Adana Yüreğir

Adana Yüreğir


Adana şehrinin merkez ilçelerinden birisidir. Yani: burayı değerlendirirken, Adana şehrinin genel özelliklerini düşünmek gerekir. Yüreğir ilçesi; Misis ören yeri ile tarih meraklılarının ilgisini çekiyor.

Adana Yüreğir

 

ULAŞIM

Adana şehrine ulaşım olanakları değerlendirildiğinde, buraya ulaşım anlaşılır. Yani, ulaşım yönünden herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır. Çünkü: Adana şehir merkezinin bir bölümünü oluşturmaktadır.

Yüreğil-Osmaniye arasındaki uzaklık: 87 km. Yüreğil-Mersin arasındaki uzaklık: 69 km. Yüreğil-Hatay arasındaki uzaklık: 191 km. Yüreğil-Niğde arasındaki uzaklık: 205 km. Yüreğil-Kayseri arasındaki uzaklık: 334 km. Yüreğil-Ceyhan arasındaki uzaklık: 48 km. Yüreğil-Karaisalı arasındaki uzaklık: 47 km. Yüreğil-Yumurtalık arasındaki uzaklık: 81 km. Yüreğil-Karataş arasındaki uzaklık: 50 km. Adana Şakirpaşa Havaalanı, ilçe merkezine 4 km. uzaklıktadır.

TARİH

Tarihi süreç içinde, bölgede: günümüzde Ceyhan ırmağının kıyısındaki “Yakapınar” bölgesinde kurulu yerleşim yeri olan Misis yöresinde: Roma ve Memlük dönemine ait uygarlıkların izleri görülür.
Misis şehri: İran satraplarının başkenti iken, 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından, Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Yüreğil ismi nereden gelmektedir?

Orta Asya’da Özbekistan ve Kazakistan arasında kalan, dünyanın dördüncü büyük gölü Aral Gölüne dökülen Seyhun ve Ceyhun ırmaklarının arasındaki verimli bölge, eskiden “Yüreğil” diye anılırdı.

Çünkü iki nehir arasındaki bu bölge, Oğuz Türkler Üçoklar kolundan olan Yüreğil boyunun kışlağı idi.

1340’lı yıllarda, Üçok Türkmenlerinden “Yüreğil aşireti” Mısır Memlük Devletinin desteği sonucu Misis yakınlarına gelirler ve Çal dağı eteklerine yerleşirler. Yani, Yüreğil boyu, Çukurova’ya göç eder.

Çünkü: çalılarla kaplı bir tepelik alan olan Çal dağı: ovanın orta yerinde ve çevresine hakim bir konumdadır.

Burada: Camili isimli bir köy kurarlar.

Aynı dönemde: Adana merkezinden Halep ve Maraş yönüne giden kervan yolları da buradan geçmektedir.

Çal dağında yerleşen, Oğuz Türklerinin Yüreğil boyu: daha sonra Ramazanoğulları Beyliğini kurar. Hatta: Ramazanoğulları Beyliğinin kurucusu Ramazan Beyin babasının ismi “Yüreğir” dir.

Ramazanoğulları: 1360’lı yıllarda yöredeki Ermenilerle savaşırlar ve onları yenerek, Taşköprü’ye ulaşırlar ve köprüyü geçerek Adana şehir merkezini fetih ederler.

Adana Yüreğir

 

GENEL

Adana il merkezinde, 425 bin kişilik nüfus yoğunluğu ile, dört merkez ilçeden birisidir. Bu nüfus yoğunluğunun büyük çoğunluğu ve hatta yarıya yakını: ülkemizin Güneydoğu ve çevre illerinden gelen göçmenlerden oluşmaktadır.

Hatta: Ceyhan, Kadirli, Kozan ve Aladağ gibi ilçelerden de yoğun göç almıştır.

Bu yüzden: buraya gelenlerin büyük çoğunluğunun eğitim seviyesinin ve gelir seviyesinin düşük olması dikkat çeker. Ayrıca, kalabalık aile profili görülür.

Tüm bunların sonucu olarak, elbette kaçak yapılaşmanın üst düzeyde olduğunu söylemek gerekir. İlçe merkezindeki yapıların % 85’i kaçaktır, yani gecekondudur.

Bölgenin yüzölçümü: 859 km. karedir. Denizden yükseklik ise, 21 metredir.

