Muğla Yatağan

Muğla Yatağan

Yatağan denilince, akla hemen “Termik Santral” geliyor ama inanın, yörede, doğal ve tarihi güzellikler de yok değil.

ULAŞIM

Yatağan-Muğla arasındaki uzaklık: 25 km. Yatağan-Dalaman havaalanı arası uzaklık: 125 km. Yatağan-Milas arası uzaklık:  39 km. Yatağan-Didim arası uzaklık: 108 km. Yatağan-Marmaris arası uzaklık: 80 km. Yatağan-Bodrum arası uzaklık: 84 km.

 

TARİH

Yöredeki ilk yerleşimlerin, MÖ.700-400 yılları arasında olduğu tahmin ediliyor. Türkler: 1080 yılında, Yatağan yöresine ele geçirirler. Ancak, takip eden  dönemde, Bizanslılar yeniden yörede egemen olurlar. 1190 yılında, yörede yeniden Türk egemenliği görülür.

Zaten yörenin isminin kaynağı: Oğuz Türklerinin yerleşmek ve oturmak anlamına gelen: “Yatuk” kelimesinden türetilmiştir.

1429 yılında, bu kez, Osmanlılar yörenin hakimiyetini ele geçirirler. Yatağan yöresinde yapılan: kılıç, hançer ve pala gibi kesi aletler ve özellikle Yatağan yöresinde imal edilen “Yatağan barutu” İstanbul’un fethinde kullanılmıştır.

II. Dünya savaşından sonra, yöre İtalyanlar tarafından, işgal edilir ve işgal, 1921 yılına kadar devam eder.

Muğla Yatağan Genel

GENEL

İlçenin denize kıyısı yoktur. İlçe toprakları: Yatağan dağının eteklerinde, Ahilerin şirin bir kentidir.

Yatağan ve çevresinde: Akdeniz iklimi görülür. Buna göre: yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı geçer. Kış aylarının: sert, yağışsız ve rüzgarlı geçtiği de görülür.

İlçe topraklarının: % 75’i kızılçam, % 19’u karaçam ile kaplıdır. Diğer bitki örtüsü ise: kekik, böğürtlen, çınar ve kavaktır.

Yatağan denildiğinde, yazının başında söz ettiğim gibi, öncelikle “Yatağan Termik Santralı” geliyor. Ama, unutulmamalı ki, bu santral, yörenin ekonomik gelişimini olumlu yönde etkilese de, bir yandan da yöre insanının sağlığını olumsuz etkiliyor.

Bu nedenle, günümüzde Yatağan bölgesinde: nüfus yoğunluğu çok azalmış ve nispeten fakir aileler burada yaşamaya devam etmektedirler.

İlçenin ekonomik gelişiminde, son yıllarda yörede hızla artan: mermer fabrikalarının da olumlu etkisi söz konusudur. Bölgede üretilen mermer, bu sanayide önemli bir yere sahip ise de, bu mermer fabrikalarının akarsulara bıraktığı mermer tozları, akarsulardaki doğal yaşamı bitirmiştir.

Neyse, Yatağan denilince, tüm bunların yanında: bizi ilgilendiren, turistik özellikleri ele alalım.

GEZİLECEK YERLER

Muğla Yatağan Anıt ağaç

ANIT AĞAÇ

Muğla-Yatağan karayolunun 24’ncü km.de, Bozöyük beldesi, Pınarbaşı mevkiinde bir anıt ağaç bulunuyor. Bu anıt ağaç: Orman Bakanlığı tarafından tescillenerek koruma altına alınmış. Çapı: 6 metre ve yüksekliği ise, yaklaşık 30 metredir.

Muğla Yatağan Stratonikeia

STRATONİKEİA

İlçe merkezinden çıktığınızda: yaklaşık 7 km. sonra, delik-deşik kömür ocaklarının yanından geçip, yoldan 1 km. içerideki antik kent kalıntılarına ulaşabilirsiniz. Yani: Yatağan-Milas karayolunun 6’ncı km. dedir.

Muğla Yatağan

Karia bölgesinin önemli şehirlerindendir. Antik kentin eski adı: İdrias. Kent: MÖ.281-261 yılları arasında, tahtta bulunan, Seleukos kralı Antiokhos’un karısı Stratonike adına kurulmuştur.

Şehrin kuruluşu hakkında, ilginç bir söylenti var. Şöyle ki: “ Büyük İskender’in ölümünden sonra; merkezi Suriye olan, Selekos krallığı kurulur. Krallığın başında ise, I. Selekos bulunmaktadır.

