızma zeytinyağı satın alabilirsiniz. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için, inanın, bundan daha iyi ve güzel hediye olamaz. Nasıl ki, İzmit için pişmaniye bir simge ise, Ayvalık için simge, zeytin ve zeytinyağı. Özellikle, zeytinyağı.

ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI

İnsanların, zeytin ağacı ile tanışıklığı, 8000 yıldır süregelmektedir. Bir çok kaynakta yazılı olduğunu göre: Tufana yakalanan Nuh Peygamberin, gemisinden uçurduğu beyaz güvercin, bir süre sonra, ağzında bir zeytin dalı ile geri dönerek, tufanın bittiğimi haber verir. Bu nedenle, zeytin dalı ve beyaz güvercin, barışın simgesi olmuştur.

Hıristiyanlar, zeytini “talih ve barış” işareti kabul ederler. Elçiler, haber getirdiği zaman: zeytin dalı takdim edilirdi. Yunanlılar ve Romalılar; zeytin ağacının şerefli geleneğini; zeytinliklere girme, yetiştirme ve toplama işlemlerini, yalnızca iyi ve dürüst insanların yapmasına izin vererek sürdürmüşlerdir.

Bugün; Girit kralı Minosun, Knossos’taki sarayında bulunan zeytinyağı küpleri ise, MÖ.2500 yıllarında, Girit adasının en önemli geçim kaynağı olan, zeytinyağı ticaretinin tanıklığını yapmaktadır.

Kur-an da da; zeytinden; mübarek bir bitki olarak bahsedilmiş: ramazanda, hurma, su ve zeytin ile iftar edilmesi, tavsiye edilmiştir.

Bugün; Ayvalık: özellikle zeytin ağacıyla örtülü topraklarındaki 2.5 milyon zeytin ağacı ile, Ege’nin zeytin başkenti durumundadır.

GENEL

Kentin yerleşim düzeni, amfiteatr şeklinde olup, dar cadde ve sokaklar ve birbirine bitişik evler, görülmeye değer. Özellikle: Rumlar döneminden kalan, evlerin yapısı ve mimari özellikleri, görülmeye değer. Zamanınız varsa, Ayvalık sokaklarında, bu tarih kokan sokaklarda, rahat rahat dolaşın. Bu geziniz sırasında: İlçedeki, 6 tarihi cami, 6 kilise ve 2 manastır kalıntılarını görebileceksiniz.

Evet, Ayvalık’taki yaşamın en güzel yanı; buranın rüzgarlı bir bölge olması. Özellikle: burada, Lodos ve Poyraz rüzgarları hakim. Yaz’ın en kavurucu sıcaklarda ise; İmbat ve Meltem rüzgarları esmektedir. Bu rüzgarların tümü: serinletici etki yaratır. Özellikle: öğlen saatlerinde, Batı’dan esmeye başlayan, iyot kokulu İmbat rüzgarı, buradaki yaşama ayrı bir keyif verir.

Balıkesir Ayvalık
Balıkesir Ayvalık

Ayvalık denilince: tüm turistik özellikleri yanında: buradaki başlıca sanayi kuruluşları olan: zeytinyağı, sabun ve zeytin fabrikalarını da görmeden geçmemek gerek. Buraya geldiğinizde: Zeytin ve zeytinyağı üzerine kurulu bu fabrikalar zaten dikkatinizi çekecek. Siz de, burada bulunduğunuz süre sonunda, dönüşte, mutlaka, zeytin ürünleri veya zeytinyağı almayı unutmayın. Ayvalık’ta bulacağınız: zeytin ve zeytinyağını, inanın başka yerde bulamasınız. Mutlaka alın, ama özellikle yol üstündeki seyyar satıcılardan ziyade, belli başlı yerlerden alın ki, yanılma ve kötü kaliteli alma şansınız olmasın.