Adana Yüreğir Uluslararası Ölümsüzlük Şehri Misis Kültür ve Sanat Festivali

ULUSLARARASI ÖLÜMSÜZLÜK ŞEHRİ MİSİS KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ

Misis kenti, Lokman Hekim efsanesinde geçen ölümsüzlük iksirinin Ceyhan nehrine düşürülmesi ve böylece bölgenin ölümsüzlük yöresi olması nedeniyle, her yıl burada festival düzenlenmektedir.

Adana Yüreğir

 

GEZİLECEK YERLER

Adana Yüreğir Tek Kubbeli Kübik Mescit-Akça Mescit

TEK KUBBELİ KÜBİK MESCİT-AKÇA MESCİT

Ulu camiye yakındır. Türkmen Beyi Ağcabey tarafından muhtemelen 1489 yılında yaptırılmıştır. Dönem: Ramazanoğlu Şahabettin Bey dönemidir. 

Hemen yakınındaki Ulu Caminin 1513 yılında yapıldığı bilindiği için, bu mescidin çok daha önceden burada yapılması önemlidir.

Yapım tarihi itibarıyla Akça Mescit, Adana’nın en eski yapısıdır. Mescitte Selçuklu mimarisi izleri görülür. Girişteki kapıda bitki desenli rölyef işlenmiştir. Tamamen taştan yapılan mihrap da, oldukça görkemlidir.

 Yapının boyutları 10 x 10 metredir. Kubbesi tek bölümden oluşur ve oldukça küçük bir mescit olarak yapılmıştır. Dışarıdan bakıldığında türbe görüntüsü verir.

Adana Yüreğir Misis-Yakapınar Ören Yeri

MİSİS-YAKAPINAR ÖREN YERİ

Merkeze bağlı, Ceyhan ırmağı kıyısındaki “Yakapınar” köyü bölgesindedir. Adana merkezine 27 km. uzaklıktadır. Yılanlı kale ise 16 km uzaklıktadır. Misis şehri, günümüzde Ceyhan ırmağının sağ tarafındaki büyük höyüğün toprak yığınları altında saklıdır. 

Yazının giriş kısmını biraz uzun tutmakta yarar var, çünkü yaklaşık 7000 yıllık bir yerleşim yeri yani Misis şehri kalıntılarını gezmeden önce, buranın önemini bilmekte yarar var. Bu yüzden, umarım sıkılmadan okursunuz, ama inanın okuduktan sonra burayı daha bilinçli gezeceksiniz. 

Tarihi ipek yolu buradan geçer. Adana şehir merkezinden sonra, bölgenin ikinci bir geçidi durumundadır. Suriye’den gelen bir yol, Amanos dağlarını aşarak Kanlı Geçit’ten Çukurova’ya, buradan da Misis ve Adana’ya ulaşmaktaydı.

Antakya’dan Belen Geçidi’ni aşıp İskenderun ve Payas üzerinden gelen  diğer bir yol, Misis üzerinden geçerek Tarsus’tan Gülek Boğazı yoluyla İç Anadolu’ya ulaşmaktaydı. Yumurtalık limanından başlayarak kuzey kervan yolunun ilk menzili Misis kentiydi. Uzak diyarlardan, farklı kültürlerden getirilen taşınabilir mallar, burada depolanır ve dağıtılırdı. 

Adana Yüreğir Misis-Yakapınar Ören Yeri

Misis şehrinin bilinen ilk ismi, Hititler tarafından kullanılan “Pahora” dır. Asurlular ise şehre “Pahru” demişlerdir. Yani MÖ 5500’lerde kurulduğu düşünülmektedir. 

Adana Yüreğir Misis-Yakapınar Ören Yeri

Helen dilinde ise şehrin ismi: Mopsuestia’dır. (Günümüzdeki Türkçesinde, bu isim: Mopsus’un ocağı” anlamına gelmektedir.)  Şehrin ismi, Bizans ve Haçlı kaynaklarında “Mopsuesta, Mamistra” olarak geçer. Süryanicede “Masista”, Arapçada “Massisa” Türkçede ise “Misis” olarak geçer.

Adana Yüreğir Misis-Yakapınar Ören Yeri

Evet, her ne kadar Misis şehrinin Hitit döneminde kurulduğu, kalıntıların Hitit dönemine kadar uzandığı bilinse de Grek inanışına göre: Mopsos isimli efsanevi kahin tarafından  MÖ 1200’lü yıllarda Truva savaşına katılmış ve ardından Çukurova’ya gelerek Mopsuestia yani Misis ile Külek Boğazındaki Mopsukhrene antik şehirlerini kurmuştur.

