Fransa Lyon

Fransa Lyon

Lyon; Fransa ülkesinin ikinci büyük şehridir. Şehir: Rhone ve Saone nehirlerinin kıyılarında ve tepelerinde ve ortadaki yarımadada kurulmuştur.

Şehrin en büyük özellikleri “bir sanayi kenti” (ülkenin ilaç ve kimya sanayi) olarak bilinmesidir ve “İtalya ile İsviçre’ye giden yollar” buradan geçmektedir ama bu yollar transit yollardır ve yolcuların büyük bölümü, şehri görmeden yanından geçer giderler.

Zaten, şehre yaklaşırken, uzaktan fabrika silüetleri ve dumanları görebilirsiniz. Ülkemizde de sıkça tanınan “Peugeot” oto firması tesisleri bu şehirdedir.

Başlangıç için önemli bir not: bu şehirde gezerken, bolca “Türkçe” konuşma duyabilirseniz şaşırmayın, çünkü burada, birçok vatandaşımız yaşıyorlar. Bu arada: bu şehirde, birçok “Ermeni” yaşadığını da unutmamak gerekir ki, ilişkilerin limoni olduğunu söylememe gerek yok, herhangi bir çatışmaya girmeme konusunda dikkatli olmanızı öneririm.

Şehrin en büyük özellikleri: kültürel mirası, canlılığı, çağdaş sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmasıdır. Ayrıca: bankacılık, tekstil ve sanayi merkezi konumundadır.

Başlangıç için son bir not: Lyon şehri ülkemizde “Sinop” şehrimizin kardeş şehridir.

Fransa Lyon

TARİHİ SÜREÇ

Tarihi süreç içinde, şehir: Galya bölgesinde, Romalılar tarafından MÖ.43 yılında kurulmuş ve başkent olarak kullanılmıştır. Şehirdeki ilk Roma yerleşimi, Fourviere tepesi üzerindedir ve ilk yerleşimciler, savaş gazileridir. MS.297 yılında, şehre su getiren su kemerleri, bir gecede aniden durmuştur.

Çünkü: kurşun su boruları çalınmıştır. Bunun üzerine, tamamen sudan mahrum kalan şehir, nüfusunun büyük bölümünü kaybeder ve Saone nehri kıyısında yeniden organize edilir. Ortaçağ döneminde, şehir, Saone nehri kıyısında gelişir. Şehrin ismi: 13’ncü yüzyılda ortaya çıkar ve “Lyon” yani “Aslan” olarak anılır.

Özellikle: 16’ncı yüzyıla gelindiğinde: ipek ticareti, bölgenin gelişiminde büyük rol oynamıştır.

Rönesans döneminde ise, mali avantajlar ve çok sayıdaki fuar organizasyonu nedeniyle, Avrupa’nın birçok yerinden, buraya bankerler ve tüccarlar akın ettiler. 1530 yılı civarında, şehrin nüfusu, yeniden 50 binlere ulaşmıştır.

Fransız devrimi dönemine gelindiğinde ise, burada, 2000 den fazla insan idam edilmiştir. 19’ncu yüzyılın başlarında ise, ipek endüstrisi ve özellikle dokuma işlerini daha verimli hale getiren “jakarlı” el tezgahları sayesinde, bölgenin önemi artmıştır.

Evet, önce iki nehir arasında kurulan şehir, yetmeyince, kıyılarda da binalar yapılmaya başlanmıştır.

Ancak, bu binalar bitişik nizam yapılmış, ve sokak yapmak akıllarına gelmemiştir. Uzun bir süre sonunda ise, bazı binaların altı açılarak yani pasaj yapılarak sokaklar oluşturulmuştur. Toplumlar ve kültürler nerden nereye geliyor, ilginç.

Tarih kısmı için son bir not: şehrin ismi “Transambulare” yani “geçiş” anlamındadır. Çünkü: şehirde 4’ncü yüzyıldan itibaren, dehliz-tünel karışımı yapılar inşa edilmeye başlanmıştır.

Şehirde ticaret yapan tüccarlar, mallarını, nehirlerden şehir merkezine daha rahat taşımak için bu tünel-dehlizleri kullanmışlardır.

Fransa Lyon

ULAŞIM

Paris-Lyon arasında, hızlı trenle 3 saate yakın bir yolculuk gerekir. THY: İstanbul-Lyon arasında seferler düzenliyor.

Uçak derseniz, şehirdeki havaalanı “Saint-Exupery Havaalanı” olarak bilinmektedir. Şehrin, yaklaşık 25 km. doğusundadır. Şehir ve havaalanı arasındaki bağlantı “Rhonexpres” isimli bir tramvay-tren tarafından sağlanmaktadır. Otobüs ile şehir merkezine ulaşmak isterseniz, 30 dakika bir yolculuk yapmanız gerekir.

Rhonexpres ile şehir merkezindeki “Gare de Lyon” yani Tren İstasyonuna ulaşırsanız, buradan çevredeki birçok şehre de ulaşım şansınız olur. Bu otobüslere ödemeniz gereken ücret kişi başı 9 Euro, yani bence fazla, sonuçta yalnızca 20-25 kilometrelik bir yolculuk yapılıyor, Ankara’da şehir merkezinden, 45 km. ötedeki havaalanına ulaşım, 12 TL. gibi bir rakam iken, buradaki ücret fazla geldi.

İKLİM

Lyon şehri bölgesinde “karasal” iklim görülür ve buna bağlı olarak kışlar soğuk geçer. Ancak, yine de sokakları karla kaplı olarak, yılda en fazla 5-10 gün görmek mümkündür. Yazları ise, sıcak olur.

Kışın sürekli olarak yağış ve özellikle yağmur görülse de, yaz aylarında yağışlar özellikle Ağustos ayında, fırtına şeklinde görülür. Evet, siz bu şehre gitmek istiyorsanız: tercih etmeniz gereken dönem, ilkbahar ve sonbahar dönemidir.

Bazen uzun süreli yağmurlar yağıyor, bu şehri ziyaret etmek isteyenler bence hazırlıklı olmalıdır. (yağmurluk, şemsiye bulundurmanız önerilir)

TURİZM

Şehir, kurulum itibarıyla, oldukça karışıktır. İki nehir kıyısında ve tepelerde kurulu şehirde, yönünüzü bulmak için belli başlı merkezler veya işaretler, anıtlar, yapılar yoktur. Bu yüzden: şehri ziyaret etmek isterseniz, öncelikle bir şehir haritası edinmelisiniz.

Özellikle: eski Lyon şehri bölgesinde gezerken: kendinizi Ortaçağ ve Rönesans döneminde gibi hissedebilirsiniz. Son bir not: evet şehir küçük, bu yüzden, kalacağınız otel, her yere yakın olacaktır ve rahatlıkla gidip-gelebilirsiniz.

