Düzce Konuralp

Düzce Konuralp

Düzce’nin 7 km. kuzeyinde, Akçakoca yolu üzerinde bir beldedir.

Konuralp, bir belde olmasına rağmen, günümüzde Düzce ile birleşmiş gibidir. Ayrıca: Düzce Üniversitesine ait Tıp Fakültesinin de burada olması, burayı anlamlandırır. Ancak, Konuralp, özellikle Roma dönemi kalıntıları ile öne çıkmaktadır.

Tarihi, Milattan önce 3’ncü yüzyıla kadar dayanan Konuralp antik kenti, Konuralp Müzesi, Roma Köprüsü, Su kemerleri ve Antik Tiyatrosu ile Düzce ilinin tarihi ve kültürel değerlerini içinde barındırıyor. Ayrıca, yine Konulalp, günümüzde, Düzce Üniversitesine ait Tıp Fakültesinin burada bulunmasıyla önem kazanıyor. Bir de Konuralp Bey’in türbesi vardır.

Düzce Konuralp

GEZİ ROTASI

Konuralp’deki gezide: antik kalıntılar görülebilir. Bunların başlıcaları: Konuralp Müzesi, Antik Şehir, Tiyatro, Roma mermer köprüsü, mozaikler, surlar, atlı kapı görülebilir.
Zamanınız yettiği sürece, buraları gezebilirsiniz. Özellikle: tiyatro ve müzeyi görmenizi öneriyorum.

Düzce Konuralp
Düzce Konuralp

 

Konuralp Müzesi

Prusias ad Hypium antik kentinin zengin kültürel mirasını yaşatmak üzere kurulan müze: 2003 yılında ziyarete açılmıştır.

Müzede: 3 teşhir salonu, 1 laboratuvar, 2 depo, 1 konferans salonu ve idari bölümler vardır. Müzenin envanterinde: 1848 arkeolojik eser, 491 Etnografik eser ve 3989 sikke olmak üzere toplam 6237 eser vardır.

Düzce Konuralp

Bahçe

Müze bahçesinde: Konuralp (Prusias ad Hypium) antik kentinden çıkan, büyük mimari parçalar, sütunlar, bomoslar (adak yazıtları), ostothekler (ölü küllerinin konulduğu küçük taş lahitler), şehir yasası yazıtları, pythoslar (büyük depolama küpleri), mezar stelleri (mezar taşları), çeşme parçaları, İslami mezar taşları sergilenmektedir.

Düzce Konuralp

Bahçedeki eserlerden en önemlisi: MS 1’nci yüzyıla ait bir girlandlı bir lahittir. Konuralp’in batısında bulunan Tepecik Nekropolde, 1937 yılında bulunmuştur. Mermerden yapılmış lahit: 1.20 metre yükseklikte, 1.22 metre genişlikte ve 2.47 metre uzunluktadır. Lahdin uzun yüzünde, kabartma olarak öküz başlarının taşıdığı çelenkler işlenmiştir.

Bunların ortasında yazıtsız bir tabulaansata görülür. Altta ise aslan, kartal, yaban domuzu ve balıkçıl kuşu tasvirleri bulunur. Lahdin alt kısmında, çeşitli hayvan resimleri resmedilmiştir.

Düzce Konuralp

Yine bahçede mermer üzerinde bir yazıt vardır. Bu yazıtta “Roma imparatoru Hadrian Prusias ad Hypium’u ziyaret etti” ve “İmparator Caracalla Nisan ayında kentten geçerek şereflendirdi” yazılıdır.

Düzce Konuralp

Müze bahçesinde, sıralı olarak sergilenen bomoslar, yaşarken itibarlı insanların ardından dikilmiş birer övgü taşlarıdır.

Düzce Konuralp

Arkeoloji Salonu

Müzenin arkeoloji bölümündeki eserlerin bazıları, Bolu Müzesinden buraya getirilmiştir. Bunlar: günlük kullanım kapları, süs eşyaları, sikkeler, figürlerdir. Bu bölümdeki eserler: Tunç çağından, Doğu Roma’ya kadar çeşitli dönemlere aittir. Bunlar: pişmiş toprak ve mermer heykelcikler, metal eserler, takılar, cam kaplar ve mezar hediyeleridir ve kronolojik olarak sergilenmektedir.

Ayrıca: Roma imparatoru Antonius Pius (MS.138-161)un, 1991 yılında, Konuralp güneyindeki bir tarlada bulunan büstü, ostotekler, mimari elemanlar, bu bölümü tamamlıyor. Müzede bulunan çeşitli dönemlere ait mezar stelleri ise, antik Konuralp hakkında bilgi vermesi açısından ilginçtir.

Düzce Konuralp

Etnoğrafya Salonu

Geleneksel kültürlere ait eserlerin sergilendiği bu salonda: el işlemeleri, yöresel kıyafetler, süs eşyaları, mutfak kapları, aydınlatma gereçleri, tartı aletleri, kişisel eşyalar, kılıçlar, tüfekler sergilenmektedir.

Düzce Konuralp

Taş Eserler Salonu

Konuralp antik kentinde bulunan birçok heykel, çok önceden il dışına götürülmüş ve gittiği müzelerde sergilenmektedir. Bunlardan en önemlisi: burada arkeoloji salonunda sergilenen ama aslı İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan “Tykhe” heykelidir. Orijinali MÖ 4’ncü yüzyıla ait olan bir eserin Roma döneminde, MS 2’nci yüzyılda yapılmış bir kopyasıdır.

Zengin bir süslemeye sahip: kader, şans ve başarı tanrıçası Tykhe’nin başının üzerinde zeytin yapraklarıyla süslü, şehir surunu temsil eden bir taç vardır. Sol kolunda, çeşitli meyvelerle dolu bir bereket boynuzu ile zenginliğin simgesi olan Plutos isminde bir çocuk taşımaktadır.

Tykhe Okeanos’un kızlarından biridir. Kader, şans, başarı tanrıçasıdır. Her kentin bir Tykhe’si vardır.  Tykhe’ler kentlerin koruyucu tanrıçaları olup, başlarında şehir suru şeklinde bir taçla gösterilirler.

Düzce Konuralp

Evet, müzenin bu bölümünde bir mozaik görülüyor. Oprpheus konulu mozaik: Roma dönemi bir taşınmaza ait zemin döşemesidir. Yaklaşık 45 metre kare olan mozaiğin tamamının konservasyonu yapılmış ve sergilenmektedir.

Mozaiğin merkezinde, Orpheus lirini çalar şeklinde, etrafında hayvanlar toplanmış, çevresinde ise dört mevsim, insan yüzü şeklinde betimlenmiştir.

Orpheus: çaldığı müzikle ağaçları ve kayaları harekete geçirdiği ve canavarları yatıştırdığına inanılan bir mitoloji kahramanıdır. Mozaiğin çevresinde aslan, kaplan, tavus kuşu gibi hayvan figürleri ve dört köşesinde, dört mevsim tasvirli kadın başı figürleri yer almaktadır.

Düzce Konuralp

Bir diğer önemli eser Roma Tanrısıdır. Bir yüzü sağa, bir yüzü sola bakan, iki yüzlü Roma tanrısı, taş eserler salonunda sergilenmektedir. Bu tanrı resmine Roma paralarında rastlanır. Janus’a ait olan yüzlerden biri kentten içeri girenlere, diğeri ise kentten çıkanlara bakar. Böylece kentin güvenlik içinde yaşamını sürdürdüğüne inanılır.

Tüm bunların yanında, Konuralp yöresinde bulunan eserlerin bir kısmı ise: İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Bunların başında: 1931 yılında bulunan bereket tanrıçası “Tyche” heykeli, Roma dönemine ait (MS.2’nci yüzyıl) oturan kadın heykeli, Konuralp’in Sarafiye Mevkiinde bulunan ve MS.3’ncü yüzyıla tarihlenen, mermer, çocuk heykeli geliyor.

Düzce Konuralp

Antik Şehir. Prusias Ad Hypium

Düzce’ye bağlı, Konuralp beldesinde, adı: Prusias ad Hypium olan bir de antik şehir kalıntısı var.

Bu şehir: MÖ.3’ncü yüzyıl başlarına tarihleniyor.

Doğudan batıya uzanan, Küçük Melen ve Tabak Çayları yakınında, ovada, bir tepenin üzerinde kurulmuş. Bugünkü Düzce şehrinin kuzeyinde bir yamaç üzerindedir. Güneyindeki ovaya hakim bir tepe üzerindedir.

Antik şehir, önceleri, Hypios olarak anılırken, daha sonraları, Kieros olarak anılmaya başlanmış.

Ancak: Kieros, MÖ.2’nci yüzyıl sonlarında, tarih sahnesinden çekilmiştir.

Bitinya Kralı Prusias, kenti ele geçirdikten sonra büyük bir imar faaliyetine girişmiştir. Şehrin adı: kralın adına izafeten, “Prusias” olarak anılmaya başlanmış.

Roma yapılarının ortaya çıkmasıyla birlikte kent, mimari olarak en üst düzeye ulaşır.

Prusias ad Hypium şehri: MÖ.74 yılına kadar, Bithyn hakimiyeti altında kalır. Bithy birliğini oluşturan 12 kentten biridir. Bereketli topraklarıyla bir tarım kentiydi. Karadeniz ticaretinde önemli bir etkinliği olan kent, Ege ile de irtibatını muhafaza etmiştir.

Özellikle ürettiği tarım ürünleri ve keresteyi nehirler aracılığı ile Karadeniz’e aktarıyor oradan da Ege ile bağlantılar kuruluyordu.

Kral 4. Nikomedes Philopater zamanında; şehirde, siyasi çalkantılar ortaya çıkar.

Büyük Pontus Kralı Mitridates; bölgedeki diğer Bithyn şehirleri gibi, burayı da istila eder ve Pontus hakimiyetine sokar.

Daha sonra, takip eden tarihi süreçte ise, bölgede, Romalılar görülür.

Roma dönemi boyunca: ekonomik hayat canlanır. Şehrin sembolü olan, tanrıça Tyche heykeli ve bu gün Tabak Çayı yatağında, toprakla kapanmaya yüz tutmuş Roma Köprüsü, bu dönemlerden günümüze kalan eserlerdir. Şehrin surlarından ise, günümüze herhangi bir iz kalmamıştır.