Ayvalık denilince, dalış turizmi de akla geliyor. Bölgede, mercan resifleriyle birlikte, 60’a yakın dalış bölgesi bulunmaktadır. Bu nedenle: zengin dip yapısı ve tartışmasız berraklıktaki denizi ile, su altı fotoğrafçıları ve dalgıçlar için vazgeçilmez bir cennet köşesidir. Ayvalık’ta, tüplü ve tüpsüz her türlü dalışa uygun alanlar bulunmaktadır.

Değişik bir etkinlik olarak, belki ilginizi çekebilir, her yıl, yaz sonuna doğru, geleneksel olarak deve güreşleri düzenlenmektedir.

Burada bulunduğunuz sürede, mutlaka dikkatinizi çekecektir. Ayvalık: dış turizmin pek yaygın olduğu bir yer değil. Yani: burada, daha güneydeki turizm merkezlerinde olduğu gibi, çok yoğun olarak yabancı turist yok. Ama: buranın yabancı turist profilini, Yunanlı turistler, fazlası ile dolduruyor. Bunda da, sanırım eskiden, burada yoğun Rum nüfusun yaşamış ve savaşları takip eden dönem sonunda, Yunanistan’a gönderilmiş olmaları yatıyor olsa gerek.

Balıkesir Ayvalık

Özellikle; eski Rum evleri ve yapılarına dayanan kültür turizmi gelişmiştir. Ayvalık, son yıllarda; Ege adalarından çok sayıda, günübirlik misafir ağırlanmaktadır. Bu ziyaretçilerin amacı, genellikle alışveriştir. Bu durumun ciddi ekonomik girdisinin oluşmaya başlamasının ardından, ilçe dükkanlarının vitrinleri “Yunanca” yazılar ile dolmuştur.

Balıkesir Ayvalık

Ayvalık merkezinde: her “Perşembe” günü büyük bir yerel pazar kuruluyor. Özellikle, Yunanistan’ın Midilli adasından olmak üzere, on binlerce Yunan turist, günü birlik ziyarette bulunuyor. Yunan turistlerin ziyarette bulunduğu en önemli yerlerin başında ise Ayvalık pazarı geliyor. Yani: Ayvalık pazarına gitmenizi size de öneriyorum. Pazardan özellikle, bu yörede yetişen ve yenilebilen değişik ot alternatifleri satın alabilirsiniz.

Ayvalık denildiğinde, ülkemizde yalnızca burada bulunan bir tesisten söz etmek istiyorum.

TSK ALİ ÇETİNKAYA İLK KURŞUN REHABİLİTASYON MERKEZİ

Evet Ayvalık’ta Kara Kuvvetleri komutanlığı tarafından işletilen rehabilitasyon merkezi var Kurumda, ülke genelinde tüm şehit yakınları ve gazilere, belirli dönemlerde rehabilitasyon ve dinlenme hizmeti verilmekte. Yeri çok güzel. Ayvalık içinde, yüksek bir tepe üzerinde.

Tüm Ayvalık manzarasına hakim bir noktada. Yapıldığı zamanlar, tesisi yaptıran Ayvalık belediyesi, burayı bir sosyal tesis olarak kullanmak ister.

Ancak; Rumlar, buranın altında yani tesisin yapıldığı alanda, daha önce bir Rum kilisesi olduğunu ve tesisin bu kilise yapılarak üstüne kurulduğunu iddia ederler ve bu iddialarını fotoğraflarla kanıtlarlar ve Belediyenin tesisi açmaması için büyük kampanya yaparlar.

Bunun üzerine, tesis, belediye tarafından; Silahlı Kuvvetlere devredilir ve bugün olduğu gibi, gerçekten çok güzel bir amaç için kullanılmaya başlanır. Bu arada, böyle bir düşünceyi ortaya atıp, geliştiren ve uygulayan herkese teşekkürler. Çünkü: bugün, bu tesisten yararlanan insanlar; gerçekten hayattaki en değerli varlıklarını, ülke için feda etmiş insanlar. Bu insanların, burada, zaten herhangi bir eğlenceli ortamları yok.