Ama bu şehirde keyifli bir yerde kalmak isterseniz, iki nehir arasındaki yarımada bölgesindeki bir otelde kalmayı tercih edin.

Fransa Lyon Işık Festivali

IŞIK FESTİVALİ-FATE DES LUMİERES

Bu etkinlik, yılın en önemli olayı olarak kabul edilir ve her yıl, Aralık ayının ilk hafta sonunda, 4 gün süreli olarak yapılır. Aslında, etkinlik bir dini kutlama olarak, 8 Aralık 1852 tarihinde başlatılmıştır.

Başlama nedeni de, 1643 yılında, şehri etkileyen “veba” salgınının bitmesidir ve bu salgının bitmesinde, Meryem’in altın heykelinin etkili olduğuna inanırlar. Ama dediğim gibi, son yıllarda, bu etkinlik dünyanın birçok bölgesinden katılan profesyonel sanatçıların katılımı ile düzenlenmektedir.

8 Aralık öncesinde, geleneksel mumlar ve gözlükler, şehirdeki bütün mağazalarda satılmaktadır. Evet, festival, her yıl, yaklaşık 4 milyon insanı buraya çekmektedir.

Lyon şehrinin en güzel olduğu bu festival döneminde, şehir merkezinde, yollar taşıt trafiğine kapatılır ve Lyon şehrinin o dondurucu soğuk havasında, bu milyonlarca insan, cadde ve sokakları doldururlar ve ışık gösterisini izlerler.

Fransa Lyon

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Cıty Card

Bu kart, şehir genelinde, 25 hizmet ve 10 indirim sunmaktadır. Şehrin tüm müzelerini bu kart ile gezebilirsiniz. Ancak: şehirde kalış sürenize göre, doğru kart seçmeniz önerilir.
24 saat kullanımlı bir kart: 21 Euro.
48 saat kullanımlı bir kart: 48 Euro.
72 saat kullanımlı bir kart: 41 Euro.

Çocuklar için indirimli fiyatlı kartlar bulunmaktadır. Ancak, bu kart ile ilgili son bir not iletmek istiyorum, şehirde kalış sürenize göre, bu kartı almayabilirsiniz, çünkü şehir merkezini yürüyerek gezebiliyorsunuz, metroya binmeniz gerektiğinde ise, yalnızca 1.60 Euro ödemek yeterli oluyor.

Yani, yürürüm veya birçok yerde bulunan bisiklet otomatlarından bisiklet kiraların derseniz, bu kartı satın almayın, çünkü vereceğiniz paraya yazık.

Bu arada, şehirde birçok yerde bisiklet otomatları var, gideceğiniz mevsim uygun ise, bunları da tercih edebilir veya yürüyüş yaparak gezebilirsiniz.

Bisiklete binenlere, şehirde araç kullananlar, trafikte muhteşem saygı gösterip, öncelik veriyorlar, bunu görünce bizim ülke, trafik ve insanların birbirine yol vermeme inatlarını hatırlamamak mümkün mü?

ALIŞVERİŞ

Kesinlikle şunu unutmayın, burada almayı düşündüğünüz hiçbir şey Türkiye’den daha ucuz değildir. İlla alışveriş yapmak istiyorum derseniz: Genellikle: “Rue de la Requblique” ve “Place des Jacobins” çevresindeki caddeleri tercih ederler.

Ayrıca: “Quait Saint Antoine” de kurulan günlük pazar da ilgi çekmektedir. Ayrıca: “Mono prix” ve “rue de la republique” isimli mağazaları ziyaret edebilirsiniz.

La Part-Dieu

Merle bölgesinde, Vivier Bulvarındadır. Bu 4 katlı alışveriş merkezi: Avrupa’da şehir merkezleri içindeki en büyük alışveriş merkezi olarak önem kazanır. Burada: en büyük moda markalarının ürünleri dahil, her türlü alışveriş objesi bulabilirsiniz.

Halles de Lyon

Burası, da şehir ziyaretinde mutlaka görülmesi gereken yerlerden birisidir ki, aslında bizdeki sebze-meyve hallerine benzer. Burada: ünlü Fransız peynirlerinin yüzlerce çeşidini bulabilirsiniz. Ayrıca, her türlü et ürünü var. Ancak: esas olan, bu yüzlerce-binlerce ürünün satışındaki sunum, görselliktir. Alışveriş yapın veya yapmayın, burayı mutlaka ziyaret edin.

Son bir not: futbolla ilginiz olsun veya olmasın, mutlaka “Stade de Gerland” çevresinde, şehrin futbol takımının yüzlerce çeşit ürününün satıldığı mağazaları ziyaret etmenizi öneririm ki, mutlaka beğeneceğiniz bir şeyler çıkacaktır.
Çünkü markayı muhteşem güzel şekilde pazarlıyorlar.

Fransa Lyon

YEMEK KÜLTÜRÜ

Lyon şehrinde, yerel lezzetler konusunda önemli mesafeler kaydedilmiştir. Şehir ve çevresinde: birçok bar, kafe ve şehir halkının “bouchon” olarak isimlendirdiği (bir demet saman ve çalıdan ibaret olan işaretle simgelenen bir tür restoran) geleneksel yemek yerleri bulunur.

Evet, genellikle ara sokaklarda bulunan, dışarıya pek açılmamış bu “Bouchon”ları gezerken, genellikle tıka-basa dolu olduklarını göreceksiniz. Hatta: rezervasyon kabul etmiyorlar.

Dolu olunca, kapısına yazı yazıp, başka müşteri kabul etmiyorlar. Ancak: unutmayın onların geleneksel yemeklerinin başında gelenler “kızarmış domuz kulağı salatası”, “soslu domuz ayağı” vs. Ayrıca: burada yiyeceğiniz yemekleri, TL ile düşününce, bayağı yüksek fiyatlı olduklarını da göreceksiniz.

Bu restoranlarda şarapları, sürahi ile veriyorlar ve 10 Euro. Ama: bunlar en kaliteli cinsinden, yani ülkemizde şişesi 60-70 TL. ye satılan şaraplar. Siz yine de yer bulup bunlardan birine girerseniz, özellikle “soğan çorbası” içmeyi sakın ihmal etmeyin.

Lyon: çevrede ve özellikle Fransa’da gastronomi yani yiyecek kültürü, çeşitliliği ve lezzetleriyle önem kazanmıştır.

Ne içilir diye bir soru sorulursa: şehrin tam bir şarap merkezi olduğunu da hatırlatmak isterim. Burada, birçok şarap marketinde, yüzlerce çeşit şarap bulmak mümkündür.