Roma devri: MS.395 yılında biter. 535 yılına doğru, Prusias şehri; Claudiopolis’den sonra, bölgenin en önemli ikinci şehirlerinden biri olur. Konuralp’te bulunan haç işaretli mezar mermerleri de, bu devre ait arkeolojik kalıntılar olarak dikkati çeker.

Evet, takip eden dönemde: Osman Gazi Beyliği sırasında, Düzce ve yöre, Türk hakimiyeti altına girer. Konuralp Bey; bu dönemde, bölgedeki çoğu yer gibi, burayı da fetiheder. Düzbazar’ı ele geçirir ve sonra Bizanslılar ile, Uzuncabel’de yapılan iki gün süren savaşı kazanır ve bölgenin tek hakimi olur.

Bunun üzerine: Osman Gazi; Düzce Pazarı (yani ovayı) ve Bizans Prusias şehrini, Konuralp Bey yönetimine verir. Bundan böyle, burası: “Konrapa” diye anılmaya başlanır.

Düzce Konuralp

Antik Tiyatro

Konuralp’in tarihi zenginliğini gösteren en önemli kalıntılardan biridir. Batı Karadeniz bölgesinde, günümüze gelebilen tek antik tiyatrodur. Halk arasında “40 Basamaklar” olarak da bilinir.

MS 1’nci yüzyılda Roma döneminde 30 yıllık süreçte yapılmıştır. İsmi: Prusias antik tiyatrosu.

Düzce Konuralp

MS.1’nci yüzyıla kadar, yöreye hakim olan Prusias krallığı döneminin sanatsal zenginliğini gösteren, en canlı eserlerdendir. Tepenin üst kısmına yaslanmış olarak durmaktadır. Yarı daire şeklindedir. İki ucu kesişmiş oturma kademeleri, yarı daireden daha kısa bir şekil almıştır. Güneye bakmaktadır. Uzunluğu: 100 metre, genişliği ise 74 metredir. Beyaz, sağlam ve mahalli, güzel kalkerli taşlardan yapılmıştır.

Üst kısmındaki oturma kademelerinin yarısı, iyi korunmuş durumdadır. Aslan pençeleri ile süslenmiş olan oturma kademelerini, bölümlere ayıran 7 merdiven var. Sahne binası, büyük dikdörtgen şeklindedir. Sağda ve solda, bir koridora açılan, kemerli geçitleri ile orkestrasının bulunduğu kesime geçilir. Kemerlerden, yalnızca en sağdaki, yarı daire şeklinde ve örtülü olanı, bugüne dek ayakta kalabilmiştir.

Sahnenin önündeki üç büyük kemerli kapıdan ise, bugün, yalnızca biri sağlam olarak ayakta kalabilmiştir. Cephede, korniş altında, büyük harflerle yazılı, Yunanca kitabeden ise, küçük bir parçası, bugüne kadar muhafaza edilebilmiştir.

Anlatılanlara göre, tiyatronun girişinde büyük bir kuyu varmış. Şimdi de gözüküyor fakat bugün restorasyon katliamı sonucu, ağzına kadar çakıl taşları ile doldurulmuş.

Eskiden, Roma döneminde, o arenada, aslanlarla ya da birbiriyle dövüştürülen köleler, özgürlüklerini elde etmek bir şansmış, o kuyu. Şöyle ki, galip gelen köleye, kuyuya girme izni veriliyormuş. Köle kuyuya inince, karşısına 3 tünel çıkıyormuş.

Tüneller, yalnızca bir insanın geçebileceği kadar darmış. Tünellerden biri akreplerle ve çıyanlarla son bulurmuş. Diğer tünel, yılanlarla dolu, çıkmaz bir yolmuş.

Üçüncü tünel ise, şehir surlarının dibinde, özgürlüğe açılıyormuş. Bu tünelin uzunluğu yaklaşık 500 metre imiş. Tünelin çıkışı halen gözüküyor.

Evet, bugün. Yaklaşık 2000 yıllık tiyatro alanı içindeki yapılar: Konuralp Belediyesi tarafından istimlak edilmiş. Tiyatro: düzenlenen çeşitli etkinlikler ile, yeniden canlandırılmış. Son yıllarda, burada, festivaller ve konserler düzenleniyormuş.

Düzce Konuralp

Roma Mermer Köprüsü

Konuralp’in batısından geçip, Efleni Gölüne dökülen, Tabak Deresi üzerindedir. Akçakoca yolu ile Çilimli yol ayrımında bulunuyor. Bugün, yalnızca 10 metrelik bölümü ve üç kemeri görülebiliyor.
Beyaz mermer bloklardan ve hiç harç kullanılmadan yapılmış olması, köprünün en büyük özelliği olarak tanımlanıyor.

Mozaikler

İlk olarak, 1959 yılında, Konuralp şehir merkezinin güneyinde, Akçakoca yolu kenarında, eski Roma Yolu olduğu tahmin edilen kanal mevkiinde, tesadüfen, iki büyük ve önemli mozaik bulunur. Daha sonra, bu mozaiklerin bulunduğu alan, İstanbul Arkeoloji Müzesi ilgilileri tarafından kazılarak incelenir. Ancak, ödenek yokluğundan, çıkarılamazlar ve üzerleri yeniden toprakla kapatılır.

1997 yılında, Konuralp Turizm Tanıtma Derneği tarafından başlatılan girişimler sonucu: Kültür Bakanlığından izin alınarak, Bolu Müze Müdürlüğü gözetiminde, mozaikler için yeniden kazı yapılır. 1959 yılında bulunan ve üzerleri kumla örtülen mozaikler, yeniden ortaya çıkarılırlar.

İlk mozaikte: 40 metre karelik mozaik zeminde: Lir çalan Orpeus, çevresinde hayvanlar ve dört köşesinde dört mevsim tasvir edilen kadın başı figürleri ortaya çıkarılır.

Diğer mozaikte ise: Archilleus ve annesi Thetis ile ilgili sahneler resmedilmiştir. Mozaiklerin; MS.1’nci yüzyılda, Roma devrinde yaşayan zengin bir Romalının evinin salonuna, alt zemin döşemesi olarak yapıldığı sanılmaktadır.

Düzce Konuralp

Surlar

Roma dönemine ait olan kale duvarlarından, herhangi bir kalıntı görülmemektedir. Ancak: MS.253-268 yılları arasında, İmparator Gallienus zamanından kalan bir sikkede, Prusias ad Hypium şehrinin, iki kuleli şehir kapısının tasviri görülmektedir.

Bizans dönemine ait surların, 200 metrelik bir kısmı ise, hala ayaktadır. Bu surlar, Akçakoca yolu kenarında, antik mermer köprünün bulunduğu yerin tam karşısından başlar ve Hamam Sokağına kadar devam eder. Evlerin bahçelerinde kalan surların bir kısmı, bugün kimi yerde evlerin temeline, kimi yerde ise bahçe duvarını oluşturuyor.

Düzce Konuralp

Atlı Kapı

Şehir merkezinin güneyinde, Düzce’den gelen ana caddenin sağında, antik tiyatroya kadar uzanan, dar bir yol üzerindedir. Sokağa da adını veren atlı kapının, ikinci defa kullanılmış olan mahal taştan, büyük bir lentosu bulunuyor.

Üzerinde at tasviri ve Yunanca bir kitabe bulunan taşın, bir Prusias vatandaşı tarafından, annesine mezar kitabesi olarak yaptırıldığı sanılıyor.
Surlar, buradan itibaren bir süre daha güneydoğu istikametinde devam ediyor ve kare şeklinde bir kule ile son buluyor.

Sonuç

Evet, Konuralp, tarihi süreç içinde, bulunduğu yer itibarı ile, önemli bir yerleşim yeri olarak kullanılmış. Özellikte: amfitiyatro ilginç. Çünkü: bu bölgede, başkaca, bu tür tiyatro kalıntısı yok. Tarihi süreç içinde, büyük bir medeniyetin kurulduğu anlaşılan burada, antik kalıntılar arasında gezmek ve tarihi yaşamak mümkün.

Merakınız varsa, bu bölgeden geçerken veya zaman ayırırsanız, bir gün içinde, bu tarihi mekanları gezmeniz mümkün. Tarihi sevenlerin bu mekanları gezmekten keyif alacaklarına inanıyor ve öneriyorum.

Düzce Konuralp

KONURALP TÜRBESİ

İl merkezine bağlı Konuralp’te: 1323 yılında şehri Bizanslılardan alan Konur Alp’in türbesi bulunmaktadır. Bugün, yeni bir yapı gibi görünen türbenin içinde 3 mezardan birinin Konur Alp’in yakınlarından Ali Hamza’ya ait olduğu bilinmektedir.

Ukrayna Kırım Bahçesaray

Ukrayna Kırım Bahçesaray

 

Kırım özerk cumhuriyetinin güneyinde, Kırım Hanlığının başkentidir. Ruslar tarafından ismi değiştirilmeyen nadir şehirlerden birisidir.

Çünkü: aşağıda ayrıntılı olarak anlatacağım gibi: ünlü Rus şair ve yazar Aleksandr Puşkin: dünyaca bilinen ve tanınan bir şiirinde: Bahçesaray Çeşmesinden söz etmiş ve bu nedenle şehrin adı, sonraki süreçte değiştirilmemiştir.

Şehir: Simperefol şehrinin 32 km. güneybatısındadır. Nüfus, 30 bin kişidir. 1920 yılında buradan sürülen Kırım Tatarları; 1989 yılından itibaren yine buraya göç etmeye başlamışlardır. Burası: 15-18’nci yüzyıllar arasında, Kırım Hanlığının başkenti olmuştur.

Yani, bir anlamda Kırım Tatarlarının tarihi başkentidir. Şehrin ismi, Kırım Tatarlarınca “Bağçasaray” olarak isimlendirilir. Kırım Hanları: Giray ailesi, 1420-1783 yılları arasında, yaklaşık 350 yıl boyunca bu topraklarda hüküm sürmüşlerdir. Şehrin en büyük gelir kaynağı turizmdir.

Özellikle, yaz aylarında, çevrede bulunan birçok tarihi yapı nedeniyle: binlerce turist burayı ziyaret etmektedirler. Çünkü: Hıristiyan Ukrayna bölgesi yakınlarındaki bu Müslüman ve doğu kökenli şehir: tamamen farklı mimarisiyle ilgi çekmektedir.

Modern Bahçesaray: eski şehir, yeni şehir ve yeni bölgeler olmak üzere, 3 bölüm halindedir.

