Ankara PTT Pul Müzesi

Ankara PTT Pul Müzesi

Ekim 2013 tarihinde açılan “Ptt Pul Müzesi” Ankara’nın en merkezi yerinde bulunması ile önem kazanıyor. Bu büyük bir avantajdır. Çünkü: müzeye ulaşım gerçekten çok kolay, Ulus merkezinde: Gençlik Parkı istikametinde, büyük postaneden aşağıya doğru 250-300 metre yürüdüğünüzde, hemen yol üzerinde, müzeyi görebiliyorsunuz.

MÜZE BİNASI

Müze binası: daha önce, burada kurulu bulunan ve Türkiye Cumhuriyetinin üçüncü bankası olan Emlak ve Eytam Bankasının binasının restore edilerek yenilenmesi sonucu oluşmuştur. Türk halkının inşaat yatırımlarını desteklemek ve kredi vermek üzere; Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatları ile 1926 tarihinde kurulan bu banka: Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister tarafından neo-klasik tarzda: 1933-1934 yılları arasında yapılan bu binada hizmete başlamıştır.

Ancak: daha sonra banka kapatılmış ve uzun süre kullanılmayan binası: PTT idaresi tarafından restore edilmiştir.

Müze: Ekim 2013 tarihinde hizmete açılmıştır. 5 katlıdır ve 6500 metre karelik kullanım alanı bulunmaktadır. Müzeye önem kazandıran özellik: ülke koleksiyonunda bulunan 4400 parça orijinal pul ve dünya koleksiyonunda bulunan 1500 parça orijinal pullardır.

Ziyaret saatleri: 09.00-17.00 arasındadır. Giriş ücretsizdir.

 

GİRİŞ KATI

Burada: müze binasına dedektörlü bir kapıdan giriliyor ve girerken alet sinyal verirse ( yani mutlaka sinyal veriyor, sonuçta üstünüzde herhangi bir metal bulunmama durumu yok) görevli ayrıca el dedektörü ile üzerinizi arıyor ki, bence bu biraz fazla kaçıyor. Yani: Anadolu Medeniyetleri Müzesine girerken böyle bir uygulama yok, dedektör filan yok, burada bu kadar sıkı önlem niye?

Neyse: içeriye böyle hafif bir gerginlikle giriyorsunuz.

Girdikten sonra: zemin katta bulunanları aşağıda sıralıyorum.

1. Posta tarihi.
2. Posta nazırları ve genel müdürleri odası.
3. İstiklal harbinde PTT
4. 3D Sinema
5. Günümüzde PTT
6. Kostüm sergisi.
7. Kişisel Pul, filateli nedir?
8. Pullarla Yüzyıl İnteraktif Sergisi.
9. Bir Pulun hikayesi.
10. Filateli sözlüğü.
11. Tarihten mektuplar.

Evet: bunlarla ilgili kısa bilgiler vermek istiyorum. Giriş kapısından girince hemen sağ bölümde: ilginç bir yer var, kürsü gibi bir yere giriyorsunuz, hemen yukarıda bulunan kitaplardan okumak istediklerinizi, el hareketleri ile önünüzdeki ekrana indirip, okuyabiliyorsunuz. Bence, çok anlamlı değil, burada zaman kaybetmedim.

Sonra: Bunun hemen yanında: bir görüş/öneri defteri konulmuş. Defteri inceledim, birkaç sayfasına baktım, deftere pek de işe yarar yorumlar-görüş ve öneriler yazılmamış, lütfen müzeyi ziyaret ederseniz, buraya gerçekçi ve yapıcı yorumlar yazmaya dikkat ediniz.

Aynı katta: yine sağ yandan, kenardan kenardan ilerlerseniz: bu kez “Müze Mağazası” ve Müze kafeteryası bulunan bölüme geliyorsunuz. Müze kafeteryası: güzel masa ve sandalyeler yerleştirilmiş, ama boş, öte yandan: buraya oturmayı düşündüm, ama herhangi bir servis elemanı veya neyin servis edileceğini bilmediğimden oturmadım.