Kral I. Selekos: 60 yaşındadır. Ülkeyi: oğlu Antikos ile birlikte yönetmektedir. Ancak: kral I. Selekos’un hanımı ile, kralın oğlu, yani üvey annesi arasında bir aşk başlar.

Oğul Antikos: bu aşkın etkisiyle, günden güne erimeye başlar. Kral ise: bu duruma çok üzülmektedir. Yörenin tüm hekimlerine müdahale ettirmesine rağmen, oğlunun sıkıntısını ne anlar, ne de çözüm buldurabilir.

Ancak: sonunda, hekimler, oğul Antikos’un derdini, yani üvey annesine, Kral I. Selekos’un yeni ve genç karısına olan aşkını; krala anlatmak zorunda kalırlar.

Kral, bunun üzerine, karısı ile oğlunu evlendirir ve ülkeyi terk eder. Oğul Antikos ve eşi, ülkeyi idare etmeye başlarlar. Kraliçenin adı ise: Stratonikeia olarak anılır.

Tarihi süreç içinde

MÖ.133 yılında, Pergama krallığının Romalılara miras kalması sırasında, bu duruma karşı ayaklanan şehir, Romalılar tarafından kuşatılır ve şehir halkının tümü açlıktan kırılarak yok edilir.

Buraya giderseniz görebilecekleriniz şunlar: kuzeydoğu köşesinde, büyük kesme taşlardan yapılmış kale yıkıntıları, kuzey bölümde, büyük kaya bloklardan yapılan ana giriş kapısı, bu giriş kapısının önünde, kutsal yolun kenarında oda mezarlar, kentin tam ortasında iyi durumda günümüze ulaşan: Bouleuterion yani küçük tiyatro, batıda: gymnasion.

Kentin akropolü: güneyde, dağın tepesinde bulunuyor. Buranın çevresi, duvarlarla çevrili. Karayolunun hemen altında: bir teras üzerinde, yazıtında “İmparator için yapıldığı yazılan” bir küçük tapınak kalıntısı bulunuyor.

Aşağıya doğru indiğinizde: karşınıza büyük bir tiyatro çıkıyor. Burada yapılan kazılarda: sahne binasının kalıntıları, büyük ölçüde ortaya çıkarılmış.

Evet bu antik şehirle ilgili son duyumlarımı da paylaşmak istiyorum. Öğrendiğime göre: antik kentin kuzey şehir kapısında MS 129 yılında meydana gelen deprem sonucu yıkılan 6 sütun, ayağa kaldırılması çalışmalarına başlanmıştır.

Stratonikeia ve Lagina antik kentlerini birbirine bağlayan ve ilk çağlardaki dini törenlerde anahtar taşıyanların geçtiği Kuzey şehir kapısında, depremde yıkılan sütunların, 1881 yıl sonra ayağa kaldırılması için çalışmalar başlatılmıştır. Sütunların bir tanesi 10 metre yüksekliğindedir. Bunlar dönemin önemli eserleridir.

Muğla Yatağan Lagina

LAGİNA

Yatağan-Milas karayolunda: 3’ncü kilometreden ayrılın ve Turgut yoluna saparak, bu ören yerine ulaşabilirsiniz. İlçe merkezine, toplamda 12 km. uzaklıktadır.

Karialılar için, kutsal olduğu düşünülen ören yerinde: Ay ışığı tanrıçası Hekate’ye atfedilen bir tapınak varmış. Tapınak: MÖ.40 yılında, Partlar  tarafından yağmalanmış. Stratonikeia ve Lagina şehirleri arasında, birbirini bağlayan kutsal bir yol bulunmaktadır.

Ay ışığı tanrıçası Hekate adına yapılan festivallerde: buradaki Hekate tapınağından alınan “Ölüler dünyası kapısının anahtarı”, büyük bir törenle, bu kutsal yoldan, Stratonikeia kenti, şehir meclisine taşınırmış.

Burada yapılan arkeolojik kazılarda: bu tapınağın, dairesel avlusunun bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Günümüze, sağlam ve ayakta olarak gelen avlu kapısının üstündeki yazıtta: “Augustus” tarafından, tapınağın, MÖ.27 yılında onarımının yaptırıldığı yazılı.

Bu arada: Lagina antik şehrindeki arkeolojik kazılar, ülkemizde arkeolojinin babası sayılan: Osman Hamdi Bey tarafından, 1891-1893 yılları arasında yapılmıştır. Burada bulunan kabartmaların hepsi: İstanbul Arkeoloji Müzesine taşınarak, burada sergilenmektedir. Kazılar hala devam ediyor.