Eskişehir: Çürüksu nehrinin vadisinde, ortaçağ özelliği taşıyan dar sokakları ve geleneksel Tatar evleriyle önem kazanır. Yenişehir: Bu bölge, II. Dünya Savaşından sonra inşa edilmiştir. Burada: 5 katlı Kurusçev siteleri bulunmaktadır.

Bölge: Sivastopol-Simferepol karayolu ve demiryolu boyunca uzanır. Yeni bölge: Burası: yurtlarından sınır dışı edilerek sürülen ve daha sonra buraya geri dönen Tatarlar tarafından, 1990 yıllarının başında kurulmuştur.

Şehrin: Simferepol tarafındaki girişindedir. Burada: düzenli sokaklar ve caddeler ile küçük bahçeli evler bulunmaktadır.

Ukrayna Kırım Bahçesaray

ULAŞIM

Buraya ulaşmak için genellikle tercih edilen yol: Simferepol şehrinden buraya uzanan, 30 km. uzunluğundaki karayoludur ve bu yol: bozkırlar ve dağlardan geçerek şehre ulaşır.

İKLİM

Denize yakın olması nedeniyle, şehirde ılıman iklim hakimdir. Kışlar serin ve yazlar ılık geçer. Kar yağışına sık rastlanmaz.

PARA BİRİMİ

Kırım’da: grivni denilen bir para birimi kullanılıyor. 1 Amerikan Doları= 5 Grivni 1 TL= 2.5 Grivni

 

NE YENİR

Kırım bölgesinde; yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, özellikle “şaşlık” denilen ve ülkemizdeki kuzu şişe benzeyen ızgarayı tatmanızı öneririm. Ayrıca, elbette “Tatar böreği” yani diğer ismi ile “Çiğbörek” denemelisiniz.

Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray

 

Bu şehri ziyaret ettiğinizde görmenizi önereceğim yerler ise:

 

HANSARAY

Yazının hemen en başında belirtmek durumundayım ki, burayı gezmek için 2 saat ayırmanızı öneririm. Kırım ülkesindeki müzelerin, her gün saat: 17.00’de kapandığını da unutmayınız.

Bu saray: Bahçesaray’da Kırım Hanlığı döneminde, 16’ncı yüzyılda, Giray Hanedanı döneminde, Kırım Hanı I. Mengli Giray Han tarafından yaptırılmış, zamanla takip eden Hanlar tarafından yeni eklemeler ve ilavelerle genişletilmiş, birbirine bağlı binalardan meydana gelen bir komplekstir.

Yapının yapımında: Anadolu, İran ve İtalya’dan ustalar ve Rus ve Ukraynalı esirler çalıştırılmıştır. Bahçesaray’ın en önemli yeridir. İstanbul-Topkapı sarayının küçük ama zarif bir örneği şeklindedir. “Tatar El Hamrası” olarak da bilinmektedir.

Çünkü: Kırım Hanları İstanbul’da yetiştirilmektedirler ve ülkelerine geri döndüklerinde, İstanbul’da gördüklerini Hansaray’da uygulamak istemişlerdir. Uzun yıllar, Hanlığın yönetim merkezi olarak kullanılmıştır.

Takip eden süreçte ise: 1736, 1737 ve 1771 yıllarında yabancı ordular tarafından tahrip edilmiştir. Özellikle: I. Selim Giray Han tarafından yaptırılan ve paha biçilmez binlerce el yazması bulunan meşhur kütüphanesinin yakılması ve yok edilmesi büyük bir kayıp olarak değerlendirilmektedir.

Tüm bu yıkımlar ve tahribatların ardından her seferinde saray yeniden onarılmış ve gitgide tam bir Osmanlı sarayı haline gelmiştir. 1783 yılındaki Rus işgali döneminde ise: yeniden yapılan restorasyonlar sonucu, saray özgün mimarisini tamamen kaybetmiştir.

Özellikle: 1854-1855 yılları arasındaki Osmanlı-Rus savaşı döneminde, saray hastane olarak kullanılınca, büyük ölçüde hasar görmüştür.

Evet: Hansaray’ı ziyaret etmek isterseniz:

Çürüksu deresi üzerindeki taş köprüden geçmeniz gerekiyor. Buradan geçince: ana kapıdan avluya giriyorsunuz. Bir zamanlar atlı süvarilerin bulunduğu ağaçların gölgelediği geniş avluda: günümüzde büyük turist gurupları sıraya girmektedirler.

Avlunun sağ tarafında müzenin girişi, sol tarafında ise bilet gişeleri, Han camisi, mezarlık, hamam ve diğer ek binalar görülür.

Günümüzde: saray içinde bulunan gezmenizi ve görmenizi önereceğim yerler şunlardır:

1. Tarih ve Arkeoloji Müzesi

2. Demir kapı

3. Çeşmeli avlu

4. Göz yaşı çeşmesi

5. Divan salonu

6. Mescit

7. Harem

8. Enderun odaları

9. Han Camii

10. Hazire-Mezarlık

11. Altın oda

12. Yaz çardağı

13. Sarıgüzel Hamamları

 

Tarih ve Arkeoloji Müzesi

Müze: Salı ve Çarşamba günleri hariç her gün açıktır ve saat: 09.00-17.00 arasında ziyaret edilmektedir. Giriş ücretlidir ve ücret 14 Hrivna (3 Dolar) dır.

Müze, 1917 yılında ünlü sanatçı, tarihçi ve arkeolog Üsein Bodaninskiy tarafından kurulmuştur. 1944 yılında Kırım Tatarları sürgüne gönderilince, müze kapanmış ve müzede bulunan Kırım Tatarlarına ait pek çok kıymetli eser ortadan yok olmuştur.

1950 yılında müze yeniden açılmış ve depolarda bulunan Kırım Tatarlarına ait eserler yeniden sergilenmeye başlamıştır.

Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray

 

Demir kapı

Sarayın ana girişindedir.

Bu kapı: ikinci avluya açılmaktadır. İtalyan mimar Alevizio Novi tarafından yapılmıştır. Ancak: burada da ilginç bir husus var. İtalyan mimar: döneminde Rus Çarı tarafından Kırım üzerinden Moskova şehrine davet edilir ve Kırım’da bulunduğu sürede, alıkonulunca: sarayın inşaatında görevlendirilir ve bu kapının bulunduğu yeri yapar.

Demir kapı ise: 1503 yılında, I Mengli Giray Han tarafından: Salacak bölgesindeki eski saraydan getirilerek buraya günümüzdeki yerine konulmuştur. Kapının bulunduğu yerde: ince işlenmiş kabartma Rönesans süslemeleri dikkat çekmektedir. Özellikle: alınlık kısmında, Kırım Hanlığının simgesi “Tarak Tamga” dikkati çekmektedir.

Evet: Demirkapı: ihtişamlı görüntüsü nedeniyle, Kırım Tatarlarının tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle: 20’nci yüzyıl başlarında, Kırım Cumhuriyetinin kuruluşunda ve benzeri pek çok olayda, kapı önemli rol oynamış ve olaylar, kapının önünde çektirilen fotoğraflarla pekiştirilmiştir.

 

Çeşmeli Avlu

Buradaki altın çeşme görülmeye değerdir.

Çeşme: Rönesans tarzı süslemeleriyle dikkati çeker ve 1733 yılında, Kaplan Giray Han tarafından yaptırılmıştır. İşlemeleri altın tozu ile yapılan çeşmenin özellikle üst alınlığı ve üstündeki sülüs yazısı ilgi çeker.

Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray

 

Gözyaşı Çeşmesi

Adına şiirler yazılmıştır. Ünlü şair Puşkin: 1824 yılında: sürgün yıllarında burada yaşarken, Tatarlara ait bu çeşmeden etkilenerek bir şiir yazmış ve bu şiiri ile, gerek Çarlık Rusyası’nda ve gerekse Avrupa’da büyük ün kazanmıştır.

Şiir: Giray Han’a övgü ve çeşmenin hüznünü yansıtmaktadır. Hatta: takip eden dönemde: bu şiirdeki hikayeden etkilenilerek, bir de “bale” yazılmıştır. Bu bale de: Polonyalı Prenses Maria: Kırım Hanı Giray Han’ın hareminde bulunmaktadır.

Giray Han: Prenses Maria’ya aşık olur ve gözdesi Zarema’yı göz ardı eder. Bunun üzerine: Zarema: Prenses Maria’yı öldürür. Bunun üzerine, Giray Han’da, Zarema’yı öldürür ve Prenses Maria adına: bu çeşmeyi yaptırır.

Daha sonraki süreçte: Rus orduları burayı ele geçirdiklerinde, Puşkin’in bu şiirine duyulan saygı nedeniyle, çeşme tahrip edilmemiştir. Bu yüzden, günümüzde çeşmenin hemen yanında “Puşkin” in bir büstü bulunmaktadır.

Peki, çeşme kim tarafından yaptırılmıştır? Evet: bu dünyaca ünlü çeşme: Kırım Hanı Giray Han tarafından: çok sevdiği ve genç yaşta ölen karısı “Dilara Bikeç” anısına 1763 yılında, İranlı Ömer Usta denen şahsa yaptırılmıştır. Hatta: yaptırırken “Dünya durdukça bu çeşme de benim gibi ağlasın” dediği söylenir.

Dilara Bikeç’in türbesi: Hansaray’ın duvarına bitişiktir. Hatta: Gözyaşı çeşmesinin eski yerinin, türbe duvarına bitişik olduğu da söylenir.

Çeşme: ilk yapıldığında yani asıl yerinde iken: her su damlasının çıkardığı ses: akustiğinde yardımı ile: insana ağlama-hıçkırma sesi gibi gelir ve dinleyeni derinden etkilermiş.

Ancak: takip eden süreçte, Rus Çariçesi II Yekaterine’nın emriyle, çeşme günümüzde bulunduğu yere konulmuş, ancak bu özelliğini yitirmiştir.

Gelelim çeşmenin üzerindeki şekillerin anlamına: yaklaşık 2 metre yüksekliğindeki mermerden yapılmış çeşmede: lotus çiçeği simgesi olan motifin içinden damla damla su akıyor. Bu çiçek: gözyaşlarıyla dolu bir gözü ifade etmektedir. Suyun ilk düştüğü yer ise “kalbi” ifade ediyor.

Bu damla damla akan su yani gözyaşı: kalbi ifade eden kurneyi kederle dolduruyor. Yani: acının, kalbe balyoz gibi indiği betimleniyor. Suyun bu ilk damladığı lotus simgesinin üzerinde “gül” koyulacak bir yer bulunuyor.