Efsanevi kahin liderliğindeki karışık toplulukların yerleştikleri ilk yerdir. Efsaneye göre, şehir Mopsos tarafından kurulduğu için Mopsuhestia yani Mopsos’un Evi olarak isimlendirilmiştir.

Ancak biraz önce de belirttiğim gibi, şehir, Mopsos bu topraklara ayak basmadan 4000 yıl önce de burada vardı ve onun zamanında kurulduğu gerçeği yansıtmaz.

Yapılan araştırmalara göre, MÖ 2 binli yıllarda, burası, Hitit imparatorluğunun ilk şehirlerinden birisidir. MÖ 1 binli yıllarda ise, şehirde Asur hakimiyeti görülür. 

Adana Yüreğir Misis-Yakapınar Ören Yeri

Makedonyalı İskender: MÖ. 333 yılında, Kilikya olarak bilinen Adana yöresine gelir. Deniz sahilindeki Magarsus ( günümüzdeki Karataş yakınlarında) Yüreğil ovasında ve Ceyhan nehri kıyısındaki Mallos (günümüzde Kızıltahta köyü yakınlarındadır) şehirlerine uğrar.

Buradan: doğuya yönelir ve Misis üzerinden Çukurova’yı körfeze bağlayan Demirkapı’dan geçerek “İsos” şehrine gider ve burada Pers kralı Darius ile savaşır.

Tarihi süreç içinde: Misis şehri gelişerek büyür. Şehrin stadyumu ve akropolü gibi büyük tesisler yükselir ve iki tarafı, mermer sütunlu geniş bir yoldan gemilerin bağlandığı ırmak boyuna gidilirdi.

İskender’in ölümünden sonra ise, şehir Seleukosların idaresine geçer. MÖ. 93 yılında: İskender’in generallerinden 6’ncı Selokos de, burada oturmuş, ancak halka çok fazla vergi uygulamıştır. Halk: bunun üzerine isyan eder ve kral sarayını ateşe verirler ve Selokos, yanarak ölür.

Takip eden dönemde, yani Roma döneminde, Misis şehri daha gelişerek büyür, Ceyhan nehrinin sağ ve sol kıyılarında gelişir ve çevresi büyük surlarla çevrilir. Roma İmparatoru Hadrian, burada birçok binalar yaptırır ve şehre “Hadrian Mopsuestia” ismi verilir.

Bu onarım ve yeniden yapılanma döneminde; araştırmacı Longlois tarafından Misis yöresinde bulunan bir taş üzerindeki şu yazıt dikkat çekmektedir “Mukaddes, hür, müstakil, Roma’nın dostu ve müttefiki Misis”. Evet, bu kısa yazı da, Romalıların Misis şehrine ne kadar önem verdiklerin kanıtlamaktadır.

710 yılında şehir Arapların istilasına uğrar ve Arapların eline geçer. Malazgirt Savaşından sonra ise, Selçuklu Türkleri, şehri ele geçirir. Misis şehri, Selçuklu döneminde Ayas (Yumurtalık) Limanından tüm Anadolu’ya ihraç edilmek üzere gönderilen malların güzergahı üzerinde bulunması nedeniyle önem kazanır.

1132-1151 yılları arasında Ermeniler ve Bizans arasında el değiştiren şehir, 1375 yılına kadar Kilikya Ermeni krallığının elinde kalır. 1375 yılında Memluklular ve 1516 yılında ise Osmanlılar görülür. I. Selim, bölgeyi Osmanlı topraklarına katar. 

1671 yılında Misis şehrini ziyaret eden Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde şöyle yazar “Köprübaşında küçük bir han vardı. Dördüncü Sultan Mehmet; Köprülü Mehmet Paşa’ya emir verip köprübaşına büyük bir han ve bir de cami yaptırır.

Mutfağının gelip geçene nimeti boldur. Bir hamamı, üç yüz kulu, dizdarı vardır. Tüccar veya hacıları yanlarına silahlı kimseler verip diledikleri yere kadar götürürler”

1210-1211 yılları arasında Misis şehrine uğrayan gezgin Oldenburg: şehrin çevresinin kuleli surlarla çevrili olduğunu ve bu surların da tamire ihtiyacı olduğunu yazar. 