Son günlerde bizim televizyonlarda da bir reklam öne çıktı “krusavan”: evet Lyonlular, krusavan olmadan asla kahvaltı etmiyorlar, peynir kültürünün çok yüksek ve çeşitli olduğu bu şehirde kahvaltıda peynir yenmediğini görünce şaşıracaksınız, ama onlar peyniri, şarap yanında meze olarak kullanmaya alışmışlar, kahvaltıda, bir veya iki çeşit peynir kullanılıyor.

Evet bu şehri ziyaret ederseniz, çikolatalı krusavan (pain au chocolat) mutlaka tadın. Bunun özellikle vişnelisi önerilir.

Fransa Lyon

GEZİLECEK YERLER

Şehirde, UNESCO tarafından koruma altına alınan 4 bölge bulunmaktadır. Bunlara genel olarak “Traboules” ismi verilir. Bunlar:

1.Fourviere
2.La Croix-Rousse
3.Presquile
4.Vieux Lyon-Eski Lyon

Bu bölgeler/mahalleler: yani 500 hektarlık alan: 1998 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü: buralar yıllar boyunca korunarak günümüze kadar ulaşmıştır.

Lyon şehri, günümüze kadar, bu tarihi yapılara ve bölgelere asla dokunmamış, şehrin gelişimi: dışa doğru, yani nehir kıyılarından uzakta, tepelere doğru olmuştur. (Bu yeni genişleme bölgesindeki mahalle “Confluence” olarak bilinir)

Buralar hakkında, birkaç cümle kısa bilgiler vermek istiyorum. Ayrıntıları, daha aşağıda görebileceksiniz.

Fransa Lyon FOURVİERE

FOURVİERE

Bu tepelik bölgede, çok sayıda kilise ve dini kurum bulunmaktadır ve bu yüzden, buraya “dua tepe” ismi verilmiştir. Tarihi süreç içinde, tepe de, Romalılar yerleşmiştir.

Buraya ulaşmak için: Vieux Lyon metro istasyonundan tepeye çıkmak için feniküler bileti satın almanız gerekir. Çünkü, burası, her ne kadar 150 metre olsa da, tepeye doğru oldukça diktir.
Biraz önce söylediğim gibi, burası, şehrin Roma yerleşim yeridir. 19’ncu yüzyılda ise, burası şehrin dini merkezi haline gelmiştir.

Basilique Notre-Dame-de-Fourviere

Buraya çıkmak için “feniküler” kullanmak mümkündür ancak ben size, yürüyerek çıkmanızı öneririm. Gare St. denilen yerde, pek fazla sayıda olmayan merdiven basamaklarını tırmanırsanız, bu sırada, şehrin ve çevrenin muhteşem manzarasını görebilirsiniz.

Yapı: 4 kulesi ve zarif süslemeleriyle, eski şehrin silüeti üzerinde yükseliyor.

1872 yılında inşa edilmiş ve Meryem Ana’ya adanmıştır. İç dekorasyon, Bizans tarzını yansıtmaktadır. Evet, buraya çıkan Hıristiyanlar hacı kabul ediliyorlar.

Bazilikanın hemen yanında: şehrin en güzel manzarasını görebileceğiniz alan bulunmaktadır. Feniküler ile çıkarsanız, inerken mutlaka yürüyün.

Metal kule

Bazilikanın yanında, 1894 yılında yapılmıştır. 86 metre yüksekliktedir. Radyo ve televizyon anteni olarak görev yapmaktadır. Yapılışı döneminde: kilise karşıtları tarafından, şehrin en yüksek yapısının, bir dini yapı olmaması nedeniyle desteklenmiştir. Çünkü: bulunduğu tepe nedeniyle, toplam yükseklik, 372 metreye ulaşmaktadır.

Roma Tiyatroları

Bu iki çok iyi korunmuş Roma tiyatrosu, Roma kentinin en önemli kalıntılarıdır. Gallo-Roman Müzesi, bunların hemen yanında inşa edilmiştir. Her yıl, yaz festivalleri, burada düzenlenmektedir.

St İrenee Kilisesi

Fransa’nın ve Lyon şehrinin en eski kilisesidir. Yüzyıllardır kullanımda olan bir Gallo-Roman Nekropolü üzerine inşa edilmiştir. Özellikle, avluda bulunan, 5 ve 6’ncı yüzyıllara ait lahitler ilgi çeker. Günümüze ulaşan kilise yapısı, 19’ncu yüzyılda, Bizans etkisiyle yeniden inşa edilmiştir. Yalnızca, 5’nci yüzyıldan kalma, bir kemer görülebilmektedir.

Fransa Lyon

LA CROIX-ROUSSE

Burası: şehrin dokuma tezgahlarının bulunduğu bölümüdür. Yani, 19’ncu yüzyıla kadar olan süreçte, burada ipek işçileri çalışmışlardır. Çalışma Tepesi olarak da bilinir. Ama aynı zamanda “Dua tepesi” olarak da bilinir. Çünkü, yamaçlarda bir sunak var ki, birazdan ayrıntılı bilgi vereceğim.

Doğal olarak, ipek endüstrisinin mimari şekillendirmesi, buraya yansımıştır.
Burada: yaz aylarında sıcaklık, şehir merkezinden, 3-4 derece daha aşağıdadır, yani daha serindir. Çünkü: La Croix-Rousse bir tepe üzerindedir. Bu tepe ile şehrin birbirinden farklı bölgeler olduğu söylenir.

Yamaçlarda bir amfi tiyatro ve MÖ.12’nci yüzyılda Galyalılar döneminde yapıldığı belirtilen bir sunak var. Ancak, bu kutsal bölüm, 2’nci yüzyılın sonlarında terk edilmiştir. Yamaçlar takip eden dönemde, dini cemaatler tarafından satın alınmış ve konutlar yapılmıştır.

Ancak, Fransız devrimi sonrasında, burada bulunan binalar ve cemaatlerin eşyaları yok edilmiştir. Daha sonraki dönemlerde ise, yamaçlarda sonraki dönemlerde yoğun olarak, üzüm bağları yapılmıştır. Tepenin üst kısmında ise, 1512 yılında, bir sur inşa edilmiştir.

Bölgedeki diğer ekonomik gelişme, ipek üreticiliğinde yaşanmıştır. 19’ncu yüzyılın başlarından: yeni dokuma teknolojisinin ortaya çıkmasıyla, yaklaşık 300 yıldır burada üretilen ipek; yoğun olarak teknolojide kullanılmaya başlanmıştır.

Özellikle “jakarlı dokuma” üst düzeyde gelişmiştir. 1831 yılında, endüstriyel dönemin ilk sosyal isyanı yine burada çıkmış ve tepeye bu kez “İsyancı Tepe” ismi verilmiştir.