Ünlü şair Puşkin: oraya: iki aşığı simgelemesi için 2 gül koymuş ve bu gelenek haline gelmiştir. Bu bölümün altındaki iki küçük bölüm ise: acının zamanla hafiflediğini betimliyor.

En alttaki büyük bölüm ise: acı hafiflese de, kalpten hiçbir zaman çıkmadığını betimliyor.

Bu arada: çeşmenin suyunun nereden geldiği bilinmiyor.

 

Divan Salonu

Çeşmeli avlunun dış köşesinde bulunan buranın üç tarafı açıktır. Ancak; Ruslar tarafından, odanın bahçeye açılan üç cephesi: renkli camlarla kapatılmıştır.

Bir zamanlar, Kırım Hanlığının günlük meselelerinin görüşülüp karara bağlandığı buranın ortasında: küçük bir fiskiye bulunur ve günümüzde, burada: orijinal halinden kalma yalnızca üç sedir minderi sergilenmektedir.

 

Mescit

Divan salonunun hemen yanındadır. 1741 yılında yapılmıştır. Taş zeminli bu yapıda, günümüzde, el yazması kur-anlar ve dini motifli eşyalar sergilenmekte ve İslamiyet hakkında bilgiler verilmektedir.

 

Harem

Zamanında, burası yani Harem dairesi, 4 büyük binadan oluşuyormuş. Ancak, Rus işgali sırasında, bu binalardan üç tanesi yıkılmış ve günümüze yalnızca bir bina gelebilmiştir. Harem dairesine: birkaç basamaklı merdivenle çıkılmaktadır.

Girişteki duvarlarda ise, Kırım Hanlarının evlerine ait cumba tarzı tahta kafesler, odalarında ise Kırım Hanlarının aileleriyle birlikte günlük yaşamlarını sürdürdükleri yerlerde çeşitli kıyafetleri ve eşyaları sergilenmektedir.

Harem dairesinin hemen arkasında bir bahçe bulunmaktadır ki, zamanında bu bahçede Hanların eşleri ve çocukları zaman geçirirlermiş. Bahçede bulunan Ay Neni Çeşmesinden mutlaka su için, çünkü buradan su içenlerin gençleştiğine inanılıyor.

 

Enderun Odaları

Hanlık döneminde, burada sarayın hizmetlileri kalırlarmış. Günümüzde, burada Kırım Tatarlarına ait Etnografik objeler (elbiseler, mobilyalar, fotoğraflar, mutfak gereçleri ve günlük yaşama ait diğer objeler) sergilenmektedir.

Burada bulunan odalardan birinde de; İsmail Bey Gaspıralı’ya ait çeşitli eşyalar ve tarihi belgeler sergileniyor.

Burada bulunan ve 1944 yılındaki Kırım Tatarlarının sürgünü ile ilgili resim ve belgelerin bulunduğu oda ise, günümüzde kapalı bulunduruluyor.

Han Camisi: Cami, Hansaray’ın genel görünümü ile mükemmel bir uyum içindedir. 1740-1743 yılları arasında yapılmıştır. İlk yapıldığında kubbeli olmasına rağmen, 1736 yılında Rus askerleri tarafından tahrip edilmiş ve daha sonra Selamet Giray Han tarafından onartılmıştır.

 

Cami

Zengin süslemeleri, taş oymalı mihrabı, minberi ve iki ince minaresiyle ilgi çekmektedir. Duvarlarda Türk çinileri görülür. Yalnızca Cuma günleri ibadete açıktır.

Ukrayna Kırım Bahçesaray

Hazire-Mezarlık

Han camisinin hemen yanındadır. Bu bölüm: Çarlık Rusya’sı ve Komünist yönetim zamanında büyük hasara uğramıştır. Özellikle: 1944 yılında, sürgün döneminin ardından, mezarlık, mezar taşları dahil olmak üzere tamamen talan edilmiştir.

Mezar taşlarının bir çoğu inşaatlarda yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Pek azı ise, çeşitli yerlerden toplanarak, buraya getirilmiştir. Evet, bu mezarlıkta: 1592 yılından sonra, Tatar hanları ve eşleri gömülmüştür.

Kubbeleri kurşun ile örtülü iki türbede ise: Kırım Hanlarından I. Mengli Devlet Giray Han ve II. Gazi Giray Han, III. İslam Giray Han ve IV. Mehmet Giray han gömülüdür. İki türbenin yanındaki açık türbede ise, II. Mengi Giray han gömülüdür.

Mezarlığın bitişiğindeki bahçenin sonundaki zarif türbede ise, Kırım Giray Han’ın genç yaşta ölen eşi Dilara Bikeç’in kabri bulunmaktadır.

 

Altın Oda

Burası, konumu itibarıyla sarayın en hakim noktasındadır. Bu bölüm: 1764 yılında yapılmıştır. Odada, süslü tavanda, birbirine geçen parçalar, kabartma olarak işlenmiştir.

Zemindeki sedirler ise: koyu kırmızı kadife üzerine altın sırma işlemeli kumaşlarla döşelidir. Duvar süslemelerinde ise: mavi renk hakimdir.

Duvarlarda: o dönemin bir şairinin dilinden, güzellikleri öven beyitler yazılıdır.

 

Yaz Çardağı

Burası ilk olarak 17’nci yüzyılda yapılmış ve bilahare 18’nci yüzyılda yenilenmiştir. Çardağın ortasında: Türk barok stilinde, mermerden küçük bir fiskiye bulunmaktadır.

Bu odada yapılan divan toplantılarında: temiz hava, ışık ve fiskiyenin dinlendirici sesi, muhteşem bir ortam sağlamaktadır.

Han ve idareciler, burada sohbet ederler, müzik dinlerler ve yemek yerlermiş. Sarıgüzel Hamamları: Demir kapısın batısında, 1533 yılında yapılan bu hamamlar bulunur.

 

Hamam

Alttan ısıtma sistemiyle ısıtılır. Soyunma yeri, soğukluk, sıcaklık olarak üç bölüm halinde düzenlenmiştir. Tahtalı Camii: Hansaray bölümünden, Zincirli Medrese istikametine giderken, hemen yolun kıyısındadır.

 

Cami

Selim Giray Han tarafından 1707 yılında yaptırılmıştır. Takip eden süreçte ise, bölgenin Komünist yönetim altında bulunduğu dönemde diğer birçok dini yapıda olduğu gibi yıkılmadan günümüze kadar gelebilmiş olmasıyla önem kazanmaktadır.

Evet, burayı ziyaret ettiğinizde, özellikle 16 köşeli minareye dikkat etmenizi öneririm.

 

SALACIK MEVKİİ

Bu mahallede: tarihi kabristan bölümünde: Kırım Hanlarından I. Mengli Giray ve I. Hacı Giray hanların türbeleri bulunmaktadır. Aynı kabristanda, Kırım Milli liderlerinden İsmail Gaspıralı’nın da mezarı bulunmaktadır.

Bu türbeler: Sovyet döneminde tahrip edilmiş ve daha sonra ise ülkemizin yardımlarıyla yeniden restore edilmiştir.

Bu mahallede, ayrıca: Zincirli Medrese ve Kırım Müftülüğü de bulunmaktadır.

 

Haci Giray Türbesi

Zincirli Medresenin giriş kapısının tam karşısında bulunan türbe: Han’ın 1466 yılında vefat etmesinin ardından, 1501 yılında, I. Mengli Giray Han tarafından yaptırılmıştır.

Titiz bir işçilik ile yapılan, kesme taş duvarlar üzerinde yükselen, sekizgen kasnaklı ve kiremit kaplamalı basık bir kubbe ile örtülü türbe: 14’ncü yüzyıl Anadolu mimarisinin özelliklerini taşımaktadır.

Dış görünüşte sadelik hakim olmasına rağmen, kapının yan nişleri ve zengin süslemeler, türbenin güzelliğini perçinlemektedir.

Evet: bu türbede, bölgedeki diğer yapılar gibi, Komünist döneminde, bir süre domuz ahırı ve daha sonra da depo olarak kullanılmıştır.

Ukrayna Kırım Bahçesaray

Zincirli Medrese

Burası, Bahçesaray’da Kırım Tatarlarının önemli mimari eserlerinden birisidir. Şehir merkezinden yaklaşık 3 km uzaklıktadır. Aynı zamanda: Doğu Avrupa bölgesindeki en eski eğitim kurumlarından birisi olarak bilinmektedir.

Kitabesine göre: 1500 yılında, I Mengli Giray Han tarafından yaptırılmıştır. Kırım Hanı I. Mengli Giray Han: medresenin inşasında, bizzat kum taşımak suretiyle çalışmış ve inşaat bittikten sonra da “ ilmin önünde her kim olursa olsun eğilmek gerekir” diyerek ,medresenin tek giriş yerine zincir çektirmiştir.

Kırım Hanlarının: ilme verdikleri önem ve saygının göstergesi olan bu zincir: medresenin ismi olarak kalmış ve büyük bir İslam Üniversitesi olarak: Kırım sınırları içinde ve Müslüman ülkelerinde büyük ün kazanmıştır. Evet: medresenin kapısında asılı bu zincir, günümüzde de ilmin önünde eğilmek gerektiğini hatırlatmak için aynı yerde durmaktadır.

Zincirin sırrı: Medreseye girenlerin eğilmelerinin sağlanmasıdır. Çünkü: medreseye girenlerin “bilimin önünde saygıyla eğilirim” düşüncesinin yerleşmesinin sağlanmasıdır. Evet: eğilmeden kapıdan içeriye girmek mümkün değildir.

Zincirli Medrese:; 1917 yılındaki Bolşevik ihtilali sonrasında Tıp Okulu olarak kullanılmış ve 1939 yılında ise Komünist yönetim sırasında, akıl hastanesi yapılmıştır. Medreseye ait binalar ise depo olarak kullanılmıştır.

Evet: Zincirli Medrese: eğitim işlevinin yanı sıra, günümüzde Kırım Tatarlarının Kırım’da var olma mücadelesinin bir simgesi olarak önem kazanmaktadır.

Günümüzde: medresenin içinde o dönemin eğitim araçları bulunuyor. Başka bir bölümde ise, medresenin önünde yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkan objeler sergileniyor. Bunlar arasında: özellikle 2’nci yüzyıldan kalma “toprak kap” özel ilgi çekmektedir.