Yalnızca: dinlenmeleri ve rehabilite edilmeleri için kurulan ve daha çok bir sağlık tesisi anlamın olan kurum. Buranın kullanımı hakkında, çok ilginç bir husus daha var. Türk Silahlı Kuvvetlerinin: gazileri ile, şehit yakınları dışındaki personeli, bu tesisten istifade edemiyor, yani bu muhteşem güzel yerde, gerçekten yalnızca, şehit yakınları, gaziler ve gazi yakınları yararlanıyor.

Biraz önce söylediğim gibi: Rumların elinde çok sayıda resim var. Şimdi yerinde izi bile kalmayan, Rumlar zamanında yapılmış birçok manastır ve kilisenin varlığı, dediğim gibi, eski fotoğraflardan öğreniliyor.

Balıkesir Ayvalık

TARİH

Ayvalık: tarihte, Kydonia olarak biliniyor. Tarihi geçmişi ise: MÖ.330’lu yıllara kadar iniyor. Bu tarihi süreçte, Roma ve Bizans uygarlıklarının ardından, MS.15’nci yüzyıl ortalarında, bölgede Osmanlı egemenliği görülüyor.

Osmanlı kayıtlarında: Ayvalık’tan, ilk kez 1770 yılında söz edilmektedir. Yine, yazılı belgelere göre:

1789 yılında itibaren, Ayvalık önemli bir metropolitlik ve gayri Müslimlerin yaşadığı özerk bir bölge olarak öne çıkıyor. Öğrendiğime göre: Osmanlı döneminde, Yavuz Sultan Selim, yapılan bir seferden dönerken buraya uğrar.

Hastadır. Ayvalık hekimleri, yaptıkları kısa süreli tedavi sonucu, padişahı iyileştirirler. Padişah, bu iyiliklerine karşı, kendisinden bir şey istemelerini söylediğinde ise, Ayvalıklı Rumlar; özerklik isterler.

Düşünebiliyor musunuz, Osmanlı İmparatorluğunun en güçlü olduğu dönemlerde, hem de Anadolu’nun içinde, bir yer, özerk. Gerçekten, büyük bir ihsan.

Ama, maalesef bu özerklik gün gelmiş bitmiş. Niye mi? Özerkliği kendi gayretleriyle elde eden Rumlar, yine kendi gayretleri sonucu özerklikten uzaklaşmışlar. Hem de öyle bir uzaklaşma ki, bırakın özerkliği, yaşadıkları mekanları bile terk etmek zorunda kalmışlar. Ama; dedim ya, yine kendi gayretleri. Evet, yıl 1821. Yunan ayaklanması. Ayvalık’ta yaşayan Rumlar, bu ayaklanmaya katılıyorlar.

Sonraları, ilçenin büyük kısmı boşaltılıyor ve 1840 yılında, Karesi Sancağına bağlanarak, Osmanlı Devletinin bir ilçesi olur. Daha sonra, Rumların bölgeye dönmelerine izin verilmekle beraber, kent, eski canlılığına kavuşamamıştır.

29 Mayıs 1919 tarihinde, Yunan kuvvetleri tarafından, İngilizlerin desteğiyle, Ayvalık işgal edilir. Ancak; Ulusal kurtuluş savaşımızın Ayvalık cephesini kuran 172 nci Alay Komutanı Yarbay Ali Bey, tarafından, işgal kuvvetlerine ilk kurşun sıkılır. Yunan işgal kuvvetlerine, İzmir’de Gazeteci Hasan Tahsin tarafından mı, yoksa Ayvalık’ta Yarbay Ali Bey tarafından mı sıkıldığı konusunda, çelişkiler bulunmakta.

Atatürk, Nutuk’ta, ilk kurşunun, Ayvalık’ta Yarbay Ali Bey tarafından sıkıldığını söylemiş. Sanırım; bu şekilde değerlendirmek, daha doğru olacak. Yine de, yurdumuzun kurtuluşu için, ölümü göze alarak, ilk kurşunu sıkan, bu iki insanı da saygı ile anmak gerek. İlk hangisinin sıktığı, bence teferruat.