Çünkü: şehir merkezi bu tepelik mahallesinden tamamen ayrı bir durumda idi ve bu tepede yaşayan insanlar, şehir merkezine giderken “Lyon’a gidiyoruz” gibisinden konuşuyorlardı. Neyse, işin tarihsel-hikayesel boyutuna fazla girmeden, biz yine gezilecek yerleri görelim.

Amphitheatre des Trois Gaules

Galya döneminden kalma bu tiyatro: dönemin en büyük yapısı olarak önem kazanır. Ama günümüzde, amfi tiyatro yapısının büyüklüğünü tespit etmek mümkün olmamıştır, çünkü hemen yan tarafından, Eski Güzel Sanatlar Okulu binası bulunmaktadır ki, yapının temellerinde, tiyatronun uzandığı düşünülmektedir. İlk Hıristiyanının burada öldürülerek şehit edildiği söyleniyor.

Montee de la Grande Cote

Bölgedeki bu sokakta; Rönesans döneminden kalma mimari yapılar görülmektedir. Ayrıca, sokağın sonunda, tepelik bölgede, Lyon şehrinin güzel bir manzarasını izleyebilirsiniz.

St Bruno Kilisesi

Yine, bölgede barok mimari yapısı ve özellikle iç sunak ve gölgelik bölümlerinin muhteşemliğiyle ilgi çeken bir dini yapıdır.

Jardin Rosa Mir

Burası, bölgedeki bir bahçedir. Bahçe: İspanyol bir mülteci olan Jules Senis tarafından yaptırılmış ve onun annesi adına ithaf edilmiştir. Bahçe: İspanya-Barcelona şehrindeki, dünyaca ünlü mimari tasarımcı “Gaudi” nin etkilerini taşımaktadır.

Fransa Lyon PRESQUİLE

PRESQUİLE

Şehirden geçen iki nehir arasındaki adada bulunan bölgedir. Lyonlular, buraya: alışveriş ve bir şeyler yemek üzere giderler. Zaten, şehrin ekonomik faaliyetlerinin büyük bölümü, burada yürütülmektedir. Şehrin pahalı mağazaları ve restoranları buradadır. Bu restoranlar yüzünden, Lyon şehri “gastronomi başkenti” olarak bilinir.

Evet, burası bir dar yarımadadır. Şehirden geçen “Rhone” ve “Saone” nehirleri arasında kalıyor. Adanın ilk yerleşim yeri: nehirlerin birleştiği yerde yapılan “St Martin” manastırı yakınlarındadır. Adanın anakaraya bağlanması çalışmaları, 1772 yılından sonra yapılmıştır.

Bölgedeki bataklık bir yer kurutularak buraya, 1846 yılında “Perrache İstasyonu” yapılmıştır.
Adadaki yaşantı, genellikle: “Terraaux” ve “Bellecour” arasında yürütülür. En büyük ve kalabalık bölge: Perrache İstasyonu Alanıdır.

Fransa Lyon Place des Terreaux Meydanı

Place des Terreaux Meydanı

Des Terreaux

Meydanındaki yapı, 1990’lı yıllarda, mimar Daniel Buren tarafından tasarlanmıştır.

Fontaine des Bartholdi Havuzu

Bartholdi tarafından tasarlanan heykel ve kare şeklinde restore edilen havuz: önce kuzey bölümde iken, daha sonra meydanın batı yönüne taşınmıştır. Bu havuzun: Amerika’daki “Özgürlük Heykeli” ni yapan bu sanatçının elinden çıkmış olması anlamlıdır.

Hotel de Ville-City Hall

Meydanın doğu yönündedir. 17’nci yüzyılda: bir kız okulu olarak inşa edilmiştir. Özellikle, cephesinin güzelliğiyle ilgi çeker. Cephenin en önem kazanan yönü: orta bölüm üst kısmında bulunan “at üstündeki kral Henri IV” heykelidir. Evet, bu yapı, sakin meydana muhteşem bir hava katıyor.

Opere Evi-Place de la Comedie

Hemen Belediye Binasının karşısındadır. Yapı: 1826 yılında, Chenevard ve Pollet isimli mimarlar tarafından yapılmaya başlanmıştır. Ancak: yapım aşamalarında, birçok teknik sorun çıkmış ve buna bağlı olarak maliyet sürekli yükselmiş ve yapım tam bir karmaşa olmuştur.

1993 yılından itibaren ziyarete açılan bina: her şeye rağmen, günümüzde iç tasarımı nedeniyle Lyonlular tarafından eleştirilmektedir. Yine de, yapının görkemli cam kubbesi ilgi çekmektedir. Son restorasyon ve yapım aşamasında, ünlü mimar Jean Nouvel görev yapmıştır.

Palais St Pierre-Güzel Sanatlar Müzesi

Meydanın batı bölümünde, havuzun hemen karşısındadır.

Rue Merciere

Burası bir sokaktır. Arnavut kaldırımlı bu sokak: Rönesans döneminden kalmadır. Burada: çok sayıda restoran bulunmaktadır, hani bu bölgeyi anlatan yazının başında söylemiştim ya, Lyonlular buraya yerel lezzetleri tatmaya geliyorlar ki, siz de mutlaka uğrayın.

Place des Jacobins Meydanı

Burası, ilk olarak 1960’lı yıllarda tasarlandığında, tamamen asfalt yollarla kaplıymış. Daha sonraki yenilenme projesinde ise, yeşil bir bakış açısı kazandırılmaya çalışılmış ve bu çalışmaların halen sürdürüldüğü söyleniyor.

Meydanın ortasında, 1885 yılına tarihlenen ve Heykeltıraş Degeorges tarafından yapılan bir havuz var. Yine meydanda çeşitli heykeller bulunuyor ki, bu heykeller: 15-16-17’nci yüzyıl sanatçılarına aittir.

Hotel-Dieu

Burası: bölgenin en büyük binalarından birisidir ve 1184-1185 yıllarında hastane olarak inşa edilmiştir. Binanın uzun cephesi: nehir boyunca 300 metre uzanır. Büyük kubbe bölümü: 1765 yılına tarihlenir.

Burası her ne kadar günümüzde hastane olarak kullanılmıyorsa da, yapıldığı dönemde, ülkede Paris’ten sonra en büyük tıp olanaklarının yaratıldığı bir yer olarak önem kazanmıştır. Ancak: modern tıp olanaklarının başka yerde yapılan bir hastanede yerleştirilmesi nedeniyle, 2010 yılında burası kapatılmıştır.