 

Larişes Müzesi

Bu müze: Zincirli Medresenin tam karşısındadır. Müzede sergilenen objeler: Güliver Altan denilen bir şahıs tarafından: dünyanın dört bir yanından, 7 yıllık gezileri sırasında kendi imkanları ile toplanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Öte yandan: Müze, Kırım Tatarlarının tarihi hakkında da önemli ipuçları vermektedir.

 

Antik Türbe

Bu türbe: Eskiyurt köyünde, burada Kırım Hanlığı kurulmadan öncesi dönemde, yani 14’ncü yüzyıldan kalmadır. Türbe: kesme taş duvarlar ve ilk yapıldığında üzerinde sekizgen piramit bir külah bulunduğu tahmin edilmektedir ki, bu piramit külah daha sonra yıkılmış ve altından çıplak kubbe ortaya çıkmıştır.

Mimari olarak: aynı dönemde Anadolu’da yapılan kümbetlerle benzerlik göstermektedir. Ancak: kitabesi bulunmadığından, kim tarafından yaptırıldığı ve kime ait olduğu bilinmemektedir.

 

Eski Türbe

Bahçesaray merkezi dışındaki bu türbenin 15’nci yüzyılda yapıldığı bilinmektedir. Özellikle: Kırım Türk mimarisinin en güzel örneklerinden biri olmasıyla önem kazanır. Türbe: sekizgen piramit bir külah ile örtülüdür.

Piramit külah: yapıldığı dönemde, kale duvarları ve basık sekizgen kasnak üzerinde yükseliyordu.

Ancak: takip eden süreçte yıkılmış ve günümüzde, altta çıplak kubbe görülmektedir.

Türbenin duvarları, 1,40 metre kalınlığında kesme taşlardan yapılmıştır. Türbenin kitabesi bulunmadığından, kim tarafından yaptırıldığı ve kime ait olduğu bilinmemektedir.

 

Gazi Mansur Türbesi

Bu türbe: Çufutkale eteklerinde, kaleyi çıkış yolu üzerindedir. Gazi Mansur hakkında anlatılan bir efsane dikkat çekmektedir.

Şöyle ki: “ Ruslarla yapılan savaşta kafası kopan Gazi Mansur isimli kahraman: başını Ruslara bırakmamak için, koltuğunun altına almış ve Bahçesaray’a kadar yürüyerek gelmiş ve burada, mescidinin bulunduğu yerde ruhunu teslim etmiş ve hemen oraya yani günümüzde türbesinin bulunduğu yere defnedilmiştir.

Ancak: Komünist yönetim döneminde, türbe Ruslar tarafından tamamen tahrip edilerek, adeta yok edilmiştir.

Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray
Ukrayna Kırım Bahçesaray

 

İsmail Bey Gaspıralı Okulu ve Mezarı

Fikir adamı, eğitimci ve yazar olarak tanınan İsmail Gaspıralı: Hacı Giray Han Türbesinin hemen yanında, 2 katlı bu okulu yaptırmıştır. Burada: batı tarzı eğitim verilmiş ve böylece Kırım ve Türk dünyasının aydınlatılması sağlanmıştır.

Okul: yakın geçmişte; Akıl Hastanesi olarak kullanılıyor iken; Kırım Tatarlarının 1989 yılında bölgeye geri dönmeleri sonucunda boşaltılmış ve restore edilerek İsmail Gaspıralı’nın 150’nci doğum yılı etkinliklerinde, Kırım Tatarlarının Milli Mektebi olarak yeniden faaliyet sokulmuştur.

Türbe ve Mektebin hemen karşısında: İsmail Gaspıralı’nın mezarı bulunmaktadır. 1914 yılında ölen Gaspıralı, buraya defnedilmiş, mezar: Komünist dönemde; 1944 yılından sonra tahrip edilmiş ve 1970’li yıllarda tamamen yok edilmiştir.

Evet, mezar 2001 yılında restore edilerek yeniden düzenlenmiştir.

Ukrayna Kırım Bahçesaray

Minyatür Kırım Parkı

2.5 hektarlık bir alana yapılan bu park alanında: Kırım ve dünya tarihinin kültürel ve mimari bazı anıtlarının, 25 kat küçültülmüş kopyaları bulunmaktadır. Bunlar arasında: Akmescid tren garı, Hansaray, Masandra, Vorontsov ve Livadya sarayları, Kırlangıç yuvası gibi 55 civasında anıtın minyatür benzeri bulunmaktadır.

Bu minyatürler: 3 yıllık bir süreçte; Akmescid’de bulunan fabrikada, yaklaşık 150 kişilik bir gurup tarafından hazırlanmıştır. Park alanında, ayrıca: ünlü çizgi film kahramanlarının figürlerinin bulunduğu ve çocukların ilgisini çeken bir alan da bulunmaktadır.

El Sanatları Merkezi

Kırım bölgesinde unutulan el sanatlarının yeniden canlandırılması için başlatılan bir projenin uygulanması için burası düzenlenmiştir. Burada: Ayder Usta tarafından, gümüş kakmacılık çalışmaları sürdürülmektedir. Ayrıca: çeşitli amatör tiyatro toplulukları burada faaliyetlerini sürdürüyorlar.

Bahçesaray ilçesinin ziyaret ettiğinizde, gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik bir şeyler satın almak isterseniz: başta gümüş işlemeler olmak üzere, Kırım Tatarlarının milli giysileri giydirilmiş bebeklerden satın alabilirsiniz. Bunları alabileceğiniz yer ise: Reçnaya sokağındaki Marama Teşkilatı satış merkezidir.

 

ÇUFUTKALE

Burası: Bahçesaray merkezine 3.5 km. uzaklıktadır. Kale ve mağara şehir: 8’nci yüzyılda yapılmış ve 1299 yılında, Tatarlar tarafından ele geçirilmiş ve 16’ncı yüzyıla kadar burada yaşamışlardır.

Bu tarihten sonra ise, vadinin aşağısına göçmüşler ve günümüzdeki Bahçesaray merkezinde yaşamaya başlamışlardır. Ancak: Tatar döneminde buraya yerleşen Karay Türkleri: Tatarlar buradan ayrıldıktan sonrada, burada yaşamaya devam etmişlerdir.

Musevi dinini sahiplenen Karay Türkleri: dini ibadetleri engellenince, 14’ncü yüzyılda, bu korunaklı ve sarp bölgeye yerleşmişlerdir. Bu nedenle: Karay Türklerinin kültürlerinin tanınmasında önemli bir kaynaktır. Büyük bir kaya kütlesinin üzerindedir. Kalenin doğu yamacındaki surlar: günümüze kadar sağlam olarak gelmiştir.

Kale içinde: günümüze uzanan önemli eserleriyle birlikte tam bir kültür hazinesi olarak tanımlanır. Kalenin bulunduğu bölgede; kireçtaşı bölümde doğal aşındırmalar sonucu oyulan mağaralarda ise, Neolitik çağdan bu yana insanların yaşadıkları belirlenmiştir. Bu mağaralar: her yere çıkışlarının bulunmasıyla önem kazanırlar. Savaş zamanında gizlenmek amacıyla kullanılmışlar, bunun dışında ise, yiyecek maddelerinin depolanması için kullanılmışlardır.

Mağaralar içinde: yer altı mezarları, keşişlerin yaşadıkları odalar, tapınaklar ve zirai amaçla kullanılan bölümler bulunmaktadır. Ayrıca: yine kayalar oyularak merdivenler, yağmur suyu olukları, su kanalları, gıdaların saklandığı depolar, ibadet hücreleri ve taştan binalar yapılmıştır.

Kalenin altındaki mağaralar ise, uzunca bir dönem zindan olarak kullanılmış ve Han’a karşı gelen muhalifler, buralara atılarak cezalandırılmışlardır.

Burada bulunan “Canike Hanım Türbesi” ziyaret edilmektedir. Canike Hanım: Altınordu Hanı Toktamış Han’ın kızıdır ve Kırım bölgesinde tanınmaktadır. 1437 yılında vefat ettiğinde, bu türbe yaptırılmıştır.

 

Sviato Uspensky Mağara Manastırı

Burası: Çufutkale yolu üzerinde, 8’nci yüzyıldan kalma, önemli bir Ortodoks dini yapısıdır. Manastır: Rumlar tarafından, vadi üzerinde kireçtaşı duvarlar oyularak yapılmıştır.

Manastır: söylenenlere göre: Trabzon’daki Sümela Manastırına bağlı olarak faaliyet gösteriyormuş. Bu özelliği ortaya çıkınca: 2000 yılından sonraki süreçte, Rusya’da bulunan birçok Ortodoks zengin: buraya milyonlarca dolar yardımda bulunmuşlar ve manastır ve çevresi tamamen yeniden düzenlenmiştir.

Çünkü: Rusya’da, Ortodokslar, kendileri tarafından yapılmayan bu tür yapıları yeniden düzenleterek, kendileri tarafından yaptırılmış gibi bir izlenim yaratmaya çalışmaktadırlar.

Burayı ziyaret ederseniz, burası hakkında anlatılan bir efsaneden de söz etmek istiyorum. Şöyle ki: anlatılanlara göre “bir zamanlar, bu kayalıklarda dolaşan bir çoban: kayalıkların tepesinde, bir mum tarafından aydınlatılan bir “Meryem Ana İkonu” görür.

Bunu çevresinde anlattığında ise, bölgenin Prensi: bu ikonun, sarayına getirilmesini emreder ve ikon: yerinden alınarak Prensin sarayına getirilir. Ancak: ertesi gün, ikonun sarayda konulduğu yerde olmadığı ve eski yerine, yani kayalıkların tepesine gittiği anlaşılır.

Daha sonra, ikon, birkaç kez daha yerinden alınır ve farklı yerlere götürülür ancak her seferinde, kayalıkların tepesindeki eski yerine geri döner. Sonunda: insanlar, ikonun kayalıkların tepesinde bulunduğu yerde kalmasına karar verirler.

Böylece: 15’nci yüzyılda, kayalıkların 20 metre yukarısında, bir mağara içine, küçük bir şapel yaparlar ve ikon bu şapelin içine yerleştirilir. Evet, bu vadiyi ziyaret ettiğinizde: burada 6’ncı yüzyıldan kalma mezarlar bulunduğunu görebilirsiniz. Tarihi süreç içinde, buraya önce Rumlar ve ardından Cenevizliler yerleşmiştir.