Balıkesir Ayvalık

GEZİLECEK YERLER

ALİBEY CAMİSİ

Hamdibey mahallesinde bulunan ve Cumhuriyet döneminde camiye çevrilen yapı, daha önceki a adıyla “Aya Nikola (Hagios Nikolaos) kilisesidir ve 19 yüzyılda yapılmıştır. Diğer bir adı da Çınarlı Camiidir. Dikdörtgen planlı, moloz ve kesme taştan cami, kubbe ve tonozlarla örtülüdür. Yapının iç mekanı, Yunan haçı planlıdır.

BİBERLİ CAMİİ

Kasımpaşa mahallesindedir ve Ayvalık’taki birçok cami gibi kiliseden camiye çevrilmiş bir yapıdır. Günümüzde kubbesi çökmüş durumda bulunan caminin altı sütunlu girişi vardır.

KÜÇÜKKÖY

Osmanlı döneminde, 1462 yılında, Fatih Sultan Mehmet, Midilli adasını ele geçirince, Küçükköy denen burası, kurulur. Çünkü: Midilli adasının, yeniden korsanlar ve diğerlerinin eline geçmemesi için, bugün, Küçükköy ün bulunduğu yere, Osmanlı askerleri/yeniçeriler yerleştirilir. Köyün ismi de, Yeniçeri Köyü anlamına gelen “Yeniçarhion” olur.

Zamanla: burada da, yoğun olarak Rumlar yaşamaya başlarlar. Onlar, buraya “Küçükköy” ismini verirler. Günümüzde, Küçükköy’de, çoğunluğu 1912 yılında Karadağ, Sancak ve Saraybosna’dan gelen göçmenler ve bir kısmı Midilli Adasından gelen adalılar, etkin nüfus yapısını oluşturuyorlar. Köyün içinde, Rum mimarisinin örneklerine sıkça rastlamanız mümkün. 19.yüzyıldan kalma: 3 kilise ve 3 manastır var. Bunlardan, günümüzde cami olarak kullanılan “Aya Athanasiu kilisesi” sağlam olarak gelmiştir.

Balıkesir Ayvalık Sarımsaklı Plajları
Balıkesir Ayvalık Sarımsaklı Plajları

 

Balıkesir Ayvalık Sarımsaklı Plajları

SARIMSAKLI PLAJLARI

Halk arasında, Küçükköy beldesine, genel olarak Sarımsak/Sarımsaklı deniliyor. Gerçekten; Sarımsaklı, Küçükköy Beldesi sınırları içinde yer alan yarımadanın ismi. İlçe merkezine: 5 km. uzaklıktadır.

Yapılan araştırmalar sonucu: Sarımsaklı isminin zamanımıza gelişi ve dilimize yerleşmesine sebep olan, birçok söylenti var. Ancak en kabul göreni: bir çoban ile kral kızının hikayesi. Bu söylentiye göre: buralarda yaşayan bir çoban, kralın sarışın kızına aşık olur.

Ancak: kral, kızının çoban ile evlenmesine izin vermez ve görüşmelerini engellemek için, kızını bölgedeki zeytinliklere saklar. Sevdiği kızı arayan çoban “Sarım” buralarda “Saklı” diyerek, bölgeyi dolaşır. Evet, Sarımsaklı isminin, buradan geldiği sanılıyor. İlk duyduğunuzda, eminim ki, hani bildiğimiz sarımsaktan, bu ismin geldiğini sanıyorsunuz. Ama, ismin ortaya çıkışı, işte böyle, bir aşk hikayesi.

İlçenin en tanınmış doğal güzelliklerindendir. Dünyaca ünlü: Brezilya’nın Rio sahillerinden daha uzun ve geniş bir alanı kapsayan kumsalın, en büyük özelliği: kumsaldaki, kumun vücuda yapışmaması. Kumsalın uzunluğu: 7 km. ve eni ise, 100 metre.