7000 yıldan bu yana, kesintisiz olarak kullanılan şehir, bu imajıyla diğer antik şehirlerden ayrılmakta ve bu yapısı, şehri özel kılmaktadır.

Son bir not: burası her ne kadar 1. Derece Sit alanı olarak koruma altına alınmış olsa da, halen burada 800 civarındaki kaçak konutta, 5 bin civarında insan yaşamaktadır. 

Ülkemizdeki tarihi yapıların başına gelen, tarihi yapı üzerinde ve çevresindeki yapılaşma, burada en üst düzeyde sürdürülmüş ve bölge bir tarihi mekan değil, gecekondu mekanı görünümü göstermektedir. Umarım bir gün birileri bu konutları kamulaştırır, bu insanlara başka yerlerde konut verir ve tarihi mekan, halkın ziyaretine açılır.

 

Misis şehri hakkında, antik yazarların yazdıkları şunlardır

Heredot: Troya ele geçirildikten sonra, Yunanlılardan Enflochos: Kilikya bölgesine geçer ve oradan Suriye hududunda eski Pesideion şehrini kurar.

Strabon: MÖ. 66 yılında Amasya şehrinde doğan Strabon, Misis şehri hakkındaki yazılarında: Enflochos’un, Mopsos ile birlikte Kilikya bölgesine geldiğini ve bunların beraberce Misis gibi bir sıra önemli şehirler kurduklarını yazar.

 

Misis yöresindeki kazılar

ilk olarak: 1956-1957 ve 1958 yılları arasında, Alman arkeolog Prof. Theodor Helmuth Bosser Başkanlığındaki heyet tarafından yapılır. Bu kazılarda: höyükte İslam dönemine ait kubbeli ve tuğladan yapılmış büyük sarnıç ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca yine bu kazılarda: höyüğün batısındaki kilisede, 4’ncü yüzyıla ait mozaikler ele geçirilir.

Kilisenin altında bir Roma tapınağı bulunduğu anlaşılır. Höyüğün merkezinde ve batısında yapılan çalışmalarda ise, Bizans ve daha geç dönemlere ait 6 metre yüksekliğindeki duvarlar ve tuğladan yapılmış, kaleye ait, kubbeli su sarnıcı bulunur. Ayrıca kilisede, bazı Arapça mezar taşları ve çok sayıda Bizans dönemine ait çanak-çömlek bulunmuştur.

Evet, Misis antik kenti kalıntıları, ilk olarak 1959 yılında ziyarete açılmıştır. Ancak 1990 yılında bir evin bahçesinde iki tane yuvarlak ve yazılı mezar taşı bulunmuştur. Başka bir evin bahçesinde, erken Bizans dönemi yazıtlı bir sütun başlığı bulunur. Antik kentin kuzeyinde, yeni su deposu ve Adana-Hatay kara yolu arasında yapılan bir kaçak kazıda ise, sur duvarları bulunur.

Bu sur  duvarlarında, yapı malzemesi olarak epigrafik ve arkeolojik taş eserler kullanılmıştır. Bu eserlerde horasan harcı kullanılmıştır. Horasan harcı, suya ve özellikle deniz suyuna karşı dayanıklıdır ve bu yüzden nem oranının yüksek olduğu deniz kıyısındaki şehirlerde Horasan harcı ve sıvası oldukça yaygın kullanılırdı. 

Bunların üstüne, 2012 yılında resmi arkeolojik kazılar yeniden başlamıştır. Bu kazılara katılanlar: Yüreğil Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Roma Antik Akdeniz Araştırmaları Enstitüsü ve Ulusal Araştırma Merkezi, İtalya Pisa Üniversitesi ve Adana Müzesi Başkanlığıdır. Kazılarda 1100 metre karelik alan kazılmıştır. Bu kazılarda, farklı dönemlere ait buluntular elde edilmiş ve bunlar Misis’in oldukça önemli bir kent olduğunu ortaya koyar.

MS 7 ile 9’ncu yüzyıllara ait erken İslami dönem kale kalıntısı ve yine aynı döneme ait bir cami olduğuna inanılan bulgular bulunmuştur. O dönemde Misis şehrinin ismi Al-Masisa’dır ve Ceyhan ovasının tüm kontrolü buradan yapılmaktadır. Daha sonra Bizans ve öncesi döneme ait bazilika ve su sarnıcı bulunmuştur.