Fransa Lyon Place Bellecour
Fransa Lyon Place Bellecour

Place Bellecour

Burasının, Avrupa’nın en büyük meydanıdır. 1622 yılında, inşa edildiği ve daha sonra bu meydana yapılan bir hastanenin 1934 yılında yıkıldığı söyleniyor. 1667 yılında inşa edilen çan kulesi bulunmaktadır.

Alanın ortasında: “Kral Louis 14” e ait bir heykel var. At üzerinde bulunan kralın bu heykeli: bölgeye gelen Lyonluların en büyük buluşma noktalarından biridir ki, siz de buluşma noktası olarak burayı kullanabilirsiniz.

Bu özellik dışında, meydanın öne çıkan başkaca bir özelliği yok.

Evet, gerek Lyon şehri ve gerekse bu meydanla ilgili en büyük özellik: bu meydanda “Lyon şehrinin tanıtımı için kullanılan bir söz (ONLYLYON) büyük harfler ile birleştirilmiş” ve şehri ziyaret edenlerin bütün hepsi, bu yazı önünde fotoğraf çektiriyorlar, siz de unutmayın.

Buradan yukarı çıkan bir caddeyi (İstanbul’daki İstiklal caddesi gibi) “rue de la rupublique” takip ederseniz, bir süre sonra solunuzda, barlar-restoranların bulunduğu bir sokak göreceksiniz. Burada, güzel zaman geçirip, lezzetli bir şeyler yiyebilirsiniz.

Ancak, Lyon geleneksel lezzetlerinin, bizim yemek kültürümüze pek uygun olmadığını, gerek maddi açıdan büyük hesaplar ödeyebileceğiniz ve gerekse şehirde kalacağınız sürenin, sindirim sistemi rahatsızlığı nedeniyle kapalı bir mekanda geçebileceğinizi unutmayın ve yiyeceklere temkinli yaklaşın derim. Bira severler, burada yemek olmadan da keyifli zaman geçirebilirler.

Fransa Lyon

VİEUX LYON-OLD LYON

Saone nehri kıyısındaki, muhteşem bir ortaçağ ve Rönesans semtidir. Hatta: Avrupa’nın en büyük Rönesans alanı olduğu söylenir. Ancak özellikle hafta sonlarındaki tatil günlerinde burası çok kalabalık oluyor, bu yüzden ya hafta içi günleri veya sabah erken saatleri, gezmek için tercih etmelisiniz.

Evet, buradaki yapılar: 15 ile 17’nci yüzyıllar arasında; buraya yerleşen, zengin Alman, Flaman ve İtalyan tüccarlar tarafından inşa ettirilmiştir.

Şehri ziyaret edenlere, hani olmazsa olmaz, mutlaka gidin görün tarzından bir not iletmem gerekirse: evet burayı mutlaka görün. Tarihi özelliği yanında, burada: çok sayıda bar, kafeterya ve restoran bulunuyor ve bunların havası bir başka, eğlence ortamı bir başka, burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz.

St Jean Katedrali

1180-1480 yılları arasında inşa edilmiş ve St.Jena-Baptiste ve St Etienne’ye adanmıştır.
Mimari stil olarak, Romanesk unsurlar ve Gotik tarz kullanılmıştır.

Ana kapı üzerindeki “gül pencere”: St Stephen ve St John’un yaşamlarını betimleyen unsurları bulundurmaktadır. Lyon piskoposu burada yaşıyor. Evet, bu dini yapıya girmek isterseniz, kıyafetinizin uygun olması (şort ve kolsuz tişört olmaz) gerekir.

Astromi Saati

Katedral içindeki bu özel saat: 14’ncü yüzyılda yapılmış, ancak daha sonra güncellenmiştir. Her gün, saat 16.00’da: günlük çanları çalmaktadır.

Rue St Jean

Burası, bir sokaktır ve genellikle turistlere yönelik hediyelik eşyaların satıldığı dükkanları ve restoranları barındırmaktadır. Yemek bölümünde belirtmiştim, yerel halk tarafından yoğun olarak tercih edilen bouchonsları burada bulabilirsiniz.

Fransa Lyon

MÜZELER

MUSEE GADAGNE-HOTEL DE GADAGNE-LYON ULUSLAR ARASI KUKLA MÜZESİ

14 rue de Gadagne bölgesindedir.

Müze binası: muhteşem bir Rönesans sarayıdır. Güzel bir bahçesi ve en üst bölümde kafeteryası bulunmaktadır.

Müzede: şehrin tarihi ve kuklaları sergilenmektedir. Müzede en sevilen kukla karakterlerinin: “guignol tiyatrosu kuklaları” olduğu söyleniyor. Ayrıca: burada, bizim “Karagöz” de var. Gölge oyunu karakterlerimiz için, müzede bir bölüm yapmışlar.

Ana müzenin hemen yanında, yine bir kukla ve mekanik oyuncaklar müzesi görülüyor. Buraya girerseniz: karanlık ve loş ortamda, bir anda, müzik eşliğinde tüm oyuncakların hareketlendiklerini görüp, duyuyorsunuz ve irkiliyorsunuz.

MUSEE DES BEAUX-ART

20 Place des Terreaux bölgesindedir.
Müze binası: 17’nci yüzyılda yapılmış, zarif bir manastırdır. Müzede: zengin bir Avrupa resim ve heykel koleksiyonu bulunmaktadır. Bunlar arasında, öne çıkanlar ise şunlardır: Perugino, Veronese, El Greco, Rubens, Manet, Matisse gibi ünlü sanatçılara ait eserlerdir. Ayrıca: avluda, Rodin’e ait 3 bronz görülmelidir.

MUSEE DES ARTS DECORATİFS

Bu müze: “Hotel Lacroix-Laval” dadır. Adres olarak ise: “30 Rue de la Charite” dir.
Yapı: 18’nci yüzyıl yapımıdır. Müzede sergilenenler arasında bulunanlar şunlardır: goblenler, porselenler ve mobilyalar.

MUSEE HİSTORİQUE DES TİSSUS

Bu müze: “Hotel Villeroy” dadır. Adres olarak ise “34 Rue de la Charite” dir.
Bu müzede görebilecekleriniz şunlardır: ipek ve çeşitli kumaşlar ve goblenler.

MUSEE DE LA CİVİLİSATİON GALLO-ROMAİNE DE FOURVİERE

17 rue Cleberg bölgesindedir.
Fransa ülkesinin ikinci büyük müzesidir. Burada: şehrinde içinde bulunduğu; “Rhone-Alps” bölgesinin geçmişine ait: heykeller, sikkeler, aletler, mozaikler diğer birçok tür obje sergilenmektedir. Özellikle renkli antik mermer blokları mutlaka görmenizi öneririm.