Akvaryum güzelliğindeki denizi ise, o kadar davetkar ki, kolay kolay karşı koyamayacaksınız. Tahmin ettiniz belki, deniz kuyu biraz soğuk. Özellikle: güneyin Akdeniz’in sıcak sularına alışkın olanlar için, deniz suyunun ısısının düşük olması, ayrı bir özellik.

Burada: birçok konaklama tesisi var. Bunun dışında: kafeteryalar ve özellikle deniz ürünleri satan restoranlar ve eğlence yerleri var. Ayrıca: yazlık konutların yoğun olduğu siteler. Buranın tek olumsuz tarafı: sezonun kısa olması. Yani: haziran sonu başlayan sezon, Ağustos başında bitiyor. Gece: barlar ve diğer eğlence mekanları çok güzel.

Bölgenin devamında ise: Şahinkaya (Baldavut) plajı bulunuyor. İnce ve temiz kumu ile öne çıkan bu plaj da, zamanı olanların denemeleri, gidip görmeleri gereken bir güzellik.

ALİ ÇETİNKAYA (ARMUTÇUK)

İlçenin kuzey kıyısında: temiz, ince kumu ile halka açık bir plajdır.

SAATLİ CAMİİ

Diğer adı: Agios Yannis Kilisesi. İlçe merkezinde, ismet paşa mahallesindedir. Yerli Rumlar tarafından kilise olarak yapılmış olmasına rağmen, 1928 yılında, camiye dönüştürülmüştür. Camiye çevrilmesinin ardından, içindeki ikonalar boyayla kapatılmıştır. 1944 yılındaki depremde, çan kulesinin üstü yıkılmıştır.

Balıkesir Ayvalık Taksiyarhis Kilisesi

TAKSİYARHİS KİLİSESİ

1873 yılında inşa edilmiştir. Akmayan, işlemeli sarımsak taşlarıyla dikkati çekiyor. Bulunduğu yer ise: Ayvalık’ta, Hıristiyanlar ile Müslümanların birlikte yaşadıkları, kentin ilk mahallesi olması açısından ilginç.
Çevresindeki sokak dokusu ve Neo-klasik özellik taşıyan, sivil mimari dokusu, tipik evleriyle bir bütünlük içindedir.
Kilise, mimari özellikleri, içteki mermer işçiliği, dini konuları içeren tavan süslemeleri, İsa’nın doğumundan ölümüne kadar anlatan resimleri, balık derisi üzerine yapılmış azize portreleri ile, kentin hala bozulmamış en dikkate değer eseri niteliğindedir.

Kilisenin çanı, II. Dünya Savaşı yıllarında, yerinden çıkarılarak; yerel halka, hava saldırılarının haber verilmesi için kullanılmış. Daha sonraları ise, bu çanın dünyanın en büyük çanı olduğu ortaya çıkmıştır.

ALİBEY (CUNDA) ADASI

Ayvalık karşısındaki bu adaya: “Cunda” deniyor. Burada, daha önceleri, yoğun Rum nüfus yaşadığı için, ilk duyulduğunda, bu ismin Yunanca olduğu düşünülüyor. Rumlar adaya “kokuluada” anlamına gelen “Moshinos” adını vermişlerdir.

Halbuki, bu ismin; Piri Reis’in; Kitab-ı Bahriyesinde geçen Yunda Adalarından “Galat” olduğu sanılıyor. Ulusal kurtuluştan sonra, emperyalistlerin düşmana ilk karşı koyan kahraman komutanın anısına: bu adaya “Alibey Adası” adı verildi. Her iki isim de kullanılmaktadır.

Bazı gezginlerin, halktan birisinin adaya “Cunda” demesini yadırgamamaları, isimde Rumluk aramamaları gerekir. Çünkü; Ayvalıklı Rumlar, buraya kokulu ada anlamına gelen “Moshonis” adını vermişlerdir. Bunun da ünlü bir korsandan geldiği kayıtlıdır.