En büyük antik abide ise, yağmalanan ve son dönemlerde kullanılmış olan Roma imparatorluk dönemine tapınak olduğu değerlendirilen ait çok büyük bir bina bulunmuştur. Bu binanın bulunduğu alanda çok sayıda heykelcik de vardır.

Diğer kazı alanında, yine birden fazla döneme ait savunma binası kalıntılarına rastlanmıştır. Erken İslami dönem (7-9’ncü yüzyıllar) ve geç antik döneme ait surlar üzerinde sıralı platformlar bulunur ve bu platformlar yerleşim bölgesini ayırır. MÖ 1-2’nci yüzyıllara ait yüksek kalitede çanak çömlekler bulunan iki odalı bir bina bulunmuştur.

Demir çağına ait yüksek kalitede materyallerin olması Misis’in oldukça önemli bir bölge olduğunun kanıtıdır. En ilginç buluntulardan biri, büyük bir vazo içinde bir sığıra ait uzun kemiklere rastlanılması, arkeoloji dünyası açısından oldukça önemlidir.

Yine bu alanda tandır ve sarnıca ulaşılmıştır. Ayrıca Grek ve Kıbrıs kökenli resimlerle bezenmiş yüksek kalite çanak ve çömlekler, heybetli orandaki hayvan kemikleri de vardır. Bunlar Neo Hitit döneminde de Misis’in çok önemli olduğunu işaret eder.

Son olarak, Tarihi Kentler Birliği, Misis’e Antalya’da düzenlenen bir törenle “Başarı Ödülü” verdi.

Günümüzde, burada görebileceğiniz kalıntılar şunlardır:

SURLAR

Höyük ve Akropol çevresindeki surlar, yoğun olarak tahrip olmuş olup yer yer izlenebilmektedir. Yerleşimin doğusunda ve köprüye bakan taraflarında sur duvarı parçaları görülebilir. Günümüze kadar ulaşan surların büyük bölümü: kare şeklinde düzgün kesme taştan ve hafif yontulu taşlardan oluşmuştur.

Duvarlarda moloz taşlar, harç doldu ile yerleştirilmiştir. Bu surlar üzerinde 3 kapı vardır. Adana kapısı batıya, Halep kapısı doğuya açılıyordu.

Üçüncü kapı olan köprü kapısı ise, iki yandan yüksek duvarları olan bir geçit şeklinde iç kaleye açılıyordu. Köprü kapısı ana giriştir ve tahminlere göre görkemli bir şekilde inşa edilmiştir.

Çünkü günümüzde görülen ve özenle işlenmiş bir mermer blok, büyük olasılıkla kapının üst tarafının oluşturan lentoya aittir. (lento: kapının üstünde bulunan duvarda, boşluk bırakılan yerde, yatay olarak uygulanan ve kapının devamlılığını sağlayan elemandır.)

 

NEKROPOL

Misis Nekropolü, çok geniş bir alana yapılmıştır. Nekropolde, çoğunlukla görülen oda mezarları kalkere oyulmuştur. Mezarların çoğu açıkta olup, arazide bunları görmek mümkündür. Bunlar değerlendirildiğinde, şehirde ölülerin gömülmesinde, genellikle kayalara açılmış oda mezarları kullanılmıştır. Bu durum, özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde devam etmiştir.

Şehirde, bu kadar kaya mezarı arasında, günümüze kadar elde kalan tek örnek Misis Lahdidir. Halen Adana Müzesinde sergilenen lahdin mermer olması: Anavarza’da bulunan kalker lahit atölyesinden getirilme olasılığını ortadan kaldırır. Lahdin süsleme ve malzeme özelliklerine bakıldığında, başka merkezlerden buraya geldiği düşünülmektedir.

Roma imparatorluğunun her bölgesinde mermer yatağı olmadığı için, lahdin mermer olması istenmiş ve ithal yolu ile buraya getirilmiştir. Anadolu’da, mermer ocakları olan (Ephesos, Aphrodisias ve Karia gibi) yerlerde, yarı mamul halleriyle ya da yerel atölyeler tarafından tamamlandıktan sonra buraya getirildiği düşünülmektedir. Öte yandan: Misis üzerinden, diğer merkezlere de birçok malın yanın da lahitlerin de taşınması mümkündür. 