Satış Mağazası derseniz: kenardaki vitrinlerde neler satıldığına dair örnekler var. Bunlar arasında: pul defterleri, büyüteçler, üzerinde müzenin amblemi bulunan porselen kupalar, tişörtler ve bazı pullar ve ilk gün zarfları ve camdan yapılan süs eşyaları olduğunu gördüm.

Bunlardan beğendiklerinizi mağazanın kasa bölümüne giderek satın alabiliyorsunuz, ama çeşit pek yoğun değil.

Yine bu katta: duvarlarda interaktif olarak: pul ve postacılığın tarihçesi ve bu tarihçede emeği geçenlerin resimleri, tarihi gelişim: yazılı olarak anlatılıyor.

Buradan çıktıktan sonra: kıyafetlerin bulunduğu bölüm var. Burada: mankenlere posta kıyafetleri giydirilmiş, hemen kenarda: tarihteki mektuplar (antik döneme kadar uzanan tarihte) dijital ortamda sergileniyor.

Hemen ötesinde: 3D Sinema salonu vardı. Ama kapısı kapalı bulunduğundan yorum yapmak mümkün değil. Yine, aynı bölümde: bir pul baskı makinesi sergileniyor ve burada bir pulun nasıl basıldığı görsel olarak belirtiliyor.

Burada: bir pul bloğu üzerindeki bir cümle ilgimi çekti “ben sadece bir kağıt değilim”
Yine aynı yerde: Posta Nazırları ve Genel Müdürlerin resimleri ve isimlerinin bulunduğu bir bölüm var, bence anlamsız.

Bu giriş katında benim en ilgimi çeken bölüm: gerek dünya üzerinde ilk pul ve gerekse Osmanlı döneminde basılan ilk pulların örneklerinin ve hikayelerinin dijital ortamda sergilendiği bölüm oldu. Dünyada ilk posta pulu: İngilizler tarafından 1840 yılında basılmış, Osmanlı dönemindeki ilk pul ise 1863 yılında basılmıştır.

İlk İngiliz pulu: Sir Lawrence Hill tarafından, 1840 yılında basılmış ve “Black Penny” ismiyle bilinmektedir. İlk Osmanlı pulu ise: 1 Ocak 1863 tarihinde Sultan Abdülaziz döneminde; Posta nazırı Agah Efendi tarafından basılmış ve tedavüle çıkarılmıştır.

Bu pullar: tuğralı pullar olarak bilinir. Gayet ince olan bu pulların kenarları da dantelsizdir. Kağıtları çok incedir ve dikkatli bakıldığında sanki pulların arkaları görülür. Taş baskılı bu pulların üzerinde tuğra bulunur.

Evet: eğer bu satırları okumasanız: müzenin bu kadar olduğunu düşünüp, kapıdan dışarı çıkabilirsiniz ki, ben buraya gelirken aslen pul-pullar görmeye geldim, fakat zemin katta: pullardan ziyade birçok saçma sapan şeyler var.

Bunları düşünürken: bir bölümde bulunan bir broşür gözüme çarpıyor, okuyorum ki, bu zemin katın üstündeki 3 katta, pulların sergilendiği yerler olduğunu öğreniyorum. Asansör arıyorum, bulamıyorum ve derken merdivenlere ulaşıyorum ve merdivenleri çıkarak üst kata ulaşıyorum.

Ancak: size önerim, müze görevlilerine asansör yerini sorun, asansör ile en üst kata çıkın ve yürüyerek aşağıya inin, gayet modern bir asansör bulunuyor. Ama, yerini sormak gerekiyor.

Ankara PTT Pul Müzesi

 

1. KAT

Bu kat: Kronolojik koleksiyonların sergilendiği yer olarak hazırlanmıştır. Burada en çok ilgimi çeken bölüm: Osmanlı döneminde basılan ilk pulların bulunması oldu.

İlk pulların ardından: tarih tarih kronolojik sıraya göre pullar yerleştirilmiş ve özellikle ilk Osmanlı pulları ilgi çekiyor. 1863 yılında basılan ilk tuğralı pullardan itibaren günümüze kadar uzanan pulların koleksiyonu sergileniyor.