Evet: konuyu incelemeye devam edelim. Cunda adını yadırgayanlara, adaya ait bir Osmanlı mühründen söz etmek istiyorum. Öğrendiğime göre: mühürde biri Arapça, diğeri Latin rakamlarıyla kazılmış bir tek tarih vardır. 1862. Mührün dış kenarında, büyük harflerle “Daire-i Belediye, Cezire-i Cunda “(Buradaki Cunda kelimesi tartışma konusudur, özellikle “C” harfinin “Y” olduğu iddia edilmekte) yazılıdır.

“Cunda Adası, Belediye Dairesi” deniliyor. Ama ne var ki, Osmanlı, bu adaya, Cunda derken, bölgenin Rum Ortodoks tebaası, “Moshonis” diyordu.

Diğer iddia da şöyle:

Alibey Adası ve yöresinin, Milattan önceki dönemlerde, ünlü tarihçi yazar Heredot tarafından; “Ekatonisos” olarak anıldığını biliniyor. Coğrafyacı Strabon ise; bu bölge ile ilgili yazılarında: “Ekatos, Apollon dan başkası değildir ve son derece kutsanan bir tanrıdır “diyor. Daha sonra, yöreye: “Moshonisia” denmeye başlamıştır. Moshos ismi için de, iki fikir ileri sürülmektedir.

Birinci olarak: “bu yöredeki bitkilerden yayılan güzel kokulardan” esinlenildiği öne sürülmektedir. İkinci olarak ise: Eski çağlarda, yöre adalarında barınan “Moshos” adında bir korsandan bahsedilir.

Yöre incelendiğinde: çevrede, yalnızca “Cunda” adasının bitki örtüsünün zengin olduğu görülür. Diğer adalar: boş ve çalılarla örtülüdür. Öteki adalarda, güzel kokular yayan bitkiler olmadığına göre; bu adaların arasında barınan korsan Moshos’tan bu ismin alınmış olması akla daha yakındır.

Cunda isminin, yanlış okunan bir sözcükten kaynaklandığı da, yıllardan beri söyleniyor. Yani, Cunda’nın ne Türkçe ve ne de Yunanca olmadığı düşünülüyor. İtalyanca bir sözcük olduğuna inanılıyor. Adadan ayrılan Rumların hiç birisi, Cunda sözcüğünden bahsetmezler. Çünkü, adadan ayrılan Rumlar, buraya, “Moshonisia” adını verirler.

Bu nedenle: Cunda kelimesinin kullanılmasından sakınılmasına gerek olmadığını düşünüyorum. Ama yine de, Yunan işgaline karşı, ilk kurşunun burada atılmış olması da çok anlamlı ve bu anlamlı olayı gerçekleştiren o büyük insanın isminin buraya verilmesi çok güzel. Bu ismi de, lütfen unutmayalım.

Evet, Cunda Adası hakkında, biraz bilgi verdikten sonra, adanın, bugünkü yapısını anlatmak istiyorum.

Cunda adası, Ayvalık’ın hemen karşısında demiştim. Ayvalık’tan buraya, bir köprü ile geçiliyor. Köprü ile önce Lale Adasına ve daha sonra ise, dolgu bölümden Cunda adasına geçiliyor. Köprü: 1995 yılında inşa edilmiş. Yani, buraya karayolu ile gidilebildiği gibi, Ayvalık’tan her saat motor seferleri de düzenleniyor. Karayolu ile, Cunda adası, ilçe merkezine: 8 km. uzaklıkta.

Adanın en büyük özelliği: Ayvalık bölgesini, açık denize karşı kapatması. Adanın tüm çevresi, doğal plaj.

Burada: yani adada, konaklama tesislerinden öte, daha çok yazlıkçıların konutları bulunuyor. Ayrıca: burada, çok sayıda kilise ve manastır bulunuyor.