Ancak: Tatarların bölgeye hakim oldukları dönemde de manastır din işlevini sürdürmüştür. Hatta: yine aynı dönemde, Tatarlar tarafından tutulan bazı Rus mahkumların: burada hizmet verdikleri söylenir. Ancak: Komünist dönemde, manastır işlevini yitirmiş ve 1917 yılında, hükümet tarafından 7 yıllık bir süreç için kapatılmıştır.

1990’ların başlarında ise, keşişler yeniden manastıra dönmüşler ve yapılan restorasyon faaliyetleri sonucunda: özellikle orijinal ikonların restore edilmesiyle manastır yeniden dini işlevini sürdürmeye başlamıştır.

Burayı ziyaret ederseniz: özellikle, manastırın girişinde bulunan “Aziz George” duvar boyamalarını görmenizi öneririm. Bu resimlerde bulunan “St George Kalkanı”: 15’nci yüzyıldan sonraki süreçte: Moskova şehrinin yani Rusya imparatorluğunun başkentinin armasıdır.

 

Keçi Kanyon

Burası: Bahçesaray merkezine bağlı Koşdeğirmen ve Pıçki köyleri çevresindeki büyük bir dağ kütlesidir. Burada: 9’ncu yüzyılda inşa edilen ve daha sonraki dönemde Tatarlar tarafından tahrip edildiği düşünülen bir manastır kalıntısı bulunmaktadır. “Aziz Anastasia Manastırı” olarak isimlendirilen yapı: 1850 yılında, Keçi Kanyonunda inşa edilmiştir ve 1921 yılında kapatılmıştır.

Yapı bulunmasa da, burada bulunan su kaynağı, günümüzde Ortodoks hacılar için bir ziyaret yeri haline gelmiştir. Bu kaynakta bulunan suyun: şifa dağıttığına inanılmaktadır. Bunun dışında, Keçi Kanyonunda, halen ibadete açık bir kilise bulunmaktadır.

Büyük Süren köyü ve Süren Kalesi: Bahçesarar merkezine bağlı Büyük Süren köyünde bulunan tren istasyonunun: Tatarlar arasında büyük önemi bulunmaktadır. Çünkü: sürgün döneminde, bölgede bulunan birçok Kırım Tatarı: buradaki istasyondan tren vagonlarına bindirilerek, Orta Asya çöllerine, Ural dağlarına ve Sibirya’ya sürülmüşlerdir.

Meksika Mexico City Chapultepec

Meksika Mexico City Chapultepec

 

Burası şehrin en büyük ve başlıca park alanıdır. Göletler ve küçük ormanlarla kaplıdır.

Burası bir zamanlar, yerli toplumlarından Tolteklerin kalesi olmuş ve 1177 yılında son Toltek kralı Huemec, burada kendisini asmıştır.

1200 yılında Aztekler, uzun uğraşılar sonucunda tepede yerleşmişler, ancak ardından komşu kabileler tarafından 20 yıllık sürecin ardından tekrar uzağa sürülmüşlerdir.

Bu dönemde Aztek hükümdarlarının portreleri, tepenin yamaçlarında kayalara oyulmuştur ve bu kalıntılar günümüzde de doğu yamacında görülebilmektedir.

 

Park günümüzde de özellikle bataklıkların kurutulması için kullanılan sedir ağaçları ile çevrilidir.

Ayrıca yine park alanı içinde: göller, spor tesisleri, botanik bahçe, hayvanat bahçesi, müze ve kale bulunmaktadır. İnsanlar burada piknik ve yürüyüş yapıyorlar, tiyatro ve çocuk eğlence programları düzenleniyor. Özellikle hafta sonlarında çok kalabalıktır.

Evet 1600 dönümlük bu park alanı 3 bölüme ayrılmaktadır. Paseo de la Reforma ana caddesi yakınında bulunan ilk bölüm tamamen ormanlar, göller ve birçok önemli ilgi çekici yerlere ev sahipliği yapmaktadır.

Parka ana girişe yakın, uzun yolun sonunda bulunan “Monumento a los Ninos Heroes” yani “Genç Heroes Anıtı” şehrin en önemli eserlerinden birisidir. Chapultepec Parkı ziyaret ettikten sonra, Paseo de la Reforma boyunca keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz.

Ana bulvar üzerinde çok sayıda yüksek katlı binalar, lüks oteller, alışveriş merkezleri ve ABD Büyükelçiliği bulunmaktadır. Pazar sabahları Paseo de la Reforma, şehrin bisikletçileri için araç trafiğine kapatılmaktadır.

Meksika Mexico City Chapultepec Kahraman Çocuklar Anıtı

Monumento a los Ninos Heroes Anıtı-Kahraman Çocuklar Anıtı

Anıt 1952 yılında inşa edilmiştir. 13 Eylül 1847 tarihinde Chapultepec Savaşı sırasında Amerikan askerlerine teslim olmayı kabul etmeyen 6 genç Harbiyeli onuruna yapılmıştır. Anıt heykeltıraş Ernesto Tamariz ve mimar Enrique Aragon tarafından yapılmış ve Başkan Miguel Aleman tarafından açılmıştır.

Savaşarak ölen bu gençler 13-19 yaşları arasındadırlar. Anıt Meksika vatandaşları ve yabancı gezginler tarafından ziyaret edilmektedir. Bu 6 genç Harbiyelinin ismi, Meksika’da yaşatılmaktadır.

Okullar, kamu meydanları ve sokaklara onların isimleri verilmiştir. Meksika para biriminde resimleri görülür ve hatta Mexico City şehrinde toplu taşıma metro hattının ismi “Metro Ninos Heroes” dir.

Meksika Mexico City Chapultepec Chapultepek Kalesi
Meksika Mexico City Chapultepec Chapultepek Kalesi

 

Chapultepec Castle-Kalesi

Kale: Viceroy Bernardo de Galvez emriyle 1725 yılında inşa edilmiştir. Parkın güneydoğu köşesinde bir tepenin üzerindedir. Burada bir zamanlar Aztek binaları ve daha sonra İspanyol işgalciler tarafından Viceroy Conde de Galvez tarafından bir yazlık site yaptırılmıştır.

Günümüzdeki yapının yapılış nedeni ise biraz önce söylediğim gibi İspanyol başkomutan için büyük bir malikane olmasıdır.

Meksika kurtuluş savaşı sırasında kale terk edilmiştir ve yıllarca terkedilmiş olarak kalmıştır. Sonunda yenilenmiş ve askeri akademiye dönüştürülmüştür. Kale 1847 yılında Meksika-Amerika savaşı sırasında Chapultepec savaşının yapıldığı yer olarak bilinir.

1864 yılında 2. Meksika İmparatorluk döneminde İmparator Maximilian I ve eşi İmparatoriçe Carlota tarafından resmi ikametgah olarak kullanılmıştır. Maximilian etnik Meksikalı değildir ve Habsburg hanedanından bir Avusturyalı prenstir. Kendisi imparator olunca kale de popüler olmuş, neo klasik tarzda yeniden tasarlanarak kat planı ilaveleri yapılmıştır.

1867 yılında Meksikalı Cumhuriyetin kurulması aşamasında kalenin en büyük savunucusu Maximilian, idam mangası tarafından vurulur. Ardından kale tekrar kullanılmaz ve bakıma muhtaç hale düşer.

Kale günümüzde Ulusal Tarih Müzesini barındırmaktadır. Müze 1939 yılında Lazaro Cardenas tarafından kurulmuştur. Çünkü bu yıla kadar kalede Meksika Cumhurbaşkanı ikamet etmiştir.

Müzenin dışından Mexico City şehrinin muhteşem panoramik manzarasını izleyebilirsiniz.

Meksika Mexico City Chapultepec Ulusal Tarih Müzesi

Ulusal Tarih Müzesi

1944 yılında ise Chapultepec kalesi, ulusal tarih müzesi olmuştur. Müzede bulunan 19 oda: Kolomb öncesi malzemeler, eski el yazmaları, İspanyol fethinden bu yana Meksika tarihini gösteren sergiler içermektedir.

Bunlar arasında: 300 yıllık mobilyalar, seramik, giyim, takı ve sikke, Meksika tarihinin önde gelenlerinin portreleri, devlet arabaları ve bir dizi fresk bulunmaktadır.

Meksika Mexico City Chapultepec Antropoloji Ulusal Müzesi
Meksika Mexico City Chapultepec Antropoloji Ulusal Müzesi

 

Antropoloji Ulusal Müzesi

Chapultepec Park kuzey bölümünde; çağdaş bir binada bulunan müze, Meksika’nın en iyi ve en çok ziyaret edilen müzelerinden birisidir. Müze her yıl 2 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. İspanyol fethinden önce Maya uygarlığından önce Meksika hikayesi anlatılmaktadır.

Aynı zamanda bu alanda dünyanın en iyilerinden birisi olarak kabul edilir. Müze binası: Pedro Ramirez Vazquez tarafından tasarlanmış ve 1963-1964 yılları arasında inşa edilmiştir. Bu çağdaş mimaride, eski yerli sanat hazineleri muhteşem bir ahenk ortaya koymaktadır ve harika eserler 23 salonda sergilenmektedir.

Müzede soyu tükenmiş ve çağdaş yerli kültürü üzerinde durulmaktadır. Hatta: antik Maya oyun alanında kullanılan lastik topun bir insan kafatası olup olmadığını öğrenebilirsiniz. Daha sonra ölü sırlarını ortaya çıkarmak için kristal kafatası gücünü araştırmak mümkündür.

Aztek kanallarında kullanılan bir eski kano, dünyanın en keskin kılıçlarıyla silahlanmış bir Aztek savaşçısı, Modern Mexico City şehrinin toprağa batmasının nedeni, nihayet Meksika tarihinin en kötü şöhretli kadını tarafından giyilen bir elbisenin tarihi nasıl değiştirdiği ve katliama yol açtığı anlaşılabilir.

Müze ile ilgili ayrıntılı bilgelere girmeden önce, bazı ön bilgiler vermek istiyorum.

Meksika Mexico City Chapultepec Antropoloji Müzesi Kristal Kafatası

Kristal Kafatası

Müzede kaya kristallerinden oyulmuş bir insan kafatası bulunmaktadır. Tarihçiler bu kristal kafatasının Meksika’da yapıldığını düşünüyorlar, ancak kesin yaşı bilinmiyor. Büyük olasılıklar bir dini işaret ve sembol olarak kullanıldığı düşünülmektedir.