Ayrıca: bu bölüm, büyükçe bir salona yerleştirilmiş ve bu salonun ardından: yine kronolojik sıraya göre, pullar oda oda yerleştirilmiş. Bir odada da: ilk gün zarfları sergileniyor.
Ancak: burada bir husus dikkatimi çekti, pulların bazılarında küçük ayrıntıların görünmesi için, pulların önüne büyüteç konulabilir.

Salondan çıkınca: oda-oda gezmek biraz sıkıntılı, yoruldum. Yani: son odalar zaten günümüze yakın tarihlere denk geldiğinden, uğramadan geçtim, çünkü sıkıldım.

 

2. KAT

Bu katta: oda oda dolaşarak: çeşitli tematik pullara ait koleksiyonları görebilirsiniz. Bu temalar 7 ana bölüme ayrılmıştır. İlginç ama oda oda gir-çık yorgunluk ve sıkıntı.

3.KAT

Burada: “Dünya Posta Birliğine” üye, 189 ülkeye ait pullar sergileniyor. Ama bunlar arasında büyük öneme ve değere sahip pul göremedim.
Yine: önce güzel dizayn edilmiş bir salon var ve daha sonra yine oda-oda, gir-çık yorgunluk.

BODRUM KATI

Bu kata inmedim, çünkü yazılanlara göre, bu katta bulunanlar ilgimi çekmedi ki, yıllardır pul konusuna meraklı bir ziyaretçi olarak benim ilgimi çekmeyen hususların, bu işe yeni başlayan veya başlamayı düşünenlerin ilgisini ne ölçüde çekeceği meçhul.

Bu bölümde: çocuk temalı pulların bulunduğu söyleniyor. Bunu anladım da, çocuk kulübü denen yerin ne işe yarayacağını, işlevini anlayamadım.

SONUÇ

Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. Müze binası: yeni olması nedeniyle gayet temiz ve özellikle her katta bulunan tuvaletler gayet temiz.

Müze satış mağazası: daha ayrıntılı ve zengin olabilir, özellikle: burayı ziyaret edenlerin pul defteri ve pul koleksiyonuna başlaması için birkaç seri pul satışının yapılmasından yanayım. Dikkat: pul defteri yok değil, ancak mevcut pul defterleri: Posta İdaresinin bir zamanlar sanırım çok miktarda aldığı ve halen stoğu tüketemediği az sayfalı defterler, çok sayfalı defter alınmasından ve satışa sunulmasından yanayım. Ayrıca: satışa sunulan pul çeşitlerinin de arttırılması gerekir.

Son yıllarda: internet ortamının ortaya çıkması ile posta idaresi üzerinden yazılı haberleşme azaldı, bunun sonucunda pul ve pul koleksiyonuna olan ilgi de azaldı. Bu ilgiyi arttırmak için: bence: bu müzenin okullarda mutlaka tanıtımı yapılmalı, öğrencilerin toplu halde müzeyi gezmeleri teşvik edilmeli ve hatta: müzeyi ziyaret eden öğrenciler arasında ilgisi ve merakı olanlara: birer takım pul hediye edilmeli.

Müzenin bence en sıkıntılı yanı: giriş katının çok karışık olması, diğer 3 katlık bölümdeki pul sergilenen odaların, birbirinden bağımsız olması, oda oda gezerek pulları izlemek pek keyifli değil ve öte yandan çok yorucu ve pullar kronolojik denilmesine rağmen: sanki daha iyi yerleştirilebilir, aynı yıla ait bütün seriler tek bir camekan altında toplanabilirdi diye düşünmemek elde değil.

Çünkü: dediğim gibi, bir odadan çık, öbürüne gir, bu şekilde birçok odaya gir-çık ziyaretçi yoruluyor. Bence: her oda, belli yıllara ayrılmalı ve o yıla ait tüm seriler: tek bir odada ve bir arada sergilenmeli, şu andaki görünüm karışık, yani: 1923 yılına ait serileri görmek istediğinizde: bunların bulunduğu yerde, sanki o yıla ait tüm seriler yok gibi bir izlenim ediniyorsunuz, çünkü karışık yerleştirilmiş.

Sonuç olarak: bence, böyle bir müzenin oluşturulması özellikle turistik yönü zayıf Ankara şehri için büyük bir imkandır ve yukarıda da sözünü ettiğim gibi, öğrencilerin toplu halde burayı gezmeleri teşvik edilmelidir.