Kiliselerin en büyüğü ise: Taksiyarhis kilisesidir. Kilisenin büyük çanı: günümüzde, Bergama Müzesinde sergileniyor. Adanın yüksek kesimlerinde: boğazların ve adanın güzelliklerini seyretmek ayrı bir keyif. Özellikle: aşıklar tepesinde, mutlaka bir süre çevreyi izleyin.

Ada merkezinde ise: birçok balık lokantası var. Burada, özellikle, papalina, deniz ürünleri, mezeleri ve zeytinyağlı ot aşları ile, inanın, bir akşam yemeği yemek, doyumsuz zevkler almanıza neden olacaktır. Sahil kısmında, bölge mimarisinin özgün bir örneği olan “Taş Kahve” de mutlaka uğramanızı önereceğim bir yerdir.

Adada, harabe halindeki Panaya, Agios (Hagios) Yannis ve Ayios (Hagios) ve Dimitrios kiliseleri bulunmaktadır.

Aya Nikola Kilisesi

Balıkesir Ayvalık Şeytan Sofrası
Balıkesir Ayvalık Şeytan Sofrası

Alibey adasındadır. Tevrat ve İncil’den alınan dini konuların işlendiği, fresklerle süslenmiştir
     

ŞEYTAN SOFRASI

Buraya: Cumhuriyet alanından kalkan dolmuşlarla gidebilirsiniz. Kendi aracınız ile gitmek isterseniz: Çamlıktan sonra, Sarımsaklı yönünde, yola devam edin.

Sağ tarafta 1 km. sonra karşınıza çıkacak olan bir levha, size, yol gösterecek. Çam ormanı içinden geçen dar ama asfalt bir yol, tepeye kadar varıyor. Yani: Çamlık Orman Kampının, yukarı kısmında.

Şeytan sofrası, güzel bir tepede. Tepe: eski bir lav birikintisi. Deniz, koylar, adalar ve çamlıklar ayaklarınızın altında kalır. Burası: yuvarlak bir sofra gibidir. Sarp kayalar üzerinde bulunan bir sofra. Hemen solda, bir gazino bulunuyor.

Burada: oturup, güneşin batışını izleyebilirsiniz. Gerçekten muhteşem bir görüntü. Ayrıca: Tımarhane adasını seyredebilirsiniz.

Dalgacıkların üstünden aşıp geçtikleri bir göçük, bir kayalık dikkatinizi çekecektir. Burası: günümüzden 70-80 yıl öncelerine kadar, üzerinde küçük bir kilise de bulunan, bir yerleşim yeri imiş. Bazı balıkçılar, aileleriyle birlikte, yaz sezonunu burada geçiriyorlarmış.

Yunanlı fanatik şair ve kilise ressamı Fondi Kondoğlu da, eskiden, yaz sezonunda buraya yani bu küçük adacığa uğrarmış.

Evet, buradan görebileceğiniz muhteşem manzaradan söz ederken, tepenin hemen sağ kısmında bulunan ve buraya adını veren bir özellikten söz etmek gerek. Burada: kocaman bir ayak izi var. Kayaların üzerinde bulunan bu ayak izinin, şeytana ait olduğu söyleniyor.

Zamanında, ziyaretçiler bu ayak izine kendi ayakları ile basmayı alışkanlık haline getirdiklerinden, bu izin korunması için, günümüzde demir bir kafes içine alınmış.

Söylenen şu ki: Tanrı tarafından cennetten (Ayvalık) kovulan şeytan, buraya ve denize doğru ilerleyen diğer küçük adacıklara basarak, deniz üzerinde sonsuzluğa doğru yol almış.

Yani, burada bir ayak izi var, diğer minik adacıklarda ayak izi yok, ama söylenenler böyle, yani şeytan; cennetten (burada cennet olarak elbette Ayvalık tasvir ediliyor) kovulunca, bu minik adacıklara basarak uzaklaşmış.