Adana Yüreğir Misis Köprüsü
Adana Yüreğir Misis Köprüsü

MİSİS KÖPRÜSÜ

Ceyhan (Pyramos) nehri üzerindedir. Antik dönem sikkelerinin üstündeki resimlere göre, köprünün MS 250’li yıllarda yapıldığı tahmin ediliyor.

Ancak daha net bir bilgi, köprü: 4’ncü yüzyılda, Bizans imparatoru Constantinius’un ortanca oğlu İmparator 2’nci Flauius Constantinus tarafından yaptırılmıştır.

Eski: Adana-Halep kervan yolu, bu köprü üzerinden geçmektedir. Köprünün uzunluğu 132 metre ve genişliği 6.5 metredir. 9 gözlü olan köprü, taştan yapılmıştır. Gözler arasındaki en büyük genişlik 11 metredir. Köprü, sonraki yıllarda, 6’ncı yüzyılın ortalarında Bizans İmparatoru Justinianus tarafından onarılmıştır. 

Günümüzde ise, köprü kullanılabilir durumdadır. Ancak 1998 yılında yörede meydana gelen depremde, köprünün bazı bölümlerinde çatlaklar oluşmuş ve ardından onarım yapılmıştır. 

Son bir not: Lokman hekim efsanesi burada Misis köprüsünde geçer. Eski Tıp alimlerinden ve Kuran’da ismi geçen Lokman Hekim, Misis köprüsünden geçerken, karşısına Cebrail gelir. Konuşmaya başlarlar, Lokman Hekim çok sevinçlidir, ölümsüzlüğe çare bulduğunu söyler, çareye ait iksirin formülünün yazılı olduğu defteri ise koltuğunun altındadır.

Cebrail aniden kanat çırpar ve defter ırmağa suya düşer. Bir süre sonra, ırmak sahilinde, kitabın kağıt parçaları bulunur. Orada yazılı olan sözler, bugünkü tıbbın kaynağını oluşturur. Ancak, kitapta ölümsüzlük iksirinin yazılı olduğu bölüm bulunmaz. Ancak, Misis bölgesi ölümsüzlüğün merkezi kabul edilir.

SU SARNICI

1957 yılında yapılan kazılarda: höyükte, İslam dönemine ait, kubbeli ve tuğladan yapılmış, büyük bir sarnıç ortaya çıkarılmıştır.

ROMA BAZİLİKASI

Misis köprüsü yakınındadır. Burada: MS. 4’ncü yüzyıldan kaldığı düşünülen, bozulmamış durumdaki “mozaik” ilgi çekmektedir. Bu Roma tapınağının üzerine kilise inşa edilmiştir. Kilisede, bazı Arapça yazılı mezar taşları ele geçirilmiştir. Ayrıca: bol miktarda, Bizans boyalı çanak-çömlek parçası bulunmuştur.

Adana Yüreğir Havraniye-Misis Kervansarayı
Adana Yüreğir Havraniye-Misis Kervansarayı
Adana Yüreğir

 

HAVRANİYE-MİSİS KERVANSARAYI

Misis ören yerinin 1 km. güneyinde, Ceyhan nehrinin kıyısında, Misis köprüsünün doğu ucundadır.

Misis köprüsü başına ilk olarak Selçuklular tarafından, köprüden geçen kervanların barınması için bir kervansaray yaptırılmıştır. Ancak bu kervansaray zamanla yıkılmış ve bunun üzerine 1542 yılında, Padişah 4’ncü Mehmet döneminde, Köprülü Mehmet Paşa tarafından eski kervansarayın yerine bir han ve bir de mescit yaptırılmıştır. Kervansaray ve Kervansaraya ait mescit, kare planlıdır, mescit tek kubbelidir.  

Günümüzde yapının taştan duvarları ve giriş kapı ayakta, diğer bölümleri ise tamamen yıkılmıştır. Mevcut duvarlardan anlaşıldığı üzere: Selçuklu dönemindeki kervansaray blok kesme taşlardan yapılmıştır. Ortasında bir avlu ve avlunun çevresinde mekanlar bulunmaktaydı. Avlu kapısı, sivri kemerli büyük bir niş içinde bulunmaktaydı.

Esas kapı, duvarlardan çıkan konsol taşlarıyla kenetlenmiş, düz silme halindedir. Niş kemerinin dış kontürü, bütün mermer boyunca stilize bitki motiflerinden taş bezemelidir. Kemerin iki yanında: rumi ve palmet motifleriyle süslü iki rozet bulunmaktadır.