STADE DE GERLAND

Burası, 41 bin izleyici kapasiteli ve şehrin takımı olan “Oliympique Lyonnais” futbol takımının maçlarını yaptığı yerdir. Buraya yolunuz düşerse, stadyumu gezebilir, hatta bir maç izleyebilir ve hatta, stadın çevresindeki alışveriş yerlerinden, spor giysileri satın alabilirsiniz.

İrlanda Dublin Ne yenir

İrlanda Dublin Ne yenir

 

 

 

 

 

 

 

Dublin şehrini ziyaret ederseniz: buraya has yerel lezzetler, yemek saatleri ve yemeklerde bulunan gıdalar, hamur işleri, ekmek ve tatlılar, kafeler ve çayevleri ve içkilerle ilgili ayrıntılı bilgiler aşağıdadır.

ÖĞÜNLER-ÖĞÜN SAATLERİ

Kahvaltı

Dublin şehrinde: isteğinize bağlı olarak meyve suyu, poğaça ve çay ya da kahveden oluşan Kıta Avrupa’sı kahvaltısı yapabilirsiniz. Veya: kahve ya da çay eşliğinde: yumurta, domuz pastırması, domates ve sosis ile ekmekten oluşan: geleneksel İrlanda kahvaltısı deneyebilirsiniz.
Genellikle şehirde, kahvaltı saatleri: saat: 06.00 veya 07.00 de başlar ve saat: 10.00’da biter.

Öğle Yemeği

Şehirde öğle yemeği, genellikle 13.00-14.00 arasında yenilir ve en geç 15.00’de biter. Restoranlar, öğle yemeğinde genellikle üç yada dört çeşit sunarlar. Ancak: pub, kafe ve barların birçoğunda, öğle yemeğinde: sandviç, salata veya sıcak yemekleri tadabilirsiniz. Özellikle, şehir merkezindeki publar: öğle yemeği saatlerinde oldukça kalabalık olurlar. Kafelerin çoğu ise: gün boyunca, saat: 09.00-18.00 arasında meze ve aperatif yiyecek çeşitleri sunarlar.

Akşam Yemeği

Akşam yemeği, genellikle saat: 18.00 civarında başlar. Birçok restoran: akşam yemeği servisi yaparlar ve fiyatları uygundur. Ancak: sabit fiyat seçenekli olanlar en caziptir. Bazı restoranlar, yalnızca akşam yemeği saatlerinde açılırlar. Öte yandan, herkesin yemek yediği 19.30-20.30 saatleri arasında akşam yemeği yemek isterseniz, birçok restoran için önceden rezervasyon yaptırmanız gerekir.

 

NE YENİR

Dublin şehrindeki menülerin çoğunda: balık ve deniz ürünleri ağırlıklıdır. Listenin başında ise, genellikle “İrlanda Somonu” bulunur. Bu balık: kaynatılarak veya buharda pişirilerek hazırlanır ve yalnızca limon ile servis edilir. Diğer sunuş şekli ise: ince dilimler halinde kapariyle servis edilmesidir.

Bunun yanında: Dublin koyundan çıkarılan “karidesler” de iyi bir yemek başlangıcı olabilir. Bu karidesler: daima sulu, dolgun ve lezzetlidir. Galway Koyu istiridyeleri de çok lezzetlidir ve yanında Guinness birası ile mükemmel gider.

Bunların dışında: balık sevmeyenler için kuzu etinden yapılan geleneksel yemeklerden de söz etmek istiyorum. Siyah zeytin ve sarımsak ile servis edilen kızarmış kuzu butu, içi nane sosu ve elma ile doldurulmuş kuzu fileto gibi kuzu etinden yapılan sayısız seçenek vardır.

Balık sevmeyenler için: İrlanda ülkesinde sığır eti de birçok farklı çeşitle pişirilerek sunulur. Özellikle: istiridye ile doldurulmuş sığır eti, zencefille pişirilmiş sığır eti, krem peynir ve mantarlı sığır fileto mutlaka tadılması gereken yerel lezzetlerdir.

Hıristiyan ülkelerin birçoğunda olduğu üzere, burada da jambon ve domuz eti sıklıkla karşınıza çıkabilecektir. İrlanda kahvaltı tabaklarında: Limerick jambonu ve evde terbiyelenmiş domuz pastırması bulunur.

Ayrıca: şişman sosisler de görülür. Özel olarak beslenen çiftlik tavukları çok lezzetlidir. Kızartılmış olarak servis edilen domuz pastırması, jambonla sarılıp kekiğe benze bir bitkiyle doldurularak da servis edilir. Daha ilginç bir önerim ise: tavuk göğsü ile sarılmış somon balığı olacaktır.

Fast-food düşünenler için şunlar söylenebilir. Hamburger menüleri, ülkemizdekilerden daha büyük ve güzeldir. Bir normal menü fiyatı, yaklaşık 7 eurodur. Buraya has bir fast-food zincir mağazası olan “Abrakadabra” yaygındır.

Dublinliler: yemeklerinde yoğun olarak “sirke” kullanıyorlar. Birçok yemeğin içine, hatta garnitürler içine bile sirke kullanıyorlar. Burada: günde üç öğün patates yemek mümkündür, zaten şehrin yerel yiyeceklerinin sembolleri: patates, bezelye, biradır. Patates bol ürettikleri için sıkıntı yaratmıyor, ama diğer bütün sebze ve meyveleri yurt dışından ithal ediyorlar ve bu yüzden fiyatları çok yüksektir.

 

 

HAMUR İŞLERİ VE TATLILAR

İrlanda ekmeği: her yerde bulunamaz ise de, genellikle pek çok yerde “ay çöreği” bulabilirsiniz. Klasik İrlanda tatlıları olarak ise: “Porter Cake” ve “Barmbrack” deneyebilirsiniz.
Tatlı seçiminde, yanına “krema” isteyip istemediğinizi soruyorlar. Koyu kıvamlı İrlanda kreması, özellikle elmalı tart ile çok iyi gitmektedir.

 

NERELERDE YENİR

Dublin şehrinde: klasik Fransız ya da modern İrlanda mutfağının örneklerinin sunulduğu birçok restoran vardır. Bunların yanında: unlanarak kızartılmış lezzetli balık yemekleri ve mütevazi patates kızartması sunan yerler de çok bulunur.

Bunların dışında, şehirde: geleneksel yemekler sunan Çin, Hint, Japon, Tayland, Endonezya ve vejeteryan mutfakları da mevcuttur. Öte yandan: kafeler, self-servis barları ve tipik fast-food restoranları da göreceksiniz.

Tüm bu birimlerde, servis standartları değişse de hizmet eden personel genellikle güler yüzlü ve kibardır. Çoğunlukla akşam yemeği için ayrılmış yerler de bulunan publar, öğle yemekleri için iyi bir seçimdir.