Çünkü: her ne kadar internet ortamı bir önceki döneme göre pul ve pul merakını olumsuz etkilese de; pul koleksiyonu yapmak hala büyük bir keyif olarak birçok ülkede sürdürülmektedir. Bence: gidin ve bu müzeyi ziyaret edin, tarihin derinliklerinde, pulların üzerindeki resimlere izleyerek güzel bir yolculuğa çıkacaksınız.

Ankara Pursaklar

Ankara Pursaklar

Pursaklar, Ankara’da yaşayan veya hava yolu ile Ankara’ya gelip-gidenlerin mutlaka gördükleri, gelip-geçtikleri bir yer olarak dikkati çekmektedir. Dar anlamda ise, yerli halkın mülk zengini olduğu ve evlerin çok pahalı olduğu bir yer. Hemen karşısında: bir çam ormanı görülüyor.

ULAŞIM

Pursaklar, Ulus merkeze 12 km. uzaklıktadır.

 

 

TARİH

Pursaklar, Ankara’nın en eski köylerindendir. Yazılı kaynaklarda, bölgenin ismine, ilk olarak 1463 yılında, Osmanlı döneminde rastlanır. Bu dönemde, yörenin ismi “Busaklar” olarak geçer. Ancak, zamanla bu isim türetilerek, günümüze “Pursaklar” olarak gelmiştir.

Bu köyün, ilk olarak 150-200 yıl kadar önce, Eski köy ismiyle Çubuk ovası kenarında, Kavacık menba suyunun kenarında kurulmuş olmasına rağmen, daha sonra, eşkıya baskısı sonucu bugünkü yerine taşındığı söylenmektedir. İsim hakkında başka söylentiler de var.

Örneğin: Ankara savaşında Timur fillerini burada saklamış ve “filsaklar” ismi, zamanla “Pursaklar” olarak değişerek günümüze ulaşmıştır. Bir diğer söylenti: “Şapka devrimi” sırasında, şapka giymeyi kabul etmeyen Ankaralı pirlerin bir kısmı, buraya gelip saklanmış ve buranın ismi “Pirsaklar” dan türeyerek günümüze “Pursaklar” olarak ulaşmıştır.

Yörenin imar durumu hakkındaki en büyük etkinlik, Melike Hatun döneminde yaşanmıştır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, vakıf kurucuları arasında çok sayıda kadın bulunmaktadır.

Bunlardan bir tanesi de, Melike Hatun dur. Melike Hatun, 14’ncu yüzyılda yaşamış, varlıklı bir aileye mensuptur. Ankaralıdır ve öldüğünde: geriye: cami, medrese, hamam, çeşme ve bahçeden oluşan çok sayıda hayır eseri bırakmıştır.

Bu eserlerin en öne çıkanı ise, Melike Hatun Medresesidir ki, halk arasında, bu yapıya “Kara Medrese” ismi verilmiştir. Yapının inşaatında kullanılan taş nedeniyle, yapıya bu isim verilmiştir. Medresede, bir zamanlar, Hacı Bayram Veli’nin dersler verdiği söylenir.

Pursaklar, 2008 yılında ilçe olmuştur.

 

GENEL

Pursaklar, Ankara ilinin kuzeyine düşmektedir. Kıraç arazi üzerinde kurulmuştur. Ancak, beldenin 4 km. yakınlarında, Çubuk-I barajı bulunmaktadır.

Ayrıca: Esenboğa hava alanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşımı sağlayan Protokol yolunun buradan geçmesi önem kazanmaktadır.

Yörede karasal iklim hakimdir. Ancak, rakım Ankara’nın birçok yerine göre daha yüksek olduğundan, kışlar, sert ve serin geçmektedir.

Ankara Maltepe Cami

Ankara Maltepe Cami

Ankara, Maltepe semtinde, bulvar üzerindedir.

Ankara Maltepe Cami

1950 yılında, halkın katılımıyla, Hasan Balbudak Başkanlığında “Ankara Maltepe’de bir Cami Yaptırma Derneği” kurulur.