Aynı zamanda bir gizemdir. Çünkü birçok kişi kristal kafatasının mistik güçleri olduğuna inanmaktadırlar. Bu fikir: 19. yüzyılda Mezoamerikada birkaç büyülü kristal kafatası bulunduğu için yerleşmiştir.

Meksika Mexico City Chapultepec La Esperanza

La Esperanza

Eski Mayalar: her iki taraf, sadece kendi kalçalarını (el ve ayak yasaktır) kullanarak, bir çember üzerinden büyük bir lastik topu itmek için uğraşan bir takım sporu yapmışlardır. Kaybeden takım sadece kaybetmekle kalmadı aynı zamanda onlar kafalarını kaybettiler.

Tezahürat yapan kalabalıklar, onların kopmuş kafalarını mızraklar üzerinde izlediler. Müzede bu oyunun oynandığı bir insan kafatası benzeri taş oyma vardır. Tarihçiler gerçekten Mayaların topların içine insan kafatası koyup koymadıklarını merak etmektedirler. Bu sorunun cevabı bulunamamıştır.

Meksika Mexico City Chapultepec Malinche Huipil

Malinche Huipil

Cortes ve onun küçük ordusu bölgeyi ele geçirdiklerinde her iki Meksikalıdan biri öldürüldü veya çiçek nedeniyle öldü. Ama eski çizimler Cortes’in tek başına hareket etmediğini ortaya koymaktadır. Onun yanında bir yerli kadın vardır. Fatihler ile işbirliği içinde hareket eden ve onun insanları tarafından hain olarak değerlendirilen bu kadın, Meksika tarihinin en kötü şöhretli kadını olarak kabul edilmektedir.

Onun adı “Malinche” dir. O: dinsiz olarak bilinir ve 18 Ekim 1519 tarihinde giydiği basit elbise bilinmektedir. O gün farklı bir elbise giyse idi, Amerikan tarihi tamamen farklı olabilirdi.

Neden elbisesi bu kadar önemlidir ve Malinche gerçekten bir hain midir? Müzede bu sırlar ortaya çıkarılmaya çalışılıyor.

Meksika Mexico City Chapultepec Gladyatör Taşı

Gladyatör Taşı

Aztekler döneminde, savaşta amaç düşman savaşçılarını öldürmek değil onları ritüel kurban törenleri için canlı yakalamaktı. Savaş sonunda birçok esir katledildi. Onların kalpleri kesilip Güneş Tanrısına sunuldu.

Ama önemli mahkumlara kendilerini savunmak için bir şans verildi. Bu elit esirler, kalabalıklar önünde büyük bir taş diske bağlandılar ve kendilerini savunmaları için onlara kuş tüyleri ile süslenmiş ahşap bir parça verildi.

Sonra ise savaş kılıçları ile silahlanmış elit Aztek savaşçıları bunların üzerine sürüldü ve en hızlı şekilde öldürüldüler. Ama bir mahkum (ismi Tlahuicole) savaştı ve ölmeden önce 20 Aztek savaşçısını öldürdü. Bunu nasıl yaptığının sırrı da müzede bulunmaktadır.

 

Aztek Kanosu

Mexico City şehrinde 1956 yılında yeni bir otoban için temel kazan mütahitler, yeraltın mükemmel şekilde korunmuş antik bir kanoyu gün ışığına çıkardılar.

Bu, Aztek döneminde bir gölün ortasında bulunan ve insan yapımı adalardan oluşan şehir için şaşırtıcı değildi. Orada yollar yerine su kanalları vardı. İnsanlar ve mallar bu kanolarla taşınıyordu. Ama orijinal göl, uzun zaman önce boşaltıldı, çünkü günümüzdeki şehir zemine batmaktadır.

Meksika Mexico City Chapultepec Kutsal Kafatası

Kutsal Kafatası

Güney Meksika boyunca, birçok doğal tatlı su obruğu (Cenotes denilmektedir) bulunmaktadır. İspanyol gezginlere göre: Cenotes Aztek rahipleri kurbanlarını kesmeden önce onların paralarını ve kalıntılarını/cesetlerini atmışlardır.

Müzenin bilim adamları arkeolog Guillermo De Anda ile birlikte bir Cenote’i ziyaret etmişler ve altında yüzlerce insan kemikleriyle karşılaşmışlardır. Ancak: Cenote bir sulu çöp çukuru değildir. Eski Meksikalılara göre Cenote sadece bir yer değildi.

Meksika Mexico City Chapultepec Güney Taşı Aztek Takvimi
Meksika Mexico City Chapultepec Güney Taşı Aztek Takvimi

 

Güneş Taşı veya Aztek Takvimi

Müzenin 7’nolu odasında bulunmaktadır. 25 tonluk ve 11 metre çapındaki grift oyma taş, Aztek hayatını anlatmaktadır ve Meksika’nın en ünlü sembollerinden birisidir. Güneş taşında 20 sembol bulunuyor.

Nobel ödüllü şair ve denemeci Octavia Paz: onun “Piedra del Sol” isimli epik şiirinde taşı ölümsüzleştirmiştir. Taş 1400’lü yılların sonunda oyulmuştur. Başlangıçta kısa bir süre için bir takvim olduğu düşünülmüştür.

1790 yılında Zocalo denilen yerde, bur kurban sunağının altında yüzeyin 3 metre altında gömülü bulunmuştur. Görünüşe göre: İspanyol sömürge ve Katolik kilisesi yetkilileri, Zocalo katedrali önünde kilise cemaatinin ayaklarını çamurdan korumak ve aynı zamanda pagan inanışına karşı Hıristiyanlığın bir zaferinin sembolü olması açısından bu Aztek dini sembolünü hemen katedralin önüne bilerek yerleştirmişlerdir.

1882 yılında heykel, ulusal sarayın kuzey tarafında, Calle Moneda üzerinde yeni Museo Nacional için inşa edilen yere, yani birkaç blok öteye taşındı. 1885 yılında ise Antropoloji Müzesine taşındı ve 1964 yılına kadar orada kaldı.

Taşın yüzü geometrik amaçlı çeşitli mitolojik ve astrolojik rakamlar ve işaretler içermektedir. Dış bölümde, Aztek tanrılarını temsil ettiğine inanılan iki yılan bulunur. Onların kuyrukları üstte birleşir.

Bu sınırlar içinde “Tonatiuh” denilen Güneş tanrısını temsil eden temel figür bulunur. Onun yayılan ışınları görülür. Onun pençeye benzeyen elinde bir insan kalbi kavradığı, onun bared dişleri arasındaki çıkıntı: bir kurban için çakmaktaşı bıçak biçimindedir. Merkezi güneş figürünü çevreleyen değişik boyutlarda 7 halka vardır.

Güneş tanrısının karşısında, yukarıda rüzgarı simgeleyen bir ok ucu bulunur. Tanrının çevresinde dört element (hava, ateş, su, toprak) simgeleyen glifler görülür. Meksika inancına göre: yeryüzünün en eski sakinleri jaguar tarafından yenilip yok edildi. İkinci güneşin ölümü büyük rüzgarlar tarafından yıkım getirdi.

Üçüncü güneş büyük seller ve dördüncü güneş ateşli yağmurlar getirdi. Bizim şu anda beşinci güneş çağında yaşadığımız düşünülüyor. Bugünkü çağda, yeryüzündeki canlıların tanrılar tarafından sürekli sıkıntı ve testte tabi tutuldukları belirtiliyor.

Bu testlerde başarısız olunduğunda, herhangi bir tür yok edilecek ve güneşe dönmeye mahkum olacaklardır.

Evet bu taş aynı zamanda güneş tutulmalarının ne zaman gerçekleşeceğini tahmin etmeye yarıyor. Tabi bu güneş taşını incelerken Azteklerin takvim bilgilerinden de söz etmek gerekir. Aztekler iki farklı takvime sahiptirler.

Birincisi: tanrılara hangi günlerde danışabileceğinizi gösteren dini takvimdir. Bir dini yılda tanrılara paylaştırılmış 260 gün vardır. O günün tanrısı insanı kutsayabilir ya da cezalandırabilir. İkinci takvimse: güneş takvimidir. Bir yılda 365 gün ve 18 ay vardır.

Meksika Mexico City Chapultepec Kaya Mezarı
Meksika Mexico City Chapultepec Kaya Mezarı

 

Maya Mezarı-Pakalın Mezarı

8. yüzyıldan kalmadır ve mükemmel korunmuş iskelet, Aztek hükümdarı Moctezuma tüylü sikkesi ve masif olmek başkanlarının bir kopyasını içermektedir. Bu mezar: Kral Pakal içindir. Pakalın: 603-683 yılları arasında Kolomb öncesi Mezoamerika kronolojisinde, geç klasik dönemde Palenque Maya siyasi hükümdarı oldu.

Yaklaşık 68 yıllık uzun bir dönemde Pakalın Palenque en önemli yazıtlar ve anıtsal mimari ile sorumlu oldu. Kendisi 615 yılında 12 yaşında tahta çıktı, Pakalın ismi Maya dilinde “kalkan” anlamındadır ve 80 yaşına kadar yaşadı.

Pakalın ölümünden sonra Yazıtlar Tapınağında toprağa verildi. Onun mezarı arkeologlar tarafından 1948 yılında bulunmuştur. Mezara inen molozlar 4 yıllık sürecin sonunda temizlendi ve 1952 yılında mezara ulaşıldı.

Onun iskelet kalıntıları, yüzünde yeşim bir maske ve boncuk kolye ile tabut içinde yatıyordu. Yazıtlar Tapınağında bulunan büyük yontulmuş taş lahit kapağı, Maya sanatının eşsiz bir örneğidir. Pakalın mezarındaki buluntularla ilgili 1968 yılında Erich von Daniken isimli yazar tarafından yazılan “Tanrıların Arabaları” kitabında ilginç konulardan söz edilmiştir.

Daniken lahit kapağındaki bazı çizimlerin astronotlar ve roketler olarak çizildiği görüşündedir. Karenin merkezinde, öne eğilen oturan bir adam bulunduğu, adamın burnunda bir maske bulunduğu, bazı denetimler amacıyla iki elini kullandığı ve onun sol ayak topuğunda farklı ayarlamalar için bir pedal bulunduğunu iddia etmiştir.

O, karmaşık bir sandalyede oturur ve bütün bu çerçevenin dışında bir egzoz gibi küçük bir alev görülmektedir.