PANAMARA

Yatağan-Muğla karayolunun  5’nci km. den, sağa ayrılan yol ile Bağyaka köyüne ulaşılıyor. Antik kalıntılar, köyün 3 km. dışında. İlçe merkezine ise, toplam 14 km. uzaklıktadır.

Burası: tahminlere göre: Stratonikeia antik kentine bağlı, dini bir merkezdi. Stratonikeia şehri ve Panarama şehri arasında, antik bir yol vardır. Panamara şehri: dini törenlerin ve şenliklerin yapıldığı önemli bir merkez olarak, antik dönemlerde öne çıkmıştır.

Bu şenliklerin en önemlisi: 10 yıl süre ile kutlanan “Paramara Şenlikleridir. Bunun dışında: 2 yılda bir kutlanan “Hera Şenliği” yapılırdı.

Bu şenlik: bir gün sürer ve gizli dinsel bir törendir. Bu tören: sadece bayanlara açıktır. Son olarak ise: Zeus adına düzenlenen bir şenlik var. Bu şenlik: her 4 yılda bir yapılır. İki gün süren şenliğin ismi Komyria Şenliği’dir. Bu şenlik ise, biraz öncekine atfen, sadece erkeklere açık, gizli ve dinsel bir şenliktir.

Burada bulunan tapınaktan, günümüze gelen kalıntılardan ise, pek bir şey anlamak mümkün değil. Köyün ve kalıntıların: yüksekte ve orman içinde bulunması nedeniyle, buraya uzunca bir yürüyüş yaparak ulaşabiliyorsunuz.

GERGA

Çine-Muğla karayolunda, 6’ncı km. den sonra,  doğuya, Madran dağına doğru ayrılan yola sapıp, 15 km. sonra Kırsakallar köyüne ulaşabiliyorsunuz. Buradan sonra: Gerga antik kentine ulaşmak istiyorsanız, köyden rehber almalısınız.

Çünkü: Gerga antik kenti, ülkemizde bilinen antik dönem yerleşim yerlerinden, en garibidir. Ören yerinin girişindeki kayalarda: yön belirten yazılar var. Bu yazılarda: şehrin adı olarak “Gergakome” ismi kullanılmıştır.

Ancak, bu yazıların çoğunluğu: Yunanca. Sadece bir tanesi: Latince. Buna dayanarak: Roma dönemi başlangıcında, burada bir halkın bulunduğu ve bu halkın: ortaya bir ana tanrıça heykeli diktiği ve bu heykelin çevresinde mezarlar, çeşmeler kurduğu ve tarım yaparak, bu korunaklı yerde yaşadıkları anlaşılmaktadır.

Buraya ulaşım sorunlu. Meraklıları, yorucu bir yolculuktan sonra ulaşabilirler. Hatta: buraya, Muğla karayolu üzerindeki İncikemer bölgesinden de yürüyerek ve kuzeye doğru ilerleyerek ulaşmak mümkün.

YAYLAKÖY KİLİSESİ

Yatağan-Milas karayolu üzerinde, Eskihisar köyündedir. İlçe merkezine toplam uzaklığı: 9 km. dir. Burada bulunan kilisenin: Rumlar tarafından yapıldığı tahmin ediliyor. Ancak, yapının çatısı çökmüş, duvarlarındaki boyalar ve süslemeler yok olmuştur. Yani, bina tam bir harabe haline gelmiş.

Muğla Yatağan İnce Kemer Köprüsü

İNCE KEMER KÖPRÜSÜ

Burası, bir çay üzerindeki köprüden ziyade, su kanalı olarak kullanılan bir köprü. Eski Aydın karayolu üzerindedir. MÖ.1.yüzyılda yapılmıştır. Üç kemerlidir.

Antik dönemdeki adı ile: Alabanda (günümüzdeki adı: Araphisar) suyu: güneydoğudaki pınarlarda toplanarak, 21.4 km. uzunluğunda,  dikdörtgen bir kanalla, kente iletilmektedir. Bu su kanalı: 90 cm. genişliğinde, birinci gurupta 65 cm. ve ikinci gurupta ise 10 cm. yüksekliğinde, içi harçla kaplı bir yapıdır.

Bu sözünü ettiğim köprü de: bu kanal üzerinde, suyun aktarılmasında kullanılan bir yapı.