Bu derneğin adı, daha sonra “Ankara Maltepe Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği” olarak değiştirilir ve dernek, bugün bu yeni adıyla faaliyetlerine devam etmektedir.

Caminin ilk kurulması düşünülen ve Belediyenin Derneğe ilk tahsis ettiği yer: şu anda Maltepe’de Çankaya Belediyesinin birimlerinin de bulunduğu bölümün yerinin karşı tarafındaki arsa idi.

Daha sonra, kullanım ve şehrin yerleşimi açısından, şu anda Maltepe Caminin bulunduğu 5553 ada ve 20 parseldeki arsa, Belediye tarafından, 90 yıllığına kullanım hakkı olarak cami yaptırmak üzere, Derneğe tahsis edilmiştir.

Derneğin öncülüğünde ve yardımsever halkın gayretleriyle, 1954 tarihinde, Maltepe Caminin temeli atılır. 1959 yılında ise, inşaatı bitirilir ve ibadete açılır. Mimar Recai Akçay’ın tasarladığı planı, kalfa olarak yönetim kurulu üyesi Mehmet Varlıer uygulamıştır.

Eni 20 metre, boyu 20 metre ve yüksekliği 30 metre olan Maltepe Cami, beyaz taş ve tuğladan inşa edilmiştir. Caminin birer şerefeli, 50 metre yüksekliğinde, 2 minaresi vardır. Minarelerde, 142 merdiven ile şerefeye çıkılır.

Bir ön ve iki yan olmak üzere, üç kapı ile caminin içine girilir. Camide, iki katmahel vardır. Tek kubbesi olan caminin kubbe yüksekliği: 50 metredir. Kubbenin kaynağında, 3 cepheli dar bir balkon bulunur.

Kubbenin en üst tepe kısmında “Fatiha Suresi” yazılıdır.

Kubbenin, Fatiha Suresi yazılı tepe noktasının ortasından, aşağıya büyük bir avize asılıdır. Bu avize, camiye, Sadi Hoşses tarafından armağan edilmiştir.

Cami duvarları: yerden 5 metre yüksekliğe kadar çiniyle kaplanmıştır. Çinilerin bitiminden sonra, mermer üzerine oymalı Tegabün Suresi yazılmıştır.

Ön ve yan yukarı camlar, vitray ile süslenmiştir.

Mihrap: mermerden yapılmıştır ve üzerindeki kitabede “Yönünü: Mescid-i Haram’a çevirir” hakkında bir ayet-i kerime yazılmıştır.

Mihrabın sağında: Allah, solunda: Muhammed yazılı iki levha vardır. Kubbeyi taşıyan köşelerde ve yan taraflarda: Allah, Muhammed ve 4 Halifenin isimlerinin (Ebubekir, Osman, Ömer, Ali) yazılı olduğu levhalar vardır.

Ankara Maltepe Cami

Müezzinlerin mahfelinde, ilk müezzin olarak bilinen Hz. Bilal-i Habeşi’yi hatırlatan, eski Türkçe yazılmış bir levha vardır.

Minber: mermerden yapılmıştır. 9 basamaklıdır. Cuma ve bayramlarda, hatip orada cemaate dini konuları anlatan bir konuşma (hutbe okur) yapar. Bunu dinlemek farzdır, ibadettir ve Cumanın şartlarından birisidir.

Cami, ön cepheden bakıldığında: merkezde, büyük bir kubbe ve kuzey yönünde 5 küçük kubbe ile örtülüdür. Küçük kubbelerin altı: dış cemaat mahalli olarak isimlendirilmiştir.

Doğu istikametinde girilen kapının üzerinde “Emniyet ve Selametle girin” anlamına gelen, bir Ayet-i Kerime’nin , kitabe olarak yazıldığını görüyoruz.

Caminin çevresinde: bir kız Kur’an kursu veren yer, şadırvan ve bunlarla birlikte bir de tuvalet bulunur.

Camiye göre, kıblenin sağında dış avluda, mermerden yapılmış, cenaze namazı kılmak için cenazelerin konulduğu iki adet musalla taşı vardır. Üzerleri, camiye uygun bir yapı ile kapatılmıştır.

Cami: yerden ısıtmalıdır. Görevliler: kıble istikametindeki lojmanlarda otururlar.