Osmanlılar zamanında yapılmış handan, sadece üst örtüyü taşıyan payeler ve kemer kalıntıları kalmıştır. Diğer kısımları yıkılarak yerine petrol istasyonu yapılmıştır. 

Yapının kitabesi ise, Adana Arkeoloji Müzesindedir.

Son yıllarda buradaki kazı çalışmalarında, kervansaray restorasyonunu engelleyen binaların Belediye Başkanlığınca yıkılmıştır. 

Adana Yüreğir Misis Mozaik Müzesi
Adana Yüreğir Misis Mozaik Müzesi
Adana Yüreğir Misis Mozaik Müzesi

        

MİSİS MOZAİK MÜZESİ

1959 yılında açılan müze: Adana-Ceyhan kara yolu üzerinde; Misis höyüğünün batı yönündeki sırt üzerindedir.

Müzede sergilenen, Geç Roma dönemine ait mozaikler: bir rastlantı sonucu, 1956 yılında Misis höyüğünde çalışan Prof. Bossert ve Dr. Ludvig tarafından bulunmuş ve korunması için buraya bu müze kurulmuştur.

Bu mozaiklerin, muhtemelen 4’ncü yüzyılın sonlarında, Bazilika tipinde inşa edilmiş bir tapınağın tabanını kapladıkları düşünülmektedir.

Adana Yüreğir Misis Mozaik Müzesi
Adana Yüreğir Misis Mozaik Müzesi

 

Bizans dönemine tarihlenen küp şeklindeki irili ufaklı ve renkli taşlardan yapılan bu mozaiklerin merkezinde, bir masa ve sehpa şeklinde yapılmış bir kümes ve çevresinde Nuh Peygamberin “Büyük Tufan” da gemisine aldığı 23 adet kuş ve kümes hayvanları görülür. Bunların çevresinde ise vahşi ve evcil hayvan figürleri bulunur.

Bitkisel motiflerin tamamı sitilize olmasına karşılık, insan ve hayvan figürleri son derece gerçekçi olarak işlenmiştir.

Evet, müzede, mozaikler yanında, Misis höyüğünde yapılan kazılarda elde edilen birçok eser görülebilmektedir. Müzenin duvarları, dışarıdan ışığı geçirebilmesi için cam tuğla ile döşenmiştir.

 

ÇALDAĞI-CAMİLİ KÖYÜ

Burası: Adana şehir merkezini ele geçirmeden önce, Ramazanoğullarının bir süre kaldıkları yerleşim yeridir. Çaldağı ve doğu eteklerindeki tarihi Camili köyüne yolunuz düşerse: burada Yüreğil aşiretinin bey ailesi olan Ramazanoğulları’na ait “Üçok” damgalı mezarları görebilirsiniz.

 

NACARLI KÖYÜ

Pyramos (Ceyhan) ırmağı doğu kıyısındaki bu köyde, Mopsuhestia (Misis) şehrinden buraya getirilmiş olduğu tahmin edilen, Roma devri stoasının vakıf yazısı vardır. Bu yazıtın ilk satırlarında, MÖ 67 yılında başlayan Mopsuhesteia takvimine göre verilmiş olan 170 yılı sayısı okunur.

Buna göre, MS 103 yılına tarihlenen yazıttan Mopsuhesteia’nın Fabius Felix ismindeki bir hemşerisinin kentteki bir stoanın inşa giderlerini kendi servetinden karşıladığı anlatılmaktadır. 

 

NARLIDERE KÖYÜ

Aigeai antik kenti civarındaki tarlalardan getirilmiş olduğu söylenen Roma dönemine ait bir yazıt vardır. Üst tarafı kırılmış olan bu yazıttan, yazıtın kırılarak kaybolan kısmında kalmış olduğundan adı öğrenilemeyen bir kadının, dört stoayı, Tanrıça Demeter ve Aigeai kenti için, babası Titus Flavius Plitus’un ölümünden sonra bıraktığı servetten sağlanan 40.000 dineria ile yaptırdığı anlaşılmaktadır.

Yine aynı köyde, Latince yazıtlı bir miltaşı incelenmiştir. Üst kısmı kırıldığından, hangi imparator döneminde diktirildiği belli değildir.

Adana şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.