 

KAFELER VE ÇAYEVLERİ

Her ne kadar Dublin’in kahve uğruna çaydan vazgeçmiş olması kendini pek çok yerde hissettirse de, şehrin Shelbourne ve Gresham gibi otellerinde hala Dublin’in ikindi çayı geleneği sürdürülmektedir. Arka plandaki İrlanda harbı ya da piyanosuyla yapılan huzur verici müzik eşliğinde bir garson size bir demlik çay ile gümüş tepsi içinde kurabiyeler, güzel sandviçler, çörekler, kekler ve pastalar getirecektir.

Dublin’de güzel kahve yapan birçok kafe bulunmaktadır. South William Street’deki Gloria Jean’s oldukça sert kahve yapar. İş arasında öğle yemeği yenilebilecek birçok şarküteri ve sandviç bar bulunur.

 

İÇKİLER

Dublin, dünyaca ünlü bir siyah bira olan Guinnnes’ten ayrı düşünülemez. Bu biranın tadı insana, dünyanın başka hiçbir yerinde Dublin’de olduğu kadar güzel gelmez. Birayı bardağa dökme ve durgunlaşmasını bekleme süreci biraz uzun sürse de kesinlikle beklemeye değer. Murphy’s ve diğer İrlanda siyah biraları da oldukça lezzetlidir.

Pubların camlarında isimlerini görebileceğiniz İrlanda viskilerinin pek çok çeşidi bulunur. Avustralya cabarnet ve chardonnay şaraplarından Şili şaraplarına kadar birçok şarabı da her yerde bulabilirsiniz.

İtalyan kırmızı şarapları mönülerde en çok karşılaşacaklarınızdır. Şarap içmenin en ucuz yolu, yemeğin yanında cam sürahilerde servis edilen ev şaraplarını tercih etmektir. Dublin’de publarda içmek, otellerin barlarında içmekten ucuzdur. Fiyatların en yüksek olduğu yer şehir merkezidir.

İzmir Tire

İzmir Tire

Tire “Yeşil Tire” olarak anılmaktadır çünkü, yemyeşil bir yöremizdir. Hatta: dağlara doğru çıkıldıkça, çok sayıda endemik bitki türü görmek mümkündür ve dağ köylüleri, bu bitki türlerini gayet iyi bilmektedirler. Öte yandan, buranın en büyük özelliği: muhteşem bir “yemek” kültürü olmasıdır. Unutmayın, buraya yolunuz düşerse, muhteşem lezzetlerden tatma imkanı bulabilirsiniz.

ULAŞIM

Tire-İzmir arasındaki uzaklık: 84 km. Tire-Torbalı arasındaki uzaklık: 42 km. Tire-Ödemiş arasındaki uzaklık: 37 km. Tire-Kuşadası arasındaki uzaklık: 61 km.

TARİH

Tire bölgesindeki ilk yerleşimcilerin, günümüzden 5000 yıl kadar önce, buraya gelen, Asyalı bir kavim olan “Pelasglar” olduğu düşünülmektedir. Bu üç kabile nedeniyle, şehrin isminin, tüm Hint-Avrupa dillerinde, üç anlamına gelen “three” kelimesinden geldiği bilinmektedir. Şehrin diğer bir ismi ise “Tyrannos” olarak bilinir.

Yörenin tarihi geçmişi incelendiğinde: 1308 yılında, Aydınoğulları Beyliğinin kurulmasıyla Türk egemenliğine geçtiği görülmektedir. Aynı dönemde, Tire, bahçeler içinde, güzel bir belde olarak görülmektedir.

1426 yılında ise, Osmanlı egemenliği görülür. Ancak, tarihi süreç içinde, bölgenin en önem kazanan yönü: Osmanlı döneminde: 15 ile 18’nci yüzyıllar arasında: mangır-bakır ve akçe-gümüş paraların, buradaki darphanede kesilmiş olmasıdır.

GENEL

Bağlı bulunduğu İzmir ilinin doğusundadır. Yörenin yüz ölçümü: 785 km. karedir. Deniz seviyesinden, 96 metre yüksektedir. Kuzeyde, K. Menderes ovası görülmektedir. Bölgenin tek göleti: Tire-Selçuk kara yolu üzerinde, Belevi Beldesindeki Belevi gölüdür. İlçe ekonomisi: tarım, ticaret ve sanayiye dayanmaktadır. Tarım ürünlerinde: pamuk, buğday, arpa, tütün, susam öne çıkar. Ayrıca: sebze ve meyvecilik yapılır. Arıcılık da ileri düzeydedir. Tarımsal üretimin yaygın olmasının en büyük nedeni: 175 km. uzunluğundaki K. Menderes ırmağıdır.
Bölgede, Akdeniz iklimi egemen olup, buna bağlı olarak: yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı geçmektedir.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Tire yöresinde, yöresel lezzet tatmak isterseniz “Şiş köfte” önerebilirim. Bu köfte türü: Tire köfte olarak da bilinir. Ayrıca: keşkek yiyebilirsiniz. Tüm bunların yanında, yörenin, ünlü “ot” yemeklerinin tadına da bakmanızı öneririm. Bu ot yemeklerinden öne çıkanlar: sarmaşık kavurması, karışık ot kavurması olabilir. Hatta: kabak çiçeği dolması da yiyebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Tire yöresine yolunuz düşerse, özellikle “Salı” günleri kurulan pazara mutlaka uğramalısınız. Bu pazar: ülkemizin en büyük ve kapsamlı, açık hava pazarlarından birisidir. Burada: yerel sebze ve meyve yanında, her türlü kıyafet ve elektronik eşyaları bulmanız mümkündür.
Evet, bu pazara, çevre ilçelerden, İzmir’den, Selçuk’tan, Kuşadası’ndan geziler düzenleniyor. 1700’den fazla tezgah var.

KONAKLAMA

Tire Öğretmenevi Cumhuriyet Mah. Cumhuriyet Meyd.No.1 232-5126342

GEZİLECEK YERLER

İzmir Tire Müzesi

TİRE MÜZESİ

Burada yörede bulunan arkeolojik ve etnografik eserler sergilenmektedir. Müze binası: II. Murat ın kumandanlarından Halil Yahşibey’in yaptırdığı “Yahşibey Zaviyesi” içinde, 1935 yılında kurulmuştur. Müzenin en değerli eserleri arasında bulunanlar: Osmanlı imparatorluğu zamanında, Tire Darphanesinde basılan “gümüş paralar” yani mangırlardır. Özellikle: nakışlı mangırlar, Osmanlı dönemi paraları içinde, oldukça değerli olarak kabul edilirler. Müzenin diğer önemli eserleri arasında: üzerinde “Bismillahirrahmanirahim” yazılı pirinçler gelmektedir.