Meksika Mexico City Chapultepec Jade Maskesi

Oaxaca Sergi Salonunda-Zapotec Bat Tanrısının Jade Maskesi

Bu muhteşem yeşim mask: mezarda ölünün yüzüne konulmuş olarak bulunmuştur.

Evet şimdi gelelim müzenin ayrıntılı gezi planına

Girişinde büyük bir yeşim kaya bulunmaktadır. Bunun: yağmur tanrısı Tlaloc’un büyük olasılıkla kız kardeşi su tanrıçası Chalchiuhtlicue’ye ait olduğu düşünülmektedir. Taş 167 ton ağırlığındadır ve bitmemiştir. San Miguel Coatlinchan yanında bulunmuştur ve büyük zorluklarla bugün bulunduğu yere getirilmiştir.

Merkez Patio üzeri: 11 metre yüksekliğinde Jose Chavez Morado tarafından tasarlanan dev taş bir şemsiye ile kapatılmıştır. Üstten devamlı bir su perdesi yaratılır ve bu durum hayatın sonsuz döngüsünü simgelemektedir. Sular aşağıdaki havza içine düşüyor.

Müze: 2 bölüme ayrılmıştır.

Üst katta: Meksika’nın yerli sakinlerinin yaşam tarzları belgeleri bulunur. Burada özellikle Maya ve Oaxaca salonları oldukça popülerdir.

Zemin kattaki 12 odada: antropoloji ve soyu tükenmiş yerli kültürlerine ait arkeolojik buluntuları sergilemektedir. Her oda ayrı kültürlere ayrılmıştır.

1985 yılında Noel günü müzeye hırsızlar girmiştir. Palenque mezar nesneleri dahil olmak üzere 173 tane çok değerli nesneyi çalmışlardır. Haziran 1989 yılında, bir uyuşturucu baskını sırasında bu parçaların çoğu bulunmuş ve müzeye geri konulmuştur.

Giriş salonunda soldaki müze dükkanında kitaplar, klavuzlar, kataloglar ve Kolomb öncesi nesnelerin reprodüksiyonları satılmaktadır.

Evet şimdi müzeyi bölüm bölüm tanıtalım:

Antropoloji müzesini gezmek çok yorucudur. Aklınızda olsun, bu müzeye sabah erkenden gidin, çünkü bazen giriş kuyruklarının sonu görünmüyor.

 

Antropoloji

Bu odada: modeller, dioramalar, haritalar ve çizimler vasıtası ile insanlık hakkında kısa bir giriş verilmiştir. Ayrıca yine bu odada: avcılık, silah, avlanan hayvanlar, tarımsal kakınma, nüfus durumu, müzik ve kültürel gelenekler (ölü gömme, festivaller gibi), törenler dahil Mezo-Amerika halklarının temel hayatını kapsayan olaylar, takvim, yazı, tıp, mimari ve boyama ile ilgili nesneler sergilenmektedir.

Sala de Prehistorya

Amerika’da insan yerleşiminin erken tarihi, Bering Boğazı yolu ile Asya kabilelerinin gelişiyle başlar. Plato üzerinde tarıma ilk girişimler, fosiller, avcılık ve toplama kültürleri burada betimlenir.

Sala del Periodo Preclasico

MÖ.1400-300 yıllarına ait seramik ve kadın figürlerinden oluşan Tlatilc heykellerinin iyi örnekleri, burada sergilenmektedir. Özellikle “Akrobat Vazo” ve Cuicuilco de piramidinin modeli ilgi çekmektedir. Vazo üzerinde bir adamın gülünç bir biçimde çarptırılmış pozu dikkat çekmektedir.

Sala Mexica

Bu bölümde Aztek kültürleri anlatılmaktadır. Bu odada bulunan takvim taşı koleksiyonunda: özellikle “Beşinci Güneş Taşı” ilgi çekmektedir. Diğer önemli sergiler: el yazmaları, haritalar, aşk-dans ve şiir tanrısı heykelleri ve özellikle çiçek efendisi “Nahuatl” heykeli bulunmaktadır.

Miguel Covarrubia tarafından yapılan bir duvar resmi: tapınak arazilerinin bir modelini ve Tlatelolco pazarının büyüklüğünü ve ihtişamını göstermesi açısından ilgi çekmektedir.

1524 yılında, kardeşi Ferdinand tarafından yapılarak İmparator Charles V’e hediye edilen tüylü bir kalkan ilgi çekmektedir. Bu kalkan, İmparator Ferdinand II tarafından, 1806 yılında Viyana’ya gönderildi ve halen Viyana etnolojik müzesinde bulunmaktadır.

Sala de Teotihuacan

Teotihuacan platosundaki kültürün dört safhası (MÖ.200-MS.700) ve özellikle seramik alanında, çeşitli sanatsal teknikler burada örnekler ile gösterilmektedir. Burada özellikle çeşitli tanrı heykellerini görmeyi unutmayın. Yine aynı platodan gelen Quetzalcoatl Tapınağının bir bölümü, restore edilerek burada sergilenmektedir. Freskte: savaşçı ruhlar gösterilmektedir.

Sala de Tula

Burada yerli toplumlarından Tolteklerin kültürünün çarpıcı örneği olan 4 metre yüksekliğindeki Atlas heykeli, yüksek şahsiyetlerden birisidir. Toltek dönemine (MS.700-1200) ait diğer nesneler: inci mozaik set stelleri, Chac-Moon heykeller ve bir savaşçının başı görülmektedir.

Sala Maya

1985 yılında Noel zamanında müzeye giren hırsızlar: burayı talan ettiler. Chichen Itza kurbanlık kuyusunda bulunan bir yeşim mozaik maske ve çeşitli altın nesneler, inci, turkuaz ve mercan dahil olmak üzere Palenque mezar nesnelerinin büyük kısmı 1989 yılında bir uyuşturucu baskını sırasında tesadüfen bulundu ve müzeye geri getirildi.

Burada ayrıca: Palenque mezar taşı, ünlü duvar resimleri, steller ve ayrıca Jaina adasında ve Chicken Itza merkezinde bazı ince taş işçiliğinin güzel örnekleri, seramikler bulunmaktadır.

Sala de Oaxaca

Burada Zapotec-Mixtec kültürüne ait seramik ve altın nesneler sergilenmektedir ve bunlar Monte Alban denilen yerden gelmiştir. Yeşil taştan oyulmuş yarasa tanrısı maskesi, altın ve turkuaz göğüslük 1985 yılında Noel günü yapılan hırsızlıkta çalınmıştır.

Üst Kat

Üst katta etnolojik koleksiyonlar ve çeşitli soyu tükenmiş halkların kültürleri ürünleri sergilenmektedir. Koleksiyonlarda; kostümler, mutfak eşyaları ve yerlilerin bir evi örneği bulunmaktadır.

Antropoloji Milli Kütüphanesi

Müzede: 1831 yılında Lucas Alamean tarafından kurulan ve geliştirilen ulusal kütüphanede 300.000 den fazla kitap bulunmaktadır.

Meksika Mexico City Chapultepec Hayvanat Bahçesi
Meksika Mexico City Chapultepec Hayvanat Bahçesi

 

Hayvanat Bahçesi-Chapultepec Zoo

Eski dönemlere ait büyük hayvan türlerinin korunması Meksika geleneğinin bir parçasıdır. Meksika imparatorları, Aztek zamanlarından beri hepsi mezoamerikanın en uzak yerlerinden gelen egzotik hayvan türlerinin bulunduğu bahçelere sahip olmuşlardır.

6 Temmuz 1923 tarihinde, ünlü Meksikalı biyolog Alfonso L. Herrera, dünyanın diğer bölgelerindeki hayvanat bahçelerini ziyaret ettikten sonra Chapultepec Zoo hayvanat bahçesinin ilk taşını yerleştirmiştir.

O; Amerika, Fransa, Hindistan, Peru ve Brezilya gibi ülkelerden alınan hayvanlar için yeterli alan inşa edilecek şekilde proje yapmıştır. İnşaat bir yılda tamamlanmış ve hayvanat bahçesi 1924 yılında açılmış ve dünyada zamanla en çok ziyaret edilen ve en önemli hayvanat bahçelerinden biri haline gelmiştir.

Bu hayvanat bahçesi: özellikle Çin dışında panda ayılarının üretimi için ilk programa alınan yerdir. Bu pandalar hayvanat bahçesinin ana cazibesi ve kent sakinlerinin en çok sevdikleri hayvanlardır.

1994 yılında burada restorasyon çalışmaları yapılmış ve hayvanat bahçesi özel iklim ve bitki koşullarına göre 7 alana ayrılmıştır. Bu alanlar: çöl, meralar, kıyı şeridi, tundra, kuşhane, temperli orman, tropikal orman.

Burada yakın zamanda açılan bir sürüngen ve kelebek evi de ilgi çekmektedir.
Bugün burada 280 türden yaklaşık 2000 hayvan bulunmaktadır. Biraz önce de söylediğim gibi pandalar burada doğmuştur. Doğal yaşam alanı 17 hektarlık bir alanı kapsar.

Meksika Mexico City Chapultepec Frida Kahlo Müzesi
Meksika Mexico City Chapultepec Frida Kahlo Müzesi

 

Frida Kahlo Müzesi

Meksikalı sanatçı Frida Kahlo “Blue House” olarak isimlendirilen bu evde yaşamıştır.
Burada sanatçının hayatı ve çalışmaları örnekleri bulunmaktadır.

Ev: Frida’nın babası Guillermo Kahlo tarafından 1904 yılında inşa edilmiştir. Yani onun doğumundan 3 yıl önce yapılmıştır. Frida ve kocası Diego Rivera, burada sık sık solcu entelektüelleri ağırlamış ve çalkantılı bir ilişki yaşamışlardır.

Ev Frida’nın ölümünden 4 yıl sonra, 1958 yılında müze haline dönüştürülmüştür.
Burada günümüzde Frida ve Diego’nun kişisel eşyaları sergilenmektedir.

Bunlar arasında bulunanlar: mutfak aletleri, takı, giysiler, fotoğraflar, sanatçının gündelik hayatının diğer nesneleri, sanat ve özellikle İspanyol dönemi öncesine ait Meksika sanatına ait birkaç parça sergilenmektedir.

Koleksiyon 2007 yılında evin tavan arasında bulunan parçalarla genişletilmiştir. Özellikle yatağının çevresindeki Lenin ve Mao portreleri ilgi çekmektedir.
Burayı ziyaret etmek isterseniz, özellikle hafta sonlarında çok kalabalık olduğunu bilmelisiniz.