Evet, buraya özellikle akşam saatlerinde gitmeye gayret edin. Çünkü: oraya çıktığınızda, özellikle güneşin batışını izleyin.

TIMARHANE ADASI (TAŞLI MANASTIR)

Çamlık koyunun tam karşısında, kocaman kayalık ve bu kayalığın dibinde küçük bir bina gibi görülen adadır. İsmi Rum döneminden kalmadır. Eskiden Rumlar, içkiyi fazla kaçıranları bu adaya bırakır ve akıllarının başlarına gelmesini beklerlermiş.

Ayrıca: yine adaya zincirlerle bağlı girenlerin, akılları başına gelmiş olarak çıktıkları söylenir. Ama bugün ada turistlere hizmet veren bir doğa köşesidir.

Balıkesir Ayvalık Güvercin Adası

GÜVERCİN ADASI

Tanrının kutsadığı yerlerden olan Pateriça Körfezinde bulunan, Güvercin adası ve ada içindeki manastır, orta çağdan günümüze kadar gelebilen yapı olarak, büyük ilgi görmektedir.

ÇAMLIK

Ayvalık ilçe merkezinin kuzeyinde, merkeze 5 km uzaklıkta, Ayvalık’tan Sarımsaklıya giden yol üzerinde bulunan orman içi dinlenme yeridir. Dinlenme merkezinde: kamping alanı, plaj kabinleri, tuvalet, masa-bank, otopark ve bir de kır gazinosu vardır.

İzmir’den gelirken, eğer Sarımsaklıdan şehre giriş yapacak olursanız, sizi “Ayvalık” yazan tabeladan sonra, Çamlık ve girişindeki kamping karşılayacaktır. Bu kampingten: gerek çadır ve gerekse karavan ile gelenler yararlanabiliyorlar. Belirli bir ücret ödemek gerekiyor.

Ayvalık beldesinin bir parçası olana ve bugün yıllanmış çam ağaçları ve doğal güzelliği dışında hiçbir ayrıcalığı olmayan bu semt, geçmişten gelen şirin yapılaşmasını, bugün gelişi güzel yapılaşmaya terk etmiştir. Halen bir çok Sit yapısının bulunduğu semtte, estetik görünümlü villalar ve sıradan barınma yerleri göreceksiniz. Ayrıca: burada, belirli bir kesimin yararlandığı, tenis lokali ve kortları da bulunuyor.

Bunların dışında, Belediye Gazinosundan, Tımarhane adasını ve her gün değişik renklere bürünen ufku ve güneşin batışını seyredebilirsiniz.

Çamlık tepesinin bulunduğu bölgede, Tımarhane adasını da içinde bulunduran, bir iç deniz var. 1970 li yıllara kadar, burada plajda varmış ve işletmecisi olan şahsın adı ile anılıyormuş. (Ali İhsan Plajı) Ama, işletmecisi işi bırakıp vefat edince, plaj da kendi haline bırakılmış ve zamanla yok olmuş.

AYVALIK ADALARI

Ayvalık koyunda, irili ufaklı 22 ada bulunmaktadır. Cunda dışında hiçbirinde yerleşim yoktur. Sabah saatlerinde Ayvalık, Sarımsaklı ve Cunda merkezinden kalkan gezi motorlarıyla adalar ve koylar arasında günübirlik geziler düzenlenmektedir.

SONUÇ

Ege denizi kıyılarında: nispeten nemli olmayan ve serin bir ortamda, fazla gürültüden uzak bir tatil yapmak istiyorsanız, temiz ve pırıl pırıl sularda denize girmek, kumsalda incecik kumlarda bulunmak istiyorsanız, mavi ve yeşilin birleştiği Ayvalık’ta tatil tam size göre. Buyurun, bu güzellikleri doya doya yaşayın.

Bergama tanıtım yazısı.

Balıkesir tanıtım yazısı.

İzmir tanıtım yazısı.

Burhaniye tanıtım yazısı.

Edremit tanıtım yazısı.