Müzenin ön bahçesi

Burada, Roma dönemi yapı taşlarından, sütün ve sütun başlıkları, mermer lahitler, pişmiş toprak erzak küpleri ve mezar stelleri görülebilmektedir.

Müzenin arka bahçesi

Burada, MS.7 ve 19’ncu yüzyıllar arasındaki mermer lahitler, mezar taşları ve kitabeler görülebiliyor.

Arkeoloji Salonu

Müzenin bu bölümünde: MÖ.3000 ile MS.1453 yılları arasındaki döneme ait, yörede bulunan kalıntılar sergileniyor. Bunlar arasında bulunanlar: gaga ağızlı kaplar, çakmak taşları, boyalı kaplar, pişmiş toprak lahitler, mermer ve cam eserler, sikkeler, pişmiş toprak figürler, altın-gümüş ve cam takılar.

Etnografya Salonu

Osmanlı döneminde, özellikle 18 ve 19’ncu yüzyıllarda kullanılan objeler sergilenmektedir. Bunlar: mevlüt örtüsü, uçkur, para ve saat keseleri, mendiller, kadın ve erkek giysileri ve takılardır. Yine burada: seramikler, pencere vitrayları da görülebiliyor.

YEŞİL İMARET ZAVİYESİ

İlçe merkezinde, Aydınoğlu caddesindedir.
1426 yılında, Halil Yahşi Bey tarafından yaptırılmıştır. Yöredeki ilk Osmanlı eseridir.
Bu yapının önem kazanan özelliği: Anadolu’da, ibadet mekanları içinde, yarım kubbe ile büyültülen ilk örnek olmasıdır. Yapının, gerek iç süslemeleri ve gerekse abanoz ağacından yapılan tüm kapılarının dekorasyonu mutlaka görülmesi gereken güzelliklerdir. Ayrıca: sırlı ve tuğlalı minare, önem kazanmaktadır.

YENİ CAMİ

İlçe merkezinde, Kurtuluş Mahallesindedir.
1597 yılında, Yeniçeri Kethüdası Behram Bey tarafından yaptırılmıştır. Tire camileri içinde, minaresi ve camisi kesme taşlardan yapılan tek örnektir. Minber oldukça güzeldir. Özellikle, Nakkaş Osman Bey tarafından yapılan kalem işleri ve mermer minberi, ilgi çekmektedir ki, mutlaka görmenizi öneririm. Çünkü. Bunlar klasik Osmanlı dönemi sanatının seçkin örneklerindendir.

İBNİ MELEK TÜRBESİ

Tire yöresinin yetiştirdiği en büyük şahıstır. Aydınoğulları Beyliğinin başkent kadısıdır. Türbe yapısı: 1956 yılında Tire Belediyesi tarafından restore edilmiştir. Kesme blok mermerlerden yapılmış, üstü açık bir türbedir.

İzmir Tire Thelos Mozolesi

THELOS MOZOLESİ

İlçe merkezine bağlı, Halkapınar köyü yakınlarındadır.
Bu mezar yerinin kime ait olduğu ve ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Ancak: MÖ.245 yılında, Selevkos Devleti krallarından, Theos adına yaptırıldığı düşünülüyor. Anıt mezar: bir kaide üzerine tapınak formunda inşa edilmiştir. Korint nizamındaki sütun başlıkları ile süslenmiştir. Ayrıca, mezar çatısında: dekoratif taş vazo tasvirleri görülür. Lahdin üzerinde ise, yarı uzanmış bir kişi yani mezarın sahibi sembolize edilmiştir.

İzmir Tire Yoğurtluoğlu Külliyesi

YOĞURLUOĞLU KÜLLİYESİ

15’nci yüzyılda, Yoğurluoğlu Mustafa Bey tarafından yaptırılmıştır. Halk arasında ise, Yavukluoğlu camisi olarak bilinir. Yapının kuzeyinde görülen “Rasathane”, önem kazanmaktadır.
Külliye: büyük bir restorasyon geçirmiş olup, 2005 yılında, cami ibadete açılmıştır.

İzmir Tire Alamadan Dede Türbesi

ALAMADAN DEDE TÜRBESİ

Türbede, naaşı bulunan Şeyh Seyyid Alaaddin Sultan. Mısır Memlüklüleri tarafından Mısır’dan sürülmüş ve daha sonra ise Fatih Sultan Mehmet tarafından, İstanbul’dan sürgün edilmiş ve Tire yöresine gelmiştir. En büyük ve önem kazanan felsefi sözü önce düşünce temizliğidir. Türbe: blok mermerlerden, antik malzemeden yapılmıştır. 2005 yılında, büyük bir onarım görmüş ve yeniden ziyarete açılmıştır. Bölgedeki en yoğun ziyaret edilen yerlerden birisidir.

KARAHASAN CAMİİ

İlçe merkezinde Cumhuriyet mahallesindedir.
1440 yılında, Aydınoğulları ailesinden Kara Hasan Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapının en dikkate değer özelliği: darı koçanını andırır minaresidir. Ancak, cami eski temeller üzerinde yeniden yapıldığından, özelliğini kaybetmiştir. Yapınan orijinal olan tek yeri, biraz önce söylediğim gibi minaresidir.

TAVŞAN ADASI KAPLICASI

İlçe merkezinin 15 km. güney batısında, Uzgur köyü yanında, Elem Gölü civarındadır. Kaplıcanın suları çok sıcaktır ve banyo ile içmece olarak kullanılmaktadır. Banyo olarak kullanıldığında iyi geldiği söylenen rahatsızlıklar: romatizma, cilt, çocuk ve kadın hastalıklarıdır. İçmece olarak kullanıldığında ise: akciğer ve gıda metabolizmasına ait rahatsızlıkların tedavisine iyi geldiği söylenmektedir.

HAFSA HATUN ÇEŞMESİ

İlçe merkezindeki çeşmenin yapım tarihi bilinmemektedir.
Ancak yapı üslubu nedeniyle, 17’nci yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Halk arasındaki söylentiye göre, Havsa Sultan tarafından yaptırılmıştır. Çeşmenin yalak taşı, Helenistik döneme ait bir lahittir. Çeşme, günümüzde kullanılmamaktadır.

HEKİM HAMAMI

İlçe merkezindeki bu hamamın kitabesi bulunmadığından, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Günümüzde oldukça harap durumdadır. Mimari özellikleri dikkate alındığında ise 13’ncü yüzyılda; Aydınoğulları Beyliği döneminde yapıldığı düşünülmektedir.